Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-25-2009, 07:11   #1
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
CHP İŞ'ini bilir
İş Bankası ortaklığı ile dünyada hiçbir örneği olmayan siyasi bir parti konumundaki CHP, bankanın iştiraklerinden dolayı da tuhaf bir mali yapıya sahip bulunuyor.

Bu çerçevede CHP, İş Bankası'ndaki yüzde 28'lik ortaklık payı üzerinden GSM operatörü Avea, Bayındır Hastaneleri, Fora Zeytin, Türkiye Şişe Cam ve Nemrut Limancılık gibi pek çok şirkette İş Bankası ortaklığının içindeki yüzde 28'lik payı oranında söz sahibi bulunuyor.

SELE ZEYTİNİ ÜRETİYOR

CHP'nin iştiraklerinden birisi olan Balıkesir'deki Fora Gıda, tüm zeytin ürünlerini üretebilen tek marka olmasıyla piyasada tanınıyor. Fora'nın ürünleri arasında; zeytinyağı, siyah zeytin, yeşil zeytin, dilimli, dolgulu, çizik, marineli, ezme, çekirdeksiz zeytin bulunuyor.

CHP'NİN 12 MİLYON “ABONESİ” VAR

Cep telefonu operatörü Avea'nın ödenmiş sermayesinde yüzde 14'lük ortaklığı bulunan İş Bankası, pazarın yüzde 17'sine sahip bulunan operatörle 12 milyon cep telefonu abonesini kontrolünde tutuyor. CHP de, İş Bankası'nın yüzde 14'lük hisse bloğunun yüzde 28'ini elinde bulundururken GSM piyasasında önemli bir aktör olarak varlığını sürdürüyor.

İRAN'IN CAMLARI ANA MUHALEFET'TEN SORULUR

CHP'nin en büyük iştiraklerinden birisi olan Türkiye Şişe Cam Sanayi ise onlarca ülkeye yaptığı cam ve cam ürünleri ihracatı ile dikkat çekiyor. Bulgaristan, Çin, Güney Kore, İtalya, Rusya, İspanya, Arnavutluk ve Gürcistan, ihracat yapılan ülkelerden başlıcalarını oluşturuyor. İç politikada sık sık “Türkiye İran olmayacak” söylemini dillendiren CHP, Şişe Cam üzerinden bu ülkeye ihracat yaparken, İran'ın cam pazarının yüzde 30'unu elinde bulunduruyor. CHP'nin İslam ülkeleri ile ilişkileri ayrıca Arap-Türk Bankası ortaklığıyla da devam ediyor.

İŞ'TE CHP'NİN İŞTİRAKLERİ

İş Bankası ve CHP'nin işbirliğinde oluşturulan iştirakler şu firmalardan oluşuyor: İşbank GmbH, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Anadolu Sigorta, Anadolu Hayat, Milli Reasürans, İş Dublin, İş Finansal Kiralama, İş Gayrimenkul, İş Yatırım, Türkiye Şişe Cam, Camiş, Çayırova Cam, Avea, İş Net, Antgıda, Bayındır Hastaneleri, Kültür Yayınları, Nemrut Liman, Trakya Yatırım.





/ VAKİT
25 Ağustos 2009

 


Konu FarukARSLAN. tarafından (08-25-2009 Saat 07:17 ) değiştirilmiştir..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 08-25-2009, 07:33   #2
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
MEHMET ALİ BİRAND ve MİT - U. Mumcu Suikasti ve MOSSAD


Veli Küçük'ün evinde 'çok gizli' kaşeli bir belge çıktı. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı belgede çok önemli bilgiler yer alıyor? Bilgiye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand

Veli Küçük'ün evinde 'çok gizli' kaşeli bir belge çıktı. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı belgede çok önemli bilgiler yer alıyor? Bilgiye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand MİT'e ajanlık yapmış.
Peki, Birand bu iddia için ne dedi?

Ergenekon terör örgütüne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük'ün evinde çıkan "çok gizli" kaşeli eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı bir belgeye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand MİT'e haber kaynaklığı yapmış. Yine aynı belgede Uğur Mumcu'nun MOSSAD tarafından öldürüldüğü dile getiriliyor.

Başörtülü öğrencilere tavrı ile tepki çeken Kanal D Anahaber sunucusu Mehmet Ali Birand’ın Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) çalıştığı Ergenekon operasyonu çerçevesinde ele geçirilen bir belge ile resmen tescillendi.

Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük’ün evinden çıkan bir belgede Mehmet Ali Birand’ın MİT’e çalıştığı açıkça yazıyor. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı Gazeteci Uğur Mumcu’nun öldürülmesi konulu belgede Birand’dan “değerli haber kaynağımız” diye bahsediliyor.

BELGEDE NE YAZIYOR?

2 Şubat 1993 tarihli ve MİT tarafından Başbakanlık'a hitaben yazılmış MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı 'çok gizli ibareli' Uğur Mumcu cinayeti konulu belgenin içeriği şöyle: ABD’nin, güvenliğini ve hayat çıkarlarını yakından ilgilendiren Türkiye’nin, gerekli yerlerinde kuvvet bulundurmak ve bu maksatla Orta Doğu’yu kontrol altına alıp, Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla;
ABD Haberalma Servisi “CIA” denetiminde, İsrail Kabine görevlisi Haim Bar-Lev kontrolünde, İsrail “GANDA” birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel TİM “Hayf” Deniz Üssü’nden botla Türkiye’ye giriş yapmışlardır.

Mezkur timin ülkemizdeki görevleri, Teşkilatımızın değerli haber kaynaklarından Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand’ı öldürmektir.

Gazeteci Uğur Mumcu’yu öldüren tim elemanları, ikinci görevleri olan Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmamışlardır. TİM elemanlarının yaptığımız istihbarat neticesinde İsrail Hükümeti’nin Ankara Temsilciliği’nde kaldıkları tesbit edilmiştir.”

BİRAND’A TORPİL GEÇMİŞLER

Belgenin, Uğur Mumcu’nun İsrail’den gönderilen 6 kişilik bir ekip tarafından “Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla” öldürüldüğü, bu ekibin İsrail Büyükelçiliği’nde gizlendiği ile ilgili bölümü bir gazetede yayınlanmış, fakat Mehmet Ali Birand ile Uğur Mumcu’nun MİT’e çalıştığıyla ilgili satırlar haberde yer almamıştı. Söz konusu gazete, belgenin Birand ile ilgili bölümünü makaslamıştı.

MİT’ÇİLER DE BU ÜLKENİN ONURLU İNSANLARIDIR

Vakit’in ulaştığı Mehmet Ali Birand, söz konusu belgeden ve içeriğinden haberdar olmadığını iddia ederek şunları söyledi: “Hiçbir zaman MİT'e çalışmadım. Eğer çalışmış olsaydım da bunu saklamazdım. Zira MİT'e çalışanlar da bu ülkenin onurlu insanlarıdır. Belgedeki iddianın ne olduğunu da bilmiyorum. Bunu bana soracağınıza neden Sönmez Köksal'a sormuyorsunuz?”



/ Vakit
11 Nisan 2008
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 15:28   #3
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Kılıçdaroğlu bu dosyayı da açıklayacak mı!


CHP'li Mersin Belediyesi'nin müdürleri rüşvet suçlaması ile Ağır Ceza'da yargılanacak: CHP'li Mersin Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü (MESKİ), ortaya çıkarılan rüşvet belgesiyle çalkalanıyor.

MESKİ Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen ve Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Canlı hakkında Mersin 1. Ağır Ceza'da rüşvet aldıkları gerekçesiyle dava açıldı. Rüşvet aldığı tespit edilen iki şahsın 10 yıla kadar hapsi istenirken, görevlerine hala devam eden bu kişiler hakkında ‘Bu iddialar gerçekse MESKİ'de görev yapan bu iki yönetici hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı gerekli cezai işlemi başlatırım' diyen CHP'li Belediye Başkanı Macit Özcan'ın ne yapacağı merak ediliyor.

CHP'li Mersin Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri (MESKİ) Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen ve Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Ülgen, ‘rüşvet aldıkları' için şikayet edilmeleri üzerine Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde haklarında irtikaptan dava açıldı. MESKİ'nin okuma işini yapan Lazer Ltd. Şti.'nin eski ortağı Asım İlba'nın 2008 senesinde Mersin Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı şikayet üzerinde başlatılan soruşturma sonunda, Ülgen ve Canlı'ya ‘İcbar Suretiyle İrtikap', yani rüşvet suçundan 10 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı. Dava, 20 Ekim'de Mersin 1. Ağır Ceza'da görülecek.

10 YIL HAPSİ İSTENEN MESKİ YETKİLİLERİ HÂLÂ GÖREVDE!

Mersin'in CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, daha önce olayın gazetelere yansıması üzerine yaptığı açıklamada, ‘Önceden haberim olsaydı gereğini yapardım. Kimsenin gözünün yaşına bakmam' demişti. CHP'li Özcan'ın Ağır Ceza'da yargılanacak iki görevlisi hakkında herhangi bir işlemde bulunmaması, ‘Belediye Başkanı Macit Özcan'ın da kirli ilişkilerde parmağı mı var?' sorularını akıllara getirdi. Özcan'ın, haklarında Ağır Ceza'da dava açılan ve 10 yıla kadar hapsi istenen, belediyede görevlerine aynen devam eden Ülgen ve Canlı hakkında herhangi bir işlem yapıp yapmayacağı merak ediliyor.

OLAY NASIL GELİŞTİ?

Bilgisayar şirketi sahibi işadamı, MESKİ'de rüşvet vermekten bıktı, soluğu savcılıkta aldı.

Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nde (MESKİ) sayaç okuma ve dağıtımı işlerini yapan Lazer Bilgisayar Ltd. Şti.'nin büyük hissedarı Asım İlba, şirketinin bağlı olduğu Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Canlı ve Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen'e yıllardır miktarını hatırlayamayacağı kadar rüşvet verdiğini öne sürerek suç duyurusunda bulunmuştu. Yürütülen soruşturma çerçevesinde MESKİ'deki 2 görevliye 8 bin YTL'lik çek kesen Asım İlba, rüşveti belgeledi. İlba, Mersin Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyurusunda da, ‘Rüşvet vermekten bıktım ve iflasın eşiğine geldim, şirketi devrettim' demişti.

“Bu iddialar gerçekse, MESKİ'de görev yapan bu iki yönetici hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı gerekli cezai işlemi başlatırım” diyen CHP'li Mersin Belediye Başkanı Macit Özcan'ın sözünde durup durmayacağı merak edilirken, CHP'li dosya taciri eski müfettiş Kılıçdaroğlu'nun tavrı da merak ediliyor.


/ VAKİT
25 Ağustos 2009

Konu FarukARSLAN. tarafından (08-25-2009 Saat 15:48 ) değiştirilmiştir..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-25-2009, 15:42   #4
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Axel'in İsrailciliği Almanya'yı da vurmuş!

Türkiye'nin en büyük medya şirketi Doğan Yayın Holding'in Alman ortağı Axel Springer A.G'nin kurucusu Axel Caesar Springer'in İsrail ile olan bağlarının 1960'lı yıllarda Almanya'da büyük tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. Habervaktim, daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan, "1967'deki Arap-İsrail savaşı sırasında işgal altındaki topraklara gelen Axel Springer'in, İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion'un çiftlik evinde buluştuğu"nun belgesini yayınlıyor.

1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı sırasında İsrail'i destekleyen ve Almanya'daki Neo-Nazilere hitap eden bir yayıncılık anlayışı sürdüren Axel Springer, o dönemde Almanya'nın en önemli dergileri Stern ve Der Spiegel tarafından eleştirilirken, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan ünlü Alman yazar Günter Grass tarafından da ‘faşist' olarak nitelendirildiği ortaya çıktı.

Türkiye'nin en büyük medya şirketi Doğan Yayın Holding'in Alman ortağı Axel Springer A.G'nin kurucusu Axel Caesar Springer'in İsrail ile olan bağlarının 1960'lı yıllarda Almanya'da büyük tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı sırasında İsrail'i destekleyen ve Almanya'daki Neo-Nazilere hitap eden bir yayıncılık anlayışı sürdüren Axel Springer, o dönemde Almanya'nın en önemli dergileri Stern ve Der Spiegel tarafından eleştirilirken, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan ünlü Alman yazar Günter Grass tarafından da ‘faşist' olarak nitelendirildiği ortaya çıktı.

GAZETECİ HANS HABE'İN SPRINGER'İ ÖVEN MEKTUBU

Macaristan Musevilerinden olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika'ya sığındıktan sonra Amerikan ordusunda propaganda şefliği yapan Gazeteci Hans Habe'in, Springer'i övdüğü ve Springer'in sahip olduğu Die Welt gazetesinde yayınlanan açık mektubunda ilginç bilgiler yer alıyor. 1968 yılında Amerika'da Almanya üzerine yazacağı kitabı öncesinde Springer'e o dönemde verdiği medya savaşında destek verir mahiyette yazdığı mektubunda Habe, Springer'e “Solcuların saldırısı karşısında ben de sizin tarafınızda yer alıyorum” diyor.

BILD'İN KIŞKIRTMASIYLA ÖĞRENCİ LİDERİ BAŞINDAN VURULMUŞTU

Habe'in mektubundan anlaşıldığına göre o dönemde gazete editörlerini sık sık değiştiren Springer bu yüzden Almanya'da sıkça eleştiriliyor. Habe de bunun üzerine, “Sizi bu konuda eleştirenler sizin okuma yazması olmayan, parasını basına yatırmış biri olarak kalmanızı istiyor” sözleriyle Springer'e destek veriyor. 1960'larda Almanya'daki öğrenci hareketlerinin lideri Rudi Dutschke'nin (beyindeki hasar nedeniyle 10 yıl sonra öldü) 1968'de Springer'in sahip olduğu Bild gazetesinin kışkırtmalarıyla başından vurulmasından sonra Springer'in gazetelerine karşı kampanya başlatanlar için “terör grubu” ifadesini kullanan Habe'in mektubundan Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Günter Grass'ın Springer için “faşist” kelimesi kullandığı da anlaşılıyor.

GÜNTER GRASS'A ELEŞTİRİ…

Springer'i destekleyen ve Grass'ı yeren mektubunda Habe, Grass için şöyle diyor: “Günter Grass, sizin faşizminizden bahsederek, Almanların muhafazakarlık ve faşizm ayrımını bilmediğini ima etmeye çalışıyor. Grass, sizin gazetelerinizi okuyanlar arasında Neo-Naziler olabileceğini unutuyor, ama onun kitaplarını satın alanların çoğu ya okumuyor ya da görüşlerini paylaşmıyordur.”

ALMAN TELEVİZYONU ÇALIŞANLARINI İHBAR ETTİ

Habe'in Springer'e hitaben yazmış olduğu mektuptan anlaşıldığına göre, Alman televizyonunun bazı çalışanlarının İsrail karşıtı olduğu gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmasına Springer'in sahip olduğu gazetelerin sebep olduğu anlaşılıyor. Mektupta, o dönemde Demokratik Almanya'nın başında bulunan Walter Ulbrict'in İsrail'e karşı olan tutumuyla ilgili olarak Musevi asıllı yazar Arnold Zweig'in yazmış olduğu yazının Springer'in gazetelerinde yayınlandığı ve bu mektuplardan yola çıkılarak Alman televizyonunda çalışanlara karşı soruşturma açıldığı görülüyor. Habe, bu soruşturmanın sebep olduğu krizle ilgili olarak da, Springer'i aklamaya çalışıyor ve “Hiçbir gazete kusursuz değildir” ifadelerini kullanıyor.

DAVID BEN GURION'UN ÇİFTLİK EVİNDE GÖRÜŞTÜ

Habe'in mektubuyla ortaya çıkan en önemli bilgi ise, 1967'de Axel Springer'in İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion ile olan görüşmesi olarak göze çarpıyor. Ben Gurion'un çiftlik evinde ağırlanan Springer, o dönemde İsrail'e yaptığı iki ziyarette de en üst düzeyde karşılanıyor. Kudüs'te kendi ismiyle açılan bir kütüphaneye bağışta bulunan Springer, Arap-İsrail savaşı sırasında da İsrailli gazetecilere eğitim desteği sağlayarak, savaşı dünyaya nasıl yansıtacaklarına dair kurslar veriyor. Sol eğilimli Alman Stern dergisinin Axel Ceasar Springer'i İsrail ile olan bu ilişkilerini gündeme getirerek eleştirmesi karşısında Habe de mektubunda Stern dergisini eleştiriyor. Habe, ‘İsrail'de iki kez üst düzeyde ağırlandı ve İsrailli gazetecilere gazetecilik yardımı sağladı' diye yazan Stern için, “Sanki Stern, Avrupa kıtasının en büyük asın evi sahibinin gittiği her yerde, hatta Nasır (dönemin Mısır Devlet Başkanı) tarafından bile en üst düzeyde karşılanacağını bilmiyor” ifadelerini kullanıyor.

DHY'YE GETİRİLEN ELEŞTİRİNİN KAYNAĞI

Adı en son Doğan Yayın Holding'e kesilen vergi cezasıyla gündeme gelen Axel Springer Verlag AG'nin sahibi Axel Ceasar Springer'in, 1985 yılında ölmeden önce tüm hisselerini İsrail devletine bağışladığı iddia ediliyor. Yayın ilkeleri arasında “İsrail'in menfaatlerini korumak” maddesi koyduran Axel Springer, DHY'nin de yüzde 25'ine sahip. DHY ve Axel Springer arasındaki bu ortaklık, İsrail'in Doğan Yayın Holding'in yüzde 25'ine sahip olduğu eleştirilerini de beraberinde getiriyor. Doğan Yayın Holding, hisselerinin % 25'ini 22 Aralık 2006'da Axel Springer'e satarken, satışı 2007 yılında gerçekleşmiş gibi gösterdiği gerekçesiyle yaklaşık 1 milyar TL'lik vergi cezası almıştı.

AXEL SPRİNGER VERLAG AG'NİN YILLIK CİROSU

Doğan Yayın Holding'in ortağı Axel Springer Verlag AG'nin yıldızı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra parladı. 1946 yılında kurulan Axel Springer Yayınevi, Almanya ve dış ülkelerde 150 gazete ve dergiyi 27 ülkede çıkartıyor ve 11 binin üzerinde çalışanı bulunuyor. Springer yayınlarının sadece Almanya'da günde 35 milyona yakın okuru bulunuyor. Almanya'nın içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen Springer Verlag, 2004 yılında operativ net kazancını 335 milyon 800 bin Euro'ya çıkarmasını başarabildi. 2003 yılında ise bu kar 215 milyon 400 bin oldu. 1985 yılından bu yana borsalarda hisse senetleri satılıp-alınan şirketin yıllık geliri 2 milyar Euro'yu aşıyor.

AXEL SPRİNGER'İN GAZETE VE TELEVİZYONLARI

Almanya'da 35 milyon okuru olan gazete ve dergilere sahip Axel Springer'in çıkardığı bazı büyük gazeteler şöyle: Bild (günlük), Bild am Sonntag (haftalık), Die Welt (günlük), Welt am Sonntag (haftalık), Hamburger Abendblatt ve Berliner Morgenpost. Alman medyasını elinde tutan, aralarında 5 milyon tirajı bulunan Bild dahil olmak üzere 150 gazete ve dergiye sahip Axel Springer AG Yayınevi, Amerikalı medya devi Haim Saban'ın sahip olduğu ProSieben, Sat 1Televizyon grubunu satın aldı. Bertelsman Medya Grubunu, basın-yayın, televizyon, matbaacılık ve dünya çapında yayınevleri ağını elinde bulunduruyor.

İşte o fotoğraf-

1967.
AXEL SPRINGER, ISGALCI ISRAIL'IN KURUCUSU VE ILK BASBAKANI DAVİD BEN GURION'UN CIFTLIK EVINDE:





Alıntı:
İlgili konu: Hangisi doğru ?



/ Habervaktim
25 Ağustos 2009

Konu FarukARSLAN. tarafından (08-25-2009 Saat 15:44 ) değiştirilmiştir..
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-26-2009, 13:16   #5
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Hep o kafa!
İNÖNÜ 1935- “Erzincan'daki Kürt aşiretleri Batı'ya sürelim... Muş ve Elazığ Ovaları'na Türkleri yerleştirelim... Türk köylerinde okul yokken, Kürt köylerine mektep mi açılır?” BAYKAL 2009- “Biz bu süreçte yokuz... Bu sürecin sonunda Irak'ta, Yugoslavya'da ne çıktıysa, Türkiye'de de o çıkar... Etnik kimlikler niye sık sık vurgulanıyor, amaç ne?”

Zaman değişse de CHP'nin zihniyeti hiç değişmiyor. Bugün, “Demokratik açılım sürecinde yokuz” diyerek etnik kimliklerin anılmasından bile rahatsız olan CHP, 1935'li yıllarda da kafaca farklı değilmiş. Türkiye'nin ilk “Şark raporları” olarak bilinen, birisi dönemin Başbakanı İnönü, diğeri İktisat Bakanı Bayar tarafından hazırlanan raporlarda, Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak bariz biçimde iki farklı görüşün kendini gösterdiği ortaya çıktı.

İNÖNÜ'NÜN ŞARK RAPORU: SÜRELİM, OKUTMAYALIM

Atatürk'ün talimatıyla 1935 yılında Başvekil İsmet İnönü bir heyetle Doğu ve Güneydoğu'ya giderek, bölgenin sorunlarına ilişkin “çözüm önerileri” paketi de içeren bir rapor hazırladı. İnönü, Atatürk'e sunduğu raporunda özetle şunları önerdi: “Siirt'i Doğu'ya nakledelim, Erzincan'daki Kürt aşiretleri Batı'ya sürelim. Erzincan Kürt merkezi olursa, Kürdistan'ın kurulmasından korkarım. Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş Ovası'nda tedricen ve Elazığ Ovası'nda kuvvetli Türk kitleleri vücuda getirmek zorundayız. Ağrı'da Kürtlerin medenileşip, sükûnet bulmaları bile kardır. Daha Türk köylerinde bile mektep yokken, Kürt köylerine mektepten bahis açılamaz. Bunları halkın diline düşürmeyelim. Diyarbakır'da asker perişan durumda, Cumhuriyet'in prestiji ordumuzu pejmürdelikten kurtaralım.”

BAYAR: ADALETSİZ VE ZORBA UYGULAMALAR YANLIŞ

Dönemin İktisat Bakanı ve İnönü'nün ezeli rakibi Celal Bayar da bir başka heyetle 1936'da Doğu ve Güneydoğu illerini gezerek, bir başka “şark raporu” hazırladı. Atatürk'e Aralık 1936'da sunduğu raporunda Bayar, İnönü yöntemlerinin tam aksini savunarak, “Zorunlu iskan, sürgün siyaseti çok yanlış, ağalar halkı soyup hükümet mensuplarıyla paylaşıyor. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Vaktiyle yapılmış olan arazi tevziatının bir kısmında yolsuzluklar var. Hükümetle anlaşmalı adaletsizlik yapılmış. Zaten dışarının Kürtlere tesir arzusu var, bir de biz içeriden adaletsizlik yaparak bu insanları devletten koparmayalım” diyor.





/ VAKİT
26 Ağustos 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-26-2009, 13:21   #6
Kullanıcı Adı
AK-AskeR
Standart
Baykal'ın konuşmasını dinledim, yau adam da ne hayal gücü var kardeşim, açılımı aldı ele taaa ülkede iç savaş çıkmasına kadar akıl almaz bir kurgu döktü ortaya ancak bilim kurgu filmi olur Baykal'ın açıklamasından, kafamı...(!) Var mı ?
AK-AskeR isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-28-2009, 12:17   #7
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Paşa'ya bak Paşa'ya

28 Şubat döneminin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan ve Tuğgeneral Volkan Kaplama'nın alevi komutanların katıldığı gizli toplantıda yaptıkları konuşmalar, orduda nasıl bir mezhepçi kamplaşmaya gidildiğini gözler önüne seriyor.

Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan üçüncü iddianamenin delil klasörleri, 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan generallerin zihniyetini gözler önüne seriyor. İddianamede; 1997 yılında Mayıs ayının başında gerçekleştirilen ve 28 Şubat sürecinin en önemli aktörlerinden biri olarak gösterilen dönemin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama ve bazı albay rütbesinde olan Alevi komutanların katıldığı gizli toplantıda yapılan konuşmaların tutanakları yer alıyor.

İŞTE O GİZLİ TOPLANTININ TUTANAKLARI

Üçüncü Ergenekon iddianamesinin 77. klasörünün 108- 112. sayfalarında, gizli toplantının notları şöyle yer alıyor: “Mayıs ayı (Mayıs 1997) başlarında gerçekleştirilen ve birçok üst düzey Genelkurmay Harekat Daire Başkanı Çetin Doğan, K.K. Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Volkan Kaplama ve bazı Albay rütbesinde Alevi) komutanların da katıldığı bir gizli toplantı notlarını dikkatlerinize arz ediyorum: Konuşma daha çok Gn.Kur.Hrk.Bşk. Korg. Çetin Doğan ile K.K.K.lığı Eğt. ve Ok.D. Bşk. Tuğg. Volkan Kaplama arasında geçiyor. Toplantıya katılan diğerleri ise dinlemek ve not almakla meşgul.

(...)
KORGENERAL ÇETİN DOĞAN: (...) Altı ayda bir büyük gürültülerle ordudan adam atarsanız, yarın darbe yapma gerekçeniz kalabilir mi? Ali Yalçın Paşa bu işi çok iyi götürdü. Ama, iki yıldır üzerine gidiliyor. Nerede yanlış yaptı bilmiyorum. Acaba, yeğeni Aleviliğini ortaya koyucu yanlışlıklar yaptı da mı ondan hareketle paşamız yıpratıldı bilmiyorum. Ali Paşa geleceğin komutanı olabilirdi. Belki de yine olabilir ama, bizim için şu anda fazla yaklaşılacak biri değil. Biz de lekeleniriz.

Herkes ne pahasına olursa olsun kendisini gizleyecek. Eğer, birlikte bilinen biri varsa onu vitrin yapın. Ama o da bizimkilerle gezmesin. Her yerde ‘irtica var' kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan, namaz kılan değil, yarın irticaya kaçması muhtemel herkesi yazın, şikayet edin. Onların adına dinci dergiler, gazeteler gönderin. Akrabalarının adını öğrenin, onların isimleriyle başlarını belaya sokan mektuplar gönderin. Hatta kart gönderirseniz okunması daha kolay olur.

TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Komutanım, bunları bu sene okullarda kısmen yaptık. Ama artık bu sözlerinizden sonra bunları emir kabul ederiz.

KORGENERAL ÇETİN DOĞAN: Bu konularda sınır beklenmez. Dedelik sırası değil. Kafanızı çalıştırın. Din, bizim için, bizim için derken aklına ne gelirse gelsin, her şeyi kastediyorum, zararlıdır. Bizden olan birlik komutanları, yoksa laik komutanlar sıkıştırılmalı, çokça eğlence düzenlenmeli. Dansöz, Rus revüsü ne bulursanız getirin. İçkiyi zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunun nasıl zayıflatılacağı, nasıl yok edileceği açık. Bunları uygulayın. Okullara da öğrencilerle kız arkadaşlıklarını teşvik edin. Yapabiliyorsanız Osmanlı hayranlığını kırın. Türklerin üstün bir ulus olduğu safsatasını yıkın. Özellikle, cinsel konularda sınırları zorlayın. Bu konu insan zaafının başında gelir. Hanımlarımız aile gezmelerinde, eğlencelerde dekolte giysin. Hanımlarımız diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin. Yetişmiş kızlar için de bu geçerlidir. Felsefe dersleri önemli. Bu dersler bizim için kurtarıcıdır.

Güneydoğu'da bizimkiler postu deldirmesin. Buna yönelik önlemleri alın. Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli. Çevik Paşa'nın yerine bizden akıllı biri olsaydı, Karadayı sünepesinin daha verimli olmasını sağlardık. Burası çok önemli. Genelkurmay başkanı senden olmazsa bile ona sahip olarak kullanabilirsin. Ama olmadı.

TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Komutanım. Askeri okullarda böyle kadrolaşma yapsak. Özellikle sınıf subaylarının çoğunu bizden atadık.

YİNE AYNI GÜNLERDE BİR BAŞKA TOPLANTI

KKK Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama, aynı dairede çalışan Kurmay Albay Turgay Tekmen ve daha birçok subayın yer aldığı toplantıda ilginç ve ürkütücü tespitleri dikte ettirmektedir.

TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Biliyorsunuz ki, gerçek laiklik ancak Alevi toplumda gerçekleşir. Bunu Bütün Alevilere öğretin, onları canlı tutmalıyız. Aptal komutanlar, her gün gündeme gelerek, ülkedeki şeriatçı birikimi azaltarak bir müdahalenin önünü kesiyorlar. (...) Tanıdığım en akıllı Alevi olan Çetin Paşa (Genelkurmay Harekat Başkanı) ve Yalçın Paşa (Ali Yalçın) bu işlere engel olmak istiyor ama başaramıyor.

TOPLANTIDA ÇIKAN PRENSİP KARARLARI

Bizden güvendiklerinize adımı vermeden şunları söyleyin:

¥ Alevilik bu ülkede gurur kaynağı olana kadar, yani memleketi avucumuza alana kadar herkes kendisini gizleyecek. Bu amaç için her şey doğrudur. Dinsel kavramlar olan hiçbir şey bizi bağlamaz. Fisunoğlu, (Kara Kuvvetleri Komutanı) bana korgeneral iken, “Ben karımı oynata zıplata bu noktaya geldim” demişti. Bizim için de ölçü bu olmalıdır.

¥ Deşifre olmuş Aleviler söylemlerimizi ortaya koysunlar. Sevgi desinler, insanlık desinler ama ülke için oynadığımızı belli etmesinler.

¥ Alevi dışında hiç kimse ateist olsa bile güvenilmeyecek, ilişki tam olarak kurulacak ama, açıklamalar yapılmayacak. Ben Doğu Paşa'ya bile tam güvenemiyorum.

¥ PKK ile savaşanlara el altından şu mesajı gönderin: “Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler ölsün.” Tayin dairesine çok adam yetiştirdik. Özellikle okullara çok bizden sınıf subayı gönderdik. Ama PKK'ya karşı bunu yapamıyoruz. Herkes gidiyor. Yine de buraya tayin olanların karargah görevini alması sağlanmalı. Kısaca PKK bizim işimiz değil.

DOĞAN VE KAPLAMA SORULARIMIZI CEVAPLAMADI

Dönemim Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama, 1997 Mayıs ayında yapıldığı iddia edilen toplantı hakkında konuşmaktan kaçındı.


/ VAKİT
28 Ağustos 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-28-2009, 12:23   #8
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
KÜRT SORUNU CHP ESERİ !

Dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün 1935'te Doğu ve Güneydoğu gezisinden sonra hazırladığı skandal raporunun ardından, olağanüstü yetkilerle bölgeye gönderilen 1. Umumi Müfettiş Abidin Özmen'in dönemin “yol haritasını” hazırladığı ve bu günlerin en sık tartışılan temel insan hakları ihlallerinin tek parti döneminde düzenli ve planlı bir biçimde yürürlüğe konulduğu anlaşıldı.

Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan Abidin Özmen'in böyle bir göreve seçilmesi, İnönü'nün Kürt sorununa verdiği “önem”e de bir işaret olarak gösteriliyor.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ARŞİVİNDEN ÇIKAN ÇARPICI RAPOR

İsmet İnönü'nün Doğu gezisinden sonra İnönü'nün emriyle kurulan Bitlis, Diyarbakır, Van, Hakkari, Muş, Mardin, Urfa, Siirt illerini kapsayan 1. Umum Müfettişliği'ne yine İnönü'nün emriyle eski bakanlardan Abidin Özmen atandı. Özmen'in hazırladığı rapor, İçişleri Bakanlığı'nın arşivlerinde halen duruyor. İnönü hükümeti tarafından 1935'te yürürlüğe konulan bu raporda, daha sonra yöre halkına yönelik uygulamaya konulan pek çok kötü muamele yer alıyor. Şu sıralar sıkça gündeme gelen hususların pek çoğunun, o tarihlerde raporlar halinde uygulanmak amacıyla yazılı biçimde kararlaştırıldığı anlaşıldı.

İŞTE O DÖNEMİN OLAĞANÜSTÜ HAL VALİSİNİN RAPORU

Bizzat İsmet İnönü tarafından görevlendirilen Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen tarafından hazırlanan raporda, “ekonomik tedbirler” bahsinde şu ilginç ifadelere yer veriliyor: “Geniş bir bölgenin ortasında kurulacak bir Türklük merkezindeki iktisadi hakimiyet, Kürtçe ile ilgisini katiyen kesmiş bir zümre eline geçirilmeli, diğer taraftan da mevcut tüccarlara kendisiyle münasebette bulunan her dağlı Kürt'ü Türkçe konuşturmak ve hükümete ısındırmak yolunda nasıl çalışacakları münasip kimseler, halkevleri vasıtasiyle pek açık olarak anlatılmalıdır.”

KÜRTÇE KONUŞAN SATICILAR ORTADAN KALDIRILSIN

“… Buna karşılık köy köy gezerek her çeşit eşya satan ve köylünün yumurtasını, yağını pek az bir değerle, eşya ile değiştiren ve devamlı Kürtçe konuşan ve bir ihtimal köylüyü kasabalara yanaşmaktan uzaklaştırması mümkün olan ayak satıcılarını ortadan kaldırmak lazım gelir.”

İŞÇİ BAŞLARI TÜRK OLSUN

“Türk'ün, Türk işçi başı kullanmak suretiyle kuracağı fabrika ve imalathaneler de son derece etkili olacaktır.”

MEMURUN TÜRKÇE BİLMEYEN VATANDAŞLA KONUŞMA MESELESİ

“İşi olan köylü, Türkçe bilmiyorsa bile memur derhal onunla Kürtçe anlaşmaya başlamamalı, vatandaş, memur olmayandan bir tercüman getirmeye mecbur tutulmalıdır. Bu suretle meydana getirilecek zorluk onu, meramını Türkçe anlatmaya zorlayacaktır.”

MEMURDAN KÜRTÇE KONUŞANA CEZA

“Memurdan Kürtçe konuşanlar, birincisinde yazılı ihtar, tekrarında maaş kesilmesi, Kürtçe konuşmaya devam ederse memuriyetten çıkarılmalı. Kürt düzenli hükümet teşkiline sebebi ne olursa olsun alışmış değildir.”

HER 3 BİN KÜRT BATI İLLERİNE ALINSIN

“Her yıl yaklaşık 3 bin kişinin (Kürt'ün) Batı illerine alınması uygulamasına geçilmeli, böylece on beş, yirmi yıllık düzenli bir programla halkı ortadan kaldırmış, kalanları da Türk kültürüne yönelmiş bir hale getirmiş olunacaktır.”

NAKŞİBENDİLER VE ÇERKESLER BİLE TÖHMET ALTINDA

Özmen raporunda; bölgede Nakşibendilik gibi tarikat ve İslami bazı kurumların “Kürtlerin bağımsızlığı için çalışan dini kurumlar” olduğunu iddia ederek, bunlara karşı da tedbir alınmasını öneriyor. Özmen ayrıca, bölgedeki Türk olmayan herkesin, hatta Çerkeslerin bile “durmadan dinlenmeden Kürtlük gayesi için çalıştıklarını” öne sürüyor.

“BÜYÜK ŞEF'İN BUYURDUĞU KÜRTLÜK MESELESİNİN HALLİ”

Raporda İsmet İnönü'den “büyük şef” olarak bahsedilirken, “Büyük Şef'in buyurduğu Kürtlük meselesinin halli” ifadeleri dikkat çekiyor. Raporda şöyle deniliyor: “Büyük Şefimiz İsmet İnönü 1935 yazında doğu vilayetlerindeki zararlara ve noksanlara temas buyurmuşlardı. Dersim işi konusunda hükümetin beliren kararlarından bilgi sahibiyiz. Fakat umumi Kürtlük meselesi henüz halledilmemiş ve programlanmamış vaziyettedir.”



/ VAKİT
28 Ağustos 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2009, 16:01   #9
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Doğan'ın yazarının hırsızlığı kesinleşti
Milliyet Gazetesi'nin “basında güven”i suya düştü

İlk kez Vakit'in duyurduğu Hasan Pulur'un Almanya'daki “intihal davası” Pulur'un aleyhine sonuçlardı. Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un, Berliner Abendblatt gazetesinde yazan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarından aşırma yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşti. Hamburg Eyalet Mahkemesi, ünlü politika danışmanı, 1. sınıf liyakat nişanı sahibi, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Berliner Abendblatt gazetesindeki Türkçe ilavelerde yayımlanan yazılarında intihal yapan Doğan Medya'nın duayeni olarak sunulan Hasan Pulur'u, intihalcilikten ötürü mahkum etti.

Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un, Berliner Abendblatt gazetesinde yazan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarından aşırma yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşti.

İLK KEZ VAKİT DUYURMUŞTU

İlk kez Vakit'in duyurduğu Hasan Pulur'un Almanya'daki “intihal davası” Pulur'un aleyhine sonuçlardı. Hamburg Eyalet Mahkemesi, ünlü politika danışmanı, 1. sınıf liyakat nişanı sahibi, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Berliner Abendblatt gazetesindeki Türkçe ilavelerde yayımlanan yazılarında intihal yapan Doğan Medya'nın duayeni olarak sunulan Hasan Pulur'u, intihalcilikten ötürü mahkum etti.

KANITLAR VE YEMİNLİ TERCÜMANLAR ORTAYA ÇIKARDI

Mahkeme, Pulur'un, İstanbul'da yaşamasına rağmen, Kavasoğlu'nun yazılarının yayımlandığı internet sitesinden aşırdığını kanıtlarıyla ve mahkeme yeminli tercümanlarının da çalışmalarıyla ortaya koydu. Dogan Medya avukatlarının önceden Pulur'un mahkum olacağını telefonla öğrendiklerinden dolayı duruşmaya katılmadıkları öne sürüldü.

Mahkeme Başkanı Hakim Rachov yaptığı açıklamada, “Böyle bir davanın ilk kez önlerine geldiğini, bundan ötürü uzun, meşakkatli bir araştırma, özenli bir çalışma yapmak zorunda kaldıklarını” söylediği ileri sürüldü.

7 AVRUPA ÜLKESİNDE DAHA DAVA AÇILACAK

Uluslararası bir toplantıya konuşmacı olarak davetli olduğundan Nazmi Kavasoğlu duruşmaya katılmazken,Kavasoglu'nun Avukati Marko Pietruk duruşmada hazır bulundu. Avukat Pietruk, bundan sonraki aşama, Milliyet gazetesinin yayımladığı 7 Avrupa ülkesinde de dava açacaklarını, ayrıca Türkiye'de yargı sürecine başlanacağını söyledi. Hasan Pulur´un yazılarından intihal yaptığını düşünen Nazmi Kavasoğlu güncel yazılarını artık www.dt-a.de adlı siteye koymaktan vazgeçmişti.



/ VAKİT
29 Ağustos 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-01-2009, 13:11   #10
Kullanıcı Adı
FarukARSLAN.
Standart
Kartelin KARMA ahlaksızlığı çöktü

İngiliz The Times gazetesi, sadece kız öğrencilerin bulunduğu okullardaki başarı grafiğinin, karma okullara göre çok daha yüksek olduğunu yazdı.

Türkiye'de kartelin cinsel yaklaşımı, Anasol-M hükümetinin de dinsel tehdit görmesiyle tarihe gömülen tek cins sınıfların karma sınıflara göre çok daha başarılı olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. İngiltere'de eğitim faaliyetinde bulunan Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu'nda öğrencilerin diğer okullara göre başarı grafiğinin gittikçe yükselmesi, The Times gazetesine haber konusu oldu. Şimdi İngiltere'de “erkek-kız ayrı sınıf ve okulların oluşturulması” tartışılıyor. Türkiye'de ise özel okul ve dershanelere karma sınıf zorunluluğu, “tarikat ve cemaatlerin cinsiyet ayrımı yoluyla devleti içten ele geçirme atağı” safsatasıyla Anasol-M Hükümeti tarafından getirilmişti.
Türkiye'de dinsel alerji sebebiyle bilimselliğe kör kalınıp, cinsellik bahanesine sığınılarak “karma sınıf” zorunluluğu getirilirken; İngiltere'de sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulların yakaladığı başarı grafiği konuşuluyor.

THE TIMES: KARMA OKULLARA GÖRE GRAFİK ÇOK YÜKSEK

“Sadece kız öğrencilerin bulunduğu okuldaki başarı grafiği yükseliyor” üst başlığıyla yayınladığı haberde The Times, “Sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulun başarı grafiği, devlet okulları ve diğer karma okullara göre daha yüksek ve bu grafik gittikçe arayı açıyor. Bu durum, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda eğitim almasının haklılığını ispatlıyor. Eğitim tablosunda kız okulu, en yüksek dereceleri almaya devam ediyor” diye yazdı.

Gazeteye okulunun başarısının sebebini açıklayan Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu Müdürü Bernice McCabe, “Kızlar, erkeklerden ayrı mekanlarda eğitim almalarının faydasını görüyor. Sadece hemcinslerinin bulunduğu ortamlarda kendilerine son derece güven duyuyorlar. Etrafında kendilerini etkileyecek ya da yadırgayacak erkekler olmadığı için yanlış yapmaktan korkmuyorlar, rahat davranıyorlar. Erkeklerin olmadığı bir ortamda kızlar zekalarını daha aktif kullanabiliyorlar, zeka ve bilgilerine güvenmeleri için daha serbest bir ortam yakalıyorlar” dedi.

ERKEK ÖĞRENCİ OKULLARI İÇİN DE DURUM AYNI

Sadece kız öğrencilerin bulunduğu Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu için ortaya çıkan başarı, erkek öğrencilerin öğrenim gördüğü Royal Grammar Okulu için de söz konusu. Erkek öğrenci okulu olan Royal Grammar Okulu Genel Müdürü Jon Cox da konu hakkındaki görüşlerini şu şekilde aktarıyor: “Erkeklerin dikkati, kızların olmadığı ortamda dağılmıyor ve derslerine daha fazla odaklanabiliyorlar. Erkekler, kızların bulunduğu ortamda fazla dışa açılamıyor, derste söz almaları daha da azalıyor. Çünkü söz aldıktan sonra konuşmaya başladıklarında ‘acaba kızlar ne düşünür?' korkusuna kapılıyorlar.”

Bağımsız Eğitim Konseyi'nin okulların başarı grafiğini ve sınav sonuçlarını dikkate alarak yaptığı sıralamada, ilk on okul içinde, sayıca çok az olmalarına rağmen 2 erkek okulu ve 1 karma okul bulunuyor. Geriyi kalan okullar ise kız ve yatılı okullardan oluşuyor.
/ VAKİT
1 Eylül 2009
FarukARSLAN. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak parti, akit, akpartiforum, chp, chp gerçekleri, deniz baykal, dilipak, ergenekon, etö, gündem haberleri, habercilik, habervaktim, hasan karakaya, mhp, unutulanlar, vakit, vakit gazetesi, vakit haberciliği, vakit manşetler, ülke gerçekleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı