Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Tartışıyorum Tüm Partililerin,Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 10-07-2010, 21:19   #1
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ne yaptı Osmanlı? Tanzimat fermanıyla tamamen eşit haklar verdi. Bizlerin içinde bazı sesler çıktı. Denildi ki kafirle müslüman nasıl bir olur? Gayri müslimler ise yapılan yenlikleri olumlu karşılamakla birlikte yeterli görmediler. Sonra ne istediler? İç işlerimizde bağımsız, dış işlerimizde Osmanlıya bağımlı olalım dediler. Yani özerklik istediler. Ya daha sonra? Sonra da bağımsızlık için ayaklandılar. Osmanlı'yı en zayıf anında yakalayıp devleti böldüler.

Depare ve Muhammet kardeşim . Kara Eşref kardeşimizin ifadelerinde bir şey anlıyorum. Bir çok halkın hissiyatıda bu yönde gibi. Orta da bir tür kültürel hak talebleri olmuş olsada perdenin diğer tarafında bunların kürtlerin birinci dereceden tercihleri değil ülkemizde sinsi planlar içerisinde olanların planları olabileceğini ve ardı arkası kesilmeyecek bir fenomenin içine bizi sürükleme gayretleri gibi gözüküyor olması endişe verici.

Şimdi her alanda gelişme sağlanırken kürtlerin veya onların uzantısı olan sivil ve siyasi hareketlerin talebleri hiçmi dikkate alınmayacak dilinin kültürünün ve yerel mekanların güçlendirilmesi gibi arzular sürekli gelecekte tehdit unsuru olabilir diye engellenecekmidir. Bu hakların verilmesi silahlı mücadelenin bir kazanımıdır diye anlayış ülkemizde gelişirse devletten her tür hak talep edenlere silahlı örgütler örnek olabilirmi yani yarın Aleviler cıkıp bizim de haklarımız var insani ve bireysel olarak talep ettiğimiz şeyler var sunni bir devlet anlayışı olamaz diyerek farklı mücadelelere girerlerse bunun adı ne olacak.

Kısacası devlet uzun süredir mağdur oluşturdu. Demokratik olarak mücadele edenler haklarını bir yönü ile alabiliyor olsada mücadele içerisinde olanların çok defa karşılıksız kaldığı söylenir. Kürtlere geçmişte asimilasyon politikaları uygunlamış derin yapılar ile müdahale edilerei faili mechul cinayetler vasıtası ile devletine düşman üretilmiş. Ama bugün bunlardan söz etmek mümkün değildir. O halde geçmişe göre çok daha fazla haklara sahip olan kürt kardeşlerimizin yarın çok daha geniş haklara sahip olmaması imkansız değil. Ama Türk milletinin hassasiyetleri bu ivmelere ne zaman ne kadar yol verir bilemiyorum. Gerçekten dil ve kültürel haklar yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bizi bölünmeye kadar taşıyabilirmi . Bu millet bu badireyi atlatabilecekmi acaba Türk milleti olarak bizlermi çok vesveseliyiz yoksa hakikaten bu demokratik hakların arkasında yine fitne sahiblerinin oyunlarımı var. Bu konuda çok acizim.

Teşekkürler Ukba abimiz. Bazen kendi kendime; acaba ben mi düşüncelerimi tam izah edemiyorum diye düşünüyordum ki bu yazıyı gördüm.

İşin özü arkadaşlar, evet devletimiz geçmişte Kürt kökenli kardeşlerimize karşı hatalar yapmış olabilir. Kan davası güdülecek değil. Devletimiz hatasını telafi etmelidir. Buna kimse itiraz edemez. Başbakanımız sayesinde geçmişin hataları da düzeltilmektedir.

İngiltere zamanında anadoluyu karıştırmak ve ülkeyi açık pazar haline getirmek için William Churcill Ceride-i Havadis gazetesini çıkardı. Sonra da "Şu Türkler nasıl da fütursuzca oyuna gelip, ülkeyi açık pazar haline getiriyor" diye de alay etmişlerdi. Şimdi şu konuyu okuyanlar yine bizimle alay etmiyor mu? Oturup biraz düşünün!

Bizler sadece hatalarımızı düzeltmekle başarılı olamayız. Elbette hatalarımızı düzeltmeliyiz ama hatasız kul olmaz, hatasız devlet de olmaz. Niyet kötü olduktan sonra yeni yeni hatalarımızı bulurlar. Hatamız olmasa bile, 3-5 karakolumuzu basıp yine bizi hataya çekerler. Çünkü masum da olsa kedinin kuyruğuna basarsanız o kedi cırmalar. Bu durum kedinin kötü olduğunu göstermez. Sizin art niyetinizi gösterir.

Eğer Kürt kökenli kardeşlerimizi kazanmak istiyorsak, öncelikle Kürt kökenli kardeşlerimizi oyuna getiren art niyetli güçleri deşifre edip sonra da oyunlarını bozmak gerekir. Ondan sonra yapacağımız demokratik adımların meyvesini toplayabiliriz. Yoksa yılanın başını ezmeden bu işi hakla hukukla çözemeyiz.

Peki devletimizi bu süreçte ne zorluyor? Bu sorun neden tam olarak çözülemiyor? Çünkü ismi geçen karanlık güçlerin başını Eşref Bitlis'in katili Amerika çekmektedir. Sorunu çözmekte bu yüzden zorlanıyoruz. Yoksa forumda tartıştığımız bu ve benzeri konuların pek de bir önemi yok. Sadece Amerika'nın kuyuya attığı taşları çıkarmakla uğraşıyoruz.

 

Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 10-07-2010, 20:00   #2
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Haşa ve kella! Katiyyen öyle bir şey demedim.
Abim siz Kürtçe zorunlu ders yapılmalı dediniz bende dedim ki;
"iki yanlıştan bir doğru çıkmaz.Bir mağduriyeti giderince bir mağduriyet portresi sergilemek abestir.
Sorunu belki çözersin ama farklı bir sorun çıkar.
Benim babam çıkıp derki ne hakla çocuğuma kürtçeyi zorla öğretiyorsun veya çıkıp zazacayıda zorunlu dil dersi yap derse ne olacak."

Ben bunu söyledim.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-07-2010, 21:24   #3
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Karaeşref abim buradan bir şeyi sormak istiyorum.

Sizde mazur görmeliyiz doğaldır gibi bir tutum sergiliyorum.Sanki yapılanların arka boyutunu görmüyor veya işi görmemezlikten gelip devlettir hatası olur gibi tek düze indirgiyor ve önemli görmüyorsunuz gibi geliyor.(Umarım yanlıştır.)Düşünceleriniz bu yönde mi gerçekten yoksa ben yanılıyor muyum?
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-07-2010, 21:33   #4
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
M.Polat İÇTEN Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Karaeşref abim buradan bir şeyi sormak istiyorum.

Sizde mazur görmeliyiz doğaldır gibi bir tutum sergiliyorum.Sanki yapılanların arka boyutunu görmüyor veya işi görmemezlikten gelip devlettir hatası olur gibi tek düze indirgiyor ve önemli görmüyorsunuz gibi geliyor.(Umarım yanlıştır.)Düşünceleriniz bu yönde mi gerçekten yoksa ben yanılıyor muyum?
"Devlettir, hata yapabilir" diye düşünürsem veya düşünürsek, o zaman karanlık güçlerin ülke üzerinde oyun oynamasına bile gerek kalmaz. Çünkü kuduz kedinin cırmalasın diye kuyruğuna basmak gerekmez.

Hatalar muhakkak düzeltilmeli. Biz birilerinin canını yakarsak, bizim de canımız yanar. Devletimiz geçmişte hatalar yaptı. Ve bu hatalarını üstüne basa basa diyorum ki düzeltmeli. Ama kuyruğuna basan ve bizi hataya sürükleyen karanlık güçleri de yok etmeli. Yoksa bu iş çözüme ulaşmaz.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-07-2010, 21:36   #5
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
KaraEsref Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
"Devlettir, hata yapabilir" diye düşünürsem veya düşünürsek, o zaman karanlık güçlerin ülke üzerinde oyun oynamasına bile gerek kalmaz. Çünkü kuduz kedinin cırmalasın diye kuyruğuna basmak gerekmez.

Hatalar muhakkak düzeltilmeli. Biz birilerinin canını yakarsak, bizim de canımız yanar. Devletimiz geçmişte hatalar yaptı. Ve bu hatalarını üstüne basa basa diyorum ki düzeltmeli. Ama kuyruğuna basan ve bizi hataya sürükleyen karanlık güçleri de yok etmeli. Yoksa bu iş çözüme ulaşmaz.
Anladım.Teşekkürler.
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-12-2010, 10:50   #6
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
PKK'nın Kürtler için dahi bir sorun haline geldiğini belki en iyi açıklayan, inkar politikalarına karşı mücadelesinde yıllarca hapis yatan, inkarın son bulması ötesinde Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunan, ifade özgürlüğü denince akla ilk gelen bir Türk aydını, İsmail Beşikçi oldu. Bakın ne diyor: "Oğulları, kızları devlet güçleri tarafından öldürülenler, köyleri yakılıp yıkılanlar, faili meçhullerle karşılaşanlar şu veya bu şekilde haklarını arayabiliyor, seslerini duyurabiliyorlar. Oğulları, kızları kendi arkadaşları tarafından, PKK tarafından infaz edilenler ise bir sessizliğe gömülmüş, hayattan tamamen kopmuşlardır. Bu aileler için başvurulacak bir makam yoktur. PKK kendi içinde barışı aramadan, öbür Kürt örgütleriyle, Kürt sivil toplum kurumlarıyla ahenkli ilişkiler geliştirmeden, Türkiye ile, devletle barışı tesis etmesi mümkün değildir...
"PKK, örgütlerinin isimlerinde, yazılarında, konuşmalarında 'demokratik' sözcüğünü çok kullanıyor. Bu sözcüğü çok kullanarak demokrat olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyor... Demokrat olmanın tek ölçüsü vardır: o da ifade özgürlüğüdür... İfade özgürlüğü yaşama geçmeden demokrat, demokratik olamazsınız... Barış ve Demokrasi Partisi bugün devletten özerklik talep ediyor. BDP İmralı'ya karşı özerkçe hareket edemezken, bu süreçten olumlu bir sonuç çıkmaz..." (sitesinde 5 Ekim günü yayımlanan yazıdan aktaran Taraf, 7 Ekim.)
PKK şiddetinin bugün Türkiye Kürtlerinin demokratik hakları için mücadelesine yardımcı değil, köstek olduğu fikrini de ölümlerden dönen bir Kürt aydını, Orhan Miroğlu en açık bir şekilde ifade etti. Bakın ne dedi: "Bugün Kürt hareketi, BDP de dahil olmak üzere tasfiyeden korkuyor. Garanti halkın içinde aranmalıdır. Bölgede yüz belediyeyi yönetiyor muyum? Benim savunduğum haklar için 400-500 sivil toplum kuruluşu harekete geçiyor mu? Seçimlere girip parlamentoda grup kurabiliyor muyum? Kürt meselesini eksik de olsa parlamentoda tartışabiliyor muyum? Bütün bu soruların cevabı 'evet'tir. Kürt siyaseti için gereken her şey budur... Asker anneleri bile bir Kürt anneyi geçmişe göre bugün daha iyi anlıyor... PKK'nın silahsızlandırılması Kürt meselesinin en önemli yanlarından biri. Kürtler dağda olduğu sürece Türkiye'de anadilde eğitim veya siyasi hak kullanma mümkün olmaz. Türkler eli silahlı bir güç var ve tehditle her şeyi kabul ettirmeye çalışıyor gibi algılar bunu..." (Star, Pazar Eki, 10 Ekim.) PKK'nın ve ona sempati duyan herkesin kendi kendini sorgulama zamanı geldi, geçiyor.

Çok yerinde tespitler.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-12-2010, 12:07   #7
Kullanıcı Adı
Eşref
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
PKK'nın Kürtler için dahi bir sorun haline geldiğini belki en iyi açıklayan, inkar politikalarına karşı mücadelesinde yıllarca hapis yatan, inkarın son bulması ötesinde Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunan, ifade özgürlüğü denince akla ilk gelen bir Türk aydını, İsmail Beşikçi oldu. Bakın ne diyor: "Oğulları, kızları devlet güçleri tarafından öldürülenler, köyleri yakılıp yıkılanlar, faili meçhullerle karşılaşanlar şu veya bu şekilde haklarını arayabiliyor, seslerini duyurabiliyorlar. Oğulları, kızları kendi arkadaşları tarafından, PKK tarafından infaz edilenler ise bir sessizliğe gömülmüş, hayattan tamamen kopmuşlardır. Bu aileler için başvurulacak bir makam yoktur. PKK kendi içinde barışı aramadan, öbür Kürt örgütleriyle, Kürt sivil toplum kurumlarıyla ahenkli ilişkiler geliştirmeden, Türkiye ile, devletle barışı tesis etmesi mümkün değildir...
"PKK, örgütlerinin isimlerinde, yazılarında, konuşmalarında 'demokratik' sözcüğünü çok kullanıyor. Bu sözcüğü çok kullanarak demokrat olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyor... Demokrat olmanın tek ölçüsü vardır: o da ifade özgürlüğüdür... İfade özgürlüğü yaşama geçmeden demokrat, demokratik olamazsınız... Barış ve Demokrasi Partisi bugün devletten özerklik talep ediyor. BDP İmralı'ya karşı özerkçe hareket edemezken, bu süreçten olumlu bir sonuç çıkmaz..." (sitesinde 5 Ekim günü yayımlanan yazıdan aktaran Taraf, 7 Ekim.)
PKK şiddetinin bugün Türkiye Kürtlerinin demokratik hakları için mücadelesine yardımcı değil, köstek olduğu fikrini de ölümlerden dönen bir Kürt aydını, Orhan Miroğlu en açık bir şekilde ifade etti. Bakın ne dedi: "Bugün Kürt hareketi, BDP de dahil olmak üzere tasfiyeden korkuyor. Garanti halkın içinde aranmalıdır. Bölgede yüz belediyeyi yönetiyor muyum? Benim savunduğum haklar için 400-500 sivil toplum kuruluşu harekete geçiyor mu? Seçimlere girip parlamentoda grup kurabiliyor muyum? Kürt meselesini eksik de olsa parlamentoda tartışabiliyor muyum? Bütün bu soruların cevabı 'evet'tir. Kürt siyaseti için gereken her şey budur... Asker anneleri bile bir Kürt anneyi geçmişe göre bugün daha iyi anlıyor... PKK'nın silahsızlandırılması Kürt meselesinin en önemli yanlarından biri. Kürtler dağda olduğu sürece Türkiye'de anadilde eğitim veya siyasi hak kullanma mümkün olmaz. Türkler eli silahlı bir güç var ve tehditle her şeyi kabul ettirmeye çalışıyor gibi algılar bunu..." (Star, Pazar Eki, 10 Ekim.) PKK'nın ve ona sempati duyan herkesin kendi kendini sorgulama zamanı geldi, geçiyor.

Çok yerinde tespitler.
Bu tespitlerin altına imzamı atarım.
Eşref isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-12-2010, 12:52   #8
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Bu yazıyı okumamdan yarım saat sonra , aynı soruna farklı yaklaşan coğunluğun benimsediği fikrin karşısında duran zümreyi anlamamıza belkide niyetlerini süzmemize yarıyacak bir yazıyı eklemek istiyorum.


Anadil eğitimi tartışmalarını okur dinlerken bunları düşündüm. Demagojiyi aşamazsak değil eğitimi, karşılıklı oturabilmeyi de halledemeyiz. Demagoji sinirleri bozar, tansiyonu yükseltir, öfke yaratır çünkü kötü niyet diye algılanır karşı taraftan. Hatta "beni aptal yerine koyuyor", "bile bile yalan söylüyor" duygusunu yaşarsınız. Aslında kötü niyet yoktur demagojide, panik içinde yapılan umutsuz bir savunmadır- ki karşı taraf onu saldırı olarak algılar! Bu yazdıklarımdan demagojiye karşı soğukkanlı ve anlayışlı olduğumu anlıyorsanız aldanıyorsunuz. Ne gezer bende böylesine bir olgunluk! Sinir olurum demagoji başlayınca. Çünkü demagoji yapanın her lafına benim uzun uzun çürütme mantığı kullanmam gerekiyor. Bir deli kuyuya bir taş atar misali. İşte birkaç anadil demagojisi örneği.
- "Okullarda Türkçe dışında anadiller öğretilirse bu farklı diller yüzünden millet olarak anlaşamayız!" Ama ne ilgisi var? Kürtçe, Ermenice vb. gibi bir anadili öğrenecek olan kimse ülkenin resmî dili Türkçeyi öğrenmeyecek diyen mi var? Ben örnek sayılabilirim: Rum ilkokulunda anadilimi öğrendim, Türkçeyi de. Bunun nesi fena?
- "Ama Kürtler; Çerkezler, Lazlar vb. azınlık değil ki; Lozan bu azınlık haklarını dayatmıştır; yalnız gayrimüslimler azınlıktır." Şimdi bu demagojinin neresinden başlamalı? "Siz azınlık değilsiniz, dolayısıyla anadilinizi unutun" der gibi oluyor. Oysa "Lozan" anadil hakkını çoğunluk ile eşit haklar sağlansın diye savunmuştur. Herkes anadilinde serbest olsun, Müslümanlar nasıl anadillerini öğreniyorsa gayrimüslimler de anadillerinde eğitim görsünler denmiştir (madde 39). Lozan bu alanda hak ve eşitliği gözetti. Lozan'a atıfta bulunarak anadil eğitimini kısıtlamak laf cambazlığıdır. Siz azınlık değilsiniz dolayısıyla azınlığın haklarından da yoksunsunuz denecekse, "siz herkesten aşağısınız" anlamı çıkar.
- "Kürtçe anadil sorunu pedagoji sorunu değil, siyasi sorundur; anadil olarak okutulamaz". Bu laftan şu sonuç çıkar: 1. Biz Kürtçeyi siyasi sorun sayıp okutulmasını engelliyoruz. 2. Bu durumda bir dil sorununu siyasi konuya çeviren (ve sonra bunu bahane olarak kullanan) "biz" oluyoruz. 3. Artık dil yeniden daha güçlü bir biçimde siyasallaşacak ve siyasi kavga nedeni olacaktır. Tam bir kısır döngü. Kaldı ki, siyasi boyutu olsa bile konunun pedagojik ve insan hakkı yanı yoktur demek değildir.
YA ÇİFTE STANDARTLARIMIZ...
- "Ya herkes (Lazlar, Çerkezler vb.) anadilde eğitim isterse ne olacak?" Sahi, ne olacak? Sanırım zurna burada zırt diyor! Açık söylense ya: Bizim ulus devlet anlayışımıza göre herkes Türkçe konuşacak. Zor altında kalınca (yani Lozan'la) birilerine anadili eğitimine izin veririz; çaresiz kalınca birilerinin (Kürtlerin) dillerinin artık konuşulmasını yasak etmeyiz; bunun dışında, elden geldiğince anadil yasaklarını sürdürmeye çalışırız. "Bizim" milli devlet anlayışımız budur. (Peki "siz" kimsiniz? Hep merak etmişimdir!)
- "Yahu, Kürtçe mi, Zazaca mı olacak bu anadil eğitimi?" Bu sorunun dolaylı olarak ima ettiği şunlar: 1. Aslında Kürtçe diye bir dil yok; 2. Dolayısıyla Kürt birliği de yok; 3. Pratikte böyle bir eğitim olanaksızdır; 4. Sizin sorunlarınızı biz biliyoruz, size yardımcı olup, sizin pratik çıkarlarınız için, dilinizin okutulmasına karşı çıkıyoruz! (Bunca ilgiye ne demeli? Teşekkür etmek gerek.)
- "Anayasal ve yasal engel var". Anayasa'nın 42. maddesine göre "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez"miş! (Azınlıkların anadil eğitimi nasıl açıklanacak?) Peki Kürtçenin "anadil" olarak değil de "ikinci dil" olarak okutulması da mı yasak? Bu formül neden uygulanmıyor? Türkçe anadil sayılır, Kürtçe ikinci dil (veya babadil) ... sorun hallolur! Biraz ironik tabii; ama böyle anayasaya böyle yorum gerek! - "Türkçeyi iyi öğrenmeyen toplum içinde yükselemez." Aslında söylenmek istenen biraz farklıdır: Asimile olmayan yükselemez... Yoksa Kürtçe (ve başka diller) öğrenen tabii ki ülkenin resmî dili Türkçeyi de aynı biçimde iyi öğrenecektir. Bu arada dil dayattırılmaz da sevdirilirse daha iyi olur; yoksa birileri Türkçe konuşa konuşa yine dağa çıkar.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-12-2010, 17:22   #9
Kullanıcı Adı
Mehmet Ufuk
Standart
Açıkcası, şuan bizim konuşduğumuz, yazdığımız ve dahi duyduğumuz dilin bile Türkçe olup olmadığı muamma...
Mehmet Ufuk isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-12-2010, 17:23   #10
Kullanıcı Adı
akobalı-akkurt
Standart
bırakalım anadilde eğitimede tamamiyle ana sınıfından başlayarak meslek eğitimi verelim dilinide serbest bırakalım...


benim eğitim modelide en güzel ve en çağdaş model...


MİLLİ EĞİTİM NASIL OLMALI
Milli eğitim meslek eğitimine dönüştürülmeli diğer tüm dersler genel kültür dersi olarak haftada en fazla 3-5 saat olarak verilmelidir

A ) Ailenin ve istatistik kurumunun verileri doğrultusunda ilk öğretime adım atma ile alfabe ile mesleki eğitime başlanmalıdır. Din matamatik fen tarih vs diğer tüm dersler , genel kültür dersi olarak verilmelidir. Ana dersler 1- Meslek 2- Beden 3- Satranç ve benzeri beyin Cimnastiği 4 – Genel kültür dersleri olmalıdır.

B ) İlk öğretim 4 yıla indirilmeli adı çıraklık olmalıdır. Öğrencinin alacağı dersde çıraklıkla sınırlandırılmalıdır.

C ) Orta öğeretim 3 yıl olmalı adı kalfalık olmalıdır. Verilen derslerde kalfalıkla sınırlandırılmalıdır.

D ) lise öğretimi 3 yıl olmalı adı ustalık olamalıdır. Verilen dersde ustalıkla sınırlandırılmalıdır.
Yine ünversitede de adı taşeron işveren olmalı tüm bu derslerde taşeron işverenlikle sınırlandırılmalıdır .
1 yıl doktora adı üretici sanayici Müdür;
1 yılda prof. Adı genel müdür patron olmalıdır.
1 yılda ord.prof. de Adı Ahi olmalıdır.


Tüm öğretim istatistik KURUMUNUN verilerine göre ve vatandaşlık numarası düzenlemelerinde ki aile ve yetkili seçilmişlerin telkin ve görüş leri doğrultusunda KADEMELİ 6 yan dallı MESLEKLE BAŞLANMALI SON SINIFDA MESLEK EĞİTİMİ TEK DERSE DÜŞÜRÜLMELİDİR...

vatandaş meslek sahibi edilip :işsizlik, yığılma , adeletsiz ücret, geçim sıkıntısı ortadan kaldırılmalıdır .

TÜM BU EĞİTİM SÜRECİNDE ÖĞRENCİ HEM İŞ GÜCÜ İLE DEVLETE MİLLETE GELİR SAĞLAYACAK HEM HARÇLIĞINI ÇIKARACAK HEMDE MESLEĞİNDE İLERLEYECEKDİR…

DERSHANELER DE ARTI EĞİTİMİ YİNE ÜCRET KARŞILIĞI VEREBİLİR...

ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ HEM ÜLKE EKONOMİSİNE KATKI SAĞLAYIP HEMDE KENDİNE EK GELİR ELDE EDEBİLİR...

MEVCUT DURUMDA MALUM VATANA İHANETLE İŞTİGALDİR…


ülkemiz bu sistemle yıllık ekonomiye katkı olarak acaba kaç milyar dolar girdi sağlar...


ülkemiz bu sistemle acaba aylık kaç icat geliştirir...



ülkemiz de bu sistemle işsiz tek kişi kalabilirmi...


ülkemiz bu sistemle baş örtüsü sağ sol faşizm kominizmle muhatap olabirimi ...



ülkemiz bu sistemle kaç yılda süper güç olabilir...
akobalı-akkurt isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı