fatih kısaparmak balon baskılı balon 28 Şubat Yargılanıyor - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 28 Şubat Yargılanıyor


Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 12:06
http://www.habervaktim.com/resim/resim236708_1.jpg?t=

Alınan bilgiye göre emniyet güçleri, 28 Şubat soruşturması kapsamında 18'i Ankara'da olmak üzere toplam 30 ayrı adreste arama yapıyor.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında 30 civarında yerde arama yapıldığı ve emekli Orgeneral Çevik Bir hakkında gözaltı kararı çıkartıldığı bildirildi. Aramalar bu sabah saat 08.00 itibarıyla başladı. Arama yapılan yaklaşık 30 adres, Ankara ve İstanbul'un da aralarında olduğu değişik illerde bulunuyor. Hakkında gözaltı kararı çıkartılan kişiler arasında 28 Şubat sürecinde Genelkurmay 2. Başkanlığı görevinde bulunan emekli Orgeneral Çevik Bir de yer alıyor.

Operasyonun Batı Çalışma Grubu'na yönelik olduğu belirtilirken, suçlama ise Refah Yol hükümetini devirmeye yönelik teşebbüs iddiası..

Ankara'da toplam 12 kişi hakkında gözaltı kararı var..

EVİNDE ARAMA YAPILAN EMEKLİ PAŞALAR

Öte yandan dönemin komutanları, Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, Emekli Tuğgeneraller Kılıçarslan ve Koralp'in de evinde aramalar yapılıyor..

Öte yandan Ankara ve İstanbul'un dışında 6 şehirde de aramalar yapılıyor..

HSYK BAŞKANVEKİLİ'NDEN AÇIKLAMA

28 Şubat operasyonlarıyla ilgili ilk resmi açıklama HSYK Başkanvekili'nden geldi: 3 ilde 31 adreste arama var.. 31 kişi hakkında da gözaltı kararı var..







habervaktim

Cihannur
04-12-2012, 12:51
12 yıllık kademeli ve zorunlu eğitimin yasallaşmasıyla birlikte 28 Şubat süreci sona erdi. Şimdi sıra 28 Şubat 1997 askerî darbesini gerçekleştirenlerden hesap sorulmasına geldi.

redyellow
04-12-2012, 13:32
http://img.vol.io/rotahaber/newpics/news/120420121154097888633.jpg

http://haber.rotahaber.com/28-subatta-ilk-dalga_262189.html



http://www.muhalifgazete.com/resimler/12.04.2012_8090480_11_32_.jpg
Çevik Bir ve Nuh Mete Yüksel'e gözaltı / 12 Nisan 2012 Perşembe 9-47 (http://www.muhalifgazete.com/35569-30-Adrese-28-subat-baskini-.htm)



http://www.habervaktim.com/resim/resim236708_1.jpg

30 Adreste 28 �ubat araması - En Doğru ve Güncel Haber (http://www.habervaktim.com/haber/30-adreste-28-subat-aramasi-236708.html)


Çok doğru, çok yerinde bir operasyon, herkes yaptığının hesabını versin!

Emeği geçen herkese helal olsun!

Refarandumda EVET diyenlere olmadık hakaretler yağdıranlara da KAPAK olsun!

Garibüzzaman
04-12-2012, 14:09
28 şubat 1000 yıl sürece diyen dönemin genel kurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu,
Dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,
Mesut Yılmaz
Medyada destek veren kişiler,
bazı cemaat liderleri bunlar neden gözaltına alınmalı
Sadece sembol isimlerle sınırlı kalmasını istemiyorum..

Askerlerde fazla suç bulmuyorum. Çünkü içinde yetişmiş oldukları sistem gereği yaptıklarının suç olduğunun farkında bile değildiler. Fakat yaptıklarının suç olduğu bedahet derecede ortada olan isimler daha fazla müeyyide veya yaptırım uygulanmalı....

mumy
04-12-2012, 15:12
12 yıllık kademeli ve zorunlu eğitimin yasallaşmasıyla birlikte 28 Şubat süreci sona erdi. Şimdi sıra 28 Şubat 1997 askerî darbesini gerçekleştirenlerden hesap sorulmasına geldi.

herşeyi kafamda bir şekilde oturtuyorum ama bu eğitim sisteminin değişmesinin 28 şubatla alakasını çözemedim eğitim 8 yıl olmadan önce ülkemizde herkes profosör bilim adamı falaln oluyorduda 8 yıl oluncamı kesildi bunlar 12 yıl olunca yine herkes profosör olmayamı başlıcak yoksa sizin yıllarca nemalandığınız ülkenin dindar siyaseti için bitmeyen bal olan başörtülülere oy kıyağınızmı onu çözemedim belki biri anlatır

Cihannur
04-12-2012, 17:13
herşeyi kafamda bir şekilde oturtuyorum ama bu eğitim sisteminin değişmesinin 28 şubatla alakasını çözemedim eğitim 8 yıl olmadan önce ülkemizde herkes profosör bilim adamı falaln oluyorduda 8 yıl oluncamı kesildi bunlar 12 yıl olunca yine herkes profosör olmayamı başlıcak yoksa sizin yıllarca nemalandığınız ülkenin dindar siyaseti için bitmeyen bal olan başörtülülere oy kıyağınızmı onu çözemedim belki biri anlatır

Laikçiler, 28 Şubat 1997 Askerî Darbesi'nin ara rejim hükümeti olan CHP destekli Anasol-D azınlık koalisyonu eliyle ülkemize ve milletimize büyük bir kötülük yaparak 8 yıllık kesintisiz eğitim zulmünü Müslüman Türk Milleti'ne dayattılar. Laikçiler, 8 yıllık kesintisiz eğitimle birlikte tek tip insan yetiştirme çabası içine girdiler ve imam hatip liselerinin orta kısımlarını kapatarak dinî öğretimin önünü kesmeye çalıştılar. Türk Milleti'nin normal dönem hükümeti olan AK Parti iktidarında AK Parti, 4+4+4'lük 12 yıllık zorunlu ve kademeli eğitimi yasalaştırarak 28 Şubat darbesini tarihin çöp sepetine gönderdi Allah'a şükürler olsun.

Cihannur
04-12-2012, 17:19
Çok doğru, çok yerinde bir operasyon, herkes yaptığının hesabını versin!

Emeği geçen herkese helal olsun!

Refarandumda EVET diyenlere olmadık hakaretler yağdıranlara da KAPAK olsun!

Türkiye'de idam cezası kaldırılmasaydı 12 Eylül'ün darbecibaşısı Kenan Evren'i, 28 Şubat'ın darbecibaşısı Çevik Bir'i ve 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerine iştirak etmiş olan diğer darbecileri idam edebilirdik. İdam cezası kaldırıldığı için darbecileri asamayacağız ve besleyeceğiz.

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 17:39
http://www.habervaktim.com/resim/resim236760_2.jpg
Gazetecilerden ilk yorumlar

Gazeteciler Ahmet Hakan, Serdar Turgut ve Mahir Kaynak ile akademisyen Mehmet Altan, 28 Şubat operasyonunu değerlendirdi.

Gazeteciler Ahmet Hakan, Serdar Turgut ve Mahir Kaynak ile akademisyen Mehmet Altan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen 28 Şubat soruşturması kapsamında bu sabah 5 ilde 30 ayrı adreste başlatılan operasyonu değerlendirdi.

HÜRRİYET YAZARI AHMET HAKAN

"Yargılanmaması tutarsızlık olurdu"

12 Eylül'ün, Balyoz, Ergenekon gibi çeşitli darbe girişimlerinin yargılandığı bir dönemde 28 Şubat'ın ele alınmaması tutarsızlık olurdu. Bu tutarsızlık da çeşitli kesimler tarafından zaten vurgulanıyordu. Dolayısıyla bence doğru bir adımdır.

STAR YAZARI MAHİR KAYNAK

"Operasyonun sivil ayağı da olmalı"

Bunu çok olumlu karşılıyorum. 28 Şubat'ta siyasete müdahale edildi. İrtica iddiaları uydurmaydı. Bana karşı yapılan operasyon da tamamen uydurmaydı. Benim PKK'dan para aldığımı söylediler. Operasyonun sivil ayağı da yapılmalı. Çünkü olay asker ve sivillerin ortak olarak yaptıkları bir operasyondu. Askerlere dokunup sivillere dokunmamak haksızlık olur.

GAZETE HABERTÜRK YAZARI SERDAR TURGUT

"Askerle sınırlı kalmaz"

Beklenen bir şeydi. Uzun zamandır bunun zemini hazırlanıyordu. Yapılan tartışmalardan böyle bir operasyonun geleceği belliydi. Ama ben sadece askerlerle sınırlı kalacağını düşünmüyorum. Sivil kanada yönelik de bir operasyon gelecektir.

PROF. DR. MEHMET ALTAN

"Gecikmiş de olsa ileri bir adımdır"

Darbecilerin hukuksal olarak sigaya çekilmesi olumlu ve ileri bir adımdır. Ama 28 Şubat darbeci bir sistemin de ürünüdür. Medyanın ve siyasetin askerlerle birlikte nasıl tempo tutuğunu da unutmamak lazım. Ben yine de geçikmiş de olsa bir hamledir diyorum. Bu durumlarda ben hep Yunanistan'ı örnek veririm. 1967 darbesi ile 1974'te hesaplaştılar ve hızla demokratikleşme yolunda adımlar attılar. Bu hamlenin de geriye dönük bir arınma süreci olabilmesi için 12 Eylül'le net bir şekilde hesaplaşılabilmeli. 12 Eylül rejimi nihai olarak sona erdirilmeli. Bunun tersi durumda demokrasinin kesintiye uğraması tehlikesi her zaman var olur.













Habertürk

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 17:42
http://www.habervaktim.com/resim/resim236764_1.jpg?t=
'Herkes 28 Şubat'a müdahil olsun'

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "28 Şubat, 12 Eylül gibi davalara tüm vatandaşlar, tüm millet müdahil olmalı." dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 28 Şubat soruşturması kapsamında Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'nın üç ildeki birçok adreste yaptığı aramalarla ilgili olarak, "28 Şubat, 12 Eylül gibi davalara tüm vatandaşlar, tüm millet müdahil olmalı." dedi.

İzmir Ticaret Odası ve Marmara Grubu Vakfı işbirliği ile düzenlenen 15. Avrasya Ekonomi Zirvesi'ne katılmak üzere İzmir'e gelen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, AK Parti İzmir İl Başkanlığı'nda gündemdeki konuları değerlendirdi. Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 28 Şubat süreci ile ilgili yapılan arama ve operasyonları değerlendiren Şimşek, "Biz anayasa değişikliğini referanduma götürürken hatırlarsanız, Türkiye bir daha asla geçmişte olduğu gibi demokrasinin sekteye uğradığı dönemleri yaşamasın dedik. Milletin iradesi esastır ve bundan sonra da böyle olacaktır dedik. Buna yönelik bir değişiklik yaptığımızı söyledik." dedi. Anayasa değişikliği sürecinde bazı kesimlerin, "Sizi kandırıyorlar, 12 Eylül'ü yargılayamazlar, fasıllar tekrar açılamaz." yönünde eleştirilerde bulunduğunu hatırlatan Şimşek, "Bir bakıyoruz ki o gün öyle konuşanlar, bugün gelip 12 Eylül davasına taraf oluyor." diye konuştu.

'TÜRKİYE DARBELERDEN, CUNTALARDAN, MAFYALARDAN ÇOK ÇEKTİ'

Türkiye'nin darbe, cunta, mafya ve çetelerden çok çektiğini ifade eden Bakan Şimşek, "Türkiye'nin zararları çok büyük. Türkiye, 70'li ve 90'lı yıllarda hep geride kaldıysa bunda darbelerin, milletin iradesiyle bağdaşmayan birtakım müdahalelerin etkisi çok büyük olmuştur. 1990'da bu ülkenin milli geliri 198 milyar dolardı. 2000'li yılların başında yerinde saymıştı ve 200 milyar dolar civarındaydı. Biz 2002'de istikrarı sağladık. O zaman 230 milyar dolar olan milli gelir, 2011'de 770 milyar dolara çıktı. Onun için tabii ki 28 Şubat gibi, 12 Eylül gibi bu türden fasılların bir daha yaşanmaması, bir daha bu tür müdahalelerin hayal bile edilmemesi için bizim vatandaş olarak, millet olarak taraf olmamız lazım. Sadece parti olarak değil, ben hükümetimiz adına bir şey söylemiyorum, genel anlamda tabii ki hükümet olarak, vatandaş olarak hepimiz tarafız. Neyin tarafıyız? İleri demokrasinin, temel

CİHAN

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 17:45
http://www.habervaktim.com/resim/resim236772_2.jpg
"28 Şubat'ta büyük soygun yapıldı"

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, tarihe postmodern darbe olarak geçen 28 Şubat'ın Balyoz başta olmak üzere diğer darbe girişim süreçlerine örnek olduğunu söyledi.

28 Şubat soruşturmasının 'rövanşizm' düşüncesiyle yapıldığı iddialarının bir psikolojik harekat olduğunu savunan Orakoğlu, "Bir takım darbeci medya unsurları, hesap vermemek için bu işe dört elle sarıldı." dedi.

Orakoğlu, 28 Şubat soruşturmasına ilişkin Cihan Haber Ajansı muhabirine açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin bütün darbe süreçleriyle hesaplaşmayı 12 Eylül 2010 referandumu ile başlattığını dile getiren Orakoğlu, yakın dönemde birçok darbe girişimiyle ilgili çalışmaların yapıldığını söyledi. Türkiye'de yakın tarihin gerçekleşmiş en önemli darbelerinden bir tanesinin 28 Şubat süreci olduğuna dikkat çeken Orakoğlu, olayın asker ve sivil unsurların ortada bulunduğunu ifade etti.

"28 ŞUBAT'TA BÜYÜK SOYGUN YAPILDI"

Bu işte görev aldıklarının yargı süreciyle ortaya çıkacağını ifade eden Orakoğlu, "28 Şubat süreci şöyle önem arzediyor; bu sürecin ortaya çıkarılması gerekiyor ki bir daha Türkiye darbe süreçleriyle karşılaşmasın. Balyoz ve diğer darbe süreçlerinin hepsi, İrticayla Mücadele Planı, 28 Şubat sürecindeki Batı Çalışma Grubu ilgili örnek alındığı gözüküyor." dedi.

28 Şubat'ın ülke ekonomisine, yargının siyasallaşmasına, ülkenin dış stratejilerine ve dünyadaki saygınlığına gölge düşüren bir süreç olduğunu vurgulayan Orakoğlu, inanılmayacak kadar çok ciddi zararlar verdiğini ifade etti. O dönem Türkiye'nin milli manevi değerlerinin suç kabul edildiğini anlatan Orakoğlu, soruşturmanın ülkeye hayırlı olmasını dilediğini söyledi.

Operasyonun Batı Çalışma Grubu çerçevesinde alınmış gibi gözüktüğünü dile getiren Orakoğlu, soruşturmanın sivil unsurlara kayacağını düşündüğünü söyledi. 28 Şubat sürecinde büyük bir soygun yapıldığının altını çizen Orakoğlu, bazı üst düzey askeri personelin bazı ülkelerle yapmış olduğu bir takım alım ve satımların bulunduğunu belirtti.

Sürecin dış bağlantılarının da irdelenmesi gerektiğini anlatan Orakoğlu, "Çok ciddi bir süreç. İş dünyası, yargı, medya ayağı var. Başta o dönemin Cumhurbaşkanı olmak üzere siyasi ayağı var. Allah hepimize yardım etsin. Ama bu süreci ülkenin milletin yararına düşünüyorum."

"BİR TAKIM DARBECİ MEDYA UNSURLARI, HESAP VERMEMEK İÇİN RÖVANŞİZME SARILDI"

Başbakanın bu sürece destek vereceğini daha önceki açıklamalarından anlaşıldığını dile getiren Orakoğlu, bu sürecin büyüyeceğini söyledi. Rövanş meselesine de değinen Orakoğlu, şöyle devam etti: "Rövanşizm meselesi, bir psikolojik hareket olarak devreye sokuldu. Bir takım darbeci medya unsurları, hesap vermemek için bu işe dört elle sarıldı. Rövanşizm meselesini kimin çıkardığı da soruşturmayla çıkar."

İsrail'den 17 milyar dolar geldiğine yönelik iddialar bulunduğunu ancak emniyet istihbarat olarak kendilerinin böyle bir bilgiye ulaşmadığını dile getiren Orakoğlu, birçok iddia olduğunu ve bunların ciddi araştırılması gerektiğini ifade etti. 28 Şubat'ta Türkiye'ye yapılacak psikolojik hareketleri önlemeden sorumlu ilgili birimlerin ciddi anlamda Türk milletine psikolojik hareket yaptıklarına dikkat çeken Orakoğlu, darbenin haklılığını, meşruiyetini ispatlamaya çalışacak psikolojik hareketler uygulandığını ifade etti.

Soruşturmanın dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ulaşıp ulaşmayacağına yönelik de değerlendirmelerde bulunan Orakoğlu, Cumhurbaşkanlarının sadece vatana ihanetten yargılandığını belirterek, "Demirel zaten kamuoyu vicdanında mahkum olmuş durumda. Bu işin içinde kim varsa üzerine gidilmesi ve hatta bu süreçlerden ders alınarak bazı mevzuatların, kanunların yeni Anayasa ile değiştirilmesi gerekiyor." dedi.

CİHAN

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 17:48
http://www.habervaktim.com/resim/resim236778_1.jpg?t=
BÇG, 6 milyon kişiyi fişledi

Bugün birçok ilde döneminin en güçlü generallerine yapılan polis baskınlarının bir nedeni de 28 Şubat'tan sonra askerin oluşturduğu önemli bir yapı: BÇG.

Batı Çalışma Grubu (BÇG), 28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararlarından yani 'post modern darbe'nden sonra kuruldu.

Dönemin önde gelen generallerinden Erol Özkasnak'a göre çalışma grubunun kurulması fikri Çevik Bir'den geldi.

BÇG, Oramiral Güven Erkaya'nın komutanı olduğu Deniz Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösterdi.

İddialara göre irticai faaliyetleri izlemek için kurulan BÇG, 6 milyona yakın insanı fişledi. Bu fişlemeler sırasında sadece askeri personel değil, ailelerinin de kullanıldığı da iddialar arasında.

Yasadışı olarak kurulan BÇG 55. Hükümet yani Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde Başbakanlık Takip Kurulu'na dönüştürüldü.

BÇG, Emniyet İstihbarat Dairesi'nin 1997 yılında ulaştığı belgelerle ortaya çıktı. 16 Nisan 1997 tarihli bütün askeri birimlere gönderilen belgede, laiklik aleyhtarı faaliyetlerin arttığı vurgulanarak camilerin gözetim altına alınması emrediliyordu. Plana göre görevli askeri personel camilere gidecek ve laiklik karşıtı fiil ve sözleri ivedilikle garnizon komutanlıklarına bildirecekti.

Diğer belgede öğrenci yurtları, özel okullar, dernekler, vakıflar, Kur'an kursları, imam hatip okulları ve bu kurumlara giden gelenlerin sayısının ve kimliklerinın tespit edilmesi isteniyordu.

Emniyet askeri darbe hazırlığı olarak algıladığı belgelerle ilgili bir rapor hazırlayıp dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Başbakan Necmettin Erbakan ile Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e iletti. Erbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i BÇG belgelerinden haberdar etti. Demirel de belgelerin birer nüshasını dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya iletti.

Genelkurmay TSK'ye ait belgelerin Deniz Kuvvetleri'nden nasıl dışarı çıkarıldığı konusunda soruşturma başlattı. Ve sonuçta Emniyet İstihbarat Dairesi'nde görevli vatani görevini yapan polis kökenli deniz onbaşı Kadir Sarmusak'a ulaşıldı.

Bir süre sonra ortaya çıkan başka bir belge ise Sarmusak'ın amiri olan o dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu'nun askeri savcılık tarafından sorgulanmasına ve hakkında dava açılmasına neden oldu.

Bu belgeye göre BÇG'den vali, kaymakan da dahil olmak üzere tüm kamu idareci ve görevlilerinin fişlenmesi isteniyordu.

1997'de Orakoğlu ve Sarmusak yargılanmaya başlandı. Ancak Genelkurmay BÇG belgelerini mahkemeye göndermediği için Orakoğlu ve Sarmusak beraat eti.

Davanın hakimi Albay Kurşun 2009 yılında verdiği bir röportajda, kendisine dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Erdal Şenel tarafından baskı yapıldığını iddia etti.




















habervaktim

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 17:51
http://www.habervaktim.com/resim/resim236780_1.jpg?t=
Arınç'tan ilk yorum

Bülent Arınç yaptığı açıklamada, Türkiye'nin darbelerle yüzleştiğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 28 Şubat soruşturmasına ilişkin olarak, 'Türkiye darbelerle yüzleşiyor. Darbe döneminin geride kaldığına, Türkiye'de demokrasinin geldiği noktada hepimiz şahidiz' dedi.






habervaktim

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 17:56
Kenan Evren ve Çevik Bir hesap veriyor

28 Şubat operasyonunda gözaltına alınan Çevik Bir'in Kenan Evren'le olan fotoğrafları yayınlandı..


Geçtiğimiz günlerde 12 Eylül Davası kapsamında Kenan Evren'in yargılanmasına başlanmıştı. Bugün de 28 Şubat post modern darbesinin mimarı olarak gösterilen Emekli Orgeneral Çevik Bir gözaltına alındı.

Anadolu Ajansı Kenan Evren ve Çevik'in beraber fotoğraflarını yayınladı.Fotoğraflarda Çevik Bir, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le görülüyor.

KENAN EVREN'İN GÖZBEBEĞİ

12 Eylül darbesinin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Çevik Bir'i, Özel Kalem Müdürlüğü'ne getirdi. Bu görevi sırasında Çevik Bir 12 Eylül askeri darbesi hazırlıklarının canlı tanığı oldu. Evren, Devlet Başkanı unvanını alıp, Genelkurmay'dan Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne taşınınca, onun da çalışma mekanı değişti.

BAŞYAVER ÇEVİK BİR

Çankaya Köşkü'nde bu kez Başyaver sıfatıyla Evren'in en yakınında oldu. 12 Eylül'ün liderinin hep en yakınındaydı. Bir yandan da spora geniş vakit ayırıyor; yüzüyor, ata biniyor, tenis oynuyor, koşuyordu. Ankara'daki futbol maçlarını, özellikle de bir Fenerbahçeli olarak takımının maçlarını hiç kaçırmıyordu. Askeri konuların yanısıra dünyada olup bitenlere de meraklıydı. Dış politika konuşmaktan hoşlanıyordu. Sohbetlerinde 12 Eylül darbesini destekliyor, müdahaleyi haklı buluyordu. Dost sohbetlerinde şöyle diyecekti: "Herkes işini yapsa, asker araya girip de demokrasiyi kesintiye uğratmaz."

1981'de rütbesi albaylığa yükseltildi. Onu çok seven Evren, yanından ayrılmaması için ilginç bir formül buldu! "Devlet Başkanı Başyaverliği" nin yanısıra Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı'na atandı. 1983'e kadar yaverlik ve komutanlığı birlikte yürüttü. Tuğgeneral olunca Köşk'ten ayrılmak zorunda kaldı. Ama Evren ile dostluğu hiç bitmedi. Fırsat buldukça Evren'i telefonla aramayı, ziyaret etmeyi ihmal etmedi.

ÇEVİK BİR KİMDİR

Çevik Bir, 1939 yılında İzmir Buca'da dünyaya geldi. 1954 yılında Kuleli Askerî Lisesi'nden, 1958 yılında da Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu. 1970 yılında Kara Harp Akademisi'ni bitirdi. 1973-1976 yılları arasında Shape Karargahı'nda proje subayı, daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda NATO plan subayı olarak görev yaptı. 1983 yılında tümgeneralliğe terfi ederek, bu rütbede NATO Avrupa Karargahı'nda 2 yıl süreyle Daire Başkanlığı görevini yürüttü. 1991 yılında korgeneral, 1995 yılında da orgeneral oldu. Somali'de Birleşmiş Milletler Barış Gücü Komutanlığı görevinde bulundu. 1995-1998 yılları arasında Genelkurmay 2. Başkanlığı görevine, 1998-1999 yılları arasında 1. Ordu Komutanlığı'na atandı. 30 Ağustos 1999 tarihinde emekli oldu. Çevik Bir, evli ve bir erkek çocuk babası.















habervaktim

Ertuğrul ÖZGÜL
04-12-2012, 18:00
http://www.habervaktim.com/galeri/resimler/9577507287833.jpg

http://www.habervaktim.com/galeri/resimler/3029474599649.jpg

http://www.habervaktim.com/galeri/resimler/4361757041006.jpg

http://www.habervaktim.com/galeri/resimler/7406695472128.jpg


İki antimilletçi aynı karede...

mumy
04-12-2012, 18:47
Laikçiler, 28 Şubat 1997 Askerî Darbesi'nin ara rejim hükümeti olan CHP destekli Anasol-D azınlık koalisyonu eliyle ülkemize ve milletimize büyük bir kötülük yaparak 8 yıllık kesintisiz eğitim zulmünü Müslüman Türk Milleti'ne dayattılar. Laikçiler, 8 yıllık kesintisiz eğitimle birlikte tek tip insan yetiştirme çabası içine girdiler ve imam hatip liselerinin orta kısımlarını kapatarak dinî öğretimin önünü kesmeye çalıştılar. Türk Milleti'nin normal dönem hükümeti olan AK Parti iktidarında AK Parti, 4+4+4'lük 12 yıllık zorunlu ve kademeli eğitimi yasalaştırarak 28 Şubat darbesini tarihin çöp sepetine gönderdi Allah'a şükürler olsun.


tüm dertleri imam hatipler yani öylemi yazık yani bende eğitim süresi uzadı faydalı bişey olcak diye bi umutlandım ama bu eğitimle kaç tip insan yetişecek acaba ülkede bence bölünmeyi liseye indirmişlerdir bununla beraber çünkü kuran dersine ben girmicem sen benim arkamdan atacaksın kafir ben senin arkandan atacam yobaz yazık ki ne yazık

mumy
04-12-2012, 20:09
Türkiye'de idam cezası kaldırılmasaydı 12 Eylül'ün darbecibaşısı Kenan Evren'i, 28 Şubat'ın darbecibaşısı Çevik Bir'i ve 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerine iştirak etmiş olan diğer darbecileri idam edebilirdik. İdam cezası kaldırıldığı için darbecileri asamayacağız ve besleyeceğiz.



idam kalkmasaydı falan filan şu kadar söylüyorum adamın biri çıkıcak allah göstermesin başbakanı öldürücek bu hükümet onuda asamaz boşuna maval okuyosunuz eğer asılcak olsa yani asabilseler iktidar sizde yasayı bugün çıkartırlar o işler öyle terörist başını mhp asmadı demeye benzemez kan alırlar adamdan

manifesto
04-12-2012, 21:52
Arkadaşlar aralarında ÇEVİK BİR ve EROL ÖZKASNAK'ın da aralarında bulunduğu 28 Şubatla ilgili 31 isim hakkında gözaltı kararı çıktı.

Hesap sorma sırası 28 Şubatçılarda artık.
Birilerine de KAPAK olsun
Bugün demokrasimiz adına önemli bir gün daha yaşıyoruz

Yavuz-Selim
04-12-2012, 22:02
Bu iş sadece askerlerle sınırlı kalmamalı.

Medyada da 28 Şubat'a birçok kişi destek vermiş.

Mesela Aydın Doğan'ın 28 Şubat'a destek verdiği söyleniyor.

Fethullah Gülen'in ise 12 Eylül 1980 darbesine açıktan , 28 Şubat darbesine ise dolaylı olarak destek verdiği söyleniyor.

Bunlardan da hesap sorulmalı !

manifesto
04-12-2012, 22:23
Fethullah Gülen 28 Şubatçılara destek mi vermiş? :)
Doğru nasıl da bilemedik değil mi?
Aslında darbecilere destek vermediğini biliyor da
Erbakan'a destek vermemesinden ötürü köpürüyorlar
Darbecilerin elinde oyuncak olmuş Erbakan'a destek vermemesinin bugün ne denli isabetli bir adım olduğunu da görüyoruz.

Daha düne kadar 28 Şubatçılar neden yargılanmıyor diye çemkirenlerin bu konuda söz söylemeye hakları yok

Yavuz-Selim
04-12-2012, 22:47
Kim 28 Şubatçıların elinde oyuncak olmuş ?

Erbakan mı ? Fetullah Gülen mi ?




http://www.ufkumuz.com/resimler/haberler/image/haber1/dosyagulen2.jpg

EpiVaTeS
04-12-2012, 22:49
Osman Özbek şerefsizinide bekliyorum...

manifesto
04-12-2012, 22:54
Kim 28 Şubatçıların elinde oyuncak olmuş ?

Erbakan mı ? Fetullah Gülen mi ?




http://www.ufkumuz.com/resimler/haberler/image/haber1/dosyagulen2.jpg

Haa karın ağrın belli oldu.Hükümete bırakın gidin demek cuntacıları desteklemek mi yoksa,kendisinin dahi bir çok defa hükümeti yakın isimler ile uyarıp hakkınızda şu şu çalışmalar var şeklinde ki uyarılarını dikkate almayıp,belgeleri siz bize verin gereğini yaparız diye geçiştirenler ve her gün Cuntacıların değirmenine su taşıyan eylemler ile adete darbeye zemin hazırlamaya yardım edenlere beceremediniz bırakın gidin demekle az bile demiş.Askerle aramızda problem yok,dengeli davranmak lazım diyen rahmetliyi ise saymıyorum bile.

Yavuz-Selim
04-12-2012, 22:57
http://1.bp.blogspot.com/_EgTQfxtlbno/S27VrIIAJJI/AAAAAAAAAF4/jCoMCQsHFr8/s320/DSC02147.JPG (http://1.bp.blogspot.com/_EgTQfxtlbno/S27VrIIAJJI/AAAAAAAAAF4/jCoMCQsHFr8/s1600-h/DSC02147.JPG)

''Patrik Dimitri'ye bile anlayışla yaklaşan Fethullah Gülen, Refahyol'a hoşgörüyle bakmıyor.

Fethullah Hocaefendi, ''hükümet artık gitsin'' dedi.''

http://c1204.hizliresim.com/w/d/4cub3.jpg

Yavuz-Selim
04-12-2012, 23:01
Benim karın ağrım yok. Elhamdulillah.

Ayrıca Erbakan'cı da değilim.

Ama bu durum Fethullah Gülen'in 28 Şubatçıların dümen suyunda hareket ettiği gerçeğini de değiştirmez !

manifesto
04-12-2012, 23:14
http://c1204.hizliresim.com/w/d/4cuxj.jpg

Çevik Bir'e BALANS AYARI

http://c1204.hizliresim.com/w/d/4cv6g.jpg

Ammar
04-12-2012, 23:29
demokrasi olmayınca olmuyor mu hesap sorulup adalet işlenmiyor mu da nu kadar demokrat demokrasici demkorasi havarileri kesiliyor millet ! millet demokrasi havaisi olmayan zorlamayın özendirmeyin muritleri yapmayın hesabınızı ağırlaştımayın !

bazı güzellikleri olsa dahi islamın dılında hiç bir bir sistem ideoloji ve yönetim şekli benimsenemez havariliği yapılamaz. demokrasimizi değil demokrasim kullanalım lütfen.

bu arada 28 şubat halkası genişletilmeli ve 28 şubat arşivleri açılmalıdır.

buda başka bir halka

http://www.akpartiforum.com/fethullah-gulen-hareketi-ve-darbeler-t161428.html

Yıldırım
04-12-2012, 23:31
demokrasi olmayınca olmuyor mu hesap sorulup adalet işlenmiyor mu da nu kadar demokrat demokrasici demkorasi havarileri kesiliyor millet ! millet demokrasi havaisi olmayan zorlamayın özendirmeyin muritleri yapmayın hesabınızı ağırlaştımayın !

bazı güzellikleri olsa dahi islamın dılında hiç bir bir sistem ideoloji ve yönetim şekli benimsenemez havariliği yapılamaz. demokrasimizi değil demokrasim kullanalım lütfen.

bu arada 28 şubat halkası genişletilmeli ve 28 şubat arşivleri açılmalıdır.

buda başka bir halka

http://www.akpartiforum.com/fethullah-gulen-hareketi-ve-darbeler-t161428.html
Hadi bakalım:w:

onurcan
04-12-2012, 23:36
28 Şubat gerçekleri gün yüzüne çıksın şehirde tankların ne işi var bir hesap verilisin,
kim kime destek vermiş köstek olmuş meyadana çıksın zamanı geldide geçti bile,
Balans nasıl oluyormuş birde bize anlatsınlar...

onurcan
04-12-2012, 23:51
Ammar kardeşim herkesin anlayacağı kelimeleri kullanalım,

Yıldırım
04-12-2012, 23:57
Bugün birileri bu adamların sırf gösteriş olsun diye yargılıyorlar diyebilir varsın gösteriş olsun...28 Şubat 1000 yıl sürecek diyenler bugün mahkeme kapılarındalar belkide yarın başka yerlerde olacaklar.Millete rağmen iş çevirenler er yada geç hesabını verecektir.

Ammar
04-13-2012, 00:01
Hadi bakalım:w:

biz bazıları gibi seyircu değilik :)


Ammar kardeşim herkesin anlayacağı kelimeleri kullanalım,

Türkçelerde siliniyor ne fark eder ??

BlueMoon
04-13-2012, 00:06
Ne dersiniz bu dava kaç sene sürer ve nasil eleştriler alır çok merak ediyorum

mehmetakif24
04-13-2012, 00:28
Hamdolsun bu günleride gördük.

mumy
04-13-2012, 01:10
Ne dersiniz bu dava kaç sene sürer ve nasil eleştriler alır çok merak ediyorum

yapılmayan darbenin davası 5 senede çözülmediyse denklemini siz kurabilirsiniz :)

manifesto
04-13-2012, 01:22
Defterleri dürülsün de davanın ne kadar sürdüğü mühim değil.
Çevik Bir'i SİLİVRİ'de görmek ilahi adaletin tecellisinin tecellisi olacak.
Türkiye şu anda karanlık dönemleri ile yüzleşiyor
80 darbesi Balyoz darbe planı 28 Şubat postmodern darbesi
Tüm bunları gerçekleştiren ise Erdoğan'ın bizzat kendisi.Allah lutfetti ona kısmet oldu
Baş döndürücü gelişmeler bunlar

manifesto
04-13-2012, 15:47
http://d1204.hizliresim.com/w/f/4ddqw.jpg

Yıldırım
04-13-2012, 22:00
Ne dersiniz bu dava kaç sene sürer ve nasil eleştriler alır çok merak ediyorum
Kanaatime göre Ergenekon'la beraber bitebilir...
Şuan Ergenekon'un esas beyin takımı dışarıda ve hiçbir şekilde suçlanamıyorlar.Aslında Ergenekon davasındada 28 Şubat üzerinden gidilebilirdi lakin kamuoyu desteği öyle kolay oluşturulmuyor...Ergenekon'un ilk gözaltılarını hatırlarsak durumu daha iyi izah edebiliriz.Şuan kamuoyu bu yargılamalardan gayet memnun ve kimseninde itiraz edecek mecali bile yok.Millete rağmen iş çevirenler ergeç hesabını verecektir.12 Eylül yargılaması bir atlama tahtası ve nabız ölçerdi...aslolan 28 Şubat'ı yargılayabilmektir.Dediğim gibi bir şekilde Ergenekon'a bağlanacaktır çünkü iki soruşturmadada adı geçen komutanlar ve generaller var.Ergenekon üzerinden cesaret edip ifadeye çağırılamayanlar bu yoldan çok rahat bir şekilde sorgulanabilecek.Nazlı Ilıcak iki isim verdi ve bu isimlerinde yargılanabileceğini söyledi...O isimler Ergenekon'a giden yolu açacaktır...

Hamdolsun bu günleride gördük.
Hamdolsun.
28 Şubat 1000 yıl sürecek diyenler artık bin yıl kara tarih sayfalarında yerlerini alacaklar

Cihannur
04-13-2012, 23:03
tüm dertleri imam hatipler yani öylemi yazık yani bende eğitim süresi uzadı faydalı bişey olcak diye bi umutlandım ama bu eğitimle kaç tip insan yetişecek acaba ülkede bence bölünmeyi liseye indirmişlerdir bununla beraber çünkü kuran dersine ben girmicem sen benim arkamdan atacaksın kafir ben senin arkandan atacam yobaz yazık ki ne yazık

Umutlanın. 4+4+4'lük 12 yıllık zorunlu eğitimle tek tip insan yetiştirilmeyecek; demokratik ve özgürlükçü bir eğitim sistemi uygulanacak. Kur'an-ı Kerim dersine girmeyenler kâfirdir, girenler yobazdır denilemez. Halkımızın çoğunluğu da böyle demeyecektir inşaallah.

idam kalkmasaydı falan filan şu kadar söylüyorum adamın biri çıkıcak allah göstermesin başbakanı öldürücek bu hükümet onuda asamaz boşuna maval okuyosunuz eğer asılcak olsa yani asabilseler iktidar sizde yasayı bugün çıkartırlar o işler öyle terörist başını mhp asmadı demeye benzemez kan alırlar adamdan

Maval okumuyorum gerçekleri söylüyorum. İdam kaldırıldığı için darbecileri asamayız. İdamı geri getirsek bile yasalar geriye dönük işlemeyeceği için yargılanmakta olan darbecileri yine asamayız.

manifesto
04-13-2012, 23:10
Cumhuriyeti gayri milli kadrolardan temizlemek uzun zaman alır ve bu süreç işlemeye devam ediyor.
Devrin yargıçlarını medyasını rektörlerini yök başkanlarını paşalarını akla getirdikçe çıldırmamak elde değil.
Bu kadar millet düşmanı köksüz nasıl oldu da bu yerleri işgal edebilmişti.
Bu süreci tersine çevirmek rastgele hareket etmekle yada işi kendiliğine bırakmakla da olmazdı.
Kendi kadrolarını bir daha engellenemez şekilde cumhuriyet ile birleştireceksin ki tüm bu kavganın ve mücadelenin anlamı olabilsin.

Cihannur
04-13-2012, 23:16
Bu iş sadece askerlerle sınırlı kalmamalı.

Medyada da 28 Şubat'a birçok kişi destek vermiş.

Mesela Aydın Doğan'ın 28 Şubat'a destek verdiği söyleniyor.

Fethullah Gülen'in ise 12 Eylül 1980 darbesine açıktan , 28 Şubat darbesine ise dolaylı olarak destek verdiği söyleniyor.

Bunlardan da hesap sorulmalı !

Söyleniyor diyorsunuz. Delilsiz söylentilere bakılarak iş tutulamaz. Sizin hakkınızda da İslam âlimlerine düşmanmış söylenirse ne yaparsınız? Yaşayan en büyük İslam âlimlerinden biri olan Fethullah Gülen'e yorumlarınızla saldırmanız size bir şey kazandırmaz. Müslümanların muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'ye olan sevgilerini, saygılarını ve hürmetlerini ne yaparsanız yapın silemeyeceksiniz inşaallah.

redyellow
04-14-2012, 00:46
http://anaresim.gazetea24.com/Meral-Aksener-hangi-valiye-dikkat-cekti.pjpeg

Meral Akşener hangi valiye dikkat çekti?

Refahyol Hükümeti'nin İçişleri Bakanı olan bugünkü Meclis Başkanvekili Meral Akşener 28 Şubat soruşturmasında hangi valiyi işaret etti?

28 Şubat soruşturması kapsamındaki gözaltıları değerlendiren Refahyol Hükümeti'nin İçişleri Bakanı olan Meclis Başkanvekili Meral Akşener, soruşturmanın işbirlikçilere kadar uzanmasını istedi. Akşener, “O dönemde en derin krizlerden birini çıkaran Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, bugün Ankara Valisi'dir. Bu tür arkadaşlara dikkat çekmek isterim” dedi.

TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde düzenlenen ''Siyasette Kadın Olmak'' başlıklı konferansın ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

28 Şubat sürecine ilişkin yürütülen soruşturma konusundaki soru üzerine Akşener, soruşturmanın bugün ikinci günü olduğunu belirterek, ''İzliyorum. Hayırlı bir adım. Yargılanma konusunu çok başından beri dillendiren bir insanım, çok uzun zamandır, bugün değil'' dedi.

Soruşturmayı olumlu bir adım olarak gördüğünü, ancak ilerlemesine bakacaklarını kaydeden Akşener, şöyle konuştu:

''Dikkat çekmek istediğim konular var. Birincisi, 28 Şubat'ın işbirlikçileri vardı, bu işbirlikçilerin bir kısmı, süreci o gün en şiddetli şekilde alkışlayanlar, nedamet getirdiğini söyleyip, şu anda sosyal ve yazın hayatımızda baş tacı ediliyor. Sayın Çevik Bir ve arkadaşları da 'Ben nedamet getirdim, özür dilerim' dediği zaman baş tacı edilecek midir?

‘ALKIŞLAYAN YARGIÇLAR NE YAPTI?’

İkincisi, yargı mensuplarının brifinge gitmeleriyle ilgili. Korkmuşlardır, gitmişlerdir ona bir şey demiyorum ama 8 dakika ayakta alkışlayan bu yargıçların bugün hangi görevleri yaptığını ve hangi kararları verdiğini bilmek isterim.

‘İŞBİRLİKÇİLERDEN BİRİ ŞİMDİ ANKARA VALİSİ’

Üçüncü konu ise o dönemde devlet ve sivil bürokrasi içinde işbirlikçiler vardı. Bunların bugün hangi konumlarda olduğunu merak ediyorum. Örnek vermem gerekirse, Refahyol Hükümeti'nde, 28 Şubat'ta en derin krizlerden birini çıkaran devrin Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, bugün Ankara Valisi'dir. Bu tür arkadaşlara dikkat çekmek isterim. Bu soruşturmanın, yargı konusunun çok dikkatli bir takipçisi olacağım.''

Akşener, başka bir soru üzerine de soruşturmanın bütün işbirlikçilere uzanması gerektiğini ifade etti.


http://www.gazetea24.com/haber/meral-aksener-hangi-valiye-dikkat-cekti_109785.html

Yıldırım
04-14-2012, 21:20
28 Şubat'ın ardındaki 'İsrail' gerçeği!

http://cdn.stargazete.com/dosya/540581-cut-540x330.jpg (http://www.stargazete.com/guncel/28-subatin-ardindaki-israil-gercegi/haber-540577)


Çevik Bir, ABD dergisine yazdığı makalede, postmodern darbenin sadece ‘irtica’ya karşı değil, İsrail’le dostluğun sürmesi için de yapıldığını itiraf ediyor.

İşte, önceki gün gözaltına alınan emekli orgeneral Çevik Bir ve İsrailli stratejist Martin Sherman imzalı o yazıdaki ilginç ifadeler:

İsrail-Türk ticaret hacmi 1990’lar boyunca sürekli arttı. Bu bağlar, 1996 yılında Refah Partisi’nin iktidara gelişiyle yıprandı. Necmettin Erbakan, İsrail’le anlaşmaları dondurma sözü verdi. Laik Cumhuriyet’in mirasını korumakla yükümlü olan Ordu, Erbakan’a açıkça şu mesajı verdi: Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini, İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz.

FORMÜL TÜRKİYE ARTI İSRAİL

Çevik Bir’in, Martin Sherman’la yazdığı makale 2002’de “Middle East Quarterly” adlı dergide yayımlandı. “İstikrar için formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı yazıda, Erbakan’ın Başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiği, post modern darbe ile de bunun bertaraf edildiği anlatılıyor.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in 2002 yılında Amerika’da yayımlanan bir dergiye yazdığı makalede 28 Şubat darbesi ile İsrail ilişkileri hakkında çarpıcı ifadeler kullanmış. Bir, Middle East Quarterly dergisinin 2002 Güz sayısında İsrailli stratejist ve siyaset bilimci Martin Sherman’la ortak kaleme aldığı makalede Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin 1990’lı yılların ortalarında tam bir bahar mevsimi yaşadığı belirtilirken Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiği, uygulanan ortak baskı ile bu tehlikenin bertaraf edildiği anlatılıyor.

ERBAKAN SÜRECİ YIPRATTI

“İstikrar İçin Formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı makalede 1990’lı yıllardaki Türkiye-İsrail ilişkileri şöyle anlatılıyor: “İkili ticaret iki ülke arasındaki bağda önemli bir faktör olmuştur. İsrail-Türk ticaret hacmi 1990’lar boyunca sürekli olarak artmıştır. İsrail, Türkiye’nin baş Orta Doğu ihracat pazarı bugün. Sivil değişim hacmi (turistik, akademik, mesleki, sportif ve kültürel) de önemli ölçüde genişledi ve Türkiye 1990’ların ortalarına gelindiğinde İsrail’in en popüler turizm merkezi oldu.” Bir ve Sherman’a göre bu ahenk rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan’ın iktidara gelmesi ile bozuldu. İşte o dikkat çeken satırlar: “Bu bağlar 1996 yılında İsrail karşıtı ve İslamcı Refah Partisi’nin başkanı Necmettin Erbakan’ın iktidara yükselişi ile yıprandı. Erbakan görevinin ilk günlerinden itibaren iç ve dış politikada İslami bir gündeme girişti. Eğitim sisteminin İslamlaştırılması, Türkiye’nin Arap dünyasına daha yakın hale getirilmesi ve İslam devletlerinin NATO benzeri ittifak oluşumuna girişmesi bu sürecin parçaları.

İLİŞKİLERİ DONDURACAKTI

Erbakan’ın İsrail karşıtı söylemi, geleneksel Yahudi karşıtı motifler ve efsaneler ile dolu idi. Erbakan için, İsrail bir ‘ebedi düşman’ ve ‘Arap ve İslam dünyasının kalbinde bir kanser.’ Erbakan, İsrail ile Ankara’nın ilişkilerini dondurmaya ve iki ülke arasındaki ikili anlaşmaları iptal sözü verdi.” Çevik Paşa makalesinde bu tutumu sert bir şekilde eleştirirken Türkiye-İsrail ilişkilerinin sekteye uğramasına rıza göstermeklerini kaydediyor. “Olmadı. Anayasadan aldığı yetkiyle Türkiye’de ordu laik Cumhuriyet’i korumakla yükümlü. Ordu Erbakan’a açıkça dedi ki: Ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini ve İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz. Erbakan kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail MGK baskısıyla İslamcı Başbakan istifasını sundu.”

ANLAŞMALAR İPTAL EDİLECEKTİ

Çevik Bir, “Erbakan, İsrail’i bir ‘ebedi düşman’ görüyordu. İsrail ile Ankara’nın ilişkilerini dondurmaya ve iki ülke arasındaki ikili anlaşmaları iptal sözü vermişti” dedi. (Türkiye)
star

Ertuğrul ÖZGÜL
04-15-2012, 13:32
http://www.habervaktim.com/resim/resim237253_1.jpg?t=
PKK'yı 28 Şubat'a karıştırdı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "28 Şubat döneminde SSK Genel Müdürü'ydüm. Batı Çalışma Grubu o dönem benimle ilgili raporlar düzenledi. Ben de 28 Şubat'ta mağdur oldum" diye konuştu.

28 Şubat soruşturmasıyla ilgili sözlerinin 'çarpıtılarak' verildiğinden yakınan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Şubat'ın ve o dönemde kurulan Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) bizzat mağduru olduğunu söyledi. Darbelerden hesap sorulmasına destek verdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, BÇG'nin kendi hakkında hazırladığı raporun, AKP tarafından aleyhine kullanıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Hem hesaplaşıyoruz diyeceksiniz, hem darbecilerin raporunu seçim meydanlarında kullanacaksınız. Buna nasıl inanayım" dedi.

BÖLÜCÜLERİ İŞE ALMIŞTI

Raporlarda Kılıçdaroğlu'nun PKK'lı yakanlarını işe aldığı belirtiliyordu. Raporların bir kısmı Kılıçdaroğlu'nun örgüt üyeliğinden dolayı yargılanmış yakınlarını işe aldığını yansıtıyordu.

28 Şubat soruşturmasıyla ilgili görüşlerini açıklayan Kılıçdaroğlu, "28 Şubat olayı demokrasi tarihi açısından sorgulanmalı. Hedefi nedir ortaya konulmalı. Kimsenin sağlıklı bir yargılama sürecine itirazı yok. Bütün darbecilere hesap sorulsun. Sadece apoletlilere değil, sivil darbecilere de hesap sorulsun. Bu süreçlerde hukuk ve adalet varsa, yargı işini siyasetin kuşatması olmadan yapabiliyorsa biz bunun her zaman yanında ve destekçisi oluruz" diye konuştu.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını en baştan beri savunduklarını anımsatan Kılıçdaroğlu'na göre, bu mahkemelerin yürüttüğü soruşturmalardan sağlıklı bir sonuç beklemek zor. "Bakın iş tam bir intikam çığırtkanlığına döndü" diyen Kılıçdaroğlu, hükümetin de bu soruşturmaları gündem değiştirmek için kullandığını savundu.

28 ŞUBAT MAĞDURUYUM

Radikal'in haberine göre, 28 Şubatçıların yargılanmasına asla karşı olmadıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"O zaman 28 Şubatçıları alkışlayanlar, savunanlar şimdi karşı olmuş. 28 Şubat döneminde ben bir bürokrattım. SSK Genel Müdürü'ydüm. BÇG o dönem benimle ilgili raporlar düzenledi. Başbakanlık, bu hükümet döneminde bu raporu servis etti ve seçimlerde raporda yazılanlar aleyhime kullanıldı. Ben Başbakanlık'a kurum olarak dava açtım. Dava devam ediyor ve Başbakanlık davalı olarak o raporu savunur durumda. Böyle olunca da kimse beni bu hükümetin 28 Şubat'la hesaplaştığına inandırmaya kalkmasın. Buram buram sahtekarlık kokuyor."















habervaktin

Yıldırım
04-15-2012, 14:16
28 Şubat'a 3 ayaklı soruşturma!


15 Nis 2012 12:37 Samanyolu Haber Savcı Mustafa Bilgili, ilerleyen dönemlerde askeri, ekonomik ve siyasi boyutları da soruşturmaya dahil edecek. http://image.samanyoluhaber.com/Images/News/2012413/233169_28-subat.jpg
Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce başlatılan 28 Şubat soruşturmasının askerle sınırlı kalmayacağı, dönemin askeri yetkililerine yönelik gözaltı dalgalarınının ardından, soruşturmanın ekonomik ve siyasi boyutuna geçileceği öğrenildi. 1.5 yılı aşkın süredir üzerinde çalışıldığı belirtilen soruşturmaya dayanak oluşturan en önemli kanıtların ise Aralık 2010'da Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bulunan belgeler, Savcı Mustafa Bilgili'nin çıkarttığı kararla Seferberlik Tetkik Kurulu'nun kozmik odalarında yapılan aramalarda ele geçirilen belge ve dokümanlarla, Devrimci Karargah davasının sanığı, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın Eskişehir'deki makamında bulunduğu belirtilen ses kasetlerinin olduğu ifade edildi.

Gölcük, Kozmik Oda, ses kasetleri

Alınan bilgiye göre, 28 Şubat soruşturması, Savcı Bilgili tarafından 3 sac ayağı üzerine oturtuldu. Bilgili, soruşturmaya, savcılığa gelen suç duyurularının yanı sıra, farklı soruşturmalarda ele geçirilen belgeler doğrultusunda başladı. Gölcük'teki Donanma Komutanlığı'nda döşemenin altında çıkan belgeler arasında çok sayıda 28 Şubat belgesi bulunması üzerine İstanbul Başsavcılığı, bu belgeleri Ankara'ya gönderdi. Belgelerin tasnifini yapan Bilgili'nin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla başlattığı, Seferberlik Tetkik Kurulu'nun kozmik odalarında Hakim Kadir Kayan'ın arama yapmasıyla boyutlanan soruşturmada da konuyla ilgili kritik belgelere ulaştığı ifade edildi.

Kasetlerdeki ayrıntılar

Son olarak, Hanefi Avcı'nın odasındaki aramada bulunduğu iddia edilen 30'a yakın teyp kasetinin büyük bölümünün, 28 Şubat döneminde yapıldığı anlaşılan bazı telefon görüşmelerine ait kayıtların ana soruşturma dosyasında yeraldığı iddia edildi. Avcı, aramanın kamuoyuna yansıması sonrasında odasında bu tür kasetlerin bulunmadığını bildirmişti. Buna karşılık, Devrimci Karargah iddianamesinde, polis tutanağına göre, kasetlerin Avcı'nın makamının dinlenme odasında siyah poşet içinde bulunduğu ifade edilmişti. İddianamede, kayıtların kimlere ait olduğu da ayrıntılarıyla anlatıldı. Siyasetçi, işadamı, gazeteci ve askerlere ait kayıtlarda özellikle 28 Şubat dönemine ilişkin bilgilerin yer aldığı ifade edildi. Ancak hukuki olup olmadığı bilinmeyen kayıtların soruşturma dosyasına “kanıt” olarak sunulup sunulmayacağı netleşmedi.

Kimler tanık, kimler şüpheli

İddiaya göre, Bilgili, soruşturmanın askeri, ekonomik ve siyasi boyutlarının olmasını kararlaştırdıktan sonra her bir aşamada ifadesine başvurulması gereken isimleri belirledi. Kimlerin tanık, kimlerin şüpheli sıfatıyla savcılığa çağrılacağı planlandıktan sonra dönemin 4 Genelkurmay çalışanının ifadesine başvuruldu. Bu süreçte, Genelkurmay'la, elde edilen belgelerin doğruluğu konusunda da yazışmalar yapıldı. İddialara göre, soruşturmanın ilerleyen döneminde, askeri, siyasi ve ekonomik konularda şu gelişmeler yaşanabilecek:

ASKERİ BOYUT: Soruşturmaya, Batı Çalışma Grubu ve bu grubun çalışmaları ile başlandı. İlerleyen dönemde, BÇG'nin faaliyetlerinin kimin talimatı ile yapıldığı, BÇG'nin Milli Güvenlik Kurulu mu yoksa Genelkurmay'ın bilgisiyle mi oluşturulduğu gibi değerlendirmeler üzerinden operasyonların sürdürüleceği belirtiliyor. BÇG faaliyetlerinin yanı sıra, askerlerin medya ile ilişkileri ve medyayı yönlendirmelerinin üzerine gidileceği, bu kapsamda, dönemin asker-medya ilişkilerinin inceleneceği ifade ediliyor.

Andıç ve Birdal'ın vurulması

Bu doğrultuda Genelkurmay'da Şemdin Sakık'ın ifadesine bazı gazetecilerin ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin isimlerinin eklenerek basında yayımlanmasına yönelik “andıç” olayının üzerine gidileceği, yayımlanan ifadelerin ardından eski İHD Başkanı Akın Birdal'ın vurulmasının inceleneceği kaydediliyor. Soruşturmanın askeri boyutunda, medya, asker ve yargı organlarına verilen brifinglerin, özellikle yargıya yönelik verilen talimatların inceleneceği, bu doğrultuda hareket edilip edilmediğinin araştırılacağı öne sürülüyor. Soruşturmanın bu boyutunun, Sincan'da tankların yürütülmesinden, bazı toplumsal olayları askerin azmettirdiğine kadar uzanacağı, Fadime Şahin-Müslüm Gündüz-Ali Kalkancı olayı, Aczimendilerin eylemleri gibi olayların da araştırıldığı iddia ediliyor.

EKONOMİK BOYUT: Soruşturmanın ekonomik boyutu kapsamında, ekonomik ortamın bozulması sağlanarak hükümetin yıpratılmasının değerlendirildiği bildirildi. Özellikle başta Türkbank ihalesi soruşturması olmak üzere bazı ekonomik boyutlu adli soruşturmaların mercek altına alındığı ifade edildi. Aynı çerçevede, bu dönemde futbol maçlarının canlı yayınlanmasıyla ilgili açılan ihalede ünlü bir spor adamının ricasıyla yüksek rütbeli bir komutanın devreye girmesi, yine bazı ihalelerde askerin aracı yapılması, bazı üst düzey komutanlar ile MİT mensuplarının borsadaki faaliyetleri, yasaklanan firmalara yönelik uygulamaların masaya yatırıldığı ifade edildi.

SİYASİ BOYUT: Soruşturmanın siyasi ayağını ise 28 şubat dönemindeki siyasi aktörlerin oluşturacağı ifade edildi. Bu noktada, 28 Şubat dönemiyle ilgili kamuoyuna yapılan açıklamalar, bu konuda medyanın oynadığı rolün değerlendirmeye alınacağı iddia edildi. Aynı dönemde istifa eden bazı milletvekillerinin baskıyla mı istifa ettirildiği, siyasilere yönelik şantaj ve komplo söz konusu olup olmadığı gibi konularda araştırmalar yapılacağı, hükümetin devrilmesi ve hükümeti kurma görevinin Mesut Yılmaz'a verilmesiyle sonuçlanan süreçte yaşananların incelendiği, asker-medya-siyaset üçgenindeki gelişmelerin değerlendirildiği ifade edildi.

Milliyet

Kaynak: http://www.samanyoluhaber.com/gundem/28-Subata-3-ayakli-sorusturma/745986/#ixzz1rNqTNvSj

Yıldırım
04-15-2012, 14:19
28 Şubat'ta 76 milyar dolarlık vurgun!


15 Nis 2012 11:10 Samanyolu Haber “Postmodern darbe” savunmamızı dışa bağımlı hâle getirmiş. 76 milyar dolarlık vurgun yapılmış.

http://image.samanyoluhaber.com/Images/News/2012415/233411_28-subat-darbe-dolar-para.jpg
Türkiye bugün Savunma Sanayinde yüzde 80 oranında dışa bağımlı. PKK ile mücadelede kullanılan Heronlar bile yaşanan her uluslararası tartışmada Türkiye’nin ayağına dolanıyor. Oysa Türkiye 1990’ların ortalarına gelindiğinde kendi tankını, heronlarını, savaş uçağını üretme planları yapıyordu. 15 yıl sonra soruşturulan 28 Şubat askeri müdahalesi daha çok günlük yaşama olan etkileri ile ele alınsa da savunma sanayinin bugünkü tablosu o dönemden miras. Savunma Ekonomisi Uzmanı Emekli Binbaşı Yakup Evirgen’e göre 28 Şubat sürecinde özellikle İsrail’in etkisi ile savunma sanayinde büyük vurgunlar yapıldı, yerli tank, yerli heron gibi projeler engellendi, 76 milyar dolarlık rant ekonomisi oluşturuldu, savunma sanayinde 20 yıllık alım planları yapıldı, modernizasyon adı altında İsrail’e büyük paralar aktarıldı.

BÜTÜN İŞLER İSRAİL’E VERİLDİ

Evirgen, TSK’nın savunma malzeme alımlarının terörle mücadele döneminde değiştiğini belirterek, “O dönem İsrail ile ilişkilerin boyutları ve çeşitleri önemli ölçüde genişlemeye başlamıştır. Gelişen siyasi ve ticari ilişkilere yoğun askeri içerikli iş birliği faaliyetleri eklenmiştir. Yapılan 3 ayrı uluslararası anlaşma, İsrail karşıtlığı söylemleri net olan bir partinin iktidarında yapılmış olması, TSK’nin 28 Şubat sürecinde yönetimdeki ağırlığını ve sivil siyasi otoriteden ne kadar bağımsız hareket edebildiğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Oluşturulan bu zeminde, F-5 Uçak modernizasyonu, M-60 Tank modernizasyonu ve İnsansız Hava Araçları (Heron) alımları gerçekleştirilmiştir” dedi.

2 FABRİKA PARASI GİTTİ

Yakup Evirgen’e göre tüm bu alımlar ve iş birliği uygulamaları genellikle Türkiye’nin aleyhine işletildi ve bugün de birilerinin çıkıp İsrail’le yürütülen projelerin aleyhimize işletilmediğini ispatlaması gerekiyor. Evirgen iddiasını şöyle örneklendiriyor: “Mesela yurt içinde yapılması mümkün olan M-60 Tank modernizasyonun niçin İsrail’de yaptırıldığı, modernizasyon için ödenen meblağın anormal yüksek olup olmadığı, bu iş için iflasın eşiğindeki bir İsrail firmasının niçin seçildiği, modernizasyonu süresinde tamamlamayan firmaya yaptırım uygulanıp uygulanmadığı hususları açıklanmaya muhtaç konulardır. Türkiye’nin tank modernizasyon programları için bugüne kadar ayırdığı kaynağın, kendi tankımızı yapacak fabrikayı 2 defa kurmaya yetecek miktarda olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.”

İSRAİL’LE 20 YILLIK SAVUNMA PLANI YAPILDI

150 milyar doları bulan 20 yıllık bir savunma alım planı yapılan dönemde, F-5 Uçak modernizasyonu, M-60 Tank modernizasyonu ve İnsansız Hava Araçları (Heron) alımları, ortak deniz ve hava tatbikatları, İsrail Hava Kuvvetlerine sağlanan hava eğitim imkânları, mayın detektörü ve benzeri pek çok alım gerçekleştirildi.

EVİRGEN: SİLAHLARI KENDİMİZ ÜRETİRDİK

İsrail ile gerçekleştirilen askeri iş birliği uygulamaları ile her birine milyon dolarlar ödenen savunma alımlarının hemen hemen tamamının 28 Şubat sürecine denk gelmesinin tesadüf olmadığını kaydeden Savunma Ekonomisi Uzmanı Evirgen, İsrail firmalarından temin edilen mal ve hizmetler için ödenen bedellerin de inceleme konusu yapılması gerektiğini belirtti. Evirgen şunları söyledi: “Söz konusu süreçte yapılan alımların arşiv belgeleri mercek altına alınmalıdır. Bu bilgiler ortaya çıkarıldığında görülecektir ki; 28 Şubat süreci öncesinden başlayarak devamında İsrail’e akıtılan milyar dolarları bulan kaynaklar, ulusal sanayimize aktarılsa yatırıma dönüşse idi, bugün hâlâ dışalıma konu edilen pek çok askeri teçhizatı üretiyor olurduk. Örneğin bugüne kadar geciktirilmiş olan modern tank (ALTAY) projemiz çoktan realize edilmiş olurdu. Böylece Leopard tankları için Almanya’ya, M-60 serisi tanklar için ABD’ye ve İsrail’e sürekli para akıtmak zorunda kalınmazdı. Bütün bu yaşananlara ilave olarak, o dönemde medyaya yansıyan bilgiler içinde 150 milyar doları bulan 20 yıllık bir savunma alım planı da var. 28 Şubat sürecinde yapılan bu alım planını, o dönemin Genelkurmay yetkililerinin emir ve onayları olmadan kim yapabilir?”

Türkiye

Kaynak: http://www.samanyoluhaber.com/ekonomi/28-Subatta-76-milyar-dolarlik-vurgun/745975/#ixzz1rNrMMBo6

Feride
04-16-2012, 08:44
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 9 kişi tutuklandı, 3 kişi serbest bırakıldı.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında mahkemeye sevk edilen 12 kişiden aralarında eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de bulunduğu 9'u tutuklandı, 3'ü serbest bırakıldı.
Özel yetkili cumhuriyet savcılarının tutuklanmasını talep ettiği 12 zanlının nöbetçi hakimlik sorgusu sona erdi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği, zanlılardan emekli Orgeneral Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 9'unun tutuklanmasına karar verirken, 3'ünü serbest bıraktı.

Zanlıların nöbetçi hakimlik sorgusu yaklaşık 5,5 saat sürdü..

ZANLILARA YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI GETİRİLDİ

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması kapsamında, nöbetçi hakimlikte serbest bırakılan 3 zanlıya, adli kontrol hükümleri uyarınca ''yurtdışına çıkış yasağı'' konuldu.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği, savcıların tutuklanmalarını talep ettiği 12 zanlıdan Ümit Şahintürk ile Necdet Batıran ve Hamza Özaltun'un, ''mevcut delil durumunu'' dikkate alarak, serbest bırakılmasına karar verdi.

Zaman

_SoN_
04-16-2012, 11:07
Mynet te çok ilgi çekici bir başlık vardı, "TANKLARI YÜRÜTTÜĞÜ YERDE YATACAK" diye . Düşündürücü.

_Ednâ_
04-16-2012, 12:30
http://media.dunyabulteni.net/250x190/2012/04/12/28subat.jpg

İşte 28 Şubat soruları

Şüphelilere sorulanlar arasında “İran’da da darbe mi yapacaktınız? ABD ve İsrail’den icazet aldınız mı? Medyada kimi, nasıl kullandınız?” da vardı






Dünya Bülteni / Haber Merkezi
28 Şubat soruşturması kapsamında gözaltına alınan şüphelilere sorulan soruların ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı.
Şüphelilere “İran’da da darbe yapacak mıydınız?” diye soran savcılar, medyaya yönelik de çok sayıda soru yöneltti. Şüphelilere sorulan sorular şöyle:

‘İCAZET ALDINIZ MI?’
“RP’nin iktidara gelmesinin hemen ardından ABD ve İsrail’de bir dizi görüşme yapıldığı, bu görüşmelere Orgeneral Çevik Bir’in yanında zaman zaman Orgeneral İlhan Kılıç, Korgeneral Çetin Saner, Tümgeneral Orhan Yöney, Aydan Kodaloğlu ve Onur Öymen’in katıldıkları görülmektedir. Bu toplantılarda RP uygulamaları eleştirildikten sonra TSK’nın üzerine düşeni yapacağı ve yardımistendiği anlaşılmaktadır. Bu görüşmeler planlanan bir askerimüdahaleye yönelik icazet amacımı taşımaktadır?”
Habertürk'ün aktardığına göre, sorguda Batı EylemPlanı’nda İran’da rejimin değiştirilmesini de kapsayan planlar bulunduğu da aktarılıyor ve şu soru yöneltiliyor:

Batı Eylem Planı’nda İran’dan kaynaklanan tehdit ve tehlikenin diyalog yoluylamakul çerçeve içinde tutulamaması halinde alınacak tedbirler sıralanmaktadır. ‘İran’daki rejimin zayıflatılması için alkollü içki ve narkotikmaddelere alışkanlıkları sağlayacak faaliyetleri desteklemek. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti kanalıyla Kuzey İran’a çeşitli şekillerde sızmak. İran’ın yıkıcı faaliyetlerini tırmandırması halinde, İran’daki rejimin değişmesi için gereken yollara başvurulmak’ ifadeleri yer almaktadır. Bu tedbirler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tedbirlerin yasal dayanağı nedir?”

‘TANKLARI YÜRÜTMÜŞLER, BEN BİLMEM’
Şüphelilerden emekli Binbaşı Salih Eryiğit, savunmasında İran ile ilgili sorulara itiraz etti. Eryiğit şunları söyledi: “Bana kapasitemi aşan, tahayyül bile edemeyeceğimkonularda sorular soruldu. Örneğin şu zat Amerikalılarla görüşmüş, İsraillilerle görüşmüş, Amerikalılar TSK’ya darbe yaptırmak için talimat vereceklermiş, İran’a uyuşturucu sokulacakmış, gençliği zehirlenecekmiş, ben böyle şeyleri aklımdan bile geçirmedim. Genelkurmay Başkanı’nın, 2. başkanın ne düşündüklerini, neyi amaçladıklarını bilemem. Onlar bana ‘Gel binbaşım, sen Çukurca- ’dan geldin’ demediler, hiç fikrimi sormadılar. Ben de onlara hiç fikir babalığı yapmadım. Benim dışımda komutanlar plan kurmuşlar, tankları yürütmüşler. Ben bunları bilmiyorum.”

‘Medyada kimleri kullandınız?’
SAVCILIKTA şüphelilere 28 Şubat sürecinde “hangi medya mensuplarının” ve “ne amaçla” kullanıldığına dair sorular da yöneltildi.
- Batı Eylem Planı’nda; “tarikatlara bağlı ve onların kontrolünde olan özel yurt, vakıf, okul ve dershanelerin zararlı faaliyetleri ile zayıf ve hassas yönlerini ve zaaflarını medyayı kullanmak suretiyle afişe etmek ve halkın gerçekleri öğrenmesini sağlamak” ifadeleri yer almaktadır. Hangi medyadan, kimleri ve nasıl kullandınız?
- Kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla gerçekleştirilen faaliyetler ve bu faaliyetler çerçevesinde irtibatlı olunan kişi veya kişiler kimlerdir? Bu kapsamda Genelkurmay Karargâhı’na çağrılan ve irtibat temin edilen medya mensupları kimlerdir?
- Tankların yürütülmesi toplumun büyük kesimi tarafından da hükümete karşı bir eylem olarak algılanmıştır. Bir gün sonra yayımlanan günlük gazeteler bu olayı askeri müdahale belirtisi olarak manşetlere taşıdıkları ve takip eden süreçte hükümetin ayrılmak zorunda bırakıldığı açıkça görülmektedir. Bu konuda ilave edeceğiniz bir husus var mı? - “Basın yayın organları, öğretim üyeleri, aydın din adamlarının yönlendirilmeleri ve yüreklendirilmeleri” ifadesinden kastedilen nedir?

‘Dizilere müdahale ettiniz mi?’
- Batı Eylem Planı’nda “Toplumun büyük kısmı tarafından ilgiyle izlenen yerli dizilerin (Süper Baba, Tatilciler, Bizim Aile vb.) yapımcıları ile görüşerek konular arasına laiklikle ilgili temaların sokulmasını sağlamak” ifadeleri yer almaktadır. Hangi yapımcılarla irtibata geçilmiştir?
- “Basın ve yayın organlarında Aczimendi, üfürükçü hoca vb. konuların sürekli gündemde tutulması” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Bu konuda hangi çalışmaları, hangi basın ve yayın organlarından kimlerle yaptınız? Teması kimlerle ve nasıl sağladınız?

Erdoğan’a psikolojik harekât
SAVCI, Batı Eylem Planı’nın siyasi parti ve belediyelere karşı örtülü ve psikolojik harekât tedbirlerinin uygulanmasını öngördüğünü belirtirken, “Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan, Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak hakkında basında çıkan haberler ve neticesinde gerçekleşen yargılama süreçleri böyle bir çalışmanın sonucu mudur?” sorusunu da yöneltti

Engin Alan’ın ismi de geçti
Şüphelilerin savcılık ifadelerinde MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan’ın ismi de geçti. Şüpheli Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) mensubu emekli Albay Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu “Sizi Batı Çalışma Grubu’nda kim görevlendirdi?” sorusu üzerine “ÖKK Komutanı mı yoksa Kurmay Başkanı mı tam olarak hatırlamıyorum. Hiyerarşiye göre Engin Alan Paşa’nın söylemiş olabileceğini değerlendiriyorum. Sözlü bir görevlendirmeydi. Herhangi bir yazılı tebliğ olmadı” yanıtını verdi

dahhak
04-16-2012, 13:47
Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner.......

dahhak
04-16-2012, 13:50
TSK, basında yer alan bazı haberleri yalanladı.
28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan Emekli Orgeneral Çevik Bir ile ilgili iddialar üzerine Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir açıklama geldi.
Genelkurmay, Çevik Bir'in Ankara'da karşılanmak için Genelkurmay'a başvurduğu ancak "Hayır" cevabı aldığı yönündeki haberleri yalanladı.
Bir gazetede yer alan haberde Emekli Orgeneral Çevik Bir'in gözaltına alındıktan sonra Genelkurmay'ı arayarak Ankara'da karşılanmasını istediği ancak Genelkurmay'ın buna olumsuz cevap verdiği bilgisi yer almıştı.
Genelkurmay Başkanlığı bu haber üzerine bir açıklama yaptı ve Çevik Bir'in böyle bir talebi olmadığını duyurdu.
Yapılan açıklamada yine aynı gazetede yer alan bir haber de yalanlandı.
28 Şubat soruşturması kapsamında Batı Çalışma Grubu'na yönelik savcının istediği belgelerin 3 ayrı yazı ile savcılığa gönderildiği açıklamada yer aldı.
Ancak görevlilerin isim ve rütbelerinin yer aldığı bir CD'nin savcılığa gönderilmediği açıklamada özellikle vurgulandı.
trt haber

Hür Beyan
04-16-2012, 15:05
Hey gidi çevik bir
eziyet ettiklerinin zulmettiklerinin bir gün başa geçip onların getirdiği demokrasinin sana lazım olacağını düşünmeliydin. Ama darbeciler maalesef akıl fukarası dar görüşlü zorbadırlar bu kadar ileriyi göremezler. Artık nasip kısmet ne diyelim etme bulma dünyası

Hür Beyan
04-16-2012, 15:21
Çok merak ediyorum 28 şubat döneminde askeri daha demokrat görenler 28 şubat sürecinde dönemin aktörlerine ödüller verenler şimdi 28 şubat yargılanırken çıkıp mağdur müslüman kardeşlerinden bir çift özür dileyecekler mi ?

Hür Beyan
04-16-2012, 15:25
Ayrıca mehmet ağar 2 sene hapis yatacakmış. Binlerce hukuksuz operasyonun faili olan bu adam neden bu kadar ucuz yırtıyor ? Son zamanlarında hükümete neden bu kadar şirin göründüğü anlaşılıyor gibi.

_Ednâ_
04-16-2012, 17:13
Çok merak ediyorum 28 şubat döneminde askeri daha demokrat görenler 28 şubat sürecinde dönemin aktörlerine ödüller verenler şimdi 28 şubat yargılanırken çıkıp mağdur müslüman kardeşlerinden bir çift özür dileyecekler mi ?

28 şubat ödülümü vermişlerki?

Hür Beyan
04-16-2012, 17:36
Tarih, 27.12.1997 Fethullah Gülen'in Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı uzlaşma ödülleri dağıtır. işte ödüller,

Devlet Adamı Ulusal Uzlaşma Ödülü: Süleyman Demirel

İş dünyası:Aydın Doğan, Sakıp Sabancı, Üzeyir Garih, Nihat Gökyiğit, Bayram Meral.

Medya-sanat: Rıza Zelyut, Nevval Sevindi, Gülay Göktürk, Şahin Özer ve Hülya Koçyiğit

Eğitim ve Kültür: Özel Yamanlar Eğitim Kurumları Başdanışmanı Sami Yıldırım, Prof. Dr. Nilüfer Göle, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Prof. Dr. Şerif Mardin


Siyaset: Hikmet Çetin, Bülent Ecevit ve Mustafa Kalemli.


O gece Fethullah Gülen, Süleyman Demirel için şu ifadeleri kullanır "Günümüzün en büyük devlet adamı ve uzlaşma kahramanı’’ ve sonra ödülle yetinmez ‘‘Bu plaket yerine, kabil olsaydı, bu duygularla gönlümüzden bir buket sunmayı isterdik" sözleriyle Süleyman Demirel'e duyduğu hayranlığı açıklar.

_Ednâ_
04-16-2012, 17:42
Tarih, 27.12.1997 Fethullah Gülen'in Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı uzlaşma ödülleri dağıtır. işte ödüller,

Devlet Adamı Ulusal Uzlaşma Ödülü: Süleyman Demirel

İş dünyası:Aydın Doğan, Sakıp Sabancı, Üzeyir Garih, Nihat Gökyiğit, Bayram Meral.

Medya-sanat: Rıza Zelyut, Nevval Sevindi, Gülay Göktürk, Şahin Özer ve Hülya Koçyiğit

Eğitim ve Kültür: Özel Yamanlar Eğitim Kurumları Başdanışmanı Sami Yıldırım, Prof. Dr. Nilüfer Göle, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Prof. Dr. Şerif Mardin


Siyaset: Hikmet Çetin, Bülent Ecevit ve Mustafa Kalemli.


O gece Fethullah Gülen, Süleyman Demirel için şu ifadeleri kullanır "Günümüzün en büyük devlet adamı ve uzlaşma kahramanı’’ ve sonra ödülle yetinmez ‘‘Bu plaket yerine, kabil olsaydı, bu duygularla gönlümüzden bir buket sunmayı isterdik" sözleriyle Süleyman Demirel'e duyduğu hayranlığı açıklar.


tabi haklısınız ülkemizde muhalif düşüncelere fikirlere sevgi gösterilerine alışık değiliz bizler..
onun için bu tarz nezaket göstergesi durumlar yadırgıyabiliyoruz :)

Efendimiz a.s.v Ebu cehilin oğlu İkrimeye hiç karşılıksız ettiği iltifatları nasıl yorumlamak gerekirki bir tahlil etmek lazım meseleyi...

Hür Beyan
04-16-2012, 17:46
yok biz müslümanların darbecilere ödül dağıtmasına ve iltifatlar yağdırmasına alışık değiliz.

_Ednâ_
04-16-2012, 17:50
yok biz müslümanların darbecilere ödül dağıtmasına ve iltifatlar yağdırmasına alışık değiliz.

aynı mihverde bir mesele bu bence...
öyleyse Efendimiz a.s.v. ıda eleştirmeliyiz haddimizi aşıp!
yada sebeplere bakmak icap eder...
ya Efendimiz niye islamiyetin en büyük düşmanı Ebu cehilin oğluna iltifat etti... ne idi derdi?
Onun derdi ne ise Hocaefendinin o zaatlara ettiği iltifatlar verdiği ödüllerdeki dertte oydu kardeşim...

Hür Beyan
04-16-2012, 18:02
aynı mihverde bir mesele bu bence...
öyleyse Efendimiz a.s.v. ıda eleştirmeliyiz haddimizi aşıp!
yada sebeplere bakmak icap eder...
ya Efendimiz niye islamiyetin en büyük düşmanı Ebu cehilin oğluna iltifat etti... ne idi derdi?
Onun derdi ne ise Hocaefendinin o zaatlara ettiği iltifatlar verdiği ödüllerdeki dertte oydu kardeşim...

ben öyle düşünmüyorum ama inşaallah öyledir.

_Ednâ_
04-16-2012, 18:08
ben öyle düşünmüyorum ama inşaallah öyledir.

Yol ve yöntemler farklı olabilir,
bir temsilci olarak gördüğümüz Hocaefendinin bir çeşit yöntemiydi bu..
bunu inanmasakta, binlerce insana İslamiyetin muhteşem kokusunu yaymak için,
o hazinenin farkına vardırabilmek için yıllardır yaptığı hizmetlere mukabil, hüsnüzan edebilmek gerekir diye düşünüyorum..
bunu başarabilsek ne mutlu bize...
bu yanlışları sineye çekmek değildir, elbette sorgulanmalı ama duygularla değil, mantık çerçevesinde sorgulanmalı diye düşünüyorum...

HaArP
04-16-2012, 18:12
elbette sorgulanmalı ama duygularla değil


Hüsnü zan besleyenler hatta suizan besleyenler içinde bu bölüme katılıyorum...! lakin ;


mantık çerçevesinde sorgulanmalı diye düşünüyorum


İslami Mantık çerçevesinde inş...!

_Ednâ_
04-16-2012, 18:13
İslami Mantık çerçevesinde inş...!

Efendimiz a.s.v Ebu cehilin oğlu İkrimeye hiç karşılıksız ettiği iltifatları nasıl yorumlamak gerekirki bir tahlil etmek lazım meseleyi...

bu nazar edilmesini istediğim meselede İslami Mantık diye düşünüyorum...

HaArP
04-16-2012, 18:15
bu nazar edilmesini istediğim meselede İslami Mantık diye düşünüyorum...

Mesele anlaşıldığından derinleştirip gereksiz münazara çıkarmak istemem ! Lakin verdiğiniz örneği kast etmedim ! O örnek sınıfına girmez ! Dahili Cihad akideleri ile siyasetin kavramları karışmasın !

Yıldırım
04-16-2012, 18:18
ben öyle düşünmüyorum ama inşaallah öyledir.
Üzerinde zırh yokken yani güçsüzken zırhlı bir düşmana saldırmak sanırım ahmaklık olurdu.
Önemli olan sonuçlardır.Bugün bahsi geçen cemaat hükumetin bir numaralı destekcisidir ve Ergenekon'undan tutun şuan 12 Eylül ve 28 Şubat soruşturmalarına bakan hakim ve savcılar bile bu cemaatin üyeleri olduğu iddia edilmekte.Belki 28 Şubat dönemi itibari ile cemaati samimiyetsiz bulabilirsiniz ama bunu tarafgirlik gibi yansıtırsanız haksızlık etmiş olursunuz.Cemaatin bugün güçüne ve etkisine bakarsanız Dünya çapında olduğunu görürsünüz.O gün cemaat sizin istediğiniz tepkileri verseydi bugün yok olmuş olabilirdi ve bu tepkileri vermesi durumu hiçbirşekilde değiştirmezdi çünkü cemaati bugünkü nufuzuna sahip değildi.Dediğim gibi zırhınız yani güçünüz yokken düşmana saldırmak çokta akıllıca olmasa gerek.
Cemaati kendi içinizde bir suçlu olarak görüyorsanız en azından bugün öncülük ettiği şeylere bakın.Ergenekon soruşturması ilk patlak verdiğinde bütün gazeteler olayı geçiştirirken olayları bütün çıplaklığıyla ortaya seren gazetelere, televizyonlara bakın.Tabiki herşeyide cemaat yaptı demiyorum birlikte hep beraber yaptık.Nasıl bugünkü başarılarımızın hepsini cemaate mal etmiyorsak 28 Şubat'tada bütün sorumluluğu yükleyemeyiz.

_Ednâ_
04-16-2012, 18:18
Mesele anlaşıldığından derinleştirip gereksiz münazara çıkarmak istemem !!

bizi tatmin edecekse derinliğini görmek isteriz üstadım..

HaArP
04-16-2012, 18:24
bizi tatmin edecekse derinliğini görmek isteriz üstadım..

Zaten derinlik cümle içinde var idi...! Ne Suizan nede Hüsnü zan besleyenler duygusal davranmamalı !!!

HaArP
04-16-2012, 18:59
Üzerinde zırh yokken yani güçsüzken zırhlı bir düşmana saldırmak sanırım ahmaklık olurdu.



Çok hatalı ve İslam akidesine uymayan bir cümle...! Tercih edilmeyen ve zararları hesap edilerek ertelenen bir mefum denilebilir ! Lakin Zırhsız düşmana saldırmak yahutta güçsüz demek ! Haşa ve Kella Ayetler ve Harici Cihad hükümlerine karşı ağır sorumluluk getirir...! Çünkü uygulanan kalb ile buğz yöntemidir ki İslam'ın en zayıf akidesidir...! Lakin sonuç bağlamında inş... En büyüğü olur !!!

Garibüzzaman
04-16-2012, 19:00
Müsadenizle ufak bir reklam girmek istiyorum araya....

Cihad akideleri ile siyasi kavramların karışmamalı vurgunuza binaen akıllardan kalan istifham şudur..

Münazara ve tenkit edilen mevzuuda bu iki mefhumun (cihad akideleri ile siyasi kavramların ) karıştırılıp karıştırılmadığı, islami mantık çerçevesinde murakebesinde sonra yanlış veya vebalin ilgili şahıslar üzerinde vuku bulup bulmadığıdır ?

Öyle zannediyorum ki; _ednâ_ hanımın ve şahsımın da aydınlığı kavuşturulmasını beklediği derinlik bu idi ?

HaArP
04-16-2012, 19:06
Müsadenizle ufak bir reklam girmek istiyorum araya....

Cihad akideleri ile siyasi kavramların karışmamalı vurgunuza binaen akıllardan kalan istifham şudur..

Münazara ve tenkit edilen mevzuuda bu iki mefhumun (cihad akideleri ile siyasi kavramların ) karıştırılıp karıştırılmadığı, islami mantık çerçevesinde murakebesinde sonra yanlış veya vebalin ilgili şahıslar üzerinde vuku bulup bulmadığıdır ?

Öyle zannediyorum ki; _ednâ_ hanımın ve şahsımın da aydınlığı kavuşturulmasını beklediği derinlik bu idi ?

Yapılan siyasi yanlışlıkların İslami hükümleri ile yazdığımızda naçizane savunulacak bir taraf bulamayız !!! Sistemlerin yanlışları içlerinde yaşadığımız mağlubane durum karmaşıklığından kaynaklanır ! Lakin kalblerin ferahı açısından 28 şubat bir tatmin aracı görülebilir ! İslami Akidede o kadar ufaktır ki söylemeye bile değmez !

Bir başkasıda Eğer Hataların örtülmesi Müslüman akideye göre ise ! Başaran grub adına diğer grubun hatası şuydu ! Der ise Bir başka grupta İkinizde hatalısınız diyebilir manasının unutulmadığını işaret etmek !

Lakin tüm siyasi akidelerin doğruları yanlışları bir kenara ! islami Mantıkla devam etmek gerektiği hakikattir !!!

Garibüzzaman
04-16-2012, 19:16
Öyle zannediyor ve kabul ediyorum ki; her doğruyu söylemek sizin haddiniz olmadığı gibi, yanlışa bu platfom içerisinde yanlışlığını vurgulamak ve deklare etmek yorumlarınıza aldığımız ciddiyet babında sizin boynunuzda bir yük ve vebaldir.

Kaçarak münazara etmek ve kelime oyunları ile yelpazeyi farklı taraflara çekmek, mevuuya göre tabular oluşturmak, ne islami ne de diğer mantık çerçevelerinde demogaji'den öte gitmeyen nesirler bütünü olduğu realitesidir.

HaArP
04-16-2012, 19:17
Öyle zannediyor ve kabul ediyorum ki; her doğruyu söylemek sizin haddiniz olmadığı gibi, yanlışa bu platfom içerisinde yanlışlığını vurgulamak ve deklare etmek yorumlarınıza aldığımız ciddiyet babında sizin boynunuzda bir yük ve vebaldir.

Kaçarak münazara etmek ve kelime oyunları ile yelpazeyi farklı taraflara çekmek, mevuuya göre tabular oluşturmak, ne islami ne de diğer mantık çerçevelerinde demogaji'den öte gitmeyen nesirler bütünü olduğu realitesidir.

Şahsiyet çevrinizi dikkate almıyorum ! Lakin savunma psikolojiniz İslam adına olması öğüdüm olabilir naçizane...!

Yıldırım
04-16-2012, 19:50
Çok hatalı ve İslam akidesine uymayan bir cümle...! Tercih edilmeyen ve zararları hesap edilerek ertelenen bir mefum denilebilir ! Lakin Zırhsız düşmana saldırmak yahutta güçsüz demek ! Haşa ve Kella Ayetler ve Harici Cihad hükümlerine karşı ağır sorumluluk getirir...! Çünkü uygulanan kalb ile buğz yöntemidir ki İslam'ın en zayıf akidesidir...! Lakin sonuç bağlamında inş... En büyüğü olur !!!


Burada ki konu siyaseten hala tartışılmaktayken hangi cihattan bahsediyorsunuz.
Bilmiyorum farkındaysanız 28 Şubat gibi bir siyasi olaydan bahsediyoruz.
Kaldıki cevap yazdığım konu ne islam ile ilgili nede cihatla...
Taktik ve stretejik bir boyuttadır yaptığım değerlendirme.
Bile bilede lades olunmaz derler.Yenileceğini bildiğin savaşa girmenin anlamı yok.

Garibüzzaman
04-16-2012, 20:09
Şahsiyet çevrinizi dikkate almıyorum ! Lakin savunma psikolojiniz İslam adına olması öğüdüm olabilir naçizane...!

Dikkate almadığınız noktayı neden vurgulama gereği duyarsınız, o da ayrı bir psikolojik vaka...!!!!!

manifesto
04-16-2012, 20:48
Sincan'da eline TANK maketi vermek gerek
Biraz da orada yürütsün
Allah'a Şükür

manifesto
04-16-2012, 20:57
Çevik Bir'in Sincan ceza evine tıkılması bir dönemin de sonu anlamına geliyor.
İsmail Hakkı Karada'yı dönemin Genel Kurmal Başkanı Çevik Bir'i MAŞA olarak kullandı
Elini hiç kirletmemiş oldu
Ve bu soruşturma da adı bile geçmedi
28 Şubat hesaplaşması yapılırken ise bir kesim özellikle GÜLEN ismini de tartışmalara çekmek istiyor.
Gülen'in varsa hatası Erbakan'ın hatalarından daha büyük değil.
Gergin ortamda yaşanan siyasi kaos ortamında ülkenin önemli isimlerini bir araya getirip hoşgörü ve diyalog uzlaşma mesajları vermek ayıp bir şey değil aksine GERÇEKTEN ülkesini düşünen insan davranışıdır.
İnsanların kırıp döktüklerini onarmak için bir çaba ve gayrettir.
Olayları çarpıtıp kafamıza estiği gibi yazabilir çizebiliriz de ama pek tesiri olmaz.

Gönülden
04-17-2012, 00:58
Demokrasiye balans ayarı verenler önce vicdanlarına balan ayarı verselerdi bu duruma düşmezlerdi..
Ülkenin menfaatleri şahsi çıkarlarının arkasında bırakıp eğitimi,ekonomiyi,halkın güvenini,dinini değerleri akla ne gelirse keyifi uygulamalarıyla sekteye uğratıp hayal kırklığına yol açanlar bugün tankların artık işe yaramadığını gördü...
Santranç tahtasında şah olsanda birgün mat olacağını bilmek gerekti..

HaArP
04-17-2012, 00:59
28 Şubatı icad eden kimler ? tetikçilerini yakalatmak yahutta intikam almaktan kasıt nedir ? 28 Şubat neyin engelidir ? O engeli kaldıranı gösteriniz ???

Bu sorulara cevap Garibizzaman yahutta Bur-Ak kardeşlerimden istirham ederim... Susarlar ise edeb ve haya olarak kardeşlerim olduklarını asla hırsi yahutta şahsiyete indirgemediğimi bilmelerini isterim ! Aksi cevaplamak isterler ise yazacaklarımı şahsi olarak algılamamalarını istirham ederim...!

Hakan Özkan
04-17-2012, 14:26
Yaptıkları ettikleri hep Anayasal hak gibi lanse ediliyor , bir yönü ile evet öyle , hükümeti irticadan muhafaza etmişler.

Yıldırım
04-17-2012, 19:58
28 Şubatı icad eden kimler ? tetikçilerini yakalatmak yahutta intikam almaktan kasıt nedir ? 28 Şubat neyin engelidir ? O engeli kaldıranı gösteriniz ???

Bu sorulara cevap Garibizzaman yahutta Bur-Ak kardeşlerimden istirham ederim... Susarlar ise edeb ve haya olarak kardeşlerim olduklarını asla hırsi yahutta şahsiyete indirgemediğimi bilmelerini isterim ! Aksi cevaplamak isterler ise yazacaklarımı şahsi olarak algılamamalarını istirham ederim...!
Üstad alıntılayıp cevap verdiğiniz yazım bir arka sayfada.Sizinde cevabınız sayfanın en üstünde...buyrun tekrar okuyun.Konu ne cihatla nede islam ile alakalı.Ha illada konuyu oraya getirelim diyorsanız buyrun oradan devam edelim...
Cihat bile bile ölüme,yok olmaya gitmek olmadığını hepimiz biliyoruzdur umarım.Ben cemaatin tutumu ile ilgili yorum yaptım.

HaArP
04-17-2012, 22:20
Cihat bile bile ölüme,yok olmaya gitmek olmadığını hepimiz biliyoruzdur umarım.


Cihat bilakis bile bile Canını ve Malını Cennet karşılığında Allah'a satmaktır !!!

Cihannur
04-17-2012, 22:22
Çevik Bir'den İsrail itirafları

http://img4.imageshack.us/img4/5408/cevikbir.jpg (http://imageshack.us/photo/my-images/4/cevikbir.jpg/)

http://img217.imageshack.us/img217/260/cevikbirveisrail.jpg (http://imageshack.us/photo/my-images/217/cevikbirveisrail.jpg/)


28 Şubat soruşturması kapsamında gözaltına alınan Çevik Bir'in tam 10 yıl önce bir ABD dergisini yazdığı makale itiraf niteliğinde.

Çevik Bir, ABD dergisine yazdığı makalede, postmodern darbenin sadece ‘irtica’ya karşı değil, İsrail’le dostluğun sürmesi için de yapıldığını itiraf ediyor.

Makalede Çevik Bir'in "Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini, İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz." sözleri yer alıyor.

FORMÜL: TÜRKİYE ARTI İSRAİL

Çevik Bir’in Martin Sherman’la yazdığı makale 2002’de “Middle East Quarterly” adlı dergide yayımlandı. “İstikrar için formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı yazıda, Erbakan’ın Başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiği, postmodern darbe ile de bunun bertaraf edildiği anlatılıyor.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in, 2002 yılında Amerika’da yayımlanan bir dergiye yazdığı makalede 28 Şubat darbesi ile İsrail ilişkileri hakkında çarpıcı ifadeler kullanmış. Bir, Middle East Quarterly dergisinin 2002 Güz sayısında İsrailli stratejist ve siyaset bilimci Martin Sherman’la ortak kaleme aldığı makalede, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin 1990’lı yılların ortalarında tam bir bahar mevsimi yaşadığı belirtilirken, Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiği, uygulanan ortak baskı ile bu tehlikenin bertaraf edildiği anlatılıyor.

ERBAKAN, SÜRECİ YIPRATTI

“İstikrar İçin Formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı makalede 1990’lı yıllardaki Türkiye-İsrail ilişkileri şöyle anlatılıyor: “İkili ticaret iki ülke arasındaki bağda önemli bir faktör olmuştur. İsrail-Türk ticaret hacmi 1990’lar boyunca sürekli olarak artmıştır. İsrail, Türkiye’nin baş Orta Doğu ihracat pazarı bugün. Sivil değişim hacmi (turistik, akademik, mesleki, sportif ve kültürel) de önemli ölçüde genişledi ve Türkiye 1990’ların ortalarına gelindiğinde İsrail’in en popüler turizm merkezi oldu.” Bir ve Sherman’a göre bu ahenk rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan’ın iktidara gelmesi ile bozuldu. İşte o dikkat çeken satırlar: “Bu bağlar 1996 yılında İsrail karşıtı ve İslamcı Refah Partisi’nin başkanı Necmettin Erbakan’ın iktidara yükselişi ile yıprandı. Erbakan, görevinin ilk günlerinden itibaren iç ve dış politikada İslami bir gündeme girişti. Eğitim sisteminin İslamlaştırılması, Türkiye’nin Arap dünyasına daha yakın hale getirilmesi ve İslam devletlerinin NATO benzeri ittifak oluşumuna girişmesi bu sürecin parçaları.

İLİŞKİLERİ DONDURACAKTI

Erbakan’ın İsrail karşıtı söylemi, geleneksel Yahudi karşıtı motifler ve efsaneler ile dolu idi. Erbakan için, İsrail bir ‘ebedi düşman’ ve ‘Arap ve İslam dünyasının kalbinde bir kanser.’ Erbakan, İsrail ile Ankara’nın ilişkilerini dondurmaya ve iki ülke arasındaki ikili anlaşmaları iptal sözü verdi.” Çevik Paşa makalesinde bu tutumu sert bir şekilde eleştirirken Türkiye-İsrail ilişkilerinin sekteye uğramasına rıza göstermediklerini kaydediyor. “Olmadı. Anayasadan aldığı yetkiyle Türkiye’de ordu laik Cumhuriyet’i korumakla yükümlü. Ordu Erbakan’a açıkça dedi ki: Ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini ve İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz. Erbakan kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail, MGK baskısıyla İslamcı Başbakan istifasını sundu.”

ANLAŞMALAR İPTAL EDİLECEKTİ

Çevik Bir, “Erbakan, İsrail’i bir ‘ebedi düşman’ görüyordu. İsrail ile Ankara’nın ilişkilerini dondurmaya ve iki ülke arasındaki ikili anlaşmaları iptal sözü vermişti.” dedi.

Kaynak (http://www.internethaber.com/cevik-bir-israil-28-subat-sorusturmasi--416693h.htm)

İnternethaber 14.02.2012

Yıldırım
04-17-2012, 22:50
Cihat bilakis bile bile Canını ve Malını Cennet karşılığında Allah'a satmaktır !!!
Siz bir komutan olsanız uğrunda savaştığınız şeye hiçbir faydası olmayacağını bile bile ve yok olmak uğruna saldırın emrini verirmisiniz.Bile bile ölüme gitmek intihardır.Dünyanın en büyük komutanları dahi yeri geldiğinde daha büyük hamleler yapmak için savaş meydanlarından çekilmişlerdir.
Ve sizinde hak vereceğiniz gibi bahsettiğim büyük hamle bugün gerçekleşmekte...
Son olarak Cihatı "bile bile can ve malımızı Allah'a satmak" olarak tanımlacaksak bu anlaşmanın gerçekleşmesi için illaki bazı şartlar gerektirir.Misal... siz bir kralsınız ve size başka bir krallık saldıracak elinizdeki techizat ve asker sayısı bakımındanda düşmana karşı fazlası ile zayıfsınız fakat sizdeki yeni doğan bebekler ve çocuklar o kadar fazlaki bu savaşı bir 20 sene sonra yapacak olsanız karşıdaki düşmanı darmaduman edebilirsiniz.Şimdi bu sıradan bir savaş değil ama öyle karmaşık denklemlere sahip bir savaşda değil.
Soruyorum... siz olsanız hemen savaşıp bütün krallığı yok olma tahlikesiyle başbaşamı bırakırsınız yoksa savaşı şöyle bi 20 sene geciktirmek için elinizden geleni yaparmısınız?
Her şeyi açık yazmak mümkün olsaydı işimizi daha çabuk halledebilirdik:) Sanırım yeni doğan bebek ve çocuklarla neyi kastetdiğimi anlatabilmişimdir.
Şimdi bu kral akılsızca şimdi saldırırsa cihat etmiş olurmu?
Yoksa cihat akılcı davranıp savaşın sizin lehinize olduğu zamanı kestirebilmekmidir?

HaArP
04-17-2012, 22:57
Kardeşim Amacı ifade etmek yahutta Vukulara göre Hükümleri ifade etmek elbet farklıdır... Dahili Cihad ile Harici cihad farklıdır...! Genel olarak Cihad bir imtihandır... Bu imtihan ''Cehedehum'' Kuvvetlice harcanan Çaba demektir... Bazı hükümler vardır Vukularla oluşur oluşan vukulara göre değişir...!

Genel Kaideyi Allah yolunda harcanan kuvvetlice çaba olarak anlaşılır ! Lakin bunların en üstünü Can ve Malla Elle yapılan daha sonra Dille yapılan daha sonra en zayıf olanı kalble buğz yöntemidir...!

Dahili Alandan Hariciyi... Harici Alandan Dahiliyi incelemek hatalı ve sakıncalıdır...! İlay-i kelimetullah Cihadı o bambaşkadır !

Cihannur
04-13-2018, 19:47
28 Şubat davasında karar

http://i.hizliresim.com/qGzPDd.jpg (http://hizliresim.com/qGzPDd)

28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın yargılandığı dâvâda karar verildi. İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Kemal Gürüz'ün de aralarında bulunduğu 21 sanık müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 68 sanığın da beraatine hükmedildi.

28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak" suçundan yargılandığı dâvâda karar açıklandı. Habertürk Ankara'dan Fevzi Çakır'ın aktardığına göre mahkeme, İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Erol Özkasnak'ın da aralarında bulunduğu 21 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme iyi hâlden dolayı 21 sanık hakkındaki cezayı ağırlaştırılmış müebbetten müebbete çevirdi. Sanıklar sağlık ve yaş durumu nedeniyle tutuklanmadı. Bunun yerine yurt dışı çıkış yasağı ve ayda bir imzayı kapsayan adli kontrol uygulanmasına karar verildi. 21 sanığın ayrıca rütbelerinin sökülmesine karar verildi. 68 sanığın da beraatine hükmedildi.

Müebbet Hapis Cezası Verilen 21 İsim

Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çetin Dizdar, Çevik Bir, Erdoğan Öznal, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılıç, Halil Kemal Gürüz, Hayri Bülent Alpkaya, Hikmet Köksal, İdris Koralp, İlhan Kılıç, İsmail Hakkı Karadayı, Kenan Deniz, Mühittin Erdal Şenel, Vural Avar, Yıldırım Türkeri.

Tutuklama ve Yurt Dışı Yasağı, Adli Kontrol

Hakkında mahkûmiyet verilen 21 sanık sağlık ve yaş durumu nedeniyle tutuklanmadı. 21 sanığa yurt dışı çıkış yasağı ve ayda bir imzayı kapsayan adli kontrol uygulanmasına karar verildi.

Rütbeleri Sökülecek

21 sanığın ayrıca rütbelerinin sökülmesine karar verildi.

Beraatine Karar Verilen 68 İsim

Mustafa Bıyık, İbrahim Selman Yazıcı, Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu, Serdar Çelebi, Mustafa Babacan, Orhan Nalcioğlu, İsrafil Aydın, Ayhan Cansevgisi, Hüsnü Dağ, Oğuz Kalelioğlu, İsmail Ruhsar Sürmer, Mustafa Hakan Bural, Yahya Kemal Yakışkan, Yahya Cem Özarslan, Ziya Batur, Bahaddin Çelik, Ruşen Bozkurt, Ünal Akbulut, Sezai Kürşat Ökte, Cengiz Çetinkaya, Ahmet Aka, Alican Türk, Osman Atilla Kurtay, Erkan Yaykır, Mehmet Aygüner, Erdal Ceylanoğlu, Ergin Celasin, İzzettin İyigün, Sedat Arıtürk, Abdullah Kılıçarslan, Adem Demir, Ahmet Dağcı, Ahmet Atalay Efeer, Ahmet Nazmi Solmaz, Ahmet Ziya Öztoprak, Arslan Daştan, Arslan Güner, Bertay Turgut, Celalettin Bacanlı, Cengiz Koşal, Doğan Temel, Engin Alan, Ertuğrul Gazi Özkürkçü, Fuat Büyükcivelek, Hamza Özaltun, İsmail Hakkı Önder, İzzettin Gürdal, Kurtuluş Öğün, Lokman Ekinci, Mehmet Başpınar, Mehmet Ali Yıldırım, Mehmet Cumhur Yatıkkaya, Mehmet Faruk Alpaydın, Metin Keşap, Metin Yavuz Yalçın, Mustafa Köseoğlu, Mustafa Özbay, Mustafa İhsan Tavazar, Necdet Batıran, Seyfullah Sönmez, Ümit Şahintürk, Veli Seyit, Aydın Karaşahin, Cemal Hakan Pelit, Mehmet Şinasi Çalış, Mustafa Kemal Savcı, Osman Bülbül ve Yüksel Sönmez.

10 Sanığın Dâvâsı Zaman Aşımından Düşürüldü

Sanıklardan Altaç Atılan, Ersin Yılmaz, Kamuran Orhon, Köksal Karabay, Metin Yaşar Yükselen, Orhan Yöney, Refik Zeytinci, Şevket Turan, Şükrü Sarıışık ve Yücel Özsır'ın eyleminin "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak"a ilişkin "gizli ittifak" suçu kapsamında kaldığına hükmedilerek zaman aşımından düşürüldü.

Yargılama Sırasında Vefat Eden 4 İsim

Yargılama sırasında vefat eden Teoman Koman, Eser Şahan, Salih Eryiğit ve Tevfik Özkılıç'ın dâvâsı düşürüldü.

Kaynak (http://www.haberturk.com/28-subat-davasinda-karar-gunu-1917888)

Habertürk 13.04.2018

Cihannur
07-04-2018, 22:27
28 Şubat davasının gerekçeli kararı açıklandı

http://i.hizliresim.com/7DvgZa.jpg (http://hizliresim.com/7DvgZa)

28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanıklı davada, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 21 sanığın müebbet hapse çarptırılması, 68'inin beraatı, 14 sanık hakkındaki davanın ise düşürülmesine ilişkin gerekçeli karar açıklandı.

Son dakika haberi! Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Yiğitsoy ile Üye Hakimler Turhan Kök ve Tuba Büyükşahin'in yazdığı gerekçeli karar tamamlanarak, UYAP'a yüklendi.

Toplam 3 bin 833 sayfalık gerekçeli kararda, "Dava konusu olayda, hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek üzere, bir kısım sanıkların önceden gizlice ittifak etmiş oldukları anlaşılmaktadır." ifadesine yer verildi.

"REFAHYOL Hükümeti'nin istifa ettirilmesi ile faillerin eylemleri arasında illiyet (nedensellik) bağı bulunduğu" belirtilen kararda, "faillerin fikir ve eylem birliği içinde ve bir organizasyon dahilinde atılı suçu işledikleri" vurgulandı.

Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) 54. Hükümeti düşürme amacıyla faaliyet yürüttüğü ifade edilen kararda, dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı ve Genelkurmay 2. Başkanı Bir'in, "54. Hükümetin düşürülmesine yönelik tüm faaliyetlerden bilgileri olduğu" ve "suça iştirakleri konusunda mahkemenin tam bir vicdani kanaate vardığı" bildirildi.

Kararda, "Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiçbir unsuruna demokratik düzeni ortadan kaldırma, askeri dikta kurulmasına yol açabilecek askeri müdahalede bulunma yetkisi vermediği" vurgulandı.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sonucunda 103 sanıktan Karadayı ve Bir'in yanı sıra dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz'ün de aralarında bulunduğu 21 sanığı suç tarihinde yürürlükteki ve lehlerine olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 147. maddesi uyarınca, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren düşürmeye ve devirmeye iştirak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırmış, sanıkların yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarını takdiri indirim nedeni kabul ederek, cezalarını müebbet hapse çevirmişti.

Yargılama sürecinde hayatını kaybeden Teoman Koman, Eser Şahan, Salih Eryiğit ve Tevfik Özkılıç hakkındaki davayı ölmüş olmaları, 10 sanık hakkındaki kamu davasını ise zaman aşımı nedeniyle düşüren mahkeme, 68 sanığın ise ise suçları işlediklerinin sabit olmaması nedeniyle beraatına hükmetmişti.

Gerekçeli kararda, bazı sanıkların görevleri gereği Yüce Divan'da yargılanmaları gerektiği yönündeki itirazlarının neden reddedildiği de irdelendi.

Buna göre, geçmişte Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı görevlerini yapmış bazı sanıkların Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde, askeri personel diğer sanıkların askeri mahkemelerde yargılanmaları gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesinin istendiği hatırlatıldı.

Görev konusundaki yasal mevzuata yer verilen gerekçede, Anayasa'nın kaldırılan 145. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde "Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür" şeklinde bir düzenlemeye yer verilerek, bu suçların yargılamasında askeri yargının görevli olmadığının tespit edildiği vurgulandı.

Gerekçede, böylece devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların kim tarafından işlenirse işlensin adliye mahkemelerinde yargılanacağının hüküm altına alındığı ifade edildi.

Sanıklara yüklenen suçun askeri yargının görev alanına girmediği belirtilen gerekçede, 1 Şubat 2017'de Resmi Gazete'de yayımlanan 21 Ocak 2017 tarih ve 6771 sayılı kanunun 16. maddesi ile Anayasa'nın 145. maddesinin yürürlükten kaldırılması nedeniyle askeri mahkemelerin görevli ve yetkili olduklarına dair tartışmanın bu dava açısından hukuki dayanağının kalmadığı bildirildi.

"YÜRÜRLÜKTE BULUNAN YASAYA GÖRE"

CMK'nin 3. maddesinde mahkemelerin kanunla düzenleneceğinin, 4. maddesinde de mahkemenin görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında resen karar verilebileceğinin düzenlendiği belirtildi.

Mahkemelerin görevlerinin yargılama usulüne ilişkin olduğu, usule ilişkin yasaların da kamu düzeniyle ilgili olmaları nedeniyle yürürlüğe girmelerinin ardından taraf iradelerinden bağımsız şekilde derhal uygulanmaları gerektiği belirtilen gerekçede, her yargılama işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan yasaya göre yürütülmesinin zorunlu olduğu kaydedildi.

Yargılama henüz kesin olarak bitmemişse, yeni yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılacak yargılama işlemlerinde kural olarak yeni yasanın uygulanması gerektiği anlatılan gerekçede, sanıklar hakkındaki soruşturma tamamlanıp dava 22 Mayıs 2013'de açıldıktan sonra 11 Şubat 2014'de kabul edilen 6519 sayılı Kanun'un 61. maddesi ile Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları hakkında soruşturma açılmasının başbakanın iznine tabi tutulduğu hatırlatıldı.

Gerekçede, bu düzenlemeyle başbakan tarafından kamu davasının açılmasına gerek görülürse, soruşturma dosyasının Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapılmak üzere Anayasa Mahkemesine gönderileceği kuralının getirildiği belirtildi.

Bu soruşturma yöntemine ilişkin düzenlemenin, davanın açılmasından sonra ancak hükmün kesinleşmesinden önce yürürlüğe girdiği ifade edilen gerekçede, "Düzenlemenin, davanın açılmasından sonra yürürlüğe girmesi nedeniyle sanıklar hakkında uygulanma olanağı bulunmamaktadır." değerlendirmesinde bulunuldu.

Sanıklara isnat edilen suçun anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine yönelik bir suç olduğu aktarılan gerekçede, yasal düzenlemeler ışığında görev suçu ile sınırlı olmak üzere yargılama mercisinin Yüce Divan olduğu belirtildi.

Bu durumda atılı suçun görevle ilgili olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği aktarılan gerekçede, "Suçun görev sebebiyle işlendiğinin kabulü için eylemin memuriyet işleriyle ilgili olması, diğer bir anlatımla suçu doğuran fiil ile görev arasında illiyet bağı bulunması, görevle bağlantılı olması ve görevin sağladığı imkanlardan faydalanarak işlenmesi gerekir." tespitinde bulunuldu.

Gerekçede, 4 Ocak 1961 tarih ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır." hükmünün 2013'te "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır." şeklinde değiştirildiği vurgulandı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 12 Eylül Davasına ilişkin kararına atıfta bulunulan gerekçede, değişiklikten önceki kanun maddesinde "Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesinin, Türk yurdunu Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak" olarak tanımlandığına göre, yasa ile verilen görevin, mer'i anayasal düzeni, bu sistemin öngördüğü kurallar doğrultusunda iktidar olan hükümeti korumak yükümlülüğünü de içerdiğinin kabul edilmesi gerektiği kaydedildi.

Bu itibarla, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni Cebren Düşürmeye, Devirmeye İştirak Etmek" şeklindeki iddia ve eylemin anılan kanun maddesinden kaynaklanan görev kapsamında kaldığının savunulmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğu vurgulandı.

765 sayılı TCK'nin 147. maddesi ve 5237 sayılı TCK'nin 312/1. maddesinde tanımlanan suçun, sanıkların yürütmekte olduğu Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları görevlerinin kendilerine sağladığı kolaylık ve avantajla gerçekleştirilmesinin, sanıkların doğrudan göreviyle ilgili olduğu anlamına gelmeyeceği bildirilen gerekçede, şu ifadelere yer verildi:

"Eylem öncesi, sırası ve sonrasında mer'i bulunan mevzuata göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren suçun görevin sağladığı kolaylık, avantajla ve imkan kullanılarak işlendiği sabit ise de görev kapsamında işlendiğinin kabulü olanaklı değildir. Hiç bir görev hiç kimseye suç işleme hak ve ayrıcalığı vermez. Sanıkların üzerine atılı suç ve sevk maddesi nazara alınarak atılı suçun askeri suç olmadığı gibi Anayasa'nın 148/7. maddesinde belirtilen istisnai hüküm içinde ve görevleri ile ilgili bir eylemin olmadığı, sanıklara atılı suçun askeri yargı ya da Yüce Divan'ın görevine girmediği gibi ayrıca Yargıtay 9 ve Yargıtay 16. ceza dairelerinin içtihatları da nazara alınarak bir kısım sanıklar ve müdafilerinin görevsizlik kararı verilmesi yönündeki talebin mahkememizin görevli olması nedeniyle reddine karar verilerek yargılama sonuçlandırılmıştır."

YARGILAMA İZNİ TALEPLERİ

Gerekçede, bazı sanıkların sıfat ve görevleri nedeniyle yetkili merciden izin alınması gerektiği konusuna ilişkin değerlendirmeler de yer aldı.

Buna göre, sanık eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri İlhan Kılıç'ın, yargılama için 6278 sayılı yasanın 1. maddesi ile değişik 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu 26. maddesi gereğince başbakanlıktan izin alınmasını istediği hatırlatılan gerekçede, 2945 sayılı yasanın 15. maddesi gereğince "Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Başbakan'ın teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile atanır" düzenlemesi kapsamında sanığın başbakan tarafından görevlendirilen kişilerden olmadığından başbakanlıktan izin alınması talebinin reddine karar verildiği bildirildi.

Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında soruşturma açılmasını başbakanın iznine bağlayan düzenleme gereğince yapılan taleplerin de reddedildiği aktarılan gerekçede, söz konusu düzenlemenin davanın açılmasından sonra yürürlüğe girmesi, görev suçlarını kapsaması, ancak atılı suçun görevle ilgili olmaması nedenleriyle uygulanma olanağının bulunmadığı kaydedildi.

AYNI FİİLDEN DAVA AÇILMASI

Gerekçede, kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra aynı fiil nedeniyle kamu davası açılmasına ilişkin değerlendirmeler de yer aldı.

Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı olduğu dönemde Hasan Celal Güzel tarafından şikayet ve ihbar dilekçesi ile Çevik Bir, Çetin Doğan, Aydan Erol ve Batı Çalışma Grubunda faaliyet gösteren kişiler aleyhine Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığına 28 Temmuz 1997'de şikayette bulunulduğu anlatılan gerekçede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, buna yapılan itirazın da mahkemece reddedildiği hatırlatıldı.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince söz konusu mahkeme kararının kaldırılması için yazı yazıldığı ve ilgili mahkemenin kararını kaldırdığı belirtilen gerekçede, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın ise yeni delillerin ortaya çıkmış olması halinde kaldırılmasının gerekmediği ifade edildi.

Gerekçede, 5271 sayılı CMK'nin 173/6. maddesi gereğince de sonradan meydana çıkan tanık beyanları, müşteki beyanları, kurumlardan gelen belgeler ve dijital belgeler gibi delillerin "yeni delil" niteliğinde bulunduğu, söz konusu takipsizlik kararının kapsadığı kısma yönelik soruşturma şartının bu usuli eksikliğin giderilmesi nedeniyle davanın durması veya reddi kararı verilmesi yönündeki itirazlara itibar edilmediği vurgulandı.
Gerekçeli kararda, Sincan'ın işlek caddelerinde tankların ve zırhlı araçların 4 Şubat 1997'de yürütülmesinin, sanıklardan dönemin Genelkurmay 2'nci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'in bilgisi dahilinde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal'ın emriyle ani bir kararla gerçekleştirildiği ifade edildi.

Tankların ve zırhlı araçların yürütülmesinin önceden planlanan bir tatbikat ve eğitim yürüyüşü olduğunun delili bulunmadığı belirtilen kararda, 3 Şubat 1997 gecesi acilen Köksal tarafından verilen emir üzerine tankların Sincan'ın en işlek caddesinde yürütüldüğü, bunun basın yayın organlarına haber verildiği, manşetten verilen haberlerde tankların ve zırhlı araçların yürütülmesinin hükümete karşı askeri müdahale hazırlığı olarak değerlendirildiği aktarıldı.

Başbakan, Başbakan Yardımcısı, bakanlar ve birçok milletvekilinin tankların ve zırhı araçların yürütülmesini "askeri müdahalenin habercisi" olarak yorumladığı aktarılan kararda, "Sincan'ın işlek caddelerinde tankların ve zırhlı araçların yürütülmesinin, 54'üncü Cumhuriyet Hükümeti'ni cebren düşürmeye, devirmeye elverişli bir eylem olarak kabul edildiği" bildirildi.

Sanıkların Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) mevcut olan ve başka bir birimde bulunmayan zorlayıcı, korkutucu, cebri gücü tankların yürütülmesiyle kullandıkları kaydedilen kararda, şöyle denildi:

"Esasen yurt savunması ile görevli olan, sahip olduğu teşkilat, teçhizat ve personeliyle uluslararası alanda bile caydırıcı bir gücü bulunan, devlet düzeni dışındaki suç örgütlerinden gelecek saldırılara karşı iç güvenlik kapsamında emniyet ve asayişi sağlamakla görevlendirilen TSK'ya mensup sanıkların kullanabilecekleri cebre karşı, icra organının (bakanlar kurulu) mukavemet edebilme imkan ve kabiliyeti bulunmamaktadır. Zira, emniyet kuvvetlerini de etkisiz hale getirip sonuçta TSK'nın hiyerarşik imkanlarını kullanan sanıkların, amaç suçla öngörülen neticeyi elde etmek yolunda hiçbir maddi engelle karşılaşmayacakları açıktır."

28 ŞUBAT 1997'DEKİ MGK

Gerekçeli kararda, 28 Şubat 1997'deki MGK'nın ardından yayımlanan basın bildirisinde, "Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş." ifadesinin kullanıldığına işaret edilerek, basın bildirisindeki "yaptırımın" ne manaya geldiğinin açıkça belirtilmediği, ancak bu ifadelerin "meşru hükümete baskı ve tehdit içerdiğinin kabul edildiği" belirtildi.

Gerekçeli kararda, Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) anayasa ve yasada teşkilatlanmasının olmadığı, hükümetin bilgisi dışında kurulduğu ve son toplantısını 54'üncü Cumhuriyet Hükümeti'nin 18 Haziran 1997'de istifa ettirilmesinden önce 16 Haziran 1997'de "Batı Çalışma Grubu Toplantısı" adı altında yaptığı ifade edilerek, bu tarihten sonra "Batı Çalışma Grubu" adıyla toplantılar yapılmadığı ve toplantının "İç Güvenlik Toplantısı" ismiyle yapıldığı anlatıldı.

Hükümetin istifa ettirilmesinden başka değişikliğin olmadığı bir dönemde toplantının isminin değiştirilmesinin hukuki ve mantıklı bir gerekçesi olamayacağına işaret edilen kararda, BÇG faaliyetlerinin anayasal ve yasal görev ve yetkiler kapsamında kalmadığı, hükümetçe verilen talimat gereği de kurulmadığı, hukuki dayanağı olmadan kurulan BÇG'nin yasal dayanağı olmayan faaliyetlerde bulunduğu vurgulandı.

Gerekçeli kararında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliğinin "hukuk devleti" olarak tayin edildiği vurgulandı ve "Hukuk devleti; insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan devlettir." denildi.

Hukuk devletinin meşruiyetini hukuktan aldığı belirtilen gerekçede, hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı ifade edildi.

Gerekçede, siyasi partilerin kendilerine göre öne çıkardıkları ülke sorunlarına ilişkin farklı çözüm önerileri getirmelerinin, demokratik siyasi yaşamda üstlendikleri işlevin doğal bir sonucu olduğu belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı:

"Bir programın uygulanması vaadiyle demokratik serbest seçimler sonucunda millet tarafından iktidara getirilen siyasi partilerin, siyasi iktidarı kullanma bağlamında siyasi icraatlarda bulunmaları tabiidir. Siyasi partilerin her türlü denetiminin nasıl, kimler ve hangi kurumlar tarafından yapılacağı ile iktidardan uzaklaştırılmalarına ilişkin hukuka uygun, meşru yol ve yöntemler de Anayasa ve yasalarda gösterilmiştir. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına göre, meşru yollarla iş başına gelmiş bir siyasi iktidarın buradan uzaklaştırılması ancak ilgili kurallar çerçevesinde ve yetkisini Anayasa'dan alan kurumlar eliyle olabilecektir. Bu husustaki meşruiyet ve yetki çerçevesi Anayasa'dan, hukuka uygunluktan ve demokrasiden başka bir yerde, başka bir anlayışta aranmamalıdır. Hükümet, devletin siyasal iktidarının yürütme organı olup, onun ele geçirilip yok edilmesi veya çalışmasının engellenmesi durumunda devletin varlık ve güvenliği ile anayasal düzen büyük bir zarar görecektir."

Sanıkların üzerine atılı "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Cebren Iskat veya Vazife Görmekten Cebren Men Etme" suçunun anlatıldığı gerekçede, "Esas itibariyle bu anlayış, bir kültür sorunu ve demokrasiyi özümseyip hazmedebilme meselesidir. Sadece günü geçtiğinde ceza yaptırımlarını uygulayarak veya hukuka aykırı davrandıkları sınırlı şekilde belirlenenleri ceza soruşturması ve kovuşturmasına tabi tutmak suretiyle meşru demokratik sistemin korunabilmesi mümkün olamaz." değerlendirmesine yer verildi.

"SAYISAL DESTEĞİ KAYBETTİĞİ İÇİN İSTİFA ETTİ" SAVUNMASI

Türk Silahlı Kuvvetlerinin anayasal görevinin, prensip olarak harici tehditlere karşı yurt savunmasına hazırlanmak olduğu bildirilen gerekçede, "TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin, müsnet suç yönünden bir hukuka uygunluk nedeni olarak ve Batı Çalışma Grubu'nun kurulmasının dayanağı olarak kabulüne hukuki imkan bulunmamaktadır." değerlendirmesinde bunuldu.

Gerekçede şu ifadeler kullanıldı:

"Somut olayda haklarında mahkumiyet kararı verilen sanıklar ve haklarında soruşturma devam eden diğer faillerin, fikir ve eylem birliği içinde ve bir organizasyon dahilinde atılı suçu işledikleri, hükümetin istifa ettirilmesiyle faillerin eylemleri arasında illiyet bağının bulunduğu, zira uyum içinde çalışan hükümet ortakları DYP ve RP'nin ortaklık protokolünde belirlenen zamandan önce başbakanlık değişimi için faillerin zararlı neticeyi doğuran elverişli hareketlerinin dışında bir neden bulunmadığı, dönüşümlü başbakanlık çerçevesinde Tansu Çiller başbakanlığında kurulacak yeni hükümete güvenoyu vereceğini 283 imza ile milletvekillerinin taahhüt etmeleri nedeniyle 54. hükümetin sayısal desteği kaybettiği için istifa ettiği yönündeki savunmalara itibar edilmemiştir.

Başbakan Yardımcısı katılan Tansu Çilller'in bu konudaki beyanı da göz önüne alındığında hükümet olmanın siyasi sorumluluğu ve ülkenin geleceği açısından istifa dilekçesinde bunun açıklanmamış olmasının neticeyi değiştirmeyeceği anlaşılmıştır."

ÖNCEDEN GİZLİCE İTTİFAK

Gerekçeli kararda "Cebir ve Şiddet Unsurlarına İlişkin Değerlendirme" başlığı altında, 4 Şubat 1997'de Sincan'da tankların yürütülmesi, 28 Şubat 1997'deki MGK toplantısı sonrası yapılan basın bildirisi, 23-24 Ocak 1997'de Gölcük'te yapılan seminerle ilgili tanık Salim Dervişoğlu ve sanık Erol Özkasnak'ın beyanlarıyla 10-11 Haziran 1997'de Genelkurmay Başkanlığı karargahında yapılan brifinglere değinilerek, şu tespit ve değerlendirmelere yer verildi:

"Dava konusu olayda, hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek üzere, bir kısım sanıkların önceden gizlice ittifak etmiş oldukları anlaşılmaktadır.

Bu ittifakın sağlanmasından sonra, amaç suçun 4 Şubat 1997 tarihinde tankların yürütülmesiyle icrasına başlanmasından zararlı netice olan 54. Cumhuriyet Hükümeti'nin başbakanının istifa etmek zorunda bırakılmasına kadar bir süreç halinde planlanıp tedricen uygulandığı, amaç suç bakımından öngörülen neticeye ulaşılmasını sağlayacak çalışmaların tamamlandığı, geriye sadece fiziki kuvvet kullanmaya bağlı maddi cebri içeren hareketlerin kaldığı anlaşılmaktadır.

Esasen yurt savunması ile görevli olan, sahip olduğu teşkilat, teçhizat ve personeliyle uluslararası alanda bile caydırıcı bir gücü bulunan, devlet düzeni dışındaki suç örgütlerinden gelecek saldırılara karşı iç güvenlik kapsamında emniyet ve asayişi sağlamakla görevlendirilen Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup sanıkların kullanabilecekleri cebre karşı, icra organının mukavemet edebilme imkan ve kabiliyeti bulunmamaktadır.

Bu kapsamda; sanıklara yüklenen eylemin kanıtlanan şekliyle 765 sayılı TCK'nin 147. ve 5237 sayılı TCK'nin 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturduğu neticesine varılmış, eylemlerinin neticeyi oluşturmaya elverişli olmadığı ve cebir, şiddet içermediğine ve hükümetin kendisinin rızası ile istifa ettiğine ilişkin olarak ileri sürülen savunmalara itibar edilmemiştir."

Gerekçede, suçun eksik veya tam teşebbüs aşamasında kalmayıp, neticenin meydana gelmesi nedeniyle tamamlandığının mahkeme tarafında kabul edildiği bildirildi.

Gerekçeli kararda, suçun işlenişinde fiiliyle egemenlik kuran kimselerin müşterek fail olarak sorumlu tutulacağı vurgulanarak, "Somut olayda sadece 7 Nisan 1997 tarihli toplantıya katılıp görüş beyan eden sanıkların amaç suça iştirak iradelerinin bulunmadığı ve icrai hareketlere de katılmamaları nedeniyle eylemlerinin ittifak suçuna sonradan dahil olma niteliğinde bulunduğu mahkememizce kabul edilmiştir." ifadelerine yer verildi.

28 ŞUBAT KARARLARININ MERKEZİ GÖLCÜK

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığından gönderilen Genelkurmay 1997 yılı tarihçesinde, 22-24 Ocak 1997'de, Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bir seminer yapıldığı, 24 Ocak 1997 Cuma günü Gölcük Donanma Komutanlığında genişletilmiş aylık komutanlar toplantısına Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı, ordu komutanları, Harp Akademileri Komutanı, Donanma Komutanı, ilgili Genelkurmay J Başkanları, daire başkanları, Adli Müşavir ve ilgili personelin katıldığı kaydedildi.

Bu toplantıda, "İç Güvenlik Harekat Değerlendirmesi" hakkında Tuğgeneral Kenan Deniz, "Psikolojik Harekat Değerlendirmesi" hakkında Kurmay Albay Oğuz Kalelioğlu, "İç İstihbarat Değerlendirmesi" hakkında Tümgeneral Fevzi Türkeri'nin bilgi arzında bulundukları belirtilen kararda, resmi ve yasal program dışında başka şeyler görüşüldüğü de belirtildi.

Kararda, Gölcük Donanma Komutanı Salim Dervişoğlu'nun 13 Ocak 2001'de katıldığı bir televizyon programında yaptığı konuşmada, toplantıda "ülkedeki laiklik ihlali konusunda herkesin kendi görüşlerini söylediğini, memleketin içinde bulunduğu durum ve karşı karşıya bulunulan sıkıntıların görüşülüp istişare edildiğini, 'Hareket tarzı ne olabilir?' sorusunun sorulduğunu ve yasal ortamlar içinde bu konuların dile getirilmesinin kararlaştırıldığını" aktardığı ifade edildi.

Buna göre Dervişoğlu, katılan herkesin tamamen hemfikir olduğunu ve aynı teşhis üzerinde birleştiklerini, 28 Şubat kararlarının merkezinin Gölcük'te yapılan seminer ve toplantı olduğunu da söyledi.

Batı Çalışma Grubu oluşturulduğu dönemde Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olan sanık Erol Özkasnak'ın da aynı programa telefonla katılarak meşru hükümetin kanunlara aykırı işlemler yaptığını, Cumhuriyetin temellerinin sarsılmak istendiğini söyledi. Özkasnak ayrıca her şeyin Genelkurmay Başkanının kontrolü ve komutasında cereyan ettiğini de bildirdi.

Dervişoğlu ve Özkasnak'ın, bir suç isnadı olmadan özgür bir ortamda bu beyanları paylaştığı belirtilen gerekçeli kararda, Gölcük'te yapılan toplantıda meydana gelen oluşumun, icra hareketleri başlamadan önce amaçlanan suçun işlenmesine ilişkin bir ittifakı içerdiği ve suçun hazırlık hareketi olduğu, gerçekleştirilen faaliyetlerin de 54. Hükümet'in cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme suçunun icra hareketleri sayıldığı vurgulandı.

Gerekçeli kararda, hakkında mahkumiyet kararı verilen eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın, Batı Çalışma Grubu (BÇG) kurulduğu dönemde 1997'de Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığı, BÇG'nin karargahta kurulmasından, belgelerinden ve faaliyetlerinden haberinin olmamasının düşünülemeyeceği belirtildi.

Sanığın, Genelkurmay Başkanı olarak 23-24 Ocak 1997'de Gölcük'te yapılan toplantıya katıldığı, Sincan'da tankların yürütülmesi eyleminin hükümete yönelik bir gözdağı şeklinde yorumlanması nedeniyle bu konuda dönemin Başbakanı'na ve Hükümete karşı Genelkurmay Başkanı'nın herhangi bir şekilde bilgi vermemesi, basında çıkan haberlerin doğru olmadığı yönünde bir açıklamasının olmaması nedenleriyle tankların yürümesi olayından bilgisinin olmadığının düşünülemeyeceği kaydedildi.

Sanıklardan Çevik Bir'in, BÇG'nin kurulması, faaliyetleri, brifingler, eylem planları ile ilgili tüm işlemlerin Genelkurmay Başkanı olan sanığın bilgisi dahilinde kurulduğunu ve faaliyet yürüttüğünü beyan ettiği hatırlatılan gerekçeli kararda, suç tarihinde adli müşavir olan sanık Muhittin Erdal Şenel'in de "BÇG'nin Genelkurmay Başkanı'nın talimatı olmadan kurulamayacağı" yönündeki beyanları aktarıldı.

Güven Erkaya'nın, "Genelkurmay Başkanı'na BÇG'nin kurulmasını kendisinin teklif ettiği ve onun da kabul ettiği" yönündeki beyanına da yer verilen gerekçeli kararda, sanığın kendi imzasını taşıyan "Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları" konulu belgenin bulunduğu vurgulandı.

Tüm sanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın BÇG'nin kurulması ve faaliyetleriyle ilgili bilgisinin olmadığı yönündeki tüm savunmalarına itibar edilemeyeceği belirtildi.

Gerekçeli kararda, "BÇG'nin kurulması ve devamındaki faaliyetlerin, Genelkurmay Karargahındaki ve bizzat Genelkurmay Başkanı'na bağlı karargahta, görevli başkanların katılımı veya personel görevlendirilmeleriyle yapıldığı, düzenlenen brifing ve toplantıların basına yansıdığı, brifingleri ülkede yaşayan herkesin duyduğu, dolayısıyla Genelkurmay Başkanı'nın bundan haberdar olmayacağının düşünülemeyeceği" sonucuna varıldığı kaydedildi.

Genelkurmay karargahı içerisinde ayrı bir birim kurulduğu, bu birimin uzunca bir süre faaliyetine devam ettiği, personel görevlendirildiği, sürekli Genelkurmay'a tüm askeri birliklerden raporların geldiği anlatılan gerekçeli kararda, Genelkurmay'da görevli 2.Başkan Çevik Bir'in emriyle neredeyse tüm ülkedeki kamu kurumları, camiler, ticari kuruluşlar gibi birimlerde görev yapanlarla ilgili bilgi belge istendiği, bunların Genelkurmaya gönderilmesiyle ilgili özel bir yönerge çıkarılarak rapor sisteminin düzenlendiği ifade edildi.

Düzenli olarak haftalık toplantıların yapıldığı, toplantılara personel görevlendirilmesi hususlarından TSK'nın başındaki kişinin bilgisinin olmamasının düşünülemeyeceği belirtilen gerekçeli kararda, "Şayet bilgisi yoksa bu durumu öğrendiğinde ilgililer hakkında yasal işlem de başlatmaması hususu ve dosyaya yansıyan diğer bilgi ve belgeler bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın savunmalarına itibar edilemeyeceği, 54. Hükümetin düşürülmesine yönelik tüm faaliyetlerden sanığın bilgisinin olduğu ve bu suça iştirak ettiği konusunda mahkememizde tam bir vicdani kanaate varılmıştır." tespitleri yapıldı.

SANIK ÇEVİK BİR'İN EYLEMLERİ

Davada hakkında mahkumiyet kararı verilen sanıklardan Çevik Bir'in de suç tarihinde Genelkurmay 2. Başkanı olarak görev yaptığı, 23-24 Ocak 1997'de Gölcük'te yapılan toplantıya katıldığı, yine Sincan'da tankların yürütüldüğü dönemde görevinin başında olduğu ve tankların plansız yürütülmesinden önce bilgi sahibi olduğu belirtildi.

Gerekçeli kararda, sanığın 4 Nisan 1997 tarihli Çalışma Grubu Oluşturulması konulu, 6 Mayıs 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Batı Harekat Konsepti konulu belgelerdeki imzaların kendisine ait olduğunu kabul ettiği, 29 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Rapor Sistemi konulu belgenin ve eklerinin doğru olduğunu söylediği vurgulandı.

Sanık Çevik Bir'in ayrıca, 27 Mayıs 1997 tarihli BÇG Batı Eylem Planı'nın dağıtım gereği yerlerine gönderme yazısını kendisinin imzaladığını kabul ettiği aktarılan gerekçeli kararda, sanıkların eylemlerinin cebir ve şiddet içerikli olduğunun anlaşıldığı ve amaç suçu gerçekleştirmek kast ve iradesi ile hareket ettikleri belirtildi.

Gerekçeli kararda, Çevik Bir'in, BÇG'nin kurulmasından yapılan tüm faaliyetleriyle ilgili bilgi sahibi olduğu ve bizzat faaliyetlerin yapılması ve diğer teşkilat şemalarının kurulmasına kadar tüm işlemlerin sanığın emriyle yapıldığı aktarıldı.

Çevik Bir'in savunmasında, "BÇG'nin, hükümeti düşürmek için değil, Milli Güvenlik Kurulu'nun aldığı kararlar doğrultusunda MGK'nın emri ve Başbakanlığın ve Hükümetin kendilerine yazdığı yazılar doğrultusunda kurulduğunu" söylediği hatırlatıldı.

Gerekçeli kararda, ancak 28 Şubat MGK kararları ile ilgili alınan tavsiye kararları sonrasında 54. Hükümetin Bakanlar Kurulu tarafından TSK'ya kararların gereğinin yapılması konusunda herhangi bir yazı yazılmadığı, emir, direktif verilmediği, 14 Mart tarihli Başbakanlık genelgesi ile açık ve gizli bir görev verilmediği vurgulandı.

Kararda, bu konuyla ilgili bir kanun, tüzük, yönetmelik gibi bir düzenleme de yapılmadığı belirtilerek, "Sanık savunmasında Başbakanlığın ve hükümetin TSK'ya yazdığı yazıdan bahsetmiş ise de bu konuda yazılmış bir yazının olmadığı da anlaşılmıştır." ifadesine yer verildi.

Gerekçeli kararda, "BÇG'nin suç tarihi itibarıyla mevcut Anayasa ve diğer kanunlarda öngörülen yasal bir dayanağının bulunmadığı, sanığın kendi görev ve yetkisi kapsamında ve askeri hizmete ilişkin bulunmayan, 54. Hükümeti düşürmek için kurulduğu, toplantıların amaç suçu gerçekleştirmek kastı ve iradesi ile icra edildiği, belgelerde de bu durumun açıkça yazdığı"na ilişkin tespit yapıldı.

HÜKÜMET DÜŞTÜKTEN SONRA GİZLİLİK KALKTI

Gerekçeli kararda, BÇG'nin faaliyetleri sonrasında, 54. hükümetin 18 Haziran 1997'de istifa etmek zorunda kalmasının ardından, BÇG'nin yazışmalarında ve mesaj formundaki gizlilik derecesinin "gizli"den "hizmete özel" gizlilik derecesine düşürüldüğü, 8 Mayıs 1997-16 Haziran 1997 tarihleri arasında yapılan 9 adet toplantının "BÇG" adı altında, hükümetin istifa ettirilmesinden sonra ise "İç Güvenlik Harekat Toplantısı" adı altında yapıldığına işaret edildi.

Gerekçeli kararda, sanık Çevik Bir'in, BÇG'nin faaliyetleri ve sonrasında 54. Hükümetin istifa ettirilmesi ile sonuçlanan sürece "postmodern darbe" sözünü bizzat kullandığı ve bu şekilde bu dönemi ifade ettiği de yer aldı.

ÇETİN DOĞAN'IN EYLEMLERİ

Mahkumiyet alan sanık Çetin Doğan'ın ise suç tarihinde, Korgeneral rütbesi ile Genelkurmay Harekat Başkanı olarak görev yaptığı belirtildi.

Gerekçeli kararda, sanığın, amaç suç yönünden görev bölümü olarak kendisine verilen Bakanlar Kurulu'nca, silahlı kuvvetlere 28 Şubat kararlarının uygulanması konusunda bir emir talimat olmamasına rağmen BÇG'nin kurulması ve faaliyetleriyle ilgili toplantılara katıldığı, BÇG'nin başkanı olarak aktif görev aldığı belirtildi.

Sanığın BÇG'nin tüm faaliyetlerden haberdar olduğu vurgulanan kararda, "Sanığın BÇG'nin Başbakanlık veya Bakanlar Kurulu tarafından verilen bir talimatla kurulmadığını bilmesine ve çalışma içeriğinin de hükümeti düşürmeye yönelik olduğunu görmesine rağmen diğer sanıklarla iştirak iradesi içerisinde ve fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, atılı suça iştirak ettiği, brifinglere katkı sağladığı, irade beyan edebilecek ve karar alacak konumda bulunduğu, verilen emirlerin ve yapılan işlemlerin amaç suça yönelik olduğunun kendisi tarafından bilinebilecek durumda olduğu sonucuna varılmış, savunmasına itibar edilmeyerek mahkumiyetine karar verilmiştir." değerlendirmesinde bulunuldu.

"ERBAKAN'A İSTİFA ETMESİ İÇİN HABER GÖNDERDİ"

Gerekçeli kararda, hakkında mahkumiyet kararı verilen dönemin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri emekli Orgeneral Erol Özkasnak'ın, BÇG'nin oluşturulması için sanık Çetin Doğan ile resmi yazışmalar yaptığı ifade edildi.

Özkasnak'ın, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in başkanlığında 07 Nisan 1997'de yapılan "Hükümete muhtıra verilmesi, sıkıyönetim ilan edilmesi, hükümetin devamını önleyecek tedbirlerin" görüşüldüğü toplantıya katıldığı belirtilen gerekçeli kararda, Özkasnak'ın hükümet aleyhine yürütülen illegal faaliyetler kapsamında, yakınları aracılığıyla dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın istifa etmesi için haber gönderdiği aktarıldı.

Sanığın katıldığı bir televizyon programında, "Ben de bu faaliyetler içerisinde üzerime düşen rolü oynayan veya rol verilen bir kişiyim. Bu post-modern darbe, tereyağından kıl çeker gibi eski darbelere benzemeyen bir şekilde, hiç kan akıtmadan, hiç kimseyi üzmeden, gayet usulüne uygun bir şekilde demokratik uygulamalarla, MGK tarafından da benimsenerek, devletin başındaki en büyük insandan ilgili bakanlara kadar hepsi de dahil edilerek, hatta halkımızın ortak edilerek sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla, çok başarılı bir şekilde yürütülen bir süreçtir." değerlendirmesini yaparak, 28 Şubat sürecinde rol aldığı ve bunu bir darbe olarak kabul ettiği vurgulandı.

Bu kapsamda Özkasnak'ın "54. Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek" suçuna iştirak ettiği sonucuna varıldığı belirtilerek, sanığın cezalandırılmasına hükmedildiği ifade edildi.

Kaynak (https://www.ntv.com.tr/turkiye/son-dakika28-subat-davasinin-gerekceli-karari-aciklandi,RGV9K9OTmEqFipxPkl7e5A)

NTV 04.07.2018