fatih kısaparmak balon baskılı balon ‘Derin devlet’ emriyle yazanlar, böyle bocalarlar! || Ali Karahasanoğlu - Vakit - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : ‘Derin devlet’ emriyle yazanlar, böyle bocalarlar! || Ali Karahasanoğlu - Vakit


FarukARSLAN.
02-16-2009, 05:26
Devlet gazetesinin başyazarı, 1997 yılındaki bir andıçlama olayı ile İbrahimŞahin ifadeleri üzerinden yapılan yayınlar arasında benzerlik kurmuş!
Her iki olayı da, “andıç” olarak takdim etmiş!
Görüyorsunuz değil mi, 1960’da, daha toy bir delikanlı iken, darbecilerin Anayasa hazırlama komisyonuna seçtiği Oktay Ekşi, “Derin devlet”e her fırsatta nasıl da selam çakıyor!
“Ben buradayım.Emrinizdeyim. Yeri gelir, yalan ifadeleri gerçek gibi yazarım.. Yeri gelir, gerçek ifadeleri, ‘yalan’ diye takdim eder, üzerinde şüpheler oluştururum. Ben her zaman sizin emrinizdeyim” diyor!
Hayır soyut iddialarla Oktay beyi suçlayacak değilim. 1997’deki kendi yazısına, özeleştiri yapıyor gibi görünerek getirdiği açılımlardan dolayı “Bak sen de kabul ettin” diyerek kısır tartışmalar içine girecek değilim.
Çünkü şu anki Oktay beyin yeni iddiaları, eski iddiaları ile paralel zaten..
Aynı yerde duruyor Oktay bey.
1997’de nerede duruyordu ise, 2009’da da aynı yerde duruyor!
O gün de derin devletin sözcülüğünü yapıyordu..
Bugün de yine aynı derin devletin sözcülüğünü yapıyor!
O günkü konjonktürde, derin devletin isteği üzerine, masum insanlara suçlama getirmek gerekiyordu.. Oktay bey bu vazifeyi yerine getiriyordu.
Bugünkü konjonktürde ise, yine aynı derin devletin isteği ile, “derin devlet oluşumları”nı örtbas etmek gerekiyor.. Oktay bey de şimdi, bunun için uğraş veriyor!
“Her iki olay da andıçtır” diyerek bile, derin devletin hizmetinde bulunmuş oluyor!
Tesbitimizi yaptık. Ama bunun haklılığını da ispatlamamız gerekir..
Nasıl oluyor; hem bir sanığın ifadesini yayınlamak, hem de yayınlayanı suçlamak, “derin devlet” hizmeti oluyor, açıklayalım..
Sakık ifadelerinin yayınlanması ile Şahin ifadelerinin yayınlanması arasındaki farkı sıralarsak, “derin devlet hizmeti” de, tüm çıplaklığı ile ortaya çıkacak zaten!
1997’de, ŞemdinSakık yakalandığında, Çevik Bir kartel gazetelerine talimat göndermişti: “Sakık’ın ifadesi olarak, PKK’nın işbirliği içinde olduğu gazete ve gazetecileri manşetten vereceksiniz!”
Hürriyet, Sabah,Milliyet de “Emredersiniz” diyerek hazır duruşa geçmiş, Oktay Ekşi fazladan, “Alçakları tanıyalım” diyerek, Sakık’a ait olduğu ileri sürülen, ama belgesi gazetecilere verilmeyen hayali ifadeleri gerekçe göstererek, bazı gazete ve gazetecileri suçlamıştı. Bazı gazete ve gazetecilerin PKK ile işbirliği yaptıklarını iddia etmişti.
O tarihte, suçlanan gazeteler arasında, Akit de vardı.
Belli ki, Çevik Bir, derin devlet işleyişine engel olarak gördüğü Akit gazetesini, kamuoyu vicdanında suçlu gibi göstermek için, kartel gazetelerini kullanıyordu..
Onlar da kendilerini kullandırtıyordu.
Sonradan ortaya çıktı ki, Hürriyet ve diğerlerinin manşetten kullandıkları ifadeler, Sakık’a ait olmayan, ÇevikBir’in kendi kafasından uydurduğu iddialardı!
Peki Şahin olayında aynı durum mu var?
Hayır..
Sakık’a ait olduğu iddia edilen ifadelerin hiçbir yazılı metni yok iken, Şahin’de ise, kendisi zımnen yalanlasa bile, ortada avukatın da imzaladığı bir belge var!
Bir başka farklılık; Sakık olayında, “bir üst düzey komutan”ın talimatı vardı.. Talimatı görünce, “gazeteci ahlakı” taşıyan en tecrübesiz basın mensubu bile, hemen tepki vermeli idi.. Vermediler. “Emredersiniz” dediler..
Oysa İbrahimŞahin olayında, bir üst düzey yetkilinin, bir bürokratın emri ile haber yapılması sözkonusu değil. İsteğe bağlı olarak haber yapılmış.
Sakık olayında birden fazla gazeteye servis yapılmıştı. Birbirine rakip gazetelere bile aynı anda servis yapılması, yine gazeteci refleksi ile hareket edecek bir basın mensubunu, hemen “şüpheli durum” alarmına geçirmesi için yeterli idi.. Ama Hürriyet de, Sabah da, o refleksi göstermedi..
Şahin haberinde ise, bir gazete, kendi araştırması ile o ifadeleri temin etti. Kimse o gazeteye, “Bu haberi yayınlayacaksın” demedi!
Bir başka fark; Sakık’a ait olduğu ileri sürülen ifadelerin doğru algılanmasına sebeb olabilecek ek delil, karine türünden hiçbir belge yoktu..
Şahin’in ifadelerinde ise, en azından “görünür gerçeklik” diyebileceğimiz bazı delillerin varlığı ortada.. Şahin kısmen kabul edip, kısmen reddetse de, bahsi geçen görüşmelerle ilgili teknik kayıtların varlığı ortada.. Teknik takip neticesinde elde edilmiş belge ve bilgilerin mevcudiyeti sözkonusu..
Dolayısı ile, Sakık olayı ile Şahin olayını birbirine benzetmek, bu açıdan da büyük bir hata.. Ama ne yaparsınız; “derin devlet” istiyor, Oktay bey de yazıyor! Tutarlılık aramaya gerek yok ki!