fatih kısaparmak balon baskılı balon Adalet,Kardeşlik ve Siyaset... - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Adalet,Kardeşlik ve Siyaset...


Tuğrul Paşa
03-03-2011, 12:12
İslam tarihinde sıkça vurgu yapılan saygı ,muhabbet,sevmek gibi kelimelerle ifade edilen sevgi duygusu, insanlar arasındaki dayanışma ve kaynaşmasının en önemli faktörü ve dolayısıyla toplumsal hayatın kurulması ve kuvvetlendirilip inşa edilmesinin temel şartı olduğu için Kuran-ı Kerim'de ve hadislerde bütün müslümanların kardeş olduğu belirtilerek onlar arasında güçlü bir sevgi bağı kurulması öngörülmüştür…

Farabi derki; " bir ülkenin ferdlerini ve nesillerini bir araya getirip kaynaştıran en önemli gücün sevgi" olduğunu belirtir. Farabi’ye göre toplum muhabbet ve sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar. Sevgi ya doğal ve kendiliğinden olur (ana babanın evladını sevmesi gibi) ya da iradesi tam oturmuş kişilerde vuku bulur. Fıtrat olarak sevgi’ye ve muhabbete sahip olan ferd'ler baktığımızda; evvela ALLAH (c.c)'a iman olmak üzere insanların ortak inançlarda ve (adalet, doğruluk, dürüstlük, cömertlik, edep,ar, haya gibi) faziletlerde birleşmeleriyle mümkündür. Bu sebeple birbirini seven ülke insanları, kendilerinkiyle birlikte sevdikleri diğer insanların fayda ve mutluluklarını da düşünürler. Böylece aralarındaki birlik ve kaynaşma,muhabbet daha da artar. Buna karşılık birbirini sevmeyen ferdler, birbirinin menfaatini ve mutluluğunu da talep etmezler…

Gazali ise kardeşlik ve muhabbet mevzusunu daha derinlemesine ele alır ve şunları ifade eder yazıtlarında bolca…
" İnsan hususi olarak kendisini ve kendi mevcudiyetinin devamını sağlayan şeyleri, ikinci olarak da kendisine iyilik ve izzet-i ikramda bulunanları sever." Bu sebeple gerek Kuran'da gerekse hadislerde sevginin,muhabbetin gelişip olgunlaşıp çoğalması için insanların birbirlerine iyilik ve izzet-i ikramda bulunmaları emredilmiştir. Muhabbetin ulvi olarak en yüksek derecesi ise, bu tür "ben" merkezli anlayışı aşarak başkasını, ondaki iyilik, erdem, güzellik ve dusturluk gibi üstün nitelikler sebebiyle sevmektir. Bu şekilde insanda sevgi, maddi olanı sevmekle başlar, manevi olanı sevmekle gelişip en tepe noktaya ulaşır. En yüksek mertebede olan sevgi ise ALLAH sevgisi ve ALLAH için sevgidir. İslam’ın yüksek ahlakında "ALLAH için sevgi" ifadesi aynı zamanda karşılıksız sevgiyi ifade eder…

İnsanlar arasında temel esas olan muhabbet ve kardeşlik olduğuna göre, herhangi bir haklı sebebe dayanmaksızın herhangi x bir kimseye karşı düşmanlık duygusu besleyip düşmanca davranmanın İslam’ın yüksek ahlakının bize öğretileri ışığı penceresinden baktığımızda;bu davranış ve oluşumların asla onaylanamayacağı kadar açık ve net olduğunu da pekala görebilmekteyiz…

Bir Millet’te sevgi ve muhabbetin çoğalması için, Hak’kın,adaletin gerçekleşmesi ve haksız güç kullanımının ortadan kalkması ve huzurun tesis edilmesi ancak o toplumda yönetimin faziletli erdemli insanların elinde bulunmasıyla mümkün olur. Onun için Farabi, hakikatleri anlamakta bizlere yol gösterircesine izah etmek için şu anlamlı cümleyi ifade eder: " Faziletli erdemli insan vefat ettiği veya öldürüldüğü zaman insanlar ona ağlamasın; asıl onu kaybeden ülke halkına ağlasın!"

Şüphesiz, hem bireysel hem de iktisadi olarak soysal hayat açısından İslam'ın ideal ve örnek insanı Resul efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Mükemmel bir anlatım ve ikna kabiliyetine sahip olan Resul efendimiz, kısacık ömrü boyunca yalnızca gerçeği söylemiş,hakikatin yılmaz savunucusu olmuş ve söylediklerini harfiyen kendi fani hayatı boyunca da tatbik eylemiştir. O,yaratılmışların en hayırlısı ,yüceler yücesi mübarek insan daima tatlı dilli, güler yüzlü ve toleranslı olmuş; bununla beraber sözlerini saygı ve muhabbet ile dinletmeyi de başarmıştır…

Kibirlenmekten nefret eder yeni tabirle kendini büyük görme hastalığı olan narsist düşüncelerden tertemiz arınmış yüksek duygulara sahip olduğu gibi kibirle imanın bir kalpte birleşemeyeceğini bol bol ifade ederdi.Hiç kimseye karşı ululuk taslamadığı gibi hiçbir faniye de kutsiyet atfetmezdi. Amma velakin İslam düşmanları karşısında da asla ezilip küçülmediği gibi pısırık hiçbir politika yada eylemin içinde de olmazdı. Merkezi yada ferdi otoritesini sürdürmek için yapay ve zoraki tedbirlere başvurmaz;toplum meclislerinde boş bulduğu münasip bir yere otururdu…

Dalkavukluktan,riyakarlılıktan,ikiyüzlülükten nefret ederdi. Şahsına kutsiyet atfedilip (haşa) Tanrı gözüyle bakılmasına asla razı gelmezdi.Neticede kendisinin de bir beşer olduğunu, sadece ALLAH'ın korumasıyla olası oluşacak hata ve günahtan kurtulabileceğini hiçbir kaygıya kapılmadan samimiyetle söylerdi.Efendimiz (a.s)’in bizlere örnek olarak, erdemli örnek faziletlerinden biri de kendisini ferdi olarak kanunlar üstü görmemesidir…

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in birkaç ayet’inde Resul efendimizin, muhtemelen küçük insani yanılgıları sebebiyle nazikçe uyarılmıştır.Ki bu ayeti kerimeler onun bir Tanrı yada İlah gibi (haşa) tevdi edilmemesi gerektiğini göstermesi açısından da çok mühimdir. Lakin bundan daha ehemmiyetli olanda şudur; Peygamber efendimiz (a.s) bu ayetleri, en düşük bir komplekse yada ego’ya kapılmadan, büyük bir içtenlikle ümmetine okumuş, duyurmuş; daha ötesi bilumum sohbet ve namazlarda okunmasına özellikle izin vermiştir. Tarihte kendisini eleştiren sözleri/ayetleri okumayı ibadet sayacak kadar ahlakta ve fazilette yücelmiş efendimiz kadar erdem sahibi olan bir başka ferd yada birey yoktur. İşte bu sebepten dolayı o mübarek insan,bütün insanlığa örnek, alemlere rahmettir…

Önümüzde böyle eşsiz ve kusursuz bir destansı rehber Efendimiz (a.s) var iken, başka yapay rehberler aramakta asıl gayedeki hikmeti yok eder...
Malcolm X’in derin mana içeren şu cümlesini yeri gelmiş iken burada yazmak elzem oldu;"Ben gerçeğin peşindeyim, kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil." Derin mana içeren bu deyiş’ten yola çıkarak şahsen aciz bir fani olarak yaptığım eleştirilerin de hakikati bulma yolunda bir yolculuk olarak algılanmasını isterim. Nitekim bu anlama yetisine müessir olmak üzere Hz. Peygamber (s.a.v), "Cihadın en üstünü, zalim hükümdar,haksız yönetici karşısında hakkı söyleyip adaleti savunmaktır" diyerek alenen buyurmuştur…

Saygıyla muhabbetle kalınız...

Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/adaletkardeslik_ve_siyaset-t32050.0.html;msg164013;topicseen#msg164013#ixzz1F WfZwb3z

Tuğrul Paşa
05-06-2011, 22:42
Patron – işçi münasebetleri , insani münasebetlerden, işçi hakları da insan haklarından ayrı olarak değerlendirilmemelidir.
İslam'ın genel kriter ve gayeleri de belli bir kesimin mutluluk veya sıkıntı içinde olması değil, toplumun bütünüyle gelir/gider dengesinin ve sıkıntının elbirliğiyle ve hakkaniyetli bir şekilde paylaşılmasına yöneliktir...

Diğer yandan işçi-patron münasebetlerinin düzelmesi ve iyileşmesi, yalnızca hukuk kuralları ve müeyyideleriyle sağlanabilecek çok basit bir konu değildir. Hukuksal ilişkilerin dinsel ve ahlaki açıdan sağlam bir zemine oturtulması, bu kuvvetli zeminde olgunlaşması, toplumda sağlam kaidelere dayalı bir hakkaniyet ve adalet ölçüsünün yerleşmesi de gerekir. Bu şekilde olunca hem tarafsız ve adaletli kriterlerin hakim olduğu hukuksal düzenlemelere hem de yetişmiş kalifiye, inançlı, eğitimli, mesuliyet sahibi, fedakar insan unsuruna eşit derecede ihtiyaç elzemdir...

Bu sebeple de İslam'ın dünyevi hayata ve insan münasebetlerine yön ve mana veren prensiplerinin kabullenilip dinin şeklen ve şemalen bir bütün halinde ferdin vicdanını, şahısların ve toplumun hayatını bütünüyle kuşatması, işçi-işveren münasebetinin karşılıklı saygı, sevgi , hakka,hukuka dayalı sağlam bir zemine kavuşması yolunda çok önemli bir merhaleyi teşkil eder...

İslam terminolojisinde, işçinin hak ettiği aş,iş,ücret cihetinden muhafaza edilmesi, zaruri olan temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda hak ediş ücreti alması gereği, çok düşük ücretle çalışmaya zorunlu hale getirilmesi,işçilerin olası bir takım mağduriyetinin giderilmesi, ücretin adaletli ve hakça olması, çalışma şartlarının iyi olması, çalışma zamanı ve iş emniyeti ehemmiyeti bakımından işçinin muhafaza edilmesi, işçinin temel hak ve özgürlüklerinin işveren tarafından güvence altında tutulması gibi konular üzerinde tafsilatlı olarak hassaten durulmuş, içinde bulunulan durum ve şartlara göre birtakım tavsiye ve düzenlemeler her daim gündeme getirilmiştir...

İslam hukukunda bu vb antlaşmaların mahiyet, sebep/sonuçlarının tartışılması ile amaçlanan hedef, ilgili antlaşmaların şart ve mahiyetlerini taraflar arasındaki güç dengesine tek taraflı olarak terketmenin olası endişelerini önlemek, insanların birbirlerini bu sebepten dolayı zarara uğratmasına ,haksız kazanç sağlamasına ve haksızlık etmesine mani olmak, antlaşmada karşılıklar arası düzgün dengeyi korumaya yönelik çalışmak olarak gösterilmiştir…

Ki zaten böyle olunca, İslam'ın hukuk dairesine baktığımızda; sadece işçiyi tek taraflı bir şekilde korumaya yönelik değil, ilgili antlaşmanın her iki tarafını da (işçi-patron) korumayı amaçlayan ön tedbirlerin alınmak istendiğine dikkat ettiğini görmüş oluruz...

Saygıyla,muhabbetle...


Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/arslan_asgari_ucret_kolelerin_ucreti-t33825.0.html;msg171808;topicseen#msg171808#ixzz1L bCtuK9E

Tuğrul Paşa
05-08-2011, 18:24
Bir grup varki;Sadece Gülen ve Erdoğan için değil, Müslüman toplumu biçimlendirip güç ve iktidar hevesiyle iktidarın nimetlerinden faydalanmak için Demirel'i de ,Ecevit'in peşinden vakti zamanında koştukları gibi Müslüman toplumu yetmiş yedi fırkaya bölmekte herhangi bir sakınca görmemektedirler...
Müslüman'ların refleksleri ve zaaflarından yararlanıp gücün ve iktidarın yanında olmuşlardır.Hakkın ve Adaletin yanında pek olamamışlardır...

Hocasından cemaatine siyaset devlet adamına kadar Müslümanların feryadlarına ses vermedikleri gibi Dini istedikleri gibi siyasete alet edip Müslümanların içine truva atı sokmuşlardır.Sonra ;"en iyi müslüman biziz" demişlerdir.Bu haksız tutum karşısında itiraz edenlere de "kötü müslüman" (O da ne demekse) kendilerini Mürşid ilan etmişlerdir!!!
Müslümanlığı geçmişte Menderes'e oy vermekle eş değer tutan bu İyi Müslümanlar, orta vadede Ecevit ve Demirel'e toz kondurmadıkları gibi bugün ise Gülen Hoca ve AKP'nin yanlışlarını dile getirenleri küfürbaz ilan edip sövgü'den bahsedebileceklerdir.Daha da ileri gidip bugün;Gülen ve Erdoğan hakkında tek satır eleştiriyi bile Müslümanlar arasında "tefrika" görüp İnsanların imanını manavdan kilo ile elma alıp verir gibi sorgulama aymazlığına düşeceklerdir...

Evet,bizde ağacı meyvasından tanırız...
Ağaç kötü değil,meyvası çürük'tür...
Bu ağaç genelde bu tip ikiyüzlü Müslüman yetiştirmiyor ama arada sırada bunlar gibi kaçan koruk öğrenciler misali gibi para ve rant meraklısı laf cambazlığından başka hiç bir şey bilmeyen kibirli ve bencil, "en önde ben gözükmeliyim,arpadan hisseyi kapmam gerekir " diyen tipleri azda olsa kısmen aramıza sokabliliyor.
Amma biz bu tipleri;"yanlış bile olsa desteklediğim partime,liderime söz söyletmem" diyen ağızlardan tanıyoruz."Onlar ne yapmışsa,ne demişse doğrudur" diye Biat edip haksızlığın karşısında dut yemiş kilitlenmiş ağızlardan dolayı da geçde olsa farkedebiliyoruz...

Samimi Müslümanlar;herhangi bir topluluk içinde haksız bir tutumla karşılaştıkları zaman;Zaliminin karşısında dimdik dururlar.Elleriyel,gönülleriyle imkanları nispetinde zalimlere meydan okurlar.Ama bunlar; her daim güç ve iktidarın (adı akp,dp,dyp,dsp olsun hiç farketmez onlar için) bekçiliğini ve kollayıcılığını yaptıklarından oterite'den izin almadan tek kelime bile söylemezler.Kötülüklerin ayıplarını, yanlışlarını anlatmazlar.Edebiyle ve dusturuyla bu haksızlıkları,ikiyüzlülükleri anlatanları sevemedikleri gibi hristiyanla bile diyalok yapabilirler ama bu insanları "Yüzsüz" görüp Müslüman'lıktan çıkaran bu tiplerin asıl edepsizlerin olduğudur...

Küçük olsun benim olsun,yanlış olsun benim tayfa'dan olsun,hırsız olsun bizim takımdan olsun zihniyetinin getirdiği en tehlikeli nokta'larının en ağırı ;bizim gibi düşünmeyen,bizim biat ettiklerimize eleştiri yapan herkes, "Zındık"tır mantığı bırakın Müslümanını insanlığın bittiği son noktadır.Ne olursanız olun ama önce karşınızdakinin de insan olduğunu önce bunların öğrenmesi gerektiğidir.Herkes hata yapabilir ama bunlar hata yapmaz!
"Ben böyleyim ,ben mükemmelim" demek yada böyle bir hava meydana getirmek beşeri bir olgu olmamakla birlikte Şeytan kibrine ateş odunu taşımaktır...

Herşey/herkes görüldüğü kadar masum değildir...
Nasihatim ve tavsiyem kendime olmakla birlikte, karşı mahalle'de oturanlaradır...

Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/gulen_ve_erdoganin_sucu_ne-t30804.15.html#ixzz1LlqzLi00

Tuğrul Paşa
06-28-2011, 22:07
Kürt Ergenekonu denilen kirli ve karanlık ilişkilerin üzerine gidilmediği müddetçe bizler daha çok bu tiyatroları hep birlikte acı ile seyrederiz...
Ahmet Türk boşuna demiyordu (!); Binler ile ifade edilen "meçhulü failler " davasını unutmaya hazırız.Jitem'ci katilleri de aklamaya hazır olduklarını gözü yaşlı anaların gözlerinin içine bakarak utanmadan , hayasızca sarf etmişti.Tüm bunlar belli ki asla boşuna değildi.Tüm katillerin ve onların işbirlikçilerinin muhakkak bir B PLANI vardı.

Ergenekon ve Silivri haydutlarının da destekleyip güvendikleri olası ikinci plan bu olsa gerek.Anlaşılan o ki; bu planda Kürtlerin nevi şahsında Türklerde birer piyon olarak kullanılmaya çalışılmaktadır.Neydi o plan?
Ergenekon haydutlarının chp’den, Balyozcuların mhp'den,kck'lı apocularında bdp'den aday gösterilmesi "B planı" idi. Hani apo'nunda sık sık bahsettiği 15 Haziran'dan sonra dile getirdiği felaket senaryosunun bir gereksinimi idi.

Ya gördünüz mü, hepiniz birden açığa çıktınız?!!!
Bu memlekette ne kadar celladına aşık olan,katillerine biat edip boyun eğen insan varmış?!!!

Kendi iradeleri ile düşünmeyenler,sağduyularını kaybedenler, başkalarının kapı kulu ve kölesi olurlar...

Hazro Belediye Başkanı'nın oğlu serbest bırakıldı

Belediye Başkanı, AK Parti'den istifa etmişti.Terör örgütü mensuplarınca kaçırılan Diyarbakır'ın Hazro Belediye Başkanı Fethullah Mehmetoğlu'nun oğlu ve aynı zamanda AK Parti ilçe teşkilatı ikinci başkanı olan Fuat Mehmetoğlu serbest bırakıldı.

http://www.haberturk.com/gundem/haber/641934-hazro-belediye-baskaninin-oglu-serbest-birakildi


Karanlık ve pis ilişkiler hala o bölgede dokunulmaz olarak durmaktadır.Kimin eli , kimin cebinde, kimi siyaset (!) yapıyor kimi de siyasetin (!) yanına silahları dizmiş bütün bölge halkını uyutmaya devam ediyor.Henüz Ergenekon'un Kürt ayağına dokunan yok.Kürt Ergenekon'unun alengirli işler içinde rarklı ittifaklar içinde olduğu bilenen bir olgu olmakla birlikte çok güçlü olmadığı ama çok daha kirli olduğu da bilinen bir gerçek.Ciddi bir yönelme olursa kısa sürede bütün pislikleri ortaya dökülür. O zaman vekil mekil diye bir şey kalmaz...

Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/ysk-ne-yapmaya-calisiyor-t34564.0.html#ixzz1QaVE4lQ9
Kaynak: birlikteforum.com

Tuğrul Paşa
06-28-2011, 22:09
“Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’a selamlarımı iletiyorum. Ahmet Altan’ın yazılarını okuyorum. Özgürlükçü yanının güçlü olduğunu biliyorum. Onların Taraf gazetesiyle önemli bir özgürsel yol açtığını biliyorum. Bunu çok değerli ve önemli buluyorum ”

http://www.medyahayat.com/haber.php?haber_id=31558

[SIZE="3"]apo istedi diye Taraf’a düşmanlık yapanlar, yine tek karar verici (!) olan imralı’daki istedi diye Taraf’ı savunmak zorunda kalacaklar mı?!

Düne kadar Gn.Kurmay’ın apoletli cuntacılarıyla birlikte aynı düşünce paralelinde salık verenlerle imralı’daki apo’nun Taraf’ı okumayı bile “ihanet” sayan bu düşünce, bugün hangi devşirme (yönlendirme) sonucu iltifat’a layık olmuştur?!

Altan Tan ve Şerafettin Elçi gibi çoşkulu hitabet sanatı olupta yeni yetme apocuların içine düştüğü duruma bakınca, itaat yada körü körüne biat sonucu yaşanan değişik fikir sapmalarının insanı ne kadar ucuzca basite indirgediği, zavallılaştırdığı kolayca görülebilir…

Düne kadar, Ergenekon, Kemalizm, statüko, vesayet, gibi eleştirel bakış açılarını dillerinden düşürmeyen
Tan ve Elçi, neredeyse bütün Cumhuriyet döneminin olumsuzlarını sadece Akp’ye yükleyecek kadar çoşup alenen bütün bir milleti tehdit eder hale gelmişlerdir. Kemalizm’i unutarak sadece Akp’yi hedef haline getirmek objektif bir bakış açısımıdır?

Yada yarın misalen imralı’daki sakin derse; “Akp bize mevcutların içinde en yakın olan parti olup yaptıkları (artık ne varsa) hayırlı gelişmeleri görmezden gelemeyiz ” diye bir açıklama da bulunursa bu yeni yetme fırdöndülerin hali nice olacaktır?

Yani bugün; imralı sevdalılarının,apo’nun biat erlerinin, Ergenekoncuların bıkmadan ,usanmadan hararetle yaptıkları ve Kemalizm’i aklamayı amaçlayan politikalarının militanı oluverdiler…

Kolay gelsin de bize de yutturmayın.Olur mu?

Bu demokrasi, barış,eşitlik huzur(suzluk) ve hakların dağıtımı hep bu mahallenin küstah şımarık çocuklarına mı işleyecek?
YSK'yı seversiniz yada sevmezsiniz ama Kanun'da ne yazıyorsa ona göre hükmetmiştir.
Hukuksal boyutlarının ağırlığı ve vicdani kanaatleri tartışmak ve bu duruma göre bazılarını " masum" ilan etmek kanımca çokda objektif bir davranış olmasa gerek...

Madem bu kanun(lar)dan bu kadar şikayetçi idiniz, gelseydiniz Meclis oturumuna katılıp ilgili maddelerin değişmesi talebinde ısrar ederek düzeltseydiniz.Hem oturumdan kaçın, hem de ilgili kanunlardan şikayet edin.Kim(ler) inanır sizin gibi sahtekar ikiyüzlülere...?
Karşısında bir hizibci yokken hizibcilik yapan bizatihi taa kendisi fitnecidir.Amma velakin karşısındaki hizbe karşı hizb olup,ısrarla hak savunamayan, hala hak dağıtma derdinde olanda geri zekalı da Aptal’ın taa kendisidir.YSK umarım Ergenekoncu tutuklu milletvekillerinin tahliye talebini reddettiği gibi,bağımsız, kck sanığı tutuklu milletvekillerinin de tutukluğunun devamına hükmeder...

Yok eğer aksi olursa hiç bir şeyin bu ülkede düzgün gittiğini kimse bana anlatmasın.Özellikle Yargı'nın...

Bozkurt olmaya niyetim yok ama bu küstah şımarıkların yaptığı çirkinlikleri görünce herkesin Bozkurt olmaya hevesi geliyor.Milletin sabrını fazla zorlamasınlar.Bence...

Bdp ve avanesinin sürekli ağızlarında sakız ettikleri ısrarlı ve büyük yalanlara bakılınca , onların klinik psikopat yahut sosyopat olabilecekleri de anında farkedilecektir. Kürtlerin pkk-bdp’ye oy veren azınlık kesiminin basiretsizliği sebebiyle diğer çoğunluktaki Kürtlerin başlarına ne tür ruh hastalarını geçirdiklerini artık görmeleri gerekmez mi?
Yok eğer bu ferasete sahip değiller ise,bu oyunun bir planın parçası olduklarını idrak edemezler ise,hem kendilerini hem de bütün Orta Doğu’yu yakacaklar.Korakarım ki, bu sonun da başlangıcı olacaktır.Pkk denen şirret örgüte duyulan haklı tepki ve öfkenin meydana getirdiği bu kamuoyu psikolojisinin yanında yada karşısına pkk’ya özeni yada sempatiyi hiç kimse ikame edemez…

Bdp ve avanesi şahsen benim gözümde imralı'dakinin başı ağrıdığı vakit, gaz çıkaramayıp yellenemediği bir olguyu bile bahane ederek her önüne geleni tehdit edip , bir elinde silahlı diğer elinde demokrasi zambağı tutan bir rant ve çıkar eşkiyasından başka bir şey değildir.Arkasında terör örgütünün olduğu ve büyük lojistik sağladığını beşikteki bebe'lerin bile artık bildiği bu takım elbiseli kravatlı çetelerin oluşturduğu grüha demokratik mücadele verdiğini söyleyenler var ise gitsinler kendi bebelerini uyutmaya devam etsinler...
Arkasında, önünde, sağında solunda bilumum terör örgütünün hamiliği altında kimse kalkıp bize demokrasi dersi vermeye kalkmasın.Arkasında terör örgütü ve yapılanmaları olan bil cümle grüha bu ülkede her şey serbest değildir.Olmamalıdır da...

Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/ysk-ne-yapmaya-calisiyor-t34564.0.html#ixzz1QaV4XFaZ
Kaynak: birlikteforum.com

Tuğrul Paşa
07-03-2011, 22:07
Sn Başbakan'ın son dönemde Meclis'i boykot edenlere karşı dik duruşunu son derece takdirle olumluyor ve de anlamlı olduğunu ifade ederken, herkesin üzerine düşen mesajı alması gerektiğini düşünmekteyim...

Doğru söze ne denir?

İster polemik deyin ister başka bir ad bulun ama bu konuda bende Sn Başbakan gibi düşünüyorum...

İlave olarak;daha önce merkeziyetçi ve Devletçi olarak dikkat çektiğim Sn Abdullah beyin de uzlaşı (!) çabalarını nafile olarak gördüğümü belirterek bu tavrı zerre kadar desteklemiyorum...

Bravo Başbakan'a diyorum...

Kesinlikle de taviz vermemesi yönünde Allah Yar ve Yardımcısı olsun.Ha hataları yokmudur?Muhakkak var ama bu son olayda dik duruşu ile takdirlerimi sunmaya devam ediyorum...

Kesinlikle ötekileştirici bir dil kullandığımı sanmıyorum.İlave olarak, bdp/kck gibi pkk terör örgütünün lojistik idari yada kurumsal (!) bürosu gibi hareket edenleri kazanmak adına verilen (yada daha da verilebilecek) tavizleri desteklemiyorum.İster kızın isterse başka manaya çekin,artık ben bu şekilde düşünüyorum.Üstelikte son derece net bir insanım.Siyasetçi olmak gibi gayretim olmadığı gibi entellektüel olmak gibi derdim hiç yoktur...

Entellüektüel olacağım diye bu gün çok meşhur olabilmek adına eli silahlı teröristleri yada destekçilerini/yandaşlarını savunmak herhangi birine popülerite sağlayabilir, ancak uzun vadede bunun yanlış olduğunu herkes çok açık ve net görecektir…

Daha geçenlerde Sebahat Tuncel denen sözüm ona vekil (ki bu şahsı da hapiste iken Mv yapmıştık!) 8 asker’in şehit olmasına 29 askerinde yaralanmasına sebep olan intihar pkk’nın bombacısına övgüler düzenleyerek Diyarbakır’da açıklama ve destek vermiştir…

http://www.internethaber.com/8-askerin-katiline-bdpden-ovgu-356894h.htm

Ki bunu da bazı Demokrasi ,özgürlük (!)sevdalısı arkadaşlar, “düşünce ve fikir özgürlüğü” içinde olduğunu addetmekteler malesef. Bakınız gördüğünüz gibi Tuncel’in elinde silah yok.O halde terörist değildir (!)…

Bunların yaptığı fikir özgürlüğü falan değildi.Yaptıkları yada istedikleri tehdit,şantaj yağmalama,yıkma vs gibi zaten terördü.Ki şimdi alenen yapıyorlar.Sinsice hareket etmiyorlar ki...?
Bu vb terör eylemleri ve yardakçılarını Entellektüel aydınlarımız eleştirmez ise, aman darılıp gücenmesinler demez iseler, bölgedeki diğer bütün Kürtlerde inanın onları sonuna kadar eleştirip sorguya çekeceklerdir.

Fikri ve bedeni olarak tecavüze muhatap olanlar, özgürlükten bahsedemezler.Bir yandan İslamcı (!) Tan tehdit ediyor,diğer yandan hümanist (!) sosyalist Sırrı Önder alenen herkese “lan” diyerek gider yapıyor.Bunlara karşı da benim gibiler “kendinize çeki düzen verin” deyince eleştiriye bizler muhatap oluyoruz…

YSK kararları eleştirelemez değildir.Ysk başta olmak üzere Yargı kararları tartışılmaz hiç değildir.Ancak, hakkında darbe ve terör zanlısı ve yardakçıları olduğu hakkında kuvvetle muhtemel şüphe olanların Meclis’te olmasını istemiyorum.Bunu söylemeyi,dile getirmeyi vicdani bir sorumluluk alan bir sade vatandaş olarak çok net ifade ediyorum…

Yada Hatip Dicle ve Sabahat Tuncel vb avanesi gibilerin Meclis’e giremezse ortalığı gene biribirine karıştırırlar, Molotof, taş, sopa, bomba gibi demokrasi araçlarıyla (!) donanıp şekilden şekile soktuğumuz YSK’ya yüklenmeninde doğru bir davranış olduğunu mu sanıyorsunuz?!

Bu malum grup için 15 yıl önce Baş Örtülü Vekil’i Meclis’e sokmamak için yaptığımız kepazeliklerin tersten yapıp bu Sabıkalı/kravatlı zanlıları Meclis’e sokarsak uzlaşı kültürüne erişmiş olurmuyuz?!

Kusura bakmayın ama Sn Gül ve Arınç’ta dahil olmak üzere esneyebildikleri kadar esnemekte serbesttirler ama ben esnedikçe uykum gelmiyor bilakis milletin yeteri kadar uykularının kaçtığı gibi uyanık kalmaya devam ediyorum…
Ki bu esneme konusunda Sn Gül’ü de bir demecinde kck-bdp’li faşistleri siyaset yapıyorlar diyerek olumladığı için şahsen ben tasvip etmediğim gibi bu konuda Sn Tayyip Erdoğan’ın tutumunu da destekliyorum…

Başbakan isterse bu işi çözer diyen adı Hukukçu (!) kendisi gugukçu olan bir takım zevat-ı ise hiç anlamıyorum.Hani siz Yargı’nın bağımsızlığından dem vuruyordunuz?!
Köyde,kentte çocuğu hapse düşen herkes o zaman Sn Başbakan’a başvursun.Çocuğunu kurtarmak için!

Barış dilinden bahsedecek olursak, Cazgırlığa ve kötülüğe prim vermekle olmaz bu işler.Cazgırlıkla elde edecekleri muhtemel taviz yada ayrımcılıklar sonucunda bunların vicdan’a geleceğini mi sanıyorsunuz?!
Rest’e rest ile karşılık vereceksiniz ki herkes durduğu yeri bilmiş olacak.Tavizde bir yere kadar.
Yoksa bu tavizlerin sonu gelmeyeceği gibi bir ucu taa imralı’ya kadar gider.Bunu bilmeyen mi var?
Yasaları değiştirelim, bütün eşkiyaları Meclise sokalım (!)
Eli kanlı eşkiya’nın demokratik hakkı var ise (!), benim şahsımda büyük bir çoğunluğunda vatandaş olarak demokratik anlamda “hayır” deme hakkı vardır…
Bütün haydutlara ve yardımcı yatakçılarına Hayır…

Ben şahsen Ergenekon ve Balyoz davalarına bakan mahkemelerden ümitli olduğum gibi Kck davalarına bakan mahkemelerden aynı derece ümitliyim.Gerçi bazıları kck sanıklarına bir iki çift laf söylemeye çekiniyor (korkuyor) olsa dahi bu gerçek değişmeyecektir…

Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/erdogan-tukurduklerini-yalayacaklar-t34622.0.html;msg176526;topicseen#msg176526#ixzz1R 3i1q6Wg
Kaynak: birlikteforum.com

Not; benim çağrım kardeşlik çağrısıdır.Kardeşlik hukukuna riayet eden, masumu olduğuna inandığım bil cümle herkesin fikri/zikri başımın üstünde bir değerdir.Fikri ayrılıklarımızın kendimize has bir zenginlik olduğunun bilincindeyim.Yukarıdaki yazı ve yorumumdan bu yönüyle istifade edebilmesi umuduyla bil cümle dostlara saygı ve sevgilerimle...

Tuğrul Paşa
07-03-2011, 22:15
Birde son günlerde gerilimin suçlusu tek başına Akp'yi gösteren renksiz bukelemunlar türedi.Onlara da bir iki kelam etmezsem çatlarım!

Gelinen şu noktanın tek suçlusu AKP’dir. (!)

El-insaf…
Vicdan ve görme bozukluğu yaşayan körler, ALLAH sizi hidayete erdirsin...

Kemalist rejimin Dindarlara,Alevilere,Azınlıklara ve Kürtlere yaptığı bilumum zulumleri es geçin tek suçlu Akp’yi ilan edin!
Suçludur Akp…!
Kokuşmuş kirli ilişkilerin yumağına dokundurup, bunca yıldır kimsenin etliye sütlüye karışmayıp zulme ortak olmak istemediği için bir şeyler yapıp karınca kararınca elini taşın altına sokup risk aldığı için suçludur Akp!

Başbakan’ın bile “Yeter ki bu terör bitsin “deyip partiler üstü mesele olduğunu hatırlatıp iktidarı devretmeye hazır olduğunu ifade edecek kadar samimi bir Genel başkana sahip olduğu için suçludur Akp!

Silah ve Kan’dan beslenen Vampirlerin üstüne gidip Kaos ve savaş ortamı meydana getirmek isteyenlerin pis tezgahlarını dağıttığı için suçludur Akp!

Tek suçlu Akp değildi elbet!
Öte yandan bir başka suçlu millet’te Müslüman masum Kürt’lerdir!
Türkleri büyük abi görüp aynı zamanda Türklerin kölesi ve hizmetçisi olamadığı için suçludurlar!
Sevr antlaşması için Kürt aşiret liderlerinin işgal güçe çektiği protesto’dan dolayı suçludurlar!
Kendilerine bağımsızlık veren antlaşmaya karşı savaştıkları için suçludurlar!
1920-1930 arası Kuzey Irakta İngilizlere karşı ayaklanan ve TBMM’ye” Biz Türkiye’ye katılmak istiyoruz” dedikleri için suçludurlar!

Peki suçlu olmayan kimler?!
Doğu illerinde eğitimi Tevhid-i Tedrisat kanunu bitirenler suçlu değildir!
1930′lardan önce Bitlis, Diyarbakır, Siirt Türkiyede en çok okul (medrese) olan yerlerden biri olupta bir kanunla bu okulların hepsini yasaklayanlar suçlu değil!
Tüm Türkiyede köy enstitüleri yeşerirken Güney Doğu’da tek bir okul ve köy evi açmayanlarda suçlu değil!
1950′lere kadar o zamanın tek partisi olan CHP Doğu illerinde temsilcilik bile açmadığı içinde suçlu değil!
Yıllardır,Doğu için yapılması gereken işleri yapmayanlarda suçlu değil!

Ve en büyük suçsuz da (!);Kemalist rejiminin ayrımcı politikalarına sonuna kadar istismar edip bu ayrımcılıktan her türlü beslenen Chp,Mhp ile Bdp’nin aynı yolun yolcusu olduğunu göremeyenlerdir!
Bütün Milliyetçiler,Ulusalcılar vb Irkçı hezeyan içinde olanlar suçsuz!
Bunun karşılığında da en büyük suçlu da (!) ;bu politikaların yanlış olduğunu itiraf edip kemalist rejimin masallarına inanmayan benim gibilerdir…

Av hikayelerini Aslan’dan dinlemek lazım.Avcılar yalan yada yanlış bir şeyler karalamışlar yada öyle olmasını istemişler ama şimdiki zamandaki Genç aslanlar babalarına hiç benzemiyorlar.Otorite’ye başkalıdırıp her şeyi sorguluyorlar.Genç Aslanları da zaptetmeleri biraz güç…

Şiddetle karşı çıktığınız yada dile getirilmesinde hoşlanmadığınız demokratik açılım süreci durdurulur veya bu süreç tersine işletilirse bilin ki, Bdp/pkk tabanını 3 milyondan 10 milyon ve hatta üzerine çıkmasına neden olur. Bu ise bölünmenin tescil edilmesinden başka bir anlam ifade etmez.O zaman da demokratik özerklik gibi çözümleri mumla ararız…

Demokratik özerklik talebi içeren taslağı kabul etmiyorum.Akıllı ve hayırlı bir gelişme olarak görmüyorum.Onun için iki tarafın da “akıllı” olmasında sonsuz faydalar vardır.Yoksa bu ayrılık ateşi sadece bir tarafı yakmakla kalmaz, iki tarafı da bertaraf eder…

Entellüektel olmak gibi bir gayretimiz yok
Hakkaniyetli bir kul olabilirsek şayet, o şeref bu fakire yeterde artar…
Doğruları “testere ” gibi okurcasına konuşmaya niyetimiz var.Kürtler ile İslamcıların (bu arada ben İslamcı’yımda sahi sen bunun dışındamı olmaktasın ) Devlet’i dağıtmak gibi bir niyetimizde yok.Ben büyümekten bahsediyorum sen küçültmekten nasıl bahsedersin?!
Bu topraklar bize değil,bizim çocuklarımıza miras kaldı…

Demokratik açılımın devam etmesine taraftarım ama “özerklik” maddelerine en azından bu haliyle şu ortamda hayatiyete geçmesine karşıyım.Demokrasi anlayışına uygun,yerinden yönetime ait bazı hakların geri verilmesi ve merkezi idarenin,dış ilişkiler, ekonomi ve güvenlik alanları haricinde diğer “halka hizmet” alanlarını yerel yönetime burakılması en doğrusu kanaatimce…

Amma velakin bu “özerklik” laflarının satır aralarında;bdp ve türevleri çatışma alanını genişletmek,dozunu yükseltmek, kendi verdiği rakamlarla 20 milyon Kürt üzerindeki fiili alanını genişletmek istiyor!
Oy oranlarına bakarsanız temsil hakkının daha yüksek olduğu AK parti’yi görmezden gelip sanki 20 milyon (!) Kürd’ün tek temsilcisiymiş gibi,bir de isteklerini dil,bayrak,özerk gibi kelimelere indirgeyip Milleti kışkırtma monoloğu yapıyorlar.
Bu tür aksiyonları seçime kadar daha çok yapacaklarını tahmin etmek zor değil.Mevcut Hükümetin çıkardığı yasalar ve bekleyen tasarılar bu istekleri karşılamaya yeterlidir, değilse ilave yapılabilir.
Ama asıl amaç; seçime kadar Ak partiyi yıpratmak olunca CHP,MHP,BDP’nin bile hiç sesi çıkmıyor…

Akil ve sağduyulu Kürtlerden özellikle şunu istirham ediyorum;kendinizi karşınızdaki hassasiyetleri makul sebepler ile yoğunlaşan insanların yerine koyunuz. Bireysel isteklerimizde bile karşıdaki insan böyle ikna edilmez. Asla kabul edilmeyecek, hiç bir üniter ülkenin kolay kolay kabul etmeyeceği hayaller peşinde koşmayalım…

Kürtçülük ile Türkçülük yapanların süreci baltaladığını faydadan çok zararları olduğunu düşünüyorum. Kürt sorunun çözümü Bdp ve ruh ikizlerinin işine gelmiyor. Uzattıkça uzatıyor, olmayacak şeyleri yapıyorlar. Heleki pkk, çözümden öyle bir korkuyor ki, zaten desteklerde kesiliyor. İmralı’daki başrolde olmamaktan endişeleniyor…

Bdp,İmralı ve diğer uzantıları “konuyu resmi dil” seviyesine taşıdılar ve makul bir ortamda kamuoyunun anlayabileceği kültürel özlük hakları anlaşılamaz hale getirdiler.Başta hükümet olmak üzere ve diğerleri bile “TSK çizgisindeyiz (!)” demeye başladılar. Gördük ki; bu işin “masumu ve makul anlayışı” olmuyor…
Sonuç olarak: Kürt kökenli insanlarımıza en büyük kötülük maalesef her zaman, “Biz onları temsil ediyoruz” diyenlerden geldi-geliyor ve bu kafa hakim olduğu sürece “kamuoyunun yumuşaması-tansiyonun düşmesi” mümkün değil…

Not; Tuğrul fakirinin gönül penceresinden değerli forumuza acizane katkı mahiyetinde kabül buyrunuz.Saygı ve muhabbetle ...

Tuğrul Paşa
07-15-2011, 20:16
Şimdi bu 13 ocağa düşen ateşi söndürmek bir yana, hafifletmek için ne yaparsak yapalım ne yazarsak yazalım bu acı ve ızdırabı hafifletemeyiz...


Rabbimizin katına yükselen bu saf Anadolu aslanlarına rahmet ve mağfiret dilemekten başka hiç bir şey gelmiyor olması da yüreğimi parçalıyor...


Ateş düşen bu 13 ocağa da Yüce Rabbim sabır ve metanet ihsan eylesin diyorum...

Yeter artık...

Tv'da haberleri dinleyemez duruma geldik.Nedir bu kınalı kuzularımızın üzerinden oynanan oyunlar,Yetmedi mi bu rant ve kazanç sağlama aymazlığı...?

Son bir aydır yazıyoruz ama nafile artık.Kelimeleler kifayetsiz, sözcükler anlamını yitirmiş...
bdp/pkk terör örgütünün lojistik idari yada kurumsal (!) bürosu gibi hareket edenleri kazanmak (!) adına verilen (yada daha da verilebilecek) tavizleri desteklemiyoruz diyoruz neden duymak istemiyorsunuz.Bu kadar mı dilleriniz Lal oldu?

Anlayamadığınız şudur; Karşımızda faşist bir siyasete,kan ve şiddet siyasetine teslim olmuş büyük bir kitle var.Bilerek ya da kendilerini güya kamufle ederek bu siyasete destek veren yüceltip aklamaya çalışan büyük bir kitle var!
Ve bu azgın şirazesi çığırından çıkmış kitlenin sayısı azalmıyor,bilakis artarak katlanıyor.Çözüm diye ortaya koyduğunuz şeylerin inanın hiç bir kıymeti harbiyesi yok bu malumun ilanı coğrafya'da...

Çetrefilli bölgede görev yapan güvenlik güçleri gerek candaş ve yandaş medya gerek bir kısım emri belli merkezden yönetilen malum siyasetçiler, gerekse bir takım yanlış politikalar sayesinde yıldırılmış, pasif hale getirilip ürkek hale sokulmuştur.Müdahale ve caydırıcı güç olma özelliğini kaybedip sözkonusu emniyet ve güvenlik güçlerine yönelik her türlü gayri meşru eylem , meşru sayılır hale gelmiştir...

Açıkcası üst seviyede moralli olması gereken güvenlik güçleri moral motivasyon bakımından hiçte iyi durumda değildir.Siyasetçi, enteli danteli yazarı çizeri sıcak yataklarında özgürlük (!) vs gibi ahkam keserlerken güvenlik güçleri zifiri karanlıkta gece geç saatlere kadar malum coğrafya'nın şehir merkezlerinde eli kanlı örgüt yandaşlarıyla gaz ve su ile mücadele etmeye çalışmaktadır...

Gaz ve su atan güvenlik güçlerinin karşısında şehrin ortasında alenen görevli iki askerimizi keleş/kanas ile 10 metre arkalarından alçakça şehit edenlerin niye elinde su'dan başka her türlü bomba ve silah olduğunu bir takım özgürlükçü entel'ler nedense bir iki satır dahi söyleyemezler...
Çünkü moda artık özgürlükçü ve kürtçülüğün prim yapar hale gelmesinin acı bir ikiyüzlülüğüdür.Devlet'e ve güvenlik güçlerine taş,sopa'yı geçtim, bomba atıp ortalığı kan gölüne çevirmek kanıksanmış bir acizlik ve kabül edilmiş bir çaresizlik olarak telakki edilmeye başlanmıştır. Bu vb kabüller sayesinde Devlete sevgi artmamış olup düşmanlık daha da azmış, aksine son yıllarda yapılan iyileştirmelere rağmen arttıkça artmıştır...
Hatta öylesine ki, yörede bazı il ve ilçelerde devlet hakimiyeti tamamen ortadan kalkmıştır...

pkk/bdp çizgisinde ayran budalası sempatik Kürtler (!) için istedikleri verilse bile (isteklerinde ardı arkası kesilmeyecek o da ayrı bir mevzu) özlenen ve talep edilen huzur ve kardeşlik ortamı oluşmayacaktır.Çünkü tavizlerin arkası dur durak bilmiyor.Bugün duymak istemediğimiz bir talep yarın verilse dahi bu aymazlıkların artık hiç bir sonu gelmeyecektir.Ben bu vb küstah talepleri dipsiz kuyu gibi düşünüyorum.Attığınız taş bir türlü dibi bulamayacak ve bizler de sabırsızlıkla taş'dan (bomba'lardan) gelecek sesi bekliyor olacağız...

Bugün sokaklarda, meydanları ortalığı ateşe veren Kürt gençlerin çoğu 80′li (hatta 90'lı) yılların sıkıntısını görmemiş gençlerdir.Yeni yetme bir sürü asi, örgüt hayranı sözde sol'cu genç devlete düşman yetişiyor yada özellikle yetiştiriliyor.Malum bölgedeki eğitim sistemin bu yetişme tarzında çok büyük bir payı olduğunu düşünüyorum.Yerel öğretmenlerin bir çoğunun örgütlere platonik aşkla bağlandığını bilmeyen yok gibi.Aksini iddia eden gider bunu yerinde birazda olsa incelesin diyorum.Devlet'ten maaş alan,millet'ten beslenen yerel memurlar genç kirlenmemiş dimağlara ne aşılıyor ki bu bölge bu kadar asi ve isyankar beyinler üretmeye devam ediyor hala...
Mesele çok derin, etraflıca da yazsak bitmez.Ümitli değilim bende artık, açıkcası önümüzdeki yıllarda çok sancılı süreçlerden geçeceğimizi düşünüyorum.Yazık olacak gençlere ve geleceğimize...

Hulasa ; Bu terör/terörist adı altında basite indirgenen sorun, Türkiye’de, "vatandaşlık görevi" diye adlandırılan askerlik yapma mecburiyeti çerçevesinde ve zorunlu olarak bile olsa, pek çok evden şehit cenazesi çıkmasına sebep oldu,olmaya da devam edecek gibi gözüküyor...
Neden bu korku feryatlarımızı, geleceğimizi karartmayın haykırışlarımızı duymuyorsunuz?
Esen rüzgar'dan bile kıskanıp çekindiğimiz/kolladığımız evlatlarımızın geleceği üzerinden o pis ellerinizi çekmemekte ısrar ediyorsunuz?
Bizim evlatlarımız , sizin fil sahanızda daha ne kadar çimen olmaya devam edecek?

Tuğrul Paşa
09-30-2011, 13:42
Türkiye'de büyük bir çoğunluk mutsuz ve umutsuz...

Sorunlar kısır döngü içinde taça atılıyor.Sorun çözmek bir yana, her geçen gün sorunlar büyüyüp insanlar daha da huzursuz bir hale geliyor.Hiç kimse bu vb sorunların çözülmesini istemiyor gibi bir görüntü daha fazla resmedilmekte...

Son 30 yılda her sınıfın kendine has özelliklerini barındıran ideolojik ve rant içeren yeni yeni Ruhban sınıfları icat ediliyor.Kimse bunun farkında değil ama sade masum vatandaş artık bunun cidden farkında olduğu gibi dünden daha fazla bugün sorguluyor...

Beyaz Türkler; Cumhuriyetin kuruluşundan önce başlayıp bu güne bile taşıdıkları Ruhban sınıfları sayesinde siyasi iktidar ve paraya kavuşup her daim gücü ellerinde tutmayı kısmen başarabildiler.Bu gün ise hala perdenin arkasında bu güçlerini ısrarla devam ettirip başka bir sınıfa güçlerini hala devretmişler değil...

Beyaz Kürtler; Masum halkların sanki bir tek kendi sınıfları Cumhuriyet döneminde baskı ve zulüm gördükleri iddiasıyla mağdur politikaların sayesinde bir takım yeni kavramları icat ederek onlarda bambaşka Ruhban sınıfları tahsis ettiler. Oligarşik Kemalist Burjuva ile kah antlaşma yaparak, kah gizli ittifaklar yaparak masum ve mağdur Kürt milletinin hakları üzerinden kendilerine devasa siyasi ve ticari egemenlik kurmak suretiyle geçmişin güya intikamını alırcasına doymak bilmeden rant ve paraya kavuşturdular...

Beyaz Muhafazakarlar yada Bayaz Dindarlar; Cumhuriyet dönemi ve sonrasında en çok baskı ve zulmü bu topluluğun gördüğünü artık sağır sultan bile bilmektedir.Çok partili siyasal hayatımızda İktidarda her daim kendi görüşlerine yakın hükümetler merkezi iktidarda olsa da, asla muktedir olamadılar.Hasbelkadar muhafazakar ve dindar (sayılabilecek yada en yakın diyelim) x bir parti iktidara geldiğinde onlarda ilk önce kendi özellerine mahsus çok farklı Ruhban sınıfları meydana getirip siyasi ve ticari egemenliğe soyunmakta diğerlerinden geri kalmadıklarını ispat ettiler.Halbuki Din ve Dinin emirleri her şeyden önemliydi onlar için ama o öncelikte göreceli iktidara kavuşunca tercih sıralamasında malesef arka sıralara kadar düşmüştü...

Birde ,yukarıda saydığım bu üç grubun dışında birde devşirme ve kriptolar var ki; onlar hedeflerinden bir santim bile sapmadan geçmişte ve bugün konumlarını muhafaza ediyorlar...

Yukarıda bu 3 grubun Ruhban sınıflarını, sizler,bizler yada bir başkaları (kimse artık) Anadolu'nun saf ve masum evlatları olarak; Hakk'ın sesi , Adalet'in dağıtılması , özgürlüklerin paylaşımı ve hakk'a uygun hakkaniyetle birlikte eşit paylaşım esasına dayanarak eşit halkların müreffeh yaşaması, birinin diğerine kullukta üstün olmadığı ilkelere manzumesi olarak değiştiremezsek bu topraklarda hiç bir sorun çözülmez.Çünkü bu vb sorunlar çözüldükçe yukarıdaki 3 yada 4 Ruhban sınıfının tarumar olacağını en çok o sınıfsal haklara sahip kendinden menkul zevat bilmektedir...

İslam'da Ruhban sınıfı yoktur...

Not; Ben Zenci Türküm, Afrikalı Müslümanım.Çok şükür, Hamdolsun...


Kaynak: http://www.birlikteforum.com/forum/teror-belasi-t34922.0.html;msg184624;topicseen#msg184624#ixzz1Z Q5s3AO2
Kaynak: birlikteforum.com

Tuğrul Paşa
09-30-2011, 13:45
Çok yakında bu memlekette ” Elhamdulillah Müslümanım ve de Türküm ” demek dövülme ve şiddete muhatap olma sebebi olursa şaşırmamak lazım!
Bizleri bunlara alıştıranlara (!) bir kaç kelime sarfetmek yerine, melun itleri ve onun çanakçılarını kınamak ise azarlanma sebebi olduysa, burada yanlış giden bir çok şey var…

pkk’ya mesafe koy(a)mayan ve lanetleyemen belli bir toplumla kardeşlik hukukuna halel getirebilecek bir nokta varken, hala bunu göremeyenlerin olması da pkk denen şer oluşumundan dolaylı yada endirekt birilerin menfaatlendiğini artık kimseler inkar edemeyecektir.İnkar edenler olsa dahi bu gerçek değişmeyecektir…

Çünkü bu menfaat ve rant çetesinin yürüttüğü kara probaganda artık Kürt sorununun çözülmesini istemediği gibi, konun özelinde pkk sorununun tartışılmasını da asla istemiyor.Artık eskiden olduğu gibi Kürt sorunu olmadığını da en iyi kendileri biliyorken, sizce “pkk sorunu olduğunu” tartışılsın isterler mi?

İstemezler…

Çünkü kan ve vahşet denkleminden başka hiç bir şey sunmayan bu şer örgütü masum Kürt halkının da onurunu ve geleceğini kendi rant ve keyfi iktidarlarına karşılık çok ucuz bir şekilde hayasızca tüketmekten çekinmeyecektir.Neticede çekinmiyor…
Çünkü vampirler kan’a susadığı zaman,masum yada masum değilmiş bakmazlar.Baktıkları ve gördükleri tel şey;kan’dır.Kan’a susadıkları zaman her türlü mazaret (!) kendileri için geçerlidir…

Peki (çok az bir istisna hariç) bölgedeki Kürt halkı ne yapıyor?
İstasyon Caddesinde zılgıt ve ıslık çalmaktan başka malesef hiç bir şey yapmıyor, yapamıyor yada..
Halbuki , ben yanmadan sene yanmadan bu özgürlüğün (pkk’dan kurtulma anlamında) gelmeyeceğini bu ıslık çalmaktan başka çok fazla bir şey yap(A)mayanlar bilmiyor mu?

Biliyorlar ama malesef sesleri çıkmıyor…

Dillerin lal olduğu bir yerden özgürlük falan çıkmaz.Çıksa çıksa taşeronluk yada payandalık çıkar…

Tuğrul Paşa
10-06-2011, 18:34
Bu ülke içindeki toplulukların kültürel zenginlikleri hem siyasal hem de dini kısıtlamalar olmaksızın özgürce kısıtlama yapılmadan yaşayanlarındır.Yalnızca bir ırkın,bir ideoloji mensuplarının yaşadığı açık hava hapishanesi değildir.Ki zamanında bu açık hava hapishanesi yapılmak istemesine rağmen...

"Bu ülke Türklerindir " cümlesi izafi bir kavramdır.Türk olmanın şartları da kişiden kişiye göre değişmiş olmakla birlikte en büyük Türkçülerin Devşirme olması manidardır.Devşirme'lerin kimler olduğu bellidir.Aynı şekilde Kürt şovenlerininde bir çoğu devşirme olduğu hakikattir.
Ben ülkemi içinde yaşayan çok renkli kültür mozaiğiyle birlikte halkını da seviyorum.Faşist,ırkçı kafaların var olduğunu kabul ediyorum ama onları da bu topraklardan kovma lüksünü de kendimde görmüyorum.Sadece zehirli fikirlerden arınmaları için fikirsel anlamda katkı sunmaya çalışıyorum.Misalen;siz başkalarının varlığını inkar etmezseniz başkalarıda sizi inkar etmez...

Türkiye, Türklerin değildir...(Ki bu sloganı kullanan Hürriyet gazetesinin patronu Axel ırkçısı olduğu da göz ardı edilemez.)Türkiye, Türkiye Halkı olabilme (şartsız,katıksız) olma erdemlerine sahip olmuş bütün insanlarındır...
Benim önceliğim İslam'dır, diğer ırki mülahazatlar teferruattır...

Hangi birimizin ten,ırk rengini seçmek gibi bir seçeneği olabilir?
Bu noktada karar mevkisi biz olabilirmiyiz?
Doğuştan hangi kavime mensup olacağına karar veremeyen insan, nasıl olurda kendi kavmi ile övünür ?
Bugün Türk milliyetçisi ideolojisine gönül vermiş kişiler, eğer Almanya'da doğsalardı Alman milliyetçisi mi olacaktı ?
"Damarlarındaki kanın asil olmadığını" mı düşüneceklerdi ?
Tüh keşke Türk doğsaydım (!) diyerek hayıflanacaklar mıydı ?

Milliyetçilik ideolojisi çıkış itibarıyle Fransız İhtilali'ne (1789) dayanan bir fikir silsilesidir. Fransız emperyalizminin doğu topraklarını ve kültürlerini parçalamak üzere oluşturduğu sinsice bir planın adıdır. Osmanlı'nın paramparça olmasına neden olmuştur ve bugün bulunduğumu coğrafya'nın içleracısı halinin başlıca sebebidir.Bunları sadece ben değil, Cemil Meriç gibi bir çok üstadımızında dile getirmiş olması farklı bir algılama söz konusu olsa bile doğru tespittir diye düşünüyorum...

Bugün başımıza musalla olan terör dahi 1923'ten sonra hız kazanan ve gümüzde de son sürat devam ırkçı bir milliyetçilik ideolojisinin eseridir. Türk milliyetçiliği ile Kürt milliyetçiliğinin fikir olarak kapışmasıdır. Bu zehirli fikir bölücü bir unsurdur ve toplumu en küçük parçalarına ayırıncaya kadar durmayan bir virüstür...

Değerli kardeşim;

Gerçekten milliyetçiliği, ırkçılık ya da kendi ırkını diğerlerinden üstün görme (şövenizm) anlamında kullanmadığınız takdirde size katılırım.Milliyetçiliğin, vatan/memleket sevgisi, Türkiye/Türkiyelilik sevdası yerine kullanmakta iseniz yine varım. Asıl tehlikeli olan ise; milliyetçilikten ırkçılık anlamı çıkaran, şövenizm meraklısı Türkçüler, Kürtçüler'dir.Diğerlerinden farklı manalar çıkarmaya gerek yoktur.

Biz Müslümanların İslamın bayraktarlığını yapmış ceddiyle/milletiyle övünmesi de gayet tabi insani bir davranış olmakla birlikte abartıya da kaçmamak gerekir...

Sevgiyle,muhabbetle kalın...
Başınızı ağrıttıysak affola...

Tuğrul Paşa
10-06-2011, 18:35
Selahaddin Eyyübi gibi bir komutanın İslama katkılarını inkar etmek mümkün değildir.Aynı şekilde Ertuğrul Gazi ve Osman Gazininde katkılarını inkar edemeyiz.Burada mesele, bu ecdadın ırki kökenlerinin bana göre çok önemi yok.İslam'a katkıları için bunlar, bizim başımızın üstündedir.Bu şekilde bakarsak Fatih Sultan Mehmed han'da son Roma veliahtı idi.Ama İslam'la şereflendiği ve İslami hizmetlerinin bize açtığı çığır asıl bizi ilgilendirmektedir.Yoksa Fatih hanın annesinin yada babasının ırkı kökeninin çok bir önemi yok.Kaldıki ne Fatih Sultan hanın ne de bizlerin anne ve babalarının ırkını seçmek gibi bir tercihimiz de yoktur...

Bu Millet, Kürt milliyetçilerinden çektiği kadarda Türk milliyetçilerinden yeteri kadar çekmiştir.8/9 asırdır bu topraklarda her iki milleti de birbirine bağlayan İSLAM bağının dışındaki aidiyetlerin de toplumu binbir fırkaya bölüp kamplara ayırdığını da hatırlatmak istiyorum.Gerçi tanzimattan sonra başlayan bu süreçte gayri müslümlerin bu coğrafyada gayri meşru milletler olduğu söylemleri neticesinde Müslümanlar ana hakim millet olarak görülse de gayri müslümlerin uğradığı akibete 1923'den sonra Atatürk milliyetçiliği neticesinde oluşan milliyetçi akımlar neticesinde de Kürtlerin aynı muameleye uğraması da raslantı sayılamaz...

Anasır-ı İslamiye kardeşliğinden tek kavmin hakimiyetine geçtiğimiz için de bu gün hala bu vb sorunların üstesinden gelemeyiz.Kürtleri yada başka grupları yok saymaları, o milletlerin yok olduğu anlamına gelmeyeceği gibi Türkiye kurulurken Ümmet esasına göre kurulmuştu. Osmanlı yurtseverliği esas alınarak Osmanlı topraklarında yaşayan İslam ümmeti, Anasırı İslam olarak Türkiye'nin doğal vatandaşı sayılmıştı...

Cumhuriyetin temel felsefesinden uzaklaşıldı ve Türk olmak etnik bir yapıya indirgendi. Sorun da burdan patlak verdi. Şark Islahat kanunu çercevesinde Kürtçe ve diğer diller yasaklanarak kelime başına 5/10 kuruş para cezası kesilmeye başlandı. Bu Ülke yeniden Gerçek Cumhuriyetin kuruluş felsefesine dönmek zorundadır. Bunu başaramadığımız takdirde sonumuz iyi görünmüyor...
Kimsenin ne Müslümanlığını ne de Türklüğünü/Kürtlüğünü sorgulamıyorum...

Bu coğrafyada Tanzimat'tan sonra Din ayrımı yapıldı, Cunhuriyet'ten sonra da Din (ki burada bahsedilen İslamdır) raf'a kaldırılıp Irk ayrımı yapıldı.Milliyetçilik konusunda ne düşünüyorsunuz bilemem ama ben Milletime ait olan meşru olan haslete de muhabbetle yaklaşırım.Kürtlerde benim milletimin 9 asırdır bir parçası olduğu için kabul etmekteyim.Bu durumda Milliyetçilik ile ırkçılığın arasındaki ince çizgiyi iyi belirlemek lazım.Irksal kökene dayanan her milliyetçilik sizi, bizi malesef ırkçılığa götürebilir...

Vakti zamanında ve halen de günümüzde devam eden ,Müsluman halkların birlik ve bütünlük içinde olmasını istemeyen Emperyalist vahşi devletler içimizdeki bazı beyinsizleri iğfal ederek iki Müsluman halk arasındaki kardeşlik duygusunu engellemek için bir kaç Arap aşiretinin isyanını süreki kaşıyorlardı, şimdi yaptıkları Türk-Kürt ayrılık yarasını kaşıdıkları gibi...

Birlik ve bütünlük içinde olan bir İslam dünyası Emperyalist devletlerinin işine gelmeyecektir. Bu gerçeği görmemek körlüktür...
Dün Araplar'dan ayrıldık ta elimize ne geçti?!
Bu gün Kürtlerden ayrılırsak elimize ne geçecek?!!!
İngiliz proğagandası tek taraflı çalışmadı bu bölgede.Türklere ''Hain Arap'' dedirtirken ,Araplara da ''Sömürgeci Türkler'' dedirttiler...

Muhabbetle kalın..

Tuğrul Paşa
10-06-2011, 18:36
Bütün gayretlerimizi İslam Devletinin kurulması uğrunda mücadelede yoğunlaştırmalıyız. Bunu yaparken gerçekleştirmek istediğimiz nihai hedefi ve İslam’ın sistem ve düşüncelerini derin bir biçimde idrak edip İslam’ı diğer sistem ve düşüncelerden ayırabilmeliyiz...

Çünkü;bu mücadele'de rehberimiz Hz.Muhammed (a.s)'ın da izlediği yöntem belli iken biz Müslümanların başka bir metod ve yöntem arayışına girmeleri abesle iştigaldir.Ha siz derseniz;"Sen buna hazırmısın?"
Ben bile bu ulvi davaya gönül veren bir fakir olarak hazır ol(a)madığımı ifade ediyorum.Zaten nasihat ve tavsiyem önce kendime omakla birlikte başka anlamlar yüklenilmemesi taraftarıyım...

Ne diyordu? O Yüce Peygamber efendimiz,hatırlayalım;" Bir elime Ay'ı ,bir elime Güneş'i verseniz,ben bu dava'dan vazgeçmem"
Acaba biz O kainatın efendisi Hz.Muhammed (s.a.v)'e layık bir ümmet olabildik mi?
Asıl sorulması gereken budur...

Cihad üzerine konuşacak olursak;

Müslümanın şu fani dünya hayatında istediği tek mertebe Allah (c.c)'nın rızasını kazanmaktan başka bir şey değildir. İşte yüce Allah, bu ulvi manaya işaret etmek için cihadı, "Allah yolunda" kaydıyla sınırlamıştır. İslam'ın istediği de,emrettiği de budur...

Müslüman toplum veya bireysel fert, batıl ve insani rejimleri/sistemleri yıkıp, yerine İslam düzenine dayalı bir hayat sistemi getirirken, harcayacakları gayretleri ve yapacakları her türlü fedakarlıkları, kişisel çıkarlardan, nefsani arzulardan uzak tutmalıdır. Bütün gayretlerinin karşılığı olarak, hak'kın ölçülerine uygun, adaletli bir sistemi getirmekten başka bir şey gözetmemelidirler. Müslüman, yaptığı şeylerin karşılığını bu fani geçici dünyada beklemez. Allah'ın kelamını yüceltmek için, bu bitmeyen mücadelenin, dinmeyen ateşin karşılığında; mal, mülk,makam, şeref, rütbe, geçici fani dünyalık elde etme düşüncesi aklından geçmez...

"İnananlar Allah yolunda savaşırlar, küfredenler ise tağut yolunda savaşırlar..." (Nisa suresi).

Üzerinde yaşadığımız bu güzelim ülkede din özgürlüğü gerçek anlamda yoktur.Kimi özgürlüklerin olması dini özgürlüklerin yeterince olduğunu göstermez.İslamda "ibadetleri yap kurtarın başınızı" şeklinde algılarsanız İslamın şartlarını sadece 5 büyük ibadetten ibaret görürüseniz bu kanıya ulaşabilirsiniz. Oysaki İslam; Hac, Zekat , Namaz , Oruç ve Kelime-i şehadetten ibaret değildir. Öncelikle bunun farkında olmamız gerekir...

"İslami Devlet'i kavramı olmaz" yada "Müslüman'ın İslam devleti kurmak için çalışmaz" cümlesi de sakıncalı bir cümleler manzumesidir.Devlet dediğiniz nedir ki?
İnsanların daha düzenli yaşamak için oluşturdukları nizamlar bütünü değil midir?
Ve bu nizamlar manzumesini ihdas edecek de Allah (C.C) ve onun kanunlarının uygulandığı şerait'ler silsilesi değilmidir?
İnsan icadı düzen ile Yaradanın bizden uygulanmasını istediği düzen asla bir olamaz.

Buna itiraz edenin de olacağını sanmamakla birlikte malesef zavallı aciz bir müslüman olarak bu ülkenin yasalarına uymak zorundayım.!!!
Fakat benim gönlümdeki düzen; Şeriat düzenidir. Asr-ı Saadet dönemindeki gibi bir yönetim şeklini Yüce Mevlam bu millete inşaAllah nasip eder. İslam'ı demokrasi, hürriyetler veya cumhuriyet gibi sistemlerle karıştırarak mücadeleye koyulursak yine Müslümanların içinde bulunduğu son asırdaki zavallı durumundan kurtulmamız mümkün değildir...

Baki selamlarımla...

Tuğrul Paşa
10-06-2011, 18:38
Din-i mübini İslam, muhabbetle yaşanan bir şeydir. O baldan daha tatlı muhabbet eksik olunca beşer nefsinin bildikleri insanın egosuna,narsist düşüncelerine hizmet etmeye başlıyor. Kendi dışındakileri cahiller ve gafiller olarak görmeye başlıyor. Alim dediğin insanın toplumun sıkıntılarına çözüm getiren örnek alınması,gıpta edilmesi gereken bir insan olması gerekir. Sorun çözmek yerine, ortaya yeni sorunlar getiren bir insana alim denilmez.Belki dense dense (biraz ağır kaçacak belki) reyting pazarlama direktörü yada pazarlama a.ş müdürü diyesim geliyor...

Ki zaten kala kala bir avuç dindar Müslüman kaldık. Onları da müşrik yapıp cehenneme gönderdin mi, cennet kontenjanı Din'den reyting elde eden sözde hoca müsveddelerine kalıyor!!!
Sözde İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol ve magazin gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu düşüncesi,vehmi oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular.Bozulan bu kutsallıktan dolayı din-i mübini İslam'ı hakkıyla yaşamaya bir türlü sırada gelmiyor...

Eski bilge alimlerimiz dini bir konuda yorum yapmadan önce; "Şüphesiz gerçek manasını,doğruyu Allah bilir" diyerek tefrika yapmaktan kaçındıkları gibi büyük bir tevazu huşu içinde kelam-ı cemil eylerlermiş.Şimdiki hoca müsveddleri ise utanmasalar;"ben iyisini daha iyi bilirim" diyecek kadar aymazlıkta sınır tanımıyorlar...

İlim bir araçtır. Seni Allah’a vasıl etmek içindir. Eğer tahsil ettiğin ilim seni Allah’tan uzaklaştırıyorsa, senin muhabbetini öldürüyorsa sen ilmi amaç haline getirmişsin demektir.
Size belki ilginç gelecek ama bende bir ilahiyat kökenli olmama rağmen iyiki bunlar gibi ilahiyat prof'u olmamışım.Yoksa burada kalkar;(Allah muhafaza etsin) Turan Dursun gibi ateist falan bile olabilirdim. Hani eski bir deyim vardır;"Çok bilen ,çok yanılır" ya işte bu vecihten yola çıkarak (ki bu din prof'larının da bir halt bildiği de yok,o da ayrı bir mesele) din konusunda prof yada otorite olma sözkonusu ise (buda bana göre tartışılır) ,Allah'ın yüce buyruklarına uymak ,yasaklarından kaçmak konusunda omurgalı olmalı gerekmez mi?
Azizim bunlar,İslam'ın hakikatını boşalta boşalta hepten kuşa çevirdikleri için bırakın kurban yerine "Horoz" kesmeyi yakında işi "civciv"e kadar düşürecekler...
Allah adına konuşup Helal'leri,emirleri eğip büküp,Haramları,yasakları lastik gibi uzatıp çerçeveyi geniş tutma hakkını hangi cüretle kendilerinde görmektedirler?!

Modern hayatın getirdiği kolaylık (!) neticesinde herhalde bir aşağılık kompleksiyle dinde reform çabaları baş gösterdi bu din prof'larında...
Cumhuriyet Türkiye'sindeki "Türkçe ibadet" aşkınıda anlamlı bulmaktayım.
Sahi nedir bu Türkçe ibadet aşkı..?!
Millet ibadet aşkıyla yanıp tutuşuyorda Türkçe okuyamadığı için mi namaz kılmıyor?!
Gören sanır ki;Arapça anlamadığı için namaz kılmıyor sanacak !

Hulasa ; Ben bu yeni dönemin reyting meraklısı ilahiyat prof'larının yeni icatlarından sıkıldım...
Bu sebeple Fıkıh ve Tefsir bilimi bir uzmanlık alanıdır ve her uzmanlık alanının bir usulü vardır. Günümüz modernist,çağa uyan (!) ve başa ayrı tarak tavsiye eden ilahiyatçıları ise daha çok tribünlere oynamayı tercih ediyor.

Ana tema şu galiba?!;Din-i mübini İslam'ın ikinci büyük kaynağı hadisleri reddettiğiniz zaman, Kuran’dan istediğiniz fetvayı çıkartmak mümkün...!!!

Muhabbetiniz daim olsun...
Başınızı ağrıttıysak affımızı istirham ederim..