Orijinalini görmek için tıklayınız : Adolf HITLER
zülcenaheyn
05-26-2013, 11:39
http://www.eimgur.com/wp-content/uploads/2012/04/photos-of-Adolf-Hitler-4.jpg
Alman politikacı, ressam, yazar, asker, siyasi önder.
20 Nisan 1889 tarihinde doğup 30 Nisan 1945 tarihinde öldü.
Üçüncü Alman Hükümranlık (Reich) devrinin Başbuğu (Fuhrer).
Ressamlıkta başarısızlığa uğrayıp politika hayatına atıldı.
Avusturya'dan ayrılıp Almanya'ya geldi ve orduya katıldı.
Birinci Cihan Harbi'nde Osmanlı müttefiki olan Almanya'da asker olarak savaştı ve mağlubiyeti yaşadı.
Bir Hristiyan geleneği olarak Yahudiler Avrupa'da o devirlerde gettolarda yaşarlardı ve uzun senelerdir Yahudiler için bir tehcir düşünülmekteydi.
O devirlerde de örgütler oldukça revaçtaydı ve özellikle Marksistlerin ve Yahudilerin tehlikesi vurgulanmaktaydı.
30 yıl savaşlarında büyük bir mağlubiyet alan Almanlar dünya savaşında da yenilince artık halkta büyük bir eziklik duygusu yayılmaya başlamıştı.
Halkın gözü bir kurtarıcı aramaktaydı. Bu adam Hitler oldu. Bana on yıl verin Almanya'yı tanınmaz hale getireceğim dedi ve sözünde de büyük oranda durdu. Halk, ulus, millet anlamlarını kendi içinde barındıran volk sözü artık revaç bulmuştu. Volk Hitler'e güvendi.
Ama ondan evvel başta Hitler başarısız bir darbe girişiminde bulunup hapse girdi ve orada Mein Kampf (Kavgam) kitabını yazdı ki hükümranlığı devrinde evli çiftlere hediye olarak verilebilecek konuma kadar gelen bir kitap olmuştu. Her Alman'ın evinde bulunurdu.
Hapisten çıktıktan sonra kapanan partisini tekrar açtı ve ardından seçimlere katıldı. Seçimleri kazandı ve Şansölye oldu. Daha sonra Cumhurbaşkanı ölünce o makamı da kendi üzerine aldı. Ve seneler içinde diktatörlüğü pekişti. 1936 senesinde katılımcı demokrasi uygulayarak volk'a şu soruyu sordu, "meclisteki nazilerin şuanki yönetimini onaylıyor musunuz?", referandum sonucu %99 çıktı ve halkın büyük desteğini alarak özgüveni pekişti.
Kim ne derse desin halk Adolf Hitler'e aşıktı, ona umut bağlamıştı ve inanıyordu. Ülkeyi kısa bir süre içinde muazzam bir şekilde kalkındırdı. Ekonomik açıdan uçurdu, güvenlik açıdan uçurdu, modernlik, gelişmişlik, vs. açıdan inanılmaz yerlere getirdi. Fakat ırkçılık gereği olarak da Marksistleri, Yahudileri, Çingeneleri ve tüm muhaliflerini de tasfiye etti, memleketteki 30 partiyi de kapattı.
http://www.ww2incolor.com/d/18775-8/adolf-hitler-rally.jpg
İkinci Cihan Harbi başladığında müttefiki Mussolini'li İtalya, tarafsız İspanya ve düşmanı İngiltere haricinde tüm Avrupa'yı istila etti. İngiltere'ye Amerika'dan yardım eden gemileri vurarak İngiltere'nin dayanıksızlaşıp kendiliğinden düşmesini bekledi. Bir yandan da İsmet Paşa'lı Türkiye'den destek bekledi çünkü Türkiye'yi müttefiki olarak görüyordu. Sovyetlerin batısını işgal etti. Kuzey Afrika'da işgallerde bulundu Rommel ile. Kafkaslarda da Müslüman Nazi birlikleri bulunuyordu.
Bu esnada Türkiye Almanya ve Sovyetler arasında bir denge politikası sürdürüyordu. Türkiye'deki Türkçüler ile Marksistlerin özgüvenleri de arkalarında bulunan Almanya ve Sovyetlerden geliyordu.
O devirlerde Türk hükûmetinde ırkçı söylemler gelişti bu Nazi etkisiyle. Bundan güven alan devrin ünlü ırkçısı Nihal Atsız Marksist olan Sabahattin Ali'ye yazılı saldırılarda bulundu. Bir yandan da Moskof diyerek Nazım Hikmet'i eleştiriyordu. Ünlü bir edebiyatçı olan Nihal Atsız bir Mustafa Kemal muhalifi ve İslam'a saygılı olan Türkçü Dr. Rıza Nur'un manevi evladıydı. Nihal Atsız Adolf Hitler'in kendisine hediye ettiği bir alet ile kafatası ölçerek kimin ne kadar Türk olduğunu açıklardı insanlara. O devrin İslamcıları da henüz cesaret bulup ortaya çıkamadıklarından milliyetçi kanatta barınırlardı fakat ırkçı kanata mesafeliydiler ki daha sonra Türkeş bu Türkçü kanattan ayrılarak Türk-İslam sentezi ile yeni bir yol geliştirmişti.
http://resim.beyince.net/yazi/atsiz-35.jpg
Alman iletişim şifresi kırıldı ve İngiltere'ye yardım sağlanabildi. Türkiye bir türlü Almanya'nın yanında yer alıp da Sovyetlere saldırmadı. Amerika Avrupa'ya çıktı. Ve Alman askerleri de Rus soğuğunda Napolyon gibi şaşkoloz gibi kalakaldı. Böylece Almanya 30 yıl savaşları ve birinci cihan harbi gibi yeniden büyük bir mağlubiyet aldı.
Almanya yeniliyor gibi olunca İsmet Paşa son dakikada savaş sonunda galiplerin karşısında olmamak için Almanya'ya savaş ilan etti fakat zaten kısa bir süre sonra savaş da bitmişti. Sovyetler Berlin'e girdi. Hitler yeraltında intihar etti. Naziler Nurenberg mahkemelerinde yargılandılar. Berlin'in batısı demokratlara doğusu komünistlere kaldı. Çok sonra Berlin duvarı yıkıldı ve Almanya birleşti. Bugün Almanya anca kendine gelebilmiştir.
Almanya yenilince Türkiye'de Hitler tarafından desteklenen Türkçü-ırkçı kanada dava açıldı ve mahkemelerde yargılandılar. Tabutluklarda işkence gördüler. 7 Eylül 1944'te Turancılar Davası başladı. Suçlama hükûmeti devirmek için gizli bir örgüt kurmaktı. Örgütün adı iddiaya göre Gürem idi.
Ziya Özkaynak adlı bir sanık 7.080 üyesi olduğunu söylediği örgütün amacını şöyle tarif etmişti:
“Irkçı ve Turancı bir hükümet kurmak lazımdır. Bugünkü hükümet hiçbir şey başaramıyor. Biz hükümeti ele almak için gizli bir teşkilat kurduk. Atatürk’e muhalif bir doktorun idaresindeyiz. Birçok subaylar cemiyetimize dahildir. Muhafız Alayı ve Sarıkışla subaylarını elde ederek bu kuvvetlerle merkezden ani bir darbe-i hükümet yapacağız. Ecnebi bir hükümetle temastayız. Bize silahla yardım edecek. Doğru Büyük Millet Meclisi’ne giderek evvela mebusları tevkif edip, iktidarı alacağız!”
Ecnevi devlet Nazi Almanyası idi. O tarihlerde Turancı diye bilinen bazı kişiler Almanya'ya geziler yapıyordu, Nuri Demirağ isimli işadamının Nazilerle Turancılar arasındaki para trafiğini yürüttüğü söyleniyordu. Ancak sanıklar tüm iddiaları reddetti. Gürem'e dair ifadelerinin işkence altında alındığını söylediler. İddialarına göre tabutluklara konmuş, günlerce aç susuz bırakılmış ve dövülmüştü.
Savaş galiplerince Naziler yargılanırken, İnönü'nün akıllı manevrası ile son dakikada Almanya'ya savaş açan Türkiye de Türkçü-Turancı-ırkçıları yargılıyordu.
Savaş sonrası ise senelerce dünya çapında büyük bir karalama kampanyaları, propogandaları, filmleri, reklamları aldı başını gitti. Bir Yahudi Soykırımı yalanı uyduruldu tıpkı Ermeni Soykırımı yalanı gibi. Halbuki Türkler nasıl Ermenileri, Süryanileri, Rumları Anadolu'dan tehcir ettiyse ve soykırım yapmadıysa Hitler de Yahudilerin hepsini tehcir etmiş ve onları çalıştırmıştı. Gettolar ise Hitler Almanyası öncesi zaten yüzyıllardır Hristiyan Avrupa geleneği olarak mevcuttu. Yani Yahudiler zaten dört duvar arasında gettolarda yaşıyorlardı. Gaz odaları diye atılan yalanlar artık ortadadır. Gaz odaları ölü yakma yerlerinden ibarettir ve gaz odası tezi kanıtlanamamıştır. Ayrıca Hitler'in bir tane Yahudi Soykırımına dair emri kanıtlanamamıştır çünkü böyle bir şey yoktur. Diktatörlüğü elbette aşikardır, o bir diktatördür ve 31 partili Almanya'nın 30'unu kapatmıştır, kapatmadığı da zaten kendi partisi olan nazi partisidir. Savaş ve kamplarda elbette Yahudiler ölmüştür fakat soykırım hiç yapılmamıştır, sadece tehcir yapılmıştır. Fakat Sovyetlerde ve Çin'de yüz milyonlarca insan öldürülmüştür.
Yahudi Soykırımı Yalanı uluslararası arenada herkesin çıkarına olduğu için gayet iyi tutmuştur. Tüm filmler yenilenlerin aleyhinde çekilmiştir. Ve siyonizmin eliyle büyük bir beyin yıkama propogandası yürütülmüş ve başarılı olmuştur. Sonuçta tarihi yenenler yazar ve öyle de olmuştur. Yahudi Soykırımı Yalanı gibi bugün Ermeni Tehcirini de Soykırım diye yutturmaya çalışıyorlar.
http://www.hollywoodreporter.com/sites/default/files/2012/04/hitler_children.jpg
zülcenaheyn
05-27-2013, 22:40
YAHUDİ SOYKIRIMI YALANI!!!
http://www.akpartiforum.com/yahudi-soykirimi-yoktur-alinti-t169457.html?p=1037161#post1037161
zülcenaheyn
05-30-2013, 21:27
Soykirim Efsanesi Nasil Dogdu?
Nazi Almanyasi'ndaki Yahudilerin baski ve
iskence politikasina maruz kaldiklari konusu, Nazilerin iktidara geldikleri 1933
yilindan itibaren Bati'daki yayin organlarinda islenmeye baslamisti. Medyayi bu
konuda besleyen en önemli kaynak ise birer sivil toplum örgütü niteligindeki
Yahudi kuruluslariydi. Nazilerin Yahudilere karsi toplama kamplarinda sistemli
bir "soykirim" yürüttügü yönündeki iddialar ise, 1942 yilinda yogunluk kazandi.
Bu iddialari dile getirenler Dünya Siyonist Örgütü ve onun Batili ülkelerin
hemen hepsinde kurulmus olan kollariydi. Örnegin Yahudilerin Nazi toplama
kamplarinda "sabun" haline getirildiklerine dair saiyalar, ilk kez Amerika'daki
Siyonist hareketin lideri ve Amerikan Yahudi Kongresi'nin (AJC) baskani olan
Stephen Wise tarafindan duyuruldu. Wise, 1942 yilinda resmi bir açiklama
yaparak, "yahudi cesetlerinin Almanlar tarafindan sabun, yag ve gübreye
dönüstürüldügünü" iddia etti. Gaz odalari iddialari da yine ayni dönemde resmi
siyonist kuruluslarin temsilcileri tarafindan duyuruldu.
Bu iddialarin
genel medya tarafindan desteklenmesinin ise iki nedeni vardi: Birinci neden,
Yahudi sermayeli yayin organlarinin bu konuya gösterdikleri özel ilgiydi. Ikinci
ve daha önemli olan neden ise, bu haberlerin Batili ülkelerin savas halinde
olduklari Nazi Almanyasi'na karsi kullanabilecek iyi bir karsi-propaganda
malzemesi olusuydu. ABD yönetimi bu propagandayi çok gerekli buluyordu; çünkü
"kendi çocuklarimizi neden Avrupa'da savasmaya gönderdik" diye düsünen genis
halk kitlelerini savasin gerekliligine ikna etmek için, "gaz odalarinda
öldürülüp sabun yapilan" masum insanlari kurtarmak kadar iyi bir gerekçe
bulunamazdi. Nitekim Almanlar hakkinda buna benzer gerçek disi bazi vahset
hikayeleri, I. Dünya Savasi sirasinda da Amerikan kamuoyunu ülkelerinin savasa
girmesine ikna etmek için üretilmisti.
Savas yillarinda bu sekilde
üretilen Soykirim söylentileri, Nazi toplama kamplarinin Amerikan, Ingiliz ya da
Sovyet birlikleri tarafindan 1945 yili içinde ele geçirilmesiyle birlikte iyice
güçlendi. Çünkü müttefik ordulari bazi kamplarda, özellikle Dogu Polonya'daki
Belsen'de binlerce yahudi tutuklunun korkunç durumdaki cesetleriyle
karsilasmislardi. Bunlarin fotograf ve filmleri dünya medyasinda yayinlandi. Bu
cesetler soykirimin açik birer delili sayildilar. Oysa sözkonusu cesetlerin ölüm
nedeni Nazilerin her türlü önleme ragmen bir türlü basa çikamadiklari tifüs
salgini ve savasin son aylarinda Alman tasima sisteminin çökmesi nedeniyle bazi
kamplarda, özellikle Dogu Polonya'daki büyük kamplarda basgösteren açlikti. Buna
karsilik, daha Bati'da yer alan kamplardaki Yahudi tutuklularin gayet sihhatli
ve psikolojik yönden de rahat bir durumda oldugu gözlenebiliyordu.
Nürnberg Mahkemesi
Soykirim efsanesini "adli" bir anlamda
tarihsel literatüre geçiren en önemli gelisme ise, 1946 yilinda Nazi savas
suçlularini yargilamak için düzenlenen Nuremberg Mahkemesi oldu. Bu mahkemede
bazi "tanik"lar kürsüye çikarildilar ve toplama kamplarindaki yahudi
tutuklularin gaz odalarinda sistemli bir biçimde ihma edildigini anlattilar. Bu
verileri degerlendiren mahkeme, "6 milyon Yahudinin Nazi toplama kamplarinda
imha edildigini, bunlarin dört milyonunun özel üretilmis imha araçlariyla
katledildigini" kabul etti. Bu mahkemede delil olarak sunulan malzeme ve
ifadeler, Soykirim literatürünün hala en büyük dayanagidir.
Ancak
mahkeme gerçekte pek dürüst ve tarafsiz bir ortamda yapilmamisti. Nazi
Almanyasi'ni yenilgiye ugratmis olan müttefikler-ABD, SSCB, Ingiltere ve
Fransa-Nazi rejimini ne kadar korkunç ve acimasiz gösterebilirlerse, kendi
argümanlarini o kadar iyi savunacaklarini düsünüyorlardi. Bu nedenle
Siyonistlerin savas sirasinda ürettikleri tüm Soykirim hikayeleri mahkeme
tarafindan ciddiye alindi ve hepsi kabul edildi.
Yahudi kuruluslari
tarafindan mahkemeye getirilen "görgü taniklari", toplama kamplarinda sahit
olduklari gaz odasi manzaralarini anlattilar. Bu sahitlerin verdikleri
ifadelerin çok büyük bölümünün gerçeklerle uyusmadigi bugün biliniyor. Örnegin
mahkemeye çikarilan ve Dachau toplama kampindan kurtulduklari söylenen pek çok
tutuklu bu kamptaki gaz odalari hakkinda detayli ifadeler vermislerdi. Oysa
Dachau'da "gaz odasi" olarak gösterilebilecek tek bir bina dahi olmadigi için,
Soykirim literatürünün savunuculari ilerleyen yillarda bu iddiayi geri almak
zorunda kaldilar. Bugün Dachau'da gaz odasi oldugunu savunan hiç kimse yoktur.
Diger toplama kamplarindaki sözde gaz odalari ile ilgili ifadelerin çogu
da çeliskiliydi. Bazilari gerçeklesmeleri bilimsel yönden imkansiz hikayelerdi.
Nuremberg Mahkemesi'ne sahit olarak çikarilan en önemli kisi ise
Auschwitz toplama kampinin kumandani Rudolf Höss"tü. Höss, çok önemliydi, çünkü
mahkemeye çikarilan sahitlerin ezici çogunlugunun aksine bir Yahudi degil, bir
Nazi subayiydi. Hem de Auschwitz'de iki yildan uzun bir süre en üst düzey
yetkili olmustu. Höss "itiraflarinda", Auschwitz'in içinde "Wolzek" adi verilen
özel bir imha kampi oldugunu, kendi komutasi altinda burada 2.5 milyon yahudinin
öldürüldügünü söyledi. Ama "Wolzek" diye bir yer hiç bir zaman bulunamadi,
dahasi Auschwitz'de 2.5 milyon Yahudinin öldügü iddiasi da bir süre sonra Yahudi
tarihçileri tarafindan geri alindi. Rakam önce 1.25 milyona, en son olarak da
Yahudi tarihçi Jean Claude Pressac tarafindan 775 bine düsürüldü.
Peki
Höss neden yalan ifade vermisti? Basit; Höss'ü sorgulayan Ingiliz gizli servisi,
ona agir bir iskence yapmis, dahasi ailesini ve çocuklarini öldürmekle tehdit
etmislerdi!... Bu, bugün ispatlanmis tarihsel bir gerçektir. Höss bu durumda
kendisini ve ailesini kurtarmak için her seyi imzalayabilirdi, nitekim öyle
yapti.
Soykirim hikayesi Nuremberg mahkemesine dayanarak hizla büyüdü.
Yahudi tarihçiler mahkeme tutanaklarindan alintilar yaparak kitaplar yazdilar.
Baska tarihçiler bu kitaplardan alintilar yaparak yeni kitaplar yazdilar.
Ilerleyen yillarda yeni bazi "soykirim sahitleri" çikti ve bunlar yazdiklari
kitaplarla Nuremberg'teki verilmis olan ancak sonradan "siritan" bazi ifadelerin
yerlerine yenilerini koymaya çalistilar. Israil'de özel bir Soykirim
Arastirmalari Merkezi kuruldu. Dünya kamuoyunun soykirimi kesin bir tarihsel
gerçek sanmasinin en önemli nedeni ise, Hollywood'un Yahudi sermayeli film
sirketleri ve Yahudi yönetmenleri tarafindan çevrilen 100'e yakin Soykrim filmi
oldu.
Soykirimin sorgulanmasi ise 60'li yillarda basladi. ABD'deki
Northwestern University'den Dr. Arthur Butz, Fransa'daki Lyon Üniversitesi'nden
Robert Faurisson ve pek çok "best-seller" kitabin yazari Ingiliz tarihçi David
Irving sözkonusu revizyonist akima öncülük ettiler. Revizyonist akimin bugün en
önemli entellektüel merkezi, California'daki Institute for Historical Review
adli kurumdur.
Fihi Ma-Fih
06-02-2013, 18:05
Avusturya vatandaşı olarak doğmuştur 1933 te seçimlere girmeden alman vatandaşı olmuştur.Şu anda bile ntv de yayınlanan belgeselde Almanların "karizmanın peşinden gittiler" diye açıklaması tabi kide böyle tipsiz bir adamı karizma yapmaz :)
zülcenaheyn
06-11-2013, 11:54
Sen şu kendi tipsizliğini görmedin herhalde, tam bir yahudi tipi. :w:
Almanların karizma peşinden koşma yorumuna gelirsek. Almanlar dünya savaşından mağlup çıktı ve demokratlara ve yahudilere karşı olan saygılarını yitirdiler. Komünistlere gelirsek, onlar da yahudi güdümlü olduğu için onlardan çekinirdi Almanlar. Marks bile Alman olsa da bir Yahudi Almanıydı.
Milliyetçilik ve anti-semitizm o devirde büyük çıkış yakalamıştır. Hitler olmasa başka birisi zaten olurdu. Hitler'in öne çıkmasının tek sebebi hitabet konusunda iyi olmasındandır ve kendisini bu işe adamasıdır. Onun dışında bir özelliği yoktur.
Versay Antlaşmasını Hitler yırtıp ülkesini geliştirirken. Bizimkiler Lozan Antlaşmasını yırtmıyor ve topraklarını, hilafetini, namusunu, dinini satıyordu Yahudilere, İngilizlere. Bizde de ırkçı milliyetçi akım zuhur etmiştir Almanya gibi çünkü dünya harbinde Alman İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu ittifak kurarak savaşa girmiş ve iki imparatorluk da içten ve dıştan Yahudilerce bitirilmiştir.
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/06/Stab-in-the-back_postcard.jpg
1919 yılında basılan, bir Yahudinin Alman ordusunu arkadan bıçakladığını gösteren karikatür.
Asi_isyankar
06-12-2013, 13:52
Adolf Hitler dünyanın gelmiş geçmiş en büyük, en küstah, en acımasız ve en gaddar Faşistidir.
Aynı zamanda dünyanın gelmiş geçmiş en büyük diktatörlerindendir.
Onun yüzünden 50 Milyon insan ölmüştür...
zülcenaheyn
06-12-2013, 17:56
Adolf Hitler dünyanın gelmiş geçmiş en büyük, en küstah, en acımasız ve en gaddar Faşistidir.
Aynı zamanda dünyanın gelmiş geçmiş en büyük diktatörlerindendir.
Onun yüzünden 50 Milyon insan ölmüştür...
Birincisi İtalyan usulü faşist değil Alman usulü bir nazi ve anti-semitist idi.
Almanlık davası bizi bağlamaz fakat Yahudiliğe karşı olan mücadelesi takdire şayandır.
Ayrıca diktatörlüğü tanımlayarak diktatörlüğünü ya da anti-demokratik olduğunu ve 50 milyon insanı öldürdüğünü kanıtlayabilir misin? Ve diğer ithamlarını da tabii.
Aksi halde cahilce ezbere konuştuğunu düşüneceğim.
püskəvit
06-13-2013, 05:27
Nazi: Nasyonal sosyalist. CHP gibi hem milliyetçi hem sosyalist.
zülcenaheyn
06-13-2013, 10:47
Nazi: Nasyonal sosyalist. CHP gibi hem milliyetçi hem sosyalist.
Arada bir fark var. NSDAP Yahudilerle mücadele etmişti fakat CHP tamamen Yahudi ve Mason güdümlü. CHP yaratıcıları Selanik'ten çıkmadır. Çünkü CHP İttihat ve Terakki'nin B takımıdır. Selanik eskiden Yahudi ve Mason yuvası idi. İşte bunlar tarafından kuruldu bu İttihatçılık da.
İki parti de milliyetçi, ulusalcı ve aynı zamanda sosyalist fakat kimlere hizmet ettiklerine de bakmak lâzım.
Asi_isyankar
06-13-2013, 11:39
Birincisi İtalyan usulü faşist değil Alman usulü bir nazi ve anti-semitist idi.
Almanlık davası bizi bağlamaz fakat Yahudiliğe karşı olan mücadelesi takdire şayandır.
Ayrıca diktatörlüğü tanımlayarak diktatörlüğünü ya da anti-demokratik olduğunu ve 50 milyon insanı öldürdüğünü kanıtlayabilir misin? Ve diğer ithamlarını da tabii.
Aksi halde cahilce ezbere konuştuğunu düşüneceğim.
1. Hitler Almanyası gelmiş geçmiş en büyük faşizmi simgeliyor.
Bunu kafanıza göre değiştirmeye çalışmanız hiç bir işe yaramaz.
Sırf Yahudi karşıtısınız diye katil ve faşitleri destekliyorsanız
Yuh olsun bu anlayışınıza diyorum.
Yahudi de olsa masum kanının dökülmesini isteyenler Müslüman olamaz.
2. Almanlık davası sizi bağlamıyorsa bu tür konuları açmayın o zaman.
Diktatörün tanımını siz yapın da ne kadar yanlış düşündüğünüzü daha iyi görelim.
Sadece şu soru size yeter umarım: 26 Milyon Sovyeti kim öldürdü?
3. Konuyu kişiselleştirecekseniz hiç boşu boşuna tartışmayalım.
Fikirlerinizi ortaya dökün, hakaretlerinizi değil...
zülcenaheyn
06-13-2013, 23:30
1. Hitler Almanyası gelmiş geçmiş en büyük faşizmi simgeliyor.
Bunu kafanıza göre değiştirmeye çalışmanız hiç bir işe yaramaz.
Sırf Yahudi karşıtısınız diye katil ve faşitleri destekliyorsanız
Yuh olsun bu anlayışınıza diyorum.
Yahudi de olsa masum kanının dökülmesini isteyenler Müslüman olamaz.
2. Almanlık davası sizi bağlamıyorsa bu tür konuları açmayın o zaman.
Diktatörün tanımını siz yapın da ne kadar yanlış düşündüğünüzü daha iyi görelim.
Sadece şu soru size yeter umarım: 26 Milyon Sovyeti kim öldürdü?
3. Konuyu kişiselleştirecekseniz hiç boşu boşuna tartışmayalım.
Fikirlerinizi ortaya dökün, hakaretlerinizi değil...
Evet, şu cümlelerinizden hiç bir şey bilmeyen bir cahil olduğunuz aşikâra çıkmıştır. İddialarınızın birini bile kanıtlayamadınız. Koyun gibi genelin resmî tarih inancını savundunuz. Sorgulamayıp bilgiyi lök diye kabul ederseniz, e hani kanıtla diye sorulunca böyle şapa oturursunuz. Kişiselleştirmiyorum fakat iftira atanlara da başka türlü nasıl konuşulur düşünemiyorum. Yok sırf Yahudi karşıtısınız diye öyle düşünüyorsunuz, yok ama herkes onlar faşist kabul ediyor, vs. vs.
Birader bir şey bilmiyorsan sus! Konuşacaksan da kanıtla! Laf kalabalığı yapma iftiralarınla!
Almanlık davası beni ilgilendirmiyor ama tarih beni ilgilendiriyor. Ne yani sizin gibi cahil mi kalayım?
26 milyon Sovyet mi? Bu bir savaştır. Ne yani şimdi çıkıp da Birinci Cihan Harbi'nde, Millî Mücadele'de, Kore Harekâtı'nda ve Kıbrıs Harekâtı'nda biz de öldürdüğümüz düşmanlar yüzünden katil miyiz sana göre?
Konuşmaya değmezsin!
Asi_isyankar
06-14-2013, 11:57
Evet, şu cümlelerinizden hiç bir şey bilmeyen bir cahil olduğunuz aşikâra çıkmıştır. İddialarınızın birini bile kanıtlayamadınız. Koyun gibi genelin resmî tarih inancını savundunuz. Sorgulamayıp bilgiyi lök diye kabul ederseniz, e hani kanıtla diye sorulunca böyle şapa oturursunuz. Kişiselleştirmiyorum fakat iftira atanlara da başka türlü nasıl konuşulur düşünemiyorum. Yok sırf Yahudi karşıtısınız diye öyle düşünüyorsunuz, yok ama herkes onlar faşist kabul ediyor, vs. vs.
Birader bir şey bilmiyorsan sus! Konuşacaksan da kanıtla! Laf kalabalığı yapma iftiralarınla!
Almanlık davası beni ilgilendirmiyor ama tarih beni ilgilendiriyor. Ne yani sizin gibi cahil mi kalayım?
26 milyon Sovyet mi? Bu bir savaştır. Ne yani şimdi çıkıp da Birinci Cihan Harbi'nde, Millî Mücadele'de, Kore Harekâtı'nda ve Kıbrıs Harekâtı'nda biz de öldürdüğümüz düşmanlar yüzünden katil miyiz sana göre?
Konuşmaya değmezsin!
Fikri olmayanlar pislik içerisinde yüzerler.
Sende onlardan birisin. Fikir yok, hakaret ve iftira var.
Asıl cahil sensin!..
Maşallah sen çok akıllısın.
Bana kaynak ve dayanaklarını dök ortaya.
Bende sana kaynak ve dayanaklarımı dökeyim.
Ben değişik kaynakları takip ederek bu kanaatlere varmışım
Sen neleri takip etmişsin söyle hele.
Fikirlerime katılmayabilirsin, karşı çıkabilirsin
Ancak bana hakaret etmeye hakkın yok tamam mı!.
Elbette tartışmayı uzatabilirim ancak zamanımı senin gibi
İdrakı zayıf kişilerle harcamak istemiyorum.
Sana neyi kanıtlamamı istiyorsun.
Kanıtladığım zaman kabul mu edeceksin sanki?
Kanıtladığım zaman uslanacak mısın sanki?
İlk mesajıma tekrar göz at.
Sana dair tek bir nahoş söz yazmış mıyım.
Şimdi git edepli bir şekilde tartışmayı öğren, öyle gel...
püskəvit
06-14-2013, 12:20
Sovyetler Birliği de rejime karşı olanları öldürmüştü. Çarlık rejimi yerine komünizm ilk geldiği zamanlar Rusya'ya bağlı devletlere bağımsızlık verip sonra kendileri bu ülkeleri tekrar işgal ettiler. SSCB zamanında Türkiye'de yapılan değişikliklerin benzerleri SSCB'ye bağlı Türk devletlerinde de uygulanmıştır. Örneğin bu ülkelerde Latin alfabesine geçilmesi ile Türkiye'de Latin alfabesine geçilmesi bir yıl arayla olmuştur. (Kiril alfabesine geçiş sonradan yapılmıştır.) Karşı çıkanlar da İstiklal mahkemeleri adındaki düzmece mahkemelerin aldığı kararlar gibi ya öldürülmüş, ya sürgün edilmiş, ya hapse atılmıştır. Dayatmaları kabul etmeyen yüz binlerce Türk öldürülmüştür. 2. Dünya savaşında Almanların karşısına yine Türk devletlerinden insanlar çıkarılmıştır. Sanki Stalin ırkçılık yapmıyor muydu? Ruslar Almanya'ya girdiklerinde neler yapmış, onlara değinmiyorum bile.
BlueMoon
06-14-2013, 12:40
İnönünün kankisi :) cok sıkı arkadaşlarmış
zülcenaheyn
06-14-2013, 16:39
Asi isyankar'dan cehalete devam.
Sen ortaya bir şey koyuyorsun. Ben de kanıtla diyorum. Ortaya bir şey koyan ben değilim. Ben koysam kanıtlarım.
Anlaşıldı, senin bir şey bildiğin yok ezbere bilgilerin dışında, seni artık kale almayı lüzumsuz görüyorum.
BeldeiTAYYIBe
06-14-2013, 22:40
Bu adamin kimler tarafindan öne cikarildigini,
kimlerin ekmegine yag sürdügünü,
inanc esaslarini ve ökultizm ile olan alakasini analiz etmedikce tam manasiyla anlamaniz mümkün olmaz.
zülcenaheyn
06-15-2013, 01:06
Bu adamin kimler tarafindan öne cikarildigini,
kimlerin ekmegine yag sürdügünü,
inanc esaslarini ve ökultizm ile olan alakasini analiz etmedikce tam manasiyla anlamaniz mümkün olmaz.
Açıklayalım.
Almanya'da Pan-Cermen ve anti-semitist bir akım doğmuştu Birinci Cihan Harbi evvelinde. Bu akımı destekleyen bir de Thule Tarikatı vardı.
Hitler sadece hitabet yeteneği ile değil, elbette bu akımların yardımı ile yükselmiştir. Aynı zamanda bunlar dışında Siyonist Yahudiler tarafından da desteklenmiştir.
Daha sonra Siyonistlerden adeta para akıyordu nazilere.
Çünkü naziler ile siyonistler zıt görünse de ortak bir noktaları var idi: ırkçılık.
İki taraf da ırklarının başka ırklarla karışmalarını istemiyordu. Naziler Alman kanına Yahudi kanı girsin istemiyordu, siyonistler de aynen bu görüşe katılıyordu, onlar da Yahudiler ırklarının saflığının bozulmasını istemiyordu.
Bundan dolayı da siyonistler nazileri destekledi, naziler de siyonistleri ve bir nevi nazilerin gerçekleştirdikleri Yahudi Tehciri'ne destek oldular.
püskəvit
06-15-2013, 04:39
Hitler'in Lenin'le ünlü bir yahudi ailenin Viyana'daki evinde satranç oynarken çekilmiş olduğu söylenen bir resmi bulunuyormuş.
zülcenaheyn
06-15-2013, 04:54
Lenin 1924'te öldü. Hitler o dönemlerde daha yeni siyasete atılmıştı ve hapisteydi. Yani hangi ara buluşacaklar da satranç oynayacaklar? Bir de zıt fikirdeler. Yani bence kuyruklu bir yalan bu senin yazdığın.
Yahudi konusunda ise, valla Yahudi evinde oturmuşsa pek şaşırmam çünkü nazi ordusunda baya bir Yahudi vardı.
püskəvit
06-15-2013, 05:31
Lenin 1924'te öldü. Hitler o dönemlerde daha yeni siyasete atılmıştı ve hapisteydi. Yani hangi ara buluşacaklar da satranç oynayacaklar? Bir de zıt fikirdeler. Yani bence kuyruklu bir yalan bu senin yazdığın.Fotoğrafın 1909 yılında Lenin sürgündeyken çekilmiş olabileceğine dair bilgiler var. 2010 yılında bir müzayedede satışa çıkarılacağına dair bir haber de çıkmış. Detaylı araştırmadım.
Düzenleme: Resmin fotoğraf mı yoksa çizim mi olduğu konusu tartışmalıymış. Müzayede evinin verdiği bilgilere göre 5 tane kopyası bulunuyormuş. Satranç oynarken kullandıkları satranç takımının da satışa çıkarılacağı söylenmiş.
unsparing
06-15-2013, 13:49
Bana göre Faşist zulmü ile Komünist zulmü arasında hiç fark yok bakınız
Adolf Hitler, Karl Marx, Vladimir Lenin, Josef Stalin, Mao Zedong, Ernesto che guevara,
Fidel Castro gibi şahıslar Adolf Hitler ile birbirlerine zıt bir ideolojiyi savunsalarda tartışmasız 20.yüzyılın canileridir...
zülcenaheyn
06-15-2013, 19:54
Bana göre Faşist zulmü ile Komünist zulmü arasında hiç fark yok bakınız
Adolf Hitler, Karl Marx, Vladimir Lenin, Josef Stalin, Mao Zedong, Ernesto che guevara,
Fidel Castro gibi şahıslar Adolf Hitler ile birbirlerine zıt bir ideolojiyi savunsalarda tartışmasız 20.yüzyılın canileridir...
Hitler ne yapmış merak ettim?
BeldeiTAYYIBe
06-15-2013, 23:32
Hocam, bu Adam ikinci Cihan harbinin baslamasina sebep olmadimi?
zülcenaheyn
06-16-2013, 03:21
Hocam, bu Adam ikinci Cihan harbinin baslamasina sebep olmadimi?
Birinci Cihan Harbi ile ikincisini ayırmamak gerek çünkü birbirinin devamıdır bunlar.
Birincisinden biz Almanlarla birlikte yenildik. Bize Mondros'u onlara Versay Antlaşmasını imzalattılar. Ardından bize Lozan'ı imzalattırdılar. Biz battıkça battık.
Daha sonra Hitler diye bir adam çıktı, Versay'ı yırttı ve ülkesinin haklarını aldı. Hatta alırken adı da "Kansız lider"e çıkmıştı. Çünkü Çekoslovakyayı, Avusturya'yı referandum ile Almanya'ya ilhak etti.
Biz ne yaptık? Biz Lozan'da topraklarımızı, hilafetimizi, namusumuzu peşkeş çektik yabancılara. Sonra da o Lozan'ı yırtacağımıza başımızın tacı yaptık.
Evet, Hitler Polonya'ya girerek harbi başlattı fakat ardından Sovyetler ile anlaştı ve Polonya'nın batısını Hitler, doğusunu Stalin aldı.
Kısaca harbin zaten çıkacağı vardı. İki harp birbirine bağlıdır.
BeldeiTAYYIBe
06-16-2013, 13:04
Biz Lozan'i tanimiyoruz desek ve ardindan misak-i milli snirlarimiz dahilinde kabul ettigimiz Bati trakyaya, Batum'a, Halep'e, Musl'a ve hatta yarim yüzyillik topragimiz olan balkanlara, kuzey afrikaya, arab yarimadasina hic bir sebep olmaksizin ordumuzla girsek acaba bu ne kadar mantikli olurdu?
Yani , almanlarin polonyaya saldirmasi nasil o günün sartlariyla mesru sayilmamissa bugünde Türkiyenin böyle bir girisimi mesru sayilmayacak ve mutlaka bir savasa sebep olacaktir.
Almanlar polonyaya ( doguya) karsi ani bir baskinla ( Blitzkrieg) emri vaki yapip uluslararasi zeminde durumu kabullendirmek istediler. Lakin Britanya basta olmak üzere batili ülkeler bu durumu kabul etmediler ve edemezlerdide. Neticede göz göre göre cikartilmis bu savasi nasilsa cikacakti mantigiyla Hitler almanyasinin kabahati yoktu gibi bir netice cikarilmamasi gerekir diye düsünüyorum.
Ayrica nazi almanlarin yaptigi katliamlar ve insanlik disi sistematik yanlislarida cabasi.
Bir insan zihinsel engelli oldugu icin öldürülürmü?
unsparing
06-16-2013, 13:16
Hitler ne yapmış merak ettim?
Yahu şu forumda bir kerede aklıselim bir insana denk geleyim
sen nereden türedin böyle
Garibüzzaman
06-16-2013, 17:42
Bu zamana kadar okuduklarımı anlamakta sıkıntı çekiyorum diye düşünüyorum. Ya da bir takım bakış açılarına sahip olabilmem için çok çaba sarfetmem gerek. İnanın bilmiyorum artık.
zülcenaheyn
06-16-2013, 19:44
Yahu şu forumda bir kerede aklıselim bir insana denk geleyim
sen nereden türedin böyle
Ben ise senin gibi atıp tutan cahil iftiracılara çok denk geldim merak etme. O yüzden şaşırmadım seni gördüğüme. Bir iftira attım. Kanıtla diye soru sordum. Ama cevaplayamadın. Teşekkürler cehaletini tasdiklemiş oldun.
zülcenaheyn
06-16-2013, 19:48
Biz Lozan'i tanimiyoruz desek ve ardindan misak-i milli snirlarimiz dahilinde kabul ettigimiz Bati trakyaya, Batum'a, Halep'e, Musl'a ve hatta yarim yüzyillik topragimiz olan balkanlara, kuzey afrikaya, arab yarimadasina hic bir sebep olmaksizin ordumuzla girsek acaba bu ne kadar mantikli olurdu?
Yani , almanlarin polonyaya saldirmasi nasil o günün sartlariyla mesru sayilmamissa bugünde Türkiyenin böyle bir girisimi mesru sayilmayacak ve mutlaka bir savasa sebep olacaktir.
Almanlar polonyaya ( doguya) karsi ani bir baskinla ( Blitzkrieg) emri vaki yapip uluslararasi zeminde durumu kabullendirmek istediler. Lakin Britanya basta olmak üzere batili ülkeler bu durumu kabul etmediler ve edemezlerdide. Neticede göz göre göre cikartilmis bu savasi nasilsa cikacakti mantigiyla Hitler almanyasinin kabahati yoktu gibi bir netice cikarilmamasi gerekir diye düsünüyorum.
Ayrica nazi almanlarin yaptigi katliamlar ve insanlik disi sistematik yanlislarida cabasi.
Bir insan zihinsel engelli oldugu icin öldürülürmü?
Bizim Kıbrıs Çıkarma Harekâtımızı hatırlatırım.
Benim derdim sözde soykırımın olmadığını dillendirmek ama elbette Almanların her yaptığını da tasdiklemiyorum.
Ama o zihinsel engelli mevzusunu araştırmak lâzım.
zülcenaheyn
06-16-2013, 19:49
Bu zamana kadar okuduklarımı anlamakta sıkıntı çekiyorum diye düşünüyorum. Ya da bir takım bakış açılarına sahip olabilmem için çok çaba sarfetmem gerek. İnanın bilmiyorum artık.
Kafanızı karıştıran temel soruları buraya yazarsanız belki yardımcı olabiliriz.
BeldeiTAYYIBe
06-16-2013, 22:18
Kibris meselesinde Türkiye bir garantör ülke olarak uluslararasi hukuktan dogan hakkini kullanmistir. Ve Cumhuriyet tarihinin en isabetli kararini almisitir. Kibrista yapilan zulüm ile bir sebep hasil olmustur. Bir firsat , yani sebep hasil oldugunda bu firsati degerlendirmek dogaldir. Nitekim kuzey Irak icin tezkerenin TBMM'den gecememesi yine Kibris gibi büyük bir firsatin degerlendirilememesi anlamini tasir.
Lakin buna benzer bir sebep Almanya icin gecerlimidir?
Yani , Alman ordusu hangi hakka yada sebeplere dayanarak Polonyaya saldirmistir?
Almanlarin toplama kamplarini görmüs bir kardesiniz olarak yaptiklari vahsetten zerre süphe etmiyorum. Soykirim diye ölü sayilarinin siddetli bir sekilde abartildiginida biliyorum. Arkasindaki propagandada malum. Ama bu durum onlarin bir katliam yada vahset uygulamadigi anlamina gelmiyor.
Engelli insanlarin öldürülmesine dair size darwin teorisini hatirlatmak isterim. Bu teoriye göre insan yasayan bir hayvandir. Hayvanlar aleminde oldugu gibi zayif ve sakatlilarin ölmesi bir sonraki nesillere daha zinde ve saglikli varliklarin gelmesine yol acar. Üstün aryan irkini bu prensiplere göre olusturmak gerekmektedir onlara göre...Dogada zayif olanin yasama Hakki yoktur....
unsparing
06-17-2013, 14:20
Ben ise senin gibi atıp tutan cahil iftiracılara çok denk geldim merak etme. O yüzden şaşırmadım seni gördüğüme. "Bir iftira attım."Kanıtla diye soru sordum. Ama cevaplayamadın. Teşekkürler cehaletini tasdiklemiş oldun.
BeldeiTAYYIBe arkadaşım zaten benim söyliyeceklerimi söylemiş ama yok
ben bir kereden anlamam diyorsan başka bende aynılarını tekrar edebilirim.
Ayrıca gelene geçene cahil diyorsun da onada küçük bir cevap vereyim nedemişler
kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş! Buarada iftira attığını kendi ağzınlada söylüyor
itiraf ediyorsun sonrada kanıtla diyorsun son olarak sen saçmalıyorsun?
zülcenaheyn
06-18-2013, 12:22
BeldeiTAYYIBe arkadaşım zaten benim söyliyeceklerimi söylemiş ama yok
ben bir kereden anlamam diyorsan başka bende aynılarını tekrar edebilirim.
Ayrıca gelene geçene cahil diyorsun da onada küçük bir cevap vereyim nedemişler
kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş! Buarada iftira attığını kendi ağzınlada söylüyor
itiraf ediyorsun sonrada kanıtla diyorsun son olarak sen saçmalıyorsun?
Oooo sana bayram doğdu bir harfe yanlış bastık diye. Bayram et, sevin.
Gelene geçene cahil demiyorum. Sadece bir söz söyleniyorsa kanıtlanmalıdır diyorum. Çamur at izi kalsın misali olmaz bu işler.
zülcenaheyn
06-18-2013, 12:31
Kibris meselesinde Türkiye bir garantör ülke olarak uluslararasi hukuktan dogan hakkini kullanmistir. Ve Cumhuriyet tarihinin en isabetli kararini almisitir. Kibrista yapilan zulüm ile bir sebep hasil olmustur. Bir firsat , yani sebep hasil oldugunda bu firsati degerlendirmek dogaldir. Nitekim kuzey Irak icin tezkerenin TBMM'den gecememesi yine Kibris gibi büyük bir firsatin degerlendirilememesi anlamini tasir.
Lakin buna benzer bir sebep Almanya icin gecerlimidir?
Yani , Alman ordusu hangi hakka yada sebeplere dayanarak Polonyaya saldirmistir?
Almanlarin toplama kamplarini görmüs bir kardesiniz olarak yaptiklari vahsetten zerre süphe etmiyorum. Soykirim diye ölü sayilarinin siddetli bir sekilde abartildiginida biliyorum. Arkasindaki propagandada malum. Ama bu durum onlarin bir katliam yada vahset uygulamadigi anlamina gelmiyor.
Engelli insanlarin öldürülmesine dair size darwin teorisini hatirlatmak isterim. Bu teoriye göre insan yasayan bir hayvandir. Hayvanlar aleminde oldugu gibi zayif ve sakatlilarin ölmesi bir sonraki nesillere daha zinde ve saglikli varliklarin gelmesine yol acar. Üstün aryan irkini bu prensiplere göre olusturmak gerekmektedir onlara göre...Dogada zayif olanin yasama Hakki yoktur....
Yahudi Kapitalizmine ve Yahudi Bolşevizmine savaş açan bir ideoloji Almanya'nın başına geldiği andan itibaren zaten savaş ilan etmişlerdir. Bu açık.
Youtube'a Türkçe Hitler yazarsanız orada Hitler'in uzun uzun açıklamaları var neden Sovyetlere girdiğine dair, vs. Oradan öğrenebilirsiniz.
Almanya'da ya da Polonya'da mı oturuyorsunuz? Madem kampları gezdiniz. müzelerini gezdiniz. Soykırım Yalanı kitabını okumanızı öneririm. Orada o müzede yapılan katekullilerin hepsi anlatılıyor.
Zamanında müze tabelasında 6 milyon Yahudi öldü yazıyordu, bugün ne yazıyor biliyor musunuz? 1 buçuk milyon ve o daha da inecek çünkü gün geçtikçe soykırımın olmadığı ve o kadar insanın ölmediği ortaya çıkıyor.
Hakikatte 500 bin Yahudi ölmüştür. Bunun sebepleri ise tifüs salgını gibi sebeplerdir ve savaş esnasında yemek bulunamayışından, Alman askerlerinin kamptakilere yeterli hizmeti götüremeyişinin sonucunda açlıktan ölümlerin gerçekleşmeyişindendir.
O müzede bazı şeyler gösterilmez turistler şüphelenmesin diye.
Büyük yalan dönüyor. Daha dün haberlerde gördüm. Hitler'in öncülük ettiği kaplumbağa araba dediğimiz volswagen araba şirketi 1 milyon Euro bağışta bulundu bu müzeye.
Almanya'nın da hâlâ İsrail'e tazminat ödemeye devam etmesi de cabası. Yahudiler resmen beleşten para buldular millet kandırıyorlar.
Kitabı ben şuradan buldum. Kırtasiyeden sayfalara çekip kitaplaştırdım öyle okudum:
http://www.vho.org/aaargh/turk/soyalani.pdf
zülcenaheyn
06-18-2013, 23:34
Bu arada olayı araştırdım.
Biz Kıbrıs'ı neden işgal ettiysek Hitler de Polonya'yı aynı sebeple işgal etmiş.
Polonya'da bir binlerce Alman öldürülmüş.
BeldeiTAYYIBe
06-20-2013, 03:41
Polonyaya girmesinin baslica sebebi versaile andlasmasiyla Almanyanin Dogu prusya ile olan cografi baglantisinin kara yoluyla kesilmis olmasiydi. Bu nihayi hedef icin yalnizca bir basamakti. Asil hedef Alman halkina Ari Üstün irkinin efendiliginde yeni bir imparatorluk insaa etmekti. Sizin dediginiz sebebi bahane etti lakin bu bir bahaneden öte gecmiyor . Varsayalimki zikrettiginiz sebep bir hakikattir, pekii akabinde Danimarkayi ve Norvec'i isgal etmesi hangi gerekcelere dayaniyor? Yoksa oralardadami binlerce alman öldürülmüstü? Ayrica savastan önce Avusturyanin sudetenlad ve Cekoslovakyanin slovakya haricinde bohemyayi isgal etmesi acikca irkci emellerinin bir göstergesidir. Simdi, bu irkci sebeplerden dolayi yüzbinlerce belkide milyonlarca insani kamplarda zorunlu olarak toplayacaksin ve sebebi ne olursa olsun ölümüne sebep olacaksin bu zulüm degilde nedir? Sirplarin müslüman bosnaklari kamplarda toplamasindan ne farki var bunun?
Yani bircok sey söylenebilir elbette lakin söylediklerimizden ziyade hangi perspektiften olaya bakiyoruz bu önemli. Siz sistematik soykirimin bir yalan oldugunu kanitlamanin pesindeyken ve gaz odalarinin varligina dair iddialari sorguluyorken, ben bu kamplara sucsuz insanlarin neden hapis edeildigini soruyor ve kamplarin var olus sebeblerini sorguluyorum. Kamplari gördüm derken gaz odalarindan bahsetmiyorum. Insanlar cingene oldugu icin bu kamplara nicin hapis edilsin ?...bilmem anlatabiliyormuyum ve hitler ne yapmiski sorunuza ne yapmamiski demek istiyorum sadece.
Önerdiginiz kitaba gelince. tesekkür ederim öneriniz icin.
O kitabin bir aynisini okudum. Ve birkac adet benzerini.
Evet kitab cok carpici. Lakin cok dikkatli okursaniz benim alatmak istediklerimi oradada bulacaksiniz ümid ediyorum.
zülcenaheyn
06-20-2013, 20:46
Benim verdiğim örnek neden geçerli olmuyor, bir bahane oluyor da sizin verdiğiniz örnek geçerli oluyor? Çünkü sizi örneğiniz sizin görüşünüzü destekliyor ama benim örneğim desteklemiyor, bunun için mi?
Almanya Çekoslovokya'yı ve Avusturya'yı kendisine ilhak etti. Memleket her açıdan gelişti. Aşırı milliyetçi bir politika güdüyordu çünkü devrin şartlarına göre halkı tek fişekleyen o politika idi ve herkes Yahudi Emperyalizminin dünyayı ve ülkelerini ele geçirdiği hakikatini müşahede etmişti.
Bugün Türkiye'yi fişekleyen politika ise Kemalizm zulmünden bıkmış muhafazakar politikadır. Ayrıca başbakanımız da aynı şekilde Yahudi Emperyalizmine dik durmuş nadir liderlerdendir tıpkı II. Abdülhamid gibi.
Almanya bu hale geldiği vakit Polonya'da kasti yapılan bir katliam gerçekleşti. Buyrun ismini de veriyorum. "Bromberg Katliamı". Neden bu tür katliamlar filmlerde gösterilmez de hiç yaşanmamış bir soykırım duygu sömürüsü ile gösterime girer? Çünkü bankaları, finans sektörünü, basını ele geçirmiş olan Yahudiler %100 olarak Hollywood'u da ele geçirmiştir. Tüm Amerikan filmlerinde İngilizler, Almanlar, Türkler, Müslümanlar hep kötülenir dikkat ederseniz. Ama Yahudiler hep mazlum millettir. O yüzden de Müslümanlara soykırım yaptıklarında mazur görülebilir çünkü onlar çok acı çekmiştir. Yazık yazık. Öldürmek onların da hakkı. Değil mi?
Bromberg Katliamı'nda binlerce Alman katledilmiştir. Göğüsleri budanmış kadınlar, cinsiyet organları kopartılmış erkek cesetler, Alman bebeklerinin cansız vücutları ve şişlenmiş dört beş yaşındaki çocuklar.
Bunun üzerine o güne kadar "kansız lider" olarak anılan Hitler, o günden sonra bu zulme sessiz kalamamıştır. Polonya'yı işgal etmiştir.
Bu işgal sonrası Hitler bunu kabul ettirmek istemiştir fakat bu kabul görmemiştir. Ardından İngiltere ve Fransa harp ilan etmiştir Almanya'ya.
Harp ilanı sonrası ise artık sen niye şuraya saldırdın, o niye buraya saldırdı, vs. vs. gibi sorular sormanın bir mânâsı yok çünkü II. cihan harbi böylece başlamış oldu. Savaşı Yahudiler başlatmıştır.
Kitap için rica ederim. Bu mevzularda çok kitap var fakat Yahudilerin tesiri altındaki Avrupa'da yasaklı. Soykırım Yalanı dışında misal Yahudi diye Louis Marschalko'nun yazdığı bir kitap var. Sebil Yayınevi'nden o kitabı da evinize getirtebilirsiniz. Bu iki kitabı kesinlikle tavsiye ederim.
Sözde Tevrat ile Siyonizmi birbirinden ayırmanın imkânı yok. Bazı anti-siyonist, anti-İsrailci Yahudileri taktir ediyorum ve hatta soykırım yoktur diyen Yahudileri de taktir ediyorum fakat Sözde Tevrat ile Talmud'a bakınca aslında Yahudiliğin ırkçılıktan, üstün ırk anlayışından, diğer insanları aşağılık görmekten ayırmanın imkânı yok. Çok fazla tahrif edilmiş. Alman nazizmi Yahudi Emperyalizmine mertçe karşı durmuşsa da kendi benimsediği dava biraz Yahudi özentisidir. İslam ruhundan uzak kalmışlardır. Alman Goethe gibi az sayıda tarihi Alman kişilik vardır Müslüman olan. Zaten bugün Müslüman olan Almanlar da bir tek Goethe'nin Müslümanlığı ile gurur duyar. Bu da ayrı bir mevzu.
Kısaca Kıbrıs'ta Rumlar ırkdaşlarımıza, dindaşlarımıza katliam yaptıkları için ve ayrıca Kıbrıs da esasen bizim topraklarımız olduğu için, biz de o adayı işgal etmiştik.
İşte Almanlar da bu mantık ile Polonya'yı işgal etti. Fakat Yahudi Emperyalizmi bunu kabul etmedi ve harp ilan etti. Nitekim bu katliamı yapan Yahudiler zaten harp çıkarmak için yaptılar. Biz Kıbrıs'ı işgal edince bize harp ilan etmediler. Eğer etseydiler biz de o harp esnasında fırsattan faydalanıp elbette Misak-ı Milli topraklarımızı almak için mücadele ederdik fakat harp yoksa büyük haksızlık olmadığı müddetçe müdahalelere gerek yoktur.
Benim bir akrabam o devirlerde Almanya'ya okumaya gitmişti. Fakat harp patlak verince ne yazık ki okuyamadı, eğitimi yarım kaldı. Kendisini tutuklamışlar. Fakat Müslüman Türk olduğu anlaşılınca Türkiye'ye yollamışlar. Yani her sünnetlileri topluyorlardı fakat Müslümanları gönderiyorlardı. Çünkü Müslümanlarla bir alıp veremedikleri yok. Müslümanlar onların kanını emmedi. Sırtından bıçaklamadı. Biz beraber Birinci Cihan Harbine girdik dış güçlere karşı yenildiğimiz gibi beraberce içerdeki Yahudilerin ihanetine uğradık. Yahudiler sırtımızı bıçakladı. Biz 90 senelik zincirlerimizden one minute ile kurtulmaya çalışıyoruz. Kurtuluş Savaşı gibi hikâyeler tamamen palavradır. Yedi düveli falan haklamadık biz. Haklasa idik masada kaybetmezdik. Masada ağırlığını koyabilen kişi galip olan kişidir. Biz masada toprakları, hilafet, namusumuzu, her şeyimizi kaybettik. İzmir'den İstanbul'dan güle oynaya ayrıldılar. Kimseyi de denize dökmedik. Biz Yahudi Emperyalizmine yenildik. Bu yenilgi Yahudilere meydan okuyan II. Abdülhamid'in hallolunmasından beri sürüyor. Şimdi Erdoğan ile tekrar meydan okuyor ve büyümeye çalışıyoruz. Gezi Parkı gibi bir sınav içindeyiz. Allah sonumuzu hayr etsin.
Hitler savaştan galip çıksa idi ve biz destek verse idik ki galip gözükse idi sonlara doğru destek verecektik. O vakit Yahudi Emperyalizminin bel kemiği kırılırdı fakat Yahudiler kazandı. İsrail merkezli olmak üzere dünyayı yönetiyorlar şimdi. Gezi Parkı olayları da İsrail güdümlüdür. Zaten İsrailliler toplu dua ediyorlarmış Türkiye batsın diye bu olaylarla. Hitler bu oyunları çok iyi okumuş, bir yere kadar başarılı olmuş fakat bir yerden sonra mağlup olmuştur. II. Abdülhamid de 33 sene dayanmış sonunda hallolunmuştur. Şimdi dünyada bu haksızlığa meydan okuyan ülke TÜRKİYE'dir!
BeldeiTAYYIBe
06-21-2013, 01:54
Verdiginiz örnege veya sebebe bir göz atalim isterseniz.
Zikrettiginiz olaylar 3/4 eylül'de gerceklesmistir. Halbuki Almanlar ve sovyetler bu tarihten hemen bir kac hafta önce 24 agustosta resmen saldirmamazlik anlasmasini imzalamislardi. Ve bu anlasmaya ilave edilen gizli bir ek Protokolle polonyanin bölünmesi ve taksimati karara baglanmistir. Nitekim akabinde öylede oldu ve sizinde zikrettiginiz sekilde batisini almanlar dogusunu sovyetler aldi. Arti, ayni yilin mart, nisan, mayis , haziran ve temmuz aylarinda ingiltere ve fransada dahil olmak sartiyla mevzubahis bölge üzerinde yapilmasi muhtemel operasyonlar icin kimlerin kimlerle anlasma girisimlerinde bulundugunu hic zikretmiyecegim.
Simdi,
ortada 24 agustosta imzalanmis bir anlasma var ve bu anlasmanin mahiyeti polonya ve ne büyük bir tesadüfdürki 3/4 eylülde bu olaylar polonyada gerceklesiyor ve alman ordularinin saldirmasi icin gerekce olarak kabul görüyor. Asil ilginc olan nedir biliyormusunuz? Alman ordularinin polonyaya 1 eylülde zaten saldirmis olup savasi baslatmis olmasidir. Yani saldiri sebebi saldiridan sonra tahakkuk etmistir. bahane dememin sebebini anlatabilmisimdir ins.
Bakin olaylarin hakkindaki analizi yazmayi gerek bile görmüyorum.
yalnizca size aydinlatici mahiyette olabilecek bir hakikati nakletmek istedim.
Yine tekrar etmem egerkirse.,
velevki anlattiginiz sebep gecerli sebep bile olmus olsa,
bu durum bu adamin bir psikomanyak irkci oldugunu ve binlerce insanin ölümüne sebebiyet verdigi hakikatini degistirmiyor.
R. T. Erdogan ve Sultan Abdulhamid yahudi dinine mensup olduklari icin o insanlara düsmanlik yapmiyorlar. Irkci siyonist emelleri olduklari icin SIYASI yollarla mücadele veriyorlar ve verdiler. Halbuki naziler, yahudi düsmanligi yapti ama siyonizme büyük hizmet verdi.
Almanyada normal bir yahudiye cefa verirken ayni naziler daha sonra filistinli müslümanlari öldürecek olan siyonist gerillalari teskilatlandirdilar...ve daha sonra devletin kurulmasina vesile oldular.
Hem siyaseten yanlis yaptilar,
Hemde vicdanen yanlis yaptilar...
zülcenaheyn
06-21-2013, 19:14
Polonya olayını yeni araştırıyorum. Katliam da ortadadır fakat bu dediklerinizi de bir araştırırım. Sovyetlerle olan antlaşmayı biliyorum fakat tarihleri bir kontrol etmem lâzım.
Adolf Hitler'e gelirsek. Adam aşırı sağcı. Bu olabilir. Bu Almanlık davası beni pek alakadar etmez. Yahudi Emperyalizmi ile olan mücadelesi beni ilgilendiriyor.
Yahudilere bir vatan vermek ve bu emperyalizmden kurtulmak istedi. Hatta Yahudileri Güney Amerika'ya mı ne bir adaya yollayacaklardı, hatırlayamadım şimdi. Madagaskar'dı galiba. Fakat sonra harp çıktı ve bu planlarını gerçekleştiremedi naziler. Yani nazilerin maksadı ne soykırım yapmak ne de Yahudileri Müslümanların başına bela etmek. Tam tersine Müslüman ve Türk bölükler vardı Nazi Ordusunda.
Biz de evet kimseye inancından dolayı zulmetmeyen bir dinin geleneğinden geliyoruz. Hristiyanlar, Yahudiler ve hatta Şeytan'a tapan Yezidiler bile inançlarını yaşayabilmiştir. Fakat bu Yahudiler ve Masonlar konusunda hata mı ettik diye de düşünmeden kendimi alamıyorum.
En azından tarihten ibret alıp Yahudilerin, örgütlerinin kontrol edilmesi gerekir Türkiye'de.
Yahudilik ayrı bir mevzu. Ben şahsen Siyonizm ırkçılığı ile Yahudiliği ayıramıyorum çünkü tahrif edilen tevrat okunduğunda görülecektir ki naziler resmen ideolojilerini buradan kopya etmiştir neredeyse. Yahudilerin direk inançları şeytani. Soylarının da şeytandan (Nur-i ziya) geldiğine inanırlar zaten.
Kalkınma
06-27-2013, 19:18
1.dünya savaşına onbaşı olarak katılmıştır.
zülcenaheyn
04-09-2014, 21:35
Uzun zaman olmuş buraya bakmayalı...
Yine de biz cevabımızı verelim...
Alman-Sovyet saldırmazlık paktındaki iddia olunan gizli maddeyi paktı imzalayanlar reddediyor, başta Sovyet tarafından imzalayan Molotov...
Özgür Suriye
04-09-2014, 23:43
vatan haini haşhaşiler tarafından kandırılıp MHP'ye mi oy verdin?
zülcenaheyn
11-08-2014, 02:02
İstanbul için Sarıgül'e, cumhurbaşkanlığı için Erdoğan'a oy verdim. 2015 genel seçimleri için çözüm sürecinin gidişatını izleyeceğim.
Cihannur
11-08-2014, 03:04
İstanbul için Sarıgül'e, cumhurbaşkanlığı için Erdoğan'a oy verdim. 2015 genel seçimleri için çözüm sürecinin gidişatını izleyeceğim.
Çözüm sürecinin gidişatı bellidir. Kürt sorununu çözüme ulaştırmak için demokratikleşme ve PKK terör örgütünü etkisiz hâle getirmek için de terörle mücadele devam edecektir inşaallah. Bazılarının anlamadıkları şey şu: Çözüm süreci, teröre karşı taviz vermek ya da terörle mücadele etmemek değildir. Türkiye olarak çözüm süreci sürse de bitse de PKK terörüne karşı olsun diğer terör örgütlerinin terörist faaliyetlerine karşı olsun mücadelemiz devam edecektir. Kürt sorununun çözümü için yapılmakta olan çözüm süreci terörle mücadelenin alternatifi değildir.
zülcenaheyn
11-08-2014, 04:02
Çözüm sürecinin gidişatı bellidir. Kürt sorununu çözüme ulaştırmak için demokratikleşme ve PKK terör örgütünü etkisiz hâle getirmek için de terörle mücadele devam edecektir inşaallah. Bazılarının anlamadıkları şey şu: Çözüm süreci, teröre karşı taviz vermek ya da terörle mücadele etmemek değildir. Türkiye olarak çözüm süreci sürse de bitse de PKK terörüne karşı olsun diğer terör örgütlerinin terörist faaliyetlerine karşı olsun mücadelemiz devam edecektir. Kürt sorununun çözümü için yapılmakta olan çözüm süreci terörle mücadelenin alternatifi değildir.
Ben bir parti üyesi olmadığım için ve siyasetçiler de babamın oğlu olmadıkları için benim bu konularda ölçüm başarı ya da başarısızlıktır.
AKP'ye bugüne kadar oy attıysam eğer sağlık, istikrar, ekonomi ve barış konularında başarılı oldukları içindir. Ben Apo ile görüşülmesine de karşı değilim. Zaten başka kimle görüşülecek ki? PKKlıların ve ona sempati duyanların gönlünde bu adam var, sanki tanrı gibi. O yüzden de bu adamla görüşmek normal.
Ama bu süreç biterse o zaman Tansu Çiller dönemlerinden ne farkı olacak Türkiye'nin bu konuda? Yani yine askerler ölürse AKP'nin bir anlamı kalmayacak.
Siz herhalde parti üyesisiniz ve oradan ekmek yiyorsunuz, olabilir, parti başarısız olunca da mücadelenizi sürdürürsünüz ama partiye üye olmayan toplumun bir bireyi olarak ben başarısız olan partiye oy atmam.
Cihannur
11-08-2014, 04:38
Ben bir parti üyesi olmadığım için ve siyasetçiler de babamın oğlu olmadıkları için benim bu konularda ölçüm başarı ya da başarısızlıktır.
AKP'ye bugüne kadar oy attıysam eğer sağlık, istikrar, ekonomi ve barış konularında başarılı oldukları içindir. Ben Apo ile görüşülmesine de karşı değilim. Zaten başka kimle görüşülecek ki? PKKlıların ve ona sempati duyanların gönlünde bu adam var, sanki tanrı gibi. O yüzden de bu adamla görüşmek normal.
Ama bu süreç biterse o zaman Tansu Çiller dönemlerinden ne farkı olacak Türkiye'nin bu konuda? Yani yine askerler ölürse AKP'nin bir anlamı kalmayacak.
Siz herhalde parti üyesisiniz ve oradan ekmek yiyorsunuz, olabilir, parti başarısız olunca da mücadelenizi sürdürürsünüz ama partiye üye olmayan toplumun bir bireyi olarak ben başarısız olan partiye oy atmam.
AK Parti'ye üye değilim ve ekmeğimi oradan kazanmıyorum.
Asker cenazeleri gelirse AK Parti'ye oy vermem mantığı doğru değildir. Çünkü iktidara AK Parti yerine CHP-MHP faşizm koalisyonu gelirse o faşist koalisyon da asker cenazelerini engelleyemez. Güçlü bir tek parti iktidarı olan AK Parti iktidarının yapmadığını zayıf bir koalisyon olması muhtemel olan CHP-MHP faşizm koalisyonu hiç yapamaz!
zülcenaheyn
11-08-2014, 04:57
Süreç zarara uğradıktan sonra AKPnin tek başına iktidar olmasının bir anlamı kalmıyor. Başarıda başarısızlıkta aynı takıma destek vermek futbolda olan bir şey. :))) Bu futbol değil siyaset... Ülkenin genel psikolojisi açısından iktidar değişiminin genel bir rahatlama getireceğine inanıyorum..
Cihannur
11-08-2014, 05:15
Süreç zarara uğradıktan sonra AKPnin tek başına iktidar olmasının bir anlamı kalmıyor. Başarıda başarısızlıkta aynı takıma destek vermek futbolda olan bir şey. :))) Bu futbol değil siyaset... Ülkenin genel psikolojisi açısından iktidar değişiminin genel bir rahatlama getireceğine inanıyorum..
Siyasette oy vermede bir siyasi partinin başarılı olması ve yapmış olduğu hizmetleri birinci öncelik değildir, ikinci önceliktir. Bunun açık bir misali de aşağıdaki 2011 Genel Seçim sonucu haritasıdır.
http://s25.postimg.org/ags0kvcf3/2011_Genel_Se_imi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
Yukarıdaki seçim sonucu haritasından görüleceği gibi, 2011 Genel Seçiminin sonucunda Türkiye'nin çok büyük çoğunluğunda AK Parti 1. parti olmuşken, Trakya'nın 3 ili Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ ve Ege'nin 3 ili İzmir, Aydın ve Muğla'da ve bir de Tunceli'de CHP 1. parti olmuştur. Türkiye'nin çok büyük çoğunluğu AK Parti'nin olağanüstü ve muhteşem hizmetlerini görmüşlerken; Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İzmir, Aydın, Muğla ve Tunceli'de CHP'yi 1. parti yapan vatandaşlarımız kör müdürler de AK Parti'nin apaçık ve reddedilemez olağanüstü ve muhteşem hizmetlerini görememişlerdir?! Elbetteki o vatandaşlarımız da AK Parti'nin olağanüstü ve muhteşem hizmetlerini görüp fark etmişler, ama CHP'nin ideolojisine sahip veya yakın oldukları için oylarını CHP'ye vermişlerdir.
Ben kimlik olarak Müslüman Türk'üm ve siyasi kimlik olarak da Müslüman demokratım. AK Parti'ye Müslüman demokrat olduğum için, AK Parti, benim fikriyatımın, zihniyetimin temsilciliğini yaptığı için oy veriyorum. Eğer AK Parti bu kadar başarılı olmasaydı, bu kadar olağanüstü ve muhteşem hizmetler yapmasaydı da, şimdiye kadar 12 yıllık iktidarında yapmış olduğu hizmetlerin 10'da 1'i kadar hizmet yapmış olsaydı da yine oyumu AK Parti'ye verirdim; çünkü AK Parti siyasette benim gibi insanların yani Müslümanların yani Türklerin yani Türkiyelilerin yani Anadolulluların yani Müslüman Türk Milleti'nin yani milletimizin temsilini yapan en güçlü siyasi partidir.
Cihannur
11-11-2014, 00:05
Size basit bir soru sorayım zülcenaheyn. Misal, Kaf Dağı'nın arkasında ismiyle müsemma çok güzel bir ülke Güzelya varmış. Güzelya'da 2002, 2007 ve 2011 yıllarında genel seçimler yapılmış ve o genel seçimler sonucunda siyasi harita şu şekilde tecelli etmiş...
Güzelya'da 2002 Genel Seçimi Sonucu
http://s25.postimg.org/9zb7gll0f/2002_Genel_Secimi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
Güzelya'da 2007 Genel Seçimi Sonucu
http://s25.postimg.org/gt75upfhb/2007_Genel_Se_imi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
Güzelya'da 2011 Genel Seçimi Sonucu
http://s25.postimg.org/ags0kvcf3/2011_Genel_Se_imi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
İmdi; yukarıdaki bu seçim haritalarında temelde 3 ana renk bölümü görüyorsunuz. Siz, siyasetle ilgilenen bir kişi olarak Güzelya'daki seçimlerde mütemadiyen tekrarlanan bu sonucu nasıl yorumlarsınız? Güzelya'nın çok büyük çoğunluğunu kaplayan sarı rengi, Güzelya'nın hemen hemen sadece 'Ege kıyılarının çoğundaki ve Trakya'sındaki' kırmızı rengi ve Güzelya'nın 'Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki' diğer rengi birlikte değerlendiğinizde nasıl bir sonuca ulaşırsınız? Kaf Dağı'nın arkasındaki Güzelya'ya tamamen dışardan bakarak, sadece seçim sonuç haritalarında oluşmuş olan renklere bakarak oradaki genel siyasi yapıyı nasıl yorumlar, nasıl tanımlar, bu hususta neler söylersiniz?
zülcenaheyn
11-11-2014, 01:14
şöyle açıklayayayım:
bir partiyi ideolojik, sınıfsal, vs. gibi kimlik açısı dışında tanımlayan ve oy almasını sağlayan bir de hizmet etme tarafı vardır...
ve bu partileri taşıyan kemik hizmetler vardır
yani sayısız hizmet vardır ama en çok öne çıkan ve çoğunluğun bu yüzden oy attığı parmakla sayılabilecek en önemli en lazım olan hizmetler vardır ve sen önceliklerini bunlara verirsin
ben diyorum ki kemik hizmetler aksarsa partinin bir anlamı kalmaz...
sen diyorsun ki, e iyi de bu partinin bir de ideolojik kimliği var, bu yüzden oy alıyor hizmetlerin yanında diyorsun...
işte ben de bu dar kalıptan çıkmak istiyorum... yani bir ayrışma, kamplaşma olunca herkes bir yere savruluyor elbette... CHP'ye mecbur kalıp oy atan var AKP'ye mecbur kalıp oy atan var kimlikten dolayı...
demokratik bir ülkede oy kimlik üzerinden değil hizmet üzerinden olmalıdır BENCE...
demokratik olmayan bir ülkede bizlerin kimlik üzerinden oy atmamızın asıl sebebi korkudur çünkü hukuk oturmadığı için karşıt-kimlik iktidar olursa özgürlüğümüzü kaybedeceğimizden korkuyoruz... bu korkudan dolayı da hizmet ya da ahlaki konulara göre seçim yapamıyoruz...
hukuk otursa iktidara kim gelirse gelsin insanlar kendi hürriyetlerinden korkmaz, kendi şahsi hayatında şeriatı yaşamak isteyen hürce yaşar ya da yaşamak istemeyen hürce yaşar, açılmak isteyen kapanmak isteyen, istediği gibi giyinip yaşamak düşünmek yazmak isteyen... vs. kısaca kendi olmak isteyen kendi olur rahatça....
işte ancak böyle bir ortamda insanlar kimliklerine, sınıflarına göre oy atmaz çünkü bir korkuları kalmaz.... işte o zaman insanlar sadece yapılan hizmetlere göre oy atar....
bir de baksan herkes demokrasiyi isterim diyor ama herkes birbirine engel olduğu için kimse bir şeyi başaramıyor...
Cihannur
11-11-2014, 02:57
şöyle açıklayayayım:
bir partiyi ideolojik, sınıfsal, vs. gibi kimlik açısı dışında tanımlayan ve oy almasını sağlayan bir de hizmet etme tarafı vardır...
demokratik bir ülkede oy kimlik üzerinden değil hizmet üzerinden olmalıdır BENCE...
işte ancak böyle bir ortamda insanlar kimliklerine, sınıflarına göre oy atmaz çünkü bir korkuları kalmaz.... işte o zaman insanlar sadece yapılan hizmetlere göre oy atar....
Önce verili durumu değerlendirmek gerekir. Sorduğum soruya cevap vermeden kendinizce yorumlarda bulunmuşsunuz. Peki, öyleyse sorduğum soruyu kendim cevaplayayım.
Misaldeki Güzelya'nın 2002, 2007 ve 2011 genel seçim sonuçlarına bakıp mütemadiyen tekrarlayan birbirlerine çok benzer sonuçları görünce şöyle değerlendiririm:
Güzelya'da sarı rengin ağırlıkta olduğu ve Güzelya'nın çok büyük çoğunluğunu oluşturan yerlerde Güzelya Halkı'nın aslî unsurları yaşıyorlardır ve bu kişiler ya dinî ya da ırkî olarak belli bir homojenliğe sahiptirler. Güzelya'daki kırmızı rengin ağırlıkta olduğu ve oranın "Ege kıyıları çoğunluğu ve Trakya bölgesindeki" yerlere bakıldığında oralarda küçük bir etnik ya da dinî azınlık yaşıyordur ve o etnik ya da dinî azınlık, büyük çoğunluktan farklı olduğu için devamlı olarak büyük çoğunluğun dışında tercihlerde bulunuyorlardır. Güzelya'nın "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde" de hem büyük çoğunluktan (sarı renk) farklı hem de batıdaki küçük azınlıktan (kırmızı renk) farklı bir etnik ya da dinî bir azınlık grubun varlığını gösteren (petrol yeşili) rengin ağırlığını görüyoruz.
Ve nihayetinde Güzelya, 1- Çok büyük çoğunluğu sarı renkle temsil edilen ve Güzelya Halkı'nın aslî unsurunu oluşturan kesim, 2- Güzelya'nın "Ege kıyısı bölgesinin çoğunluğunda ve Trakya bölgesinde" Güzelya'nın küçük bir etnik ya da dinî azınlığını oluşturan ve kırmızı renkle temsil edilen bir kesim ve, 3- Güzelya'nın "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin çoğunluğunda" Güzelya'nın hem büyük çoğunluğundan hem de batı kıyılarındaki küçük azınlığından farklı bir etnik ya da dinî kimliğe sahip olan ve petrol yeşili renkle temsil edilen kesim olmak üzere genel olarak 1'i ana unsur olmak ve 2'si azınlık kesim olmak üzere 3 farklı unsurdan oluşan bir ülkedir.
Demokraside yapılan hizmetler kadar; kimliğin, fikriyatın ve zihniyetin temsili de önemlidir. Sizin için hizmetler önemliyken, mesela benim için öncelikli olan kendi fikriyatımın, zihniyetimin, dünya görüşümün temsilidir. Yukarıdaki Güzelya misalinde görüleceği gibi, Güzelya Halkı'nın da öncelikli tercihi hizmetler değil, kendi kimlik, fikriyat ve zihniyetlerinin temsilidir. Yukarıda paylaşmış olduğum seçim haritalarının sonucunda oluşan Güzelya fotoğrafları bunun apaçık ve reddedilemez delilidir.
Yapılan hizmetlere göre oy verilmesi gerektiği kanaatinde olduğunuza göre, 2015 Genel Seçiminde oyunuzu AK Parti'ye vermeniz gerekir. Çünkü AK Parti, Türk Siyasi Tarihi'nde 1908 yılından 2014 yılına kadar iktidar olmuş olan tüm siyasi partiler arasında Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne açık ara en çok hizmet etmiş olan en iyi ve en başarılı siyasi parti olmuştur Allah'a şükürler olsun. 2015 Genel Seçiminde oyunuzu; en iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olan AK Parti'ye vermelisiniz.
zülcenaheyn
11-11-2014, 05:29
Sağlıklı bir iletişim için öncelikle yazdıklarımı kale almanız gerekiyor. Cevap vermemişsiniz diyerek sözlerimi geçiştirmeniz hem hoş değil hem de anlamaya yönelik değil. Açıklamalarımı ciddiye alsanız aslında cevabını çok net verdiğimi görürsünüz.
Fikrinizin temsilinize gelirsek. Eğer her insan bir ülkede kendi fikrini dile getirme ve yaşama özgürlüğüne sahip olursa o insan kendini kendi fikrinde bir siyasi akımın iktidarını isteme gibi bir zorunluluğa girmez. Sizin kendi fikrinizde bir akımın iktidar olmasını isteme sebebiniz muhtemelen başka bir fikrin iktidar olması halinde kendi fikrinizin özgürlüğünün kısıtlanması ihtimali olacaktır. İşte ben de diyorum ki gerçek bir demokratik hukuk devletinde böyle bir tehlike olmaz.
Evet, ülke çapında insanlar sizin bahsettiğiniz analize göre oy atıyor ve kamplaşıyor olabilirler ama bu benim bahsettiğim analizin gerçeğini değiştirmez.
Neden AKPye oy vermem gerektiğini enteresan bir şekilde açıklamışsınız. 1908'den itibaren tarihi alıp 2014e çekip, bugünü geçmişle kıyaslamışsınız.
Benim mantığıma göre 100 sene öncesi ile bugün kıyaslanarak bugünküler pohpohlanamaz.
2002'de olsak AKP'ye atardım ama 2015'e geliyoruz, partiyi kendisi ile kıyaslamak durumundayız.
Ayrıca bir konuya da parmak basmak lazım: Türkiye demokrasiye geçmiş ama bunu cuntalar yüzünden sürdürememişti, AKPnin büyük başarısı cuntalar devrini bitirmiş olmasıdır, Türkiye demokratik istikrarını kanıtladı, şimdi Türkiyenin başarması gereken şey darbe falan olmadan kendi iradesi ile demokratik yollardan iktidarı değiştirebilmek ve hukuğunu düzeltebilmek yani eğer başka bir parti iktidar olduğu zaman dindarlar ve kürtler yeniden zor duruma düşerse bu AKP'nin suçu olacaktır çünkü AKP şu anda bunu düzeltmek zorundadır yani öyle bir düzenleme yapacak ki iktidarın her istediğini yapamaması gerekiyor ve her iktidar olan ezici olamaması gerekiyor.
Sadece güneydoğuda özerklik ilan edenlerden ve AKPlilerin çözüm sürecine mahkum değiliz ve Ecevit de bunu denedi diyerek topu taca atanlardan rahatsız değiliz aynı zamanda cumhurbaşkanlığı sonrasına fezlekelerin açılmasını erteleyerek bizi bekletenlerin daha sonra işi daha da erteletmesine ve 4 bakanı açığa almalarına rağmen hala sorgulamaları ertelemelerinden de rahatsızız.
Yani hizmet ve ahlak konusunda kusurlar var.
Bu uzayan iktidarın yozlaşmasıdır. İyi işler yapmaları reddedilemez ama uzayan iktidar yozlaştırdı. Olabilir yani. Bunlar insan. Ama babamızın oğlu da değil yani, bir çıkarımız yoksa eğer gördüğümüzü söylemek boynumuzun borcu. Ben kendimi kandıramam şahsen.
Cihannur
11-11-2014, 11:19
Sağlıklı bir iletişim için öncelikle yazdıklarımı kale almanız gerekiyor. Cevap vermemişsiniz diyerek sözlerimi geçiştirmeniz hem hoş değil hem de anlamaya yönelik değil. Açıklamalarımı ciddiye alsanız aslında cevabını çok net verdiğimi görürsünüz.
Fikrinizin temsilinize gelirsek. Eğer her insan bir ülkede kendi fikrini dile getirme ve yaşama özgürlüğüne sahip olursa o insan kendini kendi fikrinde bir siyasi akımın iktidarını isteme gibi bir zorunluluğa girmez. Sizin kendi fikrinizde bir akımın iktidar olmasını isteme sebebiniz muhtemelen başka bir fikrin iktidar olması halinde kendi fikrinizin özgürlüğünün kısıtlanması ihtimali olacaktır. İşte ben de diyorum ki gerçek bir demokratik hukuk devletinde böyle bir tehlike olmaz.
Evet, ülke çapında insanlar sizin bahsettiğiniz analize göre oy atıyor ve kamplaşıyor olabilirler ama bu benim bahsettiğim analizin gerçeğini değiştirmez.
Neden AKPye oy vermem gerektiğini enteresan bir şekilde açıklamışsınız. 1908'den itibaren tarihi alıp 2014e çekip, bugünü geçmişle kıyaslamışsınız.
Benim mantığıma göre 100 sene öncesi ile bugün kıyaslanarak bugünküler pohpohlanamaz.
Sizin mesajınızı dikkatle okudum ve bir bölümünü de mesajımda alıntıladım. Mesajınızı kaale almasam bunları yapmazdım; ama siz, Güzelya ile ilgili soruma cevap vermediniz. Bu durumda da o sorumun cevabını vermek bana düştü.
Evet, AK Parti'ye oy vermemizin bir sebebi de CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin iktidara gelerek ülkemize ve millletimize zulümlerle saldırmasını engellemektir. Çünkü CHP, Batı Medeniyeti'nin Türkiye içindeki 5. kol faaliyeti olarak Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin değerlerine düşman olan bir organizasyondur. CHP iktidarda olduğu dönemlerde nasıl ki; dinimize, dilimize, tarihimize, kültürümüze, bütün değerlerimize saldırdığı gibi, yeniden iktidara gelirse Allah korusun, yine milletimizin değerlerine saldıracaktır. Ama AK Parti'ye oy vermemizin asıl sebebi, AK Parti'nin bizim yani milletimizin fikriyatını temsil etmesi ve ülkemizin, milletimizin fikriyatına göre yönetilmesini istememizdir.
Aşağıdaki seçim sonuç haritalarını bir kez daha dikkatinize sunmak isterim.
2002 Genel Seçimi Sonucu
http://s25.postimg.org/9zb7gll0f/2002_Genel_Secimi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
2007 Genel Seçimi Sonucu
http://s25.postimg.org/gt75upfhb/2007_Genel_Se_imi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
2011 Genel Seçimi Sonucu
http://s25.postimg.org/ags0kvcf3/2011_Genel_Se_imi_Sonucu.png (http://postimage.org/)
Yukarıdaki bu seçim haritalarında net bir biçimde görülen tabloyu ve verilen apaçık mesajı okuyup anlamadan Türkiye'de siyaset hakkıyla yapılamaz. Verilen mesaj sadece 1 genel seçimde değil, sadece 2 genel seçimde değil, üst üste 3 genel seçimde de açıkça verilmiş, normal şartlarda önümüzdeki genel seçimlerde de verilecek olan mesajdır.
Yukarıdaki seçim haritalarına lütfen dikkatlice bakınız. AK Parti'nin sarı renginin nasıl kendini Türkiye'nin çok büyük çoğunluğuna verdiğine dikkat ediniz. Mesaj açık ve nettir. Milletimiz olan Müslüman Türk Milleti âdeta haykırırcasına, 'Beni, benim ve değerlerimin temsilcisi olan AK Parti yönetsin' demektedir.
Mevcut tablo böyleyken, sizin, 'İnsanlar hizmete göre oy versinler' mealindeki görüşünüz ütopik kalmaktadır. Mütemadiyen benzer biçimde tekrarlayan yukarıdaki seçim sonuçlarının önümüzdeki seçimlerde de benzer biçimde oluşması beklenmeli. Hoş, halkımız eğer hizmete göre oy verse, fikriyata göre Türkiye'nin büyük çoğunluğuna rengini veren AK Parti, hizmete göre Türkiye'nin tamamına rengini verir ve seçim sonuç haritalarına bakılınca haritadaki illerde AK Parti'nin rengi dışında başka hiçbir siyasi partinin rengine rastlanılamaz. Çünkü bilimsel olarak apaçık ve reddedilemez bir biçimde sabittir ki, AK Parti, Türk Siyasi Tarihi'nde Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne açık ara en çok hizmet etmiş olan ve hizmetlerini elan sürdürmekte olan siyasi partidir.
Şunu da ilave edeyim: 100 sene öncesiyle bugünü kıyaslamıyorum. 1908 yılından 2014 yılına kadar 107 yıl boyunca Türkiye'de hangi siyasi partiler iktidar olmuşsa, AK Parti, geçmiş olan bu 107 yılda iktidarda bulunmuş olan tüm siyasi partiler arasında ülkemize ve milletimize hem en çok hizmet etmiş hem de hizmette 2. sırada yer alarak 2. en çok hizmet etmiş siyasi parti olan Demokrat Parti'den fersah fersah önde olarak; en iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olmuştur diyorum.
zülcenaheyn
11-11-2014, 17:45
Size katıldığım ve katılmadığım noktalar var ama konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum.
Sadece bugün bir sorun varsa ülkemizde eğer, bence o sorunun çözümü sizin ütopik olarak yorumladığınız çözümdedir
Cihannur
11-12-2014, 03:25
Size katıldığım ve katılmadığım noktalar var ama konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum.
Sadece bugün bir sorun varsa ülkemizde eğer, bence o sorunun çözümü sizin ütopik olarak yorumladığınız çözümdedir
Konsensus'un yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'nin siyasi yelpazesi aşağıdaki tablolarda görüldüğü gibi şekillenmiştir.
http://s25.postimg.org/p1usd9okf/turkiye_nin_siyasi_yelpazesi_1.jpg (http://postimage.org/)
Araştırmaya katılanların % 14'ü siyasi yelpazenin neresinde olduğunu bilmediğini belirtmiştir. "Siyasi yelpazenin neresindesiniz?" sorusuna cevap verip de "Ben siyasi yelpazenin sağındayım" diyenlerin oranı % 47, "solundayım" diyenlerin oranı ise % 26'dır. Kendini siyasi yelpazenin "merkezinde" görenlerin oranı ise % 27'dir.
http://s25.postimg.org/9rux62t27/turkiye_nin_siyasi_yelpazesi_2.jpg (http://postimage.org/)
http://s25.postimg.org/q5ewp897j/turkiye_nin_siyasi_yelpazesi_3.jpg (http://postimage.org/)
Türkiye'deki siyasi yapı son yıllarda iyicene yerleşiklik kazandı. Türkiye'de var olan 4 ana siyasi görüş, 4 ana zihniyet (1- Müslümanlık, Türkiyelilik, Anadoluluk, ülkenin ve milletin değerlerine bağlılık, millî ve manevi değerlerimize bağlılık, Müslüman demokratlık, muhafazakâr demokratlık (AK Parti Zihniyeti), 2- Laikçilik, Kemalizm (CHP Zihniyeti), 3- Türk Milliyetçiliği (MHP Zihniyeti), 4- Kürt Milliyetçiliği (HDP Zihniyeti)) 4 siyasi partide (AK Parti, CHP, MHP ve HDP) toplanmıştır. Son genel seçim olan 2011 Genel Seçiminin sonucuna bakıldığında bu 4 siyasi partinin toplam oyu -HDP Zihniyeti'nin seçime bağımsız adaylarla girdiğini de göz önüne aldığımızda- % 95'ler civarındadır.
İnsanlar temelde işte sahip oldukları bu anlayışlarına göre oy veriyorlar. İnsanlar hizmete göre oy vermeliler görüşünüzün ütopik olduğunuz söylemem, insanların sahip oldukları bu anlayışlarının bugünden yarına değişmesinin mümkün olmayacağındandır.
zülcenaheyn
11-12-2014, 05:03
Ütopik mi değil mi, gerçekleşir mi gerçekleşemez mi gibi tahminler çok da önemli değil, durum tespiti yapabilmek, realiteyi analiz edip burada ifade edebilmek önemli şu anda benim için bu forumda...
Benim tespitlerim bunlar:
Eğer insanlar yapılan işlere göre değil de yakınlık duydukları kimliklere göre oy atıyorlarsa bu zorunluluktandır ve bu zorunluluk da temelinde korkuyu barındırır.
Kaç defa duymuşuzdur AKP'ye oy atanlar arasında "başka alternatif mi var?" lafını ya da kaç defa duymuşuzdur CHP'ye oy atanlar arasında bu aynı lafı, onlar da oy bölünmesin diye CHP'ye oy atan çok insan var.
Peki neden CHP'ye mecbur kaldığını düşünen çok insan var? Bunun nedeni kendilerini kimlikleriyle beraber tehlikede hissediyorlar. Ve peki neden AKP'ye mecbur kaldığını düşünen çok insan var? Aynen bu insanlar da aynı şeyi düşünüyor, iktidar giderse hayat tarzları tehlikeye girer diye düşünüyor.
Türkiye olarak demokratik anlamda çok alt seviyelerdeyiz dünyada maalesef. Onlarca sene askeri darbeler yüzünden Avrupa Birliği üyeliğine yaklaşmışken 10 sene hep geri gittik ve hep baştan başladık. Şimdi darbe olmuyor ama buna rağmen otoriterleşiyor ve AB raporlarını çöpe atıyor, kulaklarımızı tıkıyoruz.
Ortam demokratik olmazsa her zaman korku olur ve insanlar korktuklarında öncelik güvenlik olur ve insanlar kendilerine benzerlerin yanında birlik olunca güvende hissederler. İşte bu yüzden de kimliklerinin, kültürlerinin benzer oldukları ile birlikte olup onlara oy atıyorlar.
Gerçekten kentleşip, bireyleştiğimiz, olgunlaştığımız zaman ve demokratik güven ortamımız sağlandığı zaman korku olmayacak, kamplaşma, sıkışma, köşelere dağılma olmayacak ve özgüvenli teker teker bireyler olarak aklımızı rahatça kullanıp kararımızı verebileceğiz: aksi halde şartlanmalar yenilmeden bunlar mümkün değil.
Cihannur
11-14-2014, 06:13
Ütopik mi değil mi, gerçekleşir mi gerçekleşemez mi gibi tahminler çok da önemli değil, durum tespiti yapabilmek, realiteyi analiz edip burada ifade edebilmek önemli şu anda benim için bu forumda...
Benim tespitlerim bunlar:
Eğer insanlar yapılan işlere göre değil de yakınlık duydukları kimliklere göre oy atıyorlarsa bu zorunluluktandır ve bu zorunluluk da temelinde korkuyu barındırır.
Dindarlarda, CHP iktidara gelirse ülkeye ve millete saldırır, dindarlara zulmeder endişesi vardır ve pek çok dindar da oylarını bu sebeple AK Parti'ye veriyordur; ama AK Parti'ye oy vermede asıl etken bu değildir. AK Parti; Müslümanlık, Türkiyelilik, Anadoluluk, ülkenin ve milletin değerlerine bağlılık, millî ve manevi değerlerimize bağlılık, Müslüman demokratlık, muhafazakâr demokratlık değerlerini taşıyıp temsil ettiği için milletimiz, AK Parti'ye oy veriyor.
CHP seçmenine gelirsek... CHP seçmeni, dindarlardan korktukları ve dindarlar onlara zulmederler korkusuyla CHP'ye oy vermemektedirler. AK Parti, 12 yıldır iktidardadır. Dindarların CHP'lilere zulmetmedikleri ve bir kısım kötülerce üretilmeye çalışılan böyle bir korkunun anlamsızlığı, AK Parti'nin 12 yılllık iktidarıyla apaçık ve net olarak görülüp anlaşılmıştır.
Bir kısım CHP'liler; AK Parti'den, dindarlardan ve Müslüman Türk Milleti'nin çoğunluğundan korkmamaktadırlar ama 'korkunççuluk' oynamaktadırlar. Bu konuda daha detaylı malûmata sahip olmak isterseniz, Alper Görmüş'ün 'Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz' başlıklı 4 makalesini okumanızı salık veririm. Alper Görmüş'ün, kendisinin ateist olduğunu açıklamış olan ve seküler bir hayat yaşayan bir vatandaşımız olduğunu dikkate almak da gerekir. Yani laikçilerin, dindarlardan ve Müslüman Türk Milleti'nin çoğunluğundan korkmayıp nefret ettiklerini dindar bir vatandaşımız değil, seküler yaşayan bir vatandaşımız söylemektedir. Laikçiler, İslam ülkesi Türkiye'den ve Müslüman Türk Milleti'nden korkmamakta ama nefret etmektedirler.
Türkiye'deki siyasi yapı son yıllarda şu şekilde yerleşiklik kazandı: AK Parti % 50'ler CHP % 25'ler MHP % 15'ler HDP % 5'ler Diğer % 5'ler... Oylar üç aşağı beş yukarı biraz azalıp biraz artabilir; ama normal şartlarda işte bu mevcut tablonun devam edeceği kanaatindeyim.
İnsanlar elbetteki Beşiktaş'ı, Fenerbahçe'yi, Galatasaray'ı tutar gibi yani takım tutar gibi koyulukta ve kesinlikte siyasi parti tutmuyorlar; ama yine de insanların siyasi parti tutmalarında da belli bir koyuluk, kesinlik ve kararlılık var. Dün AK Parti'ye oy veren bir vatandaş, bugün yine AK Parti'ye oy veriyor ve gelecek seçimde de oyunu yine AK Parti'ye verme kararlılığında ve oy kullanırsa da oyunu yine AK Parti'ye verecek. Aynı şeyi; CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye oy veren vatandaşlar için de söylemek mümkün. Yani vatandaşın çoğunluğu, 'Geçen seçimde oyumu AK Parti'ye vermiştim; ama bu seçimde bir değişiklik yapayım da oyumu CHP'ye vereyim ya da tersi biçimde, geçen seçimde oyumu CHP'ye vermiştim; ama bu seçimde bir değişiklik yapayım da oyumu AK Parti'ye vereyim' demiyor. Çoğunluk vatandaşlarımız belli bir siyasi partiyi tutuyorlar ve oylarını, tutmuş oldukları o siyasi partiye veriyorlar, izleyen seçimlerde de yine daha önce oy vermiş oldukları siyasi partiye oylarını vermeye devam ediyorlar.
zülcenaheyn
11-14-2014, 22:00
Mesela tesettür takan çok kişi yurt dışına okumaya gidiyordu eskiden...
Yani öncelik özgürlüktür ve tabii eşitlik çünkü daha az eşit gibi görülenlerin özgürlüğü daha kısıtlı olur. Bu yüzden eskiden tesettür özgür değildi.
Bunun garanti altına alınmasını bence tek bir ülke kendi bünyesinde sağlayamaz, birbirini uyaran uluslararası birlikler altındaki ülkeler gerekir. İşte bu yüzden AB önemli.
Şahsen ben eskiden kimliğe göre oy atıyordum ama artık bu saatten sonra darbe dışında özgürlüklerin gideceğini düşünmüyorum.
AB politikasını kim arttıracağına söz verirse ona oy atacağım.
Hepsinin değil ama bir takım CHPlilerin İslam düşmanı olduklarını biliyorum ama ben de Mehmet Altan'ın Kitabı'nı öneririm "Kışla ile Cami Arasında" diye.
Iki Taraflı baskı ancak uluslararası baskı ile son bulur. Ama biz henüz AB üyesi olmadığımız için onların Türkiye raporlarını çöpe atabiliyoruz.
Cihannur
11-15-2014, 00:09
Iki Taraflı baskı ancak uluslararası baskı ile son bulur.
Arkadaşım, iki taraflı baskı falan yok! Tek taraflı baskı (laikçi baskı, faşist baskı vardı, Kemalist baskı) vardı; AK Parti iktidara geldi ve o baskıyı ortadan kaldırdı. Git bak; İstanbul'da Kadıköy'e, Bakırköy'e, Beşiktaş'a, Şişli'ye; Ankara'da Çankaya'ya; İzmir'de Karşıyaka'ya. Oralarda yaşayan büyük çoğunluğu laik olan vatandaşlarımızın hayatlarını izle ve onların baskı altında yaşamadıklarını gör. Laikler ne fikrî baskı altındalar ne dinî baskı altındalar ne de ekonomik baskı altındalar. Laiklerin çoğunun ekonomik durumları iyi olduğu için de maddi olarak senden benden rahat yaşıyorlar. Türkiye'de yaşamasak, bizlere baskı var diyerek CNN'i, BBC'yi kandırdıkları gibi belki bizi de kandırabilecekler laikler; ama Türkiye'de yaşıyoruz ve laiklerin Türkiye'de baskı altında yaşamadıklarını, Türkiye'de ekonomik durumu en iyi olan kesim onlar olduğu için de Türkiye'de maddi olarak en rahat yaşayan, en çok para harcayan kesimin laik kesim olduğunu biliyoruz. Dediklerime gözlerinizle şahit olmak için laiklerin yoğun olarak yaşadıkları ilçelere, semtlere gidin lütfen ve laiklerin nasıl rahat içinde yaşadıklarını gözlerinizle görün.
zülcenaheyn
11-15-2014, 00:33
Tek bir tarafın görüşünü kale alarak yorum yapmıyorum. Ak parti tarafı nasıl baskı hissediyorsa laik taraf da baskı hissediyor. Ama iki taraf da birbirini suçlar doğal olarak bu konularda.
Ha bir tarafa göre karşı taraf o kadar da baskı hissetmez çünkü bu çıkar mevzusudur. Mesela bir Kürt kendi haklarına daha çok odaklanır ama diğerlerinin haklarına çok hassas olamayabilir; bu laik ya da dindar kesim için de böyle.
Sosyal demokrasi ile sosyal adalet nasıl uçurumları kapatırsa, liberal demokrasi ile de özgürlükler tamamen sağlanır, baskılar azaltılır.
Sizin artık bir açıklama yapmanıza gerek yok çünkü kendi partinizi korumanız gayet doğal aksi halde Ak partili olmazdınız.
Şöyle bir tabir çıktı: Yeni Türkiye'nin Yeni Muhafazakarları... Yani Ak parti siyasi çizgisinde olup demokrasiye, azınlık haklarına vurgu yapan bir söylem. Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını hatırlatan bir söylem.
Cihannur
11-15-2014, 00:46
Tek bir tarafın görüşünü kale alarak yorum yapmıyorum. Ak parti tarafı nasıl baskı hissediyorsa laik taraf da baskı hissediyor. Ama iki taraf da birbirini suçlar doğal olarak bu konularda.
Laikler baskı hissetmiyorlar; onlar iktidara gelmek istiyorlar ama bir türlü iktidara gelemedikleri için de mutsuz ve umutsuzlar ve bütün mesele de bu! Yahu zülcenaheyn, Türkiye kapalı bir toplum değil ki, açık toplum. Gidin bakın laiklerin yoğun olarak yaşadıkları ilçelerde, semtlerde onların nasıl rahat içinde yaşadıklarını görün. Yazın da; Bodrum, Çeşme, Marmaris, Kuşadası gibi sayfiye ilçelerine gidin ve laiklerin oralarda nasıl istedikleri gibi yaşadıklarını, zevk-ü sefa içinde yaşadıklarını görün. Alper Görmüş'ün, 'Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz' başlıklı makalelerinde korkmuyorsunuz 'korkunççuluk' oynuyorsunuz dedikleri o laikler, aynı şeyi bu hususta da yapıyorlar, baskı altında yaşamıyorlar ama 'baskıcılık' oynuyorlar. Laiklerin genel hayatlarını ve yazın yaşadıkları hayatlarını izlerseniz bu dediklerimin doğru ve haklı olduğunu göreceksinizdir inşaallah.
zülcenaheyn
11-15-2014, 03:53
Hissiyattan bahsediyorum, iki taraf da karşı taraftan baskı ve korku hissediyor.
Birkaç mesaj önce şu anda bir sorun yok dedim, özgürlükler var ama uzayan yozlaşmış ve otoriterleşmiş olan bir iktidar bulunduğu makamı daha da güçlendirmeye kalkarsa gün gelir rakibi iktidar olur ve o hazırlanan gücü karşısında bulduğu anda bu sefer o bunu kullanmaya kalkar.
Bu rekabet ve çatışma Cumhuriyetten eskidir. Bence demokratik istikrar ülkede ilk defa yakalanmıştır çünkü sandık çalışıyor ve darbe olmuyor ama iktidar demokrasi ile de hala değişemiyor.
Yani bu Menderes dönemi de böyleydi. Darbeler azınlığın diktatörlüğü iken demokrasi çoğunluğun diktatörlüğüne dönüşüyor. Bir türlü iki tarafın da hakları aynı anda temin edilemiyor.
Demokrasi ezme-ezilme sistemi değil, demokrasi yenişemeyenlerin sistemidir.
İnönü demokrasiye bence mecburiyetten geçmişti çünkü dünya savaşını demokratlar kazanıp hitler kaybedince Batı bizi sıkıştırdı ve biz de sovyetlerden de korktuğumuz için mecburi demokrasiye geçtik.
Bence yine Batı'dan korkulduğu için Doğu bloğuna giremiyoruz. Aksi halde iktidarın otoriterleşmeye eğilimi var ve bu eğilimin yönü Doğu otoriterliğidir, Batı demokrasisi değil.
Demokrasiye bayıldığımızdan değil, dünya şartları gereği mecbur olduğumuzdan demokrasi çat pat var bizde. Yoksa herkesin diktatörlüğe meyili var.
Cihannur
11-15-2014, 07:57
Hissiyattan bahsediyorum, iki taraf da karşı taraftan baskı ve korku hissediyor.
Öyle olsa bunun açık tezahürleri olur. Türkiye'de en rahat yaşayanlar sözde baskı altında olduğunu söyleyen laikler; çünkü maddi durumu en iyi olanlar onlar. Laiklere yönelik baskı ve korkutma yok; ya ne var? Laiklerin iktidar olma arzuları ve hırsları var. Bunun böyle olduğunun tespitini ve teyidini yapmak çok basit: İlkbaharda, sonbaharda, kışın; İstanbul'da Kadıköy'de, Bakırköy'de, Beşiktaş'ta, Şişli'de; Ankara'da Çankaya'da; İzmir'de Karşıyaka'da bir gezin. Laiklerin oralarda ne kadar rahat ve maddi imkânlar içinde yaşadıklarını görün. Yazın da çıkın; Bodrum, Çeşme, Marmaris, Kuşadası gibi sayfiye ilçelerine gidin. Oralarda da laiklerin ne kadar rahat ve eğlence içinde yaşadıklarını görün. Bunu bizzat siz de deneyimleyebilirsiniz başka herhangi biri de. Dediğim gibi, Türkiye açık bir toplumdur. Laiklerin baskı altında ve korku içinde yaşamadıklarını, maddi imkânlar içinde özgürce yaşadıklarını dileyen herkes, laiklerin yoğun olarak yaşadıkları yerlere gidip, oralarda gözlem yaparak kendi gözleriyle görebilir. Nasıl ki Alper Görmüş'ün, laiklerin içlerinde yaşayarak onların iç yüzlerini, 'Korkmuyorsunuz, 'korkunççuluk' oynuyorsunuz' diyerek gözler önüne serdiği gibi, laiklerin hayatlarını izleyen herhangi biri de onların baskı altında olmadıklarını ve 'baskıcılık' oynadıklarını apaçık ve net olarak görür.
Laikler demokrasiyi kabul etmek ve içlerine sindirmek zorundalar. Türkiye'de 12 yıldır iktidarda laiklerin istemedikleri ama halkın istediği AK Parti iktidarı var. Laikler istemedikleri AK Parti iktidarını değiştirmek istiyorlarsa -ki deli gibi istiyorlar- yapacakları tek şey var: Seçim kampanyalarında çalışarak ya da muhalefetin seçim kampanyalarına destek vererek, halkı, AK Parti'den başka siyasi partilere oy vermeye ikna etmek ve bunun sonucunda da AK Parti'nin önümüzdeki ya da daha sonraki genel seçimlerde salt çoğunluk olan 276'dan daha az sayıda milletvekili çıkarmasını sağlayarak AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemek.
Süleyman Demirel'in bir zamanlar meşhur bir sözü vardı. Onun hükümetini düşürmek isteyenlere, "Bulun 226'yı düşürün hükümeti" derdi. TBMM o zamanlar 450 milletvekilinden oluştuğu için, hükümetleri düşürebilmek için salt çoğunluk olan 226 milletvekilinin oyu gerekiyordu. Şimdilerde ise TBMM, 550 milletvekilinden oluşmakta, tek başına hükümet olabilmek ya da mevcut hükümeti düşürebilmek için şimdilerdeki salt çoğunluk olan 276 milletvekilinin oyuna gereksinim duyulmaktadır.
zülcenaheyn
11-15-2014, 14:30
Anladım siz de farklı bir yönden bakıyorsunuz olaya. O dediklerinize bir şey demiyorum zaten...
Ama siz para mevzusuna takılmışsınız gibi geldi bana. Sermaye zaten artık muhafazakar kesimde ve kadrolarının çevresinde... Altında jipi olan Tesettürlü hanımlar çoğaldı... O yüzden her kesimden zengin var artık... Dengelendi...
Cihannur
11-16-2014, 11:33
Anladım siz de farklı bir yönden bakıyorsunuz olaya. O dediklerinize bir şey demiyorum zaten...
Ama siz para mevzusuna takılmışsınız gibi geldi bana. Sermaye zaten artık muhafazakar kesimde ve kadrolarının çevresinde... Altında jipi olan Tesettürlü hanımlar çoğaldı... O yüzden her kesimden zengin var artık... Dengelendi...
Bakın, önce AK Parti Forum'da 1 benim 1 de başka bir forum üyemizin paylaşmış olduğu 2 haberi burada paylaşayım:
"CHP'nin havuzlu villalı oy deposu
http://imagizer.imageshack.us/v2/xq90/819/v2hg.jpg (https://imageshack.com/i/mrv2hgj)
AK Parti karşısında hezimet yaşayan CHP için tek teselli kaynağı Doğan medyası ve paşaların oturduğu, orman işgali ile inşa edilen Acarkent ve Beykoz Konakları oldu.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP), Türkiye genelinde en yüksek oy aldığı yer yine değişmedi. Orman talanı yapılarak kurulması sebebiyle gündemden düşmeyen, villa ve konakların bulunduğu Acarkent'te ikâmet edenlerin CHP'ye âdeta rekor kırdırdığı ortaya çıktı. Bir önceki seçimlerde Acarkent ve Beykoz Konakları'nda % 67 oy alan CHP, bu seçimlerde kendi rekorunu da kırarak oyunu % 80'e çıkardı.
ACARKENT'TEN CHP'YE % 80
Beykoz'da seçimi kaybeden CHP için, 2.000'e yakın sakiniyle Acarkent teselli oldu. Beykoz genelinde de AK Parti'nin % 45'lik oy oranına karşılık, % 32'de kalan CHP, ilçe de sadece Acarkent mahallesinde kendi rekorunu kırdı. CHP'nin Acarkent ve Beykoz Konakları'nın bulunduğu Acarlar Mahallesi'ndeki oy oranı % 80 çıktı. CHP, bir önceki yerel seçimlerde Acarkent'ten % 67,54 oy almıştı. Bu sonuçlarla CHP kendi rekorunu kırmış oldu. Beykoz genelinde % 45 oy alan AK Parti'nin Acarlar Mahallesi'nde % 15 oy aldığı öğrenildi.
Orman Genel Müdürlüğü'nce Acarkent'teki 1822, Beykoz Konakları'ndaki 465 gayrimenkulün tapularının iptali talebiyle açılan 2 ayrı dava sürüyor.
Kaynak (http://www.haber7.com/partiler/haber/1143040-chpnin-havuzlu-villali-oy-deposu)
Haber 7 01.04.2014"
"Gezi'de meselesi ağaç olan, ormanları yağmalayan zihniyetin CHP'li olması şaşırtıcı değil mi?
http://i.ensonhaber.com/resimler/diger/v_7834.jpg
İstanbul'un ormanları üzerine kurulu Zekeriyaköy, Acarkent ve Bahçeköy gibi semtlerde CHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu oy patlaması yaptı.
http://i.ensonhaber.com/resimler/diger/acarkent_3608.jpg
ERDOĞAN'A 1 OY ÇIKTI
Çiller'in Başbakanlığı döneminde ruhsatlandırılan Bahçeköy'de yer alan Saklıkoru villalarında oturan seçmenden Erdoğan'a yalnızca 1 oy çıktı.
http://i.ensonhaber.com/resimler/diger/zekeriyakoy_2317.jpg
ACARKENTLİ İHSANOĞLU'NA YÜZDE 76 OY
Ekmeleddin İhsanoğlu, ormanların katledilerek villalar ve konakların dikildiği kendisinin de 2 villasının bulunduğu Acarkent'te yüzde 76 oy alarak adeta patlama yaşadı. Erdoğan ise Acarkent'ten ancak yüzde 12 oy alabildi.
http://i.ensonhaber.com/resimler/diger/zekeriyakoy_51.jpg
MEDYANIN GÖRMEZDEN GELDİĞİ KATLİAM
Bu bölgelerde inşa edilen villalar, orman katliamları üzerine alınan ruhsatlarla anılmasına rağmen medyanın gündemine bir türlü girememişti. Gülben Ergen, Beyazıt Öztürk gibi ünlülerin hemen hepsinin villa sahibi olduğu Bahçeköy, Zekeriyaköy ve Acarkent gibi "cennet" mahalleleri, yapıldıkları günden beri CHP'nin oy deposu olarak karşımıza çıktı.
Yıllarca orman katliamlarının gizlendiği bu bölgelerde Ekmeleddin İhsanoğlu, İzmir de dahil olmak üzere hemen hiçbir yerde böyle bir seçim başarısı kazanamadı."
Evet, son 12 yılda muhafazakâr kesimde de zenginleşme arttı ve dindarların ekonomik durumları eskiye göre daha iyi bir duruma geldi. Fakat Türkiye'de maddi durumu en iyi olan kesim elan laik kesimdir. Laik partisi, Alevi partisi olan CHP, Alevileri ayrı tutarsak -Alevilerin çoğunun maddi durumu pek iyi değildir- zengin partisidir, zengin çocuğu partisidir.
Son 55 yılda yapılmış olan 4 askerî darbe (1960, 1971, 1980, 1997 askerî darbeleri) niye yapıldı zannediyorsunuz? Askerî darbeler sadece, ordumuz içindeki din düşmanı subayların İslam düşmanlığı sebebiyle mi yapıldı zannediyorsunuz? Hayır, askerî darbelerin bir ana sebebi, din düşmanı darbeci subayların gâvur gibi yaşama, kendi gâvur yaşam tarzlarını Müslüman Türk Milleti'ne dayatmaksa, diğer ana sebebi de ekonominin hâkimiyetini zengin çocuklarının -ithal ikâmeci montaj sanayii sistemiyle küçük gâvurumsu azınlıkta biriken sermaye- elinde tutmak ve milletimizin yani Müslüman Türk Milleti'nin zenginleşmesini engellemektir.
CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin yatacak yeri yok yatacak! Ah ah, halkımız, CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin bu güzel ülkeye ve bu aziz millete ne kadar zulüm ve ne kadar kötülük yaptığının benim gibi, bizim gibi farkına varsa, AK Parti değil % 50; % 60, % 70, % 80'lere varan oranlarda oylara ulaşır; CHP de değil % 25; % 15 % 10 % 5'lere varan oranlarda oylara düşer.
Cihannur
11-16-2014, 12:00
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Recep Tayyip Erdoğan; Demokrat Parti'nin, Adalet Partisi'nin, Anavatan Partisi'nin, Adnan Menderes'in, Süleyman Demirel'in ve Turgut Özal'ın yapamadıklarını yapmayı başarmıştır Allah'a hamdolsun: Yere düşürülmüş olan Büyük Türkiye bayrağını yerden kaldırmak.
Türkiye, tarihinde büyüktü. Büyük Selçuklu Devleti'yle büyüktü, (Büyük) Osmanlı Devleti'yle büyüktü. İttihatçıların 27 Nisan 1909 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han'ı tahttan indirmeleriyle birlikte Büyük Türkiye bayrağı İttihatçı hainler tarafından yere düşürüldü. 27 Nisan 1909, Osmanlı Devleti'ndeki Büyük Türkiye'nin son günüydü. O günden sonra Büyük Türkiye gitti ve yerine Küçültülmüş Türkiye geldi.
Türkiye Cumhuriyeti'nde 80 sene kadar Küçültülmüş Türkiye olarak yaşadık maalesef. Demokrat Parti ve Adnan Menderes, Adalet Partisi ve Süleyman Demirel, Anavatan Partisi ve Turgut Özal denediler; Türkiye'ye dar gelen, Türkiye'ye yakışmayan, Türkiye'ye ait olmayan Küçültülmüş Türkiye gömleğini yırtmaya ve Türkiye'yi tarihinde olduğu gibi yeniden Büyük Türkiye yapmaya çalıştılar; ama başaramadılar.
Büyük Türkiye bayrağını yerden kaldıranlar AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan oldu. 3 Kasım 2002 Genel Seçiminde AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesiyle birlikte Büyük Türkiye bayrağı yerden kaldırıldı, yeniden Büyük Türkiye olma yoluna girildi ve Büyük Türkiye olma hedefine kilitlenildi. Allah'ın izni ve inayetiyle Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılına kadar Büyük Türkiye olmayı başaracağız ve 2023 yılından sonraki yıllarda yolumuza Büyük Türkiye olarak devam edeceğiz inşaallah.
zülcenaheyn
11-16-2014, 12:10
Valla basitlik, sonradan görmüşlüğün durdurulamaz absürtlüğü, doğayı umursamama ve rant AKPden CHPye bizim millette genellikle olan bir şey. İki parti de bu noktada birbiri ile yarışıyor.
Particilik yapanlara bir noktada acıyorum çünkü kendi partisinin bazı işlerini beğense de beğenmese de savunmak durumunda hissediyor ve kılıfına uydurmaya çalışıyor.
Direk net örnek veriyorum. Bizim elimizde kalan adalara bakılsın bir yunanlılarda kalan adalara bakılsın. Nüfus, bina, yerlerde gezen çöpler, Doğa-ağaç sevgisi, vs. karşılaştırılsın.
Cihannur
11-16-2014, 13:40
Valla basitlik, sonradan görmüşlüğün durdurulamaz absürtlüğü, doğayı umursamama ve rant AKPden CHPye bizim millette genellikle olan bir şey. İki parti de bu noktada birbiri ile yarışıyor.
Particilik yapanlara bir noktada acıyorum çünkü kendi partisinin bazı işlerini beğense de beğenmese de savunmak durumunda hissediyor ve kılıfına uydurmaya çalışıyor.
Direk net örnek veriyorum. Bizim elimizde kalan adalara bakılsın bir yunanlılarda kalan adalara bakılsın. Nüfus, bina, yerlerde gezen çöpler, Doğa-ağaç sevgisi, vs. karşılaştırılsın.
AK Parti'nin yanlışlarını eleştirelim. AK Parti'nin yanlışlarını, doğru bulmadığım işlerini ve görüşlerini forumumuzda eleştirdim, eleştiririm. Mesela ben, AK Parti'nin ısrarla savunduğu başkanlık sistemine karşıyım, parlamenter sistemden yanayım. Mesela, dershanelerin zorla kapatılmasını doğru bulmuyorum, karşıyım ve dershanelerin zorla kapatılması demokrasi anlayışma ters. Mesela, AK Parti'de ismi küfürlü sözleriyle birkaç kere gündeme gelmiş olan bir milletvekili var; o şahıs, AK Parti'de hâlâ milletvekilliği görevini sürdürüyor. O terbiyesiz milletvekilinin AK Parti'ye yakışmadığı ve partiden ihraç edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu misalleri çoğaltmak mümkündür.
Bununla beraber çevrecilik konusunda AK Parti ile CHP'yi ya da başka bir siyasi partiyi bir tutmak doğru olmaz. AK Parti, 12 yıllık iktidarında 3.000.000.000 (3 milyar) civarında ağaç dikmiş olan bir siyasi partidir ve bu icraatıyla da Türk Siyasi Tarihi'nde bugüne kadar iktidar olmuş tüm siyasi partiler arasında en çok ağaç dikmiş olan en çevreci siyasi parti olarak tarihe geçmiştir. AK Parti; en iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olmasının yanı sıra en çevreci siyasi partidir de.
zülcenaheyn
11-16-2014, 19:54
Bazı konularda iş işten geçti artık... Nüfus aldı başını gitti... İstanbul'da nefes alacak yer kalmadı... Menderes'in en büyük hatası bu oldu.. Onun devrinde kontrolsüz göçler oldu... Bugün artık bina yapımının ucu kaçtı...
Cihannur
11-19-2014, 06:15
Bazı konularda iş işten geçti artık... Nüfus aldı başını gitti... İstanbul'da nefes alacak yer kalmadı... Menderes'in en büyük hatası bu oldu.. Onun devrinde kontrolsüz göçler oldu... Bugün artık bina yapımının ucu kaçtı...
Menderes'in devrildiği 27 Mayıs 1960 tarihinde İstanbul'un nüfusu kaçtı? İstanbul'un şimdiki nüfusunun 10'da 1'i civarındaydı. Evet, şu sıralar 15.000.000 civarında olan İstanbul'un nüfusu, Türkiye ölçeğine göre ve İstanbul'un coğrafi yapısına göre yüksektir. Fakat İstanbul'daki bu kalabalıklık yüzünden Adnan Menderes'i sorumlu tutmak doğru olmaz. İstanbul'un nüfusunun 15.000.000 civarında olmasının, bu kadar kalabalık olmasının sorumlusu CHP ve CHP Zihniyeti'dir. Türkiye'deki pek çok sorunun kaynağı CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin yaptırdıkları ya da sebep oldukları 4 askerî darbe (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 askerî darbeleri) ve 27 Mayıs 1960 ile 28 Nisan 2007 tarihleri arasında 47 yıl boyunca süren askerî vesayet olduğu gibi, İstanbul'un aşırı kalabalıklaşmasının sebebi de CHP'nin neden olduğu askerî darbeler ve askerî vesayettir. Türkiye'de son 50-60 yılda 4 askerî darbe yapılmasyadı ve Türkiye, 50 yıla yakın süre askerî vesayetle yönetilmeseydi, Türk Milleti'nin genel sosyo-ekonomik durumu çok büyük ihtimalle şimdiye göre çok daha iyi bir durumda olurdu ve bu kadar çok sayıda insan, ekmek parası için İstanbul yollarına düşmek zorunda kalmazlardı.
zülcenaheyn
11-19-2014, 11:54
Samimi bir şey söyliyeyim. Bence siz hastasınız.
Cihannur
11-19-2014, 12:14
Samimi bir şey söyliyeyim. Bence siz hastasınız.
Amanın ne diyorsunuz doktor bey! Ölecek miyim? Kaç ay ömrüm kaldı?:ağla:
zülcenaheyn
11-19-2014, 13:03
Daha kötüsü. Yaşayacaksınız.
Cihannur
11-19-2014, 15:13
jcklCBa-sOs
Konu başka yerlere gitmiş
ustumeisediler
05-13-2015, 16:16
İsmini değiştir terbiyesizlik yapma
onu git egemen bağışa söyle akyürüyen
biciradam
05-13-2015, 16:27
dsfsdafsdfsadfda
biciradam
05-13-2015, 16:27
sdafsdafdsafdsafdsfsdaf
biciradam
05-13-2015, 16:27
sdfasfsadfasdfdasfdsa
vBulletin v3.8.4, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.