fatih kısaparmak balon baskılı balon Ahmedinejad Milli Görüş'ün davetlisi - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ahmedinejad Milli Görüş'ün davetlisi


FarukARSLAN.
02-06-2009, 04:13
http://www.habervaktim.com/resim/resim55999_2.jpg



Milli Görüş hareketi, 40. yılını muhteşem bir programla kutlamayı düşünüyor. İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda yapılması planlanan program müthiş sürprizlerle dolu.Programa katılması için İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile irtibata geçen Milli Görüşlüler, bu ağır misafiri en iyi şekilde ağırlayacaklarını düşünüyorlar. Son dönemde yaptığı çıkışlar ile Milli Görüşlülerle beraber tüm İslam Coğrafyasının takdirini kazanan Ahmedinejatd'ın programa katılma ihtimali şimdiden Milli Görüşlüleri heyecanlandırdı.

Milli Görüş hareketinin 40. yılı için İslam Coğrafyasının dört bir tarafından önemli konukların katılım yapması bekleniyor. Devlet başkanlarının, İslami hareketlerin liderlerinin, sivil toplum örgütü temsilcilerinin ve İslam alimlerinin yanı sıra Ortadoğu'dan da önemli isimlerin kutlamalara katılması bekleniyor. Yabancı konukların yanı sıra Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, SP Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, SP eski Genel Başkanı Recai Kutan, Refah Partisi eski Genel Başkanı Ahmet Tekdal ve Milli Selamet Partisi eski Genel Başkanı Süleyman Arif Emre'nin yanı sıra Milli Görüş hareketine 40 yıldır destek vermiş, bu uğurda mücadele etmiş binlerce Milli Görüşlü de bu programa katılacak.

Programın yapılacağı gün ise oldukça dikkat çekici. 28 Şubat darbesinin yıldönümünde Abdi İpekçi'de toplanacak olan Milli Görüşlülerin bu günü seçmeleri anlamlı bulundu. Geceye çok meşhur sanatçıların da katılacağı öğrenilirken başka birçok sürprizin de olacağı söyleniyor.





/ Vakit

HAKK DAVA
02-06-2009, 15:00
Yapılan görüşmeler olumlu sonuçlanmak üzere... İRAN İSLÂM Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mahmud AHMEDİNECAD programımıza katılacak İNŞAALLAH...

Selametle...

milletinadami
02-06-2009, 15:02
suudi arabistandaki vehhabilerde cagrilsin bence...onlarsiz olmaz..eksiklik olur..
ahh...ahh...

islam
02-06-2009, 15:34
suudi arabistandaki vehhabilerde cagrilsin bence...onlarsiz olmaz..eksiklik olur..
ahh...ahh...

Vahabi ile İranı Bir tuttarsanız Ben sizin Ehl-i Sünnet velcemaat Anlayışınıza güvenmem...
Sen kendini komik mi ? Zannediyon... Hiç Değilsin...Sadece saçmalayan bir Stand upCu gibisin...

ebu ubeyde
02-06-2009, 19:42
suudi arabistandaki vehhabilerde cagrilsin bence...onlarsiz olmaz..eksiklik olur..
ahh...ahh...
bu mesajınız çok yanlış suuddaki yönetici vehabiler/selefiler ile buradakilerini karşılaştıramazsınız onlar kukla ama biz selefi islam alimlerini çağırdığımız zaman geliyorlar ve bizi destekliyorlar özellikle de imam kardavi...

5yıldız
02-07-2009, 00:16
Türkiyeye Ahmedi Nejatın Gelmesi Memnuniyet Verici.. Milli Görüş için Gelmesi Dahada önemli ve Altı Çizilecek bir konu..

Beritan
02-07-2009, 23:35
buraya Allah izin verirse gidicem...umarım Ahmedi necatta gelir çünkü hayranım onun duruşuna....
umarım bizim 40. yılını kutlamak tüm milli görüşlülere nasip olur..

halil_han
02-07-2009, 23:57
Allah 40. yılınızı hayırlı eylesin.

Beritan
02-07-2009, 23:59
Allah 40. yılınızı hayırlı eylesin.
amin amin amin...
umarım babamdan izin alabilirmde:(

milletinadami
02-08-2009, 13:31
EHL-İ SÜNNET”DEN AYRILMAYIN!..






http://www.arifandergisi.com/themes/Business_01/images/arsiv_images/cizgii.gif



"Benzeri ve ortağı olmayan Hak Sübhanehü Hazretlerine i’tikad beyânındadır.”
Akâid kelime olarak Akîde’nin cemîsi olup “Akîdeler” demektir. Akîde: İnsanın inanması icab eden şeylerin tümüdür. Edille-i şer’iyyeden olan kitap ve sünnetten çıkarılmıştır. Fıkıh ve tasavvuf da gene Edille-i Şer’iyye’den çıkarılmıştır.
Mevlâ’ya i’tikad; evvelâ bilmek sonra inanmakla olur. İşte o inanmaya i’tikad denir. Bu i’tikadı kimden öğrenmek lâzımdır? Hakkıyla bilenden. Hakkıyla bilen de kimdir? Allah’ın kitabını okuyanlardır.
****** ve Hristiyanlar tembellik ettiler, kitaplarını açıp okumadılar. Bundan sebep de Mevlâ’yı hakkıyla bilemediler. Hak’dan habersiz kötü niyetli insanlar da onları kolaylıkla dalâlete sürüklediler.
Bugün de Kur’an-ı Kerim’in muhteviyâtından habersiz olan insanları Şiiler, hâriciler, mutezileler ve bunun gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinin dışında olan diğer bir takım fırkalar kendilerine çekerek, onlara kendi inançlarını aşılamaktadırlar. Ama bir kimse Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaata mensup bir alimden i’tikadını tam olarak öğrenmiş olsa, bu durumlara düşmez.
Şu halde erkek, kadın herkesin şer’î ilimlerden okuması lâzımdır. Akâidi doğru olarak bilmeyen insanlar Allah hakkında suizanda bulunuyorlar, günahları işliyorlar sonra da “Kaderimiz böyleymiş.” Diyorlar.
Meselâ bir insan içki içiyorsa Allah (Celle Celalühü)mü ona zorla içiriyor? Kumar oynuyorsa Mevlâ mı ona zorla oynatıyor? Bir insan bile bunu başka bir insana az bir merhametinden dolayı yapmazken, Mevlâ o kadar çok merhametiyle bunu nasıl yapar? Allah (Celle Celalühü) da irâde-i külliye, bizde irâde-i cüziye vardır. Allah (Celle Celalühü) buyuruyor: “Ey kulum! Benim irâdem senin irâdene bağlıdır. Sen murad etmeden Ben Murat etmiyorum.” Kul irâdesini içki içmeye kullandığında Allâh-u Teâlâ Hazretleri dilerse ona o fiili yaratır. Kul o işte irâdesini kullanmasaydı, Allâh-u Teâlâ’da irâdesini kullanmayacaktı. Kulun irâdesini kullanmasına “kesb” denir. Allâh-u Teâlâ’nın irâdesini kullanmasına da “hâlk” denir. Ef’ali ihtiyâriyeden olan bir fiil bu iki şeyle olur.
Bazen de bir kul kötülüğü istemediği halde meydana gelir. Meselâ bir adamın elini ayağını bağlasalar, zorla ağzına şarap dökseler, bu adamın günahı olur mu? Olmaz. Bütün bunların bilinmesi için herkesin dinî ilimlerden okuması lâzımdır. Bir beyitte der ki:
“Kolunu paçanı sıva, din işlerinde müctehid ol.
Çekilipte çekilmekliği kabul eden deve misali olma.”
Eskiden araba, otobüs, kamyon, tren gibi taşıma araçları yoktu. Ticaret eşyaları develerle taşınırdı. Kervanlar vardı. Develer birbiri ardında peşpeşe giderlerdi. Bir defasında bir deve kervanı bir yerden başka bir beldeye giderken develerin üstünde bulunanlar uyuyuvermişler. En öndeki deve sahibi tarafından güdülmeyince durmuş, o durunca diğerleri de durmuşlar, develerin yularları sarkmış. En arkadaki devenin yularını bir fare gelip kemirmiş, kervandan onu ayırmış. Fare yuların kopan kısmına dişini geçirmiş, deveyi çekmeye başlamış. Yuların hafif hareketiyle sahibi tarafından güdüldüğünü zanneden deve, farenin peşinden gitmeye başlamış. Sahibi uyandığında bir de görmüş ki devesi, bir küçük farenin peşinde gidiyor. İşte cahil olan insan da onun gibidir, kim çekerse onun ardından sürüklenir.
İnsan, bir masonun mu, ******nin mi, yahovacının mı, şiinin mi, bidat ehlinin mi? kimin peşinden gittiğine bakmalıdır. Şeyhim, Ali Haydar Efendi (Kuddise Sırruhu) Hazretleri: “Cehâlet alâ vezni rezalet.” derdi. Ey Allah’ın kulları! Bundan evvelki beyitte müctehid ol deniyordu. Kolu paçayı sıva, din işlerinde müctehid ol, ama İmâm-ı Â’zam’ı geçmeye çalışma. Onu geçmeyi beceremezsin. Onların ictihadlarını anlayınca müctehid sayılırsın. Yani âyet-i kerimeleri o kadar çok tekrar tekrar oku ki, onlar nasıl anladıysa sen de öyle anlamaya çalış. İmâm-ı Muhammed İmâm-ı Â’zam’a geldi. “Ben okumak istiyorum.” Dedi. İmâm-ı Â’zam’da: “Hâfız olmadan olmaz.” Dedi. İmâm-ı Muhammed gitti. Bir hafta sonra geldi yine. “Okumak istiyorum.” Dedi. O zaman İmâm-ı Â’zam “Ben sana hâfız olmadan olmaz demedim mi?” deyince İmâm-ı Muhammed; “Ben hâfız oldum da öyle geldim.” Diye cevap verdi.
Böyle adamlar müctehid olur işte. Bizim de onların yolundan ayrılmamamız lâzım.
Usûlü Fıkh’ın başında şöyle bir ibâre vardır:
“Hangi tilki aslanın izlerine uyarsa, vahşi eşeklerin taze etlerine nail olur. Çünkü o aslan otlayıcı (et yiyici)dir.” Şimdi o tilki biziz. Eğer aslan gibi olan büyük hoca ve şeyhlerimizin peşine tabi olursak, taze taze marifetlere ulaşırız. Kendi başımıza kalırsak “Nasara” nedir? diye sorsalar mastar bile diyemeyiz.
Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ve O’nun izinde giden Hulefâ-i Râşidîn, Selefe-i Sâlihîn, İmâm-ı Â’zam, İmâm-ı Şafiî, Ahmet İbn-i Hanbel, İmâm-ı Mâlik gibi büyük zatlar varken, câhil insanlar izlenir mi?
Bakara suresinde Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki tarafta) azabı görmüş ve nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (Bakara Suresi: 166)
Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen ve böylece batıl yola giden kimseler, âhirette o önderlerin kendilerinden uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azâbı görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin tersine bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yok.
“Kötülere uyanlar şöyle derler: Ah keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi bizde onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara işlerini pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.” (Bakara Suresi: 167)
Onun için dünyada kime uyuyoruz iyi bakalım. “Bir kavmin delili karga olduğu vakit, onu leşli bir araziye götürür” Önderi bülbül olursa, o da gülistana götürür. Bülbül varken kargaya uyulur mu? Efendi Babam şöyle anlatmıştı: Bir gece seher vakti, uyanıkken aşikâre olarak Şeytan yanıma geldi ve bana: “Sen hangi mezheptensin?” diye sordu. Ben de: Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebindenim” dedim. “Peki mezhebinin hak olduğuna delilin nedir?” dedi. Ben: “Kur’an-ı Kerim’dir.” Dedim. O: “Her mezhep sahibi haklı olduğuna dair Kur’an’ı delil getiriyor. O halde onların haksız olup senin haklı olduğun ne malum? Dedi. Bunun üzerine ben ona nice âyet ve hadisleri okuyarak cevap verdiysem de, bir türlü ikna olmadı ve önüme bir taş yuvarladı. Böylece uzun müddet mücadeleye devam etti, çok yoruldum, âciz kaldım ve yanımda duran yatağa düştüm, uzandım. O anda Mevlâ Teâlâ Hazretleri, Bakara Sûresi 137. Âyet-i celîlesini hatırıma getirdi. Ben de hemen yatağımdan doğrulup ona cevap olarak bu âyeti okudum ve dedim ki: “Bu âyet-i celilede Mevlâ Teâlâ habibine ve ashâbına hitâben buyuruyor ki;
“Eğer onlar (kendi dinlerini hak bilip insanları ona davet eden ******, Hristiyan vesair din mensupları) senin ve ashabının inandığı gibi inanırlarsa, muhakkak (ancak o zaman) hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse ancak onlar haktan büyük bir ayrılık içindedirler.”
Ve devamla şeytana dedim ki: “İşte bu âyet-i celile nâzil olduğu zaman ne Mu’tezile, ne Şîa, ne Cebriye, ne de Kaderiye gibi bâtıl mezhepler mevcut değildi.” Ancak Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı mevcuttular ve hak üzere olanlar da ancak bunlardır.
Öyle ise dünya yıkılıncaya kadar ancak onlar gibi inanıp, onların amelleri gibi amel edenler, onlara hakkıyla tabi olmuş ve hidâyet üzere bulunmuş olur. “Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat” işte bunlardır. Şeytan bu izahata karşılık veremedi ve gitti. Şu halde ey Müslümanlar! Bizler, Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) nasıl inandı ise, ashâbı nasıl inandı ise, öyle inanırsak doğru yoldayızdır. Dünya halkı ise, siz nasıl inanıyorsanız öyle inanırsa, o zaman hidâyettedirler. Başka tarafa dönerlerse onlar o zaman ancak ayrılıktadırlar. Kur’an’dan ayrıldın mı işin bitti: Hadisten aydıldın mı işin bitti. Kendilerini birbirlerine beğendirmek için bir o yana bir bu yana dönüyorlar. Fitne çok. “Cihan fitne dolmuş gel gidelim, Cemâli bâ kemâli seyridelim.” Benim doğduğum köyün az ötesinde, “aşağı köy” diye isimlendirdiğimiz bir köy vardır. Oradan bir ırmak geçer, ırmağın kenarında irili ufaklı hemen hemen aynı ebatta bir çok taşlar bulunur. Bunlardan başka ırmağın tam ortasında nerede ise bir oda büyüklüğünde siyah bir taş var. Yurkarıdan akıp gelen su büyük bir coşku ile onu yuvarlamak istercesine ona vurur. Lâkin taş oraya öyle yerleşmiştir ki; yerinden dahi kımıldamaz. Kendisine vuran sular yarılıp gider. İşte Müslüman da o taş gibi olmalı, ona çatan fitneler, o su gibi yarılıp gitmelidir. Bir âyet-i celilede şöyle buyurulur:
“Bir de hanginiz sabırlıdır, bilelim diye, bir kısmınızı diğer bir kısmınız için bir imtihan vesilesi kıldık. Senin Rabbin ziyâde görücüdür.” (Furkan Suresi: 20)
“Bakalım çatan fitneler îmânını, İslâm’ını değiştirecek mi?” diye insan imtihandadır. Gazete, Televizyon, (dini sevmeyen) anne, baba, Şeytan, Nefis… gibi. Daha bir çok fitneler vardır. İşte bunlardan biri veya bir kaçı ya da hepsi insana çatabilir. Mevlâ Teâlâ bakıyor bakalım, bizim ırmağın içerisindeki büyük taş gibi, insan, çatan şeylere karşı sabredip durabilecek mi? Yoksa “Ne yapayım dayanamıyorum, ben de onların keyiflerine uyayım” mı? Diyecek. Allâh-u Teâlâ âyet-i kerimede ne buyurmak dilemişti? “Habibim! Sen ve ashâbın tam hidâyettesiniz, Ben sizden memnunun, zira size bildirdiğim hak yol üzeresiniz. Eğer bu yoldan ayrılmazsanız memnuniyetle yaşarsınız ve memnuniyetle Bana kavuşursunuz.” Her vakit bizim sırtımızı okşayıp: “Sen hak yoldasın” diyecek değiller ya… Bazen: “Sen yanlış yoldasın, inancın yanlış, yaşayışın yanlış, kıyafetin yanlış” diyenler de olacak! Müslüman olan canından ayrılacak hidâyet yolundan ayrılmayacak. Çünkü Mevlâ Teâlâ: “Canından ayrılma!” buyurmadı, “Hak yolundan ayrılma” buyurdu. Allah yolunda ölenler şehid oluyor. Bize anamızdan babamızdan çok acıyan Allahımız, daima uyanık olmamız için böyle açık âyetleriyle bizlere vaaz ediyor. Şimdi vaktimiz varken tedbirlerimizi alalım. Âhiret için gerekli vazifelerimizi yoluna koyalım. Sonra özür dilemenin faidesi olmadığı günde, özür dileme mecburiyetinde kalmayalım

milletinadami
02-08-2009, 13:31
EHL-İ SÜNNET”DEN AYRILMAYIN!..






http://www.arifandergisi.com/themes/Business_01/images/arsiv_images/cizgii.gif



"Benzeri ve ortağı olmayan Hak Sübhanehü Hazretlerine i’tikad beyânındadır.”
Akâid kelime olarak Akîde’nin cemîsi olup “Akîdeler” demektir. Akîde: İnsanın inanması icab eden şeylerin tümüdür. Edille-i şer’iyyeden olan kitap ve sünnetten çıkarılmıştır. Fıkıh ve tasavvuf da gene Edille-i Şer’iyye’den çıkarılmıştır.
Mevlâ’ya i’tikad; evvelâ bilmek sonra inanmakla olur. İşte o inanmaya i’tikad denir. Bu i’tikadı kimden öğrenmek lâzımdır? Hakkıyla bilenden. Hakkıyla bilen de kimdir? Allah’ın kitabını okuyanlardır.
****** ve Hristiyanlar tembellik ettiler, kitaplarını açıp okumadılar. Bundan sebep de Mevlâ’yı hakkıyla bilemediler. Hak’dan habersiz kötü niyetli insanlar da onları kolaylıkla dalâlete sürüklediler.
Bugün de Kur’an-ı Kerim’in muhteviyâtından habersiz olan insanları Şiiler, hâriciler, mutezileler ve bunun gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinin dışında olan diğer bir takım fırkalar kendilerine çekerek, onlara kendi inançlarını aşılamaktadırlar. Ama bir kimse Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaata mensup bir alimden i’tikadını tam olarak öğrenmiş olsa, bu durumlara düşmez.
Şu halde erkek, kadın herkesin şer’î ilimlerden okuması lâzımdır. Akâidi doğru olarak bilmeyen insanlar Allah hakkında suizanda bulunuyorlar, günahları işliyorlar sonra da “Kaderimiz böyleymiş.” Diyorlar.
Meselâ bir insan içki içiyorsa Allah (Celle Celalühü)mü ona zorla içiriyor? Kumar oynuyorsa Mevlâ mı ona zorla oynatıyor? Bir insan bile bunu başka bir insana az bir merhametinden dolayı yapmazken, Mevlâ o kadar çok merhametiyle bunu nasıl yapar? Allah (Celle Celalühü) da irâde-i külliye, bizde irâde-i cüziye vardır. Allah (Celle Celalühü) buyuruyor: “Ey kulum! Benim irâdem senin irâdene bağlıdır. Sen murad etmeden Ben Murat etmiyorum.” Kul irâdesini içki içmeye kullandığında Allâh-u Teâlâ Hazretleri dilerse ona o fiili yaratır. Kul o işte irâdesini kullanmasaydı, Allâh-u Teâlâ’da irâdesini kullanmayacaktı. Kulun irâdesini kullanmasına “kesb” denir. Allâh-u Teâlâ’nın irâdesini kullanmasına da “hâlk” denir. Ef’ali ihtiyâriyeden olan bir fiil bu iki şeyle olur.
Bazen de bir kul kötülüğü istemediği halde meydana gelir. Meselâ bir adamın elini ayağını bağlasalar, zorla ağzına şarap dökseler, bu adamın günahı olur mu? Olmaz. Bütün bunların bilinmesi için herkesin dinî ilimlerden okuması lâzımdır. Bir beyitte der ki:
“Kolunu paçanı sıva, din işlerinde müctehid ol.
Çekilipte çekilmekliği kabul eden deve misali olma.”
Eskiden araba, otobüs, kamyon, tren gibi taşıma araçları yoktu. Ticaret eşyaları develerle taşınırdı. Kervanlar vardı. Develer birbiri ardında peşpeşe giderlerdi. Bir defasında bir deve kervanı bir yerden başka bir beldeye giderken develerin üstünde bulunanlar uyuyuvermişler. En öndeki deve sahibi tarafından güdülmeyince durmuş, o durunca diğerleri de durmuşlar, develerin yularları sarkmış. En arkadaki devenin yularını bir fare gelip kemirmiş, kervandan onu ayırmış. Fare yuların kopan kısmına dişini geçirmiş, deveyi çekmeye başlamış. Yuların hafif hareketiyle sahibi tarafından güdüldüğünü zanneden deve, farenin peşinden gitmeye başlamış. Sahibi uyandığında bir de görmüş ki devesi, bir küçük farenin peşinde gidiyor. İşte cahil olan insan da onun gibidir, kim çekerse onun ardından sürüklenir.
İnsan, bir masonun mu, ******nin mi, yahovacının mı, şiinin mi, bidat ehlinin mi? kimin peşinden gittiğine bakmalıdır. Şeyhim, Ali Haydar Efendi (Kuddise Sırruhu) Hazretleri: “Cehâlet alâ vezni rezalet.” derdi. Ey Allah’ın kulları! Bundan evvelki beyitte müctehid ol deniyordu. Kolu paçayı sıva, din işlerinde müctehid ol, ama İmâm-ı Â’zam’ı geçmeye çalışma. Onu geçmeyi beceremezsin. Onların ictihadlarını anlayınca müctehid sayılırsın. Yani âyet-i kerimeleri o kadar çok tekrar tekrar oku ki, onlar nasıl anladıysa sen de öyle anlamaya çalış. İmâm-ı Muhammed İmâm-ı Â’zam’a geldi. “Ben okumak istiyorum.” Dedi. İmâm-ı Â’zam’da: “Hâfız olmadan olmaz.” Dedi. İmâm-ı Muhammed gitti. Bir hafta sonra geldi yine. “Okumak istiyorum.” Dedi. O zaman İmâm-ı Â’zam “Ben sana hâfız olmadan olmaz demedim mi?” deyince İmâm-ı Muhammed; “Ben hâfız oldum da öyle geldim.” Diye cevap verdi.
Böyle adamlar müctehid olur işte. Bizim de onların yolundan ayrılmamamız lâzım.
Usûlü Fıkh’ın başında şöyle bir ibâre vardır:
“Hangi tilki aslanın izlerine uyarsa, vahşi eşeklerin taze etlerine nail olur. Çünkü o aslan otlayıcı (et yiyici)dir.” Şimdi o tilki biziz. Eğer aslan gibi olan büyük hoca ve şeyhlerimizin peşine tabi olursak, taze taze marifetlere ulaşırız. Kendi başımıza kalırsak “Nasara” nedir? diye sorsalar mastar bile diyemeyiz.
Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ve O’nun izinde giden Hulefâ-i Râşidîn, Selefe-i Sâlihîn, İmâm-ı Â’zam, İmâm-ı Şafiî, Ahmet İbn-i Hanbel, İmâm-ı Mâlik gibi büyük zatlar varken, câhil insanlar izlenir mi?
Bakara suresinde Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki tarafta) azabı görmüş ve nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (Bakara Suresi: 166)
Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen ve böylece batıl yola giden kimseler, âhirette o önderlerin kendilerinden uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azâbı görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin tersine bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yok.
“Kötülere uyanlar şöyle derler: Ah keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi bizde onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara işlerini pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.” (Bakara Suresi: 167)
Onun için dünyada kime uyuyoruz iyi bakalım. “Bir kavmin delili karga olduğu vakit, onu leşli bir araziye götürür” Önderi bülbül olursa, o da gülistana götürür. Bülbül varken kargaya uyulur mu? Efendi Babam şöyle anlatmıştı: Bir gece seher vakti, uyanıkken aşikâre olarak Şeytan yanıma geldi ve bana: “Sen hangi mezheptensin?” diye sordu. Ben de: Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebindenim” dedim. “Peki mezhebinin hak olduğuna delilin nedir?” dedi. Ben: “Kur’an-ı Kerim’dir.” Dedim. O: “Her mezhep sahibi haklı olduğuna dair Kur’an’ı delil getiriyor. O halde onların haksız olup senin haklı olduğun ne malum? Dedi. Bunun üzerine ben ona nice âyet ve hadisleri okuyarak cevap verdiysem de, bir türlü ikna olmadı ve önüme bir taş yuvarladı. Böylece uzun müddet mücadeleye devam etti, çok yoruldum, âciz kaldım ve yanımda duran yatağa düştüm, uzandım. O anda Mevlâ Teâlâ Hazretleri, Bakara Sûresi 137. Âyet-i celîlesini hatırıma getirdi. Ben de hemen yatağımdan doğrulup ona cevap olarak bu âyeti okudum ve dedim ki: “Bu âyet-i celilede Mevlâ Teâlâ habibine ve ashâbına hitâben buyuruyor ki;
“Eğer onlar (kendi dinlerini hak bilip insanları ona davet eden ******, Hristiyan vesair din mensupları) senin ve ashabının inandığı gibi inanırlarsa, muhakkak (ancak o zaman) hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse ancak onlar haktan büyük bir ayrılık içindedirler.”
Ve devamla şeytana dedim ki: “İşte bu âyet-i celile nâzil olduğu zaman ne Mu’tezile, ne Şîa, ne Cebriye, ne de Kaderiye gibi bâtıl mezhepler mevcut değildi.” Ancak Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı mevcuttular ve hak üzere olanlar da ancak bunlardır.
Öyle ise dünya yıkılıncaya kadar ancak onlar gibi inanıp, onların amelleri gibi amel edenler, onlara hakkıyla tabi olmuş ve hidâyet üzere bulunmuş olur. “Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat” işte bunlardır. Şeytan bu izahata karşılık veremedi ve gitti. Şu halde ey Müslümanlar! Bizler, Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) nasıl inandı ise, ashâbı nasıl inandı ise, öyle inanırsak doğru yoldayızdır. Dünya halkı ise, siz nasıl inanıyorsanız öyle inanırsa, o zaman hidâyettedirler. Başka tarafa dönerlerse onlar o zaman ancak ayrılıktadırlar. Kur’an’dan ayrıldın mı işin bitti: Hadisten aydıldın mı işin bitti. Kendilerini birbirlerine beğendirmek için bir o yana bir bu yana dönüyorlar. Fitne çok. “Cihan fitne dolmuş gel gidelim, Cemâli bâ kemâli seyridelim.” Benim doğduğum köyün az ötesinde, “aşağı köy” diye isimlendirdiğimiz bir köy vardır. Oradan bir ırmak geçer, ırmağın kenarında irili ufaklı hemen hemen aynı ebatta bir çok taşlar bulunur. Bunlardan başka ırmağın tam ortasında nerede ise bir oda büyüklüğünde siyah bir taş var. Yurkarıdan akıp gelen su büyük bir coşku ile onu yuvarlamak istercesine ona vurur. Lâkin taş oraya öyle yerleşmiştir ki; yerinden dahi kımıldamaz. Kendisine vuran sular yarılıp gider. İşte Müslüman da o taş gibi olmalı, ona çatan fitneler, o su gibi yarılıp gitmelidir. Bir âyet-i celilede şöyle buyurulur:
“Bir de hanginiz sabırlıdır, bilelim diye, bir kısmınızı diğer bir kısmınız için bir imtihan vesilesi kıldık. Senin Rabbin ziyâde görücüdür.” (Furkan Suresi: 20)
“Bakalım çatan fitneler îmânını, İslâm’ını değiştirecek mi?” diye insan imtihandadır. Gazete, Televizyon, (dini sevmeyen) anne, baba, Şeytan, Nefis… gibi. Daha bir çok fitneler vardır. İşte bunlardan biri veya bir kaçı ya da hepsi insana çatabilir. Mevlâ Teâlâ bakıyor bakalım, bizim ırmağın içerisindeki büyük taş gibi, insan, çatan şeylere karşı sabredip durabilecek mi? Yoksa “Ne yapayım dayanamıyorum, ben de onların keyiflerine uyayım” mı? Diyecek. Allâh-u Teâlâ âyet-i kerimede ne buyurmak dilemişti? “Habibim! Sen ve ashâbın tam hidâyettesiniz, Ben sizden memnunun, zira size bildirdiğim hak yol üzeresiniz. Eğer bu yoldan ayrılmazsanız memnuniyetle yaşarsınız ve memnuniyetle Bana kavuşursunuz.” Her vakit bizim sırtımızı okşayıp: “Sen hak yoldasın” diyecek değiller ya… Bazen: “Sen yanlış yoldasın, inancın yanlış, yaşayışın yanlış, kıyafetin yanlış” diyenler de olacak! Müslüman olan canından ayrılacak hidâyet yolundan ayrılmayacak. Çünkü Mevlâ Teâlâ: “Canından ayrılma!” buyurmadı, “Hak yolundan ayrılma” buyurdu. Allah yolunda ölenler şehid oluyor. Bize anamızdan babamızdan çok acıyan Allahımız, daima uyanık olmamız için böyle açık âyetleriyle bizlere vaaz ediyor. Şimdi vaktimiz varken tedbirlerimizi alalım. Âhiret için gerekli vazifelerimizi yoluna koyalım. Sonra özür dilemenin faidesi olmadığı günde, özür dileme mecburiyetinde kalmayalım

ebu ubeyde
02-08-2009, 19:50
EHL-İ SÜNNET”DEN AYRILMAYIN!..







http://www.arifandergisi.com/themes/Business_01/images/arsiv_images/cizgii.gif



"Benzeri ve ortağı olmayan Hak Sübhanehü Hazretlerine i’tikad beyânındadır.”
Akâid kelime olarak Akîde’nin cemîsi olup “Akîdeler” demektir. Akîde: İnsanın inanması icab eden şeylerin tümüdür. Edille-i şer’iyyeden olan kitap ve sünnetten çıkarılmıştır. Fıkıh ve tasavvuf da gene Edille-i Şer’iyye’den çıkarılmıştır.
Mevlâ’ya i’tikad; evvelâ bilmek sonra inanmakla olur. İşte o inanmaya i’tikad denir. Bu i’tikadı kimden öğrenmek lâzımdır? Hakkıyla bilenden. Hakkıyla bilen de kimdir? Allah’ın kitabını okuyanlardır.
****** ve Hristiyanlar tembellik ettiler, kitaplarını açıp okumadılar. Bundan sebep de Mevlâ’yı hakkıyla bilemediler. Hak’dan habersiz kötü niyetli insanlar da onları kolaylıkla dalâlete sürüklediler.
Bugün de Kur’an-ı Kerim’in muhteviyâtından habersiz olan insanları Şiiler, hâriciler, mutezileler ve bunun gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinin dışında olan diğer bir takım fırkalar kendilerine çekerek, onlara kendi inançlarını aşılamaktadırlar. Ama bir kimse Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaata mensup bir alimden i’tikadını tam olarak öğrenmiş olsa, bu durumlara düşmez.
Şu halde erkek, kadın herkesin şer’î ilimlerden okuması lâzımdır. Akâidi doğru olarak bilmeyen insanlar Allah hakkında suizanda bulunuyorlar, günahları işliyorlar sonra da “Kaderimiz böyleymiş.” Diyorlar.
Meselâ bir insan içki içiyorsa Allah (Celle Celalühü)mü ona zorla içiriyor? Kumar oynuyorsa Mevlâ mı ona zorla oynatıyor? Bir insan bile bunu başka bir insana az bir merhametinden dolayı yapmazken, Mevlâ o kadar çok merhametiyle bunu nasıl yapar? Allah (Celle Celalühü) da irâde-i külliye, bizde irâde-i cüziye vardır. Allah (Celle Celalühü) buyuruyor: “Ey kulum! Benim irâdem senin irâdene bağlıdır. Sen murad etmeden Ben Murat etmiyorum.” Kul irâdesini içki içmeye kullandığında Allâh-u Teâlâ Hazretleri dilerse ona o fiili yaratır. Kul o işte irâdesini kullanmasaydı, Allâh-u Teâlâ’da irâdesini kullanmayacaktı. Kulun irâdesini kullanmasına “kesb” denir. Allâh-u Teâlâ’nın irâdesini kullanmasına da “hâlk” denir. Ef’ali ihtiyâriyeden olan bir fiil bu iki şeyle olur.
Bazen de bir kul kötülüğü istemediği halde meydana gelir. Meselâ bir adamın elini ayağını bağlasalar, zorla ağzına şarap dökseler, bu adamın günahı olur mu? Olmaz. Bütün bunların bilinmesi için herkesin dinî ilimlerden okuması lâzımdır. Bir beyitte der ki:
“Kolunu paçanı sıva, din işlerinde müctehid ol.
Çekilipte çekilmekliği kabul eden deve misali olma.”
Eskiden araba, otobüs, kamyon, tren gibi taşıma araçları yoktu. Ticaret eşyaları develerle taşınırdı. Kervanlar vardı. Develer birbiri ardında peşpeşe giderlerdi. Bir defasında bir deve kervanı bir yerden başka bir beldeye giderken develerin üstünde bulunanlar uyuyuvermişler. En öndeki deve sahibi tarafından güdülmeyince durmuş, o durunca diğerleri de durmuşlar, develerin yularları sarkmış. En arkadaki devenin yularını bir fare gelip kemirmiş, kervandan onu ayırmış. Fare yuların kopan kısmına dişini geçirmiş, deveyi çekmeye başlamış. Yuların hafif hareketiyle sahibi tarafından güdüldüğünü zanneden deve, farenin peşinden gitmeye başlamış. Sahibi uyandığında bir de görmüş ki devesi, bir küçük farenin peşinde gidiyor. İşte cahil olan insan da onun gibidir, kim çekerse onun ardından sürüklenir.
İnsan, bir masonun mu, ******nin mi, yahovacının mı, şiinin mi, bidat ehlinin mi? kimin peşinden gittiğine bakmalıdır. Şeyhim, Ali Haydar Efendi (Kuddise Sırruhu) Hazretleri: “Cehâlet alâ vezni rezalet.” derdi. Ey Allah’ın kulları! Bundan evvelki beyitte müctehid ol deniyordu. Kolu paçayı sıva, din işlerinde müctehid ol, ama İmâm-ı Â’zam’ı geçmeye çalışma. Onu geçmeyi beceremezsin. Onların ictihadlarını anlayınca müctehid sayılırsın. Yani âyet-i kerimeleri o kadar çok tekrar tekrar oku ki, onlar nasıl anladıysa sen de öyle anlamaya çalış. İmâm-ı Muhammed İmâm-ı Â’zam’a geldi. “Ben okumak istiyorum.” Dedi. İmâm-ı Â’zam’da: “Hâfız olmadan olmaz.” Dedi. İmâm-ı Muhammed gitti. Bir hafta sonra geldi yine. “Okumak istiyorum.” Dedi. O zaman İmâm-ı Â’zam “Ben sana hâfız olmadan olmaz demedim mi?” deyince İmâm-ı Muhammed; “Ben hâfız oldum da öyle geldim.” Diye cevap verdi.
Böyle adamlar müctehid olur işte. Bizim de onların yolundan ayrılmamamız lâzım.
Usûlü Fıkh’ın başında şöyle bir ibâre vardır:
“Hangi tilki aslanın izlerine uyarsa, vahşi eşeklerin taze etlerine nail olur. Çünkü o aslan otlayıcı (et yiyici)dir.” Şimdi o tilki biziz. Eğer aslan gibi olan büyük hoca ve şeyhlerimizin peşine tabi olursak, taze taze marifetlere ulaşırız. Kendi başımıza kalırsak “Nasara” nedir? diye sorsalar mastar bile diyemeyiz.
Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ve O’nun izinde giden Hulefâ-i Râşidîn, Selefe-i Sâlihîn, İmâm-ı Â’zam, İmâm-ı Şafiî, Ahmet İbn-i Hanbel, İmâm-ı Mâlik gibi büyük zatlar varken, câhil insanlar izlenir mi?
Bakara suresinde Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki tarafta) azabı görmüş ve nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (Bakara Suresi: 166)
Dünyada hiç düşünmeden bazı kimseleri kendilerine önder edinen ve böylece batıl yola giden kimseler, âhirette o önderlerin kendilerinden uzaklaştıklarını görürler. Ancak her iki taraf da içine girecekleri azâbı görecekler ve ondan kurtuluş olmadığını anlayacaklardır. Dünyadakinin tersine bu sefer uyanlar konuşurlar, ama artık faydası yok.
“Kötülere uyanlar şöyle derler: Ah keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi bizde onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara işlerini pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar.” (Bakara Suresi: 167)
Onun için dünyada kime uyuyoruz iyi bakalım. “Bir kavmin delili karga olduğu vakit, onu leşli bir araziye götürür” Önderi bülbül olursa, o da gülistana götürür. Bülbül varken kargaya uyulur mu? Efendi Babam şöyle anlatmıştı: Bir gece seher vakti, uyanıkken aşikâre olarak Şeytan yanıma geldi ve bana: “Sen hangi mezheptensin?” diye sordu. Ben de: Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebindenim” dedim. “Peki mezhebinin hak olduğuna delilin nedir?” dedi. Ben: “Kur’an-ı Kerim’dir.” Dedim. O: “Her mezhep sahibi haklı olduğuna dair Kur’an’ı delil getiriyor. O halde onların haksız olup senin haklı olduğun ne malum? Dedi. Bunun üzerine ben ona nice âyet ve hadisleri okuyarak cevap verdiysem de, bir türlü ikna olmadı ve önüme bir taş yuvarladı. Böylece uzun müddet mücadeleye devam etti, çok yoruldum, âciz kaldım ve yanımda duran yatağa düştüm, uzandım. O anda Mevlâ Teâlâ Hazretleri, Bakara Sûresi 137. Âyet-i celîlesini hatırıma getirdi. Ben de hemen yatağımdan doğrulup ona cevap olarak bu âyeti okudum ve dedim ki: “Bu âyet-i celilede Mevlâ Teâlâ habibine ve ashâbına hitâben buyuruyor ki;
“Eğer onlar (kendi dinlerini hak bilip insanları ona davet eden ******, Hristiyan vesair din mensupları) senin ve ashabının inandığı gibi inanırlarsa, muhakkak (ancak o zaman) hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse ancak onlar haktan büyük bir ayrılık içindedirler.”
Ve devamla şeytana dedim ki: “İşte bu âyet-i celile nâzil olduğu zaman ne Mu’tezile, ne Şîa, ne Cebriye, ne de Kaderiye gibi bâtıl mezhepler mevcut değildi.” Ancak Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı mevcuttular ve hak üzere olanlar da ancak bunlardır.
Öyle ise dünya yıkılıncaya kadar ancak onlar gibi inanıp, onların amelleri gibi amel edenler, onlara hakkıyla tabi olmuş ve hidâyet üzere bulunmuş olur. “Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat” işte bunlardır. Şeytan bu izahata karşılık veremedi ve gitti. Şu halde ey Müslümanlar! Bizler, Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) nasıl inandı ise, ashâbı nasıl inandı ise, öyle inanırsak doğru yoldayızdır. Dünya halkı ise, siz nasıl inanıyorsanız öyle inanırsa, o zaman hidâyettedirler. Başka tarafa dönerlerse onlar o zaman ancak ayrılıktadırlar. Kur’an’dan ayrıldın mı işin bitti: Hadisten aydıldın mı işin bitti. Kendilerini birbirlerine beğendirmek için bir o yana bir bu yana dönüyorlar. Fitne çok. “Cihan fitne dolmuş gel gidelim, Cemâli bâ kemâli seyridelim.” Benim doğduğum köyün az ötesinde, “aşağı köy” diye isimlendirdiğimiz bir köy vardır. Oradan bir ırmak geçer, ırmağın kenarında irili ufaklı hemen hemen aynı ebatta bir çok taşlar bulunur. Bunlardan başka ırmağın tam ortasında nerede ise bir oda büyüklüğünde siyah bir taş var. Yurkarıdan akıp gelen su büyük bir coşku ile onu yuvarlamak istercesine ona vurur. Lâkin taş oraya öyle yerleşmiştir ki; yerinden dahi kımıldamaz. Kendisine vuran sular yarılıp gider. İşte Müslüman da o taş gibi olmalı, ona çatan fitneler, o su gibi yarılıp gitmelidir. Bir âyet-i celilede şöyle buyurulur:
“Bir de hanginiz sabırlıdır, bilelim diye, bir kısmınızı diğer bir kısmınız için bir imtihan vesilesi kıldık. Senin Rabbin ziyâde görücüdür.” (Furkan Suresi: 20)

“Bakalım çatan fitneler îmânını, İslâm’ını değiştirecek mi?” diye insan imtihandadır. Gazete, Televizyon, (dini sevmeyen) anne, baba, Şeytan, Nefis… gibi. Daha bir çok fitneler vardır. İşte bunlardan biri veya bir kaçı ya da hepsi insana çatabilir. Mevlâ Teâlâ bakıyor bakalım, bizim ırmağın içerisindeki büyük taş gibi, insan, çatan şeylere karşı sabredip durabilecek mi? Yoksa “Ne yapayım dayanamıyorum, ben de onların keyiflerine uyayım” mı? Diyecek. Allâh-u Teâlâ âyet-i kerimede ne buyurmak dilemişti? “Habibim! Sen ve ashâbın tam hidâyettesiniz, Ben sizden memnunun, zira size bildirdiğim hak yol üzeresiniz. Eğer bu yoldan ayrılmazsanız memnuniyetle yaşarsınız ve memnuniyetle Bana kavuşursunuz.” Her vakit bizim sırtımızı okşayıp: “Sen hak yoldasın” diyecek değiller ya… Bazen: “Sen yanlış yoldasın, inancın yanlış, yaşayışın yanlış, kıyafetin yanlış” diyenler de olacak! Müslüman olan canından ayrılacak hidâyet yolundan ayrılmayacak. Çünkü Mevlâ Teâlâ: “Canından ayrılma!” buyurmadı, “Hak yolundan ayrılma” buyurdu. Allah yolunda ölenler şehid oluyor. Bize anamızdan babamızdan çok acıyan Allahımız, daima uyanık olmamız için böyle açık âyetleriyle bizlere vaaz ediyor. Şimdi vaktimiz varken tedbirlerimizi alalım. Âhiret için gerekli vazifelerimizi yoluna koyalım. Sonra özür dilemenin faidesi olmadığı günde, özür dileme mecburiyetinde kalmayalım

abi burada şia yı red etmekle ve ehli sünnetin hak olduğunu vurgulamakla tehlikeli bir işe girmişsiniz bende ehli sünnetim ama benim imamlarımdan birisi mısırlı alim İMAM KARDAVİDİR ve bu alim verdiği fetvalarda mezhep tartışmalarına ve alim eleştirmeye avamın katılması büyük bir fitnedir ve bununla ilgili tehdid edici ayet ve hadisler koymuştır o yüzden bu yazdığınızı bir daha gözden geçirin MEHDİ AKİFİN DEDİĞİ GİBİ 1400 YILDAN BERİ ŞİA BİZİ EHLİ SÜNNETTEN AYIRAMAMIŞ ŞİMDİMİ 70 MİLYON ŞİA 1.5 MİLYAR EHLİ SÜNNETİ DÖNDÜRECEK O NEDENLE ŞİSYI ELEŞTİRMEYİNİZ der karışmayın millet ehli sünneti doğru düzgün bilmiyor birde şia mı olacak gereksiz ve fitne bu tür tartışmaları ancak alimler yapar

milletinadami
02-09-2009, 13:36
sen katilma o zaman bu tartismaya...

kasım
02-09-2009, 13:47
Milletin adamı, ya hiçbir şeyden anlamıyorsunuz ya da bilerek kendinizin seviyesini düşürüyorsunuz.

Siyaset nedir ?
Bizim siyasetimiz, her müslümanım diyenle beraber olmaktır.
Siyasi görüşün birlikteliğinde ehli sünnet aranmaz
yani
buraya dikkat ediniz.
Partide ehli sünnet aranır ama birlik olacağın kişilerle, ülkelerle sen ehli sünnet değilsin olmaz.
Ehli sünnete bakarsan Efendi hz ve bir iki cemaatten başka ehli sünnet yok.
Bu 4-5 cemmaatlemi biryerlere gelebilirsin.
Türkiyeden başka islamiyeti 4 4lük yaşayan ülke yok.
O zaman kendi başımıza hareket edelim.
Onlar vahabi onlar bilmem ne onlarla işbirlik olmaz beraberlik olmaz.
Biz nejatı neden çağırdık.
Her müslüman birlik içinde olmalıdır.
İşi size bıraksak müslümanlarla olan beraberliğimiz sıfıra iner.

Bunları hangi yüzle hangi akılla hangi mantıkla yazıyorsun

Öncelikle kendi partinizde olan kişilerde bazıları ehli sünnet değil.
Neden kendi partin hakkında bu yazdıklarını yazmıyorsun.
bir kere sen bizim partinin davetlisini eleiştirmeye hakkın yok.
Eleştirdiğin kısım sizin partide dolu
git onları eleştir

milletinadami
02-09-2009, 14:15
ben milli gorusu elestiriyorum..musluman cemaatleri degil..
asil bolen ve parcalayanin kim oldugunu trabzon belediye secimlerinde gordu..
sizin yuzunuzden trabzonu chp aldi zamaninda..
o muthis birlestirici siyasetiniz sayesinde...

islam
02-09-2009, 14:33
Biz Bir eviz, Çatımız İslam, Yol Göstericimiz Kur'a, Evin Reisi Muhammed Mustafa (s.a.v);
Şia'sı da Sünni'de Alevi'si de, (Şafi'side, Hanef'si de Hambelisi'de Maliki'side) Bu Evib çocuğu bazı evlat vardır... Biraz Haylazdır, Biraz kural tanımazdır ve bazısı ehven olan başka yolu diğeri ehven olaran yol göstericiye uyan başka yolu seçer ama sonuçta hepsi kardeş ve tek reisie biad etmiştir... Bizimkiside budur.. Hatlar Vardır; Ben Ehli Sünnet olan biri olarak şia'nın yanlışlarını savunacak değilim ( Ben şefaat'e inanırım o inanmaz ben 12 masum imam inanmam o inaır vs.)Dinimize sonrada sokulan bidatlar üzrine kurulmuş islamın temelleri ile oynamaya çalışan Vahabi'yi hiç savunmam fakat bu konuyu Din bölümünde Tartışsak... Ahmedi Najat Buraya Şii Bir Ayetullah Olarak değil İran İslam Devleti Cumhuru Reisi olarak geliyor... Ona kucak açmak bize yaraşır birileri bizleri itsede...

islam
02-09-2009, 14:38
ben milli gorusu elestiriyorum..musluman cemaatleri degil..
asil bolen ve parcalayanin kim oldugunu trabzon belediye secimlerinde gordu..
sizin yuzunuzden trabzonu chp aldi zamaninda..
o muthis birlestirici siyasetiniz sayesinde...

Bu konuda'da ucuz Demirel Siyaseti yapmayın... Bu Devlet Demokrasi ile Yönetiliyor... DEmokrat vatandaş kime oy verirse verir saol birleşiyor yalanları ile merkez kurma fikri Müslüman direnişini sindirme operasyonudur....Biz kanmayacağız...

enterasan
02-09-2009, 14:43
Milli görüş'ün yani 40.yılı kutlu olsun...Ve inanıyorum ki bu program gerçekten güzel olacak...İnş. orada olacağım

kasım
02-09-2009, 14:47
ben milli gorusu elestiriyorum..musluman cemaatleri degil..
asil bolen ve parcalayanin kim oldugunu trabzon belediye secimlerinde gordu..
sizin yuzunuzden trabzonu chp aldi zamaninda..
o muthis birlestirici siyasetiniz sayesinde...


Bre cahillll
Bre Bilgisizzz

Allah Kimseyi cahil cahil rezil etmesin
Bizmi oyları böldük akp mi böldü.
Akp bu davayı bölmedi mi?
Akp diye parti olmasaydı şimdi tektik.
Bölen sizsiniz biz değiliz.
Siz böldünüz davayı
Cahil cahil konuşmayı bırak

ebu ubeyde
02-09-2009, 20:15
sen katilma o zaman bu tartismaya...
ben tartılmaya karışmadım sizi uyardım ayette dediği gibi ARANIZDA İHTİLAFA DÜŞMEYİNİZ İZRA SİZDEN ÖNCE İHTİLAFA DÜŞEN KAVİMLER HELAK OLDULAR bunu imam kardavi nasıl yoruluyor öğren gel ve avamın mezhep eleştirmesinin doğruluğunu bil ona göre konuş bence

milletinadami
02-10-2009, 13:49
imami kardavi gibi ismini sadece senin duydugun kisileride degilde...
imami azamlarin imami safilerin imami gazalilerin yolundayiz...

ebu ubeyde
02-10-2009, 20:31
imami kardavi gibi ismini sadece senin duydugun kisileride degilde...
imami azamlarin imami safilerin imami gazalilerin yolundayiz...
siz imam kardaviyi bilmiyormusunuz hakikaten islam cahilimişsiniz bugün tüm dünya müslümanları bilir biraz anlatayım MISIR EL EZHER ÜNİVERSİTESİNDE YILLARCA İLAHİYATÇILIK YAPTI VE DÜNYA MÜSLÜMANLAR ŞURA BİRLİĞİNİN BAŞINA GEÇTİ YANİ ŞURA İMAMI FETVALARI KABUL EDİLİR KENDİSİNİN BİR ÇOK ESERİ TÜRKÇEYE ÇEVRİLMİŞTİR VE DÜYADA Kİ İSLAM ALİMLERİ ARASINDA ŞURA ALİMİ OLDUĞU İÇİN FETVALARI EN GEÇERLİ ALİMDİR HALA YAŞIYOR bu arada dediğin imamların bende yolundayım ama İBNİ TEYMİYE VE İBNİ KAYYİM GİBİ ÖNEMLİ İSLAM ALİMLERİNİN DE YOLUNDAYIM bu alimleride bilmiyorum demeyin çok şaşırdım imam kardaviyi bilmemenize vayy beee......

islam
02-10-2009, 21:33
imami kardavi gibi ismini sadece senin duydugun kisileride degilde...
imami azamlarin imami safilerin imami gazalilerin yolundayiz...

Ben Kardevi'yide iyi bilirim Sizide ...
Ben Kardevi Muteber bulmamakla birlikte...
İmamı Azam Ebu Hanifeyi'de İmam'ı Şafii'de, İmam'ı Habbeli'de İmamı Malik'ide.. iyi Bilir ve Onların yolunda Ehli Sünnetin Bidatsız Ve küfürsüz yolundan şaşmayız Fakat İmam-ı Gazliy'ide Sever Sayar Ve Ehli Felsefesinden Yararlanırız.. İslam Tasavvufunu Açıklayan bize veri aktarımını sağlayanlardan Allah Katında duacıyız..

Ama Sakın ola Bu Büyük Ecdadımızın EvliyaUllahın arkasında... Bizlere Şow Yapma... Müslüman Muhallesinde Salyangoz Satanlara alışığız... Ne demek Biz MilliDava Sayiplerine söz( Laf) söylerken dini ulamaları ipoteğinizde gibi konuşuyorsun... :güzel:

mehmetakif24
02-10-2009, 23:10
İran c.başkanının Milli görüşün programına katılması Ak partili kardeşlerimizi neden bu kadar rahatsız ediyor.
Bu tutumu Ahmedi Nejat bu ülkeyi ziyaret edince "Atatürkün ülkesini Ahmedi Nejad ziyaret edemez" diyen zihniyyetle aynı görmemek elde değil.

milletinadami
02-11-2009, 13:43
ve kalu selama....

gazikaylı
02-11-2009, 13:45
sonsuza dek

MilliGörüşEri
02-11-2009, 14:01
suudi arabistandaki vehhabilerde cagrilsin bence...onlarsiz olmaz..eksiklik olur..
ahh...ahh...


Yarabbi sana havale ettik...Yarabbi sana havale ettik...Yarabbi sana havale ettik...

İnşAllah..

milletinadami
02-11-2009, 14:03
bilmukabil....