Orijinalini görmek için tıklayınız : AKİT'in Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..
Gönülden
04-29-2009, 18:24
Sevgili arkadaşlar bundan böyle bu bölümde Vakit gazetesinin hafızalardan silinmeyen, habercilik başarılarını paylaşacağız inşallah..Ülkemizde gizli kalan bir çok haberin ortaya çıkmasını sağlayan haberlerin alıntılarını bulacağınız bu bölümde katkılarınızı bekliyoruz..
Ayrıca bu fikrin çıkmasında fikir birliği yaptığımız Faruk ARSLAN kardeşimede haseten teşekkürlerimi sunarım...sorumluluğun büyük bölümünü üstleneceğine eminim çünkü ;1
FarukARSLAN.
05-08-2009, 02:28
http://img24.imageshack.us/img24/4638/resim709361.jpg
8 Mayıs 2009
Aydın Doğan'ın, Yahudi ortağı Axel Springer'a yaptığı hisse satışındaki usulsüzlük nedeniyle savcılığa ifade verdiği öğrenildi. Doğan'ın, hisse satışının yapıldığı tarihlerle ilgili yalan beyanda bulunarak kamuoyunu yanıltmaya çalışmasını belgeleriyle birlikte ilk defa Vakit ortaya çıkarmıştı.
İŞTE DOĞAN'IN TÜM TEZLERİNİ ÇÜRÜTEN O BELGELER (http://habervaktim.com/resim.php?id=15585&cat=1251&page=1)
Vakit, Maliye Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Doğan'ın kendi yönetim kurulu kararlarının yer aldığı belgeleri kamuoyuna sunarak, şirketleri hakkında verilen usulsüzlük cezalarını “siyasi baskı” olarak yutturmaya çalışan Aydın Doğan'ın foyasını ortaya çıkartmıştı. Doğan'ın savcılığa verdiği ifadede, “Şirketteki tüm muhasebe işlemlerini bilmem mümkün değil” diyerek kendini savunduğu öğrenildi.
UZMANLAR SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU
Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlüğü'nün suç duyurusuna gerekçe olan raporu Halkalı Vergi Dairesi müfettişleri tarafından hazırlandı. Doğan Holding'in yüzde 25 hissesinin Axel Springer'e satışıyla ilgili raporda, satışın 22 Aralık 2006'da duyurulduğu, ancak paranın 2 Ocak 2007'de Aydın Doğan'ın hesabına geçtiği bilgisi yer aldı. Tarihlerle oynama yapıldığını belirten uzmanlar, Doğan Yayın Holding yöneticilerinin, hisse satışlarının devriyle ilgili muhasebe kayıtlarında hile yaparak vergi kaçırdığını tespit ederek suç duyurusunda bulunmuştu.
VAKİT, DOĞAN'IN FOYASINI BELGELERİYLE ORTAYA ÇIKARTMIŞTI
Yahudi medya devi Axel'e hisse satışında usulsüzlük yaparak vergi kaçırdığı gerekçesiyle şirketlerinin yüksek miktarda cezalara çarptırılması üzerine Aydın Doğan, Maliye Bakanlığı'nın kendilerine siyasi baskı uygulamak için ceza kestiğini öne sürerek kamuoyunu yanıltmaya çalışmıştı. Vakit, 2 Şubat'ta yayınladığı “İşte Doğan'ın yalanı” başlıklı belgeli haberiyle, Aydın Doğan'ın Axel'e hisse satış tarihiyle ilgili kamuoyuna yalan söylediğini ortaya çıkartmıştı. Vakit'in yayınladığı belgelerle yalanı ortaya çıkan Doğan Yayın Holding A.Ş.'ye bağlı ortaklığı olan Doğan TV Holding A.Ş, sermayesinin % 25'ini temsil eden 90.854.185 adet hisseyi Alman Axel Springer firmasına 584.183.826 YTL'ye satmıştı. Doğan Grubu, bu satışın 2007'de yapıldığını ve vergilendirilmesinin 2007 hesapları üzerinden yapılması gerektiğini belirtmişti. Oysa denetçiler, satışın 2006'da gerçekleştiğini ortaya çıkardılar.
Necip Fazıl
05-08-2009, 02:32
Bu bölümde habervaktim'den de paylaşımlar yapabilirmiyiz...
FarukARSLAN.
05-08-2009, 02:58
Aslında direkt olarak Vakit'le bağlantılı değil Habervaktim..
Ama Vakit gazetesinde de yayınlanacak yada yayınlanmış haberlerini koyabiliriz..
Mesela bu Mehmetçiğe bunu da yaptılar haberi kesinlikle Vakit'in statüsünde görülebilecek türden..
Hatta "Vakit haberi" diyebiliriz..
Öylesi haberleri de alalım bence..
Yani Habervaktim'de "kısmen" dahil olsun..
Daha doğrusu Vakit Ailesi diyelim biz buna.
Yola Devam (;
Necip Fazıl
05-08-2009, 03:11
Aslında direkt olarak Vakit'le bağlantılı değil Habervaktim..
Ama Vakit gazetesinde de yayınlanacak yada yayınlanmış haberlerini koyabiliriz..
Mesela bu Mehmetçiğe bunu da yaptılar haberi kesinlikle Vakit'in statüsünde görülebilecek türden..
Hatta "Vakit haberi" diyebiliriz..
Öylesi haberleri de alalım bence..
Yani Habervaktim'de "kısmen" dahil olsun..
Ben Kılıçdaroğlu nun pkklı kişilerle yaptığı görüşmeyi koyacaktım... :güzel:
Benden duyup hemen koyma kınarım seni... :w: ;D
FarukARSLAN.
05-08-2009, 17:39
Sinan Aygün de Masonmuş!
http://img13.imageshack.us/img13/2817/resim709442o.jpg (http://img13.imageshack.us/my.php?image=resim709442o.jpg)
Ergenekon sanıklarının masonik bağlantıları, her fırsatta gözler önüne serdiğimiz ‘kökü dışarıda Ergenekon' gerçeğini ortaya koydu.
Ergenekon Terör Örgütü isimli yapılanmanın, kökü dışarıda masonlarla olan ilişkisine bir delil daha ortaya çıktı. Her fırsatta milliyetçilikten ve muhafazakarlıktan dem vuran, kendisini Anadolu çocuğu olarak niteleyen Ergenekon sanığı ATO Başkanı Sinan Aygün'ün, kökü dışarıda Hür ve Kabul Edilmiş Mason cemiyetine üye olduğu, yapılan üst aramasında loca kimliğinin çıktığı, Aygün'ün emniyet sorgusunda bunu kabul ederek kamuoyunda buranın çok gizli bir birim olmasından etkilenerek mason olmaya karar verdiğini beyan ettiği öğrenildi.
Kendilerini ulusalcı olarak niteleyen Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının, kökü dışarıda Masonlarla olan bağlantısı adım adım ortaya çıkıyor. Masonların düzenlediği toplantılara katılıp konuşmalar yapan Ergenekon sanığı emekli Org. Hurşit Tolon ve Mason olduğunu Silivri'de görülen Ergenekon davasının çapraz sorgusunda itiraf eden Ümit Sayın'dan sonra, kendisini milliyetçi-muhafazakar olarak niteleyen ATO Başkanı Sinan Aygün'ün de kökü dışarıda Mason Locası, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlara kayıtlı olduğu belirlendi. Hür Masonların ‘Hoşgörü' isimli locasında ‘Entered Apprentice' derecesi ile kaydı bulunan Sinan Aygün'ün emniyet sorgusunda bunu doğruladığı öğrenildi.
LOCA NUMARASI 94/154
Ergenekon iddianamesi ek delil klasöründe yer alan bilgiye göre Sinan Aygün'ün gözaltına alındığında yapılan üst aramasında mason kimliğine rastlandığı, kimlik üzerinde yapılan detaylı incelemede Aygün'ün kökü dışarıda Mason yapılanmasının “Hoşgörü–101” koduyla kurduğu locaya 94/154 koduyla kayıtlı olduğu belirtildi.
94'TE MERAKTAN MASON OLMUŞ SONRA İSTİFA ETMİŞ AMA LOCA KİMLİĞİNİ 12 YILDIR ÜZERİNDE TAŞIYOR
ATO Başkanı Sinan Aygün, İstanbul Emniyeti'nde yapılan sorgusunda kendisine sorulan “Yapılan üst aramanızda Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından 18 Kasım 1994 tarihinde şahsınızın adına düzenlenmiş arkasında imzanızın bulunduğu üye kartı olduğu görülmüştür.
Bu bağlamda siz mason musunuz? Şayet masonsanız su an aktif bir göreviniz var mıdır, değilseniz neden mason üyelik kartı aldınız?
Masonların düzenlediği toplantı ve organizasyonlara katılıyor musunuz? Detaylı bilgi veriniz” şeklindeki soruya karşılık, 1991 yılında Masonluğu çok merak ettiği için şu an ismini vermek istemediği bir arkadaşı vasıtasıyla başvurduğunu, fakat başvurusunun reddedildiğini, kamuoyunda buranın çok gizli bir birim olmasından ötürü kendisinin de ilgisini çektiğini, bu sebepten tekrar başvurduğunu ve masonluğa kabul edildiğini, iki üç sene aralıklarla Ankara Mithatpaşa Caddesi'nde bulunan locaya gittiğini, daha sonra istifa ettiğini söylerken, İstanbul Emniyeti'nde kendisine sorulan Mason üyelik kartını halen hangi maksatla üzerinde taşıdığına ilişkin soruya ise “Herhangi bir nedeni yok. Çok kullanmadığım bir cüzdan içerisinde kalmış” cevabını vermiş.
SAYIN, 3. DERECEDEN MASON
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın da kendisinin mason olduğunu kabul etmiş, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'nde görülen Ergenekon davasındaki çapraz sorgusunda savcı Nihat Taşkın'ın, mason olup olmadığına ilişkin sorusuna Mavi Loca'da 3. dereceden mason olduğu cevabını vermişti.
“ATATÜRKÇÜ MASONLAR TOPLANTISINDA HURŞİT PAŞA DA VARDI”
Bu arada; ismi Karargah Evleri yapılanmasında geçen Ergenekon sanığı Kemal Aydın'dan ele geçirilen belgelerde ise emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un masonların toplantılarına katıldığı belirtilmiş, "Mart–20 Kent Otel'de Atatürkçü masonlar, Hurşit Paşa da vardı" şeklinde ifadeler yer almıştı.
Necip Fazıl
05-08-2009, 17:56
Kılıçdaroğlu'nun PKK’lıyla görüşmesi kayıtlara geçti
Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.
Kılıçdaroğlu'nun PKK'lıyla görüşmesi kayıtlara geçti. Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.
CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Günel'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.
CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'dayken PKK terör örgütü üyesi ve uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman Polisi tarafından teknik ve fiziki takipte bulunan Mustafa Günel ile görüştüğü telefon kayıtlarını 1986-1997 yılları arasında Alman Emniyeti'nde görev yapmış bir isim olan Araştırmacı Yazar Talip Doğan Karlıbel, habervaktim.com'a açıkladı.
TEKNİK TAKİP SONUCU ORTAYA ÇIKTI
Habervaktim'in ulaştığı telefon kayıtlarına göre, CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Güne'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.
BAŞKOMİSERİN ŞEHİT EDİLMESİ OLAYINA KARIŞTI
Daha önce Alman istihbaratında çalışmış olan Talip Doğan Karlıbel'in, Kılıçdaroğlu hakkındaki suç duyurusundan sonra harekete geçen savcılar, Almanya ile irtibata geçerek, Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla görüşüp görüşmediğini araştırdı. Savcıların Almanya'dan aldıkları bilgiler ışığında CHP'li Kılıçdaroğlu'nun 1980 yılında Bakırköy'de Başkomiser Osman Tekin'in şehit edilmesi olayına karışan PKK üyesi Mustafa Günel ile telefonla görüştüğü tespit edildi.
UYUŞTURCU TİCARETİNDEN GELEN TEKNİK TAKİP ELE VERDİ
Frankfurt Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi'nin PKK'lı Mustafa Günel'i 6 ay teknik ve fiziki takibe alması sonucu ortaya çıkan telefon görüşmesinde, PKK'lı Günel, Kemal Kılıçdaroğlu'na ‘Kemal abi' diye hitap ediyor. Adalarıyla birlikte büyük miktarda uyuşturucu ticareti yaptıkları gerekçesiyle teknik takibe alınan Günel'in Kılıçdaroğlu'yla gerçekleştirilen telefon görüşmesi de bu takip sonucu ortaya çıktı.
KALDIĞI OTELDE PARMAK İZİ VE DNA TESTİ YAPILMIŞ
Kılıçdaroğlu'nun kaldığı otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekipleri tarafından kayıt altına alındığına dair roporda şöyle deniliyor:
09.09.2008 tarihinde teknik takibe takılan Mustafa Günel adlı şahıs,
Öncelikli olarak ismini belirleyemediğiz kişiyle birçok kez telefon görüşmesi yapmıştır. Yaptığımız araştırmalarda cep telefonunda aradığımız sabit numaranın bir otel nosu olduğu tespit edilmiştir. Otel müdüriyetiyle irtibata geçilerek, bu şahsın kimlik numaraları alınmıştır. Kimlik bilgilerinden yaptığımız araştırmalar üzerine bu şahsın isminin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu 08.09.2008 tarihinde Almanya'ya giriş yaptığı tespit edilmiştir. Şahıs 11. 09. 2008 tarihin de otelden çıkış yaptıktan sonra otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekiplerimiz tarafından alınmıştır. DNA bankasındaki ana bilgisayara bu bilgiler aktarılmıştır.
Bu şahısın Almanya'ya giriş çıkışlarıyla ilgili daha detaylı bilgilerin ileriki zamanda Frankfurt narkotik şubeye verilecektir.
09.09.2008 tarihinde Mustafa Günel'le yapılan bilgiler Frankfurt Narkotik Şubesine ekli dosyada mevcuttur.
Mustafa Günel, 09.09.2008 tarihinde 5 ayrı görüşme yapmıştır.
Tüm görüşmeler aşağıda listelenmiş şeklide ilgili Frankurt Narkotik Şubesine gönderilmesine:
1. TÜ 12134
2. TÜ 12136
3. TÜ 12142
4. TÜ 12149
5. TÜ 12151
DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILABİLİR
Öte yandan Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'nın Kemal Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla yaptığı görüşme dosyasını Meclis'e göndereceği ve dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyeceği bildirildi. Akrabası İbrahim Karabulut'un PKK'nın Hamburg sorumlusu olduğu Kılıçdaroğlu, daha önceki açıklamalarında “Almanya'dayken PKK üyesi hiçbir kimseyle görüşmedim” demişti.
İşte CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ile PKK'lı Mustafa Günel arasında geçen telefon konuşması:
Kayıt Saati : 07.15
Kayıtta adı geçen kişiler ZP 1 MUSTAFA GÜNEL ZP 2 KEMAL KILIÇDAROĞLU
ZP .1 : Kemal abi hoş geldiniz Frankfurtta.
ZP. 2 : Mustafacım nasılsın sesini duyduğuma memnun oldum ne var ne yok İbrahim de gel dimi. ?
ZP. 1 : Yok o öğleden sonra gelecek saat 14.00 de doğru burada olur. Abi nerde buluşalım seninle bu gün. ? Ali abi de yanındamı. ?
ZP. 2 : Evet o da herhalde kalkmıştır. Sabah mahkemeye gideceğiz sizde isterseniz oraya gelin oradan birlikte beni gezdirirsiniz Frankfurtta.
ZP. 1 : Tama abi ben Tren İstasyonun da ki City Otel deyim bir kahvaltı yapayım ben de direkt adliyeye gelirim İbrahimin cep telefonu kapalı her halde kendisi daha yoldadır. Açılır açılmaz ona da söylerim, o da direkt adliyeye gelsin.
ZP. 2 : Tamam ben de bir duş alayım kahvaltımı yapıp hemen çıkmamız lazım mahkemede basın mensupları olacak, onlarla bir araya gelip müşterek duruşma salonuna gireceğiz.
ZP. 1 : Tamam Kemal abi görüşürüz.
ZP. 2 : Tamam Mustafa kendine iyi bak , Görüşmek üzere.
FarukARSLAN.
05-10-2009, 14:35
http://img4.imageshack.us/img4/1740/22328035.png
Baz'a Atatürk'ü kalkan yapmışlar: Mersin'in merkez ilçelerinden Mezitli'de bulunan sanat evinin çatısına kurulan baz istasyonunun, Atatürk posterleri ile kamufule edildiği belirlendi. Fırtınada poster düşünce, Atatürk posterleri ile baz istasyonunun gizlendiği ortaya çıktı. Binanın sahibi ise CHP'li Mezitli Belediyesi.
Mersin'de Atatatürk'ün rantçılar tarafından nasıl malzeme yapıldığı ilginç bir olayla kanıtlandı.Mersin merkez ilçelerinden Mezitli'de belediyeye ait sanat evinin çatısında bulunan baz istasyonun Atatürk posterleri ile kamufule edildiği belirlendi. Dört tarafı Atatürk posterleriyle kapatılan bir GSM operatörüne ait baz istasyonunun maskesini, çıkan şiddetli fırtına düşürdü. Fırtına Atatürk posterinin bir cephesini düşürünce, Atatürk posteri ile baz istasyonunun gizlendiği gün yüzüne çıktı. Sanat evi binasının CHP'li Mezitli Belediyesi'nin olduğu belirlendi.
SENELERDİR BİZİ KANDIRMIŞLAR
Mezitli semt sakinleri Atatürk posterleri arasında bulunan baz istasyonunu görünce şok oldu. Yaşanan olaya büyük tepki gösteren vatandaşlar; “Biz onu sadece Atatürk resmi zannediyorduk. Baz istasyonu olduğunu bilseydik tepkimizi gösterirdik, meğer senelerdir orda bir baz istasyonu varmış. Fırtına olup da posterlerden birinin düşmesinden sonra baz istasyonunu gördük. Yerleşim yerinin ortasında böyle bir baz istasyonunu istemiyoruz” dediler. Mezitliler şaşkınlıklarını şu cümlelerle dile getirdiler: “Buna kim, nasıl izin vermiş bilmiyoruz. Meğer bizim çocuklarımız orda senelerdir baz istasyonunun altında kurs alıyorlarmış. Bazı aileler çocuklarını kurstan aldı.. Meğer Atatürk posterleri neyi örtüyormuş” ifadelerini kullandılar.
Başkan da yeni öğrenmiş!
Mezitli'nin CHP'li Belediye Başkanı Uğur Yıldırım ise konu ile ilgili Vakit'e şunları söyledi: Baz istasyonu benden önceki arkadaşım tarafımdan bir GSM operatörü ile yapılan protokol sonucu oraya konulmuş. Atatürk posterlerinin altında baz istasyonu olduğunu şahsen ben bilmiyordum. Fırtına sonrası ortaya çıkan manzaradan çok rahatsız oldum. Hemen arkadaşlara talimat verip kaldırılmasını istedim. Baz istasyonun kim, nasıl koymuş, nasıl bir protokol yapılmış onu araştırıyoruz” dedi.
/ VAKİT
Özgür Çağrı
05-10-2009, 14:37
İyiki Türkiyemde bunlar azgın bir azınlık ;)
Ya çoğunluk olsalardı ???
Şükür yarabbi Şükürler Olsun ..:gül:
Yetkili Notu: Herkes başkalarının değer bildiğine ithamla yada gâlizce saldıramayacağını bilecek/ öğrenecek.
İyi niyetli mesajlarınız için TEŞEKKÜR EDERİZ!.
Ertuğrul ÖZGÜL
05-10-2009, 14:37
Yaptıkları her üi böyle zaten istisnalar hariç %90 atatürkü böyle kullanan kesim bu yüzden halkın genelinde itibarını düşürüyorlar 80 küsür senedir bu asalaklar bu işleri yapmışlar baz istasyonu daha yaptıklarının en hafifi......
FarukARSLAN.
05-10-2009, 22:52
Akşam Gazetesi'nden yalan haberciliğe devam!
http://www.yalanhaberinmerkezi.com/resim/20080318_14.jpg
28 Şubat sürecinde halktan büyük ilgi gören kasetleri medya tarafından makaslanıp montajlanarak hakkında soruşturma açılmasına sebep olunan İmdat Kaya, 7 Nisan 2004 tarihinden bu yana Türkiye'de yaşıyor.
Akşam gazetesi, büyük bir yalana imza attı. 7 Nisan 2004 tarihinden beri Türkiye’de yaşayan İmdat Kaya Hocaefendi’nin Amerika’da olduğunu ve yurda dönmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istediğini yazdı.
Gazetemiz, Akşam gazetesinin Amerika’da olduğunu öne sürdüğü İmdat Kaya Hocaefendi’ye ulaştı. Vakit’e konuşan İmdat Kaya Hocaefendi, “Bu haberin tamamı yalan. Ben Türkiye’ye geleli 3.5 sene oldu. 7 Nisan 2004 tarihinde Türkiye’ye geldim. Hakkımdaki davaların tamamı sonuçlandı. Benim hakkımda yalan ve düzmece haber yapan Akşam gazetesi yöneticileri hakkında maddi ve manevi dava açacağım. Akşam gazetesi, benim aramadı, bu nasıl habercilik. Bu tamamen masa başı haber. Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz, alçak, şerefsiz, ahlaksız ve müfteri ilan edeceğim” dedi.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut’a, İmdat Kaya’nın 3.5 senedir Türkiye’de olduğunu ve kendisinin suçlanmasına rağmen aranmadığını hatırlattık.
Serdar Turgut, muhabirimizin, “Bu doğru habercilik mi? Suçlanan kişinin görüşünü almadan haber yapmak doğru mu?” sorusuna, “Onlara girmeyelim hakikaten. Teşekkür ederim” diyerek telefonu kapadı.
İSPATLAMA ÇAĞRISINA NASIL CEVAP VERDİ?
Akşam gazetesi muhabiri ise, haber hazırlarken İmdat Kaya ile görüşmediğini itiraf etti. Ertürk, İmdat Kaya’nın, “Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz ve müfteri ilan edeceğim” şeklindeki açıklamasına ise, “Telefonunu verir misiniz, ben de ulaşayım…” dedi.
Akşam gazetesi muhabirinin sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
- İmdat Kaya’nın Amerika’da olduğunu ve Türkiye’ye gelmek istediğini manşete taşımışsınız. İmdat Kaya, 7 Nisan 2004 tarihinden bugüne Türkiye’de ve yargılandığı hiçbir dava yok. Buna rağmen nasıl haber yaptınız?
Emre Kahyaoğlu, Başbakanla görüştükten sonra kendisiyle görüştüm. Kendisi bana söyledi.
- Şimdi ben de ‘Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün arkadaşıyım, temsilcisiyim, okul arkadaşıyım’ desem, bana inanacak mısınız?
(…)
- İmdat Kaya Hocaefendi’ye ulaştınız mı?
Hayır. İmdat Kaya’ya ulaşmadım ama Emre Kahyaoğlu Bey’in dediklerine inandım. Yalan söyleyecek hali yoktu herhalde.
- Vallahi yalan söylemiş…
İmdat Kaya’ya ulaşabilecek miyiz?
- Ben kendisine ulaştım. Kendisi size maddi ve manevi tazminat davası açacağını söyledi. “Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz ve müfteri ilan edeceğim” dedi.
Telefonunu verir misiniz, ben de ulaşayım…
- Kendisi size güvenmiyor ve konuşmayacağını, mahkemede hesaplaşacağını söyledi.
Anladım, anladım. Biz de kendisine ulaşmak isteriz tabii.
- Neden haberi yapmadan suçladığınız kişiye ulaşmak istemediniz?
Bu kişi (Emre Kahyaoğlu) Başbakanla görüştü, yanında gazeteciler de vardı. Dediğine inandık Kahyaoğlu’nun.
- Emre Kahyaoğlu kim? Siz tanıyor musunuz. İmdat Kaya ise bilinen ve tanınan biri…
Bu kişi ile görüşmeyi haberleştirdik.
- İmdat Kaya’yı aramanız gerekmez miydi? Bu doğru habercilik mi?
Varsa telefonu seviniriz. Ben de kulaklarımla duyayım. Bu yaptığım habercilik. İmdat Kaya ve avukatlarına ulaşmama yardımcı olursanız sevinirim.
- Habercilikte suçlanan kişiye (konuşsun ya da konuşmasın) ulaşmak gerekmez mi?
Başbakanla görüşen kişiden doğrudan demeç aldık. Araştırdık, soruşturduk. Söyledi işte.
- Gazeteciler işletilemez mi? Komik duruma düşmez mi? Örneğin Yeniyüzyıl gazetesi muhabiri Haki Okutucu’yu bir arkadaşı işletmiş ve ‘Fethullah Gülen evleniyor’ demişti. Muhabir bu bilgiyi araştırmadan haberleştirmiş ve manşet olmuştu. Yalan haberin ardından bir sürü dava açıldı, Haki Okutucu gazeteden atılmıştı… Belki İmdat Kaya ile görüşseydiniz, bu haber bile olmazdı…
Anladım. Teşekkür ediyorum.
/ Vakit
4 Ekim 2007
Necip Fazıl
05-14-2009, 15:23
Kendini asma, cevap ver!
Eşinin sık sık Brezilya'ya gittiği iddialarının ETÖ iddianamesine girmesinin ardından TV ekranlarından “Evlendikten sonra biri çıkıp karımın tek başına yurt dışına çıktığını ispat ederse intihar ederim” diyen Uğur Dündar'a; eşinin kendisi yanında olmadan defalarca yurtdışına gittiği yönündeki tarihleri sorduk... Dündar, detaylı açıklama yapmak yerine, asistanı aracılığı ile kaçamak cevaplar verdi.
http://www.habervaktim.com/resim/resim71782_2.jpg
UĞUR DÜNDAR YÜZÜNDEN ŞAKAĞINA SIKARAK İNTİHAR ETTİ (VİDEO) (http://habervaktim.com/haberoku.php?id=64716)
Ergenekon soruşturmasına yönelik 2. iddianamede karısının Brezilya'ya gittiğine dair iddiaların yer alması üzerine sunuculuk yaptığı televizyonda savcıları eleştirip “Evlendikten sonra biri çıkıp karımın tek başına yurt dışına çıktığını ispat ederse intihar ederim” diyerek şov yapan Uğur Dündar'ın doğru söylemediği belirlendi. Uğur Dündar'ın manken eşi Yasemin Baradan (Jasmin Mroz)'ın yanında Uğur Dündar olmadan defalarca yurt dışına çıktığı belirlendi.
66 yaşında olan Uğur Dündar, kendisinden 28 yaş küçük olan 1971 doğumlu eşi Yasemin Baradan ile ilgili bazı iddiaların yer alması üzerine haber sunduğu televizyon kanalında Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcılara ateş püskürmüş ve “Biri evlendikten sonra karımın tek başına yurt dışına çıktığını ispat ederse intihar ederim” demişti. Yasemin Baradan'ın, Uğur Dündar ile 30 Ekim 1993 tarihinde evlendikten sonra, yanında Dündar olmadan defalarca yurt dışına çıktığı belirlendi.
Vakit'in ele geçirdiği belgelere göre Yasemin Baradan, Uğur Dündar ile evlendikten sonra 031538 ve 760065 nolu pasaportlar ile birçok defa yanında Uğur Dündar olmadan yurt dışına çıktı.
YASEMİN BARADAN'IN DÜNDAR OLMADAN YURT DIŞINA ÇIKTIĞI TARİHLER
Vakit'in ortaya çıkardığı bilgilere göre Yasemin Baradan ile Uğur Dündar'ın, evlendikten sonra ilk yurt dışı seyahatlerini 22 Aralık 1993 tarihinde beraber yaptığı görülüyor. Uğur Dündar'la evlendikten sonra Yasemin Baradan'ın yanında kocası olmadan yurt dışına yaptığı ilk seyahatin ise 31 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleştiği görülüyor.
BARADAN'LA İLGİLİ İDDİALAR ERGENEKON'A BÖYLE YANSIMIŞTI
Bilindiği gibi 2. Ergenekon iddianamesinde İlhami Yangın isimli şahıstan Akşam Gazetesi yazarı Gülay Kömürcü'ye gönderilen, Kömürcü'den de Turhan Çömez'e aksettirilen bir elektronik postada Uğur Dündar ile eşi hakkında bazı iddialar yer almıştı. Gülay Kömürcü'ye gönderilen mailde Uğur Dündar'ın eşi Yasemin Baradan'ın sık sık Brezilya'ya gittiği ve birtakım fotoğraflar olduğu öne sürüldü.
İŞTE DÜNDAR'IN CANLI YAYINDAKİ O SÖZLERİ
Bu bilgilerin iddianamede yer alması üzerine ise Uğur Dündar canlı yayında savcıları sert bir dille eleştirmiş, “Benim eşim evlendikten sonra hiçbir zaman tek başına yurt dışına çıkmadığı gibi hayatında Brezilya'ya gitmedi. Evliliğimiz döneminde Brezilya'ya gittiğini biri çıksın ispat etsin. Ben şu dakikada görevimi bırakacağım. Hatta intihar bile ederim. Bu namus meselesi” ifadelerini kullanmıştı.
YASEMİN HANIM LATİN AMERİKA HAYRANIYMIŞ
Canlı yayında eşinin tek başına yurt dışına çıkmadığını iddia eden Uğur Dündar, eşi ve ailesiyle ilgili 13.06.2004 tarihli Hürriyet'te Ayşe Arman'a verdiği bir röportajda eşinin Latin Amerika kültürüne olan ilgi ve sevgisini dile getirmişti.
DÜNDAR CEVAP VERMEDİ, YERİNE ASİSTANI KONUŞTU
Sorularımıza cevap vermeyen Uğur Dündar, kim olduğu tarafımızca bilinmeyen ve asistanı olduğunu iddia eden Türkan Aydınlı aracılığı ile sorularımıza cevaben yolladığı metinde şu satırlara yer verdi: “Anlaşılan birileri sizi fena halde işletiyor! Ben Sayın Uğur Dündar'a 1992 yılından bu yana asistanlık yapmaktayım. Yasemin hanım'ın yurt dışına çıkışlarında -bir zorunluluk olmamakla birlikte- yanında mutlaka eşi veya annesi, ya da çok yakın bir akrabası bulunmuştur. Yakın akrabalarının soyadları tutmadığı için, güvendiğiniz kaynaklar(!) bu gerçeği görememişler! Haberinizi yanlış bilgiler üzerine oluşturduğunuzu bir kez daha belirterek uyarıyor, aile namus ve şerefine iftirada ısrar edilmesi halinde sayın Uğur Dündar'ın her türlü yasal girişimde bulunacağını bilmenizi rica ediyoruz.”
İşte Yasemin Baradan'ın yanında kocası Uğur Dündar olmadan yurt dışına çıkış yaptığı seyahatlerin tarihleri:
Çıkış: Giriş: Havaalanı:
31.8.1995 19.11.1995 Atatürk Havaalanı
09.03.1997 11.03.1997 Atatürk Havaalanı
27.03.1997 31.03.1997 Atatürk Havaalanı
27.11.1997 01.12.1997 Atatürk Havaalanı
14.01.1998 13.03.1998 Atatürk Havaalanı
21.06.1998 02.07.1998 Atatürk Havaalanı
27.08.1998 29.08.1998 Atatürk Havaalanı
30.09.1998 02.10.1998 Atatürk Havaalanı
12.04.1999 25.04.1999 Atatürk Havaalanı
03.01.2004 24.04.2005 Atatürk Havaalanı
07.03.2006 16.04.2006 Atatürk Havaalanı
26.04.2007 05.09.2007 Atatürk Havaalanı
10.01.2009 12.01.2009 Atatürk Havaalanı
http://resim.samanyoluhaber.com/resim/ugur_dundar_cizelge.jpg
VAKİT
FarukARSLAN.
05-14-2009, 15:42
VAKİT'TEN AYDIN DOĞAN'A :
http://img4.imageshack.us/img4/4659/32hadiordanpornocu23oca.jpg
Gazetemizi `din istismarcısı´ olarak suçlayan Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan `porno yayın yapmak´tan mahkum olmuştu.
Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Tempo Dergisi’ni, “akla hayale gelmez cinsi sapıklıkları görüntüleyen fotoğraflar” yayınlamaktan mahkum etmiş ve ceza Aydın Doğan’ın siciline geçmişti.
SAVCILIK DAVA AÇTI
CNN Türk, Kanal D, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta ve daha birçok yayın organının patronu olan Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Tempo dergisinin 14 Şubat 1996 tarih ve 7 sayılı nüshasında, “tümü porno nitelikte seksi görüntüleyen fotoğraflar” ile “pornografik düzeyde yazılar” yayınlaması üzerine Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı tarafından dava açıldı.
Aydın Doğan’ın işyerlerine yapılan tebligatlara rağmen açılan davanın hiçbir duruşmasına katılmayan medya patronu Aydın Doğan, sonunda Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 1996/344 esas sayılı dosyadan Türk Ceza Kanunu’nun 426. maddesine aykırı davrandığından “suçlu” bulundu. Mahkeme Aydın Doğan’ı 1 milyar 867 milyon 590 bin lira ağır para cezasına mahkum etti.
BENZER DAVASI ÇOK!
Davayı karara bağlayan hakim, Aydın Doğan hakkında aynı mahkemede çok sayıda benzer dava olduğu için verdiği cezayı ertelemedi ve herhangi bir ceza indiriminde de bulunulmasına gerek görmedi.
Karar Aydın Doğan’ın avukatları tarafından temyiz edildi. Dosyayı yeniden inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi, kararda herhangi bir hukuka aykırılık olmadığına karar verdi ve Aydın Doğan’ın cezasını 1998 yılında onayarak kesinleştirdi.
“Porno yayıncılık” suçundan mahkum olan Aydın Doğan’ın bu cezası adli siciline işlendi ve Doğan, para cezasını 1999 yılında ödeyerek cezanın infaz edilmesini sağladı.
BAŞTAN SONA PORNO
1997/1638 nolu mahkeme kararında şöyle denildi: “Derginin baştan sona çıplak kadın-erkek fotoğrafları ile dolu olup, bu fotoğrafların tümü porno nitelikte olduğu, cinsel uzuvları görünen... Seks yapan (...) ilişkiler sergileyen kadın fotoğrafları, kadın-erkek cinsi münasebetlerini görüntüleyen fotoğraflar bulunmakla, çeşitli cinsel hareketleri pornografik düzeyde anlatan ve sergileyen yazılar olduğu görülmektedir. Bu anlatımlar halkın ar ve haya duygularını incitici, cinsel arzuları istismar ve tahrik edici nitelikte olup, argo ve edep dışı kelimelerle dolu olduğu anlaşılmaktadır.”
Firikikçi patron
Aydın Doğan, gazetelerinde çıplak kadın resmi kullanılmasını savunmuş ve “Son zamanlarda Atatürk kadını çok kapalı kaldı. Biraz da frikiki falan olsun diyordum” demişti. Aydın Doğan’ın, 9 Eylül 2002 tarihinde Zaman Gazetesi’nde yer alan açıklamaları aynen şöyle:
-TBMM’de porno yayıncılıkla ilgili suçlamaları cevaplandırırken, müstehcenliğe karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Gazetelerinizde ve ekranlarda müstehcenliğin sergilenmeye devam ettiğini düşünen bazı okurlar ve seyircilerin merakını tatmin için soracağım. Mesela, Hürriyet’in arka sayfasında mutlaka haber değeri taşımayan bir çıplak kadın resmi oluyor. Bu hoşunuza gidiyor mu?
- Aşırıya kaçmamak kaydıyla. Milliyet Gazetesi’nde derdim ki Doğan Heper’e, “Her gün birinci sayfada güzel bir kadın görmek istiyorum.” Ama çok apaçık olmayan bir resim olmasını isterdim. Hatta, işte Atatürk kadını falan derdim. Son zamanlarda Atatürk kadını çok kapalı kaldı. Biraz da frikiki falan olsun diyordum.
-Niye peki “kadını” kullanıyorsunuz?
Bu görsel bir şeydir. Ben birinci sayfasında güzel kadın olan bir gazeteye daha çok bakarım. Benim yanımda şimdi bıyıklı, ter kokan bir adam mı olsun, senin gibi güzel bir hanım mı olsun?
-Aman efendim, benim frikikim yoktur, frikik istiyorsanız.
(Gülüyor) Ama bakar erkekler. E kadınlar da daha güzel bir kadına daha çok bakar. Ölçüsünü iyi koymak kaydıyla, bunun bence hiç yadırganacak tarafı yok.
-Arka sayfa güzellerinin ölçüsü iyi yani?...
Arka sayfada da onları Hürriyet bir gelenek haline getirmiş, okurlar da benimsemiş ki, Hürriyet bu kadar başarılı. Ben geldim onu kucağımda buldum. Devam etmesinde bir sakınca görmüyorum.
“BAKAN DEĞİL, MİLİTAN!”
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Hürriyet gazetesinde Adalet Eski Bakanı Şevket Kazan’a ağır hakaretlerde bulunduğu ortaya çıktı. Hürriyet gazetesi, Şevket Kazan hakkında, “Bakan değil, militan..” demiş ve “İn, yoksa indiririz..” tehditvari manşet haber yapmış. Hürriyet gazetesinin 17 Şubat 1997 tarihli manşet haberinde, Adalet Eski Bakanı Kazan’ın Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı cezaevinde ziyaretini eleştirmiş ve “Bakan değil, militan..” denilmişti. Hürriyet gazetesi, Kudüs Gecesi sanıklarının ziyaretini, “İn, yoksa indiririz..” başlıklı haberle sunmuştu.
/ VAKİT
23 Ocak 2008 Perşembe
FarukARSLAN.
05-17-2009, 13:21
SEV de mason kuruluşu çıktı!
http://www.habervaktim.com/resim/resim72127_2.jpg
Ergenekon davası kapsamında aranan ve ABD'de olduğu belirlenen Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı Gülsever Yaşer ile tutuksuz sanık emekli Orgeneral Şener Eruygur'un mütevelli heyetinde bulunduğu Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV), Türkiye Büyük Locası kayıtlarında “Loca kuruluşu” olarak geçiyor. SEV, Ergenekon iddianamesinde de ADD, ÇYDD ve ÇEV ile birlikte eylem birliği içinde gösteriliyor. Daha önce de SEV, ÇYDD ve ÇEV'in Dünya Kiliseler Birliği'nden yüklü miktarda maddi yardım gördükleri ve Protestan misyonerliği ile olan ilişkileri MİT raporuyla ortaya çıktı.
FİNANSÖR MASON LOCALARI
Türkiye Büyük Locası'nın Mimar Sinan dergisinde yayınlanan ve Loca'nın internet sitesinde de yer alan 2008 yılı faaliyet raporunda, “Loca'nın kurduğu kurumlar” olarak şu ifadeler yer alıyor: “Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV), Cüzamla Mücadele Cemiyeti, Yoksul ve Hasta Öğrencilere Yardım Vakfı geçmişte veya günümüzde Türkiye Büyük Locası'nın kurmuş olduğu yardım amaçlı vakıflardır.”
“ATATÜRKÇÜ ÖĞRENCİLERE BURS VERİYORUZ”
Loca'nın raporunda SEV ve diğer bağlı kuruluşlar aracılığıyla yapılan faaliyetler şöyle özetleniyor: “Türkiye Büyük Locası Atatürkçü öğrencilere burs vermektedir. Ülkemizde eksik olmayan doğal afetlerde, Türkiye Büyük Locası her defasında insanlık görevini aynî ve nakdî yardım şeklinde yerine getirmiştir. Türkiye Büyük Locası'nın 100. yılı 2009'da kutlanacaktır, o tarihe yetişecek yeni sosyal projeler üzerinde çalışılmaktadır. Yukarıda sayılanların dışında, Localar bireysel olarak muhtelif yardımlar yapmaktadır. Cumhuriyet Bayramı ile onu izleyen Atatürk Haftasında, Atatürk, demokrasi ve laiklik konularında konferanslar verilmekte, halka açık paneller tertip edilmektedir. 16 Aralık Türkiye Büyük Locası'nın kuruluş günü kutlamaları çerçevesinde, halka açık panellerle konserler tertip edilmektedir.
CYDD-ÇEV-SEV'LE İLGİLİ MİT RAPORU
ÇEV ve ÇYDD'nin faaliyetleri ile ilgili MİT raporu ilk olarak, 2005 yılında ‘misyonerlik' haberi yapan Üsküdar Gazetesi'nin sahibi Adnan Odabaş'ın davalık olmasıyla gündeme gelmişti. Türkiye'de Protestan Misyonerliği yapan ve Türkan Saylan'la işbirliği yaptığı ileri sürülen Sağlık Eğitim Vakfı (SEV) haberle ilgili Üsküdar Adliyesi'nde tazminat davası açtı. Dava sürerken Odabaş, SEV'in Dünya Kiliseler Birliği'ne bağlı Amerikan Board ile ilişkili olduğunu ve Türkiye'de faaliyet gösterdiğini savundu. Bu iddialar üzerine Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, MİT'ten bilgi istedi. 2 Mayıs 2005 tarihinde mahkemeye cevap gönderen MİT, Odabaş'ın iddialarını doğruladı. MİT'in verdiği bilgileri değerlendiren mahkeme, SEV'in tazminat talebini reddetti.
/ VAKİT
17 Mayıs 09
FarukARSLAN.
05-24-2009, 20:54
Sahte profesör!
http://img269.imageshack.us/img269/7567/resim730142.jpg
Laikçi kesimin ve kartel medyasının ‘profesör' diye lanse ettiği, "türban Sümerlerde fahişeler takardı" diyen Muazzez İlmiye Çığ'ın değil profesör, doktor bile olmadığı ortaya çıktı. Vakit'e itirafta bulunan Çığ, “Ben profesör değilim. Bana zorla bu unvanı takıyorlar. Ben müzede uzman olarak çalıştım” dedi.
Masonlar Locası tarafından inançlı kesimlere ve özellikle başörtülülere yönelik bir hakaret ve iftira kampanyası amaçlı bir “proje” olarak devreye sokulan Muazzez İlmiye Çığ olayının gerçek yüzü aralanmaya başlandı. Masonlar Locası'nda verdiği derslerde “Sümerolog Profesör” olarak takdim edilen ve daha sonra laikçi kesim ve kartel medyası tarafından kamuoyuna bu sıfatla lanse edilen Çığ'ın değil profesör, doktor bile olmadığı, Sümeroloji bölümünün kapısından dahi geçmediği ortaya çıkarken, ülkenin gerçek Sümerologları bu duruma isyan ediyor.
“İLMİYE PROFESÖR VE SÜMEROLOG İSE, BİZ NE OLUYORUZ?”
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanlığı ve Sümeroloji Bölüm Başkanlığı yetkilileri, bu konuda defalarca basın-yayın organlarını uyardıklarını, ancak ısrarla adı geçen kişiden “profesör” ve “Sümeroloji uzmanı” olarak bahsedildiğini söylediler. Sümeroloji Bölüm Başkanlığı kayıtlarında Muazzez İlmiye Çığ adında ne bir öğrenci kaydı, ne de doktora veya tez çalışması yapmış bir akademisyen adı mevcut. Sümeroloji Bölüm Başkanlığı ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nden Vakit muhabirine konuşan etkili profesörler, “Bu araştırmalar oldukça pahalıdır ve belirli çevrelerin yardımları sonucu ancak yapılabilmektedir. Ancak ne yazık ki aynı çevreler, zaman zaman siyasi birtakım konularda akademik unvanlı kişileri kullanmak isteyebiliyor. Sümerlerde başörtüsüyle ilgili polemikte Sümeroloji Bölümü'nden hiçbir akademisyen, istenilen tarzda görüş bildirmedi. Bunun üzerine İlmiye Çığ adında bir proje devreye sokuldu. Ancak bu konu artık siyasi olmanın da dışına çıkıp, Türkiye'deki gerçek Sümerologları yok sayan bir noktaya geldi. Şayet İlmiye Çığ profesör ve Sümerolog ise, bizler neyiz?” diye sordu.
ÇIĞ İTİRAF ETTİ: BEN PROFESÖR DEĞİLİM, BANA ZORLA PROF. UNVANI KOYDULAR
Hakkındaki iddiaları sorduğumuz Muazzez İlmiye Çığ, kendisini çekemeyen bazı hocaların olduğunu belirterek, “Ne söylerlerse söylesinler. Umurumda değil. Benim yazdığım bir sürü kitap ve makale var” dedi. “Sümerelog olmadığınız, profesörlük unvanınızın olmadığı belirtiliyor?” sorusuna, “Ben Sümer dilinin etimolojisi üzerinde çalıştım. Ben profesör değilim. Bana zorla bu unvanı takıyorlar. Ben profesör olduğumu iddia etmiyorum. Ben müzede uzman olarak çalıştım. Sümeroloji alanında araştırma ve incelemelerim oldu” dedi. “İstanbul Üniversitesi'nden doktora aldığınız söyleniyor. Doktora tezinizin konusu nedir?” sorusuna ise, “Benim doktora tezim yok. Bana şeref doktorası verdiler. Hakkımda daha kim bilir neler söylerler. Ben hayatımı yaşıyorum” diye konuştu.
MASONLUK VE “İLMİYE REFORMU”
Sümeroloji değil, Hititoloji mezunu olan ve hiçbir akademik unvanı olmadığı halde pek çok gazetede “profesör” olarak lanse edilen Muazzez İlmiye Çığ, pek çok yerde konferanslar vermeye devam ediyor. Muazzez İlmiye Çığ ismini ilk meşhur eden Masonlar Locası, Muazzez İlmiye Çığ konferanslarına yeniden başladı. Konferansın duyurusunda “İlmiye Hemşire” ibaresi dikkat çekti. Yakın tarihe kadar Loca etkinliklerine katılmaları bile tartışma konusu olan kadınların yeni dönemde Locada etkin görev aldıklarının göstergesi kabul edilen bu gelişme, kısa süre önce Mason Locasında iktidar savaşını kazanan ve “ulusalcı kanat” olarak nitelendirilen Salih Evcilerli'nin “reformları” arasında sayılıyor.
İLMİYE TARİHİ KATLEDİYOR
İlmiye Çığ, Sümerler'de sadece fahişelerin örtülü olduğunu iddia ederken, Sümer dönemi tabletlerde toplumun bütün kesimlerinin örtülü olduğu gerçeğini örtbas ediyor. Çığ'ın sırf günümüzde başörtülülere hakaret için tarihi tahrif edici iddiaları Sümerologların büyük tepkisini çekiyor. Ankara'da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde çözümlemesi yapılmış ve sergilenmekte olan kil tabletlerde o dönemin yöneticilerinin eşlerinin de dahil olmak üzere toplumun bütün katmanlarının vücutlarının tamamını örttükleri görülebiliyor. Ancak örtünmenin şekli konusunda sınıfsal farklar olduğu görülüyor. Sümer toplumunda her şey gibi örtünme biçimleri de kanunlarla belirlendiğinden, fahişelik yapanların toplumda belli olması, böylece aileye yönelik korumacı bir tedbir alınması maksadıyla kimin nasıl örtüneceği hususunda belli kıstaslar getiriliyor. Fahişelerin aynı cins kumaştan tek tip ve tek renk bir kıyafet giymeleri zorunlu hale geliyor. Bu nedenle “fahişe kıyafetinin” nasıl olması gerektiği yine kanunla belirlenmiş oluyor. İlmiye Çığ ise, sanki toplumun diğer kesimleri örtünmüyormuş gibi, sadece fahişe kıyafetiyle ilgili kısmı ön plana çıkartarak, Sümerlerde fahişe olmayan saygın kadınların adeta mini etekle gezdiği gibi bir sonuca gidiyor. Sümerologlar, böyle bir tarih okuma ve yazımının kabul edilemeyeceğini belirtirken, “Üstelik Sümerler gibi, bıraktıkları yazılı metinleri dolayısıyla hakkında neredeyse her şeyi bildiğimiz bir medeniyet, bugünkü kısır siyasi çekişmelere alet edilerek, tarih bilimi katlediliyor” diyorlar.
/ VAKİT
23 Mayıs '09
FarukARSLAN.
06-05-2009, 16:01
İşte Peşkeş, İşte CHP
http://www.habervaktim.com/resim/resim74531_2.jpg
Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesi konusundaki tartışmalar devam ediyor. Mayınlı arazilerin temizlenmesi konusunda; “Bu toprakları İsrail'e peşkeş çekmeye niyetliyseniz referanduma gidelim” diye feryat eden CHP lideri Deniz Baykal'ın, 1996 yılında Türkiye'nin İsrail ile zoraki işbirliğine gitmesi için yapılan askeri eğitim ve işbirliği anlaşmasına göz yumduğu ortaya çıktı.
MEĞER BAYKAL PEŞKEŞE GÖZ YUMMUŞ!..
Gazze'deki İsrail vahşetinin yaşandığı dönemlerde Hamas düşmanı kesilen CHP'lilerin bugünlerde İsrail karşıtı safta yer almaları dikkat çekiyor. Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin “İsrail'e peşkeş çekildiğini” ileri süren CHP lideri Deniz Baykal'ın, 23 Şubat 1996'da imzalanan ve Siyonist İsrail'e hizmet eden Türkiye-İsrail Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması'nın yapıldığı 52. Hükümet döneminde (30 Ekim 1995 - 6 Mart 1996) Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olduğu öğrenildi. Bugün İsrail'e karşı çıkıyormuş gibi görüntü oluşturan Baykal'ın, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve İkinci Başkanı Çevik Bir ile İsrail Savunma Bakanı David İvry arasında İsrail'de imzalanan ihanet anlaşmasına itiraz etmediği ortaya çıktı.
GAZZE'Yİ HATIRLADILAR
CHP, Meclis Genel Kurulu gündemindeki Türkiye ile Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ve ihale işlemleri ile ilgili tasarıya sert tepki gösteriyor. Tasarıyı “Ver-kurtul” yasası olarak nitelendiren CHP, tasarının yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını dile getiriyor. Gazze'deki İsrail vahşetine sessiz kalan ve Filistin halkının temsilcisi Hamas'ı terörist olarak gören CHP'liler, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesinin gündeme gelmesi üzerine birden Gazze dostu oluverdi. CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin, tasarıyı Türkiye'nin Güneydoğu'sunda ikinci bir Gazze olacağını belirterek, “Bu tasarıyı yasalaştırdığınızda ülkemizde ikinci bir Gazze'yi bizzat yaratmış olacaksınız” demesi dikkat çekti.
ASIL PEŞKEŞ ASKERİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARIDIR
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli Binbaşı Yakup Evirgen, Vakit'e yaptığı açıklamada, 1990'lı yıllarda Türkiye ile İsrail arasında yapılan anlaşmaların hep İsrail lehine işlediğini söyledi. 1996 yılında Türk-İsrail Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması'yla Türkiye'nin hava sahasının İsrail'e peşkeş çekildiğini söyleyen Evirgen, şunları söyledi: “Nisan 1996'da 8 adet İsrail F-16 uçağı Konya semalarında eğitim uçuşu yapmıştır. Bu tarihten itibaren eğitime ilave olarak her yıl Türk-ABD-İsrail uçaklarının katıldığı birleşik hava tatbikatları yapılmıştır. Siyasilerin geçmişte yaptıkları ile bugün yaptıkları arasında çok fark vardır. Geçmişte yaptıklarını unutan siyasiler, bugün sırf muhalefet olsun diye bazı şeylere karşı çıkıyor. Bunu anlamlı bulmuyorum. 1996 tarihli askeri eğitim ve işbirliği anlaşması asla muhalefet görmedi. Bu anlaşmalardan Türkiye lehine işleyen hiçbir şey yok. Bu anlaşmalardan Türkiye'nin ne kazandığı sorgulanmalıdır.”
İŞTE O ANLAŞMANIN İÇERİĞİ
Yıllardır Türkiye'nin aleyhine işleyen Türkiye-İsrail Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması'nın içeriği şöyle:
¥ İsrail uçaklarının eğitim amaçlı olarak Türk hava sahasını kullanması.
¥ İsrail ve Türk donanmalarının Akdeniz'de ortak tatbikat düzenlemeleri.
¥ İki ülke istihbarat birimlerinin işbirliği yapması.
¥ Ortak eğitim yapılması.
¥ Askeri eğitim alanında karşılıklı bilgi ve deneyimlerin değişimi.
¥ Askeri akademiler ve karargahlar arası karşılıklı ziyaretlerin yapılması.
¥ Savaş gemilerinin karşılıklı ziyaretler yapması
¥ Askeri, sosyal ve kültürel alanlarda bilgi ve personel değişimi ile askeri tarih, müze ve arşiv konularında işbirliği.
/ VAKİT
4 Haziran '09
http://img200.imageshack.us/img200/1095/tepeketechp4haziran09va.jpg
Necip Fazıl
06-20-2009, 18:25
O komutandan AK Parti'ye ağır hakaretler
Daha önce kızının evini askerlere taşıtan, köpeğine emir eri görevlendiren Tümamiral Cem Gürdeniz'den şok sözler... http://www.habervaktim.com/resim/resim76652_2.jpg
TÜMAMİRAL CEM GÜRDENİZ'DEN AK PARTİ'YE AĞIR HAKARETLER - DİNLE (http://habervaktim.com/videoizle.php?id=544)
Anaların babaların evladını vatanı korumaları için gönderdiği asker ocağında süs köpeğine bakıcı yapan, kızının evini askerî araç kullanarak erlere taşıtan Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz'den inciler:
- Ben bir Cem Gürdeniz'im, Ben bir markayım, ben bir amiral değilim;
Kimsenin masasına meze olamam.
- Zannediyorlar ki amiraller çok bilgili, onları kültürsüz guruplarıyla baş başa bırakıyorum.
Deniz Kuvvetleri benim şanımı kullanıyor.
- Herifler beni yere atıp fırlattı bunu kabul edemem,
Gemilerimi neden vermediniz.
- Halk yaptığı hatayı anlayacak yüzde 46'lık aptal kesim ne yaptığını görecek.
Türk halkı karaktersiz ki, siz ne diyorum en büyük sorun İslamizasyon, al işte islamize ettiler. Bunlar tek şeyden anlarlar devrim. Ama şu ibne AKP mahfetti.
İLGİLİ HABER: MEHMET ÇİĞE BUNU DA YAPTIRDILAR (http://habervaktim.com/haber/70934/mehmetcige_bunu_da_yaptirdilar___video.html)
İLGİLİ HABER: ASKERE EV TAŞITIYOR, HEM DE ASKERÎ ARAÇLA! (http://habervaktim.com/haber/61180/tumamiral_askere_ev_tasitiyor_hem_de_askeri_aracla .html)
FarukARSLAN.
07-23-2009, 15:26
Aydın Doğan'ı bitiren belge!
http://habervaktim.com/resim/resim75189_2.jpg
Vakit'in ele geçirdiği 3 Nisan 2009 tarihli belgede, Alman ortağı Axel Springer'e hisse satışında hile yaparak vergi kaçırdığı için 1 milyar TL ceza kesilen Doğan Grubu için, “Deniz Feneri e.V davasında bizim lehimize haberler yayınlamıştır ve kendileriyle her zaman işbirliği yapma konusunda güvenebileceğimizi göstermiştir” ifadelerine yer veriliyor.
Ortağı Axel Springer'e hisse satışında usulsüzlük yaptığı tespit edilen ve bu yüzden yaklaşık 1 milyar TL'lik ceza kesilen Doğan Yayın Holding'in, Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı ile işbirliği yaptığı iddia edildi. Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde de Aydın Doğan'ın Alman istihbaratı ile olan ilişkisi medyaya yansımıştı. İddianamede SESAR Başkanı İsmail Yıldız'ın, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'e, “Aydın Doğan, Alman istihbaratıyla olan ilişkisinin deşifre edildiğini düşündüğü için zor durumda” (http://habervaktim.com/haber/65080/dogan_ve_uzan_dis_baglantili.html) şeklinde bahsetmişti. Şimdi de Aydın Doğan'la ilgili olarak Almanya istihbaratı olarak bilinen, Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın Alman İçişleri Bakanlığı'na, “Deniz Feneri e.V. davasında bizim lehimize haberler yayınlamıştır ve bununla birlikte kendileriyle her zaman işbirliği yapma konusunda güvenebileceğimizi göstermiştir” ifadelerini içeren ilginç bir yazı gönderdiği ortaya çıktı.
“KANAL 7 VE STV DİNCİ, DOĞAN MEDYA ALMANYA YANLISI”
Vakit'in elde ettiği şok belgeye göre, 3 Nisan 2009'da Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Heinz Fromm imzasıyla Alman İçişleri Bakanlığı'na gönderilen, “Türk Medyası” başlıklı yazıda, Alman Axel Springer'in ortağı olan Doğan Yayın Grubu'na övgüler dizilirken, ‘dinci' olarak nitelendirilen Kanal 7 ve Samanyolu TV için “Deniz Feneri e.V davasında Anayasamıza aykırı haberler yayınlamışlardır” şeklinde ifadeler kullanılıyor. Aydın Doğan'la ilgili olarak İçişleri Bakanlığı'na gönderilen yazının Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin Doğan'a kesilen vergi cezası nedeniyle verdikleri soru önergesinden bir hafta sonra gönderilmesi ise dikkat çekiyor.
Aydın Doğan Medyası ve Alman devleti arasında ortak çalışma yapılacağı belirtilen Heinz Fromm imzalı şok yazıda şöyle deniliyor: “Aydın Doğan'ın medyası Türk halkı arasında çok sayıda okur ve seyircisi olan önemli bir ortaktır. Adı geçen Yayınevi (Doğan Grubu), Deniz Feneri e.V. davasında bizim lehimize haberler yayınlamış ve bununla birlikte kendilerine her zaman işbirliği yapma konusunda güvenebileceğimizi göstermiştir. Oysa dinci televizyon kanalları Kanal 7 ve STV Samanyolu TV, Deniz Feneri e.V. davasında Anayasamıza aykırı haberler yayınlamışlardır. Bu vesile ile Aydın Doğan Grubu ile Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı arasında yapılan işbirliği sayesinde Almanya'da yaşayan yerli Türk halkının dini ve sosyo-politik entegrasyonunu iyileştirme amaç edilmiştir.”
AYDIN DOĞAN'IN VERGİ CEZASI ALMANYA'DA SORU ÖNERGESİNE GİRDİ
Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın Deniz Feneri e.V davası nedeniyle Almanya'yı koruduğu için Doğan medyasını öven ve işbirliği içerisinde olunduğu belirtilen yazı, Deniz Feneri e.V davasının Alman iç istihbaratı tarafından tertiplendiğine dair iddiaları güçlendirirken, Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin hükümetin cevaplandırması için verdiği önergede Aydın Doğan'ın vergi cezasıyla ilgili sorular ise dikkat çekiyor. 3 Nisan tarihli yazıdan bir hafta önce 27 Mart'ta aralarında Türk asıllı vekillerin de bulunduğu Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin Alman Federal Hükümeti'ne verdiği soru önergesinde, Aydın Doğan'a verilen vergi cezası eleştiriliyor.
ERGENEKON VE DOĞAN'A DESTEK SORULARI…
Alman Parlamentosu Bundestag'da 52 üyesi bulunan ve dördüncü parti konumundaki Die Linke Partisi milletvekilleri tarafından verilen önergede, Alman Hükümeti'nden Türkiye'deki Ergenekon davasının asıl amacının suçluları yargılamak değil de, siyasi iktidarın muhalif entelektüellere, medyaya ve demokratik kuruluşlara karşı kullandığı bir baskı aracı olduğuna dair Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin taşıdığı endişeye katılıp katılmadığının cevaplandırması istenirken, Aydın Doğan'a kesilen vergi cezasının da Axel Springer ortaklığıyla bir ilgisinin olup olmadığı soruluyor. Önergede dikkat çeken diğer sorular şöyle:
İŞTE O SORULAR…
Federal Alman Hükümeti, Doğan Yayın Holding'in vergi kanunlarına aykırı davrandığı için milyonlara varan para cezasına çarptırıldığı hakkında ve vergi kanunlarına aykırılık suçlamasında Doğan Holding'in Axel Springer'e yapılan hisse satışının rol oynayıp oynamadığı konusunda ne derece bilgi sahibidir?
Federal Alman Hükümeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın “Doğan Yayın Holding'e verilen ceza, eleştirel medyayı sindirmek maksadıyla iktidarın siyasi bir kararı olduğu” şeklindeki görüşüne katılıyor mu?
Federal Alman Hükümeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin “Türkiye'de aydınlar susturulmak isteniyor” görüşüne katılıyor mu?
ALMAN BÜYÜKELÇİLİĞİ'NE VE DOĞAN HOLDİNG'E SORDUK
Öte yandan Vakit'in elde ettiği şok belgelerle ilgili olarak Almanya'nın Türkiye Büyükelçiliğine ve Doğan Holding'e; Alman istihbaratının Türkiye'deki bir medya kuruluşuyla ilgili ne tür bir işbirliği içerisinde olabileceği ve Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği yazıyla ilgili yazılı sorular yönelttik. Ancak gazetemizin baskıya girdiği saate kadar yazılı sorularımıza cevap gelmedi. Konuyla ilgili Almanya'nın Türkiye Büyükelçiliğinin ve Doğan Holding'in cevapları merak konusu oldu.
Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin Aydın Doğan'a verilen vergi cezasına tepki gösterilen soru önergesinden tam bir hafta sonra Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Heinz Fromm imzasıyla İçişleri Bakanlığı'na gönderilen 03.04.2009 tarihli resmi yazıda, “Doğan Grubu'yla yapılan işbirliğinin önemine” değiniliyor
ALMAN İSTİHBARATININ DOĞAN'LA İŞBİRLİGİNİ ORTAYA KOYAN ŞOK BELGE:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/7735283440.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/1446066548.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5704503431.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5059714420.jpg
/ Vakit
9 Haziran 2009
FarukARSLAN.
07-24-2009, 16:25
Küçük Paşa'ya Nazi yardımı
http://www.habervaktim.com/resim/resim80647_2.jpg
Vakit, Ergenekon savcılarının Alman resmi makamlarından talep ettiği ve 3. iddianameye de giren ırkçı Alman DVU Partisi lideri Gerhard Frey'in Almanya'daki Azerbaycan Alman Dostluk Derneği üzerinden Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük'e gönderdiği paraların dekontunu ele geçirdi. Dekontlarda, DVU Partisi lideri Gerhard Frey'in Almanya'daki Ergenekoncu oluşumun ismi olan Azerbaycan-Alman Dostluk Derneği üzerinden Veli Küçük'e, 2, 17 ve 25 Şubat 2004 tarihlerinde sırasıyla 4 bin 500, 8 bin ve 7 bin 600 Avro para gönderdiği belirlendi.
“DARBE OLMUYOR, EKSİKLİK GÖRÜYORUM”
Ergenekon savcılarının yakın takibe aldığı Ergenekoncuların Almanya bağlantısı, gazetemizin Alman Gerhard Frey'den Veli Küçük'e gönderilen paraların dekontunu ele geçirmesi ile yeni bir boyut kazanırken, Küçük'le ilgili Almanya'daki ırkçılarla yaptığı görüşmelere dair daha önce de şok eden bilgiler ortaya çıkmıştı. Veli Küçük'ün, 2003 yılında Almanya'nın en ünlü faşistlerinden Gerhard Frey'in sahip olduğu Alman National Zeitung gazetesine verdiği demeçte “Türkiye uzun yıllardır askeri darbe görmemiştir. Bunu bir eksiklik olarak görüyorum” dediği ve Ergenekoncuların 2001'den 2007 yılına kadar Almanya'daki oluşumlardan 1 milyon Avro para yardımı aldığı iddia edilmişti.
KÜRT KÜLTÜR MERKEZİ'Nİ HAVAYA UÇURUP, TÜRKİYE'NİN ÜSTÜNE ATACAKLARDI
Ergenekon tutukluları Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz'in Almanya'daki Türk düşmanı Nazilerle kurduğu yakın ilişkiler neticesinde, Ergenekoncuların en önemli merkezlerinden Türk Ortodoks Kilisesi'ne 380 bin, Noel Baba Derneği'ne 90 bin, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Genel Başkanı Taner Ünal'a 15 bin Avro yardımın yanı sıra, Veli Küçük'e de Hollanda ve Almanya gezileri için para ödendiği bildirilmişti. Vakit'in, Veli Küçük'e ödenen paraların dekontunu ele geçirmesiyle Ergenekoncuların Almanya'dan para aldığına dair iddialar doğruluk kazanırken, Azerbaycan-Alman Dostluk Derneği çatısı altında bir araya gelen Almanya'daki oluşumun, Köln şehrindeki Kürt Kültür Merkezi'ni havaya uçurarak olayı Türk istihbarat birimlerinin üzerine yıkmak ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ne canlı bomba göndererek kaos çıkarmak istedikleri ifade ediliyor.
İŞTE O BELGELER:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5690400687.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/4510336547.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3712738123.jpg
/ VAKİT
24 Temmuz 2009
Necip Fazıl
07-25-2009, 06:36
http://www.habervaktim.com/resim/resim80765_1.jpg?t=74880405 (http://www.akpartiforum.com/haber/80765/akaydin_aldasa_yoldas_doldurdu.html)
Akaydın, ALDAŞ'a yoldaş doldurdu!
Yönetim Kurulu Başkanlığını Mustafa Akaydın'ın yaptığı Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı finans şirketi olan ALDAŞ'ın, yönetim ve personel kadrosuna yandaşlar dolduruldu. Daha önceki dönemde 20 olan ALDAŞ personel sayısı 40'a çıkarılarak yandaşlar oraya yerleştirildi
Antalya'nın altyapı problemlerine idari ve teknik çözümler bulmak amacıyla belediye şirketi olarak kurulan ve yönetim kurulu başkanlığını ÜAK eski Başkanı Mustafa Akaydın'ın yaptığı ALDAŞ'ta, son günlerde yönetim ve personel kadrosunda ilginç gelişmelerin yaşandığı öğrenildi. Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) Başkanı iken, Cumhurbaşkanlığı, YÖK Başkanlığı seçimleri ve özgürlüklerin önünü açan kanun değişikliği süreçlerinde rektörleri sık sık toplayıp, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attırarak birçok provokasyona ev sahipliği yapan Akdeniz Üniversitesi eski Rektörü Mustafa Akaydın başta Akdeniz Üniversitesi'nden olmak üzere 32 arkadaşını, CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) Antalya İl Başkanı'nın kızını, SHP eski İl Başkanını ve daha pek çok CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti.
AKAYDIN DÖNEMİNDE PERSONEL SAYISI İKİ KATINA ÇIKTI
Akaydın şimdi de Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, Dünya Bankası'ndan kredi alınması maksadıyla müşavir firma olarak kurulan ALDAŞ'ta Menderes Türel'in yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde 20 civarında olan personel sayısını 40'a yükselttiği kaydedildi.
GELİR GELMEZ VEKİL OLAN GENEL MÜDÜRÜ ASİL YAPMIŞ
Akdeniz Üniversitesi eski Rektörü Mustafa Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan hemen sonra Akdeniz Üniversitesi'nden 32 arkadaşını göreve başlatarak dikkatleri üzerine çekmişti. Akaydın göreve gelince ilk icraat olarak içme suyuna yüzde 10 zam yaparak eleştirilere muhatap olmuştu.
Akaydın CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li üyeler tarafından ALDAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildikten sonra Menderes Türel döneminde ALDAŞ genel müdürlüğünü vekaleten yürüten Kıvanç Bülent Kuzay'ı asaleten atadığı belirlendi.
GENEL MÜDÜR YEŞİM KUZAY'IN OĞLU
Ömer Lütfü Topal'ın sekreteri Yeşim Kuzay'ın oğlu olan Kıvanç Bülent Kuzay'ın memurluk kadrosunda henüz on yılını doldurmadan asaleten genel müdürlük görevine getirilmesinin ALDAŞ yönetim kurulu içerisinde bazı üyelerce tartışma konusu yapıldığı kaydedildi.
FİNANS SEKTÖRÜNE ARKEOLOG PERSONEL
Daha çok finans sektörü olarak bilinen ALDAŞ'a Arap Dili ve Edebiyatı mezunundan tutun da arkeoloğa kadar çok sayıda
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) sempatizanı yeni kadro alımı yapılmasının tepkiyle karşılandığı öğrenildi.
GENEL MÜDÜR İDDİALARI DOĞRULADI
Diğer taraftan konu ile ilgili gazetemize açıklama yapan ALDAŞ Genel Müdürü Kıvanç Bülent Kuzay; yeni kadro istihdamıyla birlikte ALDAŞ'ın personel sayısının 37'ye ulaştığını doğruladı. Genel müdürlüğe birkaç ay evvel asaleten atandığını da doğrulayan Kuzay, “Ben şimdi görevi asaleten yürütüyorum. Birkaç ay önce atandım. Burası belediyeye bağlı bir mühendislik firması, siyasi bir makam veya merci değil. Biz mühendislik yapıyoruz. Proje çalışıyoruz. O yüzden bu aralar çok popüler konular bu konular. Bu mecraya çekilmemeliydi” dedi.
“AKAYDIN YÖNETİM KURULU BAŞKANIMIZ”
Kuzay; Başkan Akaydın'ın kadro istihdamında kendilerine tavsiye ve önerisinin olup olmadığına dair sorumuz karşısında ise gülerek: “Sayın Mustafa Akaydın Yönetim Kurulu Başkanımız. Biz sadece büyükşehir belediyesinin bir şirketi değiliz. Bizim ortaklarımız arasında AKP'li belediyeler de var. Örneğin Hakan Tütüncü yönetim kurulu üyemiz. Biz sadece Antalya'da değil, daha önce Denizli ve Muğla Belediyelerine de hizmet verdik. Bunu hiçbir zaman siyasi parti farkı gözetmeksizin dün de çalıştık, bugün de. Önceki gün Gaziantep'deydim oranın belediyesi de biliyorsunuz AKP'li. Onlarla da görüşmelerimiz devam ediyor. Belediyelere hizmet eden şirketlere bir önyargı oluyor ama burası öyle bir yer değil.”
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) ZİHNİYETİ DEĞİŞMİYOR
Öte yandan Mehmet Moğultay Adalet Bakanı olduğu dönemde, bakanlıkta kadrolaştığını itiraf ederek, soranlara ‘elbette kendi adamlarımı yerleştireceğim' demişti.
Vakit
Necip Fazıl
07-25-2009, 06:46
http://www.habervaktim.com/resim/resim80378_1.jpg (http://www.akpartiforum.com/haber/80378/akaydina_sucustu.html)
Akaydın'a suçüstü
Antalya'da Düden Parkı işletmeciliğini 2008 yılında ihaleyle 5 yıllığına kiralayan Abdurrahman Bozdaş'ın başına gelmedik kalmadı. Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin CHP'ye geçmesiyle birlikte parkın işletmesini CHP'liler geri istedi. Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, parkın elektriğini, suyunu kestirdi.
Antalya son günlerde, CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın Düden Parkı işletmecisi Abdurrahman Bozdaş'ın üstüne adeta bir “akbaba” gibi çökmesini ve ardından gelişen olayları konuşuyor. Abdurrahman Bozdaş, 2008 yılında ihaleyle Düden Parkı'nı 5 yıllığına kiraladı. Bozdaş; denize sıfır, falezlerin üzerindeki dev parkta birçok işletmeyi de sözleşme gereği çeşitli kişilere kiraya verdi.
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'NİN KADROLAŞMASI DÜDEN'DE PATLAK VERDİ
Ancak 29 Mart yerel seçimlerini Antalya'da CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) kazandı. Yeni Belediye Başkanı Mustafa Akaydın hemen CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li kadrolaşmaya gitti. Ancak hızlı kadrolaşma, Düden Parkı olayı ile patlak verdi. Kepez Belediyesi'nin CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Meclis Üyesi Serdar Civan Tanrıkulu ve Ekdağ Yönetim Kurulu Başkanı CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Yakup Ocak, Mayıs ayı sonundaki bir görüşmede Abdurrahman Bozdaş'tan parkı boşaltmasını istedi.
ARSIZLIĞIN BU KADARI!
Bozdaş sözleşmesi olduğu için parkı boşaltmayınca seçimlerden hemen sonra belediye, parkın elektrik ve suyunu kestirdi. Ancak Bozdaş'ın yine direnci kırılamayınca parkın yüzde 60'ının işletme hakkı istendi. Bunu da reddeden Bozdaş, kendisinden rüşvet istendiğini söylüyor. Rüşvet talebini gizli kamera ile görüntüleyen Boztaş, görüntüleri basına dağıtınca, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Yakup Ocak'ın istifasını istedi. Serdar Civan Tanrıkulu ise meclis üyeliğinden ve partiden istifa ettirildi. Haklarında belediyede de iç soruşturma açıldı. Daha sonrada savcılık soruşturma açtı ve rüşvet isteyen isimler tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dava önümüzdeki günlerde görülecek.
DİRENCİ KIRILMAYA ÇALIŞILDI
Bu süreçte belediye bir adım atarak parkın sadece aydınlatma direklerine elektrik sağladı. Böylece park karanlıktan kurtuldu. Fakat parkta bulunan kafe, restoran, otopark ve işletmeler elektriksiz kaldı. Ücretli otopark halka açtırıldı. İşletmeci Bozdaş, yaşanan bu olaylardan maddi ve manevi büyük zarara uğradı. Boş büfeler elektrik olmadığı için kiralanamadı. Her geçen gün direnci kırılmaya çalışılan Bozdaş, bunun üzerine hukuk mücadelesi başlattı.
“DAVAMDAN ASLA VAZGEÇMEM”
Abdurrahman Bozdaş, yaşanan bu olaylardan sonra, kendisini parktan çıkarmak için parkın elektrik ve suyunu kestiren, paralı otoparkını halka açtıran
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Büyükşehir Belediyesi'ne savaş açtı. Gerekirse AİHM'e bile gideceğini söyleyen Bozdaş, parka gelen turistlere parktaki sorunu yabancı dillerde anlatan afiş ve el ilanları dağıtacaklarını söyledi. Bozdaş, “Bu pankartları parkın görünür yerlerine asacağız ve el ilanı olarak parka gelen tüm turistlere elden dağıtacağız. Elektrik ve suyum açılmadan yapılan soruşturmanın hiçbir anlamı yok. Konunun peşini bırakmayacağım. 7 Temmuz günü müfettişler geldi. Parkın tamamını gezdiler. Kiracılarla görüştüler. Bütün hukuksuzluğu ve yapılan yanlışları fotoğrafladılar. Bu konuyu sonuna kadar götüreceğim. Bütün hukuk yollarını sonuna kadar kullanacağım” dedi.
Vakit
Necip Fazıl
07-25-2009, 06:50
http://www.habervaktim.com/resim/resim80246_1.jpg (http://www.akpartiforum.com/haber/80246/tolon_turp_gibi.html)
Tolon turp gibi!
Ergenekon terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanan ancak, 7 ay tutuklu kaldıktan sonra sağlık sorunları gerekçesiyle tahliye edilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon, dün Silivri'de başlayan ikinci Ergenekon davasının duruşmasına katıldı.
Duruşmaya gelişi sırasında Vakit muhabirlerinin sorularıyla karşılaşan Hurşit Tolan, sağlık durumunun gayet iyi olduğunu itiraf etti. Tutuklandıktan sonra sağlık gerekçesiyle GATA'dan tahliye edilen Hurşit Tolon'un, muhabirimizin; “Sağlık durumunuz iyi mi?” sorusuna, “Duruşmada konuşacağım, sağlık durumum sizinde gördüğünüz gibi gayet iyi” diye cevap verdi. Tolon muhabirimizin; “GATA'ya tedavi amaçlı gidiyor musunuz” sorusuna ise “Ara sıra GATA'ya gidiyorum” diye cevapladı. Hurşit Tolon'un gözaltına alınmadan önce sağlıklı olması, tutuklandıktan sonra rahatsızlanması ve tahliye olmasının ardından yeniden iyileşmesi ‘bu nasıl hastalık Tolon'un sağlık durumu da açıklansın' şeklinde yorumlandı.
GATAKULLİ İLE TAHLİYE OLMUŞTU
Dün Silivri'de başlayan ikinci Ergenekon davasının ilk duruşmasına katılan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, 1 Temmuz 2008'de gözaltına alındıktan sonra 6 Temmuz 2008 tarihinde tutuklanarak Metris Cezaevi'ne konuldu. Bir süre Metris Cezaevi'nde kalan Tolon, daha sonra Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi'ne nakledilmişti. Tolon, Kandıra F Tipi Cezaevi'nde kaldığı sırada Genelkurmay Başkanlığı'nın temsilcisi iki komutan tarafından ziyaret edilmişti. Hurşit Tolon; 24 Eylül'de rahatsızlanarak Kocaeli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Avukatları tahliyesini istedi. Savcılık reddetti. Bunun üzerine mahkeme, Tolon'un Adli Tıp Kurumu'na sevkine karar verdi. Kurum, kilo kaybının strese bağlı olduğunu belirterek, herhangi bir hastalık teşhisi koymadı. Hatta ‘Aspirin kullanmasına dahi gerek yoktur' diyerek geri gönderdi. Bunun üzerine mahkeme, tahliye talebini reddetti. Ancak avukatlarının mücadelesi sürdü. Hakkında “Aspirine bile ihtiyacı yok” raporu verilen emekli Org. Hurşit Tolon, 23 Ocak 2009 tarihinde Haydarpaşa'daki GATA'ya kaldırıldı. “Ergenekon'un hülle merkezi” olarak nitelendirilen GATA'daki doktorların verdiği raporlar doğrultusunda Hurşit Tolon hakkında tahliye kararı verildi.
Sürpriz bir kararla tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Tolon'un bir süre tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi'nin hasta tutuklularını gönderdiği Silivri Devlet Hastanesi'nin sevk zincirinde GATA bulunmamasına rağmen, GATA'ya kaldırılmıştı. Tolon hakkında verilen tahliye kararında, GATA'dan alınan sağlık raporu etkili oldu. Silivri Devlet Hastanesi'nde Uzman Dr. Ali Ulvi Yılmaz, “Tutuklular ilk olarak hastaneye gelirler. İlgili branşa giderler, eğer sorunu çözemezsek, sevk zinciri içinde bulunduğumuz hastaneye bu yönlendirmeyi yaparız. Ama GATA'ya normalde bizim hastanemizden sevk olmaz. Sevk zincirimizde de yok” demişti.
Vakit
FarukARSLAN.
08-11-2009, 13:58
Hangisi doğru?
http://www.habervaktim.com/resim/resim58795_2.jpg
Doğan Yayın Holding CEO'su Soner Gedik düzenlediği basın toplantısında, Maliye Bakanlığı'nın Holding'e kestiği 826 milyon liralık vergi cezasına konu işlemler hakkında bilgi verdi.
VAKİT'İN SORULARI GEDİK'İ TERLETTİ
Vakit'in muhabiri Soner Gedik'e, Doğan TV hisselerinin yüzde 25'inin Axel Springer'e satışının Doğan Holding gazetelerinde Kasım 2006'da, Doğan Holding açıklamasında ise, Ocak 2007'de yapıldığının yer aldığını hatırlattı ve ‘Kimin doğru söylediğini' sordu. Soner Gedik, Doğan gazetelerinin doğru yazdığını söyleyemedi.
Gedik, Vakit gazetesi muhabirinin, “Maliye'nin kendilerinize yönelik cezanın sansür amaçlı olduğunu savunuyorsunuz. Peki Aydın Doğan'ın Vakit'e açtığı 1.3 trilyonluk tazminat davası asıl ve daha büyük sansür değil mi?” sorusuna ise, “Böyle bir davadan haberim yok!” dedi.
İşte Vakit muhabirinin Soner Gedik'e sorduğu sorular ve cevapları…
GAZETELERİNİZ VE ŞİRKETİNİZİN AÇIKLAMALARI FARKLI
VAKİT GAZETESİ: Doğan TV hisselerinin yüzde 25'inin Axel Springer'e satışının 2 Ocak 2007 tarihinde olduğunu söylediniz. Doğan Holding gazetelerine bakıyoruz. Örneğin Hürriyet Gazetesi'nde, “Medyada küresel ortaklık imzası” başlıklı sürmanşette satışın 2006 Kasım'da yapıldığı görülüyor. Milliyet Gazetesi, “Doğan TV'nin yüzde 25'i Axel Springer'e satıldı”, Vatan Gazetesi, “Kanal ve Star'a Alman ortak” başlıklı haber yer almış… Milliyet ve Vatan gazeteleri de, satışın 2006 Kasım'da yapıldığını yazdı. Doğan Holding, satışın 2007 Ocak tarihinde yapıldığını söylerken, Doğan Holding'in gazetelerinde, satışın Kasım'da yapıldığı yer alıyor. Hangisi doğru? Gazetelerde çıkan haberler gerçeği yansıtmıyor mu?
SONER GEDİK: “Halka açık şirketseniz açıklama yapmanız lazım. Satma niyetiyle ve alma niyetiyle masaya oturuyoruz demektir bu.. Bir satış anlaşmadır ama satışın bittiği anlaşma değildir. İşe başlama diğer bir adıyla prensip anlaşmasıdır! Ben ‘Böyle bir amaçla yola çıkıyorum' demektir. Kapanış ne zaman yaptım, nisan ayına kadar ben bu işi bitirebilirsem bitiririm. İkimiz de birbirimize başka biriyle böyle anlaşma yapamam. O da Türkiye'de başka bir şirketle anlaşma yapamaz.”
VAKİT GAZETESİ: Doğan gazetelerinde yer alan 2006 Kasım'ında anlaşma imzalandığı haberi doğru değil mi?
SONER GEDİK: Bir işe başlama anlaşması. Satış anlaşması… Satışın bittiği anlaşma değil. Kapanış sözleşmesi yapılmadan işe başlanmaz.
2 OCAK 2007 TARİHİNİN ÖNEMİ NE?
VAKİT GAZETESİ: 2 Ocak 2007 tarihinin önemi ne? Hisse senetlerinin iki sene içerisinde satışından vergi alınmaması maddesi var. Bu haktan faydalanmak için mi, böyle bir yola girdiniz?
SONER GEDİK: Kanun diyor ki şirketler hisse senetlerini 2 tam yıl boyunca elinde tuttularsa 2 yıldan sonraki satışlarda vergiden muaftır diyor. Benim bu sürem 2004'te bitti. Bundan sonraki yıllarda yapılan satışlardan hiçbir vergi muafiyeti hakkım yok..
DOĞAN HOLDİNGİN GAZETEMİZE AÇTIĞI 1.3 TRİLYONLUK DAVADAN HABERLERİ YOKMUŞ
VAKİT GAZETESİ: Maliye'nin Doğan Grubu'na ceza kesmesiyle beraber bütün Doğan medyası iki günden bu yana söz konusu cezanın sansür amaçlı olduğunu savunuyor. Aydın Doğan'ın Vakit'e açtığı 1.3 trilyonluk tazminat davası daha büyük sansür değil mi?
SONER GEDİK: Bilmiyorum böyle bir davadan haberim yok!
VAKİT GAZETESİ: Nasıl haberiniz yok 20 yıldan buyana bu grubun içinde olduğunuzu söylediniz. Gerçekten merak ediyorum Vakit'e tekzip bile göndermeye gerek duymadan 1.3 trilyonluk tazminat davasının açılması sansür değil mi?
SONER GEDİK: Ben bu davadan haberdar değilim!
İŞTE KARTELİN KENDİ KENDİNİ YALANLAYAN 2006 TARİHLİ 'SATIŞ' KÜPÜRLERİ:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3795042335.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/7741587526.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5226485393.jpg
(VAKİT)
21 Şubat 2009
hipermuhafazakar
08-11-2009, 14:23
Faruk çok tembelsin.. Vakit'in bu kadarmı haberi var.. Hergün bir bomba objektif haberi var
FarukARSLAN.
08-11-2009, 14:27
Öyle de Vakit'in hızına yetişmek ne mümkün?..
"Allah yürü yâ kulum demiş" bizde peşlerindeyiz de, şimdikilerden ziyade şöyle biraz geçmişte kalmışları nakletmeyeydi çabam..
Herbirini toplarız inşallah bu başlıkta, tek başıma kovalamam için 7 gün 24 saatimi ayırmam lazım, o da yetmez.. (:
FarukARSLAN.
08-15-2009, 15:41
O rektöre tacizden sınırdışı
http://www.habervaktim.com/resim/resim83144_2.jpg
Türk-Kırgız ilişkilerini geliştirmek için 1995 yılında kurulan Manas Üniversitesi'ne Ahmet Necdet Sezer döneminde atanan Rektör Uğur Oral, emrinde çalışan bayan sekreterleri taciz ettiği gerekçesiyle hakkında başlatılan soruşturma sonucunda ülkeden polis zoruyla çıkarıldı. Oral hakkında hazırlanan polis raporunda üniversitede çalışan bayan personele yönelik ahlak dışı davranışlarının tespit edildiği belirtildi.
Türk-Kırgız ilişkilerini geliştirmek için 1995 yılında kurulan Manas Üniversitesi'ne Ahmet Necdet Sezer döneminde atanan Rektör Uğur Oral, emrinde çalışan bayan sekreterleri taciz ettiği gerekçesiyle ülkeden polis zoruyla çıkarıldı.
Şikayet üzerine ahlak suçlarına bakan Bişkek Emniyeti 9. Şube'de sorgulanan Uğur Oral, Kırgız yasalarının nesil sağlığını korumaya ve zinayı önlemeye yönelik 3-2 ve 19. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle hakkında yapılan şikayetler doğrultunda soruşturmaya tabi tutuldu.
Sekretere taciz..
Bişkek polisi tarafından telefonları dinlenen ve teknik takip sonucu üniversitede başka bir birimde görevlendirilen eski sekreterini taciz ettiği anlaşılan Rektör Oral'ın sekreterine ağza alınmayacak sözler sarfettiği ve eşi evde olmadığı akşam evine davet ederek ahlak dışı tekliflerde bulunduğu belirlendi. İnternet sitelerinde de yayınlanan rektörün ses kaydında telefonda sekreter ile yaptığı belden aşağı sohbet sırasında kendinden geçtiği ve onu öğlen yemeği arasında odasına gelmesi konusunda ikna etmeye çalıştığı anlaşıldı.
GÖZALTINA ALINIP SORGULANMIŞ
Bu ve benzeri taciz olayları üzerine Bişkek Polisi 9. Şubesi tarafından gözaltına alınarak sorgulanan 67 yaşındaki Uğur Oral'ın, Manas Üniversitesi'nde çalışan bayan görevlilerin ahlaksız teklifleri reddetmesine rağmen kanunları çiğneyerek makamını kullanıp görevlileri ahlaksız ilişkilere ısrarla davet ettiği tespit edildi.
Hazırlanan polis raporunda emekli Albay Uğur Oral'ın suçlu olduğu belirtilirken, iki ülke ilişkileri açısından Kırgızistan'ı terk etmesinin isabetli olacağı, acilen yurt dışına çıkarılması gerektiği ifade edildi.
TÜRKİYE'YE DÖNDÜ..
Uğur Oral, Bişkek Polisi'ne ülkeyi terk edeceğine teminat verip Türk Hava Yolları'ndan aldığı 20 Haziran tarihli bileti de belge olarak sununca ülkeden ayrılmasına izin verildi. Oral 20 Haziran günü 05.40 uçağı ile Türkiye'ye döndü.
Uğur Oral'ın ülkeden ayrılmasının ardından ülkeden sınır dışı kararı verildiği, 5 yıl süre ile Kırgızistan'a ve Birleşik Devletler Topluluğu üyesi ülkelere giremeyeceği yönünde karar alındığı belirtilmesine rağmen, bu bilgi konusunda Dışişleri Bakanlığı bilgi vermek istemedi.
REKTÖR 2 AYDIR ORTADA YOK
Rektör Uğur Oral'ın Ege sahillerinde tatilde olduğu belirtiliyor. Henüz görevden el çektirilmeyen Oral'a Türk Rektör Vekili Prof. Ali Çınar vekalet ediyor. Ali Çınar da Uğur Oral'dan habersiz olduğunu söylüyor. Vekil Çınar, üniversitenin Ankara'daki bürosundan bilgi alınabileceğini söylemesine rağmen, Manas Üniversitesi'nin Ankara Bürosu'ndan da Uğur Oral'ın nerede olduğunu bilen yok.
Manas Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı'na 16 Temmuz 2009 tarihinde DPT Müsteşarı Kemal Madenoğlu getirilirken, Madenoğlu'nun rektörlük konusunda herhangi bir tasarrufta bulunup bulunmayacağı bilinmiyor.
Vakit'in ulaştığı Uğur Oral ise hakkındaki soruşturmanın palavra olduğunu savundu. 2 aydır Kırgızistan'a gitmediğini doğrulayan Uğur Oral, yıllık izinde olduğunu savundu. Sınırdışı edilmediğini söyleyen Oral, muhabirimizin “60 gün yıllık izninizin olması mümkün değil. Nasıl bu kadar Türkiye'de kalabiliyorsunuz?” şeklindeki sorusu üzerine “Bu benim sorunum. Daha fazla açıklama yapmak istemiyorum” dedi.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/83144/o_rektore_tacizden_sinirdisi.html)
15 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-15-2009, 15:44
İstanbul Baro Başkanı Aydın, makale hırsızı!
http://www.habervaktim.com/resim/resim83147_2.jpg
Katsayı uygulamasına tepki gösteren ve eşitlik için yapılan düzenlemeyi Danıştay'a götüren İstanbul Baro Başkanı Muammer Aydın'ın, baroya bağlı avukatlar Aynur Tuncel ve Volkan Gültekin'e ait 3 sayfalık makaleyi kendi imzası ile yayınlattığı ortaya çıktı.
İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın'ın baro Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) merkezinde görevli iki genç avukatın kaleme aldığı makaleyi kendi imzasıyla bir dergide yayınlattığı ortaya çıktı.
Skandal, İstanbul Barosu CMK Merkezinde görevli Avukat Aynur Tuncel ve Avukat Volkan Gültekin'e arkadaşlarının oluşturduğu mail grubunda kendileri tarafından hazırlanan bir makalenin Hukuk ve Yaşam isimli dergide Baro Başkanı Muammer Aydın imzasıyla yayınlandığı yönünde uyarıda bulunulması ile patlak verdi. Derginin 2009 yılı 3. sayısı olan Temmuz-Ağustos sayısında 3 sayfa şeklinde yayınlanan yazıyı inceleyen Av. Volkan Gültekin, yazının birebir Aynur Tuncel ile birlikte İstanbul Baro Başkanlığı'na sundukları bir çalışmadan ibaret olduğunu, fakat metnin Muammer Aydın adına neşredildiğini gördü. Gültekin mail grubundaki arkadaşlarına baro başkanının kendi makalesine imza attığını şu cümlelerle anlattı:
“Derginin PDF formatında gönderilmiş olan içeriğine baktığımda, Av. Aynur Tuncel ile iki buçuk ay önce beraber kaleme aldığımız yazının, derginin 11 ve 14. sayfaları arasında tam metin olarak, hiçbir yazışma karakterinin dahi değiştirilmeden Baro Başkanımız imzası ile yayınlanmış olduğunu gördüm... Bunun üzerine Av. Aynur Tuncel'e bu yazının bu şekilde yayınlanması için kendisinden izin alınıp alınmadığını veya dergiden bu yönde bir talep gelip gelmediğini sordum. Olayı bilmediğini ve benim bilgilendirmem üzerine şaşkınlıkla durumu öğrendiğini gördüm... Söz konusu dergi yayın kurulu üyelerine bunun mümkün olamayacağını, bize sormadan bu yazının bu şekilde yayınlanmasının abesle iştigal olduğunu, bu yazının Aynur Hanım ve benden başka kimsenin katkısı olmadan yazılmış bir yazı olması nedeniyle bizlere sormadan, iznimiz olmadan bu şekilde bir yayıncılık yapamayacaklarını belirttim. Kaldı ki bu yazının Baro'nun görüşü olarak yayınlanması halinde dahi bunun İstanbul Barosu Dergisinde yayınlanması gerektiğini ve bu yayında dahi imzacı olarak isimlerimizin belirtilmesinin en doğal hakkımız olduğunu belirttim. Benim serzenişim sonrası derginin henüz basılmadığını, sadece PDF formatında gruba atıldığını belirtmesi üzerine, yanlıştan dönmeleri adına basımda isimlerimizin emeğe saygı adına emrivakiye rağmen olması gerektiğini belirttim. Bunun abesten öte ayıp olduğunu belirttim.”
Avukat Gültekin, söz konusu mail grubuna gönderdiği yazıda, “Yazı, 16.05.2009 tarihinde Barolar Birliği Genel Kurulu öncesi toplanan Sorumlular Kurulunda İstanbul Barosu Yönetimi'nin bizlerden masraf ve ücretlerin ödenmesine dair görüş istemeleri üzerine, yaptığımız çalışmalarının birleştirilmesi sonucu ortaya çıkmış bir yazıdır” diyor.
Avukat Gültekin, yazısında “Hukuk ve adalet duygusu ile ve avukatların haklarının arandığı bir zeminde bunun için kaleme alınmış bir yazının amacına uygun, ancak başkaca bir amaç gözetmeden kullanılması beni mutlu eder. Bu yolda verilebilecek tüm emek ve katkımın sebil olacağını, özellikle belirtirim. Ancak sorun yazının asıl yazarlarının izinlerinin alınmaması veya isimlerin yazının altında bulunmaması değil, asıl sorun emeğe saygısızlıkla bu şekilde yayınlanmış olması ve sonrasında çarpıtmadan ibaret açıklamalarıdır. Takdirleri avukat meslektaşlarıma bırakıyorum” dedi.
Cep telefonundan ulaştığımız Baro Başkanı Muammer Aydın ‘intihal' iddialarıyla ilgili sorularımıza cevap vermeyeceğini söyledi.
Bilindiği üzere Muammer Aydın, son olarak YÖK'ün meslek lisesi ve İmam Hatip lisesi mezunlarına eşitlik getiren ‘katsayı düzenlemesi'ne Danıştay'da açtığı davayla gündeme gelmişti.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/83147/istanbul_baro_baskani_aydin_makale_hirsizi.html)
15 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-18-2009, 20:34
Ramazan dincileri!
http://www.habervaktim.com/resim/resim83477_2.jpg
Yıl içinde Müslümanlara her türlü iftirayı atan, ‘İrtica her yerde', ‘Okulun çatısında namaz', ‘Bu kadarı da olmaz, hacılar havaalanındaki mayo resimlerinden rahatsız oldular' başlıklarıyla sözde haberler yapan kartel medyası, Ramazan ile birlikte yeniden kabuk değiştirdi.
İslam'a saldırmayı gaye edinen kartel, Ramazan'a bir hafta kala vatandaşların dinî hassasiyetlerini sömürmenin peşine düştü. Kimisi 10 kupona ‘Peygamber Efendimiz'in Hayatı', kimisi de 7 kupona Asr-ı Saadet cd seti hediye ederken, rutinleştirdikleri taciz haberlerini ise unutmuş gibiler.
İslam'a saldırmayı alışkanlık haline getiren kartel medyası, her yıl olduğu gibi bu yıl da On Bir Ayın Sultanı Ramazan'ın gelişi ile vatandaşın dinî hassasiyetlerinden rant sağlama peşine düştü. Yıl içinde Müslümanlara her türlü iftirayı atan, ‘İrtica her yerde', ‘Okulun çatısında namaz', ‘Bu kadarı da olmaz, hacılar havaalanındaki mayo resimlerinden rahatsız oldular' başlıklarıyla sözde haberler yapan kartel medyası, Ramazan ile birlikte yeniden kabuk değiştirdi. Kimi gazeteler 10 kupona Yaşar Nuri'den onaylı din kitapları verirken, kimisi ise 11 ay boyunca yayınladıkları uygunsuz yarışmaları unutup, Ramazan boyunca yayınlayacağı dinî dizi ve Ramazan programlarının tanıtımlarına başladı.
ÖNCE ‘İRTİCA HORTLADI' HABERLERİ, SONRA ASR-I SAADET SETLERİ
Her yıl olduğu gibi Ramazan fırsatçılığına soyunan Vatan, Hürriyet, Akşam ve Milliyet gibi gazeteler ise mübarek ayın rantını yemek için el birliği ile harekete geçti.
İşte Ramazan'ın gelişi ile Müslüman olan o ikiyüzlüler:
Vatan:Kısa bir süre önce ‘işte o kolej' başlıklı haberi ile başörtülü öğrenci kabul eden eğitim kurumlarını hedef gösteren Vatan, 7'den 70'e herkes için en güzel Ramazan hediyesi ‘Son Peygamber' kitabını 7 kupona veriyor.
Akşam: ‘Lise damında namaz' başlıklı haberi yayınlayarak ibadet ihtiyacını gideren lise öğrencilerini yayınlayan Akşam gazetesi ise ‘İslam belgeseli' isimli CD seti ve ‘Ramazan'da sağlıklı beslen' kitabı hediye ediyor.
Milliyet: ‘Yolda zorunlu namaz molası' şeklinde yalan haber yaparak şehirlerarası yolcu taşıyan bir şirketin namaz vakti cami önünde yarım saat zorunlu namaz molası verdiğini ve yolcuların buna sert tepki gösterdiğini iddia eden Milliyet gazetesi ise Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu'ndan 39 kupona ‘Asrı Saadet Seti' veriyor.
/ VAKİT
18 Ağustos 2009
İlgili Konu: 11 Ay Dîne-Dindara söven Kartelin Ramazan'da DİN TÜCCARLIĞI! (http://www.akpartiforum.com/11-ay-d-ne-dindara-soven-kartelin-ramazanda-din-tuccarligi-t114215.html)
hipermuhafazakar
08-19-2009, 12:27
Benim arşivimde BİİİİİR SÜRÜÜÜÜ Vakit'te çıkan bomba haberler var. Bu cephaneliği inşaallah bir sponsor bulabilirsem yeniden toplu halde patlatacağız, dua edin :)
FarukARSLAN.
08-22-2009, 12:59
http://www.habervaktim.com/resim/resim83985_1.jpg?r=63244645
28 Şubat'ın mimarlarından olan BÇG Başkanı Emekli Oramiral Güven Erkaya'nın Alkent'teki 2. lüks dairesi de ortaya çıktı. Etiler'de toplam değeri 3.5 milyon doları bulan 2 daire sahibi olan Erkaya'nın, bu daireleri ‘hangi para ile nasıl aldığı' merak ediliyor.
28 Şubat sürecinde irtica yaygaraları yapan ekibin başı olarak bilinen Emekli Oramiral Güven Erkaya'nın Alkent Sitesi'nde 2. bir dairesi daha çıktı.
Sözde irtica tehlikesi söylentilerinin doruğa çıktığı 1998 yılında satın alınan daire, Etiler Alkent Sitesi'nde Mimoza 1 Blok 19 numarada ve dün yayınladığımız diğer dairesi ile aynı blokta.
Her iki daire de eşi Gülden ile kızı Asuman Kıratlı üzerine kayıtlı. 1998'de satın alındığı anlaşılan daireler, Güven Erkaya'nın 1997 yılında emekli olmasından 1 yıl sonra edinilmiş.
Dubleks olduğu tahmin edilen Erkaya ailesinin ikinci dairesinin fiyatına emlakçılar 2 milyon dolar fiyat biçiyor. Tapu kayıtları Beşiktaş'taki 1415 ada 1 parseldeki 16 ve 19 numaraları dairelerin Asuman ve Gülden Erkaya'ya ait olduklarını belgelerken, Asuman Kıratlı ve Gülden Erkaya'nın Beşiktaş Belediyesi'ne 1999 yılından itibaren söz konusu daireler için emlak beyannamesi verdikleri görülüyor.
Erkaya'nın 2 ayrı dairesi olduğu belirlenen Alkent Etiler dün de belirttiğimiz gibi İstanbul'un en prestijli ve korunaklı sitelerinden biri. Boğaz manzaralı Alkent sitesi, Alarko Holding tarafından inşaa edildi. Sitede birçok ünlü isim ikamet ediyor.
BÇG'NİN KURUCUSU,İRTİCA YAYGARACILARININ BAŞI
Bilindiği gibi Güven Erkaya, 28 Şubat döneminde kebapçıları bile fişleyen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Batı Çalışma Grubu isimli illegal yapılanmanın başkanıydı. Refah/Yol hükümeti döneminde irtica yaygarası yapan Güven Erkaya, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'in bu illegal yapılanmayı deşifre etmesi üzerine basın toplantıları düzenleyip televizyonlara canlı bağlantılar yaparak sözde irtica tehlikesini gündeme getirmiş ve Akşener'i hedef göstermişti. 1997 yılındaki tarihi 28 Şubat MGK toplantısında alınan kararların mimarı olarak bilinen Güven Erkaya'nın başında olduğu BÇG'nin fişleme çalışmaları sonrası binlerce öğretmen başörtülü oldukları için memuriyetten men edilmiş ve kamuda çalışan dindar insanlar zor bir dönem yaşamıştı.
Başbakanlıktaki bir toplantıda içki servisi yapılmaması üzerine garsonlardan içki isteyen ve içki eylemi yapan Güven Erkaya'nın irtica yaygaralarının yapıldığı bir dönemde Alkent sitesinden değerleri yaklaşık 3.5 milyon doları bulan bu iki daireyi nasıl aldığı merak konusu oldu. Güven Erkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olduğu yıl kuvvet komutanı olarak aldığı son maaş 315 milyondu. Erkaya, emekliliğinin ardından ise 220 milyon maaş almaya başladı.
ARGUN ERKAYA 2. DAİREYE SESSİZ KALDI
Güven Erkaya'nın oğlu Argun Erkaya, tapu kayıtlarından tespit edilen Alkent Sitesi Mimoza 1 bloktaki 2. daireleri ile ilgili sorularımızı cevapsız bıraktı. Argun Erkaya, sahibi olduğu 1481 Restaurant'a not bırakarak defalarca görüşmek istediğimizi bildirmemize rağmen sorularımızı cevaplamaktan kaçındı.
=============
İLHAMİ ERDİL OLAYININ KOPYASI GİBİ
Bilindiği gibi Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil'in de Etiler'de bulunan Alkent sitesinden iki ayrı daire aldığı belirlenmişti. İlhami Erdil ile Güven Erkaya'nın daireleri satın aldıkları zamanlar aynı: 1999… Askerî Savcılık İlhami Erdil'in bu dairelerinin peşine düşünce İlhami Erdil'in haksız kazançla bu daireleri edindiği belirlenmişti. Daireler mahkeme kararı ile elinden alınmış ve Milli Emlak'a devredilmişti. İlhami Erdil'in biri bahçe katı diğeri dubleks olan dairelerinden bahçe katındaki, geçtiğimiz yıl Eylül ayında düzenlenen açık artırma ile 1 milyon 400 bin dolara Sevil Kozmetik'e satıldı. Dubleks daire ise müşteri bulamadı. Hala Milli Emlak'ın elinde bulunan daire, alıcısını bekliyor.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/83985/irtica_diye_diye_mali_goturmus.html)
22 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-23-2009, 16:02
Vergisiz lüks hayat. YE İÇ KEYFİNE BAK!
http://img14.imageshack.us/img14/9024/resim840951.jpg
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın oğlu Ömer Argun Erkaya, 1868 Restoran Cafeterya ve Gıda İşl.Tic.Ltd.Şti. adlı şirketi için 2006, 2007 ve 2008 yıllarında hiç vergi beyanında bulunmamış.
Yazarımız Abdurrahman Dilipak'ın evini sattıran Güven Erkaya'nın varislerinden oğlu Ömer Argun Erkaya'nın, birçok şirketi olmasına rağmen vergi fakiri olduğu ortaya çıktı. 1868 Restoran Cafeterya ve Gıda İşl. Tic. Ltd. Şti adlı şirketi işleten oğul Erkaya'nın 2006, 2007 ve 2008 yıllarında hiç vergi beyanında bulunmadığı belirlendi.
MALİYE, İNCELEME YAPACAK MI?
Galatasaray'ın Ayazmadere Caddesi üzerindeki Tellioğlu Plaza'da bulunan tesislerinin içinde faaliyet göstermesine rağmen 1868 Restoran Cafeterya'nın hiç matrah beyanında bulunmaması ve kurulduğu Mayıs 2007'den bu yana hiç vergi vermemesi dikkat çekiyor. Bilindiği gibi; 2 yıldan fazla vergi tahakkuk ettirmeyen şirketlere Maliye inceleme başlatıyor. 3 yıldır vergi tahakkuk ettirmeyen Argun Erkaya'nın şirketine İstanbul Defterdarlığı'nın inceleme başlatıp başlatmayacağı merak ediliyor.
SAHİBİ OLDUĞU TURİZM ŞİRKETİ, 4 BİN TL VERGİYLE YILI KAPATMIŞ
Ömer Argun Erkaya'nın 2004 yılında kurulduğu anlaşılan bir başka şirketi olan 1481 Turizm Otelcilik ve Ticaret Anonim Şirketi'nin ödediği vergi ise devede kulak. 2006 yılında 4 bin TL vergi ödeyen şirket, 2005 yılında ise hiç vergi beyanında bulunmamış. Ömer Argun Erkaya'nın Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı Pahsa Tour'un ise, yıllarca Galatasaray Spor Kulübü'nden nemalandığı biliniyor. Uzun yıllar Galatasaray Spor Kulübü'nün İstanbul dışındaki maçlara giderken seyahatlerini organize eden Pahsa Tour'un, kulüp içerisinde büyük huzursuzluğa sebep olduğu belirtiliyor.
İKİ ŞİRKETİNİN AKİBETİ İSE MEÇHUL
Ömer Argun Erkaya'nın yöneticisi ve ortağı olduğu ve İstanbul Ticaret Odası sicil kayıtlarında bulunan iki şirket daha bulunuyor. Ömer Argun Erkaya'nın Başkan Yardımcısı olarak göründüğü Santral Turizm Turistik Hizmetleri Anonim Şirketi'nin, merkezinin nakli nedeniyle 26.03.2004 tarihinde kapandığı anlaşıldı. İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına göre; yine Ömer Argun Erkaya'nın bir dönem yönetim kurulu üyeliği yaptığı Çırağan Tekstil Mobilya Dekorasyon Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi'nin ise kanun gereği üyeliğinin 30 Haziran 2007 tarihinde dondurulduğu belirlendi.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84095/vergisiz_luks_hayat.html)
23 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-23-2009, 16:06
Ankaralıları Allah korumuş
http://img43.imageshack.us/img43/1693/resim840901.jpg
3. Ergenekon iddianamesi ek delil klasörlerinden çıkan belgeler, vatansever olduklarını iddia eden Ergenekon sanıklarının Ankara'da bir alışveriş merkezinde bomba patlatıp sivil vatandaşların canına kıyarak kaos çıkarmaya çalıştığını gösteriyor.
Çarşı bombalamaya giden vatanseverler! Ergenekon sanığı, eski emniyet istihbaratçısı İbrahim Şahin ve ekibinin kaosa neden olacak eylem öncesinde saldırının bütün detaylarını hazırladıkları görülüyor.
Ele geçirilen krokide bombanın koyulacağı kat, bütün detayları ile gösteriliyor. Bombanın konulacağı alanda bir hipermarket, buz pisti ve çeşitli eğlence alanları bulunuyor.
ANKARA'DAKİ OPTİMUM'U UÇURACAKLARMIŞ
İddianamede bütün ayrıntıları ile yer alan planın 83 numaralı ilk belgesinde, Ankara'da bulunan Optimum Alışveriş Merkezi'nin konumu, binanın inşa edildiği malzeme ve aydınlatma durumu bütün detayları ile tespit edilmiş. Saldırı sonrası bölgede bulunan vatandaşların ilk reaksiyonları ile ilgili “Halkın olaylar karşısında tepki vermesi beklenmemektedir. Kendilerini ve ailelerini koruma refleksi gerçekleştirecekleri beklenmektedir” deniliyor.
17 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Güngören'deki patlama ile İzmir-Şirinyer'deki bombalı saldırıya benzer başka planların da yapıldığını gösteren belgeler, Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'den ele geçirildi. Kaos amaçlanan iş merkezi saldırı planının 3. Ergenekon iddianamesi ek delil klasöründe yer alan kroki ve etüt çalışması “Caniliğin bu kadarına da pes” dedirtti.
Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'den ele geçirilen ve kaos amaçlanan iş merkezi saldırı planının 3. Ergenekon iddianamesi ek delil klasöründe yer alan kroki ve etüt çalışması “Caniliğin bu kadarına da pes” dedirtti.
Ergenekon sanıklarının ‘darbe için şartları olgunlaştırmak' şeklinde tanımladıkları ele geçirilen iğrenç planlarda, Ankara'da saldırı planlanan Optimum Alışveriş Merkezi'nin bulunduğu semtteki yerleşik halkın özellikleri, en yakın karakolun konumu, özel güvenlik çalışanlarının durumu, binanın güvenlik düzeyi, kamera devreleri, dış aydınlatması ve bomba sokulacak nokta bütün ayrıntıları ile belirtiliyor.
7 kişiyle yapılması düşünülen eylem belgelerinde alışveriş merkezinin krokisi, birçok yönden çekilmiş fotoğrafı ve uzaklaşma planı da yer aldı.
İşte o planın detayları:
İddianamede bütün ayrıntıları ile yer alan planın 83 numaralı ilk belgesinde, Optimum Alışveriş Merkezi'nin konumu, binanın inşa edildiği malzeme ve aydınlatma durumu bütün detayları ile tespit edilmiş. Saldırı sonrası bölgede bulunan vatandaşların ilk reaksiyonları ile ilgili ‘Halkın olaylar karşısında tepki vermesi beklenmemektedir. Kendilerini ve ailelerini koruma refleksi gerçekleştirecekleri beklenmektedir' denilmekte. Binanın 3 kapısında da X-Ray cihazı bulunduğu belirtilirken kapalı otoparktan giriş yapıldığı takdirde bu sistemlerin devre dışı bırakılacağı ifade ediliyor.
1 NUMARA GİRİŞLERİ KONTROL EDECEK, 6 VE 7 İSE BOMBALARI YERLEŞTİRECEK
Planın ikinci basamağında saldırırda görev alacak timin 1'den 7'ye kadar numaralarla kodlandığı, notlarda 1 numaranın açık ve kapalı otoparkın girişini kontrol edeceği, uygun maske ve malzeme kullanacağı, 2, 3 ve 4 numaralı kişilerin girişlerde bulunan güvenlik görevlilerini kontrol edeceği, 5 numaralı kişinin ise gerektiğinde aracı ile alışveriş merkezine doğru giden yolu trafiğe kapatacağı belirtiliyor. Planda 6 ve 7 numaralar ile kodlanan kişilerin şartlar olgunlaştıktan sonra bombaları yerleştireceği şöyle ifade ediliyor:
6 numara: Kendisine teslim edilecek çantayı buz pateni pistinin güneyinde bulunan yürüyen merdivenlere bırakacaktır. Uygun maske ve mazeretler kullanılacak.
7 numara: Kendisine teslim edilen çantayı 1. katta bulunan elektrik kontrol odasının yanına bırakacaktır. WC'nin de o bölgede olmasından faydalanacaktır.
GÜNGÖREN VE ŞİRİNYER SALDIRILARI
Ergenekoncuların tasarladığı bombalama planı incelendiğinde, Güngören'de 17 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 100'ün üzerinde insanın da yaralanmasına neden olan saldırı ve geçtiğimiz yıl İzmir-Şirinyer'deki bombalı saldırı ile neredeyse bire bir aynı olduğu göze çarpıyor. Her iki eylemin de PKK tarafından yapıldığı iddia edilirken Ergenekon operasyonlarında ele geçirilen belgeler, saldırının ardında Ergenekon Terör Örgütü'nün olduğunu ortaya koydu. Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu iddiası ile gözaltına alınan Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan'ın evinde çıkan belgeler arasında da İzmir Şirinyer'deki saldırının ayrıntılı planlarına ulaşıldı.
PLANDA KİMİN NE YAPACAĞI DETAYLARIYLA ANLATILIYOR
Planın ikinci basamağında saldırırda görev alacak timin 1'den 7'ye kadar numaralarla kodlandığı, notlarda 1 numaranın açık ve kapalı otoparkın girişini kontrol edeceği, uygun maske ve malzeme kullanacağı, 2, 3 ve 4 numaralı kişilerin girişlerde bulunan güvenlik görevlilerini kontrol edeceği, 5 numaralı kişinin ise gerektiğinde aracı ile alışveriş merkezine doğru giden yolu trafiğe kapatacağı belirtiliyor. Planda, 6 ve 7 numaralar ile kodlanan kişilerin şartlar olgunlaştıktan sonra bombaları yerleştireceği şöyle ifade ediliyor:
6 numara: Kendisine teslim edilecek çantayı buz pateni pistinin güneyinde bulunan yürüyen merdivenlere bırakacaktır. Uygun maske ve mazeretler kullanılacak.
7 numara: Kendisine teslim edilen çantayı 1. katta bulunan elektrik kontrol odasının yanına bırakacaktır. WC'nin de o bölgede olmasından faydalanacaktır.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84090/ankaralilari_allah_korumus.html)
23 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-23-2009, 18:15
Baykal Yahudi bursuyla okumuş!
http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/69679.jpg
Vakit, Başbakan Erdoğan’ın ABD´de okuyan çocuklarını her fırsatta tartışma konusu yapan ve burslu okumalarına laf eden CHP lideri Deniz Baykal´ın, şu ana kadar hiç bilinmeyen bir yönü ortaya çıkardı.
AK Parti Hükümeti’ne karşı en ulusalcı muhalefeti yapan ve özellikle dindar bir cumhurbaşkanına karşı çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, dünyanın en zengin Yahudi ailesi Rockefeller’in bursuyla Amerika’da okuduğu ortaya çıktı.
Baykal, 1963'te Türkiye’deki doktora çalışmalarını tamamladıktan sonra iki yıl Rockfeller Foundation bursu ile ABD'de kaldı ve Columbia ile Berkeley üniversitelerinde çalışmalarını sürdürdü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’da okuyan çocuklarını gündeme getiren Baykal’ın, Yahudilerin bursuyla Amerika’da okuduğu günleri unutturmak istemesi dikkat çekiyor. Baykal’ın bursuyla okuduğu Rockfeller Vakfı’nın patronu David Rockefeller, dünyayı yönettiği söylenen Council On Foreign Relations, Bilderberg Group ve Trilateral Commission adlı gizli örgütlerin imparatoru olarak biliniyor.
David Rockefeller’e bağlı bu örgütlerin üyeleri üç ayrı gruba ayrılıyor. Bunlar; “Kuzey Amerika seçkinleri”, “Avrupa Seçkinleri” ve “Japon seçkinleri”. Bu oluşumun içersinde Türkiye seçkinleri Bilderberg Grubu’na üye yapılmışlar. Rockfeller Vakfı, yabancılara burs veren kurumların başında geliyor. Vakfın harcadığı paranın üçte birinin CIA tarafından sağlandığı ifade ediliyor.
Bu vakıf, geri kalmış, müttefik, peyk ya da üstü kapalı sömürge ülkelerdeki gençleri elden geçirip değerlendirmek, Amerikan sevgisini, bağlılığını aşılamak amacıyla kuruldu. Vakıf, önem verdiği ülkelerde, kendisine bağlı geleceğin liderlerini kurstan geçirip yetiştirmek üzere bugüne kadar sayısız gence Amerika’da eğitim imkanı sağladı.
/ Vakit
15 Temmuz 2007
FarukARSLAN.
08-24-2009, 12:06
'Ana Muhalefet Holding'
http://img269.imageshack.us/img269/3903/resim842141.jpg
Siyasetini gerilim politikası üzerine oturtan ve bu haliyle her seçimde düşüş yaşayan CHP, yüzde 28'ine ortak olduğu İş Bankası ile faizcilikten büyük paralar kazanıyor. İş Bankası'nın 2009 İkinci Çeyrek Raporu'nda yer alan bilgilere göre CHP faiz işlemlerinden büyük paralar kazandı.
İŞ BANKASI'NDAKİ PAYI 3,1 MİLYARI BULDU
Rapora göre, İş Bankası Ocak 2009'dan bu yana aktif büyüklüğünü Aralık 2008'e kıyasla yüzde 6,7 oranında arttırırken, özkaynaklarını ise yüzde 18,2'lik bir artışla 11 milyar 170 milyon liraya yükseltti. Böylece CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'nin sadece İş Bankası'ndaki varlığı 3 milyar 177 milyon liraya ulaştı. Banka bu iştiraklerden 322 milyon lira temettü geliri elde ederken, CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) de 90 milyon 160 bin liralık temettü gelirinin sahibi oldu.
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'NİN FAİZ GELİRİ 1,4 MİLYAR LİRA
Faiz gelirinde 2008 yılının aynı dönemine göre önemli bir artış sergileyen İş Bankası, 2009 Ocak-Haziran döneminde 5 milyar 274 milyon 73 bin liralık faiz geliri sağlarken, CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'nin faiz gelirinden payına düşen gelir ise 1 milyar 476 milyon 740 bin lira oldu.
ANA MUHALEFET'İN KÂRI YÜZDE 18,8 ARTTI
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'nin karlılığı da 2008 yılının aynı dönemine göre yüzde 18,8'lik bir artış gösterdi. Böylece İş Bankası'nın net dönem karı 1 milyar 370 milyon liraya ulaşırken, CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) de bu kardan 383 milyon 600 bin lira pay aldı.
134 MİLYON DOLAR BORÇLANDI
İş Bankası'nın 2009 İkinci Çeyrek Raporu'nda kurumun “en çok tercih edilen özel banka olma” özelliğinin devam ettiği vurgulanırken, aldığı sendikasyon kredileri hakkında da bilgi verildi. Raporda, “İş Bankası'nın mevduat büyüklüğü yüzde 4,6 oranında artarak 66.479 milyon TL'ye yükselmiştir. Bankanın Türk Parası tasarruf mevduatındaki artış oranı ise yüzde 5,6 oranında gerçekleşmiştir. Mevduat dışındaki kaynaklardan da istifade eden banka, ticaretin finansmanı amacıyla Mayıs ayında 255 milyon USD ve 225 milyon EURO tutarında olmak üzere iki ayrı dilim halinde 1 yıl vadeli ve 1 yıl vade uzatma opsiyonlu sendikasyon kredisini ise en uygun maliyetle temin etmiştir” denildi. Böylece CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4) İş Bankası'ndaki ortaklığından dolayı uluslararası piyasalara 134 milyon dolar borçlanmış oldu.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84214/ana_muhalefet_holding.html)
24 Ağustos 2009
manifesto
08-24-2009, 12:30
Süper
Beyler Vakit bu şakası olmaz
Bir daktioları dahi olsa onlara yeter
hipermuhafazakar
08-24-2009, 15:16
Baykal Yahudi bursuyla okumuş!
http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/69679.jpgVakit, Başbakan Erdoğan’ın ABD´de okuyan çocuklarını her fırsatta tartışma konusu yapan ve burslu okumalarına laf eden CHP lideri Deniz Baykal´ın, şu ana kadar hiç bilinmeyen bir yönü ortaya çıkardı.
AK Parti Hükümeti’ne karşı en ulusalcı muhalefeti yapan ve özellikle dindar bir cumhurbaşkanına karşı çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, dünyanın en zengin Yahudi ailesi Rockefeller’in bursuyla Amerika’da okuduğu ortaya çıktı.
Baykal, 1963'te Türkiye’deki doktora çalışmalarını tamamladıktan sonra iki yıl Rockfeller Foundation bursu ile ABD'de kaldı ve Columbia ile Berkeley üniversitelerinde çalışmalarını sürdürdü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’da okuyan çocuklarını gündeme getiren Baykal’ın, Yahudilerin bursuyla Amerika’da okuduğu günleri unutturmak istemesi dikkat çekiyor. Baykal’ın bursuyla okuduğu Rockfeller Vakfı’nın patronu David Rockefeller, dünyayı yönettiği söylenen Council On Foreign Relations, Bilderberg Group ve Trilateral Commission adlı gizli örgütlerin imparatoru olarak biliniyor.
David Rockefeller’e bağlı bu örgütlerin üyeleri üç ayrı gruba ayrılıyor. Bunlar; “Kuzey Amerika seçkinleri”, “Avrupa Seçkinleri” ve “Japon seçkinleri”. Bu oluşumun içersinde Türkiye seçkinleri Bilderberg Grubu’na üye yapılmışlar. Rockfeller Vakfı, yabancılara burs veren kurumların başında geliyor. Vakfın harcadığı paranın üçte birinin CIA tarafından sağlandığı ifade ediliyor.
Bu vakıf, geri kalmış, müttefik, peyk ya da üstü kapalı sömürge ülkelerdeki gençleri elden geçirip değerlendirmek, Amerikan sevgisini, bağlılığını aşılamak amacıyla kuruldu. Vakıf, önem verdiği ülkelerde, kendisine bağlı geleceğin liderlerini kurstan geçirip yetiştirmek üzere bugüne kadar sayısız gence Amerika’da eğitim imkanı sağladı.
/ Vakit
15 Temmuz 2007
Aynı şekilde Doğu Perinçek'te onların bursuyla okumuş. Onu niye koymuyorsun, bu nasıl Vakit okumak böyle, Vakit'in senin gibiler yüzünden değerini bilemiyorlar :)
FarukARSLAN.
08-25-2009, 07:11
CHP İŞ'ini bilir
http://img9.imageshack.us/img9/8354/resim843241.jpg
İş Bankası ortaklığı ile dünyada hiçbir örneği olmayan siyasi bir parti konumundaki CHP, bankanın iştiraklerinden dolayı da tuhaf bir mali yapıya sahip bulunuyor.
Bu çerçevede CHP, İş Bankası'ndaki yüzde 28'lik ortaklık payı üzerinden GSM operatörü Avea, Bayındır Hastaneleri, Fora Zeytin, Türkiye Şişe Cam ve Nemrut Limancılık gibi pek çok şirkette İş Bankası ortaklığının içindeki yüzde 28'lik payı oranında söz sahibi bulunuyor.
SELE ZEYTİNİ ÜRETİYOR
CHP'nin iştiraklerinden birisi olan Balıkesir'deki Fora Gıda, tüm zeytin ürünlerini üretebilen tek marka olmasıyla piyasada tanınıyor. Fora'nın ürünleri arasında; zeytinyağı, siyah zeytin, yeşil zeytin, dilimli, dolgulu, çizik, marineli, ezme, çekirdeksiz zeytin bulunuyor.
CHP'NİN 12 MİLYON “ABONESİ” VAR
Cep telefonu operatörü Avea'nın ödenmiş sermayesinde yüzde 14'lük ortaklığı bulunan İş Bankası, pazarın yüzde 17'sine sahip bulunan operatörle 12 milyon cep telefonu abonesini kontrolünde tutuyor. CHP de, İş Bankası'nın yüzde 14'lük hisse bloğunun yüzde 28'ini elinde bulundururken GSM piyasasında önemli bir aktör olarak varlığını sürdürüyor.
İRAN'IN CAMLARI ANA MUHALEFET'TEN SORULUR
CHP'nin en büyük iştiraklerinden birisi olan Türkiye Şişe Cam Sanayi ise onlarca ülkeye yaptığı cam ve cam ürünleri ihracatı ile dikkat çekiyor. Bulgaristan, Çin, Güney Kore, İtalya, Rusya, İspanya, Arnavutluk ve Gürcistan, ihracat yapılan ülkelerden başlıcalarını oluşturuyor. İç politikada sık sık “Türkiye İran olmayacak” söylemini dillendiren CHP, Şişe Cam üzerinden bu ülkeye ihracat yaparken, İran'ın cam pazarının yüzde 30'unu elinde bulunduruyor. CHP'nin İslam ülkeleri ile ilişkileri ayrıca Arap-Türk Bankası ortaklığıyla da devam ediyor.
İŞ'TE CHP'NİN İŞTİRAKLERİ
İş Bankası ve CHP'nin işbirliğinde oluşturulan iştirakler şu firmalardan oluşuyor: İşbank GmbH, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Anadolu Sigorta, Anadolu Hayat, Milli Reasürans, İş Dublin, İş Finansal Kiralama, İş Gayrimenkul, İş Yatırım, Türkiye Şişe Cam, Camiş, Çayırova Cam, Avea, İş Net, Antgıda, Bayındır Hastaneleri, Kültür Yayınları, Nemrut Liman, Trakya Yatırım.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84324/chp_isini_bilir.html)
25 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-25-2009, 07:33
MEHMET ALİ BİRAND ve MİT - U. Mumcu Suikasti ve MOSSAD
http://images.cafesiyaset.com/photos/207787355.jpg
Veli Küçük'ün evinde 'çok gizli' kaşeli bir belge çıktı. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı belgede çok önemli bilgiler yer alıyor? Bilgiye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand
Veli Küçük'ün evinde 'çok gizli' kaşeli bir belge çıktı. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı belgede çok önemli bilgiler yer alıyor? Bilgiye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand MİT'e ajanlık yapmış.
Peki, Birand bu iddia için ne dedi?
Ergenekon terör örgütüne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük'ün evinde çıkan "çok gizli" kaşeli eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı bir belgeye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand MİT'e haber kaynaklığı yapmış. Yine aynı belgede Uğur Mumcu'nun MOSSAD tarafından öldürüldüğü dile getiriliyor.
Başörtülü öğrencilere tavrı ile tepki çeken Kanal D Anahaber sunucusu Mehmet Ali Birand’ın Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) çalıştığı Ergenekon operasyonu çerçevesinde ele geçirilen bir belge ile resmen tescillendi.
Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük’ün evinden çıkan bir belgede Mehmet Ali Birand’ın MİT’e çalıştığı açıkça yazıyor. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı Gazeteci Uğur Mumcu’nun öldürülmesi konulu belgede Birand’dan “değerli haber kaynağımız” diye bahsediliyor.
BELGEDE NE YAZIYOR?
2 Şubat 1993 tarihli ve MİT tarafından Başbakanlık'a hitaben yazılmış MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı 'çok gizli ibareli' Uğur Mumcu cinayeti konulu belgenin içeriği şöyle: ABD’nin, güvenliğini ve hayat çıkarlarını yakından ilgilendiren Türkiye’nin, gerekli yerlerinde kuvvet bulundurmak ve bu maksatla Orta Doğu’yu kontrol altına alıp, Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla;
ABD Haberalma Servisi “CIA” denetiminde, İsrail Kabine görevlisi Haim Bar-Lev kontrolünde, İsrail “GANDA” birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel TİM “Hayf” Deniz Üssü’nden botla Türkiye’ye giriş yapmışlardır.
Mezkur timin ülkemizdeki görevleri, Teşkilatımızın değerli haber kaynaklarından Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand’ı öldürmektir.
Gazeteci Uğur Mumcu’yu öldüren tim elemanları, ikinci görevleri olan Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmamışlardır. TİM elemanlarının yaptığımız istihbarat neticesinde İsrail Hükümeti’nin Ankara Temsilciliği’nde kaldıkları tesbit edilmiştir.”
BİRAND’A TORPİL GEÇMİŞLER
Belgenin, Uğur Mumcu’nun İsrail’den gönderilen 6 kişilik bir ekip tarafından “Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla” öldürüldüğü, bu ekibin İsrail Büyükelçiliği’nde gizlendiği ile ilgili bölümü bir gazetede yayınlanmış, fakat Mehmet Ali Birand ile Uğur Mumcu’nun MİT’e çalıştığıyla ilgili satırlar haberde yer almamıştı. Söz konusu gazete, belgenin Birand ile ilgili bölümünü makaslamıştı.
MİT’ÇİLER DE BU ÜLKENİN ONURLU İNSANLARIDIR
Vakit’in ulaştığı Mehmet Ali Birand, söz konusu belgeden ve içeriğinden haberdar olmadığını iddia ederek şunları söyledi: “Hiçbir zaman MİT'e çalışmadım. Eğer çalışmış olsaydım da bunu saklamazdım. Zira MİT'e çalışanlar da bu ülkenin onurlu insanlarıdır. Belgedeki iddianın ne olduğunu da bilmiyorum. Bunu bana soracağınıza neden Sönmez Köksal'a sormuyorsunuz?”
/ Vakit
11 Nisan 2008
FarukARSLAN.
08-25-2009, 15:28
Kılıçdaroğlu bu dosyayı da açıklayacak mı!
http://img35.imageshack.us/img35/8730/resim843621.jpg
CHP'li Mersin Belediyesi'nin müdürleri rüşvet suçlaması ile Ağır Ceza'da yargılanacak: CHP'li Mersin Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü (MESKİ), ortaya çıkarılan rüşvet belgesiyle çalkalanıyor.
MESKİ Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen ve Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Canlı hakkında Mersin 1. Ağır Ceza'da rüşvet aldıkları gerekçesiyle dava açıldı. Rüşvet aldığı tespit edilen iki şahsın 10 yıla kadar hapsi istenirken, görevlerine hala devam eden bu kişiler hakkında ‘Bu iddialar gerçekse MESKİ'de görev yapan bu iki yönetici hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı gerekli cezai işlemi başlatırım' diyen CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Belediye Başkanı Macit Özcan'ın ne yapacağı merak ediliyor.
CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Mersin Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri (MESKİ) Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen ve Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Ülgen, ‘rüşvet aldıkları' için şikayet edilmeleri üzerine Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde haklarında irtikaptan dava açıldı. MESKİ'nin okuma işini yapan Lazer Ltd. Şti.'nin eski ortağı Asım İlba'nın 2008 senesinde Mersin Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı şikayet üzerinde başlatılan soruşturma sonunda, Ülgen ve Canlı'ya ‘İcbar Suretiyle İrtikap', yani rüşvet suçundan 10 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı. Dava, 20 Ekim'de Mersin 1. Ağır Ceza'da görülecek.
10 YIL HAPSİ İSTENEN MESKİ YETKİLİLERİ HÂLÂ GÖREVDE!
Mersin'in CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, daha önce olayın gazetelere yansıması üzerine yaptığı açıklamada, ‘Önceden haberim olsaydı gereğini yapardım. Kimsenin gözünün yaşına bakmam' demişti. CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Özcan'ın Ağır Ceza'da yargılanacak iki görevlisi hakkında herhangi bir işlemde bulunmaması, ‘Belediye Başkanı Macit Özcan'ın da kirli ilişkilerde parmağı mı var?' sorularını akıllara getirdi. Özcan'ın, haklarında Ağır Ceza'da dava açılan ve 10 yıla kadar hapsi istenen, belediyede görevlerine aynen devam eden Ülgen ve Canlı hakkında herhangi bir işlem yapıp yapmayacağı merak ediliyor.
OLAY NASIL GELİŞTİ?
Bilgisayar şirketi sahibi işadamı, MESKİ'de rüşvet vermekten bıktı, soluğu savcılıkta aldı.
Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nde (MESKİ) sayaç okuma ve dağıtımı işlerini yapan Lazer Bilgisayar Ltd. Şti.'nin büyük hissedarı Asım İlba, şirketinin bağlı olduğu Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Canlı ve Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen'e yıllardır miktarını hatırlayamayacağı kadar rüşvet verdiğini öne sürerek suç duyurusunda bulunmuştu. Yürütülen soruşturma çerçevesinde MESKİ'deki 2 görevliye 8 bin YTL'lik çek kesen Asım İlba, rüşveti belgeledi. İlba, Mersin Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyurusunda da, ‘Rüşvet vermekten bıktım ve iflasın eşiğine geldim, şirketi devrettim' demişti.
“Bu iddialar gerçekse, MESKİ'de görev yapan bu iki yönetici hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı gerekli cezai işlemi başlatırım” diyen CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li Mersin Belediye Başkanı Macit Özcan'ın sözünde durup durmayacağı merak edilirken, CHP (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'li dosya taciri eski müfettiş Kılıçdaroğlu'nun tavrı da merak ediliyor.
İlgili Konu: Kılıçdaroğlu bu dosyayı açıklayacak mı ?! (http://www.akpartiforum.com/showthread.php?t=114752)
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84362/kilicdaroglu_bu_dosyayi_da_aciklayacak_mi.html)
25 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-25-2009, 15:42
Axel'in İsrailciliği Almanya'yı da vurmuş!
http://img35.imageshack.us/img35/924/resim843731.jpg
Türkiye'nin en büyük medya şirketi Doğan Yayın Holding'in Alman ortağı Axel Springer A.G'nin kurucusu Axel Caesar Springer'in İsrail ile olan bağlarının 1960'lı yıllarda Almanya'da büyük tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. Habervaktim, daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan, "1967'deki Arap-İsrail savaşı sırasında işgal altındaki topraklara gelen Axel Springer'in, İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion'un çiftlik evinde buluştuğu"nun belgesini yayınlıyor.
1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı sırasında İsrail'i destekleyen ve Almanya'daki Neo-Nazilere hitap eden bir yayıncılık anlayışı sürdüren Axel Springer, o dönemde Almanya'nın en önemli dergileri Stern ve Der Spiegel tarafından eleştirilirken, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan ünlü Alman yazar Günter Grass tarafından da ‘faşist' olarak nitelendirildiği ortaya çıktı.
Türkiye'nin en büyük medya şirketi Doğan Yayın Holding'in Alman ortağı Axel Springer A.G'nin kurucusu Axel Caesar Springer'in İsrail ile olan bağlarının 1960'lı yıllarda Almanya'da büyük tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı sırasında İsrail'i destekleyen ve Almanya'daki Neo-Nazilere hitap eden bir yayıncılık anlayışı sürdüren Axel Springer, o dönemde Almanya'nın en önemli dergileri Stern ve Der Spiegel tarafından eleştirilirken, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan ünlü Alman yazar Günter Grass tarafından da ‘faşist' olarak nitelendirildiği ortaya çıktı.
GAZETECİ HANS HABE'İN SPRINGER'İ ÖVEN MEKTUBU
Macaristan Musevilerinden olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika'ya sığındıktan sonra Amerikan ordusunda propaganda şefliği yapan Gazeteci Hans Habe'in, Springer'i övdüğü ve Springer'in sahip olduğu Die Welt gazetesinde yayınlanan açık mektubunda ilginç bilgiler yer alıyor. 1968 yılında Amerika'da Almanya üzerine yazacağı kitabı öncesinde Springer'e o dönemde verdiği medya savaşında destek verir mahiyette yazdığı mektubunda Habe, Springer'e “Solcuların saldırısı karşısında ben de sizin tarafınızda yer alıyorum” diyor.
BILD'İN KIŞKIRTMASIYLA ÖĞRENCİ LİDERİ BAŞINDAN VURULMUŞTU
Habe'in mektubundan anlaşıldığına göre o dönemde gazete editörlerini sık sık değiştiren Springer bu yüzden Almanya'da sıkça eleştiriliyor. Habe de bunun üzerine, “Sizi bu konuda eleştirenler sizin okuma yazması olmayan, parasını basına yatırmış biri olarak kalmanızı istiyor” sözleriyle Springer'e destek veriyor. 1960'larda Almanya'daki öğrenci hareketlerinin lideri Rudi Dutschke'nin (beyindeki hasar nedeniyle 10 yıl sonra öldü) 1968'de Springer'in sahip olduğu Bild gazetesinin kışkırtmalarıyla başından vurulmasından sonra Springer'in gazetelerine karşı kampanya başlatanlar için “terör grubu” ifadesini kullanan Habe'in mektubundan Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Günter Grass'ın Springer için “faşist” kelimesi kullandığı da anlaşılıyor.
GÜNTER GRASS'A ELEŞTİRİ…
Springer'i destekleyen ve Grass'ı yeren mektubunda Habe, Grass için şöyle diyor: “Günter Grass, sizin faşizminizden bahsederek, Almanların muhafazakarlık ve faşizm ayrımını bilmediğini ima etmeye çalışıyor. Grass, sizin gazetelerinizi okuyanlar arasında Neo-Naziler olabileceğini unutuyor, ama onun kitaplarını satın alanların çoğu ya okumuyor ya da görüşlerini paylaşmıyordur.”
ALMAN TELEVİZYONU ÇALIŞANLARINI İHBAR ETTİ
Habe'in Springer'e hitaben yazmış olduğu mektuptan anlaşıldığına göre, Alman televizyonunun bazı çalışanlarının İsrail karşıtı olduğu gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmasına Springer'in sahip olduğu gazetelerin sebep olduğu anlaşılıyor. Mektupta, o dönemde Demokratik Almanya'nın başında bulunan Walter Ulbrict'in İsrail'e karşı olan tutumuyla ilgili olarak Musevi asıllı yazar Arnold Zweig'in yazmış olduğu yazının Springer'in gazetelerinde yayınlandığı ve bu mektuplardan yola çıkılarak Alman televizyonunda çalışanlara karşı soruşturma açıldığı görülüyor. Habe, bu soruşturmanın sebep olduğu krizle ilgili olarak da, Springer'i aklamaya çalışıyor ve “Hiçbir gazete kusursuz değildir” ifadelerini kullanıyor.
DAVID BEN GURION'UN ÇİFTLİK EVİNDE GÖRÜŞTÜ
Habe'in mektubuyla ortaya çıkan en önemli bilgi ise, 1967'de Axel Springer'in İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion ile olan görüşmesi olarak göze çarpıyor. Ben Gurion'un çiftlik evinde ağırlanan Springer, o dönemde İsrail'e yaptığı iki ziyarette de en üst düzeyde karşılanıyor. Kudüs'te kendi ismiyle açılan bir kütüphaneye bağışta bulunan Springer, Arap-İsrail savaşı sırasında da İsrailli gazetecilere eğitim desteği sağlayarak, savaşı dünyaya nasıl yansıtacaklarına dair kurslar veriyor. Sol eğilimli Alman Stern dergisinin Axel Ceasar Springer'i İsrail ile olan bu ilişkilerini gündeme getirerek eleştirmesi karşısında Habe de mektubunda Stern dergisini eleştiriyor. Habe, ‘İsrail'de iki kez üst düzeyde ağırlandı ve İsrailli gazetecilere gazetecilik yardımı sağladı' diye yazan Stern için, “Sanki Stern, Avrupa kıtasının en büyük asın evi sahibinin gittiği her yerde, hatta Nasır (dönemin Mısır Devlet Başkanı) tarafından bile en üst düzeyde karşılanacağını bilmiyor” ifadelerini kullanıyor.
DHY'YE GETİRİLEN ELEŞTİRİNİN KAYNAĞI
Adı en son Doğan Yayın Holding'e kesilen vergi cezasıyla gündeme gelen Axel Springer Verlag AG'nin sahibi Axel Ceasar Springer'in, 1985 yılında ölmeden önce tüm hisselerini İsrail devletine bağışladığı iddia ediliyor. Yayın ilkeleri arasında “İsrail'in menfaatlerini korumak” maddesi koyduran Axel Springer, DHY'nin de yüzde 25'ine sahip. DHY ve Axel Springer arasındaki bu ortaklık, İsrail'in Doğan Yayın Holding'in yüzde 25'ine sahip olduğu eleştirilerini de beraberinde getiriyor. Doğan Yayın Holding, hisselerinin % 25'ini 22 Aralık 2006'da Axel Springer'e satarken, satışı 2007 yılında gerçekleşmiş gibi gösterdiği gerekçesiyle yaklaşık 1 milyar TL'lik vergi cezası almıştı.
AXEL SPRİNGER VERLAG AG'NİN YILLIK CİROSU
Doğan Yayın Holding'in ortağı Axel Springer Verlag AG'nin yıldızı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra parladı. 1946 yılında kurulan Axel Springer Yayınevi, Almanya ve dış ülkelerde 150 gazete ve dergiyi 27 ülkede çıkartıyor ve 11 binin üzerinde çalışanı bulunuyor. Springer yayınlarının sadece Almanya'da günde 35 milyona yakın okuru bulunuyor. Almanya'nın içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen Springer Verlag, 2004 yılında operativ net kazancını 335 milyon 800 bin Euro'ya çıkarmasını başarabildi. 2003 yılında ise bu kar 215 milyon 400 bin oldu. 1985 yılından bu yana borsalarda hisse senetleri satılıp-alınan şirketin yıllık geliri 2 milyar Euro'yu aşıyor.
AXEL SPRİNGER'İN GAZETE VE TELEVİZYONLARI
Almanya'da 35 milyon okuru olan gazete ve dergilere sahip Axel Springer'in çıkardığı bazı büyük gazeteler şöyle: Bild (günlük), Bild am Sonntag (haftalık), Die Welt (günlük), Welt am Sonntag (haftalık), Hamburger Abendblatt ve Berliner Morgenpost. Alman medyasını elinde tutan, aralarında 5 milyon tirajı bulunan Bild dahil olmak üzere 150 gazete ve dergiye sahip Axel Springer AG Yayınevi, Amerikalı medya devi Haim Saban'ın sahip olduğu ProSieben, Sat 1Televizyon grubunu satın aldı. Bertelsman Medya Grubunu, basın-yayın, televizyon, matbaacılık ve dünya çapında yayınevleri ağını elinde bulunduruyor.
İşte o fotoğraf-
1967.
AXEL SPRINGER, ISGALCI ISRAIL'IN KURUCUSU VE ILK BASBAKANI DAVİD BEN GURION'UN CIFTLIK EVINDE:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9062691628.jpg
İlgili konu: Hangisi doğru ? (http://www.akpartiforum.com/showpost.php?p=654097&postcount=23)
/ Habervaktim (http://www.habervaktim.com/haber/84373/axelin_israilciligi_almanyayi_da_vurmus.html)
25 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-26-2009, 13:16
Hep o kafa!
http://img191.imageshack.us/img191/1778/resim844541f.jpg
İNÖNÜ 1935- “Erzincan'daki Kürt aşiretleri Batı'ya sürelim... Muş ve Elazığ Ovaları'na Türkleri yerleştirelim... Türk köylerinde okul yokken, Kürt köylerine mektep mi açılır?” BAYKAL 2009- “Biz bu süreçte yokuz... Bu sürecin sonunda Irak'ta, Yugoslavya'da ne çıktıysa, Türkiye'de de o çıkar... Etnik kimlikler niye sık sık vurgulanıyor, amaç ne?”
Zaman değişse de CHP'nin zihniyeti hiç değişmiyor. Bugün, “Demokratik açılım sürecinde yokuz” diyerek etnik kimliklerin anılmasından bile rahatsız olan CHP, 1935'li yıllarda da kafaca farklı değilmiş. Türkiye'nin ilk “Şark raporları” olarak bilinen, birisi dönemin Başbakanı İnönü, diğeri İktisat Bakanı Bayar tarafından hazırlanan raporlarda, Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak bariz biçimde iki farklı görüşün kendini gösterdiği ortaya çıktı.
İNÖNÜ'NÜN ŞARK RAPORU: SÜRELİM, OKUTMAYALIM
Atatürk'ün talimatıyla 1935 yılında Başvekil İsmet İnönü bir heyetle Doğu ve Güneydoğu'ya giderek, bölgenin sorunlarına ilişkin “çözüm önerileri” paketi de içeren bir rapor hazırladı. İnönü, Atatürk'e sunduğu raporunda özetle şunları önerdi: “Siirt'i Doğu'ya nakledelim, Erzincan'daki Kürt aşiretleri Batı'ya sürelim. Erzincan Kürt merkezi olursa, Kürdistan'ın kurulmasından korkarım. Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş Ovası'nda tedricen ve Elazığ Ovası'nda kuvvetli Türk kitleleri vücuda getirmek zorundayız. Ağrı'da Kürtlerin medenileşip, sükûnet bulmaları bile kardır. Daha Türk köylerinde bile mektep yokken, Kürt köylerine mektepten bahis açılamaz. Bunları halkın diline düşürmeyelim. Diyarbakır'da asker perişan durumda, Cumhuriyet'in prestiji ordumuzu pejmürdelikten kurtaralım.”
BAYAR: ADALETSİZ VE ZORBA UYGULAMALAR YANLIŞ
Dönemin İktisat Bakanı ve İnönü'nün ezeli rakibi Celal Bayar da bir başka heyetle 1936'da Doğu ve Güneydoğu illerini gezerek, bir başka “şark raporu” hazırladı. Atatürk'e Aralık 1936'da sunduğu raporunda Bayar, İnönü yöntemlerinin tam aksini savunarak, “Zorunlu iskan, sürgün siyaseti çok yanlış, ağalar halkı soyup hükümet mensuplarıyla paylaşıyor. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Vaktiyle yapılmış olan arazi tevziatının bir kısmında yolsuzluklar var. Hükümetle anlaşmalı adaletsizlik yapılmış. Zaten dışarının Kürtlere tesir arzusu var, bir de biz içeriden adaletsizlik yaparak bu insanları devletten koparmayalım” diyor.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84454/hep_o_kafa.html)
26 Ağustos 2009
AK-AskeR
08-26-2009, 13:21
Baykal'ın konuşmasını dinledim, yau adam da ne hayal gücü var kardeşim, açılımı aldı ele taaa ülkede iç savaş çıkmasına kadar akıl almaz bir kurgu döktü ortaya ancak bilim kurgu filmi olur Baykal'ın açıklamasından, kafamı...(!) Var mı ?
FarukARSLAN.
08-28-2009, 12:17
Paşa'ya bak Paşa'ya
http://img268.imageshack.us/img268/9485/resim847011.jpg
28 Şubat döneminin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan ve Tuğgeneral Volkan Kaplama'nın alevi komutanların katıldığı gizli toplantıda yaptıkları konuşmalar, orduda nasıl bir mezhepçi kamplaşmaya gidildiğini gözler önüne seriyor.
Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan üçüncü iddianamenin delil klasörleri, 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan generallerin zihniyetini gözler önüne seriyor. İddianamede; 1997 yılında Mayıs ayının başında gerçekleştirilen ve 28 Şubat sürecinin en önemli aktörlerinden biri olarak gösterilen dönemin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama ve bazı albay rütbesinde olan Alevi komutanların katıldığı gizli toplantıda yapılan konuşmaların tutanakları yer alıyor.
İŞTE O GİZLİ TOPLANTININ TUTANAKLARI
Üçüncü Ergenekon iddianamesinin 77. klasörünün 108- 112. sayfalarında, gizli toplantının notları şöyle yer alıyor: “Mayıs ayı (Mayıs 1997) başlarında gerçekleştirilen ve birçok üst düzey Genelkurmay Harekat Daire Başkanı Çetin Doğan, K.K. Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Volkan Kaplama ve bazı Albay rütbesinde Alevi) komutanların da katıldığı bir gizli toplantı notlarını dikkatlerinize arz ediyorum: Konuşma daha çok Gn.Kur.Hrk.Bşk. Korg. Çetin Doğan ile K.K.K.lığı Eğt. ve Ok.D. Bşk. Tuğg. Volkan Kaplama arasında geçiyor. Toplantıya katılan diğerleri ise dinlemek ve not almakla meşgul.
(...)
KORGENERAL ÇETİN DOĞAN: (...) Altı ayda bir büyük gürültülerle ordudan adam atarsanız, yarın darbe yapma gerekçeniz kalabilir mi? Ali Yalçın Paşa bu işi çok iyi götürdü. Ama, iki yıldır üzerine gidiliyor. Nerede yanlış yaptı bilmiyorum. Acaba, yeğeni Aleviliğini ortaya koyucu yanlışlıklar yaptı da mı ondan hareketle paşamız yıpratıldı bilmiyorum. Ali Paşa geleceğin komutanı olabilirdi. Belki de yine olabilir ama, bizim için şu anda fazla yaklaşılacak biri değil. Biz de lekeleniriz.
Herkes ne pahasına olursa olsun kendisini gizleyecek. Eğer, birlikte bilinen biri varsa onu vitrin yapın. Ama o da bizimkilerle gezmesin. Her yerde ‘irtica var' kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan, namaz kılan değil, yarın irticaya kaçması muhtemel herkesi yazın, şikayet edin. Onların adına dinci dergiler, gazeteler gönderin. Akrabalarının adını öğrenin, onların isimleriyle başlarını belaya sokan mektuplar gönderin. Hatta kart gönderirseniz okunması daha kolay olur.
TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Komutanım, bunları bu sene okullarda kısmen yaptık. Ama artık bu sözlerinizden sonra bunları emir kabul ederiz.
KORGENERAL ÇETİN DOĞAN: Bu konularda sınır beklenmez. Dedelik sırası değil. Kafanızı çalıştırın. Din, bizim için, bizim için derken aklına ne gelirse gelsin, her şeyi kastediyorum, zararlıdır. Bizden olan birlik komutanları, yoksa laik komutanlar sıkıştırılmalı, çokça eğlence düzenlenmeli. Dansöz, Rus revüsü ne bulursanız getirin. İçkiyi zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunun nasıl zayıflatılacağı, nasıl yok edileceği açık. Bunları uygulayın. Okullara da öğrencilerle kız arkadaşlıklarını teşvik edin. Yapabiliyorsanız Osmanlı hayranlığını kırın. Türklerin üstün bir ulus olduğu safsatasını yıkın. Özellikle, cinsel konularda sınırları zorlayın. Bu konu insan zaafının başında gelir. Hanımlarımız aile gezmelerinde, eğlencelerde dekolte giysin. Hanımlarımız diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin. Yetişmiş kızlar için de bu geçerlidir. Felsefe dersleri önemli. Bu dersler bizim için kurtarıcıdır.
Güneydoğu'da bizimkiler postu deldirmesin. Buna yönelik önlemleri alın. Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli. Çevik Paşa'nın yerine bizden akıllı biri olsaydı, Karadayı sünepesinin daha verimli olmasını sağlardık. Burası çok önemli. Genelkurmay başkanı senden olmazsa bile ona sahip olarak kullanabilirsin. Ama olmadı.
TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Komutanım. Askeri okullarda böyle kadrolaşma yapsak. Özellikle sınıf subaylarının çoğunu bizden atadık.
YİNE AYNI GÜNLERDE BİR BAŞKA TOPLANTI
KKK Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama, aynı dairede çalışan Kurmay Albay Turgay Tekmen ve daha birçok subayın yer aldığı toplantıda ilginç ve ürkütücü tespitleri dikte ettirmektedir.
TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Biliyorsunuz ki, gerçek laiklik ancak Alevi toplumda gerçekleşir. Bunu Bütün Alevilere öğretin, onları canlı tutmalıyız. Aptal komutanlar, her gün gündeme gelerek, ülkedeki şeriatçı birikimi azaltarak bir müdahalenin önünü kesiyorlar. (...) Tanıdığım en akıllı Alevi olan Çetin Paşa (Genelkurmay Harekat Başkanı) ve Yalçın Paşa (Ali Yalçın) bu işlere engel olmak istiyor ama başaramıyor.
TOPLANTIDA ÇIKAN PRENSİP KARARLARI
Bizden güvendiklerinize adımı vermeden şunları söyleyin:
¥ Alevilik bu ülkede gurur kaynağı olana kadar, yani memleketi avucumuza alana kadar herkes kendisini gizleyecek. Bu amaç için her şey doğrudur. Dinsel kavramlar olan hiçbir şey bizi bağlamaz. Fisunoğlu, (Kara Kuvvetleri Komutanı) bana korgeneral iken, “Ben karımı oynata zıplata bu noktaya geldim” demişti. Bizim için de ölçü bu olmalıdır.
¥ Deşifre olmuş Aleviler söylemlerimizi ortaya koysunlar. Sevgi desinler, insanlık desinler ama ülke için oynadığımızı belli etmesinler.
¥ Alevi dışında hiç kimse ateist olsa bile güvenilmeyecek, ilişki tam olarak kurulacak ama, açıklamalar yapılmayacak. Ben Doğu Paşa'ya bile tam güvenemiyorum.
¥ PKK ile savaşanlara el altından şu mesajı gönderin: “Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler ölsün.” Tayin dairesine çok adam yetiştirdik. Özellikle okullara çok bizden sınıf subayı gönderdik. Ama PKK'ya karşı bunu yapamıyoruz. Herkes gidiyor. Yine de buraya tayin olanların karargah görevini alması sağlanmalı. Kısaca PKK bizim işimiz değil.
DOĞAN VE KAPLAMA SORULARIMIZI CEVAPLAMADI
Dönemim Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama, 1997 Mayıs ayında yapıldığı iddia edilen toplantı hakkında konuşmaktan kaçındı.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84701/pasaya_bak_pasaya.html)
28 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-28-2009, 12:23
KÜRT SORUNU CHP ESERİ !
http://img193.imageshack.us/img193/9135/resim847071.jpg
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün 1935'te Doğu ve Güneydoğu gezisinden sonra hazırladığı skandal raporunun ardından, olağanüstü yetkilerle bölgeye gönderilen 1. Umumi Müfettiş Abidin Özmen'in dönemin “yol haritasını” hazırladığı ve bu günlerin en sık tartışılan temel insan hakları ihlallerinin tek parti döneminde düzenli ve planlı bir biçimde yürürlüğe konulduğu anlaşıldı.
Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan Abidin Özmen'in böyle bir göreve seçilmesi, İnönü'nün Kürt sorununa verdiği “önem”e de bir işaret olarak gösteriliyor.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ARŞİVİNDEN ÇIKAN ÇARPICI RAPOR
İsmet İnönü'nün Doğu gezisinden sonra İnönü'nün emriyle kurulan Bitlis, Diyarbakır, Van, Hakkari, Muş, Mardin, Urfa, Siirt illerini kapsayan 1. Umum Müfettişliği'ne yine İnönü'nün emriyle eski bakanlardan Abidin Özmen atandı. Özmen'in hazırladığı rapor, İçişleri Bakanlığı'nın arşivlerinde halen duruyor. İnönü hükümeti tarafından 1935'te yürürlüğe konulan bu raporda, daha sonra yöre halkına yönelik uygulamaya konulan pek çok kötü muamele yer alıyor. Şu sıralar sıkça gündeme gelen hususların pek çoğunun, o tarihlerde raporlar halinde uygulanmak amacıyla yazılı biçimde kararlaştırıldığı anlaşıldı.
İŞTE O DÖNEMİN OLAĞANÜSTÜ HAL VALİSİNİN RAPORU
Bizzat İsmet İnönü tarafından görevlendirilen Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen tarafından hazırlanan raporda, “ekonomik tedbirler” bahsinde şu ilginç ifadelere yer veriliyor: “Geniş bir bölgenin ortasında kurulacak bir Türklük merkezindeki iktisadi hakimiyet, Kürtçe ile ilgisini katiyen kesmiş bir zümre eline geçirilmeli, diğer taraftan da mevcut tüccarlara kendisiyle münasebette bulunan her dağlı Kürt'ü Türkçe konuşturmak ve hükümete ısındırmak yolunda nasıl çalışacakları münasip kimseler, halkevleri vasıtasiyle pek açık olarak anlatılmalıdır.”
KÜRTÇE KONUŞAN SATICILAR ORTADAN KALDIRILSIN
“… Buna karşılık köy köy gezerek her çeşit eşya satan ve köylünün yumurtasını, yağını pek az bir değerle, eşya ile değiştiren ve devamlı Kürtçe konuşan ve bir ihtimal köylüyü kasabalara yanaşmaktan uzaklaştırması mümkün olan ayak satıcılarını ortadan kaldırmak lazım gelir.”
İŞÇİ BAŞLARI TÜRK OLSUN
“Türk'ün, Türk işçi başı kullanmak suretiyle kuracağı fabrika ve imalathaneler de son derece etkili olacaktır.”
MEMURUN TÜRKÇE BİLMEYEN VATANDAŞLA KONUŞMA MESELESİ
“İşi olan köylü, Türkçe bilmiyorsa bile memur derhal onunla Kürtçe anlaşmaya başlamamalı, vatandaş, memur olmayandan bir tercüman getirmeye mecbur tutulmalıdır. Bu suretle meydana getirilecek zorluk onu, meramını Türkçe anlatmaya zorlayacaktır.”
MEMURDAN KÜRTÇE KONUŞANA CEZA
“Memurdan Kürtçe konuşanlar, birincisinde yazılı ihtar, tekrarında maaş kesilmesi, Kürtçe konuşmaya devam ederse memuriyetten çıkarılmalı. Kürt düzenli hükümet teşkiline sebebi ne olursa olsun alışmış değildir.”
HER 3 BİN KÜRT BATI İLLERİNE ALINSIN
“Her yıl yaklaşık 3 bin kişinin (Kürt'ün) Batı illerine alınması uygulamasına geçilmeli, böylece on beş, yirmi yıllık düzenli bir programla halkı ortadan kaldırmış, kalanları da Türk kültürüne yönelmiş bir hale getirmiş olunacaktır.”
NAKŞİBENDİLER VE ÇERKESLER BİLE TÖHMET ALTINDA
Özmen raporunda; bölgede Nakşibendilik gibi tarikat ve İslami bazı kurumların “Kürtlerin bağımsızlığı için çalışan dini kurumlar” olduğunu iddia ederek, bunlara karşı da tedbir alınmasını öneriyor. Özmen ayrıca, bölgedeki Türk olmayan herkesin, hatta Çerkeslerin bile “durmadan dinlenmeden Kürtlük gayesi için çalıştıklarını” öne sürüyor.
“BÜYÜK ŞEF'İN BUYURDUĞU KÜRTLÜK MESELESİNİN HALLİ”
Raporda İsmet İnönü'den “büyük şef” olarak bahsedilirken, “Büyük Şef'in buyurduğu Kürtlük meselesinin halli” ifadeleri dikkat çekiyor. Raporda şöyle deniliyor: “Büyük Şefimiz İsmet İnönü 1935 yazında doğu vilayetlerindeki zararlara ve noksanlara temas buyurmuşlardı. Dersim işi konusunda hükümetin beliren kararlarından bilgi sahibiyiz. Fakat umumi Kürtlük meselesi henüz halledilmemiş ve programlanmamış vaziyettedir.”
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84707/sorun_chp_eseri.html)
28 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
08-29-2009, 16:01
Doğan'ın yazarının hırsızlığı kesinleşti
http://img30.imageshack.us/img30/9717/resim848161.jpg
Milliyet Gazetesi'nin “basında güven”i suya düştü
İlk kez Vakit'in duyurduğu Hasan Pulur'un Almanya'daki “intihal davası” Pulur'un aleyhine sonuçlardı. Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un, Berliner Abendblatt gazetesinde yazan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarından aşırma yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşti. Hamburg Eyalet Mahkemesi, ünlü politika danışmanı, 1. sınıf liyakat nişanı sahibi, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Berliner Abendblatt gazetesindeki Türkçe ilavelerde yayımlanan yazılarında intihal yapan Doğan Medya'nın duayeni olarak sunulan Hasan Pulur'u, intihalcilikten ötürü mahkum etti.
Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un, Berliner Abendblatt gazetesinde yazan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarından aşırma yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşti.
İLK KEZ VAKİT DUYURMUŞTU
İlk kez Vakit'in duyurduğu Hasan Pulur'un Almanya'daki “intihal davası” Pulur'un aleyhine sonuçlardı. Hamburg Eyalet Mahkemesi, ünlü politika danışmanı, 1. sınıf liyakat nişanı sahibi, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Berliner Abendblatt gazetesindeki Türkçe ilavelerde yayımlanan yazılarında intihal yapan Doğan Medya'nın duayeni olarak sunulan Hasan Pulur'u, intihalcilikten ötürü mahkum etti.
KANITLAR VE YEMİNLİ TERCÜMANLAR ORTAYA ÇIKARDI
Mahkeme, Pulur'un, İstanbul'da yaşamasına rağmen, Kavasoğlu'nun yazılarının yayımlandığı internet sitesinden aşırdığını kanıtlarıyla ve mahkeme yeminli tercümanlarının da çalışmalarıyla ortaya koydu. Dogan Medya avukatlarının önceden Pulur'un mahkum olacağını telefonla öğrendiklerinden dolayı duruşmaya katılmadıkları öne sürüldü.
Mahkeme Başkanı Hakim Rachov yaptığı açıklamada, “Böyle bir davanın ilk kez önlerine geldiğini, bundan ötürü uzun, meşakkatli bir araştırma, özenli bir çalışma yapmak zorunda kaldıklarını” söylediği ileri sürüldü.
7 AVRUPA ÜLKESİNDE DAHA DAVA AÇILACAK
Uluslararası bir toplantıya konuşmacı olarak davetli olduğundan Nazmi Kavasoğlu duruşmaya katılmazken,Kavasoglu'nun Avukati Marko Pietruk duruşmada hazır bulundu. Avukat Pietruk, bundan sonraki aşama, Milliyet gazetesinin yayımladığı 7 Avrupa ülkesinde de dava açacaklarını, ayrıca Türkiye'de yargı sürecine başlanacağını söyledi. Hasan Pulur´un yazılarından intihal yaptığını düşünen Nazmi Kavasoğlu güncel yazılarını artık www.dt-a.de (http://www.dt-a.de) adlı siteye koymaktan vazgeçmişti.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/84816/doganin_yazarinin_hirsizligi_kesinlesti .html)
29 Ağustos 2009
FarukARSLAN.
09-01-2009, 13:11
Kartelin KARMA ahlaksızlığı çöktü
http://www.habervaktim.com/resim/resim85159_1.jpg?t=13037486
İngiliz The Times gazetesi, sadece kız öğrencilerin bulunduğu okullardaki başarı grafiğinin, karma okullara göre çok daha yüksek olduğunu yazdı.
Türkiye'de kartelin cinsel yaklaşımı, Anasol-M hükümetinin de dinsel tehdit görmesiyle tarihe gömülen tek cins sınıfların karma sınıflara göre çok daha başarılı olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. İngiltere'de eğitim faaliyetinde bulunan Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu'nda öğrencilerin diğer okullara göre başarı grafiğinin gittikçe yükselmesi, The Times gazetesine haber konusu oldu. Şimdi İngiltere'de “erkek-kız ayrı sınıf ve okulların oluşturulması” tartışılıyor. Türkiye'de ise özel okul ve dershanelere karma sınıf zorunluluğu, “tarikat ve cemaatlerin cinsiyet ayrımı yoluyla devleti içten ele geçirme atağı” safsatasıyla Anasol-M Hükümeti tarafından getirilmişti.
Türkiye'de dinsel alerji sebebiyle bilimselliğe kör kalınıp, cinsellik bahanesine sığınılarak “karma sınıf” zorunluluğu getirilirken; İngiltere'de sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulların yakaladığı başarı grafiği konuşuluyor.
THE TIMES: KARMA OKULLARA GÖRE GRAFİK ÇOK YÜKSEK
“Sadece kız öğrencilerin bulunduğu okuldaki başarı grafiği yükseliyor” üst başlığıyla yayınladığı haberde The Times, “Sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulun başarı grafiği, devlet okulları ve diğer karma okullara göre daha yüksek ve bu grafik gittikçe arayı açıyor. Bu durum, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda eğitim almasının haklılığını ispatlıyor. Eğitim tablosunda kız okulu, en yüksek dereceleri almaya devam ediyor” diye yazdı.
Gazeteye okulunun başarısının sebebini açıklayan Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu Müdürü Bernice McCabe, “Kızlar, erkeklerden ayrı mekanlarda eğitim almalarının faydasını görüyor. Sadece hemcinslerinin bulunduğu ortamlarda kendilerine son derece güven duyuyorlar. Etrafında kendilerini etkileyecek ya da yadırgayacak erkekler olmadığı için yanlış yapmaktan korkmuyorlar, rahat davranıyorlar. Erkeklerin olmadığı bir ortamda kızlar zekalarını daha aktif kullanabiliyorlar, zeka ve bilgilerine güvenmeleri için daha serbest bir ortam yakalıyorlar” dedi.
ERKEK ÖĞRENCİ OKULLARI İÇİN DE DURUM AYNI
Sadece kız öğrencilerin bulunduğu Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu için ortaya çıkan başarı, erkek öğrencilerin öğrenim gördüğü Royal Grammar Okulu için de söz konusu. Erkek öğrenci okulu olan Royal Grammar Okulu Genel Müdürü Jon Cox da konu hakkındaki görüşlerini şu şekilde aktarıyor: “Erkeklerin dikkati, kızların olmadığı ortamda dağılmıyor ve derslerine daha fazla odaklanabiliyorlar. Erkekler, kızların bulunduğu ortamda fazla dışa açılamıyor, derste söz almaları daha da azalıyor. Çünkü söz aldıktan sonra konuşmaya başladıklarında ‘acaba kızlar ne düşünür?' korkusuna kapılıyorlar.”
Bağımsız Eğitim Konseyi'nin okulların başarı grafiğini ve sınav sonuçlarını dikkate alarak yaptığı sıralamada, ilk on okul içinde, sayıca çok az olmalarına rağmen 2 erkek okulu ve 1 karma okul bulunuyor. Geriyi kalan okullar ise kız ve yatılı okullardan oluşuyor.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/85159/kartelin_karma_ahlaksizligi_coktu.html)
1 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-04-2009, 15:22
Ergenekon'a rektör kıyağı!
http://img7.imageshack.us/img7/9648/resim856081.jpg
Başörtülüleri kovdu, Ergenekoncuları ihya etti... Sezer'in rektörü 2 trilyonu ihalesiz vermiş!..
Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından 2. kez rektörlüğe atanan ve başörtülü öğrencileri yasal düzenlemeye rağmen okula almayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zehra Seyfikli'nin, banka promosyonundan elde edilen 2 trilyon parayı ihalesiz olarak Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'in irtibatlı olduğu iddia edilen ve merkezi Ankara'da bulanan Üçgen İnşaat isimli bir firmaya verdiği ve bu firmanın sözleşme gereğince yapılması gereken yemekhaneyi yaptığı ancak misafirhaneyi yapmadığı iddia ediliyor.
2 TRİLYONU İHALESİZ VERDİ
Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı'na intikal ettirilen 18 sayfalık ihbar dilekçesine Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile Yapı Kredi Bankası Tokat Şubesi arasında 7 Nisan 2007 tarihli protokol gereğince üniversiteye promosyon parası olarak 2 milyon 381 bin TL verildi. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli, bu parayı ihalesiz olarak Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'in irtibatlı olduğu iddia edilen ve merkezi Ankara'da bulunan Üçgen İnşaat isimli bir firmaya aktardı. Bu paranın karşılığında üniversiteye misafirhane ve yemekhane binaları yapması beklenen firma, sadece yemekhaneyi yaptı, misafirhane ise yapılmadı. İddiaları ciddi bulan Başsavcılık, rektör Seyfikli'nin dosyasını rektör olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı, 4 Haziran 2008 tarihinde YÖK'e gönderdi. Hakkında çok sayıda usulsüzlük dosyası bulunduğu iddia edilen Seyfikli ile ilgili incelemenin sürdüğü öğrenildi.
PEŞKEŞE KARŞI ÇIKAN REKTÖR YARDIMCISI DAYAK YEDİ
Vakit'in ele geçirdiği Mart 2007 tarihli tutanağa göre rektör Zehra Seyfikli, rektör yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Durdu Karslı, Genel Sekreter Doç. Dr. Sedat Yazıcı, Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Cengiz Şen ve Yapı İşleri Teknik Daire Başkanı Halis Çalıkoğlu'ndan oluşan üniversite yönetimi, 2 milyon 381 bin TL'yi, 3 bin metrekare konukevi, 5 bin metrekarelik yemekhane ve 3 bin metrekarelik üniversite çarşısı yapmak üzere Üçgen İnşaat'a aktardı. Paranın ihalesiz ve anlaşmasız bir şekilde bir firmaya peşkeş çekilmesine karşı çıkan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Durdu Karslı, “Görüşülen sadece avam projesiydi, asla böyle bir karar verilmedi, yalnızca şekil olarak nasıl bir bina olması konusunda hemfikir olundu. Asla bir firmayla anlaşma yapılmadı” diyerek tutanağa şerh koydu. Bunun üzerine Karslı, şehir meydanında gezerken çete üyelerinin saldırısına uğradı.
“İHALE AÇMAK MECBURİYETİNDE DEĞİLİM”
Vakit'in sorularını cevaplayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli, 2 trilyon parayı ihalesiz olarak verdiğini kabul ederek, “Promosyon parası olduğu için para üniversitemizin bütçesine girmemiştir. Bütçeye girmeyen bir parayı ben nasıl ihale yapayım. Hem bütçede olmayan parayı ihaleye vermek mecburiyetinde değilim” dedi. Ergenekoncularla irtibatlı olduğu iddia edilen Üçgen İnşaat'ın kime ait olduğunu bilmediğini belirten Seyfikli, “Hiç kimseyle özel bir anlaşma yapmadım. Firma sahiplerini tanımıyorum. İbrahim Şahin'i tanımıyorum. Mehmet Akyazı danışmanım, çok iyi çalışkan birisidir” dedi. Firma tarafından taahhüt edilen yemekhane ve misafirhane inşaatının bitip bitmediği konusundaki sorularımıza önce “tamamlandı” dedi, bir süre sonra kıvırdı. Seyfikli, “6 bin metrekare olan proje, 7 bin 500 metrekareye çıkarıldığı için misafirhane yapılamadı” dedi.
BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANI
Sezer tarafından 2 dönemdir rektörlüğe atanan Seyfikli, üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran yasal düzenlemeyi bile dikkate almayarak, başörtüsünü bir özgürlük olarak görmediğini söylemişti. Seyfikli, gazetecilerin bu konuyla ilgili sorularına “Cumhuriyet kadını olduğum için kadınlarımızın başını örtmesine kesinlikle karşıyım” diye cevap vermişti.
Bankadan alınan 2 trilyon paranın Üçgen İnşaat'a verilmesinin kararlaştırıldığı tutanak (üstte solda) ve Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli hakkında görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle başlatılan hazırlık soruşturması ve verilen görevsizlik kararı.
135 BİN TL'Yİ ZİMMETİNE GEÇİREN REKTÖR ECER, 10 YIL CEZA ALDI
Niğde Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ferhat Ecer, rektörlük görevini yürütürken bir banka ile personel maaş sözleşmesi imzaladığı ve bankadan aldığı 135 bin YTL'yi zimmetine geçirdiği iddiasıyla yargılandığı davada, 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/85608/ergenekona_rektor_kiyagi.html)
4 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-04-2009, 15:27
Kaçmaz ipin ucunu iyice kaçırmış
http://img4.imageshack.us/img4/7279/resim855871.jpg
Vakit, Adalet Bakanlığı Başmüfettişlerinin Kaçmaz raporunu ele geçirdi...
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkındaki soruşturmayı yürüten Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı raporda Kaçmaz'la ilgili olarak, Okyanus Operasyonu”ndan, Ergenekon'a, sahtecilik davalarından, mesai saatlerinde şehir dışında olduğuna dair çarpıcı bilgiler yer alıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yargılanmalarına dair verdiği kararlarla gündeme gelen Kaçmaz hakkında, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu daha önce soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın Gül ve Erdoğan hakkındaki kararlarla ilgili olmadığını açıklayan Adalet Bakanlığı, Kaçmaz için üç müfettiş görevlendirmişti.
MESAİ SAATLERİNDE DIŞARIDA BULUNMUŞ
Adalet Başmüfettişleri Mehmet Arı, İbrahim Kır ve Sefer İlker Alp'in Kaçmaz hakkında hazırlamış olduğu ve Kaçmaz'ı savunmaya çağıran raporunu Vakit gazetesi elde etti. Başmüfettişlerin hazırladığı ve Kaçmaz'a iletilen raporda, Kaçmaz'ın mesai saati dışında dışarıda olduğu için Mustafa Kılıçarslan isimli şahsın nezarette kaldığı ifade edilerek, “Başkanı olduğunuz mahkemeye ait 2008/128 esas sayılı kamu davası dosyasında, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre ifadesi alınıp serbest bırakılmak üzere yakalanmasına karar verilen sanık Mustafa Kılıçarslan'ın, 27/02/2009 Cuma günü emniyetçe mesai saatleri içerisinde mahkemenize getirilmesine rağmen, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görevli hakim Ergün Ercan dışında başkan olarak sizin ve diğer üye hakimlerin mesai saati içinde adliyede olmaması ve tüm çabaya rağmen heyetin oluşturulmaması nedeniyle, adı geçenin bir gün nezarette kalmasına sebebiyet verdiği”kaydedildi.
OKYANUS OPERASYONUNDA ADI GEÇEN ESKİ SAVCI'YA “BİLGİ NOTU”
Kaçmaz'la ilgili olarak raporda gözüken bir çarpıcı bilgi ise, Konya'da üniversite yönetiminden bürokrasiye kadar birçok kişinin dahil olduğu yolsuzluklarla ilgili olarak adı geçen eski bir savcıya bilgi vermesi… Raporda bu konuyla ilgili şöyle deniliyor: “14/01/2009 tarihinde saat 17:32 de yaptığınız telefon görüşmesi sırasında; Konya ve Adana illerinde gerçekleştirilen ve halen yargılaması devam eden “Okyanus Operasyonu” kapsamında mahkeme kararları uyarınca yapılan iletişimin tespiti işlemleri sırasında bir kısım şüphelilere görüşmeleri saptanan Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı (Konya eski Başsavcısı) Mehmet Fatih Özdemir hakkında soruşturma henüz sonuçlanmamasına karşın, adı geçenin dinlendiği hususunu karşı telefondaki Şehmuz Ernas isimli şahsa bildirerek, Mehmet Fatih Özdemir'i dinlendiği hususunda uyarmasını istediniz, haber kaynağı olarak da kendi isminizi vermesini özel olarak rica ettiğiniz.”
İSTANBUL'DAYKEN ANKARA'DA ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖSTERMİŞ
Raporda, Kaçmaz'ın Ankara'da mesaide olması gerekirken İstanbul'da bulunduğu ve elektronik imzayla mesaideymiş gibi kendisini gösterdiği kaydedilerek, “06/10/2008 tarihinde yıllık izne ayrıldığınız, 17/10/2008 günü Türk Hava Yollarına ait TK 0144 sefer sayılı uçakla akşam 19'da Ankara'ya hareket etmek üzere İstanbul Atatürk Hava Limanında bulunmanıza rağmen aynı gün saat 17:07 de Ankara'da bulunuyormuş gibi elektronik imzanızla görev başlamaya dair resmi evrak hazırlattığınız…” ifadeleri kullanılıyor.
“GÖZÜNÜ SEVERİM KİMİNLE GÖRÜŞÜRSEN GÖRÜŞ”
Raporda ileri sürülen suçlarla ilgili olarak “Yaptığınız işler ve davranışlarınızla görevinizi doğru ve tarafsız yapamayacağınız kanısı uyandırdığınız” ifadesinin kullanılması dikkat çekiyor. Raporda ayrıca, “Kaçmaz'ın 1 Mart 2009 tarihinde, emekli Yargıtay Üyesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eski Başkanvekili Fehmi Ulusoy'un, tapudaki bir kısım yolsuzluklarla ilgili olarak yürütülen, kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve başlangıçta 13 kişinin tutuklandığı bir soruşturma dosyasında, tutuklular arasında bulunan Mehmet Kurt ve yeğeni İbrahim Uygaç'ın kendisinin akrabası olduğunu, Pazartesi (02/03/2009) itiraz dilekçesi vereceklerini belirtip “gözünü severim kiminle görüşürsen görüş” diyerek yardımcı olmanızı istemesi üzerine, “Ben Pazartesi günü şey ederim Başkanım” dediğiniz, adı geçenin “aha bununla bi ilgilen he gözüm” diye devam etmesi üzerine “Tamam oldu Başkanım” şeklinde karşılık verdiğiniz” şeklinde ifadeler yer alıyor.
“NURETTİNCİĞİM GEL DE SANA BİRAZ HABER VEREYİM”
Raporda, Kaçmaz'ın baktığı davalarla ilgili olarak gazetecilere servis yaptığı ve Hürriyet gazetesi muhabiri Nurettin Kurt'a “Melih'in bir sürü şeyi var” dediği ifade ediliyor. “Adli Yargı Adalet Komisyonu ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatlarınızla bağdaşmayacak hareket ve ilişkilerinizle, mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsi onur ve saygınlığınız yitirdiğiniz” şeklinde ağır ifadelerin kullandığı raporda Kaçmaz'ın gazetecilere servis yaptığı şu şekilde belirtiliyor: “24/11/2008 günü saat 11:33'de “Nurettinciğim” diye hitap ettiğiniz gazeteci Nurettin Kurt'un “Abi yok mu şöyle manşetlik bir şeyin, ya gelim habersiz kaldık da” demesi üzerine, “var, var, mesela Melih'in bir sürü şeyi var, geldi, hep usulden kaldıkdık” dediğiniz, gazetecinin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün kararını sorması üzerine, “Bende daha çıkmadı, Maliye Bakanlığı itiraz etmedi, fakat emekli Yargıtay üyesi itiraz etmiş de onu inceliyorum, at işte bir haber onunla ilgili, önümüzdeki haftada bir günde çıkar” diye cevap verdiğiniz, gazetecinin de sizin yanınıza gelip bilgi almak istediğini belirtmesi üzerine “gel vereyim” diye karşılık verdiğiniz, aynı gazeteciyle, 08/01/2009, 02/03/2009 tarihlerinde yaptığınız telefon görüşmelerinizde, İnsan Ticareti ve Fuhuş Yaptırmak suçlarına adı karışan eski hakim Hakkı Çetin hakkında mahkemenizce verilen mahkumiyet kararı ile “Hepimiz Ermeniyiz” kampanyası hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara vaki itiraz üzerine verdiğiniz kararla ilgili, yukarıdaki şekilde adı geçene ayrıntılı bilgi verdiğiniz…”
“ART HEPİNİZE İYİ GECELER”
Raporda ayrıca, Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatı olduğu gerekçesiyle basılan ART televizyonuna yapılan baskından sonra Kaçmaz'ın “ART hepinize iyi geceler, yargıya baskının nasıl olduğunu görmek için bugünkü Zaman gazetesindeki YARSAV Başkanı ile ilgili kaldırılan takipsizlik kararı” şeklinde mesaj attığı, karşı tarafın da “Mesajınız ART tarafından alınmıştır. Teşekkür ederiz” şeklinde cevap verdiği kaydediliyor.
TAYYAR'IN ‘TAKİPSİZLİK' KARARINI KALDIRMIŞ
Raporda Kaçmaz'ın Yasemin Güneri isimli bir başka gazeteciyle yaptığı sohbette de hakkında takipsizlik kararı verilen gazeteci Şamil Tayyar hakkındaki bu kararı kaldırdığını söylediği kaydediliyor. Raporda bu kısım şöyle geçiyor: “ 18/11/2008 günü saat 13:10'da gazeteci Yasemin Güneri ile yaptığınız telefon görüşmesinde, adı geçenin “var mı bir gelişme dosyalarda” diye sorması üzerine, İşçi Partisinin şikayeti üzerine gazeteci Şamil Tayyar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı kaldırdığınızı bildirdiğiniz, bunun üzerine ilgilinin “tamam efendim haber geçelim” dediği, aynı kişiye, 24/12/2008 günü 14:42'de, kamuoyunda Ergenekon diye adlandırılan davanın sanıklarından Şener Eruygur'un başkan bulunduğu Atatürkçü Düşünce Derneğinin yaptığı mitinglerden dolayı amacı dışında faaliyette bulunduğu iddiasıyla Ankara Valiliği tarafından yapılan şikayet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kavuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı vaki itirazı reddettiğinizi ayrıntılı olarak yazdırdığınız, gazetecinin “isminizi yazayım mı” diye sorması üzerine “yaz yaz” diye cevap verdiğiniz…”
RAPORLUYKEN BODRUM'DA KEYİF ÇATIYORMUŞ
Raporda, Kaçmaz'ın izinli olmadığı halde Bodrum'da bulunduğu ve “18/09/2008, 23/09/2008, 21/05/2009 ve 11/06/2009 tarihli duruşmalara iştirak etmediği de kaydediliyor. Raporda bu durum şöyle belirtiliyor: “15-04/2008 Salı günü 19:30'da Türk Hava Yollarına ait TK 0914 sefer sayılı uçakla Antalya'ya gidip, 16/04/2008 günü işe gelmeyerek aynı havayollarına ait TK 0915 sefer sayılı saat 21:10 uçağı ile Ankara'ya döndüğünüz, Mesai saatleri içerisinde 26/09/2008 tarihinde Antalya'ya, 07/01/2008 tarihinde ise İstanbul'a seyahat ettiğiniz, 29/05/2008-18/06/2008 tarihleri arasında 20 gün raporla olmanıza rağmen, 30/05/2008 ve 12/06/2008 tarihlerinde uçakla Ankara'dan Bodrum'a seyahat ettiğiniz, 15/06/2008 tarihinde yine uçakla Bodrum'dan Ankara'ya döndüğünüz, 25/07/2008 tarihinde Pegasus firmasına ait uçakla Ankara'dan Bodrum'a seyahat edip, 29/07/2008 tarihinde aynı firmaya ait uçakla Bodrum'dan Ankara'ya dönmenize, dolayısıyla 28/07/2008 Pazartesi günü Bodrum'da bulunmanıza karşın, mesaideymiş gibi adınıza sevk çıkartırarak beş (5) gün rapor aldırdığınız ancak bu raporu işleme koydurmadığınız, hususlarında aleyhinizde deliller elde edildiğinden savunmanız talep edilmektedir.”
JAMMER CİHAZI RUHSATLI MI?
7 gün içerisinde savunmasını yapması ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etmemesi istenen Kaçmaz'la ilgili raporda ayrıca, Kaçmaz'ın telefon dinlemeleri için aldığı jammer cihazından da şu şekilde bahsediliyor: “16/03/2009 tarihinde Kanal D haberlerinde yayınlanan görüntülere göre, kullandığınız jammer cihazı 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanununa göre kullanılması izne ve ruhsata bağlı bulunduğundan, söz konusu cihazın ruhsatının bulumup bulunmadığı, var ise aslına uygunluğu onaylanmış bir örneğinin Başmüfettişliğimize gönderilmesi, yok ise değinilen yasaya muhalefet eyleminize yönelik savunmanızı, yukarıda belirtilen şartlar çerçevesinde ve süre içerisinde yine Teftiş Kurulu Başkanlığı'na iletmeniz, Belirtilen süre içerisinde savunma yazınızı göndermemeniz halinde, savunma yapmaktan vazgeçmiş sayılacağınız, bilgilerinize rica olunur. “
--
İŞTE ADALET BAKANLIĞI BAŞMÜFETTİŞLERİNİN OSMAN KAÇMAZ HAKKINDA RAPORU
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3031003640.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/1216681127.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6361677721.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3000455655.jpg
/ Vakit (http://www.habervaktim.com/haber/85587/kacmaz_ipin_ucunu_iyice_kacirmis.html)
4 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-04-2009, 15:36
Sahteciliği AB'ye ‘sansür' diye ihraç edecek
http://img4.imageshack.us/img4/3204/resim855861.jpg
Yayın ilkeleri arasında “İsrail'in menfaatlerini korumak” maddesi bulunan Alman ortağı Axel Springer'e 2006'da yaptığı hisse satışını 2007'de satmış gibi gösterdiği için Maliye'den 1 milyara yakın ceza alan Doğan Yayın Holding, devleti dolandırdığı için verilen cezanın kaldırılması için Avrupa Komisyonu'na sarıldı.
Alman ortak Axel Springer'e 2006 yılında yaptığı hisse satışını 2007'de gösterdiği için vergi kaçakçılığı yaparak devleti dolandıran Doğan Yayın Holding, cezadan kurtulmak için Avrupa'nın yolunu tuttu. Grubun gazeteleri, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nda Doğan'a kesilen vergi cezasının da yer alacağını iddia ediyor.
VAKİT, BELGELERİYLE YAYINLAMIŞTI
Maliye'nin 1 milyara yakın vergi kaçakçılığı cezası kestiği için “Basına sansür uygulanıyor” diye ortalığı ayağa kaldıran Aydın Doğan'ın sahip olduğu Doğan Yayın Grubu, Vakit'in yayınladığı Axel Springer'e yapılan hisse satışının 16.11.2006'da gerçekleştiğine dair SPK, Rekabet Kurulu ve Doğan'ın kendi mal beyanıyla ilgili belgelerden sonra suskunluğa bürünmüştü.
DOĞAN, ÜMİDİNİ AB'YE BAĞLADI
Doğan grubu şimdi de ümidini AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'na bağladı. Doğan Grubu gazeteleri bu yılki AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nda ilk kez Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da yer verileceğini ileri sürdü.
SAVCILIK, HAPİS İSTEMİYLE DAVA AÇTI
Vakit'in 2 Mart 2009 tarihli sayısında, Doğan'ın hisse satışının 2006 yılında gerçekleştiğini belgeleriyle ortaya koymasıyla, savcılık, “muhasebe hilesi ve sahtecilik yaptıkları” iddiasıyla Doğan Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve grubun 6 üstdüzey yöneticisi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemişti.
ALMAN ORTAK DA DOĞAN'I ELE VERMİŞTİ
Diğer taraftan gazetecilerine İsrail ve Yahudilerin menfaatlerini her şeyin üstünde tutacaklarına dair belge imzalattıran Doğan'ın ortağı Alman Axel Springer de, hisse satışlarının Doğan'ın iddia ettiği gibi 2007 yılında değil 2006 yılında gerçekleştiğini bildirmişti. Axel'in kurumsal internet sitesinde Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mathias Döphner, Türkiye'nin en büyük medya kuruluşu diye övgüyle bahsettiği Doğan Yayın Holding'in hisselerini 370 milyon Avro karşılığında satın aldıklarını belirtmişti.
SAHTECİLİĞİ AB GÜMRÜĞÜNDE ‘SANSÜR”E ÇEVİRDİLER
Ancak resmi belgeleri görmek istemeyen Doğan Grubu gazeteleri önce “Basına sansür uygulanıyor” diye Türkiye'yi ayağa kaldırmış, bununla yetinmeyip Maliye'nin cezasını, “Basın özgürlüğüne baskı yapılıyor” şeklinde nitelendirerek Avrupa Parlamentosu'ndaki bazı Alman milletvekillerine soru önergesi verdirmişlerdi.
TÜM ÜMİTLER BU RAPORA BAĞLANDI
Türkiye'de yaptığı yayınlarla sonuç almaya çalışan ancak bunda başarılı olamayan Doğan Grubu Avrupa Parlamentosu'nda verdirdiği soru önergesinden de beklentilerini karşılayamayınca şimdi de ümidini 14 Ekim'de açıklanması öngörülen Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili 12. İlerleme Raporu'na bağladı.
HOLDİNG'E AİT GAZETELERİN İDDİASI
Gruba bağlı gazeteler, 12. İlerleme Raporu'nda Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da yer verileceğini iddia ederek, “basına vergi cezası kesilerek basın özgürlüğü konusunda yaşanan olumsuz gelişmelerin bu sene ilk defa ilerleme raporunda yer alacağını” öne sürdüler.
BAĞIŞ: BİZE GELEN BİR BİLGİ YOK
Öte yandan Doğan Grubu gazetelerinin iddiaları, Avrupa Birliği Müzakerelerinden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış tarafından yalanlandı. Brüksel'de temaslarda bulunan Bağış Vakit'in konuyla ilgili sorularını cevapladı. Bağış, Doğan Grubu'nun sahtecilikten aldığı cezayla ilgili olarak Avrupa Komisyonu'ndan kendilerine gelen bir bilgi olmadığını kaydederek, Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun Ekim ayı sonunu bulabileceğini, henüz taslağın taslağını görebildiklerini ve orada da basına sansür diye bir şeyin olmadığını söyledi.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/85586/sahteciligi_abye_sansur_diye_ihrac_edecek.html)
4 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-04-2009, 15:51
Yine GATA, Yine Gatakulli
http://img268.imageshack.us/img268/3845/resim856091.jpg
Ergenekonculara tahliye yolunu açan ve çürük raporlarıyla gündeme gelen GATA'dan bir skandal daha. Habervaktim'in ulaştığı belgelere göre GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar, GATA Tıp Fakültesine talimatla ve yasalara aykırı bir şekilde öğrenci kaydı yaptırdığı, skandalın anlaşılması üzerine ise usulsüzlüğü örtbas etmek için içtihat kararı aldırdığı ortaya çıktı.
Gülhane Askeri Tıp Akademisinde bir skandal daha yaşandı. Daha önce Ergenekon sanıklarına tahliye yolu açmakla ve yine sahte çürük raporları düzenlemekle eleştirilen GATA'nın bu seferde, yasadışı yolla GATA Tıp Akademisine öğrenci kaydı yaptığı ortaya çıktı.
Yasalara göre GATA Tıp Akademisine bir öğrencinin kayıt yapabilmesi için ‘asker olur' sağlık raporu alması gerekir. Ancak GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar'ın talimatıyla bu yasa ihlal edilerek hem de sağlık kurulu raporunda ‘askeri öğrenci olamaz' denilen Kaan Yeldan isimli öğrenciyi kaydettirdiği iddia ediliyor. Söz konusu öğrencinin usulsüz kaydedildiği anlaşıldığı, skandalı örtbas etmek isteyen Bayraktar'ın bu seferde GATA Sağlık kuruluna içtihat kararı alınması talimatı verdiği iddia ediliyor.
ÖNCE ÖĞRENCİ OLAMAZ KARARI VERİLDİ
GATA Tıp Fakültesine kayıt için gerekli sağlık kurulu raporunu almak üzere başvuran Kaan Yeldan, GATA Göğüs hastalıkları uzmanınca gerekli görülen bilgisayarlı tomografi tetkikini yaptırdı ve sonuçta akciğerde patolojik bulgular saptandığından “askeri öğrenci olamaz” kararı verildi. Bunun üzerine GATA dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar devreye girerek yardımcıları Prof. Tbp. Tuğg. Tahir Ünal ve Doç. Dz. Tbp. Alb. Müjdat Balkan'a talimat vererek söz konusu öğrencinin kaydının yapılmasını istediği iddia edildi.
HASTANE KAYITLARINDA GERÇEK RAPOR DURUYOR
Ancak Kaan Yeldan'ın askeri öğrenci olamayacağını ortaya çıkaran tomografi raporu hastane bilgi sistemine kaydedilmişti ve silinemiyordu. Rapor sağlık kurulunda nihai karar için görüşülürken bazı sağlık kurulu üyeleri Kaan Yeldan'ın evraklarının kaybedilip yeniden düzenlenmesinden kuşkulanarak hastane bilgisayar sisteminde mevcut olan tomografi raporunu incelediler ve akciğerlerdeki patolojik bulgular ortaya çıktı. Sonuçta Sağlık Kurulu, bilgisayar sistemindeki tomografi raporunun evraklara dahil edilmesini isteyerek işlemi geri çevirdi.
YASALARA AYKIRI KAYIT YAPILDI VE İÇTİHAT KARARI ALINDI
Kaan Yeldan bir daha sağlık kuruluna başvurmadı yani ‘'askeri öğrenci olur'' raporu alamadı ancak yinede dekan yardımcısı Prof. Tbp. Tuğa. Okan Özcan tarafından GATA Tıp Fakültesine kaydı yapıldı. Aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra sağlık kurulu üyeleri durumdan şüphelenerek Tıp Fakültesi personel subayını aradılar ve tüm yasal mevzuata aykırı bir şekilde Kaan Yeldan'ın Tıp Fakültesine kaydının raporsuz olarak yapıldığını öğrendiler.
Söz konusu skandalın ortaya çıkması üzerine Dekan başkanlığında yapılan toplantıda Prof. Dz. Tbp. Alb. Hayati Bilgiç'in fikri ile profesörler sağlık kurulundan “tomografide patolojik bulguların olması askeri öğrenciliğe engel olmaz'' şeklinde içtihat kararı çıkarılmasına karar verildi ve böylece skandalın üstü örtülmek istendiği iddia ediliyor.
İŞTE BELGELER :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8312221550.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9249531788.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8814454877.jpg
[/URL]
[URL="http://www.habervaktim.com/haber/85609/yine_gata_yine_gatakulli_belge_haber.html"]/ HABERVAKTİM (http://habervaktim.com/galeri/resimler/8312221550.jpg)
4 Eylül 2009
BlueMoon
09-04-2009, 15:54
vakit iyi güzel gazete de 30 ağustos zafer bayramını kutlayan tek bir mesajının veya başlığının olmaması beni biraz üzdü.
sonuçta ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde neden bir tane bile kutlama konusu yoktu ? bu olay beni biraz düşündürdü
şimdi denebilir ki cumhuriyette dini bayramları kutlamıyor birbirlerine gönderme mi yapıyorlar acaba ?
FarukARSLAN.
09-04-2009, 16:14
vakit iyi güzel gazete de 30 ağustos zafer bayramını kutlayan tek bir mesajının veya başlığının olmaması beni biraz üzdü.
sonuçta ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde neden bir tane bile kutlama konusu yoktu ? bu olay beni biraz düşündürdü
şimdi denebilir ki cumhuriyette dini bayramları kutlamıyor birbirlerine gönderme mi yapıyorlar acaba ?
Ertesi günü tören kutlama haberini ön ve iç sayfadan geçtiler;
http://www.interpress.com/akparti/view.php?ResimNo=509252035
--
http://www.interpress.com/akparti/view.php?ResimNo=509252036
FarukARSLAN.
09-14-2009, 19:39
Yandaş Cumhuriyet'e 300 milyarlık PEŞKEŞ!
http://img268.imageshack.us/img268/9039/resim868701.jpg
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyenin kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çekmiş. İzmirli Gazeteci-Yazar Halit Tunç tarafından ortaya atılan iddiaya göre Kocaoğlu, yazarları Ergenekon sanığı olan Cumhuriyet gazetesine ek, kitap ve CD basımı adı altında 300 milyar lira para aktarmış.
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun, belediyenin kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çektiği ileri sürüldü. İzmirli Gazeteci-Yazar Halit Tunç tarafından ortaya atılan iddiaya göre Kocaoğlu, yazarları Ergenekon sanığı olan Cumhuriyet gazetesine 300 milyar, H.S isimli bir işadamına ise ilansız ihale yoluyla yaklaşık 6 trilyon para aktardı.
ERGENEKON “CUMHURİYET”İNE 300 MİLYAR
Tunç, “Cumhuriyet Gazetesi'ne 300 milyarcık ödenmiş” başlıklı yazısında, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş. (İZFAŞ) üzerinden Cumhuriyet gazetesine ek, kitap ve CD basımı adı altında 300 bin TL para aktarıldığını iddia etti. Tunç, peşkeşi şöyle anlatıyor: “Cumhuriyet Gazetesi 19 Mayıs 2008'de 100 bin TL karşılığında ‘Mustafa Kemal'in Yolu' isimli CD'yi basıp dağıtmış. CD'lerin adedi burada 150 olarak belirtilmiş. Aynı tarihte Cumhuriyet Gazetesinin satışı ise 80 bin dolayında. 9 Eylül 2008'de 200 bin lira bedelle de bu kez ‘Cumhuriyetin İzmir'i' adlı ek basılmış. Bu sayıdaki baskı ve dağıtım adedi de yine 150 bin adet basılmış görünüyor. Aynı günkü Cumhuriyet gazetesinin toplam satışı 84 bin dolayında. 70 bin CD, 66 bin ek nerede, nasıl dağıtıldı, gerçekten basıldı mı, yoksa fatura mı şişirildi orası bilinmiyor. İşin içine ‘Cumhuriyet' girince herkes susuyor.”
YANDAŞA İLANSIZ İHALELER
Kocaoğlu'nun belediye ihalelerini aynı isme, üstelik ilansız olarak verdiği iddia edildi. Tunç, “İzmir'de Belediye İhaleleri Aynı Adrese” başlıklı yazısında, “İzmir Büyükşehir Belediyesi, ‘kentliyi eğlendirmek' amacıyla Ramazan ayında ve gençlerin koliler dolusu alkol tükettiği peş peşe düzenlenen konserlerin ihalelerini ilansız olarak H.S. isimli bir kişiye verdi” dedi. 20'nin üzerinde ihale dosyasına ulaştığını belirten Tunç, “600-900 bin TL'lik işlerin tamamı ihalesiz biçimde hep aynı şahsiyetin şirketlerine verilmiş. Eski parayla 6 trilyona (6 milyon TL) yakın bir rakama ulaştım. 6 ihale daha varmış. Onlar daha büyükmüş” diye yazdı.
KOCAOĞLU, CEVAP VERMEKTEN KAÇINDI
Yazarları Ergenekon terör örgütü sanığı olan Cumhuriyet gazetesine aktardığı 300 milyar ve ilansız olarak verdiği yaklaşık 6 trilyonluk belediye ihaleleriyle ilgili iddialar üzerine aradığımız CHP'li İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, telefonlarımıza çıkmaktan kaçındı. Bıraktığımız notlara da cevap vermeyen Kocaoğlu'nun tavrı dikkat çekti. “Cumhuriyetin İzmir'i” adıyla çıkan ekte yorum yazan Kocaoğlu, bu işin imece usulüyle basıldığını belirtiyor ve Cumhuriyet Gazetesi'ne teşekkür ediyordu.
İNCELEME BAŞLATILDI
Edinilen bilgiye göre İzmir Büyükşehir Belediyesi hakkındaki iddialar, İçişleri Bakanlığı'nın gündemine de geldi. Söz konusu ihalelerle ilgili bakanlığın inceleme başlattığı öğrenildi.
YANDAŞA VERİLEN O İHALELER
İşte, CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, yandaşı H.S'ye ilansız olarak verdiği ihalelerden bazıları:
* Konser, İlansız ihale bedeli: 109 bin 800 TL
H.S.'nin firması 109 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 26.08.2009 tarihinde imzalanıyor.
*Etkinlik, İlansız ihale bedeli: 411 bin 150 TL
H.S.'nin firması 405 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 01.12.2006 tarihinde imzalanıyor.
* Türk Müziği Konseri, İlansız ihale bedeli: 120 bin 750 TL
H.S.'nin firması 117 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 01.12.2006 tarihinde imzalanıyor.
* Kent Orkestrası Konseri, İlansız ihale bedeli: 225 bin 625 TL
H.S.'nin firması 183 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 29.03.2006 tarihinde imzalanıyor.
* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 263 bin 150 TL
H.S.'nin firması 260 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 31.01.2007 tarihinde imzalanıyor.
* Konser Hizmeti, İlansız ihale bedeli: 110 bin TL
H.S.'nin firması 110 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 03.08.2007 tarihinde imzalanıyor.
* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 605 bin TL
H.S.'nin firması 600 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 22.04.2008 tarihinde imzalanıyor.
* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 518 bin 500 TL
H.S.'nin firması 500 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 22.04.2008 tarihinde imzalanıyor.
* Konser İçin Hizmet, İlansız ihale bedeli 130 bin TL
H.S.'nin firması 110 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 03.08.2007 tarihinde imzalanıyor.
* Konser İçin Hizmet, İlansız ihale bedeli: 367 bin TL
H.S.'nin firması 360 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 05.10.2007 tarihinde imzalanıyor.
* Sanatsal Etkinlik, İlansız ihale bedeli: 183 bin 667 TL
H.S.'nin firması 183 bin 500 TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 18.09.2008 tarihinde imzalanıyor.
* Sanat Organizasyon Hizmeti, İlansız ihalenin bedeli: 479 bin 367 TL
H.S.'nin firması 427 bin 500 TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 23.01.2009 tarihinde imzalanıyor.
* Konser Hizmeti, İlansız ihale bedeli: 279 bin TL
H.S.'nin firması 278 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 05.03.2009 tarihinde imzalanıyor.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/86870/cumhuriyete_300_milyarlik_peskes.html)
14 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-14-2009, 19:42
MHP'nin Türkeş rahatsızlığı!
http://img34.imageshack.us/img34/6925/resim868991.jpg
Türk siyasi tarihinin önemli figürlerinden Alparslan Türkeş'le ilgili olarak TBMM'nin “Devlet Adamları Yayın Serisi” kapsamında yayınlayacağı kitap, MHP yönetiminde rahatsızlığa yol açtı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sunuş yazısına kitapta yer verilmemesi ve Türkeş'in bugün “yanlış anlamalara” sebep olacak bazı sözlerinin “herhangi bir izahat yapılmadan” yayınlanmasının MHP'de önemli bir rahatsızlık konusu olduğu, bu nedenle kitabın içeriğine ilişkin itirazlarda bulunduğu belirtiliyor.
TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu'nun MHP'nin 40. yıl anısına bastırmak istediği “Alparslan Türkeş'in TBMM'deki Konuşmaları” kitabının içeriğinden MHP'nin rahatsız olduğu ortaya çıktı. MHP, kurulun Türkeş'e sansür uyguladığını öne sürerken, kurul ise tam aksine, Türkeş'in Meclis konuşmalarının sansürsüz biçimde, aynen yayınlanmasından bazı çevrelerin rahatsız olduğu görüşünde. Çünkü Türkeş bu konuşmalarında hem Kürt, hem Ermeni meseleleriyle ilgili olarak, bugün MHP yönetiminin ortaya koyduğu siyasi çizgiye ters düşecek ifadeler kullanıyor. Türkeş, bu konuşmalardan birinde açıkça “Türkiye halkı” ifadesini kullanıyor ve Türklerle Kürtlerin “mümin kardeşliği” ile birbirine bağlı olduklarını söylüyor.
MHP'nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Meclis kürsüsünden yaptığı ve “Türkiye halkı” ifadesini kullandığı konuşmasında şunları söylüyor: “... Türkiye'mizde siyasi çözümden bahsedilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan bütün vatandaşlarımız eşit haklara sahiptir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Eşit ve hürdürler. Mümin müminin kardeşidir; bu görüşle 900 yıl Türkiye halkı yaşamıştır.”
BU DA TÜRKEŞ'İN ERMENİ AÇILIMI
Türkeş'in Ermenistan'la ilişkiler konusundaki konuşması ise şöyle: “Ateşkes sağlanmalıdır, savaş durmalıdır, bunun karşılığında size dostluğumuzu gösteririz. Onların elektrik ihtiyaçları var, veririz; buğday ihtiyaçları var, onu da veririz. Hatta Kazakistan petrolü için en kısa hat Ermenistan'dan geçer. Türkmenistan tabii gaz boru hattı yine en kestirme olarak Ermenistan'dan geçer. Bundan da istifade edeceksiniz. Biz eski ipek yolunu yeniden canlandırmak istiyoruz, bu da en kestirme yol olarak Ermenistan'dan geçecek. Aramızda barış olduğu taktirde size Türkiye'den transit hattı tanırız, Karadeniz'den bir transit limanı açarız. Oradan dünyaya açılırsınız, ticaret yaparsınız, bundan sizin halkınız da çok yararlanır. Kafkasya bölgesi refah bölgesi haline gelir. Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında dostluğa ve barışa dayalı bir anlaşma olsun istiyorum.”
Türkeş, 12 Mart 1993'te Paris'e gitmiş, kendisini dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in talimatıyla Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tanşuğ Bleda ile Samson Özararat karşılamıştı. Büyükelçinin arabasıyla dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'ın kaldığı Crillon Otel'e gelen Türkeş, burada Petrosyan ile görüşmüş ve Türkiye'nin önerilerini sıralamıştı.
Türkeş'in TBMM faaliyetlerini derleyen kitap, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Milli Birlik Komitesi Başkan ve üyelerinin 24 Haziran 1960 tarihinde TBMM'de yemin etmeleriyle başlıyor ve Türkeş'in 23 Nisan 1995 tarihinde TBMM'nin 75. kuruluş yıldönümü sebebiyle MHP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmayla son buluyor.
Kitapta Türkeş'in, Ermenistan'la ilişkiler ve Kürt sorunu gibi konularda TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmalara aynen yer veriliyor. Türkeş o dönemde, Kürt sorununun yanı sıra Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili bugün ortaya konulanlardan daha ileri bir perspektif sunuyordu.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/86899/mhpnin_turkes_rahatsizligi.html)
14 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-14-2009, 19:46
Hukuk aklına yeni mi geldi ?!
http://www.habervaktim.com/resim/resim86871_2.jpg
http://img132.imageshack.us/img132/9297/kartelinvakitlincinealk.jpg
Daha düne kadar başka kişi ve kuruluşların uğradığı “tazminat terörü”ne alkışlar yağdıran Aydın Doğan medyası, kendi nasırlarına basılınca “hukuk”u hatırladı... Şimdi gazeteciler soruyor: “Hukuka ihtiyaç duyulduğu günlerde neredeydiniz?”
Alman medya şirketi Axel Springer'e 2006 yılında hisse satışı gerçekleştirmeden önce birtakım devir işlemleri sırasında vergi kaçırdığı tespit edilen ve 3,7 milyarlık bir cezaya çarptırılan Doğan Grubu ‘hukuk' ve ‘basın özgürlüğü'nün arkasına sığınırken, Doğan'ın yıllarca haksız ve hukuksuz uygulamalara destek verdiğini söyleyen önde gelen gazeteciler ve sivil toplum kuruluşları, Doğan ve gazetecilerine “Hukuk yeni mi aklınıza geldi” hatırlatmasında bulundu.
VAKİT'E DAVA AÇAN GENERALLERE ALKIŞ TUTMUŞTU
28 Şubat sürecinde Türkiye'de tahakküm kurmak isteyen darbecilerle mücadele eden Vakit gazetesine açılan haksız davalara ses çıkarmayan Doğan medyasının ‘Özgür basın susturulmak isteniyor' şeklinde yaygara koparması inandırıcı bulunmuyor. Vakit gazetesinde çıkan ve iki generali eleştiren bir yazı nedeniyle 312 generalin açtığı dava için “Generallerin tazminat zaferi” başlıklarıyla Vakit'in susturulmasını destekleyen Doğan medyası, vergi kaçırma suçunu ‘basın özgürlüğü' maskesiyle gözlerden uzak tutmaya çalışıyor.
GAZETECİLER VE MESLEK ÖRGÜTLERİ DOĞAN'IN MASKESİNE İNANMIYOR
Vakit gazetesine konuşan sivil toplum örgütleri temsilcileri ve gazeteciler, Doğan Grubu'nun kendisini masum göstermek ve vergi kaçakçılığı skandalını kamuoyunun gözünden kaçırmak için ‘özgür basın' maskesine sığınmasını eleştirdi. Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan gazeteci ve meslek örgütleri temsilcilerinin görüşleri şöyle:
“HUKUKA İHTİYAÇ DUYULDUĞU GÜNLERDE NEREDEYDİNİZ?”
Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş: “Antidemokratik süreçlerde sessizliğe bürünen Doğan grubuna bağlı yazılı ve görsel medyanın kendileri ile ilgili bir gelişme olduğunda ortalığı ayağa kaldırması çok şaşırtıcı... Kaldı ki ortada inanılmaz bir ceza var. Bu cezayı kesenler yüzde yüz emin olmasalar bu kadar büyük bir medya kuruluşunu karşılarına almak istemezler. O zaman sorulacak soru; hukuka ihtiyaç duyulduğu günlerde neredeydiniz? Bugün hukuk diyenlere millet, ‘kara kaplı kitaba bakmak lazım' diyor.”
“DOĞAN'IN HUKUKA SIĞINMIŞ OLMASI GÜLÜNÇ”
Gazeteci-Yazar Ahmet Kekeç: “Aydın Doğan'ın bugün hukuka sığınmış olması gülünç. Biz kendilerinin hukukla ilişkilerini 28 Şubat'tan biliriz. Bu grubun öteden beri otoriter odaklarla ilişkilerini biliyoruz. Nelere hoşgörü, nelere ise tepki gösterdikleri de ortada.”
“BUGÜN BAĞIRMALARININ HİÇBİR ÖNEMİ KALMAMIŞTIR”
GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz: “Başörtüsü, cumhurbaşkanlığı seçimi, 28 Şubat ve katsayı konusunda jakobenlerden yana olan ve Vakit'i bitirmek için açtıkları davalarda hukuku tanımayanların bugün bağırmalarının hiçbir önemi kalmamıştır.”
Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan: “Doğan gazeteleri, ikiyüzlü davranmaktadır. İlkesiz bir basın örneği vermektedir. Başkalarına yapılan hukuksuzlukları yıllardır görmezlikten gelen Doğan'ın bugün hukuk kendine dokunduğunda çığırtkanlık yapması manidardır. Olmayan itibarları da yok olmaktadır.”
“O ZAMAN DEMOKRASİYİ HATIRLAMADILAR”
Haber Türk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı: “Doğan Grubu yıllar önce diğer medya gruplarına yapılan baskılara alkış tuttu, hatta teşvik etti. Ama bugün kendilerine gelince ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Diğer grupların kendilerine destek vermediklerinden yakınıyorlar. (Vakit'i kastederek) Size de aynı şekilde davrandılar. Başkalarının başına gelenlere alkış tuttular. O zaman demokrasiyi hatırlamadılar.”
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/86871/hukuk_aklina_yeni_mi_geldi.html)
14 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-22-2009, 16:33
Ölülerin ruhlarına bile yasak getirdi!
http://img195.imageshack.us/img195/7269/resim877351.jpg
Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde başörtülülere getirdiği yasakçı uygulamalarla adını duyuran ve rektörlerin 10. Yıl Marşlı ‘Türkiye laiktir laik kalacak' provokasyonlarının mimarı Mustafa Akaydın, “Ölülerin ruhlarına bile yasak getirdi” dedirten bir uygulamaya imza attı.
Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde başkanı olduğu Üniversiteler Arası Kurul toplantılarında rektörlere ‘Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attıran ve başörtüsü düşmanlığıyla tanınan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, ölülerin ruhlarına bile yasak uyguladı.
BEŞ YILLIK UYGULAMAYI KALDIRDI
Üniversiteden arkadaşları ve CHP'lileri belediye yönetimine getirdikten sonra, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı'na getirdiği Mahmut Akbaş'ın yanı sıra kızını, damadını ve damadın ağabeyini de belediyede çeşitli müdürlüklere getirerek tepki toplayan Akaydın, Antalya Andızlı Şehir Mezarlığı'nda beş yıldan beri Arefe günü İkindi namazından sonra başlayıp bayramın üçüncü günü İkindi namazına kadar devam eden Kur'an-ı Kerim okunması uygulamasını da kaldırdı.
BAYRAMIN BİRİNCİ VE İKİNCİ GÜNÜ HİÇ OKUNMADI
Beş yıldan beri belediyenin görevlendirdiği ve cenaze işlemlerini gerçekleştiren imamlar tarafından Arefe gününden başlayıp bayramın üçüncü gününe kadar süren Andızlı Mezarlığı'ndaki Kur'an-ı Kerim okunması, bu yıl sadece Arefe Günü İkindi Namazı'ndan sonra çok kısa bir şekilde gerçekleştirildi. Bayramın birinci ve ikinci günü ise hiç Kur'an-ı Kerim okunmadı.
VATANDAŞLAR TEPKİLİ, AKAYDIN YURT DIŞINDA
Vatandaşların büyük bir tepki gösterdiği yeni uygulama, “Ölülerin ruhlarına saygısızlık” şeklinde değerlendirilirken, konuyla ilgili olarak ulaştığımız Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, sorularımıza cevap vermekten kaçındı. Akaydın, “Şu anda yurtdışındayım. Sorularınızı dönüşte cevaplandıracağım” dedi.
Akaydın, Akdeniz Üniversitesi'ndeki 25 yıllık görevinden ayrılarak Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olan Mahmut Akbaş'ın kızı Yasemin Coşgun'u, Özel Kaleme aldırırken damadı Süleyman Coşgun'u da Harita ve İstimlak Müdürü olarak göreve başlattığı ortaya çıkmıştı. Akaydın, Akbaş'ın damadının ağabeyi Hakkı Coşgun'u da belediyede İdari İşler Şube Müdürlüğü görevine getirmişti. Akaydın'ın göreve getirdiği Akbaş Vakit'e yaptığı açıklamada, “Neden benim samimi bir Atatürkçü olduğum, laik olduğum ve samimi bir sosyal demokrat olduğum gündeme gelmiyor da, Sayın Akaydın tarafından kızımın, damadımın ve damadımın ağabeyinin müdür yapılması gündeme geliyor?” demişti.
Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye başkanı olur olmaz başta Akdeniz Üniversitesi'nden40 arkadaşı olmak üzere, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızı, SHP eski İl Başkanı ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti. Akaydın bu uygulamayı, “Üniversitede yıllardan beri tanıdığım aileyi belediyeye aldım bunda yadırganacak ne var? Olay tamamen benim inisiyatifimle gerçekleşti” demişti.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/87735/olulerin_ruhlarina_bile_yasak_getirdi.html)
22 Eylül 2009
FarukARSLAN.
09-27-2009, 02:13
Antalya'da III. Attalos dönemi
http://www.habervaktim.com/resim/resim88406_2.jpg
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, CHP teşkilatı ve üniversite arkadaşlarını belediyede üst düzey birimlere getirdikten sonra şimdi de, arkadaşlarının akrabalarını aile boyu belediye kadrosuna katmaya devam ediyor. Attaleia Krallığı'nın kurucusu II. Attalos'un uygulamalarını aratmayacak bir ‘ailevi kadrolaşmaya' giden Akaydın, belediyeyi arkadaşlar, enişteler, bacanaklar, damatlar, gelinler ve oğullarla doldurdu.
AKAYDIN ONU, O BACANAĞINI, BACANAĞI DA OĞLUNU…
Geçtiğimiz günlerde üniversiteden arkadaşı Mahmut Akbaş'ı ve Akbaş'ın kızı, damadı ve damadının ağabeyini belediyedeki müdürlüklere getiren Akaydın'ın, son olarak Antalya Belediyespor'un Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirdiği CHP'li Recep Tokgöz, bacanağı Mustafa Karyağdı'yı Spor Müdürü yaptı. Spor Müdürü olan Karyağdı ise oğlunu Belediyespor'un basketbol takımının antrenörlüğüne getirdi.
“BEN BABASIYIM, O ŞİMDİ ANTRENMANDA”
Vakit'in ulaştığı Karyağdı sözkonusu kadrolaşmayı doğruladı. Telefonla ulaştığımız Spor Müdürü Mustafa Karyağdı, “Bülent şu an antrenmanda, antrenmanı yarıda kesemez. Ben onun babasıyım” dedi.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın belediyede başlattığı ‘Yüzde yüz CHP malı” kadrolaşma hız kesmeden devam ediyor. Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) eski Başkanı Mustafa Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye başkanı olur olmaz başta Akdeniz Üniversitesi'nden 40 arkadaşı olmak üzere, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızı, SHP eski İl Başkanı ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti. Akaydın'ın şimdi de Antalya merkez ilçe Muratpaşa Belediyesi'nin CHP kontenjanından Meclis üyesi seçilen Recep Tokgöz'ü Antalya Büyükşehir Belediyespor'a Yönetim Kurulu Başkanı yaptığı ortaya çıktı. Tokgöz'ün de yönetim kurulu başkanı olur olmaz bacanak Mustafa Karyağdı'yı kulübe spor müdürü olarak atadığı, kulübe spor müdürü olan Mustafa Karyağdı'nın da ilk iş olarak oğlu Bülent Karyağdı'yı Antalya Büyükşehir Belediyespor basketbol takımına antrenör olarak görevlendirdiği belirlendi.
BEN BABASI MÜDÜR, OĞLUM DA ANTRENÖR
Vakit'in ulaştığı Recep Tokgöz'ün bacanağı Mustafa Karyağdı, belediyedeki kadrolaşmayı doğruladı. Antrenörlüğe getirilen Bülent Karyağdı'nın telefonuna çıkan Spor Müdürü Mustafa Karyağdı, “Ben buranın müdürüyüm. Bülent şu an antrenmanda. Antrenmanı yarıda kesemez. Ben babasıyım ben konuşayım” dedi.
SÜLALE BOYU KADROLAŞMA
Kadrolaşmada hız kesmeyen ve Antalya Büyükşehir Belediyesi'nde kadrolu eleman alımlarını sürdürüp, önceki dönem Belediye Başkanı olan Menderes Türel'in ekibini hızla tasviye eden Akaydın'ın en son Antalya Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olarak göreve getirdiği arkadaşı Mahmut Akbaş'ın kızını, damadını ve damadının ağabeyini Belediyede müdür olarak göreve başlattığı ortaya çıkmıştı. Akbaş ailesini belediyedeki müdürlüklere getiren Akaydın, Mahmut Akbaş'ı bir kez daha terfi ettirerek, Antalya Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASAT) Genel Müdür Yardımcılığı'na getirdi.
KIZ, DAMAT, DAMATIN AĞBEYİNE ÜST DÜZEY GÖREV
Akaydın ile birlikte Akdeniz Üniversitesi'ndeki 25 yıllık görevinden ayrılarak Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olan Mahmut Akbaş'ın kızı Yasemin Coşgun'u, Özel Kaleme aldırırken damadı Süleyman Coşgun'u da Harita ve İstimlak Müdürü olarak göreve başlattığı belirlenmişti. Yine Akbaş'ın damadının ağabeyi Hakkı Coşgun'un da belediyede İdari İşler Şube Müdürlüğü görevine getirildiği kaydedilmişti.
“KADROLAŞMA DOĞRU, BEN ATATÜRKÇÜYÜM”
Akaydın tarafından ailecek belediye yerleştirilen Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı Mahmut Akbaş Vakit'e yaptığı açıklamada, ilginç bir savunmada bulunarak Kadrolaşmayı itiraf edip, “Neden benim samimi bir Atatürkçü olduğum, laik olduğum ve samimi bir sosyal demokrat olduğum gündeme gelmiyor da, Sayın Akaydın tarafından kızımın, damadımın ve damadımın ağabeyinin müdür yapılması gündeme geliyor?” demişti.
AKAYDIN: BENİM İNİSİYATİFİMLE GERÇEKLEŞTİ
Diğer taraftan kadrolaşmayla ilgili Vakit'e konuşan Başkan Akaydın da “Üniversite yıllardan beri tanıdığım aileyi belediyeye aldım bunda yadırganacak ne var? Olay tamamen benim inisiyatifimle gerçekleşti” demişti.
II. ATTALOS KİMDİR?
Milattan Önce 200'lü yıllarda Antalya ve Bergama yöresinin kralı olan II. Attalos, Attalos Soter'in oğlu, II. Eumenes'in kardeşi. II. Eumenes'in ölümünden sonra kral olan II. Attalos, krallık sınırlarını güneydoğuda genişletmek için gittiği Pisidya' dan (bugünkü Göller Bölgesi) kıyıya inerek Attaleia (bugünkü Antalya) kentini kurdu. Bitinya kralı M. Prusias, Bergama'nın güneyini yağmalarken Asklepios'un heykelinin de bulunduğu birçok heykeli birlikte götürdü. Önceden Bitinyalıları tutan Roma, sonra Bergama'nın yanında yer alarak II. Prusias'ya ağır bir savaş tazminatı ödetti. II. Attalos, İÖ 149′da babasına karşı ayaklanan Nikomedes'i destekleyip Bitinya tahtına geçmesini sağladı, aynı yıl Makedonyalılara karşı yapılan savaşta Romalılara yardım etti. II. Attalos, krallığını güçlendirmek için etrafında arkadaşları ve akrabalarından oluşan büyük bir yönetim ağı kurdu.
ALDAŞ'A YOLDAŞ DOLDURMUŞTU
Akaydın, daha sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, Dünya Bankası'ndan kredi alınması maksadıyla müşavir firma olarak kurulan ALDAŞ'ta Menderes Türel'in yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde 20 civarında olan personel sayısını 40'a yükselterek, “Aldaş'a yoldaş doldurdu” yorumlarına neden olmuştu.
CHP İL BAŞKANININ KIZINI VE SHP İL BAŞKANINI KADROYA ALMIŞTI
Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü dönemindeki icraatlarıyla “Akdeniz Üniversitesi'ni CHP'nin arka bahçesine çevirdi” eleştirilerinin hedefi olan Mustafa Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine gelir gelmez yaptığı kadrolaşmayla da “Akaydın arka bahçeyi belediyeye taşıdı” suçlamalarına muhatap olmuştu. Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) Başkanı iken, Cumhurbaşkanlığı, YÖK Başkanlığı seçimleri ve özgürlüklerin önünü açan kanun değişikliği süreçlerinde rektörleri sık sık toplayıp, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attırarak birçok provokasyona ev sahipliği yapan Mustafa Akaydın, başta Akdeniz Üniversitesi'nden olmak üzere 40 arkadaşını, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızını, SHP eski İl Başkanını ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini Vakit'e itiraf etmişti.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/88406/antalyada_iii_attalos_donemi.html)
27 Eylül 2009
FarukARSLAN.
10-03-2009, 01:21
Bir karış toprak için servet ödüyorlar
http://img3.imageshack.us/img3/458/resim891841.jpg
1996 yılından bu yana Mescid-i Aksa'nın altının kazılmaya başladığını söyleyen İslami Hareket'in lideri Raid Salah, kazıların başlama emrini Siyonist İsrail Başbakanı Binjamin Netenyahu tarafından verildiğini söyledi. Salah, fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'nın zemininden tapınak çıkacağı iddialarını da “gerçek dışı” olarak nitelendirdi. Ellerinde İbranice bir belgenin olduğunu vurgulayan Salah, bu belgede, “Attiyrat Kohnim” ismindeki bir dernek üzerinden Yahudilerin yoksul Kudüslülere, bazı önemli yerler için metre kare başına 2,2 milyon dolar vermeye hazır olduklarını söyledi.
İslami Hareket'in lideri Raid Salah, Siyonist İsrail devlet başkanı Benjamin Netenyahu'nun Mescid-i Aksa üzerindeki politikasını “delice macera” olarak niteledi. Salah, terör devleti İsrail'in yeni hükümetinin Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerine yaptığı sinsi planlara karşı da tüm Müslümanları uyardı.
SİYONİSTLER, DELİCE MACERA PEŞİNDELER
Yahudilerin Mescid-i Aksa'yı yıkarak altından bir tapınak çıkaracaklarını “gerçek dışı” olarak değerlendiren Raid Salah, “Neteyahu'nun, Kudüs'ün Yahudi şehrine dönüştürme planı ve Mescid-i Aksa'nın altından tapınak çıkacağını iddia etmesi, delice maceradan başka bir şey değildir” dedi.
FİLİSTİNLİLERE BEDEL ÖDETİYORLAR
Kazıların başlama emrini Siyonist İsrail Başbakanı Binjamin Netenyahu tarafından verildiğini vurgulayan Salah, “Amaç, Mescid-i Aksa'nın yok edilip yerine Süleyman Mabedi'nin inşa edilmesidir” diye konuştu.
Yeni hükümet döneminde tırmanan sorunlara da değinen Salah, “Netenyahu'nun, bu akılsız ve düşünceden uzak tavırları yüzünden onlarca Filistinli şehit oldu ve hala mücadelemiz devam ediyor” dedi.
METREKARESİ 2,2 MİLYON DOLAR
Ellerinde İbranice bir belgenin olduğunu belirten Salah, bu belgede, Kudüs'ün önemli yerlerinin nasıl bir kirli siyasetle alınmaya çalışıldığını anlattı. “Attiyrat Kohnim” ismindeki bir dernek üzerinden Yahudilerin, fakir Kudüslülere, bazı önemli yerler için metre kare başına 2,2 milyon dolar teklif ettiklerini söyleyen Salah, belgede iddia edilen rakamların dudak uçurtucu olduğunu belirtti. Salah, fakir halkın para ile kandırılmaya çalışıldığını ancak Kudüslülerin bu oyuna gelmeyeceğini sözlerine ekledi.
BATILI ŞİRKETLER DE DESTEKLİYOR
Kudüs'ün Yahudileştirilme projesine batılı şirketlerinde destek verdiğini vurgulayan Salah, Müslümanların duyarsızlığı karşısında, tüm dünyadaki Yahudilerin bu meseleler üzerine eğilerek, Kudüs'ün Yahudileştirilmesi ve Mescid-i Aksa'nın yerine, kendi tapınaklarının kurulması için bütün güçleriyle desteklediklerinin altını çizdi.
/ HABERVAKTİM.COM (http://www.habervaktim.com/haber/89184/bir_karis_toprak_icin_servet_oduyorlar.html)
2 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-03-2009, 18:44
“Sakın konuşma bu iş Ergenekon'a dayanır”
http://img203.imageshack.us/img203/2200/resim892581.jpg
"Bu pis işlere beni Albay Üçok bulaştırdı. Bu işler hörmetli işler!" diyen Binbaşı Tulga'dan bomba itiraflar...
Üçok ile emekli binbaşı Sinan Tulga arasında çıkan anlaşmazlığın, Tulga'nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Kara Harp Okulu, 4. Kolordu, Sabiha Gökçen Havalimanı, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, Işıklar Askeri Lisesi gibi pekçok kuruma iş yapan ALA Uluslararası Limited Şirketi'nde satış koordinatörü olarak görev yaptığı esnada rüşvet olarak verilen 50 bin liralık bir senet yüzünden olduğunu Tulga, itiraf etti.
Geçtiğimiz hafta ‘rüşvet ve sahtecilik' suçlarına adı karıştığı için tutuklanan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Ahmet Zeki Üçok'un, uluslar arası savunma ve silah şirketi ALA Uluslararası Ltd. Şti.'de satış koordinatörü olarak görev yapan emekli Binbaşı Sinan Tulga ile davalık olduğu ve Tulga'nın mal varlıklarına haciz koydurttuğu ortaya çıktı. Tulga'nın Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, haciz işlemini kaldırttığı davada Tulga'nın avukatlığını Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'ne üye olmak suçundan tutuklu bulunan emekli Albay Levent Göktaş'ın yapması dikkat çekti. Göktaş, avukatlık ofisinde bulunan ‘irticacı kamu görevlileri' belgesi, Beykoz'da bulunan silahlar ve Rus ajanı olduğu söylenen bir kadınla olan ilişkisinden doğan çocuğuyla gündeme gelmişti.
HAKİMLİK YAPARKEN, TİCARET YAPMIŞ
Kendisine sunulan hayat kadınları ve rüşvet karşılığı sanatçı ve zengin ailelerin çocuklarının askerlik işlemlerini hallettiği iddiasıyla yargılanmak üzere cezaevine gönderilen Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri ve Genelkurmay'ın Ergenekon davasına paralel olarak yürüttüğü Karargah Evleri davasını yürüten Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un, askerlik mesleğinin yanı sıra ticaret yaptığı ve ticaret yaparken düştüğü anlaşmazlıklar nedeniyle mahkemelerde davalık olduğu belirlendi.
TULGA, ALA ULUSLARASI SİLAH ŞİRKETİ'NDE SATIŞ KOORDİNATÖRÜ
Üçok ile emekli binbaşı Sinan Tulga arasında çıkan anlaşmazlığın, Tulga'nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Kara Harp Okulu, 4. Kolordu, Sabiha Gökçen Havalimanı, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, Işıklar Askeri Lisesi gibi pekçok kuruma iş yapan ALA Uluslararası Limited Şirketi'nde satış koordinatörü olarak görev yaptığı esnada rüşvet olarak verilen 50 bin liralık bir senet yüzünden olduğu iddia ediliyor. Söz konusu iddialarla ilgili görüşlerine başvurduğumuz şirketin İdari Amiri Mehmet Ünaldı, sözkonusu şirketin resmi internet sitesinde Tulga'nın satış koordinatörü olarak görünmesine rağmen, Tulga'nın şirketlerinden ayrıldığını iddia ederken, şirketin Genel Müdürü, Nilgün Aladağlı Rodoplu ise sorularımıza cevap vermekten kaçındı.
HACİZ BAŞLATTIRMIŞ
Vakit gazetesinin elde ettiği Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 3 Ekim 2007 tarihli kararında, Üçok iş yaptığı STK İnş. Proje Orman Ür. Elk. Elkt. Bilişim Hiz. Gıda İth. İhr.San.Tic.Ltd.Şti'nin sahibi ve uluslar arası savunma ve silah şirketi ALA Uluslararası Limited Şirketi'nin satış koordinatörü emekli binbaşı Sinan Tulga isimli bir şahısla anlaşmazlığa düştü. Tulga'nın Üçok'a verdiği 50 bin TL'lik senetten sonra başlayan anlaşmazlık sonucu taraflar anlaşmayı fesh etti ve Üçok Tulga'dan 50 bin TL tahsil etmek için İcra Müdürlüğü'nden haciz işlemi başlattırdı. Haciz işlemleri devam ederken, Tulga Ankara 8. İcra Müdürlüğü'ne itiraz ederek haciz işlemini durdurdu. Üçok bunun üzerine 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak Tulga'nın itirazının iptalini istedi ancak mahkeme Tulga'nın lehine aldığı kararla, itirazın haklı olduğunu belirtti.
MAHKEME: DAVA HUSUMET NEDENİYLE AÇILMIŞ
Mahkeme, Üçok'un itirazını reddettiği kararında, haciz takibinin Tulga'nın yetkilisi olduğu şirket aleyhine yapıldığını ve davanın bu şirket aleyhine açılması gerekirken, özel şahıs Sinan Tulga aleyhine açıldığını belirterek, “Sinan Tulga aleyhine davanın açılamayacağı, yani Sinan Tulga'nın davada pasif husumet ehliyetinin bulunmayışı nedeniyle Sinan Tulga aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar vermek sonuç ve kanaatine varılmıştır” hükmüne vardı. Mahkeme 450 milyonluk avukatlık masraflarını da Üçok'un Tulga'ya ödemesini kararlaştırdı.
“YÜKSEK RÜTBELİ ASKERLER, İŞLERİ USULSÜZ HALLETMEYE ÇALIŞIYOR”
Öte yandan Üçok'un dava ettiği Emekli Binbaşı Sinan Tulga, avukatı Levent Göktaş aracılığıyla Haziran 2007'de mahkemeye verdiği dilekçesinde “Davacı tarafın başlattığı takip gibi açtığı bu davanın da haksız ve olmayan bir borç üzerine kurulu olduğunu, davacının borcu dayandırdığı olayı mahkemeyi aldatmak amacıyla farklı dile getirdiğini, davacı ile İlker Sözen'in yüksek rütbeli askerler olduklarını, kendilerinin ticari faaliyetlere girdiklerini, ancak bu alanda basiretli davranmayarak, işleri usulsüz halletmeye, müvekkilini tehdit ederek para ve menfaat sağlamaya çalıştıklarını” ifadelerini kullandı.
“BENİ BU İŞLERE ZEKİ ÜÇOK BULAŞTIRDI”
Bu arada Vakit gazetesinin ulaştığı emekli Binbaşı Sinan Tulga, o dönemde TSK'ya iş yapan Üçok ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. “Beni bu işlere Üçok bulaştırdı” diyen Tulga, “Ben Zeki Üçok'tan herhangi bir şey satın almadım bir alışverişimiz olmadı. Ben ona bir senet vermiştim 50 bin liralık. Daha sonra aramızda anlaşmazlık çıktı. Beni mahkemeye verdi. 50 bin lirayı tahsil etmek için” dedi.
“BU İŞLERE HÖRMETLİ İŞLER DENİR”
Siz Üçok'tan bir hizmet ya da mal satın almadıysanız neden sizden 50 bin lira tahsil etmek istedi şeklindeki sorumuza emekli Binbaşı Tulga, “siz Azerice bilir misiniz. Azerice de bu işlere ‘hörmetli işler' denir. Bu işler hörmetli işler. Yani sizin anlayacağınız hörmet var bu işin içinde” dedi. Tulga, ‘hörmet'in Azerice'de ‘rüşvet' anlamına geldiğini hatırlatmamız üzerine, “Evet rüşvet demek” diye onayladı. Tulga, bu işlere girdiği için pişmanlık duyduğunu kaydederek, “Bu pis işlere beni Üçok bulaştırdı. Nerden girdim bu pis işlere. Daha sizin bilmediğiniz neler var neler. Ben Üçok'tan ne mal aldım ne de mal sattım ama beni bu işlere bulaştırdılar. Pis işlerine beni de alet ettiler” dedi.
“KONUŞMA, BU İŞ ERGENEKON'A DAYANIR”
“Üçok'la ilgili sizin bilmediğiniz daha neler var neler” diyen Tulga'ya: “Bu işlerin neler olduğu” şeklindeki sorumuz üzerine “Telefonda olmaz Turan Güneş Bulvarı'nda bir yerde buluşalım. Üçok'la ilgili her şeyi size itiraf edeceğim” diyen emekli Binbaşı Sinan Tulga, Turan Güneş Bulvarı'na gittiğimizde ise tekrar bizi arayarak, “Sizinle görüşmek istemiyorum. Avukatımla görüştüm bana diyor ki ‘Sen de sıkıntıya girersin sakın konuşma. Bu iş Ergenekon'a dayanır' dedi. Onun i çin sizinle görüşemem" demesi dikkat çekti.
KOÇAK: TULGA ÜÇOK'A KOOPERATİF HİSSESİ VERMESİ GEREKİYORDU
Gazetemizin konuyla ilgili olarak ulaştığı rüşvet ve sahtecilik suçlarından cezaevinde tutuklu bulunan Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un avukatı Nazif Koçak ise müvekkilini savundu. Koçak, “Tulga'nın Zeki Üçok'a kooperatif hissesi vermesi gerekiyordu vermedi. O yüzden mahkemelik olduk” dedi.
İKİSİNİN DE AVUKATLARI KAMUOYUNDA TANINIYOR
20 Haziran 2007 tarihinde Tulga'nın itirazının iptali için dava açan Ahmet Zeki Üçok'un avukatlığını ceza ve tazminat davalarıyla ilgili birçok kitabı bulunan Avukat Nazif Kaçak yaparken, davalı Sinan Tulga'nın avukatlığını ise Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi olmaktan Silivri'de tutuklu bulunan ve ‘Eğer serbest bırakılmazsam, savcıları vurun' diye tehditler savuran emekli Albay Levent Göktaş yaptı. Göktaş, Beykoz'daki lav silahları, avukatlık ofisinde bulunan ‘irticacı kamu görevlileri' dosyası ve Rus ajanı bir kadınla olan ilişkisinden doğan çocukla gündeme gelmişti.
İŞTE ALA SİLAH ŞİRKETİNİN İŞ YAPTIĞI KURUMLAR
Ala silah şirketi, başta TSK'ya bağlı kurumlar olmak üzere birçok kamu kurumuna iş yapmış. İşte çok büyük paraların döndüğü o işlerden bazıları:
1. Kara Harp Okulu Atış Poligonu:
İş Kapsamı:
Sius Ascor 80 yol 25 - 50 Metre elektronik hedef sistemleri, puanlama ve sıralama bilgisayar sistemleri, skorbordlar, monitörler, kumanda masaları, balistik koruma ve ses izalasyonu, projelendirme, malzeme temini ve elektronik montajı (komple anahtar teslimi). Solution Shooter Training System (SCATT) temini ve kurulması
2. 4. Kolordu Atış Poligonu (MAMAK)
İş Kapsamı:
Sius Ascor 40 yol 300 Metre elektronik hedef sistemleri, puanlama ve sıralama bilgisayar sistemleri, skorbordlar, monitörler, kumanda masaları, balistik koruma ve ses izalasyonu, projelendirme, malzeme temini ve elektronik montajı (komple anahtar teslimi ) ile bu hedef sistemlerine ait yedek parça temini.
3. Elazığ Polis Okulu
İş Kapsamı:
5 yol 25 Metre elektronik hedef sistemleri, bilgisayar sistemleri, skorbordlar, monitörler, kumanda masası, interaktif simülasyon sistemi, balistik koruma ve ses izolasyonu, projelendirme, malzeme temini ve elektronik montajı
4. Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1 ve 2 Numaralı Nizamiyeleri
İş Kapsamı:
Vivid APS otomatik patlayıcı algılama sistemleri temini, montajı, işletmeye alınması (X - RAY )
5. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Lumbarağzı
İş Kapsamı:
Vivid APS otomatik patlayıcı algılama sistemleri temini, montajı, işletmeye alınması (X - RAY )
6. Sabiha Gökçen Havalimanı (Kurtköy- İSTANBUL)
İş Kapsamı:
Üç ayrı bagaj holünde, her bir sistem münferiden saatte 1500 bagaj kapasiteli Vivid VIS-M ve VDS III bagaj hattına entegre tam otomatik patlayıcı, uyuşturucu algılama sistemleri temini, montajı ve işletmeye alınması (X-RAY)
7. KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı
İş Kapsamı:
Piyade tüfekleri ve makineli tabancalar için Aimpoint Kırmızı Nokta Nişan Aleti ve Scatt Solution Atıcılık ve nişancılık eğitim sistemi temini ve montajı.
8. Kara Kuvvetleri Komutablığı
İş Kapsamı:
Tanner 6mm ve .308 cal Müsabaka silahları temini, bakım ve onarımı,
Hammerli AG .22 Cal ve .32 Cal SP 20 Ateşli ; ayrıca AP 40, AR 50 havalı Müsabaka silahları ve yedek parçaları temini, bakım ve onarımı,
Norma Precision AB 6 mm, .308 cal.ve .32 Cal Müsabaka mermileri temini,
H&N Havalı silah saçması temini,
Eley 22 Cal tabanca ve tüfek mermileri temini,
Walther 22 Cal sport ve power match müsabaka silahları temini,
Pardini 22 Cal ve .32 Cal Ateşli ve K2S Havalı tabanca temini,
Morini 22 Cal ve .32 Cal Ateşli ve CM162MI Havalı tabanca temini,
Sauer, Kurt Thune, Peltor, Champion ve Gehmann gibi firmalardan çeşitli atış giysi ve teçhizatları temini.
9. Genelkurmay Kapalı Atış Poligonu Yenileme İnşaatı
İş Kapsamı:
Projelendirme, malzeme temini ve inşası (Havalandırma, elektrik, tesisat, ses yalıtımı, balistik koruma ve inşaat kalemlerinin tamamı)
10. Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Atıcılık ve Keskin Nişancılık Eğitim Bölüğü (AKNEB)
İş Kapsamı:
Johannsen Havalı silah poligonu
Scatt atış eğitim sistemi
Hammerli AP 40 Havalı Tabanca ve AR 50 Havalı tüfek temini
H&N Havalı silah saçması temini
Norma .32 Cal., .308 Cal., ve 6 mm BR Mermi temini
Tanner 6 mm BR tüfek temini
Pardını K2S Havalı tabanca temini,
Walther LG 300 Alutec Havalı tüfek temini.
11. 4. Kolordu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca temini
12. Etimesgut Zırhlı Tümen Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca ,AR 50 Havalı tüfek ve Scatt Solution (Atıcılık Nişancılık eğitim sistemi) temini ile havalı silah saçmaları ve hedefleri temini.
13. 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı
Hammerli AP 40 Havalı tabanca temini
14. Ankara Emniyet Müdürlüğü
İş Kapsamı:
MP5 Taktik el fenerleri temini.
15. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca,AR 50 Havalı tüfek, Sauer Atış elbiseleri ve H&N Havalı Silah Saçması temini
16. Bolu Komando Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AR 50 Havalı tüfek temini
17. İstihkam Okul Komutanlığı
İş Kapsamı:
Sauer Atış elbiseleri , H&N Havalı Silah Saçması ve Hedef kağıtları temini
18. Işıklar Askeri Lisesi Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı Silah Saçması temini
19. Maltepe Askeri Lisesi Komutanlığı
İş Kapsamı:
Scatt Solution Shooter Training System temini,
Sauer Atış Botu temini,
H&N Havalı Silah Saçması temini
20. Burdur Tugay Komutan Yardımcılığı
İş Kapsamı
Hammerli AP 40 havalı tabanca, Hammerli AR 50 havalı tüfek ve Havalı silah saçması temini
21. Tuzla Piyade Okul Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 havalı tabanca , Hammerli AR 50 havalı tüfek ve H&N Havalı Silah Saçması temini
22. 1.Ordu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AR 50 Havalı Tüfek Temini
23. Bedensel Engelliler Federasyonu
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 havalı tabanca, Hammerli AR 50 havalı tüfek, H&N havalı silah saçması ve Havalı silahlar için pompa temini.
24. T.C. Atıcılık ve Avcılık Federasyonu
İş Kapsamı:
Eley .22 Cal Match EPS Müsabaka Mermisi, Hammerli AP 40 Havalı Tabanca , Hammerli AR 50 Havalı Tüfek, Walther LG 300 Havalı Tüfek, H&N havalı silah saçması, Müsabaka Silahları Pompası, Kromson Skeet Poligonu, Serena Trap ve Skeet poligonu (Eskişehir) temini ve montajı.
25. Modern Pentatlon Federasyonu
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca ve H&N havalı silah saçması temini.
26. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca temini
27. Jandarma Okullar Komutanlığı
İş Kapsamı:
Sius Ascor 20 yol 25 metre elektronik ateşli silah poligonu hedef sistemi ve 20 yol 10 metre elektronik havalı silah poligonu hedef sistemi temini ve montajı ile bu sistemlere ait yedek parça temini.
28. Jandarma Genel Komutanlığı
Jandarma Gücü Atış Takımı Silah (Tanner, Walther, Hammerli) Mühimmat (Eley, Norma) ve Teçhizat (Sauer, Champion, Gehmann, Peltor) alımı.
29. 9. Kolordu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, AR 50 havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve Sauer atış eldiveni temini.
30. 11. Piyade Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Morini CM 162 EA Havalı tabanca, Hammerli AR 50 Alupro Havalı tüfek ve Havalı silah pompası temini.
31. 7. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı
H&N Havalı silah saçması temini.
32. 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, H&N havalı silah saçması ve Havalı silah pompası temini.
33. Eğirdir Komando Okul Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.
34. 57. Topçu Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, AR 50 Havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve H&N havalı silah saçması temini.
35. 95. Zırhlı Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.
36. 8. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı
H&N Havalı silah saçması ve hedef kağıtları temini.
37. 48. İç Güvenlik Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, AR 50 Havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve H&N havalı silah saçması temini.
38. 4. Komando Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Walther LP 300 Havalı tabanca, LG 300 Alutec Havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve H&N havalı silah saçması temini.
39. 19. Piyade Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.
40. 5.Komando Alay Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması ve Havalı silah hedef kağıtları temini
41. Hava Harp Okulu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Havalı silah hedef kağıtları temini
42. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü (Sakarya)
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.
43. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü (Çankırı)
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.
/ Habervaktim.com (http://www.habervaktim.com/haber/89258/“sakin_konusma_bu_is_ergenekona_dayanir”.html )
3 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-05-2009, 14:41
Dalan'a 7 trilyon
http://img9.imageshack.us/img9/4120/resim894291.jpg
Ergenekon Terör Örgütü sanığı Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı döneminde, Ergenekon'un firari sanığı Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'ne 7 trilyon aktarıldığı ortaya çıktı
Vakit'in ele geçirdiği belgeler “Ergenekon kaçağı” Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'ne, “28 Şubat hükümetleri” ve “YÖK”ün işbirliği ile her yıl gerçekleştirilen milyonlarca dolarlık kaynak aktarımlarını gündeme taşıyor.
Belgeye göre Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'ne 1999'da 862 milyar, 2000'de 1 trilyon 926 milyar, 2001'de 2 trilyon 50 milyar, 2002'de ise 2 trilyon 82 milyar olmak üzere toplam 6 trilyon 920 milyar lira kaynak aktarılmış.
Bu kaynak aktarımları, Cumhurbaşkanı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu tarafından incelemeye alınması gereken “ilginçlikler” olduğunu gözler önüne seriyor.
“ÜNİVERSİTE, ÖSYM VE YÖK DENETLEME KURULU KAYITLARI ARASINDA TUTARSIZLIKLAR VAR!..”
Belgeler eşliğinde ilgilileri göreve çağıran bir “Maliye müfettişi” şunları söylüyor: “1998 ile 2003 yılları arasında her yıl milyonlarca dolarlık kaynak aktarıldığını görüyoruz. Zaman aşımından dolayı 1999 ve sonrasındaki aktarımları ele almakta fayda var. 2009'u geçirirsek 1999'un, 2010'u geçirirsek 2000'in hesabını sormak zaman aşımı sebebiyle imkansızlaşır. Bakın; Başbakanlık ve Hazine Müsteşarlığı 17.09.2009 tarihinde Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğü'ne bir yazı gönderiyor. Bu yazıda, ÖSYM Başkanlığı, Yükseköğretim Denetleme Kurulu ve Rektörlük kayıtları arasında ‘tutarsızlıklar' olduğu resmen ifade ediliyor. Kayıtların birbirini tutmamasının sebebi nedir?.. Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu'na ‘hazine yardımı için' gönderilen kayıtlar, göstermelik kayıtlar mıdır?.. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın yazısından sonra, bu ‘tutarsızlık' nasıl örtbas edilmiştir?.. 1999-2003 yılları arasında, YÖK Denetleme Kurulu'nun ‘Ek 18. maddedeki bütün şartları taşımaktadır' kararına yaslanarak ‘azami kaynak aktarımı'ndan faydalanan Yeditepe Üniversitesi'nin bu şartları, 2003'ün son ayı itibarı ile taşımadığı Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nün Bakanlık makamına gönderdiği 22 Aralık 2003 tarihli yazı ile belgelenmiştir. O dönemde mütedeyyin insanların yönettiği bazı vakıf üniversitelerine, ‘arsa sahipliği problemli' gibi 2547 sayılı Kanunun Ek 18. maddesindeki ‘Vakıf üniversitelerine sağlanacak yardımlarla ilgili kriterler'le alakalı olmayan sebepleri öne sürerek kaynak tahsisini reddeden irade Yeditepe, Üniversitesi'ne niçin ayrıcalık tanımıştır?..”
Müfettiş'in soruları şöyle devam ediyor:
“Ergenekon davasındaki Dalan faktörü, bu dosyaların yeniden açılmasını zaruri hale getirmektedir. Üniversiteye her yıl aktarılan milyonlarca dolar, hangi amaçlarla kullanılmıştır?.. Üniversite, mesela niçin bir Bilkent Üniversitesi'nin bilimsel alandaki saygınlığının yarısına ulaşamamıştır?.. Kaynaklar, hangi amaçlarla kullanılmıştır?.. Yeditepe Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Ergenekon aramasının ardından, üniversite mütevelli heyetinde yapılan değişiklikle; medya patronu Aydın Doğan listeden çıkartıldı. Üniversite'nin kuruluşundan beri üniversite yönetiminde bulunan medya patronunun, Dalan'ın adreslerine yapılan baskınlardan sonra ayrılması tesadüfi midir?..”
SAYIN CUMHURBAŞKANI EL KOYSUN!..
Bu soruları gündeme getiren müfettiş, talebi de şu şekilde dile getiriyor:
“Bütün bunların, kamu kaynaklarının sağlıklı ve adil bir şekilde kullanılması konusundaki hassasiyetiyle tanınan Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün talimatıyla, öncelikle Devlet Denetleme Kurulu tarafından ele alınmasında kamu vicdanının rahatlaması bakımından zaruret vardır.”
DALAN'IN ÜNİVERSİTESİNDE SESSİZLİK
Öte yandan, yardımlara ilişkin sorularımız, üniversite yönetimi tarafından cevapsız bırakıldı. Kurumsal İlerlemeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nilüfer Eğrican'ın “Büyük hazine yardımları alan üniversitenizin, bilimsel makale, Uluslararası Bilimsel Atıf Endeksleri”ne giren bilimsel makale sayısı itibariyle durumu nedir? Fen bilimleri alanında uluslararası düzeyde kabul gören hakemli bilimsel dergileri kapsayan, Science Citation Index'de (SCI) yer alan makale sayınız kaçtır ve bu bakımdan dünya üniversiteleri arasındaki yeriniz nedir?” şeklindeki sorulara cevap vermesi bekleniyor. Yeditepe Üniversitesi'nden yapılan açıklamalarda “Uluslararası alandaki bilimsel başarıya” vurgu yapılmaması, sadece “laiklikten ve Atatürkçülükten” bahsedilmesi dikkat çekiyor.
HABERAL'IN ÜNİVERSİTESİNE DE 1.5 TRİLYON
Öte yandan; elde edilen belgelere göre Ergenekon sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'ne de 1 trilyon 515 milyar lira kaynak aktarılmış. Aynı dönemde Koç Üniversitesi'ne de 550 milyar lira verilmiş.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/89429/dalana_7_trilyon.html)
5 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-05-2009, 14:44
Ahlaksızlıkta sınırları yok
http://img34.imageshack.us/img34/2443/resim894311.jpg
Yerel seçimlerde “Yaparsa Hoca Yapar” diye afiş astıran CHP'li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, 6 ayda Antalya gençliğinin ahlakını çökertti. Akaydın, Avrupa ülkelerinde her yıl bu tarihlerde “Oktoberfest” (Ekim Festivali) adı altında düzenlenen sefahati bu sene Antalya'ya da taşıdı.
İki gün süren sefahat aleminde su gibi alkol tüketilirken, alkolün etkisiyle ahlaksızlıkta sınır tanınmadı. Akaydın, İçki fıçısının tıpasını balyozla kırarak sefahat alemini başlattı. Alkol duvarını aşan Akaydın, daha sonra Alman revü kızlarıyla birlikte pistte kendini kaybetti.
Seçimlerde “Yaparsa Hoca Yapar” diye afiş astıran CHP'li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, 6 ayda Antalya gençliğinin ahlakını çökertti. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Avrupa ülkelerinde her yıl bu tarihlerde “Oktoberfest” (Ekim Festivali) adı altında düzenlenen sefahati, bu sene Antalya'ya da taşıdı. İki gün süren sefahat aleminde su gibi alkol tüketilirken, alkolün etkisiyle ahlaksızlıkta sınır tanınmadı.
TIPAYI PATLATIP PİSTTE KENDİNİ KAYBETTİ
Akaydın, “Oktoberfest”in simgesi olan bira fıçısının tıpasını, Alman turistlerle birlikte balyozla kırarak sefahat alemini başlatırken, alkol duvarını aşan Akaydın'ın daha sonra Alman revü kızlarıyla birlikte pistte dans etmesi ise dikkat çekti. Siyasilerin bu tarz görüntüleri Avrupa ülkelerinde bile yadırganıyor ve büyük tepkilere sebep oluyor.
AHLÂKSIZLIK İÇİN HER TÜRLÜ ZEMİN HAZIRLANIYOR
Vakit'e konuşan Büyük Birlik Partisi Antalya İl Başkanı Rasim Küçük, “Biz haya ettik, festivalin yapıldığı yere gitmedik. Ancak haberlerini aldım, anlatılanlara göre tam bir ahlaksızlık. Bunun eğlenceyle bir ilgisi yok, resmen Türk-İslam ahlakı ifsad ediliyor” dedi. Önceki başkan Menderes Türel döneminde insanların uluorta içki içmezken Akaydın'la birlikte ahlaksızlığın sokak ortasına taşındığını kaydeden Küçük, “Su dansları adı altında kızlı erkekli gençlerimizin ahlakını bozmak için her türlü zemin hazırlanıyor. Akaydın'dan sonra, kendini bilen bir insanın ailesiyle Antalya'da gidip oturacağı, gezeceği bir mekan kalmadı. Ancak biz bunları dile getirince çağdışı oluyoruz. Bu yozlaşmanın önüne geçilmezse Antalya'da gençlik kalmayacak” şeklinde konuştu.
CHP VE MHP'LİLER NEREDEYSE TUVALETE BİLE BİRLİKTE GİDİYOR
Antalya'daki CHP'li belediyelerin yolsuzluklarıyla ilgili çok sayıda belge ortaya çıkarmalarına karşın, hiçbir işlem yapılmadığını ifade eden Küçük, bugün de CHP'li Konyaaltı Belediyesi hakkında yine milyarlarca liralık yolsuzluk belgesi açıklayacaklarını söyledi. Küçük, “Eğer savcılar bu açıklamamızı ihbar kabul edip harekete geçmezlerse, biz suç duyurusunda bulunacağız. Bu yolsuzluğun boyutu, Konyaaltı Belediye Başkanı'nın istifasını bile gerektirir” dedi. Akaydın'ın bu rahatlığının diğer partililerin umursamaz tavrından ve CHP'lilerle olan ilişkilerinden kaynaklandığını ifade eden Küçük, “CHP ve MHP'liler, il genel meclisinde neredeyse tuvalete bile birlikte gidiyor, inanılmaz bir ittifak var” şekinde konuştu. Yolsuzluk belgelerini açıklamamaları için kendilerine inanılmaz teklifler geldiğini de kaydeden Küçük, CHP'lilerin yolsuzluklarının bundan sonra da takipçisi olacaklarını söyledi.
--
İŞTE REZALET:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/2048803000.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5677334881.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9809849659.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6770562003.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8464684109.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8655961329.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/2895251057.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9763833656.jpg
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/89431/ahlâksizlikta_sinirlari_yok.html)
5 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-05-2009, 16:09
Baykal dönemi, kuyruklarla anılıyor !
http://images.ihlassondakika.com/Clipboard01069).jpg
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 1978'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı dönemde Türkiye'nin her yanı benzin, et, tüp gaz ve margarin kuyruğundan geçilmiyordu. Hatta, "ucuz" diye "az su katılmış süt kuyrukları" bile vardı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim mitinglerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 1978'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı dönemde yaptığı icraatları anlatıyor. Vakit, Baykal'ın Bakanlık yaptığı dönemi araştırdı.
TÜRKİYE KUYRUKLARLA ANILIYOR
Deniz Baykal'ın bakanlık yaptığı dönem Türkiye kuyruklarla anılıyor. Vatandaş; et, süt, margarin, yağ, benzin, pasaport, tüp gaz almak için kuyruk bekliyordu. Az su katılmış süt ve et alabilmek için vatandaşlar kuyruğa giriyor, garları yolcular değil, yağ almak isteyenler dolduruyordu. Benzin darlığı yüzünden otobüs, minibüs ve özel araçlarına binemeyen İstanbul halkı, banliyö trenlerine akın ediyor ve salkım saçak yolculuk yapıyordu. Tüp gaz, sana yağı ve pasaport için kuyruklar uzuyordu.
“Bu zihniyet kirlidir”
Erdoğan, CHP'nin kitabında belediyeciliğin, hizmetin adının olmadığını belirterek, “Bu zihniyet kirlidir. Bu zihniyet bereketsizdir. Bu zihniyette, geçmişinden bugüne alın, bereketsizlik var. 12 Eylül öncesinde Enerji Bakanı kimdi? Sayın Baykal'dı. Sayın Baykal'ın döneminde hatırlayın o benzin kuyruklarını, akaryakıt kuyruklarını. Rahmetli babam bana anlatırdı. Nüfus kağıdında, yağ damgası, ekmek damgası, gaz damgası var. Bunlar maalesef karneyle dağıtılırdı. Bu günleri bu millet gördü, gördüğü içindir ki bu CHP'ye tek başına iktidarı vermedi” demişti.
Kurtuluş ve dünya savaşlarında böyle pahalılık görülmedi
Fatma Özcan adlı yaşlı bir hanım, Baykal'ın bakanlık yaptığı hükümeti protesto etmek için telgraf göndermiş ve “Kurtuluş ve dünya savaşlarında böyle yokluk ve pahalılık görmedik. Milleti sevindirmek istiyorsanız istifa edin. Yağ yok, tuz yok, ekmeğe zam gelmiş. Kahve kayıplara karıştı. Tüp gaz yerine sıra veriyorlar” demişti.
AZ SU KATILMIŞ SÜT KUYRUĞU
Silivri'nin köylerinden toplanan mandıra sütü İstanbul'da kapışıldı. Halkın kısa sürede kuyruk olması üzerine konuşan sütçüler, “Biz çok az su katarız, hem de kattığımız suyun şehir şebekesinden alınmasına dikkat ederiz” dediler. Güğümlere doldurulan sütler kısa sürede kapışıldı.
ET KUYRUĞU
“Kuyruktan yürünecek yer kalmadı. Et-Balık Kurumu sözünü tutmadı. Hani et satış mağazası açılacaktı” başlıklı haberde et almak için kuyruğa giren vatandaşların fotoğrafı yayınlandı.
YAĞ KUYRUĞU
Haydarpaşa Garı'nı ilk defa yolcular değil, yağ almak isteyenler doldurdu. Bu sırada kaynaşan kalabalığı sıraya koymaya çalışan polis ve jandarmaların da koşuşturmalarıyla Haydarpaşa Garı tam bir ana baba gününe dönmüştür. Fotoğrafta, yağ almak için bekleşenler görülüyor.
BENZİN KUYRUĞU
Benzin kuyruğu gökyüzünden bile görünüyor: “Araç sahipleri, oluşturdukları kuyruklarda beklemektedir. Bu kuyrukların uzunluğu kilometreleri bulmaktadır. Yukarıdaki fotoğraf bu görüntüyü gökyüzünden saptamakta ve sahil yolundaki benzin kuyruğunun uzunluğunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır.”
Benzin yok, trenler tıklım tıklım dolu: Ne benzin darlığı ne de hayat pahalılığı dün İstanbul halkını evinde tutabildi. Benzin darlığı yüzünden otobüs, minibüs ve özel araçlarına binemeyen İstanbul halkı, banliyö trenlerine akın etti. Bu yüzden de trenlerin özellikle Sirkeci-Halkalı arası salkım saçak hareket ettikleri görüldü.
Karneler dağıtıldı ama benzin yok: İstanbul trafiğine kayıtlı 295 bin araçtan yarıya yakını karne alamadı. Vali “Karne satışına devam edileceğini” söyledi. Karne ile satış, vatandaşın ortalama on dakikalık zamanını alacak.
Arnavutköy'de 15 gündür yakıt bulamayan köylüler, mazot yüklü 4 tankere el koydu: Aylardır mazotsuzluktan tarım ve tarımcılık yapamadıklarını belirten köy halkı, Ambarlı'da özel kömür işletmelerine giden 4 tankerin dağıtım kağıtlarının yasal olmadığını da iddia ettiler.
Benzin yok… Otobüsler tıklım tıklım dolu: Benzin sıkıntısının doruk noktasına ulaşması, İstanbulluları hayli güç duruma soktu. Benzinsizlik nedeniyle bazı dolmuşların çalışmaması, otobüs ve dolmuş duraklarında uzun kuyrukların oluşmasına neden oldu. Yakıt yokluğu nedeniyle bazı vapur seferleri de birleştirildi. Şehir Hatları vapurlarındaki kalabalığın yanı sıra, İstanbullular belediye otobüslerine binebilmek için de hayli ter döktüler… Fotoğraflarda bir dolmuş durağında ümitle aracın gelmesini bekleyenler ve bir otobüste kendilerine yer bulabilmeye çalışan İstanbullular görülüyor.
TÜP GAZ VE MARGARİN KUYRUĞU
Ecevit iktidarı dönemi, iş dünyasının hükümete karşı verdiği ilanlardan sonra başlayan tüp gaz ve sana yağı kuyruklarıyla hatırlanıyor.
--
İŞTE BAYKAL DÖNEMİNDEN MANZARALAR :
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/Clipboard01(3069).jpg
--
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/1(265).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/2(260).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/3(238).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/4(215).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/5(194).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/6(179).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/7(160).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/8(157).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/9(138).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/10(133).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/11(111).jpg
-
http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/12(109).jpg
/ VAKİT (http://www.ihlassondakika.com/detail.asp?id=144229)
14 Mart 2009
FarukARSLAN.
10-05-2009, 19:50
CHP'li belediye başörtülüye nikah kıymadı
http://img23.imageshack.us/img23/2299/resim895151.jpg
Cumhuriyet Halk Parti'li Denizli Gürpınar Belediyesi, Cennet Güngör ve Ramazan Acar çiftinin nikahlarını Cennet Güngör nikah işlemi için kapalı fotoğraf verdiği gerekçesiyle kıymadı. Çift, nikah memurunun ‘Kapalı fotoğraf olmaz, başı açık fotoğraf getir' şeklindeki sözleriyle şok oldu. Resim altı 1: Yasal hakları olmasına rağmen Gürpınar Belediyesinden nikah randevusu almayı başaramayan Ramazan Acar ve Cennet Güngör çifti Ağaçbeyli Belediyesine başvurup hiçbir sıkıntı çekmeden evlendi.
Resim alt 2: CHP'li Gürpınar Belediyesi başörtülüye nikah yasağını bir de antetli kağıda dökerek çiftin eline tutuşturdu.
Resim altı 3: İşte buda CHP'li belediyenin ardına saklandığı kanun maddesi
Seçim döneminde çarşaf açılımı yapıp yakaladığı herkese rozet takmaktan çekinmeye CHP, seçim sonrası ele geçirdiği belediyelere evlenmek için başvuran başörtülü vatandaşların nikahlarını dahi kıymıyor. Avustralya'da yaşayan ve evlenmek üzere ailesiyle birlikte memleketi Denizli'ye giden gurbetçi Ramazan Acar ve nişanlısı Cennet Güngör, 24 Eylülde nikah randevusu almak için gerekli evrakları ve istenen altışar adet resmi temin ederek Gürpınar Belediyesine başvurdu.
İddiaya göre 24 Eylül günü evrakları teslim alan Mehmet Eryılmaz isimli nikah memuru, Ramazan Acar'ın nişanlısının getirdiği vesikalık fotoğrafların nikah için uygun olmadığını, Cennet Güngör'ün saçlarının kapalı olduğu gerekçesi ile nikah işlemlerine başlayamayacağını söyledi.
BAŞÖRTÜSÜ BELEDİYELERİNİN YÖNETMELİĞİNE UYGUN DEĞİLMİŞ
Ramazan Acar'ın sinirlenip ‘böyle insanlık dışı bir uyulama olur mu' demesi üzerine odaya giren belediye muhasebecisi ve aynı zamanda belediyenin eski nikah memuru olduğu belirtilen Ramazan Ceren isimli şahıs, nikah memurunun haklı olduğunu ve belediyelerinin başı açık resim getirmeyen kişilerin nikahını kıymadığını söyledi.
‘SİZE GÖRE AÇIK OLABİLİR FAKAT BANA GÖRE YETERİNCE AÇIK DEĞİL'
Damat Ramazan Acar'ın babası Özkan Acar'ın devreye girerek yasakçı tavra müdahale etmesi üzerine ortalık daha da karıştı. Belediyenin muhasebe Müdürü Ramazan Ceren baba Özkan Acar'ı da tersleyip ‘size göre fotoğraflar yeterince açık olabilir fakat, bana göre yeterince açık değil' dedi.
Skandal CHP'li belediyenin başörtülü başvurulara nikah kıyılamayacağı yönünde antetli bir yazı hazırlaması ile katmerlendi.
Nikah memuru Mehmet Eryılmaz tarafından hazırlanan yazıda örtülü fotoğraf verildiği için nikahın kıyılamayacağı yazıldı. Yazı ellerine tutuşturulan aile adeta kapı dışarı edildi.
Vakit'e konuaşan Ramazan Acar ‘Mehmet Eryılmaz nişanlımın resimlerinin başörtülü olması sebebi ile nikah işlemini yapmayacağını söyledi. Gidip başı açık resim çekmemiz halinde randevu işlemini 5 dakikada halledeceklerini söylemesi üzerine sinirlendim amirini görmek istiyorum diyince Ramazan Ceren odaya girip resimlere baktı ve belediyelerinin evlenme yönetmeliğinde kurallara uymayan bir resim olduğunu ve eşimin fotoğrafının başı açık olması gerektiğini söyledi. Biz diretip hakkımız arayacağız diyince de elimize Gürpınar Belediye Başkanlığı ibaresiyle başlayan ilgili kararı tutuşturup bizi kapı dışarı etti.' şeklinde konuştu.
KOMŞU BELEDİYE HERHANGİ BİR SIKINTI ÇIKARMADAN NİKÂHI KIYDI
Bunun üzerine komşu belediye olan 10 km ötedeki Uşak'ın Ağaçbeyli Belediyesi'ne gittiklerini belirten Acar, burada hiçbir sıkıntı çekmeden nikahlarının kıyıldığını ve kimsenin kendilerine ne eşinin başı örtüsü ile ilgili, nede bonesinin rengi ile ilgili saçma sapan sorular sormadığını belirtti. Türkiye'de başlarına gelen bu olayın başka bir ülkede yaşanması halinde, önce belediye başkanın ardından kendilerine bu zulmü çektiren personelinin sokağa çıkmaya yüzlerinin kalmayacağını hepsinin anında görevlerinden alınacağını dile getirdi.
TEHDİT ETTİ
Bu arada Gürpınar'ın Cumhuriyet Halk Partili Başkanı Halil Arıkan ısrarlı aramalarımıza rağmen telefonlarımıza çıkmazken, ulaştığımız işgüzar belediye çalışanı Ramazan Ceren ise iddiaları kabul ederek, Ramazan Acar'ın eşinin başörtü bağlama şeklini beğenmediğini, bone taktığını ve bu durumun Gürpınar Belediyesinin yönetmeliklerine aykırı olduğunu iddia etti. Verdikleri skandal evlendirme hizmetini haberleştirmemiz halinde yargıya başvuracağını belirtmekten de ger durmayan Ceren, ‘Haberi yaparsanız eğer mahkemede hesaplaşırız, Vakit'e dava açarım' şeklinde tehditler savurdu.
Komşu belediyenin kıydığı nikahla dünya evine giren çifti tehdit etmekten geri durmayan Ramazan Ceren ‘Onları gerekli yerlere şikayet ederim' şeklinde konuştu.
İlgili Konu :Başörtülü diye nikahı kıyılmadı / CHP BUNU DA YAPTI !!! (http://www.akpartiforum.com/basortulu-diye-nikahi-kiyilmadi-chp-bunu-da-yapti-t117549.html)
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/89515/chpli_belediye_basortuluye_nik%C3%A2h_kiymadi.html )
5 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-06-2009, 15:30
Okulları böyle fişlemişler
http://img200.imageshack.us/img200/4784/okullaribyleflemler.jpg
Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın korgeneral rütbesinde iken liselerde Milli Güvenlik dersine giren subay öğretmenler vasıtasıyla, Türkiye'nin dört bir yanındaki okullarda fişleme yaptırdığı ortaya çıktı.
Milli Güvenlik Bilgisi dersine giren subay öğretmenlerin, öğrencileri tek tek fişleyerek ajanlık yaptıkları ortaya çıktı.
Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde görevli Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmeninin raporu doğrultusunda, öğrencilerin başlarının açılmasını sağlayan Okul Müdürü Metin Taşlık'ı, “Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak yönünde çaba gösteren Okul Müdürü Metin Taşlık'ın bu
davranışları takdirle karşılanmıştır” ifadeleriyle övmüş.
BÜYÜKANIT'A GÖRE; İMAM HATİP LİSESİ'NDE OKUYAN KIZ ÖĞRENCİLERİN BAŞLARININ AÇILMASI ÇAĞDAŞLIK!
Yaşar Büyükanıt, Korgeneral rütbesinde iken liselerde görevli subay öğretmenler vasıtasıyla istihbarat çalışmasında bulunmuş! Yaşar Büyükanıt, Kasım 1999'da, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde Kılık-Kıyafet Yönetmeliği'nin uygulanmadığını “Hizmete Özel” yazıyla, Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirmiş.
Yaşar Büyükanıt, söz konusu yazısında, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmeninin kılık-kıyafet yönetmeliğinin uygulanmasına yönelik hazırladığı raporu incelediğini belirterek, raporda; 1998-1999 eğitim döneminde İmam Hatip Lisesi'nde derslere türbanla girildiği, kız-erkek öğrencilerin birbirinden ayrı sınıflarda ders gördükleri, 1999-2000 eğitim döneminde okul müdürlüğüne Metin Taşlık'ın atandığı ve Taşlık'ın kılık-kıyafet yönetmeliğinin uygulanması yönünde çok duyarlı davrandığı, kız öğrencilerin yüzde 50'sinin ikna edilmesi üzerine çağdaş kıyafetle dersleri takibe başladığı, diğer kız öğrencilerin ise konuya olumlu baktığı, çevre, arkadaş ve aile baskısı ile henüz tutumlarında değişiklik olmadığı, ancak yakın bir tarihte değişimin gerçekleştirilebileceği, okul müdürünün Milli Eğitim Müdürlüğü'nce yakından desteklendiği, çağdaş seviyede eğitim uygulanmasına yönelik isteklerin kabul görerek hemen uygulamaya geçildiğinin belirlendiğine dikkat çekiyor.
Yaşar Büyükanıt, öğrencilere başlarını açmaları yönünde baskı yapan okul müdürü hakkında da, “Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak yönünde çaba gösteren Okul Müdürü Metin Taşlık'ın bu davranışları takdirle karşılanmıştır” ifadelerini kullanmış.
Söz konusu yazıda; raporun Genelkurmay Başkanı Namına Prj. Sb. Yb. H. Minisker, Ş. Md. Alb. H. Çakırer ve D. Bşk. Toğg. Tuğg. Ü. Şahintürk tarafından hazırlandığı belirtiliyor.
Yaşar Büyükanıt'ın yazısı, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve örgütün yöneticisi olduğu gerekçesiyle yargılanan Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Şener Eruygur'da ele geçirildi.
ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİ, GAZETELER VE OKUL PANOLARI FİŞLENMİŞ!
Şener Eruygur'da ele geçirilen 10 sayfalık diğer belgede de, skandal ifadeler yer alıyor. Bu belgeye göre, Aralık 1999'da Milli Güvenlik Bilgisi Dersi'ne giren emekli subay ve muvazzaf subaylar; öğretmen ve öğrencilerin kılık ve kıyafetlerini, öğretmenlerin okudukları gazeteyi, okul panolarına Osmanlı padişahlarının ve büyüklerinin resimlerinin asılmasını bile fişlemiş.
OKUL YIKILMIŞ, MİLLİ GÜVENLİK DERSİ ÖĞRETMENİ SUBAY BOYKOTTA
Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 17 Ağustos Depremi'nde binası yıkılan İzmit Çok Programlı Lisesi'ni de fişlemiş. Fişleme raporunda, “17 Ağustos Depremi'nde binası yıkılan okulda eğitim Mustafa Kemal Lisesi binasında devam etmektedir. Eğitim-öğretim yılının başından itibaren Kılık-Kıyafet yönetmeliğine uyulmadığından MGB derslerine girilmemektedir. Okul müdürünün öğrencilerle yaptığı görüşmeler de herhangi bir değişikliğe sebep olmamıştır” denilmiş.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Aralık 1999 gün ve İSTH. : 3429 – 99 Pl. Ynt. D. (İKK. Ş) sayılı yazısının EK-A'sında; Bursa Nilüfer Kız İmam Hatip Lisesi, Bursa Endüstri Meslek Lisesi, Eskişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi, Eskişehir Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, İskenderun İmam Hatip Lisesi, İzmir Atatürk Anadolu Teknik Endüstri Meslek Lisesi, İzmit Çok Programlı Lisesi, Kayseri Kocasinan Lisesi, Kütahya İmam Hatip Lisesi, Kütahya Kılıçarslan Lisesi, Malatya Hacı Ahmet Akıncı Lisesi, Malatya Lisesi, Sivrihisar İmam Hatip Lisesi, Yenişehir Endüstri Meslek Lisesi, Diyarbakır İmam Hatip Lisesi ve daha pek çok okul hakkında fişlemelere yer veriliyor.
*
İşte O Belge :
http://img19.imageshack.us/img19/7205/flemebelges.jpg
*
HABERİN ÖZETİ DE BUDUR ;
http://img24.imageshack.us/img24/4196/fgeneraller6ekm09vakt.jpg
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/89568/okullari_boyle_fislemisler.html)
6 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-17-2009, 01:24
İşte sahteciliği ortaya çıkaran belgeler
http://img115.imageshack.us/img115/6836/resim907081.jpg
Maliye Bakanlığı koordinasyonunda Haziran 2009'da Petrol Ofisi A.Ş.'nin Hatay'da yer alan depolarında yapılan denetimlerde Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik menşei belirsiz bir sıvı ele geçirildi.
11 Haziran 2009'da ele geçirilen 1 litrelik cam şişe içindeki mavi renkli sıvı Başkent'i alarma geçirirken, TÜBİTAK akaryakıta yüksek miktarda bu maddenin eklenmesi durumunda ulusal marker özelliği gösterdiğini öne sürdü. Konuyla ilgili diğer ayrıntılar şöyle:
Bir emniyet yetkilisinden alınan bilgiye göre elde edilen menşei belirsiz ürün hem EPDK'ya hem de TÜBİTAK'a bildirilmiş. TÜBİTAK tarafından yapılan laboratuar analizlerinde de Petrol Ofisi A.Ş.'nin Hatay'da yer alan depolarında ele geçirilen menşei belirsiz maddenin Marker K ve Marker XP cihazları ile girişim yapıldığı tespit edildi.
POAŞ yetkilileri yalan beyan da bulunmuş
Konu ile ilgili olarak Petrol Ofisi A.Ş. yetkilileri Ulusal Marker enjeksiyon cihazı içinde bulunan maddenin cihazı süpürme sırasında kullanılan alkol ve veya akaryakıt kalıntısı olabileceğini iddia etti ancak TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde menşei belirsiz madde içerisinde alkol kalıntısına rastlanılmadığı diğer taraftan 2007 yılından bu yana enjeksiyon sonrası yapılan süpürme işleminde alkol kullanılmadığı belirtildi.
POAŞ Marker cihazlarını yanıltmış
TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde varılan sonuca göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürünün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik yanıltıcı boya içerdiği ortaya çıktı.
TÜBİTAK Ulusal Markeri kendisi tartışmaya açtı
TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde varılan sonuca göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik boya içeriyor. Yine TÜBİTAK'a göre bu maddenin akaryakıta yüksek miktarda ilave edilmesi durumunda Ulusal Marker özelliği göstererek saha kontrol cihazlarını yanıltıyor.
EPDK yargı işlemlerini başlattı
Aynı emniyet yetkilisinin verdiği bilgiye göre EPDK ilgili birimlere yazı yazarak gerekli yasal işlemlerin başlatılmasını istemiş. Şimdi ise şu soru merak ediliyor: Acaba yakalanamayan ve menşei belirsiz akaryakıt ile piyasaya sürülen kaçak akaryakıtın miktarı ne?
İŞTE SAHTECİLİĞİN BELGELERİ :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8647819285.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9144939060.jpg
*
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9397901267.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/7018649797.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6800353580.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6800353580.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9789304348.jpg
/ HABERVAKTİM.COM (http://www.habervaktim.com/haber/90708/iste_sahteciligi_ortaya_cikaran_belgeler_foto.html )
16 Ekim 2oo9
FarukARSLAN.
10-17-2009, 01:46
Bunlar mı yalan?
http://img11.imageshack.us/img11/2870/resim907711.jpg
TRT 1'de yayınlanan ve terör devleti İsrail'in Gazze saldırılarını konu alan "Ayrılık" dizisiyle iki ülke ilişkileri bir kez daha gerildi.
Dizide yer alan, İsrail askerlerinin silahsız çocuklara ateş açması ve Filistinlilerin kurşuna dizilmesi sahneleri, Yahudi cephesini adeta çıldırttı. İsrail'in küstah yöneticileri, Türkiye'ye tepkilerini dile getirmek için değişik kanalları kullanırken, kamuoyundan TRT'ye destek yağıyor.
STK'LAR AYAKTA
‘Özgürder', ‘Mazlumder', ‘Memur-Sen', ‘Hizmet-İş', ‘Bem-Bir-Sen', ‘Diyanet-Sen', ‘Birlik Haber-Sen', ‘GAP Gazeteciler Birliği', ‘TYB', ‘Sağlık- İş', ‘Sağlık-Sen', ‘İHH', ‘Sivil Düşünce', ‘Büro Memur-Sen', ‘Özgür Eğitim-Sen', ‘Özerk Diyanet-Sen' ve ‘Tüketiciler Birliği' temsilcileri, gerçeklerin İsrail'i rahatsız ettiğini ancak gerçeklerden kaçılamayacağını belirttiler. Siyonistlere yıllardır ayna tutup gerçek yüzlerini görmelerini kimsenin sağlamadığını vurgulayan Sivil Toplum Temsilcileri, “TRT bunu başarmıştır. Vampirlerin aynadan nasıl göründüklerini göstermişlerdir. Yayınlanan dizideki görüntüler film değil, gerçeğin ta kendisidir. Dizide emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” dediler.
ONE-MİNUTE İSTİYORLAR
Miray Film Yapım Şirketi Genel Müdürü Eyüp Gökhan Özekin de, TRT'de yayınlanan ‘Ayrılık' dizisine destek verirken, çok önemli hatırlatmalarda bulundu. Özekin, “Nazilerin Yahudilere 2. dünya savaşında yaptıkları katliamı anlatan çok sayıda film çekildi. Bunlardan biri de “Piyanist” filmidir. Bu film, TRT'de yayınlanmıştır. Bugün Siyonistlerin tepki gösterdiği ‘Ayrılık' dizisindeki görüntülerden çok daha ağır sahnelere yer verilmiştir. Sonra TRT'de yayınlanan dizide canlandırılan olaylar yalan değil, gerçektir. Bu gerçekliği inkar etme lüksümüz olmadığına göre takdir etmeliyiz” diye konuştu. Sözlerini, “Siyonistlerin yaptığı katliamları bir film altında toplamaya kalksak ‘ribon' yetmez” diye sürdüren Özekin, “Kesinlikle Siyonistlere yeni bir ‘one minute' daha gerekli” dedi.
HİTLER'İ ANLATAN FİLMLER NE OLACAK?
Program Yapımcısı Fatma Acer de, İsraillilere sert tepki göstererek, “Yaptığı zulümleri inkar edercesine TRT'yi ve onun üzerinden Türk halkını eleştirmeye kalkan İsrailli yöneticiler, o dizideki görüntüleri bir kez daha izlesinler de vampirliklerini görsünler. Hitler'in kendilerine yaptıklarını, tiyatro gösterilerinde, sinemalarında ve belgesellerinde abartılı bir üslupla anlatan İsraillilerin, kendi acımasızlığının gözler önüne serilmesine tepki göstermeye hakkı yoktur” diye konuştu.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/90771/bunlar_mi_yalan.html)
17 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-18-2009, 00:32
Devletin cebinden para çalanlar hesabını versin
http://img10.imageshack.us/img10/7650/resim907911.jpg
Maliye Bakanlığı koordinasyonunda Haziran 2009'da Petrol Ofisi A.Ş.'nin Hatay'da yer alan depolarında yapılan denetimlerde, menşei belirsiz Ulusal Marker sıvısının ortaya çıkmasından sonra, POAŞ'ın piyasaya ne kadar kaçak akaryakıt sürdüğü merak konusu oldu.
(http://habervaktim.com/haber/90708/iste_sahteciligi_ortaya_cikaran_belgeler_foto.html )
Aydın Doğan'ın büyük ortağı olduğu POAŞ'ın sattığı enerjide büyük oranda böyle usulsüzlük olduğu iddia edilirken, soruşturmanın genişletileceği belirtiliyor.
GÜLEK: DENETİM VE ADALET ŞART
Konuyla ilgili Vakit'e konuşan Vergi Denetmenleri Derneği Genel Başkanı Aykut Gülek, “O konuyla ilgili TÜBİTAK ve Enerji Piyasası Denetleme Kurulu raporunu vermiş ve bir gerçeği ortaya çıkartmış. Zaten ülkemizde enerjinin yüzde 50'sinin kaçak olduğu biliniyor. Son yıllarda işsizlik arttı, ekonominin dengesi bozuldu. Bundan dolayı bu tip yasadışı kaçakçılığa izin verilmemeli ve çok ağır yaptırımlar uygulanmalı. Hatta devletin savcıları hemen harekete geçmelidir. Basit bir esnafa bile hiçbir ayrıcalık yapılmadan en ağır şekilde yaptırımlar uygulanıyorsa, adı şu holding ya da bu holding hiç fark etmez, adalet hemen uygulanmalı ve ülkemizin ekonomisini en önemli katma değer sağlaması gereken enerji piyasasında da adalet uygulanırsa gelir dengesizliği, işsizlik ve diğer ekonomik sıkıntılar bir ölçüde giderilmiş olur” dedi.
ER: BU KAÇAKÇILAR ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK GEZMEMELİ
Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı Ali Er ise, “Biz Türkiye'de dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz. Kaçak akaryakıtı ellerini kollarını sallayarak yurda sokanlar, tüketicilerin ve devletin cebinden para çalıyorlar. Bunlara fırsat verilmemesi lazım. Vergiden çalınan her kuruş, milletin çocuklarının rızkından çalınıyor demektir” diye konuştu.
MARKER CİHAZLARI NASIL YANILTILDI?
TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde varılan sonuca göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürünün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik yanıltıcı boya içerdiğini belirtiyorlar. TÜBİTAK raporuna göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürünün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik yanıltıcı boya içerdiği, bu maddenin akaryakıta yüksek miktarda ilave edilmesi durumunda Ulusal Marker özelliği göstererek saha kontrol cihazlarını yanılttığı vurgulanıyor. Kaçak akaryakıttan, devletin yıllık 6 milyar TL vergi kaybı olduğu belirtiliyor.
***
Doğan, banka hesaplarına haczi doğruladı
Doğan Yayın Holding A.Ş., vergi kaçırdığı tespit edilen şirketlerinin banka hesaplarındaki mevcut tutarlarına ihtiyati haciz işlemi tesis edilmesini, bankalara yazılan yazılar vasıtasıyla öğrenildiğini duyurdu. Doğan Yayın Holding A.Ş.'nin Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda (KAP) yayımlanan özel durum açıklamasında, “Doğrudan bağlı ortaklığımız Doğan TV Holding A.Ş. ile dolaylı bağlı ortaklıklarımız D Yapım Reklamcılık ve Dağıtım A.Ş., Doğan Prodüksiyon Hizmetleri A.Ş. ve Alp Görsel İletişim Hizmetleri A.Ş.'den 2005, 2006 ve 2007 hesap dönemlerine ait ‘Vergi İnceleme Raporları' ile ilgili olarak; vergi aslı, vergi cezası ve gecikme faizi tutarı için birlikte toplam 4 milyar 823 milyon 825 bin 987.33 TL tutarındaki teminatın gösterilmesi sürecinde; ilgili Vergi Daireleri tarafından yukarıda ticaret unvanları yer alan bağlı ortaklıklarımızın banka hesaplarındaki mevcut tutarlarına ihtiyati haciz işlemi tesis edilmiş olduğu, bankalara yazılan yazılar vasıtasıyla bugün dolaylı olarak öğrenilmiştir. Diğer taraftan, medyada yer aldığı şekli ile ‘Doğan hisselerinin bloke edilmesi' ifadesinden ne kastedildiği ise tam olarak anlaşılmamaktadır.” denildi.
MALVARLIĞI İNCELENECEK
Doğan'ın vergi cezası ile ilgili haciz konulan varlıkları 4.8 milyarlık vergi cezası borcunu karşılamazsa, Doğan Grubu'nun para ve mal transferlerine geriye dönük inceleme yapılacak.
DOĞAN ALEYHİNE KARAR
Kızı, Doğan TV'de spiker olarak çalışan Hakim Gülşen Deringöl'ün de üyesi olduğu İstanbul 9. Vergi Mahkemesi, Doğan Grubu'nun yürütmeyi durdurma talebini oybirliği ile reddetti. Aydın Doğan'ın çalışanı Elif Deringöl'ün annesi Hakim Gülşen Deringöl, etik olmadığı gerekçesiyle karar görüşmesine katılmadı. Doğan Yayın Holding bir açıklama da mahkeme kararı için yaparak, “itiraz hakkının” kullanılacağını duyurdu. Öte yandan Doğan Yayın Holding A.Ş, Doğan Dış Ticaret ve Mümessillik A.Ş. ile Işıl İthalat İhracat Mümessillik A.Ş'nin, vergi ve ceza ihbarnamelerinin terkini (silinmesi) amacıyla itirazda bulundukları belirtildi.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/90791/devletin_cebinden_para_calanlar_hesabini_versin.ht ml)
17 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-18-2009, 14:02
Yüzde 100 Siyonist ağzı
http://img26.imageshack.us/img26/5223/resim908871.jpg
Türkiye-İsrail ilişkileri, ‘Anadolu Kartalı' tatbikatı ve sonrasında yaşanan ‘Ayrılık' dizisi krizi ile iyice gerilirken; Doğan medyası, yayınlarında Siyonist medyayı aratmıyor.
‘İsrail'in menfaatlerini korumak' ilkesiyle yayın yapan Axel Springer ile ortak olan Doğan medyasının, haberlerinde yüzde yüz Siyonist ağzı kullanması, “Siz kime hizmet ediyorsunuz” dedirtiyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, “Halkımızın sesine kulak verdik” sözleri ile açıklık getirdiği ‘Anadolu Kartalı' tatbikatının ertelenmesi ile başgösteren Türkiye-İsrail gerginliği, TRT'de yayınlanan ‘Ayrılık' isimli diziyle doruğa çıktı. “İsrail'in menfaatlerini korumak” temel ilkesiyle hareket eden Yahudi Axel Springer'le ortaklığı bulunan ve kendisi de bu ilke doğrultusunda hareket eden Aydın Doğan medyası, Siyonist devlete tam destek veriyor. Doğan medyası, Gazze'de 437'si çocuk, 110'u kadın, 123'ü yaşlı erkek, 14'ü tıp görevlisi, 4 de gazetecinin katledildiği terör hareketine adeta avukatlık yapıyor. Kartel, ‘Eli kanlı denilen askerler, 1999'da yardımınıza koştu', ‘Türkiye aklını başına toplamalı', ‘Ordu giderek İslamlaşıyor' başlıklı, İsrail ağzıyla yazılmış haberleri ile Siyonist medyasından hiçbir farklı olmadığını ortaya koyarken; gazetelerin tavrı “Siz kime hizmet ediyorsunuz?” dedirtiyor.
ADETA İSRAİL'İN YERLİ UZANTILARI
Hürriyet, Milliyet ve Vatan gibi kartelin önde gelen gazeteleri, İsrail ile dizi gerginliğinin başladığı günden bu yana birbiri ardına yaptığı haberlerle, İsrail ile bozulan ilişkilerin Türkiye için çok tehlikeli sonuçları olacağından dem vurup, İsrail'in blöflerini Türkiye halkına dayatmaya çalışıyor.
HAHAMBAŞILIKTA BAŞI HÜRRİYET ÇEKİYOR
Hürriyet, çarşamba günü yaptığı haberlerle adeta lobi faaliyetine start verdi. Gazetenin iptal edilen tatbikat sonrası kullandığı haber başlığı, ‘Türkiye aklını başına toplamalı'.
İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom'un bir İsrail gazetesine yaptığı küstah açıklamayı aceleyle derleyen Hürriyet gazetesi, Şalom'un, “Türklerin, akıllarını başlarına toplayacaklarını ve iki ülke arasındaki bağların, bizim olduğu kadar onların da çıkarına olduğunu anlayacaklarını umuyorum” sözlerini haberleştirdi.
Aynı gazete bir gün sonra ise ‘Asıl sert tepki bugün' başlığını kullanıp, “İsrail TRT'de yayınlanan ‘Ayrılık' dizisiyle ilgili asıl sert tepkiyi bugün verecek” dedi. Hürriyet'ten aşağı kalmayan Milliyet ve Vatan da benzer başlıklar atarak, bu çirkin oyunda olduklarını ortaya koydu.
İŞTE KARTEL GAZETELERININ GÜNBEGÜN ARTIRDIĞI İSRAIL YANDAŞLIĞI:
HÜRRİYET / 16.10.2009
Haberin başlığı ‘Asıl sert tepki bugün' - İsrail, TRT'de yayınlanan “Ayrılık” dizisiyle ilgili asıl sert tepkiyi bugün verecek. Diziyle ilgili ilk tepkisini dün Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliği Maslahatgüzarı'nı Dışişleri Bakanlığı'na çağırarak gösteren İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, bugün Dışişleri Bakanlığı'na giderek İsrail Hükümeti'nin diziyle ilgili düşüncelerini aktarıp, Türkiye'yi uyaracak.
HÜRRİYET / 16.10.2009
Haberin başlığı ‘Ordu giderek İslamlaşıyor'- Tatbikat tartışması sürerken İsrail'in İstanbul eski Başkonsolosu Moti Amihai, Türkiye'nin son dönemde bir politika değişikliği yaptığını, bunun arkasında da “Ordunun giderek İslamlaşması, Suriye ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve azalan AB üyelik şansına ilişkin kaygıların bulunduğunu” iddia etti.
HÜRRİYET / 16.10.2009
Haber Başlığı “Netanyahu: Hayal kırıklığına uğradık” - Türkiye ile İsrail arasında krize yol açan “Ayrılık” dizisi tartışmasına son olarak İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu da katıldı.
HÜRRİYET / 17.10.2009
Haberin başlığı “Eli kanlı denilen askerler, 1999'da yardımınıza koştu” - İsrail, TRT'de yayına giren “Ayrılık” dizisinden duydukları rahatsızlığı, dün Dışişleri Bakanlığı'na çağrılan Türkiye'nin Kudüs Maslahatgüzarı Ceylan Özen'e iletti.
HÜRRİYET / 17.10.2009 MANŞET
Haberin başlığı “REYTİNG 0.8 KRİZ % 100 - Sert nota sert cevap”- İsrail'in Gazze'de insanlık suçu işlediği günlerde HAMAS'ın suçlu olduğunu iddia etme cüreti gösteren Milliyet ve Vatan gazetelerinin sistematik yayınları ise şöyle:
MİLLİYET / 14.10.2009
Haberin başlığı ‘Ankara, İsrail ile ilişkileri çöpe atıyor' - İsrail'de yayımlanan Jerusalem Post gazetesi, Anadolu Kartalı tatbikatının İsrail'in de katılacağı uluslararası bölümünün iptal edilmesini önceki günkü başyazısında değerlendirdi.
MİLLİYET / 15.10.2009
Haberin başlığı “Türkiye artık güvenilir stratejik ortak değil” - “Anadolu Kartalı” tatbikatı krizinin İsrail'deki yankıları sürüyor. Ünlü İsrailli gazeteci yazar Ron Ben-Yishai, Yedioth Aharonot tarafından yayımlanan analizinde krizi İsrail'e “stratejik darbe” olarak niteleyerek, “Türkiye, İsrail için artık güvenilir bir stratejik müttefik değil” yorumunu yaptı.
VATAN / 15.10.2009
Haberin başlığı “Şalom'dan tehdit gibi açıklama - Türkler akıllarını başlarına toplamalı..” - İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom, Türkiye ile ilişkilerdeki kötüleşmenin anlamsız olduğunu belirterek, “Türklerin akıllarını başlarına toplayacaklarını ve iki ülke arasındaki bağların, bizim olduğu kadar onların da çıkarına olduğunu anlayacaklarını umuyorum” dedi.
VATAN / 17.10.2009
Haberin başlığı “İsrailli askerler depremde size yardım etmişti” - İsrail'in Ayrılık dizisi nedeniyle önceki gün verdiği notanın detayları dün belli oldu. Dizinin İsrailli askerleri “kana susamış, çocukları öldürmekten zevk alan üstün ırkın mensupları” olarak gösterdiğinin ifade edildiği notada, “Bu tip kışkırtmalar, Türkiye'deki Yahudilere ve ülkeye turist olarak gelecek İsraillilere yönelik fiziksel saldırılara neden olabilir” dendi.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/90887/yuzde_100_siyonist_agzi.html)
/ 18 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-18-2009, 14:04
Bu da yalan çıktı!
http://img26.imageshack.us/img26/2036/resim909301.jpg
Deprem döneminde basına yansıyan haberlerde “yardımın sırrı anlaşıldı” başlıkları kullanılmış ve gizli toplantı için 30 Amerikan ve 12 İsrailli subayın Türkiye'ye geldiği ve enkaz altında bu subayların da kaldığı belirtilmişti. İsrailli yardım ekibinin de enkaz altındaki subayları kurtarmak için İsrail kamuoyunun baskısı ile Türkiye'ye geldiği ortaya çıkmıştı.
Siyonist hayranı Doğan medyasının manşetlerine çektiği İ“Soğukkanlı katiller olarak gösterilen İsrail askerlerinin bir kısmının, 1999 depremi sonrasında zor saatler yaşayan Türkiye halkının yardımına koştuğu” yönündeki haberlerinin de yalan olduğu ortaya çıktı.
O dönemde gazetelere yansıyan haberlerde; sözde yardım için Türkiye'ye gelen İsrail askerlerinin Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ‘gizli' bir toplantı için bulunan ve depremde enkaz altında kalan 30 Amerikan ve 12 İsrailli subayı kurtarmak için geldikleri, Türkiye'de 3 gün kaldıktan sonra diğer depremzedelere yardım eli uzatmadan ülkelerine döndükleri ifade edilmişti.
Vakit yazarı Hasan Karakaya ise o tarihlerde köşesinde, Gölcük'teki gizli toplantıya dikkat çekerek, “… Deprem gecesi İsrail asker ve subayları Gölcük'te miydi? Eğer orada iseler, o gece bu asker ve subaylar nerede kaldılar? Deprem sonrasında enkaz altından İsrail askeri çıkarıldı mı? Deprem sonrasında İsrail neden hızla deprem bölgesine yüzlerce askerî ve uzman personel sevketti?” şeklinde yazmıştı.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/90930/bu_da_yalan_cikti.html)
18 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-19-2009, 11:47
Onursal başkana bak!
http://img39.imageshack.us/img39/6498/resim910251.jpg
Trakya Üniversitesi'nde görevde bulunduğu sırada başörtüsü düşmanlığı yapan ve geçtiğimiz aylarda eşini terk ederek metresiyle birlikte yaşayan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Atatürkçü Düşünce Derneği Onursal Başkanı Prof. Ahmet Saltık'ın, 1977-78 yılında Elazığ'da görev yaparken evrakta sahtecilik yaptığı ve bu yüzden 3 ay hapis, 250 lira ağır para cezası ve 2 ay 15 gün memuriyetten uzaklaştırma cezası aldığı ortaya çıktı.
KEBAN'DA TABİBKEN SAHTECİLİK YAPMIŞ
Vakit'in elde ettiği belgeye göre, 1998'de Edirne Valiliği Emniyet Müdürlüğü'ne “Kemalist Düşünce” isimli dergi çıkarmak için başvuran Saltık'a, Basın Kanunu'nun 5. maddesinin 6. fıkrasındaki “Sahtecilik ve dolandırıcılık yapanlar yayıncılık yapamaz” hükmü hatırlatılarak, Saltık'ın Elazığ'ın Keban ilçesinde Sağlık Ocağı tabibi olarak görev yaptığı 1977-78 yılları arasında ilaç yolsuzluğu ve evrakta yaptığı sahtecilik suçunun 1985'te kesinleştiği ve bu yüzden derginin sahibi olamayacağı belirtiliyor.
3 AY HAPİS, 250 LİRA PARA VE 2 AY 15 GÜN MEMURİYETTEN MEN CEZASI
Edirne Emniyet Müdürlüğü'nün Atatürkçü Düşünce Şubesi'ne gönderdiği yazıda ayrıca, Saltık'ın yerine başkasının başvurarak dergiyi çıkarabileceği de belirtilirken, Edirne Valiliği'nin yaptığı araştırma sonucunda Saltık'ın 1985 yılında kesinleşen cezasının 3 ay hapis, 250 lira ağır para cezası ve 2 ay 15 gün memuriyetten uzaklaştırma cezası olduğu da hatırlatılıyor.
EHLİYETİ VE ARABASI VAR AMA ÇÜRÜK
Öte yandan gözlerindeki problemi öne sürerek askerlik yapmayan ve 8 Ekim 1985 tarihinde “Yükümlünün 8.10.1985 günlü dilekçesi aşağıda açık kimliği yazılı yükümlü askerliğe elverişli değildir raporu almış olup işlemleri kütük ve yardımcı deftere işlenmiştir” raporu aldıran Saltık'ın Trakya Üniversitesi'nde görev yaparken öğrencilerini fişlediği de ortaya çıktı. Vakit'in elde ettiği bir başka belgeye göre Ergenekon iddianamesinde adı geçen ve hala Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Atatürkçü Düşünce Derneği Onursal Başkanı olan Prof. Ahmet Saltık'ın, Trakya Üniversitesi'nde görev yaparken öğrencileri nasıl fişlediği, yasakçı zihniyetin nasıl tehlikeli ve acımasız olduğunu gözler önüne seriyor. Eşini terk ederek metresiyle birlikte yaşayan ve Vakit'e yakalanan Saltık, fişlediği binlerce öğrencinin geleceğini karartırken, bugün hala üniversitede ‘bilim adamı' unvanıyla görev yapmaya devam ediyor.
ÖĞRENCİSİNİ 11 DEFA FİŞLEMİŞ
Vakit'in elde ettiği belgeye göre, Trakya Üniversitesi'nde Profesör unvanıyla görev yapan ADD Onursal Başkanı Ahmet Saltık, 14 Temmuz 1998'de üniversitenin Tıp Fakültesi Dekanlığı'na gönderdiği yazıda, başörtülü Sultan Keskin'le ilgili disiplin soruşturmasından haberdar edilmek istediğini belirtiyor. Başörtülü olduğu için disiplin soruşturmasına tabi tutulan Keskin'i fişleyen Saltık, dilekçesinde şöyle diyor: “Fakültemiz 6. sınıf öğrencilerinden Sultan Keskin'in türban takması hakkında düzenlenen tutanak 11. yazı olmaktadır. Bir adet tutanak yazımız ekindedir. Adı geçen hakkında gerekli disiplin soruşturmasının yapılarak sonuçtan bilgi verilmesi için gereğini bilginize sunarım. Saygılarımla. Prof. Dr. Ahmet Saltık, T.Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı.”
“VATANPERVERİM AMA ASKERLİK YAPMADIM!”
Sözkonusu iddialarla ilgili Vakit'in sorularına Saltık'tan itiraf gibi cevaplar geldi. Ülkesini seven birisi olduğunu, ancak askerlik yapmadığını itiraf eden Saltık, “Keban'da aldığım evrakta sahtekarlık cezası Yargıtay'da bozulmuştur. O yüzden sicilimden silinmiştir. Çürük olayında da gözümdeki problemden dolayı askerlik yapamadım, ancak daha sonra ABD'de gözümden ameliyat oldum. Sorun ortadan kalktı ve araç kullanabilecek düzeye geldim. Fişleme işine gelince... Ben rektörün talimatını uyguladım. Ben ülkesini seven bir insanım” dedi.
ASKERE ALINACAK MI?
Saltık'ın, “Peki ABD'de gözünüzden ameliyat olduktan sonra sorun kalmadığını söylüyorsunuz. Araç kullanabiliyorsunuz... Şu an gözünüzdeki problem ne durumda, kaç numaralı gözlük kullanıyorsunuz?” şeklindeki sorumuz karşısında panikleyerek cevap vermekten kaçınması ise dikkat çekti. Gözündeki rahatsızlığı tedavi ettirerek ehliyet alan Saltık'ın vatani görevini yapmak için askere alınıp alınmayacağı ise merak konusu oldu.
İŞTE SALTIK'IN MARİFETLERİ VE O BELGELER :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3560253725.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/2464737076.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6426117196.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8131418646.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8146729485.jpg
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/91025/onursal_baskana_bak.html)
19 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-20-2009, 01:20
İsrail Türkiye'ye muhtaç!
http://80.93.216.130/resim/resim55836_2.jpg
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta İsrail'in yaptığı katliamları anlatmasının ardından, İsrail ağzıyla yayın yapan kartel gazete ve televizyonlarının, “Aman İsrail ile ilişkilerimiz zarar görür” yaygarasının alt yapıdan yoksun olduğu görülüyor.
İsrail ile karşılıklı ticaretimizde sağladığımız döviz girdisi 493 milyon dolarda kalırken, 700 bin nüfuslu Katar'dan sağladığımız döviz fazlası 915 milyon dolar.
Terör devleti İsrail'in Gazze'de yaptığı son katliamla birlikte tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'den de bu ülkeye yönelik büyük tepki geldi. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in Davos'ta yaptığı suçlamalar ve ithamlara cevap veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı haklı çıkış, büyük yankı buldu. Ancak İsrail ağzıyla yayın yapan bazı yayın organlarının “Aman İsrail ile ilişkilerimiz” bozulmasın şeklindeki savunmaları, gözleri Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkiye çevirdi.
KATAR, İSRAİL'İ İKİYE KATLIYOR
İsrail ile Türkiye arasındaki ticarette Türkiye'nin sağladığı döviz fazlasının 493 milyon dolar ile sınırlı olduğu görülüyor. Türkiye'nin İsrail'e ihracatı 2008 yılı sonu itibariyle 1 milyar 953 milyon dolar olurken, Türkiye, geçtiğimiz yıl İsrail'den 1 milyar 441 milyon dolarlık ithalat yaptı. İsrail'e son 10 yılda Türkiye'nin ihracatı toplam 1 milyar 400 milyon dolarlık artış kaydetti. İthalat ise bu sürede 1 milyar 100 milyon dolar yükseldi.
Buna karşın Türkiye'nin, İstanbul'un Bağcılar ilçesi kadar nüfusu olan Katar ile karşılıklı ticarette elde ettiği döviz fazlası 915 milyon doları buluyor.
Geçen yıl Katar'a 1 milyar 74 milyon dolar ihracat yapan Türkiye, bu ülkeden geçen yıl 159 milyon dolar ithalat yaptı. Aynı şekilde Türkiye, komşu ülkeler Irak ve Suriye ile ticaretinde de fazla veriyor. Türkiye, Irak ile ticaretinde 2 milyar 591 milyon dolarlık fazla ile büyük bir döviz girdisi sağlarken, Suriye ile ticaretimizde 473 milyon dolar fazlamız bulunuyor.
SAVUNMA SANAYİİNDE İSRAİL'E DOLAR AKITIYORUZ
Türkiye ile İsrail arasında zaman zaman siyasi gerilimler yaşanmasına rağmen, askeri bürokrasinin etkisiyle ısrarla sürdürülen stratejik ilişkilerin niteliğinde ciddi bir değişim olmaması dikkat çekiyor. Dış ticaretimizde kayda değer bir fayda sağlamayan Türkiye, üstelik İsrail'e savunma ihalelerinden de adeta dolar akıtıyor. İsrail firması IMI'ya verilen M-60 tanklarının modernizasyonu ihalesinde Türkiye, 170 adet tankın modernizasyonu için IMI firmasına 668 milyon dolar ödedi. Bunun yanı sıra 300 adet askeri helikopterin modernizasyonu için ise Türkiye bir başka İsrailli firmaya 57 milyon dolar ödedi. 54 adet F-4 uçağının modernizasyonunu İsrail'e 632 milyon dolara ihale eden Türkiye, 48 adet F-5 savaş uçağının modernizasyonu için ise İsrail'e 80 milyon dolar verdi. Son olarak ise F-16 savaş uçaklarının izleme donanımlarının sağlanmasını öngören 141 milyon dolarlık işinin de iki İsrail firmasına ihale edildiği biliniyor. Sadece son 10 yılda yapılan ihalelerden kamuoyuna yansıyanların toplam bedeli olarak Türkiye'nin İsrailli firmalara 1 milyar
578 milyon dolar ödeme yaptığı görülüyor.
İsrail, bir Katar bile etmiyor:
http://img269.imageshack.us/img269/593/catsef.jpg
Gazete Küpürü için
TIKLAYIN - (http://img40.imageshack.us/img40/7615/srailtrkiyeyemuhta2ubat.jpg)
/ VAKİT (http://80.93.216.130/haber/55836/israil_turkiyeye_muhtac.html)
2 Şubat 2009
ATmaCA53
10-20-2009, 04:34
işte gazete budur, adam gibi gazete, gerçekleri belgeleri ile ortaya koyan profesyonel habercilik anlayışı daha buna ne denilebilir ki vakit almaya devam, vakit okumaya devam, habervaktim okumaya devam, aynı düzenli çalışmayı samanyoluhaber ve zamandan beklerdim ama eskisi pek etkili değiller, haber7 gelirsek biraz muhalileşti galiba, muhalif görüşlü yandaşlar haber7 sitesinde rahatça eleştirisi, hakaretini yapabiliyor haber7 buna izin veriyor çok yazık gözümden düştü.
FarukARSLAN.
10-20-2009, 19:50
Doğan, hesaplarını gizliyor!
http://img14.imageshack.us/img14/2526/resim912001.jpg
Aydın Doğan'ın 4.8 milyar liralık vergi borcu teminatına karşılık, reklam ve benzeri gelirleri de Maliye'nin kontrolüne giriyor.
Doğan Grubu, Maliye'nin banka hesaplarına tedbir konulması yönündeki kararını İMKB'ye bildirdi ancak el konulan hesaplarda ne kadar para olduğu ve bunun ne kadarına haciz konulduğunu henüz bildirmedi.
Maliye, geçtiğimiz günlerde 4.8 milyar liralık vergi cezası teminatına karşılık Doğan Yayın Holding'in bağlı ortaklıklarından D Yapım, D Prodüksiyon ve Alp Görsel'in banka hesaplarına da ihtiyati haciz uyguladı. Bundan böyle reklam ve benzeri gelirler Doğan yerine Maliye'ye geçecek. Üçüncü kişilerden sağlanacak gelirler de artık vergi dairesinin kontrolünde olacak. Doğan Grubu, Maliye'nin banka hesaplarına tedbir konulması yönündeki kararını İMKB'ye bildirdi ancak el konulan hesaplarda ne kadar para olduğu ve bunun ne kadarına haciz konulduğunu henüz bildirmedi. Doğan Grubu'nun binlerce hissedarı bu sorunun cevabını bekliyor. Tedbir konulan hesaplarda ne kadar para olduğu ve borcun ne kadarlık kısmını karşıladığı kamuoyuna açıklanması bekleniyor.
REKLAM AJANSLARI BİLGİLENDİRİLMELİ
Diğer taraftan, Doğan Grubu'nu Maliye'nin kontrolüne geçen reklam gelirleriyle ilgili reklam ajanslarını bilgilendirmesi gerekiyor. 6183 sayılı Amme Alacakları Kanununun 79. maddesi şöyle diyor: "Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
HACİZ AÇIKLAMASI
Doğan Yayın Holding A.Ş., ihtiyati haciz işlemi tesis edilen doğrudan ve dolaylı bağlı ortaklıkları ile şirket arasında doğrudan ve dolaylı sermaye iştirak/ortaklık ilişkisi ve hizmet temini dışında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını bildirdi.
Doğan Yayın Holdingin Kamuyu Aydınlatma Platformunda yayımladığı yazıda, "İhtiyati haciz işleminin, şirketimiz faaliyetleri ve finansal tabloları üzerinde, mevcut durum itibariyle ve bilgimiz dahilinde önemli bir etkisi bulunmamaktadır" denildi. Öte yandan Doğan Yayın Holding A.Ş'nin hisselerinin işlem sırası dün bir süreliğine kapatıldı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Hisse Senetleri Piyasası Müdürlüğü tarafından şirketin 15 Ekim 2009 tarihinde duyurduğu özel durum açıklamasına ilişkin olarak Borsa Başkanlığı'nca, istenmiş olan ek açıklama, Doğan Yayın Holding A.Ş tarafından duyuruluncaya kadar şirketin işlem sırası geçici olarak işleme kapatılmıştı. Şirketten açıklamanın gelmesinin ardından, işlem sırası tekrar açıldı.
DYH televizyon kanallarıyla ilgili olarak yaptığı bir başka açıklamada ise, “Başta Kanal D, Star, CNNTürk ve TNT olmak üzere hiçbir televizyon kuruluşunun nezdinde inceleme yapılmadığını, rapor düzenlenmediğini ve yayıncı şirketler hakkında hiçbir vergi cezası tahakkuk etmediğini” iddia etti.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/91200/dogan_hesaplarini_gizliyor.html)
20 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-20-2009, 19:53
‘Bedava Milliyet' davasında bilirkişi skandalı
http://img25.imageshack.us/img25/9462/resim911891.jpg
Hükümetin yargıyı siyasallaştırmaya ve yargı üzerinde baskı kurmaya çalıştığı iddiasını sürdüren Doğan Grubu'nun, yargı sistemini nasıl ablukaya aldığını Vakit belgeledi. Doğan grubunun, Vakit'te çıkan “Bedava Milliyet” haberi üzerine açtığı davaya bakan mahkemenin görevlendirdiği bilirkişilerin hazırladığı raporun perde arkasını araştıran Vakit, eşi benzeri görülmemiş bir “bilirkişi skandalı”nı ortaya çıkardı. Bilirkişilerden ikisi, Doğan grubuyla içli-dışlı çıktı...
Doğan Grubu gazetelerinden Milliyet, 2006 yılında Vakit'te yayınlanan ve Milliyet Gazetesi'nin, Ankara'da sokak ortasında gelen geçenin eline tutuşturulduğunu gösteren fotoğraf belgeli bir habere dava açtı. Milliyet'in bedava dağıtıldığını yazmamızı; haksız rekabet sayarak dava eden Doğan Gazetecilik A.Ş. (Milliyet), 50 bin TL manevi tazminat talep etti.
Davaya bakan İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, dava konusu olayı bilirkişiye havale etti. Üç kişilik bilirkişi heyeti; Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. O. Gökhan Antalya ve Yard. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Şükran Şıpka'dan oluşturuldu. Bu üç isimden oluşan bilirkişi heyeti, hazırladığı 26 sayfalık raporu mahkemeye sundu. Bilirkişi heyeti; Vakit'in haberinin güncellik ve kamu yararı taşıdığını tespit ettiğini raporda ifade etmesine rağmen, Doğan Gazetecilik A.Ş.'nin manevi tazminat talebinin yerinde olduğu şeklinde skandal bir görüş bildirdi.
BİLİRKİŞİNİN DOĞAN İLE İLGİNÇ BAĞLANTILARI
Mahkeme heyetinin vereceği kararda etkili olması beklenen raporu hazırlayan bilirkişi heyetindeki isimleri araştıran Vakit, ilginç bağlantılara ulaştı. Üç kişilik bilirkişi heyetindeki iki ismin Doğan Grubu ile içli dışlı bağlantıları, eşi benzeri görülmemiş bir bilirkişi skandalını ortaya koyuyor.
BİLİRKİŞİ, MİLLİYET VE POAŞ'IN AVUKATIYLA AYNI OFİSTE
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevlendirdiği bilirkişi heyetindeki üç kişiden ikisi Doğan Grubu ile içli dışlı çıktı. Yard. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna, Milliyet'in onlarca davasını takip eden Av. Mustafa Duman ile aynı avukatlık bürosunu kullanıyor. Av. Duman ve ona bağlı çalışan aynı bürodaki avukatlar, Doğan grubuna bağlı POAŞ ve ERK Petrol şirketlerinin de yüzlerce icra dosyasını takip ediyorlar.. İstanbul Barosu kayıtlarına göre aynı büroyu kullandıkları anlaşılan Milliyet Gazetesi avukatı Mustafa Duman ile Milliyet'in açtığı davada bilirkişilik yapan Birgül Sopacı Öztuna, aynı zamanda üniversiteden sınıf arkadaşı. Milliyet Gazetesi'nin avukatlığını yapan Mustafa Duman, Yargıtay kararlarında bile yer aldığına göre, Adana 1., İzmir 4., İstanbul 2. ve İstanbul 4. İş Mahkemeleri'nde gazete adına savunma yapmış. Yine Duman ve aynı bürodaki diğer avukatların, Şişli icra dairelerinde, Doğan grubu şirketlerinden POAŞ ve ERK Petrol'e ait yüzlerce icra takibini yürüttüğü de öğrenildi.
İKİNCİ BİLİRKİŞİ DE, DOĞAN YÖNETİCİSİNDEN ÖDÜLLÜ VE BURSLU
Bilirkişi heyetindeki isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka ise Doğan Gazetecilik Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi olan, aynı zamanda Aydın Doğan'ın şahsi avukatlığını da yürüten Barbaros Hayrettin Çağa'nın kurduğu Çağa Hukuk Vakfı ödülü almış ve aynı vakıftan yurt dışı destek bursu ile ödüllendirilmiş. Şükran Şıpka'nın Doğan Grubu ile ilişkisi bununla da sınırlı değil. Şıpka; Doğan Grubu'nun çıkardığı ve İcra Kurulu Başkanlığını Mehmet Y. Yılmaz'ın (Hürriyet yazarı) yaptığı Güncel Hukuk dergisinin danışmanlığını da yapıyor. Derginin yayın yönetmeni ise, tanıdık bir isim: Şıpka'nın bilirkişilik yaptığı dosyada dava dilekçesinde imzası olan avukatların patronu Köksal Bayraktar.
***
Dava konusu olan haber
Vakit, 13 Temmuz 2006 tarihinde, “Milliyet'in Ankara'da bedava dağıtıldığını” 1. sayfadan haber yapmıştı. Aydın Doğan, bu haberi, Bayraktar Hukuk Bürosu avukatları vasıtasıyla mahkemeye taşımıştı.
http://img24.imageshack.us/img24/6428/catsmvd.jpg
***
Aydın Doğan'ın Vakit aleyhine açtığı davanın bilirkişileri Doç. Dr. Şükran Şıpka ve Birgül Sopacı Öztuna'nın Doğan Grubu'nun adamlarıyla beraber çalıştığı ortaya çıktı. Doğal olarak, bilirkişi raporu da Vakit'in aleyhinde hazırlanmış.
http://img25.imageshack.us/img25/7241/78758469.jpg
***
Bilirkişi heyetindeki isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka, Doğan Gazetecilik Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi olan Barbaros Hayrettin Çağa'nın kurduğu Çağa Hukuk Vakfı ödülü almış ve aynı vakıftan yurt dışı destek bursu kazanmış. Şükran Şıpka'nın Doğan Grubu ile ilişkisi bununla da sınırlı değil. Şıpka; Doğan Grubu'nun çıkardığı ve Yayın Yönetmenliğini, Doğan'ın avukatlarından Köksal Bayraktar'ın yaptığı Güncel Hukuk dergisinin danışmanlığını da yapıyor.
http://img24.imageshack.us/img24/2722/30126047.jpg
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/91189/bedava_milliyet_davasinda_bilirkisi_skandali.html)
20 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-21-2009, 13:30
Skandala skandal açıklamalar !
http://www.habervaktim.com/resim/resim91277_2.jpg
Vakit'in ortaya çıkardığı bilirkişi skandalında adı geçen ve Doğan Grubu ile içli-dışlı oldukları anlaşılan bilirkişi heyetindeki isimlerden Yrd. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna, aynı büroyu kullandıkları Av. Mustafa Duman'ın Milliyet ve POAŞ ile ERK Petrol'ün dosyalarını takip ettiğinden haberinin olmadığını savundu. Birgül Sopacı, “Bilseydim bu davada bilirkişilik yapmazdım” dedi.
“Bedava Milliyet” davasında ortaya çıkardığımız bilirkişi skandalını, Doğan Grubu ile irtibatlı çıkan ve Milliyet'in lehine rapor yazan bilirkişi heyetindeki üyelere sorduk. Doğan Grubu'nun yargı sistemini adeta ablukaya aldığını gösteren bilirkişi raporunda imzası bulunan isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka ile Yrd. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna'ya, Doğan Grubu ile ilişkilerinin boyutunu öğrenmek istedik. Vakit'in ortaya koyduğu belgeler karşısında şaşkınlıklarını gizleyemeyen Öztuna ile Şıpka, telefonla konuyu kendilerine aktarıp görüşme talebinde bulunduğumuzda; önce Vakit'in bu konuda taraf olduğunu, dolayısıyla bu konuda konuşmayacaklarını söylediler. Ancak Doğan Grubu ile içli-dışlı olduklarını gösteren belgelere ulaştığımızı söylememiz üzerine hem Şükran Şıpka, hem de Birgül Sopacı Öztuna uzun uzadıya kendilerini savunmak zorunda kaldı...
ÖZTUNA: BU İLİŞKİLERİ BİLSEYDİM BİLİRKİŞİLİK YAPMAZDIM
Milliyet gazetesinin Vakit aleyhine açtığı 50 bin TL'lik tazminat davasında Milliyet'in lehine bilirkişi raporu yazan heyette bulunan Yrd. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna'nın adresi, İstanbul Barosu'ndaki kayıtlara göre, Milliyet'in onlarca davasını takip eden Av. Mustafa Duman'ın ofisi görünüyor. Av. Mustafa Duman ve bürosundaki diğer avukatlar, aynı zamanda Doğan Grubu'na bağlı Petrol Ofisi ile Erk Petrol'ün de yüzlerce dosyasını takip ediyorlar. Bu ilişkileri sorduğumuz Birgül Sopacı Öztuna, Mustafa Duman ile üniversiteden sınıf arkadaşı olduğunu itiraf etti. Avukatlık yapmadığını savunan Birgül Sopacı Öztuna, Av. Duman ile adreslerinin aynı olmasının, Baro'da stajyerlik yıllarına dayandığını ileri sürdü. Öztuna, “Mustafa Duman'la pek görüşmüyorum zaten. Milliyet'in avukatlığını yaptığını bilmiyorum. Milliyet'in avukatlığını yaptığını bilseydim, kesinlikle bilirkişilikten çekilirdim. Size yemin ediyorum ki; orayla herhangi bir bağlantım yok. Bilseydim kesinlikle çekilirdim” dedi. Davalı taraf olan Vakit'in, davaya bakan mahkemeye itirazda bulunmasını öneren Birgül Sopacı Öztuna, “İtiraz edin. İlgili mahkemeye yazın. Başka bir heyet oluşturulsun. Çünkü ben böyle bir ithamla iş yapmış olamam. Ben hakimle de görüşeyim. Yeni bir heyet oluşturulsun. Ben çekilirim, hiç sorun değil” şeklinde konuştu.
ŞIPKA, SKANDALI SAVUNDU
Bilirkişi heyetindeki bir diğer isim olan Doç. Dr. Şükran Şıpka ise, Doğan Grubu'nun çıkardığı ve genel yayın yönetmenliğini Vakit'e söz konusu davayı açan Prof. Köksal Korkmaz Bayraktar'ın yaptığı Güncel Hukuk dergisine danışmanlık yaptığı itirafında bulunduğu halde, bu ilişkinin tarafsızlığına halel getirmeyeceğini iddia etti.
Bilirkişi heyetindeki isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka ise Vakit'e tazminat davası açan Doğan Gazetecilik Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi olan Barbaros Hayrettin Çağa'nın kurduğu Çağa Hukuk Vakfı'ndan ödül ve aynı vakıftan yurtdışı destek bursu almış. Doğan Grubu ile bu kadar ilişkisi bulunan birisinin Doğan Gazetecilik A.Ş.'nin açtığı bir davada bilirkişilik yapmasının etik olup olmadığını sorduğumuz Doç. Dr. Şükran Şıpka, bu ilişkilerin tarafsızlığına halel getirmeyeceğini savundu. Çağa Hukuk Vakfı'ndan ödül aldığı ve ödül sebebiyle yurtdışı bursu kazandığı halde Barbaros Hayrettin Çağa'yı hiç tanımadığını iddia eden Şıpka, “Çağa Hukuk Vakfı'nı biliyorum ama Barbaros Hayrettin Beyi hiç tanımıyorum. Bu vakfın kurucusu olması beni hiç ilgilendirmez. Ben Çağa Hukuk Vakfı'nın 2002 senesinde düzenlediği bir yarışmaya kitabımla katıldım ve ödül kazandım. Bu ödül nedeniyle bana verilen bursumu da 2003 yılı sonlarında kullandım. Siz bu ilişki nedeniyle benim bilirkişiliğimi etik bulmuyorsanız, o sizin meseleniz. Mahkemeye başvurup itiraz edin” dedi.
“DERGİLERİNDE DE DANIŞMANIM”
Doğan Grubu'yla ilişkisinin bizim öne sürdüğümüzden daha fazla olduğunu belirten ve bu ilişkilerin tarafsızlığına gölge düşürmeyeceğini savunan Şükran Şıpka, bizim bilmediğiz bir bağlantısını (Doğan Grubu'yla) daha itiraf etti. Şıpka, “Ben Doğan Grubu'nun yayınladığı Güncel Hukuk dergisinde danışmanım. Önce ona bakın. Onu da ileri sürün. Lütfen mahkemeye itirazınızı yapın” dedi. Şıpka'nın “danışmanlığını yapıyorum” dediği Güncel Hukuk dergisini, Doğan Grubu çıkarıyor. Yayın Yönetmenliğini Aydın Doğan'ın şahsi avukatlığını da yapan Köksal Bayraktar'ın yaptığı derginin İcra Kurulu Başkanlığı'nı ise Hürriyet gazetesinin yazarı Mehmet Y. Yılmaz yapıyor. Bilirkişilerden Şıpka'nın danışmanlık yatığını söylediği derginin yayın yönetmeni olan Köksal Bayraktar, aynı zamanda Milliyet'in Vakit'e açtığı davanın da dilekçesinde imzası bulunan bir avukat.
Şıpka, “Eğer benim Milliyet davasında yazdığım raporda taraflı davrandığımı iddia ediyorsanız, itiraz edin. Mahkeme yeni bir bilirkişiye verir. Benim belirttiğim görüşün tersine görüş çıkar belki. Eğer avukatınız benim bu ilişkilerimden dolayı taraflı davrandığıma inanıyorsa, itiraz etsin” savunmasında bulundu.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=91277)
21 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-21-2009, 13:48
İşte Yahudi kini!
http://img96.imageshack.us/img96/841/resim913131.jpg
Anadolu Kartalı tatbikatının İsrail'in de katılacağı uluslararası bölümünün iptal edilmesi ve TRT ekranlarında yayınlanan Ayrılık dizisi nedeniyle Türkiye'le ilişkileri iyice bozulan İsrail, "İşte Yahudi kini" dedirten ilginç bir misilleme yöntemine başvurdu.
TÜRKİYE'YE KARŞI BOYKOT KAHVEYLE BAŞLADI
İsrail'de faaliyet gösteren Ilan's kafeler zinciri, iki ülke arasındaki ilişkiler düzelinceye kadar Türk kahvesini boykot kararı aldı. Türkiye'yi protesto için Türk kahvesini boykot kararı alan Tel Aviv'deki kafenin camına İbranice ve İngilizce yazılı bir de ilan asıldı.
TÜRKİYE'YE KARŞI KÜLTÜREL BOYKOT
İlanda yer alan Türk bayrağının üzerinin çarpı işaretiyle çizilmiş olması dikkat çekti. Ilan's kafeler zinciri koordinatörü Michal Steg, kahve boykotunun Türkiye'ye karşı başlatılan kültürel boykotun bir parçası olduğunu söyledi.
İSRAİLLİLER TÜRK KAHVESİ İÇMESİN
Tüm İsraillileri boykota katılarak Türk kahvesi içmemeye çağıran Steg, Ayrılık dizisinde İsrail askerlerinin küçük çocukları öldürdüğünü gösteren görüntüleri dehşet içinde izlediklerini kaydetti. Steg, boykotun Türk ekonomisine zarar vermeyeceğini fakat simgesel anlamının olduğunu belirtti.
TÜRK YAHUDİLERİ: TÜRK BAYRAĞINI KALDIRIRIZ
Diğer yandan TRT'de yayımlanan Ayrılık dizisini ve Türkiye'nin son dönemdeki tutumlarını, İsrail'de yaşayan Türk Yahudileri de boykot etme kararı aldılar. İsrail'de 100 bin civarındaki Türk Yahudilerini temsil eden Dostluk Derneği, Başbakan Erdoğan'dan halen yayımlanmaya devam eden dizinin kaldırılmasını istedi. Dizinin yayından kaldırılmaması durumunda Türk-Yahudi dostluğunu temsil eden Dostluk Derneğindeki bayraklardan Türk bayrağını kaldırmakla tehdit ettiler.
/ HABERVAKTİM.COM (http://www.habervaktim.com/haber/91313/iste_yahudi_kini.html)
21 Ekim 2009
Ertuğrul ÖZGÜL
10-21-2009, 20:58
Ergenekon Terör Örgütü davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısının ardındaki sır perdesini aralamak için tarihi kararlar almaya devam ediyor.
http://img237.imageshack.us/img237/2757/resim913862.jpg
Mahkeme, Vakit gazetesinin 24.07.2009 tarihinde yayınladığı “Küçük Paşa'ya Nazi yardımı” başlıklı haberde yer alan bilgilere ilişkin, İstanbul DGM Başsavcılığı'na yazı yazılarak, Küçük hakkında ilgili mercilerden soruşturma izni istenip istenmediğinin bildirilmesini ve Küçük'ün Azeri-Alman Dostluk Derneği üzerinden gönderdiği iddia edilen dekontların aslının mahkemeye en kısa sürede ulaştırılmasını istedi.
KÜÇÜK PAŞAYA NAZİ YARDIMI (http://habervaktim.com/haber/80647/kucuk_pasa'ya_nazi_yardimi.html)
(http://habervaktim.com/haber/80647/kucuk_pasa'ya_nazi_yardimi.html)
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısının tetikçisi Alparslan Arslan'ın Üsküdar'daki evinde çıkan ve Danıştay saldırısının yapıldığı 17 Mayıs 2006 tarihine Alparslan Arslan adına Elazığ'a rezervasyon yaptırıldığına yönelik belge hakkında inceleme başlattı. Mahkeme Heyeti; Türk Hava Yolları, Onur Air ve Atlas Jet adlı havayolu firmalarına müzekkere yazılarak, sanık Alparslan Arslan'ın 2006 yılı uçuş ve rezervasyon kayıtlarının istenilmesini kararlaştırdı.
ALPARSLAN KONUŞURSA TAŞLAR YERİNE OTURACAK (http://www.habervaktim.com/haber/49890/alparslan_konusursa_taslar_yerine_oturacak.html)
(http://www.habervaktim.com/haber/49890/alparslan_konusursa_taslar_yerine_oturacak.html)
Gazetemiz, 23 Aralık 2008 tarihinde, “Cinayet gününe uçak rezervasyonu” başlığıyla sürmanşetten, 1 Ocak 2009 tarihinde, “Alparslan konuşursa taşlar yerine oturacak!” başlığıyla sürmanşetten yayınlanan haberlerinde, Alparslan Arslan'ın Danıştay saldırısının gerçekleştirdiği güne uçak rezervasyonu yaptırdığına yönelik yazılı belgeyi yayınlamıştı. Söz konusu bilgi notunda, Danıştay saldırısının olduğu gün olan 17 Mayıs 2006 tarihinde İstanbul'dan Elazığ'a saat: 11.30'a rezervasyon yapıldığı ve rezervasyon kodu olarak “REZ / RFY8DG” verildiği ve uçak biletine 119 YTL yazıldığı görülüyor. Baba Arslan, “THY ve Atlas Jet'in rezervasyon kayıtlarına bakılsa, Alparslan Arslan adına rezervasyon yapılıp yapılmadığı görülebilir. Bu zor bir şey değil...” demişti.
Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, gazetemizde yayınlanan yazılı belgeyi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunmuştu. İdris Arslan'ın iki sayfalık dilekçesinde, “2006 yılı Ekim ayında İstanbul'a taşındık. Oğlumuzun eşyaları arasında ekte sunduğum 17 Mayıs 2006 gününe ait uçak rezervasyonunu gösteren yazıyı gördüm. Biz o gün için Alparslan'ı Elazığ'a beklerken, Ankara'da olduğu haberini aldık” denilmişti.
http://img43.imageshack.us/img43/5089/vakitlogo1.jpg
FarukARSLAN.
10-22-2009, 02:16
İşte habercilik, işte dik duruş
ve işte hassasiyet
http://img44.imageshack.us/img44/2082/resim913851.jpg
Bosch'un Bursa Fabrikası'ndaki mescit anlaşmazlığında işçiler kazandı. Fabrika yönetimi ile işçiler arasında, gerekçe göstermeksizin mescitlerin kapatılmasının ardından başlayan gerginlik, fabrika yönetiminin, “Bursa'daki Bosch Dizel fabrikalarında çalışanlar için ibadet amaçlı üç oda hizmete sokulacak” açıklamasıyla sona erdi. Bosch'tan yapılan açıklamada mescitlerin ay sonuna kadar hizmete gireceği bildirilerek kararın, Bosch'ın yerel kültür ve değerlere olan saygısının göstergesi olduğu ifade edildi.
İlk kez Vakit Gazetesi tarafından duyurulan Bosch'un Bursa Fabrikası'ndaki (http://habervaktim.com/haber/90409/boschta_namaz_yasagi.html) mescİt anlaşmazlığında işçiler kazandı. Fabrika yönetiminin gerekçe göstermeksizin fabrikadaki mescidi kapatması ve ardından soyunma dolapları bölümünde namaz kılan çalışanlara da ihtar verilmesiyle başlayan gerginlik, fabrika yönetiminin fabrikada üç yeni mescit açma kararıyla sonuçlandı.
ÜÇ MESCİT AY SONU HİZMETE GİRECEK
Bugün Fabrika yönetimi tarafından yapılan açıklamada, fabrika yetkilileri ve sendika temsilcilerinin gerçekleştirdikleri toplantı sonucunda uygun bir çözüm konusunda anlaşma sağlandığı bildirilerek, “Fabrika yönetimi ve işçi temsilcileri arasında yapılan anlaşmaya göre, Bursa'daki Bosch Dizel fabrikalarında çalışanlar için ibadet amaçlı üç oda hizmete sokulacak” denildi. Açıklamada, Türk İş Kanunu'na ve Bosch'un sağlık ve güvenlik yönetmeliklerine uygun olan bu odaların, Bosch Bursa Dizel fabrikası çalışanlarının daha sağlıklı ve güvenli koşullarda ibadetlerini yerine getirmelerine olanak vereceği belirtilerek şöyle denildi: “Bu odalarda, daha iyi bir havalandırma sistemi, acil durumlar için geliştirilmiş giriş ve çıkış imkanı ve yangın söndürücüler olacak. Yenileme çalışmalarının tamamlanması ile bu odalar en geç Ekim sonunda hizmete sokulacak. Çalışanlar, yemek ve çay molaları esnasında bu odaları kullanabilecekler.”
“YEREL DEĞERLERE SAYGIMIZIN GÖSTERGESİDİR”
Bursa'daki Bosch Dizel fabrikası, bu olanakların yanı sıra, isteyen çalışanlarına, 30 yılı aşkın süredir uyguladığı, Cuma ve Bayram namazlarına gitme olanağını sunmaya ve transfer sağlamaya devam edecektir. Ekim ayı başında, Bosch Bursa Dizel fabrikasında ibadet amaçlı kullanılan alanlar, koşullarının sağlık ve güvenlik açısından giderek olumsuzlaşması gerekçeleriyle kapatılmıştı. Bu yerel çözüm ile, Bursa'daki Bosch Dizel fabrikası yerel kültür ve değerlere olan saygısını göstermektedir.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/91385/vakitin_haberleri_uzerine_boschtan_geri_adim.html)
22 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-22-2009, 19:34
RTÜK üyesinden Doğan itirafı
http://img39.imageshack.us/img39/3509/resim914081.jpg
Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlerinin Doğan TV Holding için hazırladığı vergi raporunda kanunlara aykırı bir şekilde yüzde 25 olması gereken hisse satışının yüzde 32.48'e çıktığını tespit etmesinden sonra, gözlerin yeniden çevrildiği RTÜK'ten ilginç bir itiraf geldi. Bir RTÜK üyesi, “Biz bu ihlalleri biliyorduk ama yapacak bir şeyimiz yoktu” dedi.
MEĞER RTÜK HABERDARMIŞ
Vakit gazetesine konuşan RTÜK üyesi, Doğan Grubu'na usûlsüzlüğü düzeltmesi için ihtar verdiklerini ve 3 ay içinde düzeltmezlerse, yayınlarını keseceklerini belirtti. “Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlerinin raporuna göre, Doğan Grubu'nun neredeyse 3 yıldan beri, yani Aralık 2006 itibariyle yüzde 25 olması gereken yabancı ortak payını yüzde 32.48'e çıkartarak 29. maddeyi açıkça ihlal ettiğini ve bunun geçmişe dair bir yaptırımının olup olmadığını” sorduğumuz RTÜK üyesi “Üst kurul bunu hep biliyordu ama yapacağı pek bir şey yoktu” diye cevapladıktan sonra, “Maalesef bu tip ihlalleri RTÜK tek başına tespit etmiyor. Biz bu ihlalleri biliyorduk ancak yapacak bir şeyimiz yoktu” itirafında bulundu.
ÇUKUROVA GRUBU'NA DA YAZI YAZILDI
Söz konusu usulsüzlüğün sadece Doğan Grubu'nda olmadığını söyleyen kurul üyesi, aynı durumun Çukurova Grubu içinde geçerli olduğunu belirterek “Biz 2005'de geldiğimizde bu tip sorunları kucağımızda bulduk. Bugün Türkiye'de ulusal yayın yapanların bu tür sıkıntıları var. Çukurova Grubu'na da zaten yazı yazılmasına karar verildi. Ulusal kanallara da yabancı sermaye yapılanması ve hisse oranlarını bildirin uyarısında bulunduk. 29. maddenin sınırları içine çekin diye, ikincisi de orada ithalat üretim, yatırım, bankacılık finans sektörleri gibi sektörlere ortak olamaz diye ama fiili durumu olmuş. İşte bu fiili durum açısından doğrusu, biz de ne yapılabilir diye düşündük. Ta başından beri süregelen bir sıkıntı var” dedi.
RTÜK KANUN TASLAĞI, HAFTAYA MECLİS'E GÖNDERİLECEK
RTÜK kanununda değişiklikler öngörüldüğünü ve kurul üyelerinin uzun süredir üzerinde çalıştığı kanun taslağının bir hafta içinde tamamlanarak TBMM'ye gönderileceğini kaydeden RTÜK üyesi, “RTÜK kanununda değişiklik öngören taslağın kapsamında yabancı ortaklığı hissesinin yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltilmesi de var. Ben buna kesin bir şekilde karşıyım. Ancak bizim yaptığımız çalışma, taslak çalışması; Meclis alt komisyonunda yasa nasıl şekillendirilir bilemem” dedi.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/91408/rtuk_uyesinden_dogan_itirafi.html)
22 Ekim 2009
FarukARSLAN.
10-22-2009, 19:37
Taraf'tan skandal intihal !
http://img195.imageshack.us/img195/8940/resim914191.jpg
Taraf, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve baraberindekileri taşıyan helikopterin hvalanmasının hemen ardından NTV santralinden defalarca arandığının ortaya çıkmasını yeni bir gelişme olarak sürmanşetine taşıdı. Oysa Vakit gazetesi ve habervaktim.com konuyla ilgili haber ve belgeleri tam 5 ay önce bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştu.
Taraf Gazetesi, bugünkü sürmanşetinde habercilik açısından ilginç bir skandala imza attı.
Taraf, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu helikopterin düşmesinin ardından ortaya çıkan skandalları bir bir aydınlatan habervaktim.com'un, 5 ay önceki haberini yeni bir gelişme olarak bugünkü sayısında sürmanşetten verdi.
Taraf'ın, "Ölüm helikopterinde 139 defa arandı" başlığıyla sürmanşetten verdiği haberde, "Cesedine 4 günde ulaşılabilen BBP lideri Yazıcıoğlu'nun, helikopteri havalanır havalanmaz NTV santralinden 139 kez arandığı ortaya çıktı" şeklindeki ifadeler dikkat çekti.
İŞTE HABERVAKTİM'İN TAM 5 AY ÖNCE YAPTIĞI KONUYLA İLGİLİ HABER VE BELGELER (http://habervaktim.com/haber/75656/ntvden_ilginc_aramalar.html)
(http://habervaktim.com/haber/75656/ntvden_ilginc_aramalar.html)
Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin havalanmasının hemen ardından NTV santralinden İHA muhabiri İsmail Güneş, helikopterin pilotu Mustafa Kaya İstektepe, BBP il Başkanı, İl Başkan Yardımcısı ve hatta Yazıcıoğlu'nun bizzat dafalarca arandığına dair bilgi ve belgeleri habervaktim.com, bütün detayları ile 13.06.2009 ve 29.06.2009 tarihli haberlerinde ortaya koymuştu.
Ancak Taraf, bugün sürmanşetten verdiği haberinde "Taraf çok önemli yeni bilgilere ulaştı" diyerek okurunu yanılttı. Taraf, telefon kayıtları ve kimlerin defalarca arandığına dair bilgileri yeniymiş gibi gösterdi.
İŞTE HABERVAKTİM'İN KONUYLA İLGİLİ HABERİ VE BELGELERİ (http://habervaktim.com/haber/77723/ntvden_izahi_zor_150_arama_belge_haber.html)
13.06.2009 TARİHLİ VAKİT :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3240896322.jpg
-
26.6.2009 TARİHLİ VAKİT :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6783861236.jpg
(http://habervaktim.com/haber/77723/ntvden_izahi_zor_150_arama_belge_haber.html)
/ HABERVAKTİM (http://www.habervaktim.com/haber/91419/taraf_oyle_bir_sey_yapti_ki.html)
22 Ekim 2009
FarukARSLAN.
11-02-2009, 11:50
Ergenekon savcılarına şok tehdit
http://img11.imageshack.us/img11/1883/resim926251.jpg
Abdullah Öcalan'ı Kenya'dan getirdiği gerekçesiyle kartel gazeteleri tarafından kahraman ilan edilen Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Daire eski Başkanı Albay Hasan Atilla Uğur'un, kadın pazarladığı ortaya çıkmasının ardından şimde de Ergenekon savcılarına yönelik ağır tehditlerin yer adığı bir ses kaydı ortaya çıktı.
xaz9qj
"Muvazzaf bir subayı sivil bir savcı 'kalk buraya gel' diye, terörle mücadele eden, bir köpek, polisi arattırarak çağıramaz" gibi ifadelerle Ergenekon Silahlı Terör Örgütü soruşturmasını yürüten savcılara ağır hakaretlerde bulunan Uğur, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde Ferhat Sarıkaya örneğini vererek şok tehditler de savuruyor.
İşte o konuşmadan bazı önemli ayrıntılar:
SİVİL SAVCI ASKERİ PERSONELİ NASIL SORGULAR?
"Yasalar buna engel, sizin ifadenizi mi istiyorlar, askeri savcılığa yazarlar, siz gidersiniz aslanlar gibi arkadaşınızın karşısına oturursunuz. Buyur yüzbaşım, binbaşım, albayım. O der ki ya böyle böyle diyorlar, ne diyorsunuz, yazar. Rahat bir ortamda verirsiniz, gönderir. Bunun başka hukuki yolu yok."
KANADOĞLU GİBİ ÖYLE HUKUKÇULAR VAR Kİ!
"Ama ben size şunu da söyleyeyim, bunlar, bütün adalet teşkilatı bu değil, onu da söyleyeyim. Yani öyle savcılar, hakimler var ki şu anda... Sadece Kanadoğlu değil, yani genç olarak o kadar çok insan var ki, en ufak bir bunların tökezlemesinde bunların tepesine yapışacak bir sürü insan var hazır."
ZEKERİYE ÖZ, SARIKAYA GİBİ KAÇACAK
Zekeriya Öz'ler, şunlar bunlar hepsi kaçacaklar, Bakın Ferhat Sarıkaya diye bir adam vardı, biliyorsunuz. Bu adamla ilgili çeşitli davalar açıldı, tazminat davaları, tazminat davalarının çoğunu kaybetti. Bu ne demek? Bu her şeyi gösteriyor.
BEN O SAVCILARIN HEPSİNİ MAHVEDECEĞİM
Ben onların hepsini mahvedeceğim. Hepsini takip edeceksiniz inşallah. Duman edeceğim. Onların hepsini o hakimini, onu hazırlayan savcıları orda. Hem suç duyurusunda bulunacağım, hem de hem de hukuki anlamda da bitireceğim yani bundan emin olun, ben biliyorum.
http://img4.imageshack.us/img4/2864/resim926291.jpg
İLKER PAŞAM BU SAVCILAR SİZE DE BİNECEKLER
Artık ben yazdım hepsini şeye, İlker Paşa'ya. Dedim komutanım kafanızı kaldırın, Sizi dedim sordular bana savcılar, Biliyor musunuz dedim. İlker Paşa da vardır bu işlerin içinde biz biliyoruz filan diye, Hepsini yazdım onların, dedim haberiniz olsun. Yarın siz de emekli olacaksınız, size de binecekler. Bunun şeyi yok yani. Korkunun ecele faydası yok. Aman kortkum, bana dokunmayın, yok kardeşim. Net olarak telefon açmışlar, onu da ben öğrendim, siz neyin peşindesiniz diye fırçalamışlar onları, ben şunu da biliyorum: Ben 9 Ekim'de savcılığa gittiğimde çağrıldığımda oradan çıktıktan sonra haber gönderdim Genelkurmay'a, dedim ki, 'Bana bakkı yapıyorlar'. Ben özür diliyorum, ana varat düm düz gittim hepsine, savcısı, polisi hepsi oradaydı. Siz kimsiniz dedim lan köpekler. Aramışlar Genelkurmay'dan bunları. İyice ağızlarına sı..mışlar 'nasıl baskı yaparsınız albaya' diye. Ondan sonra benim avukatı çağırmışlar, Bakın bunlar 2-3 ay önce olan şeyler. Avukat gitmiş, avukata demişler ki, 'ne yapıyor senin müvekkil, bizi mahvedecek, işte yapmasın etmesin bana haber gönderiyor. Ben de avukatı azlettim hemen. Dedim defol, antlaşma yaptın her halde bunlarla. Yani bu bir şey. Netice itibari ile 1919'lu yıllarda yaşadığımız süreç aynı.
CUMHURBAŞKANI SEZER'E ILIMLI İSLAM'I ANLATTIK
Baktığımız zaman bir görüyoruz. Korkaklar, kahramanlar, hainler, üçe ayrılmış. Şimjdi hainler belli. Kahramanlar da belli. Korkaklar da işi görüp de elini taşın altına hiç koymayanlar. Aman yılan bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler. Tabi yıllardır istihbarat teşkilatında olduğumuz için bu işi iyi bildiğimizi iddia ederiz. Biz bunları götürdük, bunları Hilmi Paşa'ya. Sayın Cumhurbaşkanına. O zaman hepsini arzettik. Dedik bakın tezgah uygulanıyor. Türkiye'nin sözde ılımlı İslam kategorisine sokulup, burada uydu bir devlet haline getirilip, Afganistan, Irak, SUriye bunların üzerindeki Amerika, AB çıkarlarını uygulamak için bir maşa arıyorlar. Maşa da biziz. Lütfen buna dikkat edin, yoksa bu oyunun çok yakında patlayacağından eminim. Çünkü özellikle Genelkurmay'ın dik duruşu, aldığımız haberler, bana bunu gösteriyor.
AVUKATIMIN BABASI İLKER PAŞA'NIN DEVRESİ
Avukatım geliyor, avukatım bir subay çocuğu benim. İlker Paşa'nın devre arkadaşının subay çocuğu. Ben mesaj da gönderdim İlker Paşa'ya. Siz dedim, bu oyun kesinlikle dönecek dedim. Yüzde 100 dönecek göreceksiniz.
(http://habervaktim.com/haber/82538/kahramana_bak_kahramana.html)
/ HABERVAKTİM - ÖZEL (http://www.habervaktim.com/haber/92625/ergenekon_savcilarina_sok_tehdit_video.html)
2 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-02-2009, 12:14
Türk imamlara Alman zulmü!
http://img11.imageshack.us/img11/1139/resim923631.jpg
Koyu Hıristiyanlığı ile bilinen ve geçtiğimiz günlerde yeniden Almanya Başbakanı seçilen Angela Merkel, Hitlervari uygulamalarına hız verdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt dışında görev yapmak üzere imtihanla belirlediği din görevlilerinden Almanya'ya gönderilecek 22 görevli, bu ülkenin vize işlemlerinde “başörtülü” fotoğraf kabul etmemesi sebebiyle büyük sıkıntı yaşıyor. Geçtiğimiz hafta içinde vize işlemleri için eş ve çocukları ile birlikte evraklarını Diyanet İşleri Başkanlığı'na teslim eden din görevlileri, Diyanet İşleri Dış İlişkiler Daire Başkanlığı yetkilileri tarafından aranarak, “Alman Büyükelçiliği verdiğiniz fotoğrafları kabul etmedi. Salı gününe kadar bayanlar için boyun ve kulaklar açık olacak şekilde fotoğraf çekilerek teslim edin” denildi.
Koyu Hıristiyan Angela Merkel'in Almanya'sı, İslam karşıtı uygulamalara hız verdi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt dışında görev yapmak üzere imtihanla belirlediği din görevlilerinden Almanya için seçilenler, bu ülkeye gitmek için gün sayarlarken ilginç bir yasakla karşı karşıya kaldılar. Eşlerini ve kızlarını yanlarında yurtdışına götürecek olan din görevlilerinden, Almanya vizesi çıkarılması için eşlerinin ve kızlarının kulakları ve boynu açık olarak çekilmiş fotoğraf vermeleri istendi.
YAZILI VE MÜLAKATI GEÇTİLER, AMA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINI AŞAMADILAR
Türkiye'den Almanya'da görev yapmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan yazılı imtihanı ve iki mülakatı geçerek bu ülkede çalışmaya hak kazanan kişiler, Ocak ayında göreve başlamayı beklerken geçtiğimiz günlerde vize işlemleri için evraklarını Diyanet İşleri Başkanlığı'na teslim ettiler. Almanya Büyükelçiliği, vize başvurusunda bulunan din görevlilerinin eşlerinin ve kızlarının vizeleri için kulakları, ensesi ve boynu gözükecek şekilde fotoğraf istedi. Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı da Almanya'da görev yapacak din görevlilerine telefon ederek, Almanya Büyükelçiliği'nin istediği şartları ailelere iletti. Görevliler, Diyanet İşleri Dış İlişkiler Daire Başkanlığı yetkilileri tarafından aranarak, “Alman Büyükelçiliği, verdiğiniz fotoğrafları kabul etmedi. Salı gününe kadar bayanlar için boyun ve kulaklar açık olacak şekilde fotoğraf çekilerek teslim edin” denildi. Görevlilere Almanya Büyükelçiliği'nin internet sitesindeki vize için gerekli fotoğraf şartı hatırlatıldı. Alman Büyükelçiliği'nin internet sitesinde vize işlemleri için sıralanan şartlar arasında ise “Vize Başvurusu İçin Beraberinizde Getireceğiniz Vesikalık Fotoğraf Hakkında Bilgi” kısmında fotoğrafların, “başörtüsüz” olması gerektiğinin yazılı olması dikkat çekti. Almanya'ya yanlarında eşleri ve kızlarını da götürecek olan din görevlileri, Salı gününe kadar eşlerinin ve kızlarının başörtüsüz, kulakları, ensesi ve boynu gözükecek şekilde açık fotoğraf vermek zorunda kaldılar. Bu durum karşısında şaşkına dönen ve mağdur edilen din görevlileri, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaşadıkları probleme çözüm bulmasını istedi. Din görevlilerinin, yaşanan durum hakkında herhangi bir çözüm bulunamazsa ailelerini görev yapacağı Almanya'ya götürmeme kararı alacakları öğrenildi. Mağdur edilen din görevlileri, Almanya vizesi için verdikleri fotoğrafların nüfus kağıtları ve pasaportlarındaki fotoğrafla aynı olduğunu ve Almanya'nın böyle bir kısıtlamaya gitmesini kasıtlı bulduklarını söylediler. Vakit'in ulaştığı Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez ise sıkıntıdan haberdar olmadığını ve konuyu inceleyeceklerini ifade etti.
ALMANYA BÜYÜKELÇİLİĞİ YALANLAMADI
Almanya Büyükelçiliği ise yazılı sorularımıza verdiği cevapta olayı yalanlamadı. Büyükelçilik, yaptığı açıklamada şu satırlara yer verdi: “İstenilen fotoğraflarda biometrik fotoğraflar için bütün Avrupa çapında geçerli standartlara uygunluk aranmaktadır.”
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/92363/turk_imamlara_alman_zulmu.html)
31 Ekim 2009
FarukARSLAN.
11-02-2009, 12:20
Hasta dansta !
http://img5.imageshack.us/img5/553/resim922781.jpg
Sağlık sorunları gerekçe gösterilerek tahliye edilen Ergenekon Terör Örgütü sanığı Hurşit Tolon, İstanbul Gazeteciler Derneği'nin düzenlediği baloda dans ve vals şovu yaptı. Gecede oldukça dinç görünen ve sık sık eş değiştiren Tolon, dakikalarca pistten inmedi...
Cumhuriyet'in kuruluşunun 86. yıl kutlamaları çerçevesinde İstanbul Gazeteciler Derneği'nin geleneksel olarak düzenlediği ‘Cumhuriyet Basın Balosu' ilginç görüntülere sahne oldu.
Önceki akşam Wow Otel'de düzenlenen balonun konukları arasında, Ergenekon davası kapsamında sanık olarak yargılanan ve 8 Temmuz 2008'de tutuklanıp 7 ay cezaevinde kaldıktan sonra 6 Şubat 2009'da sağlık sorunları sebebiyle tahliye olan emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve eşi de vardı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılan Tolon, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunduğu dönemde tahliye edilmesi için defalarca mahkemeye başvurmuştu. 13 kilo kaybettiğini belirten Tolon, hasta olduğunu iddia ettiği için mahkemece defalarca sağlık kuruluşlarına sevkedilmişti. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde de tetkiklerden geçirilen Tolon'un kanser olabileceği ileri sürülmüştü, fakat öyle bir bulguya rastlanmamıştı. Tolon'a GATA'ya sevkedildikten sonra tahliye yolu açılmıştı.
Şimdilerde ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' suçundan tutuksuz yargılanan ve sağlık sorunları olduğu için cezaevinde tutulmayan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, baloya eşi ile yaptığı vals dansı ile damgasını vurdu. Gayet sağlıklı görünen Tolon'un dakikalarca pistte kalması da dikkat çekti. Tolon'un dans sırasında eş değiştirerek başka birisiyle dans etmesi de gözlerden kaçmadı. Gazetecilerin sık sık kendisini görüntülemesinden rahatsız olan Tolon, yüzünü objektiflerden kaçırmaya çalıştı. Gazetecilerin çekmediğinden emin olan Tolon, daha sonra emekli orgeneral Nejdet Timur ile koyu bir muhabbete daldı.
BALOYA TOLON'UN DANSI DAMGA VURDU
Vakit'in sahte profesör olduğunu ortaya çıkardığı Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ da balodaydı ve Cumhuriyet ödülü verilen isimler arasındaydı. Konuşma yapması istenen Çığ'ın Cumhuriyet Bayramı yerine ‘Herkesin Kurban Bayramını...' demesi gülümsemelere yol açtı.
http://habervaktim.com/gommefoto/tolon1.jpg
SINIRSIZ ŞARAP VE ALKOL İKRAM EDİLDİ
Bakırköy Belediyesi'nin desteğiyle düzenlenen geceye, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de katıldı. Şarap ve alkolün sınırsız ikram edildiği balo, gece geç saatlere kadar sürdü. Gecede konuşma yapan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in, Osmanlı İmparatorluğu'nu ‘çürümüş feodal bir imparatorluk' olarak nitelemesi dikkat çekti. Bakırköy Anadolu Kız Meslek Lisesi öğrencileri tarafından sergilenen defilede, lise öğrencilerinin yarı çıplak kıyafetlerle sözde Cumhuriyet dönemi kadınlarını canlandırması gözlerden kaçmadı.
Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Can Kıraç, Erdoğan Demirören, Asım Kocabıyık, yazar Hıfzı Topuz, Altemur Kılıç, TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca'nın ödül aldığı gecede, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ödülü CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Zehra Eyicil'e, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden'in ödülü de Sözcü Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Neşet Şenizel'e verildi.
Aylarca hastalığını bahane göstererek birçok Ergenekon sanığı gibi cezaevine girmemek için türlü yollara başvuran, hapis yatmamak için 13 kilo veren emekli orgeneral Hurşit Tolon, tahliye olduktan sonra balolara katılıp dans bile ediyor!
TAHLİYE GEREKÇESİ DEĞİŞMİŞ SAĞLIK SORUNU OLMUŞTU
Hurşit Tolon, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Necat Ede'nin delil yetersizliği kararıyla 6 Şubat 2009'da tahliye olmuştu. Ergenekon terör örgütü soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları, emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına itiraz etmişti. Mahkemeye dilekçeyle birlikte 25 klasörlük delil dosyası sunulmuş, Tolon hakkında verilen tahliye kararının kaldırılması ve yakalama emrinin çıkartılması istenmişti. Dosyayı 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Vedat Y. Abdurrahmanoğlu, üye hakimler Selda Kutluata ve Oktay Açar'dan oluşan heyet yaklaşık 6 saat boyunca incelemişti. Mahkeme heyeti, üye hakimin “beraat” niteliğindeki gerekçesini değiştirmişti. Tolon'un “sağlık sorunu ve yaşı” nedeniyle tutuksuz yargılamasının yapılmasına hükmedilmişti.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/92278/hasta_dansta.html)
30 Ekim 2009
FarukARSLAN.
11-03-2009, 22:17
Habervaktim gündeme getirdi VE Ahlaksız Dizi Kalkıyor!
http://img692.imageshack.us/img692/4096/resim928221.jpg
habervaktim'in 'Türk televizyonculuğu 40 yıldır çok şeyler gördü ama böylesi hiç olmadı' ifadeleriyle duyurduğu ATV'deki ahlaksız dizinin yayından kaldırılacağı belirtildi.
Yaklaşık 2 yıl önce el değiştirip Çalık grubu'na geçen ATV ne din, ne ahlak, ne de insanlık ölçüsüne sığmayacak bir diziyi yayına sokmuştu.
Kanal D'nin yüksek rating alan dizisi Aşk-ı Memnu özentisinden yola çıktığı belli olan Nefes, Türk toplumunun değerlerini alt üst etti. Henüz 2 bölüm yayınlanan Nefes dizisi aile içindeki çarpık ilişkileri sahneleyen bölümleriyle Türk Televizyonlarının “en ahlaksız” yapımı olmaya aday gösterildi.
Ahlaksız dizinin yayına girmesinin ardından yaptığı haberler ile kamuoyunu uyarak habervaktim'in haberleri üzerine artan tepkiler sonunda hedefine ulaştı. Kanal yönetiminin önümüzdeki günlerde yapılacak görüşmeler neticesinde diziyi yayından kaldıracağı belirtildi.
İLGİLİ HABER VE AYRINTILAR İÇİN TIKLAYIN (http://habervaktim.com/haber/91692/atvde_ensest_iliski.html)
/ Habervaktim (http://www.habervaktim.com/haber/92822/flas_ahlaksiz_dizi_kalkiyor.html)
3 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-04-2009, 11:04
Islak imzayı imha planı
http://img10.imageshack.us/img10/4967/resim929001.jpg
Albay Dursun Çiçek imzalı kirli planı deşifre eden vatansever subay, hazırlanan 9 maddelik yeni planı da ifşa etti... Yeni planda, “ıslak imzalı belge”nin nasıl yok edileceği ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Kamuoyunda “AKP ve Gülen'i Bitirme Planı” diye bilinen ve Albay Dursun Çiçek imzalı belgenin aslının ortaya çıkmasını sağlayan vatansever TSK subayı, cuntacıların Genelkurmay karargahında yeni faaliyetler içerisinde oluğuna dair bir mektubu daha Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e gönderdi. “Sayın Savcım..” hitabıyla başlayan ve mektubuna “Ben ülkesini ve çalıştığı kurumu her şeyden üstün tutan bir TSK mensubuyum” şeklinde devam eden vatansever subay, daha önce geleceğini riske atarak “İrtica ile Mücadele ve Eylem Planı”na ait belgenin aslını gönderdiğini ifade ederek, Genelkurmay'da şu anda cuntanın her zamankinden daha yoğun bir faaliyet içerisinde olduğunu yazdı.
HARDDİSKLER TEMİZLENDİ
Vakit'in elde ettiği mektupta, daha önce Albay Dursun Çiçek imzalı belgenin orijinalini Ergenekon Savcılarına göndererek cuntayı deşifre eden vatansever subay, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e gönderdiği ikinci mektupta tehlikenin boyutlarına dikkat çekti. Mektubunda Bilgi Destek Planı olarak bilinen İrtica ile Mücadele ve Eylem Planı'nın hazırlayıcılarını tek tek sıralayan subay, planın basına yansımasından sonra tüm bilgisayar harddisklerinin temizlendiğini belirtti.
ORG. SAYGUN'UN ÖZEL SEKRETERİ TAKİP ETTİ
Vatansever subay, mektubunda, “Bilgi Destek Planı'nın (LAHİKA) basında yer almasını müteakip, belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlenmiş ve ilgili evraklar imha edilerek, kamuoyuna Genelkurmay Başkanlığı tarafından böyle bir çalışmanın olmadığı yönünde açıklama yapılmıştır. İmha süreci bizzat Org. Ergin Saygun'un Özel Sekreteri Kur. Alb. Uğur Berksun tarafından takip edilmiş, kendisi Bilgi Sistemleri İşletme Şubesi'ne giderek, söz konusu eylem planının hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 BİM numaralı bilgisayarların harddisklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesine nezaret etmiştir. Bu işlemde Alb. Şükrü Kısadere, Ütğm. Erhan Sakallı, Ütğm. Kazım Bozkurt, Bçvş. Mustafa Urhan ve Svl.Me. Rıfat Sülük görev almışlardır” dedi.
DURSUN ÇİÇEK'LE SINIRLI DEĞİL
Cuntanın faaliyetlerinin sadece Albay Dursun Çiçek'le kalmadığına vurgu yapan subay, mektubunda, karargahtaki yapılanmanın kurduğu internet siteleri aracılığıyla yoğun bir propaganda işine girdiğine de işaret etti. Mektupta, “Cunta faaliyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya çıkmasını ve bu planların sadece Dursun Çiçek'in faaliyetleri ile sınırlı olmadığını göstermek istiyorum. Genelkurmay'da yürütülen psikolojik harekat faaliyetleri kapsamında, kamuoyunda daha önce de kısmen gündeme gelmiş olan internet faaliyetlerinin detaylarını paylaşmak ve bütün bu çalışmaların cunta aracılığı ile hiyerarşik bir yapıda gerçekleştirildiğini göstermek için Ek-A'daki belgeyi dikkatlerinize sunuyor ve tüm kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.”
İLLEGAL FAALİYETLER AÇIK BİÇİMDE YAPILDI
“Bu belge, Genelkurmay tarafından yürütülen psikolojik harekat faaliyetleri için kullanılan internet sitelerinin kamuoyuna yansımasından sonra (Basında 35 adet internet sitesi yer almıştı. Halbuki bu sitelerin adedi 42'dir ve Ek-B'de sunulmaktadır.), bunların Genelkurmay'a ait olmadığını göstermek ve daha sonraki sızmaları engellemek maksadıyla hazırlanmıştır. Belgenin hazırlanmasında sızma olasılığı da dikkate alınarak çok özenli bir dil kullanılmıştır. Ancak belgenin son bölümünde “gri ve siyah propaganda faaliyetlerinin kurumdan bağımsız olarak devam ettirileceği ifade edilmiştir. Halbuki bundan önce bu illegal faaliyetler çok yoğun bir şekilde açıktan icra edilmekte idi.”
“ÖDEMELER KARTLARLA YAPILMAKTADIR”
“İnternet siteleri ile ilgili haberler medyaya yansıdıktan sonra, tüm siteler kapatılarak yeniden yapılandırılmıştır. Ekteki belgede görüleceği üzere, cunta aracılığı ile komuta katının görüş ve onayı alınarak, yeniden faaliyete geçirilmiştir. Komuta katının onayından sonra 35 site yerine 4 adet site ve bu adreslere yönlendirilen bir miktar alan adının alınması kararlaştırılmıştır. PH faaliyetleri, bu siteler üzerinden devam etmiştir. Ekte sunulan belgedeki ANDIÇ'ta da ifade edildiği gibi, Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda görevli Şube Müdürlerinin üzerine kredi kartları alınarak, ödemeler bu kartlar üzerinden yapılacak şekilde yeni alan adları temin edilmiştir. ANDIÇ'ta parafı bulunan Şb. Md.lerinin o dönemde yeni aldıkları kredi kartları ve yaptıkları ödemeler rahatlıkla banka kayıtlarından temin edilebilir. Örnek olarak ‘İlker Ziya Göktaş'ın bu görev için almış olduğu Ziraat Bankası'na ait olan 454.... ...........061 no'lu kredi kartı' gösterilebilir.”
“TSK'YA TUTKUYLA BAĞLI BİRİSİYİM”
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne tutkuyla bağlı olduğunu ve amacının yıpratmak değil, cuntacılardan temizlenmesi olduğunu söyleyen subay, mektubunda, “Ben ülkesini ve çalıştığı kurumu her şeyden üstün tutan bir TSK mensubuyum. Ülkemi o kadar seviyorum ki; kendimi, ailemi meslekî kariyerimi ve geleceğimi riske atarak ‘İrtica ile Mücadele ve Eylem Planı' belgesinin aslını gönderdim. Elde ettiğim belgelerin kamuoyuna yansımasından ve Adli Tıp Kurumu'nca da teyit edilmesinden sonra, yaptığım bu girişimin çok yerinde olduğunu kıymetlendirmekteyim. Amacım, tutku ile bağlı bulunduğum Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak değildir. Aksine, Silahlı Kuvvetler'in arkasına saklanarak, ülkemizin istikrar, güven ve demokrasisine kastedenleri deşifre etmek suretiyle ülkeme hizmet etmektir...” dedi.
TAKDİR, SAVCILARIN VE TÜRK MİLLETİNİN
Cuntayı ve faaliyetlerini deşifre eden vatansever subay, mektubunun sonunda “Takdir, Sayın Savcılarımızın ve yüce Türk milletinindir. Saygılarımla arz ederim” ifadelerini kullandı.
İŞTE O 9 MADDELİK PLAN
1) Mektuptaki belge ile ilgili olarak yazıcı, kalem, mürekkep vb. tali unsurları ön plana çıkararak, belgenin içeriğinden çok şekli unsurlarının kamuoyunda tartışılmasını sağlamak.
2) Belgenin gerçekliğini ortaya koyan kişi ve kurumları yıpratmak.
3) Belgeyi yayınlayan ve savunan gazete ve gazetecileri, belgenin gerçek olmadığına dair ikna etmeye çalışmak, ikna edemediklerini de yıpratmak.
4) Belgenin orijinalinin Askerî Savcılık aracılığı ile elde edilerek, Jandarma Kriminal'e göndermek suretiyle gerçek olmadığına dair rapor çıkarttırmak.
5) İmza makinesi gibi argümanlara sarılarak, kamuoyunda belgenin gerçekliğine olan inancı sarsmak.
6) Belgenin içeriğinden daha çok, gündeme geldiği dönemin kamuoyunda tartışılmasını sağlayarak, dikkatleri belgenin içeriğinden uzaklaştırmak.
7) Anayasa Mahkemesi'ne baskı yaparak, bir an önce ilgili maddedeki değişikliğin iptaline yönelik karar çıkarttırmak ve yargılama sürecini askerî yargıya taşımak suretiyle takipsizlik kararı verdirmek.
8) 28 Şubat sürecinde dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'a imzalatılarak ihraç edilen 1000'in üzerinde TSK mensubu gibi TSK bünyesinde cadı avı başlatılarak, YAŞ kanalıyla büyük bir tasfiye yapmak.
9) Bu girişimler ile sonuç alınamaz ise Genelkurmay Askerî Savcılığı aracılığı ile suçluların sadece Alb. Dursun Çiçek ve birlikte çalıştığı alt kademe personel olduğu şeklinde karar aldırmak. Bu personelin olabilecek en hafif suçlar ile cezalandırılmasını sağlamak. Yargılama sürecinin, emir vererek çalışmaları başlatan ve yönlendiren komuta kademesine sıçramasına engel olmak.
Halkı yönlendirmek için illegal 42 internet sitesi kurmuşlar!
İkinci ihbar mektubunda Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı tarafından kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla illegal bir şekilde işletilen internet sitelerinin kurulduğu ortaya çıktı. Mektupta psikolojik harekat faaliyetleri için kullanılan 42 internet sitesinin basında yer alması üzerine, Genelkurmay'a ait olmadığını göstermek ve daha sonraki sızmaları engellemek maksadıyla yeniden faaliyete geçirildiği iddia ediliyor.
İŞTE O SİTELER:
İşte cunta aracılığı ile komuta katının görüş ve onayı alınarak yeniden faaliyete geçirilen korsan internet siteleri: http://www.irtica.org (http://www.irtica.org) ve bu siteye yönlendirilen www.naksilik.com (http://www.naksilik.com), www.geocities.com/fethullahgercegi (http://www.geocities.com/fethullahgercegi), www.nursi.info (http://www.nursi.info), www.irtica.net (http://www.irtica.net), www.ozgurgenc.net (http://www.ozgurgenc.net) ve bu siteye yönlendirilen www.genclik.info (http://www.genclik.info), www.gencizbiz.net (http://www.gencizbiz.net), www.aslar.org (http://www.aslar.org) ve bu siteye yönlendirilen www.askeriz.info (http://www.askeriz.info), www.stratejik.info (http://www.stratejik.info), www.tskasker.com (http://www.tskasker.com), www.turkatak.gen.tr (http://www.turkatak.gen.tr) ve bu siteye yönlendirilen www.turkuz.info (http://www.turkuz.info) ve www.turkler.info (http://www.turkler.info), www.turkses.com (http://www.turkses.com) ve bu siteye yönlendirilen www.turkeyturks.com (http://www.turkeyturks.com), www.turksturkey.com (http://www.turksturkey.com), www.turkses.net (http://www.turkses.net), www.turkses.org (http://www.turkses.org), www.pkkgercegi.net (http://www.pkkgercegi.net) ve bu siteye yönlendirilen www.pkkapo.com (http://www.pkkapo.com), www.apopkk.com (http://www.apopkk.com), www.pkkgercegi.com (http://www.pkkgercegi.com), www.pkkgercegi.org (http://www.pkkgercegi.org), www.armenianreality.com (http://www.armenianreality.com) ve bu siteye yönlendirilen www.turkishgenocide.net (http://www.turkishgenocide.net), www.turkishmassacre.com (http://www.turkishmassacre.com), www.terorveguvenlik.net (http://www.terorveguvenlik.net) ve bu siteye yönlendirilen www.terorizm.info (http://www.terorizm.info), www.terorgercegi.com (http://www.terorgercegi.com), www.terorveguvenlik.com (http://www.terorveguvenlik.com), www.terorveguvenlik.org (http://www.terorveguvenlik.org), www.greekmurderers.net (http://www.greekmurderers.net) ve bu siteye yönlendirilen www.members.tripod.com/camerian_volunteer (http://www.members.tripod.com/camerian_volunteer), www.cameria.org (http://www.cameria.org), www.yunanli.com (http://www.yunanli.com), www.pontuslu.com (http://www.pontuslu.com), www.gurbetciler.info (http://www.gurbetciler.info) ve bu siteye yönlendirilen www.turkuzbiz.org (http://www.turkuzbiz.org), www.hepimizturkuz.org (http://www.hepimizturkuz.org), www.bizturkler.org (http://www.bizturkler.org)
WEB SİTELERİNİ DE ANDIÇLAMIŞLAR
İhbar mektubuna göre Genelkurmay Başkanlığı 1. Destek Şube Müdürlüğü'nün, yerli ve yabancı yayın yapan internet sitelerini bile fişlediği ortaya çıktı. İhbar mektubuna eklenen andıç belgesinde orduyu yıpratmaya yönelik yayın yaptığı belirtilen internet siteleri tek tek fişlenmiş. Belgenin altında Topçu Albay Cemal Gökçeoğlu'nun imzası ve Kurmay Albay Dursun Çiçek'in ise adı yer alıyor. Belgede günlük olarak Türkçe yayın yapan 281 internet sitesi ile yabancı dilde yayın yapan 126 internet sitesinin fişlendiği görülüyor. Fişlenen internet sitelerinin karşısında ise irticacı, bölücü, Fettullahçı, AB yanlısı ve TSK karşıtı gibi ifadeler yer alıyor.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitmanset.jpg
İŞTE OLAY SUBAYIN İKİNCİ MEKTUBUNDAKİ BELGELER:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/9758712914.jpg
-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/2830624985.jpg
*
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5626366481.jpg
*
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6021984041.jpg
*
http://habervaktim.com/galeri/resimler/7518084554.jpg
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/92900/islak_imzayi_imha_plâni.html)
4 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-06-2009, 18:24
Askeri Hakim'den şok itiraf -SES KAYDI
http://img97.imageshack.us/img97/7529/resim931561.jpg
Askeri yargının bağımsız olmadığı, İrtica ile mücadele eylem planını ortaya çıkaran ihbar mektubunun ardından bir kez daha kanıtlanmış oldu. Komplo belgesinin altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in soruşturmasındaki eksiklikler ve görevli askeri hakimlerin emir komuta zinciri içerisinde görevlerini nasıl yaptıklarına ilişkin skandal bir ses kaydı daha ortaya çıktı.
Ses kaydında Albay Dursun Çiçek'in evinde arama yapan Dz. Ask. Hk. Yzb. İ.Volkan Şahin, aramaya ciddiyet kazandırmak için içeride 6.5 saat kaldığını, bu süre içerisinde yeme ve içmeyle meşgul olduğunu itiraf ediyor.
İşte o ifadeler: "Evindeki aramayı yaptım, aramayı başlattım saat 11:00, bitirdim saat 17:20'de. Bizim memur da diyor ki efendim bu kadar uzun sürmeyecekti. Yaa yedik içtik. açıklama yaparken, '6.5 saat aradık. Onun adamını.."
İ.Volkan Şahin'in, 'O' dediği kişinin kim olduğu, arama emrini kimden aldığı ise merak ediliyor.
İşte habervaktim'in ulaştığı o şok ses kaydı ve askeri hakimin şok itirafı:
xb1wu3
/ Habervaktim (http://www.habervaktim.com/haber/93156/askeri_hakimden_sok_itiraf_ses_kaydi.html)
6 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-09-2009, 13:52
İşte el Beşir ve Sudan gerçeği...
http://www.timeturk.com/images/news/091120090107245247245_2.jpg
Batılı ülkelerin "soykırım"la suçladığı Sudan lideri el Beşir neden hedefte? El Beşir'e mi düşmanlar, yoksa Sudan üzerinde hesapları mı var? İşte Sudan ve El Beşir dosyası...
Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in İSEDAK toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelmesi Türk ve dünya kamuoyunda büyük yankı buldu. Peki, Batılıların El Beşir’e bu kadar saldırmasının ve iddiaların arkasında ne tür planlar var? Darfur’da neler oluyor? Nüfusunun hemen hemen yarısı hafız olan Darfur neden karıştı? Ülkenin güneyindeki ayrılıkçı Hıristiyanlardan sonra bu defa Darfur’u kışkırtan Batılılar Afrika’nın en büyük ve en zengin ülkesi olan Sudan’dan neler istiyorlar? 30 yıl boyunca emperyalizme, sömürgecilere ve Siyonistlere karşı büyük bir direniş gösteren Sudan, gerçekten soykırım yaptı mı? İşte bütün yönleri ile Darfur ve El Beşir dosyası...
Mustafa R. Özgür'ün dosyası...
Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in İslam Ekonomik ve Ticari Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelmesi, Türk ve dünya kamuoyunda büyük yankı buldu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Darfur’da ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediği’ iddiasıyla hakkında tutuklama kararı çıkarttığı Sudan Devlet Başkanı El-Beşir’in Türkiye’ye gelmesi, Türkiye-AB ilişkilerinde de bir krize sebep olmuş ve kriz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sert çıkışı ile aşılmıştı. Peki, Batılıların El Beşir’e bu kadar saldırmasının ve iddiaların arkasında ne tür planlar var? Darfur’da neler oluyor? İşte tüm yönleri ile Darfur ve El Beşir dosyası...
AFRİKA’NIN EN BÜYÜK ÜLKESİ
Sudan, Afrika’nın en zengin ülkelerinden birisi. Yüzölçümü olarak da Afrika’nın en büyük ülkesi. 2.5 milyon kilometrekarelik toprağı ile Türkiye’nin tam olarak 3 katı büyüklüğe sahip. 1956’da bağımsız olan bu güzel Afrika ülkesi, dünyanın en verimli topraklarına sahip. Başta petrol, uranyum ve bakır olmak üzere birçok yeraltı zenginliği var. Sudan, Batılı devletlerin Afrika hakimiyetlerine kafa tutuyor ve Kızıldeniz’i de kontrol ediyor. 21 yıl boyunca ülkenin güneyindeki Hıristiyanları kışkırtan Batılılar, şimdi de Darfur meselesini kullanarak Sudan’a saldırıyorlar.
30 YILDIR SİYONİZM’E KARŞI MÜCADELE VERİYORLAR
Afrika kıtasının Batılılara karşı tüm direniş hareketlerini destekleyen Sudan, 30 yıldır emperyalistlere, sömürgecilere ve Siyonistlere karşı büyük bir direniş merkezi oldu. Başta İsrail olmak üzere Batılılar da 30 yıldır Sudan’ı parçalamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Batılı emperyalist ülkeler Sudan’daki grupları birbirine karşı kışkırtıyorlar ve son dönemlerde Çin ile yakın ilişkiler kuran bu ülkeyi parçalamak istiyorlar. Sudan’ın dış satımının % 65’ini satın alan Çin ise, aynı zamanda Sudan’a milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Bu da Batılıları çok rahatsız ediyor.
DARFUR’UN YARISI HAFIZ
6 milyon insanın yaşadığı Darfur, petrol, uranyum, bakır ve benzeri önemli yeraltı doğal zenginliklere sahip. 1821 yılında Osmanlı’ya bağlanan ve çok dindar olan Darfur’da insanların yarısından fazlasının hafız olduğu biliniyor. Bölgenin % 60’ı Arap ve % 40’ı Afrika orijinli olmak üzere tamamı Müslüman. 11 Şubat 1914’te Osmanlı Sultanı’nın cihat çağrısı üzerine Darfur Sultanı Ali Dinar, binlerce Darfurlu ve Sudanlı’yı cihada gönderdi. Buna kızan İngilizler Sudan’ı işgal ettiler ve 40 yıl işgalleri altında tuttular.
Geri çekildiklerinde Sudan’daki tüm kabileleri birbirlerine düşürmüşlerdi.
BATILILAR SUDAN’I KONTROL ETMEK İÇİN DARFUR’U KULLANIYORLAR
Ortadoğu petrollerine olan bağımlılığından kurtulmak isteyen ABD, petrol zengini Sudan’ı ve civarındaki 15 Afrika ülkesini kontrol etmek için Darfur’u kullanıyor. Ayrılıkçı hareketleri ise Batılılar özellikle destekliyorlar. Hatta kabileleri dahi devletleşmeleri konusunda teşvik ediyorlar. Nüfusun sadece % 15’i Hıristiyan olan güney bölgelerinde dahi Hıristiyan devletinin kurulmasını istiyorlar. Bunun için diplomatik girişimlerin yanı sıra inanılmaz sayıda misyonerin bölgeye akın etmesini de sağladılar. Bilindiği gibi 21 yıl süren güneydeki Hıristiyanlarla yaşanan problemlerin halledilmesinden sonra bu defa Darfur meselesi 2003 yılında patlak vermişti.
SUDAN DEVLETİ KENDİSİNİ SAVUNDU
Darfur’da meydana gelen olayların temeli 1970’li yıllara dayanıyor. Çiftçiler ve çobanlar arasında meraların ve su kaynaklarının kullanılması üzerine sorunlar başladı. 1980’de meydana gelen kuraklık işleri iyice karıştırdı. Büyük göç ve küçük çatışmalar, sorunu iç siyaset malzemesi haline dönüştürdü. 2000-2003 yıllarında çatışmalar şiddetlenerek büyük göçler başladı. Batılıların kışkırttığı ve silahlandırdığı grupların bağımsızlıklarını ilan etmeleri üzerine ise Sudan Devleti kendisini savunmaya başladı. Giderek yayılan çatışmaları durdurmak isteyen Sudan’ın kurduğu ‘Cencevid’ denilen gönüllü birlikler ile İsrail, ABD ve Batılı güçlerin desteklediği ayrılıkçılar uzun süre çatıştılar. Bu süreçte 40 bin civarında insan öldü. İşin ilginç tarafı ise çatışmalarda haksız bir şekilde insan öldürdüklerini tespit ettiği kendi tarafındaki isimleri de yargılayan Sudan Devleti’nin soykırımcılıkla suçlanmasıydı. Batılı güçler, Sudan Devleti’ni ve Başkanı El Beşir’i soykırımcılıkla itham ettiler. Dünyanın dört bir yanında işledikleri cinayetleri unutan Batılılar, ne kadar ikiyüzlü ve çifte standartlı olduklarını Sudan’da bir kez daha kanıtladılar.
EL BEŞİR’İ SUÇLAYAN MAHKEMEYİ TANIMAYAN ABD, KARARI DESTEKLİYOR
Diğer taraftan Ömer El Beşir’i soykırımla suçlayan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni ABD dahi tanımıyor. Dünyada sadece 53 ülkenin tanıdığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin daha önce Bosna, Ruanda, Çeçenistan, Karabağ, Lübnan ve 60 yıldır Filistin’de işlenen onca soykırıma ses çıkartmamış olması ise gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Sudan Devlet Başkanı Beşir’i tutuklama kararı almasını ise şimdiye kadar sadece 2 Batılı ülke, Fransa ve ABD destekledi. Arap Birliği ülkeleri, İslam Konferansı Teşkilatı, Türkiye, Çin ve İran gibi ülkeler karara karşı çıkıyorlar.
Bütün dünya toplansa da Allah’ın bize yazdığını değiştiremezler
İslam Ekonomik ve Ticari Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelen Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan El Beşir, daha önce de Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi nedeniyle İstanbul’a gelmiş ve düzenlediği basın toplantısında, hakkındaki soykırım iddialarını reddetmişti. Devlete karşı silahlananlarla savaşmanın doğal olduğunu, masum insanların güvenliğini sağlamayı hedeflediklerini kaydeden Beşir; “Bu kadar kişi öldürüldüyse, toplu mezarlar olması lazımdı. Nerede bu toplu mezarlar? Hükümet ile isyancılar arasında bir savaş olduğu gerçek, ama bu bütün dünyada böyle. Sudan’da hükümete karşı ayaklananlar niye mazlum oluyor? Bu bir çifte standart” diye konuşmuştu. “İnşallah Güney Sudan’da sağladığımız gibi Darfur’da da mutlak barışı sağlayacağız” diyen Beşir; “Tüm dünya bize karşı toplansa da Allah’ın yazdığından başka bir zarar veremezler” şeklinde konuşmuştu.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.timeturk.com/%C4%B0%C5%9Fte-el-Be%C5%9Fir-ve-Sudan-ger%C3%A7e%C4%9Fi_98800-haberi.html)
9 Ekim 2009
FarukARSLAN.
11-09-2009, 13:59
Zinacı albay hala görevde
http://img43.imageshack.us/img43/7149/resim934961.jpg
Vakit'in ortaya çıkardığı Genelkurmay'ın “zinacı hukukçu yarbay” skandalında, rezalet, görüntülerle de kanıtlandı. www.habervaktim.com'un (http://www.habervaktim.com'un) “kısmen” yayınladığı görüntüler, Genelkurmay Başkanlığı Adlî Müşavirliği'nde görevli askerî hakim Zekeriya Duran'ın çirkin fiilini itiraza yer bırakmayacak biçimde gözler önüne serdi.
HATA İTİRAFI: LÜTFEN SÜRDÜRMEYİN!
www.habervaktim.com'da (http://www.habervaktim.com'da) yayınlanan görüntülerin ardından daha önce kendisinin kullandığı, skandal ilk ortaya çıktığında da Vakit muhabirinin ulaştığı telefon numarasından yeniden aradığımız Zekeriya Duran, bu aramada şüpheli tavırlar sergiledi. Daha önce söz konusu telefon numarasından yapılan aramalarda her defasında “Zekeriya Bey” denilince “Buyurun” denilmesine rağmen, çirkin görüntülerin yayınlanmasının ardından aranılan aynı telefonda, “Ben Zekeriya Bey'in bir arkadaşıyım” denildi. Zekeriya Duran'ın yan odada olduğunu, şu an konuşamayacağını belirten telefondaki kişi, daha sonra ise kendisinin Duran'ın avukatı olduğunu iddia etti. Adını vermek istemeyen, sadece emekli asker olduğunu söyleyen “Duran'ın avukatı!”, “Bu adam zaten yeterince mağdur niye uğraşıyorsunuz ki? Bildiğim kadarıyla o davalar sürüyor. Ben de avukatım. Lütfen bunu sürdürmeyin. Geçmişte yapılmış bir hatayı her gün insanların karşısına çıkarmanın bir yararı yok” dedi.
“O GÖREVDE KALAMAZ”
Görüntüleri izleyip izlemediğinin sorulması üzerine telefondaki kişi, “Siteye koydunuz ve bizim girişimlerimizle kaldırıldı. Bunların hepsi düzmece. O insan, vatana millete yararlı bir insan. Bu insan düzgün insan. Bu insan yeterince yıprandı. Kesinlikle bu tür yıpratmaları hak etmiyor. Ciddi sağlık problemleri var” diye konuştu. Telefondaki kişi, “Kendisi istifa etmek istemişti?” sorusu üzerine ise, “O kendisinin kişisel düşüncesidir. Benim değerlendirmem doğru olmaz” dedi. Aynı şahıs, kişisel kanaatinin ise zina olayına adı karışan Duran'ın görevinde duramayacağı yönünde olduğunu vurguladı. “Duran'ın avukatı” olduğunu söyleyen kişi, “Benim kişisel kanaatim ben görevde kalabileceğini düşünmüyorum” dedi.
Kendisinin iddiaların aksine zina olayının gerçekleştiğini kanıtlayan telefon numaralarının peş peşe alınıp, … … 90 87, … … 90 89 numaralı telefonların birisinin Zekeriya Duran, diğerinin ise Ş.Ö'ye ait olduğunun belirlendiği, bu durumu nasıl değerlendirdiği şeklindeki soruya karşılık ise aynı kişi, telefon numaralarının başkalarına ait olduğunu ileri sürdü. “Duran'ın avukatı” olduğunu iddia eden kişi, “Gerçekleri itiraf edip özür dilese olmaz mıydı?” şeklindeki soruya karşılık da, şunları söyledi: “Davalar varken böyle bir şey söylenir mi? Böyle bir şey hukuken de olmaz. Bu her tarafı daha fazla yıpratmaz mı? Kesinlikle olmaz. Siz haber yapmazsanız yıpranmaz. Şu an her iki taraf açısından da sular duruldu. Yayınladığınız zaman herkes yıpranacak!”
ZEKERİYA DURAN KİMDİR?
Her yıl düzenlenen YAŞ toplantılarında binlerce masum dindar subay ve astsubay, sudan gerekçelerle ordudan atılırken, Genelkurmay Başkanlığı'nda adli müşavir olarak görev yapan askeri hakim Zekeriya Duran, fuhuş yaptığı iddialarından sonra görevden el çektirilmek şöyle dursun, yarbaylıktan albaylığa terfi ettirilmişti. Beş yıldızlı bir otelin aşçısı olan S.Ö'nün eşi Ş.Ö ile yasak aşk yaşayan Zekeriya Duran, üç yıl boyunca Ş.Ö. ile birlikte oldu. Bu durumu öğrenen Ş.Ö'nün kocası ise hem askeri savcılığa suç duyurusunda bulundu hem de boşanma davası açtı. Duran, Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un evinin aranması sırasında Tolon'un evine gitmişti. Duran aynı zamanda Dağlıca baskını nedeniyle Genelkurmay Askeri Savcılığı adına bilgi isteyen kişi olarak biliniyor.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/93496/zinaci_albay_hâlâ_gorevde.html)
9 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-09-2009, 14:05
Başörtülüye yasak Yahudi'ye özel izin
http://img22.imageshack.us/img22/3669/resim935231.jpg
Halkının yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde, TSK bünyesinde başörtüsü gibi dinî inançlara yönelik ayrımcılıklar devam ederken; Vakit, TSK'nın Yahudi olan personelinin dinî inançları için özel izin verdiğini belgeledi.
Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı veya özel dinî günlerde hiçbir askerî personele izin verilmezken; Türk Silahlı Kuvvetleri, hazırladığı bir genelgeyle Yahudi olan TSK personeli Yd. Subay, erbaş ve erlere Yahudilikte kutsal sayılan dinî gün ve bayramlarda özel izin verilmesini kararlaştırdı.
Nisan 2009'da hazırlanan ve Tuğgeneral Tayfun Özden imzalı belge, “Musevi dinine Mensup Yd. SB, Erbaş ve Erlere izin verilmesi” başlığıyla ve ivedi statüsünde hazırlanmış.
Halkı Müslüman olan ülkemizde başörtülü asker annelerinin bile evlatlarını dinî bayram ve günlerde örtüleriyle ziyaret edemezken; TSK'nın yeni düzenlemesiyle, Yahudilere ayrıcalık tanınmasına imkan sağlanıyor.
Birçok yeni tartışmayı da beraberinde getiren skandal niteliğindeki belgede, şu talimatlar yer alıyor:
1) Vatanî görevlerini ifa etmekte olan Musevi dinine mensup TSK personelinin (Yd. Subay, Erbaş ve Erler) “Pesah” , “Roş Aşana” ve “Yom Kipur” dinî günlerinde izinli sayılmaları ilgi ile bildirilmiştir.
2) Bu kapsamda söz konusu personele
A- “Pesah” (Hamursuz Bayramı, 8-16 Nisan 2009)
B- “Roş Aşana” (Yılbaşı 18-19-20 Eylül 2009 / Pazartesi akşamından Çarşamba akşamına kadar)
C- “Yom Kipur” (Büyük Oruç 27-28 Eylül 2009 Pazar-Pazartesi dinî günlerinde izin verilmesi...)
NAMAZ KILDIĞI İÇİN, GÜNDE 7 SAAT NÖBET TUTTURULDU
Öte yandan Lice'de vatanî görevini yapan ve namaz kıldığı için günde 7 saat nöbet tutturulan İsmail Uygun'un şahadet ve annesinin “Vatan sağolsun demeyeceğim, oğlum namaz kıldığı için komutanı günde 7 saat nöbet tutturdu..” feryadı hala hafızalardaki tazeliğini korurken; TSK'nın Yahudilere özel ayrıcalıklar tanıması, şaşkınlıkla karşılandı.
Bilindiği gibi geçtiğimiz aylarda Diyarbakır'ın Lice ilçesinde çıkan çatışmada Fevzi Güngör ve İsmail Uygun isimli 2 er şehid olmuştu. Adana doğumlu olan ve Kayseri'de ikamet eden Jandarma Çavuş İsmail Uygun'un annesi Sultan Uygun, “Hep bizim gibi ailelerin çocukları şehid düşüyor. 2 yaşındaki torunum, babasız kaldı. Ben, vatan sağolsun demeyeceğim. Komutanı, oğluma namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Günde 7 saat nöbet tutturuyormuş” diyerek Türkiye'nin gündemine oturmuştu. “Vatan sağolsun demeyeceğim!” çıkışıyla Türkiye gündemini sarsan acılı anne, “Oğlumun komutanı, namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Onun gibi diğer kısa dönem askerler masabaşında otururken; 3 aylık er olan İsmail'im, günde 7 saat nöbet tutuyormuş. Oğlum, komutanına söyleyemiyordu ama bunları telefonda bize söylüyordu. Komutanı, oğluma gıcık kapmış. Ayrıca hep bizim gibi insanların çocukları şehid düşüyor. Hiç gördünüz mü ‘Oğlum şehid oldu..' diye ağlayan eli yüzü boyalı bir anne. Yok, göremezsiniz. Ahmet Türk, kameralar önünde zafer işareti yapıyor, kimse bir şey diyemiyor. O yüzden vatan sağolsun demeyeceğim” demişti.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/93523/basortuluye_yasak_yahudiye_ozel_izin.html)
9 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-11-2009, 19:22
O albay istifa etti
http://img5.imageshack.us/img5/803/resim937521.jpg
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nda görevli olan ve Ergenekon sanığı emekli Org. Tolon'un evinin aranması sırasında hazır bulunan Askerî Savcı Zekeriya Duran, Vakit'in haberlerinden sonra istifa etti. Evli bir kadınla zina yaptığı halde yarbaylıktan albaylığa terfi ettirildiğine dair haberlerimizden sonra Duran, Vakit'e yaptığı açıklamada, görevinden ayrıldığını belirtti. Albay'ın istifasında; “Görevden alınıp da özlük haklarını kaybetme korkusu”nun rol oynadığı öğrenildi.
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nda görevli Askerî Hakim Zekeriya Duran'ın, Ş.Ö. isimli evli bir kadınla yasak aşk yaşadıktan sonra terfi ettirildiğine dair Vakit'in haberlerinden sonra, Askerî Savcı Albay Zekeriya Duran'ın görevinden ayrıldığı belirlendi. Evli ve iki çocuk annesi bir kadınla insanî ve askerî ahlaka aykırı bir şekilde zina iddiasından sonra yarbaylıktan albaylığa terfi ettirilen Duran, Vakit gazetesinin haberleri üzerine yaptığı açıklamada, görevinden ayrıldığını ve istifa dilekçesinin kabul edildiğini belirtti.
OTOMATİK BİR ŞEKİLDE TERFİ ETTİM
Duran, yaptığı açıklamada, işlediği iddia edilen suçun öncelikle yasal delillerle kanıtlanması gerektiğini iddia ederek, yarbaylıktan albaylığa terfi etmesinin de otomatik bir şekilde gerçekleştiğini söyledi. Terfisinin YAŞ'ta alınmadığını, yarbaylık bekleme süresini doldurduğu için bir üst rütbeye yükseldiğini ifade eden Duran, “Yarbaya zina terfisi kararının” doğru olmadığını kaydetti. Albay'ın istifasında “özlük haklarını kaybetme” korkusunun rol oynadığı öğrenildi... Albay, eğer istifa etmeseydi, görevden alınabilir ve böylece özlük haklarını kaybedebilirdi...
ALBAYLIĞA TERFİM, ZİNA İLE İLGİLİ DEĞİL
Duran, açıklamasında şunları söyledi: “TSK'ya mensup subayların; rütbeleri, bekleme süreleri, nasıpları, rütbe terfii ve kademe ilerlemesi şartları, 926 Sayılı kanun hükümlerine tabidir. Muvazzaf subayların terfileri, her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır. Albaylığa terfi edecek her personelin dosyası YAŞ'a gitmez. General ve amirallerin dışında sadece generalliğe ve amiralliğe terfi edecek albaylardan sicil notu ortalaması, sicil tam notunun yüzde 70 ve daha yukarısı olanların sicil dosyaları, YAŞ'a gönderilir. YAŞ bunları, 54. madde esaslarına göre değerlendirmeye tabi tutar. Dolayısıyla bir yarbayın terfisi bekleme süresini doldurmuşsa ve diğer şartları taşıyorsa, otomatik olarak yapılır. YAŞ kararına ihtiyaç duymaz. Yarbaya zina terfisi kararı, bu nedenle doğru değildir.”
KENDİ İSTEĞİMLE EMEKLİYE AYRILDIM
Albaylık rütbesine terfi ettirildikten sonra, kendi isteğiyle emekliye ayrıldığını ifade eden Duran şöyle dedi: “Albay olmayı müteakip, 25 fiili hizmet yılımı tamamladığımdan dolayı, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 205. maddesi ile 926 Sayılı TSK Personel Kanunu'nun 8. maddeleri gereğince, istekle emekliye ayrılmayı talep ettim. Bu talebim, MSB tarafından onaylandı ve emekliye ayrılmış durumdayım.”
S.Ö'YÜ GENELKURMAY'A ÇAĞIRMIŞLARDI
Görüntüler üzerine Aşçı S.Ö, Yarbay Duran hakkında Cumhuriyet Savcılığı ve Genelkurmay Adli Müşavirliği'ne suç duyurusunda bulunmuştu. S.Ö.'yü cep telefonundan arayan ve kendisini “Genelkurmay'da görevli Başçavuş Ömer” diye tanıtan bir kişi “Sizinle Adli Müşavirimiz Hıfzı Çubuklu görüşecek” diye Genelkurmay'a çağırmıştı. S.Ö. Çubuklunun kendisine, “Bu işlerin üstüne gitmeyelim” dediğini iddia etmişti.
İSTİFAYI ÇUBUKLU ENGELLEMİŞTİ
Yarbay Duran'ın görüntüleri internet sitelerinde yayınlandıktan sonra istifa dilekçesini Genel Kurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu'ya sunduğu Çubuklu'nun ise “Sen kal bizim için önemlisin, bunlar unutulur ” dediği iddia edilmişti. Ancak 30 Ağustos'tan sonra internet sitelerine düşen yeni fotoğraf ve görüntüler üzerine Çubuklu'nun 30 Ağustos öncesi verilen istifa dilekçesini yeniden işleme koyduğu iddia ediliyor.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/93752/o_albay_istifa_etti.html)
11 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-15-2009, 16:44
Kartelin Engizisyon Hürriyeti
http://img97.imageshack.us/img97/4734/resim942421.jpg
Türykiye'nin karanlık tarihini aydınlatacak olan ve ‘Yüzyılın Davası' olarak tanımlanan Ergenekon davasında ‘Ergenekoncu' bir yayın politikası sürdüren Hürriyet gazetesi dün yine ilginç bir habere imza attı.
Amerikan The New York gazetesinde Ergenekon davasıyla ilgili yayınlanan haberde, Johns Hopkins Üniversitesi Orta Asya ve Kafkas Enstitüsü'nden Gareth Jenkins'in “Ergenekon, onu savunanların aksine çoğulcu bir demokrasi yolunda değil, otoriter tek bir devlet olma yolunda giden bir süreç” şeklindeki sözlerine yer verdi.
GARETH İSTANBUL'DA İKAMET EDİYOR
Ancak İstanbul'da ikamet eden ve Ergenekonu savunan kesimlerle iyi ilişkileri bulunan Jenkins'in bu sözlerini, bağımsız, dışarıdan bir gözlemcinin yorumları şeklinde Hürriyet, aynı haberde Türkan Saylan'dan sonra ÇYDD'nin başına gelen ve Ergenekoncu kesimleri savunan Aysel Çelikel, Uğur Dündar'la birlikte Star Haber'i hazırlayan ve Ergenekoncuları savunan Nedim Şener'in görüşlerini haberine koymadı.
MEDYADAKİ ERGENEKONCULARIN GÖRÜŞLERİ DE VARDI
The New York Times'da yayınlanan ve Dan Bilefsky imzalı İstanbul çıkışlı haberde, Türkiye'deki Ergenekoncu kesimlerin Ergenekon davasını sulandırmak amacıyla kullandığı argümanlar, ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel, Uğur Dündar'la birlikte Star Haber'i hazırlayan Nedim Şener ve İstanbul'da ikamet eden İngiliz gazeteci Gareth Jenkins'in görüşlerine yer verildi. Hürriyet gazetesinin okuyucularına dışarıdan bağımsız bir gözlemcinin Ergenekon yorumu mesajı vermek amacıyla İngiliz Gazeteci Gareth Jenkins'in Ergenekon iddianemesiyle ilgili “Kimisi fantastik ve kimisi absürd” şeklindeki sözlerine yer verirken, Jenkins'in buna örnek olarak da ilk iddianamede dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile Ergenekon'un bir araya gelerek AKP hükümetini devirmeye yönelik iddiaları gösterdiğini yazdı.
‘BAĞIMSIZ GÖZLEMCİ' İSTANBUL'DA ERGENEKONCULARLA BİRLİKTE...
Hürriyet'in Amerika'dan bağımsız bir gözlemcinin yorumuymuş gibi lanse ettiği Gareth Jenkins, ABD ve Batılı ülkelerin Kafkaslar'daki çıkarlarını gözeten Orta Asya ve Kafkas Enstitüsü için çalışıyor. İstabul'da ikamet eden Gareth Jenkins'in Ergenekoncu kesimlerin büyük saygı duyduğu bir isim olarak biliniyor. Jenkins'in Cheney ile ilgili örneğine rağmen, Cumhuriyet gazetesinin Washington Temsilcisi'nin AK Parti (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=4)'yi şikayet etmek için Cheney ile görüşmesi deşifre olmuştu.
TÜRK ERGENEKON SAVUNUCULARINI GÖRMEDİ
Hürriyet, ‘bağımsız gözlemci' sıfatı yükleyerek Gareth Jenkins'in sözlerini sayfalarına taşırken, aynı haberde Ergenekon sanıklarının en şiddetli savunucuları ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel ve Gazeteci Nedim Şener'in sözlerini görmedi. Ergenekon lobisinin iddialarının taşındığı The New York Times'ın haberinde Çelikel, “Ergenekon davası, Türkiye'deki laik toplum yapısını temizlemek için bir araç olarak kullanıyor” dedi. “Fakir kız çocuklarına laik eğitim veren ve eski Adalet Bakanı” olarak tanımlanan haberde Çelikel'in iddialarına delil olarak, ÇYDD eski Başkanı Türkan Saylan'ın evine düzenlenen baskın gösterildi.
DÜNDAR'IN MESAİ ARKADAŞININ SÖZLERİ
The New York Times haberinde ayrıca televizyondaki yayınlarıyla Ergenekon'un medyadaki avukatlığını yapan Uğur Dündar'ın çalışma arkadaşı ve Milliyet gazetesinden Nedim Şener'in sözlerine de yer verdi. Haberde Şener'in “Ergenekon davasıyla Türkiye'nin karanlık geçmişinin aydınlatılacağını umut edenler hayal kırıklığına uğrayacak” şeklindeki sözlerine yer verilirken, Şener'in de Ergenekon kapsamında tutuklanmaktan korktuğu kaydedildi.
BAĞIŞ: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MİLİS GÜCÜ KURMAYA HAK TANIMIYOR
Haberde, Avrupa Birliği Müzakerelerini Yöneten Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın “İfade özgürlüğü kimseye demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti yıkmak için bir milis gücü kurma hakkı vermiyor”
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
15 Ekim 2009
İfade özgürlüğü kimseye demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti yıkmak için bir milis gücü kurma hakkı vermiyor”
İşte bu sözü kutsayarak kendi modellerini ve uygulamalarını hayata geçirerek , ülkenin anasını ağlatmayı ülkeyi korumak ile eş değer görüyorlar. Hani demokrasi hani hukuk yeri geldimi bu kavramların kulu oluyorsunuz ama yeri geldimide kendinize münhasır modeli bu ülkeye reva görüyorsunuz öylemi.
Vakit gazetesini güvenilir bulmuyorum
FarukARSLAN.
11-18-2009, 00:43
Pazarcının duasını bile fişlemişler!
http://img94.imageshack.us/img94/9237/resim944131.jpg
Genelkurmay'daki deşifre olan darbe planlarının imhasında görev alan bir subayın ihbar mektubundaki ek klasörlerde fişlenen illerdeki esnafın nasıl bir dinî ve kültürel etkinlik içerisinde olduğuna dair en ince ayrıntılar yer alıyor. Fişlenen illerden Isparta ile ilgili olarak Isparta Psikolojik Harekat Etüdü'nce hazırlanan çalışmada, bu kentte hangi gazetelerin yayınlandığı, hangi cemaat ve derneklerin faaliyette bulunduğu,esnafın ne tür bir çalışma içerisinde olduğuna dair en ince ayrıntılar yer alıyor.
“ISPARTALILAR DİNLERİNE BAĞLI”
Çalışmanın 5. maddesi olan “Gelenek ve Görenekler” bölümünde “Ispartalılar dinî örf ve adetlerine çok bağlıdır” ifadelerinin yer aldığı belgede, “Eski örf ve adetler, bugün varlığını ARASTA'larda sürdürmektedir. Dükkanı kilitlemeyip kapıya bir sandalye koyup gitme gibi... Kandillerde (Regaip, Miraç, Mevlit) ARASTA'yı Tırtıllarla süsleme ve pişi, pide, helva, yani SICAK DAĞITMA gibi... Atabey'de Ramazan Bayramlarında, her mahallenin zenginlerinden bir veya birkaç kişi “okucu” adı verilen davetçiler çıkararak, mahalledeki erkekleri yemeğe davet ederler. Bayram namazı kılındıktan sonra, topluca mezarlığa gidilerek geçmişlerin ruhuna Fatihalar okunur. Sonra, yine topluca “Bayram Yemeği” için davet edildikleri eve giderek yemeklerini yerler” deniliyor.
“CUMA GÜNÜ KİMSE İŞE GİTMİYOR”
Belgede, Cuma günü mübarek olduğu için işe gidilmediği ve Salı gününde ise yeni bir işe başlanmadığı belirtiliyor.
ESNAFIN PAZAR DUASI BİLE FİŞLENMİŞ
Darbecilerin imha etmeye çalıştığı fişleme belgesinde Isparta esnafının yaptığı dua bile fişlenirken, Pazar duası yapılmadan kimsenin alışveriş yapmadığına dikkat çekiliyor. Yalvaç'ta ve Pazar kurulan bazı yerlerde yapılan “Pazar Duası”nın İmam tarafından yapıldığı ve belediye hoparlörü vasıtasıyla duyurulduğu belirtilen belgede okunan duanın şöyle olduğu belirtiliyor:
İŞTE FİŞLENEN O DUA
“Hamdü sena alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'a, salatü selam Hz. Muhammed Aleyhisselam efrad ve ailesine, ashab ve ümmetine ve büyük milletimize olsun. Bize bizden daha yakın olan Yüce Rabbimiz, işlerimizi kolaylaştır, rızkımızı bollaştır, haramdan uzaklaştır, helaline yaklaştır, bizi hoşnutluğa yaklaştır. Her türlü zorluktan, varlık içinde darlıktan, kibir ile mağrurluktan aldanmak ve aldatmaktan, sonunda pişmanlıktan, sen bizleri koru Yüce Rabbimiz. Biz yalnız sana kulluk eder, her türlü yardımı da senden isteriz. Elimizi boş çevirme, bizleri doğru yoluna ilet. Azıp sapmışlardan ya da gazabına uğramış olanlardan eyleme Yüce Rabbimiz. Alışverişlerimizi devamlı, tuttuğumuz işlerimizde sabırlı, cesaretli ve metanetli, ahlak ve faziletli, sözümüz ve işlerimizde, doğrulukta daim eyle Yüce Rabbimiz. İslam ülkelerini ve güzel yurdumuzu, faziletli, asil milletimizi ve ordularımızı, bizi sana ulaştıran her şeyimizi; yerden, gökten, dıştan ve içten gelebilecek bütün kötülüklerden ve musibetlerden, bela ve afatlardan, işgal ve istilalardan, sevgililerin hürmetine, sen bizleri koru Yüce Rabbimiz. Amin. Velhamdülillahi Rabbil alemin el Fatiha.”
(http://www.habervaktim.com/haber/94413/pazarcinin_duasini_bile_fislemisler.html)
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/94413/pazarcinin_duasini_bile_fislemisler.html)
17 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-18-2009, 02:08
Alevi vatandaşa CHP dayağı
http://img23.imageshack.us/img23/8160/resim945381.jpg
10 Kasım'da Meclis Genel Kurulu'nda Dersim isyanıyla ilgili sözleri dolayısıyla Alevilerin hedefi haline gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'e, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından vücut diliyle destek geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, partisinin grup toplantısına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile birlikte geldi. Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısına katılmaması dikkat çekerken, CHP içinde tam bir kaos havasının estiği dikkatlerden kaçmadı.
CHP Genel Başkanı Baykal, grup toplantısında konuşurken, Alevi bir vatandaş ayağa kalkarak, Onur Öymen'i ve Baykal'ı protesto etti. Ağzı kapatılarak konuşmasına izin verilmeyen vatandaş, CHP'li vekillerin alkışlarıyla protesto edildi.
ARITMAN İCADI CHP'Yİ VURDU
10 Kasım ve 13 Kasım'daki Meclis Genel Kurulu'nda CHP'liler tarafından icat edilen Genel Kurul'da korsan gösteri, bu kez CHP'nin kendisini vurdu. Öymen'in sözleri üzerine başlayan tepki seli, dün CHP Grup Toplantısı salonuna da yansıdı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı bitirmeye hazırlanırken, partili olduğu belirtilen bir vatandaş ayağa kalkarak, “Ben bir Alevi vatandaşıyım. Sayın Genel Başkan, bu Onur Öymen'in söyledikleri ile ilgili hiçbir şey söylemeyecek misiniz?” diyerek tepki gösterdi. Salonda kısa bir şaşkınlığın yaşanmasının ardından, Meclis görevlileri partili kişinin ağzını kapatmaya çalıştılar. Bunun üzerine Baykal, kürsüde, “Bırakın kapatmayın ağzını. Bırakın konuşsun. Biz o konu ile ilgili söyleyeceğimizi söyledik. Konuyu kapattık” dedi.
CHP'LİLER ALEVİ VATANDAŞI TARTAKLADI
Bunun üzerine bazı partililer, Öymen'i protesto eden kişiyi tartaklamaya başladılar. Kısa arbedenin ardından partili vatandaşı görevliler dışarı çıkardılar. Onur Öymen ise Baykal'ın sözlerine benzer sözleri söylerken, Atatürk'e sahip çıktığına yönelik sözlerini tekrar ederek, “Partiye ve Atatürk'e sahip çıkmak suç değil” dedi.
HÂLÂ AVUKATLIK PEŞİNDE
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, partisi içindeki Alevi öfkesine rağmen, gündemini ‘ıslak imza' tartışmalarına ayırdı. Baykal, yargıdaki dinleme tartışmalarına da değinerek, “İktidar meydanı basından, yargıdan arındırdı. Kendine kaldı. Bu gidiş, iyi gidiş değildir. Birileri amaçlarına ulaşabileceklerini, Türkiye'nin tümünü kumanda edebileceklerini zannediyorsa, böyle olmadığını yakın gelecekte öğrenecekler” şeklinde konuştu.
ÖYMEN, BAYKAL'I BEKLEDİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen grup toplantısının yapılacağı salona girmeden Meclis Şeref Kapısı'nda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı bekledi. Baykal gelince, Öymen ile birlikte grup salonuna girdi. Baykal bununla da kalmadı, Öymen'in yanına oturdu. Öymen'i Genel Kurul'daki sözlerinden dolayı istifaya çağıran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise grup toplantısına gelmedi. Baykal'ın Onur Öymen'i yanına oturtması, “Öymen'e sahip çıkıyorum” mesajı olarak değerlendirildi.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/94538/alevi_vatandasa_chp_dayagi.html)
18 Kasım 2009
FarukARSLAN.
11-19-2009, 01:21
Gladyo: Biraderlerin vurucu gücü
http://img688.imageshack.us/img688/4416/resim946531.jpg
NATO'nun İtalya'daki biriminin ismi Latince'de ‘çift başlı kılıç' anlamına gelen Gladyo olarak nitelenirken, bu isim daha sonra NATO'nun cephe gerisi operasyonlarının genel ismi olarak anıldı. Suikast ve sabotaj düzenleme, kaos çıkarma, düşman ülkelerdeki Komünizm karşıtı ya da ayrılıkçı hareketleri örgütleyerek düşmanı zayıflatma gibi amaçlarla kurulan Gladyo doğrudan Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından finanse edilip eğitildi. İşte Gladyo'nun bilinmeyenleri:
İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler'e karşı ittifak kuran Sovyetlerin başını çektiği Doğu Bloku ve kendisini ‘Özgür Dünya' olarak nitelendiren ve başını ABD'nin çektiği Batı dünyası Yalta'da bir araya geldiğinde çok az kişi aslında bir araya gelenlerin düşmanlar olduğunu düşünüyordu. Savaş sona ermişti ancak teamüller gereği galip devletler ile mağlupların oturup anlaşması yerine, galipler, ABD, SSCB ve İngiltere, bir araya gelerek dünyanın paylaşımını görüştü. İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in de hazır bulunduğu Yalta adasında ABD Başkanı Franklin Roosevelt ve SSCB lideri Josef Stalin dünyayı paylaşırken, birbirlerinin alanlarına müdahale etmeme üzerine de anlaştı.
DÜŞMANLAR YENİ BİR SAVAŞ İÇİN ANLAŞTI
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra yapılan Yalta Konferansı'nda dünyanın paylaşılması kararı, bir anlamda yeni bir savaş anlamına geliyordu. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ve Avrupa'nın neredeyse yerle bir olduğu İkinci Dünya Savaşı Almanya ve müttefiklerinin yenilgisiyle sona ererken, Nazi tehdidinin ortadan kaldırılmasıyla geleceği umut edilen barış yerini bir kez daha 45 yıl sürecek bir ‘savaşa' bıraktı. Adına Soğuk Savaş denilen ve 1990 yılına kadar süren ‘gerilim siyaseti', hem Sovyetler'in himayesindeki Doğu Bloku'nu hem de ABD'nin himayesindeki adına ‘Özgür Dünya' denilen ülkeleri birbirlerine karşı savunmaya itti.
NATO'YA KARŞI VARŞOVA KURULDU
Batı Avrupa ülkeleri Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Fransa ve İngiltere'nin1948 yılında imzaladığı Brüksel Anlaşması ile olası bir Sovyet işgaline karşı ortak hareket etme kararı alırken, böyle bir ortaklığa ABD'nin de dahil edilmesinin Avrupa'yı daha da güçlendireceği görüşü benimsendi. Brüksel Anlaşması'na imza atan ülkeler Amerika'da bir araya gelerek ABD'nin katılımıyla 1949 yılında NATO'yu kurdu. NATO'nun kurulması, Sovyetler'in başını çektiği Doğu Bloku ülkelerini de harekete geçirdi ve Batı Almanya'nın NATO'ya katılmasını fırsat bilen Doğu Bloku, Polonya'nın başkenti Varşova'da bir araya gelerek 1955'te Varşov Paktı'nı (Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması) kurdu.
NATO'NUN CEHPE GERİSİNDEKİ GÜÇLERİ
Savaş (İkinci Dünya Savaşı) sonrası ortaya çıkan ‘her an savaş olabilir' durumunun teyakkuze geçirdiği taraflar tam 45 yıl boyunca perde arkasında büyük bir mücadele yürüttü. Batı Avrupa'da Komünist ve diğer sol partilerin güçlenmesi, Sovyet tehdidi olarak algılanırken NATO bu tehdidi bertaraf etmek için kendi bünyesinde her ülkede özel birimler oluşturdu. Sovyet işgaline karşı cehpe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla ABD ve İngiltere tarafından kurulan adına ‘Stay-Behind' denilen kontrgerilla yapılanması NATO'ya üye ülkelerin hepsinde farklı isimler altında yeniden organize edildi.
SUİKAST, KAOS ÇIKARMA, CEHPE GERİSİNİ ÖRGÜTLEME
Örgütün İtalya'daki biriminin ismi Latince'de ‘çift başlı kılıç' anlamına gelen Gladyo olarak nitelenirken, bu isim daha sonra NATO'nun cephe gerisi operasyonlarının genel ismi olarak anıldı. Suikast ve sabotaj düzenleme, kaos çıkarma, düşman ülkelerdeki Komünizm karşıtı ya da ayrılıkçı hareketleri örgütleyerek düşmanı zayıflatma gibi amaçlarla kurulan Gladyo doğrudan Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından finanse edilip eğitildi.
GRAMSCİLERİN MUSSOLİNİ'DEN İNTİKAMI
Tüm NATO ülkelerinde başta içerideki düşmana yakınlık gösterebilecek unsurları (Komünist partiler ve sol dernekler)kontrol eden ve NATO bünyesinde CIA tarafından yönetilen bu örgütlerin en çok konuşulanı İtalya'daki Gladyo örgütü. İkinci Dünya Savaşı öncesind Duçe lakaplı Benito Mussolini, İtalya'da aralarında Antonio Gramsci'nin de bulunduğu Komünist Parti yöneticileri ve üyelerini sert bir şekilde bastırırken, Komünistler bu sefer savaş sırasında kaçan Mussolini'yi idam ederek intikamlarını almıştı. Sol-sağ ayrışmasının en keskin olarak görüldüğüülkelerden biri olan İtalya'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan Fazişm'den sonra güçlenen Komünist partiler, ABD tarafından SSCB'nin İtalya'daki uzantıları olarak değerlendirildi. İtalya'da kurulan Gladyo, bu sebeple sadece olası Sovyet işgaline karşı cephe gerisindeki faaliyetlerinin dışında, içerideki ‘düşmanın' güçlenmesini önlemek için iç politikada büyük bir rol oynadı.
‘28 ŞUBAT STRATEJİSİ' OLUŞTURULDU
İlk defa 1953 yılında İtalyan Savunma Bakanlığı bünyesinde oluşturulan NATO'ya bağlı Gladyo, 1970'lı yıllarda Komünistlerin yükselen desteğiyle İtalyan siyasetine yön vermek amacıyla Türkiye'deki 28 Şubat ve 2007 Temmuz seçimleri öncesi üretilen “Gerilim Stratejisi” planı benzeri planlar devreye sokuldu. 1920'li yıllarda Mussolini'nin 1937 yılında ölene kadar hapiste tuttuğu Komünist Parti lideri Antonio Gramsci'nin “Hegemonya” kavramıyla ortaya koyduğu toplum mühendisliği çalışmaları ekonomiden, siyasete, sivil toplum örgütlerine kadar tüm kurumlar üzerinde Gladyo eliyle gerçekleştirildi.
BAŞBAKAN, GLADYO'NUN VARLIĞINI KABUL ETTİ
İtalya'da 1970'li yıllarda meydana gelen bombalama olayları, Başbakan Aldo Moro'nun Kızıl Tugaylar isimli sol bir örgüt tarafından kaçırılıp öldürülmesi olayı (1978), Bologna tren istasyonundaki bombalama olayı (1980) hep Gladyo ile irtibatlandırıldı. İtalya'da siyaset-mafya ve faili meçhul cinayetleri araştıran Yargıç Felice Casson'un Roma'daki askeri istihbarat arşivinde elde ettiği belgelerde varlığı resmileştirilen Gladyo, 24 Ekim 1990 yılında dönemin Başbakanı Giulio Adreotti tarafından da kabul edildi. 7 defa İtalyan Başbakanlığı yaparak bu alandaki rekoru Süleyman Demirel ile paylaşan Andreotti, parlamentoda yaptığı açıklamada İtalya'nın NATO'nun cehpe gerisindeki ‘Stay Behind' ordusuna sahip tek ülke olmadığını itiraf etti. Andreotti aynı zamanda İtalya'da hükümet olan herkesin Gladyo'nun varlığı konusunda bilgilendirildiğini de söyledi.
OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN ETMEK İÇİN BOMBALI SALDIRI DÜZENLEDİLER
Andreotti'nin açıklamalarıyla ilk defa devlet tarafından varlığı kabul edilen Gladyo, İtalya'da 1990'lara kadar işlenen birçok siyasi cinayet ve bombalama olayıyla irtibatlandırıldı. Gladyo'nun İtalya'da Soğuk Savaş dönemi boyunca izlediği “Gerilim Stratejisi” ilk defa 1964'te “Operation Solo” ismi verilen sessiz bir darbeyle General Giovanni de Lorenzo Sosyalist bakanların hükümetten ayrılmak zorunda bırakmasıyla uygulamaya konuldu. 1969 yılında Milan'ın Piazza Fontana bölgesindeki Milli Tarım Bankası'na yönelik faşist grupların gerçekletirdiği bombalama eyleminin CIA destekli bir Gladyo operasyonu olduğu belirlendi. Bombalama olayında 17 kişi hayatını kaybederken, 88 kişi yaralanmıştı. Bombalama olayından çok daha sonra itiraflarda bulunan dönemin Avanguardia Nazionale isimli neo-faşist hareketin üyelerinden Vincenzo Vinciguerra, bombalamanın amacının siyasi ve askeri otoriteyi olağanüstü hal ilan etmeye zorlamak amaçlı olduğunu söyleyecekti.
P2 MASON LOCASI DEVREYE GİRİYOR
Piazza Fontana olayından bir yıl sonra İkinci Dünya Savaşı'nda İtalyan ordusunda komutanlık yapmış olan ve Mussolini taraftarlarınca ‘kahraman' olarak görülen Junio Velrio Borghese başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Darbenin başarısız olmasından sonra Borghese İspanya'ya kaçarken, olayla ilgili olarak tanıkların ifadelerinde Borghese'nin darbe planı için P2 Mason Locası lideri Licio Gelli ve Sicilya mafyası ile işbirliği yaptığı öne sürüldü. 1972 yılında Peteano köyü yakınlarındaki bir bombalama olayında 3 polis hayatını kaybetti ve bu olayı olayda kullanılan patlayıcılar dikkate alındığında Kızıl Tugaylar isimli örgütün yaptığı açıklandı. Ancak olayı araştıran Savcı Felice Casson 1984'te bombalama olayından sonra polisin olayın üzerini örttüğünü ve Kızıl Tugaylar'ın kullandığı patlayıcılar kulllandığına dair açıklamaların gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardı.
İSTİHBARAT SERVİSİ YARDIM ETTİ
Olayı gerçekleştiren Komünizm karşıtı faşist bir örgütlenme olan Avanguardia Nazionale'nin üyesi Vincenzo Vinciguerra tarafından gerçekleştirildiği ve olaydan hemen sonra Vinciguerra'nın İspanya'ya kaçmasında İtalyan gizli servisinin yardım ettiği belirlendi. 1984'teki duruşmasında Vinciguerra, Peteano katliamının nasıl gerçekleştirildiğini ve olayın devletin içindeki Gladyo yapılanmasının nasıl organize ettiğini detaylarıyla anlattı.
P2 MASON LOCASI ÜYESİ TUTUKLANDI
“Gerilim Stratejisi”nin en yoğun yaşandığı İtalya'da Peteano saldırısından iki yıl sonra gerçekleştirilen katliamda Gladyo'nun P2 locası ayağını deşifre etti. 1974'te Italicus Express treninde 12 kişinin öldüğü bombalama olayı ile Brescia kentinde gerçekleştirilen ve 8 kişinin öldüğü Piazza della Loggia bombalama olayları, askeri istihbarat lideri ve P2 Mason locası üyesi Vito Miceli'nin tutuklanmasına sebep oldu. Miceli, devlete karşı komplo kurma suçlamasıyla tutuklandı.
BAŞBAKAN ALDO MORO'NUN ÖLDÜRÜLMESİ
Bombalama olayları ve suikastlerle çalkalanan İtalya belki de en dramatik olaylarından birini 1978 yılında yaşadı. 1976 yılı seçimlerinde yüzde 34 oranında oy alarak büyük başarı elde eden İtalyan Komünist Partisi ile adına ‘Tarihi Uzlaşma' adı verilen uzlaşmayı sağlayan Hıristiyan Demokrasi Partisi lideri Başbakan Aldo Moro, 16 Mart 1978 yılında Kızıl Tugaylar örgütü tarafından kaçırıldı. Kaçırıldıktan sonra süren görüşmelerde serbest bırakılacağı düşünülen Moro, Mayıs 1978'de öldürüldü ve cesedi bir arabanın bagajında partisinin Roma'daki merkezi yakınlarında bulundu.
GLADYONUN BAŞINDA BİR MASON
İtalyan askeri istihbaratı, Moro'nun öldürülmemesi karşılığında 16 arkadaşlarının serbest bırakılmasını isteyen Kızıl Tugaylar'ı dinlemedi ve aksine örgüte yönelik baskınlar düzenledi. Moro'nun öldürülmesinden sonra P2 Mason Locası'nın üyesi olan İtalyan gizli servisinin lideri ihmalkarlıkla suçlandı. Moro'nun öldürülmesiyle ilgili araştırma yapan Gazeteci Mino Pecorelli, Aldo Moro'nun kaçırılmasının devlet için gizli örgütün izin verdiğini söyledi.
BAĞLANTILARI ORTAYA ÇIKARAN GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ
Moro'nun kaçırılıp öldürülmesi ile Gladyo arasında bağlantılar ortaya çıkaran Gazeteci Pecorelli de bir yıl sonra öldürüldü. Dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'nin emriyle öldürüldüğü iddia edilen Pecorelli ismi P2 Mason Locası'nın eski liderlerinden Licio Gelli'nin listesinde bulundu. Pecorelli suikastinin emrini verdiği gerekçesiyle 2002 yılında 20 yıl hapse mahkum edilen eski Başbakan Giulio Andreotti'nin cezası yüksek mahkeme tarafından temyiz edildi ve Andreotti hapis yatmaktan kurtuldu.
BOLOGNA TREN İSTASYONU KATLİAMI VE P2 LİDERİNİN TUTUKLANMASI
İtalya, Aldo Moro'nun öldürülmesinin şokunu yaşarken iki yol sonra bu sefer Bologna tren istasyonuna konulan bombanın infilak etmesi sonucu 85 kişi hayatını kaybetti. Parlamentoda terör üzerine kurulan komisyonu, yaptığı araştırmada kanlı olayın Gladyo'ya uzandığı sonucunu ortaya koydu. 1995 yılında Nuclei Armati Revoluzionari isimli neo-faşist bir örgütün üyeleri Valerio Fioravanti ve Francesca Mambro ömür boyu hapse mahkum edildi. Olayla ilgili olarak P2 Mason Locası'nın lideri Lici Gelli de soruşturmayı başka tarafa yönlendirdiği gerekçesiyle hapis cezası aldı.
MORO'NUN MEKTUPLARINI BULAN GENERAL ÖLDÜRÜLDÜ
Aldo Moro suikasti ve Bologna bombalamalarıyla çalkalan İtalya 1982 yılında da Aldo Moro'nun Gladyo'ya ilişkin mektuplarını bulan ve 1979'da öldürülen Gazeteci Mino Pecorelli'nin öldürüleceği iddiasında bulunduğu General Alberto Dalla Chiesa da bir suikaste kurban gitti. 1990 yılında dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'nin varlığını kabul ettiği ve NATO üyesi tüm ülkelerde benzeri yapılanmaların olduğunu itiraf ettiği Gladyo, diğer ülkelerde farklı isimler adı altında örgütlendi.
DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ GLADYO TİPİ YAPILANMALAR
Gladyo'nun İtalya'da deşifre olmasıyla birlikte diğer Avrupa ülkelerindeki benzeri yapılanmalar da hükümetler eliyle sessiz bir şekilde dağıtıldı. Belçika'da askeri istihbarat servisi SGR, Yunanistan'ta Operation Sheepskin, Fransa'da Rainbow (Plan Pleu olarak başlamıştı), Danimarka'da Absalon isimleriyle örgütlenen NATO'nun cephe gerisi yapılanmaları İngiltere, Almanya, İspanya, Portekiz, Avusturya, Norveç'te istiharat örgütleri bünyesinde çalıştı. NATO'nun Türkiye'deki Gladyo benzeri örgütlenmesinin Özel Harp İdaresi olduğu iddia edilirken, örgütün kod isminin Ergenekon olduğu belirtiliyor.
AVRUPA PARLAMENTOSUNUN GLADYO KARARI
İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinde deşifre olan Gladyo 22 Kasım 1990 yılında Avrupa Parlamentosu'nda alınan bir kararla kınandı ve tam bir soruşturma yapılması istendi. Kararda, 40 yıl boyunca mevcut istihbarat örgütlerine paralel olarak Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerde gizli örgütlenmelerin olduğu ve bu örgütlerin demokratik kontrolden kaçtığı belirtilerek, bu örgütlerin ABD ve NATO tarafından kontrol edildiği kaydedildi. Tüm üye ülkelerdeki bu illegal yapılanmaların ortadan kaldırılması çağrısı yapılan kararda, NATO, ABD ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler nezdinde soruşturma yapılması çağrısı yapıldı. Avrupa Parlamentosu'nun 19 yıl önce almış olduğu bu karar tam olarak yerine getirilmiş değil.
GLADYO VE MASON LOCASI İLİŞKİSİ
İtalya'daki Gladyo itiraflarından sonra diğer Avrupa ülkelerindeki benzeri örgütlerin varlığı kabul edildi ve bu örgütler Sovyetler'in yıkılmasından sonra sessiz bir şekilde dağıtıldı. Gladyo üzerine birçok kitap yazmış ve araştırma yapmış olan İngiliz Gazeteci Philip Willan'a göre 1990'lardan sonra Gladyo'nun ortadan kalktı. P2 Mason Locası ve Gladyo arasındaki ilişkiyi sorduğumuz ünlü Gazeteci Willan, her iki örgütün de gizli olduğunu ve Gladyo'nun başındaki asker ve istihbarat yöneticilerinin Mason olduğunu ifade ediyor.
MASON LOCASININ EN ETKİLİ GAZETEYİ KONTROLÜ
Gladyo'nun gün ışığına çıkarılması konusunda medyanın İtalya'da önemli bir rol oynadığına işaret eden Willan, aynı şekilde Gladyo'nun gün yüzüne çıkarılmaması için de başka medya gruplarının çalışmasına dikkat çekiyor: “Medya, birkaç dürüst ve zeki savcıyla birlikte İtalya'daki Soğuk Savaş döneminin komplolarını gün ışığına çıkarma konusunda önemli bir rol oynadı. La Unita, Paese Sera, La Republica ve L'Espresso gibi gazete ve dergiler, işlenen birçok suçun kamuoyunun gündemine taşınmasında önemli rol oynadı. Aynı şekilde medyanın bu konudaki önemi P2 Mason locası tarafından da kavrandı ve loca İtalya'nın en etkili gazetesi olan Corriera della Sera'nın kontrolünü ele aldılar. Medyada kendilerine yakın bir gazeteciler ağı kurdular. P2 Locası'nın medya ve yargı üzerindeki kontrolü nedeniyle gerçeklerin ortaya çıkmasını geciktirdi ve bu yüzden hala tam olarak ne olduğu konusunu tam olarak bilmiyoruz” dedi.
GLADYO VE P2 MASON LOCASI: GÖRÜNMEZ BİRER ORDU
P2 Mason Locası ile Gladyo arasındaki ilişkiye dair olarak Willan, her ikisinin gizli bir yapılanmaya sahip olduğunu ve bu ikisi arasındaki ilişkinin tam olarak açığa çıkarılmadığını kaydediyor: “Her iki organizasyon da Komünizm karşıtıydı. P2 Locası'nın Gladyo üzerinde büyük etkisi olduğu büyük bir ihtimal. Çünkü, askeri ve istihbarat örgütünün yöneticileri locanın üyesiydiler. P2 Locası'nın başındaki eski isim Licio Gelli ile röportaj yaptığımda bana, ‘Her ikisi de görülmez birer ordu' demişti. Yine aynı şekilde Gladyo'da görevli bulunanlardan bazılarının Benito Mussolini'nin destekçileri ve İspanya İç Savaşı'nda General Franco için gönüllü savaşmış kimseler olduğunu söylemişti.”
ERGENEKON: MASONLUĞUN KILINCI-TIKLAYINIZ (http://habervaktim.com/haberoku.php?id=25945)
HABERVAKTİM/ÖZEL (http://www.habervaktim.com/haber/94653/gladyo_biraderlerin_vurucu_gucu.html)
19 Kasım 2009
FarukARSLAN.
12-05-2009, 17:31
Danıştay hep çelişki
http://img163.imageshack.us/img163/7715/resim961361.jpg
31 Temmuz 2006'da, Danıştay Başkanlığı, “Danıştay saldırısından zarar gördük” dedi, davaya müdahil oldu... 8 Mayıs 2009'da, Danıştay davası, Ergenekon Terör Örgütü'ne bağlandı, davaya müdahil olmadı! Katsayı davasında da, önce “YÖK bilir” dedi, sonra YÖK'ün kararının yürütmesini durdurdu.
(1) - YIL, TEMMUZ 2006... “Danıştay saldırısından zarar gördük” diyen Danıştay Başkanlığı, cinayet davasına müdahil oldu. YIL, MAYIS 2009... Danıştay cinayeti davası Ergenekon Terör Örgütü davası ile birleşti, Danıştay davaya müdahil olmaktan vazgeçti.
(2) - YIL 2005... Erdoğan Teziç, YÖK Başkanı'dır... “Katsayı düzenlemesinin iptalini” isteyen öğrenciye, Danıştay cevap verir: “Bu, YÖK'ün işi.” YIL, KASIM 2009: “Darbeci Baro” olarak ünlenen İstanbul Barosu'nun müracaatı üzerine Danıştay karar verir: “Katsayı eşitliğinde yürütmenin durdurulmasına!”
Danıştay'ın çelişkili kararlarını gözler önüne seriyoruz. 2006 Temmuz'unda, Danıştay 2. Dairesi üyeleri ile Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırılarla ilgili suçtan zarar görüldüğü gerekçesiyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya müdahil olan Danıştay Başkanlığı; 2009 Mayıs'ında, davaların Ergenekon Terör Örgütü ile birleştirilmesinin ardından suskunluğa büründü!
TEMMUZ 2006: “KAMU DAVASINA MÜDAHİL OLMAK İSTİYORUM”
Danıştay saldırısının ardından, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başkanlığı adına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş ve mahkeme verilen dilekçede; “Bu (Danıştay) saldırıda, bir mensubumuz hayatını kaybetmiş, dört mensubumuz da çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Bu nedenle Başkanı olduğum ve temsil yetkisine sahip bulunduğum Danıştay'a karşı girişilen saldırı ile ilgili açılan kamu davasına CMK'nun 237. maddesi uyarınca müdahil olmak istiyorum” demişti. Mahkeme heyeti de, Danıştay Başkanlığı'nın suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle müdahillik talebini kabul etmişti.
8 MAYIS 2009: ERGENEKON'LA BİRLEŞTİ, DANIŞTAY SUSKUN!
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Danıştay'a saldırı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle Ergenekon davasıyla birleştirilmesi için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozdu. 8 Mayıs 2009 tarihinde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay davasının Ergenekon davasıyla birleşmesi yönünde görüş bildirdi. Kararın gerekçesinde ‘sanıklar ve suçlar yönünden şahsî, fiilî ve hukukî irtibat bulunduğu' vurgulandı. Danıştay saldırısında yaralanan Danıştay Başkanı Mustafa Birden'in başkanlığını yaptığı Danıştay Başkanlığı; Silivri'de görülen duruşmalara müdahil olma hakkı bulunmasına rağmen Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuyor, duruşmalara avukat dahi göndermiyor.
KATSAYIDA DA ÇELİŞKİLİ DAVRANDI
Mart 2008'de açılan ve 5 ay önce sonuçlanan davada, “Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararı YÖK'tedir” kararı alan Danıştay 8. Dairesi, geçtiğimiz günlerde, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oybirliği ile durdurarak çelişkili karara imza atmıştı.
BELGE 1: Danıştay saldırısının ardından, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başkanlığı adına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş, 31 Temmuz 2006 tarihli dilekçesinde, suçtan zarar gördükleri için davaya müdahil olmuştu.
BELGE 2: Dönemin Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, Danıştay saldırısının hemen ardından saldırgan Alparslan Arslan'ın, ‘tekbir getirdiği' yönünde açıklama yapmış; ancak bu iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkmıştı. Danıştay yetkilileri, Alparslan Arslan'ın ETÖ ile bağlantısının ortaya çıkmasının ardından suskun kalıyor, Silivri'deki duruşmalarını dahi izlemiyor.
http://habervaktim.com/gommefoto/danistaybelge.jpg
/ VAKİT (http://img163.imageshack.us/img163/7715/resim961361.jpg)
2 Aralık 2009
FarukARSLAN.
12-05-2009, 17:45
Ulusalcılar'dan ulusal güvenliğe tehdit
http://img51.imageshack.us/img51/2657/resim963841.jpg
Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden Kafesçilerin dehşet planlarının şok ayrıntılarını Vakit deşifre ediyor..Ergenekon çetesinin, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve ulusal stratejisini ilgilendiren TÜBİTAK, RTÜK, Türk Telekom, Havelsan, Türk Telekomünikasyon ve ÖSYM gibi pek çok hayati kurumlara sirayet edebilmek ve onları yönlendirmek için kod adları kullanarak bu kurumlar içinde “devşirilmiş” kimselere talimatlar verdiği, kimin kimle irtibata geçeceğine kadar çok ayrıntılı çalışmalar yaptığı ortaya çıktı.
TÜRKİYE'Yİ SARSACAK SIZMA İDDİASI-VİDEO (http://samanyoluhaber.com/h_332713_turkiyeyi-sarsacak-sizma-iddiasi---video.html)
http://img121.imageshack.us/img121/6491/88406347.jpg (http://videogaleri.samanyoluhaber.com/ShowVideo.aspx?ID=6918)
Türkiye'nin en önemli stratejik kurumlarının hükümeti devirmeyi amaçlayan cunta oluşumlarının yakın takibinde olduğu ve bu kurumlara sızabilmek için aracılar dahil pek çok plan yapıldığı ve çeşitli yöntemlerin yöntemlerin devreye sokulduğu belirlendi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki' cuntanın hazırladığı Kafes Planı'nda yer alan dehşet planlarının ayrıntılarını Vakit ele geçirdi. Ulaştığımız belgelere göre; Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve ulusal stratejisini ilgilendiren hayati kurumlarla ilgili şok planlar düzenlendi. Bu kurumlara sirayet edebilmek ve onları yönlendirmek için Ergenekon çetesinin önde gelen yöneticileri kod adları kullanarak kurum içinde “devşirilmiş” kimselere talimatlar veriyor, bu kurumlarda kimin kimle irtibata geçeceğine kadar çok ayrıntılı çalışmalar yapıldığı görülüyor. Ayrıca bu kurumların başkan ve yöneticileri hakkında “Yetişleri iyi tanıyalım” şeklinde kendilerine bağlı kişilere dikkatli olmaları yönünde çağrılar yapıldığı ve yol gösterildiği de anlaşıldı.
İYİ ELEMANA ÖDÜL İYİ OLMAYANA CEZA
Ele geçen belgelerde, çetenin, kendi hesabına faaliyet gösteren kurum çalışanlarının askerlik hizmetinden muaf tutulabilmeleri için GATA'dan çürük raporları aldırdığı, bilgi akışını eskisi gibi sağlamayan elemanlarını takip ettiği ve onlara ceza kestiği de anlaşılıyor.
ÇETE KURUMLARI DA MERCEK ALTINA ALMIŞ
RTÜK, Türk Telekomünikasyon ve Türk Telekom gibi stratejik öneme sahip kuruluşların teknolojik altyapılarına dair bilgi, plan, donanım ve fotoğrafların cuntacıların bilgisayarlarında yer alması dikkat çekti. Milli Savunma Bakanlığı'nın etkin kullanılmasının yanında TÜBİTAK, RTÜK, Türk Telekom, Havelsan, Türk Telekomünikasyon ve ÖSYM gibi pek çok kuruma sirayet etmek için girişimlerde bulunulduğu ve bu kurumlarda kendilerine bağlı kişiler bulup, bunlar arasındaki irtibatı sağladıkları ve etkin bilgi akışını sağladıkları, projelerle ilgili detaylı bilgi aldıkları belirlendi.
ARAYA ARACILAR KONULMUŞ
Ele geçen planlarda, Cuntanın fonlanması için RTÜK'e, TÜBİTAK'a, Türk Telekom'a ve Türk Telekomünikasyon'a milyonlarca dolarları bulan teknik projelerin hazırlanması ve söz konusu kuruluşların içerisindeki üst düzey yöneticilerin kontrol altına alınması için araya aracılar konulduğu belirlendi. Öte yandan gayrimüslimlere suikast yapıp dindarların üzerine atma ve hükümeti iktidardan düşürmeye yönelik Kafes Operasyonu Eylem Planı'nın dışında deşifre edilen bir çok belgede skandal notların düşüldüğü de gözlendi.
http://img269.imageshack.us/img269/9223/11424217.jpg (http://videogaleri.samanyoluhaber.com/ShowVideo.aspx?ID=6918)
NOTLARDAKİ ÇARPICI AYRINTILAR
İşte Vakit'in ele geçirdiği o notlardaki çarpıcı ayrıntılar:
“MSB' nin daha etkin kullanılması için Mazlum Savaş ONUR'un oraya gitmesini Özden Paşa emretti, Fabrikatör (Doğu Perinçek) kabul etti, Engin'le (TSGV Başkanı emekli general Engin Alan) iyi bir ikili oluşturacaklarını söyledi.”
TÜBİTAK'TAKİ “YETİŞ”LER
“Tübitak'ta YETİŞ'leri (TÜBİTAK Başkanı Hükhet Yetiş ve Marmara Araştırma Markezi-MAM Başkanı Önder Yetiş) daha iyi tanımalıyız. Rum olduklarını Özden ÖRNEK bildirdi.”
“KLERANS SORUNUNU TALİP ET”
“Nuran Göksu nun (Havelsan'da proje yöneticisi) klerans sorununu takip et.” (Nuran Göksu'nun Klerans sorunu ile ilgili yazmış olduğu talep dosyası Ergenekon sanığı E.Dz.Alb. Hüseyin Vural Vural da ele geçirilmişti)
ADAM ADAMA MARKAJ
Gülay Sandıkçıoğlu'ndan (Tübitak SAGE enstitüsünde yönetici) gelen not: Aydan Cemaloğlu Hanım'ın (Tübitak SAGE Mali işler yöneticisi) geçmişte katılmış olduğu özgürlükçü eylemler sırasında girdiği karelere ulaşıldığı için kleransı yenilenemedi. Aydan Hanım bizim arkadaşlardan ve çok sevdiğimiz birisi. Bu eksiklikten dolayı kendisi de, biz de zor durumda kalıyoruz. Bu durumu bir şekilde halledebileceğinizi söylediler. Müjdat Mazhar Tohumcu Bey (Tübitak SAGE Müdürü) de konuyla yakından ilgileniyor. Müjdat beye nasıl yardımcı olabiliriz?”
ADAMLARININ ASKERLİKTEN YIRTMASI İÇİN GATA'DA TANIDIK SORULUYOR
“Mert Özel Bey'den (Tübitak UEKAE) gelen not: Umur Çağlayan (SSM de Uluslarası projeler dairesinde görevli) bizim için değerli ve birçok organizasyonumuzda aktif görev almaktadır. Sizin bir büyüğümüz olduğunuzu bilmekle birlikte henüz sizinle tanıştırma fırsatı bulamadık. Kendisinin epilepsi hastalığı var fakat düzey olarak askerlikten muaf olmaya yeterli olmadığından endişe ediyoruz. GATA'da tanıdıklarınız olduğunu konuşmuştuk. Bize yardımcı olabileceğinizi umuyoruz.”
ÖZDEN ÖRNEK'İN OĞULLARINI DESTEKLEYELİM
“Tolgayı (Özden Örnek'in oğlu) ve Burak ı (Özden Örnek'in oğlu) destekleyelim Örnek Paşa bizi memnun etti, parayı ve gücü sever, cumhurbaşkanlığı hep hayali. Oyak yatırımı ona açalım. İpekel )Monic İpekel) ve Eskinazilerle (meşhur eskinazi ailesi) iyi bir ekip.”
MERDAN'I DAHA AKTİF KULLANALIM
“Merdan Metin'e (Tübitak uekae-ulusal elektronik kriptoloji araştırma enstitüsündeki kriptoloji bölümünde yönetici) projeyi anlat. Ayrıca Merdan'ı daha aktif kullanmalıyız. Yeni görevler verelim. Tübitak'ta terfisi hallolmayacaksa başka bir yere alalım. (ETÖ tutuklusu E:Dz.Yzb. Hasan Ataman Yıldırım'da Merdan Metin'e ait gizlilik dereceli dosyalar ele geçirilmişti.)
ÖSYM'YE NE KADAR MÜDAHALE EDEBİLİYORUZ?
Sema Özen (ÖSYM'da bilgi işlemci), Nuri Ayaz (ÖSYM bilgi işlemci), Hüsniye Yanar (ÖSYM Bilgi İşlem), Mustafa Tütüncü (ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü) ile yapılabilecek projeler hakkında rapor hazırlansın, tek muhatap belirlensin, sonuçlara ne kadar müdahale edebiliyoruz? Nuri ve Sema arasındaki ilişkiyi değerlendirelim.”
SAVUNMA SANAYİİNDEKİ ELEMAN ALIMLARI KONTROLÜMÜZDE OLSUN
“Savunma Sanayi, Tübitak vs eleman alımlarında kesinlikle boşluk olmasın, başvuranların listeleri soruşturulsun, referans olabileceklerin listeleri hazırlansın, gerekirse duyuru yapılmadan eleman temin edilsin, gerçekleşen alımlar hakkında düzenli sayısal rapor bekliyoruz. Ankara ve İstanbul için ayrı ayrı güvenli kanal kuralım.”
KAKİP EDİP CEZA BİLE KESİYORLAR
Mehmet Altunay ‘ÖSYM Genel Sekreteri) Mustafa Tütüncü (ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü ve kardeşi de takip edilsin hesap içinde hesap yapıyorlar, verdikleri kadar da kaçırıyorlar (Kıbrıs kaçamaklarının kaydı var) izlettirilebilinir ceza keselim.
DEVŞİRİLMİŞ ELEMANDAN EFENDİSİNE RİCA
“Efendim, sanıyorum durumumdan genel müdürümüz Sayın Faruk Yarman Bey bahsetmiş olmalı. Şu an önemli bir projede çalışmaktayım. Pek yakında daha da önemli bir projenin başına getirilmem konuşuluyor. Bu sıralarda kleransımın yenilenmesi gerekmekte. Fakat kardeşimin bazı örgüt kayıtlarında yer almasının benim durumumu etkilemesinden korkuyorum. Bu konuda yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi umuyorum. Teşekkür ederim. Saygılarımla. Nuran Göksu/ Havelsan. Başka bir bilgiye ihtiyaç olursa her zaman arayabilirsiniz.”
http://img707.imageshack.us/img707/2775/36964132.jpg (http://videogaleri.samanyoluhaber.com/ShowVideo.aspx?ID=6918)
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/96384/ulusalcilardan_ulusal_guvenlige_tehdit.html)
4 Aralık 2009
FarukARSLAN.
12-15-2009, 05:43
AYM'de de asker eli - BELGE HABER
http://img121.imageshack.us/img121/4062/resim978521.jpg
Genelkurmay'ın, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi üyelerini de andıçladığı ortaya çıktı... Andıçta; hangi üyenin ne zaman emekli olacağı, yerine kimlerin gelebileceği ve hangi üye hakkında nasıl bilgiler bulunduğu tek tek anlatılıyor.
YÖK'ün meslek liselerinin önünü açan katsayı kararını iptal eden Danıştay için istihbarat topladığı ortaya çıkan Genelkurmay Başkanlığı'nın, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi üyeleri için çok ciddi faaliyetlerde bulunduğu ortaya çıktı. Genelkurmay İç Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Anayasa Mahkemesi üyelerinin Seçimi” başlıklı andıçta, 26 Haziran 2005'te yaş haddi sebebiyle emekliye ayrılan Mustafa Bumin'den sonra Anayasa Mahkemesi'nin başına gelebilecek adaylarla ilgili çalışmalar ve AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ni etkisizleştirmek için yasal çalışma içerisinde olduğu belirtiliyor.
SEZER, VASIFLI ÜYELER SEÇMEK İÇİN İNCELEME YAPIYOR
Mahkeme üyelerinin 65 yaşını doldurduktan sonra emekliye ayrıldığı ve mahkemenin 11 asıl 4 yedek üyeden oluştuğuna dair bilgilerin de yer aldığı notta, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından atanmış olan Ertuğrul Ersoy'un 1 Ocak 2005 ve 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmış olan Fazıl Sağlam'ın 23 Şubat 2005'te emekliye ayrıldığı ve bu iki üye yerine henüz görevlendirme yapılmadığı belirtilirken; Cumhurbaşkanı Sezer'in aradan uzun süre geçmesine rağmen neden görevlendirme yapmadığı şu şekilde açıklanıyor: “Aradan 3 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı'nın yeni üye seçmemesinin nedenleri bilinmemekte; ancak uzun görev yapabilecek uygun vasıftaki üyeleri seçebilmek için inceleme yaptığı değerlendirilmektedir.”
KILIÇ VE ADALI İÇİN “HAKLARINDA MENFİ BİLGİ MEVCUT” İFADESİ
Anayasa Mahkemesi'nin halihazırdaki başkan ve üyeleri hakkında kısa bilgiler, görev sürelerinin sona ereceği tarihler ve hangi kontenjandan seçildiklerine dair bilgilerin yer aldığı notta, dönemin Başkanvekili Haşim Kılıç ile üye Sacit Adalı için “Hakkında menfi bilgi mevcut” ifadeleri kullanılıyor. Andıçta, üyelerle ilgili şu bilgiler yer alıyor:
HANGİ ÜYE, NE ZAMAN EMEKLİ OLUYOR?
Mustafa Bumin (Başkan, 26 Haziran 2005'te emekli olacak, Danıştay)
Haşim Kılıç (Başkanvekili, hakkında menfi bilgi mevcut, 2015, Sayıştay)
Sacit Adalı (Üye, hakkında menfi bilgi mevcut, 2010, YÖK)
Fulya Kantarcıoğlu (Üye, 2013 Danıştay)
H. Tülay Tuğcu (Üye, 2007, Danıştay)
Ahmet Akyalçın (Üye, 2014, Yargıtay)
Mehmet Erten (Üye, 2014, Yargıtay)
Serdar Özgüldür (Üye, 2020, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi)
Necmi Özler (Üye, 2010, Askeri Yargıtay)
Mustafa Yıldırım (Yedek üye, 2010, Emekli Vali, Üst Kademe Yöneticisi)
Cafer Şat (Yedek üye, 2010, Yargıtay)
Ali Güzel (Yedek üye, 2008 Yargıtay)
Fettah Oto (Yedek üye, 2011, Danıştay)
“SEZER, EMEKLİ OLMADAN VASIFLI İKİ ÜYE ATAYACAK”
Vakit'in ele geçirdiği andıçta, Genelkurmay'ın Anayasa Mahkemesi üyelerini nasıl sınıflandırdığı ve ilgilendiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in emekli olmadan yapacağı atamalarla ilgili ifadeler de göze çarpıyor. Notta, “Basında yer alan bir haberde; Mustafa Bumin'den yerine, üyelerden Ahmet Akyalçın, Mehmet Erten, Tülay Tuğcu, Sacit Adalı ve Mustafa Yıldırım'ın aday olduğuna dair bilgi mevcuttur. Anayasa Mahkemesi kararları, asıl üyelerin salt çoğunluğu (6 oy) ile alınmakta; ancak Anayasa değişikliklerine iptal kararı verebilmesi için üçte iki (8 oy) oy çokluğu aranmaktadır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 2007 yılında sona ermektedir. Görev süresi sona ermeden önce boş olan iki üyelik için uygun vasıflardaki kişilerden atama yapacağı değerlendirilmektedir” ifadeleri yer alıyor.
AK PARTİ İLE İLGİLİ ANAYASAL İFADELER!
Anayasa Mahkemesi ile ilgili olarak “2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yine aynı yıl yapılacak olan genel seçimlerden önce Meclis'te çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti'nin kendine müzahir bir kişiyi bu makama getirebileceği ve görev süresinin sona ereceği 2014 yılına kadar Mahkemede çoğunluğu ele geçirebileceği kıymetlendirilmektedir” ifadelerinin kullanıldığı bilgi notunda, “Ancak, son zamanlarda Anayasa Mahkemesi hakkında yaşanan tartışmalar ve bu konuda verilen beyanlar dikkate alındığında, AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nu değiştirerek Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu elde edebilmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi TBMM'den geçirecekleri muhtemeldir. Nitekim, AK Partili milletvekillerinin ‘Anayasa Mahkemesi'nin kaldırılmasından ziyade yapısal değişikliğin şart olduğu' görüşünde birleştikleri ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte birinin Meclis tarafından seçilmesini öngören bir yasa değişikliği taslağı üzerinde çalıştıklarına dair basında haberler yer almaktadır” ifadeleri de yer alıyor.
YARGITAY VE DANIŞTAY'DAN MEDET UMMUŞLAR
Andıçta, AK Parti'nin uygulayabileceği hareket tarzlarından bir diğerinin ise Anayasa değişikliğine giderek Anayasa Mahkemesi'ni etkisizleştirecek bir düzenlemeyi TBMM'den geçirmek olduğuna değinilerek bunun neler yapılabileceğine dair yapılan değerlendirmede, “Anayasa Mahkemesi'nin mevcut Kuruluş Kanunu'na göre Cumhurbaşkanı'nın atama yetkisi sınırsız değildir. Cumhurbaşkanı, ancak 3 asıl ve bir yedek üyeyi doğrudan seçme hakkına sahiptir. Kalan üyelikler için çeşitli kurullar (Yargıtay, Danıştay gibi) tarafından kendisine sunulan adaylar arasından bir seçim yapmak durumundadır” deniliyor.
GENELKURMAY BAŞKANI, SEZER'LE MAHKEME ÜYELERİNİ GÖRÜŞMÜŞ
Bilgi notundaki değerlendirmede şöyle deniliyor: “AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nu değiştirerek Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu elde edebilmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi TBMM'den geçirebileceği; ancak Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşu ve görevleri Anayasa'da düzenlendiğinden (EK-D), bu tür düzenlemenin Anayasa değişikliği yapılması ile mümkün olacağı değerlendirilmektedir. Diğer yandan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in de emekli olmasıyla boş bulunan üç asıl üyelik için Cumhurbaşkanı'nın yapacağı atamaların takip edilmesine ve gelişmelere göre uygun zamanda Sn. Genkur. Bşk. Tarafından Sn. Cumhurbaşkanı ile yapacağı görüşmede gündeme getirilmesinin uygun olacağı kıymetlendirilmektedir.”
İŞTE AYM ANDICI :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8641582677.jpg
*
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6444470406.jpg
*
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5517648727.jpg
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg (http://www.habervaktim.com/haber/97852/aymde_de_asker_eli___belge_haber.html)
15 Aralık 2009
FarukARSLAN.
12-17-2009, 20:06
İnönü yaşarken Mevhibe hanım dul maaşı almış!
http://img683.imageshack.us/img683/4356/resim982381.jpg
14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılan, Mustafa Kemal'in korumalığını yaptığını söyleyen, yaşayan tarih, 109 yaşındaki Celal Bostan, hatıralarını Vakit'e anlattı.
Gazetemiz, son gazilerimizden 109 yaşındaki Celal Bostan'la konuştu. Celal Bostan, 14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılmış, Mustafa Kemal'i yakından görmüş bir muharip gazimiz... Mustafa Kemal'in yakın korumalığını yaptığını söyleyen Celal Bostan, Mustafa Kemal'in Dolmabahçe Sarayı'nda yaşadığı birçok olaya şahitlik etmiş. Celal Bostan, Mustafa Kemal'in İsmet İnönü ile tartışmasını, İsmet İnönü'nün eşi Mevhibe İnönü'nün dul maaşı almasını gazetemize değerlendirdi. Celal Bostan, yıllarca gazetecilik yapmış. "Yaşayan Tarih" olarak tanımlanan Celal Bostan, yaşadıklarını ve ülkemizdeki gelişmeleri şöyle değerlendirdi:
“109 YAŞINDAYIM, SULTAN HAMİD'İ GÖRDÜM”
Celal Bostan kimdir?
1899 yılında Sultan Hamid Han'ın devrinde dünyaya geldim. Bu tarih Sultan Hamid Han'ın son 9 yılına tekabül ediyor. 2. Sultan Reşad, Vahdeddin'in tamamını gördüm. 1923 yılından bugüne dek kurulan cumhuriyet hükümetlerinin tamamı içerisinde yaşıyorum. Doğma büyüme Trabzonluyum. Tahsilim de Osmanlıca.. Türkçe tahsilim yok.
“ASKER OLMAK İÇİN, TRABZON'DAN İSTANBUL'A 48 GÜNDE YÜRÜDÜK”
Osmanlı döneminde yaşadınız. Savaşlara katıldınız mı?
O dönemde muazzam bir zulüm vardı. Bu zulme karşı Karadeniz yöresinde Samsun'dan Trabzon'a, Sarp Kapısı'na kadar olan yörelerimiz ve kazalarımızda bir çeteleşme başladı. Bu çetelerde 150 ila 300 asker bulunuyordu. Maçkalı Eyüpoğlu kardeşler çetesine karıştım. Yaşım 12. 1912 yılında çeteye girmemden sonra 1914 yılında Mustafa Kemal, ‘Vatan elden gidiyor. Eli silah tutan, kadın, erkek, yaşlı, genç orduya' dedi. Bu çağrının ardından çetede bir gruplaşma meydana getirdik. Ben ve 25 arkadaşım, çeteden ayrıldık ve Mustafa Kemal'in daveti üzerine Trabzon'dan yürüyüşe çıktık ve 48 günde İstanbul'da Selimağa Kışlası'na vardık. Aç, susuz, yalın ayak gittik. Bizi, Selimağa Kışlası'na aldılar ve 14 yaşında asker olduk. Bir ay eğitim aldık.
“ÇANAKKALE SAVAŞINA KATILDIM AYAĞIMDA MERMİ YARASI MEVCUT”
14 yaşında asker olmak nasıl bir duygu...
Çanakkale nasıl geçilmez oldu? Çanakkale Savaşı'nda bizzat yaşadım. Ayağımda mermi yarası mevcut. Gazi olmak mesele değil. Mustafa Kemal, İstiklal Madalyası ve Gazi Madalyası vermiştir. 1914'te Çanakkale'ye ayak basıyoruz. Hep çocuklar. 14-15 yaşlarında çocuklar cephede. Çanakkale'de muazzam bir olay var. Biz bugünleri gördük. 253 bin 700 şehidimiz var. Osmanlı'ya karşı 12 düvel (devlet) birleşmiş. Savaş gücü, insan gücü, alet gücü, yakıcı, kırıcı, öldürücü, yok edici. O gücün karşısında bir avuç çocuk... Karşınızda 12 devlet var, güç var... Bu gücün karşısında, "Çanakkale geçilmez" namı yayıldı. Onların savaş gemilerinden attıkları mermilere şahid oldum.
“MUSTAFA KEMAL'İN KORUMALIĞINI YAPTIM”
Çanakkale Savaşı'nda Mustafa Kemal'in rolü neydi?
Mustafa Kemal ne yaptı? Rütbesi albaydı. Enver Paşa ne yaptı? Hayrettin Paşa ne yaptı? Rahmetli Fevzi Çakmak, bizim yanımızdan aldılar, Filistin'e gönderdiler. Biz Çanakkale'de çoluk çocuğun elinde kaldık. Ben sağ bacağımdan vuruldum, mermi yedim. Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi'nde altı ay yattım, kangren oldum. Ayağımı keseceklerdi, ‘Kesmemelerini istedim' Allah şifasını verdi ve ayağımı kurtardı. Çanakkale'den ayrılışım 17 yaşımdır ve İstanbul'a yerleştim. Mustafa Kemal'in korumalığını yaptım. Bir nesil Çanakkale savaşında gitti. Lise öğrencileri, üniversite öğrencileri, Osmanlı'nın geleceğini inşa edecek, devamını sağlayacak kişiler şehid gitti.
İSMET İNÖNÜ İLE TARTIŞMASI VE İNÖNÜ'NÜN KAÇIŞI
Mustafa Kemal'in yakınındaki devlet yetkilileri ile ilişkisi nasıldı?
1936 yılında ilginç bir olaya şahid oldum. Ahmet Ferdan isminde tüccarım var. Perde işini Ahmet Ferdan'dan aldım. Dolmabahçe Sarayı'nında, Mustafa Kemal'in içki içtiği salonun eski perdelerini değiştireceğiz. Mustafa Kemal, gece ve gündüz içki içerdi. Ali Çetinkaya, (Meşhur Kel Ali) Osman Paksüt'ün dedesi. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşa'nın yanında kafayı çekti. Ben de ekibimle beraber Dolmabahçe Sarayı'ndayız. Hiç beklenmedik bir olaya tanık oluyorum. Mustafa Kemal, İsmet Paşa'ya "Malatya'nın ......" dedi. Tüyler diken diken oluyor. Arkasından İsmet Paşa, "Bana bak, bana bak ....... ..." diyor. İkisinin bu düellosundan sonra gün bitiyor. Akşam üzerine tatile geçeceğiz.
Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Paşa'yı çağırır ve kendisine, "Bugün size emir veriyorum. İsmet Paşa, Türkiye için mikroptur, yok edeceksin. Ya kellesini kesip getireceksin, göreceğim, teslim edeceksin, ya da kanlı gömleğini..." der. O gün akşam Fevzi Paşa, İsmet Paşa'ya, "Paşa paşa üzerindeki gömleği çıkar" der. İsmet Paşa'ya bu telkini veren Fevzi Paşa, "Paşa tekrar ediyorum, gömleğini çıkar" der. Emir var... İsmet Paşa, "Ne yapmak istiyorsun Fevzi" der. İsmet Paşa, gömleğini çıkarır. Fevzi Paşa, ekose gömleği yastığın içine geçirir, yastığın içine bir tane piliç koyar ve tabancasını alarak pilici öldürür. Kan ve kurşun yarası... Gömlek kana bulanır, iki de mermi izi vardır. Paşa'nın kellesini almayı tercih etmez, bu taktiği kullanır.
Fevzi Paşa, Mustafa Kemal'e, "Emrinizi yerine getirdim" der ve kanlı gömleğini teslim eder. "Leşini ne yapayım" der. Gömlekte sağdan ve soldan yedi mermi izi...
“MEVHİBE İNÖNÜ DUL MAAŞI NEDEN ALDI?”
İsmet Paşa ne yapıyor?
"İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le tartışmasının ardından Türkiye'den ayrılmış, mal ve paralarıyla taşınmıştır. Fevzi Çakmak, 1936'da İsmet İnönü'yü İsviçre'ye kaçırır ve götürür. 10 Kasım 1938'de Mustafa Kemal hayata gözlerini kapadığı zaman, Fevzi Paşa, "Türkiye'de iradeyi ele al" der. 1936-1937-1938'de, Mevhibe İnönü, dul maaşı almıştır. Bu olay sır olarak kalmıştır."
“9 SENE 17 GÜN HAPSİM İSTENDİ”
Mesleğiniz nedir?
İki gazete çıkardım, ikisi de kapandı... Biri Yatağan Gökbel: 1939 Şef iradesi... Bugünkü Vakit gazetesine benzediği için idam sehpasında canına kıydı. 27 Mayıs 1960 tarihinde Muğla Gökbel Postası olarak yayın hayatına başladı. Laikçi zihniyet yine idam sehpasına gündeme getirdi. Gerek daha önceleri yazdığım yazılarım ve de kendi gazetelerimde yayımlanan yazılarımdan dolayı hakkımda açılan basın davalarının sayısı tam olarak 286 tanedir. Neşren hakaretten dolayı aldığım mahkûmiyet cezası ise 4 bin 158 senedir. (9 sene 17 gündür) Para cezasına gelince o da gülünç rakamdır. 1915 lira 15 kuruştur. 1939'da Muğla'nın en yakın kazası olan Yatağan'da Yatağan Gökbel adındaki gazetemi tek adıyla yayın hayatına sokmayı başardım. 1962 yılında aynı isimle tekrar gazete yayınladım.
Mustafa Kemal dinî nikahla evlenmiştir
Mustafa Kemal'in yakınındaydınız. Şahid olduğunuz olaylar var mı?
Hafızamdakileri anlatıyorum. Mustafa Kemal 1923'de boşanmış... 1923'de Medeni Kanun var mıydı? 1934 yılında Medeni Kanun kabul edildi. Latife Hanım, Mustafa Kemal'in resmi nikahlı karısı mıydı, değil miydi? Medeni Kanun yoktu, Mustafa Kemal dini nikahla evlenmişti. İzmir Müftüsü, Mustafa Kemal'in Latife Hanımla evliliğinde dini nikahını kıymıştır 1923'de boşanmış. Mustafa Kemal, 2 yıl 9 gün evli kalmıştır.
“GENELKURMAY YETKİLİLERİ, HİÇ KUR'AN OKUMADI MI?”
Başörtüsü yasağına nasıl bakıyorsunuz?
Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan bir kitapçıkta, "Allah'ın emri" olan "Başörtüsü" hakkında; "Başörtüsü, bir Kur'an hükmü ve ifadesi değildir... Peçe ve çarşaf ise, İran (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=5) ve Bizans kaynaklıdır" deniliyor. Kadınları çırılçıplak soymak isteyenlere ve de Genelkurmay'a, soruyorum: Siz Kur'an'da kadınların örtünmekle ilgili olan sureleri ve de bağlı bulunan ayetleri okumadınız mı? Ya da hiç görmediniz mi? Yoksa, "Başörtüsü Kur'an'la asla ilgisi yoktur" dediğiniz bu bilgileri hangi kitaptan okudunuz? Aslında örtünme konusunda gerçek bilgileri Ankara'da bulunan İslam bilginlerinin vermesini beklerdim. Ama bu laikçi Silahlı Kuvvetleri'nin yayınladığı kitapçığı benim sabrımı taşırdı. Bugünler için mi savaştık?
"HANGİ TAŞIN ALTINI KALDIRSANIZ, ASKER ÇIKIYOR"
İşgale karşı çete kurup mücadele eden Celal Bostan, yargılanan Ergenekon'u nasıl buluyor?
Ergenekon, terör örgütüdür. Hangi taşın altını kaldırsanız, asker çıkıyor. Yüksek rütbeye ulaşılmış bir kısım genareller ve paşalar çıkıyor. Milletin iradesine karşı çıkan Ergenekon'a karşı mücadele edilmeli..
“KARTEL, LÛT KAVMİ AHLÂKINI SAVUNUYOR”
Türk basını geçmişle kıyaslandığında nasıl görüyorsunuz?
Medya gerçekçilikten müstehcenliğe döndü. Kartel gazetelerini aldığımız zaman kadınların çırılçıplak fotoğraflarını görüyoruz. Bu sadece ve sadece ahlakı sıfıra indiren bir davranış. Allah, Lût Kavmi'ni bu yüzden helak etti. Lût Kavmi'ndeki insanlar kadın kadına, erkek erkeğe evlenirdi. Lût Kavmi devri bugünkü devrin ta kendisidir. Yazılı ve görsel medya bu ahlakı savunuyor.
14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılan, Mustafa Kemal'in korumalığını yaptığını söyleyen, yaşayan tarih Celal Bostan, hatıralarını Vakit'e anlattı. Mustafa Kemal'in “Vatan elden gidiyor. Eli silah tutan, kadın, erkek, yaşlı, genç orduya..” çağrısından sonra 25 arkadaşıyla, Trabzon'dan yürüyüşe çıktıklarını ve 48 günde İstanbul'da Selimağa Kışlası'na vardıklarını belirten Celal Bostan, o günleri şöyle anlatıyor: “Aç, susuz, yalınayak gittik. Bizi, Selimağa Kışlası'na aldılar ve 14 yaşında asker olduk. Çanakkale nasıl geçilmez oldu? Çanakkale Savaşı'nı bizzat yaşadım. Ayağımda mermi yarası mevcut..” Trabzon Huzurevi'nde yaşayan 109 yaşındaki Gazi Celal Bostan, hatıralarını arkadaşımız Kenan Kıran'a anlattı.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/98238/inonu_yasarken_mevhibe_hanim_dul_maasi_almis.html)
17 Aralık 2009
FarukARSLAN.
12-17-2009, 20:23
Savaş’ın ilkesizliği
http://www.vakit.com.tr/resim/57198897179125719889717912.jpg
10 yıl önce hakim kararı olmaksızın telefon dinlemelerini delil kabul eden eski Başsavcı Vural Savaş, söz konusu Ergenekon sanıkları olunca, hem de hakim kararıyla dinlenen konuşmaları delil kabul etmez oldu
Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş, Fazilet Partisi kapatma davasında mahkemeye Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan ve o zaman Meclis Başkanvekili olan Yasin Hatipoğlu'nun telefon dinleme kayıtlarını 'nereden geldiğini gizli tutarak' sunmuş, 27 Ekim 1999 tarihinde de MGK öncesi açıklamalarda bulunarak, “Hâkim kararı olmadan telefonlar dinlenebilmeli, mektuplar incelenebilmelidir” şeklinde konuşmuştu.
Savaş'ın, 27 Ekim 1999 senesinde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına 24 saat kala yaptığı açıklamalar, Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşmüştü. Savaş, irtica tehlikesinin arttığını iddia etmişti.
Başsavcı Savaş; irtica ve teröre karşı çok sert tedbirler alınması gerektiğini, Cumhuriyet'e sahip çıkmanın tam zamanı olduğunu ve bu iş yarına bırakılırsa çok geç olacağını söylemişti. Ayrıca, kanun ve polis mevzuatının Almanya'daki gibi olması gerektiğini savunan Savaş, “Hâkim kararı olmadan telefonlar dinlenebilmeli, mektuplar incelenebilmelidir. Terörle mücadelede İngiltere örnek alınmalı. Sansür dâhil, terör mahkûmları askerî cezaevlerine konulmalıdır. İrtica tehlikesinin giderek arttığı göz önüne alınarak, TCK'nın kaldırılan 163 maddesinin bir benzeri gündeme mutlaka getirilmelidir” dediği basına yansımıştı.
SENE 2009, SAVAŞ'IN AÇIKLAMASI: “DİNLEMELER YASAYA AYKIRI”
Başsavcı Vural Savaş, “Telefonlar, mahkeme kararı olmadan dinlenebilmelidir..” sözünün üzerinden 10 yıl geçtikten sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya Şubesi'nce düzenlenen “Lozan'dan Lozan'a isimli panelde, dinlemeler hakkındaki görüşünün tam zıddı ifadeler kullandı. Savaş, dinlemeler Ergenekon Terör Örgütü'ne yönelik yapılınca değerlendirmesini şöyle değiştirdi: “Şu anda Türkiye bir korku imparatorluğu haline geldi. Nasıl geldi? O özel yetki verilen hâkim, savcılar ne Anayasa dinliyorlar, ne yasa dinliyorlar. Bu yüzden geldi.
Türkiye'yi dinleme yetkisinin yasaya aykırı olduğunu Yargıtay kabul etti. Delil olarak kullanmaya çalışıyorlar. Tutuklama kararları yasaya aykırı deliller kullanılarak veriliyor. Gizli tanıklar diye PKK'lılar kullanılarak en şerefli askerlerimiz lekelenmeye çalışılıyor. Ya kardeşim bunların iddianamesi baştanbaşa suç. Özel hayatın gizliliğini ihlâlden, iftiradan.”
==========
27 Ekim 1999 günü Hürriyet gazetesinin manşetinde olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, 'Telefon dinlemeleriyle' ilgili görüşünü açıkça beyan etmişti. Aynı savcının aradan 10 sene geçtikten sonra dinlemelerin 'yasaya aykırı' olduğunu beyan etmesi, manidar bulundu.
http://img23.imageshack.us/img23/1766/savandnlemeilkesizlii16.jpg
/ VAKİT (http://www.habereditor.com/news_detail.php?id=64319)
16 Aralık 2009
Üç mevsim
01-25-2010, 16:17
İsrail odası da yakılacak mı?
Özel Kuvvetler Komutanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki Kozmik Oda'da günlerce araştırma yapan hakimin elde ettiği bilgileri imha etmesini isteyen Genelkurmay Başkanlığı, ana karargahında bulunan İsrail'e ait özel odadan her türlü askerî istihbaratın İsrail'e akmasına ise ses çıkarmıyor.
http://i1001.hizliresim.com/2010/1/25/2314.jpg
İŞTE GENELKURMAY ANA KARARGAHINDAKİ İSRAİL ODASI
İsrail ile Türkiye arasındaki GES işbirliği çerçevesinde İsrail'in her türlü askerî bilgiye ulaşıyor olduğu, askerî raporlarda bile açıkça dile getiriliyor. Buna karşın Türk Genelkurmayı bu konudan hiçbir şekilde rahatsızlık duymuyor. İsrail'in “Truva atı” olarak nitelendirilen bu sistem sayesinde Siyonist yönetim, Türkiye'nin en gizli ve özel askerî ve stratejik bilgilerine ulaşabiliyor. Sistemin işletimi ve devamı, Genelkurmay'daki “Bilgi Değişim Birimi Demir Devreler” adı verilen ve tamamen İsrailli yetkililerin kontrolündeki bir odadan sağlanıyor.
“Siyah lale” adı verilen bir operasyon kapsamında düzenlenen değerlendirme raporunun sonuç bölümünde, İsrail görevlilerinin Türkiye'ye ait kanalları dinledikleri, GES Personeli tarafından açıkça bildiriliyor.
İŞTE TRUVA ATININ ELDE ETTİKLERİ
Bizzat Genelkurmay tarafından sistemin analiziyle ilgili hazırlanmış olan “Siyah Lale Operasyonu Değerlendirilmesi”nde şu ifadeler dikkat çekiyor: “Uçağın Türkiye'ye intikali ve dönüşü esnasında Suriye, GKRY, KKTC ve başta çok kanal sistemleri olmak üzere Türkiye'ye ait muhabere, elektronik sistemlerini takip etme imkanını bulacaktır. Bölgede çalışan çok kanal sistemlerine ait tanıma ve teşhis imkanı sağlayacak bol miktarda ham materyal elde edecektir” deniliyor. Raporda, İsrail'in KKTC ve Türkiye'ye ait telsizleri gizlice dinleme imkanını bulduğu açıkça belirtiliyor.
TELSİZLERİMİZİ GİZLİCE DİNLEMİŞLER
Yine “Siyah Lale Operasyonu”ndan elde edilen bilgilere göre; İsrail'e çalışan birimin Türk Genelkurmayı'na ait telsizleri gizlice dinlediği anlaşılıyor. İsrail'in edindiği bilgiler şu şekilde kaydediliyor: “Faaliyet esnasında elde edilen bilgiler ile ham materyaller paylaşıldığından dolayı, İsrail de bizimle aynı bilgileri elde etmiştir. Ancak Müh. Bnb. H.Ö. tarafından faaliyet esnasında bir kısım IDF/ISNU personelinin, uçağın arka tarafındaki bir bölmede muhtemelen ‘PCM' olduğu değerlendirilen ve Türkiye'ye ait olabileceği düşünülen çok kanal sistemlerini dinledikleri belirlenmiştir.”
HÂLÂ DEVAM EDİYOR
Raporda, Türkiye'nin dost ve komşu ülkelerine yaptığı uçuşların da hala kurulu olan direkt devre üzerinden İsrail tarafından dinlendiğine dikkat çekiliyor. Türkiye'nin komşularıyla olan bütün askerî istihbari ve stratejik bilgileri tümüyle İsrail'in gözetimine açık durumda.
Raporda, şu ilginç bilgilere yer veriliyor: “Türkiye ile İsrail arasında SIGINT bilgilerinin teatisini sağlamak amacıyla; İsrail milli SIGINT ünitesi (ISNU; Israel SIGINT National Unit) ile GES K.lığı arasında 20 Ocak 1998 tarihinde direkt muhabere devresi tesis edilerek işletmeye açılmış olup, hala anılan devre üzerinden bilgi mübadelesine devam edilmektedir.”
DİĞER ÜLKELER DE TÜRKİYE ÜZERİNDEN DİNLENİYOR
Raporda, Türkiye askerî birliklerinin yanısıra İran (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=5) ve Suriye'nin de bu sistem sayesinde Türkiye üzerinden dinlendiği belirtilerek, “bu sistemin tek taraflı olarak İsrail'in istismarına açık olduğu” belirtiliyor. Raporda şöyle deniliyor: “GES K.lığınca tespit edilen ve özel bir yapısı bulunan Suriye ve İran (http://www.habervaktim.com/haberler.php?id=5)'ın sayısal çok kanal haberleşmelerine ve radarlarına ait sinyallerin çözümlenmesi amacıyla, 5 adet sinyal kaseti analiz edilmek üzere, 19 Ocak 2004 tarihinde İsrail Askerî Ataşesi'ne teslim edilmiştir. Sinyal analizinden bugüne kadar bir sonuç alınamamıştır. Demir Devreler İsrail lehine tek tarafa fayda sağlayacak şekilde devam etmektedir.”
SİSTEM 28 ŞUBAT'TA İŞLETİME AÇILDI
9 Aralık 1992 tarihinde başlayan Türkiye-İsrail Muhabere Elektronik İstihbarat işbirliği ilişkileri, 1993 ve 1994 yıllarında Muhabere Elektronik İstihbarat konusunda görüşmeler yapılmış ve 27 Nisan 1995'de “Muhabere Elektronik İstihbarat Sinyal Araştırması Mutabakat Muhtırası” imzalanmıştı. İki ülke arasında Muhabere Elektronik İstihbarat bilgilerinin teatisini sağlamak amacıyla; “Sinyal İstihbaratı (Muhabere Elektronik İstihbarat) İşbirliği Ek Protokolü” imzalanarak, GES K.lığı ile ISNU arasında 20 Ocak 1998 tarihinde direkt muhabere devresi tesis edilerek işletmeye açılmıştı.
http://media.samanyoluhaber.com/media/fotogaleri/2010/01/25/2/1.jpg (http://www.akpartiforum.com/ShowGallery.aspx?ID=4346&resim=2)
http://media.samanyoluhaber.com/media/fotogaleri/2010/01/25/2/2.jpg (http://www.akpartiforum.com/ShowGallery.aspx?ID=4346&resim=3)
http://media.samanyoluhaber.com/media/fotogaleri/2010/01/25/2/3.jpg (http://www.akpartiforum.com/ShowGallery.aspx?ID=4346&resim=4)
http://media.samanyoluhaber.com/media/fotogaleri/2010/01/25/2/4.jpg (http://www.akpartiforum.com/ShowGallery.aspx?ID=4346&resim=1)
VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/104720/israil_odasi_da_yakilacak_mi.html)
25.01.2010
FarukARSLAN.
05-21-2010, 04:24
Cumhuriyet örgüt liderini andı!
http://img143.imageshack.us/img143/3492/resim1221861.jpg
Cumhuriyet gazetesi, silahlı terör örgütü TKP/ML-TİKKO lideri İbrahim Kaypakkaya'yı andı. Hem de Kaypakkaya'nın katledildiği vurgusu yaparak.
Cumhuriyet'in sahiplendiği TKP-ML-TİKKO'nun amacı polise göre şöyle: Mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması yoluyla yıkıp yerine Marksist-Leninist-Maoist ilkelere dayalı Sosyalist bir düzen kurmak ve nihai amaç olan Komünizme geçmektir.
İŞTE CUMHURİYET'TE YER ALAN O HABER:
Kaypakkaya unutulmadı
Tunceli'de 37 yıl önce güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada yaralanan ve gözaltındayken katledilen TKP-ML lideri ve 68 kuşağının öğrenci önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Çorum'un Sungurlu ilçesi Karakaya köyündeki mezarı başında anıldı.
Dersimliler Derneği, Devrimci Hareket, EMEP, ESP, İHD Ankara Şubesi, ÖDP, Partizan, SDP, SP, 78'liler Girişimi üyelerinin aralarında bulunduğu çok sayıda kişi Karakaya köyü yakınlarında bir araya gelerek jandarmanın yaptığı aramanın ardından Kaypakkaya'nn mezarına doğru yürüdü.
Katılımcılar, “İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür” yazılı bir döviz ve Kaypakya'nın fotoğraflarını taşıdı. Katılımcıları, mezarın başında Kaypakkaya'nın üvey annesi Şükran Kaypakkaya, Kardeşi Ali Ekber Kaypakkaya, yeğenleri ve Karakaya köylüleri karşıladı.
Katılımcılar adına basın açıklamasını okuyan Yalçın Kolçak, “Onlardan büyük bir miras aldık. Bunu ileriye taşımaya kararlıyız. Faşist saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde tüm geri adım attırma çabalarına karşı şehitlerimizin anısına daha büyük bir bağlılık sergileyeceğiz” diye konuştu. Kaypakkaya'nın mezarına Tunceli'den getirilen ağaç ve çiğdemler dikildi.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/122186/cumhuriyet_orgut_liderini_andi.html)
17 Mayıs 2010
FarukARSLAN.
06-08-2010, 16:04
‘Cumhuriyet'çiler vergi de kaçırmışlar
http://img689.imageshack.us/img689/4460/resim1253721.jpg
Ortaklarının parasını Cumhuriyet gazetesine karşılıksız olarak kullandırarak bu gazeteye ‘örtülü kazanç' sağlayan Yeni Gün Holding'in, vergi kaçırarak devleti zarara uğrattığı da ortaya çıktı. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'na ulaşan raporlar; hem Yeni Gün Holding'in, hem de Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber'in yüklü miktarda vergi kaçırdığını gösteriyor. İki şirketin kaçırdığı vergi miktarının toplamı yarım milyon lirayı aşıyor.
Halka açık bir şirket olan Yeni Gün Holding'in kaynaklarıyla Cumhuriyet gazetesine örtülü kazanç sağlandığını gösteren vurgun çarkında, büyük vergi kaçağı da ortaya çıktı. Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) ‘örtülü kazanç'ı gösteren raporlarının ardından Vakit; hem Yeni Gün Holding'in, hem de Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber'in yüklü miktarda vergi kaçırdığını gösteren vergi raporlarına ulaştı.
SPK İHBAR ETTİ, MALİYE İNCELEDİ
Yeni Gün Holding parasının 2002-2004 yılları arasında Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber Ajansı'na karşılıksız olarak kullandırıldığını tespit eden SPK, bu yolla holding ortaklarının 1.5 milyonun üzerinde zarara uğratıldığını belirledi. SPK, konuyu raporlaştırdıktan sonra İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusu yaparak Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15/son maddesi kapsamında işlem yapılmasını istedi.
YARIM MİLYON LİRAYI AŞAN VERGİ KAÇAĞI
Suç duyurusu ile yetinmeyen SPK, Cumhuriyet gazetesinin, örtülü kazanç sağlayan vurgun çarkında vergi kaçırmış olabileceğinden hareketle konuyu Maliye Bakanlığı'na da bildirdi.
http://habervaktim.com/gommefoto/15435491543.jpg
Maliye Bakanlığı'nın talimatıyla yapılan incelemeler sonucu hazırlanan raporlar, SPK'nın şüphesinde haklı olduğunu orta koydu. Kağıthane Vergi Dairesi ve Marmara Vergi Dairesi murakıplarının Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi üzerinde inceleme yaparak hazırladığı raporlarında; Yeni Gün Holding ile Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber'in yüklü miktarda vergi kaçırdığını gösteriyor. İki şirketin kaçırdığı vergi miktarının toplamı 629.780 TL olarak hesaplandı.
VERGİ CEZALARI KESİLDİ
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Marmara Kurumlar Vergisi Dairesi Müdürlüğü tarafından Yeni Gün Haber (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) hakkında hazırlanan 8 ayrı raporda, söz konusu şirkete 437.423 TL vergi ve vergi ziyaı cezası verildiği görülüyor. Yeni Gün Holding'in bilançolarını inceleyen Kağıthane Vergi Dairesi gelir kontrolörleri ise vergi kaçırıldığını tespit etti ve bu şirkete 192.357 TL vergi ve vergi ziyaı cezası verdi.
DAVADA KİMLER YARGILANIYOR?
SPK'nın suç duyurusu üzerine Ekonomik Suçlar Savcısı Sadi Yoldaş'ın yürüttüğü soruşturma sonucunda açılan dava devam ediyor. İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada; Yeni Gün Holding'in yönetim kurulu üyeleri İlhan Selçuk (Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi), İbrahim Yıldız (Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni), Akın Atalay (aynı gazetenin avukatı), Günay Çapan (Ergenekon sanığı), Mehmet Kenan Tekdağ (Ciner Medya Grup Başkanı), Osman Berkmen, Alev Coşkun, Erol Erkut ve Ertin Akgüç 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyorlar.
SPK 15/SON NE DİYOR?
Sanıkların ihlal ettikleri belirtilen Sermaye Piyasası Kurulu 15/son maddesinde, “Halka açık anonim ortaklıklar yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişki bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel ödemek gibi örtülü işlemlerde bulunarak karını ve/veya malvarlığını azaltamaz” deniliyor.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/125372/cumhuriyetciler_vergi_de_kacirmislar.html)
7 Haziran 2010
redyellow
06-08-2010, 17:11
İYİ Kİ VAKİT VAR!
Teşekkürler.
FarukARSLAN.
06-25-2010, 18:33
Bahçeli'yi terleten BELGE
http://img714.imageshack.us/img714/2286/resim1281261.jpg
Artan terör olaylarından hükümeti sorumlu tutarak, İmralı'daki teröristbaşının idamı için idam cezasının yeniden getirilmesini isteyen MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi “terleten belge” yine gündemde.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, önceki gün Meclis”te düzenlediği basın toplantısında, “Abdullah Öcalan'ı teslim edenlere idam edilmeyeceği garantisi verildiğini iddia edenlere hodri meydan!.. İspatlamayan namerttir. Eğer böyle bir belge varsa, derhal açıklansın!.. 2002'de idam cezasının kaldırılmasına MHP karşıydı. O dönem idamın kaldırılmasına Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları destek verdi” dedi.
Peki resmi belgeler ne diyor?
Belgelere göre, 12 Ocak 2000'de yapılan 7.5 saatlik liderler zirvesinden sonra yapılan açıklamada; “Apo'nun idam dosyasının Başbakanlık'ta bekletilmesi” kararına varıldığı duyuruldu... Bu ortak açıklamada Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz'ın imzaları vardı.
Meclis zabıtlarına göre de;
İdamı kaldıran yasa, 253 oyla kabul edildi... MHP'li 12 milletvekili oylamaya katılmadı... 27 AK Partili “kaldırılmasın” oyu kullandı.
Devlet Bahçeli, 25 Haziran 2002'de, “İdam cezaları uygulanmayacak diyen moratoryumun altında imzamız var. İmzamıza sadık kalacağız” dedi.
Devlet Bahçeli, 16 Şubat 2002'de Ecevit'e söz verdi: “Apo'nun idamının kaldırılmasını hükümet meselesi yapmayız, alınganlık da göstermeyiz!'”
İşte Bahçeli'yi terleten belge:
http://img714.imageshack.us/img714/2459/52436467467.jpg
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/128126/bahceliyi_terleten_belge.html)
25 Haziran 2010
hipermuhafazakar
06-25-2010, 19:19
Cumhuriyet örgüt liderini andı!
http://img143.imageshack.us/img143/3492/resim1221861.jpgCumhuriyet gazetesi, silahlı terör örgütü TKP/ML-TİKKO lideri İbrahim Kaypakkaya'yı andı. Hem de Kaypakkaya'nın katledildiği vurgusu yaparak.
Cumhuriyet'in sahiplendiği TKP-ML-TİKKO'nun amacı polise göre şöyle: Mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması yoluyla yıkıp yerine Marksist-Leninist-Maoist ilkelere dayalı Sosyalist bir düzen kurmak ve nihai amaç olan Komünizme geçmektir.
İŞTE CUMHURİYET'TE YER ALAN O HABER:
Kaypakkaya unutulmadı
Tunceli'de 37 yıl önce güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada yaralanan ve gözaltındayken katledilen TKP-ML lideri ve 68 kuşağının öğrenci önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Çorum'un Sungurlu ilçesi Karakaya köyündeki mezarı başında anıldı.
Dersimliler Derneği, Devrimci Hareket, EMEP, ESP, İHD Ankara Şubesi, ÖDP, Partizan, SDP, SP, 78'liler Girişimi üyelerinin aralarında bulunduğu çok sayıda kişi Karakaya köyü yakınlarında bir araya gelerek jandarmanın yaptığı aramanın ardından Kaypakkaya'nn mezarına doğru yürüdü.
Katılımcılar, “İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür” yazılı bir döviz ve Kaypakya'nın fotoğraflarını taşıdı. Katılımcıları, mezarın başında Kaypakkaya'nın üvey annesi Şükran Kaypakkaya, Kardeşi Ali Ekber Kaypakkaya, yeğenleri ve Karakaya köylüleri karşıladı.
Katılımcılar adına basın açıklamasını okuyan Yalçın Kolçak, “Onlardan büyük bir miras aldık. Bunu ileriye taşımaya kararlıyız. Faşist saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde tüm geri adım attırma çabalarına karşı şehitlerimizin anısına daha büyük bir bağlılık sergileyeceğiz” diye konuştu. Kaypakkaya'nın mezarına Tunceli'den getirilen ağaç ve çiğdemler dikildi.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/122186/cumhuriyet_orgut_liderini_andi.html)
17 Mayıs 2010
Bunlar her sene o terör örgütlerinin liderlerini öldürülenlerini anıyor onların taziyelerini yayınlıyor. Bununla ilgili br facebook gurubu açmalı aslında, 'Cumhuriyet apo ölünce onada taziye yayınlarmı' diye
FarukARSLAN.
06-25-2010, 22:00
Bunlar her sene o terör örgütlerinin liderlerini öldürülenlerini anıyor onların taziyelerini yayınlıyor. Bununla ilgili br facebook gurubu açmalı aslında, 'Cumhuriyet apo ölünce onada taziye yayınlarmı' diye
Evet, her yıl aynısını yapıyorlar.
Asker katillerini 'şehit' diye lanse edip birde aynı o sayfada askerden aldıkları 'reklamı' neşrediyorlar.
Al gülüm ver gülüm geçinip gidiyorlar..
Sonra bizde "askeriye milletin göz bebeği" diye kendimizi kandırıyor bu komünist artıklarına bel bağlıyoruz..
FarukARSLAN.
07-04-2010, 17:53
http://img685.imageshack.us/img685/6835/resim1294661.jpg
TSK'nın internet sitesinde; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu ziyaretleri yer aldı ama... Bakın nasıl yer aldı...
Başbakan'ın adı yok, Kemal'in Önder Sav'la adı var!
TSK'nın internet sitesinde; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu ziyaretleri yer aldı ama;
1- Sitede; Başbakan Erdoğan'ın ve bakanların adı yok, Kemal'in Önder Sav'la ismi var!
2- Başbakan Erdoğan'ın fotoğrafları 1 gün sonra, Kılıçdaroğlu'nun aynı gün servis edildi!
3- Başbakan'a 12 fotoğraf, Kılıçdaroğlu'na 14 fotoğraf!
4- Erdoğan'ın fotoğrafını TSK fotoğrafçısı çekti, Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafını CHP Genel Merkezi'nin fotoğrafçısı ve kameranı çekti!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Güneydoğu ziyareti CHP'nin siyasi şovuna döndü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 3 bakanıyla birlikte, Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda şehit düştüğü Gediktepe mevzisini ziyaret etmiş. Ziyaretin fotoğrafları, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli tarafından çekildi. Devletin ajansı Anadolu Ajansı (AA) ve televizyonu TRT ziyaret çekimine alınmadı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Sekreter Önder Sav'ın, Siirt, Şırnak ve Hakkari'de nöbet tutan askerler ziyaretine CHP Genel Merkezi'nin fotoğrafçısı ve kameramanı alındı, ziyarete Anadolu Ajansı ve TRT alınmadı. CHP Genel Merkezi'nin çektiği fotoğraflar kamuoyuna duyuruldu. CHP'nin, stratejik öneme sahip yerlerde çektikleri görüntülerin CHP'ye bırakılması dikkat çekici bulundu.
http://img704.imageshack.us/img704/9176/71379031.jpg
TSK'NIN CHP AŞKI DETAYLARDA-TIKLAYIN (http://habervaktim.com/resim.php?id=26172&cat=2085&page=1)
Genelkurmay Başkanlığı'nın "www.tsk.tr" adresli internet sitesinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun propagandası yapılıyor.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu ziyareti aynı gün (2 Temmuz 2010) internet sitesine konuldu, ziyarete ilişkin 14 fotoğraf yayınlandı.
İŞTE KILIÇDAROĞLU'NUN SİTEDE YER ALAN FOTOĞRAFLARI-TIKLAYIN (http://habervaktim.com/resim.php?id=26188&cat=2087&page=1)
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 20 Haziran 2010 tarihinde 3 bakanla gerçekleştirdiği Güneydoğu ziyareti bir gün sonra (21 Haziran 2010) internet sitesine konuldu, ziyarete ilişkin 12 fotoğraf yayınlandı.
http://img689.imageshack.us/img689/9169/10466179.jpg
İŞTE SİTEDE YER ALAN ERDOĞAN FOTOĞRAFLARI - TIKLAYIN (http://habervaktim.com/resim.php?id=26176&cat=2086&page=1)
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, Başbakan Erdoğan'ın ve bakanların Güneydoğu ziyaretine ilişkin yayınlanan fotoğraflara ait linkte isimleri dahi verilmedi. (TIKLAYIN (http://www.tsk.tr/10_ARSIV/10_1_Basin_Yayin_Faaliyetleri/10_1_4_Ziyaretler/2010/gnkur_bsk_hakkari_ziyareti_20062010/ana.html)) adlı adreste, “20 Haziran 2010 Tarihinde Van-Hakkari Bölgesine Yapılan Ziyaret ile İlgili Görüntüler - 21 Haziran 2010” ifadeleri yer alıyor.
Başbakan ve 3 bakanın ismini dahi vermeyen Genelkurmay Başkanlığı'nın yetkilileri, internet sitesinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra CHP Genel Sekteri Önder Sav ile ziyarete katılan askeri yetkililerin isimleri tek tek verildi. (TIKLAYIN) (http://www.tsk.tr/10_ARSIV/10_1_Basin_Yayin_Faaliyetleri/10_1_4_Ziyaretler/2010/gnkur_bsk_guneydogu_ziyareti_02072010/ana.html)adlı adrese girildiğinde, şu ifadeler yer alıyor:
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ ve CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU'nun Güneydoğu Ziyareti (02 Temmuz 2010)
02 Temmuz 2010 tarihinde Doğan Köyü Sarıyaprak Üs Bölgesi (Siirt/Pervari), Gürvil Jandarma Sınır Bölüğü(Şırnak/Bağlıca) ve 20'nci Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı(Hakkari/Çukurca)'na gerçekleştirilen bu ziyarete; Kara Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, 2'nci Ordu Komutanı ile birlikte CHP Genel Sekreteri katılmıştır.”
ERDOĞAN, 3 BAKANLA KATILMIŞTI
Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda şehit düşen 11 asker için 20 Haziran 2010 tarihinde Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı'nda devlet töreni düzenlenmiş, Törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atilla Işık ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay'la birlikte çatışmanın yaşandığı Gediktepe Bölgesi'nde mevzide inceleme bulunmuştu.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, Orgeneral İlker Başbuğ'u ziyaret edenler ile İlker Başbuğ'un ziyaret ettiği yerler ve kişiler isim isim veriliyor.
4 FOTOĞRAF ALTI
1- TSK'nın, Gediktepe'deki mevziye çıkılmasına ilişkin duyurusunda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların isimleri dahi yer almadı.
2- TSK'nın yayınladığı fotoğraflarda, Başbakan Erdoğan ve 3 bakanın ziyarete katıldığı görülüyor. TSK, fotoğrafta yer alan kişilerin kim olduğunu yazmamış!
3- TSK'nın internet sitesinde, Orgeneral İlker Başbuğ'un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Güneydoğu ziyaretine çıktığını duyuruyor.
4- TSK'nın, internet sitesinde, ziyarete CHP Genel Sekteri Önder Sav'ın da katıldığını duyurmuş… Yetmemiş, ziyarete katılan askeri yetkililerin isimleri tek tek sıralamış…
Ulusal Parti İstanbul İl Başkanı Nizamettin Aydın:
“KILIÇDAROĞLU'NUN PROPAGANDA RESMİNİ ÇEKTİRMEK GENEL KURMAY'A MI KALDI?”
Ulusal Parti İstanbul İl Başkanı Nizamettin Aydın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile nöbet tutan askerlerle fotoğraf çekmesini eleştirdi ve “Kılıçdaroğlu'nun propaganda resmini çektirmek Genel Kurmay'a mı kaldı?” diye sordu.
Nizamettin Aydın, “Kemal Kılıçdaroğlu'nu eğer Genel Kurmay davet etti ise o tepede ayakta bir Kılıçdaroğlu resmi çektirmesi büyük bir suç olmuştur. Kılıçdaroğlu'nun seçim kampanyasını düzenlemek Genel Kurmay'a mı düşmektedir? (…) Bir siyasi partinin seçim propagandasına alet olamazlar. (…) Genel Kurmay CHP Genel Başkanını o tepeye götürmeli, askerlerle görüştürmeli ve fotoğraf çektirmemelidir. Eğer çektirirlerse bunun vebali de onların üzerine olacaktır” dedi.
“ŞEHİT ASKER CENAZELERİNE KATILSIN”
Kemal Kılıçdaroğlu'nun şehit asker cenazelerine katılması gerektiğine dikkat çeken Nizamettin Aydın, “Kaldı ki Kılıçdaroğlu daha asker cenazelerine bile gitmemektedir. Askerin ölüsüne gitmeyen Kılıçdaroğlu'nun askere moral verecek bir yüzü mü vardır!
Tüm Türkiye şehit cenazelerine koşarken Kılıçdaroğlu asker cenazelerine katılmamış, sadece sivillerin cenazesine katılmıştır. Bu bile Kılıçdaroğlu'nun ne ince Kürtçü hesaplar peşinde koştuğunu göstermektedir. Kılıçdaroğlu askere destek vermek istiyorsa gitsin şehit askerlerin cenazesine, alsın eline bir Türk bayrağı ve öyle resim çektirsin. Ama bunu yapamaz, çünkü işbirliği halinde olduğu, oy almayı umduğu PKK'lı çevreleri karşısına almak istemez. Hele hele ABD'yi karşısına hiç alamaz” diye konuştu.
/ VAKİT (http://www.habervaktim.com/haber/129466/genelkurmay_bunu_nasil_yapti_foto.html)
4 Temmuz 2010
FarukARSLAN.
07-05-2010, 14:32
Amiral'in ŞOK ses kaydı
http://img27.imageshack.us/img27/2029/resim1296841.jpg
Çocuklarına “Türkiye'yi terk edin” vasiyetiyle gündemde olan Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz'in yeni bir ses kaydı internete düştü. Amiral Gürdeniz, bu kez de, Türk halkına, Türk halkının manevi değerlerine hakaretler yağdırıyor. Başörtüsüyle, kurban ibadetiyle alay ediyor.
Dailymotion'da yayına konulan ses kaydında, memleketini çok sevdiği söylenen Tümamiral Gürdeniz'e ait olduğu ileri sürülen kişi, çocukları ve damadına “Bu ülkeyi terk edin” vasiyetinde bulunuyordu. Gerekçesi ise, Türkiye'nin her geçen gün İslamlaşmasıydı! Ses kaydında Tümamiral Gürdeniz olduğu iddia edilen kişi “Türkiye'yi ter edin. Gidin kendinizi kurtarın. Çünkü Türkiye Araplaşıyor, İslamlaşıyor, çok feci ülke oluyor. Her metre karesine bir cami düşecek ve ezandan uyuyamayacaksınız. Gidin kendinizi kurtarın” diyordu.
BUNLARI SÖYLEYEN BİR AMİRAL
Dailymotion'a yine Gürdeniz'e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı düştü. Kayıttaki kişi, Türk halkının manevi değerlerine hakaretler ediyor. Başörtüsü ile kurban ibadeti ile alay ediyor.
İşte Gürdeniz olduğu iddia edilen kişinin ağzından dökülenler:
-Foça olağanüstü bir yer. Çok Atatürkçü, cumhuriyetçi. Halkı çok güzel, yani hakli CHP kökenli.
-Türbanlı göremiyorsunuz, çarşaflı türbanlı insan yok.
ŞİMDİ DE KURBAN İBADETİ İLE ALAY EDİYOR
-Kurban kafalarını asacağız çam ağaçlarının üstüne (Gülüşmeler)
-Ne biçim adettir ya. Kurban bayramına artık ihtiyaç var mı bu dönemde?
-Böyle kıroluk mu olur? (Gülüşmeler)
-Eğer türban kutsal yerleri örtüyorsa en kutsal yerler donun örttüğü yerler demiş (gülüyor), çok hoşuma gitti
-Dünya tarihini incele, dinin fanatizm ve dogmayı kullananlar tek şeyden anlamış abi.. Devrimler ve güçten başka bir b..'la olmaz bu.
-Değer ve inanç senin sistemine rakip oluyorsa ne yapacaksın? Bunun hesaplaşması güçle olur, başka bir şeyle olmaz.
TÜRK HALKI ÖYLE KARAKTERSİZ Kİ, KANDİLDE MESAJ ATIYOR
-Laik, sosyal, hukuk devletimiz sonsuna dek inşallah…
Bizim bayramımız da bu. Arabın bayramını bayram kabul etmiyorum abi. Bizim bayramımız budur.
-Şimdi bu Türk halkı öyle karaktersiz ki, Kandil oldu mu bin tane mesaj; sana da geliyordur herhalde, onların hiçbirine ben cevap bile yazmıyorum. Onların hepsinin ismi var.
İŞTE O SES KAYDI:
xdx7sz
/ Habervaktim (http://www.habervaktim.com/haber/129684/amiralin_sok_ses_kaydi.html)
5 Temmuz 2010
Necip Fazıl
08-19-2010, 13:16
http://www.habervaktim.com/resim/resim137336_2.jpg
HPG de meydanlarda: 'HAYIR' deyin yoksa...
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun memleketi Tunceli'de “hayır” oylarını terör örgütünün tehditleri artıracak!
Terör örgütü, referandumun yaklaşmasıyla muhalefet partilerine yarayacak olan “hayır” propagandasına hız verdi. Tunceli'de yol kesip halkı “referandumu ya boykot edeceksiniz ya da hayır oyu kullanacaksınız” diye tehdit eden terör örgütü bu kez de Dersim'de benzer içerikli bir bildiri dağıttı.
Terör örgütünün bir kolu olan HPG'nin dağıttığı bildiri “Yurtsever Dersim Halkına” ifadesiyle başlıyor. Bildiride “Yurtsever Dersim halkını özgür anayasa yalanlarına karşı uyanık olmaya, BDP'nin boykot tavrına destek vermeye veya HAYIR oyu kullanarak hükümetin oyununu bozmaya çağırıyoruz. Bunu yapmayan parti yada değişik kesimler hedeflerimizin başında yer alacaklarını bilmelidirler” tehdidinde bulunuldu.
AKP'NİN OYUNUNU BOZALIM
HPG bildirisinde, ayrıca şu ifadeler yer alıyor: “Bu temelde halkımızın sokaklara dökülmesini, onursuzluğa, kimliksizliğe, asimilasyona, imha ve inkar politikalarına karşı AKP'nin oyununu bozmasını istiyoruz. Bildiride “Gün onur günüdür”, “Yaşasın başkan apo”, “Yaşasın kürt halkının direnişi”, “Kahrolsun faşist işbirlikçi TC Devleti” gibi sloganlara da yer verildi.
VAKİT
http://habervaktim.com/gommefoto/97775951772.jpg
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in oğlu Kerem Mustafa Koşaner'in ASELSAN, gelini Berrin Koşaner'in ise HAVELSAN'da çalıştığını dünkü haberimizde aktarmıştık.
Dünkü “Çocukları da PAŞA gibi” haberimiz gündeme bomba gibi düştü. Dün sayısız internet haber sitesinin “Akit bombayı patlattı” yorumuyla alıntıladığı haberimiz, milletin çocukları memleketin dört bir yanında ve özellikle Güneydoğu'da askerlik yaparken birçok paşanın ve emekli askerin çocuğunun savunma sanayinde köşeleri kaptığını ortaya koyuyordu. Haberimizle, ballı paşa çocuklarını isim isim deşifre etmiştik. Bugün de bu paşa çocuklarının ASELSAN, HAVELSAN, TAI TUSAŞ gibi savunma sanayi şirketlerine torpille yerleştirildiklerini ortaya koyan örnek bir belge yayınlıyoruz. Bu belge hem de TSK'nın en tepesindeki isimle yani Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner'le ilgili...
BU DA TORPİL BELGESİ
http://habervaktim.com/gommefoto/87532591033.jpg
Koşaner'in gelini Berrin Koşaner'in HAVELSAN'da nasıl işe başlatıldığının belgesine ulaştık. Ulaştığımız belgeye göre, Berrin Koşaner HAVELSAN'a geçerlilik süresini yitirmiş bir KPSS notu ile girmiş ve işe girmesini bizzat HAVELSAN Genel Müdürü takip etmiş.
YAPTIĞI İŞLEMİN USULSÜZ OLDUĞUNU DA İTİRAF EDİYOR
2010 tarihli belgede HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Faruk A. Yarman, Berrin Koşaner'in kurumda işe başlatılması için şöyle talimat veriyor: “Şirketimize iş başvurusunda bulunan Sn. Berin KOŞANER Personel Seçme Esasları Prosedürü kapsamında önkoşul olarak KPDS sınavına 2005 yılında girmiş ve yeterli puanı almıştır. (KPDS 80) Her ne kadar bu sınavların 3 yıl geçerliliği bulunsa da, ilgili adayın işe yerleştirilebilmesi için işe alım prosedürünün devam etmesi ve Personel Değerlendirme Kurulu'ndan da geçer not alması durumunda istihdam edilmesi hususunda gereğini rica ederim...”
YENER DÖNMEZ / YENİ AKİT
Kaynak (http://habervaktim.com/haber/195415/bu_da_torpilin_belgesi.html)
İntifada
07-30-2011, 14:00
yener dönmez kralsın...
Akit farkı...
Özgür Çağrı
07-30-2011, 14:03
bu haberi neden görevdeyken çıkarmadınız ?
Saltuk Buğra Han
07-30-2011, 17:43
Ne olacak peki?
Koca paşa'nın çocukları markette kasiyerlik mi yapacaklardı.
Biri aselsana diğeri de havelsana girecekler tabi.
İnşallah bundan sonra da yeni kurulacak olan ve eleman sıkıntısı çekilen hevesiniz kursağınız da kaldı lan şirketin de devam edeceklerdir.
Ayrıca not olarak TÜRK SİLAHLI KUVVETLER'İ bizim her zaman göz bebeğimizdir.
Kişisel suçlardan dolayı köklü bir kurumun adını sık sık dile getirip şanlı ordumuzu küçük düşürücü yorumlardan uzak kalmalıyız.
Necip Fazıl
09-07-2012, 03:09
Habervaktim.com büyük bir habercilik başarısına imza atarak, teröristbaşı Öcalan’ın Cengiz Çandar gibi isimlerle olan ilişkisinin resmi belgesine ulaştı.
PKK'yı ve destekçilerini çok iyi bilen bir isim olan Şemdin Sakık'ın mektubunu yayınlayan Akit'i, Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Ahmet Altan, Yasemin Çongar gibi gazetecileri hedef göstermekle suçlayan candaşlar korosu bakalım bu belge karşısında ne diyecek…
ÇANDAR CEVAP VEREBİLECEK Mİ?
Yazılarında sürekli teröristbaşı Öcalan özgürlüğüne kavuşmadan Kürt sorununun çözülmeyeceğini savunup, PKK'lı teröristlere genel af isteyen ve bu söylemine karşı “ne yaptığının farkında mısın” diyen Akit'i, Habervaktim'i linç etmeye kalkışan Cengiz Çandar, bu belgeye ne cevap verecek?
İŞTE O BELGE
İmralı canisi Öcalan'ın 14.10.2009 tarihinde “avukatları” ile yaptığı görüşmenin resmi tutanaklarına ulaştık.
(Bu “avukat” Cengiz Çiçek. Çiçek 2011'de “terör örgütüne kuryelik” suçundan tutuklandı.)
Resmi tutanağa göre, Cengiz Çiçek, beraberinde ilk defa görüşmeye gelen 3 avukat daha getirmiş.
Bu isimler şöyle: Bedri Kuran, Süleyman Kaya, Serhat Ölmez.
Görüşme Öcalan ile bu 4 avukat arasında geçiyor.
HEMEN KENDİNİZİ TANITIN
İlk defa görüşmeye gelen avukatlar önce Öcalan'a kendilerini tanıtıyor, doğum yerlerini söylüyor.
Tanıtma Öcalan'ın "Hemen tanıtın kendinizi" emri ile başlıyor. İlk sözü Serhat Ölmez alıyor ve "Diyarbakırlıyım, Mersin'deyim Mersin İl Başkanıyım" diyor.
Görüşmeyi ilginç kılan, avukatların bebek katiline, bazı isimlerden “çok özel selamlar” getiriyor oluşu.
AYNEN TUTANAKLARDAN AKTARIYORUZ:
Cengiz ÇİÇEK: Biz Cengiz Çandar ile görüştük
ÖCALAN: He.
Cengiz ÇİÇEK: Cengiz Çandar'ın size çok özel selamları vardı.
ÖCALAN: Evet.
Cengiz ÇİÇEK: Kendisi (Cengiz Çandar'ı kastediyor) yani Kürt sorununun çözümünün artık bir yola girdiğini hiçbir gücün yani…
ÖCALAN: He. Önleyemeyeceğini
Cengiz ÇİÇEK: Bu hani bu gidişatı önleyemeyeceğini söyledi.
ÖCALAN: Tamam.
Cengiz ÇİÇEK: Onun dışında yani gerek sizin yani PKK'ya çağrı yapmanız durumunda gerek PKK'nın kendi iradesiyle sınır dışına çekilmesi durumunda bile bu sorunun gerçek anlamda çözülemeyeceğini. Çünkü PKK'nın karakteri gereği artık bir bölge örgütü olduğunu. İşte bu Suriyelileri, İranlıları ne yapacaklar?
ÖCALAN: Tabi tabi
Cengiz ÇİÇEK: Bu konuda hani bölgesel bir mutabakat gerektiğini söyledi. Yani soruna da bu temelde yaklaştığını söyledi.
ÖCALAN: FKÖ gibidir. FKÖ'yü de geçti PKK tabi yani o anladım. Bu hususu anladım başka ne dedi?
Cengiz ÇİÇEK: Onun dışında Hasan Cemal'la hani bölge gezisini değerlendirdi.
ÖCALAN: Bölge genelini
Cengiz ÇİÇEK: Bölgeyi gezmişlerdi
ÖCALAN: He.
Cengiz ÇİÇEK: Oradaki izlenimlerini şu dedi yani biz Milliyet'te görüşmüştük kendisi ile yani buradaki plazalarda yaşayanlar ve bu ülkenin siyasetini belirleyenler maalesef bölgenin nabzını iyi göremiyor.
ÖCALAN: Bilmiyor evet.
Cengiz ÇİÇEK: Aslında bu da aslında sorunun temel şeylerinden biri.
ÖCALAN: Yani
Cengiz ÇİÇEK: Algılama sorunu var yani.
ÖCALAN: Elit siyasi elit sorunun farkında değil.
…
http://habervaktim.com/gommefoto/68953522460.jpg
Habervaktim.com ÖZEL
Necip Fazıl
11-10-2012, 13:59
Sarıyer’deki ETÖ karargahını akit deşifre etti
http://www.habervaktim.com/resim/resim272132_1.jpg?t= (http://www.habervaktim.com/haber/272132/sariyerdeki-eto-karargahini-akit-desifre-etti.html)
Akit muhabirleri Sarıyer’deki Jitem Sorgu Merkezi’ni görüntülemişti.
Geçtiğimiz martta Akit'te yayınlanan ‘Jitem'in sorgu merkezini bulduk' başlıklı haberde dikkat çekilen Kilyos Jandarma Komutanlığı bahçesinde bulunan JİTEM sorgu merkezinin Ergenekon'da ifade veren gizli tanık Huzur'un tarif ettiği Ergenekon üssüyle aynı yer olduğu ortaya çıktı. Ergenekon davasının önceki gün tamamlanan 257. duruşmasında konuşan gizli tanık ‘Huzur'un tarif ettiği Sarıyer'deki Ergenekon sorgu merkezini Akit 9 ay önce 5 Mart 2012'de tespit edip kamuoyuyla paylaştı. Mahkemenin sorgu merkezine ilişkin haberi ve fotoğrafları talep edeceği bildirildi.
ERGENEKON'UN BİNASI SARIYER'DE
Ergenekon davasının önceki gün tamamlanan 257. duruşmasında konuşup eski DHKP-C'li olduğunu söyleyen gizli tanık Huzur, “Terör faaliyetinde olduğum sırada İstanbul Sarıyer'de bir binanın Ergenekon binası olduğunu düşündüm. Yan yana gelmesi mümkün olmayan politikacı, general, yazar kişilerin gelip gittiği istihbaratı nedeniyle böyle düşündüm. Bu istihbaratı binada aşçı olarak çalışan örgüt elemanından aldım. Örgüte yazdığım raporda binaya eylem koyacağımı bildirdim. Örgütten, burayı unutmam söylendi. Ben bu raporu yazdıktan kısa süre sonra polis, İstanbul sorumlusundan en alt elemanına kadar örgüte büyük operasyon yaptı. Ben bu operasyonun Ergenekon binasıyla ilgili rapor verdiğim örgüt üyeleri tarafından yapıldığını düşünüyorum. Operasyon talimatını verenlerin aynı zamanda Ergenekon tarafından yönlendirildiğini düşünüyorum” dedi. Gizli tanık Huzur'un tam olarak tarif edemeyip “yerini tam olarak bilmiyorum” dediği Ergenekon merkezini Akit fotoğraflarıyla birlikte kamuoyunun dikkatine sunmuştu. Geçtiğimiz mart ayında ‘JİTEM'in sorgu merkezini bulduk' başlığıyla yayınladığımız haberde adı geçen sorgu merkezinin gizli tanık Huzur'un tarif ettiği yer olduğu vurgulandı.
AKİT'TE YAYINLANAN FOTOĞRAFLAR TALEP EDİLECEK
05 Mart 2012'de muhabirlerimizle birlikte JİTEM'in sorgu merkezini tespit eden Harun Akdere'nin söyledikleriyle, önceki gün Ergenekon davasında ifade veren DHKP/C terör örgütü eski mensubu gizli tanık Huzur'un söyledikleri birebir örtüşüyor. 1999 yılında JİTEM tarafından kaçırılıp Sarıyer Kilyos'ta bir sorgu merkezine götürülen Harun Akdere burada 3 gün sorgulandığını, sorgusuna Ergenekon sanığı Veli Küçük ve Musevi aksanıyla konuşan bir sivilin katıldığını belirtiyor. Sorgu merkezinin Sarıyer sırtlarında bulunan Kilyos Jandarma Komutanlığında olduğunu söyleyen Akdere, Akit muhabirleriyle birlikte sorgu merkezinin bulunduğu alanda keşif yaptı. Görgü tanıklarına göre Ergenekon operasyonlarının başladığı 2007 yılında alelacele yıkılan sorgu merkezine ait binanın kalıntıları arasında sorgu odasını bulan Akdere ‘işte tam olarak bu odada sorguya alındım. Veli Küçük geldiğinde diğer sorgucuların hepsi ‘komutanım hoş geldiniz' diyordu' şeklinde konuşuyor. Mahkemenin sorgu merkezine ilişkin haberi ve fotoğrafları talep edeceği bildirildi.
Yeni Akit
Özgür Suriye
01-22-2014, 01:25
Ah baykal ah..
sen bile bu vatan haini Kılıçdaroğlu'ndan daha iyiydin.
Baykal en azından vatansever bir insandı K.K. ise kendi ülkesinin milli istihabarat teşkilatını yabancı ülkelere şikayet eden , cia in mossad ın kgb nin operasyonlarına bir şey demeyen ama mit in operasyon yapmasına karşı çıkan bir hain.
Gülen örgütü de israil den aldığı talimat ile baykal ı kaset komplosu ile devirip, kk yı chp nin başına geçirdi.
gülenistler de bu seçimde chp yi destekleyeceklermiş, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş!
annesi ermeni , kendisi dersimli bir kürt alevisi olan k.k. ile gülen örgütü lideri f.g. nin aşkı hayırlı olsun. :karizmatik:
Kılıçdaroğlu'nun PKK’lıyla görüşmesi kayıtlara geçti
Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.
Kılıçdaroğlu'nun PKK'lıyla görüşmesi kayıtlara geçti. Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.
CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Günel'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.
CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'dayken PKK terör örgütü üyesi ve uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman Polisi tarafından teknik ve fiziki takipte bulunan Mustafa Günel ile görüştüğü telefon kayıtlarını 1986-1997 yılları arasında Alman Emniyeti'nde görev yapmış bir isim olan Araştırmacı Yazar Talip Doğan Karlıbel, habervaktim.com'a açıkladı.
TEKNİK TAKİP SONUCU ORTAYA ÇIKTI
Habervaktim'in ulaştığı telefon kayıtlarına göre, CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Güne'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.
BAŞKOMİSERİN ŞEHİT EDİLMESİ OLAYINA KARIŞTI
Daha önce Alman istihbaratında çalışmış olan Talip Doğan Karlıbel'in, Kılıçdaroğlu hakkındaki suç duyurusundan sonra harekete geçen savcılar, Almanya ile irtibata geçerek, Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla görüşüp görüşmediğini araştırdı. Savcıların Almanya'dan aldıkları bilgiler ışığında CHP'li Kılıçdaroğlu'nun 1980 yılında Bakırköy'de Başkomiser Osman Tekin'in şehit edilmesi olayına karışan PKK üyesi Mustafa Günel ile telefonla görüştüğü tespit edildi.
UYUŞTURCU TİCARETİNDEN GELEN TEKNİK TAKİP ELE VERDİ
Frankfurt Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi'nin PKK'lı Mustafa Günel'i 6 ay teknik ve fiziki takibe alması sonucu ortaya çıkan telefon görüşmesinde, PKK'lı Günel, Kemal Kılıçdaroğlu'na ‘Kemal abi' diye hitap ediyor. Adalarıyla birlikte büyük miktarda uyuşturucu ticareti yaptıkları gerekçesiyle teknik takibe alınan Günel'in Kılıçdaroğlu'yla gerçekleştirilen telefon görüşmesi de bu takip sonucu ortaya çıktı.
KALDIĞI OTELDE PARMAK İZİ VE DNA TESTİ YAPILMIŞ
Kılıçdaroğlu'nun kaldığı otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekipleri tarafından kayıt altına alındığına dair roporda şöyle deniliyor:
09.09.2008 tarihinde teknik takibe takılan Mustafa Günel adlı şahıs,
Öncelikli olarak ismini belirleyemediğiz kişiyle birçok kez telefon görüşmesi yapmıştır. Yaptığımız araştırmalarda cep telefonunda aradığımız sabit numaranın bir otel nosu olduğu tespit edilmiştir. Otel müdüriyetiyle irtibata geçilerek, bu şahsın kimlik numaraları alınmıştır. Kimlik bilgilerinden yaptığımız araştırmalar üzerine bu şahsın isminin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu 08.09.2008 tarihinde Almanya'ya giriş yaptığı tespit edilmiştir. Şahıs 11. 09. 2008 tarihin de otelden çıkış yaptıktan sonra otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekiplerimiz tarafından alınmıştır. DNA bankasındaki ana bilgisayara bu bilgiler aktarılmıştır.
Bu şahısın Almanya'ya giriş çıkışlarıyla ilgili daha detaylı bilgilerin ileriki zamanda Frankfurt narkotik şubeye verilecektir.
09.09.2008 tarihinde Mustafa Günel'le yapılan bilgiler Frankfurt Narkotik Şubesine ekli dosyada mevcuttur.
Mustafa Günel, 09.09.2008 tarihinde 5 ayrı görüşme yapmıştır.
Tüm görüşmeler aşağıda listelenmiş şeklide ilgili Frankurt Narkotik Şubesine gönderilmesine:
1. TÜ 12134
2. TÜ 12136
3. TÜ 12142
4. TÜ 12149
5. TÜ 12151
DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILABİLİR
Öte yandan Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'nın Kemal Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla yaptığı görüşme dosyasını Meclis'e göndereceği ve dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyeceği bildirildi. Akrabası İbrahim Karabulut'un PKK'nın Hamburg sorumlusu olduğu Kılıçdaroğlu, daha önceki açıklamalarında “Almanya'dayken PKK üyesi hiçbir kimseyle görüşmedim” demişti.
İşte CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ile PKK'lı Mustafa Günel arasında geçen telefon konuşması:
Kayıt Saati : 07.15
Kayıtta adı geçen kişiler ZP 1 MUSTAFA GÜNEL ZP 2 KEMAL KILIÇDAROĞLU
ZP .1 : Kemal abi hoş geldiniz Frankfurtta.
ZP. 2 : Mustafacım nasılsın sesini duyduğuma memnun oldum ne var ne yok İbrahim de gel dimi. ?
ZP. 1 : Yok o öğleden sonra gelecek saat 14.00 de doğru burada olur. Abi nerde buluşalım seninle bu gün. ? Ali abi de yanındamı. ?
ZP. 2 : Evet o da herhalde kalkmıştır. Sabah mahkemeye gideceğiz sizde isterseniz oraya gelin oradan birlikte beni gezdirirsiniz Frankfurtta.
ZP. 1 : Tama abi ben Tren İstasyonun da ki City Otel deyim bir kahvaltı yapayım ben de direkt adliyeye gelirim İbrahimin cep telefonu kapalı her halde kendisi daha yoldadır. Açılır açılmaz ona da söylerim, o da direkt adliyeye gelsin.
ZP. 2 : Tamam ben de bir duş alayım kahvaltımı yapıp hemen çıkmamız lazım mahkemede basın mensupları olacak, onlarla bir araya gelip müşterek duruşma salonuna gireceğiz.
ZP. 1 : Tamam Kemal abi görüşürüz.
ZP. 2 : Tamam Mustafa kendine iyi bak , Görüşmek üzere.
vBulletin v3.8.4, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.