Sukut-u Hayal
05-01-2008, 14:21
Kurtlar Vadisi Pusu’nun Muro’su Mustafa Üstündağ, Hürriyet gazetesine konuştu. İşte o röportaj…
ANNEM BİLE BANA MURO DİYOR
1. bolum
Mustafa Üstündağ daha önce birçok dizide ve filmde rol aldı. ‘Uy başuma gelenler’ dizisindeki ‘Dörtgöz Cemal’ karakteri ile dikkatleri çekti. Ama asıl çıkışını Kurtlar Vadisi’yle yaptı. ‘Nalet olsun içimdeki bu insan sevgisine’ sözü artık herkesin dilinde ve günlük konuşmaların parçası haline geldi. Başlangıçta herkes ondan nefret etti ve ölmesini istedi dizi ilerledikçe en çok sevilen ve Türkiye’nin en çok merak edilen adamlarından biri oldu. Bu kadar popüler olmasına rağmen hakkındaki bilgiler forumlardaki ufak tefek bilgi kırıntılarıyla sınırlı. Annesinin bile artık onu öyle çağırmasından cesaret alarak biz de Mustafa Üstündağ’ı Muro diye kabul ettik ve bu kadar sevilmesinin sırrını, hayatını, özellikle de içindeki ‘insan sevgisini’ konuştuk. O dün akşam ekranda yoktu. Çünkü rolü de yoktu.
"YALANCI BİR ÇOCUKTUM BU BENİ OYUNCU YAPTI"
* Nasıl bir insandır Mustafa Üstündağ? Canlandırdığı karakterler gibi kara mizah bir insan mıdır örneğin?
- Bilmiyorum ki nasıl bir insan olduğumu başkalarının tanımlaması daha doğru olur. Yaşama gülerek bakmayı seven bir insanım. Bu bakış bana daha doğru geliyor. Zaten çok ağır bir hayat yaşıyoruz. Ülkenin koşulları ailesel faktörler, zaten göçüp gideceğiz.
* Nasıl oyuncu oldunuz?
- Çocukken çok yalancıydım. Büyüdüğümde bu yalanlar devam etseydi. Ya dolandırıcıydım ya da cezaevindeydim.
* Yalancıydım derken hayalperest miydiniz?
- Evet aynen öyle. Bir takım yalan dünyalar kurardım kendime. Bunların gerçekliğine inandırıp kendimi yaşardım. Daha sonra annemler benim hasta olduğumu düşündüler. Doktora falan götürdüler. Çünkü çok fazla yalan söylüyordum. Hayal meyal hatırlıyorum bunu annemle babamın düğün resimlerine baktıktan sonra şunu iddia etmeye başladım Ben sizin düğününüzde vardım Hatta sen dayımı omuzlarına almıştın falan diyormuşum.
* Pembe yalanlardan bahsediyorsunuz galiba?
- Yalnız bir çocuktum ben. Küçükken ablamı kaybettim. Ondan sonra evin içinde kendi başıma kaldım. Oyunlarımı kendi kendime oynadım. Sonra bilmiyorum birden tek derdim oyuncu olmak oldu. Zaten evde oynayacak bir kardeş olmayınca. Odanın içinde tek başına kalınca bir dünya kuruyorsunuz.
* Nerede büyüdünüz?
- Mersin’de büyüdüm, sonra İzmir’de kaldım bir süre. Sonra da çıktım geldim İstanbul’a. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin (MGSM) sınavlarına girdim. İlk yıl kazanamadım. İkinci yıl okula kabul edildim.
* Neden MGSM’de ısrar ettiniz?
- Mimar Sinan’a da gittim aslında ama bizim okula girince farklı şeyler hissettim. Okula girince bir şeyler oldu bana. O zaman Şevket ağabeyler (Şevket Çoruh) öğrenciydi. Dedim ki galiba benim yaşayabileceğim yer burası. Ben burada nefes alabilirim. Ama okulun parasız olması da önemli bir etkendi tabii.
* Oyunculuğa dair ne vardı aklınızda Mersin’den ayrılırken?
- Tiyatro vardı aslında. Ama ben sinema, dizi ve tiyatro oyunculuğunu birbirinden ayırmıyorum. Ben işin oyunculuk kısmındayım. Ne olursa olsun. Ben aslında oyun oynamayı seviyorum. Saklambaç gibi.
* Mersin’i terk ederken ailenizin tepkisi ne oldu? Hele bir de amaç oyuncu olmak olunca…
- Vallahi babam desteklemedi. Ama ilk oyunumu da seyreden babam oldu. Mutsuz olurum, parasız kalırım diye düşünüyordu. O zaman ki oyuncuların hayatlarına bakıyorlardı ve sağlıklı bulmuyorlardı.
* Anne ve babanız ne iş yapıyor?
- Babam işçiydi. Cam fabrikasında, annem de ev hanımı. Sağlam bir işim olsun istiyorlardı. Maaşı sigortası belli bir iş. Ama sonrasında çok destek oldular. En büyük destekçim annemdir hatta en büyük hayranım annemdir.
* Oynadığınız hangi karateri en çok seviyor anneniz?
- Kargaya yavrusu kuzgun gelirmiş. Benim yaptığım herşeyi çok beğeniyor. Babam da görsün isterdim ama sadece bir dizideki rolümü görebildi.
* Kurtlar Vadisi için sizin kariyenizdeki dönüm noktası deniyor, katılıyor musunuz buna?
- Evet kesinlikle öyle oldu. Bir de Zeynep’in 8 günü öyle oldu. Kurtlar Vadisi’nin şöyle bir durumu var. Türkiye’nin en popüler dizisi. Böyle bir dizide yer alınca göz önünde oluyorsunuz. Gerçekten dönüm noktası benim için. Daha önceki yaptığım işlerde kötü değildi. En azından şunu söyleyebilirim. Akşam yattığım zaman rahat uyuyabiliyorum. Ama burada daha fazla insana ulaşma şansım oldu. Şu çok önemli. Yapımcıların da bana çok yardımı oldu. Yaptığım işe müdahale etmediler. Yolumu daraltmadılar aksine önümü açtılar. O yüzden teşekkür borçluyum.
* Teklif geldiğinde ne düşündünüz. Çünkü aynı zamanda çok tartışılan bir dizi. Bir dönem cinayetlerden bile Polat Alemdar karakteri sorumlu tutuldu? Siyasi görüşünüz çatıştı mı bu rolle?
Ben burada oyuncu olarak varım. Örneğin Antony Quinn Hazreti Hamza’yı oynadığında onu çok sevdik de Tanrı olarak karşımıza çıkınca reddetmedik onu. Benimki de bir rol sonuçta. Diğer yaşamsal şeyler ise bende kalsın.
Ayrıca ben bunlara inanmıyorum. Bunun bir manipülasyon olduğunu düşünüyorum. Hatta bu söylentilerin tırnak içinde başka yapımcılar tarafından çıkarıldığına inanıyorum. Örneğin bir Terminatör’e kimse karşı çıkmıyor. Hatta koskoca Rambo Afganistan’da ortaya çıkıp da Rusları kötü insanlar olarak tanıttığında kimse buna itiraz etmedi. Bunlar Amerikan manipülasyonları denmedi. Türkiye’ye gelince daha önce Kurtlar Vadisi kadar güzel bir iş yapılmadı. Ya da şöyle söyleyeyim onun kadar para harcanan bir iş yapılmadı. Yoksa çok güzel Türk dizileri vardı. İkinci Bahar, Süper Baba, Perihan Abla çok güzel dizilerdi. Bunun farkı biraz kıskançlık galiba. Rekabet olabilir ama ahlaklı olmalı. Çamuru atıyorlar izi kalıyor. Amaçları suyu bulandırmak.
* Dışarıdan baktığınızda nasıl görüyorsunuz Muro’yu? İçindeki insan sevgisi sizi de etkiliyor mu?
- Ben dışarıdan bakmam çok zor. Kendi benliğimden var olan başka bir adam olduğu için objektif bakamıyorum ama ben seviyorum bu adamı. Ben bu adamı oynamayı seviyorum. Zaten sevmesem oynayamam. Daha önce mesela bir oyunda çok aşağılık bir katili oynuyordum. Ona bile severek yaklaşmak zorundayım. Ama ben yaşamda öyle bir adam değilim
* Pişman değilsiniz.
- Hayır kesinlikle zaten ben yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim.
* İlk bölümlerde bu karakter antipatik bulunuyordu dolayısıyla sevilmiyordu ve fazla yaşamayacağı düşünülüyordu.
- Kibar Feyzo’daki Şener Şen iyi bir adam mı? Maho Ağa iyi bir adam mı? Ama hangimiz bu adamı sevmedik? Ya da Scarface’deki Tony Montana iyi bir adam mı, Baba serisindeki ‘Baba’ların hangisi iyi adamdı? Ama hepimiz seviriz bunları? Peki Muro içindeki insan sevgisi yüzünden kandırılmış bir insan olamaz mı? Muro’nun öncesini ya da sonrası görmedik daha. Her an her şey olabilir. Ki zaten bunlar hayali kahramanlar.
* İzleyicilerin ilk bölümlerdeki bakışlarıyla şimdiki bakışları çok farklı size. Sonra yanınıza Çeto diye bir karakter eklendi
- Yardımcım değişti bu adam değişti düşüncesi bence tamamen saçma sapan bir şey. O zaman diziye yeni girmiştim. İnsanları tanıyordum, rolü çalışıyordum. Gün geçtikçe daha başka bir yere gidiyor.
* Hayır yardımcınızdan bahsetmiyorum. Başlangıçta olumsuz bir karakterdi ama sonra belki de sizin oyunculuğunuz sayesinde Muro dizinin vazgeçilmezlerinden biri oldu?
- Oyuncunun işi yazılanı oynamaktır. Bir müzisyenin elinde notaları var ressamın fırçası var. Bizdeki enstrüman gözükmediği için zaten çok kolay geliyor herkese. Yazılanı alıp elinden geldiği kadarıyla oynamak.
İnsanların tepkilerini internetteki forumlardan da takip ediyorum. İnsanlar şöyle şeyler yazıyor: Arkadaşlar biz bu Muro’yu değil Mustafa’nın oyunculuğunu seviyoruz
* Mustafa ile Muro’yu birbirine karıştırmıyorlar öyle mi?
- Benim de içinde bulunduğum halkın böyle bir sıkıntısı yok, onlar gerçekten de bu ayrımın farkındalar. Bu adam oyuncu ve rol yapıyor. Ve hasbelkader de iyi oynuyor. Bu kesinlikle halkın bir sıkıntısı değil. Ben sürekli toplu taşıma araçları kullanıyorum. Sürekli sokaktayım. Hiç böyle bir şey görmüyorum. Yoksa halk mı samimi davranmıyor. Hayır öyle bir şey yok. Bu topraklar oyunu çok seven, bir dünya fıkrası olan toprakların çocuklarıyız. Onlar sadece oyuna dahil oluyorlar. Hiç şahit olmadım. Çok uç noktada olan insanlar vardır. Ama fanatikliğin de reytingine karşıyım.
* Peki o zaman medyanın sizi yansıtışında mı bir sorun var?
- Yok onu tam olarak bilmiyorum çünkü medya ile haşır neşir bir adam değilim. Ama çok sinirimi bozan şeyler de yazıldı. İşte “Öldürün artık bu Muro’yu”, “Öldürün, öldürün, öldürün...” Niye, neden rahatsız oldunuz. Neymiş işte e-mailler geliyormuş “Öldürün şunu” diye O halkı ben de yolda görüyorum. İstanbul gibi nüfusu çok yoğun bir yerde, evden işe giderken yaklaşık ortalama 70-80 kişiyle fotoğraf çekiliyorum. Herkes şöyle diyor: “Aman ölme”, “Öldürmeyecekler seni değil mi ağabey” diyorlar. Hangi halk bunlara e-mail atıyor bilmiyorum.
(Tam bu sırada araya bir garson giriyor siparişi masaya bıraktıktan sonra ve şu konuşmalar geçiyor:
Garson: Beyefendi sizi çok seviyoruz. Ben ve arkadaşlarım yanınıza gelmek istedik ama bugün çok kalabalık olduğu için gelemiyoruz. Bu arada ben çok iyi Büyük İskender taklidi yapıyorum. Ama ortam müsait olmadığı için konuşamıyorum.
Mustafa: Çok teşekkür ederim)
- İşte oynuyoruz hepimiz günlük hayatta. Herkes bir takım maskelerin arkasında. Patronuna davranma şeklinle sevgiline davranma şeklin aynı değil. Hiçbiri bir birine benzemiyor. Biz bunu abarttık bir de sahnede yapıyoruz.
* Bir de para kazanıyorsunuz
- Evet son altı aydır.
* Tam da halkın size olan sevgisini anlatırken garsonun araya girmesi manidar oldu. Sürekli böyle şeyler yaşıyorsunuz herhalde. Böyle renkli bir anınızı anlatır mısınız?
Geçen gün Diyarbakır’da havaalanının kafeteryasında oturuyorum. Kafeteryanın sahibi ve oranın sorumlu başkomiseri. Bir adam koştura koştura içeri geldi. Baldızı evden kaçmış. Ama İstanbul’da olduğunu öğrenmişler. Sabah evden çıkış saatine göre İstanbul’da olabilmesi için uçakla gitmiş olması lazımmış. O yüzden uçak listesinin kontrol edilmesini istiyor. Acayip telaşlı, bunu anlatırken beni gördü. Birden hikayesini kesti. “Vay ağabey biz seni çok seviyoruz falan filan” dedi. Ben de dedim ki bakın lütfen işinize inşallah aradığınızı bulursunuz.
* Peki sizi neden sevdiklerini söylüyorlar?
- Bilmiyorum ki ben bir çözümleme yapayım. Şaka bir yana benim bir dayım var. Şu an yurtdışında yaşıyor. Çok büyük bir dolandırıcı, zaten en son beni dolandırdı. O şu an buraya gelip biraz zaman geçirsin. İnsanlar derler ki “Yahu bu adam yine gelsin, ne eğlenceli adam” insanların kişilikleri değil yaptıkları işler kötüdür. Bir insan çok hoş sohbet ya da mülayim olabilir. Ama ne iş yaptığını bilmeyiz. Sonra yaptığı işi öğrenince onu severiz ya da sevmeyiz. Bir bakarız yaptığı iş kötüdür. Muro da böyle biri işte.
Kötü rolde, hem korkuyor hem burnunun dikine gidiyor. Espiri yapıyor, şarkı söylüyor. Sokaktaki bir adam gibi. Belki de ondan seviyorlar. Tam bir çözümleme oldu. Sokaktaki adam gibi.
* Kötü şeyler yapan iyi bir adam mı yani?
- İçindeki insan sevgisi yüzünden kandırılmış bir adam.
* Konuşma şekliniz tamamen senaristler tarafından mı oluşturuldu. Nasıl çalıştınız. Ya da model aldığınız biri oldu mu?
- Paylaşım sitelerinden çok faydalandım. Ama model aldığım kişiyi söyleyemem.
* Tanıdığınız biri var mı peki böyle konuşur böyle davranır diyebileceğiniz. Ünlü olmayan ve polemiğe yol açmayacak biri?
- Vardır mutlaka kaydettiğim birileri ama hemen şu an hatırlamıyorum.
ANNEM BİLE BANA MURO DİYOR
1. bolum
Mustafa Üstündağ daha önce birçok dizide ve filmde rol aldı. ‘Uy başuma gelenler’ dizisindeki ‘Dörtgöz Cemal’ karakteri ile dikkatleri çekti. Ama asıl çıkışını Kurtlar Vadisi’yle yaptı. ‘Nalet olsun içimdeki bu insan sevgisine’ sözü artık herkesin dilinde ve günlük konuşmaların parçası haline geldi. Başlangıçta herkes ondan nefret etti ve ölmesini istedi dizi ilerledikçe en çok sevilen ve Türkiye’nin en çok merak edilen adamlarından biri oldu. Bu kadar popüler olmasına rağmen hakkındaki bilgiler forumlardaki ufak tefek bilgi kırıntılarıyla sınırlı. Annesinin bile artık onu öyle çağırmasından cesaret alarak biz de Mustafa Üstündağ’ı Muro diye kabul ettik ve bu kadar sevilmesinin sırrını, hayatını, özellikle de içindeki ‘insan sevgisini’ konuştuk. O dün akşam ekranda yoktu. Çünkü rolü de yoktu.
"YALANCI BİR ÇOCUKTUM BU BENİ OYUNCU YAPTI"
* Nasıl bir insandır Mustafa Üstündağ? Canlandırdığı karakterler gibi kara mizah bir insan mıdır örneğin?
- Bilmiyorum ki nasıl bir insan olduğumu başkalarının tanımlaması daha doğru olur. Yaşama gülerek bakmayı seven bir insanım. Bu bakış bana daha doğru geliyor. Zaten çok ağır bir hayat yaşıyoruz. Ülkenin koşulları ailesel faktörler, zaten göçüp gideceğiz.
* Nasıl oyuncu oldunuz?
- Çocukken çok yalancıydım. Büyüdüğümde bu yalanlar devam etseydi. Ya dolandırıcıydım ya da cezaevindeydim.
* Yalancıydım derken hayalperest miydiniz?
- Evet aynen öyle. Bir takım yalan dünyalar kurardım kendime. Bunların gerçekliğine inandırıp kendimi yaşardım. Daha sonra annemler benim hasta olduğumu düşündüler. Doktora falan götürdüler. Çünkü çok fazla yalan söylüyordum. Hayal meyal hatırlıyorum bunu annemle babamın düğün resimlerine baktıktan sonra şunu iddia etmeye başladım Ben sizin düğününüzde vardım Hatta sen dayımı omuzlarına almıştın falan diyormuşum.
* Pembe yalanlardan bahsediyorsunuz galiba?
- Yalnız bir çocuktum ben. Küçükken ablamı kaybettim. Ondan sonra evin içinde kendi başıma kaldım. Oyunlarımı kendi kendime oynadım. Sonra bilmiyorum birden tek derdim oyuncu olmak oldu. Zaten evde oynayacak bir kardeş olmayınca. Odanın içinde tek başına kalınca bir dünya kuruyorsunuz.
* Nerede büyüdünüz?
- Mersin’de büyüdüm, sonra İzmir’de kaldım bir süre. Sonra da çıktım geldim İstanbul’a. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin (MGSM) sınavlarına girdim. İlk yıl kazanamadım. İkinci yıl okula kabul edildim.
* Neden MGSM’de ısrar ettiniz?
- Mimar Sinan’a da gittim aslında ama bizim okula girince farklı şeyler hissettim. Okula girince bir şeyler oldu bana. O zaman Şevket ağabeyler (Şevket Çoruh) öğrenciydi. Dedim ki galiba benim yaşayabileceğim yer burası. Ben burada nefes alabilirim. Ama okulun parasız olması da önemli bir etkendi tabii.
* Oyunculuğa dair ne vardı aklınızda Mersin’den ayrılırken?
- Tiyatro vardı aslında. Ama ben sinema, dizi ve tiyatro oyunculuğunu birbirinden ayırmıyorum. Ben işin oyunculuk kısmındayım. Ne olursa olsun. Ben aslında oyun oynamayı seviyorum. Saklambaç gibi.
* Mersin’i terk ederken ailenizin tepkisi ne oldu? Hele bir de amaç oyuncu olmak olunca…
- Vallahi babam desteklemedi. Ama ilk oyunumu da seyreden babam oldu. Mutsuz olurum, parasız kalırım diye düşünüyordu. O zaman ki oyuncuların hayatlarına bakıyorlardı ve sağlıklı bulmuyorlardı.
* Anne ve babanız ne iş yapıyor?
- Babam işçiydi. Cam fabrikasında, annem de ev hanımı. Sağlam bir işim olsun istiyorlardı. Maaşı sigortası belli bir iş. Ama sonrasında çok destek oldular. En büyük destekçim annemdir hatta en büyük hayranım annemdir.
* Oynadığınız hangi karateri en çok seviyor anneniz?
- Kargaya yavrusu kuzgun gelirmiş. Benim yaptığım herşeyi çok beğeniyor. Babam da görsün isterdim ama sadece bir dizideki rolümü görebildi.
* Kurtlar Vadisi için sizin kariyenizdeki dönüm noktası deniyor, katılıyor musunuz buna?
- Evet kesinlikle öyle oldu. Bir de Zeynep’in 8 günü öyle oldu. Kurtlar Vadisi’nin şöyle bir durumu var. Türkiye’nin en popüler dizisi. Böyle bir dizide yer alınca göz önünde oluyorsunuz. Gerçekten dönüm noktası benim için. Daha önceki yaptığım işlerde kötü değildi. En azından şunu söyleyebilirim. Akşam yattığım zaman rahat uyuyabiliyorum. Ama burada daha fazla insana ulaşma şansım oldu. Şu çok önemli. Yapımcıların da bana çok yardımı oldu. Yaptığım işe müdahale etmediler. Yolumu daraltmadılar aksine önümü açtılar. O yüzden teşekkür borçluyum.
* Teklif geldiğinde ne düşündünüz. Çünkü aynı zamanda çok tartışılan bir dizi. Bir dönem cinayetlerden bile Polat Alemdar karakteri sorumlu tutuldu? Siyasi görüşünüz çatıştı mı bu rolle?
Ben burada oyuncu olarak varım. Örneğin Antony Quinn Hazreti Hamza’yı oynadığında onu çok sevdik de Tanrı olarak karşımıza çıkınca reddetmedik onu. Benimki de bir rol sonuçta. Diğer yaşamsal şeyler ise bende kalsın.
Ayrıca ben bunlara inanmıyorum. Bunun bir manipülasyon olduğunu düşünüyorum. Hatta bu söylentilerin tırnak içinde başka yapımcılar tarafından çıkarıldığına inanıyorum. Örneğin bir Terminatör’e kimse karşı çıkmıyor. Hatta koskoca Rambo Afganistan’da ortaya çıkıp da Rusları kötü insanlar olarak tanıttığında kimse buna itiraz etmedi. Bunlar Amerikan manipülasyonları denmedi. Türkiye’ye gelince daha önce Kurtlar Vadisi kadar güzel bir iş yapılmadı. Ya da şöyle söyleyeyim onun kadar para harcanan bir iş yapılmadı. Yoksa çok güzel Türk dizileri vardı. İkinci Bahar, Süper Baba, Perihan Abla çok güzel dizilerdi. Bunun farkı biraz kıskançlık galiba. Rekabet olabilir ama ahlaklı olmalı. Çamuru atıyorlar izi kalıyor. Amaçları suyu bulandırmak.
* Dışarıdan baktığınızda nasıl görüyorsunuz Muro’yu? İçindeki insan sevgisi sizi de etkiliyor mu?
- Ben dışarıdan bakmam çok zor. Kendi benliğimden var olan başka bir adam olduğu için objektif bakamıyorum ama ben seviyorum bu adamı. Ben bu adamı oynamayı seviyorum. Zaten sevmesem oynayamam. Daha önce mesela bir oyunda çok aşağılık bir katili oynuyordum. Ona bile severek yaklaşmak zorundayım. Ama ben yaşamda öyle bir adam değilim
* Pişman değilsiniz.
- Hayır kesinlikle zaten ben yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim.
* İlk bölümlerde bu karakter antipatik bulunuyordu dolayısıyla sevilmiyordu ve fazla yaşamayacağı düşünülüyordu.
- Kibar Feyzo’daki Şener Şen iyi bir adam mı? Maho Ağa iyi bir adam mı? Ama hangimiz bu adamı sevmedik? Ya da Scarface’deki Tony Montana iyi bir adam mı, Baba serisindeki ‘Baba’ların hangisi iyi adamdı? Ama hepimiz seviriz bunları? Peki Muro içindeki insan sevgisi yüzünden kandırılmış bir insan olamaz mı? Muro’nun öncesini ya da sonrası görmedik daha. Her an her şey olabilir. Ki zaten bunlar hayali kahramanlar.
* İzleyicilerin ilk bölümlerdeki bakışlarıyla şimdiki bakışları çok farklı size. Sonra yanınıza Çeto diye bir karakter eklendi
- Yardımcım değişti bu adam değişti düşüncesi bence tamamen saçma sapan bir şey. O zaman diziye yeni girmiştim. İnsanları tanıyordum, rolü çalışıyordum. Gün geçtikçe daha başka bir yere gidiyor.
* Hayır yardımcınızdan bahsetmiyorum. Başlangıçta olumsuz bir karakterdi ama sonra belki de sizin oyunculuğunuz sayesinde Muro dizinin vazgeçilmezlerinden biri oldu?
- Oyuncunun işi yazılanı oynamaktır. Bir müzisyenin elinde notaları var ressamın fırçası var. Bizdeki enstrüman gözükmediği için zaten çok kolay geliyor herkese. Yazılanı alıp elinden geldiği kadarıyla oynamak.
İnsanların tepkilerini internetteki forumlardan da takip ediyorum. İnsanlar şöyle şeyler yazıyor: Arkadaşlar biz bu Muro’yu değil Mustafa’nın oyunculuğunu seviyoruz
* Mustafa ile Muro’yu birbirine karıştırmıyorlar öyle mi?
- Benim de içinde bulunduğum halkın böyle bir sıkıntısı yok, onlar gerçekten de bu ayrımın farkındalar. Bu adam oyuncu ve rol yapıyor. Ve hasbelkader de iyi oynuyor. Bu kesinlikle halkın bir sıkıntısı değil. Ben sürekli toplu taşıma araçları kullanıyorum. Sürekli sokaktayım. Hiç böyle bir şey görmüyorum. Yoksa halk mı samimi davranmıyor. Hayır öyle bir şey yok. Bu topraklar oyunu çok seven, bir dünya fıkrası olan toprakların çocuklarıyız. Onlar sadece oyuna dahil oluyorlar. Hiç şahit olmadım. Çok uç noktada olan insanlar vardır. Ama fanatikliğin de reytingine karşıyım.
* Peki o zaman medyanın sizi yansıtışında mı bir sorun var?
- Yok onu tam olarak bilmiyorum çünkü medya ile haşır neşir bir adam değilim. Ama çok sinirimi bozan şeyler de yazıldı. İşte “Öldürün artık bu Muro’yu”, “Öldürün, öldürün, öldürün...” Niye, neden rahatsız oldunuz. Neymiş işte e-mailler geliyormuş “Öldürün şunu” diye O halkı ben de yolda görüyorum. İstanbul gibi nüfusu çok yoğun bir yerde, evden işe giderken yaklaşık ortalama 70-80 kişiyle fotoğraf çekiliyorum. Herkes şöyle diyor: “Aman ölme”, “Öldürmeyecekler seni değil mi ağabey” diyorlar. Hangi halk bunlara e-mail atıyor bilmiyorum.
(Tam bu sırada araya bir garson giriyor siparişi masaya bıraktıktan sonra ve şu konuşmalar geçiyor:
Garson: Beyefendi sizi çok seviyoruz. Ben ve arkadaşlarım yanınıza gelmek istedik ama bugün çok kalabalık olduğu için gelemiyoruz. Bu arada ben çok iyi Büyük İskender taklidi yapıyorum. Ama ortam müsait olmadığı için konuşamıyorum.
Mustafa: Çok teşekkür ederim)
- İşte oynuyoruz hepimiz günlük hayatta. Herkes bir takım maskelerin arkasında. Patronuna davranma şeklinle sevgiline davranma şeklin aynı değil. Hiçbiri bir birine benzemiyor. Biz bunu abarttık bir de sahnede yapıyoruz.
* Bir de para kazanıyorsunuz
- Evet son altı aydır.
* Tam da halkın size olan sevgisini anlatırken garsonun araya girmesi manidar oldu. Sürekli böyle şeyler yaşıyorsunuz herhalde. Böyle renkli bir anınızı anlatır mısınız?
Geçen gün Diyarbakır’da havaalanının kafeteryasında oturuyorum. Kafeteryanın sahibi ve oranın sorumlu başkomiseri. Bir adam koştura koştura içeri geldi. Baldızı evden kaçmış. Ama İstanbul’da olduğunu öğrenmişler. Sabah evden çıkış saatine göre İstanbul’da olabilmesi için uçakla gitmiş olması lazımmış. O yüzden uçak listesinin kontrol edilmesini istiyor. Acayip telaşlı, bunu anlatırken beni gördü. Birden hikayesini kesti. “Vay ağabey biz seni çok seviyoruz falan filan” dedi. Ben de dedim ki bakın lütfen işinize inşallah aradığınızı bulursunuz.
* Peki sizi neden sevdiklerini söylüyorlar?
- Bilmiyorum ki ben bir çözümleme yapayım. Şaka bir yana benim bir dayım var. Şu an yurtdışında yaşıyor. Çok büyük bir dolandırıcı, zaten en son beni dolandırdı. O şu an buraya gelip biraz zaman geçirsin. İnsanlar derler ki “Yahu bu adam yine gelsin, ne eğlenceli adam” insanların kişilikleri değil yaptıkları işler kötüdür. Bir insan çok hoş sohbet ya da mülayim olabilir. Ama ne iş yaptığını bilmeyiz. Sonra yaptığı işi öğrenince onu severiz ya da sevmeyiz. Bir bakarız yaptığı iş kötüdür. Muro da böyle biri işte.
Kötü rolde, hem korkuyor hem burnunun dikine gidiyor. Espiri yapıyor, şarkı söylüyor. Sokaktaki bir adam gibi. Belki de ondan seviyorlar. Tam bir çözümleme oldu. Sokaktaki adam gibi.
* Kötü şeyler yapan iyi bir adam mı yani?
- İçindeki insan sevgisi yüzünden kandırılmış bir adam.
* Konuşma şekliniz tamamen senaristler tarafından mı oluşturuldu. Nasıl çalıştınız. Ya da model aldığınız biri oldu mu?
- Paylaşım sitelerinden çok faydalandım. Ama model aldığım kişiyi söyleyemem.
* Tanıdığınız biri var mı peki böyle konuşur böyle davranır diyebileceğiniz. Ünlü olmayan ve polemiğe yol açmayacak biri?
- Vardır mutlaka kaydettiğim birileri ama hemen şu an hatırlamıyorum.