Ertuğrul ÖZGÜL
05-04-2009, 07:26
Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran en önemli olaylar, Bostancı’da terör örgütü Devrimci Karargâh üyesi Orhan Yılmazkaya ile girilen çatışma, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 9, Hakkâri’de ise 1 askerimizin şehit edilmesi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un basın toplantısı, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e suikast girişimi ve kabinedeki değişim oldu.
Terör örgütlerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesi ses getirecek kanlı eylemler peşinde olduğunun Emniyet’in istihbarat birimlerince açıklanmasından sonra, geçtiğimiz pazartesi ülke genelinde birçok yere eş zamanlı operasyonlar düzenlendi ve çok sayıda yasadışı örgüt üyesi ya da bağlantılı kişiler tutuklandı.
Bu operasyonlar çerçevesinde İstanbul Bostancı’da terör örgütü Devrimci Karargâh üyesi Orhan Yılmazkaya ile girilen çatışmada, maalesef bir polis amiri ve 16 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti.
Neredeyse 6 saat süren çatışma sonunda ölü ele geçirilen terörist Yılmazkaya’nın, dine ve dindar kesimlere yönelik kin ve nefret politikası sürdüren Vatan gazetesinin internet sitesi müdürü Aylin Duruoğlu ile arkadaş olduğu ortaya çıktı.
Ergenekon davasını sulandırmaya çalışan kesimlerin, bir polisimizi ve bir vatandaşımızı katledenlerle bu ilginç bağlantıları, Türkiye’nin kimler tarafından ve neden kaosa sürüklenmek istendiğinin de bariz bir örneğini oluşturuyor.
Geçtiğimiz hafta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un akredite gazetecilerin sorularını cevaplandırdığı sırada, Diyarbakır ve Hakkâri’den gelen şehit haberleri yürekleri yaktı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 9, Hakkâri’de ise bir asker, terör örgütünün kurduğu mayınlı tuzak ve taciz ateşiyle şehit düştü. Başbuğ’un konuşmasının gölgesinde kalan bu acı haberler ve eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e yönelik suikast girişimi, Ergenekon’la başlayan temizlik sürecinde Türkiye’nin aydınlık bir yarına kavuşmasını istemeyen güçlerin hâlâ zinde olduğunu gösteriyor.
Genelkurmay Başkanı’nın, akredite gazetecilerin sorularını cevaplandırdığı basın toplantısı, haftanın bir diğer önemli gelişmesi olarak kamuoyuna yansıdı. Başbuğ’un bazen esprili, bazen ciddi, bazen gazetecileri fırçaladığı basın toplantısında, Ergenekon davasıyla ilgili sözleri, Türkiye’de ordunun hâlâ siyasetin merkezinde yer almak istediğini gösterdi.
Bir yandan ‘hukuka saygılıyız’ diyen, diğer taraftan Ergenekon iddianamesine eleştiriler getiren Başbuğ, Poyrazköy’deki kazılar sonucu ortaya çıkan silah ve mühimmatın da TSK’nın envanterinde olmadığını söyledi.
Habervaktim, Başbuğ’un bu sözlerindeki yanlışlıkları hafta içinde gündeme taşıdığı için bir kez daha değinmeye gerek yok. Ancak Orgeneral Başbuğ’un “Her soruya açığız” şeklindeki sözleriyle gazetecileri soru sormaya yöneltmesi bile, ‘emir eri’ olmaya alışmış bazı gazetecilere cesaret veremedi. Hatta gazetecilerin sormaya belki de cesaret edemediği “Cihan Haber Ajansı muhabiri Lütfü Aykurt’un dağda bırakılması” olayına Başbuğ’un kendisi açıklık getirdi.
Başbuğ’un “Her soruya açığız” sözlerinden sonra en azından akredite olmuş muhafazakâr basından gazetecilerin “Ordu evlerine başörtülü anaların neden alınmadığı”, “Yemin törenlerinde çocuklarını görmek isteyen başörtülü annelerin neden tel örgüler arkasına atıldığı” sorularını sormalarını beklerdik.
Hatta Ergenekon hususunda açıklama yapma gereği duyan Başbuğ’un, herhalde üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağıyla ilgili olarak da söyleyecek bazı sözleri vardı. Bir önceki basın toplantısında “Ordu dine saygılıdır, dindarlarla hiçbir sorunu yoktur” diyebilen Başbuğ’un, Türkiye’nin kanayan yarası başörtüsü sorunu konusunda en azından başında bulunduğu kurumda bir düzenlemeye gidebilirdi.
Hukuka saygılı, halkın değerlerini gözeten bir orduya kimse itiraz etmez. TSK yetkilileri “Bazı kesimler orduyu yıpratmak istiyor” şeklindeki iddialarını kendilerine yöneltip, “Yoksa orduyu biz kendimiz mi yıpratıyoruz?” diye sormaları gerekmez mi?
Son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cuma günü açıkladığı kabinedeki revizyon, uzun süredir beklenen bir gelişmeydi. Yeni kabinede özellikle Bülent Arınç’ın başbakan yardımcılığına, Ali Babacan’ın ekonominin başına getirilmesi ve Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanı olması, Türkiye’nin hem ekonomide hem de dış politikada yoğun bir çaba içerisinde olacağını gösteriyor.
Kabinedeki yeni bakanlara başarılar diliyoruz. İnşallah ülkemiz için hayırlı olur. Tüm habervaktim okuyucularına hayırlı ve huzurlu bir hafta dileklerimizle…
HABERVAKTİM
Terör örgütlerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesi ses getirecek kanlı eylemler peşinde olduğunun Emniyet’in istihbarat birimlerince açıklanmasından sonra, geçtiğimiz pazartesi ülke genelinde birçok yere eş zamanlı operasyonlar düzenlendi ve çok sayıda yasadışı örgüt üyesi ya da bağlantılı kişiler tutuklandı.
Bu operasyonlar çerçevesinde İstanbul Bostancı’da terör örgütü Devrimci Karargâh üyesi Orhan Yılmazkaya ile girilen çatışmada, maalesef bir polis amiri ve 16 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti.
Neredeyse 6 saat süren çatışma sonunda ölü ele geçirilen terörist Yılmazkaya’nın, dine ve dindar kesimlere yönelik kin ve nefret politikası sürdüren Vatan gazetesinin internet sitesi müdürü Aylin Duruoğlu ile arkadaş olduğu ortaya çıktı.
Ergenekon davasını sulandırmaya çalışan kesimlerin, bir polisimizi ve bir vatandaşımızı katledenlerle bu ilginç bağlantıları, Türkiye’nin kimler tarafından ve neden kaosa sürüklenmek istendiğinin de bariz bir örneğini oluşturuyor.
Geçtiğimiz hafta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un akredite gazetecilerin sorularını cevaplandırdığı sırada, Diyarbakır ve Hakkâri’den gelen şehit haberleri yürekleri yaktı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 9, Hakkâri’de ise bir asker, terör örgütünün kurduğu mayınlı tuzak ve taciz ateşiyle şehit düştü. Başbuğ’un konuşmasının gölgesinde kalan bu acı haberler ve eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e yönelik suikast girişimi, Ergenekon’la başlayan temizlik sürecinde Türkiye’nin aydınlık bir yarına kavuşmasını istemeyen güçlerin hâlâ zinde olduğunu gösteriyor.
Genelkurmay Başkanı’nın, akredite gazetecilerin sorularını cevaplandırdığı basın toplantısı, haftanın bir diğer önemli gelişmesi olarak kamuoyuna yansıdı. Başbuğ’un bazen esprili, bazen ciddi, bazen gazetecileri fırçaladığı basın toplantısında, Ergenekon davasıyla ilgili sözleri, Türkiye’de ordunun hâlâ siyasetin merkezinde yer almak istediğini gösterdi.
Bir yandan ‘hukuka saygılıyız’ diyen, diğer taraftan Ergenekon iddianamesine eleştiriler getiren Başbuğ, Poyrazköy’deki kazılar sonucu ortaya çıkan silah ve mühimmatın da TSK’nın envanterinde olmadığını söyledi.
Habervaktim, Başbuğ’un bu sözlerindeki yanlışlıkları hafta içinde gündeme taşıdığı için bir kez daha değinmeye gerek yok. Ancak Orgeneral Başbuğ’un “Her soruya açığız” şeklindeki sözleriyle gazetecileri soru sormaya yöneltmesi bile, ‘emir eri’ olmaya alışmış bazı gazetecilere cesaret veremedi. Hatta gazetecilerin sormaya belki de cesaret edemediği “Cihan Haber Ajansı muhabiri Lütfü Aykurt’un dağda bırakılması” olayına Başbuğ’un kendisi açıklık getirdi.
Başbuğ’un “Her soruya açığız” sözlerinden sonra en azından akredite olmuş muhafazakâr basından gazetecilerin “Ordu evlerine başörtülü anaların neden alınmadığı”, “Yemin törenlerinde çocuklarını görmek isteyen başörtülü annelerin neden tel örgüler arkasına atıldığı” sorularını sormalarını beklerdik.
Hatta Ergenekon hususunda açıklama yapma gereği duyan Başbuğ’un, herhalde üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağıyla ilgili olarak da söyleyecek bazı sözleri vardı. Bir önceki basın toplantısında “Ordu dine saygılıdır, dindarlarla hiçbir sorunu yoktur” diyebilen Başbuğ’un, Türkiye’nin kanayan yarası başörtüsü sorunu konusunda en azından başında bulunduğu kurumda bir düzenlemeye gidebilirdi.
Hukuka saygılı, halkın değerlerini gözeten bir orduya kimse itiraz etmez. TSK yetkilileri “Bazı kesimler orduyu yıpratmak istiyor” şeklindeki iddialarını kendilerine yöneltip, “Yoksa orduyu biz kendimiz mi yıpratıyoruz?” diye sormaları gerekmez mi?
Son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cuma günü açıkladığı kabinedeki revizyon, uzun süredir beklenen bir gelişmeydi. Yeni kabinede özellikle Bülent Arınç’ın başbakan yardımcılığına, Ali Babacan’ın ekonominin başına getirilmesi ve Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanı olması, Türkiye’nin hem ekonomide hem de dış politikada yoğun bir çaba içerisinde olacağını gösteriyor.
Kabinedeki yeni bakanlara başarılar diliyoruz. İnşallah ülkemiz için hayırlı olur. Tüm habervaktim okuyucularına hayırlı ve huzurlu bir hafta dileklerimizle…
HABERVAKTİM