Orijinalini görmek için tıklayınız : Bir şairin şiirleri.....
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazamak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
henüz söylememiş olduğum sözdür...
Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel
şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...
TAHİR İLE ZÜHRE
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte
yani yürekte....
Mesela bir barikatta döğüşerek
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak ta ayıp değil
Zühre olmak ta
Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...
SENİ DÜŞÜNÜRÜM
Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın
Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü
Sebebi ne
Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
Sen böyle uzakken senin sesini duyup
Yerimden fırlamamın sebebi ne?
Diz çöküp bakarım ellerine
Ellerine dokunmak isterim
Dokunamam
Arkasından camın
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
Alaca karanlığımda oynadığım dramın
O MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİ
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin,
şeker de yiyebilsinler.
DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Müntesip
07-24-2008, 17:50
Nazım Hikmet'in tesirinde kalmış olabilir mi bu şair ? :)
Paylaşım için Teşekkürler !
bilgi müdavimi
07-24-2008, 17:58
Bu şair Nazım Hikmet olabilir mi?
Müntesip
07-24-2008, 17:59
Nazım Hikmet'in tesirinde kalmış olabilir mi ? :)
Paylaşım için Teşekkürler !
Güzel kardeşim Nazım Hikmet bir bütün olarak hoş değildir ,manasına cıkmaz sanırım bu ifade sanatınız değilmi :) yoksa sanatcının görüş ve düşünce farklılığı ,sanatına ve ortaya koymuş olduğu esere gölge etmez , hatta içinde direhşan ruhları okşayıçı bir çok kareyi barındırmasıda doğaldır , sanat sonrası ve ötesi için bizlerin dışında kalan hiç bir şeyi sömürmeye değmez ama dizelerinden ruhun gıdıklayan hoşnut eden kısımları sömürmeye bak :)
Tavsiyeleriniz bizlere ab-ı hayat güzel abim.Aslında sondaki Teşekkür tavsiyelerinize uydugumuzun delili :)
Güzel yorumlarınız için teşekkürler..
Benim için çok anlamlı şiirler...
Bir şairin şiirleri deme nedenime gelince sadece şairin adından dolayı bu şiirleri hiçe sayan arkadaşlarımıza göstermekdi..
Hissetmemiz gereken o isim değil bu duygulardır değil mi...
Evet bu şiirler Nazım Hikmet Ran'ın şiirleri....
Nazım Hikmet'in tesirinde kalmış olabilir mi ? :)
Paylaşım için Teşekkürler !
Güzel kardeşim Nazım Hikmet bir bütün olarak hoş değildir ,manasına cıkmaz sanırım bu ifade sanatınız değilmi :) yoksa sanatcının görüş ve düşünce farklılığı ,sanatına ve ortaya koymuş olduğu esere gölge etmez , hatta içinde direhşan ruhları okşayıçı bir çok kareyi barındırmasıda doğaldır , sanat sonrası ve ötesi için bizlerin dışında kalan hiç bir şeyi sömürmeye değmez ama dizelerinden ruhun gıdıklayan hoşnut eden kısımları sömürmeye bak :)
Benim rahatsızlık duyduğum konuyu öylesine güzel ifade etmişsiniz ve açıklamışsınız ki...Teşekkürler Yalçın bey...
YavuzSultanSelim
07-27-2008, 20:17
demek buraya kadarmış...
Nazım Hikmet'in tesirinde kalmış olabilir mi ? :)
Paylaşım için Teşekkürler !
Güzel kardeşim Nazım Hikmet bir bütün olarak hoş değildir ,manasına cıkmaz sanırım bu ifade sanatınız değilmi :) yoksa sanatcının görüş ve düşünce farklılığı ,sanatına ve ortaya koymuş olduğu esere gölge etmez , hatta içinde direhşan ruhları okşayıçı bir çok kareyi barındırmasıda doğaldır , sanat sonrası ve ötesi için bizlerin dışında kalan hiç bir şeyi sömürmeye değmez ama dizelerinden ruhun gıdıklayan hoşnut eden kısımları sömürmeye bak :)
Benim rahatsızlık duyduğum konuyu öylesine güzel ifade etmişsiniz ve açıklamışsınız ki...Teşekkürler Yalçın bey...
Rica ederim güzel insan , eminim diğer arkadaşların düşünceside bizdekilerinden farklı değildir , sanatın iz düşümü hakkında , bedenler ırk ve farklı kültür gözetmeden kendi üstüne gelen , yansıyan ,şeyleri almasını her geçen gün başarmayı başaracak . :)
Malesef herkes bizim gibi düşünmüyor ki bunun tartışması bir çok kez geçti ve zaten bunlara dayanarak böyle bir başlık açtım..Yine de umarım dediğiniz gibidir.. :)
bilgi müdavimi
08-03-2008, 12:20
Arkadaşlar bilin bakalım bu kimin şiiri?Ezberimde olan yerleri yazacağım.
Zindan iki hece mehmedim lafta
Baba katiliyle baban bir safta
Bir de geri adam boynunda yafta
Halimi düşünüp yanma mehmedim
Kavuşmak mı,belki daha ölmedim
Avlu...bir uzun yol tuğla döşeli
Kırmızı tuğlalar altı köşeli
Bu yolda tutuktur hapse düşeli
Git ve gel..Yüz adım,bin yıllık konak
Ne ayak dayanır buna ne tırnak
Bir alem ki gökler boru içinde
Akıl olmazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde
Düşünmü,konuşmuş mu,sus mu,unut mu
Buradan insan mı çıkar tabut mu
Bir idamlık Ali vardı,asıldı
Kaydını düştüler,mühür basıldı
Geçti,gitti birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan boynu bükük vesefil
Bahçeye diktiği üç,beş karanfil
Müdür Bey dert dinler,bugün maaruzat
Çatıkkaş hükümet dedikleri zat
Beni Allah tutmuş kim eder azat
Anlamaz yazısız pulsuz dilekçem,
Anlamaz ruhuma geçti bilekçem.
Saat beş dedimi bir yırtıcı zil
Sayım var,maltada hizaya dizil
Tek_yekün içinde yazıl ve çizil
İnsanlar zindanda birer kemmiyet
Urbalarla kemik,mintanlarla et
Somurtuş ki bıçak,nara gibi tokat
Zift dolu gözlerde karanlık kat,kat
Yanlız seccademin yönünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan,sen öp seccadem
Çaycı...getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan
Zindanda dakika farksızdır aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük,duman duman erisin
Peykeler,duvara mıhlı peykeler
Duvarda başlardan,yağlı lekeler
Gömülmüş duvara baş baş gölgeler
Duvar...katil duvar,yolumu biçtin
Kanla dolu sünger beynimi içtin
Dua,dua eller karıncalanmoıış
Yıldızlar avuçta gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış
Yıllar önce dinlemiştim...aklımda kalanlar bunlar.Bu şair kim olabilir?Ezberimi ölçtüm.
vBulletin v3.8.4, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.