fatih kısaparmak balon baskılı balon Bu karar savaş çıkartır! - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Bu karar savaş çıkartır!


HaArP
07-06-2011, 02:42
Bu karar savaş çıkartır!
01 Temmuz 2011 Cuma

Suriye ile bölge ülkeleri ya da Batı arasında ne zaman kriz patlasa Lübnan'a bakılır. İran'la ilgili krizler ne zaman tırmansa Lübnan'a bakılır. Bölge içi güç mücadelesinde, İran-Suudi Arabistan kamplaşmasında ne zaman gerilim olsa Lübnan'a bakılır. İsrail ile bölge ülkelerinden biri arasında sıkıntı arttığı anda yine Lübnan'a bakılır.
Hep öyle yaptık, öyle de yapmaya devam etmeliyiz.. Çünkü bölge içi ve bölge dışı güç mücadelesinin test edildiği kritik alanlar vardır. Lübnan bu test alanlarının en önemlilerinden biridir. Ülke içindeki etnik, dini ve mezhep eksenli farklılıklar yüzünden son derece kırılgan ilişkilerin hüküm sürdüğü bu ülkenin iç sorunları yeterince endişe verici iken böyle bir test alanı yapılması vahimdir.
İran-İsrail kapışması, İran S. Arabistan kapışması, İran ABD kapışması, Suriye ile bu ülkeler arasındaki güç mücadelesi ilk kanı Lübnan'da akıtır. Oraya bakınca, asıl savaşın kimler arasında yapıldığını, oyunun nasıl tezgahlandığını çok daha net bir şekilde görürüz. İsrail ile Hizbullah arasındaki son savaş, böyle bir şeydi. Bunun bir ayağı da Filistin iç savaşı ve İsrail'in Gazze saldırısıydı.
"ABD ya da Batı, İran'a askeri müdahale yapacaksa önce Lübnan'da savaş çıkar" derdik. Şimdi bunu genişletiyoruz. Bu güçler "Suriye'ye müdahale edeceklerse savaş önce Lübnan'da patlayacaktır." Karşıt güçlerin uç noktaları, temas noktaları Lübnan'dır çünkü. Test alanı burasıdır. İlk tepki buradan verilir...
Bu yüzden, acımasız iç savaşlara, işgallere sahne olan Lübnan'da yeniden endişe verici gelişmeler bekleyebiliriz. İran bugüne kadar kendine yönelen tehditleri Lübnan'da, sınırlarının çok uzağında durdurmayı başardı. Şimdi Suriye için aynısı söz konusu olacak.
Bugünlerde gözlerimiz Suriye'de iken, Beşşar Esad yönetiminin ayakta kalıp kalamayacağı ölçülürken, Libya'da olanlar bu ülkede olur mu tahminleri yürütülürken önerim; bir gözümüzün Lübnan'da olması yönünde. Daha şimdiden, Suriye krizi bölgesel krize dönüşme aşamasına gelmişken, İran ve Türkiye'yi içine almak üzereyken Lübnan'dan sesler gemleye başladı. Tahminlerimizde yanılmıyorsak bu sesler daha da yüksek çıkacaktır.
Birleşmiş Milletler, 14 Şubat 2005'te suikaste uğrayan Refik Hariri için yürüttüğü soruşturma sonucunda Hizbullah'ın dört üst düzey yetkilisi hakkında tutuklama kararı verdi. İlk bakışta, yürüyen bir soruşturma çerçevesinde doğal gibi görünen kararın zamanlaması son derece dikkat çekici. Suriye'nin iç savaşa girmek üzere olduğu, rejim değişimi projesinin tüm şiddetiyle uygulandığı, İran-Suriye aksının müthiş bir dayanışma sergilediği günlerde oluyor bu.
Olayı hatırlayalım ve bir suikastin ne büyük sonuçlara yol açtığına bakalım:
Hariri suikastinden önce Suriye sorumlu tutuldu. BM harekete geçirildi, Taif Anlaşması hükümlerince Lübnan'da bulunan 40 bin kişilik Suriye ordusu bu ülkeden çıkarıldı. Batı dünyası bir Ortadoğu lideri için seferber olmuştu! Lübnan sokakları harekete geçirildi. Suriye-Lübnan ilişkileri koptu. BM soruşturmasını yürüten Alman Savcı'nın İsrail istihbaratıyla bağlantıları ortaya çıktı. Yeni savcı atandı. Suriye askerlerinin çekilmesi Lübnan'ı tamamen savunmasız bırakmıştı. Beklenti İsrail'in Lübnan'a girmesiydi ve öyle oldu. İsrail-Hizbullah savaşı başladı. Amaç hem Suriye'yi hem Hizbullah'ı denklemden çıkarmak, İsrail'in elini rahatlatmaktı. Bir suikast üzerinden bölgesel denklem kuruluyordu. Bunlar olurken Lübnan'da ardı ardına bombalar patlıyor, suikastler düzenleniyor, Suriye karşıtı gösteriler yapılıyordu.
İsrail Hizbullah direnişini kıramadı, ateşkes istedi. Ama hedef ortada duruyordu, hiçbir şey başarılamamıştı. Lübnan'a yerleştirilen BM gücü üzerinden Hizbullah'ın silahsızlandırılması denendi, kısa zamanda bunun mümkün olmadığı anlaşıldı. Hedefe yine varılamamıştı.
BM soruşturması bu sefer Hizbullah'ı hedef aldı. Hariri'yi onlar öldürmüş ya da İran ve Suriye ile birlikte suikasti yapmıştı! Yöntem aynıydı. Nihai amaç İran'ın Lübnan'daki elini kesmek, Suriye'yi mahkum etmek, Hizbullah'ı tasfiye etmekti. Yeni durumu gören Hizbullah, Lübnan hükümetindeki bakanlarını istifa ettirdi, hükümet düştü, kriz başladı.
Karşılıklı müthiş bir restleşme, satranç oyunu izliyorduk. Şimdi Meclis'te çoğunluğu sağlayan grup adına Hizbullah ağrılıklı bir hükümet kuruldu, Hariri cephesi muhalefete geçti. ABD'nin terör örgütü gördüğü, Avrupa ülkelerinin televizyon yayınlarına bile yasak koyduğu Hizbullah, Lübnan'da hükümet olmuştu.
Yeni bir dönem başladı. Tunus'tan İran'a kadar bütün bölgede fay hatları hareketlendi. Liderler, rejimler devrilir oldu. Deprem bu gün Libya'da iç savaş ve işgal, Suriye'de iç savaş ve kitlesel isyan, Yemen'de bin bir oyun şeklinde devam ediyor. Özgürlük mücadeleleri üzerinden bölge içinde İran-S. Arabistan arasında kıyasıya bir güç mücadelesi izliyoruz. İran-Suriye-Hizbullah aksı'na karşı Batı'nın topyekun harekete geçtiğini görüyoruz. Ülke içi ve bölge içi hesaplaşmalar izliyoruz.
İşte tam bu sırada, test alanı olan Lübnan'da, en derin kriz gündeme taşınıyor. İran yanlısı Hizbullah ile S. Arabistan yanlısı Hariri bloku arasındaki çatışma kan davası üzerinden yeniden servis ediliyor. BM'nin tutuklama kararının zamanlamasına ve Lübnan'da yol açacağı gerilime dikkat çekmek istiyorum.
Suriye krizi, Lübnan'da iç savaşa dönüşebilir ya da Hizbullah İsrail savaşı her an patlayabilir...
Bütün bunların; Avrupa'da ekonomik krizin sosyal patlamalara yol açtığı, Batılı ülkelerin kredi için Çin'in önünde diz çöktüğü, şirket değil devlet iflaslarının yaşandığı tarih aralığında olması bambaşka bir tartışma konusu. ABD, 11 Eylül olaylarından bu yana 4 trilyon dolar harcadı savaş için ve bu devam ediyor. Yine aynı dönemde 258 bin insanı öldürdüler. Tabi bütün bunlar resmi ve kayıt altına alınan veriler.
Böyle bir dönemde bölgesel savaşlara yatırım yapılıyor. Sonrasını kimsenin kestirebildiğini sanmıyorum. Ama gerçekten bir tarihsel kırılma yaşıyoruz. Bu yüzden, bölgemizdeki en küçük hareketler bile çok daha büyük bir dikkatle izlenmeyi hak ediyor. O zaman, BM kararının etkilerini hep birlikte izleyelim.

http://tevhidhaber.com/author_article_detail.php?id=5905&uniq_id=1310497582

HaArP
07-06-2011, 04:01
İRAN, IRAK VE AFGANİSTAN'A YENİ SİLAHLAR GÖNDERİYOR

Wall Street Journal

Jay Solomon

Üst düzey Amerikalı yetkililere göre, İran'ın elit İslam Devrimi Muhafızları Ordusu ABD'nin bu ülkelerden geri çekilmesini hızlandırma amacıyla Irak ve Afganistan'daki müttefiklerine yeni ölümcül silahlar göndermiş.

Savunma yetkilileri Devrim Muhafızları'nın Irak'taki milis müttefiklerine roket destekli patlayıcı mermiler gönderdiklerini ve bu silahların daha şimdiden pek çok Amerikan askerinin ölümüne neden olduğunu söylüyorlar. Bu kişiler İranlıların aynı zamanda Afganistan'daki Taliban'a da uzun menzilli roketler verdiklerini, bu durumun militanların ABD'yi ve diğer koalisyon güçlerini daha güvenli bir mesafeden vurma yeteneklerini arttırdığını belirttiler.

Bu silah sevkiyatı Tahran ve Washington arasında mevcut olan Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki etkilerini arttırmaya dönük gizli rekabeti arttırabilir. Bu rekabet ABD'nin kuvvetlerini iki savaştan ve bölgeyi süpüren politik ayaklanmalardan geri çekmeye hazırlanmasıyla daha da kızıştı.

ABD Tunus'tan Bahreyn'e kadarki eski müttefiklerindeki ayaklanmaların sonuçlarıyla baş etmeye çalışıyor ve bu esnada da Afganistan ve Irak'ta arkasında istikrarlı ve dost hükümetler bırakmak istiyor. İran ise bu siyasi karışıklık içinde ABD'nin çekilmesini olabildiğince hızlı ve acıklı kılmaya uğraşıyor.

Amerikan ordusunun Irak'taki en yüksek sözcüsü Tümgeneral James Buchanan verdiği bir röportajda “Sanırım çıkış tarihimiz yaklaşırken İran destekli bu grupların etkili saldırılarını sürdüreceklerini göreceğiz. Fakat Irak güvenlik güçlerine yardım için elimizden geleni yapmamıza engel olamayacaklar” dedi.

Irak'ta Haziran ayında 15 Amerikan askeri öldü, bu sayı iki yıldan fazla süredir görülen en yüksek aylık kayıp. ABD tüm bu saldırılardan, birkaç sene öncesine kadar Irak içindeki en ölümcül gruplar olan El-Kaide'yi ve diğer Sünni grupları değil Devrim Muhafızları tarafından eğitilen Şii milisleri sorumlu tutuyor.

Bağdat hükümeti El Kaide'yi geçen ay içinde çoğu sivil olan 271 vatandaşının ölümüne yol açmakla suçlarken, Amerikan ordusu ise İran destekli Şii militanları 15 Amerikalıyı öldüren saldırıları gerçekleştirmekle itham ediyor.

Pentagon Afganistan'da da İran'ın son birkaç ayda Taliban'a NATO ve ABD hedeflerini vurabilmek için menzillerini neredeyse iki katına çıkartan roketler sağladığının izine ulaştı. Amerikalı yetkililer “roketlerin işaretlerinin ve bulundukları yerlerin bunların Devrim Muhafızlarının yurtdışı birimi tarafından sağlandıklarına dair çok güçlü itminan sağladığını” söylediler.

Ayetullah Hamenei geçen hafta Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'ye “Amerikalılar Afganistan'da kalıcı üsler edinmek istiyorlar. Bu çok tehlikeli bir durum çünkü Amerikan askeri güçleri bölgede kaldıkça gerçek barış tesis edilemeyecek” demişti.

Irak son birkaç senedir ABD ve İran arasında gizli bir savaşın verildiği cephe oldu. Irak'taki Amerikalı yetkililer Devrim Muhafızlarının son aylarda Amerikan ve Irak güçlerine saldıran üç temel milis gücünü eğitip silahlandırdıklarını belirtiyorlar. “Hizbullah Tugayları” (Ketaibü'l-Hizbullah) İran'daki İslam Devrimi Muhafızları komutanlarından en doğrudan emir alan grup olarak görülüyor. Diğer ikisi “Asaibu Ehli'l-Hak” ve “Vaad Edilen Gün Tugayı” ise şu an İran'da yaşayan anti Amerikan lider Mukteda Sadr'ın Mehdi Ordusu'ndan kopmuş yapılanmalar.

Hizbullah Tugayları son altı ay içinde Amerikan güçleri karşısında IRAM adı verilen roket destekli güçlendirilmiş patlayıcılarla düzenledikleri saldırıları arttırmış vaziyette. Bu örgüt 6 Haziran'da gerçekleştirdiği IRAM saldırısında Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınındaki Zafer Kampı'nda (Camp Victory) 6 ABD askerini öldürdü. Amerikalı yetkililere göre bu hafta da, Irak'ın Vasıt Eyaleti'nde, İran sınırına birkaç mil yakınlıktaki bir çöl üssü başka bir IRAM saldırısında hedef alındı ve 3 Amerikan askeri daha öldürüldü.

ABD İran'ın Afganistan'daki dahlinin Irak'tan çok daha az olduğuna inanıyor. Fakat Amerikalı yetkililer Devrim Muhafızlarının Taliban unsurlarına, ABD ve NATO güçlerini vurma kabiliyetlerini dikkate değer oranda arttıracak uzun menzilli roketler gönderdiklerine dair açık kanıtlar gördüklerini söylüyorlar.

Şubat ayında İngiliz güçleri Afganistan'ın İran ve Pakistan sınırlarına yakın Nimruz Eyaletine giren dört düzine 122 milimetrelik roket ele geçirmişlerdi. Bu roketlerin menzillerinin yaklaşık olarak 13 mil olduğu tahmin ediliyor, yani Taliban'ın elindeki diğer roketlerin çoğunun menzilinin iki katı.

Afganistan'daki bir savunma yetkilisi “Bu silahı ilk kez görmüştük. Bu durumu geçmişte gördüğümüz desteğin arttırıldığının işareti olarak değerlendirdik” diyor.

Afganistan'daki başka bir Amerikalı yetkili ise “Taliban'ı destekliyorlar çünkü bizim buradan çıkmamızı istiyorlar. Öne geçtiğimizde desteklerini arttırdıklarını görebiliyorum. Eğer onlar öne geçerse muhtemelen sessiz duracaklardır” diyor.

http://www.habereditor.com/news_detail.php?id=78526&uniq_id=1310502475

HaArP
07-08-2011, 20:51
ABD'den İran'a şok suçlama



ABD'den İran'a yönelik yeni bir suçlama geldi...





http://www.iyibilgi.com/images/haber/15860.jpg ABD Genelkurmay Başkanı Mike Mullen, İran'ın Iraklı gruplara gelişmiş silah sağlayarak askeri desteğini yoğunlaştırdığını söyledi.
Amerikan silahlı kuvvetlerinin en yüksek rütbelisi Mullen, Pentagon'da gazetecilerle yemekte yaptığı açıklamada, 2008'de Iraklı Şii militanlara yardımını kısmaya karar veren İran'ın, Amerikan askerlerine karşı kullanılmak üzere silah göndererek, bu ülkedeki faaliyetlerine yeniden başlama ve arttırma yoluna gittiğini belirtti.
"İran, bizim kendi askerlerimizi öldüren aşırılık yanlısı gruplara doğrudan destek veriyor" diyen Amiral Mullen, İran'ın Irak'a yüksek düzeyde askeri malzeme sevk ettiğini ve bunların arasında yüksek teknoloji ürünü silahlar bulunduğunu kaydetti.
Mullen, Bağdat ile geleceğe yönelik güvenlik anlaşmasının komşu İran'ın ortaya koyduğu tehdit göz önüne alınarak yapılacağının altını çizdi.
ABD ve Irak, 2011'den sonra da bu ülkede az miktarda da olsa Amerikan askerinin kalmaya devam etmesine karar vermek üzere müzakereleri sürdürüyorlar.
AMERİKAN ORDUSU 2 KAYIP DAHA VERDİ
Bu arada, Amerikan ordusundan yapılan açıklamada, Irak'ın orta kesimlerinde iki Amerikan askerinin öldüğü bildirildi.
İki Amerikalı askerin Irak'ın orta kesimlerinde yürüttükleri operasyonda öldükleri kaydedilen açıklamada, askerlerin hayatlarını kaybettikleri yer ve ölüm şekillerine açıklık getirilmedi.
14 Amerikalı askerin ölümüyle, geçen haziran ayı Haziran 2008'den bu yana Amerikan ordusu için en çok kayıp verilen ay olmuştu.
"www.icasualties.org (http://www.icasualties.org/)." internet sitesine göre, son iki ölümle birlikte Amerikan ordusunun 2003'te Irak'ı işgalinden bu yana kaybı ''4 bin 471'e'' yükseldi.
aa

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=215670