fatih kısaparmak balon baskılı balon DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI) - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)


hiperaktif
05-23-2008, 23:05
Dünyadaki Türklerin Tarih ve günümüzdeki yeri ve konumunu sizle paylaşacağım ve bu bizim forumumuzun en kapasamlı konusudur. Ve önce Türk Dünyası Haritasını sizle paylaşmak isitiyorum..

http://img515.imageshack.us/img515/9809/trkdnyasqg8.jpg
http://www.alperenocak.com/images/smiles/turk.gif

1- TÜRKİYE CUMHURİYETİ
2- KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
3- NAHCİVAN TÜRKLERİ
4- AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
5- TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ
6- ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ
7- KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ
8- KIRGIZİSTAN CUMHURİYETİ
9- ALTAY TÜRKLERİ
10- HAKAS TÜRKLERİ
11- TIVA TÜRKLERİ
12- SAHA CUMHURİYETİ
13- BAŞKÜRDİSTAN CUMHURİYETİ
14- TATARİSTAN CUMHURİYETİ
15- ÇUVAŞİSTAN CUMHURİYETİ
16- BOSNA HERSEK'DE YAŞAYAN TÜRKLER
17- DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ
18- SARI UYGUR VE SALUR TÜRKLERİ
19- DAĞISTAN TÜRKLERİ
20- KUMUK TÜRKLERİ
21- ÇEÇENİSTAN-İNGUŞETYA ÖZERK BÖLGESİ
22- KABARTAY-BALKAR TÜRKLERİ
23- KARAÇAY-ÇERKES ÖZERK BÖLGESİ
24- KABARTAY-BALKAR TÜRKLERİ
25- KARAÇAY-ÇERKES ÖZERK BÖLGESİ
26- AHISKA TÜRKLERİ
27- KIRIM MUHTAR CUMHURİYETİ
28- GAGAVUZ TÜRKLERİ
29- BATI TRAKYA TÜRLERİ
30- MAKEDONYA TÜRKLERİ
31- KOSOVA TÜRKLERİ
32- BATI VE ORTA AVRUPA'DA YAŞAYAN TÜRKLER
33- FİNLANDİYA TÜRKLERİ
34- SAHA TÜRKLERİ
35- DOĞU SİBİRYA TÜRKLERİ
36- TOBOL TÜRKLERİ
37- TATAR ÖZERK YÖNETİMİ
38- BAŞKURT TÜRKLERİ
39- MİŞER TÜRKLERİ
40- NOGAY TÜRKLERİ
41- STAVROPOL TÜRKLERİ
42- AZERBAYCAN TÜRKLERİ
43- IRAK TÜRKLERİ
44- SURİYE TÜRKLERİ
45- HORASAN TÜRKLERİ
46- AFGANİSTAN TÜRKLERİ
47- TACİKİSTAN TÜRKLERİ
48- KAŞGAY TÜRKLERİ
49- HAMSE TÜRKLERİ
50- MOĞOLİSTAN HOTUN TÜRKLERİ
51- MOĞOLİSTAN KAZAK TÜRKLERİ
52- ABD VE KANADA'DA YAŞAYAN TÜRKLER
53- AVUSTURALYA'DA YAŞAYAN TÜRKLER
54- ŞOR TÜRKLERİ
55- KARAKALPAKİSTAN TÜRKLERİ
56- TELEÜT TÜRKLERİ

hiperaktif
05-23-2008, 23:06
KKTC KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

Yüzölçümü: 3.355 km2

Nüfusu: 175.188

Başkent: Lefkoşa

Kıbrıs 1571'de Türk toprağı olmuştur. Fetihten hemen sonra, 2 Eylül 1572'de çıkarılan bir fermanla çoğu Karaman'dan bir kısmı da Antalya, Beyşehir, Seydişehir, Akşehir, Niğde, ürgüp, Akdağ, Bozok kazalarından gönderilen 20.000 Türk Kıbrıs'a yerleştirilir. Ayrıca belli zamanlarda bazı sebeplerle çok sayıda Türk aşireti Kıbrıs'a sürgüne gönderilmiştir. Bunların adları Şamlu, Kara Hacılu, Eski Yürük, Kiseoğlu, Şeyhlü, Senedlü, Batralı, Çıblaklı, Gedikli, Toslaklı, Cirid ve Saçıkara'dır. Dirimlü ve Kaçar Halil aşiretlerinin adları da resmi belgelerde geçmektedir. Buselioğlu ve Şeyhlü aşiretlerinin ise Kıbrıs'a ulaşmadan geri döndükleri ve Anadolu içlerine yerleştikleri belirtilmektedir. Bu günkü Kıbrıs Türkleri, 16. yüzyılın sonlarında Kıbrıs'a yerleşen bu Türkler'in torunlarıdır. B u göç ve sürgünlerin sonunda 1777'de Türklerin sayısı Hıristiyanların sayısını 10.000 aşmıştır.

1878'de başlayan Kıbrıs'taki İngiliz hakimiyeti 1914'te ilhaka varır. 1923 Lozan Anlaşması'ndan sonra sayıları 300.000'i aşan Kıbrıs Türkü, Kıbrıs'tan Türkiye'ye iltica eder ve Silifke, Anamur, Antalya, Alanya gibi bölgelere yerleşirler. Aynı dönemde Kıbrıs Türkleri'nden bazıları da İngiltere'ye göçmüştür. Bu gün 50-60 bin civarında Kıbrıs Türkünün İngiltere'de yaşadığı tahmin edilmektedir. Kıbrıs'taki Türk nüfusu 1960'tan önce 120.000 olarak tespit edilmiş ve Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimine bu esasa göre iştirak etmişlerdi. 1963 yılında başlatılan jenosit ve uygulanan baskılarla Türkler'in bir kısmı İngilere'ye ve Avustralya'ya, çok az bir kısmı da Almanya'ya göç etmiştir. 1969 yılında yapılan nüfus sayımından en az 10.000 Türk'ün bu göç döneminde Ada'dan ayrıldığı anlaşılmaktadır. 1969 nüfus sayımında Türk nüfusunun Lefkoşe, Magosa, Larnaka, Limasol, Baf, Girne merkez ve çevresinde yoğunlaştığı görülmektedir.

Son olarak 1989'da yapılan nüfus sayımına göre Kıbrıs'ta 162.676 Türk yaşamaktadır. Bu gün bu sayının 180.000'e ulaştığı tahmin edilmektedir.

Yunan-Rum ittifakı Kıbrıs üzerindeki emellerinden hiç bir dönemde vazgeçmemiştir. 1955'te başlayan Ada'yı Rumlaştırma ve Yunanistan'a bağlama politikası 1974'ün 15 Temmuzunda durdurulmuş ve 15 Kasım 1983'te 3.335 km²'lik bir bölgede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Başkenti Lefkoşe'dir. İdari açıdan Gazimagosa, Güzelyurt ve Girne olmak üzere üç kazası daha bulunmaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen Kıbrıs üzerinde oynanan oyunlar son bulmamıştır. Kıbrıs halen Türkiye'nin en başta gelen dış politika meselelerinden birini teşkil etmektedir.

Kıbrıs Türkleri, kentleşmiş bir esnaf, zanaatkar ve hafif sanayi işçi topluluğudur. İş ve zanaat alanında Ada'nın güneyinde yaşayan Rumlardan daha iyi durumda olmalarına rağmen ticaret alanında Rumlar daha etkilidir. Bu sebeple zenginlik ve ekonomik güç bakımından Türkler Rumlardan daha zayıf durumdadır.

Türkiye'de kullanılan Latin alfabesi Kıbrıs'ta da aynen kabul edilmiştir. Kıbrıslı şair ve yazarlar Türkiye'deki neşriyatı yakından takip etmektedirler. Kıbrıs Türkçesi, Türkiye Türkçesi'nin bir ağzıdır. Kıbrıs ağzında Karaman ve çevresinin, İçel, Antalya ve Alanya ağızlarının özellikleri görülür.

Kıbrıs Türkleri 1576'dan itibaren Anadolu'dan Kıbrıs'a geçen Türkler oldukları için başlangıçtan beri Kıbrıs'ta ortaya konulan edebiyat da Türkiye'deki edebiyatın bir uzantısı gibidir. Kıbrıs'ta görülen sözlü edebiyat ve folklor zenginlikleri Anadolu'da gelişen sözlü edebiyatla büyük benzerlikler gösterir.

15 Kasım 1983'ten itibaren bağımsız bir devlet haline gelen Kıbrıs Türk topluluğu kültürel alt yapısını tesis etmek üzere önemli yayın faaliyetlerine girişmiştir. KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı "Kıbrıs Türk Edebiyatı- Başlangıçtan Bugüne" (1989) adıyla bir antoloji yayınlamıştır. Bu kitapta, Kıbrıs Türk Anonim Edebiyatı'ndan örnekler sunulmakta ve Aşık Kenzi'den başlayarak 46 şair ve 31 yazar hakkında bilgi verilerek eserleri tanıtılmaktadır.

hiperaktif
05-23-2008, 23:09
AZERBAYCAN

1828 Türkmen Çayı anlaşması ile Rusya’nın boyundurluğu altına giren Azerbaycan, 7 Haziran 1992 gününe kadar hep Rus kuklası olan yöneticiler tarafından idare edildi. 7 Haziran 1992 günü halkın oyları ile ve halkın hür iradesi ile, kendisinden olan ilk cumhurbaşkanını seçti. Ne yazık ki, olayları önceden gören Bozkurt Ebulfez Elçibey’in mecliste yaptığı konuşmada dediği gibi, o cumhurbaşkanını bir yıl bile saklayamadılar, yerinde tutamadılar. Bu işte K.G.B.’nin ve Savama’nın parmağı olduğu kadar, Türkiye’yi yönetenlerin de büyük veballeri vardır. Bunlar mutlaka araştırılarak, yakın tarihi yazanlar tarafından ortaya konulacaktır. Herkes yalan söyleyebilir, fakat tarih asla. Türk Milleti, bir gün yüce ülküsüne hainlik edenleri mutlaka öğrenecek ve tanıyacaktır...


Başkent : Bakü (Nüfus: 2.100.000)

Önemli Şehirleri : Toplam 60 kaza ve 45 şehir mevcuttur. Başlıca şehirleri; Sumgayıt, Guba, Alibayramlı, Lankeran, Mingeçevir, Hankendi, Şeki, Naftalan, Gence ve Şuşa'dır.

Komşuları : Batısında Ermenistan, güney batısında Türkiye, kuzey batısında Gürcistan, güneyinde İran ve kuzeyinde Rusya Federasyonu’dur.

Para Birimi: Manat

Önemli Nehirleri: Kür, Aras, Alazani, Samur, Terter, Kanık, Genceçey ve Beylegan

Önemli Gölleri : Hacıkabul, Sarısu, Büyükşor, Candahar

İklimi: Kuru ve subtropikal karakterdedir.Kuzey bölgesinde kuru karasal iklim hakimdir.

Doğal Kaynakları: Tarımsal alanlar, petrol, doğalgaz ve demir.

Tarımsal ürünler: Pamuk, tütün, sebze ve meyve.

Sanayi Dalları: Petrol araştırma, sondaj makinaları üretimi, petrokimyasallar, yiyecek ve içecekler, tekstil, elektronik ve metal işleme.

Yüzölçümü: 86,800 km2

Nüfus(1995): 7 553 000

Kent Nüfusu(%): 53

Kırsal Kesim(%): 47

Türk (%): 78.1, Rus(%): 7.9, Diğer(%): 14.0


Türkler, milattan önce 2. yüzyılda Saka Türkleri ile Azerbaycan'a girmişler ve zaman zaman kesintiye uğrasa da, bu bölgedeki hakimiyetlerini, 5.-6. yüzyıllarda Albanlar ve Hunlar ile devam ettirmişlerdir. Rusların Azerbaycan'la ilk teması 914 yılında olmuştur. Bu tarihten sonra Ruslar Azerbaycan'a yağma amaçlı seferler düzenlemişlerdir. Azerbaycan'daki Türk hakimiyeti 10. yüzyıla kadar sürmüş, bu yüzyılın ortalarında başlayan Arap idaresi yoluyla Azerbaycan İslamiyet'le tanışmıştır. 11. yüzyıldaki Selçuklu akınları Azerbaycan'daki Türk nüfusunu daha da artırmış; Arapların ve mahalli sülalelerin idaresini ortadan kaldırmıştır. Şirvaniler bu dönemde de imtiyazlarını sürdürdüler ve bir süre sonra Kesranileri iş başına getirdiler. 1146 yılında Azerbaycan valiliğine atanan Şemseddin İldigiz Gürcülerle yaptığı mücadelelerden sonra atabey ünvanını almıştır. 1225'te Moğol istilasından kaçan Harezmşah Celaıeddin, Atabeyler hakimiyetine son vermiştir. Yeni kurulan Celaleddin Harezmşah idaresine Gence'de 1231'de isyan başlamış, bu karışıklıklar arasında Moğol istilası yeniden baş göstermiştir. Türk-Moğol İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra Azerbaycan, İlhanlılar idaresine kalmıştır. 1396'da Azerbaycan Timur hakimiyetine girmiş, Timur'un ölümünün ardından, önce Karakoyunlu, sonra da Akkoyunlu orduları Azerbaycan'ı ele geçirmiştir. İran Safevi Devleti Şah İsmail zamanında Azerbaycan'a kadar uzanmıştır. 16. yüzyılda Osmanlı-Safevi mücadeleleri arasında kalan Azerbaycan bu iki ülke arasında bir kaç kez el değiştirmiştir. 1603'te Şah Abbas Azerbaycan'ı ele geçirmeyi başarmıştır. 15. yüzyılın sonlarında ilk olarak Azerbaycan Türkleri ile ticari bağlar kuran Ruslar, Çar I.Petro'nun yakın doğunun kapısı olarak gördüğü Azerbaycan'ı, 1722-23'te işgal etmişlerdir. Osmanlı Devleti bu saldırganlık karşısında Azerbaycan'ın güneyi ve aşağı Kafkaslardaki hakimiyetini kuvvetlendirmiştir. Afşar Türkleri'nden olan Nadir Şah, 1735'te Kuzey ve Güney Azerbaycan'da İran hakimiyetini kurmuştur. 1805'ten 1813'e kadar bölgede Rus-İran mücadelesi yaşanmış ve sonunda Azerbaycan, 1828 Türkmençay Anlaşmasıyla Aras Nehri sınır olmak üzere, Kuzey ve Güney Azerbaycan olarak ikiye ayrılmıştır.

Azerbaycan, 28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.



AZERBAYCAN'IN EKONOMİK YAPISI



TARIM

Azerbaycan dünyanın en değişik iklim tiplerine sahip ülkelerden biridir. Doğu ve orta kısımları alçak ve düzlük olduğu için, kışları ılık ve çok sıcak geçer, güneydoğu kısmı ise nemli subtropikal iklime sahiptir. Bölgeye düşen yıllık yağış miktarı 1200-1400 mm’dir. Diğer bölgeler ise, kurak ve yarı kurak görünüme sahiptir. Azerbaycan’ın toprak büyüklüğü 8.641.500 hektardır. Bu miktarın ancak 1.549.000 hektarını ekime müsait alanlar teşkil etmektedir.

Azerbaycan, halkının beslenmesi için gerekli olan gıda maddelerinin üretimi yönünde çok elverişli doğal şartlara sahip bir ülkedir. Mevcut toprakları ve iklim özellikleri, bugünün ve gelecekteki nüfusun gıda ihtiyacını sağlayabilecek potansiyele sahip olduğunu göstermektedir.

Azerbaycan'ın tarımsal üretimi SSCB ekonomisine entegrasyonun gerektirdiği monokültür tarıma zorunlu olarak dönüştürülmüştür. Bu dönüşüm sonucunda ayrı ayrı ürünlerin yetiştirildiği binlerce hektar arazi desen değişikliği yapılarak tek ürün üretimine ayrılmıştır. Bağımsızlık döneminden sonra tarıma daha fazla önem verilmiş birtakım reformlarla tarıma hareketlilik getirilmeye çalışılmıştır.

Tarım ürünleri; tahıl, pamuk, zeytin, üzüm, narenciye, çay, tütün, fındık, ceviz ve diğer yaş meyveler ile değişik sebze çeşitleridir. Tahıl, tüm tarımsal üretimin 2/3’ünü oluşturmaktadır. Tarım faaliyetlerinin çoğu, Kura ve Aras nehirleri civarında yapılmaktadır.

Tarım başlıca sulama ile (%65) yapılmakta olup Kura havzasında pamuk üretilir. 1996 yılı 274 bin ton pamuk üretimiyle Azerbaycan BDT'de dördüncü durumdadır. Tarım bakanlığı uzmanlarına göre, 1997 yılında toplam 320 bin ton pamuk elde edilecektir. Bunun dışında tütüncülük gelişmiş olup, çok eski devirlerden beri ipekçilik yapılmaktadır.

üretilen tahıllar arasında buğday, çavdar, mısır ve pirinç önemli yer tutmaktadır. Azerbaycan’da şarap ve brendi üretimi oldukça gelişmiştir. Sovyetler Birliği ülkelerinin üzüm ihtiyacının yüzde 23’ü Azerbaycan’dan karşılanmaktadır.

Azerbaycan’da nüfusun yüzde 47,2’si köylerde yaşamakta ve yüzde 38’i tarım sektöründe çalışmaktadır. Tarım sektöründe çalışanların yıllık ortalama geliri, diğer sektörlerde çalışanların yıllık ortalama gelirinin 1/5’i kadardır.

Bu durum tahıl üretiminin olumsuz yönde etkilemiştir. Tahıl, Azerbaycan için stratejik öneme sahip bir üründür. Bu bakımdan halkın son yıllarda tahıl ihtiyacını dahili imkanlarla karşılamak için ekim alanları artırılmıştır.

Azerbaycan Tarım Bakanlığı uzmanlarının verdikleri bilgiye göre, 1997 yılında 1996 yılına oranla daha fazla tahıl üretilmesi beklenmektedir. Ekili sahaların 60 bin hektar artırılacağı tahmin ediliyor. Böylece 1997 yılında tahıl için ayrılan sahanın 680 bin hektar olacağı belirtilmektedir.

Azerbaycan Tarım Bakanlığı tarafından, tarım sektöründe 1997 yılı içinde 2790 işletmenin özelleştirileceği açıklamıştır. Özelleştirme çerçevesinde eskiden devlete ait olan ekilebilir 632.000 hektar arazi bireylere devredilmiştir.

Azerbaycan arazisinin yüzde 12’si ormanlarla kaplıdır. Yönetim, ormanlardan sanayi ve başka amaçlarla kesimini yasaklamıştır. Koruma, bakım ve ağaçlandırma çalışmalarıyla ormanların geliştirilmesine çalışılmaktadır.

ülkedeki ormanların, çoğunu yapraklarını döken ağaçlarla, çam ağaçları oluşturmaktadır. Azerbaycan florası ve bitki örtüsü de çok zengindir. Bilinen bitki sayısı 1400’den fazladır.


HAYVANCILIK

Hayvancılık ülke ihtiyacını karşılayacak şekilde gelişmiştir. Fakat son yıllarda özellikle hayvancılık sektöründe büyük düşüşler meydana gelmiştir. Devletin ciddi bir hayvancılık politikasının olmaması bu durumun en büyük sebebidir. ülkede, 1.5 milyon sığır ve 5.5 milyon koyun, 20 milyon kümes hayvanı mevcuttur. Büyük ve küçükbaş hayvanların çoğunluğu kültür ve melez ırklardan oluşmaktadır.

1995 yılında et üretimi 82 bin ton, süt üretimi 789 bin ton ve yumurta üretimi ise 471 milyon adet olmuştur. Halkın yıllık ortalama ihtiyacı ise ette 450 bin ton, sütte 2.322 bin ton ve yumurtada 1.544 milyon adettir. üretim ile ihtiyaç arasındaki fark ülkenin mali kaynaklarının elverişliliği nispetinde ithal edilmek suretiyle veya insani yardımlarla karşılanmaktadır.

Ceylan, dağ keçisi, keklik ve turaç ülkenin önemli av hayvanlarıdır. 800 kilometre uzunluğundaki Hazar Denizi kıyısındaki zengin akarsularda balıkçılık ve diğer su ürünlerinin özel bir yeri vardır.

Hazar Denizi'nde avlanan mersin balığının yumurtası dünyaca ünlüdür. Azerbaycan, dünya havyar üretiminin yüzde 80'ini karşılamakta ve bu alanda yeni pazarlar aramaktadır.

Sovyetlerin dağılması tarım ve hayvancılıkta da, diğer sektörlerde olduğu gibi, özelleştirmeyi beraberinde getirmiştir. ülkede modern hayvan çiftliklerine ihtiyaç vardır.


MADENCİLİK

Azerbaycan çok zengin madenlere ve minerallere sahiptir. Bunlar, bakır, demir, kurşun, alüminyum, natriyumsülfat, göl ve kaya tuzları, az miktarda altın ve gümüştür.

Doğal kaynakların kullanımı genellikle Sovyetler Birliği'nin kısa ve uzun vadeli ihtiyaçları dikkate alınarak planlanmıştır. Maden yataklarından, eski merkezi hükümetçe aşırı derecede kullanılanların bazılarında verim düşerken, bazıları ise kapanmış veya ekonomiye yük olacak duruma gelmiştir.

Azerbaycan, madencilik sektöründe birçok sorunla karşı karşıyadır. Çok sınırlı olan maden üretimi tesislerinde teknoloji geri kalmıştır. Güneş kollektörü ve gümüş mücevheratı üretimi gibi konular, halen devlet tekelindedir.

Yüksek tenör ve rezervde altın yatakları bulunmakla birlikte, henüz hiçbiri işletilmeye sokulmamıştır. 100 bin ton sülfirik asit stokları olmasına rağmen, pazar imkanı bulunamamış ve 1 milyon dolar değerinde gümüş mücevheratı pazarlanamadığı için üretimi durdurulmuştur.


PETROL

Azerbaycan’ın en büyük yeraltı zenginliği petroldür. Azerbaycan’da petrol 19. yüzyılla birlikte ekonomik hayata girmiştir. ülkede zengin petrol yatakları mevcuttur. Petrol, pamuk üretimiyle birlikte ülkenin ekonomik temelinin oluşturmaktadır.

Bölgedeki petrol rezervleri ülkeyi kısa sürede petrol zengini ülkeler arasına sokacak niteliktedir. Toplam petrol rezervlerinin 3.3 milyar varil olduğu ve petrol bulunma ihtimali yüksek olan alanlar da hesaba dahil edildiğinde bu rezervin 7.7 milyar varile ulaşacağı belirtilmektedir. Azerbaycan petrollerinin büyük çoğunluğu (%77) Hazar Denizi'nden sağlanmaktadır.

Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi, 1997 yılının ilk 6 ayında, 4.452 milyon ton petrol çıkarıldığı ve 3.040 milyar metreküp doğal gaz üretildiğini açıklamıştır.

Bağımsızlığını kazanmasından sonra zengin petrol yataklarına sahip olmasından dolayı dünyaca ünlü petrol üreticilerinin iştahını kabartan Azerbaycan, son yıllarda sağlanan istikrar ortamıyla yabancı yatırımcıların akınına uğramaktadır. Dünyanın dört bir yanından gelen işadamı ve yatırımcılar, bu pastadan daha fazla pay kapmak için kıyasıya bir mücadele vermektedirler. Bu yarışta ise Türkiye'nin- maalesef -oldukça gerilerde olduğu görülmektedir.


DOĞAL GAZ

Azerbaycan'da sanayi alanlarında ve halkın enerji ve yakıt ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli rol oynayan gaz, sadece doğal gaz veren yataklardan, hem de petrolle birlikte petrol kuyularından sağlanmaktadır. Doğal gaz Bahar, Kum Adası, Neft Taşları ve Songaçal’dan çıkarılmaktadır.

Azerbaycan’ın toplam doğal gaz rezervinin 120 milyar metreküp olduğu tahmin edilmektedir. Azerbaycan’da doğal gaz kaynakları iyi değerlendirilmediği için Türkmenistan, İran va Rusya’dan doğal gaz ithal etmektedir.

ülkede kimya sanayisinin gelişimi gaz yataklarının zenginliğine bağlıdır. Yapılan hesaplara göre ülkenin toprakları altındaki doğal gaz yataklarının ancak yüzde 20'sine ve denizdeki yatakların ise yüzde 10'una ulaşılabilmiştir.


SANAYİ

Azerbaycan’daki sanayi sektörü sınıflandırılması aşağıdaki gibidir.

-Ağır Sanayi (Yakıt-enerji, metalurji, makina imal, kimya, orman ürünleri, yapı malzemeleri)

-Hafif Sanayi (Dokumacılık, dikiş, deri-kürk, kundura vb)

-Gıda Sanayi

Azerbaycan, 1920 ihtilalinden sonra SSCB'nin merkezi planlama stratejisi gereği önceleri bir tarım ülkesi olma yolunda ilerlerken, ülkede elde edilen tarım ürünlerinin işlenmesi gündeme gelince hafif sanayi de gelişme sürecine girmiştir.

Azerbaycan’da petrol, doğal gaz ve yan ürünleri sanayi oldukça gelişmiştir. Ayrıca, metalik madenlerin üretimi ve hammadde kaynaklarına bağlı olarak yan sanayi de gelişmiştir.

Azerbaycan çok sayıda işletmesiyle çeşitlilik gösteren bir imalat sanayine sahiptir. Gıda sanayi tamamıyla kırsal kesime yayılmış, gıda dışı sanayi, alt yapı hizmetlerinde görüldüğü gibi belli sanayi merkezlerinde toplanmıştır.

Gıda-içki sanayi, Azerbaycan sanayi üretiminin yüzde 38.6’sını oluşturmaktadır. Sanayinin girdileri yurt içi üretimden karşılanmakta, yalnız tahıl ve şeker gibi maddeler ithal edilmektedir.

Dokuma, giyim ve deri sanayi toplam sanayi üretiminde yüzde 24'lük bir paya sahip olup bu sanayi kolu, büyük, orta ve küçük işletmelerden oluşmaktadır.

Kimya ve petro-kimya sanayinin toplam sanayi içindeki payı yüzde 7 olup en büyük merkezleri Bakü ve Sumgayıt'tadır. Kimya sanayi; petro-kimya sanayi, gübre sanayi, tarımsal savaş araçları, sentetik reçine, lif ve plastik madde, boya, vernik, ilaç, sabun, lastik sanayi, gibi alt gruplara ayrılmıştır.

Azerbaycan Devlet İstatistik Komitesi’nin yaptığı açıklamaya göre, 1997’nin ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre makine sanayi, inşaat malzemeleri, orman sanayi ve hafif sanayi sektörlerinde üretim artışı kaydedilmiştir.

Bu yılın mayıs ayı itibariyle Azerbaycan’ın bütün sanayi kollarında çalışan sayısı geçen yıla göre yüzde 8 oranında azalmıştır. Mayıs ayı itibariyle sanayi sektöründeki ortalama aylık ücret 226 bin Manat olmuştur.

Mevcut sanayi tesislerinde eski teknolojinin kullanılması verimi düşürmekte ve de kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu yönüyle Azerbaycan sanayisinin ciddi bir şekilde modernizasyona ihtiyacı vardır.

Bu durumun çözümünü özelleştirmede gören hükümet 1996 yılı içerisinde küçük ve orta ölçekli işletmelerin özelleştirilmesi tamamlanırken 1997'nin özelleştirme yılı olması hedeflenmektedir.

hiperaktif
05-23-2008, 23:10
AZERBAYCAN (DEVAMI)

DIŞ TİCARET

Azerbaycan’da iç ve dış ticaret, Sovyetler Birliği dağılmadan çok kısa bir zaman öncesine kadar merkezden yönlendirilmekteydi. Azerbaycan 1989 yılından sonra ekonomik faaliyetlerini kendi tasarrufları doğrultusunda değerlendirebilmiştir. ülkenin cumhuriyetlerarası ticari bağımlılığı son derece yüksektir.

Azerbaycan'da ticaretin güçlendirilmesi için, petrol sektöründe üretimin artırılmasına, cumhuriyetlerarası ticaretin yeniden canlandırılmasına ve yeni pazarlar oluşturulmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.

Türkiye, bütün ülkeler arasında Azerbaycan tarafından en fazla ithalat yapılan ülke konumundadır. Azerbaycan’ın 1996 yılı toplam ithalatı 960.636.290 dolar, toplam ihracatı ise 631.245.510 dolar olarak gerçekleşmiştir.

Azerbaycan Devlet Gümrük Komitesi 1997 yılı Ocak-Temmuz ayları arasında toplam dış ticaret hacminin 902.2 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıklamıştır. Bunun 440.2 milyon doları ithalat, 462 milyon doları ise ihracat olarak gerçekleşmiştir. Ticaret hacminin 389 milyon dolarlık bölümü BDT ülkeleriyle yapılmıştır.

Azerbaycan Devlet Gümrük Komitesi’nin açıklamalarına göre 1996 yılında Azerbaycan’ın ihraç ettiği ürünlerin yüzde 70,84’ünü petrol ürünleri, yüzde 2,74’ünü kimya sanayi ürünleri, yüzde 6,02’sini pamuk, yüzde 2,08’ini klimalar, yüzde 1’ini alkollü ve alkolsüz içecekler, yüzde 0,93’ünü ise tütün ürünleri oluşturmuştur.

Azerbaycan’ın ihraç ettiği ürünler: Petrol ürünleri ve malzemeleri, doğal gaz, demir filizi, çelik borular, kil toprak, aluminyum, mineral gübreler, sentetik kauçuk, pamuk, hazır ipek kumaş, hazır yün kumaş, halılar, dokumacılık ürünleri, deri ayakkabı, üzüm, şarap, çay, tütün, sulfanol, kostik soda, pamuk elyafı.

Azerbaycan Devlet Gümrük Komitesi’nin açıklamalarına göre 1996 yılında ithal edilen malların toplam hacminin yüzde 39,55’ini gıda ürünleri, yüzde 0,99’unu tüketim malları, yüzde 19,6’sını makine, elektrik tesisat ve yedek parçalar, yüzde 4,45’ini ulaşım araçları ve yedek parçaları, yüzde 6,73’ünü siyah metaller ve ürünleri, yüzde 1,85’ini orman ürünleri oluşturmaktadır.

Azerbaycan’ın ithal ettiği ürünler:Petrol, doğal gaz, ham demir, demir saç, çelik borular, yük vagonları, otomobil ve yedek parçaları,traktör, tarım makineleri, kağıt, televizyon, inşaat malzemeleri, şeker, tütün, et, tereyağı ve diğer hayvani yağlar, un ve bulgur, tahıl, deterjan ve sabun.


İNŞAAT

Azerbaycan’da inşaat sektörü, 80 adet birlik içerisinde örgütlenmiş yaklaşık 300 firma tarafından yönlendirilmektedir. 1996 yılının ilk yarısında inşaat alanında çalışan işçilerin sayısı 1995 yılının aynı dönemiyle mukayese edildiğinde yüzde 16’lık azalmış ve 84.3 bin kişi olmuştur. Kişi başına düşen konut alanı yaklaşık 12.5 metrekaredir.

Özellikle son yıllarda köylerden şehirlere doğru başlayan göç ve Karabağ olayları sebebiyle ciddi bir konut sorunu ortaya çıkmıştır. Ayrıca devlete ait konutların özelleştirilmesi de yavaş yürümektedir. İnşaat sanayinin toplam sanayi içerisindeki yeri yüzde 3.1’dir.

Azerbaycan’da inşaat sanayisine ait malzemelerin ve hammaddelerin bol ve ucuz olması ve arz açığının bulunması nedenleriyle inşaat sektörü dış yatırımlar için özendirici bir sektör konumuna gelmiştir. İnşaat sektörü özellikle Türk işadamlarının ilgisini çekmektedir.


TURİZM

Azerbaycan, Kafkas Dağları, ovaları, nehirleri, gölleri, 825 km'lik Hazar Denizi sahil şeridi, zengin mineral suları, birçok iklim tipinin bir arada yaşanması ve zengin tarih hazinesiyle turizm potansiyeli oldukça yüksek bir cumhuriyettir. Azerbaycan 9 iklim bölgesine birden sahip olması sebebiyle doğal olarak bir turizm merkezi haline gelmiştir.

Azerbaycan, 1994 yılından bu yana turizm alanında da çeşitli ülkelerle 40’dan fazla işbirliği anlaşması imzalamıştır. Azerbaycan’ı 22 ülkeden 1994 yılında 44 bin, 1995 yılında 45 bin, 1996 yılında ise 12 bin turist ziyaret etmiştir.

Turizm sektörünü aşağıdaki alt başlıklar altında toplamak mümkündür;

Zakatala, Şeki, Guba, Gence, Kazak, Lenkeran yaz aylarında tatil yapmaya en müsait yerlerdir.

Azerbaycan’ın doğusu Hazar Denizi ile kaplıdır. Bilgeh ve civarı kilometrelerce uzayan plajlara sahiptir.

ülkede evcil ve yabani olmak üzere toplam 97 çeşit memeli hayvan, 346 çeşit kuş ve 95 çeşit balık bulunmaktadır. Organizasyon ve ge-rekli kanuni alt yapının olmamasından av turizmi yeterince gelişmemiştir.

Yayla ve Dağ Turizmi için elverişli yöreler; Zakatala meşelikleri, Şeki Gelersen Göresen Galası, Başdaşagıl Meşelikleri, İsmayıllı, Lahiç, Gutgaşen, Ağdaş ormanları, Gence, Hacıkent , Göygöl olarak sayılabilir.

Azerbaycan’da 1000 kadar mineral su vardır. “Naftalan’’ denilen ve dünyada sadece Azerbaycan’da bulunan petrol karışımlı çamursu bir madde başta sinir sistemi olmak üzere deri, cilt, kadın hastalıkları vb bir çok hastalığa iyi gelmektedir. Azerbaycan’da tedavi nitelikli senatoryumların çoğu Ağşeron yarımadasındadır.

ülke çok zengin bir kültür ve tarih hazinesine sahiptir. ülkelerdeki eski anıt, mezar, türbe, bina ve diğer tarihi eserleri korumak, restore etmek için “Berpaâ€� adı verilen cemiyetler kurulmuştur.


HABERLEŞME

Azerbaycan haberleşme ağı, ülkedeki tüketicilere hizmet sağlamada yetersiz kalmaktadır. Haberleşme ağında performansın düşük olmasının sebebi, kullanılan araç ve gereçlerin vadesinin kısmen dolmuş olmasıdır.

Haberleşme ağındaki araçların ortalama yaşı, 15 ile 20 yıldır. Yedek parçaların bulunması zor olup, ihracatı artırmak için önem taşıyan ulusal ve bölgesel iletişim sınırlıdır. Haberleşme ağının, kullanım kapasitesi yüzde 95 gibi yüksek bir oran olmasına rağmen, mevcut talebi karşılamakta yetersiz kalmaktadır.

Hükümet politikası, her evde bir telefon bulunması ile evrensel hizmet hedefine doğru telekomünikasyon sektörünün hızlı gelişimine önem vermektedir. Haberleşme Bakanlığı, yeni teknolojilere yatırım yaparak ve işletme birimlerinin ticari gelişmesini destekleyerek, bu amaca ulaşmayı ummaktadır.

Bu aşamada Hükümet, kamu sektörü içinde temel telekomünikasyon hizmetlerinin verilmesini, yeni hizmetlerin ise özel sektör tarafından sağlanmasını düşünmektedir.


ULAŞTIRMA

Eski ve bakımsız olmasına rağmen, Azerbaycan halen iyi bir ulaştırma ağına sahip bulunmaktadır. Ancak alt yapısı ve ekipmanları genelde kötü durumdadır. Devlet politikaları ve organizasyonlarında bir çok yetersizlikler vardır ve yakın gelecekte ulaşım talebinde kayda değer değişikliklerin olması beklenmektedir.

Demiryolu taşımacılığı, Azerbaycan’da sosyo-ekonomik yaşamın omurgasını oluşturmaktadır. ülkede bir yılda gerçekleşen yolcu taşımacılığında demiryollarının payı ortalama olarak yüzde 8, ancak buna metro taşımacılığı da dahil edildiğinde yüzde 98 dolayındadır. Metro genellikle yolcu taşımacılığında kullanılırken, diğer demiryolları yük taşımacılığında kullanılmaktadır.

Azerbaycan’da yaklaşık 26 bin kilometrelik bir karayolu ağı bulunmaktadır. Bunun çoğunluğu stabilize ve toprak yollardan oluşmaktadır. Karayolu taşımacılığında otobüs kullanımı ağırlıktadır. Toplam karayolu taşımacılığının yüzde 82.9’u otobüslerle gerçekleşmektedir.

Azerbaycan’da toplam 27 adet havaalanı bulunmaktadır. Ancak bunlardan 5’i normal yolcu uçakları trafiğine uygun alanlardır. Bakü ve Gence havaalanları uluslararası trafiğe açıktır. Diğerleri şehirler arası taşımacılıkta kullanılmaktadır. ülkenin sahip olduğu uçak filosu oldukça yaşlanmış bir durumdadır. Yedek parça ve aksamının üretilebileceği tesisler yetersiz ve bakım imkanları kısıtlıdır.

Hazar Denizi’nde yüzlerce kilometrelik bir kıyı şeridi bulunmasına karşın, ülkede sadece biri büyük olmak üzere irili ufaklı 15 liman bulunmaktadır. Büyük olan Bakü’de bulunan liman, yolcu taşımacılığına uygun değildir.

ülkede önemli ölçüde, boru taşımacılığı ile petrol ve doğal gaz taşınmaktadır.


BANKACILIK

Azerbaycan’ın serbest piyasa ekonomisine geçme yolundaki en önemli adımlardan birini oluşturan bankacılık konusundaki düzenleme-lerle ilgili olarak 7 Ağustos 1992’de Merkez Bankası hakkındaki kanun ile bankalar ve bankaların faaliyetleri hakkındaki kanun yürürlüğe girmiştir.

Azerbaycan’ın finans kesimi Azerbaycan Milli Bankası ve 4 ihtisas bankası; Azerbaycan Uluslararası Bankası, Ziraat Bankası, Sanayi ve Yatırım Bankası, Emanet Bank ile çok sayıda ticari ve kooperatif bankadan oluşmaktadır.

Azerbaycan’da bankacılık ve sermaye piyasası yeterince gelişmemiştir. Kredi kullanma imkanları da yeterli değildir. Bankacılık ve kombiyo konusundaki bilgi eksikliği döviz transferini güçleştirmektedir.

Bankalar ve yetkili döviz büroları, gerçek kişilere döviz alış satış işlemleri yapabilmektedir. Tüzel kişilik durumunda olan firmaların ihtiyacı olan yabancı dövizler ise yalnızca, firmaların hesaplarının bulunduğu bankalar aracılığı ile, Bakü Bankalararası Valuta Birjası’ndan satın alınmaktadır.


YATIRIM SAHALARI

1-Şehiriçi ve şehirlerarası yolcu ve yük taşımacılığı

2-Altın, gümüş ve işletmeciliği

3-Ağaç işleri-marangoz (kereste, mobilya)

5-Arıcılık

6-Ayakkabı fabrikası

7-Balıkçılık

8-Tarım aletleri üretimi

9-Bisküvi fabrikası

10-Boya fabrikası

11-Çiçekçilik

12-Çikolata fabrikası

13-Çimento fabrikası

14-Çocuk bezleri fabrikası

15-Demir-çelik fabrikası

16-Elektrik ve elektronik eşya üretim fabrikaları

17-Entegre et tesislerinin kurulması

18-Gül yağı üretimi-pazarlaması

19-Güneş kollektörü üretimi

20-Ham petrol ve doğal gaz üretim tesisleri

21-Havyar ve balıkçılık tesislerinin kurulması

22-Hayvancılık

23-Hurda demir işleme atölyeleri

24-İnşaat ve restorasyon işleri

25-İpekçilik

26-İyot, brom üretimi için gerekli teçhizat temini

27-Klima fabrikası kurulması (Mevcut fabrikaların işler hale geti rilmesi)

28-Kolonya fabrikası

29-Konfeksiyon imalat fabrikaları (Mevcut fabrikaların işler hale getirilmesi)

30-Kuru temizleme

31-Kuruyemiş-çerez işleri

32-Meyve ve sebze üretim-işleme tesisleri (konserve, salça, komposto, meyve suyu tesisleri)

33-Mozaik ve mermer işleri

34-Özel klinik ve hastahaneler

35-Plastik sanayi tesisleri

36-Sabun ve deterjan fabrikası

37-Seracılık

38-Sıhhi malzemeler üretimi

39-Soğutucu fabrikalarının modernizasyonu

40-Su, su işleme ve ambalaj tesisleri

41-Süt ve süt ürünlerinin paketleme ve dağıtımının yapılması

42-Tavukçuluk

43-Tekstil ve dokumacılık

44-Trikotaj

45-Un ve hamur işleri

47-Şeker fabrikası

48-Yem tesisleri (Mevcut tesislerin modernizasyonu)

49-Yün-pamuk sektörü

50-Zeytin ve zeytin yağı fabrikası, çiçek yağı ve pamuk yağı fabrikası kurulması


İklim Özellikleri

Azerbaycan,Hazar Denizi sahilinde geniş ovalarıyla, Kafkas soğuklarını çevreleyen yüksek dağ sıralarıyla on tarımsal iklim bölgesinde, ılıman ve yağışlı, sıcak ve kurak iklim özelliklerini taşır.

Sıcaklık ülkenin büyük bir bölümünde genellikle yüksektir. Yıllık yağış genellikle azdır. Hava sıcaklıkları Türkiye ile paralellik göstermektedir. Kış aylarında -15 ile 5 derece, yaz aylarında ise 25-35 derece arasında seyretmektedir.


Şehir İçi ve Şehirler Arası Ulaşım İmkanları Nelerdir?

Azerbaycan’da şehir içi ulaşım, otobüs, treybüs ve taksilerle sağlanmaktadır. Şehirlerde muntazam bir trafik akışı bulunmaktadır. Sürücüler trafik kurallarına karşı sonderece hassastırlar.

Şehirlerarası yolculuk tren, otobüs ve uçaklarla yapılmaktadır.

hiperaktif
05-23-2008, 23:12
FARKLI BAKIŞLARLA AZERBAYCAN

AZERBAYCAN CUMHURİYETİ

28 Mayıs 1918'de bağımsızlığına kavuşmuştur.
Yüzölçümü : 86.400 km2
Nüfusu : 7.500.000
Başkenti : Bakü

Tarihi

Azerbaycan'ın adı konusunda değişik görüşler bulunmaktadır. Burayı (M.Ö. 323) yöneten komutanlarından Atropates'ten geldiği öylendiği gibi "Od" anlamındaki azer sözcüklerinden geldiğide Belirtilmektedir. Ancak, bu yer adının etimolojisi yapılırken, bu bölgede egemenlik Süren Kasar (Hazar) Türkleri'nin ismi de gözönüine alınmalıdır ve kaynaklara göre gerçek payıda büyüktür.

Türklerin Azerbaycan'a gelişleri tahminini ve M.Ö. Saka-îskit döneminde başladığı savunulmaktadır. M.S. 395 te Hun Türkleri Balkanlar'a inerken bir kısmının Kafkaslar yoluyla Anadolu'ya ve Azerbaycan'a sarktıkları bilinmektedir.

Selçuklu Türkleri'nin Azerbaycan'da görülmeleri ise 1015-1021 yılları arasındadır. Sultan Alpaslan zamanında Azerbaycan'da Türkmenler sayesinde Azerbaycan'ın Türkleşmesi kolay gerçekleşmistir. Azerbaycan daha sonra Ilhanilerin egemenliğine girmiş ve bir süre "Altınordu" devletinin hakimeyitinde kalmış, Akkoyunlu ve Kara Koyunlular döneminde Türk nüfusu bakımından en yoğun dönemini yaşamıştır. Daha sonra Azerbaycan'da Safeviler, Afşar ve Kaçarlar hükiim sürmüşlerdir.
Bundan sonra, sırasıyla Şeki, Gence, Bakü, Derbent, Kuba, Nahcivan, Revan, Tebriz, Urmiye, Erdil Hanlıkları dönemi başlamıştır.
Azerbaycan toprakları Rusların egemenliğine girdikten sonra Revan'a ve Karabağ'a Ermeniler yetiştirilmeye başlanılmıştır.
Azerbaycan Türkleri 1918-1920'de Kafkasya kurultayını toplamış ve 28 Mayıs 1918'de de ulusal Azerbaycan devletini kurmuşlardır. Ancak 1920 de Kafkasya ötesi Sosyalist Sovyet Cumhuriyet-lerine katılmak zorunda kalmış, 30 Eylül 1991 de SSCB çöküşüyle bağımsızlığını yeniden ilan etmiştir.
Azeriler Kafkasya bölgesinin en büyük Türk bölümünü oluşturmaktadır. Asya'da ve Kafkasya'daki Türk halklannın en okumuş ve kültürlüleridir.
Bugüne kadar Kafkaslarda ulusal ve ırksal uyanışın merkezi hep Bakü olmuştur. Bu düşüncenin isim babaları Hüseyni Zade Ali, Ağaoğlu Ahmed, Ali Merdem Topçu Beydir.


COĞRAFİ KONUMU

Azerbaycan 38°-25 kuzey enlemleri ile 44°-50 doğu boylamları arasındaki coğrafı bölgeye yerleşmiştir. Sınırların uzunluğu 3600 km dir. Azerbaycan 657 metre deniz seviyesinden yüksektir ve topraklarının % 50 si dağlık alanlardır. Dağlık alanlar Büyük Kafkasya, Küçük Kafkasya ve Talış dağlarından meydana gelmektedir. En yüksek yeri Tufandağı 4489 metredir. Hinal dağı, Delidağı, Kedidağı önemli dağlandır. Kur-Aras Ovası en büyük düzlüktür.

Azerbaycan iklimi dünyadaki 11 iklim çeşidinden 9 una sahiptir. Yıllık ortalama sıcaklığı 10 C'nın üzerindedir. En biiyük gölü 17,5 km2 ile Hacıkabul gölüdür. Sarısu, Candakar, Açınonur, Büyük Sur ve Göygöldür.
Azerbaycan'ın en uzun nehri ise 1364 km Hazar denizine dökülen (Kura) Kür Nehridir. Kür'ün bir kolu olan Aras ise 1072km dir.
Azerbaycanda, Mingeçevir, Sarsank,Ceyranbatan ve Arapçay barajları bulunmaktadır.
Başkenti Bakü'dür. Dilleri Batı Oğuzcadır ve %98!i dillerine sahiptir.

Demografik Durumu:

1989 yılı verilerine göre Azerbaycan nüfusunun %82.6'sı ,Azeri Türküdür.

Siyasal ve Sosyal Yapılanmalar:

Azerbaycan'da kendilerini parti olarak adlandıran fakat hukuken böyle bir kimliği olmayan çeşitli partiler mevcuttur.Bunlardan en büyükleri şunlardır:

1-Birlik Partisi
2-Anavatan Partisi
3-Milli Müsavat Partisi : Turancı bir partidir.
4-Halk Cephesi : 51 partinin desteklediği bir koalisyon.
5-Milli İstiklal Partsi: Milliyetçi ve Türkçüdür
6-Sosyal Demokrat Parti
7-Bağımsız Demokrat Parti
8-Milli Muhabbet Partisi
9-Tövbe Partisi: İran yanlisi
10-Halk partisi
11-Yesiller Partisi

EKONOMİK ve SOSYAL YAPI

1991 de bağımsızlığını aldıktan sonra, özellikle geçiş döneminin ilk yıllarında ekonomik alanda düşüşler olmıış ve para birimi olarak manat'a bağlı kalmıştır. Ancak, Azerbaycan verimli tarım arazileri, doğalgaz, petrol ve demir cevheri bakıırnndan zengin kaynaklara sahip bulunmaktadır. Ham petrol üretimi 1991 de 12 milyon tona yaklaşmıştır.
Doğal gaz üretimi ise 1991 de 11 milyon m3 dur. Toplam doğalgaz rezervi 118.65 milyar metreküp, petrol rezervlerin de 8 milyar varil olduğu savunulmaktadır. Ayrıca, petrokimya, yiyecek, giyim gibi hafif sanayide vardır.
Tarım ve Hayvancılık:
Azerbaycan'ın yüzde 7'si tarıma elverişli topraklara sahiptir. Bu tarım topraklannın büyük bölümü de Kura ve Aras nehirleri etrafındadır ve ülkede, tarım büyiik ölçüde sulamaya dayanmaktadır. Yetiştirilen başlıca ürüııler tahıl, meyva, pamuk, çay, tütün, üzümdür. Ayrıca, dut ağacından yılda 5000 ton ipek kozası elde edilmektedir.
Azerbaycan tarımında ve ekonomisinde hayvancılığın da önemli yeri bulunmaktadn. En son verilere göre Azerbaycan'da 1.5 milyon sığır, 5 milyon koyun, 30 milyon kümes hayvanı bulunmaktadır.
Sanayi:
Azerbaycanda sannyi sektörü net maddi üretimin % 48.3 (1992 tahmıni) oluşturmaktadır.
Ağır Sanayi: Enerji, Metalurji, Makina, îmal, Kimya, Orman Ürünleridir.
Hafif Sanayi: Dokuma, dikiş, deri, kürk, kunduradır.
Ulaşım: Azerbaycan gelişmiş bir ulaştırma sistemiııe sahiptir.
Demiryolu: 2090 km.
Kara Ulaştırması: Karayolu 30.400 km.
Deniz Ulaştırması: Hazar Denizi yoluyla yapılır.
Hava ulaştırması: Bakü hava limanından yapılmakta olup İstanbul, Paris, Moskova, Taşkent, Astana, Bişkek, Pekin gibi dünyanm diğer bölgeleriyle bağlantılıdır.
Turizm potansiyeli yüksek bir cumhuriyettir. Bankacılık ve sigortacılık gelişme süreci göstermektedir.
En önemli ihracat gıda ürünleridir. Petrol ve petro-kimya ürün-eri de ihracatta önemli yer tutmaktadır.
Para birimi, manat'tır.
Sosyal yapı: Azerbaycan da Aile bağları çok güçlüdür ve genç nüfusa sahiptir. Erkeklerde yaş ortalaması 65.7, kadınlarınki de 73.5'dir. Ortalama yaşam 69.9 dur.
Eğitim:
Azerbaycanda eğitimin diğer Türk devlet ve topluluk-larına karşı çok ileri olduğu görülür. 1991 istatistiki verilere göre 4775 okulda 1.503.000 öğrenci okumaktadır. Bugün okul sayısı 5.000'e, öğrenci sayısı 1.600.000'e ulaşmıştır.
Azerbaycan da 6.500 kültür tesisi, 4.605 adet kütüphane, 125 müze, 125 müzik okulu, 43 halk tiyatro salonu, 3.680 kültür evi bulunmaktadır. Ve okuma yazma oranı yüzde yüzdür.
Bakü-Azerbaycan Devlet Üniversitesi ve buna bağlı Enstitüler bütün bilimsel, teknik, sağlık, sanat kollarını içerir boyutlardadır.
Sağlık:
Azerbaycan da sağlık hizmetleri verilirken üçlü bir sistem uygulanmaktadır.
1. îlk müdahale sağlık memurlarıyla yapılmakta,
2. Bunların yetersiz kalması halinde hastalar, hastahanelere gönderilmekte,
3. Hastahanelerin yetersizliği durumunda ise hastalar üniversitelerdeki araştırma hastahanelerine yollanmaktadır.
Böylece Azerbaycan halkı eşit hiçimde sağlık hizmetlerinden yararlanmaktadır.
Sosyal Güvenlik:
Burada sosyal güvenlik ağı maliyetleri oldukça yüksek olup, GSMH % 18'ini tutmaktadır. Emeklilik yaşı olarak kadınlarda 55 yaş, erkeklerde ise 60 yaş koşulu aranmaktadır.
Bugün Azerbaycan Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlık kavra-ınını benimsemiş ve 1991'den sonrada serbest piyasa ekoııomisine geçerek dünyayla bütünleşmek istemiştir.
Ayrıca, özel mülkiyete izin verilmiş, borsa yasası çıkarılmış, devlet tahvilleri hazırlanmış, toprak kanunu ile topraksız çiftçiler topraklandırılmıştır. Kendi merkez bankasını kurmuş, düzenli bir vergilendirmeyi getirmiş ve ülkeye yabancı sermaye akışını sağlamıştır.
Bugün; Azerbaycan Cumhuriyeti Dünya siyasal ve ekonomik yapısı içinde yerini bağımsız bir devlet olarak almıştır.
Birleşmiş milletler, Agîk, IMF, gibi kuruluşların da üyesidir.
Azerbaycan Cumhuriyeti, kardeş ve dost Türkiye Cumhuriyetiyle ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer alanlarda iyi ilişkiler içindedir ve önemli anlaşmalar yapılmıştır.

ANS Azerbaycan Özel Televizyonu, TRT-İnt, SARA Azerbaycan Özel Televizyonu Samanyolu TV Türkiye Özel Kanalı vardır

hiperaktif
05-23-2008, 23:13
YA AZERBAYCAN ORDUSU

Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri
Kara Kuvvetleri

* Asker: 75. 000
* Tank ve Zırhlı Araç: 259

Hava Kuvvetleri

* Personel: 7.900
* Savaş Uçağı: 55
* Nakliye Uçağı: 2
* Saldırı Helikopteri: 15
* Nakliye Helikopteri: 13

Deniz Kuvvetleri

* Personel: 2.200
* Hücumbot: 9

Bazı kaynaklar da ise şöyle gösterilmektedir:


Ana Savaş Tankları

* T-72 - 136
* T-55 - 123

T-90 -25

Zırhlı Saldırı Araçları

* BMP-1 - 114
* BMP-2 - 96
* BMP-3 - 4
* BMD-1 - 41
* BRM-1 - 23
* BTR-60 - 25
* BTR-70 - 28
* BTR-80 - 11
* MT-LB - 196

Topçu Birliği Sistemi(Dizgesi)

* D-30 122 mm Havan- 191
* D-20 152 mm Obüs- 30
* 2A36 152 mm Top - 20
* 2S1 122mm Kundağı Motorlu 122mm Obüs - 14
* BM-21 122mm "Grad" MLRS( Çok Namlulu Roketatar) - 40
* 9A52 "Smerch" 300mm MLRS( Çok Namlulu Roketatar) - 7
* MT-12 "Rapira" 100mm Yivsiz Antitank Topu - 72
* M-46 130mm Sahra Topu - 36
* Helikopter Gücü

Bakü'de bir hava gösterisi. Azerbaycan Hava Kuvvetleri(AzAF)'nin bir alt kolu olan helikopter güçleri şunları içerir [değiştir]

* Mi-24 attack gunships - 40
* Mi-8 Assault/transport helicopter (can also be used for attack) - 13
* Mi-2 Transport helicopter (can also be used for attack) - 7

Transport fleet

* Mi-28N - attack 'Night Havoc' - 10
* MiG-25 Foxbat fighters - 19
* Su-25 Frogfoot Ground attack planes - 6
* Su-24 Fencer fighter bombers - 9
* Tu-16 Badger heavy bombers - 10
* Mi-24 Hind attack helicopters - 25
* MİG-29 FULCRUM - 10+
* SU-27 Flanker -14
* Su-35 Super Flanker 20

Şu anda Azerbaycan ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasında yoğun bir işbirliği vardır.Bu hem ikili anlaşmalar hem de NATO'nun komşuluk politikaları çerçevesinde yürütülmektedir.

Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri

Azerbaycanın qerbi
Kuvvet bilgisi
Genel askerlik yaşı 18
Savunmaya eklenebilen 20–49 yaş arasında erkek ve kadın: 1,961,973

2,033,186(2007 tahmin)
Askeriyeye uygun olan 20-49 yaş arasında: 1,314,955 erkek

1,676,408 kadın (2007 tahmin)
Etkin asker sayısı 155,845
Hazır hareketlendirebilinen asker sayısı 78,067
Seferberlik anında çıkarılabilecek asker sayısı
Asker harcamaları
USD rakamı $1,1 milyard (2007)
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla boyutu 2.6% (2006)

Kafes
05-23-2008, 23:14
EMEGINE SAGLIK ARKADASIM +

hiperaktif
05-23-2008, 23:15
TÜRKMENİSTAN

Türkmenistan Cumhuriyeti, 27 Ekim 1991 yılında SSCB dağıldığında bağımsız oldu. Resmî para birimi Manat'tır. Yönetim şekli cumhuriyettir. Türkmenistan, BM, İKÖ, BDT gibi uluslararası kuruluşlara üyedir. Devlet Televizyon Kuruluşu vardır. Özel televizyon yayını bulunmaktadır.

Ulusal Slogan BAĞIMSIZ, TARAFSIZ TÜRKMENİSTAN

Resmî dil Türkmence
Başkent Aşkabat
Yönetim şekli Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı Beridmuhamedov

Yüzölçümü 488,100 km²
Dünya yüzeyinin 4.9%'ünü kaplar
52. en geniş ülke
Nüfus 4,952,081 (2005)
En kalabalık 112. ülke
Nüfus yoğunluğu 9,4 kişi/km²
Bağımsızlık SSCB, 27 Ekim 1991
Millî Gelir Kişi Başına 7,266 Amerikan Doları
Para birimi Türkmen Manat
Saat dilimi
Yaz saati (UTC+5 to +6)

(UTC+6 to +7)
İnternet alan adı .tm
Telefon kodu +993


GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 19.6 milyar $ (2000 verileri)
GSYİH - reel büyüme: %16 (2000 verileri)
GSYİH - sektörel bileşim: tarım: %25
endüstri: %43
hizmet: %32 (1999 verileri)
Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %14 (2000 verileri)
İş gücü: 2.34 milyon (1996)
Endüstri: Doğal gaz, petrol ürünleri, tekstil, gıda maddeleri
Endüstrinin büyüme oranı: %18 (2000 verileri)
Elektrik üretimi: 8.371 milyar kWh (1999)
Elektrik tüketimi: 4.785 milyar kWh (1999)
Elektrik ihracatı: 4.1 milyar kWh (1999)
Elektrik ithalatı: 1.1 milyar kWh (1999)
Tarım ürünleri: Pamuk, tahıl, çiftlik hayvanları
İhracat: 2.4 milyar $ (2000 verileri)
İhracat ürünleri: gaz %33, petrol %30, pamuklu kumaş %18, tekstil %8 (1999)
İhracat ortakları: Ukrayna, İran, Türkiye, Rusya, Kazakistan, Tacikistan, Azerbaycan
İthalat: 1.65 milyar $ (2000 verileri)
İthalat ürünleri: Makine ve parça %60, gıda maddeleri %15 (1999)
İthalat ortakları: Ukrayna, Türkiye, Rusya, Almanya, ABD, Kazakistan, Özbekistan
Dış borç tutarı: 2.5 milyar $ (2000 verileri)
Para birimi: Türkmen Manatı (TMM)
Para birimi kodu: TMM
Mali yıl: Takvim yılı

Sayfa başına dönüş

İletişim Bilgileri


Kullanılan telefon hatları: 363,000 (1997)
Telefon kodu: 993
Radyo yayın istasyonları: AM 16, FM 8, kısa dalga 2 (1998)
Radyolar: 1.225 milyon (1997)
Televizyon yayını yapan istasyonlar: 3 (1997)
Televizyonlar: 820,000 (1997)
Internet kısaltması: .tm
Internet kullanıcıları: 2,000 (2000)

Sayfa başına dönüş

Ulaşım ve Taşımacılık


Demiryolları: 2,187 km (1996 verileri)
Karayolları: 22,000 km (1996)
Boru hatları: Ham petrol 250 km; petrol ürünleri 4,400 km
Limanları: Türkmenbaşı
Hava alanları: 76 (2000 verileri)

hiperaktif
05-23-2008, 23:16
TÜRKMENİSTAN BAYRAĞI
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/1/1b/Flag_of_Turkmenistan.svg/170px-Flag_of_Turkmenistan.svg.png

hiperaktif
05-23-2008, 23:18
KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ

16 Aralık 1991 tarihinde hağınısızlığına kavuşmuştur.
Yüzölçümü : 2.717.000 km2
Nüfusu : 17.000.000
Başkenti : Astana

Tarihi: Türkçe'de "Kazak", sözcüğü özgür, bağımsız, yiğit, cesur anlamına gelmektedir. Kazakların kullandığı dil; Kazak Türkçesi Tatar, Başkut, Nogay, Kırgız, Kıpçak lehçeleri arasında yer alır. Kazak Türkçesinin gelişmesi ise Ibray Altınsanın, Çokan Velihanou'un ve Abay Kuranbaydı'nın çalışmalanyla gelişmiş ve Kazaklar arasında konuşma ve yazı dili gelişme göstermiştir. Ayrıca Arapça ve Farsçadan daha az etkilenmiştir.
Kazakistanda yapılan kazılarda elde edilen buluntuların Yenisey motiflerine benzediği dikkat çekıniştir ve özellikle Kök Türkçe mezar kitabeleri üzerinde bilim adamlarının yapıtkları araştırmalarda Kazakistandaki Türk varlığıyla ilgili önemli belgeler çıkarmışlardır. Altaylarda bulunan demir eritme ocaklarına Kazakistanda da rastlanmış, Güney Kazakistanda, ok uçları, kama sapları, bulundğu görülmüştür.
Ancak Kazaklann ortaya çıkışları çok eskilere gitmesine karşın tarihi kaynak'ara göre Ccngiz Han'ın torunları zamanına rastlamaktadır. Kazaklar kendilerinin Alaş-Alaç adlı Ata'dan geldiklerine inanırlardı. Bu Ata'nın üç oylu olduğu bıınların dn üç kazak boyunu meydana getirdiklcrini kabul ederlerdi.
Geleneksel olarak göçebe olan kazakların tarih sahnesinde etkili olmaları ise Özbek Hanları devrinde olur. Bu dönemde Kazaklar Canı Bel'in Oğ!u Kasım Han İdaresinde Balkaç bölgesinde yaşarlarken, bir kısmı da Burunduk Yönetiminde Urallarda yaşıyordu. Daha sonra Kasım Han, Bütür. Kazaklaı- kendi egemenliği altına alır (1520). 17. yüzyılda ise Tevka Han, Kazak Türklerinin yasal kurallara bağlar. Ancak 17. ve 18. yüzyıllarda Ruslar Türkistan'da önemli işgallerde bulunur. Bu olaya Kazaklar büyük tepki gösterir. 1783'te Sırım Batur önderliğinde Kazaklar bir ayaklanma başlatırlar.
Kazak önderler 1906 da halkta ulusal (milli) bilincin uyanmasını sağlarlar. 1916 da harekete geçerler ve 1917 de Umumi Kazak Kongresini toplayarak Orenbur'u Başkent yaparlar. 1924 de otonom olarak başkentlerini Ak-Mescit'e taşırlar ve 1936 da Sovyetlerin bir üyesi statüsünü kazanırlar.
Kazakistan 1990'da egemenliğini, 1991 tarihiııde bağımsızlığını ilan etmiştir. Kazakistan Cumhuriyeti Birleşmiş Milletlerin bir üyesi olmuştur. Kazakistan Cumhuriyetinde sosyal demokrat azat hareketi, milliyetçi Alaş Hareketi, Ulusal Demokrat Parti bulunmaktadır.

KAZAKİSTAN'IN COĞRAFİ KONUMU

Kazakistan yüzölçümü 2.717.300 km2 dir. Kuzeyde ve Batıda Rusya Federasyonu, Doğuda Doğu Türkistan, güneyde Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızisatn ile çevrilidir. 45*-87* doğu boylamları ile 41°-57° kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Kazakistan geniş bozkırlarla kaplı olup geriye kalan tüm arazinin yarısı çöldür.
îklimi yazları kurak ve sıcak, kışları sert geçen karasal iklim özelliklerini taşımaktadırlar.
Kazakistan, Aral, Balkaş, Alakol, Tengiz, Zaysan, Selatitengiz Gölleri ve Ural, Emba, Seyhun(Siriderya), Sarısu, îli, îrtiş Nehirleri önemli su kaynaklarıdır.
Kazaklar Ortaasyanın en kalabalık Türk-Kazak milletidirler ve toplam nüfus 17.000.000. dur. Bu nüfusun % 48 Kazak % 34 Rus, % 6 Ukraynalı, % 4 Alman, % 8 de diğer uluslardır. Ayrıca, Doğu Türkistan'da 650.000, Moğolistan Halk Cumhuriyeti'nde 40.000, Afganistanda 3.000 Kazak'ın yaçadığı kaynaklarda verilmektedir.
1950 deıı sonra Çin'den SSCB. önemli bir kazak göçü olmuştur. Bunlann dışında 590.000 Sovyet Kazağı'nın Volga, Ural ve Batı Sibirya bölgesinde yaşadığı bilinmektedir.
Ortalama nüfus yaşam siiresi 69 yıldır. Km2ye 2.6 kişi düşmektedir. Sehirleşme oranı % 57 dır. Çalışabilir nüfusun % 81'i istihdam edilmiştir.

Kazak Türkü Katliamı

1926 % 1939 % 1959 % 1970 % 1979 % 1989 % 1993
Kazak 3713 57.1 2300 37.9 3787 30 4234 32.6 5.289 36.0 6535 39.7 7296
Rus 1280 19.7 2440 40.2 3972 42.7 5522 42.4 5991 40.8 6227 37.8 6168

1926-1989 dönemideki nüfus artışındaki çarpıklık açıkıça gözükmektedir. 1926'da 3.713.000 olan Kazak Türkünün 1939'a kadar artmadığı gibi bir milyonda eksilirken, yine 1926'da 1.280.000 olan rus nüfusunun 1959'da 3.972.000'e ulaştığı görülmektedir.
En iyimser tahminlere göre otuz üç yıllık süreçte enaz beş milyon Kazak Türkünün imha edildiğini ifade etmek haksız bir yaklaşım değildir.
Kazak Türkleri tarih boyunca asimile edilmeye çalışmış ancak Kazak Türk'ünün içindeki hürriyet ve Türklük ateşi hiçbir zaman söndürülememiştir. Bugünde Kazakistan aydınları,özellikle Türk-İslam devleti kurarak Turan'ı gerçekleştirme idealini taşıyan genç Kazak Türkleri bozkurtu,hialali ve yıldızı kendilerine amblem seçmişler,"Kazakistan'da Rusları istemiyoruz." diyorlar.


Önemli şehirleri Alma-Ata, Karakanda, Çimkent, Petropavlosk, Sempalatinsk ve Astana'dır. Başkent Astana'ya 1998 yılında taşınmıştır. Kazaklar 19.yy da müslümanlaşmışlar ancak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri içinde en az islamlaşmış olanıdırlar.


Ekonomik ve Sosyal Yapı
Kazakistan işlenebilir geniş topraklara sahiptir. Önemli ölçüde tarım ürünü ihracatçısı ve üreticisidir. Aynca bölgenin en zengin maden kaynaklarını elinde tutmaktadır. Geniş ölçüde maden çıkarma ve bunları işleme durumundadır. Ülkede metalurji, makine, petro kimya, tekstil, tarımsal ürünleri işleme sanayi'yi gelişmiştir.
Ülkenin ekonomik yaşamında devlet sektörü ağırlığını korumakta (% 90), özel sektörde ve kollektif şirketlerde ise % 10 bir pay bulunmaktadır. Ancak bu oranlar hergün özel girişim yönünde değişmektedir. 1991 ve 1992 de Kazak Hükümeti özelleştirmeye, mülkiyet ve serbest pazar ekünomisine girmeye başlamış ve ileri boyutlar kazanmıştır.
Ülkenin zengin petrol ve gaz rezervleri bulunmakta olup Chevron, Agip, Elf-Aquitaine, British Gaz Şirketleriyle anlaşmalar imzalanırııştır. Uu aradu Kazakistan ekonomisi canlanmaya başlamıştır. Para birimi Tenge'dir.
Türk Cumhuriyetleri içerisinde en zengin yeraltı kaynaklarına Kazakistan sahip bulunmaktadır. Başlıca yeraltı kaynakları; bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum, astbest, barıt, bizmut, krom, fosfat, titanyum, kömür, petrol ve bor'dur. Kazakistan Tungesten'de dünya dördüncüsüdür. Bu oranlar varolan rezervler anlamındadır. Bunların yanında demir-çelik gibi ağır sanayi işletmeleri de bulunmaktadır.
Ayrıca yirminin üzerinde termik santral günde 300 bin ton kömür tüketerek Urallar, Batı Sibirya ve Orta Asya'ya elektrik enerjisi sağlamaktadır.
Kazakistan'ın 160 bölgesinde 2.1 milyar ton pertrol rezervi bulunmaktadır ve Hazar Petrolleriyle birlikte ve tahmini toplam 4.5 milyar tona ulaştığı saptanmıştır.
1993 yılından sonra petrol üretimi 23 milyon tonu doğalgaz üretimide 6,7 milyar m3'e ulaşmıştır. Kazakistan'da Hazar Gaz yataklarıyla birlikte toplam rezervin 6 trilyon metre küpe ulaşacağı hesap edilmektedir.

Tarım ve Hayvancılık
Kazakistanda geniş ve ekilebilir tarım alanlan bulunmakta, başta buğday, tütün, şekerpancarı, pirinç, arpa ve diğer tarım ürünleri yetiştirilmektedir.
Kazakistan Cumhuriyetinde resmi açıklamalara göre 1993-94 yılında 2055 Sovhoz, 452 Kolhoz (Devlet Tarım tşletmeleri) 837 Tarım Kooperatif, 622 küçük tarım işletmeleri vc 9262 çiftlik bulunmaktadır. Arazi yanında üretim makineleri ve araçları devlete aittir.
Kazakistanda büyük çaplı sulama projeleriyle endüstri ve yem bitkileri üretimine ağırlık verilmiştir. Denebilir ki, bugünkü Kazakistan tarımı otuz yıl önceki Türkiye tarımını andırnıaktadır. Ayırıca,yapılan inceleınelerde tarım lopraklarından alınan üretim verimi düşüktür ve Kazakistan'daki 220 milyon hektar tarım alanının yaklaşık yüzde 82'si çayır ve mera alanıdır.


Hayvancılık
Geleneksel olarak göçebe olan Kazaklar hayvancılığa her zaman büyük önem vermiş ve onları yaşamlarının bir parçası saymışlardır. Ayrıca geniş Kazakistan topraklarının çayır-mera ve otaklarla ve yaylaklarla kaplı olması da hayvancılığa özendirmiştir. Ancak, hayvancılık daha çok sığır ve küçükbaş hayvan ağırlıklıdır. Küçükbaş hayvanlar koyun ve keçidir. Hayvancılıkta sığır önemli yer tutmakta ve kişi başına düşen sığır sayısında birinci sırada yer almaktadır.


Sanayi
Kazakistan Sanayii incelendiğinde bu sanayinin Sovyet ekonomisinin gereksinimlerine göre ve onları karşılamak üzere planladığı görülür. Özellikle imalat, madencilik, enerji, metalurji, kimya ve petro kimya, inşaat malzemeleri önemli yer tutar.
Kazakistanda biri batıda ikisi doğuda üç petrol rafinerisi, dokuma endüstrisi, makina sanayii (traktörler, ziraat makineleri) ve gelişmiş kimya sanayiyi yer alîrken yılda 770.000 ton asbest, 9.4 milyon ton çimento üretmekte, taş ve toprağa dayalı sanayi gelişme göstermektedir.

Ulaştırma
Çok geniş toprakları bulunan Kazakistan'da ulaştırma ağının en büyük temelini demiryolları oluşturmaktadır. Bu demiryolları Kazakistan ekonomisi için büyük önem taşımaktadır. Ve yük taşımacılığının % 50'sini karşılamaktadır. Yolcu taşımanın % 50'sini Kara, % 30 demir ve % 2 ise hava yoluyla yapılmaktadır. Demiryolları ağı 13.600 km uzunluktadır. Kazakistan 400.000 taşıtlık bir karayolları filosuna ve taşımacılığına sahipti. Verilere göre her 100 kişiden sadece 13'ü telefon kullanmaktadır. Türk-Kazak ortaklığıyla (Netaş.Teletaş, HES Grubu) Telekomünikasyon alanında üretim ve montaj için çalışmalarını bitirmek üzeredir.
Bankacılıkta ise Kazak Merkez bankası kurulmuştur.


Sosyal Yapısı

Eğitim: Göçebe olarak doğan ve 19. yy.'ın sonunda yerleşik yaşama geçen Kazaklar XVIII. ve XIX yy. başlarından itibaren sağlıklı bireğitim çalışmalarına başlamışlardır.
İlk kez 1823 te Cihangir Han cami ve okullar açılmasını sağlamış, 1841'de de Kazak Lise'si kurulmuştur. Kazaklar bütün yaşamları boyunca Rusların, Ruslaştırma ve Hristiyanlaştırma politikalarına şiddetle karşı koymuşlardır. Büyük Türkçü îsmail Gaspiralı'nın bu konuda ve Kazakistan'da ileri anlamda çalışmaları olmuştur.
Böylece 1958'de Kazak okullarında Kazak tarihi okutulmaya başlanmıştır. 1988 de alınan bir kararla "Kazakça" resmi dil olarak kabul edilmiştir.
Bugün Kazakistan'da Kazak Devlet Üniversiteleri, Kazakistan Bilimler Akademisi, El Farabi Üniversitesi, Ahmet Yesevi Üniversitesi bulunmaktadır.
Türk Dünyasının büyük düşünürü Ahmet Yesevi'nin türbesi buradadır.
Kazakistan'da Sağlık hizmetleri devlet eliyle yürütülmekte olup, ölüm ve hastalık oranlarının yüksek olduğu. bilinmektedir ve çağdaş anlamda bir sosyal güvenlik sistemi yoktur.
Turizm ise istenilen düzeyde gelişmemiştir.
Kazakistan nükleer silahlara sahip bir ülkedir. Sovyetlerin Uzay çalışmalarını yaptığı Baykonur Uzay merkezi de Kazakistan Cumhuriyetindedir.
Bugün Kazakistan egemen ve bağımsız bir devlet olarak BM, AGIK ve diğer uluslararası kuruluşlarda yerini almış ve hızla kalkınma sürecine girmek istiyen bir ülkedir ve Türkiye Cunıhuriyeti ile çok sıcak, dostane ilişkiler içinde önemli anlaşmalar yapmıştır.

- TAN -TV
-31.KANAL-TV
- KTK -TV
- TOTEM -TV
- RAHAT -ATV
-KAZAKÎSTAN-1
- ALATAU -TV, kanalları vardır.



Kazak Türkçesiyle Türkiye Türkçesinin Karşılaştırılması

Günler Mevsimler

Döysembi Pazartesi Kökdem İlkbahar

Seysembi Salı Gaz Yaz

Sarşambı Çarşamba Küz Sonbahar

Beysembı Perşembe Kıs Kış

Cuma Cuma

İsambı Cumartesi

Ceksembı Pazar

hiperaktif
05-23-2008, 23:20
ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ
1 Eylül 1991 tarihihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
Yüzölçiimü :447.004km2
Nüfusu : 21.700.000
Başkenti : Taşkent

Tarihi

Bugün Özbek nüfusu 21 milyon yediyüzbine ulaşmaktadır. Tarihi kaynaklara göre (Ebül Gazi Bahadır Han) Altun Orda Beyi Özbek'in adından gelmektedir. Özbek Han 1313-1340 de Altun Ordu Devletinin başına geçer. Böylece de bu birliğe Özbekler denir. Daha sonra da belli bir Türk topluluğunun adı olarak kullanılır. Özbekçe Uygur Türkçcsi ile Çağatay bölümüne girer. Yapılan bir araştırmada Altun Orda Hanlığını kuran ünlü hükünıdar Cengiz Hanın Torunu Batıı Handır. 1319 da Tuna boylarına ve Edirne'ye kadar gelir. 1335 de ise Azerbaycan seferine çıkar. Ünlü gezgin Ibn Batuta, Özbek Handan bahseder ve geniş ülkeleriyle, güçiü ordusunun olduğuna deginir.
Bu dönemde bıitün Kıpçak boylarında Türkçe konuşukluğu bilinir. 1428-1468 tarihleri arasında Özbekler bir biriyle çok yakın dayanışma içine girmiçler ve 1500-1510'da Maveraünnehir bölgesini ele geçirmişlerdir. Ancak 1740'ta Iran Hükümdarı Buharayı ele geçirmiş ve buradaki Özbek Hanlığına son venniştir. Buhara'nın başına 1753'te Muhammed Rahim geçmiş bıı dönem 1920 ye kadar sürmüştür.
1924'te ise bugünkü Özbekistan Cumhuriyeti kurulmuş, ancak 1945'ten sonraki yıllarda Rusların denetimine girmiştir. Özbekistan'da Kongrat, Nagman, Mangıt, Toyaklı, Savay, Barın, Üç Urug,Burgut, Arlat, Kanglı, Baştaş, Karakalpak gibi boylar bulunmaktadır ve bunlar Özbekistan'ı oluşturmaktadırlar.
SSCB çöküşüyle birlikte Özbekistan 20 Haziran 1990 da ege-menliğini 1 Eylül 1991 de de bağımsızlığını almıştır.

Coğrafi Konumu

Bağımsız Özbekistan'ın 447.400 km2 lik bir yüzölçümü bulunmaktadır. Özbekistan 37°-45 Kuzey enlemleri ile 56°-73° doğu boylamları arasında yer almaktadır. Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan Kırgızistan ve Türkmenistan'a komşudur.
Başkenti Taşkent'tir. Nüfusu : 21.700.000'dur.
Önemli şehirleri, Semerkand, Buhara, Hive, Andıcan, Hokand, Navrangon, Karşı, Urgenc, Nukus'dur.
Önemli nehirleri: Surhanderya, Serabat, Karaderya, Zerefşan, Koskaderya ve Sah dir. En büyük gölü Araldır. Diğer Ortaasya Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi iklimi, yazları sıcak ve kurak kışlan soğuk ve karasal iklimdir.

özbekistanda nüfus yoğunluğu

Özbek Türkleri: %69
Rus: %10
Tatar Türkleri: %4.2
Kazak Türkleri: %4.2
Diğer: %7.2
Tacik: %3.9
Karakalpaklı: %1.6
Kent Nüfusu: %50

Kırsal Nüfus: %50
Özbekistan'da km2: 49 kişi düşmekte olup, ortalama yaşam süresi 69.5 yıldır ve nüfus artışı (2.6) ile yüksektir. Dillerine bağlı Özbekler milli kimliklerini güçlendirmişlerdir.

Ekonomi

1991'den sonra bağımsız Özbekistan Merkez Banka.sı kurulmuştur. Özbekistan çok zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Altın, doğalgaz, alimünyum, tungsten, kömür, mermer, yatakları ön sıradadır. 1991 verilerine göre yılda 41. milyar m3 doğalgaz üretilmektedir.
Dünyanın kaliteli altını burada üretilmekte olup yıllık 80 ton altın üretimiyle yerini almaktadır. Bakır rezervleri 800 milyon ton, olarak varsayılmaktadır. Kömür üretimi yıllık 6 milyon tondur.

Tanm ve Hayvancılık

Özbekistan karasal iklime sahiptir. Bu nedenle ülkenin % 9'u tarıma elverişlidir. Özbekistanda, pamuk önemli yer tutmakta ve dünyanın dördüncü pamuk üreticisidir. Özbekler buğday, meyve, sebze, ipek, pirinç, yetiştirilmektedir. Ekonomik yapısı ise tarım ağırlıklıdır.
Nüfusun % 30'u tarım sektöriinde çalışmaktadır. Tarımsal üretimi kolhozlar, solhozlar, meşhozlar (devlet kuruluşları) aracılığıyla yapılmaktadır.
ÜIke ekonomisinde hayvancılık da önemli yer tutmaktadır. Sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanlan vardır. Yıllık yün üretimi 1994 verilerine göre 20.000 ton civarındadır. Ve özellikle astragan kürk koyunculuğu büyük önem kazanmıştır ve ihraç edilmektedir.Özbekistan sanayisi daha çok petrokimya ağırlıklıdır ve yılda 1.5 milyon ton gübre üretmektedir. Ayrıca pamuk üretimine dayalı olarak kimya sanayii de gelişmiştir.
1990 yılı verilerine göre: Sanayi % 35, tarım % 34, inşaat % 14, ulaşım % 5 ve diğerleri % 12 dir.
Hafif sanayi ürünleri ise ipekli ve pamuklu kumaşlardır. Aral gölü kıyısında havyan üretme ve işleme tesisler bulunmaktadır.

Ulaştırma

Özbekistan Cuınhuriyeti gelişmiş bir ulaşım ağına sahiptir. Ulaştırma sisteminin temeli karayoludur. Demir yoluyla da Çin'e bağlanmıştır ve Türkmenistan, İran üzerinden ortadoğuya yeni bir demirolu yapılmaktadır.
Karayolu uzunluğu: 69.300 km'dir. Başkenti Taşkent, Ortaasya'nın havayolu merkezidir ve sekiz hava alanı bulunmaktadır.

Eğitim

Özbeklerin ilk eğitimleri mekteplerde ve medreselerde olmakta idi. 1912 de Buhara Emiri yeni sistem okulların açılmasını sağlamıştır. Sovyet baskılarına karşın Özbekler dillerini ve kültürlerini korumuşlardır. Şu anda Özbekistanda 4 binin üstünde, okul, 4 milyonda öğrenci olduğu istatistiklerde verilmektedir.
Özbekistanda ilköğretim önce 5 yıl, daha sonra da 7 yıla çıkarılmıştır.
Ancak yeııiden yapılan düzenlen]e ile ilköğrctim 8 yıla, ortaokul ise 11 yıla çıkarılmıştır. Halkın eğitim düzeyi oldukça yüksektir.
Özbekistan'da Semerkant Devlet Üniversitesi Eğitim hayatında önemli yer tutmakta ve bütün Enstitüleri içinde toplamaktadır.
Sağlık ve Sosyal Güvenlik için 1992-1993 yıllanndan sonra Özbekistan'da fonlar oluşturulmustur. Ayrıca yaşlılık, sakatlık ve aile yardımları için işlemlere başlanınıstır. Devlet Sigorta Fonu kurulmuştur.
Sağlık hizmetlerini devlet tekelindedir. Bu hizmetler hastahaneler, doğumevleri ve dispanserler eliyle yürütülmektedir.

Turizm: Diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetleri düzeyindedir.
Para birimi : Sum'dur.
Kişi başına milli gelir (1990'da-1579 Ruble) dir.

Siyasi Partiler:
Ülkede halen Halk Demokratik Partisi ile Vatan Terakkiyet Partisi bulunmaktadır.
İlk parlamento seçımleri 1994 te yapılmıştır. Yönetim biçimi cumhuriyettir.
Özbekistan Cumhuriyeti AGIK, B.M. ve diğer uluslararası kuruluşlara üyedir.
Özel televizyon kuruluşu bulıınmamaktadır. Devlet tekelinde bir Özbekistan Devlet Televizyonu ve Yayın Kuruluşu vardır.



GUR-I EMİR:

Özbek Türkleri ,Timur'un türbesine 'Gur-ı Emir' diyorlar. Bina, yeni yapılmış gibi. Mavi çini kubbe ,öğle güneşinin yakıcı sıcağında pırıl pırıl parlıyor. Kubbenin çevresini saran geniş kuşak üzerinde Allah kelamı yazılı.
Timur türbeyi daha sağlığında Türk mimar Mehmetoğlu Mahmut'a on dört yılda yaptırmış.Türbenin taç kapısındaki mavi çinileri seyretmek insana doyumsuz bir zevk veriyor.Türbenin Taç kapısından geçerken gayrıihtiyari , Yıldırım Beyazid ile Timur arasında geçen ve Türkün Türkü boğazladığı Ankara savaşını (1402) üzülerek hatırlıyorum.
Türbrnin taç kapısından içeri girdiğimizde karşımıza altı mesar çıkıyor. türbenin kıble tarafında şahane bir mihtap var. Tam orta yerde koyu yeşil mermerden yapılmış mezarda ,"Biz ki, milletlerin en eskisi ve en büyüğü olan Türkün başbuğuyuz !" diyen Timur yatıyor. Baş ucundaki diğer büyük mezar ise hocası Seyyit Bereke'ye ait.SAgında,solunda ve ayak ucunda diğer kabirler var. ( 1 )

ULUĞ BEY

(Semerkant 1394-Horasan 1449)

Timur'un torunu, Şahruh'un oğlu sarayda özel eğtim gördü.Çağının öğretim gelenekleri,ne uyarak önce din bilgilerini ,sonra mantık ve Astronomi konularını öğrendi. 1409'da babsının yardımıyla Semerkan hükümdarı oldu.Osamnlılar ile yakın ilişkiler kurdu. Ülkesinde çıkan bazı ayaklanmaları bastırdı.Horasan başına geçerek ayaklanan oğlu Abdüllatif tarafından öldürüldü. Çağının ünlü bilginlerini saraya toplayan Uluğ Bey , astronomi, ve matematik alanındaki çalışmalarıyla ün kazandı. Yıldızlarin ve ayın hareketlerini gösteren tablolar düzenledi. Yaptığı zayiçe kendisinden sonra gelenlerin başvurduğu anakaynaklardan biri oldu. Zic-i Uluğ Bey (Uluğ Bey Zayiçesi ) adlı eseri batı dillerine çevrildi.

Yıldız Yılının Uzunluğu

ULUĞBEY'e göre
365 gün 6 saat 10 dakika

4 saniye

Gerçekte
365 gün 6 saat 9 dakika 6 saniye

Ayrica ULUĞBEY gezegenlerin yıllık hareketlerini günümüzü verilerine cok yakın hesaplamisti. Uluğbey'in kurduğu rasatane devrinin en mükemmel en modern rasatanesiydi.

hiperaktif
05-23-2008, 23:22
BAŞKA GÖZLE ÖZBEKİSTAN

http://www.turan.tc/turk/ozbek/uzbflag.gif

En büyük şehir Taşkent
Resmi dil(ler) Özbekçe,Rusça
Hükümet Cumhuriyet
- Cumhurbaşkanı İslam Kerimov
- Başbakan Şevket Mirziyaev
Bağımsızlık Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden
- Oluşma 1741
- İlan 1 Eylül 1991
- Tanınma 8 Aralık 1991
- Tamamlanma 25 Aralık 1991

- Sular (%) 4.9
Nüfus Temmuz 2007 yılında 27,780,059 (44th.)
- Yoğunluk/km² (136th.)
GSMH (Satın alma gücü paritesi) 2005 tahmini - Toplam $50.395 milyon (74th.) - kişi başına $2,283
Gelişmişlik Endeksi (2003) 0.694 (111th.) – medium
Para birimi Özbekistan Somu (UZS)
Saat dilimi UZT (UTC+5)
- Yaz not observed (UTC+5)
İnternet alan adı .uz
Telefon kodu +998

hiperaktif
05-23-2008, 23:24
Kırgızistan

Kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, güneybatıda Özbekistan, güneyde Tacikistan, doğu ve güneydoğuda Doğu Türkistan (ÇHC) ile çevrelenmiş bulunan Kırgızistan Cumhuriyetinin yüzölçümü 198.500 km2dir. 15 Aralık 1990'da egemenliğini, 31 Ağustos 1991 yılında da bağımsızlığını ilan eden Kırgızistan bir Cumhuriyettir.

Tanrı dağları ve Pamir dağlarının eteklerinde bulunan Kırgızistan genellikle dağlık bir arazi yapısına sahip olup, ortalama yüksekliği 1500 metrenin üzerindedir. Tanrı ve Pamir sıradağları silsilesi Kırgızistan'ın coğrafi durumunu belirlemektedir. Tanrı dağlarının kuzeybatıya uzayan kolları olan Kırgızistan dağları ve Çatkalı dağı, güneybatıya uzanan Atbaşı ve Fergana dağları bulunmaktadır. Bu dağlar arasında dünyanın en güzel manzaralı göllerinden bir olan Issık Göl ile ülkenin en bereketli topraklarının bulunduğu Fergana vadisi bulunmaktadır.

Kırgızistan karasal bir iklime sahip olup, yıl boyunca çok az yağmur yağar. Deniz seviyesinden 2000 m. yüksek olan yerlerde kışlar, sıcak ve kurudur. Kış mevsimindeki hava sıcaklıkları özellikle dağlar ve dağ vadilerinde oldukça düşüktür.Narin, Tar, Kurşab, Talas, alay, Çu ve Kızılsu Kırgızistan'ın en önemli nehirleridir. Ülkede 3.000'den fazla göl bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi dünyanın en büyük ikinci krater gölü Issık gölüdür.

Isıkgöl Çulpanata

Başkenti Bişkek olan Kırgızistan'ın nüfusu 4.472.000'dir. bu nüfusun %39'u kentlerde, %61 ise kırsal alanlarda yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu km2'de 20 kişidir. Nüfus kompozisyonunu %52.4 Kırgız, %20.9 Rus, %12.7 Özbek, %2.4 Ukraynalı, %11.6 diğerleri oluşturmaktadır.

Altı idarî bölgeye ayrılan Kırgızistan'ın (Çuy, Issık-kul, Oş, Talas, Calalabad, Nevin) önemli şehirleri Bişkek, Oş, Calalabad, Tokmak ve Karabalta'dır.SSCB döneminde eğitim ve ilim alanında bilinçli olarak geri bırakılan Kırgızistan, bağımsızlıktan sonra eğitim alanına süratle el atmıştır. 1990/91 verilerine göre orta dereceli okul sayısı 1806, yüksek öğretim kurum sayısı ise 9'dur. 16 adet üniversite ve enstitü, 48 adet teknik ve sanat okulu bulunmaktadır.

Kırgızistan arazisinin %7'si tarıma elverişli arazidir. Temel tarım ürünleri hububat, pamuk, şeker pancarı, tütün, patates, kenevir, sebze ve meyveler teşkil etmektedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun, keçi, büyük baş hayvan, arıcılık ve domuz üretme son yıllarda yer almaktadır. Yün ve deri en önemli gelir kaynağıdır. Önemli doğal kaynakları kömür altın, cıva ve uranyumdur. Kırgızistan Orta Asya'daki kömür rezervinin yaklaşık yarısını elinde bulundurmaktadır. Petrol ve doğalgaz yatakları genellikle Fergana vadisi kuzey doğu kesiminde yer almaktadır.

Kırgızistan Cumhuriyeti'nin temel sanayi dalların tekstil, gıda, maden ve metalurji endüstrisi, elektronik, demir dışı metaller, şeker, ipek ve koza işleme, deri işleme, tarım ve iş makineleri ile konservecilik teşkil etmektedir. Kırgızistan'da çalışabilir nüfus 1.835.900'dür. bu sayının %25.2'si sanayi, %38.2'si tarım, %19'u eğitim, sağlık, %6'sı hizmet, %11.3'ü ise ulaşım, haberleşme ve diğer sektörlerde çalışmaktadır. 1994 yılı itibariyle toplam ihracat 340 milyon dolar, ithalat ise 459 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret yaptığı ülkeler arasında BDT ülkeleri, Çin, ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Fransa, Hollanda ve Japonya başta gelmektedir.

Kırgızistan Cumhuriyeti 5 Mayıs 1993 yılında parlamentoda oy birliği ile anayasasını kabul etmiştir. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı konumundan çıkarılarak, devlet organının koordinatörü durumuna getirilmiştir. Yeni Anayasa 105 üyeli ve Batı ülkelerine benzer bir parlamento sistemi öngörmekte ve 35 kişilik yasama meclisi, 70 kişilik Temsilciler meclisinden oluşmaktadır. 1980'li yılların ortalarından itibaren Gorbaçov'un yönetim dönemi ile başlayan açıklık ve yeniden yapılanma sürecinin getirdiği tarihi gelişmeler sonucunda adım adım yeniden bağımsızlığa doğru ilerleyen Kırgızistan, 20-21 Ağustos 1991'de Moskova'da yaşanan darbe girişimi ve ardından merkezi hükümetin istifası ortamında 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını ilan etti.

Bundan kısa bir süre önce, yani bağımsızlığn adım adım yaklaşmakta olduğu süreç içerisinde, 27 Ekim 1990 günü yapılan seçim ile Cumhurbaşkanı olan Askar Akayev, bağımsızlığın ilan edildiği dönemde Kırgızistan Cumhuriyeti yönetiminin başında bulunuyordu. Bağımsızlığı, Akayev ile tanıyan Kırgızistan, bağımsızlık ilanını müteakip 12 Ekim 1991 günü yapılan halk oylamasında yoluna yine onunla devam etmeye karar vererek, Akayev'i yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Başkent Bişkek
42°52′N 74°36′E
En büyük şehir Bişkek
Resmi dil(ler) Kırgız Türkçesi, Rusça[1]
Hükümet Devlet
Başkan Kurmanbek Bakiyev[2]
Başbakan Igor Chudinov[3]


http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c7/Flag_of_Kyrgyzstan.svg/125px-Flag_of_Kyrgyzstan.svg.png

hiperaktif
05-23-2008, 23:26
Nahcıvan Cumhuriyeti

Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk cumhuriyettir. Kuzeyi ve doğusu Ermenistan ile, güneyi ve batısı da İran topraklarıyla çevrilmiş olup, batısında yer alan Türkiye ile onüç kilometrelik bir sınırı vardır. Bu sınır bölgesi Türkiye tarafından "Dil Ucu" olarak adlandırılmakta olup, Türkiye ile Nahçıvan'ı birbirine bağlayan yol Dil Ucu'nda Aras nehri üzerine inşa edilen "Hasret Köprüsü"nden geçmektedir. Özerk Cumhuriyet de, tarihî Nahçıvan Hanlığı gibi, kendisine başkentlik yapan Nahçıvan şehrinin adı ile anılmaktadır. Şehir bugün yaklaşık 70.000 nüfusa sahip olup, Özerk Cumhuriyetin toplam nüfusu ise 400 bin civarındadır.


Nahçıvan bugün Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı bir Özerk Cumhuriyet statüsündedir. Moskova ve Kars Andlaşmaları ile özerkliği kabul edilen Nahçıvan'ın "Özerk Cumhuriyet" olarak teşkili ise 1924 yılında gerçekleştirildi. Yani, sözkonusu tarihte Anayasa'sı hazırlanarak Özerklik Statüsü'nün yapısı ve işleyişi belirlendi.Nahçıvan 1991 yılına kadar Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı olarak Sovyetler Birliği'nin bünyesinde kaldı. Azerbaycan'ın 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesi ile Nahçıvan da bağımsızlığına kavuştu.

Şu anda Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ni yöneten en yüksek yasal organ "Nahçıvan Alî Meclisi"dir. Alî Meclis, halk tarafından seçilen 70 milletvekilinden oluşmaktadır. Alî Meclis Sadrı (Başkanı)'nı da milletvekilleri seçmektedir. Yine bu Alî Meclis, Nahçıvan Hükümeti'ni yani "Nazır'lar Kabineti"ni (Bakanlar Kurulu'nu) de seçimle teşkil etmektedir. Hükümet şu bakanlıklardan oluşmaktadır: Tehsil Nazırlığı (Eğitim Bakanlığı), Kend Teserrufatı Nazırlığı (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı), Gençler ve İdman Nazırlığı (Gençlik ve Spor Bakanlığı), Medeniyet Nazırlığı (Kültür Bakanlığı), Su Teserrüfatı Nazırlığı (Su İşleri Bakanlığı), Maliye Nazırlığı, Dahilî İşler Nazırlığı, Milli Tehlikesizlik Nazırlığı (Milli Güvenlik Bakanlığı), Özerk Cumhuriyet'te bazı nazırlıklar yerine komiteler vardır. Mesela: Statistik Komitesi, Emlak Komitesi, Toprak Komitesi gibi.

Özerk Cumhuriyet'in mülkî idare yapısı ilçeler (rayonlar) esasına göre düzenlenmiştir. Başlıca ilçeleri şunlardır: Nahçıvan Merkez rayonu, Ordubad rayonu, Çulfa rayonu, Şahbuz rayonu, Bebek rayonu, Sederek rayonu.Özerk Cumhuriyet'in nüfusu, yukarıda ifade edildiği üzere 400.000 civarında olup, başşehrin nüfusu da 70.000 kadardır. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti topraklarının önemli bir kısma Iğdır Ovası'nın uzantısı mahiyetindedir. Ülke toprakları her taraftan dağlarla çevrilmiş durumdadır. Nahçıvan ile Ermenistan arasında Küçük Kafkasya dağ silsilesi yer almaktadır. Bölgedeki tipik kara iklimi Nahçıvan'da da hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak (35°-45°) ve kurak, kışlar ise soğuk (-30°/-35°) geçmektedir. Nahçıvan'ın en önemli akarsuları ise Aras Nehri, Arpaçay, Elince Çayı ve Gilân Çayı'dır.

Sanayi pek gelişmemiştir. Elektroteknik, şişe-cam, aliminyum mutfak eşyası yapımı, şarap fabrikaları ve benzeri bazı küçük sanayi kuruluşları vardır.Nahçıvan'ın toprakları şifalı sular ve özellikle maden suları bakımından çok zengin olup, bunlar belli ölçüde değerlendirilmektedir. Babek rayonunda tuz yatakları, Ordubad rayonunda da bir miktar demir cevheri bulunmaktadır.

Nahçıvan, ekonomik bakımdan çok geri kalmış bulunmaktadır. Bağlı bulunduğu Azerbaycan ile sınırının bulunmayışı ve özellikle Ermenistan ile çok uzun ve kapalı sınırlara sahip bulunuşu İran ile ekonomik ve ticari münasebetlerinin azlığı, ülkeyi kapalı ekonomik şartların hüküm sürdüğü bir konumda bırakmıştır. Ekonomik ve ticari ilişkilerinin en iyi olduğu ülke Türkiye'dir. Günlük ticari ilişkiler genellikle Iğdır ilimizle gerçekleştirilmektedir.
Nahçıvan Özerk cumhuriyetinde eğitim hizmetleri oldukça gelişmiştir. Yeterli miktarda ilk ve orta dereceli okuldan başka, çeşitli meslek elemanları yetiştiren bir adet orta dereceli okul ile bir "Devlet Üniversitesi" ve üç de özel üniversite bulunmaktadır. Ayrıca ilim merkezi (Bilim Kurumu) olarak adlandırılan bir tür ilimler akademisi de mevcut olup, burada bilim adamları, kendi alanları ile ilgili bilimsel çalışmalar yapmaktadırlar.


Nahçıvan, Güney Kafkasya'da bulunan tarihî bir şehir ve bu şehrin merkezliğini yaptığı bir bölgenin adı olup, Aras nehrinin sol tarafında bulunur ve bu nehir vasıtasıyla İran topraklarından ayrılır.Nahçıvan şehri ve etrafı, tarih çağlarının hemen tamanını yaşamış olan önemli tarihî merkezlerden biridir. Coğrafî konumu bakımından tarih boyunca doğu ile batı arasında her zaman önemli geçiş ve irtibat noktalarından birini oluşturmuştur.

İran'da kurulan Sasanî Devleti ve Anadolu'yu elinde bulunduran Bizans arasındaki mücadelelerde iki taraf arasında sık sık el değiştiren Nahçıvan, Halife Hz. Osman zamanında Halil bin Maslama tarafından fethedildi. Fethi müteakip Arap valiler bu bölgeyi başlıca askerî merkezlerden biri haline getirdiler. Bölge, İslâm Devleti tarafından Bizans'a karşı üs olarak kullanılıyordu.

Bu ilk valilerden sonra çeşitli Arap hanedanlarının idaresinde kalan Nahçıvan, Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya yönelişlerinde de önemli bir geçiş koridoru vazifesi yapmıştır. XI. yüzyılda Selçuklular tarafından fethedilen bu bölge, Azerbaycan ile birlikte bir süre Selçuklu şehzadeleri ve daha sonra da Selçuklu valileri tarafından idare edildi.Nahçıvan'da 1136-1225 yılları arasında İldenizli Atabeğler (İldenizliler, İldeniz Oğulları, Azerbaycan Atabeğleri) hüküm sürmüşlerdir. Şehir, Atabeğler yönetimi sırasında ekonomik ve sosyal hayat bakımından oldukça önemli bir merkez haline gelmiştir.

Daha sonra Nahçıvan ve civarı Harezmşahların eline geçti ve kısa bir süre onlar tarafından idare edildi. Daha sonra bölge, bütün Azerbaycan gibi Moğol istilâsına uğradı ve Moğollardan Hülagu Han tarafından kurulan İlhanlılar Devleti yıkılıncaya kadar da bu devletin en önemli merkezlerinden biri haline geldi.Daha sonra Nahçıvan ve civarının, Azerbaycan'ın pek çok bölgesi ile birlikte ve sırasıyla Kara Koyunlular, Timurlular, Ak Koyunlular, Safeviler ve Osmanlılar eline geçtiğini ve dolayısıyla yörenin, Selçuklu fethinden itibaren Türk dünyasının önemli beldelerinden biri haline geldiğini görmekteyiz.
Gerçekten de, şehir ve civarı, iki yüzyılı aşkın bir süre Osmanlılarla Safeviler arasında devamlı bir mücadele sahası olan Azerbaycan da, bu mücadelelerden en fazla etkilenen bölge oldu. Zaman zaman bu yüzden çok yıprandı. Zaman zaman da her iki taraftan ciddi sayılabilecek bayındırlıklara ve refaha kavuşturuldu.

Osmanlı-Safevi mücadeleleri boyunca sürekli el değiştiren Azerbaycan'da, 1747 yılında Nadir Şah-ı Afşar'ın öldürülmesinden sonra başlayan kargaşalıktan yararlanan Azerbaycan hanlıkları bağımsızlıklarını ilan ettiler. İşte bu sırada, Nahçıvan civarının en güçlü teşekküllerinden olan Kengerli Oymağı'nın reisi Haydar Kulu Han, diğer yerli beylerin de desteğini alarak, Şah'ın şehirdeki nâibi Ağa Han'ı kovup, bölgede kendi hanlığını ilan etti. Hanlığın toprakları Nahçıvan şehri ile Şerur, Ordubad, Megri, Gafan ve Culfa nahiyelerini içine almaktaydı.

Hanlığını mâmur ve halkını müreffeh kılmak isteyen Haydar Kulu Han, hanlığının sınırları içinde ticâret ve ziraatin gelişmesi için bir hayli uğraştı. Ancak askerî bakımdan oldukça zayıftı. Bu yüzden hanlık bir müddet Karabağlı Penah Han'ın hâkimiyetini kabullenmek zorunda kalmıştı. Bu cümleden olarak Penah Han'ın 1752 yılında Şekili Hacı Çelebi Han'a karşı, kendi kuvvetleriyle birlikte Gence Hanlığı ve Gürcü Krallığının kuvvetlerini de yanına alarak oluşturduğu ittifaka Nahçıvan Hanlığı'nın da katıldığını görüyoruz.
_________________

hiperaktif
05-23-2008, 23:28
Tuva Cumhuriyeti

Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde özerk bir yapısı bulunan Tuva Cumhuriyeti; 49-45°-53.46° kuzey paralelleri ve 88.49°-98.56° doğu meridyenleri içerisinde yer alır. Güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, Doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti, Kuzeydoğusunda İrkutsk Oblastı, Kuzeyinde Krasnoyarsk Oblastı ve Hakas Özerk Cumhuriyeti, Batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ile sınırlırdır. Ülkenin kuzeyini boydan boya çevreleyen Sayan Dağları; adeta Rusya'yla doğal bir sınır teşkil etmektedir. Bu dağları aşma güçlüğünden dolayı, Sibirya'nın hemen bütün yerlerine ulaşan demiryolu ağı Tuva Cumhuriyeti'ne girememiştir. Ülkenin güneyinde ise Altay Dağları'nın Doğu sınırı olan Tannu-ula sıradağları bulunur.

"Ülke topraklarının %82'si dağlık, %18'i ise ovalarla kaplıdır. En yüksek silsile 3976 metreyle Möñgün Tayga (Gümüş Orman)'dır". Dağlık bölgelerin büyük bölümü aynı zamanda ormanlarla kaplıdır.
Nüfusu

170.500 kilometre kara toprağı bulunan (Bu topraklar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'ne girildiği yıllarda 200.000 kilometre kare idi.) Cumhuriyetin, nüfusu 1989 sayımına göre 310 bin kişidir. Bunun 200 bin kişisi Tuva Türkleri 100 bin kişisi Ruslar ve geri kalan 10 bin kişi ise çeşitli topluluklardan müteşekkil insanlardır. Moğolistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde 30 bin, Çin'in Şincan Özerk Bölgesi'nde ise 5 bin kadar Tuva Türkü'nün yaşadığı tahmin edilmektedir.

Tuva Cumhuriyeti'nde bulunan nüfus yoğunluğunda 1990'lı yıllarda büyük hareketlilik yaşanmış ve özellikle köylerde yaşayan Rus nüfusu, ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı, daha kuzeye, Rusya'nın iç bölgelerine göç etmiştir. Dolayısıyla nüfus oranında Tuvalar lehinde bir artış olmuştur. Rusya'nın diğer bölgelerinde yaşayan Tuvalar da hesaba katılırsa, günümüzde Tuva Türkleri'nin nüfusunun 250 binin üzerinde olduğu söylenebilir.

Dini

Tuvalar, diğer Sibirya Türk topluluklarında olduğu gibi iki dinlidir. Ancak diğer topluluklar daha çok Hristiyan-Şamanist olduğu halde, Tuvalar Budist-Şamanisttir. Şamanizm, Tuvalar'ın Türk tarihinden gelen ve hâlen korudukları inançlarıdır.
Komünist sistem zamanında Tuva'da hem Budizm, hem de Şamanizm yok edilmeye çalışılmış ve bu bir ölçüde sağlanmıştır. 1928 yılında Tuva'da yirmisekiz tane Budist tapınak varken, 1980'li yılların başında bunlardan hiç biri yoktur. 1931 yılında; 411 erkek, 314 kadın olmak üzere, ehliyetli 725 Şaman vardır. 1990'lı yılların başında bunlardan ancak yedisi hayatta kalmıştır. Komunistler, Şamanların işlerini yapmalarını yasaklamışlar, malzemelerini yakmışlar, yasağa uymayanlara ağır vergiler koymuşlar veya hapse atmışlardır.

Bütün bunlara rağmen gerek Budizm, gerekse Şamanizm halkın arasında yaşayarak günümüze ulaşmıştır. 20 Eylül 1992 tarihinde 14. Dalaylama Tuva Cumhuriyeti'ni ziyaret etmiş ve bayrağını kutsamıştır. Sovyetler'in çöküşüyle ortaya çıkan hürriyet ortamında Budist tapınakları yeniden inşa edilmeye başlanmıştır. Şamanlar bir dernek çatısı altında toplanmış, açtıkları bir merkezde halkı tedavi etme işlerine yeniden başlamışlardır.
Günümüz Türk dünyasında Budizmi resmi din olarak kabul eden tek Türk topluluğu Tuvalar'dır. Tuva Budizmi, Tibet Lamaizmi'ne dayanan ve Dalaylama'yı -Günümüzde XIV. Dalaylama görev yapmaktadır. Tanrının yeryüzüne gönderdiği olağanüstü güçlere sahip bir kimse olarak kabul eden Budizmdir. Bu inanç sistemi, küçük yaşta tapınaklara (Hüree) alınan çocukların uzun yıllar buralarda yetiştirilerek "lama" olmaları ve daha sonra öğrendiklerini gittikleri yerlerde, tapınaklarda halka anlatmasına dayanır. Lamalar'ın öğrettikleri, kitaplarda yazılı olan ve Buda'nın öğretileri olarak kabul edilen öğütlere dayanır. "Lamaizm Tuva topraklarına XVII. asrın ilk yarısında girmiştir." Lamalar sadece erkeklerden olur, kadınlar lama olamazlar.

Tuva'da resmî din olmayan, fakat halkın daha çok inanıp yaşadığı dinleri ise Şamanizmdir. Şamanizm halk arasında bu adıyla değil de, eskiden "kam" olan kelimenin Tuva Türkçesi'nde "ham" şekline dönüşmüş haliyle yaşamaktadır. Şamanlar, doğuştan getirdikleri yeteneklerini "üstad" Şamanlar yanında geliştirerek yetişirler. Bu yetenek babadan oğula veya kıza geçtiği gibi, yakınları Şaman olmayan bir kişi de bu yeteneklere sahip olabilir. Şamanlar'ın en önemli faaliyetleri hastaları tedavi etmektir. Diğer önemli görevleri arasında; ölümden sonra yapılan 7. 49. günlerin ayinleri, doğumdan sonra yapılan törenler, önemli dini, milli günlerde yapılan kutlamaları yönetmek sayılabilir. Şamanlar hastalarını; bitkilerden yapılan çeşitli ilaçlarla balık yağı, çeşitli hayvanların ödleri; sıvazlama, masaj, tutma yollarıyla tedavi ederler. Fala bakarak insanın geçmişi ve geleceği hakkında bilgi verebildiklerine inanılır. Törenlerde, "düngür" dedikleri tefleri eşliğinde, günün anlamına uygun şiirler okurlar. Bu şiirler; iyilik mutluluk, sağlık dileyen şaman dualarıdır.
Tuva'da Budizm ve Şamanizmin bir arada yaşamasının, bir insanın hem Budist, hem de Şamanist olabilmesinin birkaç ana sebebi vardır.

Bu iki inanç sisteminin de ana değeri "tabiata karşı saygılı olmak" esasına dayanır. İnsanın yeryüzünde hayatını devam ettirebilmesi için ilk şart; tabiatla ve çevresiyle mücadele etmek yerine, onunla uyum içerisinde, barışık olarak yaşamayı kabullenmesidir. Saygı duyulması gereken bu unsurlar insanın en yakın çevresinden, evrenin sonsuzluğuna kadar uzanır. Yaratılmış her şey, şu veya bu şekilde insanın hayatını etkiler. Güneş; ışığıyla aydınlık, ısısıyla canlılara hayat verir. Ay; gecenin karanlığını yok eder. Dokuz kat gökyüzünün her katında iyi insanların ruhları ve büyüklük derecesine göre tanrılar yaşar.

Yeryüzü bütün canlıların yaşadığı yerdir. Toprağa karşı saygılı olunmalıdır ve eşelenmemelidir. Her türlü otlar, çiçekler toprağın üzerindedir. Bu canlılara zarar vermemek, bu canlıları kökünden sökmemek için Tuva insanı ucu yukarı kalkık çizmeler giyer. Dağlar, ormanlar Tuva insanının hayatını devam ettirmesinde önemli bir yere sahip olan tüy yabani hayvanların evidir. Bu yüzden onlara saygılı olunmalıdır. Yediğimiz bütün yiyecekleri tabiattan alırız. Karşılığında şükranlarımızı ifade etmenin yolu, bu yiyeceklerden bir kısmını, özellikle temizliğin ve saflığın sembolü olan ak sütü, tabiata ikram etmektir. Bunun için yeni kaynatılmış sütün üzerinden dokuz gözlü ağaç kaşıkla (tos karak) çevreye bir miktar saçılır.

Şamanizmde insanın ruhunun olduğuna inanılır. Hayatında günah işleyenlerin ruhu karadır ve insan öldükten sonra bu ruh yer altına gider. Ölen iyi insanların ak ruhu göğe yükselir. Gökte derecelerine göre sıralanmış tanrıların yanında yaşar. Ölen insan herhangi bir canlı olarak tekrar dirilebilir. Bu yüzden yeryüzündekiki bitkilerin veya hayvanların bir insan olma ihtimalı vardır. Tuva'da ak sakallıdan dinlediğimiz bir geleneği de burada belirtmeliyiz: Tuva'lar eskiden ölen insanları ak bir beze sararak çevredeki en yüksek kayanın üzerine koyarlarmış. Kaya üzerine konan cesedin yanına bir müddet sonra kuzgunlar konmaya başlarmış.

Kuzgunlar cesedi yerlerse o insanın ak ruhu olduğuna ve ruhunun göğe yükseldiğine inanılırmış. Eğer kuzgunlar cesedi yemezlerse o insanın kara ruhlu olduğuna ve ruhunun yer altına gittiğine inanılırmış. Bildiğimiz kadarıyla; Türk tarihinde ölen insanlar sevdiği eşyaları ve hatta atlarıyla birlikte mezar kazılarak gömülmekteydi. Tuva'ların yukarıda bahsettiğimiz geleneğine benzer ölü defnetme, Kızılderili filmlerinde sıkça karşılaştığımız bir vakadır.
_________________

hiperaktif
05-23-2008, 23:29
Tataristan Cumhuriyeti

Tataristan Cumhuriyeti, Doğu Avrupa ovasının doğu bölgesinde, Kama ve İdil nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş, 67.836 km2 yüzölçüme sahip bir Türk Cumhuriyeti'dir. Bu yüzölçümü ile Tataristan dünyanın 214 ülkesi arasında 112. sırayı almaktadır. Tataristan'ın kuzey-güney sınırları arası 290 km., doğu-batı sınırları arası 460 km. uzunluğundadır.

Batısında Çuvaşistan, doğusunda Başkurdistan olmak üzere iki kardeş Türk Cumhuriyeti ile komşu olan Tataristan'ın kuzey-batısında Mari Cumhuriyeti, kuzeyinde Kirov Bölgesi, kuzeydoğu'da Udmurt Cumhuriyeti, güneydoğusunda Orenburg Bölgesi güneyde ise Samara ve Simbir (Ulyanovsk) bölgeleriyle komşudur. Başkenti Kazan'dır.

Tatarların Demografik Gelişimi ve Yayılma Alanları

Tatarların demografik gelişmesi ve yayılışı hakkında XVIII. yy.'dan beri Rus kaynaklarında bazı bilgiler mevcuttur. XVIII. yy.'daki Tatar nüfusu hakkındaki bilgiler eksik de olsa, XVIII-XX. yy.'ları arasında nüfus dinamiği yansıtmaktadır. Rusya'da yaşayan ve daha sonra Rusya egemenliğine giren Tatarların nüfusu XVIII. yy. ortalarında yarım milyondan fazla değildi. XIX. yy.'ın sonuna kadar bu rakamın beş katına varıldı. XX. yy.'da ise Tatar nüfusu iki kat arttı. Fakat burada bazı grupların nüfusu hakkında XVIII-XX. yy. oldukça önemli bilgiler ve özellikler yansıtmamıştır. XVIII-XX. yy.'ların nüfus artışı eşit değildi. Bu dönemde Sosyo-ekonomik gelişmelere paralel olarak, İdil-Ural Tatarlarının nüfusu 11.2 kat, Astrahan Tatarlarının 6-8 kat, Litvanya Tatarlarının 4,2 kat, Sibirya Tatarlarının 3,3 kat artmış, Kırım Tatarlarının nüfus artışı ise % 10-15'i bulmuştur.

XVIII. yy.'da Astrahan Tatarlarının bir kısmı Kuzey Kafkasya, Kırım ve başka bölgelere göç ettiler. Kırım Tatarları da genellikle Kırım savaşı zamanında toplu göç yaşadılar. Bunlardan 30.000 kişilik ilk grup, 1857 yılında Türk ordusunun peşinden gitmiştir. En büyük göçler, 1860-65, 1874-75 yıllarında yaşandı. Bu dönemde Türkiye'ye 135.500 kişi göç etti. XX. yy.'ın başında (1902-1903) Kırım Tatarlarının büyük bir kısmı artık tarihi vatanlarının dışında idi.

Ortaçağlarda Tatarların etnik dağılım sahaları çok geniş toprakları içine alıyordu. XVI. yy.'ın başında Tatarlar; Kırım, Aşağı ve Orta İdil bölgeleri ile Batı Sibirya topraklarında yaşıyordu. Bunun yanısıra özellikle İdil-Ural Tatarları arasında büyük göçler yaşanıyordu. Kazan Hanlığı'nın dağılmasından sonra Orta İdil bölgelerinden Ural bölgelerine aktif göçler başladı. Fakat en büyük göçler sosyo-ekonomik ve dinî baskılardan ötürü XVIII. yy.'ın ilk yarısında yaşanmıştır. Orta-İdil bölgelerinden Doğu'ya doğru cereyan eden göçler sonucu XVIII. yy.'da Ural bölgelerinde Tatarların sayısı 89 bine çıktı. Yüzyılın sonuna kadar 219,2 bine ulaştı.

Daha sonraları Ural bölgelerine olan göçler azaldı. XIX. yy.'ın sonunda Ural bölgelerinde özellikle kuzey batıda- 1 milyondan fazla Tatar yaşıyordu. Reform döneminde Orta İdil ve Ural Tatarları'nın büyük kısmı kuzey ve kuzey doğu Kazakistan üzerinden Batı Sibirya ve Türkistan'a göç ettiler. Bunun yanısıra, bazıları da Rusya'nın Avrupa kısmına ve Kafkasya'ya göç ettiler. XVIII-XX. yy.'larda Astrahan bölgesi ve Batı Sibirya'nın Tatar nüfusunun büyük kısmını İdil Ural Tatarları oluşturuyordu. XVIII. yy. sonunda Astrahan bölgesinde bunların oranı % 13.2'ine ulaştı. Batı Sibirya'da da aynı durum gözleniyordu. XIX. yy. sonunda buraya göç eden Tatarlar, yerli Tatarların % 17'sini oluşturdu. XIX. yy. ortasında Litvanya Tatarları; Vilen, Minsk, Slominsk, Grodno, Kovno, Poldosk, Volinsk ile Polonya Çarlığı'na dahil olan Avgust ve Lublin vilayetlerinde oturuyorlardı.

XX. yy.'da Tatarların yayılışında büyük değişiklikler yaşandı. 1920-30 yıllarında Tatarların çoğu Rusya'daydı (1926 % 95.4, 1937 % 95.5). Bunun dışında en büyük gruplar Türkistan'da yaşıyordu (1926 yılında 91.2 bin, 1937'de 129 bin). Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu bölgeye vaki olan göçler, XIII. ve XIX. yy.'da yaşandı. Ukrayna ve Azerbaycan'ın Bakû şehrinde de Tatarlar yaşıyordu. Burada Rus inkılâbından önce de Tatarlar vardı.

1950'li yılların sonuna doğru Rusya'nın dışında yaşayan Tatarların nüfusu birden arttı. Özellikle Türkistan'da 1959 sayımına göre 780 bin Tatar yaşıyordu. Bu bölgede Tatar nüfusunun altı kat artmasının birçok nedenleri vardır; İlk olarak, 1944 yılında Kırım Tatarları zorla Türkistan'ın değişik ülkelerine, özellikle Özbekistan'a sürüldü. Bu grupların bir bölümü daha sonra Kazakistan'a yerleşiti. Ayrıca, Tatarların bir bölümü Avrupa bölgelerinden kendi istekleri ile Türkistan'a göç etti. Bunun sonucu da, 1970-80 yıllarında Tatar diasporasının en büyük grubu olan 1 milyondan fazla Tatar, Türkistan'da yaşıyordu.

Fakat 1979-1989 yılları arasında bu bölgede bulunan 1154.1 bin kişilik Tatar nüfusu 1179.5 bin kişiye düştü. Bu durum, Kırım Tatarları'nın ana vatanlarına dönmeleri ve diğer Tatar gruplarının Türkistan dışına göç etmeleri ile ilgilidir. Kafkasya'da, eskiden olduğu gibi Tatarların en büyük grubu Azerbaycan'da yaşamaktadır. Fakat, 1970 yılından beri bunların sayısında da düşüş gözlenmektedir. Baltık ülkeleri ve Beyaz Rusya'da ise Tatarların nüfusu nispeten azdır.

1950-1980'li yıllarda Rusya'daki Tatarların ekseriyeti İdil-Ural bölgesinde yaşıyordu. İdil-Ural bölgesindeki Tatarlar, Tataristan ve Başkurdistan Cumhuriyetlerinde yoğunlaşmaktadır. Buradaki Tatar sayısının 1959-1989 yılları arasında % 2.7 oranında azalması, Tatarların Batı Sibirya'ya, özellikle petrol bölgelerine göç etmesi ile ilgilidir. Böylece, Tümen vilayetinde, Hantı-Mansı bölgesinde ve Yamal-Nenetsk Cumhuriyeti'nde 1970-89 arası Tatarların sayısı 3 kat artmıştır. Tatarlar halen BDT'de en dağınık yaşayan halklardan biridir.

Türkiye'de Kırım Tatarları'nın dışında 100 bin kişi, Romanya'da Bucak (Dobruca) Tatarları 23-25 bin kadar, Polonya'da 5.500, Bulgaristan'da 5 bin, Çin'de 4.200, ABD'de 4.000, Finlandiya'da 950 kişi, Avustralya'da 500, Danimarka'da 150 kişi, İsveç'te 80 kişi, Japonya'da 30 aile kadar Tatar yaşamaktadır. Bunlar, Almanya, Fransa, Avusturya, Norveç, Kanada, Arabistan, Mısır, Afganistan'daki Tatarlarla birlikte yurtdışı Tatar diasporasını oluşturmaktadır. Diğer ülkelerdeki Tatarlar, XIX-XX. yy. başında ve daha sonraki yıllarda göç ettiler. Polonya ve Romanya'ya Tatar göçü olmamasına rağmen, bu bölgelerde Tatar yaşamaktaydı. Türkiye'ye XVIII. yy.'da başlayan Tatar göçü, halen devam etmektedir. Diğer ülkelere ise, XIX. ve XX. yy. başlarında yerleşmeye başlamışlardır.
_________________

hiperaktif
05-23-2008, 23:29
Kuzey Osetya (Alanya) Federe Cumhuriyeti

Yüzölçümü : 8.000 km2
Nüfusu : 650.000
Başkenti : Vladikafkas

Kafkasların kuzeyinde , Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir cumhuriyettir. Oset dilinde "Alan", Gürcüce "Owsethi", Rusça "Osetinski" ve Almanca "Ossen" diye adlandırılan Osetler, M.Ö. 7-8.yy.dan itibaren Hunların baskısı üzerine Kafkasya'ya sığınmış bir topluluktur.

Çinlilerin Aso dedikleri Alanlar (=Alen'ler=Osetinler) ilk asırda Doğu Avrupa'ya girmişler ve Don Nehri'nin şarkında yani, Alanya Sarmatiyesi'nde yerleşmişlerdir. Sarmat'lara dahil olan coğrafyada Alan'lar Don Nehri'nin şarkındaki Sarmat kabileleri arasında gösterilir. Buna nazaran Alan'ları Sarznat camiasına mensup bir unsur olarak kabul ve Sarmatların bir kademesi telâkki etmek uygun düşer.

Zamanla Alanlar İç Kafkasya'yı (yani Kuban Nehri ile Hazar Denizi arasındaki bölgeyi ) kaplayan bir genişlik ve nüfuz kazandı. Fakat sekenesinin büyük kısmını yabancı (Alan olmayan) unsurlar teşkil eden Alan'lar ve müstakil bir idareye kavuşamadılar. Bu sebeptendir ki, seyyahların ve muharrirlerin Alan'ların mıntıkaları, vaziyetleri ve mahiyetleri hakkındaki müşahedelerinde ve bundan mütevellit kanaatlerinde farklı değerlendirmeler vardır.

Fakat Alanların Kafkasya'da yerleşebilmiş olan kısımları varlıklarını muhafaza ettiler. Bugün bir Kafkas unsuru olarak Kafkasya'da yaşamakta olan Digur'leri Alan'ların(Osetlerin) bir bakiyesi olarak kabul edebiliriz. Kuzey Osetya'daki Rus yerleşimi 1784'te Vladikafkas kalesinin işgal edilmesinden sonra başlar.Bugün Kuzey Osetya'da 6 şehir ve 6 küçük yerleşim alanı vardır. Ülkenin özellikle alçak yamaçlarında ve Mozdok yakınlarında yapılan sulama ile buğday, mısır, patates, kenevir ve meyve yetiştirilmektedir. Daha yükseklerde ise koyun ve sığır besiciliği yapılmaktadır.
_________________

hiperaktif
05-23-2008, 23:31
Kırım Muhtar Cumhuriyeti Tatar Özerk Yönetimi

Yüzölçümü: 26 140 km2
Nüfusu: 2 700 000
Başkenti: Akmescit

Karadeniz'in kuzeyinde bir yarımada olan Kırım, Ukrayna'ya bağlı muhtar bir Cumhuriyettir. Kırım Türkleri Tatar Özerk Yönetimi olan Kırım Tatar Milli Meclisi tarafından yönetilmektedir.Önemli Şehirleri, Akmescit, Akyar, Yalta'dır.



Tarihçesi
Türkler 430 yılından itibaren Kırım'a yerleşmeye başlamışlar; 13. asırdan itibaren ise Kırım Tatarları adını almışlardır. Önceleri Altınorda Devleti içinde yeralmışlar, daha sonra ise sınırları Moskova'ya kadar ulaşan Kırım Hanlığı'nı kurmuşlardır. 1475'ten itibaren Kırım Hanlığı ile Osmanlı İmparatorluğu tek devlet gibi yakınlaşınca, Osmanlı İmparatorluğu'nun hudutları Rusya'nın güney hudutlarına kadar uzanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı himayesinden çıkmıştır. Rus işgaline maruz kalan Kırım Türklerinin esaret yılları böylece başlamıştır. Yerli halkı başka bölgelere göçe zorlanmıştır.

En büyük göç dalgaları 1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 seneleri arasında olmuştur.Rus çarlığı 1917 yılında Bolşevik ihtilâli ile parçalanınca Kırım'ın Bağımsızlık yolu da açılmıştır. 9 Aralık 1917'de Kırım Tatar Milli Kurultayı toplanmış; 26 Aralık 1912'de Kırım Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilân edilmiştir.Kırım, Nisan 1918'de Almanlar tarafından da belli bir süre işgal edilmiş; 1920 yılının sonlarına doğru tekrar Bolşeviklerin eline geçmiştir.1921 yılında Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş ve Rusya'ya bağlanmıştır.18 Mayıs 1944 yılında Kırım Tatarları, Kırım'dan topluca sürgün edilmişlerdir.Sovyet Hükümeti, 25.6.1945 yılında yayınladığı Kararname ile Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmış; Kırım, oblast statüsüne getirilerek yine Rusya'ya bağlı kalmıştır.Kruşçev, Rus-Ukrayna kardeşliğinin 1000. yılı münasebetiyle Kırım Oblastı'nı Rusya'dan alarak Ukrayna'ya bağlamıştır.Kırım Bölgesi bugün Ukrayna'ya bağlı Muhtar bir Cumhuriyettir. Cumhuriyet içerisinde ise Tatar Özerk yönetimi bulunmaktadır.

http://www.ozturkler.com/data/0007/images/070.jpg

hiperaktif
05-23-2008, 23:32
Adige Federe Cumhuriyeti

Yüzölçümü : 7.600 km2
Nüfusu : 450.000
Başkenti : Maykop

Rusya Federasyonuna bağlı bir cumhuriyet olan Adige, yakın zamana kadar federasyonun Krasnodar bölgesine bağlı bir özerk bölge idi. Adige Özerk Bölge statüsünü 7 Ekim 1990'da kazandı. "Özerk Bölge" statüsüyle yetinmeyen Adigeler sürdürdükleri mücadele sonucu 1995 yılında "Özerk Cumhuriyet" kimliğini kazandı.Anadolu'dan Kırım ve Kafkasya bölgesine Müslümanlık-Hıristiyanlık mücadelesi sebebiyle kendi inançlarını muhafaza için göçen Çerkezler "Adigeko" denilen bölgeye yerleşmişlerdir.

Buradaki yerli Adigelerle kaynaşıp bütünleşerek Adige topluluğunu oluşturdular. Çin, Hint, Moğol ve Türkler arasındaki savaşlar sonucunda bir kısım Türk boyları batıya göçmeye başlar. Bu göç ve savaşlardan en fazla etkilenen bölgelerden biri de Adige Özerk Cumhuriyeti'nin bulunduğu alandır. Halen Rusya Federasyonu içinde yer alan Adige Özerk Cumhuriyeti'nde bütün Kafkas kavimlerinden topluluklar mevcuttur.
_________________

hiperaktif
05-23-2008, 23:33
Altay Cumhuriyeti

Orta Asya'da Asya kıtasının coğrafî merkezinin hemen kuzeyinde ve Güney Sibirya'da yer almaktadır. Batı'da Kazakistan, kuzeyde Rusya Federasyonu, doğuda Tuva ve Hakas Türk Cumhuriyetleri, güneyde Moğolistan, Doğu Türkistan ve Kazakistan ile komşudur. Türk'ün ata yurdu sayılan bu topraklarda Türklüğe sadık öz sakinleri binlerce yıl boyunca Türklüklerini yaşatmışlardır. Bugün Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir Cumhuriyettir.
Yüzölçümü 92.902 km2 olan Altay Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesi dağlar ve ormanlar, güneyi ise steplerle kaplıdır. Ülkeyi kapsayan Altay dağlarının yüksekliği 4.000 m.dir ve buzullarla kaplıdır. Güneyde Beluhka (Üç Sümer) tepesi 4506 m. ile en yüksek zirvedir.

Bunu 4173 m ile Maashei Bazhy (Mahşuoy Bajı) tepesi izlemektedir. En büyük buzul 35 km2 yer işgal eden Caan Tacı buzuludur. En önemli nehirleri Katun Nehri ile Telets Koye gölünden doğan Biga nehridir. 7 bine yakın göl bulunan Altay'da en büyük göl Telets Koye (Altın) gölü olup etrafı Taiga ormanları ve yüksek dağlarla çevrili, dünyanın en muhteşem manzaralı gölüdür.
Altay Cumhuriyeti'nde karasal bir iklim hüküm sürmektedir. Soğuk ve kar yağışlı bir kış, sıcak ve kurak bir yaz iklimin en belirgin özelliğidir. Tarihçiler, etnologlar, sanat ve kültür tarihçileri ile dil araştırmacılarının Türkler'in Ana yurdu olarak kabul ettikleri Altay bölgesinde yapılan arkeolojik araştırmalar, Afanasyova (MÖ 2700-1700) ve Andronova (MÖ 1700-1200) kültürlerinin bilhassa ikincisinin temsilcisi olan ırk brakisefal, savaşçı Türk ırkının prototipi olduğunu göstermiştir.

MÖ III. Yüzyıla kadar kabileler halinde yaşayan halk, MÖ II. Başlarında bölgeye Hun'ların gelmesiyle Hun idaresine girmiş, onu Köktürk'ler, Moğollar ve Çin'liler izlemiştir. Daha sonra Uygur, Kırgız, Cengiz Han, Çungarlar, Çin-Mançular idaresine giren Altay, Çin-Rus savaşları sonrası 1865 yılında Rus idaresine girmiştir. 1922 yılında Altayskaya, bölgesi olarak teşkil edilmiş, 1948 yılında ise Gorno-Nitoyskaya, şeklinde isim değiştirmiştir. SSCB'nin parçalanması ile 1991 yılında Özerk Cumhuriyet, 1992 yılında ise Federe Devlet olmuştur.


Çok zengin bitki örtüsüne sahip olan Altay'da ormanlar ülkenin tamamını kapsamaktadır. Ormanlarda dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bitki türleri mevcuttur. Köknar, sedir, çam, beyaz kavak, aspen ve kuş ağaçları en fazla bulunan türlerdir.
Cumhuriyet nüfusu 198.1 bin olup, halkın %73.8'i kırsal alanda, %26.2'si kentlerde yaşamaktadır. 70 yıllık komünist düzende ne kadar başıbozuk varsa buraya sürgün edilmiş olup 38 çeşit millet yaşamaktadır. Nüfusun %60'ını Rus'lar, % 31 'ini Altay Türkleri (72.000) %9'unu Kazak Türkleri, Ukraynalı, Almanlar ve diğerleri oluşturmaktadır.
Başkenti Gorno-Altay'dır. 9 idari bölgeye ayrılmaktadır. Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Şamanizm dinleri yaygındır. Dilleri Türkçe'dir.

Sanat ve edebiyat çok ileri olup, IV. asrın ünlü ressamı G.I. Grukin Altaylıdır. Geleneksel artistik dans ve müzikholleri çok meşhurdur. Cumhuriyette ana uğraşı ziraattir. 24 bin çiftçi bulunmaktadır. Zirai üretimde ana branş çiftlik hayvancılığı olup tarla çiftçiliği ikinci plânda kalmaktadır. Özellikle ülkenin geçim kaynağını teşkil eden hayvancılık ve sebzecilik çok gelişmiştir. Özellikle küçükbaş hayvan ve ren geyiği besiciliği ile balıkçılık, avcılık ve arıcılık yer tutmaktadır. Ülkede 192 ortaokul, 3 teknikum ve 1 üniversite bulunmaktadır. Altay Türkçesi ile yılda 37 kitap, 1 gazete ve 2 dergi yayınlanmaktadır. Ortaokullarda 35 bin, teknikumlarda 43 bin, ülkenin tek üniversitesinde ise 2600 öğrenci öğrenim görmektedir.

Maden bakımından zengin olan Altay'da demir, kömür, gümüş, kalay, tungsten, bakır ve manganez çıkarılmaktadır. Altay'ın anlamı olan "Altındağ" ülkede bulunan zengin altın rezervlerinden ismini almıştır.Ana üretim malları ise tül, pamuklu kumaş, elektrik aletleri, elbise, ayakkabı, kereste ve ferrobetondur. Ormancılık gelişmiş olup, orman ürünleri imalatı oldukça önemlidir. Başta Rusya Federasyonu olmak üzere Japonya, Yeni Zelanda, Avusturya ve Avrupa ülkeleri ile ekonomik ilişkiler içerisindedir. Turizm ekonomi içerisinde ayrı bir yer tutmaktadır. Orman, dağ, göl ve nehirlerin emsalsiz güzelliği ile Altay Cumhuriyeti bir cazibe merkezidir. Devlet başkanı ve parlamentosu bulunan Altay Cumhuriyetinde Ruslar'ın nüfus üstünlüğü parlamentoya da yansımış olup, Ruslar ezici üstünlüğe sahiptirler.

http://www.ozturkler.com/data/0007/images/053.jpg
(MİLLİ KIYAFETLERİ İLE BİR ALTAY GENCİ)

hiperaktif
05-23-2008, 23:35
Başkurdistan Federe Cumhuriyeti
Yüzölçümü : 143.600km2
Nüfusu : 3.944.000
Başkenti : Ufa



Coğrafi Konum
Başkurdistan Cumhuriyeti, Güney Urallardan batıya doğru Belaya ve Kama nehirlerine kadar uzanır. Güney Urallar'ın en yüksek doruğu olan Yamantau Dağı'ndan batıya ve güneye doğru gidildikçe, yükseklik azalır. Ormanlarla kaplı dağlar yerlerini, genellikle yaprak döken ağaçlardan oluşan yeşilliklerle bezeli bir bozkıra ve Belaya ırmağının geçtiği ovalara bırakır.

Tarihçe
1552'de Kazan Hanlığının yıkılmasından sonra her iki Türk boyu (Tatar-Başkurt) Ruslara karşı birlikte ayaklanmış ancak, 18. yy'ın sonlarında Rus egemenliğine girmek zorunda kalmışlardır. Dört asırlık bir devrede birlikte yaşayan Tatarlarla Başkurtlar birbirleriyle tamamen kaynaşmışlardır. Nitekim Kazan şehrindeki medreselerle, Başkurt ülkesindeki Orenburg, Kargah, Ufa, Troyskiy, İsterlibaş v.b. şehir ve kasabalardaki medreseler arasında eğitim ve öğretim usulleri bakımından hiçbir fark yoktu. Öğretim elemanları arasında Kazanlılar bulunduğu gibi bir çok Başkurt da bulunuyordu. Hiçbir zaman ayrılık ve yadırgama olmamıştır.

Böylece son devirlerin tanınmış yazar, tarihçi ve şairlerinden Habibünneccar, Zeki Velidi Togan ve Şeyhzade Babiç ve diğerleri eserlerini Başkurt lehçesiyle değil, Kazan yazı dili ile kaleme almışlardır.Ancak bu eserler Bolşevik ihtilalinden sonra suni olarak güney-batı Başkurt lehçesine aktarıldı ve ihtilalden 9 yıl sonra 1926'da ilk Başkurtça kitap yayınlandı.Tatar- Başkurt Sovyet Cumhuriyetini kurma projesi suya düşünce 23 Mart 1919'da SSCB'ye dahil bir Başkurt SSC kuruldu. Başkurtlar etnik yapı itibariyle Tatarlara yakındırlar. Tarihi kaynaklara göre Tatar-Başkurt ilişkileri tahmini on bin yıl önceden başlamıştır.Başkurt halkının hayatında mitolojinin ve destanların ayrı bir yeri bulunmakladır. Ural-Batır destanı bunların en önemlileridir.

Asker

Nüfusun Etnik Yapısı
Yaklaşık 4.000.000 nüfusa sahip olan Başkurdistan'da nüfus oranı:
Başkurtlar: % 24
Tatar: % 21.3
Rus: % 36.7
Ukrain, Belarus ve diğer:% 18

İdari Yapı
Ülke, Asya ile Avrupa'nın birleştiği bölgedir. Başkenti Ufa şehridir. Başkurdistan idari olarak 5 eyalet ( Ufa, Sterlitamak, Beloret, İşimbay, Sibay, Belebey ) ve 17 şehre ayrılmıştır. Ayrıca bu şehirlere ait 53 rayon ( ilçe- küçük bölge ) vardır. Başkurtlar daha çok şehirlerde değil kırsal bölgelerde yerleşmişlerdir.Başkurtların % 68'i Başkurdistan Özerk Cumhuriyetinde yaşamakta olup, geriye kalan % 32'si Ural bölgesindedir. Başkurtlar, Başkurdistan'ın dışında, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Ukrayna ve Rusya Federasyonunun diğer bölgelerinde yaşamaktadırlar.

Ekonomi
Başkurdistan'ın ekonomik yapısı tarım, hayvancılık ve sanayiye dayalıdır. Ülkede 647 kolhoz ve 95 sovhoz bulunmaktadır. Başlıca tarım ürünleri, çavdar, yulaf, darı, keten, şeker pancarı, patates, ayçiçeğidir. Başkurdistan önemli petrol, doğal gaz ve boru hatlarına sahiptir. Rafineriler ve petro-kimya fabrikaları ekonominin ana unsurudur. Ülkede ayrıca, kömür, bakır, boksit, altın, manganez krom vardır. Yılda 40 milyon ton petrol, 3.5 milyon m3 doğal gaz üretilmektedir. İmalat sanayii gelişmiş olup, petrol, doğal gaz, demir-çelik, kömür, elektrik, çimento, şeker, kereste, pamuklu ve yünlü dokuma ekonomide önemli yer tutmaktadır. Uçak imalatı, gübre, deri, tütün, gemi inşa, demir ve karayolu taşıtları yapılmaktadır.Ufa, Sterlitamak, İsinbay, Kumertau, Karmavoua'da büyük enerji santralleri bulunmaktadır. Ulaştırma demir, deniz, kara ve hava yolu ile sağlanmaktadır.

Eğitim
Başkurdistan'da, diğer Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi eğitim gelişmiştir. Eğitim Rusça ve Başkurt Türkçesi ile yapılmaktadır. Anaokulları ve 10 yıllık ortaokulları bulunmaktadır. Anaokulu: 71 adet 65.000 öğrenci, Ortaokul 3175 adet 563.00 öğrenci, Üniversite: 9 adet, 54.000 öğrenci eğitim görmektedir.
_________________

http://www.ozturkler.com/data/0007/images/022.jpg

hiperaktif
05-23-2008, 23:36
Saha (Yakutistan) Federe Cumhuriyeti

Yüzölçümü: 3.103.200 km2
Nüfusu: 1.381.000
Başkenti: Yakutsk

Coğrafi Bilgiler
Kuzeydoğu Sibirya'da Kuzey Buz Denizi'ne dökülen Lena, Yana, İndigirka ve Kolıma ırmaklarının havzasında yer alır. Ülkenin % 40'dan fazlası kutup dairesinin kuzeyindedir. Ülkenin % 20'si kuzey kutbundadır ve 2/3'ü dağlarla kaplıdır.

http://www.ozturkler.com/data/0007/images/113.jpg
Tarihçe
Yakutistan arazisinde en eski insan izleri yukarı Paleolite ( M.Ö. 20-10 bininci yıllar ) aittir.M.S. 6-10'uncu yüzyıllarda güneyden gelerek yerleşen bir Türk boyu olan Yakutlar ( Sahalar ) 17'inci yüzyılın ilk yarısında Rus Çarlığının denetimine girdi. Yakutistan'ın en büyük kenti olan Yakutsk eyaleti 1632'de kuruldu. 1638'de Yakutsk eyaleti ( Voyevodstvo ) oluşturuldu ve bu topraklar Rusların yerleşimine açıldı. Ruslar özellikle Lena nehrinin orta kesimi boyunca sıralanan şehirlere yerleştiler. Yüzyıllar boyunca göçebeliğe dayalı bir hayat tarzı sürdüren Sahalar 19'yy.da yerleşik düzene geçtiler.Saha ( Yakut ) Türklerinin milli bilinçleri gözle görülür derecede artmaya başlamıştır. 27 Eylül 1950'de "Yakut Saha Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Devlet Egemenlik Deklarasyonu" ilan edildi. 20 Aralık 1991'de cumhuriyet tarihinde doğrudan başkanlık seçimi yapıldı. Başkan göreve gelir gelmez birinci iş olarak cumhuriyetin adını "Saha Cumhuriyeti" olarak ilan etti.Yakutlar Orhun kitabelerinde de Kurıkan adıyla geçmektedir. Daha sonra kuzeye çekilen Yakutların ana Türk kütlesiyle bağları kopmuştur. Bu yüzden Saha ( Yakut ) Türkçesi Türkiye Türkçesinden ve diğer Türk lehçelerinden biraz uzaktır.Sahalar'ın tarihte 10 asra yakın bir süre varlıklarını sürdüren İskit (Saka) Türklerinin bir uzantısı oldukları da uzmanlarca belirtilmektedir. Kendilerine Saha demeleri de, buna bir delil sayılmaktadır.

Nüfusun Etnik Yapısı
1998 tahminlerine göre 1.381.000 olan Yakutistan nüfusunun % 50.5'i Ruslardan % 36.9'u Saha ( Yakut ) lardan oluşmaktadır. Geriye kalan yaklaşık % 13'lük kısım ise Ukrain, Kazak, Tatar ve Azerilerden müteşekkildir.Başkent Yakutsk'un nüfusu 270.000'dir. Yakutların % 95' i Yakutistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşamaktadır.

İdare ve Devlet Yapısı
Hükümet, cumhurbaşkanı ve onun yardımcılarından oluşmaktadır. Yardımcıların kendi bölümleri vardır ve çeşitli konulardan sorumlu olarak çalışırlar. Halen Saha cumhuriyetinde 14 bakanlık vardır. Bunlardan 12'sinin başında Saha Türkleri vardır.Ülkenin parlamentosu (İl Tümen)ise 200 kişiden oluşmaktadır. Bunların da % 83'ü Saha Türk'üdür. Cumhuriyetin sembolü beyaz turnadır.Ülkede Yakutsk, Aldan, Verkoyansk, Mirnıy, Olyokminsk adlı oblastların (eyaletlerin) dışında 32 rayon vardır. Nüfusun % 90'ı merkezdeki bölgelerde, Yakutsk ve Vilüysk şehirleri civarında yerleşmiştir. Moskova sömürgelerinin hepsinde olduğu gibi burada da yerli ahalinin yüzdesi yıllar geçtikçe düşmekte, kolonize etmek için getirilen Rus nüfusu artmaktadır.

Siyasi Yapı
1990'lı yılların başında Cumhuriyette milli hareketler oluştu. İlk ortaya çıkan hareket "Saha Omuk" hareketidir. Daha sonra " Saha Keskile" hareketi ortaya çıktı.Glasnost ve Perestroika ile birlikte Moskova merkezli olarak ortaya siyasi partiler çıkmıştır. Bunlardan Sosyal Demokrat Parti Rusya'ya yönelerek Rusya ile tam bir birlik oluşturmak istemektedir. Bir diğer parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Bu partinin kurucusu Moskova'da yaşamaktadır ve faaliyetlerinde merkeze bağlıdır.Yakutistan Halk Partisi ise bağımsız bir devlet kurmayı amaç edinmiştir. Partinin başkanı genç bir Saha Türkü olan İ.Miroslav'dır.

Ekonomi
Halkın geçim kaynakları arasında kürk avcılığı ve balıkçılık önemli yer tutar. Ülkede bulunan samur, kutup tilkisi ,sincap, tilki ve nadir balık çeşitleri ; avcılar ile maceraperestleri kendine çeker. Bu avcılar sayesinde üretilen kaliteli kürklerin ve balıkların şöhreti bütün dünyada meşhurdur. Yakutistan'ın en önemli kaynaklarından biri de yer altı zenginlikleridir. Ülkede elmas, altın, gaz, kömür, gümüş ve bakır çıkarılmaktadır. Mendeleyev tablosundaki bütün elementler Yakutistan'da bulunmaktadır. Elmas Saha yurdunda çok önemli bir yere sahiptir . Bunların en değerlilerinden biri de Moskova'da müzede bulunan ve 342,5 karatlık pırlantadır. Yakutistan'ın hemen her bölgesinde elmas çıkarılmaktadır.

hiperaktif
05-23-2008, 23:37
Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti

Kuzey Kafkasya'da , Kafkas sıradağlarının orta bölgesinde yer almaktadır. Güneyinde Karaçaylı'ların "Tav ardı-Dağ arkası" adını verdikleri Kafkas ötesi ülkelerinden Abaza ve Gürcistan Cumhuriyetleri, Batı ve kuzeyinde Rusya Federasyonu, Doğusunda Kabardey-Balkar Cumhuriyeti yer almaktadır.

Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti'nin yüz ölçümü 14.100 km2dir. Cumhuriyetin güneyi baştan başa Büyük Kafkas sıradağları ile kaplıdır. Kuzey bölge ise yayla ve geniş düzlükler halinde uzanmaktadır. Büyük Kafkas sıradağları ve Avrupa'nın en yüksek tepesi olan Elbruz Dağı (Mingi Tav) 5633m. yükseklikte Kabardey-Balkar Cumhuriyeti ile güneydoğu sınırını teşkil etmektedir. Bu dağlar 3000 m. den sonra buzullarla kaplıdır.

Cumhuriyetin orta bölgesi Büyük Kafkas sıradağlarının eteklerini ihtiva etmekte olup geniş yaylalarla kaplıdır. Karaçay şehrinin kuzeyindeki Biyçe Sın yaylası en önemli yayladır.
Kuzeyde yer alan düzlükler, Büyük Kafkas sıradağlarından doğan Hurzuk, Ulu Kam, Uçkalan nehirleri ve bunların birleşmesinden meydana gelen Kuban Nehri ile, daha sonra Karaçay Dağlarından doğan ve Kuban Nehrine katılan Duvut, teberdi, Arhız, Maruka, Zelencuk, Urup ve Lapa nehirleri ile sulanmaktadır. Göl yönünden fakir olan ülkede sadece tuz gölü bulunmaktadır.

Kuzeyde step, güneyde çam, ladin, köknar ormanları ülkeye hakimdir. Büyük Kafkaslar'ın 2500m'den sonrası alp tipi otlaklarla kaplanmıştır. Kuzey Kafkasya'da yaşayan halklar arasında Türk unsurunun en önemli bölümünü meydana getiren Karaçaylı ve Malkarlı Türkleri birbirinden ayırmak mümkün değildir. Yüzyıllardan beri Kuban Nehri bölgesinde yaşayan Karaçaylı ve Malkarlı Türkler hakkında yapılan tarihî, antropolojik, arkeolojik ve sosyo-lingustik araştırmalar sonucu Karaçaylı ve Malkarlılar'ın bölgede uzun yıllar hakimiyet kuran Türkler'in torunları olduğunu ortaya çıkartmıştır.
Hunlar, Bulgar Türkleri, Hazarlar, Kuman (Kıpçak) Türkleri Karaçaylı ve malkarlılar'ın atalarıdır. Avar ve Peçenekler'in de Karaçaylı ve Malkarlılar'ın kökenlerinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir.1800'lü yıllara kadar bölgede kurulan Türk devletleri idaresinde yaşayan Karaçaylı ve Malkarlı Türkler 1806-1812 Osmanlı-Rus savaşı sonrası yapılan Belgrad anlaşması ile Ruslar'ın idaresi altına girmişlerdir. 1822, 1835-1837, 1845-1846 ve 1853-1855 yıllarında Ruslar'a karşı yapılan isyanlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır.
Bütün Kuzey Kafkasya'yı ele geçiren Ruslar, 1860 yılında bölgede özel bir idarî sistem kurmuşlar, bu sistemle Karaçay-Malkar halkını da ikiye bölmüşler, Karaçaylılar'ı Kuban, Malkarlılar'ı Terek eyaletine bağlamışlardır.

Baskı rejimini devam ettiren Ruslara karşı 1873 ve 1900 yıllarında tekrar isyan eden Karaçaylılar'ın toprakları elinden alınmış, bir kısmının Türkiye'ye göç etmesine izin verilmiştir. 1905 ihtilalinden sonra bazı kültürel haklar elde eden Karaçaylılar, 1917 ihtilalinden sonra bolşeviklerin verdikleri bağımsızlık sözünün tutulmaması üzerine Kafkasy'daki diğer halklarla isyan ederek 1918 yılında kurulan Kuzey Kafkasya Birleşik Cumhuriyeti'ne katılmışlardır.

Kafkasları tekrar ele geçirmek isteyen bolşeviklere karşı direnen Karaçaylılar 1920 ve 1922 yılları arasında büyük mücadele vermişler, 1922 yılında Ruslar tarafından tamamen işgal edilen ülkede Sovyet hükümeti Karaçay-Malkar halkını ikiye bölerek Karaçaylılar'ı Çerkezler'le, Malkarlılar'ı Kabardey Çerkezler'i ile aynı yönetim altında toplayarak, güçleri bölmüştür. 1926 yılında Çerkezler'i ayırarak kurdukları Karaçay Özerk Bölgesinde 1926 yılında Rusya'nın başlattığı zorunlu kollektifleştirme, 1932-1934 yıllarında zorla yapılan kolhozlaştırma çalışmaları sonucu Karaçaylılar ayaklanmış bunun sonucu isyana dönüşmüş, Karaçaylılar'ın %40'ı öldürülmüş ve Sibirya'ya sürülmüştür.

İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgaline uğrayan Karaçay'da Almanlar çekilir çekilmez 1943 yılında tekrar Kızıl Ordu'nun hücumuna uğramış, şehirler yok edilmiş, 2 Kasım 1943 günü bütün Karaçay halkı Orta Asya ve Sibirya'ya sürgüne gönderilmiştir. 1957 yılında Kruçev hükümeti Karaçaylılar'a yurda dönme izni vermiştir.

Nüfusu 415.000 olan Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti'nin %31'i Karaçaylı Türk, %42'si Rus, %10'u Adıge, %7 Abazin, %3'ü Nogay Türkü, % 7'si ise diğer topluluklardır. Türkler güneyde özellikle Kuban havzasında yaşamaktadır. Ayrıca 30-35 bin civarında Orta Asya'da yirmi bin civarında Türkiye'de yaşayan Karaçaylı bulunmaktadır.

Başşehri Çerkessky'dir. Diğer önemli şehirleri Uçkalan, Karaçay, Teberde ve Zelençuktur. Ana çizgileri tipik bir Kıpçak Türkçesi olan Karaçay lehçesi Türk-kuzey grubuna dahildir. Ülkede okuma-yazma oranı %99'dur. Ülkenin dağlık ve yaylalık olması nedeniyle temel ekonomik yapısı büyük ölçüde hayvancılığa dayanmaktadır. Koyun, keçi, sığır, at yetiştiriciliği önemli bir yer tutmaktadır. Ekilecek arazi az olduğundan ziraat vadilerde ve güneydeki yaylalarda yapılmaktadır. Arpa, darı, mısır, patates, yulaf ve pirinç ile sebze yetiştiriciliği yapılmaktadır.

hiperaktif
05-23-2008, 23:38
Kabardey-Balkar (Malkar) Cumhuriyeti

Kuzey Kafkasya'da , Büyük Kafkas sıradağlarının kuzey eteklerinde Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir cumhuriyettir. Kuzeyinde Rusya federasyonu, doğusunda Kuzey Osetya, güneyinde Gürcistan, batısında Karaçay-Çerkes Cumhuriyetleri yer almaktadır.

Kuzey Kafkasya'da yaşayan Türk unsurunun en önemli bölümü olan Karaçay ve Malkarlılar'ı birbirinden ayırmak mümkün değildir. Karaçay ve Malkarlılar'ın esas unsurunu, Bulgar Türkleri, Hazarlar ve Kıpçak Türkleri meydana getirmiştir.Türkler'in Orta Asya'dan başlayan Büyük Göçleri sırasında İdil boylarına oradan Kuzey Kafkasya'ya gelen bu Türkler yüzyıllar boyu bölgede büyük imparatorluklar kurmuş, bir kısmı bölgeye yerleşirken diğer bir kısmı ise Balkanlar ve Avrupa içlerine doğru gitmişlerdir. Bölgede kalan Hun, Bulgar, Hazar, Kıpçak, Avar ve Peçenek Türkleri'nin bugünkü Kafkas Türkleri'nin ataları olduğu yapılan tarihî, antropolojik, arkeolojik ve sosyo-linguistik araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

Kuzey Kafkasya'da Kuban Nehri Boylarına yerleşen bu Türkler, 1223 yılında Cengiz Han ordularının taarruzu ile Büyük Kafkas sıradağlarının yüksek zirvelerine çekilerek bugünkü Karaçaylı ve Malkarlılar'ı meydana getirmişlerdir. Yapılan araştırmalar Kıpçak Türkleri'nin Karaçay ve Malkar halkının esas unsurunu teşkil ettiğini ortaya çıkarmıştır.

Başlangıçta Elbruz Dağı'nın doğusunda Bashan, Çerek bölgelerinde Karaçaylılar'la birlikte yaşayan Malkarlar, XVI ncı yüzyılda bölgede Kabar Çerkezleri ile yaptıkları savaş sonrası büyük bir kısmı Elbruz Dağı'nın batısına, Kuban Nehri vadisine göç ederek ana kitleden ayrılmışlardır. Başlangıçta birlikte yaşayan iki toplum böylece ikiye ayrılmış, Elbruz Dağının doğusunda yaşayan Türkler'e Bashan vadisinden dolayı Balkarlı, Batısına göç edenlere de bulundukları yer itibariyle Karaçaylı denmiştir.

Bölgede Karaçaylı Türkler'le bitişik bölgede yaşayan Balkarlı (Malkarlı) ve Karaçaylı Türkler, bu defa da SSCB'nin Türkler'i birbirinden ayırma politikasının kurbanı olmuşlardır. Bu iki Türk boyu Ruslar tarafından birbirinden ayrılmaya zorlanarak Balkarlı Türkler Kabardeyler'le, Karaçaylı Türkler ise Çerkesler'le devlet kurmaya zorlanmışlardır. Bunun sonucu bölgede iki ayrı devlet ortaya çıkmış, Balkarlılar'ın Kabardeyler'le kurduğu devlet ise muhtar bölge olarak günümüze kadar gelmiştir. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nin yüz ölçümü 12.500 km2dir. Büyük Kafkas sıradağlarının orta bölgesini güney sınırları içerisine almaktadır. Bunun için güneyi dağlık, kuzeye doğru gidildikçe ovalık bir görünüm arz etmektedir.

Büyük Kafkas sıradağlarının en yüksek tepesi olan Elbruz dağı Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti ile hudut teşkil etmektedir. 5.633m. yüksekliğindeki Elbruz dağı en büyük yükseltidir. Bu sıradağlar 3.000 m.'den sonra buzullarla kaplıdır. Kuzeye doğru alçalan arazi orta bölgede 1000-3000 m. yüksekliğinde yaylalara, daha kuzeyde Terek Nehri ve kollarının meydana getirdiği geniş ovalara dönüşmektedir.En önemli nehri Terek nehridir. Terek nehri Büyük Kafkas sıradağlarının buzulları ile beslenmektedir. Malkadere, Guzdelendere, Baksav-dere, Cbeyan dere, Çerek dere hep bu buzullardan beslenmektedir.
Nüfusu 674.000 olan (1979) Cumhuriyette Balkarlı Türkler 88 binin üzerinde bir yoğunluğa sahiptir. Cumhuriyetin Başkenti Nalçık şehri olup, Türkler çoğunlukla dağlık ve vadilik bölgeler olan Çerek, Ceğem, Baksan, Malki ve Terek civarında yaşamaktadırlar.

Kendi aralarında Mezengi, Bezingil, Hulamlı, Çezimli, Baksamlı gibi kollara ayrılan Balkarlılar Müslüman olup, Türk dil grubunun Altay koluna bağlıdırlar. Kendilerine Dağlı "Tavlu" da diyen Balkarlılar İkinci Dünya Savaşı'nda Stalin'in kanlı sürgününe tabi tutulmuşlar, sürgün yıllarında binlerce şehit vermişler, 1950'li yıllarda affedilerek ülkelerine dönebilmişlerdir

hiperaktif
05-23-2008, 23:39
Çuvaş Cumhuriyeti

Daha önce Kazan ve Ulyanovsk eyaletlerine bağlı olan Çuvaş coğrafyası, 24 Haziran 1920'de Çuvaş Özerk Bölgesi'ne, 21 Haziran 1925 yılında da Çuvaş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne (ÇASSR) dönüştürüldü. 1992 yılında da Çuvaş Özerk Cumhuriyeti oluşturuldu. Çuvaş Özerk Cumhuriyeti'nin oluşturulmasından sonra Rusya Federasyonu'yla yapılan antlaşmaya göre Uzay araştırmaları, askerî teşkilat, polis teşkilatı, sınır koruması, adalet ve maliye birlikte yönlendirilecek, bunların dışında kalan alanlarda Çuvaşistan bağımsız bir cumhuriyet gibi hareket edebilecektir. 1992 yılında yapılan anayasaya göre Çuvaşistan'ın Rusça ve Çuvaşça olmak üzere iki resmî ve eğitim dili vardır.

Çuvaşistan Cumhuriyeti'nde devlet ve politika kurumları oluşturulmuştur. Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı tarafından parlamento dışından atanan Bakanlar Kurulu ve dar bölge seçimleriyle oluşturulmuş bir parlamento iş başındadır. Çuvaşistan'ın Anayasası, bayrağı ve arması mevcuttur. 21 Ocak 1994 yılında seçilen ilk Cumhurbaşkanı N. V. Fedorov halen görevini yürütmektedir.

hiperaktif
05-23-2008, 23:40
Gagavuz Özerk Bölgesi

Yüzölçümü: 1.831 km2
Nüfusu: 171.500
Başkenti: Komrat

Komşuları :Kuzeyde Ukrayna, batıda Romanya, güneybatıda Bulgaristan.

Kültür Yapısı
Gagavuz Türkçesi, yaşayan Türk lehçelerinden biridir. Gagavuz Türkçesi; Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Türkiye Türkçesiyle birlikte Türk dilinin Oğuz grubunu teşkil etmektedir. Bu üç lehçeden Türkiye Türkçesine en yakın olanı Gagavuz Türkçesidir. Bu dil, Osmanlı Türkçesinden etkilenerek Türkçe, Arapça, Farsça kelimeler alarak zenginleştiği gibi, birlikte yaşadığı Yunan, Bulgar, Romen, Moldova ve Rus dillerinden de birçok kelimeyi bünyesine almıştır. Bugün edebi Gagavuz Türkçe'sinin içerisinde çok sayıda Slav asıllı kelime bulunmaktadır.Gagavuzlar Osmanlı alfabesini öğrenmemiş ve Osmanlı yazılı edebiyatını okumamışlardır. Osmanlı döneminde ve ondan sonra uzun zaman Kiril alfabesi ile yazılmış bulunan Türkçe kitapları okumuşlardır.

1957 yılına kadar Gagavuzların kendilerine ait bir alfabeleri olmamıştır. Gagavuzlar değişik zamanlarda Rumca, Bulgarca, Rusça ve Romence öğrenmek ve bu dillerin alfabelerini kullanmak zorunda kalmışlardır. 1918'den 1932 yılına kadar Kiril alfabesini, 1932'den 1957'ye kadar Latin Alfabesini kullanmışlardır. 1957 yılında Moldova S.S.C.B. Yüksek Sovyeti'nin kararıyla Rus Alfabesine birkaç harf ilave edilerek, Kiril esaslı Gagavuz Alfabesi hazırlanmıştır. 1957'den 1996'ya kadar tekrar Kiril Alfabesini, 1996'dan sonra ise Latin Alfabesini kullanmaya başlamışlardır.Gagavuz Türkçesini bir yazı dili haline getirme mücadelesinde Rusça'dan etkilenilmiştir. Gagavuz Türkçesi morfoloji, fonetik ve sentaks açısından değerlendirildiğinde Slav etkisinde kalmıştır. Gagavuz Türkçesinin bu gün yaşayan iki diyalekti vardır. Birisi merkez diyalekti (Konrat ve Çadır), diğeri ise güney (Vulkaneş) diyalektidir.

Kanuna göre Gagavuz Yeri'nin resmi dili "Gagavuzca, Rusça ve Romence"dir.Özerklik süreciyle birlikte Gagavuzların anadillerini her alanda kullanabilme imkanı doğmuştur. XI. Yüzyıla kadar Hıristiyan kiliseleri arasında bir takım teolojik problemler olmasına rağmen bu problemler kiliseler arasında büyük bir ayırıma sebep olmamıştı. Ancak 1054 yılında Hıristiyan kilisesi Ortodoks ve Katolik olmak üzere iki ana mezhebe ayrıldı. Eskiden olduğu gibi günümüzde de Gagavuzlar arasında Babtist ve Adventist gruplar ve bunlara ait kiliseler mevcuttur.

Gagavuzların uzun bir süre yazılı edebiyatları olmamıştır. Çeşitli zamanlarda farklı alfabeler kullanmak zorunda kalan Gagavuzlar yaşadıkları ülkenin alfabesiyle Türkçe kitaplar yayınlamışlardır. Çağdaş Gagavuz edebiyatının gelişmesinde Mihail Çakır'ın oldukça büyük rolü vardır. Çakır daha 1934 yılında Gagavuz Türkçesiyle ilk gazeteyi çıkarmış ve bu dilin bir edebî dil haline gelmesi için ilk meşaleyi yakmıştır. 1934 tarihinde Gagavuz Türkçesiyle Besarabyalı Gagavuzların İstoryası adlı kitabını bastırmıştır. Bu kitap bir Gagavuz tarafından yazılan ilk Gagavuz tarihidir. Yine Çakır 1939 yılında Gagavuzca-Romence sözlüğü neşretmiştir ve İncil'i anadiline çevirmiştir. 1957 yılından günümüze kadar Gagavuz Türkçesi ile 25-30 civarında edebi eser yayınlamıştır.

hiperaktif
05-23-2008, 23:41
Hakaslar ve Hakasya (Hakas Cumhuriyeti)

Türkistan'da Sibirya'nın güneyinde, Sayan-Altay dağları ve Yenisey nehri yanında ve Altay Cumhuriyeti'nin kuzeyinde yer alan Hakasya, 62.400 km2 lik bir yüzölçümü ile Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir cumhuriyettir.Hakasya Sayan-Altay dağlarının bir parçasıdır. Üzerinden dünyanın en büyük nehirlerinden biri olan Yenisey (Kim Suyu) ırmağı geçmektedir.

Başkenti Abakan şehridir. Ülkenin üçte ikisi dağlık olup halkın çoğu Abakan ve Yenisey Nehirlerinin kenarında yaşamaktadır.Türkçe konuşan Hakaslar'ın asıl adı Koraylar (Hooraylar)'dır. Hakaslar, Kaçinler (Haaş, Haas), Sogaylar, Kızıllar ve Koybollar (Hoybollar) olmak üzere dört boy olup bu dört grubunu ortak ismi Hakastır. Hakas dili Türk dilinin Uygur-Oğuz grubuna dahildir. Öz diline, öz kültürüne ve geleneklerine bağlı olan Hakasya'da üniversite, teknik enstitü, dil, tarih ve edebiyat araştırmaları enstitüleri bulunmaktadır.Çeşitli kültür ve sanat kuruluşları, 4 tiyatrosu, kütüphane ve müzeleri ile, müzik ve sanat okulları mevcuttur.

Uygur Türkçesine yakın bir dille konuşan Hakas Türkleri Hıristiyan olmakla birlikte Şamanist inanış ve adetlerine devam etmektedirler. Zengin ormanlar, göller, bozkır ve dağların birleştiği bölgede yer alan Hakasya, uygun tabiat şartları, yer altı kaynakları, çeşitli metaller ile ilginç bir Türk ülkesidir. Hakasya güçlü bir ekonomi ve ziraate sahiptir. Bölgede tarım, hayvancılık ve kerestecilik yapılmaktadır. Özellikle buğday, meyve ve sebzecilik önem kazanmaktadır. Koyun, at, sığır ve arıcılık önemli geçim kaynağıdır.

Ülkede zengin kömür, altın, bakır, barit, tutya ve demir çıkarılmakta olup, ülkenin büyük bir kısmı ormanlarla kaplıdır. Madencilik, kerestecilik ve gıda sanayi önemli iş kollarıdır.Hakaslar, Güney Sibirya'da yaşayan en eski Türk halklarındandır. Hakaslar'ın ikibin yılı aşan tarihleri onların bir Kırgız grubu olduğunu göstermektedir. Bugünkü Tanrı Dağı Kırgızları da dahil bütün Kırgız Türkleri'nin bilinen ilk yurtları Yenisey Nehri civarıydı. Tanrı Dağı Kırgızlar'ının dünyaca ünlü büyük destanları Manas da bu tarihi hadiseden bahsetmektedir.

Manas Destanı'nın anlattığına göre Tanrı Dağı Kırgızları Yenisey civarından bugünkü vatanlarına Manas Han önderliğinde göç etmişlerdir. Bu göçe katılmayıp Yenisey civarında hayatını sürdüren Kırgız Türk toplulukları ise Yenisey Kırgızları olarak hayatlarını devam ettirmişlerdir. IX-X. yüzyıl Çin kaynakları Kırgızlar'dan "Heges" ismiyle veya diğer bazı kaynaklara göre ise "Kie-kia-se" adıyla bahsediyorlardı. Sonraki yıllarda Tanrı Dağı Kırgız gruplarının Müslümanlaşması ve yaşanılan bölgeler arasındaki mesafenin uzak olması Yenisey Kırgızlar'nın ayrı bir kimlik benimsemesini ve Hakas adını kabulleriyle sonuçlandı.

Hakaslar'ın bu ismi kabul etmelerinde Rus istilasından sonra yaşanan sürecin de etkisi büyük oldu. Ruslar bu bölgeleri istila edene kadar ve daha sonraki uzun yıllar Hakaslar'a, diğer Rus hakimiyetindeki Türk halklarında olduğu gibi "Tatar" demekteydiler. Diğer yandan Ruslar tarafından yıkılan Hakas Devleti'nin hanedanlığını ise "Hırgız Soyu" (Kırgız) sürdürmekteydi. Bölge halklarını tanıyan Rus Türkolojisi, Hakas Türkleri'ni hem Kırgızlar'dan hem de Tatarlar'dan ayırt ederek bölgede Hakas kimliğinin yerleşmesini başarmıştır. Bütün Çarlık döneminde Hakaslar, Açin, Minusin, veya Abakan Tatarları olarak adlandırılmıştır. 1718 yılında Rus kaynaklarında bölgeye "Kırgız Yeri" veya "Hongoroy" tabirleri kullanmışlardır.

Bu ismi benimsemekte Hakaslar da hiç güçlük çekmemişlerdir. Çünkü ikibin yıldır Çin kaynaklarında bahsedilen bu adla bütün Kırgız Türk grubunun tarihinin asli sahibi olmak gibi bir his ve moral değerle süreci kolaylaştırmışlardır. Hakas adı ilk olarak Sovyet Birliği'nin kuruluş döneminde resmi olarak kabul edilmiştir.

Böylelikle M. Ö. II. yüzyıla kadar uzanan Hakas Türkleri'nin tarihinde Hakas adının oluşumunu üç önemli dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönem Hun ve Kırgız Devletleri dönemidir ki, bu dönemde Hakaslar Yenisey Kırgızları olarak isimlendiriliyorlardı (M. Ö. II. yy. - M.S. XIII. yy.) Türkistan'ın en eski halklarından olan Yenisey Kırgızları yalnızca Hakaslar'ın kökenini oluşturmuş değillerdir. Onlar aynı zamanda bugünkü Kırgızistan Kırgızları veya diğer adıyla Tanrı Dağı Kırgızları'nın da kökeninde önemli yer alırlar. İkinci dönemi ise Hooray Devleti (XIV-XVIII. yy.) oluşturur ki bu dönemde Hakaslar'ın diğer Türk Halklarına göre kendilerine has özellikleri oluşmaya başlar. Üçüncü dönemi ise Rus istilasındaki dönemdir ve 18. yüzyılın ikinci yarısından başlayan yeni dönemin özellikle Sovyetler devri sürekli ve bilinçli yapılan propagandalarla Hakaslar, yeni bir kimlik etrafında toplanmıştır.
_________________

hiperaktif
05-23-2008, 23:42
Sincan/Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan)


Yüzölçümü: 1 828 418 km2
Nüfusu:30 milyon (Yaklaşık)
Başkenti: Urumçi

Coğrafi Konumu
Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan), Çin Halk Cumhuriyeti içerisinde ve ülkenin batı bölgesinde yeralmaktadırlar.

Tarihçe
Uzun tarihi boyunca Doğu Türkistan, İç ve Orta Asya'da kurulmuş olan Türk devletlerinin ve hanlıklarının merkezi olmuştur.M.Ö. 8-3 asırlarda İskitlere; M.Ö. 300- M.S. 93 yıllarında Hunlara; 522-744 döneminde Göktürk İmparatorluğuna; 744-840 devresinde Uygur devletine; 751-870 Karluk ve Karahanlılar İmparatorluğuna ve Saidiye Hanlığına merkez olan (1509-1679) bu Türk yurdu, tarihte daima önemli olmuş ve dikkatleri üzerine çekmiştir. 8. ve 18. asırlar arasındaki bin yıllık dönem, Çin İmparatorluğu ile önemli derecede kültürel ve siyasî işbirliğinin gerçekleştirildiği bir barış dönemi olmuştur. Ancak bu barış dönemi, Doğu Türkistan'ın 1759 yılında Çin Mançu İmparatorluğu'nun işgali ile son bulmuştur. 1759'dan bu yana Doğu Türkistan'da 200'den fazla silahlı ayaklanma olmuş ve Doğu Türkistan halkı 3 defa hürriyetin tadını tatma fırsatı bulmuştur.1863'te bağımsızlığına kavuşan Doğu Türkistan'da Yakup Han başkanlığında "Doğu Türkistan İslâm Devleti" kurulmuş ve bu devlet; Osmanlılar, İngiltere ve Rusya tarafından resmen tanınmıştır. Ancak bu bağımsız Türk devletinin ömrü kısa sürmüş ve 1876 yılında Çin-Mançu devletince yeniden işgal edilmiş ve 1884'te Sincan "Yeni Toprak" adıyla Çin İmparatorluğuna bağlanmıştır.20. asrın başlarında Ortaasya'da oluşan milliyetçilik akımı neticesinde 1933 yılında Kaşgar'da Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu Cumhuriyetin ömrü 1937'de sona ermiştir. 1944'de Gulca şehri Çinlilerden temizlenmiş, "Üç Vilayet İnkılâbı" olarak bilinen bu ayaklanmalar neticesinde Doğu Türkistan Türkleri, Ali Han Töre başkanlığında Doğu Türkistan Cumhuriyeti'ni kurmuştur. Bütün Çin'e hakim olan Komünist Çin Kuvvetleri, 1949'da Stalin'in de onayı ile Doğu Türkistan'a girerek bu tarihi Türk ülkesini resmen işgal etmiştir.

Yönetim Biçimi
Özerk bölge içinde etnik grupların dağılımına göre 8 Ağustos 1952'de 10 ayrı muhtar bölge tesis edilmiştir. Sincan (Uygur) Özerk Bölgesi bunlardan biri ise de, yönetim hakları, Pekin yönetimince çiğnenmektedir. Tüm idarede bütün yetkiler Çinlilerdedir. Özerk yönetim organlarında görevlendirilen etnik unsurların siyasî, ekonomik ve askerî karar verme, denetleme yetkileri Çin Komünist Partisi kontrolü altındadır.

http://www.alperenocak.com/viewtopic.php?t=1449

İdari Yapı
Çin Komünist Partisi tarafından bölgeye vali görevlendirilmektedir. Valinin mutlaka Çin Komünist Partisi üyesi olması şart koşulmaktadır. Doğu Türkistan'da Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden başka aynı haklara sahip 7 organ daha vardır.
1- Sincan Askeri Bölge Komutanlığı
2- Sincan Askeri Üretim ve İnşaat Bölge Komutanlığı
3- Sincan Komünist Partisi
4- Sincan Halk Kurultayı Daimi Komitesi
5- Disiplin Kontrol Komitesi
6- Siyasî Danışma Konseyi
7- Sincan Devlet Savunma Güçleri Genel Komutanlığı

Demografik Durum
Çinliler:16 890 000
Uygurlar:12 500 000
Huiler: 600 000
Kazaklar:1 100 000
Mançular:90 000
Kırgızlar:150 000
Dongkianglar:40 000
Tacikler:33 000
Tibetliler:5 000
Özbekler:15 000
Davaniler:5 000
Sarı Uygurlar:11 000
Salar :3 000
Tatarlar:5 000
Ruslar:3 000
Boanlar:300

hiperaktif
05-23-2008, 23:44
DOĞU TÜRKİTSAN'I İYİCE OKUYUN ÇÜNKÜ ONLAR SESİNİ DUYURMAK İSTİYOR..

Bakın Çin zılmü altında ki TÜRKLER nasıl bir mücade içindeler bu olayları gördkten sonra bir kez daha düşünmeli daha çok bağlanmalı ve ayrılıkçı nifak tohumları ekilmesine son verilmeli müsade edilmemeli!

Çin Zulmü Altında İnleyen Doğu Türkistan

"Doğu Türkistan olmasa, Çin bir gün bile ayakta duramaz. Doğu Türkistan gerçek bir hazinedir. 410 bin 790 km karelik petrol yataklarında 8.2 milyar ton ham petrol, 2,5 milyon metre küp doğalgazı ile S. Arabistan'dan daha zengindir."

İmparatorluk kuran Hunlar'a, Göktürkler'e, Karahanlılar'a, Karluklar'a, Uygurlar'a ve Moğollar'a ve irili ufaklı çeşitli bağımsız Türk Devletleri'ne merkez olan: İslam dinine ve Türk j kültürüne büyük hizmetler yapan '' çok sayıda mümtaz şahsiyetler yetiştiren ve bugünkü Türkler'in ilk ana vatanı olan Doğu Türkistan, Çin zulmü altında inlerken, Türk ve İslam Dünyası adeta bu 40 milyonluk çilekeş Müslüman Türkleri unutmuş durumdadır. Tarih boyunca Türk Dünyası'nın en medeni, en kültürlü ve en mert topluluğu olarak bilinen Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, kendi öz vatanında parya, köle ve esir muamelesi görmektedirler.

Asya'nın merkezinde 9 ülke (Çin-Moğolistan-Kazakistan-Kırgızistan-Tacikistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan ve Tibet) arasında yer alan jeopolitik, stratejik durumu, fiziki coğrafyası, şanlı tarihi, etnik yapısı, kültürü ve yeraltı-yerüstü zenginlikleriyle Türk Dünyası'nın kalbi durumundadır. Ama maalesef esaret altında kalan ve en büyük soykırım ve zulme maruz kalan tek ülkedir. Doğu Türkistan'sız Türk Dünyası düşünülemez.

Çağdışı metotlar ve zulümle idare edilen ve devrini tamamlamış ilkel Çin İmparatorluğu da yakında yıkılacaktır. Çin Bilimler Akademisi tarafından hazırlanan 89 sayfalık raporda, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde Çin'in dağılacağı ifade edilmektedir. Raporda: "Güçlü adam Deng'in ölümü ile, Yugoslavya'da Tito'dan sonrakine benzer bir durum ortaya çıkabilir. Deng'in ölümünü takip eden bir kaç yıl içinde en geç 10-20 yıl sonra ülke önce ekonomik bir çöküntüye uğrayacak, ardından da siyasi parçalanma ve bölünme gelecektir..." görüşü yer almaktadır.

Doğu Türkistan, Tibet, Mançurya, Gonhov ve Guardurg bağımsızlık hareketi hızlanmıştır. Tarih boyunca dünyada hiçbir ülke Çinliler kadar soykırımda aşın gitmemişlerdir. Hiçbir ülkede asimle edilemeyen Yahudileri bile Çinlileştirmişlerdir. Çin, şu anda Türk Dünyası için en büyük tehlikedir. Çin, Doğu Türkistan gibi Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini işgal için gizli hazırlıklar içindedir. 250 milyonluk Slav ve l milyarlık Çin tehlikesine karşı, Türk Dünyası bütünleşmeye mahkumdur. Doğu Türkistan davası,

bütün Türk Dünyası'nın davasıdır. Doğu Türkistan kurtulmadan; Türk Dünyası'nın kurtulduğundan bahsedilemez.

Türk Yurdu (Türkistan), sömürgeci Rusya, Çin ve Hıristiyan Batı tarafından üçe bölünmüştür. Batı Türkistan (Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan ve Özbekistan) kısmen de olsa hürriyetlerine kavuşmuştur. Doğu Türkistan, Çin işgali altındadır. Güney Türkistan, Afganistan sınırlan içindedir. Dünya’nın hiçbir bölge ve ülkesinde Doğu Türkistan'da olduğu gibi asırlarca süren bir bağımsızlık savaşına rastlamak mümkün değildir. Ama Doğu Türkistanlılar, asırlarca Türk ve İslam Dünyası tarafından yalnız bırakılarak bu ilgisizlik sebebiyle Çin esareti altında ezildiler. Çin esareti altındaki Budist Tibet'in durumu son 10 yıl içinde 3 defa Birleşmiş Milletler gündemine getirildiği halde; Çin'i kırmamak uğruna Doğu Türkistan'a hiç kimse sahip çıkmamıştır. Ama zalimin hasmı Allah'ü Teala'dır (C.C.) Çin de bir gün yıkılacak ve dağılacak, Doğu Türkistan bağımsızlığına kavuşacaktır.

90'nı aşkın yaşına rağmen manen, aklen fevkalade genç ve bedenen dinç olan İsa Yusuf Alptekin Bey (Doğu Türkistan Devletinin Sabık Genel Sekreteri) hayatını Doğu Türkistan'a ve bütün Türk Dünyası'na vakfetmiştir. Yıllardır Türk Dünyası'nın ve Doğu Türkistan'ın kurtuluşu için mücadele vermiştir. Dünya kamuoyuna unutturulan ve gözlerden saklanan Doğu Türkistan'ı dünya kamuoyuna tanıtmak için olağanüstü faaliyet göstermiş bir milli kahramandır. Hayatının tek hedefi Rıza-i İlahi olup, esaret altında mahkum ve sahipsiz Doğu Türkistan'ın Çin esaretinden kurtulmasını sağlamak için her türlü gayreti sarf etmiştir. Yalnız Türkiye'de değil, dünyanın her köşesinde lider ve politikacılara Doğu Türkistan meselesini anlatmak için bütün dünyayı dolaşmıştır.

Doğu Türkistan; M.Ö. 210 yılından M.S. 1218'e kadar 1428 yıl bağımsız Türk İmparatorlukları'nın ve devletlerinin merkezi idi. 1218-1679 arasında ise 461 yıl Cengiz ve Çağatay sülalesine ismen bağlı fakat bağımsız Türk Devleti olarak varlığını devam ettirdi. Çin'e 1644 yılında Mançu sülalesi hakim olunca, Doğu Türkistan'a Çift saldırıları başladı. Çin'e 1644-1911 arasında hakim olan Mançu sülalesi, Çin sarayında bulunan İngiliz danışmanlarının kuklası idiler. İngilizlerin Türk ve İslam düşmanlığını en pahalı bir şekilde ödeyen Doğu Türkistan'a saldırmaya başladı. Bitmek bilmeyen bu saldırılar neticesi 1760'da Doğu Türkistan tamamen Çin işgali altına girdi. 1760-1869 arasında 103 sene Mançu Hanedan'ına karşı çok büyük 9 ayaklanma oldu. 3 ayaklanmada Doğu Türkistan'daki işgalci Çin ordusu tamamen imha edildi. 1862 de Doğu Türkistan bağımsız oldu. Ama Cungarya ile Kalmuk Türk Devletleri'nin arasındaki mücadele Çin işgal ve saldırılarını kolaylaştırdı.

Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler, 1757 den bu yana 200 den fazla silahlı ayaklanmada bulundular. İngilizler'in teşviki ile 1878-1911 arasında Çinliler Doğu Türkistan'ı işgalle yetinmeyip asimilasyon politikası ile Çinlileştirmeye çalıştılar. 1911 'den sonra biraz nefes aldılarsa da 1949 da Stalin, Doğu Türkistan'ı Mao'ya hediye ederek, 12 Kasım 1933 te bağımsız olan Doğu Türkistan'ın işgali ile tarihinin en korkunç soykırımı başladı. Şu anda Doğu Türkistan Çin'in imha ve asimile politikası ile karşı karşıyadır. Müstemleke tarihinde hiçbir ülke Doğu Türkistan kadar zulüm, baskı, katliam, soykırım ve asimilasyona maruz kalmamıştır. Doğu Türkistan bir açık hava hapishanesidir. Bu ülkeye turist ve gazetecilerin girmesi yasaktır. Hatta telefonlar dış dünyaya ke******. Dini eğitim ve İbadet kesin olarak yasak olup, yapanların cezası ölümdür. Başkent Urümçi, Kaşgar ve diğer şehirler yasak şehirlerdir. Doğu Türkistan'a gizli olarak giren Washington Times'in 30.12.1985 tarihli sayısında Kaşgar’ı ziyaret eden bir gazetecinin haber ve yorumlarında Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler'e ait şu satırlar aynen yer alır;

"Doğu Türkistan'a hergiin 7 bin Çinli göçmen geliyor. Doğu Türkistan'da, ekonomi ve politikayı yalnız Çinliler idare ediyorlar. Sanayi ve tarımdaki bütün işçiler Çinli'dirler. Uygurlar ve diğer Türkler ise işsizdir. Çinliler, en modern evlerde ve lüks içinde yaşarken, çoğumuz sokaklarda yatıp kalkıyoruz. Biz perişan, onlar ise rahat bir hayat sürüyor. Doğu Türkistan'da doğup büyüyen Çinliler bile Uygurca bitmiyor. Bizi ise, Çince Öğrenmeye zorluyorlar. Durumumuz çok kötü. Pek çok kişi milli ve manevi değerlerini unuttu. Şu anda kendi vatanımızda yabancı ve köle gibiyiz..."

"Türk dili ü/erinde büyük tahribat yapıldı. Türkçe kelimeler yerine Çince kullanmaya mecbur ediliyoruz. Çinli kızlarla evlenenlere köyden şehire göç ve iş imkanı vererek ve ayrıca 400 dolar (Çin için servet sayılır) vererek Çinlileştiriyorlar. Doğan çocukları ise, Komünist Partisi nezaretinde Çinli gibi yetiştiriyorlar. Doğu Türkistan, 30-40 milyon şöyle dursun 400 milyonu besleyebilir. Türkler'e karşı doğum kontrolü tatbik ediyorlar. Böylece Türkler'in nüfusunu azaltıyorlar. Doğu Türkistan'da, 40 milyona yakıtı Türk'e karşın 20 milyon Çinli yerleştirdiler. Yeni hedef Doğu Türkistan'a 100 milyon Çinli yerleştirerek Türkleri azınlığa düşürmektir."

Ayrıca I953'te Doğu Türkistan'ın yüzde 80'ni Türk iken bugün Türkler'in sayısı yüzde 40'a yaklaşmıştır. Nükleer denemelerle Türklerin doğan çocukları sakat doğmaktadır. (Aynı şey Kazakistan'da da mevcuttur.) 1952 yılında Çin'de eğitim seviyesi en yüksek Doğu Türkistan iken bu gün en geri durumdadır. Türkler'in tahsili her çareye başvurularak önlenmektedir.

Doğu Türkistan olmasa, Çin bir gün bile ayakta duramaz. Doğu Türkistan gerçek bir hazinedir. 410 bin 790 km karelik petrol yataklarında 8.2 milyar ton ham petrol, 2,5 milyon metre küp doğalgazı ile S. Arabistan'dan daha zengindir. Sadece Doğu Türkistan'ın "Tarım" isimli bölgesinde, 74 milyar varil petrol rezervi mevcuttur. Bundan, Cungar ve Turfan bölgelerindeki zengin petrol yatakları hariçtir. Halbuki Çin'in kendi petrol rezervi 24 milyar varildir. Ve Çin'in yüzde 40 petrolünün çıkarıldığı Dağ'ın Shınlı bölgesindeki petrol bitmek üzeredir. Çin, Doğu Türkistan petrolünü pazarlamak İçin Japonya ile Ölüm Çölü (Taklamakan Çölü) üzerinde 280 km. uzunluğunda 8 metre genişliğinde oto yol ile; 5 bin km uzunluğunda petrol boru hattı inşa etmektedir. Çin'deki 162 madenden 122'si Doğu Türkistan’da dır. (% 75.3) Doğu Türkistan'daki kömür rezervi 1 trilyon 28 milyar tondur. 100 den fazla göldeki tuz ise Çin'e 200 yıl yeter. Çin'in otlak ve merasının yüzde 23'ü 50 milyon hektar Doğu Türkistan'dadır. 100 bin hektarlık bahçelerde 900 çeşit meyve yetişir. Cungar ili ve Altay'da zengin altın yatakları vardır. Evet bu zengin ülkenin sahipleri aç, perişan ve mekanları sokaktır. Doğu Türkistan'ın kurtulması için mübarek üç aylarda dua ediniz.

hiperaktif
05-23-2008, 23:44
KOSOVA TÜRKLERİ


Kosova'da başta Prizren ve Priştine olmak üzere 20.000'e yakın Türk yaşamaktadır. Prizren belediyesinin merkezi olan şehrin nüfusu yaklaşık 165.000'dir. Şehir nüfusunun büyük bir kısmı Arnavuttur. Prizren'de 15.000 civarında Türk yaşamaktadır. Osmanlılar devrinde Kosova vilayetine bağlı bir sancak olan Prizren I Balkan Savaşı sırasında Sırpların eline geçti. Priren Yugoslavya ve NATO arasında 1999 yılında meydana gelen savaştan sonra BM'nin kontrolüne geçti.

Prizren'de her ne kadar sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte 15.000 - 20.000 Türk yaşamaktadır. Ancak nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arnavutlar'ın büyük bir kısmı da kentte Türkçe konuşur. Türkçe dilini bilmekle Prizrenli olmak neredeyse özdeşleşmiştir. Ayrıca kentin 10 km'lik etrafında Gora ve Zupa denilen iki ayrı Boşnak bölgesi bulunmaktadır. Bu bölgelerde yaklaşık 15'er Boşnak köyü mevcuttur. Bu açıdan Prizren çok kültürlü ve çok dilli bir prototipi oluşturmaktadır. Kentte ayrıca sadece 30 ar metre aralıklarla Sinan Paşa Camii, Sırp Ortodoks Kilisesi ve Katolik kilisesi yan yana bulunmaktadır. Bu da kentin %95 gibi bir oranının müslüman olmasına rağmen çok dinli ve hoşgörülü bir ortam olduğunu göstermektedir. Osmanlı zamanından kalan ve şehir merkezini teşkil eden Şadırvan Prizrenin eğlence merkezidir. Burada eğlenmeye gelen bir yabancı Arnavutça, Türkçe, Boşnakça konuşulduğunu duyar ve kozmopolit bir özelliği hisseder.
Gecenin ışıkları altında Prizren
Gecenin ışıkları altında Prizren

Prizren Osmanlı zamanından kalma çok sayıda tarihi esere sahiptir. Bunların başında Merkezde yer alan Türk Hamamı, Taş Köprü, Sinan Paşa Camii, Bayraklı Camii, Saat Kulesi gibi eserler bulunmaktadır. Kentin en yüksek tepesinde bulunan kale Bizans'tan kalmıştır ve Osmanlı zamanında da kullanılmıştır. Şu anda bakımsız durumdadır.

hiperaktif
05-23-2008, 23:46
Bulgaristan'da Yaşayan Türkler

Nüfus : 1.200.000

Bulundukları Başlıca Şehirler : Sofya, Şumnu, Kırcaali, Filibe, Dobruca

İlk Göç : 11. -12. yüzyıllar

Bölgedeki Türk Toplulukları : Bulgaristan Türkleri

Siyasi ve İdari Konumları : Bulundukları ülkenin idari yapısına uymaktadırlar .Ayrıca Bulgaristan'da siyasi açıdan kilit bir azınlık konumundadırlar .

Güney Rusya bozkırlarından 7 .yüzyılın başlarından itibaren çeşitli nedenlerle göç eden ve Balkan Yarımadasına gelen Bulgarlar aslında Türk soyludurlar. Ancak yeni geldikleri bu bölgede Slav halkları tarafından asimile edilmişler, kültürel kimlik bakımından büyük çoğunluğu Slavlaşmıştır. 15. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti Anadolu'dan Türk nüfusu getirerek bölgeye yerleştirmiştir. Ne var ki bütün bunlara rağmen genel nüfus içinde Türkler hep azınlıkta kalmışlardır.


NüFUS

Bulgaristan 1940'ta Türk nüfusun yoğun olduğu Dobruca'yı yeniden elde etmiş ve o günden sonra da sınırlarda değişiklik olmamıştır. Dobruca böl-gerisindeki Türkler'den başka Türk dili konuşan iki Türk azınlık daha bulunmaktadır. Bunlar, sayıları 7.000 kadar olan Tatarlar ve Gagavuzlardır. Bulgarlar ülkedeki azınlıkları sürekli asimile etmeye çalışmış 1984-1985 yıllarında ise Türkçe isimleri yasaklayarak göçe zorlamıştır. Ancak Türkler bu olguya tepki göstermiş 1989 yılında 160.000 kadar Türk Türkiye'ye göç etmiştir. Sonraki yıllarda bu sayı 300.000'e ulaşmıştır. 1985 yılından sonra Bulgaristan'da kalan Türkler, bazı alanlarda Bulgar yurt taşların hak ve özgürlüklerine sahip olmuşlardır. 1965 nüfus sayım verilerine göre Türkler 850.000'e yakın sayıları ile genel nüfusun % 10'unu oluşturmaktaydılar. 1985 sayımında ise Türk nüfus 1.600 .000 civarına ulaşmıştı. Genel nüfusun % 15'ini teşkil ediyorlardı. Bu nüfus yoğunluklarıyla Bulgaristan'da Türkler en kalabalık azınlık durumundaydılar. 1989'dan sonra gerçekleşen göçler, bu sayıyı aşağı çekmiştir. Nüfusun büyük çoğunluğu çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır.


GÖÇLER

Balkan Türklüğü, 1940 tarihinden itibaren sürekli olarak Türkiye'ye göç vermiştir. 1944'e kadar 140.000 kişi, 1950-1951'de 155.000 kişi, 1978 yılında ise 130.000 kişi Türkiye'ye gelmiştir. 1989 yılındaki göçmen sayısı ise 160 bin civarındadır. Bu göçlerden sonra Bulgaristan Türkleri kırsal alanlarda kalmışlardır.


SİYASİ VARLIKLARI

1993'den sonra Bulgaristan'da Türklerin ''Hak ve Özgürlükler Partisi'' Bulgar Parlamentosu'nda yerini almış ve üçüncü siyasi güç olarak 15 milletvekili çıkarmıştır. ülkede halen 27 Belediye başkanı, 653 köy muhtarı Türk'tür. Devlet dini kurumları denetim altında tutmakta ve dini çalışmaları yönlendirmektedir


EĞİTİM

Bulgaristan'da eğitim devlet denetimindedir. ülkede konuşulan Türkçe, Türkiye Türkçesi'ne oldukça yakındır. Türkçe ilk yıllarda azınlık okullarında öğretim dili olarak okutulurken daha sonra kaldırılmıştır (1960). 1939' Türklerin yüzde 15'i okula giderken 1957' de bu oran yüzde 97'ye çıkmıştır. 1993'ten sonra ise yeniden Türkçe eğitim başlamıştır. Bulgar Ulusal Radyosu'nda Türkçe yayınlar başlamış, “Filiz Gazetesi “ adlı Türkçe bir gazete yayına girmiştir.

hiperaktif
05-23-2008, 23:47
İran'da Yaşayan Türkler

Nüfus : 35.000.000

Bulundukları Başlıca Şehirler : Tebriz, Urmiye, Zengan, Erdebil

Bölgedeki Türk Toplulukları : Azeri Türkleri, Karapapaklar , Kaşkaylar , Türkmenler , Hamseler , Karapapalılar, Geymikler , Şahsevenler , Karadağlılar , Şatrunlu- Iar , Delikanlılar ,Beybağlılar , Bocağcılatlar , Halaçlar , Karaylar , Timurtaşlar ve Avşarlar.

Siyasi ve İdari Konumları : Bulundukları ülkenin idari yapısına uymaktadırlar .Farsça'nın etkin olduğu bölge- Ierdeki Türk kökenliler Şii-müslümandırlar . Buna rağmen özellikle Tebriz'de yaşayan
Azeriler milli benliklerini korumak için tarih boyunca mücadele etmişlerdir .Ancak acımasız asimilasyon hareketlerinden onlar da nasibini almıştır.

İran’ın bilinen en eski ataları Pers, Furus, Fars ve Parsovalılardır. Firdevsi ünlü destanı Şehnamesinde ve 10 yy'da İRAN- TURAN savaşlarını anlatırken bölgedeki Türk varlığına değinir.
11. yy'ın ilk yarısından itibaren ''Yıva “ boyundan kalabalık bir Türkmen grubu İran'a yerleşmiş; 12. yy'da ise Solgurlarla birlikte Avşarlar, Huzistan'ı yurt edinmişlerdir. 10 yy'dan sonra ise yoğun biçimde Türk savaşçıları (Gazneliler, Selçuklular) ve sayısız Türk boyları Orta Asya'dan Ortadoğu'ya ve İran'a akın akın gelmişler ve Güney Azerbaycan'a yerleşmişlerdir. Dil olarak Batı Oğuz Türkçesi'ni kul- Ianmışlar, Arap alfabesiyle yazmışlardır. Ancak 1925-1979 yılları arasında Pehleviler döneminde Türklere zorla Farsça öğretilmek istenmiş ve Azerbaycan Türkçesi yasaklanmıştır.

Türklerin yoğun olduğu Tebriz önemli. bir ticaret merkezi ve İran'ın dördüncü büyük kentidir. İran Türkleri şiidirler. Erkekler genellikle işçi ve memurdur. Türk kadınları ise ev işleriyle uğraşır.
İran, tarih boyunca Doğu Türklüğü ile Batı Türklüğü arasında bir duvar ve engel oluşturmuştur. Devam eden bu politikalar karşısında İran Türkleri'nin durumu, her dönemde sıkıntılı olmuştur.

hiperaktif
05-23-2008, 23:48
Afganistan'da Yaşayan Türkler

Nüfus : 1.800.000

Bulundukları başlıca şehirler: Farab, Belh, Samamgan, Kunduz, Tahkar ve Budaksan

Bölgedeki Türk toplulukları: Özbekler, Türkmenler, Kazaklar ve Kırgızlar

Siyasi ve İdari Konumları: Afganistan 'da sürekli iç savaş yaşandığından durum belirsiz. Ancak Özbek General Raşid Dostum komutasındaki Özbekler ; Taliban vb. gruplara karşı mücadele vermektedirler . Afganistan'da Türk dilini konuşanlar genel nüfusun % 10'unu kapsarlar. Türkçe burada üçüncü sırada dil grubudur. Afganistan'da sağlıklı bir nüfus sayımı yapılamadığı için verilen değerler tahminidir.
Afganistan'daki Türk grupları şunlardır;

a) Özbekler: Afganistan'da, Farab, Belh, Samamgan ve Kunduz'da yaşamaktadırlar. Sayıları 1 ile 1.5 milyonu bulduğu sanılmaktadır. Çiftçilikle ve hay-vancılıkla uğraşırlar.

b) Türkmenler: ülkenin Kuzeybatısında yaşarlar. Tahmini sayıları 200.000 civarındadır. Bunlar Teke, Şalar, Sarık, Çekra, Mavrı, Tarık aşiretleridir. Genellikle göçer vaziyette yaşamaktadırlar.

c) Kırgızlar: Afganistan'ın kuzeybatısında Tahkar ve Budaksan bölgelerine yerleşmişlerdir, sayıları 90.000 civarındadır. Büyük çoğunluğu hayatlarını göçebe olarak sürdürmektedirler.

d) Kazaklar: Sayıları azdır. Tamamı göçebe olarak yaşarlar. Çin bölgesinden göçebe olarak geldikleri zannedilmektedir. Afganistan'da Türk dili konuşanların okuma-yazma oranları çok düşüktür.
Ekonomileri pamuk ve şeker pancarına dayanmaktadır. Ayrıca hayvancılık önemli bir yer tutar. Karakul koyunu ve el halıcılığı ile uğraşmaktadırlar.

hiperaktif
05-23-2008, 23:49
Ahıska Türkleri
Nüfus : 600.000

Bulundukları Başlıca Şehirler : Rusya'nın Moskova, Smolensk, Orel, Belgorod, Özbekistan'ın Fergana, Taşkent, Kırgızistan'ın Bişkek, Oş, Celal-Abad, Kazakistan'ın Almatı, Jambıl ( Taraz ), Türkistan ve Kentav şehirleri.

İlk Göç : 1944

Siyasi ve İdari Konumları : 1944 yılından itibaren sürüldükleri bölgelerde azınlık olarak yaşayan Ahıska Türklerinin SSCB'nin dağılmasıyla birlikte kurulan az sayıdaki sivil-toplum kuruluşları dışında herhangi bir siyasi grupları yoktur.

Ahıska, Türkiye sınırına 12-30 km. mesafede Gürcistan'ın güneybatısına düşen bölgenin adıdır. 31 Temmuz 1944 gün 6279 sayılı Devlet Savunma komitesinin ''gizli'' kararıyla top yekün sürgüne tabi tutulan Ahıskalıların çoğu, bu zor yolculuk şartlarına dayanamayarak hayatlarını kaybettiler. Ahıska Türkleri'nin neden sürgüne tabi tutuldukları tam 47 yıl gizli tutuldu. Ahıska Türkleri tarafından ,, vatana dönüş'' mücadelesi veren bir çok cemiyet oluşturulmuş ise de çeşitli ülkelerdeki sürgün hayatı hala devam etmektedir.

Türkiye dışında 8 cumhuriyette 260 kadar yerleşim bölgesinde dağınık vaziyette yaşayan Ahıska Türklerinin sosyal, kültürel ve eğitimle ilgili pek çok etkinlik sunan kültür merkezlerinde Ahıskalılar kimliklerini koruma mücade- Iesi vermektedirler. Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan'da Ahıska Türklerinin kurduğu çok sayıda Türk Kültür Merkezinde bu çaba gösterilmektedir. Özbekistan'da bulunan Ahıskalılara ait kültür merkezi, Özbekistan Medeniyet Vakfı bünyesinde 1992 ylll başında ''Türk Medeniyet Merkezi'' adı ile kurul- muştur. Merkezin başında Dr. Ömer Salman bulunmaktadır. Dr. Salman bir mücadele ve gönül adamıdır. Hem Ahıskalılarca hem Özbekler tarafından sevilip sayılmaktadır. Kazakistan Ahıska Kültür Merkezi 1991 yılında Dr. Tevfik Kurdayev Haşimoğlu tarafından Almatı'da kurulmuştur. Merkezde Türkçe , din bilgisi gibi dersler verilmektedir. Ayrıca merkez Türkiye'den Kazakistan' a giden Türk vatandaşlarına da kapılarını açmaktadırlar. Kırgızistan Ahıska Türklerince 1991 yılında kurulan Türk Medeniyet Merkezi'nin başında eski milletvekili İzzet Maksudov bulunmaktadır. Bir işadamı olan Maksudov, Türkiye'den giden bir çok yatırımcıya yardımcı olmuş, Kırgızistan makamları ile ilişkilerini kolaylaştırmıştır. Bu üç merkezin stratejik açıdan önemleri çok büyüktür. Türk, Kazak,Kırgız, Özbek kardeşlikleri arasında nifak tohumları ekmek isteyenlere karşı bu merkez mühim görevler üstlenebilecek yapılanmalar haline getirilebilir.

hiperaktif
05-23-2008, 23:49
Karakalpakistan
Yüzölçümü : 164.900 km2

Nüfusu : 1.418.100

Başkenti : Nukus

Karakalpak Özerk Cumhuriyeti, Aral Gölü'nün güneydoğu ve güneybatısında yer alır. Orta kesim, Amuderya ırmağı vadisi ve deltasından oluşur. 164.900 km2'lik bir araziye sahip olan Karakalpakistan'ın iklimi kara iklimidir. Değişik etnik grup ve milliyetlerin yaşadığı cumhuriyette 1.418.100 kişilik nüfus vardır. Karakalpakistan'ın en önemli yerleşim merkezi başkent Nukus'tur. Amuderya deltasının başında kurulmuş olan Nukus 1932'de şehir statüsünü kazandı. Başta gıda işleme tesisleri olmak üzere çeşitli hafif sanayi kuruluşlarının bulunduğu kentte , Özbek Bilimler Akademisi'nin Karakalpak şubesi ile öğretmen okulu, müze ve tiyatro mevcuttur.

Uzun yıllar Kazaklarla da iç içe yaşayan Karakalpaklara ilişkin tarihi kayıtlar ancak 16.yüzyıla kadar iner. Eski yurtlarının Kazan ve Astrahan arasındaki Volga kıyıları olduğu, oradan Amuderya çevresine göç ettikleri bildirilmektedir. 18. yüzyılda Amuderya yöresine yerleşen Karakalpaklar , Özbekler ve Kazaklar dışında bölgede az sayıda Türkmen ve Rus azınlıkları da yaşamaktadır. Karakalpakistan, 1936 yılı Aralık ayında Özbekistan'a katılmıştır. 1 Aralık 1990'da Cumhuriyet Yüksek Konseyi tarafından Karakalpakistan'ın özerkliği kabul edilerek Özbekistan'ın ilk ve tek özerk cumhuriyeti olduğu onaylanmıştır. Kentlerde oturanların oranı % 48 dolayındadır. Başlıca kentler Nukus, Hoceyli, Biruni, Tahyataş, Çimbay, Turtkul ve Altıkıl'dır.


EKONOMİ

Anayasa çerçevesinde demokratik bir ülke olan Özbekistan'ın tecrübesine uymayı taahhüt eden Karakalpakistan, aynı zamanda piyasa ekonomisi politikasını gerçekleştirme yolundadır. Ekonomi büyük ölçüde tarıma dayanır. Sınırlı sanayi sektörü hafif imalat kuruluşları, petrol işleyen rafineriler, Hoceyli'deki tersaneyi, kireçtaşı, alçı, asbest, mermer ve kuvarst kaynaklarını kullanan çok sayıda yapı malzemesi fabrikası ve Tahyataş'taki enerji santralından ibarettir. Pamuğun yanısıra yonca, pirinç ve mısır yetiştirilir. Kızılkum çölünde sığır ve karakul koyunu beslenir. Çiftçilerin büyük çoğunluğu ipek böcekciliği ile uğraşmaktadır. Karakalpakistan , pamuk yetiştirme ve pirinç üretiminde önde gelen bir bölgedir. Özellikle tarım ürünleri ve zengin mineral ve hammadde kaynaklarına bağlı olarak çeşitli sanayii dalları bulunmaktadır.

Karakalpakistan ekolojik bir felaketin eşiğindedir. Aral Gölün'ün kuruması tehlikesi cumhuriyetin en önemli problemidir

hiperaktif
05-24-2008, 00:53
Burada Türk Dünyasını tanımaya tanıtmaya çalıştık .

hiperaktif
05-28-2008, 14:44
ARAŞTIRMAYA DEVAM EDİYORUZ.

UKRAYNA'DAKİ HRİSTİYAN TÜRKLER.

1780’li yıllarda, II. Katerina döneminde Kırım’dan çıkarılarak önce Ukrayna’nın orta ve kuzey taraflarına yerleştirilen ve daha sonra da kendi irade ve istekleriyle Azak Denizi kıyılarına gelip yerleşen Hıristiyan topluluklar vardır. Ukrayna’nın Azak Denizi kıyılarında, adlarına Greko-Tatar[1] denilen bu insanlar kendi aralarında ikiye ayrılmaktadırlar: Urumlar ve Rumeyler.

Greko-Tatarların nüfusu yaklaşık olarak 120 ile 130 bin civarındadır. Bunların % 60-65’i Urum geriye kalanları ise Rumeydir. Bu hesaptan Urum nüfusu yaklaşık olarak 70-80 bin arasındadır. 1780 yılında Kırım’dan çıktıklarında sadece Urum nüfusu 9.600, bir ifadeye göre 13.000 civarındadır.

Urumların arasına, kendi ifadelerine göre 1821-1825 yılları arasında, Anadolu’nun Trabzon, Giresun, Erzurum ve Kars vilâyetlerinden Gürcistan’ın Tselka bölgesine göçen ve oradan da 1981-1986 yıllarında Kırım, Donetsk ve Dniyepropetrovsk’a yerleşen 2-3 bin kadar Urum da gelip katılmıştır. Bunlardan biri de Kırım Muhtar Cumhuriyeti Meclisi, Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Malhazi Arudov’dur. Ruslan Kalacı ve Paşa Kostanov’un söylediğine göre Anadolu’daki yerleşim yerlerinden bazıları şunlar: Beştaş, Beşköy, Tekkilise, Yedikilise, Evreni, Kümbet, Tersun, Santa, İmira, Cinis, Ölenk, Hadit, Karakum, Parmaksız…

Sonradan, Anadolu çıkışlı Urumların diyalektleri Kars, Erzurum diyalektindedir. Kırım çıkışlı Urumların diyalektleri ise Kırım Tatar Türkçesindedir. Bir farkla ki, Kırım Tatar Türkçesi’nde ilk hece ‘k’ sesi ‘t’ye dönüşmediği hâlde Urum Türkçesinde ilk hece ‘k’ sesi ‘t’ sesine dönüşmektedir. Bazı Kırım Tatar bilim adamları veya aydınları da Urumların Hristiyan Tatarlar olduğu hususunda görüş beyan etmektedirler.

Greko-Tatarlar her sene bahar aylarında çeşitli şenlikler düzenlemektedir. Bunlardan birisi de güreş şenliğidir. Güreş şenliği sadece Kırım dışı Azak kıyılarındaki yerleşim alanlarında değil, Kırım’da da yapılmaktadır.

Urumlar üzerine pek çok kişi çalışmıştır. İlminskiy, Garkavets, Ponamerova, Murzakeviç, Kandaraki, Nemeth, Eckman, Çarnışeva, Blau bunlar arasında sayılabilir. Bunların içerisinden Aleksandır Garkavets ve İrina Ponamerova’nın çalışmalarını yakından takip etme imkanımız olmuştur. Her iki araştırmacıya göre de Greko-Tatarları oluşturan topluluklar farklı milletlere mensuptur. Rumeyler Helen ya da Roma bakiyeleri olduğu halde Urumlar Türk soylu halktır.

Aleksandır Garkavets tarafından Urumlar üzerine yapılan ve otuz yıl geriye doğru giden derleme faaliyetleri halen makara kasetlerdedir. Garkavets’in Urumlar hakkında yayımlanmış iki kitabı vardır. Bunların birisi sözlük çalışmasıdır ve Urumca-Ukraince sözlüktür.[2] İkinci çalışması ise Urumların tarih ve folklorlarıyla ilgili çalışmadır. Her ikisi de Almaata’da bastırılmıştır. Garkavets’in Urumi Nadazovya adlı eserinden edindiğimiz bilgiye göre Urum Türkçesiyle 18-19. asırlara ait yazılı belgeler de var2. Daha öncesine ait belge ve bilgilerin varlığından rivayet olarak işitip görme imkanına kavuşamadığımız da olmuştur. 1861 yıllı bir dini metinden alınan ve Yunan alfabeli Urumca metin de Alman General Otto Blau ve V. J Grigoroviç tarafından yayınlanmıştır.

Greko-Tatar toplulukları, Mariupol şehrinde bir federasyon kurmuşlar. Federasyon başkanı Eski Kırım’daki okul müdiresi Aleksandra İvanovna Protsenko ***adji’dır. Aleksandra Hanım’ın kendi okulunda Yeni Yunanca dersleri veriliyor. Ayrıca Urum ve Rumey ayırt etmeksizin her kasaba veya şehir okuluna Yunanca öğreten öğretmenlerin görevlendirilmesi de bu federasyon tarafından sağlanıyor. Federasyon öğretmen ihtiyacını Yunanistan’dan gelen öğretmenler veya Yunanistan’a eğitilmeye gönderilen öğrenciler tarafından karşılıyor. Pek çok fikir ve düşünce kulübü de bu çalışmaya destek veriyor.

Kırım’dan ayrılarak Azak kıyılarına yerleşen halk, Kırım’ı hiç unutmamış, bunların bazıları ölüm pahasına da olsa (bkz. Karadeniz Büngür Büngür Büngürder türküsü) Kırım’ı terk etmemiştir. Terk edenler de eski köylerinin adını yeni yerleştikleri yerlere vererek en azından hatıralarını yaşatmışlardır. Aşağıda isimleri verilen yerleşim merkezlerinin tamamını Kırım sınırlarında da bulabilmekteyiz.

Donetsk, Japaroje ve Dniyepropetrovsk eyaletleri ve bu eyaletlere bağlı başta Mariupol şehri olmak üzere Beşev (Starobeşeva), Manguş, Kermençik, Bagatır, Ulaklı, Karan (Granitne), Laspi, Kamar, Gürdji, Karakuba, Eski Kırım, Andriyivka ve Telmanova da araştırma inceleme, tespit gezileri yapılmıştır. Eski Kırım'da Viktor ve Yelena Akritov ailesi, Polinary Nalça (Çocuk Pola), Arakelon İnna Tarasavna ve daha pek çok kişiye konuk olunmuş ve Urum folkloruna ait malzemeler derlenmiştir. Eski Beşev, Kamar, Bagatır, Granit, Anadol gibi yerleşim yerlerinde derlemeler yapılmış, isimler tesbit edilmiş ve kayda alınmıştır. Yapmış olduğumuz derleme, toplama ve araştırma faaliyetleri neticesinde elde ettiğimiz ürünleri arşivimizde bulundurmaktayız.

Şair ve akademisyen Valery Kör’ün Urum Türkçesiyle yazdığı şiirleri Latin alfabesine çevirdik. Valery ile birlikte Viktor Borata cemaatin ileri gelenleri arasında sayılıyor ve Viktor Borata akademisyenliğinin yanı sıra eski bir milli güreşçidir.

Şehirler içinde en yoğun nüfus Mariupol’de olup bu şehrin belediye başkanı da Urumdur. Ancak federasyon ile sıkı ilişki içerisinde gözükmektedir. Yunanca ve Urumca yayımlanmış kitaplara çok dikkat edilmeli, çünkü; bunlar ilmî gerçeklere de aykırı kitaplardır. Bu tür kitaplar çok hızlı bir biçimde de yayılabiliyor. Bu kitapların merkezi Donetsk şehridir.

Kamar’da Viktor Perikop, Maşa Ölmezova’dan türküler (91 yaşında) ve 71 yaşındaki Anya Ölmezova’dan da Aşık Garip ve Arzu ile Kamber hikayesinden bölümler derledik.

Urumlara Yunanistan veya Türkiye’den kendileri hakkında araştırma yapmaya gelen insanların olup olmadığı yolundaki sorularımıza aldığımız cevap ilginçtir. Yunanistan’dan gelenleri anlayamadıkları, çünkü onların dilini bilmedikleri, Türkiye’den gelenlerle de Yunanistan’dan gelenler gibi tercüman aracılığı ile konuştukları ancak Türkiye’den gelenlerin bazı cümle ve kelimelerini anlayabildikleri söylendi. Ayrıca Yunanistan’dan çok sık araştırmacıların geldiği de kaynak kişilerce ifade edilmiştir.

1780 yıllarında Kırım’dan çıkarılan Urum ve Rumey nüfus oranları ve yerleşim alanları aşağıda verilmiştir.

Urumların kurmuş oldukları yedi folklor grubuyla kendi dillerinde türküleri seslendirmekte ve oyunlarını sergilemektir. Folklor ürünlerine baktığımızda etnografik malzemelerinin tamamının Türkçe olduğu ‘balta, tokaç, sandık, bardak, sofra, dügeç, kürek, yüzbezi, fırın, güzgü vb’ ve masallarıyla halk hikayelerinin Anadolu’daki gibi olduğu, (Arzu ile Kamber, Köroğlu, Tahir ile Zühre, Aşık Garip, Hurşit ile Mahmihri), oyun ve türkülerinde karşılaşılan motif ve söz kalıplarının Anadolu ile paralellik gösterdiği görülecektir.

politikaci
05-28-2008, 14:45
Müslüman olsun müslüman . örnek o başsavcı baykal önder savın türk olmalarına rağmen gözümde iğne kadar değerleri yok

HATIRLATMAK GÖREVİMİZDİR.

GENEL TARİH BÖLÜMÜNE KONU AÇACAK ARKADAŞLARA

1) Türkiye Osmanlı Selçuklu Ve Dünya Tarihi ile ilgili her türlü tarihsel veriyi bizimle paylaşabilirsiniz, Konu sınırlaması yoktur.

2) Konu açmadan genel kuralımız olan Arama yapmayı unutmayın.

3) Aynı konuları bir daha açanlar sabit konularımızda olmasına rağmen konuyu yeni konu gibi ekliyenlerin mesajları silinir...

4) Tarihle ilgili sözler bölümüne tarihle alakası olmayan sözler ekleyenlerin mesajları silinir.

5) Dünyaca kabul edilmiş yanlış kişiler (Bunlar terörist şu bu gibi kişileri övgülerde bulunanların mesajı silinir.

6) Hiç bir din'in veya mezhep'e gereksiz eleştiri hakaret'de bulunanların mesajları silinir.

MESAJLARI SİLİNENLERİN MESAJLARININ SİLİNMESİNİN SEBEBİ BUNLARDAN BİRİDİR.

hiperaktif
05-28-2008, 14:48
AMACIMIZ : TÜRKLERİN HER İNANIŞTA OLABİLDİKLERİNİ GÖSTEREREK NİZAM-I ALEM DİYE BİRŞEYİN OLMAYACAĞINI KANITLAMAKTIR. TÜRKLERİN HEPSİ MÜSLÜMAN DEĞİLDİR. BU KENDİNE MİLLYETÇİİ DİYEN BİR TAKIM ŞAHISLARIN TÜRK İSLAM BİRLİĞİ ANLAMINDA KULLANDIKLARI KOSKOCA BİR YALANDIR. BURADA KRİŞELERİ YIKIYORUZ

hiperaktif
05-28-2008, 14:51
Bugüne Kadar Hristiyan Olarak Gelmiş Türk Boylarından Biri:


GAGAUZLAR...

Şu an yaklaşık 250 bin Gagauz eski SSCB topraklarında yerleşiktir. Büyük bir kısmı Moldova güneyi'ndeki Bucak yöresinde yaşamaktadır. Gagauz köyleri Ukrayna'daki Odesa ve Zaporojye Illeri'nde, Romanya, Kazakistan, Kırgızıstan, Özbekistan ve Kabarda'da da yer almaktadır. Moldova'da "Gagauz Cumhuriyeti" dışında, Kişinev'de 8.000, Bender'de 1.600 ve Dinyester nehrinin kuzey yakasında 3.300, Balkanlar'daki Bulgaristan ve Yunanistan'da yaklaşık 20 bin Gagauz yaşamaktadır.







Gagauzlar Ortodoks Hristiyan kökenli etnik Türklerdir Bizans yazılı kaynaklarında Oğuzlar XI Yüzyılda Tuna nehrini geçip Balkanlardaki Makedonya, Paristrione, Yunanistan ve Bulgaristan.da yerleşen göçebe boyları olarak kaydedilmiştir. XI. Yüzyılda Balkanlara göç eden Gagauzlar Ortodoks Hristyanlığını kabul etmişler daha sonra Osmanlı yönetimi altında kalmışlardır. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Balkanlarda başlayan ve bağımsız olma hedefini güden hareketler sırasında Bulgarların baskısına dayanamayan Gagauzlar, 1750-1846 yılları arasında Tuna ırmağı üzerinden Rusya'ya göç etmişler ve Tuna bölgelerine (1769-1791) ve Besarabya'ya (1801- 1812) yerleşmişlerdir. Ruslar Gagauzlara toprak vererek Tuna sınırı boyunda yerleşmelerini sağlamışlar ve Rusça öğrenmelerini kolaylaştıracak bir ortam yaratmışlardır. Moldova'da yaşayan ve Türkçe konuşan, Ortodoks Hıristiyan Gagauz halkının bir bölümü XIX. Yüzyılın başında Türk - Rus savaşları sırasında Bulgaristan'dan Moldova'ya gelmiş ve 1906 yılındaki < 15 günlük bağımsızlık dönemi dışında, sırasıyla Rus, Romen ve Sovyet yönetimi altında yaşamışlardır.

Çok sayıda tarihçi, etnograf ve dil uzmanları XIII. Yüzyılda Dobruca topraklarında Idari Merkezi Korbuna şehri olan "Dobruca Prensliği" veya "Uzi Eyalet" adı altında kurularak iki yüzyıldan fazla yaşamış devlete sahip olan Gagauzları Türk Dünyası'nın en orjinal halklarından biri olarak kabul etmektedirler.

Köylülerin ayaklanması sonunda Komrat Cumhuriyeti.nin ilan edildiği 1906 yılındaki beş günlük bağımsızlığın dışında Gagauz halkı, Rusya Imparatorluğu, Romanya, Almanya (Ikinci Dünya Savaşı döneminde) ve Sovyet Birliği'nin egemenliği altında kalmıştır.

Sovyet Birliği'nde demokrasiye yönelik değişikliklerinin başlatıldığı 1980.lerin sonundGagauz aydınları çevresinde yer alan milli bilinç yayılmaya başlamış olup, Gagauzların kültür ve ekonomik sorunlarının mevcudiyetini ileriye sürme imkanı ortaya çıkmıştır. Gagauz aydınlarının faal üyeleri, diğer etnik azınlıklarının gayretlerini de birleştirip 1988 yılında "Gagauz Halkı Hareketi" ni kurmuşlardır. 1989 Mayıs ayında ilk kongresini yapGagauz Halkı" adlı hareket, güney Moldova'da başkenti Komrat olmak üzere kurulacak özerk Gagauz Cumhuriyeti.nin kendi kültürel ve ekonomik işlerini büyük ölçüde kontrol etmekle birlikte, yine Moldova'ya bağlı özerk bir yönetim talebiyle ilk önemli çıkışını yapmıştır. Gagauzlar, 21 Ağustos 1990'da ÖzeGagauz Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.ni, güneyde Gagauzların en yoğun yaşadığı Komrat yöresinde ilan etmişlerdir. Bu karar, Moldova Yüksek Sovyeti tarafından iptal edilmiştir. 25 Ekim 1990'da Gagauzlar, Gagauz Cumhuriyeti'ni oluşturmaya yönelik seçimler yapmış, ancak Moldova milliyetçileri bu girişimi, yöreye 50,000 silahlı gönüllü göndererek önlemeye çalışmış ve Rus askerlerinin müdahalesiyle şiddet önlenmiştir. Devam eden seçimler sonucunda 31 Ekim'de Komrat'ta yeni bir Gagauz Yüksek Sovyeti kurulmuş, Stepan Topal Başkan seçilmiştir. Moldova'nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra (27 Ağustos 1991), Gagauzlar da kendi cumhuriyetlerini ilan etmişlerdir. Moldova Meclisi 23 Aralık 1994 tarihinde " Gagauz Yeri " Özel Hukuki Statüsünü yasa olarak çıkarmıştır. Yasaya göre, Gagauzlara Moldova Anayasası.na ters düşmemek şartıyla, çeşitli sahalarda yasa çıkarma hakkı verilmiştir. Gagauz Yeri'nin en yüksek mercii Başkandır ve Gagauz Yeri'nin tüm makamları Başkan.a bağlıdır. Gagauz Yeri.nin Resmi dili Gagauzca, Moldovanca ve Rusçadır. Gagauzlara bu kanunla self-determination hakkı tanınmıştır. Gagauzlara özel statü tanıyan bu yasaya göre ( Madde 113 ), Millet Kongresi, kültür, bilim, eğitim, iskan, belediye hizmetleri, sağlık, spor, bütçe, ekoloji, finans ve ekonomi alanlarında Moldova Anayasası.na ters düşmemek kaydıyla kanun yapmaya yetkili kılınmıştır.

Kaynak: "Gagauzya'ya Hoş Geldiniz" Tanıtım Kitabı. Hazırlaya - PEACE CORPS CESI (Sosyo-Ekonomik Inisyatif Merkezi).

hiperaktif
05-29-2008, 16:44
TARİHTE KURULMUŞ BÜYÜK TÜRK DEVLETLERİ

Büyük Türk Devletleri,Devletler,beylikler,Atabeylikler,Hanlık lar
Büyük Devletler
» Büyük (Asya) Hun İmp.
» Batı Hun İmparatorluğu
» Avrupa Hun İmparatorluğu
» Ak Hun İmparatorluğu
» Göktürkler
» Avarlar
» Hazar İmparatorluğu
» Uygurlar
» Karahanlılar
» Gazneliler
» Harzemşahlar
» Timur İmparatorluğu
» Altınordu Devleti
» Babür İmparatorluğu
» Büyük Selçuklular
» Anadolu Selçukluları
» Osmanlı İmparatorluğu

Devletler
» Kimekler
» Tabgaç Devleti
» Dogu Türkistan Uygur Devleti
» Kan-çou Uygur Devleti
» Türgiş Devleti
» Karluklar
» Kırgızlar
» Sabar Devleti
» Doğu Karahanlı Devleti
» Oğuz-Yabgu Devleti
» Suriye Selçukluları
» Irak Selçukluları
» Delhi Türk Sultanlığı
» Mısır Memlûk Devleti
» Eyyubîler Devleti
» Karakoyunlular
» Akkoyunlular
» Safevî Devleti
» Abdaliye Devleti
» Adilşahlar Devleti
» Behmenîler Devleti
» Beridşahlar Sultanlığı
» Celayirliler
» Haydarâbad Nizamlığı
» Ludîler
» Kuşanlar
» Sâcoğulları (Sacîler)
» Tuğluklular

Beylikler
» Tulunoğulları
» İhşidoğulları Beyliği
» İzmir Beyliği
» Dilmaçoğulları Beyliği
» Danişmendliler
» Saltuklu Beyliği
» Ahlatşahlar (Sökmenliler)
» Artuklular
» İnaloğulları Beyliği
» Mengücükler
» Çobanoğulları Beyliği
» Karamanoğulları Beyliği
» İnançoğulları Beyliği
» Sâhib Atâoğulları Beyliği
» Pervâneoğulları Beyliği
» Menteşeoğulları Beyliği
» Candaroğulları Beyliği
» Karasıoğulları Beyliği
» Germiyanoğulları Beyliği
» Hamidoğulları Beyliği
» Saruhanoğulları Beyliği
» Aydınoğulları Beyliği
» Tekeoğulları Beyliği
» Eretna Beyliği
» Dulkadiroğulları Beyliği
» Ramazanoğulları Beyliği
» Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti
» Eşrefoğulları Beyliği
» Alâiye Beyleri (Beyliği)

Ata Beylikler
» Dımaşk Atabeyliği (Böriler)
» Erbil Atabeyliği
» Zengîler
» İl-Denizliler
» Salgurlular

Hanlıklar
» İtil (Volga) Bulgar Hanlığı
» Özbek Hanlığı
» Kazan Hanlığı
» Kırım Hanlığı
» Kasım Hanlığı
» Astrahan Hanlığı
» Nogay Hanlığı
» Hive Hanlığı
» Bakü Hanlığı
» Sibir Hanlığı
» Buhara Hanlığı
» Kaşgar-Tufan Hanlığı
» Hokand Hanlığı
» Gence Hanlığı

hiperaktif
05-29-2008, 16:53
Suriye Türkmenlerinin Tarihçesi

--------------------------------------------------------------------------------

Suriye, bulunduğu coğrafi konum itibariyle; doğu ve batıyı birleştirdiğinden Anadolu’nun tabii bir uzantısı olmasından ötürü hem doğu ve hem de batıdaki devletlerin ilgi odağı olmuştur. Sümerler, Asurlular, Makedonyalılar ve Romalılar Suriye’de hakimiyet kurmuşlardır.
İslamiyet’in doğuşundan sonra bölgede, Hz. Ömer’le başlayan bir İslimi hareket görüyoruz. Bu durum, Emevi ve Abbasi hanedanlıkları zamanında da devam etmiştir.
Suriye'deki Türkmenlerin daha 7. ve 8. yüzyıldan beri Fırat ve Dicle boylarına indikleri, ayrıca, Mezopotamya'dan ve Anadolu'dan Suriye'ye göçtükleri 9. ve 11. yüzyıldan buyana bölgede yaşadıkları bilinmektedir. daha önce Mısırda bir Türk komutanı Tolun oğlu Ahmed kendi hanedanını kurmuş (875) ve bu hanedan 905 yılına kadar devam etmişti. Tolunoğlu Ahmed Suriye'yi (877) almıştı .
Daha sonra yine başka bir Türk komutanı Toğaç oğlu Muhammed Ebu Bekir, tarihte İhşidî adıyla anılan hanedanı kurmuş ve bu hanedan (935-969) yılları arasında bölgeye hakim olmuştur. Her iki Türk hanedanı, Abbasî halifeliğinin bir politikası olarak Türk komutanları ile Türk askerlerine, orduda büyük yer vermelerinin sonucunda doğmuştur. İhşidîler'i (969) yılında Şiî Fatımî devletine yıktı.
X.Yüzyılın birinci yarısında Abbasî İmparatorluğu iyice parçalanmış, Irak'ta bile kuvvetini hissettiremeyecek bir duruma düşmüştü. Bizans bundan faydalanarak karşı taarruza geçti ve birçok yöreleri ülkesine katmaya muvaffak oldu. Bizans' a karşı, kuzey Suriye ve Cezîre'nin (Kuzey Irak ve bazı Güney Anadolu yöreleri) hakimleri olan Hamdanî hükümdarları karşı koymaya çalıştı. Bu cümle adı geçen hanedanın en büyük hükümdarı olan Seyfü'de-devle, Seyfü'de-Devle'nin en ünlü ve muktedir kumandanlarından birinin “Türk Yemek” olduğunu biliyoruz. Bu Türk kumandanının Kimek elinin yemek boyundan olduğu için böyle anılmış olması muhtemeldir. (ölümü:951-2)
Türkmenlerin bölgeye gelip yerleşmeleri, Büyük Selçuklu Devleti’nin Gazneliler’le yaptığı Dandanakan Savaşı sonrası olmuştur. Büyük Selçuklu Devleti, bu savaştan sonra özellikle 1063 yılından itibaren kendi hayat tarzlarına uygun buldukları bu bölgeye yerleşmeye başladılar. Özellikle Halep, Lazzikiye, Trablusşam ve Asi Irmağı vadisi boyunca Hama, Humus ve Şam bölgesinde bu yerleşme yoğunluk kazanmıştır. Türkmenlerin buraya yönelik akınları Afşin ve Sandık Beyler komutasında Halep’e kadar devam etmiştir. (1069-1070) yıllarında ise Kurlu ve Atsız Beyler, Güney Suriye’yi tamamen ele geçirmişlerdir.
(1071) yılında Malazgirt Savaşından sonra Aşağı ve Yukarı Fırat boylarında, Saltuklar, Mengücekler, Danişmendiler, Yınaloğulları, Artuklar gibi Türk Beylikleri kurulmuştur..
(1077) yılından beri Suriye Selçuklu meliki olan Tutuş, kendini sultan ilân ederek, Oğuzların Yıva Boyu ile Bayat, Avşar, Begdilli, Döğer ve Üçoklar oymakları Şam ve Halep’e yerleşmişlerdir. Berkyaruk'un üzerine yürümüş, fakat yenilmişti (1095). Oğullarından Rıdvan Halep'te, ve Dokak Şam'da hâkimiyetlerini ilân ettiler. Halep hakimi Rıdvan Haçlılarla mücadele etti. Bir ara sınırlarını Güney Anadolu'ya kadar genişletti.
(1117)'ye gelindiğinde her iki bölgede de hâkimiyet, atabeylerin eline geçmişti. Suriye Selçukluları'nın Şam kolu, Atabey Tuğtekin tarafından yönetiliyordu. Oğlu Tacü'l-mülk Böri babasının ölümü üzerine idareyi ele aldı. Pek güçlü olmayan bu atabeylik, Zengî Atabeyi Nureddin Mahmut tarafından ortadan kaldırıldı (1154).
(1127) yılında Melikşah'ın Halep Valisi Ak-Sungur'un oğlu İmadeddin Zengi'nin Musul valiliğine getirildi. Haçlılara karşı verdikleri mücadelelerle öne çıkmışlardır. İmadeddin Zengî, Haçlılardan Urfa'yı alınca Avrupalılar II. Haçlı Seferi'ni düzenlemişlerdir (1137). Zengî'nin ölümünden sonra atabeylik Musul ve Halep olmak üzere iki kola ayrıldı (1146). Halep'teki oğlu Nureddin Mahmut haçlı kontluklarına karşı başarılı mücadeleler verdi. Şam'daki Börileri kendine bağladı. Haçlılarla iş birliği yapan Mısır Fâtımî Devleti'ni ortadan kaldırdı (1171). Nureddin Mahmut ölünce atabeylik Eyyubi ailesine intikal etti (1174). Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birleşerek Haçlılara karşı bölgeyi savunmuşlardır
Selahattin Eyyubi’nin ölümünden sonra bölgeye bir başka Türk devleti olan Memluklular hakim olmuştur. Anadolu’ya hakim olan Türkiye Selçuklu Devleti ise, 1243 yılında Moğollarla yaptığı Kösedağ Savaş’ını kaybetmesi sonrası ağır Moğol baskısı altında kalmıştı. Bu baskı sonucu özellikle Kayseri ve Sivas’ta yaşayan Türkmenler, Memluk Sultanı Baybars zamanında Suriye bölgesine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Suriye’ye gelip Şam’a yerleşen Türkmenler, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden sonra çıkan siyasi karışıklıktan faydalanarak 1337’de Elbistan civarında Dulkadiroğulları beyliğini kurmuşlardır. Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık’ta Memlukluları yenerek bu günkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır.
Suriye Türkmenleri, ilk yerleşimlerinde göçebe olarak kalmışlarsa da sonradan yerleşik düzene geçmişlerdir. Konar-göçer ahalinin merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağ-laşamayan hayat tarzları yüzünden yerli halka büyük zararlar verme*lerim sona erdirmek endişesi , Harab ve boş yerleri imar etmek ve yeniden ziraata açmak (1691-1699) yılları arasında konar-göçer halkın Osmanlı hükümet tarafından iskan edilmesinin bazı sebepleridi .
1916 sonuna kadar da bu bölgedeki Türk hakimiyeti, kesintisiz olarak 402 yıl sürmüştür. Bu sürede bölge sakinleri, derin Türk kültürü etkisi altında kalmıştır. Bu etki kendisini en çok dil konusunda göstermiş; Suriye lehçesi en fazla Türkçe kelime içeren Arab lehçesi olmuştur. I. Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Şam, Trablus ve Halep eyaletleri şeklinde yönetilen Suriye, Türk yönetimi altında kültürel, sosyal ve ekonomik açılardan kalkınmış ve en huzurlu dönemini geçirmiştir.
30 Ekim 1916 Mondoros mütarekesine kadar aşağı yukarı 500 yıl Türk hâkimiyetinde kalan Suriye, İngiliz, ve Fransız işgaline uğramış, 1936 yılında ise Fransa denetiminde cumhuriyet olmuştur.


Suriye Türkmenleri ve yaşadığı yerler
9. yüzyılda Tolunoğulları döneminde ilk defa Türk hakimiyetine giren Suriye, 11. yüzyılda Selçuklu Türkmenleri'nin, 1260'a doğru Memlûk Kıpçak Türkmenleri'nin eline geçmiş, 1516 yılında Yavuz'un bu ülkeyi fethetmesiyle Osmanlı hakimiyetine girmiş ve 850 yıllık Türk idaresinden sonra 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Osmanlı Devleti'nden koparılarak Fransız kontrolüne bırakılmıştır. Bugünkü Suriye 17 Nisan 1946 yılında bağımsız bir devlet haline gelmiştir.
20. yüzyılın ortalarında çok sayıda Suriye Türkmene Araplaşmış, böylece bu ülkede yüz yıllardır süren asimilasyon son dönemde de devam etmiştir>
Oğuz Türkmenleri'nin ve Memlûk Kıpçakları'nın torunları olan Suriye Türkmenleri'ne Bayır-Bucak Türkmenleri de denilmektedir. Türkmenler bu ülkede azınlık olarak kabul edilmemekte ve kayıtlarda Müslüman olarak geçmektedirler. Halk arasında ise Türkmenler olarak adlandırılmaktadırlar.. .

Suriye'de Bayat, Afşar ,kadirli ,arabli , Bakmishli , HajAli , Karakeçili , İsabeğli, Musabeğli, Elbeyli, Akar, Hayran ,karashhli, Çandırl , guonajli, Sincar gibi Türkmen boyları yaşamaktadır. Bu Türkmen boyları ile Anadolu'daki uzantıları olan Türk boyları arasında inançlar, gelenekler ve folklorik pratikler bakımından çok önemli benzerlik tespit edilmiştir. . . Suriye'de yaşayan Türkmenler'in nüfusu hakkında verilen rakamlardan 100.000 tahmini bu gün artık eskimiştir. Yakın zamanlarda verilen tahminler ise 500.000 - 1.000.000 daha azdır ,gerçek rakamlar 1.8 - 2 milyon arasında tahmin edilir, Onlarada Araplaşmış Türkmenleri eklenirse onların sayısına ikiye katlaşır, Surıyedeki Turkmenlerin basenda olan Kal Muhamed Mustafa Basa,sonra oglu Haj Nassan Mustafa Basa,semdi Suriyedeki Turkmenler in basenda olan Faruk Mustafa Basa Merhan(Belwa) ,semdeki Salwa koyunde oturmakdadir,kandsi HajAli asratinden olmakdader, HajAli asrati suriydeke turkmenleri yuz yelardir bir araye toplamakdader tespit edilmiştir.
Suriye'de Toplam 523 Türkmen köyü vardır (büyük şehirler harlarından başka) . Suriye hükümeti, son yıllarda Türkçe yer adlarını Arapça'ya çevirmiştir. İsabeğli "İseviye", Kabamazı "Belutiye",Merhan(Balwa) Salwa, Dashlihoyuk TalHajr, Tırınca "Ümitüyur", Karınca "Behlüliye" olmuştur
Suriye'de Türkçe eğitim yapan okullar olmadığı gibi. Türkmenler bir arada tutan her hangi bir teşkilat da yoktur. Köy ve kasabalarda yaşayan Türkmenler kendi aralarında Türkçe konuşmayı sürdürürler. Yüksek eğitim yapan Türkmenler'in sayısı çok azdır ve tamamına yakını Türkiye'deki okullarda okumuştur.
Türkçe çıkan yayın organları, 1922'den 1937'ye kadar, sürgündeki Refik Halit'in de katkılarıyla renklendirdiği, "Doğru Yol" ve "Vahdet"'tir.
Suriye Türkmenleri, şiveleri ve edebiyatları bakımından Türkiye'nin bir uzantısı gibidirler. Suriye'de konuşulan ağız da, Hatay bölgesinde konuşulan Türkmen ağızlarının bir devamı niteliğindedir.hama ve humus Türkmenlerinin şivesi eski Osmanlı diline daha yakın. Ve bazı ülkelerde Azerbaycan diline yakın olunmaktadır.

hiperaktif
05-29-2008, 16:54
Lazzikiye Türkmenleri



kesab
Lazkiye sahili


Suriye'nin Akdeniz kıyılarında, başta Lazzikiye şehir merkezi Cimmel Harası (Türkmen Mahallesi) olmak üzere Basit, Bayır, Behlüliye, Kesap nahiye ve köylerinde Bayır-Bucak Türkmenler yaşamaktadır Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler'in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir: Lazzikiye vilayet merkezi ve Kesap Nahiyesi'ne bağlı 6; Bucak bölgesinde sahil boyunca 84; Behlüliye Nahiyesi'ne bağlı 12; Bayır Nahiyesi merkezine bağlı Kebeli'nin kuzeyinde 27, doğusunda 8, güneyinde 11; İncesu'nun batısından güneye doğru olan bölümünde 20, doğusunda 17. Suriye hükümeti, son yıllarda Türkçe yer adlarını Arapça'ya çevirmiştir. İsabeğli "İseviye", Kabamazı "Belutiye", Tırınca "Ümitüyur", Karınca "Behlüliye" olmuştur. Bazı Türkmen köyleri : (Karamustafa, Büyükpınar,Köy Çiçekliyazı mahalleleri) , hayat, sallor, al yamamah, assamra, al ğassaniyeh, kastalmaaf, ğamam, um tuyur, zınzıf, Turunç, Meydancık, Hacranlı Hasancık Saray, Camuslu, Bödirsiye, Karaca, Çamurlu, Bostancık, Fakıhasan, Karabacak, Mollomahmutlu, Ubeydiye, Karamanlı, Kara Cücük, Türkmenli, Çalkamanlı, Sağırt, Ali, Elmalı, Abanlı, Bayır nahiyesinden, Gebelli, Dervişhan, Gebere, Şeren, Karaahmet, Gökdağ, Yumuşak, Mılıklı, Kebir,Murtlu, Karakisa, Ulucak, Kara pınar, Aşağı Karamanlı, Yukarı Karamanlı, Saldıran, Karacağız, İsapınar, Kulcuk Pınar, Kulcuk, Çukurcak, Nisibin, Dağdağan, Çovkaran, Sarraf, Kapıkaya, Ablaklı, Kapaklı, Çanacık, Korali, Çınarlı, Kızıkçuracık, El Kasap, Kislecik, Mahruka, Kuruca, Kızınca, Ağcabayır, Cümeren Yamadı, Burc-İslam, Sulayıp


Halep Türkmenleri



halep kalesı

Osmanlı Devleti döneminde Türk nüfusunun idari merkezi Halep'ti. Halep, sokaklarında Türkçe konuşulan bir yerdi. Türk mimari ve sanat eserleri Halep'te oldukça çoktur. Suriye'de Halep şehiride daha çok yaşayan Türkmenler vardır şehir merkezi huyluk harası(büyük bir Türkmen Mahallesi ,Türkmen nüfusu 400,000 tahmin edilir ) , Kürtdağı, Cerablus, Mümbiç, Musabeyli, Azez nahiyeleri ve yörelerinde Türkmenler yaşamaktadır , Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler'in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir: Cebeli Sema'nın doğusunda nahiye merkezi ile 16; Kilis'in güneyinde Azez Kazası'na bağlı, Azez ile Aferin Suyu arasında 17, Azez'in doğusunda 29, güneyinde Halep'e bağlı 3; Çobanbeğ Nahiyesi'nde Mümbiç Kazası'na doğru 54, aynı kazanın güneyinde 15; Baraklı Oymağı'ndan Cerablus Nahiyesi'ne bağlı 26; Sacır Suyu'nun güneyinde 23; Urfa hudud nahiyesi Mürşid Pınarı ve Akçakale Kazası'nın güneyine isabet eden ve Belih Irmağı'na kadar uzanan sahada 59 köy olmak üzere .Halep Bazı Türkmen köyleri : mirza, ker***li, arabazi, merhan (balwa ),khalisa ,dashlihoyuk ,karsanle ,aiyasha ,talaysha, sakizlar ,sande ,arabjurduk ,dabis ,bizaah ,bozilja ,agdash, beyliz, nabğa, kanlı koy, eşekli, usbağılar, gavureli, amerne, bel veren, taflı, lilve, yusuf başa, kadılar, memeli, kurucu höyük, taş atan , buyan, dadlı, belli, sakkal veran, kara yakub, kara taş, kara kuz, balali köy, bandarlık, duraklı, anbarlı, hacı hasanlı, kara baş, bir elli, avşar, küllü, dabık, yazlı bağ, ıral, şüvirin, delha, iğde, tukmen barıh, kara köy, kara mazraa, harab mamal, azak, hava köy, telile, beş curun, sinekli, ziyarat, okuf, çoban bey, hedebet, tiral, kurt, öküz öldüren, cubbon, üvilin, zülüf, kalkum, bablimun, tat hums, çeke ,dashkapo, samandra ,bahwarta ,harjala, kndra.

hiperaktif
05-29-2008, 16:55
Malesef şu an Suriye Türkmenleri kendi dillerini bile unutmak üzereler.Suriye Turkmenlerinin cogu su anda arapcidan daha fazla arapcidirlar.

hiperaktif
05-31-2008, 18:41
ALİYEV AZERBAYCAN'I DEMİR YUMRUKLA YÖNETİYOR. HALKDA ÇOK MEMNUN HAVASI ÇİZİYOR. AYNEN SADDAM HÜSEYİN GİBİ. RUS YANLISI ALİYEV'İN DİKTA RESİMLERİ

http://img218.imageshack.us/img218/8104/459zs.jpg


http://img512.imageshack.us/img512/7186/245tb.jpg

http://img328.imageshack.us/img328/3212/010xm.jpg

ARAŞTIRMAK GÖREVİMİZ OBJEKTİFİZ.

hiperaktif
05-31-2008, 18:44
Makedonya Türkleri Kısa Bilgi
Nüfus: 97.500
Bulundukları başlıca şehirler :Üsküp, Manastır, Gostivar, Kalkandelen, Ohri, Resne
Bölgedeki Türk toplulukları bulundukları ülkenin idari yapısına uymaktadırlar. Kosova ve Sancak'ta Türk Demokratik Birliği Hareketi Türkler'i temsil etmektedir.
Tarihçe
Makedonya'dan bir çok kavim gelip geçmiştir. Hunlar, Avarlar, Kumanlar,
Peçenekler ve Osmanlı Türkleri uzun süre bölgede yaşamışlardır.1300 yılından sonra da Anadolu'dan Makedonya'ya çok sayıda Türk göçmen yerleştirilmiştir.1953 yılında, Makedonya'da 203 bin Türk yaşarken bu nüfus bugün 97 bin beşyüze inmiştir.
Ekonomi
Makedonya'da Türkler tarım, hayvancılık ve ticaretle uğraşmaktadırlar.
Siyasi Yapı
Makedonya'da bugün "Türk Demokratik Birliği" kurulmuş ve bölgede yaşayan
Türkleri temsil etmektedir. Makedonya'da Türkçe gazete, dergi yayınlanmakta olup, aynı zamanda Türkçe radyo yayınları da yapılmaktadır.
Eğitim
Makedonya'da Türkler arasında eğitim Türkçedir. Doğu Makedonya'da dört yıllık Türkçe eğitim alma hakkı vardır. Halen mevcut ilköğretim kurumlarında 264 öğretmen görev yapmaktadır.Gostıvar'da bir genel lise ve bir meslek lisesi ile Kalkandelen'de bir meslek lisesinde Türkçe öğretim yapılmaktadır. Üsküp'te de bir lise'de Türkçe öğretim verilmektedir. Üsküp ve Manastır Üniversitesinde Türklere çok az bir kontenjan ayrılmaktadır. Ülkede ayrıca Türk özel teşebbüsünün açtığı Türk okulları vardır. Makedonya Türkleri bu okullara yoğun ilgi göstermektedir. Ayrıca, Kosova ve Sancak bölgesinde de Türklerin sayısı 2 bine ulaşmıştır. Burada Türkler Türkçe eğitim görmekte olup en çok Priştine kentinde toplanmışlardır.

hiperaktif
05-31-2008, 18:49
BÖLÜM YETKİLİSİ NOTU: SAYFAMIZ TÜRKLERİN NERDE YAŞADIĞINI BULMAK BİLMEK VE ÖGRENMEKTİR. EKLEDİĞİMİZ BİLGİLERİN HEPSİ OBJEKTİFTİR. FORUMDA PEK RAĞBET GÖRMESEDE BU SAYFAMIZ DEVAMLI AÇIK KALACAK VE ARAŞTIRMAYA DEVAM EDECEKTİR.

hiperaktif
05-31-2008, 19:43
HER ZAMAN SORULAN BİR SORUDUR KIRGIZİSTAN BAYRAĞINDAKİ MOTİFLER NEYİ TEMSİL EDER?

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c7/Flag_of_Kyrgyzstan.svg/800px-

Kırgızistan bayrağında kırmızı fon üstüne sarı renkte 40 ışınlı güneş ve onunda üstünde çadırlarda tavan merkezinin şekli Kırgızların tabiriyle "tündük" bulunmaktadır. Güneşteki 40 ışın 40 Kırgız boyunu temsil etmektedir. Tündük şekli ise refahı ve varlığın sürdürülmesini sembolize eder. Çadır iskeletlerinden tündük resimleri :

http://img221.imageshack.us/img221/7732/kyrgyzyurt9xb9.jpg

http://img221.imageshack.us/img221/1269/kazakanrakxz3.jpg

atailtürk
06-01-2008, 11:56
güzel paylaşım olmuş, emeğine sağlık.

ENGİNEER
06-01-2008, 12:29
Mükemmel çalışma kardeşim..harikasın :-*

hiperaktif
06-01-2008, 15:12
İlgilenen birilerinin olması beni memnun etti teşekkür ederim.

hiperaktif
06-07-2008, 22:00
Aşkabat - AA- Türkmenistan'da, eski lider Saparmurat Niyazov'un kendisi ve aile üyelerinin adlarını verdiği ay ve günler yeniden eski hallerine dönüyor.

Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov, 2006'da kalp krizinden ölen Niyazov'un ay ve gün adları değişikliklerini iptal kararı aldı.Meclis Başkanı Akca Nurberdiyeva, binlerce vatandaştan mektup aldıklarını, kendilerinden eski ay ve gün isimlerine geri dönülmesinin istendiğini söyledi.

İlginç kişiliğiyle tanınan Niyazov, Ağustos 2002'de Sovyetler Birliği döneminden kalma ay ve gün isimlerini değiştirmişti. Niyazov, ocak ayına kendisinin, nisan ayına annesinin ismini vermişti.Türkmenistan'da aylar Türkmenbaşı (Ocak), Bayrak (Şubat), Nevruz (Mart), Kurbansultan (Nisan), Mahdumkulu (Mayıs), Oğuz (Haziran), Korkutata (Temmuz), Alparslan (Ağustos), Ruhname (Eylül), Garaşsızlık (Ekim), Sultansancer (Kasım) ve Bitaraflık (Aralık) olarak değiştirilmişti.

Gün isimleri de Başgün (Pazartesi), Yaşgün (Salı), Hoşgün (Çarşamba), Soğapgün (Perşembe), Anna (Cuma), Ruhgün (Cumartesi) ve Dinçgün (Pazar) olmuştu.

hiperaktif
06-07-2008, 22:03
KUMUK TÜRKLERİ

--------------------------------------------------------------------------------

Tarihçe
Kumuk Türkleri, bugün büyük çoğunluğu (1992 tahminine göre 250000 kişi) Rusya Federasyonuna bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyetinde, geriye kalan kısmı (yaklaşık 50000 kişi) Çeçen ve Osetya Özerk Cumhuriyetlerinde yaşayan, Azerbaycan Türklerinden sonra Kafkaslardaki en kalabalık Türk kavmidir. Kumukların bir kısmı, Çarlık Rusyasının Kuzey Kafkasya'yı istilâsı yıllarında ve bilhassa Şeyh Şamil'in esir düşmesinden sonra Osmanlı Devletine sığınmışlardır. Bunlar hâlen belli başlı olarak Tokat'ın Üçgözen ve Kuşoturağı, Sivas'ın Yavu köyünde yaşamaktadırlar.
Kumuk Türkleri Kuzey Kafkasya'daki Kumuk ovasının ve Dağıstan'ın dağlık kesiminin yerli halklarındandır. Etnik bakımdan Kıpçak ve Oğuz boylarının bu sahada kaynaşmasından meydana geldikleri ileri sürülen Kumuk Türklerinin dillerindeki Kıpçak ve Oğuz grubu özellikleri bu görüşü desteklemektedir.
Kumuk adının geçtiği en eski kaynak, Mahmud Kâşgarî 'nin Divânü Lûgati't-Türk adlı eseridir. Mahmud Kâşgarî , Kumuk kelimesinin karşılığı olarak "Bir zaman yanında bulunduğum Beylerden birinin adı"; kumuk karşılığı olarak "At gübresi. Başka gübreye bu ad verilmez."; kumukla- karşılığında ise " kumukladı: 'at kumukladı= at pisledi, tersledi'. Bir kimseyi 'Kumuk' boyuna nispet edersen yine böyle denir. Bu, bir adamın adıdır." bilgilerini vermektedir. Bu kelimelerin "at gübresi" ve "atın terslemesi" gibi sözlük manaları bir yana bırakılacak olursa açıkça anlaşılıyor ki Kumuk Türkleri, daha XI. yüzyılda kendi adlarıyla tarih sahnesindedirler.
Kumukların ülkesi VII. yüzyıldan itibaren Hazar Devletinin sınırları içine alınmıştır. Bugün Kumuk bilim adamları da Kumukları, Hazar Devletinin kurucuları olarak göstermektedirler. Hazar Devletinin son başkenti Semender, Kumuk ülkesi sınırları içindeydi. Kumuklar arasında yayılmış olan "Anci-name", "Derbent-name", "Karabudaxkent-name" adlı tarihî âbideler, Hazar Devleti devrinden bahseder. Hattâ, Hazarlar arasında yaşamış olan Ebu Hamid el-Garnati'nin tespit ettiği ve Hazar sözü dediği bütün kelimeler bugün Kumuk Türklerince kullanılmaktadır.
Zeki Velidi Toğan'ın verdiği bilgilere göre Kumuklar, Oğuz destanının Müneccimbaşı tarafından istifade olunan bir rivayetinde, Oğuz Han zamanında Derbent'in muhafazasıyla memur edilen Kıpçakların bir boyu olarak zikredilmiştir. Toğan'a göre, Azerbaycan ile Derbent Arapların idaresinde iken de Kumukların burada bulundukları, Tarih al-Bab va'l-Abvab'dan anlaşılmaktadır.
Dağıstanlı Kumuk âlimlerinden S. M. Aliyev, M. R. Mahammadov'dan; Dağıstan'ı Arapların işgal etmesiyle Hazarların İdil boyuna çekilmelerinden sonra Hazar denizi kıyısında ve Temirkazık Dağıstan'da liderlik rolünün Kumuklara geçtiğini naklediyor ve bu bilginin birinci kısmına katıldığını belirtiyor; fakat onun Kumukları Hazarlardan ayrı göstermesine karşı çıkıyor. Aliyev'in fikrince Hazarlar ile Kumuklar, tarihî bakımdan da, kültürel bakımdan da aynı kavimdir.
Tarihî durumları ve menşe'leri hakkında pek çok faraziye ileri sürülen ve hattâ ekseriya Sovyet antropologları tarafından olmak üzere bazı Kafkas kavimlerinin Türkleşmesi sonucu meydana geldikleri dahi söylenen Kumukların; dil, edebiyat, din, yaşayış tarzı, örf ve âdetler ve diğer kültür unsurları bakımından ele alındılarında ve yukarıda özetlenen tarihî verilerin ışığında bakıldığında, gerçek bir Türk kavmi olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Hazar Devletinin yıkılmasından sonra Kumuk Türklerinin kurdukları ilk müstakil teşkilat, 1578'de Sultan But'un kurduğu ve tamamıyla millî bir Kumuk beyliği hüviyetinde olan emarettir. Bu beyliğin Dağıstan'ın en kuzeyinde yer alması sebebiyle, Kazan ile Astırhan hanlıklarının yıkılmasından sonra daha güneye inme imkânı bulan Ruslarla Kumuklar karşı karşıya gelmiş oldu. Kumuk Türkleri, 1594 yılından itibaren başlayan Rus saldırılarına ve işgal hareketlerine karşı, diğer Müslüman Kafkas kavimleriyle birlikte XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar kahramanca mukavemet ettiler. AncakRuslara karşı sürdürülen mücadelenin son bayraktarı Şeyh Şamil'in 1859'da esir edilmesiyle Dağıstan ve diğer Kafkas bölgeleri hızla Rusların eline geçmeye başladı. Zaten yüzyıllar süren savaşlar Kumukları ve diğer Kafkas kavimlerini bîtab düşürmüştü. Böylece Ruslar 1867'ye kadar bütün Kafkasya'yı istilâ ettiler.
Rus Çarlığının 1917'de yıkılması sırasında Rusya'da meydana gelen iç karışıklıkta hürriyet ve istiklâlleri için ayaklanan Kuzey Kafkasya Türk ve Müslüman camiası içinde Kumuklar yine ön safta yer alırlar. Osmanlı devletinin de desteğiyle Dağıstan, 11 Mayıs 1918'de Dağıstan ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti adı altında bağımsızlığını ilân etti. Kuzey Kafkasya kabilelerinin bu sırada yapılan millî kurultaylarında Kumuk Türkçesinin, yalnız Dağıstan için değil, bütün Kuzey Kafkasya için birleştirici, müşterek bir dil olarak kabul edildiğini de bu arada vurgulamak isteriz. Dağıstan ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti henüz toparlanamadan Mondros Mütarekesinin imzalanması sonucu Osmanlı Ordusu Kafkasya'yı tahliye edince, Dağıstan Kızılordu'nun istilâsına uğradı. 20 Ocak 1921'de Rusya Federatif S.S.C.'ne tâbi Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1936 Sovyet Anayasası, Kafkasya'nın etnik çeşitliliğini yansıtmayan bir siyasî ve idarî bölümlenmeyi belirledi. Bu bölümleme sonucunda Kumuk Türklerinin büyük bir kısmı Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinde, bir kısmı da Çeçen ve Osetya bölgelerinde kalmış oldu. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Dağıstan, Rusya Federasyonuna bağlı bir özerk cumhuriyet hâline geldi.

Dil ve Edebiyat
Kumuk edebiyat tarihçileri, Kumuk edebiyatının XV. yüzyılda yaşamış olan şair Ummu Kamal (Ümmî Kemal) ile başladığını, o devre kadar ise Kumukların edebiyatının Umumî Türk Edebiyatı ile birlikte mütalâa edilmesi gerektiğini söylerler. Osmanlı devletine de gelen Ummu Kamal, eserlerini Kumuk Türkçesiyle değil, Osmanlı Türkçesiyle yazmıştır. Osmanlı Türkçesi, ünlü Kumuk şairi Yırçı Kazak'a kadar Kumukların yazı dili olmuştur. Bu devirde yetişen Kumuk şairleri arasında Amanhor (1670-1706), Miskin Halimat (XVIII. yüzyıl) ve Kakaşuralı Abdurahman (XVIII. yüzyılın sonu- 1870) sayılabilir.
Yırçı Kazak (1830-1879), Yeni Kumuk Edebiyatının temelini atmıştır. Kumuk Türkleri arasında geniş bir şöhrete sahip olan Yırçı Kazak, şiirlerinde hak, doğruluk, yiğitlik, aşk gibi temaları işlemiş, bu arada halkı ezen beyleri de hicvetmekten geri kalmamıştır.
Başka kayda değer bir Kumuk şairi ve din âlimi Abusupiyan Akayev (1870-1931)'dir. Akayev, şiirler yanında dinî eserler de yazmıştır. Kumuk bilim adamlarından Hasan Orazayev, onun Payxamarnı Yolu Bulan (Peygamberin yoluyla) adlı eserini Mahaçkala'da, 1993 yılında yayımlamış bulunuyor. Orazayev, bu kitapta Akayev'in sosyal, politik konulardaki makalelerini; kitaplarına yazdığı önsözlerini, mektuplarını, çeşitli şiirlerini, dinî konulu yazılarını bir araya getirmiş.
Kumuk edebiyatı son zamanlarda çeşitli nevilerde ilerleme göstermeye başlamış olup pek çok şair, edip, hikâyeci ve romancı yetişmiştir.
Bir edebiyat ve sanat dergisi olan Tangçolpan, 1917 yılından beri yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan şiirler, hikâyeler ve çeşitli sanat yazıları, Kumuk edebiyatının gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Yine 1917 yılında çıkarılmaya başlanan Yoldaş gazetesi de, normal gazete işlevinin yanında edebî gelişmeye hizmette bulunmaya devam ediyor.
Kumuk halk edebiyatı zengin mahsulleriyle nesilden nesile geçerek halk hafızasında canlı bir şekilde yaşamaktadır. Bu mahsuller arasında yır adı verilen destanî mahiyetteki şiirler önemli bir yer tutar. Yırlar, hem edebî zevke hitap eden hem de öğretici nitelikli şiirlerdir. En tanınmış yır şairi, yukarıda sözü edilen Yırçı Kazak'tır. İkinci önemli nazım şekli sarın denilen dörtlüklerdir. Sarınlar, bizdeki mani türünün karşılığı olup düğün ve eğlencelerde veya münasip bulunan her fırsatta irticalen veya ezberden söylenir.
Kumukların zengin bir atalar sözü ve deyimler hazinesi vardır. Çeşitli kaynaklarda bunlardan binlercesi tespit edilmiş bulunmaktadır.
Kumuk halk edebiyatı mahsullerini derlemeğe ilk teşebbüs eden kişinin, kendisi de Kumuk Türkü olan şair ve mütercim Mehmed Efendi Osman (doğumu: 1843) olduğu kabul edilmektedir. Meşhur Altayist G. J. Ramsted de Kumukça üzrende çalışmış ve 1904 yılının son aylarında bizzat geldiği o zamanki Xasavyurt'a bağlı Yaxsay köyünde Kumukların dili, edebiyatı ve şifahî halk edebiyatı mahsullerinin zenginliğini incelemiş, bir çok metinler derlemiştir. Ramsted'in asıl maksadı, Kumuk Türkçesinin Kuzey Kafkasya'da geniş bir yayılma alanı bulmasının ve başka yerli halkların da bu şiveyi kullanmasının sebebini araştırmak olmuştur. Bazı sebeplerle uzun yıllar yayımlanamamış olan bu materyalleri, Emine Gürsoy Naskali İngilizce tercümeleriyle birlikte bir kitap hâlinde l991 yılında Helsinki'de yayımlamıştır.
Kumuk Türkçesinin Türk lehçelerinin hangi grubuna dahil olduğu konusunda Türkologlar çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Görüşlerdeki ayrılık, bu lehçenin alt gruplardan hangisine girdiği noktasında toplanmaktadır; yoksa hepsinin ittifak ettikleri gibi Kumuk Türkçesi, temel olarak Kuzey-Batı (Kıpçak) grubuna dahildir. Ancak coğrafî konum ve sıkı münasebetlerin bir neticesi olarak Güney grubundaki Azerbaycan Türkçesine doğru yakınlık ve benzerlik gösteren bazı özellikleri de vardır. Ses bilgisi bakımından en önemli benzerlik olarak kelime başında Kuzey-Batı grubundaki k ünsüzüne karşılık Kumuk Türkçesinde, Güney grubunda olduğu gibi g bulunması (meselâ: gişi "kişi", gel- "gelmek", gör- "görmek" v.b. gibi) ve şekil bilgisi bakımından ise gelecek zaman eki olarak -(a)caq /-(e)cek (ancak bu çekimde de olduğu gibi Teklik ve çokluk I. şahıs ve çokluk 2. şahıs ekleri Azerbaycan Türkçesindekinden farklıdır: Kum. gelecekmen "geleceğim" = Az. geleceyem; Kum. gelecekbiz "geleceğiz" = Az. geleceyik; Kum. geleceksiz "geleceksiniz" = Az. geleceksiniz gibi) eklerinin kullanılması gösterilebilir.
1928 yılına kadar Arap alfabesini kullanan Kumuk Türkleri, bu tarihte Latin harfleri esas alınarak hazırlanan yeni bir alfabe kabul ettiler. 1938'de ise onlara diğer Sovyet cumhuriyetlerinde olduğu gibi Kiril esaslı bir alfabe kabul ettirildi. Hâlen kullanılmakta olan bu alfabe, Kiril esaslı alfabeler içerisinde en kullanışsız ve karmaşık olanlardandır. Bu konuda bir fikir vermek gerekirse Ю harfi, kelime ve hece başında hem yu, hem de yü ses grubunu temsil edebiliyor. İçerisinde kalın k veya g ünsüzleri bulunmayan ЮЗ =yüz "yüz" gibi kelimelerde, bu yüzden okuma güçlükleri baş gösteriyor. Üstelik aynı Ю harfi, ince sıradan kelimelerde "ü" ünlüsünü karşılamak için de kullanılıyor. Benzer durum Ё harfi için de geçerlidir.


Kumuk Türklerinin halk hareketi: Tenglik
Kumuk Türkleri 1989 yılında siyasî mahiyette, millî bir teşkilat olan Tenglik hareketini kurdular. Teşkilatın maksatları; Kumukların kültürel, siyasî , ekonomik ve temel insanî haklarını savunmak, bu ve benzeri alanlardaki meselelerinin halledilmesi için teşebbüslerde bulunmak olarak özetlenebilir.

kralfk
06-19-2008, 13:26
paylaşım için sağol

muhafazakargenc
08-09-2008, 14:12
Değerli kardeşlerim yeryüzünde yaşayan 250 milyonluk Türk dünyasının 2007 yılındaki ülkelere göre dağılımıdır.Türk dilinin şive ve lehçelerininin dünyadaki dağılımıdır saygılarımla

Çuvaşça 2,4 milyon Çuvaşistan 2 milyon,rusy 400 bin,Kazakistan 30.000

KIPÇAK grubu

Kumıkça 400 bin Rusya (Dağıstan)
Karaçay-balkarça 350 bin Rusya (Karaçay-Çerkezye, Kabardino-Balkary)
Kırım-Tatarcası 700 bin Ukrayna 300 bin, Özbekistan 300 bin, Kırgızistan -Kazakistan 100 bin
Tatarca 9.5 milyon Rusya 7.5 milyon ,Özbekistan 1, 2 milyon,Kazakistan 600 bin, Kırgızistan 100 bin,
Tacikistan 100 bin, Türkmenistan 50.000, Ukrayna 300 bin, Azerbeycan 50bin
Başkırca 3 milyon Başkırdistan 2,1 milyon, Rusya 800 bin, Özbekistan -Kazakistan 100 bin
Nogayca 200 bin Kuzeykafkasy,
Karakalpakça 700 bin Özbekistan
Kazakça 17 milyon Kazakistan 10 milyon, , UYGURistan 4.5 milyon,Özbekistan 1.2 milyon, Rusya 1.2 milyon, Moğolistan 200 bin
Kırgızca 6.2 milyon Kırgızistan 4 milyon, Özbekistan 500 bin, Tacikistan 400 bin, UYGURistan 1,1 milyon

OĞUZ grubu
Türkçe (Türkiye Türkçesi) 78 milyon Türkiye 70 milyon, Balkan 3 milyon, Kıbrıs 200 bin,
Almanya 3 milyon, batı ve orta Avrupa 1.5 milyon
Gagavuzca 500 bin Moldavya 200 bin, Balkan 150 bin, Ukrayn 150 bin
Azerice 35 milyon Iran 25 milyon, Azerbeycan 8 milyon, Türkiye 500.000, , Rusya 1 milyon,
Gürcistan 500 bin, Ermenistan 200.000
Türkmence 15 milyon Türkmenistan 4.5 milyon, Iran 3 milyon, Afganistan 1.5, Irak 3 milyon, Özbekistan 1 milyon,suriye 2 milyon
Horasan-Türkçesi Iran 1 milyon
Kaşgayca Iran 3 milyon
Afşarca 1 milyon Iran-Afganistan
Şalarca 500 bin Çin-kansu

UYGUR grubu
Özbekçe 31 milyon Özbekistan 24milyon,Afganistan 3 milyon, T acikistan 2 milyon, Kırgızistan 1 milyon,
Kazakistan- Türkmenistan 1 milyon
Uygurca 18 milyon Uygur Doğu Türkistan 17 milyon, Kırgızistan - Kazakistan 1 milyon

SİBİRYA grubu

Yakutça 500 bin Yakutistan 400 bin,Rusya 100 bin
Tuvince 300 bin Tuva 200 bin, Moğolistan 50 bin, Rusya 50 bin
Hakasça 350 bin Hakasya
Altayca 150 bin Rusya, Altay

TÜRK AVİMLERİ

1. SİBİRYA TÜRKLERİ
a) Yakutlar
b) Karagaslar
c) Soyanlar
d) İrtiş ve Tobol Türkleri

2. ALTAY TÜRKLERİ
a) Kijiler
b) Telengitler
c) Teleütler
d) Tubalar
e) Kumandılar
f) Lebedler

3. ABAKAN TÜRKLERİ
a) Sagaylar
b) Beltirler
c) Kaçlar
ç) Kızıllar
d) Koybalar
e) Şorlar
f) Çatlar

4. BATI TÜRKİSTAN TÜRKLERİ
a) Karakalpaklar
b) Özbekler
c) Kazaklar
ç) Kırgızlar
d) Türkmenler

5. DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ


6. KAFKASYA TÜRKLERİ
a) Karaçaylar
b) Malkarlar
c) Kumuklar
ç) Nogaylar

7. AZERBAYCAN TÜRKLERİ


8. İRAN TÜRKLERİ
a) İran Azerileri
b) Afşarlar
c) Koçarlar
ç) Kaşkaylar
d) Karadağlılar
e) Karapapaklar
f) Şahsevenler
g) Hemseler
ğ) Kengerlular
ı) Horasaniler
i) Karayiler
j) Karaçorlular
k) Türkmenler


9. İDİL TÜRKLERİ
a) Kazanlılar
b) Astrahanlılar
c) Başkırtlar
ç) Çuvaşlar
d) Kırım Türkleri

10. AVRUPA TÜRKLERİ
a) Lehistan Türkleri
b) Litvanya Türkleri
c) Gagauz Türkleri (Balkan)
ç) Fin Türkleri

muhafazakargenc
08-12-2008, 12:27
Ben her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Abhazyalı olsamda Araştırrım Türk ırkını.