Ergenekon soruşturmasında bugüne kadar Türkiye'nin önde gelen birçok ismi ifade verdi. Her defasında kamuoyunda tansiyon yükseldi ya da yükseltildi.

Savcılar, emekli Yargıtay Başkanı Sabih Kanadoğlu'nu da dün şüpheli sıfatıyla dinledi.

Kanadoğlu, kendisine iletilen ilk daveti, şekli bir gerekçe ileri sürerek reddetmişti.

Bir hukuk adamının hukuku bu şekilde yaralama çabasını daha önce bu köşede eleştirmiştim.

Kanadoğlu bu hatadan dönmekle kalmadı, 4 saat süren ifadesinin ardından Adliye Kapısı'ndan hukuk dersi de verdi.

"Çağdaş bir demokrasi ancak hukuk devletinin geçerli olduğu ülkelerde olur.

Hukuk devletinin olmazsa olmazı, yargı bağımsızlığıdır...

Herkes sade vatandaş gibi gelip yargı önünde hesap vermeye mecburdur.

Ben de sade vatandaş gibi gelip, görevimi yaptım."

Sorguda kendisine yöneltilen sorularla ilgili olarak da, soruşturmanın gizliliğini hatırlatıp "no comment (yorum yok)" diyor.

Bütün bu açıklamaların altına demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanan herkesin gözü kapalı imza atacağını düşünüyorum.

Kanadoğlu, hukukun üstünlüğüne saygı duyulduğunda hiçbir gerilim ya da tansiyon yaşanmadığını fiilen gösterdi.

Demek ki bütün mesele, hukuki süreçlere direnmek değil, onların sağlıklı işlemesine yardımcı olmaktan ibaret.

Son günlerin sıcak tartışması "kozmik odada arama" da, kuvvet komutanları ve muvazzaf askerlerin ifade vermeleri de "çağdaş demokrasi" ve "yargı bağımsızlığı"nın gereği.

Türkiye'nin çağdaş demokrasiye doğru ilerlediğinin işareti bütün bu yaşananlar.

Aksi tavırlar ayrımcılık olur.

Hukukun makam ve bireylere göre farklı uygulanması, eşitsizlik olur.

Hukuksuzluk olur.

Üstelik zaman zaman hukuka gösterilen direnç nedeniyle kurumlar yok yere yıpranıyor, şahıslar hakkındaki şüpheler de artıyor.

Topluma gereksiz yere gerilim pompalanıyor.

Türkiye'nin ekonomik istikrarı ve dış itibarına da darbe vuruluyor...

Bugün gelinen noktada Ergenekon savcılarının çağırdığı ikisi muvazzaf üç amiralin de ifade vermeye gideceklerini düşünüyorum.

Genelkurmay'ın hukukun üstünlüğü ve hukuksuzluğu barındırmama kararının gereği de bunu zorunlu kılıyor.

Bu isimlerin ifadeye gelmemeleri, zorla getirilmeleri neticesini doğurur.

O da gereksiz yere yeni bir gerilim dalgası ortaya çıkarır.

Kaldı ki şüphelilerin tamamı tıpkı Kanadoğlu ve emekli kuvvet komutanları gibi gelip ifade vermezlerse, soruşturmanın bitirilmesi, iddianamenin hazırlanması mümkün olmaz.

Bu da yeni hukuk mağdurları ortaya çıkarır.

O halde, yapılması gereken hukuki süreçlerin hukuka uygun işlemesini sağlamak.

"Akıl hocası" Kanadoğlu'nun fiilen verdiği dersi iyi okumakta fayda var...