fatih kısaparmak balon baskılı balon "Eşi benzeri bulunmayan tarihimizden kısa ve güzel hikayeler " - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : "Eşi benzeri bulunmayan tarihimizden kısa ve güzel hikayeler "


ümitli_bekleyis
01-02-2008, 21:12
Fatih' in Dilenci Kardeşi

Fâtih Sultan Mehmet bir gün atına binip ava çıkarken, karşısına bir dilenci çıkar: Fatih de cebinden bir altın çıkarıp verir, bir altını az gören dilenci:

— Padişahım, ben senin kardeşin olduğum halde nasıl oluyor da sen bana tek bir altın verirsin? Şu hareketin insâfa sığar mı?

Diye feryâd ve figâna başlamış! Bunun üzerine Hz. Fâtih atının dizginini çekip durmuş ve dilenciyi yanına çağırıp sormuş:

— Bu ne söz böyle. Sen benim kardeşim olduğunu nasıl iddiâ edebilirsin?

Dilenci de hemen cevabını dayamış:

— Nasıl olur da sen benim kardeşim olduğunu bilmezsin? Hiç öyle şey olur mu?

Fatih Sultan Mehmed, kardeşliğin sırrını öğrenmekte ısrâr edince, nihâyet cesur dilenciden şu cevâbı almış:

— Padişahım, ikimiz de Âdem babamızın oğulları değil miyiz?

Bu cevaptan çok hoşlanan Sultan da şöyle mukâbele etmiş:

— Eğer öteki kardeşlerimiz de haber alacak olurlarsa, senin hissene bu bir altın bile düşmez!

Bununla beraber, bu nükte çok hoşuna gittiği için, cömert Sultan dilenci kardeşine ihsanda bulunmuş.

aksavaşçı
01-02-2008, 21:13
:)
saolasın güzel paylaşımdı.

Onlybullet34
01-02-2008, 21:17
Hoş paylaşımdı.Fatihimizin cevabı mükemmel. +1

ümitli_bekleyis
01-02-2008, 21:17
Rica ederim ;)

aksavaşçı
01-02-2008, 21:23
Onlybullet34 abi senin avatardaki adam ne yapıyor öyle yaw

ümitli_bekleyis
01-02-2008, 21:27
Öküz Mehmet Paşa

Çevresindekilerce gizliden gizliye "Öküz" olarak adlandırılmış olan Mehmet Paşa'nın komuta ettiği ve İran'a karşı düzenlenen bir seferde, ordu komuta heyeti kışlak çadırında toplanmış taarruz planlarını gözden geçirirlerken, birliklerin iaşesi ve taşıma işleri icin getirilmiş öküzlerden biri çadırın aralığından kafasını uzatıp gözlerini Öküz Mehmet Paşa'ya dikmiş. Çevresindekiler gülmemek icin kendilerini zor tutmuşlar, biraz tebessüm ederlerken, ökuz gitmiş. Ancak bir süre sonra tekrar gelip, başını yine içeri uzatmış ve yine uzun uzun Öküz Mehmet Paşa'yı süzmüş. Bu sefer çevresindekiler artık kendilerini tutamayıp kahkahaları basmışlar. Herkes gülmekten kırılırken, Ökuz Mehmet Paşa,
-"Niye gülüyorsunuz " diye vezirlerine sormuş.
Onlar da ;

- "Hiç paşam birşey yok.Özür dileriz"..demişler

"Bu hayvan bana ne diyor biliyor musunuz?" diye sormuş.
Vezirler:
-"Bilmiyoruz Paşam.Ne dedi? " dediklerinde ,

Öküz Mehmet Paşa :

"Yahu Mehmet Paşa ! Sen bizim neslimizden çok asil ve çok yüce bir varlıksın.Bu eşeklerin arasında senin ne işin var?"


(NOT: Sultan I .Ahmet Sadrazamlarından Mehmet Paşa ya "Öküz "lakabı verilmesi,babasının İstanbul' un Karagümrük semtinde nalbantlık yapmasından dolayıdır.)

Onlybullet34
01-02-2008, 21:28
Onlybullet34 abi senin avatardaki adam ne yapıyor öyle yaw


Araba sele kapılmış ama adamın umrunda değil keyifli keyifli sigara içiyor :)

aksavaşçı
01-02-2008, 21:30
Onlybullet34 abi senin avatardaki adam ne yapıyor öyle yaw


Araba sele kapılmış ama adamın umrunda değil keyifli keyifli sigara içiyor :)

hayret yaa :D

aksavaşçı
01-02-2008, 21:33
çok güzel hikayeler teşekkürler +1

ümitli_bekleyis
01-02-2008, 21:49
ALİM BİR HOCADAN EDEBİYAT DERSİ

Özellikle kuruluş ve yükselme devirlerinde Osmanlılar, ilme çok büyük önem vermişler ve bu amaçla bol miktarda medrese açmışlardır.

Medrese öğrenimi 12 kademeye ayrılmakla beraber,esas olarak Hariç(ortaokul), Dahil (lise) ve Sehn (Yüksek) olmak üzere üçe ayrılırdı.Yüksek öğrenimde medrese hocasına "MÜDERRİS" (Prof) denirken,öğrencilerine de "Danişmend" adı veriliyordu.

Medreselerde fıkıh,kelam ve tefsir gibi dini ilimler ile felsefe ,edebiyat, matematik,tıp,kimya ve astronomi gibi pozitif bilimler okutulurdu.



İşte böyle bir medresede, bir gün öğrenciler daire şeklinde oturmuş edebiyat dersi alıyorlardı.Ortaya koydukları bir mangal sayesinde de ısınıyorlardı.

Ders anlatırken hoca bir an durdu ve siz ilim irfan öğreniyorsunuz,dirsek çürütüyorsunuz dolayısıyla köylü Mehmet Ağa gibi konuşamazsınız lugat paralayarak konuşmalısınız.

Halktan birisi bir bardak su içse ben bir bardak su içtim der siz öyle demeyip şöyle diyeceksiniz: "Bir kadeh-i lebriz-i hoşguvar nuş ile dilfikarı ferahı bi şumar eyledim.*"

Bunun üzerine öğrenciler peki hocam siz nasıl isterseniz biz öyle konuşuruz demişler ve ders devam etmiş. Dersin ilerleyen dakikalarında mangaldan bir kıvılcım sıçrayıp hocanın kavuğunun üstüne düşmüş ve yanmaya başlamış hemen öğrencilerden birisi söz isteyip başlamış
"ey üstadı zi-kemal ve bi hikmeti müteal narı mangaldan sıçrayan bir şerarei cevval pertap ile seri alinizde ki kavuğu iş’al eylemiştir.**"
Tabii bu edebi sözler söyleninceye kadar kocanın kavuğu yanmış saç ve sakalıda tutuşmuştur.Hoca bir yandan can havliyle havaya zıplarken bir yandan da :

-Ulan eşek herif hocam kavuğun yanıyor desene.Niye lafı uzatıyorsun.

Bunun üzerine talebeler hep bir ağızdan:

"ee hocam siz demediniz mi lugat paralayarak konuşacaksınız diye.Arkadaşımız da sizin isteğinize göre hareket etti"demişler.

Öğrenciler burada hocaya diyor ki:

"Ey benim emsalsiz hocam ve kemal sahibi üstadım.Yüce bir hikmetle mangal ateşinden bir kıvılcım sıçradı .Yüce başınızdaki kavuğunuzu tutuşturdu.Kavuğunuz yanıyor.Haberiniz olsun .."

ümitli_bekleyis
01-02-2008, 21:50
Rica ederim arkadaşlar ;) Ben teşekkür ederim...

ümitli_bekleyis
02-02-2008, 01:32
Alman imparatoru III. Konrad, kendisine isyan eden Neinsberg Kasabası'nı cezalandırmayı kafasına koymuştu. Ancak, ne tür bir ceza vereceğini düşünmekteydi.

Sonunda kararını açıkladı. Buna göre, kasaba yıkılacak ve bütün erkekler de öldürülecekti. Kadınlara ise, en değerli eşyalarını alacak kasabadan güvenlik içinde çıkabilecekleri bildirilmişti.

Bunun üzerine bütün kadınlar, kocalarının elinden tutup şehri terk etmeye başladılar.

III. Konrad, bu durumu hiç düşünmemişti. Hemen emrini geri aldı ve kasabayı affetti.

Not : Kendi tarihimizden olmasa da paylaşmak istedim bu hikayeler başlığı altında ...

ümitli_bekleyis
03-29-2008, 00:50
Edirne , müdafii Şükrü Paşa bir defasında şöyle bir olayı anlatır yanındakilere :

" Maiyet subaylarından biri o meşhur savunma esnasında düşman tarafından gelen bir kurşunla yaralanır.Bacağına isabet eden kurşun dolayısıyla derhal hasteneye nakledilir.Ve tedavi altına alınır. Ancak doktorlar günlerce tıbbi araştırmalar yapmakta ve çok da canını yakmaktadırlar.Acılar içinde kıvranan subay, nihayet dayanamaz ve doktorlara sorar:

- Siz günlerce ne yapıp ne ediyorsunuz.Her yanımı kesip biçtiniz.Bu acıya hangi can dayanır.Siz vücudumda ne arıyorsunuz?

Doktorlar :

-" Bacağınıza giren kurşunu arıyoruz ."derler

Yaralı subay acılar içinde bağırır.

" Vay ahmak herifler vay.Neden bana sormuyorsunuz ? Kurşun işte şu dolapta asılı olan pantolonumun sağ cebindedir..."