LoNeLiNeSS
06-30-2008, 13:18
Gülen'i en çok yaralayan benzetme
Fethullah Gülen�le 1 ay önce görüşen Hüseyin Gülerce, Gülen�in dönüş planını, dinleme iddialarıyla cemaatle kurulan ilişkiyi ve AK Parti'nin hatalarını yorumladı.
Devrim Sevimay / SORU-CEVAP
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Mayıs 2006�da Fethullah Gülen�e beraat kararı verdiğinde Hüseyin Gülerce�ye �Gülen artık Türkiye�ye döner mi?� diye sormuştuk. Gülerce, �Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra tansiyon düşerse döner� demişti. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra tansiyon düşmek bir yana, tam tersine giderek arttı ve Gülen dönmedi. Gülen�in 2006�daki o beraat kararı geçen hafta Yargıtay Ceza Genel Kurulu�nca onanınca biz yine Gülerce�ye sorduk: �Şimdi döner mi?� Gülerce bu kez de aynı yanıtı verdi, ama bir nüansla� İşte o önemli nüans ve Gülerce�nin cemaat etrafındaki iddialara ilişkin açıklamaları:
- Fethullah Gülen�in Türkiye�ye dönüp dönmemesi konusunda bir ay önceki izleniminiz neydi; ABD�deyken böyle bir niyet, hazırlık gördünüz mü?
Ben görmedim. Zaten kendisi de söylüyor, �Konjonktüre göre hareket edeceğim, dengeleri gözeteceğim. Bir hizmet yapıyorum, bu hizmete zarar vermemem lazım� diye�
- Beklediği konjonktür nedir?
O konjonktür kendisiyle ilgili değil. Çünkü kendisiyle ilgili olsa, içtihat kabul edilen bir karar var artık ortada; hakkındaki iddialarla ilgili mesele bitmiş; son nokta konmuş; hiçbir sorunu yok. Dolayısıyla Gülen�in baktığı Türkiye�nin konjonktürü. Çünkü şu anda Türkiye�de gerçekten büyük bir gerilim var. Böyle gergin bir ortamda Sayın Gülen geldiğinde yeni bir gündem maddesi olacağını düşünüyor, kendisi üzerinden bu gerginliği arttıran çevrelerin olmasından endişe ediyor ve bu durumun da kendisinin tavsiye ettiği hizmetlere zarar vereceğini düşünüyor. Zaten orada konjonktür kadar önemli bir başka kelime daha kullanıyor; denge. Yani Türkiye�de istikrar, iç barış adına bir iyileşme olduğunda otomatikman Sayın Gülen�in gelebileceğini düşünebiliriz.
- Ama Türkiye�nin krizleri bitmez ki�
Bence mesela AKP kapatılmazsa bu tansiyon Türkiye�de büyük çapta düşer. Bir seçime gerek kalmaz ve iktidar da yıpranacaksa icraatlarıyla yıpranır.
DEVLETİN BAKIŞ AÇISINDA NETLEŞME VAR
- Peki bu konjonktür meselesi dışında devlet kurumları sizce hazır mı Gülen�in dönüşüne?
Yargıtay Ceza Genel Kurulu�nun kararı devletin bakış açısından da bir ölçü olarak düşünülebilir. Çünkü şimdiye kadar hep yargı yoluyla Sayın Gülen hakkında bir şeyler yapılmış; 12 Mart döneminde, 12 Eylül�de, 28 Şubat�ta hep böyle olmuş. Ama şimdi gelen bu son beraat kararı son noktayı koyduğu için ben bunu devletin bakış açısında da bir netleşme olarak kabul ediyorum. Bu bakış açısı zaten Dışişleri camiasında geçmiş yıllarda büyük oranda gerçekleşmişti. Sayın Gül�ün Dışişleri Bakanıyken gönderdiği kripto meselesinden önce de büyükelçilerin çoğu bu okulları ziyaret ediyor, açılışlarında bulunuyordu.
- Yani bürokraside Gülen�i ilk kabul eden Dışişleri mi oldu?
Evet, bu önemli bir noktadır. Mesela 28 Şubat sürecinde dahi büyükelçilerin çoğu Gülen okullarının Türkiye�nin lehine olduğunu, desteklenmesi gerektiğini söylemişti. Dışişleri Bakanı�yken Hikmet Çetin de çok olumlu yaklaştı bu okullara; Özal da, Demirel de� Mesut Yılmaz�ın Kırgızistan�daki üniversitesinin açılışını yapmasına bizzat ben tanığımdır.
- Ama Gülen hâlâ dönmediğine göre demek ki bu kadarını yeterli bulmuyor. Az evvel de devletin içersinde bir anlayış değişikliği sezinliyorum dediğiniz için soralım; nasıl bir şey olursa bu rahatlatıcı olur?
Devlet kurumlarının bu konuda ters tavır sergilememeleri lazım. Mesela devletin katlarında bulunan herhangi bir kişi Sayın Gülen�in ismini de anmadan dese ki �Bugün Türkiye artık bir küresel güçtür. Onu da şuradan anlıyoruz, bugün dünyanın 110 ülkesinde Türkçe öğretiliyor, Türk okulları var, orada Türk lobileri oluşuyor, geliyorlar burada ekonomik zirveler oluyor, Türkçe olimpiyatı yapılıyor. Bu gayretleri küçümsememek lazım�, bu çok rahatlatıcı bir şey olur.
AB CEMAATE DESTEK Mİ VERİYOR?
- Peki Türkiye�deki şu iktidar çekişmesine bakıldığında böyle bir açıklama sizce mümkün mü? Çünkü çekişmenin aktörlerinden biri ordu görünüyorsa diğeri de Gülen cemaati görünüyor. Hatta AKP�nin de bu çekişmede arada kaynadığı yorumları yapılıyor. Bu fotoğrafa bakınca siz ne görüyorsunuz?
Ben Türkiye fotoğrafını şöyle okuyorum: Türkiye�de demokratikleşmeyi, özgürlüklerin genişletilmesini, evrensel insan haklarının gelmesini isteyen bir kesim var. Bir de buna karşı çıkan bir kesim var. Bugün AB, söylediğim o demokrasinin yanında duran kesime destek veriyor. Peki, yani şimdi onlar cemaati mi desteklemiş oluyorlar?
- Zaten bu yüzden aynı fotoğraf şöyle de yorumlanıyor: Türkiye�nin ılımlı İslam olmasını isteyen bir kesim var, bir de bunu istemeyen kesim var.
Ben de diyorum ki İslam bir tane, ılımlısı ılımsızı yok. Sadece Müslümanlara göre yorum farkından kaynaklanan bir konu var. Sayın Gülen�in anladığı Müslümanlık İslam�ın Gülen yüzüdür. Çünkü İslam�ın özü huzur, güven, kardeşlik, barıştır.
ULUSALCILARLA NEOCONLAR BİRBİRİNİ ETKİLİYOR
- Gülen�in dönüş tarihiyle ilgili bir sürpriz bekliyor musunuz?
Hayır. Bir mutabakat ortamı sağlanmadan geleceğini sanmıyorum.
- Ya yeşilkart başvurusunun kabul edilmemesi? Bu dönüş için bir zorunluluk yaratır mı?
Ben o mesele hakkında gerçekten tam bilgi sahibi değilim, ancak Sayın Gülen dokuz senedir Amerika�da nasıl kalıyorsa öyle kalmaya devam eder. Hiç böyle bir zorunluluğu yok. Kaldı ki ben ABD�nin de böyle bir şey yapacağını sanmıyorum. ABD�nin direkt Meclise bağlı insan hakları komisyonu var. Son iki yıldır o komisyonun hazırladığı raporlarda Gülen�in adı Türkiye de mağdur olmuş bir insan olarak geçiyor.
- Ama Gülen�i ABD�de tutmayanlar da var, mesela neoconlar� Sizce neoconlar niçin haz etmiyor Gülen isminden?
Neoconların önde gelen isimlerinden bazılarının Türkiye�de bu ulusalcı denen kesimle birebir görüştükleri gizli bir şey değil. Arada bir etkileşim var. Bizim ulusalcılar onlara bir şey söylüyor, onlar da dönüyorlar ABD�de bir şey söylüyorlar.
TSK�YI YIPRATMAMAK LAZIM
- Sizce ulusalcılarla neoconların menfaatleri nerede birleşiyordur?
Adres vermiyorum, ama şu kadarını söyleyebilirim: Türkiye ne zaman belini doğrultmaya çalışmışsa belinin ortasına bir sopa yiyor. Bu sopayı dışarıdan birileri tutuyor içerdekiler de havaya kaldırıp indiriyor. Çünkü bu milletin seveni de var sevmeyeni de�
- Yeşilkart başvurusunda referans olarak CIA�den isimlere yer verilmesi için ne diyorsunuz? Ahmet Hakan diyor ki, �Eğer bu kendi fikri değilse, fikri ortaya atan adamın �cemaate sokulmuş gizli bir ajan� olup olmadığı hakkında araştırma yapmalı...�
Bu benim çok iyi bilmediğim, bilmediğim için de fazla yorum yapmak istemediğim bir konu, ancak referans mektubunda kimlerin adının olduğunu gerçekten Sayın Gülen bilmeyebilir de� Çünkü Gülen�in bu camiayı en çok korumaya çalıştığı konu, bu yurtdışı bağlantısı meselesidir. Aslına bakarsanız ben zaten bu haberlerin de hususen el altında tutulup, beraat kararının havasını dağıtmak için servis edildiğini düşünüyorum.
- Yani tıpkı 30 Ağustos önceleri askeri hedef alan haberlerin servis edilmesi gibi mi?
Olabilir� Her 30 ağustos öncesinde maalesef bu tip bir yıpratma kampanyası açılıyor. Sanırım içerden de bu kampanyaya malzeme temin ediliyor. Bu da kurumu yıpratıyor, aslında herkesin TSK�yı kurum olarak yıpratmamak için hassasiyet göstermesi gerekir. Bu çok önemli.
AVRUPA�YA DEĞİL, ALTUNİZADE�YE GELİR
- Diyelim ki Gülen ABD�den çıkmak zorunda kaldı; Türkiye�ye dönmeyi de henüz erken bulduğuna göre öteden beri konuşulan Hollanda, Almanya seçenekleri gündeme gelebilir mi?
Avrupa�daki arkadaşların bunu çok istediğini biliyorum. Sadece Almanya�da 15 tane Türk okulu var. Avrupa�da pek çok diyalog merkezi var. Oradaki insanlar için en büyük hasret nedir; Sayın Gülen�in kendisini görmektir. Ancak bu istekten öteye gitmez, çünkü Gülen�in sağlığı buna el vermez. Yoksa o da bir okuluna gidip çocukların başını okşamayı istemez mi? Çok ilginçtir, Gülen yurtdışında açılmış tek bir okulu dahi görmedi.
- Yani eğer ABD�den çıkarsa geleceği yer Altunizade�deki evi?..
Evet, ama öyle bir şey olduğunda da ancak iki-üç gün sonra duyulur, �Gülen gelmiş, meğer evindeymiş� deme olasılığı çok büyük. Hayatına baktığınız zaman bir yerden ayrılması ve gelişi hep sessiz sedasız olmuş.
- Dokuz yıl önce ABD�ye giderken nasıl olmuştu?
En fazla 3-5 kişi. Dr. Kudret bey, yanında sürekli duran arkadaş, bir de yeğeninin eşi, artık evladı gibi olan Cevdet bey� Bir de herhalde biletleri alanlar biliyordu. Hiçbir zaman gösteriş yapmamış. Zaten o yüzden en ağrına giden de Humeyni benzetmesi oldu. Humeyni İran�a kendi kafalarındaki rejimi kurmak için döndü, ama Sayın Gülen bir yere giderse orada bir gönül vardır, o gönle girmek için gider.
- Peki ama o zaman soru şu: ABD�ye hangi gönüle girmek için gitmişti?
Ben sessiz sedasız gidişi için söylüyorum bunu�
HER TAŞIN ALTINDAN CEMAAT ÇIKIYORSA BELGELESİNLER
- Anayasa Mahkemesi�nin 367 ve türban kararı, Başsavcı�nın açtığı kapatma davaları� Biliyorsunuz bunlar bir kesim tarafından �yargı darbesi� olarak tanımlandı ve bu kararların asker vesayeti altında alındığı söylendi. Şimdi bu yorumu doğru kabul edersek, o zaman hakkındaki beraat kararını onayan Yargıtay Ceza Kurulu�ndaki hakimler için de Fethullahçı diyebilir miyiz?
Bir kere bizim camia olarak yargıya bir tavrımız olmadı. Ama tabii şunu de inkâr edemeyiz; Asker yaptıklarıyla, Türkiye�de 367 meselesiyle başlayan bu tartışmanın muhatabı olmayı hak ediyor. 28 Şubat süreci yaşamışız, arkasından ortaya bir 27 Nisan bildirisi konmuş. Eğer demokrasiden yanaysanız 27 Nisan muhtırası için de bir şey söylemek zorundasınız.
- Elbette söyleyelim, ama madem Anayasa Mahkemesi kararlarıyla 27 Nisan arasında bir bağlantı kuracağız, o zaman Gülen hakkında dava açan Savcı�nın birden alem kasetlerinin ortaya çıkması ya da Gülen�in beraat kararını temyiz eden bir başka Savcı�nın küfürlü konuşmalarının Youtube�a düşmesi arasında da bağlantı kurmamız gerekmez mi?
Mantıken söylediğiniz doğru, ama ben de şunu söylüyorum: Askerin muhtırası Genelkurmayın internet sitesinde var. Peki o savcılarla ilgili kayıtların cemaatin içinden insanların yaptığına ilişkin kanıt var mı? Bizim istihbarat organlarımız ciddi bir devletin istihbarat organları. Eğer her taşın altından bu Gülen cemaati çıkıyorsa bunu neden belgelemiyorlar? Haydi Emniyet�te kadrolaşma var deniyor, MİT ya da Jandarma İstihbarat Teşkilatı�nın bunun belgesini bulması gerekmez mi?
- Yalnız kaç tane rapor yazıldı; 1992 tarihli raporda örgüt lideri dendi,1996�daki MİT raporunda totaliter rejim özlemcisi dendi, 1994�teki Jandarma raporunda PKK�dan bile daha tehlikeli dendi?..
Ama o raporları yazanlar da hep bu camiaya hasım insanlardı. Hiç ortaya objektif kriterler koymadılar. Kaldı ki Yargıtay�ın kararıyla bunların hepsi hükümsüz oldu. Bunların hepsi iddiaydı üç tane üst üste beraat kararıyla bunların hepsi havada kaldı.
BİZ �SİYONİSTLER� DERDİK, ULUSALCILAR DA �GÜLENCİLER�
- O zaman sizce neden bir dinleme olduğunda hemen gözler cemaate çevriliyor?
Bu tıpkı bizim gençliğimizde ne olursa olsun hemen �Yahudiliğin, Siyonizm�in, masonluğun yaptığı bir şey� dememize benziyor. Böyle dediğinizde hiç araştırmanıza bile gerek kalmıyordu, çünkü bunu nasıl ispatlayacak masonlar; her seferinde çıkıp mason derneği �Biz yapmadık� mı diyecekti? O yüzden Türkiye�de milliyetçi muhafazakâr insanlar 1960�ların sonundan itibaren olan her şeyi Siyonizm�e, masonluğa bağladılar. Şimdi de bu kolaycılıkla ulusalcılar kimden rahatsız oluyorlarsa kime bir şey söylemek istiyorlarsa �Gülen cemaati�ne bağlıyorlar. Üstelik bu iddialarla bir sürü tekzip, mahkeme kararı var.
- Peki özellikle askeri ve ulusalcıları hedef alan bu bilgi-belge sızdırmalarını ya da ortam dinlemelerini sizce kim yapıyordur?
Ben bazı tip çalışmaların ordu içersindeki liberal demokrat insanları da rahatsız ettiğini düşünüyorum. Zaten Taraf gazetesi de söylüyor, �Biz belgeleri askerin içersindeki darbeye karşı olan insanlardan alıyoruz, Gülen cemaatinden değil� diyor.
- Sonuç olarak �Orduda, emniyette, bürokraside cemaatten kimse yok, oralarda bu harekete sempati duyan bulamazsınız� mı diyorsunuz?
Benim böyle bir soruya cevap verebilmem için hem camianın içersindeki herkesi, hem de devletteki herkesi teker teker tanımam lazım. Bu mümkün mü?
Kadrolaşma için ne gerekir; bir yerden talimat alınıyor olması� Peki var mı böyle bir talimat veren, talimat alan? Varsa belgelendirilmesi lazım.
ARTIK TELEFONDA EŞİMİZE �ŞEKERİM� DEMİYORUZ
- Siz de dinleniyor olabilir misiniz?
Ben dinlendiğimi tahmin ediyorum, ama dinlenmeye başlayalı herhalde 10-12 sene olmuştur. Tabii ben şöyle rahatım; neyimi dinleyecekler. Gizli saklı bir şeyi olan insanlar dinlenmekten rahatsız olurlar. Sadece eşimle konuşurken bazı sözlerime dikkat ediyorum, o kadar� (Gülüyor) Ona da tembih ediyorum, biraz resmi konuşuyoruz yani.
- �Canım� demiyorsunuz yani telefonda?..
Onu diyorum da belki �şekerim� demiyorum� Daha esprili, daha samimi konuşmuyorsunuz haliyle�
[b][i]
Fethullah Gülen�le 1 ay önce görüşen Hüseyin Gülerce, Gülen�in dönüş planını, dinleme iddialarıyla cemaatle kurulan ilişkiyi ve AK Parti'nin hatalarını yorumladı.
Devrim Sevimay / SORU-CEVAP
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Mayıs 2006�da Fethullah Gülen�e beraat kararı verdiğinde Hüseyin Gülerce�ye �Gülen artık Türkiye�ye döner mi?� diye sormuştuk. Gülerce, �Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra tansiyon düşerse döner� demişti. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra tansiyon düşmek bir yana, tam tersine giderek arttı ve Gülen dönmedi. Gülen�in 2006�daki o beraat kararı geçen hafta Yargıtay Ceza Genel Kurulu�nca onanınca biz yine Gülerce�ye sorduk: �Şimdi döner mi?� Gülerce bu kez de aynı yanıtı verdi, ama bir nüansla� İşte o önemli nüans ve Gülerce�nin cemaat etrafındaki iddialara ilişkin açıklamaları:
- Fethullah Gülen�in Türkiye�ye dönüp dönmemesi konusunda bir ay önceki izleniminiz neydi; ABD�deyken böyle bir niyet, hazırlık gördünüz mü?
Ben görmedim. Zaten kendisi de söylüyor, �Konjonktüre göre hareket edeceğim, dengeleri gözeteceğim. Bir hizmet yapıyorum, bu hizmete zarar vermemem lazım� diye�
- Beklediği konjonktür nedir?
O konjonktür kendisiyle ilgili değil. Çünkü kendisiyle ilgili olsa, içtihat kabul edilen bir karar var artık ortada; hakkındaki iddialarla ilgili mesele bitmiş; son nokta konmuş; hiçbir sorunu yok. Dolayısıyla Gülen�in baktığı Türkiye�nin konjonktürü. Çünkü şu anda Türkiye�de gerçekten büyük bir gerilim var. Böyle gergin bir ortamda Sayın Gülen geldiğinde yeni bir gündem maddesi olacağını düşünüyor, kendisi üzerinden bu gerginliği arttıran çevrelerin olmasından endişe ediyor ve bu durumun da kendisinin tavsiye ettiği hizmetlere zarar vereceğini düşünüyor. Zaten orada konjonktür kadar önemli bir başka kelime daha kullanıyor; denge. Yani Türkiye�de istikrar, iç barış adına bir iyileşme olduğunda otomatikman Sayın Gülen�in gelebileceğini düşünebiliriz.
- Ama Türkiye�nin krizleri bitmez ki�
Bence mesela AKP kapatılmazsa bu tansiyon Türkiye�de büyük çapta düşer. Bir seçime gerek kalmaz ve iktidar da yıpranacaksa icraatlarıyla yıpranır.
DEVLETİN BAKIŞ AÇISINDA NETLEŞME VAR
- Peki bu konjonktür meselesi dışında devlet kurumları sizce hazır mı Gülen�in dönüşüne?
Yargıtay Ceza Genel Kurulu�nun kararı devletin bakış açısından da bir ölçü olarak düşünülebilir. Çünkü şimdiye kadar hep yargı yoluyla Sayın Gülen hakkında bir şeyler yapılmış; 12 Mart döneminde, 12 Eylül�de, 28 Şubat�ta hep böyle olmuş. Ama şimdi gelen bu son beraat kararı son noktayı koyduğu için ben bunu devletin bakış açısında da bir netleşme olarak kabul ediyorum. Bu bakış açısı zaten Dışişleri camiasında geçmiş yıllarda büyük oranda gerçekleşmişti. Sayın Gül�ün Dışişleri Bakanıyken gönderdiği kripto meselesinden önce de büyükelçilerin çoğu bu okulları ziyaret ediyor, açılışlarında bulunuyordu.
- Yani bürokraside Gülen�i ilk kabul eden Dışişleri mi oldu?
Evet, bu önemli bir noktadır. Mesela 28 Şubat sürecinde dahi büyükelçilerin çoğu Gülen okullarının Türkiye�nin lehine olduğunu, desteklenmesi gerektiğini söylemişti. Dışişleri Bakanı�yken Hikmet Çetin de çok olumlu yaklaştı bu okullara; Özal da, Demirel de� Mesut Yılmaz�ın Kırgızistan�daki üniversitesinin açılışını yapmasına bizzat ben tanığımdır.
- Ama Gülen hâlâ dönmediğine göre demek ki bu kadarını yeterli bulmuyor. Az evvel de devletin içersinde bir anlayış değişikliği sezinliyorum dediğiniz için soralım; nasıl bir şey olursa bu rahatlatıcı olur?
Devlet kurumlarının bu konuda ters tavır sergilememeleri lazım. Mesela devletin katlarında bulunan herhangi bir kişi Sayın Gülen�in ismini de anmadan dese ki �Bugün Türkiye artık bir küresel güçtür. Onu da şuradan anlıyoruz, bugün dünyanın 110 ülkesinde Türkçe öğretiliyor, Türk okulları var, orada Türk lobileri oluşuyor, geliyorlar burada ekonomik zirveler oluyor, Türkçe olimpiyatı yapılıyor. Bu gayretleri küçümsememek lazım�, bu çok rahatlatıcı bir şey olur.
AB CEMAATE DESTEK Mİ VERİYOR?
- Peki Türkiye�deki şu iktidar çekişmesine bakıldığında böyle bir açıklama sizce mümkün mü? Çünkü çekişmenin aktörlerinden biri ordu görünüyorsa diğeri de Gülen cemaati görünüyor. Hatta AKP�nin de bu çekişmede arada kaynadığı yorumları yapılıyor. Bu fotoğrafa bakınca siz ne görüyorsunuz?
Ben Türkiye fotoğrafını şöyle okuyorum: Türkiye�de demokratikleşmeyi, özgürlüklerin genişletilmesini, evrensel insan haklarının gelmesini isteyen bir kesim var. Bir de buna karşı çıkan bir kesim var. Bugün AB, söylediğim o demokrasinin yanında duran kesime destek veriyor. Peki, yani şimdi onlar cemaati mi desteklemiş oluyorlar?
- Zaten bu yüzden aynı fotoğraf şöyle de yorumlanıyor: Türkiye�nin ılımlı İslam olmasını isteyen bir kesim var, bir de bunu istemeyen kesim var.
Ben de diyorum ki İslam bir tane, ılımlısı ılımsızı yok. Sadece Müslümanlara göre yorum farkından kaynaklanan bir konu var. Sayın Gülen�in anladığı Müslümanlık İslam�ın Gülen yüzüdür. Çünkü İslam�ın özü huzur, güven, kardeşlik, barıştır.
ULUSALCILARLA NEOCONLAR BİRBİRİNİ ETKİLİYOR
- Gülen�in dönüş tarihiyle ilgili bir sürpriz bekliyor musunuz?
Hayır. Bir mutabakat ortamı sağlanmadan geleceğini sanmıyorum.
- Ya yeşilkart başvurusunun kabul edilmemesi? Bu dönüş için bir zorunluluk yaratır mı?
Ben o mesele hakkında gerçekten tam bilgi sahibi değilim, ancak Sayın Gülen dokuz senedir Amerika�da nasıl kalıyorsa öyle kalmaya devam eder. Hiç böyle bir zorunluluğu yok. Kaldı ki ben ABD�nin de böyle bir şey yapacağını sanmıyorum. ABD�nin direkt Meclise bağlı insan hakları komisyonu var. Son iki yıldır o komisyonun hazırladığı raporlarda Gülen�in adı Türkiye de mağdur olmuş bir insan olarak geçiyor.
- Ama Gülen�i ABD�de tutmayanlar da var, mesela neoconlar� Sizce neoconlar niçin haz etmiyor Gülen isminden?
Neoconların önde gelen isimlerinden bazılarının Türkiye�de bu ulusalcı denen kesimle birebir görüştükleri gizli bir şey değil. Arada bir etkileşim var. Bizim ulusalcılar onlara bir şey söylüyor, onlar da dönüyorlar ABD�de bir şey söylüyorlar.
TSK�YI YIPRATMAMAK LAZIM
- Sizce ulusalcılarla neoconların menfaatleri nerede birleşiyordur?
Adres vermiyorum, ama şu kadarını söyleyebilirim: Türkiye ne zaman belini doğrultmaya çalışmışsa belinin ortasına bir sopa yiyor. Bu sopayı dışarıdan birileri tutuyor içerdekiler de havaya kaldırıp indiriyor. Çünkü bu milletin seveni de var sevmeyeni de�
- Yeşilkart başvurusunda referans olarak CIA�den isimlere yer verilmesi için ne diyorsunuz? Ahmet Hakan diyor ki, �Eğer bu kendi fikri değilse, fikri ortaya atan adamın �cemaate sokulmuş gizli bir ajan� olup olmadığı hakkında araştırma yapmalı...�
Bu benim çok iyi bilmediğim, bilmediğim için de fazla yorum yapmak istemediğim bir konu, ancak referans mektubunda kimlerin adının olduğunu gerçekten Sayın Gülen bilmeyebilir de� Çünkü Gülen�in bu camiayı en çok korumaya çalıştığı konu, bu yurtdışı bağlantısı meselesidir. Aslına bakarsanız ben zaten bu haberlerin de hususen el altında tutulup, beraat kararının havasını dağıtmak için servis edildiğini düşünüyorum.
- Yani tıpkı 30 Ağustos önceleri askeri hedef alan haberlerin servis edilmesi gibi mi?
Olabilir� Her 30 ağustos öncesinde maalesef bu tip bir yıpratma kampanyası açılıyor. Sanırım içerden de bu kampanyaya malzeme temin ediliyor. Bu da kurumu yıpratıyor, aslında herkesin TSK�yı kurum olarak yıpratmamak için hassasiyet göstermesi gerekir. Bu çok önemli.
AVRUPA�YA DEĞİL, ALTUNİZADE�YE GELİR
- Diyelim ki Gülen ABD�den çıkmak zorunda kaldı; Türkiye�ye dönmeyi de henüz erken bulduğuna göre öteden beri konuşulan Hollanda, Almanya seçenekleri gündeme gelebilir mi?
Avrupa�daki arkadaşların bunu çok istediğini biliyorum. Sadece Almanya�da 15 tane Türk okulu var. Avrupa�da pek çok diyalog merkezi var. Oradaki insanlar için en büyük hasret nedir; Sayın Gülen�in kendisini görmektir. Ancak bu istekten öteye gitmez, çünkü Gülen�in sağlığı buna el vermez. Yoksa o da bir okuluna gidip çocukların başını okşamayı istemez mi? Çok ilginçtir, Gülen yurtdışında açılmış tek bir okulu dahi görmedi.
- Yani eğer ABD�den çıkarsa geleceği yer Altunizade�deki evi?..
Evet, ama öyle bir şey olduğunda da ancak iki-üç gün sonra duyulur, �Gülen gelmiş, meğer evindeymiş� deme olasılığı çok büyük. Hayatına baktığınız zaman bir yerden ayrılması ve gelişi hep sessiz sedasız olmuş.
- Dokuz yıl önce ABD�ye giderken nasıl olmuştu?
En fazla 3-5 kişi. Dr. Kudret bey, yanında sürekli duran arkadaş, bir de yeğeninin eşi, artık evladı gibi olan Cevdet bey� Bir de herhalde biletleri alanlar biliyordu. Hiçbir zaman gösteriş yapmamış. Zaten o yüzden en ağrına giden de Humeyni benzetmesi oldu. Humeyni İran�a kendi kafalarındaki rejimi kurmak için döndü, ama Sayın Gülen bir yere giderse orada bir gönül vardır, o gönle girmek için gider.
- Peki ama o zaman soru şu: ABD�ye hangi gönüle girmek için gitmişti?
Ben sessiz sedasız gidişi için söylüyorum bunu�
HER TAŞIN ALTINDAN CEMAAT ÇIKIYORSA BELGELESİNLER
- Anayasa Mahkemesi�nin 367 ve türban kararı, Başsavcı�nın açtığı kapatma davaları� Biliyorsunuz bunlar bir kesim tarafından �yargı darbesi� olarak tanımlandı ve bu kararların asker vesayeti altında alındığı söylendi. Şimdi bu yorumu doğru kabul edersek, o zaman hakkındaki beraat kararını onayan Yargıtay Ceza Kurulu�ndaki hakimler için de Fethullahçı diyebilir miyiz?
Bir kere bizim camia olarak yargıya bir tavrımız olmadı. Ama tabii şunu de inkâr edemeyiz; Asker yaptıklarıyla, Türkiye�de 367 meselesiyle başlayan bu tartışmanın muhatabı olmayı hak ediyor. 28 Şubat süreci yaşamışız, arkasından ortaya bir 27 Nisan bildirisi konmuş. Eğer demokrasiden yanaysanız 27 Nisan muhtırası için de bir şey söylemek zorundasınız.
- Elbette söyleyelim, ama madem Anayasa Mahkemesi kararlarıyla 27 Nisan arasında bir bağlantı kuracağız, o zaman Gülen hakkında dava açan Savcı�nın birden alem kasetlerinin ortaya çıkması ya da Gülen�in beraat kararını temyiz eden bir başka Savcı�nın küfürlü konuşmalarının Youtube�a düşmesi arasında da bağlantı kurmamız gerekmez mi?
Mantıken söylediğiniz doğru, ama ben de şunu söylüyorum: Askerin muhtırası Genelkurmayın internet sitesinde var. Peki o savcılarla ilgili kayıtların cemaatin içinden insanların yaptığına ilişkin kanıt var mı? Bizim istihbarat organlarımız ciddi bir devletin istihbarat organları. Eğer her taşın altından bu Gülen cemaati çıkıyorsa bunu neden belgelemiyorlar? Haydi Emniyet�te kadrolaşma var deniyor, MİT ya da Jandarma İstihbarat Teşkilatı�nın bunun belgesini bulması gerekmez mi?
- Yalnız kaç tane rapor yazıldı; 1992 tarihli raporda örgüt lideri dendi,1996�daki MİT raporunda totaliter rejim özlemcisi dendi, 1994�teki Jandarma raporunda PKK�dan bile daha tehlikeli dendi?..
Ama o raporları yazanlar da hep bu camiaya hasım insanlardı. Hiç ortaya objektif kriterler koymadılar. Kaldı ki Yargıtay�ın kararıyla bunların hepsi hükümsüz oldu. Bunların hepsi iddiaydı üç tane üst üste beraat kararıyla bunların hepsi havada kaldı.
BİZ �SİYONİSTLER� DERDİK, ULUSALCILAR DA �GÜLENCİLER�
- O zaman sizce neden bir dinleme olduğunda hemen gözler cemaate çevriliyor?
Bu tıpkı bizim gençliğimizde ne olursa olsun hemen �Yahudiliğin, Siyonizm�in, masonluğun yaptığı bir şey� dememize benziyor. Böyle dediğinizde hiç araştırmanıza bile gerek kalmıyordu, çünkü bunu nasıl ispatlayacak masonlar; her seferinde çıkıp mason derneği �Biz yapmadık� mı diyecekti? O yüzden Türkiye�de milliyetçi muhafazakâr insanlar 1960�ların sonundan itibaren olan her şeyi Siyonizm�e, masonluğa bağladılar. Şimdi de bu kolaycılıkla ulusalcılar kimden rahatsız oluyorlarsa kime bir şey söylemek istiyorlarsa �Gülen cemaati�ne bağlıyorlar. Üstelik bu iddialarla bir sürü tekzip, mahkeme kararı var.
- Peki özellikle askeri ve ulusalcıları hedef alan bu bilgi-belge sızdırmalarını ya da ortam dinlemelerini sizce kim yapıyordur?
Ben bazı tip çalışmaların ordu içersindeki liberal demokrat insanları da rahatsız ettiğini düşünüyorum. Zaten Taraf gazetesi de söylüyor, �Biz belgeleri askerin içersindeki darbeye karşı olan insanlardan alıyoruz, Gülen cemaatinden değil� diyor.
- Sonuç olarak �Orduda, emniyette, bürokraside cemaatten kimse yok, oralarda bu harekete sempati duyan bulamazsınız� mı diyorsunuz?
Benim böyle bir soruya cevap verebilmem için hem camianın içersindeki herkesi, hem de devletteki herkesi teker teker tanımam lazım. Bu mümkün mü?
Kadrolaşma için ne gerekir; bir yerden talimat alınıyor olması� Peki var mı böyle bir talimat veren, talimat alan? Varsa belgelendirilmesi lazım.
ARTIK TELEFONDA EŞİMİZE �ŞEKERİM� DEMİYORUZ
- Siz de dinleniyor olabilir misiniz?
Ben dinlendiğimi tahmin ediyorum, ama dinlenmeye başlayalı herhalde 10-12 sene olmuştur. Tabii ben şöyle rahatım; neyimi dinleyecekler. Gizli saklı bir şeyi olan insanlar dinlenmekten rahatsız olurlar. Sadece eşimle konuşurken bazı sözlerime dikkat ediyorum, o kadar� (Gülüyor) Ona da tembih ediyorum, biraz resmi konuşuyoruz yani.
- �Canım� demiyorsunuz yani telefonda?..
Onu diyorum da belki �şekerim� demiyorum� Daha esprili, daha samimi konuşmuyorsunuz haliyle�
[b][i]