fütüvvet
01-15-2008, 13:56
HIKÂYE
Ibrahim Ibni Edhem ile Sekik\'ül-Belhi (rahmetullâhi aleyhim) Mekke\'de karsilasirlar. Ibrahim, Sekik\'e: «Seni bu duruma getirmeye sebep ne oLdu» diye sorar. Sakik söyle cevap verir. «Günlerden bir gun çöle varmistim.
Kiraç bir yerde yatan, kanatlari kirik bir kus gördüm. Kendi kendime «Surada oturayim ve bu kusun rizkinin nereden geldigini gözetleyim» dedim. Kusun karsisinda yere çöktüm. O sirada gagasi arasinda çekirge tasiyan baska bir kus belirdi, kirik kanadli kusun yanma konarak gagasi arasindaki çekirgeyi onun gagasina birakti.
Bu durumu görünce içimden «Bu kusu öbürüne vasita kilan, ulu Allah (C.C.)´a nerede olursam olayim benim rizkimi da saglamaya kadirdir» diyerek kazanç pesinden kosmaya son verdim ve kendimi tamamen ibadete adadim.»
Ibrahim Ibni Edhem. O\'na: «Peki neden sen o kirik kanadli kusa yiyecek tasiyan saglam kus olup daha yüksek dereceli olmak istemiyorsun? Sen Peygamber (S.A.V)\'imizin «Yüksek el (verenin eli) alçak elden (alanin elinden) deha hayirlidir» diye buyurdugunu duymadin mi?
Mü\'minin alâmeti, iki dereceli olan her seyde, daha üstün olan derecenin pesinden kosmaktir. Böylelikle ancak iyilerin menziline ulasabilir.
Bu cevabi alan Sekîk. Ibrahim Ibni Edhem\'in elini tutarak öptü ve «Yâ Ebû Ishak (Ibrahim Ibni Edhem\'i lekabi) sen bizim üstadimizsin» dedi.
Fakat insan bir neceye ulesmak üzere sebeplere el attigi zaman gözünü bunlara dikip onlara takilmamali, tersine her zaman bakislarinin hedefi ve emeginin amaci Allah (C.C) olmalidir. Bu-husûsda, dilenciyi örnek almali.
Bilindigi gibi, dilenciler dilenirken bir kab kullanirlar. Fakat kab onun araci oldugu için dilenirken gözlerini kaba degil, onlara bir sey verecek olan insanlara dikerler.
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— insanlarin en zengini olmak isteyen kimse, Allah (C.C.)\'in katinda bulunan varliga elindeki varliktan daha cok güvenmelidir.»
Uzun müddet Ibrahim Ibni Edhem\'in (R.A.) hizmetinde bulunan Huzeyfet-ül Merasî\'ye bir gün «Onun yaninda bulundugun süre içinde karsilastigin en sasirtici olay nedir» diye sorarlar.
Huzeyfe su cevabi verir: «Mekke\'ye giderken yolda günlerce aç kaldik, sonunda Kûfe\'ye vardik, yikik bir camiye siginmistik.
Bu sirada Ibrahim îbni Edhem, yüzüme bakarak bana «Yâ Huzeyfe, seni acikmis görüyorum, öyle mi?» diye sordu. Ben de ona «Durum seyhimin gördügü gibidir» cevabini verdim.
Bunun üzerine «Bana kâgit, kalem getir» dedi, istediklerini ona getirdim. Besmele\'nin arkasindan «Her durumda hedef sensin, her mânâda yönelis sanadir» diye yazarak su manzumeyi kâgida döktü:
«Ben hamdeden\'im, ben sükreden\'im, ben zikreden\'im
Ben açi\'m, ben kayibim ve ben çiplak\'im!
Alti durum saydim, ben bunlarin ilk yarisini üzerime almistim
Ya Rabb\'i, diger yarisindan da sen kefil ol.
Senden baskasini övmek, benim için cehennem alevlerine dalmaktir.
O halde zavaili kullarini cehenneme düsmekten koru!»
Manzumeyi bitirince yazili kâgit parçasini elime uzatti ve bana: «Disari çik ve sakin Allah (C.C.)\'dan baskasina gönül baglama, bu kâgit parçasini da ilk karsilastigin kimseye ver» dedi.
Disari çiktim, ilk karsilastigim insan katirina binmis biri idi, kâgit parçasmi adama uzattim. Adam onu elimden aldi, yaziyi okuyunca aglamaya basladi, «Bu yazinin sahibi ne yapti» diye sordu. «Falan camidedir» diye cevap verdim. Bunun üzerine adam bana içinde alti yüz dinar bulunan bir kese altin verdi ve geçip gitti. Arkasindan birine daha rastlayinca ona «Su katirin sirtinda giden adam kim?» diye sordum, karsimdaki bana «O bir hiristiyandir» diye cevap verdi.
Dönüp Ibrahim\'in yanina vardim, olup bitenleri anlattim, bana «O keseye sakin dokunma, çünkü o adam simdi gelir» dedi. Biraz sonra keseyi bana veren hiristiyan. Ibrahim\'in dedigi gibi, içeri girdi. Ibrahim\'in basucunda diz çöktü, onu öpmeye basladi ve arkasindan Islâmi kabul etti.»
Ibrahim Ibni Edhem ile Sekik\'ül-Belhi (rahmetullâhi aleyhim) Mekke\'de karsilasirlar. Ibrahim, Sekik\'e: «Seni bu duruma getirmeye sebep ne oLdu» diye sorar. Sakik söyle cevap verir. «Günlerden bir gun çöle varmistim.
Kiraç bir yerde yatan, kanatlari kirik bir kus gördüm. Kendi kendime «Surada oturayim ve bu kusun rizkinin nereden geldigini gözetleyim» dedim. Kusun karsisinda yere çöktüm. O sirada gagasi arasinda çekirge tasiyan baska bir kus belirdi, kirik kanadli kusun yanma konarak gagasi arasindaki çekirgeyi onun gagasina birakti.
Bu durumu görünce içimden «Bu kusu öbürüne vasita kilan, ulu Allah (C.C.)´a nerede olursam olayim benim rizkimi da saglamaya kadirdir» diyerek kazanç pesinden kosmaya son verdim ve kendimi tamamen ibadete adadim.»
Ibrahim Ibni Edhem. O\'na: «Peki neden sen o kirik kanadli kusa yiyecek tasiyan saglam kus olup daha yüksek dereceli olmak istemiyorsun? Sen Peygamber (S.A.V)\'imizin «Yüksek el (verenin eli) alçak elden (alanin elinden) deha hayirlidir» diye buyurdugunu duymadin mi?
Mü\'minin alâmeti, iki dereceli olan her seyde, daha üstün olan derecenin pesinden kosmaktir. Böylelikle ancak iyilerin menziline ulasabilir.
Bu cevabi alan Sekîk. Ibrahim Ibni Edhem\'in elini tutarak öptü ve «Yâ Ebû Ishak (Ibrahim Ibni Edhem\'i lekabi) sen bizim üstadimizsin» dedi.
Fakat insan bir neceye ulesmak üzere sebeplere el attigi zaman gözünü bunlara dikip onlara takilmamali, tersine her zaman bakislarinin hedefi ve emeginin amaci Allah (C.C) olmalidir. Bu-husûsda, dilenciyi örnek almali.
Bilindigi gibi, dilenciler dilenirken bir kab kullanirlar. Fakat kab onun araci oldugu için dilenirken gözlerini kaba degil, onlara bir sey verecek olan insanlara dikerler.
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— insanlarin en zengini olmak isteyen kimse, Allah (C.C.)\'in katinda bulunan varliga elindeki varliktan daha cok güvenmelidir.»
Uzun müddet Ibrahim Ibni Edhem\'in (R.A.) hizmetinde bulunan Huzeyfet-ül Merasî\'ye bir gün «Onun yaninda bulundugun süre içinde karsilastigin en sasirtici olay nedir» diye sorarlar.
Huzeyfe su cevabi verir: «Mekke\'ye giderken yolda günlerce aç kaldik, sonunda Kûfe\'ye vardik, yikik bir camiye siginmistik.
Bu sirada Ibrahim îbni Edhem, yüzüme bakarak bana «Yâ Huzeyfe, seni acikmis görüyorum, öyle mi?» diye sordu. Ben de ona «Durum seyhimin gördügü gibidir» cevabini verdim.
Bunun üzerine «Bana kâgit, kalem getir» dedi, istediklerini ona getirdim. Besmele\'nin arkasindan «Her durumda hedef sensin, her mânâda yönelis sanadir» diye yazarak su manzumeyi kâgida döktü:
«Ben hamdeden\'im, ben sükreden\'im, ben zikreden\'im
Ben açi\'m, ben kayibim ve ben çiplak\'im!
Alti durum saydim, ben bunlarin ilk yarisini üzerime almistim
Ya Rabb\'i, diger yarisindan da sen kefil ol.
Senden baskasini övmek, benim için cehennem alevlerine dalmaktir.
O halde zavaili kullarini cehenneme düsmekten koru!»
Manzumeyi bitirince yazili kâgit parçasini elime uzatti ve bana: «Disari çik ve sakin Allah (C.C.)\'dan baskasina gönül baglama, bu kâgit parçasini da ilk karsilastigin kimseye ver» dedi.
Disari çiktim, ilk karsilastigim insan katirina binmis biri idi, kâgit parçasmi adama uzattim. Adam onu elimden aldi, yaziyi okuyunca aglamaya basladi, «Bu yazinin sahibi ne yapti» diye sordu. «Falan camidedir» diye cevap verdim. Bunun üzerine adam bana içinde alti yüz dinar bulunan bir kese altin verdi ve geçip gitti. Arkasindan birine daha rastlayinca ona «Su katirin sirtinda giden adam kim?» diye sordum, karsimdaki bana «O bir hiristiyandir» diye cevap verdi.
Dönüp Ibrahim\'in yanina vardim, olup bitenleri anlattim, bana «O keseye sakin dokunma, çünkü o adam simdi gelir» dedi. Biraz sonra keseyi bana veren hiristiyan. Ibrahim\'in dedigi gibi, içeri girdi. Ibrahim\'in basucunda diz çöktü, onu öpmeye basladi ve arkasindan Islâmi kabul etti.»