fatih kısaparmak balon baskılı balon İslam ve hayat - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İslam ve hayat


murataltug1985
04-16-2018, 07:01
Kaynak kuraan mucizeleri android programı petek

*O Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi`dir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır. (Sad Suresi) Arıların en hayret verici özelliği düzgün altıgen peteklerdir. Kalabalık arı grubunun son derece intizamlı yapılar meydana getirebileceklerine ihtimal verilmeyebilir. Oysa petek ören arılar kusursuz bir uyum içindedir her biri farklı yerlerden başlamalarına rağmen, aynı büyüklükte altıgen hücreler üretirler altıgenler birleştirdiklerinde hiçbir birleşme yerleri belli olmaz altıngenlerde kayma olmaz.Arılar sadece kovanda ihtiyaç zamanında petek örerler. petekleri barınak, stok ve yumurtalarını büyütmek için inşa ederler. *Peteklerin düzenli bir yapıları vardır. arı petekleri çift yüzlüdür. binlerce göz bulunur. gözlerin bal, polen ve yumurta ile doldurulmaları belirli bir düzende gerçekleşir. bir arı peteğinde, en üstten orta bölüme kadar bal bulunur. Ara bölümde polenler, en altta larva odaları yer alır. işçi arılar larva odaları ile bal odaları arasına polen depo bal, larvalar ve polen birbirine karışmaz petek içinde bal ve larvaların birbirine karışmaması insanların işine yarar yoksa arıcılar içinden çıkamazdı Petekten bir bölüm ayırmak isteyen arıcılar, bal almaya çalışırken arı kolonisine zarar verirdi bal larvalarla karışacağı için bal yemek zorlaşırdı.
kolaylığın oluşmasını sağlayan şuurlu bir harekettir.

*peteklerdeki hücrelerde hiçbir fark yoktur. tamamen birbirlerine benzer Ancak tüm benzerliğe rağmen, kraliçe boş bal veya polen hücrelerine yumurta bırakmakta yanılgıya düşmez. Her zaman doğru yere yumurta bırakır. bu kraliçe arıya Allah tarafından verilmiş bir yetenektir.Arılardaki Petek Yapımı Benzersizdir Arıları bilim adamlarını şaşkınlığa uğratmıştır. Onları şaşırtan, altıgen, yamuk, dörtgen gibi matematiksel şekillerle ilgili hesaplamalar ve şekillerin peteğin neresinde bulunacağı gibi detayların arılar tarafından eksiksiz bir şekilde yapılır. *arılar konusunda yazan araştırmacı Murray Hoyt petek yapımını şöyle özetlemektedir Bir sürü farklı arının, ağızlarındaki balmumunu bıraktıktan sonra aynı kalınlık ve şeklin oluşması şaşırtıcıdır. on binlerce böcek usta birer mühendistir Her arı petekteki kendi bölgesine küçük bir balmumu ekler. her petek hücresi aynı ölçü ve şekildedir. Arıların rastgele koşuşturduğunu sanırsınız. Petekde bir mühendisin harika programı ve ölçüleri Yüzlerce, binlerce arı işler,. En uygun boşluklar, en uygun hücre ölçüleri ortaya çıkar.bu son derece düşündürücüdür. Bir insanın cetvel, gönye gibi aletler olmadan şekiller çizmesi zordur. insanın arıların petek ölçülerini tutturması olanaksızdır.

*İnsanların çizdiği şekiller iki boyutludur. Arılar üç boyutlu altıgen prizmalar meydana getirirler. çok hassas hesaplamaları vardır. petek hücrelerinde balın akmasını engelleyen 13 derecelik bir eğim vardır. petek, ayrı parçaların biraraya getirilmesiyle oluşur Peteklerde her arının ürettiği parçalar uc uca eklenir. petek dilimleri birleştiğinde hiçbir iz kalmaz. Hücrelerde farklı boyut ve yükseklik oluşmaz. Arılar hücreleri kusursuz bir şekilde birleştirir petek yapımından sonra birleşim yerleri tespit edilemez Eğer arılar tek bir taraftan petek üretimine başlasalardı, petek çok uzun sürerdi. birkaç taraftan petek örülmeye başlandığında ise, çok fazla arı çalıştığı için çok süratli bir şekilde petek tamamlanmış olur. petek özel tasarlanmış bir yapıdır tesadüf olasılığını düşünmek son derece saçmadır. Arıların hayatlarındaki her aşama Allah`ın sınırsız kudretinin ve yaratma gücünün tecellisidir.

murataltug1985
04-16-2018, 07:02
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
Arıların Yaptıkları Akıl Almaz Hesaplar

*Arıların yaptıkları iş mucizevidir Şimdi elinizde aynı ebatda olan tuğlalar olduğunu düşünün. düz bir çizgide, çizginin her iki ucundan aynı anda dizmeniz istense size yardım eden biri varsa bunu başarırsınız. tuğlada bir boşluk kalır sorunu tuğlayı kırıp-kısaltarak çözer ve boşluğu doldurursunuz. Bir de bu işlemi arıların yaptıkları gibi en uçtakiler hariç hiçbir tuğlayı kısaltmadan yapmanız istendiğinde ne yapardınız? Arılar, altıgenin geometrik şekli sebebiyle, petekte tutunma noktalarında, yarım altıgenler yamuklar- örerler arıların yaptıkları gibi işlem yapacağınızı varsayarsak tuğlaların tümü eşit olmak zorundadır.
bazı hesaplar yapmanız gerekir. rastgele başarılı olmanız mümkün değildir.

*arıları çok karışık olan işlemleri hiçbir alet kullanmadan yaparlar Arılar 0.74 milimetreküplük bir beyne sahip, ağırlıkları 80 ila 110 mg arasında değişen böceklerdir.insanların yapabileceği hesaplamalar yaparlar insanın zorlanacağı açı hesaplarında hiç yanılmadan birbirinin aynısı altıgenleri oluştururlar. kovandaki arılar birbirine uyumlu bir şekilde petekleri örerler Arıların balmumundan ördükleri hücrelerin her birinin genişliği her zaman 5.2 ile 5.4 mm.dir Petek genişliği dar yapılsa yanlış birleşimler ortaya çıkacaktır. Tüm uzunluklar kusursuzdur arılardan biri aşağıdan veya yukarıdan işe başlasa, farklı petekler oluşacak ve bunları birleştirmek mümkün olmayacaktır. arı peteğini sola veya sağa kaydıracak olursa, petekler birleşemeyecektir.
*tuğlaları dizdiğinizde üçüncü kişinin tuğla koyması işleri karıştırır ve tuğla hatalı bir yere konulursa boşluk kalır arılarda böyle bir hata olması gibi bir problem yaşanmaz. Aynı anda kaç arı çalışırsa çalışsın, hepsi son derece şaşırtıcı bir uyumla, usta bir mühendis gibi işlerini başarıyla sonuçlandırırlar. Bu allahu tealalanın mucizesidir

murataltug1985
04-16-2018, 07:02
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
Balmumu Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Arıların petek üretimi balmumuna bağlıdır. Balmumunun arılar tarafından üretilmesi bir yaratılış delilidir. Evrimciler, arıların özelliklerinin uzunca bir zaman sonra tesadüf sonucu ortaya çıktığını iddia ederler.bazı soruları soralım evrimcilere balmumu arılar nasıl bulmuşlardır?
Ve her arı aynı formülü, aynı kıvamı hatasız olarak milyonlarca yıldır tutturabilmektedir balmumu üretimini vücutlarında nasıl oluşturmuşlardır?
arıları balmumunu üretsede Bu tek başına hiçbir şey ifade etmez. arı yapacağı inşaat için bilgi ve beceriye de sahip olmalıdır. arının özelliklerine şans eseri sahip olması imkansızdır bilgiyi koloniye öğretmek zorundadır. Ve onların balmumu üretmesi için gerekli sistemi oluşturması gerekmektedir.

Arı gelecek olan nesillere bilgiyi ve üretim sistemini aktarmak zorundadır. arıların iş bölümünü bilmeleri gerekmektedir. iş organizasyonu için akla ve bilince sahip olmaları gerekmekir. arıların organizasyonu nasıl gerçekleşir, iletişimi nasıl sağlar, on binlerce arının karanlık bir kovanda hiçbir karışıklık çıkarmamasının nedeni nedir gibi soruları
Akıl sahibi insanı vicdanen düşünmelidir olacaktır. Arı petek üretebilecek, ve kullanabilecek özelliklerini tesadüflerle kazanmamıştır olağanüstü inşa yeteneği, aklı ve şuuru yüce allahın mucizesidir

Bir insan kendi isteğiyle vücudunda işine yarayacak yeni bir salgı oluşturabilir mi? tükürük bezlerine yeni bir sistemi yerleştirebilir mi? insanın yapamayacağını arıdan beklemek makul müdür?
Hic bir canlı kendine organ ekleyemez, salgılar üretemez. Arılardaki tasarım ve mucizevi yetenekler, bir Yaratıcının kanıtıdır Arılar yeryüzündeki tüm canlılar gibi Allah tarafından yaratılmışdır. Allah arılarda insanların ibret alması için benzersiz örnekler göstermektedir. Allah herşeye güç yetirendir. insana düşen vicdanının sesini dinleyerek, her işte Yaratıcı Allah`a yönelmektir tüm hayatını O`nunla yönlendirmektir:
De ki: "Göklerden ve yerden rızık veren kimdir? Kulaklara ve gönüllere malik olan kimdir Diriyi ölüden ölüyü diriden çıkaran kimdir işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse korkup sakınmayacak mısınız?" (Yunus Suresi, 31)

murataltug1985
04-16-2018, 07:03
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

*arılar hayranlık vericidir. Birkaç haftalık kısa bir yaşamda balarıları kovandaki tüm işleri yaparlar. petek inşası besin bulmak ve bal üretimine kadar her işi başarırlar. balarısının sinir sisteminde 7000 sinir hücresi insanın sinir hücreleri bunun 2 milyon katıdır. balarısı, insanları hayrete düşüren şu işleri kusursuzca yaparlar Kovanda Yavruları besler temizlik yapar, havalandırma, onarım yapıp, yarıkları kaplarlar dost ve düşman arıları ayırt edebilir.Güneş`in açısına göre yön belirleyebilir.
-Ultraviyole ışınlarını fark edebilir. polen ağırlığını hesaplayabilir. Göğün parlaklığı ve, yeryüzündeki işaretlere bakarak ve yolu üzerindeki kokuları algılayarak doğru bir uçuş rotası tutturabilirler
Uçuşda katettiği uzaklığı hesap edebilir.
-Besin için kovanın en uygun bölümünü tespit edebilir.*Kovanda hareketlerin frekansını ölçebilir ve yiyecek kaynağının uzaklığını anlayabilir.
-kovanda Güneş ile yiyecek kaynağı arasındaki açıyı hesaplayabilir. altıgen petekler inşa edebilir…
tüm bunları başaran balarısının beynindeki sinir hücrelerinin toplamı, yetişkin bir insanın balarısı kelimelerini söylemek için kullandığı sinir hücresi sayısından azdır. balarısının beyin hacmi 0.74 milimetre küptür.kovanın en hayati arısı kraliçenin beyni ise cüssesine rağmen- küçüktür: 0.71 milimetre küptür Arıların yaptıkları işlerin beyinle bağlantısı yoktur. Onlara kusursuz yetenekler "verilmiş"tir.Arılara, olağanüstü özellikleri kim vermiştir? İnsanların yapamayacakları hesapları yapabilen, sayısız özellikle donatılmış bu canlılar, nasıl var olmuşlardır?

*Arılar nasıl olur da, dünyaya gelir gelmez, hiçbir eğitim almadan, inanılmaz işler başarırlar? görevlerini nasıl olur da kusursuzca yerine getirirler onların organizasyon üstün bir akıl tarafından yapılabilecek kadar kusursuzdur. Peki bu şuursuz canlılar nasıl böyle bir organizasyonu gerçekleştirebilirler Arılara bu özelliklerini şaşırtıcı yeteneklerini veren sonsuz kudret sahibi Allah`tır. Allah yarattığı tüm canlılarda sınırsız ilmini ve yaratışını bizlere göstermektedir. yaratılışa şahit olan insan için yapacak tek şey, herşeyin hakimi olan Rabbini yüceltmek ve teslim olmaktır.
…O`nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir dosdoğru olanı korumaktadır. (Hud Suresi)*Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah`a secde etmektedirler... (Hac Suresi) arılardaki mükemmel sistemler, akılcı davranışlar, hesaplama, planlama, gibi yetenekler nasıl ortaya çıkmıştır
evrimciler tutarsızdırlar tesadüfe inanırlar iddiaları çökmüştür ilk arı soyunu soyunu devam ettirebilmek için mutlaka bir dişi arıya muhtaçtır bu kraliçe arıdır kraliçe kendi besinini elde edemez işçiler onu özel arı sütüyle beslerler ve kraliçenin yumurtlama kabiliyeti oluşur. yumurtlama kabiliyeti olmayan kraliçe soyunu da devam ettiremeden yeryüzünden yok olacaktır. kraliçenin soyunu devam ettirebilmesi için kraliçeyi dölleyecek erkek bir arı bulunması şarttır.

*kraliçe ve erkek arının yeryüzünde tesadüfen meydana gelme ihtimali sıfırdır kraliçe petek öremez, Yumurtalarını bırakamaz yumurtalardan çünkü larva dışarıda yaşamlarını sürdüremez kraliçe arı yavrularını besleyecek yiyecekleri temin edemez. Çünkü kraliçe arının polen toplayabilecek, ve bal üretebilecek organları yoktur. Ve larvaların hayatlarını kaybetmesi kaçınılmazdır. kraliçe ve erkek arının kendilerini koruyabilecek iğneleri yoktur. Düşmandan korunmaları ve larvalarını korumaları mümkün değildir. bir arının tesadüfen oluşmasının asla mümkün değildir evrimciler geçersizdir yeryüzünde bulunan tek bir canlı evrim teorisini çökertir işçi arılar, kolonisnin soyunu devam ettiren kraliçe arı ve dölleme yeteneği olan erkek arıların tek bir anda ve aynı anda var olmalarının yegane açıklaması tümünün Allah tarafından yaratıldıkları gerçeğidir. *Allah tüm canlılar gibi arıları da üstün yeteneklerle birlikte yaratmıştır. onlara ihtiyacın çok üstünde bal üretme yeteneği vermiştir.Akıl ve vicdan sahibi bir insan için okuduğu, öğrendiği gerçeklerden çıkarması gereken sonuç Allah kullarına karşı sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir. O tüm canlıların tek hakimidir. Canlıların sahip oldukları Allah`ın sonsuz ilminin ve kudretinin tecellileridir.
hamd, göklerin yerin ve alemlerin Rabbi Allah`ındır.Göklerde ve yerde büyüklük O`nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

murataltug1985
04-16-2018, 07:03
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Bal, vitaminleri ve mineralleri yapısal özellikleri sebebiyle insanlar için şifadır Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve çardaklarda evler edin. meyvelerin tümünden ye, Rabbinin kolaylaştırdığı yollarda yürü Onların karınlarından türlü şerbetler çıkar, insanlar için şifa vardır. düşünen bir topluluk için bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi)Balın içinde bakteri barınamaz
Bütün canlıların yaşam için neme ihtiyaçları vardır. Bakteriler balla temas ettiklerinde nemden yoksun kalır ve yok olurlar. İnsan vücudunu etkileyen mikroorganizma balda yok olur. Bal, bakteri yok edicidir tifo mikroplarını yok eder Dizanteri mikroplarını öldürür bal, "şifa" yönü son derece güçlü bir besindir. Kuran`da bala 1400 yıl önceden dikkat çekilmiştir. bu sonsuz kudret sahibi Allah`ın indirmiş olduğu Kuran`ın mucizelerindendir Balda, minerallerin, şekerlerin ve vitaminin yanısıra, az miktarda, hormon çinko, bakır ve iyot vardır.

BENZERSİZ BİR BESİN: ARI POLENİ

Arıların poleni doğrudan doğruya kullanmaz, "arı poleni" denilen bir maddeye dönüştürürler. Arı Poleni çiçekten toplanan polenlere, nektarın ve enzimlerin eklenmesiyle yapılır. Arıların imal ettikleri karışımda ihtiyacımız olan herşey vardır. bitki proteini. vitamin, mineral, enzim ve karbonhidrat içerir. Arı poleninin besin değeri yüksektir. Arı poleni, koli basili ve bakteride antibiyotiktir besleyici, kuvvetli avantajlar sağlar:
Polen doğadaki besin açısından en zengin ve mükemmel besindir. strese ve hastalığa direnci artırır, hastalığı iyileştirir Arı poleni orjinal bir besin ve ilaç hazinesidir. Yaşam için gerekli bütün temel maddeleri içermektedir Fiziksel performansı güçlendirir arı poleni sayesinde atletlerin güçlendiğinden bahsetmektedirler.

ARI SÜTÜ

Arı sütü tanımlanamayan bileşikler içerdiği için sentetik üretilemeyen bir maddedir. Doğal hormonlar, mineraller, B vitaminleri, vücutta Parkinson, Alzheimer ve benzeri sinir hastalıklarına sebep olan amino asitler, proteinler, yağlar ve karbonhidratlar içerir doku yenilemesinde ve büyümesinde önemli bir rolü olan aspartik asiti içermektedir. Arı sütü anti bakteriyel, ve anti virütik, besleyicidir yaşlanmayı önler solunum, iskelet, sinir, üretim, endokrin, kalp damarları, hücre için faydalıdır.Hormonları ve metabolik fonksiyonları düzenler normalleştirir. hücreyi yeniler yardım eder. Deriyi tedavi edip derinin rengini korur.
yorgunluk, hastalıklar, ameliyat ya da travma sonrası vücuda güç kazandirır Enerji verir damar sertliğini engeller *karaciğeri koruma, doku kas oluşturma, kemik büyüme ve sağlığını destekleme, hafızayı güçlendirme, kiloyu düzenleme ve yara tedavilerinde faydalıdır arı sütü kötü beslenmiş ve prematüre bebekleri iyileştirmede kullanılır Arı sütü ile beslenen bebeklerin kilo ve sağlıkda iyileşirler arı sütü sinirsel ve ruhsal hastaları normal kilolarına, dayanıklı bir sinir sistemine ve güçlü bir fiziksel ve zihinsel yapıya kavuşturur yaşlanma etkisini geciktirmek için, menopoz, beslenme yetersizliğinin düzeltilmesi, eklem iltihabı, damar hastalıkları, ülserler, karaciğer rahatsızlıkları gibi rahatsızlıklarda doktorlarca tavsiye edilmektedir.

murataltug1985
04-17-2018, 07:05
Kaynak kuran.diyanet.gov.tr fetih suresi

*Allah’a ve peygamberine iman edesiniz, O’nu destekleyip büyüklüğüne eğilesiniz akşam sabah O’nu anasınız diye seni, şahit, müjdeci ve uyarıcı göndermişizdir. Sana yeminle söz verenler* bu sözü Allah’a vermiş oluyorlar, Allah’ın eli onların üzerindedir. kim Allah’a verdiği ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur, Allah’a verdiği sözü* yerine getirene Allah büyük ödül verecektir.
Hz. Peygamber Câhiliyede yaşamasına rağmen kişilik ahlâk, tebliğiyle dinin Allah’tan olduğuna canlı bir tanıktır. Onun eğitimi kuralları müjdeleri,* insanları etkilemiş; Allah’a iman ve ibadet uğrunda canlarını ve mallarını ortaya koyarak çaba göstermelerine sebep olmuştur. *büyüklüğü karşısında eğilesiniz”* “O’na saygı gösteresiniz” Hudeybiye biatı. Hz. Peygamber rüyası üzerine Mart 628 de, 1500 sahâbî ile umre* yapmak üzere yola çıkmış, Hudeybiyede konaklamıştı.görevliler, Mekkeli müşriklerin müslümanları engelleyeceklerini bu maksatla Hâlid b. Velîd’in 200 kişilik bir güçle yola çıktığı haberini getidiler. Hz. Peygamber Hz. Osman’ı Mekke’ye elçi* gönderdi. Ve onun öldürüldüğü haberi geldi. savaş ihtimalini* gören Resûlullah, ashabından biat aldı sakız ağacının rıdvân ağacının altında, 1500 kişi ile biatlaştı; Peygamberimize bağlılık ve itaat sözü verildi. Mekkeliler telâşa kapılarak Süheyl* başkanlığında bir heyet gönderdiler. Hz. Peygamber düşmanı azaltmak ve güneyi emniyete almak, Mekkeliler ise ticaret yollarını açmak için bir barış istiyorlardı. *müslümanların ertesi yıl* umre için gelmeleri, Mekkeli bir kimse Medine’ye sığınırsa iade edilecek, ancak Medineliler iade edilmeyecekti Arap kabileleri ile serbestçe antlaşma yapılabilecekti on yıllık bir antlaşma imzalandı resule itaat* Allah’a itaattir Allah’ın elçisi peygambere itaat ve ona biat Allah’a verilmiş bir bağlılık ve itaat sözüdür

murataltug1985
04-17-2018, 07:05
Kaynak dini hikayeler android programı
Hz rabianın duası

Hazret-i Râbia, çok oruç tutardı. Ve yiyecek bulamadı. Sekizinci gece açlığı şiddetlendi. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken* kapı çalındı. yemek getirildi, yemeği yere koyunca* bir kedi yemeğini döktü Mum söndü. Su* bardağı kırıldı.
"Yâ Rabbî! zavallı kulunu imtihan ediyorsun, âcizliğimden sabredemiyorum." diyince
Bir ses duyuldu: Ey Râbia, istersen nîmetlerimi saçayım. dert ve belâları kaldırayım. Fakat dertler, belâlar ile dünyâ bir arada bulunmaz." sözünü işitince; Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle senden alıkoyma." diye duâ etti.dünyâ zevklerinden kesildi namazını son namazımdır." diye huşû ile kıldı Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle de, kimse senden alıkoymasın." diye duâ eddi.

Şehit mehmet muzaffer

*Mehmed Muzaffer, 'zâbit namzeti' olarak Çanakkale'de idi* Alayın kamyon ve otomobil lastiğine ihtiyacı vardı. Muzaffer, becerikliydi malzeme için memur edildi. İstanbul'da lastik yoktu ve karaborsaydı. Muzaffer nihayet Karaköy'de bir Yahûdi'den istediklerini buldu. para temini için Harbiye'ye gitti. kaymakam yarbay
'Ne alınacak?' dedi. Oto ve kamyon lastiği' cevabı verilince Muzaffer'e dik dik baktı:
bak oğlum askerin ayağında postal, sırtında kaput yok parasızlıktan alamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun! Haydi yürü git, insanı günaha sokma... Para mara yok!' dedi.
*1.dünya savaşında Almanlar'ın verdiği iki Mercedes kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. malzeme lâzımdı. Şehit asker mehmet muzaffer malzeme temini için vazifelendirilmişti. Şehidimiz
Malzemeyi bulmuş ancak* para yoktu. Eli bir çare düşündü malzemenin sahibi Yahûdi'ye
'Para akşamüstü bitecek. öğlen vapurum Çanakkale'ye kalkıyor, Onun için, sabah ezanında* Malları hazır edin...Altın para vermiyorlar, kâğıt sabah Muzaffer, malları arabaya yükledi. gemi Çanakkalenin yolunu tuttu Yahûdi, elindeki yüzlük kâimeyi bozdurmaya Osmanlı Bankası'na gitti. Bozmadılar.. Zira elindeki para sahte idi.

*Şehit askerimiz mehmet Muzaffer 1.dünya savaşında malzeme tedarikinde yeterli parayı bulamayınca nakdiye basımında kullanılan kâğıdın aynısını kırtasiyeden tedarik etmiş, bütün gece oturmuş, çini mürekkebi ve boya ile, gerçeğinden ayırt edilemiyen taklit para yapmış yahudi. Tüccara vermiş ve savaş malzemelerimizi temin etmişti O devrin hakiki paralarında şöyle ibâre bulunurdu:
Bedeli Dersaâdette altın olarak tesviye olunacaktır.' Muzaffer yaptığı taklit parada şöyle yazmıştır. 'Bedeli Çanakkale'de altın olarak tesviye olunacaktır.' burada altın dediği, Çanakkale'de Mehmetçiğin akıttığı, altından kıymetli kan idi...
*1.dünya savaşında askerimiz yahudileri dolandırmiştı hâdise bütün İstanbul'a yayıldı. Dünyada emsâli olmayan* bu hâdise için Şehzâde Abdülhalim Yâhudi tüccarı buldurdu. Taklit paranın
bedelini altınla aldı. Çok zarif sedef kakmalı bir mücevher çekmecesine yerleştirip, Emniyet Müzesi'ne hediye etti. Şehid Askerimiz Mehmet Muzaffer'in taklidini yaptığı para 1916 da tedâvüle çıkarıldı şehidimizin alacağı malzemenin bedeli elli liranın çok üstündedir ki, o da iki tane ellilik yapmak yerine anlaşılmasın diye tek bir yüzlük yapmıştır. Yahudi tüccar yüzlük kâimeyi* araştırmamış şehit asker* Muzaffer ise 'sabah vaktini paranın incelenmesine imkân bırakmamak,* için seçmiştir ve yahudiyi dolandırmıştır yaptığı tam bir sanat eseridir*Şehit askerimiz mehmet muzaffer çanakkalede malzeme temini için görevkidir o zaman teksir ve totokopi makinesi yoktur bugünün son sistem kalpazanlarına taş çıkartacak şekilde gecenin sınırlı saatlerinde sahte para basmış yahudilerden malzeme temin etmiştir bu sahtekârlık değil, san'at şaheseridir. Hz. Allah, tüm şehidlerimizden ve vatan için her şeyi göze alabilen bu san'atkârın, mübârek şehidin rûhundan* rahmetini eksik etmesin. (Âmin)

murataltug1985
04-17-2018, 07:06
Kaynak dini hikayeler android programı

*Adaletiyle meşhur İran hükümdarı Nuşirevan zalimliğiyle milleti bıktırmıştı avdayken iki baykuş yanına kondu Baykuş nağmeleri* hoşuna giden Nuşirevan'ın* vezirine: İnsan şu kuşların dilinden anlasa da ne dediklerini bilse... Kimbilir bu kuşlar şimdi neler söylüyorlardır? dedi.Vezir derdini anlatması için* fırsat doğdu Sultanım beni bağışlarsanız, kuşların* söylediklerini bildireyim, dedi. Nuşirevan emin ol ve anlat, dedi. Vezir Sultanım* kuşların birisi, diğerinin kızını oğluna istiyor. Öbürü* başlık parası* bir harabe isterim, diyor. Oğlanın babası ise Nuşirevan hükümdarken, ben* on harabe veririm diyince Nuşirevan vezirini anlıyor* adil, bir hükümdar oluyor bir tane harabe bırakmıyor her yer mâmur oluyor. Nerede o şuurlu idareciler, nerede o hükümdarlar?

Bâyezid-i Bistâmî (k.s.) hazretlerinin* büyük bir insan olacağı* belliydi.Şakîk-i Belhî hazretleri bir gün, onu çocukluğunda oynarken görmüş, 'Bu çocuk büyüyünce zamanın en büyük velîsi olacak' buyurmuştu. Âlim bir zât, yine bir gün Bâyezid hazretlerini çok sevmiş, zekâsını ölçmek için:
'Güzel çocuk, namaz kılmasını biliyor musun?diyince Bâyezid(k.s.) de: 'Evet Allah dilerse, becerebiliyorum 'Rabbimin emriyle tekbir alıyor, Kur'ân-ı Kerîm'i tane tane okuyor, ta'zim ile rükûya gidiyor, tevâzu ile secdeye ediyor, vedâlaşarak selâm veriyorum, dedi. *Beyazıd ks. Ye Ey sevimli ve zekî çocuk! Sende fazîlet ve derinlik varken, insanların* başını okşamasına niçin izin veriyorsun?diye soruldu Bâyezid hazretleri, yaşından umulmayacak hâkimâne bir cevapla. Buyurdu Onlar beni değil, Allah Teâlâ'nın süslediği güzelliği meshediyor, okşuyorlar. Bana ait olmayana dokunmalarına nasıl mâni olabilirim

murataltug1985
04-17-2018, 07:06
Kaynak dini hikayeler android programı

Cabir ra. Anlatıyor Rasulullah bir müfrezeye* Ebu Ubeyde'yi komutan tayin etmiş Kureyş'e kervanını ele geçirmesini emretmişti Azık olarak hurma vermişti. O hurmayı Çocuğun emmesi gibi ağzımızda tutup emiyorduk. üstüne su içiyorduk. bize bir gün bir gece yetiyordu.ağaç yapraklarını çırparak, düşen yaprakları su ile ıslatıp yiyorduk.
Deniz kıyısına varınca büyük bir kum tepesi gibi bir anberbalığı gördük. Ebu Ubeyde Bu leştir, dedi. Ve şunu söyledi: Hayır. Biz Rasulullah s.a.v.'in elçileriyiz Allah yolundayız. Zarurete düştük. Bundan yiyiniz. yaklaşık bir ay* o hayvanın etiyle geçindik. Üçyüz kişiydik ve şişmanlamıştık. Hayvanın göz çukurundan testilerle yağ alıyorduk, öküz büyüklüğünde et parçaları koparıyorduk.*Ebu Ubeyde onüç kişiyi ölü hayvanın göz çukuruna oturtmuştu. Kaburga kemiklerini yere dikti; hayvanın etinden pastırma azık ettik. Medine'ye geldiğimizde Rasulullaha vardık. dedi ki:
O, Allah'ın size çıkardığı bir rızıktır. onun etinden var mı? Dıyince getirdiğimiz etlerden bir miktarını Rasulullaha gönderdik, O da etten yedi.

Firavun'un kahinleri, saltanatı yıkacak çocuğu haber verdiler. Firavun öldürmek sevdasına kapıldı. dünyaya gelen çocukları kılıçtan geçirdi Cellatlar; sokak sokak, ev ev dehşet ve ölüm saçıyordu
Kadının biri, doğum sancılarıyla, mağaraya vardı* çocuğunu dünyaya getirdi. Çocuğunun , öldürülmesinden korktu ve evine döndü. çocuğu, Cenab-ı Hakk'ın emriyle, Hz.Cebrail besleyip büyüttü. kadın, çocuğunu* bulunca sevindi, emzirip doyurdu Günler* geçti küçük büyüdü sonunda çocuk oldu. Adı Musa. Musa da Allah'ın Kelimi, Peygamberi ve Firavun'un helakine sebeb oldu. Cenab-ı Hakk, onu Firavun'un sarayında büyüttürdü. Hz.Musa'nın annesi, ilhamla Nile bıraktı. sarayında karısı Asiye ile* oturan Firavun,* sandığı içinden çıkan küçük Hz. Musa'yı öldürtmek için emir verdiyse de Asiye buna mani oldu Asiye firavuna Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. bize faidesi dokunur, onu evlat ediniriz, dedi. Firavun'un büyüttüğü Musa; Peygamber oldu ve Firavun'u* yıktı.

murataltug1985
04-17-2018, 07:07
Kaynak ihsanşenocak.com
ZAFER’İN MÜBAREK OLSUN

Sen, aşk, vecd ve vefa ülkesinin çocuğusun. acıları dindirmeye, çiğnenen iffetlerin hesabını sormaya, zindanlardaki Yusufların yolunu açmaya, gözleri önünde babası kurşunlanan Doğu Türkistanlı’nın intikamını almaya, Arakan’da yakılan, denizde boğulan mustazafların hukukunu dava etmeye memursun. Sen Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün muhafızı, İslâm’ın bin yıllık bayraktarısın! rüzgar bekleyen sancak* senin elinde açılacak. Sen senden ötesin. bir bölgenin, bir ırkın, bir kıtanın* Âlem-i İslâm’ın karargahısın!* Mağrip’teki çoban, Sudan’daki köylü, Gazze’deki mücahid sana dua ediyor. Sen* Türk anasının, Kürt anasının mümine* annelerin Mehmetçiğisin. Anala dualarının aydınlığında, umutlarının ufkunda yürü!

Kâinat’ın sahibine, “Ya Rabbi! Mazlumların bana dair umudunu boşa çıkarma!” diye yalvar! yürekleri tevhîd et! Kavmiyet davasıyla parçalanan,* Ümmet’e Ne Mutlu Müslümanım!” demesini söyle! Sonunda ağır bedeller olsa da, Ensarla, Muhacir’i ayrılmaz kılan Peygamber-i Ekber’in yolundan ayrılma! Niyetini söylemini yenile, “Rabbim Ben sadece* rızana talibim” de Hz. Ebu Bekir’in sadakati, Ömer’in adaleti, Osman’ın hayası, Ali’nin hikmetiyle yürü! Abdullah bin Cahş’ın şehadet arzusu, Mukavkıs’ın elçisine, “Senin askerlerin ne kadar yaşamayı istiyorsa onlar da o kadar şehadeti arzuluyor.” dedirten adanmışlığı, Alparslan’ın şecaati, Selahaddin’in Kudüs aşkı, Hüdavendigar’ın ihlası, Fatih’in dehası, Yavuz’un ittihad-ı İslâm sevdası, ile yürü

Ömer Muhtar’ın “Kafirlere asla teslim olmayız, ya zafer kazanırız ya da şehid oluruz.” kararlılığı, Çanakkale’de destan yazan kahramanlar yoldaşın, Allah Azze ve Celle mu’inin, Peygamber-i Ekber(s.a.v) mihmandarın, namaz vuslatın, Melekler muhafızın, Kudüs menzilin olsun.
Şühedanın ruhu şâd, Zafer’in mübarek olsun.

murataltug1985
04-17-2018, 07:07
Kaynak ihsanşenocak.com
TARİHİN* DEĞİŞTİREN ADAM: ERBAKAN

*İlimle doğdu, “amel-i salih”le doğruldu, ihlâsla kemâl buldu bu Ümmet. “Oku” diye başlayan ilk ilahî buyruk her fetretin ilimle aşılacağını müjdeledi. İmam-ı Azam 83 bin mevzuya Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’den cevap verdi; Müslümanların önünü açtı. İmam-ı Gazzalî, Batınî kuşatmasını kalemle yardı, ilim ve fikir tarihinin en büyük zaferlerini ulema kazandı. Haçlı ve Moğolların yıktığı Anadolu’yu, Osmanlı’nın doğuşuna Mevlana ve Yunus hazırladı; Her biri “Yine İslam”, “Yeniden İslam,” “Yalnız İslam” diyerek milletin dinlere ya da ideolojilere kaymasına mani oldu. Ekber Şah’ın Hint Kıtasından İslam’ı silme projesine İmam-ı Rabbanî “dur” dedi. Allah Azze ve Celle dinini, tahriften ulema ile korudu. *Ulema, Efendimiz’e Ümmet de Peygamber-i Ekber’in varisleri olarak baktı. Bir âlimi karşıladı ve uğurlardı.Ulema Sultanların değil, sultanlar onların kapısında beklerdi. Şeyhülislam, bir fetvaya imza atarken Sultanın değil, Allah’ın rızasını esas alır, Sultanın zindanından değil, Allah’ın gazabından korkardı.Devlet-i Aliyyede Trabzon Medreseler Müfettişi Oflu Dersiâm Dursun Efendi, 25 Ekim 1923 de Of eşrafından 17 kişinin imzasıyla, İslamiyet’ten vazgeçmeyeceğinin ilan eder Batıla karşı Hakk’ın, Batı’ya karşı İslam’ın müdafaasını yapar Anadolu’nun İslam’dan başkasına olmayacağını ilan eder. “milli hukukumuz fıkhımızın yerine Garbın değerlerini getirmek isteyenlere karşı mücadele edeceğinin altını çizer.”

*Dursun Efendi, Cumhuriyet’le birlikte görevden alınır. Of dışında ırak bir halde yaşamaya* zorlanır Yıllar sonra köyüne dönüp kalem ve kelamla cihada devam eder Muhterem Mahmud Efendi gibi alimler yetiştirir. bir dağ köyünü medreseye çevirir, bedel öder İslamiyye’yi okutmaktan geri durmaz Of’ta hiç bir makam sahibine gösterilmeyecek* bir teveccühe mazhar olur. Oflular onun arkasında kemâl-ı edeple yürür, sözünde tereddüt etmez Allah Azze ve Celle’den en büyük niyazı, Ümmet-i İslam ı ve İslam Birliğini kuracak Büyük Ruhlu bir kahramanın zuhuruydu.*1969’da sözleriyle mazlumlara umut Erbakan… Âlimlerin* teveccühüne nail oldu. Erbakan Hoca’nın siyasetde “Yeniden İslam” demesi bir milat gibiydi.
Karadeniz Gezisinde Erbakan Hoca’yı yüzlerce Trabzonlu karşılar.Hocaya “Efendim ilerde Büyük Osmanlı Âlimi Oflu Dursun Efendi var, sizin için geldi.” deyince, Hoca selam verir, elini öper. şu sözleri sarf eder, “Hocam! Ulemanın ayağına gidilir, ve istikbal edilir. Bizim için niçin zahmet buyurdunuz diyince Hoca’nın zarafetine Dursun Efendi şöyle mukabele eder, “Necmeddin Bey! Hilafet-i İslamiyye kaldırıldı, Bilâd-ı İslam İngilizlerce paramparça oldu. Çocuklar yetim, analar evlatsız kaldı. İffetler kirletildi. Medreseler kapatıldı, harf inkılâbıyla ulema tasfiye edildi. İslam’la millet arasına* engeller kondu.

*Ezan susturuldu. millete ahlaksızlık aşılandı. İslam düşmanlığına ilericilik, İslam’a gericilik dendi. ihtiyar bir adam olarak izleyip kahroluyor, “Ya Rabbi!* Siyasetde İslam’ı dava edecek bir kahramanı görmeden canımı alma!” diye yalvarıyordum ki, Anadolu’da* sesin yankılandı. milletle meydana* çıkıp, ‘Yeniden İslam dedin. Ben Hayatının son anlarını yaşayan bir ihtiyarım Allah Teâlâ’ya hamd etme makamındayım. Biz sizi değil,* şahsınızda temsil ettiğiniz büyük nizamı istikbal etmek için geldik.”Erbakan Hoca Alparslan’ın cesaret, Hüdavendigar’ın şehadet, Fatih’in feraset, Abdulhamid’in devlet kürsüsüne çıktı; konuştu. zaferlerin işaretini verdi. “Bedel ödemekten değil, gücümüzü son haddine kadar kullanamamaktan korkarım.” dedi. *Heyecanını milletten, ruhunu ulemadan aldı. Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Sami Efendi, Mahmud Efendi gibi veli zatların önünde kemal-i edeple oturdu; Millet evlatlarına, İslam’ın emperyalizme diz çöktüreceğini gösterdi.
Erbakan Hoca, işgal edilen mazlum milletin, “Ya Rabbi! Bizi ekmeksiz, susuz bırak, lakin İslamsız bırakma” duasının bereketiydi., yol açtı ve tarihin* değiştirdi. Yolu payidar, makamı Cennet olsun.
ZAFER’İN MÜBAREK OLSUN

murataltug1985
04-17-2018, 07:07
Kaynak kuran.diyanet.gov.tr fetih suresi

Fetih Suresi Medinede inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını fetih” kelimesinden almıştır. Sûre de başlıca,* Hudeybiye antlaşması, cihad, savaştan geri kalan münafıklar ve Mekke’nin fethedileceği müjdesi*konu edilmektedir.Fetih sûresi* hicretin 6. yılında, Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra, Mekke yakınlarında, Cum‘a sûresinden sonra, Mâide’den önce nâzil olmuş halde Medine’de gelen sûreler listesinde yer almıştır. Hz. Peygamber Hudeybiye dönüşünde; yürürken* Hz. Ömer* sorar cevap alamayınca üzüntü ve endişeyle uzaklaşır. Kendisi hakkında bir âyet gelmesinden korkar. Hz. Peygamber’in kendisini çağırır efendimiz Ömer’e, yeni gelen Fetih sûresinin ilk âyetlerini okur

Fetih süresi sahih rivayetlere göre Hudeybiye seferinden dönerken değil, Hudeybiye’de savaşmak yerine sulha karar verildiğinde meydana gelmiştir. Hz. Ömer sert bir üslûpla Peygamberimiz’e müslümanlar haklı, onlar haksız neden bu aşağılayıcı barışın yapıldığını”*sormuş, efendimiz*“Ben Allah’ın elçisiyim, O, elçisini mahcup etmeyecektir”*cümlesinden başka cevap vermemiştir. efendimiz hz Ömer’i çağırdı ve sulhun bir fetih olduğunu açıkladı* yeni gelmiş Fetih sûresini okudu Hudeybiye Antlaşması için* umre* yapamadan müminler büyük hayal kırıklığı içindedirler* fetih suresiyle müminler teselli edilmiş hudeybiye barışının Allah nezdindeki değerinin açıklanmıştır. Hz. Peygamber ve ashabının Allah katındaki dereceleri, ibadetten meneden müşrikler ile yalnız bırakan münafıkların acı sonları hakkında önemli bilgiler verilmiş, fetihler müjdelenmiştir.
Hz. Peygamber Bu gece bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha değerli ve güzel bir sûre gönderildi”; diyerek Fetih sûresini okudu

murataltug1985
04-17-2018, 07:08
Kaynak kuran.diyanet.gov.tr fetih suresi
Fetih Suresi Tefsiri
Ayetاِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحاً مُب۪يناًۙ*

Senin günahını Allah’ın bağışlaması, sana nimet vermesi, seni doğru yolda yürütmesi ve Allah’ın sana yardım etmesi için sana* fetih ihsan ettik.
Fetih Sûresine adını veren fetih* Hudeybiye Antlaşmasını ve Mekke’nin fethini* anlatır* Fetih savaş yoluyla* toprağı ele geçirmektir* fetih suresinde Hudeybiye sulhunun anlatılmış mekkenin fethi müjdelenmiştir Çünkü Hudeybiye sulhundan sonra** mekke ve hayber fethedilmiştir. Mekkeli müşrikler İslâm ile müşerref olmuştur. Sulhtan İki yıl sonra on bin kişilik bir ordu Mekkeyi fethetmişdir.müslümanları muhatap almayan* savaş arayan müşrikler ilk defa müslümanları* tanımışlar, güvenlik talep etmişler, müslümanlar 1 yıl sonra umre yapmışlardır

Hudeybiye sulhundan önce efendimiz, sadık 1500 kadar sahâbî ile* tehlikeli umre seferine* çıktı. sahâbe sabır, cesaret, bağlılık ve fedakârlık imtihanlarına tâbi tutuldu Allah Teâlâ’nın lutufları tecelli etti Hz. Peygamber,* hiçbir ümmete bahşedilmeyen iltifatlara nâil oldu, tüm günahlarının bağışlandığı rabbi tarafından ilân edildi. bütün peygamberler gibi Hz. Peygamber de ismet özelliğine sahiptir, günahsızdır. Şu halde Peygamberimizin, işleyeceği bir günah olmayıp, beşeriyet hasebiyle günah işleme potansiyelidir. İsmet sıfatı, peygamberlerin günah işlemesini ilâhî koruma ve esirgemedir; hudeybiye antlaşması* ile Müşriklerin suçlu ilan edip ölüme mahkûm ettikleri Hz. Peygamberden bu antlaşma ile barış ve güvenlik istemişlerdir

Hudeybiye antlaşmasından sonra En büyük nimet ve dosdoğru yol olan İslâm dini sulhla* tamamlandı ve yayıldı .sulh müzakerelerinde* Allah’ın büyük yardımları görüldü.Peygamberler ümmetlerine örnektir Allah onları günahtan korumuştur. efendimiz gece gündüz nâfile ibadetler* ve namazlarla ümmetine örnek olmuş ve ibadetin cennet ve cehennem için değil, Allah için ve kul* mânevî huzur bulduğu için yapılacağını göstermiştir. Efendimize niçin çok namaz kıldığı sorulduğunda şu cevabı vermişdir:*“Elimden geldiğince Allah’a şükreden bir kul olabilmem için”
müminlere, sıkıntılı durumlarında Allah moral verir yardım eder* müminlerin yanında olan ve ilâhî yardımı ileten meleklerdir. Melekler* ilâhî ceza ve ödülü* icra ederler

murataltug1985
04-18-2018, 06:35
Kaynak islamguzelahlaktir.blogspot.com
Pazartesi'nin Hikmeti

*İnsanlar pazartesini* sevmezler tatil sonrasında işe başlamak zor gelir Adına Pazartesi sendromu derler. Dinimizde Pazartesi gününün önemlidir Peygamber Efendimiz'in Hatemü'l Enbiya Alemlere rahmet Hz. Muhammed (sav) Fil yılının Rebi'ül-evvel ayının 12. gününde Pazartesi sabahı, tanyeri ağardığında alemlere rahmet oldu.610 yılının Ramazan ayında Hira Mağarasında bir Pazartesi günü Cebrail tarafından ilk vahiy geldi. Peygamberimiz Kuba'ya erişince 13 yıllık ıztırap arkada kaldı. Buraya Rebi'ül-evvel ayının başlarında 622* yılının 20 Eylülünde, bir Pazartesi günü ulaştı.*
*Rebi'ül-evvel ayının Pazartesi günü, sıcak bir gündü Medine seması saf ve berrak,gök yüzü saftı efendimiz; Elini kaldırdı. Parmağıyla semaya işaret etti. "Refik-i a'laya, Yüce dosta" dedi. Ve eli yanına düştü. Artık ne bir ses, ne bir nefes..vardı
İbn-i Abbas " efendimizin Doğumu ilk peygamberlik Pazartesi geldi, hicreti Pazartesidir, ruhu Pazartesi kabzolunmuştur."

*sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:*
Allah, toprağı cumartesi günü yarattı. dağları pazar günü, ağaçları*pazartesi*günü, sevilmeyeni salı günü, nûru çarşamba günü yarattı. Hayvanları* perşembe günü yayıp dağıttı. Âdem’i yaratılanların sonuncusu olarak cuma gününün son saatlerinde, ikindiyle akşam arasında yarattı.”

Her*Pazartesi*ve Perşembe günü ameller Allah'a arz olunur."

Allah Rasulü,*pazartesi*ve perşembe günleri oruç tutmaya çokça özen gösterirdi."

Rasulullah'a, (asm)*pazartesi*günü için Ben o gün dünyaya geldim peygamberlik verildi ve bana vahiy indirilmeye başlandı." buyurmuşlardır.

Ameller, Cenab-ı Hakk'a*pazartesi-perşembe günleri arz olunur. istedim ki Cenab-ı Allah'a amelim arz olunurken oruçlu olayım."

murataltug1985
04-18-2018, 06:35
Kaynak Bedir Haber
Pazartesi gününün İslam'da önemi

*yoğun stres etkisi ile Pazartesini günah keçisi ilan ettik. Peki Müslümanlar olarak Pazartesiyi nasıl algılamalı ve değerlendirmeliyiz sanayi ve teknoloji ile manadan soyutlanıp mekanikleştik üretken değil, tüketen bir varlık olduk* insan tüketmek için çalışmakta* kısır döngüden kurtulamamaktadır.* maddi ve manevi problemler ve 'pazartesi sendromu' olarak isimlendirilen yanlış ve* kötümser bir yaklaşımın doğmasına neden olmuştur. Pazartesi, çalışma maratonunu hatırlattığı için istenmeyen bir zaman olmuştur oysaki besmele ile başlanan her vakit ve zaman kıymetlidir *zaman kıymetini; mekân kutsiyetini, Yaradan'ın ve elçisinin önemi ve ulviyet boyutunu insanlık kaderini etkileyen olaylarda aramalıyız* Evrende her nesne Allah'ın sanatıdır yaratılanın Yaradan'dan ötürü hoş görüldüğü bir medeniyetin çocuklarıyız.* varlık, bizim için hikmet ve hayırdır tüm ihtişamıyla endam eder.toplumumuzda bazı canlı ve varlıkların uğursuzluk getirdiği gibi batıl inançlar vardır. Allah'ın her zamanı kıymetlidir pazartesi de önemlidir tembel insanlar pazartesiye* tepkilidir oysaki* Kur'ân-ı Kerim'de ve Hz. Peygam- ber'in sözlerinde çalışma ve kazancın alın terinin önemi vurgulanmıştır. Pazartesi besmeledir

*Pazartesi ailemize helal lokma götürmenin* üreten olmanın ilk günüdür Peygamberimiz'in hayatında önemli ve birçok güzel olaylar olmuştur* pazartesi hayır ve güzelliktir beklenen olmalıdır günahını aldığımız pazartesi, faziletlidir Âlemlere rahmet Hz. Muhammed bu gün dünyayı şereflendirdi Hz. Peygamber Bugün benim doğduğum peygamber olarak gönderildiğim* bana vahiy indirildiği- gündür." buyurmuştur. Hz. Peygamber'in, risâlet Hace- ru'l-Esved'in yerine konulmasındaki problemi çözdüğü gün pazartesidir.Nâfile oruçlardan biri de Pazartesi günü orucudur. oruç, sadece sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğduğu güne özel değil* her Pazartesi günüdür.**Rasûlullah Pazartesi günü orucu sorulunca şöyle buyurmuştur:*O gün dünyaya geldim* bana vahiy indi Perşembe günü ise, ameller kaldırılır ve Allah Teâlâ'ya arz edilir.

murataltug1985
04-18-2018, 06:35
Günlerin ve Gecelerin Fazileti

*Allâh-u Teâla’ya hamd, Rasülüne , â’li ve eshâbına Salât-u Selam olsun Her gün ve gece faziletli ve önemlidir Sallallâhu aleyhi ve sellem ‘e pazartesi günü hakkında sordular. Şöyle buyurdu :O , yolculuk ve ticaret günüdür.”o gün Şuayb Aleyhisselâm , ticaret yapmak ve rızık kazanmak için yolculuk yapmıştır.” Buyurdu.Allâh pazartesi gününe yedi fazilet vermiştir İdris Aleyhisselâm göğe çıkmıştır.
Musâ Aleyhisselâm Tur’a gitmiştir.
Allah’ın birliğini gösteren delil inmiştir.
Allâh’ın Rasulü pazartesi günü doğmuştur.
Cebrâil Aleyhisselâm’ın ilk inişi pazartesi günüdür*
Ümmetin amelleri Peygambere sunulur.
Sallallâhu aleyhi ve sellem vefât etmiştir
*Cebrâil Aleyhisselâm, Sallallâhu aleyhi ve sellem ‘e ilk defa pazartesi gelmistir. Efendimiz kendisini ibadete vermişti. Kırk yaşında herkes onun olgunluğundan söz ediyordu kalbinde Allah sevgisinden başka* bir şey taşımıyordu. hüzünlü ve derin düşünceliydi. Kendisine herkes ”Muhammedü’l-Emîn” güvenilen Muhammed- diyordu.Halk Efendimizin ibadetini gören* amcası Hazreti Hamza kız kardeşi Atike’ye şöyle dedi :
Muhammed’in nesi var ? Yüzü sararmış Allâh’ın Rasülü Kalbin hasta ise çaresine bakalım.dediler cevap vermeyince Ey Ebu Bekir, Muhammed’i gamlı ve üzgün görüyoruz nesi var dediler
Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle dedi :
Ey Ebu Bekir, kalp sıkıntıda ruh yangında uyku tutmuyor ,

*giyinip* ridasını da giydi ve Hira dağına çıktı
mübarek yüzünü toprağa koydu. Ağladı…Allâh’a yalvardı yedi kat gök melekleri , cennet hurileri şöyle çığlık atdılar :Biz sevgilinin iniltisini,* yalvarıcının yalvarışını duyuyoruz.”diyince Allâh celle şânühü, Cebrail Aleyhisselâm’a Artık vahyin iniş zamanı ! Emir ve nehyin açıklanma vakti geldi. Haydi Sevgilime, Safiyyime,* seçtiğime sevgim ile hediyemi ulaştır.”Cebrâil Aleyhisselâm havada bir nâra attı. Hazreti Muhammed yer ile gök arasında,* yeşil elbiseli şahsı gördü. Cebrâil ”Oku” dedi. Allâh Rasulü korkmuştu. Cebrail elini uzattı. Onu salladı ve ”Oku ! ” dedi. Allah Rasulü Ben okuyucu değilim ”dedi. Cebrâil Aleyhisselâm* şu âyeti ulaştırdı :
Ey Muhammed ! Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı pıhtılaşmış bir kandan yarattı !”
(Alak süresi : 1-2)*Sonra Cebrâil Aleyhisselâm kayboldu Efendimiz* evine döndü. Hira dağını zevcesi Hazreti Hadice validemize anlattı Beni sarın, beni sarın, çok korktum ! ” dedi.Hadice validemiz şöyle konuştu Müjde ey Muhammed ! Vallahi, Allah seni mahcup etmez.sen akrabayı ziyaret edersin. Doğrusun gözetirsin.ve ağırlarsın. Halka* yardım edersin. Rabbin sana* övülen bir makam verir.* O, peygamberlere gelen Nâmus’u Ekber Cebrâil ‘dir Cibril “‘Ey örtüsüne bürünüp uyuyan, kalk ve uyar ! ” ayetini okuyunca, Hazreti Muhammed Ey Hadice ! İşte o, yine geldi… dedi. Hazreti Hadice Şimdi* başımı açacağım.* o şeytan ise kımıldamaz, Allâh’ın elçisi melek ise hayadan kaybolup gider.”ve Cebrâil Aleyhisselâm,* gözden kayboldu ! ”

*Hazreti Hadice Radıyallâhu anhâ efendimize
Haydi* islamı anlat. Çünkü sen Allâh Rasulüsün, peygambersin ” dedi. ve ilk müslüman olma şerefine nail oldu.Ümmetin amelleri Efendimize pazartesi günü sunulur. Sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz şöyle buyurdu Hayatımda sizin için hayırlıdır, ölümüm de sizin için hayırlıdır.” yaşadığım müddetçe hayatım size hayırlıdır Sizi Allah’a , hikmet ve güzel öğütle davet ederim.”Ölümümde sizin amelleriniz bana pazartesi ve perşembe günü sunulur.* onlar iyiyse sevinirim. Kötü ise size Allah’tan bağışlanma dilerim ! ”Efendimiz salı günü hakkında* şöyle* buyurdu :O kan günüdür” o günde Havva hayız oldu, Adem’in oğlu kardeşini öldürdü ! ” buyurdu.

murataltug1985
04-18-2018, 06:36
Günlerin ve Gecelerin Fazileti

*Bazı alimler derki ; Salı günü yedi kişi öldürüldü ;
1) Cercis Aleyhisselâm,
2) Yahya Aleyhisselâm,
3) Zekeriyya Aleyhisselâm,
4) Firavunun sihirbazları,
5) Firavunun karısı Asiye,
6) Beni israil içinde Musa’nin sığırı,
7) Adem Aleyhisselâm’ın oğlu hâbil…..

*ÇARŞAMBA GÜNÜ

Allah’a Teâla buyurmuştur insanları sökülmüş hurma kütüğü gibi koparıp, yere seren , dondurucu rüzgarı uğursuzluğu devam eden bir günde gönderdik…” (Kamer süresi) Bu olay çarşamba günü olmuştur.* Efendimize* çarşamba günü için şöyle buyurdu :”O uğursuz bir gündür ! ”o gün Allah Firavunu ve kavmini suda boğmuş, Ad ile Semûd’u o gün helak etmiştir.” Allah yedi kafiri, çarşamba günü yedi şeyle helak etmiştir :Avc bin Unuk’u Hüdhüd’le,Karun’u yerle bir olmakla,Firavunla askerini denizle,Nemrud’u sivrisinekle, Lut kavmini taşla ve yerle bir olmakla, Şeddad bin Ad’ı ise Cebrail Aleyhisselâm’ın sayhasıyla helak etmiştir.

PERŞEMBE GÜNÜ

Allah Rasulü* perşembe günü için şöyle buyurdu :
”O, hacetlerin görüldüğü gündür.”o günde ibrahim Aleyhisselâm mısıra girdi. Allah onun ihtiyacını gördü ve Hacer’i ona verdi…” Kıssa sahipleri der ki : perşembe günü yedi peygamber, yedi veli yedi yere girip yedi şey buldular :ibrahim Aleyhisselâm mısırda Hacer’i buldu. Saki hapisten çıktı. Melik’e hizmet* şerefine nail oldu.Yusuf Aleyhisselâm’ın kardeşleri Yusuf’un yanına perşembe günü girdiler, yanında nimet buldular :Bünyamin perşembe günü Mısır’a girdi, Yusuf’u buldu.Yusuf kardeşini bağrına bastı.Ya’kup Aleyhisselâm perşembe günu Mısırda* oğlunu buldu :Yusuf’un* annesini, babasını bağrına bastı : ”Allah’ın dilediği kadar, güven içinde Mısır’da yerleşin !” Dedi. Musa Aleyhisselâm perşembe günu Mısır’da Kıpti’yi buldu :Sallallâhu aleyhi ve sellem ‘in Mekke’ye perşembe günü girip zaferle karşılaşdı Allah, peygamberinin rüyası gerçek oldu

murataltug1985
04-18-2018, 06:36
Günlerin ve Gecelerin Fazileti

CUMA GÜNÜ

Allah’u Teâla buyurdu Ey inananlar* Cuma günü namaz icin ezan okunduğu zaman , Allah’ı anmaya koşun.”Allah Rasulü Cuma günü için Şöyle buyurdu O vuslat kavuşma nikah ve evlenme* günüdür
Peygamberler o gün evlenirlerdi.” Alimler derler ki : Yedi nikah cuma günü kıyılmıştır :Adem ile Havva,
Yusuf ile Züleyha, Musa ile Safûra,
Süleyman ile Belkis, Muhammed ile Hatice,
Muhammed ile Aişe,Ali bin EbibTalip ile Fatıma Radıyallâhu anhüma.

CUMARTESİ GÜNÜ :

”Allah Rasulü* Cumartesi için şöyle buyurdu :
O, hile ve aldatma günüdür o gün, Kureyş Dâr’ün-Nedve’de hile yapmıştır.” Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur İnkar edenler, seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek yada sürmek için düzen kuruyorlardı…” Şunu bil ki : Burak sahibi, anlaşma gününün ulusu, Melik olan Allah’ın Rasulü Cumartesiye hile ve desise günü demiştir. o gün yedi nefer yedi kişiye hile etmiştir.

*Allah Rasulü* pazar günü için, şöyle buyurdu :
O , dikme ve imar etme günüdür.”dünyanın imarı o gün başladı.”Faziletiyle üstün ve güzel olan geceler, bütün senede on beş gecedir. Allah’ın Cemâlini arayan mürid bu gecelerden gâfil olmamalıdır bu geceler hayırların mevsimi ticaretlerin* tanzim edildiği zamandır. Tâcir* gâfil olduğu zaman, kâr edemeyeceği gibi, mürid de vakitlerin faziletlerinden gâfil bulunduğu zaman zaferi elde edemez.Bu gecelerin altısı Ramazan ayındadır. Beşi, son on günün tek gecelerindedir. Kadir gecesi aranmalıdır, altıncısı ise Ramazan-ı şerifin on yedinci gecesidir. öyle bir gecedir ki sabahında Kuran inmiş ve iki ordu karşılaşmış Bedir muharebesi olmuştur.*Abdullah bin zübeyr Ra ramazanın, on yedinci gecesinin Kadir gecesi olduğunu söylemiştir. Faziletli geceleri* şöyle sıralayabiliriz Muharrem ayının birinci gecesi Aşure gecesi Receb ayının birinci gecesi ve on beşinci gecesi Receb ayının yirmi yedinci gecesi Mi’raç Gecesidir Şaban-ı Şerifin on beşinci gecesi Arefe gecesi Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi Cenab-ı Hak biz müminler için rahmeti, feyiz ve bereketi bol* günler ve geceler halk etmiştir.*Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki İki günü aynı olan , her gün ilerlemeyen, yeni bir şey öğrenmeyen- ziyan etti.” Dünya işlerinde olduğu gibi, din işlerindede ilerlemek gerekir.
Allahu Teala her gün ve gecenin ihyasını yapabilmeyi, dünya ve ahiret* günahlarından uzak durmayı ömrümüzü hüsnü hatime ile tamamlayıp huzura varmayı, cennet ve cemalullâh’la müşerref olmayı cümlemize nasip eylesin. AMİN AMİN AMİN…Rahmetine talibiz yarab.
Bizleri fazileti bol olan günlerde ibadetinden mahrum etme
Amin.

murataltug1985
04-18-2018, 06:37
PAZARTESİ GÜNÜ Dinimizde Pazartesi günü önemlidir alışveriş yapmak,şirket *kurmak,yeni işe başlamak,bağ bahçe dikmek,kumaş biçmeknakletmek,traş olmak,ikindiden sonra tırnak kesmek hoş ve uğurludur. Hatemü’l Enbiya,*Alemlere rahmet* Hz. Muhammed (sav) Rebi’ül-evvel ayının 12. gününe rastlayan Pazartesi sabahı, dünyayı şereflendirmiştir.İlk Vahiy,*Miladın 610 yılının Ramazan ayında Hira Mağarasında* Pazartesi günü Cebrail tarafından geldi.
Medine’ye Hicretle 13 yıllık ıztırap arkada kaldı*
sallallahu aleyhi ve sellem*şöyle buyurdu:
Allah, toprağı*cumartesi* yarattı.* dağları pazar ağaçları*pazartesi, sevilmeyeni salı günü, nûru çarşamba günü yarattı. Hayvanları yeryüzüne perşembe günü dağıttı. Âdem’i yaratılanların sonuncusu olarak cuma günü yarattı.”“Allah Rasulü,*pazartesi*ve perşembe günleri oruç tutmaya özen gösterirdi.” Efendimiz Ben pazartesi dünyaya geldim o gün peygamberlik verildi ve vahiy indirilmeye başlandı.”*buyurmuşlardır.

El-Vasi İlim ve ihsanı her şeyi içine alan, zenginliği ve rahmeti her şeyi kuşatan. Affı ve mağfireti geniş, nimet ve ihsanlarıyla darlığa düşmeyendir
Pazartesi günü “EL-VASİ celle celalühü ” diye 137*defa zikreden ve zikreden kimseler *isteğine ve dileğine kavuşur. gam, kasavet ve keder ağırlığı kalkar, rahata kavuşur, huzur ve mutluluk kazanır.
Pazartesi Günü Okunacak Esmalar, Zikirler
Ya Mü’min*– 136 Kere Okunur
Güvende olmak, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek için.
Ya Musavvir–336 Kere Okunur
Amacına ulaşmak ve ifade etmek, zor işleri başarmak, bir işte uzmanlaşmak için.
Ya Vedûd*– 20 Kere Okunur
İnsanların sevgisini kazanmak için
Ya Vâsi’*– 137 Kere Okunur
Ömür uzunluğu, sıhhat ve rızık genişliği için
Ya Batın* – 62 Kere Okunur
Rahat ve huzur bulmak için vesveselerden kurtulmak,*sıkıntılardan kurtulmak için

murataltug1985
04-18-2018, 06:54
Kaynak Seçme Hikayeler
Fedai Osmancık Taburu

Askerlerimize gayret ve cesareti veren sadece*vatan sevgisidir.*Türk kanı taşıyor olmalarıdır. Damarlarında Türk kanı taşıyan herkes, ister köylü, ister İstanbul çocuğu olsun cengaver dedelerinden* miras kalan savaşçılık meziyetini gösterir. istemese bile gösterir. Bilmeden, farkına varmadan yaman bir savaşçı olur çıkar. Çünkü bu allahu tealanın Türk’e bir lütfü olan cengaverlik kanıdır korkak bir insan bile bayrağıyla alay edeni bir yumrukta yere serer işte o günde ırak cephesinde halim selim çocuklar cengaverleşmiş ırak cephesinde bedevi düşmana göz artırmıyordu
göz kırpmadan savaşıyorlardı. İlk 3 ay* korku ile geçmişti ama şimdi her mehmetçik kahramanlaşmıştı

Irak cephesinde herkes sağ kurtulup* çocuğunu bir cengaver ve kahraman gibi büyütmenin özlemini kuruyordu çocuklarina masal değil, irade, cesaret ve azim aşılayan, mehmetçiği anlatmanın düşüyle yaşıyorlardı ve hatıralarını yazıyorlardı* Eğer alın yazısında şehit olmak varsa tutulan defterler Türk çocuklarına yadigâr olabilirdi esirlik fena idi esir ve köle olmamak için türk mehmetçiği ölmeyi yeğ tutuyordu

murataltug1985
04-19-2018, 08:14
Kaynak dinihikayeler.android programı

*Bişr-i Hafi. Evliyânın büyüklerindendir. Gençliğinde Günah çukurunda yuvarlanıyor içkili Sarrhoş. Evine, gidiyordu kağıt, üstünde Besmele yazısını gördü çamurun içinden Besmele kağıdını aldı Allah'ın ismi yerde olur mu, çamur içinde olur mu, diyerek Kağıdı öpüp çamurlarını temizleyip evine götürdü güzel kokular sürüp evinin en güzel yerine astı O gece âlim bir zât bir Rüyâda,'' Bişr'e söyle! İsmimi temizlediği gibi onu temizlerim. İsmimi büyük tuttuğu gibi büyültürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığı gibi, onu güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, onun ismini dünyada ve âhirette temiz ve güzel eylerim'' dedi. *Rüyâ gören Bişr-i Hafi'yi meyhanede buldu. Mühim haberim var diyince . Bişr -Kimden haber vereceksin? -Allahü teâlâdan haber vereceğim. Bişr, ağladı ve sordu: kızıyor mu, şiddetli azap mı yapacak? -Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra beni göremiyeceksiniz.diyerek tövbe etti. ayağında ayakkabı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara,''Söz verdiğimde yalınayaktım, giymeğe hayâ ederim'' derdi. kendisine Hafi'' (yalınayak)denilmiştir.

*Evliyanın büyüklerinden İbrahim Edhem Hazretleri anlatıyor: Babam Horasan hükümdarlarındandı. avda tilki kovalıyordum. bir ses Ey İbrahim, sen bunun için yaratılmadın, bununla emrolunmadın! Sesini duydum. ve dedim ki: Bu Allah'tan uyarıdır. Vallahi Rabbime isyankârlık yapmam. çoban elbisesini aldım, kıymetli elbiselerimi bıraktım. günlerce işçi çalıştım.helal kaygısından başkası huzur vermiyordu. helal kazanç için bostanlarda bekçilik yaptım. bostan sahibine nar getirdim Adam narın ekşi olduğunu gördü. dedi ki:
Sen bahçemizde bekçisin; narlarımızdan yiyorsun. Tatlıyı ekşiden ayıramıyor musun diyince
Vallahi meyvelerinizden yemedim, tatlısını ekşisini ayıramam! Adam şaşkın bir edayla Hayret Sen İbrahim Edhem olsan, bundan fazla olmazdın.
Ertesi gün haber yayıldı insanlar bahçeye akın etti. Ve ethem ks bahçeden ayrıldı

murataltug1985
04-19-2018, 08:14
Kaynak dinihikayeler.android programı

*Medineli Sabit bin Kays, sahabenin ileri gelenlerindendir Efendimize hizmetten geri kalmaz, sözünden çıkmazdı. Efendimiz Sabit cennetliklerdendir.” buyurmuştu. Sabit’in aile Hanımı Cemile, Sabiti sevememişti Cemile iç dünyasındaki fırtınayı kime anlatabilirdi? İslam’dan Önceki kadının söz hakkı yoktu Cemile Efendimizin huzuruna girdi, Ya Resulallah, beyim İslamîdir Ahlaklıdır. Lakin ben onu sevemedim. isyan etmekten, korkuyorum. Söyleseniz beni boşasa. O, kendisini sevmeyen bir hanımı zorla tutmasa, ben de dinime zarar vermesem
Efendimiz, Cemile’yi ilgiyle dinledi. Bir hanımı, sevemediği erkekle bir arada kalmaya münasip bulmuyordu. Ancak, beyi Boşamak istemezse zorla boşayamazdı

*Efendimiz Cemile’nin duygularını, Sabit’e aktardı Sabit, ra Cemile’yi seviyordu. tek taraflı sevginin mutluluk getirmeyeceğini de biliyordu. Ya Resulallah, Cemile’ye nikahta en değerli bahçemi mehir verdim. Bunca serveti verdiğim kadını nasıl boşayabilirim dedi Efendimiz. Cemile’ye şöyle sordu: Sabit seni boşasa, nikah mehrini iade eder misin? Böylece sen nikah bağından kurtulursun, Sabit de nikahdan vaz geçip bahçesini geri alır karşılıklı mağduriyetlerinizi giderirsiniz diyince
Cemile razı oldu. Kocasının nikahda verdiği bahçeyi “Memnuniyetle iade ediyorum.” dedi. Sabit de “ben de nikahını memnuniyetle iade ediyorum diyince Taraflar böylece bir şey verirken bir şey de aldıklarından helalleşerek ayrıldılar*Bakara Suresi’nin 229. ayeti anlaşmayı iptal etmiyor, aile hayatı yok olunca, hanımın mehri verip nikahını ortadan kaldırmasını meşru görüyor; erkeğin fırsatçılık edip kadından veremeyeceği miktarda mal istememesini tavsiye ediyordu.
fıkıhta hüküm şöyle tespit edildi: Kadın ayrılmak istediğinde beyine bir şeyler vererek kendini boşatabilir! Yeter ki beyi fırsatçılık edip kadından veremeyeceği miktarda haksız mal isteğinde bulunmasın.

murataltug1985
04-19-2018, 08:15
Kaynak dinihikayeler.android programı

*Meşhur velilerden Habib-i Acemî k.s. zamanında, eşsiz bir hadise yaşanmıştır: Horasanlı bir adam, evini onbin dirheme satarak, Habib-i Acemî'yi buldu ve ondan şöyle bir istekte bulundu eşimle hacca gidiyorum. onbin dirhem parayla Basra'da benim için uygun bir ev alıver. Horasanlı ve eşi Mekke'ye yola koyuldu. Basra'da müthiş bir kıtlık başgösterdi. Habib-i Acemî Hazretleri emanet parayla gıda maddeleri alıp, sahibinin hayrına muhtaçlara dağıtdı. Adamın rızası olmazsa, parayı geri verecekti. Horasanlı, hac dönüşünde evini sordu. Habib-i Acemî dedi ki: Rabbimden sana Cennet'te bahçeli bir ev alıverdim! *Adam eşine haber verdi. Kadın tapusunu istedi. Habib-i Acemî şöyle bir senet verdi 'Bismillah.. Bu senet, Habib'in Horasanlı için Rabbinden aldığı evin tapusudur. Allahu Tealâ bu evi Horasanlı'ya verecek ve Habib'i de borcundan kurtaracaktır...' senedi alam kırk gün daha yaşadı. Ölmek üzereyken, tapu senedinin kefenine konulmasını vasiyet etti. kabrinin üzerinde, bir levhaya parlak bir yazıyla şöyle bir yazı yazılmıştı Habib Ebu Muhammed'in Horasanlı için onbin dirheme aldığı evin beratıdır. Rabbi, Habib'in istediği evi verdi ve Habib'i borcundan kurtardı.' A sadece sizinle *Hz. Ali bir gömleğin Kollarını kısaltmaya terziye götürür. Terzi: “Hz. Ali’yi tanıyamaz Bu adam mecnun olmuş. Gelin deli görün…” deyince, Hz. Ali “Elhamdulillah!” Ben Resulullah’dan duydum, sizden biriniz hakkında halk “delidir” demedikçe kamil mü’min olamaz…”buyurdu

murataltug1985
04-19-2018, 08:15
Kaynak dinihikayeler android programı

*Gazi Zeynel Bey, Giritin fethinde önemli rolü olan takva sahibi bir komutandır…. Giritin fethinden önce, askere moral vermek amacıyla Köprülü Fazıl Paşa da Girite gelir. taarruza geçilecektir….
Zeynel Bey, kıbleye döner ve namaza başlar. Düşman top ateşi yağdırır. Zeynel Beyin şehit olduğunu zannedilir. Zeynel Bey secdeden başını kaldırır Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Zeynel Bey, biz seni şehit sandık….Elhamdulillah bana bir şey olmadı, yalnız Düşman mermisi patlayınca başımı secdeden kaldırmayıp bekledim… Namazım bozuldu mu efendim?....İşte size bir başka deli….
*Ahmed bin Harb Hazretleri buyurmaktadır ki:
Bizlere ne kadar şaşılır ve hayret edilir gölge denilince hemen güneşin aklımıza gelir de, Cennet denilince akla Cehennem'in geleceği, ondan korunmak çâreleri düşünülmez ve ondan gâfil oluruz…"Şimdi sormak gerekmez mi….*Ahmed bin Harb Hazretlerine saliha kadından” sorulunca şöyle der, Beş vakit namazını kılan, efendisine kocasına itâat eden, her işinde Allahü teâlânın rızâsını gözeten, gıybet ve dedi-kodudan dilini koruyan, kanâat sâhibi olup dünyâya meyletmeyen musîbetlere sabreden kadın, çok iyi bir kadındır…"Ne diyelim efendim…. Aşkımız neyse belamız da oradan gelsin !….AŞKINIZ CEMAL, CEMALİNİZ NUR, NURUNUZ AYN OLSUN!...

*Adamın pislik böceği görür Bu yaradılışı çirkin pis kokulu bir yaratıktır.Allah bunu niçin yaratmışki ? " der. Ve adamın yüzünde çıban çıkar. derdine derman bulamaz. Çııban yara olur. bir yolcu yardım edebileceğini, ve tedavisini söyler. Adam her Allah'tan umut kesilmez diyerek kabul eder.
Yolcu pislik böceği getirilmesini ister. hasta adam, böcek hakkındaki sözlerini hatırlar ve derki ;
Adamın isteğini yerine getirin, ne diyorsa yapın.
Yolcu böceği yakar ve külünü yaraya serper ve yara Allah'ın hikmetiyle iyileşir. hasta adam etrafına der ki ; Unutmayın ! Allah'u Teala'nın yarattıklarının, yaratılışında bir hikmet vardır, bir derde deva vardır. Velev ki pislik böceği olsa dahi.

*Mısır Tolunoğullarının kurucusu Ahmed b. Tolun, dindar ve dürüst biriydi. babası Tolun onu hükümete göndermişti. Ahmed Tolun cariyelerinden birinin fuhuşuna şahit oldu cariye, baba Tolun'a şöyle söyledi: Biraz önce Ahmed beni yoldan çıkarmak istedi. kaçtım sözlere kanan Tolun, Ahmed'i çağırdı. Yazdığı mektubu götürmesini emretti. Mektupta şöyle yazıyordu:
Bu mektubu taşıyan kişi sana gelince boynunu vur, kesik başını bana gönder.' Ahmed mektubu bilmiyordu. cariye onu çağırdı. yalan sözlerinin etkisini anlamak istiyordu. Cariye,Ahmedin
mektubunu aldı. Ve kendisiyle fuhuş ortağı olan şahsı kurtarmak istiyordu. mektubu aldı ilişkide bulunduğu hizmetçiye teslim ederek, kumandana gönderdi. Kumandan mektubu okuyunca emir gereği hizmetçinin başını kestirip Tolun'a gönderdi. Baba Tolun, oğlu Ahmede Mektubu sorunca, Ahmed gördüklerini anlattı. cariye korkuyla Tolundan af istedi. cariye yüzünden idama mahkum olan Ahmed b. Tolun ise, babasının yanında değer kazandı

murataltug1985
04-19-2018, 08:15
Kaynak osmanlıhikayeleri android programı

*Kızı Fatıma Sultan’ın Emirsultan ile nikâh haberi Edirne`ye ulaşınca, Yıldırım Bâyezîd, Süleymân Paşaya emri vererek, Emîr Sultan`ın ve Hundî Hâtun`u engellmesi için Bursa`ya gönderdi. Emîr Sultan Bu dehşet ve korkunuz nedir? söyleyin." dedi. Sonra Vâlide Sultan`a yayı ave oku gerip atın." dedi. Vâlide ok atamam." deyince, Emîr Sultan; "Siz oku takın, o kendiliğinden gider." dedi. Vâlide Sultan, pencereden askerlere karşı oku bıraktı. Yeşil ok, kırkına saplandı. Askerler kaçtılar. Vâlide Sultan; "Yâ Emîr Sultan! Niye oku sen atmadın diyince Emîr Sultan; oku biz atsaydık Osmanoğulları helâk olurdu. Onun için size yaptırdık." dedi*Osmanlı Yardım, şefkat ve sevgi müessesesiydi insanı hayretler içinde bırakan çok enteresan vakıflar vardı. Bunlardan bazıları şunlardır:Kışın aç kalan hayvanların beslenmesi,
Bayram günlerinde çocukların sevindirilmesi, Koyun cinsinin ıslah edilmesi,Et fiyatlarının yükselmemesi için tedbir alınması Hasta ve göçmen leyleklerin bakım ve tedavisi Ramazan câmilerde iftâriyeliklerin dağıtılması, Köy ihtiyarlarına elbise temini, Hamalların dinlenmesi için mola taşları dikilmesi Çalışan kadınlara süt anne bulunması,Hac yolunda parasızlara para dağıtılması,Yüksek dağ ve geçitlerde sığınak yapılması, Yaz aylarında gölgelik yapılması

*Adım: Mehmet 1901 van Göllü köyündenim. Van`daki ordunun Erzuruma çekilmesiyle Ermeniler Analarımızı babalarımızı kesdiler babam da orada Jandarma çavuşu idi.şehit oldu. Mollakasım, Amik, Şeyhayne, Göllü, Hıdır, köylüleri katledildiler. köyümüz şehit oldu zor kaçtık Ermeniler, hamile kadınların karınlarını süngülerle yarıp çocuklarını süngülerin ucunda çıkardılar. Müslüman köylerini ateşe verdiler. Kadın-erkek, genç-yaşlı katlettiler. köprüden karşıya geçerken Ermeniler köprüyü yıktılar. Esirleri öldürüp Ablengez suyuna attılar. annem ve kardeşim, derelerde sürünerek ilerliyor, dağlarda kalıyorduk. Ermenilerin bizi öldürüleceğini biliyorduk. Diyarbakır`a kaçtık. annem öldü. iki kızkardeşimi kaybettim. Yapayalnız kaldım.*II. Selim, Kıbrıs`ın fethiyle Venediklilerin baskısını ve feodalite sistemini kaldırdı ve gayr-i müslimlere din hürriyeti tanıdı Ada, Eyalet haline getirilip Tarsus, Alâiye ve İçel buraya bağlandı ilk nüfus sayımı, 120.000 erkekti Kıbrıs halkı arasında hak ve adalet tesisi için 1572 de şu ferman, Osmanlı Devleti ve Kıbrıs münasebetleri açısından altın bir sayfadır. Kıbrıs beylerbeyi, kadısı ve defterdârı Kıbrısı beyim fethedmiştir ahali, zayıf düşmüştür. Ada ahalisine zulüm ve haklarına tecavüz olunmayıp adaletle şer‘î hükümle*rin İslâm hukukunun tatbikinde titizlik göstermek vergilerden muaf tutarak ahaliyi koruma ve adanın güçlenmesine çalışmak adayı ma‘mûr kılmak en önemli hizmetlerdendir. buyurdum ki, azami dikkat gösterip zulüm etdirmeyesiz ve *İslâm hukukunun hükümlerini icrada, vergi tahsilinde devlet hizmetlerinin görülmesinde, adaletle hareket edip ahaliye ihtilalden kaçınasız.Adaletle dolu saltanatımda ahali hoş ve huzurlu olarak işe devam eyleye, koruna, ma‘mûr kalalar. adanın şen ve ma‘mûr, olması, en güzel emelimdir.dikkat edesiz. adanın şen ve ma‘mûr olması için gayret göste*resiz. ahaliye zulüm ve hakka tecavüz edildiği tarafımdan duyula, gadr ve zulmünüzün kabul edilmesi ihtimali asla mevcut değildir. gaflet eylemeyesiz.

murataltug1985
04-19-2018, 08:16
Kaynak dinihikayeler android programı

*Bir adam Hz. Ömer (r.a.)'in yanında şâhitlikte bulunmuştu. Hattâb hazretleri Ben seni tanımıyorum, seni tanıyan birini getir, dedi.
Oradaki birisi, Emin ve âdil bir adamdır cevabını verdi. Hz. Ömer (r.a.)İnsanın takvâsını ortaya koyan, muâmelesidir. Bu adam, alış'veriş yaptığın bir kimse midir? Adam tekrar, Hayır, dedi.
'Sen onu tanımıyorsun, dedi ve adama seni tanıyan birini getir, buyurdu.' insanı iyi tanıyabilmek, için; onunla, komşuluk yapacaksın alış-verişte bulunacaksın yahut yolculuk edeceksin... Aksi takdirde, tartmadığın bir kişi hakkında, müsbet ve menfî yönde şahâdette bulunmayacaksın. Zira sen onu tanımıyorsun. *Süfyân-ı Sevrî hazretleri son anlarını yaşıyordu. bir kese çıkardı. sadâka olarak dağıtın' buyurdu. Süfyân-ı Sevrî dünya malına ehemmiyet vermez, dünyalık bulundurmazdı.parayı saklamanın sebebini şöyle izah etti: Bu para ile, dinimi korudum. Şeytanımı ve nefsimi susturdum. Nefis ve şeytan ne zaman Giyecek bir şeyin yok. dünyaya çalış, dünyalık kazan diye vesvese verse onlara altınları gösterir, başımdan kovardım, altınları onlara silah olarak kullanırdım.' Ve Süfyân-ı Sevrî hazretleri vefat etti.

*Hz. Ali (r.a) Ya Ebu Bekir Sen iyilikte öndersin,
Ebu Bekir (r.a.) ya ali Sen Resulüllah'a yakınsın
Hz. Ali (r.a) : Ben, seni geçemem. Çünkü Resulüllah
"Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün kimsenin üzerine güneş doğmadı" buyurdu. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Ben, senin önüne nasıl geçerim Resulüllah kızı Fatıma(r.a)'yı sana verdiği gün, Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim" buyurdu.
Hz. Ali (r.a) Resulüllah (s.a.v) İbrahim(a.s)'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın" buyurdu. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Resulüllah(s.a.v)
'Adem (a.s)'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s)'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu. Hz. Ali (r.a) Resulüllah "Ya Rabbi! Beni en çok seven ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır," buyurdu.
*Hz. Ebu Bekir (r.a.) : ya ali önüne önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de: Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim" buyurdu. Hz. Ali (r.a) Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır" buyurdu. Hz. Ebu Bekir (r.a.) : Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu. Hz. Ali Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki: "Ya Eba Bekir, sen gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin". Hz. Ebu Bekir (r.a.) : Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed!(s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'

*Hz. Ali (r.a) : Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
"Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını Bana verir. Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v)! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
"Ali kıyamet günü yanımdadır.Havz ve Kevserde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir." Hz. Ali (r.a) :Resulüllah(s.a.v)
"Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir" buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) : Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır."
*Hz. Ali (r.a) : Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki: "Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) : Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur."
Hz. Ali (r.a) : Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız." Hz. Ebu Bekir (r.a.) Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki: Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Biri Peygamberlerin üstünü Muhammed'dir(s.a.v).Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir."

murataltug1985
04-19-2018, 08:16
Kaynak dinihikayeler android programı

*Hz. Ali (r.a) : Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin."
Hz. Ebu Bekir (r.a.) : Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir."
Hz. Ali (r.a) : Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki:
"Allahü Teala Ebu Bekirin kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti." Resulüllah(s.a.v')in iki sevgilisi, kapıda konuşurken, dinliyordu Hz. Aliye buyurdu
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Cebrail (a.s) dedi ki, yerdeki ve yedi kat gökdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
*Resulullah'ın(s.a.v): hx ali ve hz ebu bekire Allahü Teala ikinize yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere yüzbinlerce rahmet etsin düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu. Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem. Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım. Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a):
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu. Hz. Ali de: -Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu. Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın.

Allah dostlarının talebesi... hocalarına arzedip:
Efendim, şu kadar lborcum var idi. memlekete gidip öder gelirim, dedim. Biraz sabret, geceler gebedir, buyurdular. memlekette, "borçtan kaçtı" sözleri gelince Hz.Üstadın sözü yine
Geceler gebedir. Oldu bir gün sonra
nerden vereceksin bu parayı? diye sual ettiler.
Efendim, babamdan kalma bağım var, Onu satıp veririm, dediğimde Hz.Üstadın rengi değişti. mübarek gözleri buğulandı. Ve ... şu sözler döküldü: kardeşlerimizin evini satmak değil iki etmekle mükellefiz. İkinci gün ..... bir tüccar ödünç para verdiler. ödedim.

Haşir meydanındaki insanlar, ebede uçmak için sabırsızlanıyordu. Peygamberler, şehitler ve velilere zorluk yoktu. diğerleri, "elli bin sene sürer" denilen bu yolu, dünyadaki hayatlarının karşılığı ile aşmak durumundaydı. Her insan, sevap ve günahlarını hesaplarken, sermayeleri yetmeyen gençler gözcülük eden meleğe başvurarak:
Bizler dünyada yarışmaya katılmıştık!. dediler. gayretimize karşılık araba istiyor ve zorlu yollar aşmayı planlıyoruz.Melek, Yanlış şeye dokunmuşsunuz!. Sizin arabanız, o yolda gitmez!.
Gençler, Şuradaki insanlarda bir şeylere dokundu Ama şimdi Cennet'e uçuyorlar.Evet!.. dedi, melek. Onlar da dokundular. Hem de günde bir saatçik.
gençler. Oysa bizler günler boyu çekmedik elimizi. Uyumadık, aç kaldık, . Peki onlar nelere dokundularSeccadeye!. dedi melek. Küçük bir seccadeye. Şimdi ise onlarla uçuyorlar.

murataltug1985
04-20-2018, 10:02
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
ALLAH HERŞEYİN HAKİMİDİR

*Binlerce kilometre uzaktaki, belirli bir noktaya doğru kusursuzca başlatılan hayvanların göç yolculuğu "rastlantı değildir şuur ve amaçtan yoksun süreçler, göç yolculuğunu gerçekleştiremezler göç evrimle açıklanamaz
Göç üzerinde düşünüldüğünde, canlıların üstün bir Akıllan yönlendirildikleri görülür. Küçücük bir canlının tehlikeli yolculuklara kalkışması, kendisine güç sağlayacak bölgede yiyecek depolaması, Güneş ve yıldızlarla yön bulma teknikleri ve milyarlarca canlının her göçte programlanıp yola koyulması, bir Yaratıcı`nın eseridir Allah canlıları yaratmıştır ve her türe nasıl yaşaması gerektiğini "ilham" etmektedir. "
*Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları boşlukta) Allah`tan başkası tutmuyor..." ayetiyle işaret edildiği gibi, canlılardaki üstün yetenekler, akılcı davranışlar bize Allah`ın canlılar üzerindeki hakimiyetini gösterir Canlılardaki göç hareketi Allah`ın bir ilhamıdır:
Göklerde ve yerde bulunanlar O`nundur; hepsi O`na gönülden secde ediyorlar. vicdanıyla düşünen insanlar için Tüm canlılar herşeye güç yetiren, tüm alemlerin Rabbi olan Allah`ın dilemesi ve yaratmasıyla var olmuştur. yılan balıkları her defasında ölmek ve yumurtlamak için Avrupa`dan binlerce kilometre uzaktaki Sargasso Denizi`ne gidiyor hiç şaşırmadan yönlerini buluyorlar bu bile tek başına, Allah`ın varlığına iman etmemiz için yeterli bir delildir.

*Tüm canlılarda muhakeme kabiliyeti ve üstün bir akıl vardır. Bu aklı Allah ilham etmektedir, ayet şöyle buyurur:De ki: "Allah`ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? yerden neyi yaratmışlardır? onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz bir kitap vermişiz de onlar apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.
Allah, Kuran`da insanlara yarattığı varlıklar ile göklerin ve yerin yaratılışını düşünmelerini emretmiştir. Çünkü, vicdanlı düşünen her insan Allah`ın varlığının delillerini görebilir. gerçeği görmemekte direnen inkarcılar büyüklenme nedeniyle inkar etmektedirler. *Allah inkarcılar için ayette şöyle buyurur Şüphesiz, Allah`ın ayetleri ile mücadele edenlere gelince; göğüslerinde ulaşamayacakları bir büyüklük den başkası yoktur. sen Allah`a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. Rabbimiz`in yeryüzünden gökyüzüne yarattığı her varlık O`nun sonsuz aklının ve benzersiz sanatının en güzel tecellisidir. Göklerde ve yerde ne varsa Allah`ındır. Andolsun, Biz sizden önce kitap verilenlere ve sizlere: "Allah`tan korkup-sakının" inkara saparsanız, şüphesiz, göklerde ve yerde ne varsa Allah`ındır. Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hamde layık olandır.

murataltug1985
04-20-2018, 10:03
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
Evrime Meydan Okuyan Bir Canlı: Yağmur kuşu

*Yağmur kuşları kışı geçirmek üzere Alaska`dan Hawai`ye göç ederler. Okyanusta dinlenmeden uçarlar, rota üzerinde ada yoktur ve yüzücü kuş değillerdir. 4.000 kilometrelik 88 saatlik yolculuklarında, kanatlarını 250.000 kez Yolculukta kiloları 200 gramdır. 70 gramı yakıt olarak kullanılacak yağdan oluşur. vücut ağırlıklarının %0,6`sını tüketirler. 72 saat içinde
uçuş zamanının %81`inde 70 gram yağı tüketmeleri gerekir. Bu da kuşun varış noktasına gelmeden 800 km evvel okyanusa düşmesi demektir. Ancak bu şekilde olmaz. *Alman profesör olan Werner Gitt, yağmur kuşlarının 70 gramlık yakıtla 88 saatlik uçuşu nasıl başardıklarını şöyle anlatmaktadır: Yaratıcı`nın eserini hayranlıkla izliyoruz. Bu kuş V dizilimi ile uçar V dizilimi, %23`lük bir enerji tasarrufu sağlar ve hedefe güvenli şekilde varır. 88 saat sonra, geriye hala 6,8 gram yağ kalmıştır, bu da gereksiz değildir; rüzgarların ters yönlerden eseceği zor durumlar için tedbir olarak saklanmıştır. Kuşta Olağanüstü düşük bir yakıt tüketimi vardır, saatte ağırlığının sadece %0,6`sını yakar. Bu, helikopter için %5 ve jet uçağı için de %12`dir.göç uçuşlarında tesadüfe yer yoktur. ince matematiksel hesaplamalar söz konusudur. İnsanların dahi başaramadıkları bu verimli uçuş, bizleri pek çok soru üzerinde düşündürmektedir:

*Kuş, ne kadar enerjiye ihtiyaç duyduğunu nereden bilmektedir Kuşun yolculuğa çıkmadan evvel gerektiği kadar yağ depolaması nasıl mümkün olmaktadır Kuş, mesafeyi ve net yakıt tüketimini nereden bilmektedir Kuş, göç rotasını nereden bilmektedir Kuş, gideceği yere ulaşabilmek için aralıksız nasıl yolculuk edebilmektedir?
Kuş, yakıt tüketimini azaltmak için diğer kuşlarla V biçiminde dizilerek uçması gerektiğini nereden bilmektedir Şuur ve akıldan yoksun, muhakeme yetenekleri olmayan bcanlıların son derece akılcı plan ve teknikle uçmaları, buna uygun vücut tasarımına sahip olmaları tek bir gerçekle açıklanabilir: yaratıldıkları ilk andan itibaren kendilerine verilen ilhamla hareket ederler Onlar herşeyi yaratan Rabbimiz`in emri ve denetimi ile yaşamlarını sürdürürler*Araştırmacı Jobe Martin Evrim Teorisine Karşı Çıkan İnanılmaz Canlılar adlı bir belgeselde yağmur kuşunu ve evrim teorisinin geçersizliğini şöyle anlatmıştır Evrim teorisi göç eden hayvanın nerede olacağını, şöyle açıklar? Teksas`ta büyümüş bir kuş vardır.kış çok soğuktur Meksika`ya uçar. Burası güzelmiş der yazın tekrar Texas`a döner. Ancak bir kuş bu kuralı bozar. bu kuş güvercin büyüklüğünde küçük bir kuştur. Alaska`da yaşar. Kış için Hawai`ye 88 saatlik aralıksız bir uçuşu vardır. Çünkü arada kara yoktur. 3 gün 4 gecelik uçuş. Peki bunu nasıl başarırlar? Yolculuk öncesi yerler 70 gramlık yakılabilen enerji elde ederler. 88 saatlik bir yol vardır problemimiz şudur. Her saat 1 gram harcadıklarına göre, yüzücü olmayan bu kuşlar birkaç saatlik mesafede Hawai yakınlarında okyanusa düşeceklerdir.

*Allah yağmur kuşlarının liderlerini değiştirerek V biçiminde uçacakları, hava akımının kırılacağı ve uçmak için enerjiyi azaltacakları şekilde yaratmıştır... Evrim teorisi çökmüştür Çünkü yağmur kuşu her sene biraz daha fazla, biraz daha güneye gitseydi okyanusa düşecek ve balık yemi olacaktı evrim geçersizdir kuşun hangi yöntemle, ne kadar yakıtla uçarak göç edebileceğini deneme yanılma ile tespit edemez Başarısızlıkla sonuçlanan her uçuş, ölümdür ölen kuş tecrübesini aktaramaz seleksiyon saçma bir iddiadır. Kuşların mutasyon gibi canlıları tahrip edici etkileri ince hesaplara uçuş tekniklerine genlerine kodlaması ihtimal dışıdır.

murataltug1985
04-20-2018, 10:03
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
Kara başlı yalı bülbülüyle yapılan deneyler

*Profesör Peter Berthold, kuş göçünü 20 yıl araştırdı Sonuçlar şu şekilde kuşlar içsel ve yıllık bir ritim ortaya koydular. Kuşlar, aydınlık ve karanlıkta birçok değişiklik ortaya koydular: Kilolarında değişti tüyleri yenilendi yılın "uygun" dönemlerinde göç hareketliliği gösterdiler. onlara göçü hatırlatacak ortam yoktu bedenlerindeki bir program, onları göçe hazırlıyordu. Deney kuşlarının %97`si, doğada serbest kuşların yola çıkmasıyla hareketlendiler kuş türleri kendi göç davranışlarına uygun hareketlilik gösterdiler.Melezleme deneyleri, göçün programlanmış ve kalıtımsal olduğunu gösterdi. deney kuşları, göç seyrinde Cebelitarık yakınlarında Akdeniz`i geçmekteyken yönlerini güneybatıdan güneye çeviriyorlardı.
*kuşlarda göç noktasında yön değiştireceklerini tayin eden bir mekanizma vardır önceden programlanmışlardır Genç kuşlar, kaç gün veya gece ve ne yönde uçmaları gerektiğini söyleyen göç programlarıyla donamamışlardır penguenler yol bulmak için güneşi kullanırlar penguen yavruları yol bulmada yetişkinler kadar yeteneklidir penguen yavruları bunu biliyor olarak doğmuşlardır
göçte mekanizması doğumla birlikte aktarılan davranışlardır. Peki ama nasıl kalıtımla aktarılabilmektedir? Genlerde, davranış programımı vardır? Canlılarda göç davranışı kalıtım yoluyla aktarılmaktadır bu kalıtımın nasıl sağlandığı konusu çok önemlidir.

*Hayvanlar olağanüstü göç davranışları göstermektedirler. Binlerce kilometrelik uçuşlar, uçuşlar için önceden yapılan hazırlıklar, yön bulma ve navigasyon yetenekleri, belirlenmiştir?
genlerdeki göç programı evrimle açıklanamaz. Hayatın ve organların kökeninde seleksiyon ve mutasyon ile açıklanamayacak bir bilgi vardır. Göçü rastlantısal mutasyonlarla açıklamak, yol haritası"nın kağıda yanlışlıkla dökülen mürekkeple çizildiğine inanmak gibidir. mantıklı bir insanın buna inanması mümkün değildir. kuşların göç bilgisi Yaratıcı tarafından verilmiştir.
Göç eden canlıların hücrelerindeki tüm canlıları yaratan Allah`ın sonsuz kudretinin eserlerindendir.
*Evrim, canlıların kökenini hayat mücadelesine dayandırır tesadüflerin birbirine eklenerek canlılar inşa ettiğini varsayar. Küçük kuşun hiçbir rehber olmaksızın binlerce kilometrelik bir yolculuğa kalkışması, yolculuk için gerekli organ ve davranışlar eksiksizce var olduğunda başarıya ulaşır. göç için gerekli organ ve davranışların aşama aşama elde edilmesi mümkün değildir. Çünkü donanımsız bir canlının hayatta kalması imkansızdır Bir evrimci şöyle söz eder
Göçte ölüm riski büyüktür riskin gölgesi altında evrimin nasıl gerçekleştiği açıklanmamış bir yönüdür evrim teorisinin çıkmazı, evrimcileri hayali spekülasyonlar yapmaktan alıkoymamaktadır.

*buzul çekilmelerinden evrimciler şöyle bahseder
Evrimcilere göre, buzullaşma, göçü açıklayabilir. ilerleyen buzullar ılıman kuşları tropiklere iter Buzullar çekilince kuşların torunları atalarının evlerine dönüş yapıp. Buzullar çekilince kuşlar buzullarla kaplı bölgelere yayılabildiler.
Elbette bu senaryo son derece gerçek dışı ve saçmadır evrimciler çelişkidedir. Bir canlının DNA`sının çevreye uyum sağlaması ve canlının etkilenmesi mümkün değildir. kuş türü ne yönde yer değiştirirse değiştirsin, ne kadar sık seyahat ederse etsin bunun DNA üzerinde etkisi olmaz. göç hareketleri canlının DNA`sına bilgi eklemez.
Göç gerektiği şekilde olmazsa, havyanlar için öldürücü olabilir. *göç sırasında ölüm riski büyüktür" ve hiçbir canlının, mutasyonların mükemmel bir göç davranışı kazandırmasını bekleyecek vakti yoktur. evrim teorisi tutarsızdır kuşun hiç gitmediği bir yerin koordinatlarını tespit etmesini mutasyonlarla kabul etmek mantıksızdır. Göç bilinçli bir "tasarım"ın ürünüdür kuşlar göçmeden hızlıca beslenirler. amacı, zorlu göçte enerjiyi ve yağ toplamaktır. Bazı kuşlar ağırlıklarını iki misline çıkarırlar beslenme göçten 2-3 hafta önce başlar. kuşların enerji yetersizliği engellenir Bu kuş açısından etkili bir tedbirdir Evrimcilerin kuş göçünün DNA`da ki rastlantısal mutasyonlara bağlı olduğunu öne sürerken gösterecekleri hiçbir kanıt yoktur.

murataltug1985
04-20-2018, 10:04
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

*Göç mekanizmasında evrimcilerin açıklayamayacağı bir diğer unsur da, kuşların hormonal değişimlerdir.değişimi başlatan sinir ve içsel hormon salgılamaları kuş mekanizmasında değişiklikler ortaya koyar, ve beyin epifizine etki eder ve beyindeki hormon bezini etkiler. hormonlar birlikte çalışarak göç hareketliliğini etkiler içsel hormonların moleküler yapısı, çok özel ayarlanmış bir bütünün uyumlu parçasıdır. böyle sistemlerde tek bir hormonun bile tesadüflerle ortaya çıkması imkansızdır, buna dair tek bir bilimsel kanıt yoktur.
göçücü kuşlar yüksek irtifada uçarlar. Anser indica isimli kaz türünün Himalayaların üzerinde 9.000 metre yükseklikte uçar bilinmektedir. Atmosferin bu bölgeleri oksijen açısından fakirdir. uçan kuşların kanlarındaki oksijen kapasitesi yüksek alyuvar konsantrasyonuyla artırılmıştır.
*göçücü kuşlarda hemoglobin -göçücü olmayan kuşların ve omurgalıların aksine- oksijen taşıma ve bırakma açısından farklılaşan iki formdadır özel tasarım, oksijen yoğunluğu farklılık gösteren irtifalarda kuşa, oksijen miktarına göre oksjien taşıma sistemi sağlar.Kuşlardaki üstün yetenek vücutlarındaki kusursuz tasarımla birlikte avantaj oluşturur. canlılardaki tasarım,ve hayranlık uyandıran yetenekler tesadüflere ihtimal tanımayacak kadar mükemmeldir.seleksiyon ve mutasyonla, canlılardaki tasarıma ve davranışlara dair baçıklama getirilemez yavrular tecrübeli kuşların rehberliğinde, göç yollarını izlerler. En küçük göçmen olan sinek kuşu -mısır tanesi kadar beyniyle, 5 gram vücut ağırlığıyla- çok uzak mesafeleri kusursuz bir rota ile kateder.

*Evrimcilere canlının, göç etmesi ve doğal seleksiyonun sonucudur. Doğada canlıların mücadelesini ve seleksiyonun canlıları evrimleştirdiğini iddia eden evrimciler çok büyük bir gaf ve hatadırlar. seleksiyonun evrimleştirici bir etkisi yoktur seleksiyon, bilindiği gibi, doğadaki koşullara en fazla uyum sağlayabilen, canlıların yaşama ve çoğalma oranlarının yüksek olmasıdır. bu canlıyı evrimleştirmez kuşlardaki göç eğilimi onların büyük kanatlı yapmaz doğal seleksiyon onları dönüştüremez yeni bir organ ya da özellik kazandıramaz. seleksiyon, sadece kanatlı kuşların daha uzağa uçmasını ve iyi bir yaşama ulaştırır
seleksiyon, Darwin`den önce de tarifi yapılmış bir doğal mekanizmadır. doğa bilimcileri bu tür olaylarla karşılaştıkça bir mucizenin varlığına inanmışlar , yani Allah`ın, yarattıklarını korumak için onları korumanın bilgileriyle donattığını düşünmekten kendilerini alamamışlardı. canlılar sahip oldukları üstün özellikleri kendi akılları ile yapamazlar özellikleri ile doğduklarında onlara veren, onları tavır gösterecek şekilde yaratan üstün bir akıl ve ilim sahibi Yüce Rabbimiz Allah`tır.*göçmen hayvanların davranış ve mekanizmaları bilinçli olarak tasarlanmış tüm canlıları Allah yaratmıştır bu gerçeği reddeden, canlıların tasarımla değil, rastlantılarla ortaya çıktıklarını savunan Darwinistler göç kavramını nasıl açıklarlar Evrimciler, göçle nasıl yüzleşirleşirler evrim çıkmazdadır Hayvanlarda göç Allah`ın yaratmasındaki üstün ilmi gösterir ve evrimi çökertir evrim canlıların davranışlarını tesadüf mutasyon ve bilinçsizce seleksiyona- bağlar. Evrimde şuursuzdur Evrim geçersizdir modern bilim karşısında yenilmiştir

Kuzey Amerika Ren Geyiği karada göç eden hayvanlar arasında en uzun seyahatleri gerçekleştirenlerdir. Yaşadıkları alanlar sert kış bölgeleri olmasına rağmen bu canlılar çok iyi birer yürüyüşçüdür ormanlardan sahil ovalarına kadar 4.350 kilometre seyahat edebilirler tespit edilmiştir. Ren geyiği, 5.055 kilometre ile kara memelileri arasındaki en uzun yolculuğu gerçekleştirmiştir. İlkbaharda kışlık alanlardan yavrulama alanlarına göç ederler. Hamileler zemin karlıyken seyahate başlar ve yavrulama alanının zemini karlıyken oraya ulaşırlar. alanı cazip kılan yavruları doğduğunda besin bulabilecek olmalarıdır. Pamuk bitkisi goncaları ve besinlerin bol olduğu yerlerde doğum gerçekleşir ve
10 gün kadar beslenme amacıyla buralarda kalırlar.*Göçe başlarken bu canlıları hangi işaretin harekete geçirdiği bilinmez hamile dişiler göç sürelerini uygun zamanda uygun yere ayarlarlar Allah canlıların ne şartta olursa olsun, olması gerektiği zamanda, olması gerektikleri yerde olmalarını ilham etmiştir. Yoksa bir hayvanın doğum yapacağı alanın kendisinden ne kadar uzaklıkta olduğunu, doğum yapmasına kaç gün kaldığını kaç kilometre gitmesi gerektiğini hesaplaması mümkün değildir. Ren geyiğinin böyle bir muhakeme kabiliyeti yoktur.Göçe başlarken zamanlama olarak en rahat ortamın oluşmasını beklerler. en uygun zaman rüzgara açık bayırlar, donmuş göller sığ ya da buz tutmuş karların olduğu zamanlardır. Kar derinse harcadıkları enerji artar. Derin karlarda yürümek zorunda kaldıklarında tek sıra halinde giderler *Birkaç yüz metre sonra başka bir Ren geyiği liderliği alır akılcı bir organizasyon vardır. Bunu Ren geyiklerinin kendi iradeleriyle, bilinçli bir şekilde kararlaştırdıklarını söyleyebilmek mümkün değildir. Bir hayvanın akletmesi sonra da metod geliştirmesi mümkün değildir. hayvanlar var oldukları ilk andan itibaren bu şekilde hareket etmektedirler.onlara öğretilmiştir kuşkusuz bunu ilk Ren geyiğinden bu yana tüm Ren geyiklerine öğreten onların Yaratıcısı Rabbimiz Allah`tır.

murataltug1985
04-25-2018, 07:05
Kaynak 1çerkes.com
KUŞCUBAŞI EŞREF Albay Levent Göktaş*

*Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 3 adet üstün cesaret ve feragat madalyasına sahip tek kişidir.şehit cenazeleri üstünden siyasi rant sağlayanlar,vatan sağ olsun diyemeyenler, timsah göz yaşları dökenler, öldürülen PKK’lıların resimlerini paylaşıp vatansever olduklarını ispatlamaya çalışanlar, klavye kalemşörleri, tatlı su vatanseverleri Kuşcubaşı Eşref Sencer’i, Çerkes Ethem’i… Tıpkı oniar gibi sonu ihanetle itham edilmiş bir adamla tanıştırıyım sizi.– Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın en seçkin subaylarının eğiticisi ve bir çok birliğinin kurucusudur,*Yüksek atlama serbest paraşütçü, dağ ve su altı komandosu olan ilk ve tek subaydır Erken terfisi olan ender subaylardandır Yalnızca bir seferde, yaklaşık 40 askeriyle Irak’taki terör kampında 240* teröristi geberten bir komutandır. Arazide pusuya düşen ve kuşatılan askeri birlikle teröristler arasına tek başına girip, elindeki makinalı tüfekle teröristlere göz açtırmadan askeri birliğini pusudan çıkaran cesur bir askerdir, Onun vücudunda Ameliyatla çıkarılamayan* kurşunlar ve kırık kemikleri* tutturmak için kullanılan metal parçalar bulunur,Makedonya Genelkurmay Başkanı’nın; Uluslararası bir ortamda, “Benim hocam hayran olduğum ve örnek aldığım subay’dır” dediği Türk Subayı’dır,

*En çok üstün cesaret ve feragat madalyası ve takdirname sahibi asker Kara Harp Okulu İşletme Bölümü mezunu Gazi Üniversitesi İşletme Ana Bilim Dalı Üretim Yönetimi-Planlama yüksek lisansı sahibi,Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu,Türk ordusunda üç tane “Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası” sadece onda var. Başka hiçbir subay da yok altı tane “Üstün Birlik Yetiştirme Beratı” sahibi 180 tane “Takdirname” sahibi,
Sayısı bilinmeyen şerit rozeti,Kuzey Irak’ta* bütün operasyonlara katılmış,İngilizce, Rusça, Arapça biliyor. İşte bu adam “Türk Ordusunda kumpas kurbanı Emekli Albay Mustafa Levent Göktaş. Ergenekonda hapis yatan, hücrede yatan bir komutan Levent Albay Göktaş..*PKK ile yüzlerce çatışma yaşadı asker duruşlu, gerçek bir kahramandı kumpaslarla, paralel yapılanmalarla, entrikalarla hapse atıldı, 2,5 ay hücreye atıldı, tıpkı kahramanlığı, vatanperverliği öğrendiği hemşerisi Kuşbaşı Eşref* gibi, Çerkes Ethem gibi..2.5 yılım ve devletime helali hoş olsun göğsümde gururla taşıdığım kahramanlık madalyamla tecrit hücresindeyim burada insan hafızasında olanları* kaybediyor.”Ben yanında çok şehit vermiş, çok şehit cenazesi yıkamış ve çok şehit cenazesi kefenleyip mezara koymuş kişiyim. Hatta 2 gecede 38 tane gül gibi şehitle tek başına kalmış, sonra onları kefenleyip mezara koymuş kişiyim

murataltug1985
04-25-2018, 07:05
Kaynak 1çerkes.com
KUŞCUBAŞI EŞREF Albay Levent Göktaş*

“*Çukurca taburunda idik.* karakol basıldı yardıma koştuk. zorlandık ama elimizden geldiğince çabuk hareket ettik, mevzilerde şehit askerlerimiz vardı.
vücutlarına bıçakla zarar verilmişti. bir tane şehit ve jandarma askeri vardı. Rpg-7 ile vurulmuş, vücut altında hasar vardı.elini tuttum, göz göze geldik.
Kelime-i Şehadet getirdik. Sonra o’na ezberimdeki* İnşirah suresini okudum. “Elem neşrah leke sadrek” diye başladım senin göğsünü açmadık mı, yükünü atmadık mı” derken gözleri kapandı. gözlerinden* yaş boşaldı.şehit olmanın mutluluğu ile şehadet getirdi.* pkk’lılardan 17 tanesini etkisizleştirdik ölen mehmetçik kardeşlerimizin ruhları huzur bulsun*“Kuzey Irak’ta tanklarla* ileri harekata geçecekken ateş ettiler. sıcak temas yaşadık, teröristler ölülerini bırakarak.kaçtılar bir inilti geliyordu iniltisi, 14 yaşlarında bir kız çocuğu tank tarafından vurulmuş şehit jandarma askerimiz gibi alt kısmı parçalanmıştı. Yanına yaklaştım, gözlerinde korku vardı. kelime-i şehadet getirtirdim. Elini sıktım,gözlerinden iki damla yaş geldi ve öldü.Göktaş’a gelen emir Ballıkaya’ya birliğiyle girmesiydi. Göktaş, birliğiyle sabaha karşı Ballıkaya’ya sızdı Ve çatışma başladı Çatışma sabah 6.00’dan akşam 20.00’ye kadar, 5 metre yakınlıkta yaşanıyordu Levent Göktaş, terörî Geri püskürttü ancak Bir asker şehit oldu. 10’u ise yaralandı gece 5 kez içeri girdik yoğun ateşle karşılaştık için şehit naaşını alamadık”Hava eksi 35 dereceydi.

*PKK’lı, Göktaş’a kod adı olan ‘Ozan’ diye hitap ediyordu. Seslenen PKK sorumlusuydu.
Şimşek” kod adlı PKK’lının terörist şöyle sesleniyor“cenazeyi almak için durmadan aşağı inipyorsun. Hiç gelme alamazsın ama istersen bir şartla cenazeyi veririm.”Göktaş, Ölen askerini almak zorundaydı. “Şartı sordu.Armut Boğazı var. çam ağacına yiyecek, oksijen, tentürdiyot, konserve ve pamuk koy. tek başına yanımıza gel. Cenazeyi al, git.”dedi. Göktaş PKK nın , yanına tek başına gitti Göktaş, birlik komutanı olarak şehit askerinin cenazesini alacaktı.Çocuğun naaşı yerdeydi. Yüzü tertemizdi, yıkamışlardı. Askeri sırtına aldı PKK’lılar ayağa kalkıp levent göktaşı selamladılar.*Levent göktaş Şehid askerinin cenazesini aldılar PKK’LILARIN SAYGI DURUŞU nda durdular türk albay Levent Göktaş sırtında şegit askerimizin cenazesiyle yukarı çıktı.tüm gün savaştığı düşmanlarının arasına silahsız inmişti.
Çatışmada onu öldürmek için hedef alan PKK’lılar askerini almak için ölümü göze alan komutana ve şehit mehmetçiğe saygı duruşunda bulundu.
Ve albay levent göktaş şöyle diyor sorarım size ölen kim, öldüren kim? Savaşçı olmama karşın fikrim, ölümlerin durması, üzüntülerin bitmesi artık hiçbir ailenin üzülmemesi yönündedir. savaş, savaşı davet eder. Topraklarımız kan, gözyaşı ve acılarla doludur.Hayber Kalesinde 40 adamıyla 20.000 kişilik Faysal’ın ordusuna karşı 5 saatten fazla çarpışan Kuşçubaşı Eşref Sencer’in hemşerisi Albay Mustafa Levent Göktaş’tan asker duruşu, adam gibi adam duruşu…*

murataltug1985
04-25-2018, 07:06
Kaynak sorularlaislamiyet.Com
Şeriat nedir, nasıl yaşanır; şeriat geçerli midir?
Neden şeriat sürekli karalanıyor?
Şeriat hakkında bilgi verir misiniz?
Müslümanların şeriatı uygulama zorunluluğu varmı

*İslam tüm konularda görüş belirtmiş Devlet yönetiminde ilkeler koymuştur. Adalet, hukuk, insan hakları göreve sadık kalınmak ilkeleriyle devlet yönetilmelidir.Şeriat, İslam hükümleridir
Doğru İslamiyeti ve doğruluğu anlatmak ve yaşamak zorundayız.*İslam adına yapılan, ama İslama uymayan uygulamalar İslamiyete ve Müslümanlara zarar verir Namaz kılıp oruç tutan birisi şeriata karşı olduğunu söylüyor ve hayret ediyorsunuz. Bir başkası .Şeriatı savunuyor. Ancak ibadet etmiyor hayrete düşüyorsunuz.ve kanaatiniz şu oluyor:*Bunlar şeriatı bilmiyorlar!..
Şeriat:*“Din”, “Allah’ın emri”, “İlâhî emir ve yasaklardır İnsan, bir kavramı reddederken ve kabul ederken anlamını bilmeli, *En çok tartışılan kavramlardan biri şeriat ve kafa karışık. Çünkü Anlamını bilen de konuşuyor, bilmeyen de. Şemseddin Sami Efendi, dilimizin lugatinda Şeriatı,*“evamir ve nevahi-yi İlahiyye ve âyet ve hadis ve icma-ı ümmet esasları üzerine müesses kanun-u İlahi”*diye tarif ediliyor.şeriat İlahi emirler ve yasaklardır İlahi kanunlar âyet, hadis ve icma”*üzerine kurulur. Ömer Nasuhi Bilmen ise,*Şeriat, din lisanında, Cenab-ı Hakk'ın, kulları için vazetmiş olduğu dini, dünyevi ahkamının heyet-i mecmuasıdır. şeriat, din ile müradif olup, ibadet, ahlak ve muamelatı ihtiva eder.”“Şeriat,*peygamber-i zişan tarafından tebliğ edilmiş kanun-u İlahi demektir.* Kur'an'a, Hadise, İcmai hükümlerdir

*Şeriatı, kulları için Allah koymuştur.dini ve dünyevi
imani ahlaka, ibadete ve hayata dair hükümlerdir peygamberin getirdiği İlahi kanunlara şeriat denilir.
Kur'an'a, Hadise ve İcmaa dayanan hükümlerdir
Elmalılı Hamdi Efendinin,*“şeriat tarifi şöyledir:
ırmak veya su içmek için girilen yoldur insanların hayat-ı ebediyeye ve saadet-i hakikiyeye ulaşması için, Allah Teala'nın vaz u teklif ettiği ahkam-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime ıtlak edilmiştir din demektir.”Şeriatı Allah koymuş ve kullarını sorumlu tutmuştur. Allah, şeriatı kullarının ebedi hayata ve saadete ulaşması için göndermiştir.Şeriat, müstakim, doğru yoldur dindir
*Bediüzzaman şeriatı için şunları söylüyor:
Şeriat ikidir.*Birincisi,*alem-i asgar olan insanın ahvalini tanzim eden ve sıfat-ı kelamdan gelen şeriattır.*İkincisi,*insan-ı ekber olan alemin harekatını tanzim eden, sıfat-ı iradeden gelen şeriat-ı kübra-yı fıtriyedir Bedüzzaman Şeriatı ikiye ayırıyor Küçük âlem” olan insanın fiillerini düzenleyen ve Allah'ın “kelamı şeriattır
Kainattaki varlıklar, Allah'ın * kanunlarına isyansız itaat ederler, alem mükemmeldir karışıklık yoktur insanlar İlahi kanunlara isyansız itaat etseler, özlenen ahenge kavuşacak ve saadete erecekler. Uyumsuzluğun ve huzursuzluğun sebebi, isyandır Ahiret saadeti ve, dünyevi huzurun çaresi İslam'dadır.

*şeriat dinimizin kurallarıdır. İnsan ise, hür bir varlıktır. İnsanlar şeriatı ve dinimizi Kabul ve red de...*özgürdür “Dinimizde zorlama yoktur.
Bir çekirdeği ağaç yapan ona meyve verdiren Allah, bu gayenin tahakkukunu şartlara bağlamıştır Buna şeriat-ı fıtriye denilir çekirdek, toprağını bulacak, suyuna kavuşacak, güneşle sohbet edecektir ki ağaç olabilsin.İnsan çekirdek gibidir şeriat,*insanın cennete lâyık olabilmesi için uyması gereken kanunlar manzumesidir Akıl,*düşündüğü takdirde, mârifetullaha eriyor.*Dil,*hayır söylediği ölçüde ebed ülkesinde ulvî sohbetler yapmaya aday oluyor.*Beden,*Allah için yorulduğu nispette o saadet beldesinin maddî nimetlerinden faydalanmaya hak kazanıyor.*Sevgi, korku, şefkat, merhamet gibi hislerden, göze, kulağa, ele, ayağa kadar her şey Allah’ın emir dairesinde çalışmaları hâlinde ulvîleşir ve ulvî âlemlere yönelir Şeriat, hakikate giden yoldur Su membaından su almak için girilen yoldur Hakk’a ermenin ve hakikati bulmanın yoludur Yunus derki
"Şeriat, tarikat yoldur varana,
Hakikat meyvesi andan içerü."
Yola girmeden, menzile erişilemez. Şeriatsız, hakikate erme iddiaları, oyalamaktan öte bir işe yaramayan kuruntulardır.Tarikat,*nâfile ibadetlerin simgesidir Şeriat yolunda sağlam yürümek, nefis ve şeytana karşı güçlü olmak için konulmuş bir terbiye ameliyesidir Kulu, Rabbine yakınlaştırmaya vesile. Nefsi terbiye etmeye yardımcıdır

murataltug1985
04-25-2018, 07:06
Kaynak sorularlaislamiyet.Com
Şeriat nedir, nasıl yaşanır; şeriat geçerli midir?
Neden şeriat sürekli karalanıyor?
Şeriat hakkında bilgi verir misiniz?
Müslümanların şeriatı uygulama zorunluluğu varmı

*hakikate ulaşmak için İlâhî emirlere harfiyen riayet etmek kalbini ve ruhunu güçlü kılmak için nâfile ibadetlere devam etmek gerek. İmam-ı Rabbani’yi dinleyelim:Dilin yalan söylememesi ve doğru konuşması*şeriattır. Kalpten yalan düşüncesini uzaklaştırmak, zorlayarak ve çalışarak olursa*tarikat, zorlanmaksızın olursa*hakikattir.”
Doğru sözlü olmak, Allah’ın rızası güzel bir ahlâk, hakikat. için, ilkin şeriatın*“yalan söylemeyiniz”*emrine uyulur; dil günahtan uzak tutulur. kalb ve ruh tedavi edilir ve. kalp hiçbir zorlamaksızın yalandan nefret eder hâle gelir. Artık kalbe, yalan yanaşamaz Konuşan doğruyu söyler. Ve doğrunun hakikatine erilir.*hakikate ermek tarikatsız da olabilir İnsan, doğrudan, şeriattan hakikate geçebilir. Ama, ermenin, şeriatsız olmayacağı muhakkaktır.Şeriat,*sadece, İslâm’ın ceza hukuku değildir Yalan söylememek şeriattır. Yalan söylemeyen, gıybet etmeyen, mala, cana, ırza, namusa kötü bakmayan, helâl kazanç peşindeki insan şeriat üzeredir ve hakikat yolundadır. Böyle birinin şeriata karşı çıkması, kendisiyle çelişkiye düşmesidir Dinin temeli,*şeriat, insanın yaratılışıdır âlemde her zerre, her yıldız, hava, toprak, su, Allah’ın iradesine tâbidir. O’nun İlâhî kanunlarıyla hareket etmede. O’nun emrine, O’nun iradesiyle boyun eğmektedir

*Melekler âlemi hakikattir . İbadet tesbih hamd için yaratılmışlardır Onlar, Allah neyi emrederse onu işliyorlar.İnsan Her şeyiyle Allah’ı tesbih eder daima tesbihte, daima ibadettedir. İnsan idaresi melekte yoktur onlar sürekli allaha itaat üzeredir beden ülkesinin, sultanı Ruhtur ruhta, büyük bir lütuf ve büyük bir imtihan olan irade vardır
İnsanın melekten farkı irade sahibi olmasıdır Parmağıyla işaret edebilir yüzünü dönebilir ve. duygularını dilediği gibi kullanabilir insan iradesinin önünde imtihan vardır ve imtihanın sonunda cennet ve cehennem var şeriat*Allah’ın rızasını emreden emir ve yasaklardıt.*Kul İlâhî ipe sımsıkı sarılmakla emrolunuyor.*İnsan iradesinde iki saha var. Biri dünya, diğeri âhiret işleridir. İslâm’da kanunlar, mevcuttur. Kul, uyarsa hem ibadet eder hem de rahat, ve mesut yaşar Şeriat münakaşaları ikiye ayrılıyor. Biri muamelât, diğeri cezadır şeriat tartışmalarının ağırlık merkezi, cezadır ceza hukukunda İslâm’ın hükümleri mevcuttur. şeriat farzdır emire riayet etmeyen de mesuldur isyankarlık günahkârlıktır İlâhî emri, o Kur’anî hükmü inkâr etmek,küfürdür İslâmî hükümler* ferdin nefsine ailesine cemiyete karşı vazifeleridir. Şeriatın hükümleri vardır inkârı küfür ve isyandır günahtır şeriatın öncelikli olanı ferdin nefsine ait vazifeleridir. Bunların başında ibadet geliyor.

*İnsanın nefsine ve ailesine ait mükellefiyetlerinde semâvî kitaplarda hükümler mevcuttur. ibadet emredilmiş, günahlardan sakınma esas tutulmuştur ibadetlerin şekli vakti farklıdır ama ibadeti emretmeyen, ahlâkı emretmeyen bir hak din yoktur sosyal kaideler,devlet yönetimine dâir hükümler, dinlerin en mükemmeli İslâm’da kemâliyle yer almıştır İnsanın yaratılış gayesi, bütün dinlerde müşterektir. Bu gaye, Kur’an-ı Kerim emrediyor Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”(Zâriyât)*
Bir de şarta bağlı emir ve yasaklar vardır hüküm şarta bağlıdır mümini İslâm emirlerini kabul etmiyormuş gibi göstermek ve insafsızca tenkit etmek, tek kelimeyle zulümdür âhirette cezası büyük olan ithamlardan kaçınmak gerekir
*Bütün insanları fakir bir ülkede ediniz. ülke fertlerini zekât vermemekle suçlayabilir misiniz? İslâm’ın hükümlerine inandığı halde gücü yetmeyen bir Müslüman da böyle değil midir? İslamı tatbik etmek devletin vazifesidir, ferdin değil. Dolayısıyla ferde sorumluluk terettüp etmez.
İslâm’ın hükümleri,*ferdin uymak zorunda olduğu İlâhî emirlerdir.Devlet yönetimiyle ilgili hükümler İlâhîdir, inanmak her mümine farzdır; Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir siyasete mütealliktir. Onu da ulû'l-emirlerimiz düşünsünler.”*(Bediüzzaman)
İslâmî ve. İlâhî hükümlerin bir kısmı sadece Müslümanlara uygulanan hükümler, diğeri ise bir İslâm beldesinde yaşayan herkese tatbik edilen hükümlerdir

murataltug1985
04-25-2018, 07:07
Kaynak sorularlaislamiyet.Com
Şeriat nedir, nasıl yaşanır; şeriat geçerli midir?
Neden şeriat sürekli karalanıyor?
Şeriat hakkında bilgi verir misiniz?
Müslümanların şeriatı uygulama zorunluluğu varmı


*İslamın kısım,*ceza”*hükümlerinde. Bir gayri müslim cizye vererek İslâm beldesinde yaşıyorsa, o beldenin vatandaşı olarak bütün ceza hükümlerine muhatap olur. Hırsızlıkta eli kesilir, zina iftirasında bulunursa cezalandırılır.
Bazı sapkınlar İslâm’ın ceza hükümlerinin uygulanmadığı ülkede namaz kılmanın, oruç tutmanın mana ifade etmeyeceği gibi saptırıcı sözler söylüyorlar. Ve mü’minleri Allah’ın hükümlerine uymamakla suçluyorlar. Oysaki şeriatın %99 u ibadettir Namazda Fâtiha’yı okuyan Rabbinden “sırat-ı müstakime” dileyen bir mü’min çok dikkatli olmalıdır. istikametten uzaklaşmamalı
*insanlar, bu asırda İslâmî hükümlerle hükmetmenin mümkün olmadığını iddia etmekteler İslâm hükümleriyle hükmetmeyeni, niyetlerine bakmaksızın, küfürle itham ediyorlar. Bunların biri ifrattadır, diğeri tefritte. ikisi de aşırı ve, ikisi de istikametten sapmış.kaideye göre.*“Bir şey sabit olursa, levazımıyla sabit olur.”* parmaklar elin lâzımıdır. Eli, parmaksız düşünemezsiniz. Ve istifade edemezsiniz. Yüz dendi mi, gözü ayıramazsınız. Gözsüz bir yüzü ek******. Parmak elin, göz yüzün, gözbebeği de gözün lâzımıdır. ayırır ve tek düşünürseniz fayda edemezsiniz. İslâmî hükümler Bir bütündür.*Ve ancak o zaman, ferdi ve cemiyeti huzura, saadete kavuşturur.

*İslâm’ın temel şartlarının ihmale uğradığı, yanlış esaslar üzerine bina edildiği bir cemiyette, ceza hükümleri fayda sağlamaz. hükümlerin, tatbiki mümkün olmayabilir. İnsan inanmadan istemeyerek uymakla nifaka düşer. Müslüman görünür, ama İslâm düşmanı olarak yaşar.
Şeriat bir bütündür İslâm’da faiz haramdır, Bu yasağı getiren âyet-i kerimeyi*“Müminler ancak kardeşidirler”*âyetiyle düşünürsek. hakikat şudur*“Bir mü’min, ihtiyaç içinde borç isteyen kardeşine borç verirken, ona karz-ı hasende bulunurken, parayı fazlasıyla talebde bulunamaz. Bunun kardeşlikle bağdaşmaz İslâmî kardeşliğin son derece zayıfladığı, kişinin öz kardeşine tuzaklar kurduğu, devlet malının yağmalandığı bir cemiyette, İslâm’ın faiz yasağı icra edilemiyorsa, kabahat bozulan bünyenindir; ilâcın, yahut gıdanın değil.*Bir cemiyette, İslâm’ı tatbik etmeyen, hükmünü veremeyen bir insana kâfir damgası vurmak insaf değildir. iman küfre zıttır. Bir insan İslâm’a zıt bir hüküm veriyorsa, İslâm’ı reddederek küfre girer İman ve küfürde de niyet ve irade şartı vardır. Bir adam ancak,*“İslâm’ın hükmünü kabul etmiyorum derse küfre girer. Böyle bir niyeti ve iradesi yoksa, hata, yanlış hüküm ve bilgisizlikden ve irade zaafından kaynaklanıyorsa, yaptığının yanlış olduğunu biliyorsa bu adama kâfir demek Ehl-i sünnette mümkün değildir. Bunu ancak, büyük günah işleyenin kâfir olduğuna hükmeden* “Haricîler” yada bu kimsenin imanla küfür arasında kalacağını savunan*“Mûtezile”*iddia eder Bunlar ise ehl-i dalâlettir Çok dikkatli olmalı ve İslâm’ı savunurken, bilmeden dalâlet yoluna girmemeliyiz

murataltug1985
04-25-2018, 07:08
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

KURAN ALLAH SÖZÜDÜR

Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır. Bilimsel konularda, gelecekten haberlerde matematiksel şifrelemelerde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir. Bu bilgilerin dönemin bilgi ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir. bu durum, Kuran`ın insan sözü olmadığının apaçık ispatıdır. Kuran, herşeyi yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah`ın sözüdür.
ayet buyuruyor o, Allah`tan başkasından olsaydı, kuşkusuz birçok çelişkiler bulacaklardı" buyurmaktadır. (Nisa Suresi, 82). Kuran`da hiçbir çelişki yoktur her bilgi, gün geçtikçe İlahi kitabın mucizelerini ortaya koymaktadır. İnsana düşen Allaha ve kitabına sarılmak ve onu rehber kabul etmektir.

Allah, ayetinde şöyle seslenir Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap`tır. O`na uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz.„ (Enam Suresi)

Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin,
dileyen inkar etsin…„ (Kehf Suresi)

O Kuran bir öğüttür. dileyen,
onu düşünüp-öğüt alsın.„ (Abese Suresi)


KURAN`IN GELECEKLE İLGİLİ HABERLERİ

*Kuran`ın mucizevi yönlerinden biri de, gelecekteki olayları önceden haber vermesidir Fetih Suresi 27. ayetinde, müşriklerin işgali altındaki Mekkenin fethedileceği müminlere şöyle müjdelenmekteydi: Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Allah dilerse, mutlaka
Mescid-i Haram`a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, kısaltmış ve korkusuzca gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi, size yakın bir fetih nasib kıldı.„ (Fetih Suresi, 27) ayette, Mekke`nin fethinden önce gerçekleşecek bir başka fetih haber verilmektedir. Ve ayette haber verildiği gibi müslümanlar önce, Yahudiler`in elindeki Hayber Kalesi`ni fethetmişler, daha sonra da Mekke`ye girmişlerdir. *Gelecekten haber verilmesi Kuran`daki üstün hikmetlerden yalnızca bir tanesidir. Bu, Kuran`ın sonsuz ilmin sahibi olan Allah`ın sözü olduğunu kanıtlayan bir delildir O dönemde hiçbir insanın haber veremeyeceği haberlerden biri de Bizans`ın yenilgisidir. Dünya`nın en alçak noktasında Rumlar yenilgiye uğramışdır. ayette en alçak nokta" belirtilmektedir. teknoloji ile Dünya`nın en alçak noktasının belirlenmesi mümkün değildir. Bu, herşeyden haberi olan Allah`ın haber vermesidir.

BİZANS’IN GALİBİYETİ

*Kuran`ın gelecek haberlerden biri de Rum Suresi`nin ayetleridir ayetlerde Bizans İmparatorluğu`yenildiği çok kısa bir zamanda tekrar galip geleceği bildirilmiştir: “Elif, Lam, Mim. Rum yenilgiye uğradı. “Dünyanın en alçak yerinde". onlar, yenilgiden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde.önce ve, sonra emir Allah`ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir.„ (Rum Suresi)
ayetler, Hıristiyan Bizansın, putperest Persler karşısında yenilgiye uğramasından 7 sene sonra, M.S. 620 de indirilmişti. ayetlerde Bizans`ın yakında galip geleceği haber veriliyordu. Oysa Bizans kayıplara uğramıştı galip gelmesi, ve ayakta kalması imkansızdı . Persler Avarlar, Slavlar Lombardlar Bizansa tehditti Avarlar istanbula gelmişlerdi. *Bizans Kralı Heraklius, ordu masrafları için kiliselerdeki altın ve gümüş süs eşyalarının eritilip paraya çevrilmesini emretti. valiler Kral Heraklius`a isyan etmiş, İmparatorluk parçalanma noktasına gelmişti. Bizans toprağı olan Mezopotamya, Kilikya, Suriye, Filistin, Mısır ve Ermenistan, putperest Persler`in işgali altındaydı
Bizans`ın yok olması bekleniyordu. Rum Suresinde Bizans`ın dokuz yıl geçmeden galip geleceği haber verildi. müşrikler Kuran`daki zafere inanmıyordu
Kuran`ın tüm haberleri gerçekti. Rum Suresi`nin ilk ayetlerinin indirilmesinden 7 yıl sonra, M.S. 627 de Bizans ve Persliler Ninova harabelerinde savaştı Bizans ordusu, Persler`i yendi. Persler işgal ettikleri yerleri Bizans`a geri verdi

*Allah`ın Kuran`da bildirdiği "Rum`un zaferi", gerçek oldu. Bu ayetlerde kimsenin tespit edemeyeceği coğrafi bir gerçek ise Rum Suresi`nin 3. ayetindeki Rumlar`ın "Dünyanın en alçak yerinde" yenilmesidir Arapçası "Edna el ard" ifadesi meallerde "yakın bir yer" olarak tercüme edilir. Edna" kelimesi Arapça`da "alçak" demek olan "deni" kelimesinden türemiştir ve "en alçak" anlamındadır "Ard" ise yeryüzüdür. Edna el ard" ise "Yeryüzünün en alçak yeri" manasındadır Bizans ile Persler yeryüzünün en alçak noktasında savaştı. savaşın yeri, Lut Gölü havzasıdır. deniz seviyesinden 395 metre aşağıda olan Lut Gölü yeryüzünün "en alçak" bölgesidir. Rumlar, ayette belirtildiği gibi, "yeryüzünün en alçak yeri"nde yenilmişlerdir. Lut Gölü`nün rakımının, modern ölçümlerle tespit edilmiştir. Daha önce hiç kimse Lut Gölü`nün Dünya`nın en alçak bölgesi olduğunu bilmesi mümkün değildir. Ama Kuran`da "Yeryüzünün en alçak yeri" olarak tanımlanmıştır. Bu, Kuran`ın İlahi bir söz olduğunun delilidir

murataltug1985
04-25-2018, 07:09
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

ANNE SÜTÜ

Anne sütü, bebeğin besinini eksiksiz gidermek ve bebeği enfeksiyonlara karşı korumak üzere Allah tarafından yaratılmış eşsiz bir karışımdır. Günümüzün teknolojisi ile hazırlanan bebek mamaları bu mucizevi besinin yerini tutamazlar
Bilimin anne sütü ile ilgili keşfettiği gerçeklerden biri ise bebeğin anne sütü ile 2 yıl boyunca beslenmesinin faydalı olduğudur. Bilimin yeni keşfettiği bu bilgiyi Allah bizlere "…Onun ayrılması, iki yıl içindedir..." ayetiyle 14 asır önce bildirmiştir.
Biz insana anne ve babasını onlara iyilikle davranmayı tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması, iki yıl içindedir. "Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır."„ (Lokman Suresi, 14)

DENİZLERDEKİ KARANLIK VE İÇ DALGALAR

*inkar edenlerin amelleri engin denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu göremeyecek Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur (Nur)
Derin denizlerdeki ve okyanuslardaki karanlık, 200 m den daha derindir derinlikte, ışık yoktur. 1000 m.`nin altındaki derinliklerde hiçbir ışığa rastlanmaz Günümüzde denizin yapısı,canlıların özellikleri, gibi bilgilere teknoloji ve denizaltılarla ulaşmak mümkündür Güneş ışığının %30`u deniz yüzeyinde yansıtılır. İlk 200 metrede 7 rengin tümü emilir.1000 m`nin altındaki derinlikde ise hiçbir ışığa rastlanmaz Bu bilimsel gerçek 1400 yıl önce Nur Suresi`nde, 40. ayetinde dikkat çekilmiştir.
*Bir insanın alet olmadan 40 m.`den derine dalması imkansızdır. insanın yardımsız okyanusların 200 m. civarındaki karanlık derinliklerde yaşamak mümkün değildir. bilim denizleri çok yakın zamanlarda keşfetmişdir. Nur Suresi`ndeki ayette engin denizlerin karanlık" olduğu ifadesi 1400 sene önce haber verilmiştir. teknolojinin olmadığı bir dönemde böyle bir bilgi Kuran mucizesidir *Nur Suresi`40. ayetde belirtilen "…engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır…" ifadesi de Kuran`daki bilimsel mucizedir farklı yoğunluktaki katmanlarda yoğunluk ara yüzlerinde meydana gelen iç dalgalar vardır. İç dalgalar deniz ve okyanus derinliklerini kaplar derin denizlerde sudan daha fazla yoğunluk vardır. İç dalgalar yüzey dalgalarıdır insan gözüyle görülemez sıcaklık ve tuzluluk değişiklikleriyle fark edilebilir. bir insan ancak deniz yüzeyindeki dalgaları bilebilir. Ancak denizin içindeki dalgalanmaları bilemez Ama Nur Suresi denizlerin derinliklerindeki ikinci bir dalgaya dikkat çeker bilim adamlarının keşfettikleri bu gerçek Kuran`ın Allah sözü olduğunu gözler önüne serer

DAĞLARIN HAREKET ETMESİ

*Neml suresinde dağların sabit olmadıkları hareket halinde bulundukları şöyle bildirilir “Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler...„
Dağların hareketi, yerkabuğu hareketiyledir Yerkabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakasında yüzer gibi hareket eder. İlk olarak bu yüzyılda Alfred Wegener isimli Alman bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya`nın ilk dönemlerinde birarada olduklarını, daha sonra sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını öne sürmüştür
jeologlar, Wegener`in haklı olduğunu onun ölümünden 50 yıl sonra 1980`de anlayabildiler. kara parçaları yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen büyük kara parçası Güney Kutbu`ndaydı
*180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklendi dev kıtanın birincisi Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan`ı kapsayan Gondwana idi. İkincisi ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistan`sız Asya`dan oluşan Laurasia idi. 150 milyon yıl içinde Gondwana ve Laurasia küçük parçalara ayrıldı Pangaea`nın parçalanmasıyla ortaya çıkan kıtalar sürekli olarak Dünya yüzeyinde sürüklenmektedirler. 20. yüzyılda keşfedilen yerkabuğunun hareketi şöyle açıklanmaktadır:
Yerkabuğu ve üst manto 100 km. kalınlığındaki Dünya yüzeyi "tabaka" parçalarından oluşmuştur. Dünya yüzeyini oluşturan altı büyük tabaka ve sayısız küçük tabaka vardır. tabakalar kıtaları ve okyanus tabanını beraberinde taşıyarak Dünya üzerinde hareket eder*Kıtasal hareket yılda 1 ile 5 cm. civarındadır Tabakalar hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir. Atlantik Okyanusu her sene genişlemektedir.Allah dağların hareketini ayette "sürüklenme" olarak bildirmiştir. bilim adamlarının buna Kıtasal Sürüklenme" derler
Bilimin çok yeni keşfettiği bu bilimsel gerçeğin, Kuran`da bildirilmiş olması kuşkusuz Kuran`ın mucizesidir

murataltug1985
04-25-2018, 07:10
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

DAĞLARIN GÖREVİ

*Kuran`da dağlara şöyle dikkat çekilmektedir:
Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık...„ (Enbiya Suresi) ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici bir özelliği bildirilmektedir. Dağların toprağın derinlerinde kökleri vardır. Dağlar derin kökleriyle şekil olarak kazıklara benzerler Kuran indirildiğinde hiç kimsenin bilmediği gerçekler modern jeoloji ile ortaya çıkarılmıştır. dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları ile meydana gelir. İki tabaka çarpıştığında dayanıklı olan ötekinin altına girer. Üstte ki tabaka kıvrılarak yükselir ve dağlar meydana gelir. Alttaki tabaka yeraltında ilerleyerek aşağıya derin bir uzantı meydana getirir. dağların yeryüzündeki kütleleri kadar, yeraltına doğru ilerleyen derin uzantıları vardır. *Bilim dağların şöyle tarif eder"Kıtaların kalın olduğu dağlık bölgelerde yerkabuğu mantoya derinlemesine saplanır." ayette, dağlar "kazığa benzetilmiştir Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?„ (Nebe Suresi) *Dağlar yer üstü ve yeraltında yerkabuğunu birer kazık gibi birbirine perçinler. Yerkabuğu hareket halindeki tabakalardan oluşur Dağlar hareketli yerkabuğunu sabitleyerek sarsıntıları engeller. dağlar, yeryüzü tabakalarını perçinler. Bu yerkabuğunu sabitler tabakalar arasındaki kaymayı engeller. dağları, tahtaları birarada tutan çivilerdir Dağların sabitleyici özelliği bilimde "izostasidir İzostasi Jeolojide, dağların Dünya yüzeyinin altındaki yerçekimsel kuvvetle yerkabuğunun dengesinin sağlanmasıdır modern jeolojinin keşfeddiği dağların işlevi, yüzyıllar önce Kuran-ı Kerim`de bildirilmiştir bu Allah`ın yaratmasındaki üstün hikmettir ayet şöyle buyrur: “... Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı...„ (Lokman Suresi)

YÖRÜNGELER

*Kuran`da Güneş ve Ay`dan bahsedilir ve her birinin belli bir yörüngesi olduğu şöyle vurgulanır:
“Geceyi, gündüzü, Güneş`i ve Ay`ı yaratan O`dur;
her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.„ (Enbiya Suresi, 33) Güneş`in sabit olmadığı, belli bir yörüngede yol aldığı ayette şöyle bildirilmektedir:
Güneş de, kendisi için bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir.„ (Yasin Suresi) Kuran`da bildirilen gerçekler, astronomik gözlemlerle anlaşılmıştır. Astronomiye göre Güneş, Solar Apex adı verilen bir yörünge ve Vega Yıldızı doğrultusunda saatte 720 bin km.`lik muazzam bir hızla hareket eder Güneş günde 17 milyon 280 bin km. yol kateder Güneş gezegenler ve uyduları aynı mesafeyi katederler. evrendeki tüm yıldızlar planlı bir harekete sahiptirler. *evrenin bu şekilde yörüngelerle donatılmış olduğu, Kuran`da şöyle haber verilmiştir Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış` göğe andolsun.„ (Zariyat Suresi) Evrende 200 milyar galaksi mevcuttur galakside 200 milyar yıldız bulunur. yıldızların gezegenleri, gezegenlerin ise uyduları vardır. Tüm gök cisimleri yörüngelere sahiptir. milyonlarca yıldır her biri kendi yörüngesinde kusursuz bir uyum ve düzende gitmektedir. kuyruklu yıldız kendisi için tespit edilmiş yörüngede yüzüp gider. Evrendeki yörüngeler gök cisimleri Galaksiler de şaşırtıcı hızlarla planlı ve hesaplı yörüngelerde hareket ederler. hiçbir gök cismi bir diğeriyle çarpışmaz, yolları kesişmez.

*Kuran indirildiğinde insanlık, uzayı milyonlarca kilometre gözlemleyecek teleskoplara, ve astronomim bilgilere sahip değildi. uzayın, ayette bildirildiği gibi, "özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış" olduğunu, tespit etmek imkansızdı. Kuran-ı Kerim`gerçekleri açıkça haber vermiştir; Kuran, Allah`ın sözüdür. Evrendeki kuyruklu yıldız gibi Halley kuyruklu yıldızı da planlı bir harekete sahiptir. Kendisine ait yörüngesi vardır gök cisimleriyle kusursuz bir uyum ve düzende hareket etmektedir. Evrendeki gök cisimlerinin; gezegenlerin, uyduların yıldızların, galaksilerin çok ince hesaplarnmış yörüngeleri vardır. kusursuz düzeni kuran ve devamlılığını sağlayan, tüm evreni yaratmış olan Allah`tır.

murataltug1985
04-26-2018, 08:35
Kaynak Faydaları Zararları
Zemzem suyunun faydaları nelerdir?

*Zemzem suyu* İslam dininin mucizelerindendir Mekke’de üretilir Kâbe’nin doğusunda bulunur milyonlarca kişi Hac ve ya Umrede zemzem suyu içmektedir. Zemzem suyunun erdemleri* hadislerle teyit edilmiştir.*Düzenli olarak tüketilen zemzem suyu* Vücud zindeliğini korur dayanıklılığı artırır* hastalığı tedavi eder. bilim adamları zemzem suyunun sağlığa faydalarını* onaylanmıştır. Vücudun yüzde 70’i sudan oluşur su vücut için önemlidir. mineralleri ile vücuda destek olan zemzem suyu, kişinin hayat kalitesini arttırır ve vücut sağlığını korur Enerji verir:*sıradan sulara göre şaşırtıcı bir içeriğe sahiptir. fiziksel ve zihinsel olarak kişiyi dinlendirir Göz sağlığını destekler:*Zemzem suyu göz sağlığı için faydalıdır. Görme yeteneğine etki edebilen bir devadır

*zemzem suyu, gözleri iyileştirir Bakterilerle mücadele eder:*zemzem suyunda kirletici hiçbir madde yoktur Kalsiyum*ve* magnezyum* kaynağıdır Zemzem suyu şifadır. florür barındırıp mikrop öldürür Zemzem suyu kan trombositlerini artırmu içmek kan trombositlerini artırır detoksu temizler Hastalıkları iyileştirir diğer *su kaynaklarından* daha fazla mineral içerir. hastalıkları tedavi eder Hücreleri güçlendirir:*
Kilo vermeye yardımcı olur:*iştahı ve Açlık hissini azaltır Dinç bir vücuta destek olur:*vücudun beslenmesini sağlar.* zemzem suyundaki farklı elementler iyileşmek ve gençleşmek için pozitif bir enerjidir.saftır:*Zemzem suyu 4000 yıl önceden bu yana aktığı kabul edilen kutsal bir sudur. değerli mineraller içerir

*saf bir sudur Kirlenmemiştir tamamen saf olan bu su sağlık için benzersizdir.Organları korur:*Vücudun yüzde 70’i sudur temiz ve mineral deposu olan zemzem suyu, organları korumak için harikadır. sağlık için gereklidir.Gençleştirir:*saf* mineral deposudur pozitif enerji verir* kilo verdirir** gençleştirir Dayanıklılığı artırır:*sporcular maraton öncesi zemzem suyu içmekte ve* başarılı bir sonuç almaktadır.Baş ağrısını hafifletir:*Baş dönmesi ya da baş ağrısında, aspirin yerine zemzem suyuna başvurulabilir Baş ağrısı için zemzem içmek Arap ülkelerinde popüler ve geleneksel bir tedavidir. hap kadar etkilidir düşünülmektedir. Zemzem suyundaki kalsiyum minerali güçlü kemik yapısı ve sağlık için faydalıdır *Peygamberimiz* (SAV) zemzem suyunu hasta ve hastalık* olan kişilere serpmiştir kelimelerin telaffuzunu düzeltmeye yardımcıdır Zemzem suyu içerek ibadetler tamamlanır* Müslümanlar için zemzem suyu mükemmel bir hediyedir mucizevi bir iyileştiricidir barındırdığı iyot, tiroid hastaları için iyidir.

murataltug1985
04-26-2018, 08:36
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

YAĞMURUN OLUŞUMU

Yağmurların oluşması için gerekli evrelerin 1935’te keşfedildi yağmur 3 evreden geçerek oluşuyordu: Birincisi rüzgarın oluşması, ikincisi bulutların meydana gelmesi, üçüncüsü yağmur damlacıklarının ortaya çıkışıdır Kuran`da yağmurun oluşması* bilimle paraleldir Allah rüzgarları gönderir (1. evre), bir bulut kaldırır onu nasıl dilerse gökte dağıtır ve parça parça kılar (2. evre); onun arasından yağmurun aktığını görürsün (3. evre). Sonunda kullarından dilediğine verince sevince kapılıverirler. " (Rum Suresi, 48)

KARANLIĞIN YARATILMASI

"Görmediler mi, biz geceyi sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlıkla görsünler diye yarattık. Şüphesiz, iman eden bir kavim için* ayetler vardır." (Neml Suresi) ayet gecenin özel olarak yaratıldığını bildirir. bilimadamları yıldız sayısını ve ürettikleri ışığı hesapladıklarında evrenin aydınlık olması* sonucuna varmışlar ve karanlığı anlayamamışlardı. Bu karadeliklerin keşfiyle açıklığa kavuştu.* evrendeki karadelikler,
korkunç çekim alanlarıyla yıldızların ışınlarını* yutmakta ve karanlığa sebep olmaktadır. Bir başka deyişle, karanlık özel olarak "yaratılmaktadır".

ZAMANIN FARKLILAŞMASI

Einstein`ın "rölativite kuramı"na göre zaman sabit değildir. Hıza bağlı olarak uzayıp kısalır. Kuran, "bir günü elli bin yıl" olan ve yine "bir günü bin yıl" olan farklı zaman birimlerinden bahsederek, zamanın göreceli olduğunu, Einstein`dan yüzyıllar önce açıklamaktadır."Melekler ve ruh ona süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir." (Mearic Suresi)
"Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra işler sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O`na yükselir." (Secde Suresi)

DEMİRDEKİ İKİ ŞİFRE

Demir dünyamızdaki en çok bulunan dört elementten biridir ve insan için en hayati madenlerdendir* Demirden bahseden Hadid demir Suresi’nin 25. ayeti şöyledir: Demiri de indirdik. Onda büyük bir kuvvet ve insanlar için fayda vardır."El-Hadid Kuran`ın 57`nci suresidir. El-Hadid kelimesinin sayısal değerleri toplandığında ebced hesabı karşımıza çıkan rakam da aynıdır: 57.
Hadid" (demir) kelimesinin ebced değeri 26’dır. 26 sayısı demirin atom numarasıdır.

DENİZLERİN BİRBİRİNE KARIŞMAMASI

"Birbirleriyle kavuşup karşılaşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel berzah vardır; birbirlerinin sınırı geçmezler." (Rahman Suresi)
iki su kütlesi karşılaşıp birleşir* fakat bir engel sebebiyle karışmazlar.* beklenen iki denizin birbirleriyle karşılaştığında sularının karışarak* tuzluluk oranlarının ve ısının eşitlenmesidir. Oysa ki Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu* görsel olarak birleşseler de suları birbirine karışmaz. Bunun sebebi aralarındaki yüzey gerilimi kanunudur

murataltug1985
04-26-2018, 08:36
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI

Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer Suresi) Kur’an’ın evreni tanıtan ayetlerindeki ifadeler dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarıp örtmek" arapçada tekvir"dir. birşeyin üzerini* sarmaktır. gecenin gündüzü tekvir etmesi ancak yeryüzünün yuvarlak olmasıyla mümkündür.

DÜNYANIN HAREKETİ

"Dağları görürsün de, onları donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi sapasağlam ve yerli yerinde yapan Allah’ın sanatıdır bu" (Neml Suresi, 88) Kuran, dünyanın bulutlar gibi hareket eden bir cisim olduğunu belirtir. dünya kelimesi yerine dağ kelimesinin yer alması ilgi çekicidir. dağlar dünyadaki sabitliğin simgesidir. Sabit gözüken dağların hareket etmesi demek dünyanın hareket etmesi demektir.

YEDİ KAT YER - YEDİ KAT GÖK

"*Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı..." (Talak Suresi, 12)* atmosfer yapısı, Kurandaki yedi bölümden meydana gelir. Atmosferde katları* ayıran yüzeyler vardır. sıcaklığa bağlı olarak yerden itibaren şu katlar sıralanır.
*1.Kat - Troposfer: Kalınlığı kutuplarda 8 km. ekvatorda 17 km dir bulutları kapsar. Sıcaklık yükseltiye bağlı olarak kilometrede 6.5°C azalır.Bu katmanın tropopoz diye adlandırılan ve hızlı hava akımlarının olduğu kısımda sıcaklık -57°C’de sabit kalır. 2.Kat - Stratosfer: 50 km yüksekliktedir Burada mor ötesi ışınlar soğurulduğu için ısı açığa çıkar ve sıcaklık 0°C’ye kadar yükselir. Bu ısı ve dünya için hayati önem taşıyan ozon tabakası* ortaya çıkar.3.Kat - Mezosfer: Yüksekliği 85. km`ye kadar çıkar. Burada sıcaklık -100 C’ye iner.
4.Kat - Termosfer: Sıcaklık giderek yavaşlayan bir tempoda artar.5.Kat -İyonosfer: gazlar iyon halindedir Radyo dalgaları iyonosferce dünyaya gönderilir ve yeryüzündeki iletişim sağlanır.
*6.Kat - Ekzosfer 500 ila 1000. km`nin ötesinde, özellikleri güneşin etkinliklerine göre değişir tabakadır.7.Kat - Manyetosfer: Burası dünyanın manyetik alanın kapladığı büyük bir boşluktur Enerji yüklü atom altı parçacıklar Van Allen Kuşakları bu bölgede tutulur.yer kabuğunun katmanları 7 bölümdür1.Kat Litosfer(su)
2.Kat Litosfer(kara) 3.Kat Astenosfer
4.Kat Üst manto 5.Kat Alt manto
6.Kat Dış çekirdek 7.Kat İç çekirdek

Yörüngeler ve Dönen Evren

*Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz gök cisimlerinin
yörüngesidir . yörüngelere,asırlar önce*
Kuran`da şöyle dikkat çekilmiştir Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler." (Enbiya Suresi)
yıldızlar, gezegenler ve uydular kendi etraflarında, ve bağlı bulundukları sistemle* dönmekte, evren* fabrikanın dişlileri gibi düzenli çalışmaktadır.
Evrendeki yörüngeler sadece bazı gök cisimlerinin hareketi değildir. Güneş sistemimiz galaksiler, büyük bir hareketlilik gösterir. Dünya ve Güneş Sistemi her yıl, bir öncekinden 500 milyon kilometre uzakta bulunur. Gök cisimlerindeki sapma sistemi altüst eder *dünya* güneş çevresinde dönerken her 18 milde* çizgiden ancak 2.8 mm ayrılır. Ve bu* kıl payı şaşmaz, yörüngeden 3mm`lik bir sapma büyük felakettir: sapma 2.8 yerine 2.5 mm olsaydı yörünge çok geniş olurdu hepimiz donardık, sapma 3.1 mm olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük." Gök cisimlerinin bir başka özelliği* kendi etraflarında dönmeleridir. "Dönüşlü olan göğe andolsun." (Tarık) ise bu gerçeğe işaret eder.

murataltug1985
04-26-2018, 08:37
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

GÜNEŞ

Dünyadan 150 milyon km. uzakta olmasına rağmen, güneş bizim için enerjiyi kesintisiz* ulaştırır. dev enerjili gök cisminde Her saniye 616 milyar ton hidrojen, 612 milyon ton helyuma çevrilmektedir. dışarı salınan enerji 500 milyon hidrojen bombasının patlamasına denktir.
Yeryüzündeki dengenin devamı ve canlılık için gereken enerjinin % 99 `u güneşten sağlanır. enerjinin yarısı görünür ve ışık olarak alınır. Diğer enerjinin gözle görülmeyen, ama sıcaklık yani kızılötesi ışınlardır. Güneş bir* çan gibi genleşip salınır. Bu olay her beş dakikada bir tekrarlanır güneşin yüzeyi* saatte 1080 km hızla, 3 km. kadar ilerleyip geri döner Güneş, Samanyolu`nu oluşturan 200 milyar yıldızdan biridir. Dünyadan 325.500 defa büyüktür evrendeki küçük yıldızlardan sayılır Çapı 125 bin ışık yılı olan Samanyolu`nun merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıktadır. ( 1 ışık yılı= 9.460.800.000.000 km.)

Evrendeki Kusursuzluk

"*O, biri diğeriyle `tam bir uyum` içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman`ın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk` göremezsin.* gözünü gezdir; herhangi bir çatlaklık ve bozukluk* görüyor musun? gözünü iki kere gezdir; o göz umudunu kesmiş ve bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi) Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde* tesbit edilmiş yörüngelerinde hareket eder. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle dönerler. 200 -300 milyar yıldız ve galaksiler birbirinin içinden geçerler. Bu geçişte, evrendeki düzeni bozulmaz. Evrendeki hız* akıl durdurur. trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve uzayda korkunç bir süratle hareket ederler. *dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseninde* döner. Bugün en hızlı mermi saatte 1.800 km.lik bir sürate sahiptir dünya dev boyutlardadır sürati de büyüktür Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin 60 katıdır: saatte 108.000 km. Bu süratle yol alan bir araç dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktır Güneş sistemi ise mantık sınırlarını zorlar Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. güneş sisteminin galaksi* etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., dir 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlıdır* karmaşık ve hızlı bir sistemde kazalar mümkündür. Ancak, ayetteki gibi, tüm sistemde çelişki ve uygunsuzluk` yoktur. Çünkü evren başıboş"değildir ve Allah`ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.

Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Mara Nehrini Geçmek

*Bazı yıllar bir milyondan fazla öküz başlı antilop Kenya`daki Masai Mara bölgesine göçerler. Serengeti`nin kuzey batısında geniş otlaklar vardır. zengin otlaklar için antiloplar Mara nehrini geçmelidir. Temmuz ve* Ağustosda binlerce antilop nehri geçmek için kuzey Serengeti`nin tehlikeli yerlerinden geçer, uçurumlara dalar çamur yataklarını aşarlar. boğulanlar olur. Yaşlı,ve* deneyimli hayvanları* izleyen Antiloplar su içmek istediğinde hiç kimse onları durduramaz. araçlar ya da avcılar onları engellerse, başka bir yerden geçerler, bazen nehre ulaşmak için ormandan geçtikleri olur.Eylül`ün sonunda ve Ekim`de Mara bölgesinde antilop sürüleri Serengeti`ye* geri döner Yağmurlar başlamıştır hayvanlar yağmurları izleyerek güneye ilerler.

*Yağmurlar durursa antilop sürüleri ormanda* bekler; yağmur devam ederse antiloplar göç ederler, Aralık`ta yeşil ovalara ulaşırlar. Serengeti toprağı volkaniktir ve* besince zengindir yüzey altında kalsiyumla sertleşmiş toprak vardır. sert kayalık katman ağaçların kök salmasına izin vermez yıllık otlar yetişir. otlar küçük kısa kökleri emerler. Bu sayede en kurak günde bile otlar yaşamlarını sürdürür yağmur düştükten saatler sonra filiz vermeye başlar Öküzbaşlı antilopların sevdiği Serengeti otları küçük yaprakları olan kısa gövdelere sahiptir. bu özellikleri binlerce aç antiloba bir önlemdir. Otların sürekli yenmesi kısa kalmalarını sağlar, büyümeleri muhafaza edilir*otlandığında bitkideki büyüme hormonları köklerden sürgünlere geçer ve büyüme desteklenir Antiloplar zarar verecek kadar uzun zaman aynı çevrede kalmazlar bıraktıkları gübreleri ile toprağı da zenginleştirirler.Allah herşeyi eksiksizce yaratan, Rezzak olandır her canlıya rızkını verendir Antilopların alışkanlıkları ve yaşadıkları bölgedeki toprağın yapısı, otların özellikleri ve birçok* uyum göç olayındaki her aşamanın tasarlanmış olduğunun delillerindendir. Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah`tır. (Zariyat)

murataltug1985
04-26-2018, 08:37
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
Somonların İnanılmaz Yolculuklarına Bir Örnek

*Akarsuların kendilerine has kokuları ve kimyasal bileşimi vardır. farklar küçüktür ki, canlılar* algılayamaz. Ancak Somonlar hariç...
Somonların yön bulma yeteneklerindeki en ilginç olay Kuzey Californiada yaşandı.çiftliğin balık üretme havuzlarından birinde, yüzlerce yavru balığın arasından* iki yaşında büyükçe bir somon balığı bulundu. Balığın arka yüzgecinde, Prairie Creek Çifliği`nin metal klipsinin izi vardı. balık yetiştirilip okyanusa bırakılan bir somondu balık okyanustan geri dönerek çiftliğin kapalı havuzuna nasıl girmiş olabilirdi? Havuz sularının boşalması için kullanılan kanala açılan ve kutunun kapağı kırıktı: Balık, doğduğu yere dönmek için, çiftliğin su kanalına girmiş ve kutunun kapağını kırıp havuza ulaşmış olabilir miydi?*balığın okyanustan doğduğu havuza kadar ulaşması gereken yol* imkansızdı Somonun doğduğu çiftliğe dönmesi için, yolculuğa nehrin okyanusa kavuştuğu yerden başlaması gerekiyordu. Balık akıntıya karşı 5 kilometre yüzecek ve ilk yol ayrımına gelecekti. yol ayrımında doğru kararı verip kuzeye yönelecek, zorlu bir yol ayrımına gelecekti. yol ayrımında somon için birbirine benzer iki sinyal vardı. Somonun çiftliği, yol ayrımının tam ortasındaydı* İlk seçim, somonun sağa çünkü çiftliğin suları sağdan akıyordu.Somon solu seçti ve çiftliğe yaklaşdı. Otoyolun altında, balık yetiştirme çiftliğinin sularının atıldığı bir kanal vardı Normalde kanaldan az su gelir ve toprak emerdi. o yıl çok yağmur yağmıştı... Yağmur somona yol göstermek için yeterliydi.

*Somon, kokuyu izleyerek nehirden çıkıp, su kanalına* ilerledi Sadece 10 santim yüksekliğindeki suda hem yüzmeli hem de sürünmeliydi.
tünel içinde karmaşık su borularının içinde doğru yolu bulmalıydı. başarsa bile, Çiflikteki patikanın altında sıkışacaktı. somon vazgeçmedi.12 santimetrelik boruyu buldu, ilerledi ve Borunun önündeki metal ızgarayı sert kafa darbeleriyle aştı...inanılmaz yolculuğun sonunda, somon 2 yıl önce dünyaya geldiği küçük havuza vardı.
Balık Çifliği`ndeki görevlilerin aklına,* bir fikir geldi. Acaba yuvaya dönen başka somon var mıydı? Ve şaşkına döndüler Kanalın içinde, Balık Yetiştirme Çifliği`nin metal klipslerini taşıyan tam 70 somon balığı vardı.Somon balıklarının olağanüstü hikayesi, bizlere yaratılış hakkında deliller sunmaktadır.

*balığın gerçekleştirdiği yolculuk* hesaplanmıştır.somona, doğduğu nehir yatağına dönmesini emreden bir "program"ın var olması,* büyük bir mucizedir. balığın dev okyanusta yolunu bulmasını sağlayan doğal sistemi ve dünyanın en hassas koku algısına sahip olması kuşkusuz rastlantı değildir.somon göç yolu için özel yaratılmış bir canlıdır Somonun yolculuğunun her aşaması özenle hesaplanmıştır gerçekleşmektedir.Balığa, doğduktan sonra denize gitmesini, yıllar süren uzun bir yolculuk yapmasını, ve doğduğu nehire geri dönmesini emreden bir "program"ın var olması, büyük bir mucizedir.* balıkta tatlı sudan tuzlu suya adapte olmasını sağlayan genetik bilgi,Dev okyanusta hiç şaşırmadan yol bulmasını sağlayan pusula sistemi, Ve doğduğu akarsuyun kokusunu bulacak olağanüstü* hassas bir koku algısı vardır.
*somon balıklarının sahip oldukları evrimcilerin tesadüf" iddiasını tek başına yıkar Somonun yolculuğu, "tesadüfü geçersiz kılan plan ve tasarım harikasıdır. Somon balıklarını olağanüstü özelliklerle* yaratan tüm canlıların Yaratıcısı ve tüm alemlerin Rabbi* Yüce Allah`tır. Göklerde ve yerde kim varsa O`nundur. O`nun yanında olanlar, O`na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar. (Enbiya Suresi)

murataltug1985
04-26-2018, 08:37
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
Okyanuslardaki Göç Yılan Balıkları

*Kuzey Atlantik Okyanusu`nda Sargasso Denizi, Kuzey Atlantik akıntısının yoğunlaştığı ve hafif rüzgarlı bir bölgedir. tatlı su yılan balıklarının* en uzun okyanus göçlerinden birinin başlangıç ve bitiş noktasıdır.Yılan balıklarının göçü en açıklanamaz ve hayret verici göçlerdendir. Avrupa ve Kuzey Amerika`nın nehirlerinde 720 türde yılan balığı yaşar. Bunların* doğdukları yer Atlas Okyanusu`ndaki Sargasso Denizi`dir. yetişkin hiçbir yılan balığı orada yakalanmamıştır. Çünkü balıklar doğduktan sonra burayı terk edip Avrupa ve Amerika`daki nehirlere* yüzerler. 15 yılı doldurduklarında geriye göç başlar ve Sargasso Denizi`ne dönerler. Burada yumurtladıktan sonra aynı bölgede ölürler. Yumurtadan çıkan yavrular aynı şekilde göç serüvenini devam ettireceklerdir.
*canlılar göç yolculukları boyunca* mucizevi davranışlar sergilerler. sorular şöyledir
- Doğdukları yeri terk edip ölmek için neden yine aynı yere gelirler?- Bulundukları dere, ırmak ve nehirlerden tanımadıkları denize nasıl ulaşırlar?
yılan balıklarını, binlerce kilometrelik yolculuğa sevk eden nedir? - Uçsuz bucaksız Atlas Okyanusu`nda, pusulasız Sargasso Denizi`ni nasıl bulurlar- Yeni doğan yılan balıkları, okyanustan nehirlere doğru ters yönde nasıl giderler?
Bu canlılar, Sargasso Denizi`nden yolculuğa başlarlar. Doğduklarında 6000 kilometrelik bir yolculukta* kılavuzları yoktur. şaşırmadan ve yanılmadan Bermuda Sargasso Körfezi`nden yola çıkıp, Avrupa`ya ve Kuzey Amerika`ya ebeveynlerinin yaşadıkları nehirlere giderler

*küçük canlılara akıntılar yardım eder. Gulf Stream akıntısı onların Avrupa`ya yol almalarında yardımcı olur. yaşam nehirlerine ulaşırlar. Burada yaşayıp, erişkinliğe ulaştıklarında hepsi aynı anda nehirlerden okyanusa yüzmeye doğdukları, yumurtlayacakları Sargasso`ya* yolculuğa çıkarlar. döngü* devam eder. 6-7 cm uzunluğundaki saydam genç yılan balıkları nehre ve* akıntıya karşı gelirler. Cam yılan balıklarının göçü sonbahardan ilkbaharın sonlarına kadar sürer. mükemmel bir dirençle nehrin yukarısına doğru gider çağlayanlardan sürüklenerek geçerler.yüzme kabiliyetleri zayıftır. Buna rağmen okyanusun derinliklerinde, üreyip ölmek için onbinlerce kilometre katederek göç etmektedirler. Peki ama neden? *Yılan balıkları kendilerine yakın birçok yerden neden özellikle Sargasso Denizi`ni seçerler? Bilim yılan balıklarının niçin göç ettiğini değil, niçin uzağa göç ettiklerini bulmaya çalışmaktadır Ayrıca yumurtadan çıkan yılan balıklarının neden* bölgede kalmadığı ebeveynlerinin bölgelerine* uzun bir yol katetmeleri şaşırtıcıdır. Bu canlılar dünyaya geldiğinde yol gösterecileri yoktur onlara bilgi doğmadan önce verilmiştir bir canlıya dünyaya gelmeden bilgiyi verebilecek olan kimdir?kusursuz bir organizasyonu, akılcı ve hatasız davranışlar* tesadüf değildir Yılan balıkları ve göç olayındaki* mucizeler* yaratılıştır. Allah* canlılarda üstün bir akıl tecelli ettirerek yaratılış delillerini insanlara göstermektedir. yılan balıklarının göç seyahatleri Allah`a iman etmek için yeterlidir.

*Allah, sonsuz ilim sahibidir. canlıları da ilk andan itibaren ömürleri boyunca zor durumda kalmayacakları özelliklerle donatmıştır. Vücut yapıları, yapacakları işler kusursuzdur. Evrendeki tüm sistemler ve göç karmaşık* hikmetli ve düzenli bir organizasyondur. Kuran`da Allah`ın yaratmasında kusur arayanların durumu çabaları boşa gidecektir O, birbiriyle uyum`* içinde yedi gök yaratandır. Rahmanın yaratmasında`çelişki yoktur İ göz gezdir; herhangi bir çatlaklık ve bozukluk* görüyor musun?gözünü iki kere-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak* dönecektir. (Mülk Suresi)

murataltug1985
05-02-2018, 06:54
Kaynak sorularla İslamiyet. Com
Zemzemin tarihçesi kısaca şöyledir:

Hz. İbrahim (a.s.), Cenab-ı Hakk'ın emriyle hanımı Hacer validemizi ve süt emen oğlu Hz. İsmail'i Zemzem kuyusuna bıraktı. Mekke'de hiçbir insan İçecek su yoktu. Hz. İbrahim, hanımı ve oğlunun yanına* biraz hurma ve bir miktar da su bıraktı Yiyecek ve içeceksiz kalmak Hz. Hacer'e zor geldi. Ancak, oraya bırakılmalarını Cenab-ı Hak emretmişti,* rızkı veren Allah elbette onları görüyordu.Hz. İbrahim'in bıraktığı su bitti. Hz. İsmail ağlayarak, su istedi Annesi ndayanamadı. Safa Tepesine çıktı. Ve Safa ile Merve arasında koşmaya başladı. Merve tepesinde bir ses işitti. Zemzem Kuyusunda Hz. Cebrail'i gördü. Cebrail (a.s.) kanadıyla yeri kazıyordu. Nihayet su göründü. Hz. Hacer sevindi. Suyun aktığını görünce,*“Dur, dur”*manasında*“Zem zem”*dedi

Hz Hacer su akmasın diye önünü kesti, havuz* yaptı. testisini doldurdu. Suyu aldıkça yerinde kaynıyordu. sudan içti ve Hz. İsmail'i emzirdi Cebrail (a.s.), Hacer'e hitaben Sakın, ‘Helak oluruz, zarara uğrarız' diye korkmayın. şurası Beytullah'ın Kabe'nin yeridir. O beyti şu çocukla babası yapacaktır. Muhakkak ki, Cenab-ı Hak o işin ehlini zayi etmez”*dedi. Zemzem Kuyusunun ortaya çıkması bu şekildedir. Hz. Hacer suyu kesmeseydi ve bu su ırmak olacaktı. Peygamberimiz şöyle buyurur Allah, İsmail'in annesi Hacer'e rahmet etsin. O, Zemzem'i kendi haline bıraksaydı* avuçlamasaydı; muhakkak Zemzem akar, bir ırmak olurdu. Zemzem, çok mübarek ve gıdalı bir sudur. Hz. Hacer ve Hz. İsmail, uzun müddet yemek yemeden bu suyla idare ettiler.

Peygamber Efendimiz Zemzem'in
Zemzem ne niyetle içilirse ona şifa olacağını*buyurmuştur. İbni Abbas'tan (r.a.) gelen bir rivayette, Peygamberimizin, Zemzem suyunu ayakta* içtiği rivayet edilir. Peygamberimiz ayakta su içmeyi yasaklamıştır.hadislerdeki yasaklama mekruh şeklindedir. Ayakta su içmenin caiz olduğunu beyan içindir.”İmam Suyuti Hazretleri Peygamberimizin (a.s.m.), Zemzemi ayakta içmesini şöyle izah eder:“Resul-i Ekremin (a.s.m.) Zemzemi ayakta içmesi, ayakta su içmenin caizliğini açıklama manasındadır.”Hanefi alimleri,*Zemzemi ayakta içmenin müstehaplığına hükmetmişlerdir.

murataltug1985
05-02-2018, 06:54
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Istakozların Hayranlık Uyandıran Göç Metodu

*Istakozların göçleri sakin sulara doğrudur seyahatte* Her ıstakoz önündekine dokunacak şekilde pozisyon elli-altmış ıstakoz konvoy oluşturur. Bokyanus tabanında birkaç gün ve gece yürürler.Konvoy pozisyonlarını anten ve ön bacaklarının uçlarını önlerindeki ıstakozun karnına dokunarak belirler. Antenleri alınan ıstakoz önündeki ıstakoza ön ayak ucuyla* dokunur uçlar alınırsa ıstakoz ön ayaklarının ikinci uçları ile* dokunur. Ve sırasını garantiye alır ıstakozun hareketi* onu izleyen ıstakozun kaybolan bağlantıyı kurmasını sağlar ve* ıstakozlar birbirini izlerler
tek sıra oluşturarak seyahat ederler Bu davranışla ıstakozlar* tehlikelere tek başına karşı koyamayan ıstakozlar, birlikte hareket ederek* av olmaktan kurtulurlar* *Istakozlar sahip oldukları gözler, antenlerle* düşmanı fark eder ve caydırmak için aynı anda hareket ederler göç yolunda büyük balık saldırısına uğrarlar. Saldırıda lider döner. Ve diğer bireyler tehlikeyi dönerek* rozet şekli oluştururlar. Bu ıstakozlarda savunma kabukları oluşur. çok çabuk yem olacakken tedbirler sayesinde düşmandan korunurlar. ıstakozların en hassas yerleri karın bölgeleridir. En büyük hasarı buradan alırlar. Dizi şeklinde sıralandıklarında arkadaki* ıstakoz diğerinin karın bölgesini kapatarak onu korur Dizi şeklinde göç etmek ıstakozların hareket kabiliyetlerini de artırır. Tek başına ilerlerken karşılaşılan sürtünme kuvvetiyle birinin arkasından giderken karşılaşılan kuvvet arasında yarı yarıya fark vardır.

*Dizi şeklinde yapılan hareketle ıstakozlar daha kısa sürede daha fazla yol alırlar. Bazı türler saatte 1 kilometre yürürler ıstakozların tanımadıkları bir yere yerleştirildiklerinde kendi bölgelerine dönebilirler yöntemi anlaşılamamıştır. ıstakoz tüm yönelme ipuçlarından yoksun bırakılmasına kilometrelerce uzakta tanımadığı bir alana yerleştirilmesine rağmen yaşadığı bölgeye geri dönebilmiştir. Bu konuda yapılan bir deney dikkat çekicidir.ıstakozun kendi aklı ile böyle bir yöntem düşünmesi ve her koşulda yönünü bulmaya* azmetmesi mümkün değildir. göç davranışlarının* ıstakozların kararlarıyla oluşması imkansızdır. Istakozun göç yeteneği hayranlık uyandıran bir özelliktir. Tüm bunları düşünüp planlayan, hesap yapan, onu istediği yere ulaştıran akıl ıstakozun aklı değildir. Herşeyi yaratan ve yarattığını en iyi bilen Allah, ıstakozların yaşamları boyunca karşılaşacakları herşeyi önceden bilir.
*Onları ihtiyaç duyacakları her türlü beceriyle donatan üstün güç sahibi Rabbimiz`dir. Allah`ın yaratmadaki üstün sanatı Diri ve Kaim`dir. O`nu uyuklama ve uyku tutmaz. Gök ve ye O`nundur. İzni olmaksızın şefaatte bulunacak kimdir? O, bilir.* O`nun ilmin ve kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplar. O, Yüce`dir, Büyük`tür.

murataltug1985
05-02-2018, 06:55
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Kelebekler yönlerini nasıl belirliyorlar?

*Ilıman kuşakta kelebeklerin beslenecekleri çiçek azdır. küçük canlılar zengin beslenme alanlarına* göç ederler Düz bir çizgi halinde uçarak çiçek tarlasına ulaşıp adapte* olurlar. Çiçeklerden beslenip çiftleşirler ve dişiler yumurtalarını bırakır. Fakat tarladaki yaşam kısa sürer birkaç dakika veya birkaç gün içinde kelebekler tarlayı terk edeceklerdir. Kelebekler yalnızca günün en sıcak kısmında ve Güneş parlıyorsa göç ederler. Güneş`in en parlak* anında ufuk çizgisiyle kendi aralarında açı belirlerler. Güneş`in açısı ve ufuk çizgisiyle* açıyı korurlar. açı sabitken* yönlenmeleri saatte* 15 derece değişir. Tropikal kelebekler, ise yön değiştirmezler. Sabahleyin doğuya uçan akşamüstühala doğuya uçuyordur. *Yolculuğunda Güneş`e göre yönünü belirleyip sonrasında da Güneş`in yer değişikliğinden etkilenmeden konumunu koruyan* kelebeğin, Güneş`in yer değiştirdiğini, yer değişikliğine göre konumunu değiştirirse yanlış yere gideceğini, doğru ve yanlış yerin* yönünü* bilmesi gerekir.* Bütün bunları küçük muhakeme etmesi imkansızdır bu hayvanlar yaşamlarını sürdürebilmek için Allah onları özelliklerle donatarak yaratmışdır. en dayanıklı pusulalar zamanın aşındırıcı etkisiyle hassasiyetlerini kaybederler. Oysa küçük canlıların yaşamları için yön bulma kabiliyetleri bozulmaz, onları yolda bırakmaz. Allah kusursuz bir tasarımla yaratmıştır.

*Allah* yaratılışla ilgili olarak* şöyle buyurmaktadır:
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört ayağı üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)
Rabbimiz`in sonsuz aklı ve yaratışındaki mükemmellik her yerde varlığını gösterir. gerçeği görmezden gelmek ve inkar etmek nafiledir Allah ayette inkarcılar için şöyle buyurmaktadır:
inkar edenler* vebali taddılar. Onlara acı bir azap vardır.

Yön Belirleme Ustası Kelebekler

Kelebek ve güve* göçü önemsiz gibi gözükür, ama göç eden kümeler kimi zaman milyonlarcadır* ve göç döngüsünün tamamlanması birkaç nesil sürer. Ilıman* kelebekler beslenme için göç ederken Monark gibi tropikal* kelebekler yaşam için yağmurlu bölgelere* göç ederler.ılıman iklim kelebeğinin* ömrü 3-4 haftadır. kısa yaşamlarında ülkelere ve kıtalara göçerler. Göç kümeleri milyonlarca kelebekten oluşabilir. Rengarenk ve birbirinden farklı kanatlarıyla bu güzel canlılar yaşam seyahatlerinde ilginç yöntemler* kullanırlar.

Kutuplarda Göç Eden Deniz Kuşları

Kutupda üreyen kuşlar üredikleri kolonilere yakın kalmaya çalışırlar. buzlu deniz ve kışın karanlığı onları buzların dışına ve açığa göç etmeye zorlar. kuzey kutbu kuşlarından Sabine martısı göçmendir Güney Afrika ile Peru`nun batı sahillerine uçar.
Kuzey yarım kürenin yüksek enlemlerinde kuzey kutbu kırlangıcı Antartika sahillerine güneye doğru uçarak en uzun göçü gerçekleştirir,* Kuzey Denizi ile Antarktika arasındaki gidiş gelişte 36.000 kilometre kateder.genç kuşlar ve bazı üremeyen yetişkinler güneyde kalabilir ve besinin iyi olduğu yerlerde oyalanabilirler. kuzeyde üreyen kuşlar ilkbaharda Kutup Denizi`ne dönmelidirler. Aksi takdirde üremeyi* tamamlayamazlar ve yavrularının anat geliştirmelerini sağlayamazlar.

Kuzey kutbundaki kuşların en küçüğü, 35-40 gram gelen Wilson storm-petrel`dir Kaya yarıklarında yaşar,* üremek için çok az zamanı vardır. Üreme zamanında kuzeye göç eder ve Kuzey Hint Okyanusu ve Kuzey Atlantik`te bulunabilir. bu canlının sergilediği üstün performans Allah`ın yarattığı kusursuz vücut tasarımının bir sonucudur. Bu tasarımla çok uzun mesafelerde göç edebilirler

murataltug1985
05-02-2018, 06:55
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Deniz Kuşlarının Uzun Yolculukları

Deniz kuşları kutuplardaki buzullardan tropik bölgelere kadar birçok yerde yaşar büyük mesafelere göç eder, birçoğu avlanmak için bu mesafeyi kateder albatroslar kuluçka nöbetinde* besin aramak için 15.000 km seyahat yapar. Binlerce kilometrelik bu yolculuk ilk anda inanılması güç bir mesafedir ancak büyük deniz kuşlarında bu mesafe daha da artar
Deniz kuşlarının göçleri* rüzgara göre yönlenir. Bu canlılar en iyi göçebelerdir kıtaların ya da adaların sahillerinden uzakda ürerler. Çok uzaklara gitseler* bile aynı bölgeye ve yumurtadan çıkıp büyüdükleri kolonilerine zorlanmadan geri dönebilirler.

Kuşlar göçe başlamaya nasıl karar verirler?

*Kuşların göç etmesinin* birçok nedeni vardır. Bu nedenler oluştuğunda kuşlar için göç* başlar. Bu etkenlerden biri, günlerin uzayıp kısalmasıdır. Gün uzunlukları kuşların hormon sistemini etkiler.
gün uzunluğu hayvanları uyarır Işık öncelikle beyindeki açlık ve tokluğu kontrol eden sinir merkezini ve beyindeki komşu merkezleri* böbrek üstü bezlerden cinsel hormonlar salgılanır kuşlarda aşırı iştah başlar. Ve* göç için gerekli* yağ depoları oluşur Göç döneminde kuşlar %40 daha fazla beslenirler. Kazandıkları yağlar, deri altında, uçuş kaslarında ve karın boşluğunda depolanır. Göç edilmeyen dönemlerde kuşun vücut ağırlığı %3-5`ini yağ oluştururken, göç dönemlerinde kısa mesafeli göçmenlerde %15 uzun mesafeli göçmenlerde ise %30-50`sini kaplar *yağ depoları hem uçuş kaslarına destek olur minimum yorgunlukla uzun süreli uçuşlar sağlar.
Göçe başlama zamanı önemlidir. kuş, ilkbaharda göç için* beklerse, göç* çiftleşmek, kuluçka* ve yavrularını beslemek zaman bulamaz. Kuşların* göç zamanı, en bol besin* zamanıdır. kuş, üreme alanından uzaklaşmak için beklerse, gerekli fizyoloji ve* enerji* yapmak için zamanı kalmaz ve neslini devam ettiremez ancak* aksaklık olmaz ve kuşlar göç zamanını doğru tespit ederler.
Kuşların* mekanizmaların kusursuz çalışması, böylece göç için* hazırlıkları yapmaları* göç sırasında yönlerini bulmaları çok ince bir planın hassas sistemin ürünüdür* mutasyonlara inanmak saçmadır. Her tasarım gibi kuşların göç sistemi de tasarımcının varlığına işarettir tüm canlıları Allah yaratmıştır

Göçteki Organizasyon

Sürü , göç eden hayvanlar için önemlidir* büyük avantaj sağlar. hayvan toplulukları uzun mesafeleri daha az enerjiyle aşarlar. Hayvan topluluklarının göçünde kargaşa olmaz, herkes görevini yapar canlılar* yardımlaşarak,* fedakarlıkta bulunarak, uyum içinde yolculuklarını sürdürürler.
İnsanlar yeryüzündeki akıl sahibi yegane canlılardır ama uyum gösteremezler. her toplulukta isyankar ve memnuniyetsiz kişiler olur. insan topluluklarında kural ve kanunlar vardır hayvanlarda ise* yazılı kurallar, ceza ve yaptırım yoktur. Ancak her zaman uyum içindedirler. Bu, onlara* ilham edilmiştir* Allah yeryüzünde, gökyüzünde, denizlerde tüm evreni var etmiştir. Akıl ve vicdan* bunları tanır* Allah`a iman artar. *İman edenler Allahı ve ayetlerini düşünüp Allah`ı tesbih eder ayet* şöyle haber verir Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah`ı zikrederler* göklerin ve yerin yaratılışıni düşünüp. derler ki Rabbimiz, Sen boşuna yaratmadın. Sen Yüce`sin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi)

Kaplumbağalar

*Deniz kaplumbağaları Caretta carettalar dünyanın manyetik alanından faydalanırlar manyetik alanlara göre hareket edip okyanusta yol alırlar* Florida`nın doğusunda yumurtadan çıkar çıkmaz okyanusa yönelen hayvanlar doğruca Kuzey Atlantikte Sargossa Denizinin* büyük akıntısına gitmektedirler. halka içinde kuzeydoğuya, Avrupa`ya* gidip güneye yönelen kaplumbağalar, sıcak ve besince zengin halka içinde 5-10 yıl geçirdikten tekrar Kuzey Amerika`ya dönerler.
manyetik alanda kaplumbağalar, manyetik yönde yüzerler* manyetik alan hayvanların okyanusta* yönlerini doğru tutarak soğuk sulara girip ölmelerine engel olmaktadır. *hiç göç deneyimi olmayan yavru kaplumbağa bu yeteneğe nasıl sahip olmuştur? Onları sıcak sulara ulaştıracak olan yolu hiçbir alete ihtiyaç duymadan nasıl takip etmektedirler? manyetik alanları nasıl ölçmekte ve değerlendirebilmektedir Manyetik alanı ve yönü kim öğretmektedir? Bilimsel olarak kaplumbağaların yollarını nasıl buldukları şöyle* açıklanmaktadır Dünya dev bir mıknatıstır* çubuk kuzey ve güney kutuplarına sahiptir. Bu yol bulmakta önemlidir çünkü manyetik çekimi* izleyen pusulanın manyetik iğnesi her zaman manyetik kuzey kutbunu gösterir. Göç eden hayvanlar yönleri hakkında emin olmak zorundadır kendilerini rotada tutmalıdır. Onlar dünyanın manyetik alanına başvururlar. Ama onlarca araştırmalar yapılmasına rağmen bu yol bulucuların pusulasını bulmak zordur. Gezginci kaplumbağalar içlerindeki pusulayı göçlerini* yapmak için kullanırlar…*pusula hayvanların neresindedir* bunu canlıların her birine teker teker kim yerleştirmiştir, tasarımı kime aittir tek bir gerçek vardır: tüm canlılar, yaratıldıkları ilk andan itibaren üstün özelliklerle donatılmışdır.* kör tesadüf ve* evrim yoktur. Canlılar şaşırtıcı özellikleriyle ince bir plan ve dengeyle, yaşayacakları ortama uygun
yaratılmışlardır

murataltug1985
05-02-2018, 06:56
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

manyetik alandan haberdar olan canlılar kuşlar

*bazı canlılar da dünyanın manyetik alanına göre** göç ederler. Dünyanın manyetik alanı çekirdekteki erimiş ve hareketli demirden kaynaklanır. Manyetik alan, yerkürenin içinden, okyanuslardan ve atmosferden geçip kutuplara ulaşan oval akış çizgileridir. çizgiler ekvatordan yatay kutuplara gidildikçe daha dik açılarla kesişir* Alanın şiddeti kutuplarda* artar. hayvanlar göç ederlerken şiddeti ve eğimi saptayarak yönlerini bulurlar göçmen kuşları dünyanın manyetik alanından faydalanarak göç ederler Bilim adamları göçmen kuşun ayağına demir çubuklar takmış çubuğa dünyanın manyetik alanını karıştıran* manyetizma yerleştirmiştir.* manyetizmalı çubuk takılan kuşlar kaybolmuş* çubuk taşımayan kuşların ise* yönlerini* bulmuşlardır *Kuşların dünyanın manyetik alanını hesaplayarak gidecekleri yönü bulmaları için fizikte Lenz Kanunu bilmeleri ve dünyanın manyetik alanını hesaplayan gaussmetreye* aletine sahip olmaları gerekir. Birçok insan bu terimleri Elbette ki kuşlar da habersizdir bedenlerinde alet yoktur, manyetik* formülü bilemezler. Bütün bunlar Allah`ın ilhamıdır*

Yön bulmak için programlanmış canlılar

*Bir hayvan göçe başladığında insanlarınkinden değişik faktörler onun düzgün bir yol izletir* Göç eden her türün farklı yön bulma yöntemi vardır. kuşlar Güneş`ten, yıldızlardan, Dünya`nın manyetik alanından, balıklar nehirlerdeki kimyasal kokudan yararlanırlar bu uzmanlık gerektiren özelliklerdir. Yıldızları, Güneş`i veya nehir kimyasallarını kullanarak doğru yere ulaşmayı birçok kişi başaramaz akla birçok soru gelir. hayvanlar uygun yaşama alanlarının hangi yönde olduğunu nereden bilirler? canlı dünyaya geldiğinde görmediği bir yerin uygun yer olduğuna nasıl karar verir?
Yıldızları ve Güneş`i yön bulmak için nasıl keşfetmişlerdir Onlara, dünyaya gelir gelmez öğreten kimdir? bunların hiçbirini hayvanlar kendi akıl ve bilgileriyle yapamazlar*Göç yolculuğu için hayvanların sahip oldukları dünyaya gelmeden kendilerine verilmiştir. canlılar programlanmışdır.* programcı kimdir? Elbette canlıları yaratan ve yarattığı herşeyi bilen Allah ilham eder. evrim sonuçsuz ve boşa bir çabadır. yön bulmada Güneş`i* referans alan* karıncalar kendilerine verilenler sayesinde yollarını şaşırmadan bulabilirler. Güneş saatte* 15 derecelik açıyla hareket eder. Bu da Güneş`in referans olarak kullanımını zorlaştırır. küçük canlılar eve* dönüşlerinde, kaç saattir dışarıda olduklarını Güneş`in ne kadarlık bir açıyla yer değiştirdiğini göz önüne alarak* yerlerini belirler yanılmadan yuvalarını bulurlar. Balarıları da Güneşi bilirler Eğer arılar günün sonunda besin* bulmuşlarsa, sabah* yola çıktıklarında Güneş`in* konumunu* hesaplar ve doğru hareket ederek* besin kaynağına ulaşırlar.

*doğdukları andan itibaren Güneş`i rehber edinmeleri, bir gök cisminin konumundan ve hareketinden* haberdar olmaları gerekmektedir. Bunları bilmeden yaşamlarını sürdüremez, türlerini devam ettiremezler. Çölde hiçbir* işaretin olmadığı kum alanları vardır. Kum* sıcağında ot ve çalılık büyümesi imkansızdır. yön belirleyecek izler kızgın güneşte kum* kokusuzdur* çöller karıncaların evidir. Yuvalarının yerin altında olması onları kuşlardan korur. Sabah saatlerinde avcılar faaliyet deyken karıncalar yuvalarında kalır çöl sıcağıyla kertenkele ve kuşlar gölgeliklere çekilirler.* Cataglyphis karıncaları* yemek bulmaya çıkarlar zig-zag çizerek koşarlar. Bir-iki saniyede dururlar Besin bulduklarında sıcaktan etkilenmeden yuvalarına geri dönmeleri gerekmektedir.

*zigzag çizen* karınca türü geri dönüşte tam tersine dümdüz bir güzergahda hareket eder. Kendisinden yaklaşık 150 m kadar uzakta olan yuva deliğine koşar. davranışı dikkat çekicidir. çıkış yolculuğunda koştuğu her aşamayı ölçmüş ve hatırında tutmuş yönünü Güneşe göre kaydetmiştir. 15 dakikalık yolculuğunda biriktirdiği bilgi ile, yuva deliğine yapacağı dönüş yolculuğunun mesafesini belirlemiştir. Güneş`e bakarak yön belirlemiştir bu minik canlı bunu kendiliğinden bulup uygulamamıştır insanın, dahi başarması imkansız olan bu işlemi karınca büyük bir başarıyla gerçekleştirir bu Allah`ın ilhamıyladır.
canlılar yeteneklerini öğrenmiş olamazlar. birçok hayvan doğar doğmaz* en uygun yere seyahat ederler. *yumurtadan çıkar çıkmaz denize yönelmeleri gerektiğini bilen deniz kaplumbağası yavrularının hayranlık uyandırıcıdır. Yerin altındaki yuvalarından çıkan yavrular, beslenme alanlarına ve denize hareket ederler. Hiçbiri yolunu kaybetmeden, denize yönelir. yıldızlar ve Ay, denizi* parlaklaştırır ve Deniz kaplumbağaları doğar doğmaz parlaklığa programlanmışdır. Yumurtadan çıktıklarında onlara öğreten* yoktur, son derece bilinçli* hareket etmeleri onlara doğmadan öğretildiğini göstermektedir. Bu* canlılara yeteneği veren* Yaratıcının kesin bir kanıtıdır.

murataltug1985
05-02-2018, 06:57
15 Temmuz gazisi 21 ay sonra taburcu edilecek

*15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde başından yaralanarak bitkisel hayata giren Gazi Mehmet Yaman'ın tedavisi tamamlandı.İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, 15 Temmuz'da şehit olanlara rahmet, gazilere ise şifa diledi.15 Temmuz gecesi evinden talimat beklemeden koşan, Cumhurbaşkanımızın talimatı doğrultusunda milletin geleceğini bize emanet eden Türk milletine teşekkür ediyorum."*dedi.
hastalarımız için her türlü destek verilecek tıbbi olarak da gelişmemiz Türkiye'de tıbbın nereye gittiğini gösteriyor. herkese teşekkür ediyorum. Gazilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Onlar bizim başımızın tacı."*ifadelerini kullandı.
*15 temmuz gazisi Yaman'ın doktoru Beyin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Tunç Öktenoğlu, hastanın bilinci kapalı ve çok kötü durumda hastaneye getirildi Hızla kafa içi basıncını düşürmeye yönelik bir kateter sistemi beynine yerleştirdik. ciddi bir akciğer enfeksiyonu saptandı."*"10 DEFA AMELİYAT EDİLDİ"
Göğüs cerrahisi hastayı hızla ameliyata aldı hızla enfeksiyonu toparladı. Hasta için çok uzun bir süreçti. 10 defa ameliyat edildi. kafatası ameliyatını yaptık. Uzun süre bilinci kapalıydı hastanın bilinci açıldı.hasta solunum desteği almadan kendini idare eder hale geldi. çok önemli aşamalar kaydettik. Hastaya katkı sağladık. sevindirici bir durum. Ev desteğinin sağlanması gerekiyor. Yoğun fizik tedaviye devam edecek.

*15 temmuz gazisi Mehmet Yaman'ın eşi Dilek Yaman, şöyle konuştu eşimle beraber çok zor süreçler yaşadık. hastaneye gelmeden önce eşimin sadece kalbi atıyordu. Emeği geçenden Allah razı olsun. Bugün hem hüzün hem sevinç ikisi bir arada. çocuklarımla beraber inşallah bundan sonra güzel bir yaşam geçiririz. O gün Allah için çıktı eşim, herkes gibi… Kaderimizde varmış. İnşallah iyi günlerimiz olur çocuklarımızla beraber."*diye konuştu.15 Temmuz gecesi eşim evde namazını kıldı. Önce Kısıklı'ya gitti köprüye yürüdü, Ondan sonra bir bomba patladı ve. Eşim yere düştü 15 temmuzu Hatırlıyor, biliyor. Şimdi konuşuyor, derdini söylüyor, bu da büyük bir nimet Daha da iyi olacak inşallah. Rabbim buraya kadar getirdiyse bizi bırakmayacak, Çok kötü günler geçirdik. Tedavi sürecinde geçen Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan evimizi ziyaret etti, sağ olsun. İnşallah tekrar gelir ve, eşime moral olur."Hastane Başhekimi Dr. İsmail Bozkurt şöyle konuştu gazi Mehmet Yaman'ın 27 Eylül 2016'da hastaneye kabul edildiğini, hastanın bilinci kapalıydı hızla cerrahi girişimlere başladık 19 ay geçti. sevgiyle hastamıza bakan tüm doktorlara teşekkür ediyorum.

murataltug1985
05-02-2018, 06:57
Kaynak yeni akit.com
Namaz kılmanın faydaları

*İslam'ın en önemli ibadeti ve Kur'an'da zikredilen namaz, bir şükür vazifesidir sosyal, psikolojik, ekonomik, ahlakı ve fizyolojik faydaları vardır.
Namaz, Günü 5 kısma ayırır. bir program oluşturur, insanın günü dolu dolu yaşanmasına yol açar.
Namaz, temizliktir. beden ve çevre temizliği, namazın farzlarındandır.Namaz İslam'ın simgesidir Allah'ın emridir Allah'ın emrini yerine getirirken sayısız nimetlden de yararlanırız dinimizin hiçbir emri akla, mantığa, bilime ve sağlığa aykırı değildir. Hepsinde hikmet ve fayda vardır. Namazın faydaları çoktur.Namaz kılmak eklem romatizmasını önler Rükuda sırt ve mide kasları ve Mide civarındaki yağlar eritilir Secdede baldır ve uyluk kasları hareketlenir. Bağırsak hareketi sağlanıp kabızlık önlenir*Namaz hareketleri kalbin çalışmasını etkileyip kanın vücudun en uç noktalarına gitmesini hızlandırır sinirlerde hareketi sağlayıp rahatlatır. Uykusuzluğu giderir. Secdede taze kanla yıkanan beyin zindeleşip namaz kılanlarda bunama engellenir Günde kırk rekatla seksen secde eden vücud dengeli hareketlere kavuşur Namaz, koordine, uyumlu ruhsal ve fiziksel hareketlerdir Ayaktayken, dik durulur Ruku"da, bel bacaklarla 90 derecelik bir açı yapar vücut secdeye vardığında, baş zemine dayanır ve vücudun iradeli kasları ve eklemleri tam bir uyumla hareket ederler.namaz ortopedik açıdan bacaklar, diz, kalça ayak bilekleri hatta parmak eklemlerine varıncaya kadar vücudun her eklemini hareket ettirir.

*Namaz boyun, omuz, kol, bacak, sırt ve karın kaslarının tümünü büyük bir ahenkle kasılıp yumuşatmaktadır tam bir sağlık kaynağıdır. tüm faydalı hareketler günde beş defa tekrarlanır. Vücut için bundan daha faydalı daha rahatlatıcı bir hareket düşünülemez."İnsanlar ileri yaşlarda boyun, bel ve diz kireçlenmeleriyle bozukluk çekip. sakat kalabilir hayatlarının son devresini ağrılar ve sıkıntı içinde geçirebilirler. Düzenli olarak kılınan namaz, bütün bu arızaların en mükemmel önleyicisidir
Namaz aslında, günde beş defa Allah'ın huzuruna çıkmakdır. Allah'a karşı görevini yerine getirmek O'ndan yardım talep etmek ve manevi güzelliği yaşamaktır.Huzura kavuşan insanların beyinlerinde Dopamin, Interleukin-gibi maddeler salgılanır
*Dopamin rahatlık, ferahlık veren, sağlayan bir maddedir. Interleukin-ise insanın savunma sistemini kuvvetlendirir. Bu maddelerle
Moral yükselir ağır hastalıklar yenilir

murataltug1985
05-02-2018, 06:58
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Odun Karıncalarında Üreme Metodları

Odun karıncalarının erkekleri ve kraliçeleri kanatlıdır fakat çiftleşme uçuşu yapmazlar. Çiftleşme, yuvanın yüzeyinde ya da yakın çevrede gerçekleşir. Çiftleşmeden sonra, kraliçe kanatlarını kopartır ve şu hareketleri yapar larva olarak yuvasına geri döner ve yumurtalarını bırakır.
çiftleşmeden sonra, kendisini taşıyan işçilerle yeni yuva arar. Kraliçe karınca tek başına yuvadan ayrılırsa, akrabası olan küçük siyah karınca Formica Fusca’nın yuvasına girip oradaki kraliçeyi devre dışı bırakır. Ve Kraliçe, Fusca işçilerinin yumurtalarını buraya yumurtlar. yuvada misafir işçiler, ve ev sahibi işçiler vardır. ev sahiplerinin kraliçesi olmadığı için işçileri ölür ve oduncu kraliçeler hiç bir şey yapmadan kurulu bir yuva elde etmiş olurlar.*Kraliçe odun karıncaları kendi yuvasının içindeki metre karelik alanından hiçbir zaman görmediği, yapısını, düzenini bilmediği bir kolonide kimi saf dışı bırakacağını anlayıp, tüm engelleri aşar kraliçe karıncanın, ilhamla hareket eder, işte bu Allah’ın tüm canlılar üzerindeki kudret ve hakimiyetini gösteren açık bir delildir.

Kadife Karıncalar

*Yaşamlarını çöllerde sürdüren kadife karıncaları aşırı kıllı bir vücuda sahiptirler. Üzerlerindeki palto, ısıyı izole eder soğuk gecede ısıyı içerde tutup,sıcaktan korur. erkek kadife karıncalar kanatlarıyla havada uçarak kumun sıcağından korunurlar dişi kadife karıncalar, kanatları olmadığı için sıcak kumda dolaşmak zorundadır. paltoya, güneşten olduğu kadar yerdeki sıcaktan korunmak için de ihtiyaçları vardır. Peki hayvanın “palto”ya sahip olmasının açıklaması nedir? Böyle bir giysiye sahip olmadan önce, dişi kadife karıncalar yüksek ısı sebebiyle ölüyorlar mıydı? Peki, nasıl olup da bir palto edinmek için nesiller boyu beklediler? Nasıl ” bu vücuda sahip oldular? havyanların kendilerini sıcaktan koruyacak olan “palto”larını evrim ile elde etmek imkansızdır. *karıncalar, paltosuz yaşayamazlar ve zararlı mutasyonları bekleyecek zamanları yoktur. Havyanlar yaşadıkları iklimin koşullarına göre tasarlanmışlardır. Dişi kadife karıncalar çiftleşmeden sonra bulundukları yerden uzaklaşıp böcek veya arı yuvası ararlar. Ve yuvanın içine girerler. Yuvadan dışarı atılma girişimlerine tedbirlidirler ve sonuçta yuvada kalırlar. kadife karınca, arı kovanlarına girebilecek şekilde güçlü silah ve zırha sahiptir. Dış kabukları kalın ve serttir. Zoologlar, çelik bir iğneyi kadife karıncanın göğsüne batırmakta zorluk çekerler.Arı yuvalasına giren kadife karınca kraliçe onların bal stoğuyla beslenir. Ve her hücrede bir yumurta olacak şekilde yumurtalarını, arıların pupa hücrelerine ve kozalarına bırakır.

yumurtadan çıkan karınca larvaları, ev sahibi pupalarla beslenir ve pupa evresine geçerler. Arılar yazın yuvalarını terkederler. Kadife karıncalar ise, kışı bu yuvada pupa olarak geçirirler. Bir kayda göre, bir hezen arısı yuvasında 76 kadife karınca ve sadece iki hezen arısı bulunmuştur.dişi kadife karıncanın, dişi hezen arısıyla baş etmede ustadır Kraliçe kadife karınca, ince bir taktikle arı yuvasını fethetmekte ve kendisini yuvanın sahibi ilan etmektedir.kadife karınca hezen arılarını çok iyi tanır ve onları nasıl kandırır çok iyi bildiğidir. Peki bunu ilham eden, arının özelliklerini, yaşam tarzını,ve yuva yapısını bilen arıyı yaratandan başkası olabilir mi? tek açıklama, arıları karıncaları tüm canlıları yaratan tek bir Yaratıcı’nın varlığıdır

Lejyoner Karıncalar

*Ormanların en korkulan hayvanlarından biride lejyoner karıncalardır. Bu karıncalar yüzbinlerce askeri olan gerçek bir ordu disipliniyle hareket etmektedir.Lejyonerler etoburdurlar ve herşeyi silip süpürürler. Her karınca 6-12 milimetre boyundadır. Lejyonerler üzerine gün ışığının gelmesi, onları kısa zamanda öldürebilir. Bu yüzden geceleyin gölgede yolculuk yaparlar. Işığa duyarlı olmaları nedeniyle uzun tüneller inşa ederler. tünelden dışarıya çıkmadan ilerlerler. hızlarını azalmaz, ve güçlü çeneleriyle tünelleri hızlıca kazarlar yürüyüş hem hızlı ve gizlidir kör olmalarına rağmen, çok büyük ordular halinde, ateş ve su dışındaki tüm engelleri aşarlar avlarını buldukları yerde parçalar ve geçici yuvalarına taşırlar. Bir lejyoner karınca için fazla miktarda yiyeceğe ihtiyaç vardır.
*80.000 kadar ergin karınca ve 30.000 larvadan oluşan orta boyutlu bir koloninin günlük ihtiyacı, yarım galonluk (2.27 litre) hayvansal yiyecektir.
Lejyoner karıncaların sabit bir yuvaları yoktur sürekli hareket ederler. Kolonilerin hareketleri ve göçleri, üremeye bağlıdır. Kraliçe, her ay 2 gün boyunca 25-35 bin yumurta üretir. Yumurtlamadan önce koloni hareketini durdurur ve geniş bir alanda toplanır. Karıncalar çengel bacaklarıyla birbirlerine tutunurlar ve geçici bir yuva oluştururlar. Yuvada karıncanın bacak ve eklemlerine aşırı bir yüklenme olur. Ama kendi ağırlıklarının yüz katı ağırlığa dayanabilecek şekilde yaratıldıkları için, koloniyi zorlanmadan tutabilirler.Lejyoner karıncalar, yavruların ihtiyacına göre gerektiğinde durur, gerektiğinde göçebe hayatına devam ederler.

*20 günlük dinlenme süresinde, hareketsiz kraliçe 50.000-100.000 yumurta üretir. diğer karıncalar ise pupa evresindedir. yiyecek arayan işçiler çevreye akınlar yaparlar ve avlanırlar. Her akında, yönlerini ortalama 123O* değiştirerek, sürekli aynı yeri taramazlar Karıncalar, insanların alet olmadan hesaplayamayacağı 123O`yi tek başlarına, hiç hata yapmadan hesaplayabilirler. Bu, ciddi bir matematik bilgisidir. Oysaki, karıncalar sayı saymayı bilmezler. yaptıkları işi, bilinçli değil, özel bir ilhamla yapmaktadırlar İlk larvalar yumurtadan sonra, işçiler yiyecek toplarlar ve Yiyecek parçaları, larvalara verilir. Kraliçenin yumurtlamaya hazır olması, larvaların pupa devresine geçmeleriyle başlar *İşçi lejyon karıncalarının durması Kraliçenin yumurtlaması larvaların pupa devresine girmeleri aynı döneme denk gelir, Larvaların gelişimi, yaşlı karıncaları yeni bir göçebe devresi için teşvik eder. Larvalar, işçiler tarafından yalanıp temizlendiklerinde salgı sızdırırlar. Yapılan göç kararında bu sıvının etkisi vardır bu olayda görülebilecek tek şey, üstün bir Yaratıcı`nın varlığı ve herşeyi kuşatan bilgi ve hakimiyetidir.

murataltug1985
05-03-2018, 07:00
Kaynak:*namaz.diyanet.gov.tr Namazın Tarihi

*bütün ilahi dinlerde namaz mevcuttur Hz. Adem, Nuh ve İbrahim’den sonra namazı terk edenlerin geleceği, Hz. Zekeriyya’nın namaz kıldığı, Hz. İsa’nın beşikteki konuşmasında namaz vecibesine atıfta bulunduğu, Hz. İbrahim Lut, İshak ve Ya‘kub’a namazın vahyedildiği, Hz. İsmail’in namazı emrettiği, Hz. Lokman’ın oğluna namazı öğütlediği, Hz. İbrahim’in namazı Allah rızası için kıldığı namaz için dua ettiği, Hz. Musa’ya namaz kılmasının emredildiği kuraanda ifade edilmektedir Allah’ın İsrailoğulları’ndan Namaz için söz aldığı görülmektedir. Ashab-ı Kehf kıssasında mescid kelimesi zikredilmektedir Hadis ve tarihte İslam öncesi Hicaz toplumunda Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği tevhid dininin ibadetlerin şekil değiştirerek devam ettiği, bildirilir*Hanifler Kabe’ye yönelerek namaz kılmışlardır Cahiliye Arapları ve müşriklerin salatı ıslık çalmak ve alkışlamaktır” İbn Abbas’ın yorumuna göre cahiliyede Kureyş kabilesinin ıslık çalıp el çırparak Kabe’yi tavaf etme şeklinde ibadetleri vardı.İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren namaz ibadetinin mevcuttur beş vakit namaz farz kılınmadan önce sabah ve akşam günde iki vakit namaz kılınmıştır. Vahyin başlangıcıyla Müddessir Suresinin 1-3. ayetleri nazil olunca, Cebrail, Hz. Peygamber’i Mekkedeki bir vadiye götürmüş, fışkıran su ile önce kendisi, sonra Resul-i Ekrem abdest almış, ve Resulullah’a namaz kıldırmıştır. Hz. Peygamber sevinçle eve gelmiş, Hz. Hatice’nin elinden tutarak oraya götürmüş ve onunla birlikte abdest alıp iki rek‘at namaz kılmışlardır.

*Üç yıl süren gizli davet ve açık davet döneminde Resul-i Ekrem evinde, ıssız dağ eteklerinde, öğle tenhalığında Harem’de namaz kılmıştır. Hz. Ali’yi de yanına alarak Mekke vadisinde akşam namazı kılıp hava karardıktan sonra dönmüştür. İlk Müslümanlar Mekke içinde gizli yer bulamadıklarında şehir dışında ıssız yerlerde zaman zaman Erkam adlı sahabinin evinde namaz kılmışlardır.rivayete göre,*“Namazda yüksek sesle okuma!”* ayeti gizli namaz dönemiyle ilgili*olup Hz. Peygamber’in ashabıyla namaz kılarken ayetleri yüksek sesle okuduğu için müşriklerin Kur’an’a hakaret etmeleri üzerine inmiştir, Resul-i Ekrem’in sesini alçaltması, fakat yanında bulunanların duyamayacağı kadar da gizli okumaması istenmiştir. *Müzzemmil Suresinin ilk ayetleriyle gece namazına kalkılması ve bunun belli bir vakitde eda edilmesi emredilmişken aynı 20. ayetinde, Allah Teala’nın zorluğu bildiği ve müminleri bağışladığı haber verilmiştir. beş vakit namaz hicretten bir buçuk yıl önce*Mi‘rac Gecesi‘nde farz kılınmıştır. namaz önce ikişer rek‘at farz kılınmış, hicretten sonra öğle, ikindi ve yatsı namazı farzları dörder rek‘ata çıkarılmıştır
*

murataltug1985
05-03-2018, 07:01
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Akasya Ağacı ve Karıncalar

Akasya ağaçları tropikal bölgelerde yetişir ve dikenli çalılarca korunurlar. Afrika karınca türü akasyada yaşayan bir karınca cinsidir, dikenleri kemirerek bir giriş deliği açar ve akasya ağacında yaşar. Her karınca birkaç ağacın üzerinde yaşar ve akasyanın yapraklarındaki nektarlarla beslenir. ağacın üzerindeki tırtılları ve organizmaları yerler.
Akasyanın gövdesindeki nektar, ve yağ proteince zengindir. Bu gövdelerin işlevi karıncaları beslemektir Karıncalar bu ağaçlarda yaşarlar, gövdelerinden salgılanan şekeri alırlar larvalarını beslemek için kullanırlar.Peki bu üretim karşılığında, ağacın karıncadan beklediği nedir?
İşçi karıncalar bitki yüzeyinde yaşarlar; diğer böceklere saldırgandırlar.

Bitkiye yönelik saldırıda afrika karıncası ağaçtan iner ve karşı tarafa saldırır acı verecek şekilde ısırırlar. akasyaya bir metre yakınlıkta filiz veren tüm bitkileri çiğner ve hırpalarlar. Karınca kolonisinin yerleştiği akasyaya dokunan ağaçların dalları bozulur karıncasız akasya ağaçları saldırı ve zarara uğrar deneyde, istila edilmiş, akasya gövdesinden fışkıran yabani bitkiler, karıncalar tarafından tamamen yok olana kadar çiğnenir karıncalar akasyanın gölgeliğine değen bitki dal ve yapraklarına saldırır. karınca topluluğu, bitkiyi temizler Karıncalar akasya tarafından kiralanmış bir “özel ordu” gibi çalışmaktadır Böyle bir pazarlığı gerçekleştirecek bilinç her iki tarafta bulunmadığına göre bu denge yaratan irade tarafından kurulmuştur

SAVUNMA VE SAVAŞ TAKTİKLERİ

karıncaların sosyal düzenleri son derece gelişmiştir çalışkan, üretici ve özverili canlılar Düşmana karşı kendilerini çok başarılı savunma ve savaşmak için çok ilgi çekici yöntemleri vardır
Karıncaların küçük oluşları, savunmasız oldukları izlenimini verir. Üzerine basarak ezilebilecek bu canlıların, kendilerinden beklenmeyecek büyük işler yapabilirler. Allah yeryüzünde yarattığı eşsiz düzende, onların yerini belirlemiş ve onları savunma mekanizmalarıyla donatmıştır.
Karıncalar, Allah’ın ilhamıyla, akıllara durgunluk verecek taktik ve stratejilerini, kolonilerini korumak düşmanlarına karşı kendilerini savunmak için kullanırlar.Av stratejileri geliştirip av olmamak için mücadele ederler

Savunma Taktikleri

koloni savaşlarında, karınca taktikleri vardır. en yaygın olanı karıncaların kendilerini uzun ve büyük göstermeleridir. karıncalar bacaklarını düzleştirerek ve kafalarını kaldırarak uzun boylu ve caydırıcı” görünmeye çalışırlar bir başka savunma taktiği ise, “düşmanı sakinleştirme”dir. karınca kavgada karnını titreterek zehir çıkarır ve çene kemiğini açar.zehirden zarar görmemeye çalışan düşman çene kemiklerini açıp ağızlarından şekerli suyu zehir çıkaran karıncanın açık çenesine aktarır.Bunun nedeni, zehir çıkaran karıncaların besine ulaştıklarında saldırganlıklarının azalmasıdır.karşı tarafın dikkatini başka yöne çekerek, onu sakinleştirir Taktikler bunlarla sınırlı değildir.Karıncaların sahip oldukları özellikler hayret vericidir fiziksel özellikleri ve kendilerine ilham edilen “zekaları” ile, “savaşda” çok karmaşık taktikler kullanırlar.

SOYUN DEVAMI

Karınca kolonilerinin büyük bir kısmı dişi karıncadır Erkek karıncaların kısa bir yaşamları vardır. Tek görevleri genç kraliçe ile çiftleşmektir. Erkek karıncalar çiftleştikten sonra ölürler. işçi karıncalar dişidir.Kur’an’da da, karıncaların genel dişi olmalarına ve bir toplum halinde yaşamalarına, binlerce yıl önce dikkat çekilmiştir. Bir ayette, Hz. Süleyman’ın orduları tarafından ezilmemek için çağrıda bulunan karıncalardan şöyle söz edilir:
bir dişi karınca dedi ki: “Ey karınca topluluğu, yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları farkında olmaksızın sizi kırıp geçmesin.” (Neml Suresi)
Karıncalar ne kadar çok olursa olsun uyumludurlar. Karınca kolonilerinde bir toplum yaşantısının görmek mümkündür.Son derece büyük özveriyle kolonilerine bağlıdırlar*karıncaların yaşama amaçları bireysel değildir.Hepsi tek vücuttur amaç vücudu yaşatmaktır.Koloninin sürekliliği için ölümü seçmekten çekinmezler. en güzel örnek, çiftleşme uçuşunun ardından erkek karıncaların başlarına gelenlerdir.

Çiftleşme Uçuşunun Ardından

Dişi karınca çiftleşmeden sonra yuva arar ve yuvaya girerek kanatlarını koparır. girişi kapatarak haftalarca, ve aylarca yiyeceksiz ve yalnız başına kalıp, ilk yumurtayı bırakır. kanatlarını yiyerek yaşar. yumurtadan çıkan larvaları salyasıyla besler.Bu uzun süreli zorlu uğraş tam bir fedakarlıktır Ama karşılığında kraliçe yaşamının geri kalanında, kolonisi tarafından beslenecektir. Sınırlı yiyecekten dolayı ilk sürü küçüktür.koloninin ilk işçileridir olağanüstü ihtimamlı bakımlarıyla yetişen karıncalar iyi beslendikleri için büyük olurlar.

murataltug1985
05-03-2018, 07:01
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Sperm Bankasının İlk Kurucuları

erkek karıncaların ömürleri uzun değildir.
Çiftleşmeden sonra veya iki gün içerisinde ölür Ancak ölümü göze alarak çiftleşmeye giren her erkek, öldükten yıllar sonra doğacak yavruları için sperm bırakmıştır.Peki spermler nasıl canlı olarak saklanmakta ve uzun yıllar yumurtaları dölleyerek yeni karıncalar meydana getirmektedirl Karıncalar sperm bankası kurmuş olabilirler mi? her kraliçe karınca vücudu içinde sperm bankasına sahiptir.Kraliçe, erkeğin spermlerini enjekte etmesinden sonra bunu vücudundaki çantacıkta saklar. “Spermatheca” denen organda spermler hareketsizleşir ve yıllarca bekler kraliçe, spermin üremesine izin verdiğinde, spermler hareketlenirler ve kraliçenin yumurtalıklarından aşağıya doğru yumurtayı döllemeye başlarlar
insanlar tarafından son çeyrek asırda yüksek teknolojiyle uygulanan sperm bankasını insanlardan çok önce karıncalar kullanmıştır Bu mekanizmayı, karıncalar milyonlarca yıldır kullanırlar.

İşçilerin Fedakarlığı

Kraliçe karıncanın yumurtladığı yumurtalar ve olgunlaşmamış genç karıncalar yuvanın bakım odalarında yaşarlar sıcaklık ve nem zarar verecek duruma gelirse, işçi karıncalar, yumurtaları ve genç karıncaları uygun bir ortama taşırlar. Sıcaktan faydalanmak için yumurtaları gündüz yüzeye yakın tutar, gece de yağışlı havalarda derindeki odalara götürürler. işçiler yumurtaları ve genç karıncaları soğuktan korumaya, onları rahat ettirmeye çabalarlar. Bazıları sıcak bir günde, larvaları serinletmek için yuvanın etrafında gezdirir, bazılarıda rutubeti önlemek için yuvanın duvarlarını kozalarla kaplar, ve yiyecek ararlar. her bir karınca ince bir düşünceyle hareket ederler*Larvayı serinletmek için yuvanın içinde gezdiren bir karınca, yuvanın duvarını kozalarla izole ederek ısı ayarı yapar -bu son derece modern bir izolasyondur böceklerin düşünme yetenekleri yoktur. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, küçücük bir böceğin özverisinin nedenini bulunamayacaktır. Bütün canlıların ancak Allah’ın ilhamıyla hareket edip, O’na itaat eder. ayet şöyle buyurur Göklerde ve yerdekiler, canlılar ve melekler Allah’a secde ederler büyüklük taslamazlar. Rablerinden korkarlar ve emrolunduklarını yaparlar. (Nahl Suresi)

Karıncalar Ve Koku İzleri

İz iletişimi ve koku takibi, karıncalarda çok kullanılır karınca, ölü bir böceği taşır ve sürüklerken genişlik ve ağırlığını fark ederse, havaya zehirli bir koku salgılar.yuva arkadaşları kokuyu algılar ve kokuya gelirler.Kurbanın etrafında karınca birikince, onu yuvaya taşırlar.Ateş karıncaları besin için yuvayı terk ettiklerinde, kokuyu takip ederler, ve tek başlarına araştırma yaparlar.Besin kaynağını bulan karınca davranışlarıyla belli eder.Ateş karıncası besini keşfettiğinde yuvasına döner.Vücudu zemine yakındır.iğnesini çıkarır ve iğnenin ucu, kalem gibi zemine değer. Ve besine ilerleyen bir iz bırakılır

SONUÇ

Karıncalar, Allah’ın yaratma sanatına örnektir bunun gibi yüzlerce örnek vardır. sayısız örneklerin herbiri, insanları tefekküre sevketmek için yeterlidir.yeryüzünün her yerinden hayat fışkırmaktadır.Rahman olan Allah’ın küçücük karıncalarda meydana getirdiği son derece sistemli ve kapsamlı hayat, her milimetrekarede ve canlıda Tek hücreliler, böcekler, vahşi hayvanlar, bitkiler, karıncalar kusursuzca yaratılmıştır.
yaratılış harikaları, insanların günlük hayatta akıllarına dahi getirmedikleri ve görüp geçtikleri mucizelerdir.modern toplumun insan gözüne çektiği pusu dağıtmalıyız.Amacımız, yalnızca maddi menfaat para-ev-iş olmamalı kafa yormayan ufku daralıp Allah’ı unutan insanlara O’nu hatırlatmak, O’nu ananlara ise tefekkür sunmalıyız

İnsanın kurtuluşu, yaratılış mucizelerini incelemekten ve mucizelerin sahibini tanımaktan geçer. Allah, yegane yol göstericimiz Kuran`da, şöyle buyurmaktadır Yeri nasıl döşeyip yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık göz alıcı ve iç açıcı çiftten bitirdik onlar içten Allah’a yönelen her kul için hikmetle bakan bir iç göz ve bir zikirdir.
Amacımız, anlatılan ve okunanların“hikmetle bakan bir iç göz ve bir zikir” hükmüne geçmesidir. okuyana düşen, okuduktan sonra Allah’ın varlığının ve gücünü düşünmesi ve hayatını bu gerçeğe uygun düzenlemesidir.Allah tüm yarattıklarını O’nu bilip tanımamız için yaratmıştır. O’ndan yüz çevirenler ise, büyük bir cezayı hak etmiş olurlar.

murataltug1985
05-03-2018, 07:02
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Dedektör Sivrisineğin Uzun Yolculuğu...

*Yumurtadan çıkan sivrisinek yavrularının, küçük bir su birikintisine ihtiyaçları vardır.Bu, çamurlu yağmur suyu, bataklık, çeltik, havuz suyu olabilir.Ancak durgun sular sivrisineklerin tercih sebebidir.bu sular, oksijence zengindirler.
Sivrisinek yumurtaları suda gelişir, bazı şartlar sağlanmalıdır Yumurtadan çıkan larva, yetişkin bir sinek oluncaya kadar farklı evrelerden geçer. Her evrede yavru sineğin farklı ihtiyaçları vardır. Kuraklık ve aşırı sıcak yumurta gelişimini engelleyebilir. anne sivrisinek yavruları için ortam bulmak zorundadır. Peki, sivrisinek en uygun yeri nasıl bulacaktır.Bakarak mı, koklayarak mı, tahmin ederek mi, yoksa tesadüfler sonucunda mı?
*Sivrisinek küçük adımlarıyla, yumurtaları için en uygun yeri aramasının zorluğunu anlatabilmek için bir örnek verelim; kendinizi tepecikler, ağaçlar ve çukurlarla dolu bir alanda düşünün, yardımcı aletiniz olmadan,sıcak ve güneşte yürümenin yorucu olacağını tahmin edersiniz.
sivrisinek için de uygun bir yer bulmak böylesine zordur.onun ihtiyacı düşünülmüştür en mükemmel sistemle donatılmıştır. yumurtalarını bırakacağı yeri buluverir: Karnının altındaki alıcı sayesinde, toprağın nem ve sıcaklığını yumurtaya uygunluğunu tespit eder. En uygun toprağı santim santim, tarar.10 mm.`lik bir canlının toprağın nemini ve sıcaklığını ölçmesini düşünelim... Toprağı araştırmak zahmetlidir

*Toprağın ölçülmesi, toprağın belirlenmesi için bu işi için özel aletlerden faydalanılır. dedektörler kullanılır, toprağa sondaj yapılıp toprak laboratuvarda incelenir. neyin, ne olduğu bilinmeden sağlıklı bir sonuç zordur. hatanın telafisi güçtür emek , zaman ve para kaybıdır
Sivrisinek kesin netice için toprağı tarar bilgi alır, ve karar verir. , yalnızca 10 mm lik küçücük bir canlı Karnının altındaki küçük alıcısıyla toprağı adımlar ve tek düşüncesi yumurtalarına uygun bir yer bulmaktır sivrisinek yumurtanın ihtiyaçlarını nereden bilmektedir.Sivrisineğin ısı değişiminden haberi yoktur.*Karıncalar nemi, ve topraktaki su miktarını bilmez.Protein ve enzimin ne demek olduğunu, hangi şartlarda yumurtanın gelişimini sivrisineğin bildiğini, düşünmek akıl karı değildir.
Sivrisinekye düşünme yeteneği yoktur peki bu böcek hangi bilgi sayesinde, özel bir amaçla hareket eder? Sivrisinek teknik donanımıyla: Isı ve nemi en hassas biçimde ölçer ve bu doğuştan yerleştirilmiş bir organdır Peki sivrisinek bu alete nasıl sahip oldu? Acaba yavrularının ihtiyacını tespit edip vücuduna dedektör" mü ekledi ve vücudunda değişiklikler mi yaptı?Yoksa "evrimle tesadüfen, sivrisineğin vücuduna organ mı eklendi ne kadar garip mantıksız ve, şuursuzca tesadüflere dayalı evrim teorisinin görüşü budur. *Evrim teorisine göre canlılar tesadüf sonucu çıkmıştır.Oysaki tesadüfü geçersiz kılan yüzlerce soru vardır. Sivrisinek organı hangi amaç için, kullanacağını nasıl öğrenmiştir? evrim teorisi mantıksız ve anlamsızdır Sivrisineğin vücuduna özel parça yerleştiremez bu parçayı sonraki nesle aktaramaz Ortada kusursuz bir uyum vardır ve bu uyum yalnızca sivrisineğin hayatında değil, bütün canlılarda ve doğanın her köşesinde görülür.

YUMURTA DÖNEMİ

*İnsanlar gerçekleştiremediği imkansız olayları hayvanlar şaşırtıcı bir rahatlıkla yapabilir. Örneğin insan gebeliği uzatamaz ama sivrisinek bunu yapabilir sivrisinekler, üçüncü yağmurdan sonra yumurtlarlar. Ve sivrisinek nesli koruma altına alınır Sivrisineklerin yumurtalarını geciktirmelerinin önemli nedeni İlk yağmur zemini nemi ve yerüstü su birikintileri kısa zamanda kuruyabilir ve, larvaların kuru yerde kalma, gelişememe tehlikesi sözkonusu olabilir. Ancak sivrisinek bunu bilir ve akıllıca davranır. daha sonraki yağmurları bekler.peki Sivrisinek ilk yağmurda topraktaki nemi ve su birikintilerinin zamanda kuruyacağını nereden bilmektedir?
*Sivrisinek buharlaşma etkisinden haberdardır toprağın içindeki su buharlaşabilir, diye düşünmesi gerekir. Sivrisinek bu bilgiyi tecrübe ile elde edemez çünkü yağış mevsimini göremeden ölecektir. Karar vermek için tek bir şansı vardır mutlaka eğitim görmüş olması gerekir. Fakat bir kaç hafta önce dünyaya gelmiştir ve eğitim görmesi mümkün değildir. ve sivrisineklerin
öğrenmek gibi kabiliyetleri yoktur. Ancak nasıl olurda sivrisinek son derece doğru ve ileri görüşlü bir karar verir. Ve doğacak sivrisineklerin hayatlarını kurtarır. Bilgi diğer nesillere nasıl aktarılır? yeni doğmuş bir insan insanın eğitilmesi yıllar sürer. İnsan Bildiği herşeyi doğumdan sonra tecrübe ve eğitim ile elde eder. Ancak ömrü birkaç hafta olan dişi sivrisinek, ihtiyacı olan bilgiye doğuştan sahiptir. bu bilgiyi ona kim vermiştir?
*Sivrisinek kimin emriyle hareket etmektedir?
sivrisinek, bütün canlılar gibi göklerin ve yerin Rabbi`nin ilhamıyla hareket etmektedir. sivrisinekler, en büyük hükümdarı, ve bu yazıyı okuyan Allah`ın kontrolü altındadır. Kuran ayeti şöyle buyurur Ben Rabbim, olan Allah`a tevekkül ettim. O`nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiç bir canlı yoktur. Muhakkak Rabbim,
doğru yol üzerinedir ve dosdoğru olanı korumaktadır.(Hud, 56)

murataltug1985
05-05-2018, 18:04
Kaynak hurma.com Mucizevi Meyve Hurma

*Meyveler yeryüzü sofrasının mucizevi gıdalardır. bunlar içinde bir tanesi vardır ki; içermiş olduğu bileşenler, gıda ve şifa olması, insanoğluna benzerliği, yetişme şartları ve nice özellikleri ile ayrı bir yere sahiptir. Bu meyve çölde yetişen mucize 'HURMA' dır.Hurma çok faydalıdır hayatın devamı için gerekli her şey mevcuttur. yağ, protein, karbonhidrat, vitamin, mineral vs. hurmada fazlasıyla mevcuttur. Bu sebepten insan sadece hurmayla hayatını devam ettirebilir. Sadece bu özelliği bile hurmanın mucizevi bir meyve olduğunu kanıtlar Efendimiz (asm) döneminde insanlar yiyecek bulamazdı. Sadece hurma yer su içer ve hasta olmazdı. *Sahabi Hz. Aişe validemize*"evinizde ne yer ne içerdiniz"*diye sormuş. Aişe validemiz de şu ibretlik cevabı vermiş;*"Evimizde bazen üç ay ateş yanmazdı, hurma yiyip su içerdik buyurmuştur*Efendimizin hanesinde, aylarca sadece hurma ile hayat devam ettiriliyordu Efendimiz hurmanın doyuruculuğunu anlatmak için Ya Aişe evinde hurma olmayanlar açtırlar buyurmuştur. Bu sözü iki veya üç defa tekrarlamıştır. Hurma sütle tüketildiğinde daha etkili ve faydalıdır. Efendimiz hurma ile süte "atyabân" derdi yani "iki en güzel şey" demektir.*
Yüzyıllardır gıda ve tıbbi amaçla kullanılan hurma ayet ve Hadislere konu olmuştur.

*Kur'an-ı Kerim'de;*yağmurun sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz."*(Muminun Suresi)*"Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları vardır."(Rahman Suresi)*"Biz yeryüzünde nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve pınarlar fışkırttık"(Yasin Suresi)*gibi birçok ayet-i kerime mevcuttur.Çağımızın hastalıklarından kanser, kalp ve damar hastalıkları, kolesterol, kısırlık, stres*gibi rahatsızlıkları hurma önler ve tedavi eder
insan sadece hurma yiyerek hayatını devam ettirebilir.*Başka hiçbir gıdada bu yoktur.
Hurma ağacı insana en çok benzeyen bitkidir.*Erkekliği ve dişiliği, döllenme ve meyve vermesi, ortalama ömrü, ile insana benzer
*Hurma çölde yetişir.tepesi güneşten kökü sudan ayrılmamalıdır.*Bu durum 'Ayağı cennette, başı cehennemde olmalıdır' diye tabir edilir. ülkemizin en sıcak bölgelerinde bile hurma üretilemez Susuzluğa ancak bir insanın dayanabileceği kadar dayanır. Hurma birçok hastalığı önler.*Ayrıca*tedavi ve*diyet*amaçlı kullanılır.Hurma Kanserden korur.
Kalp ve damar rahatsızlıklarını damar sertliğini önler. Kolestrole engel olur. enerji deposudur.
Doğum öncesi ve sonrasında doğumun kolay olması ve kaybedilen enerjinin temini açısından faydası büyüktür.Kansızlığın ilacıdır, kan yapar, kanamaları durdurur.Kemik erimesine faydalıdır.
karındaki asalakları zayıflatır, azaltır ve öldürür.
*İshal veya kusmaya iyi gelir vitaminleri ile sinir hücrelerini besler, stres ve yorgunluğu giderir. sakinleştirici özelliğiyle yaramaz ve hareketli çocuklara sabah aç karnına iki adet hurma yedirmek faydalıdır Hurma A vitamini vardır gece körlüğü ve göz zafiyetlerini yok eder. İkinci Dünya Savaşında gece hücumu yapacak Amerikan pilotlarına hedefi görebilmeleri için hurma yedirmişlerdir. Göz sinirlerini kuvvetlendirir

murataltug1985
05-05-2018, 18:05
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Zor Günlerden Sağ çıkmak…

*Sivrisinekler, yumurtalarını yaz ve sonbaharda bırakır. ısı sivrisinek larvalarının gelimesi için önemlidir Isı belirli bir dereceye ulaştığında gelişme hızlanır gelişme yavaşlarsa larva ölür.
yumurtalar, kuraklık ve soğuğa dayanıklıdırlar. çatlamadan, yağmurları ve sıcağı bekleyebilir
yumurta çatlamaz Süresi dolmuş olmasına rağmen çatlamayan ve bekleyen bir yumurtanın gelişmesi durur. Bu bir ölüm değildir, sadece şartlar iyileşene kadar alınmış bir tedbirdir. yumurta evresinde görülen bu gecikme hareketine "diapoz" denir. yumurta bozulmadan yıllarca varlığını sürdürür. yumurtada ısı-nem sigortası bulunmaktadır. Şartlar uygun olduğunda sigorta devreye girer ve gelişim durur. *Sivrisinek embriyosunda bir program vardır Bu program embriyonun anne karnındaki gelişim programıdır bilgisayar programına benzer. Program hücre çekirdeğindeki DNA molekülüne yazılmıştır. sivrisinekle insan veya bir fille papağan arasındaki fark hücre farkından doğar. Yeni döllenmiş hayvan hücresi veya insan hücresinde ilk bakışta fark gözükmez. her hücre, içindeki programa sadık kalarak bölünür ve sivrisinek çıkar.Ancak burada aydınlatılması gereken bir nokta bu programı yazan programlayıcı akıl kimdir En basit bilgisayar bilgilerinin bile tesadüf sonucu var olduğunu iddia etmek akıl dışıdır Peki en gelişmiş bilgisayardan üstün olan ve insan aklının çözemediği embriyoloji programının tesadüflerle meydana geldiğini iddia etmek ne kadar mantıklıdır?

*Evrimciler açıklayamaz ve konuyu evrimsel mucize kelimesiyle geçiştirirler Oysaki mucize doğaüstü olaylardır. Evrim varlıkları doğanın bugünkü haline getirdiğini iddia eder. Ancak Doğa doğaüstü birşey gerçekleştiremeyeceğinden evrim olamaz. evrim teorisi çürüktür. sivrisinek yumurtası gelişmesini durdurup uygun ortamı bekler. Bu sivrisinek neslinin devamını sağlar. çöl sivrisinekleri 1-2 yıl sonra bile çatlayabilen kalın kabuklu yumurtalar bırakır. yumurtalar seneler sonra çatlar ve larvalar gelişme evrelerini tamamlarlar. dünyanın her yerinde sivrisineklere rastlarız; eksi 60 derecede maden ocaklarında susuz çöllerde... *İzlanda`nın kuzeyinde, Kutup Dairesinde "Sivrisinek Gölü" bulunur. Buz göllerinin içinde donmuş larvalar, buzların çözülmesiyle olağanüstü hiçbir şey yokmuş, ve aylardır buz altında donmuş olan kendileri değilmişçesine yumurtalardan çıkarlar. Gelişmelerine devam ederek erişkin sivrisineklere dönüşürler.

Cansimidi Yumurtalar

Sıtma mikrobu taşıyan sivrisinek Anopheles`in yumurtaları, suya batmayı engelleyecek ve suda kalmayı sağlayacak özel bir yapıya sahiptir Yumurta kabuğunun dışındaki hava odacıkları ve yumurtayı saran yüzme kenarları yumurtayı su üstünde tutar. Yüzme kenarları suyun yüzey gerilimini artırır ve yumurtanın batmamasını sağlar.Yüzey gerilimi suyun yüzeyindeki güçtür. küçük canlılar bu gücü aşamazlar. olumsuz bir durum değildir çünkü bu sayede böcekler suyun üzerinde yürürler. böcekler bacaklarındaki destek yapıları ve ayaklardaki tüycükler, ayağındaki yağlı salgılar sayesinde suda hareket edebilirler.
Anopheles sivrisineğinin yumurtalarındaki hava odacıkları ve yüzme kenarları yüzey gerilimi kanunundan en yüksek verimle yararlanacak biçimdedir. *Ancak yumurtaların içindeki larvaların, ve anne sivrisineğin, yüzey gerilim kuvvetinden ve haberleri yoktur. Ve bu özellik zaman içinde kazanılmaz Eğer bu yapı ortaya çıkmazsa, Anopheles`in yumurtaları suya batar ve sivrisineğin nesli tükenir. Ancak bu durum söz konusu olmaz. Çünkü Anopheles sivrisineği ve diğer canlıların varlıklarını sürdürmeleri için ihtiyaçları olan en uygun tasarım, Allah tarafından yapılmıştır.

murataltug1985
05-05-2018, 18:05
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Marangoz Sivrisinek

*Cylindrotoma Sivrisineği", yumurtalarını bırakmak için ilginç ve zor bir yöntem kullanır. yumurtalarını bir bitkiye yerleştirir. Ancak bir böcek, bitki dokularını kesemez. sivrisineğin kalın bir ağacı kesmesi imkansızdır. Peki ne yapar?
Sivrisinekin yaratılıştan verilen özellikleri vardır Başının üzerinde testere görevi gören kesici organla, bitki dokularını keser. Ve bitkilerin içine yumurtalarını iter. Bazen bir yaprakta 70 yumurtaya rastlanabilir. Peki Rastgele bir yer varken, zahmetli bir şekilde, üstelik zorlu bir yeri niçin yumurta bırakmak için seçmiştir. Tek amacı yemek ve yaşamak olan bir böcek niçin kendisini zora sokar zahmetli bir işe kalkışır?
zorluklardan hoşlandığı için mi böyle yapar?
*Neden diğer türlerde değil de tek bu sivrisineklerin başında kesici organ vardır Bu organı bir alet gibi kullanma bilgisi, sineğe kim tarafından verilmiştir?Yumurtayı güvenliğe almak için bitki dokularını kesmeyi sivrisinek nasıl akıl etmiştir?Tüm Sivrisinekler, yaptığı işi yapabilmesini sağlayacak özel bir dizayn ile ve programla" birlikte yaratılmıştır.

Bambu Sivrisineği

"*Leicester sivrisineği" yumurtayı bambu saplarının deliklerine bırakır. Bambu saplarının içi güvenlidir ve larvaların ihtiyaçlarına da cevap verir
Sivrisinek yumurta bırakırken akılcı bir yol izler. Leicester arka bacaklarını bambu deliklerindeki birikmiş suya sokar, yumurtalar suya düşer ve gelişimlerini sürdürür İlk yağmurla yumurtalar kuluçkaya girer. 2-3 gün içinde kuluçka dönemi biter ve kurtçuklar çıkar. Yumurtanın içinden bir dakika içinde olur. Bir dakika içinde bütün kurtlar suda gezmeye başlar. Her şeyi yer ve müthiş bir süratle büyürler. Acaba bunu sivrisinek ataları, yavrular için en güvenli ortamın bambu sapları olduğunu tespit mi etmişlerdir? Sonra da bunu nesilden nesile, mi ulaştırılmışlardır? *Bu sorular vicdanlı bir insanı yaratılışa götürür. Dünyanın herhangi bir köşesindeki bir bambu sapının içindeki bir su birikintisinde, bilmediğimiz, aklımıza dahi gelmeyen bir hayat vardır bu hayat son derece ustaca yaratılmıştır. İnsana düşen yaratışı görmek ve bunları yaratan Allah`ın gücünü takdir etmektir. Kuran`a göre; Allah`ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında düşünen bir topluluk için ayetler ve deliller vardır.

LARVA DÖNEMİ

*Yumurtadan çıkan yavru sivrisinek, Yaklaşık 1-1,5 mm. uzunluğundadır larvanın vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere 3 bölümdür. Başı ovaldir görünümdedir iki yanında birleşik gözler ve kısa bir anten mevcuttur. Ancak larva, erişkin bir sivrisineğe dönüşünceye kadar zorlu bir yolculuk geçirir.Larva su altında yaşar Sürekli yedikleriyle bir haftada 6-7 kat büyürler. Bu dönem sivrisineğin büyüdüğü tek dönemdir. Larva acıkır, yemek yer ve büyür.Larvanın nefes alabilmesi için suda boğulmadan asılı durması gerekir. Peki beslenmesi gereken sivrisinek, suyun üzerinde asılı dururken yemeğe nasıl ulaşacaktır? Bunun için özel bir yöntem gerekir, ancak bu canlı düşünüp geliştiremez yalnızca bir buçuk milimetre büyüklüğünde bir larvadır. *larva sivrisineğinin acilen beslenmesi gerekir yoksa ölecektir.Larva zorunlu durumlarda suya dalabilir. Ancak uzun süremez çünkü nefes almak için tekrar su yüzeyine dönmek zorundadır.Larvanın başaşağı su içinde dururken yemek yemesi için, doğuştan verilmiş çok önemli bir mekanizma vardır. Avına gidemeyen larva, suyu hareketlendirerek avını ayağına getirir. Ağzındaki ince tüylü fırçayı hızlıca sallayarak suda akıntı yaratır. sudaki bakteriler, larvanın ağzına gelirler. Larva fırçaya takılan bakterileri yer. Bir sivrisinek larvası günde 1000 cm3 suyu süzebilir. larvanın ağzındaki fırça, hayvanın beslenmesi için yaratılmıştır Larvanın sahip olduğu sistemle boğulmadan besinine ulaşır küçük bir larva bile Allah`ın "rızık veren" Rezzak sıfatının koruması altındadır Kuran bu gerçeğe şöyle dikkat çekmektedir Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir. (Ankebut, )

murataltug1985
05-05-2018, 18:06
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Yanıbaşındaki Düşman

Tüm sivrisinek larvaları sakin canlılar değildir Bazıları yırtıcıdır. kimi larva türleri yiyecek bulamadıklarında birbirlerini yerler. Bu yüzden larvalar için temiz su değil, bakterice zengin kirli su daha uygundur. larvaların olduğu temiz sularda, yalnızca birkaç tane larva hayatta kalır.
Ancak anne sivrisinek bunu bilir ve yumurtalarını bırakmak için daha kirli suları seçer! Kirli sularda, yumurtalardan yaklaşık 100 tane sağlam larva çıkar.Burada sivrisineğin seçimi söz konusudur. Sivrisinek temiz ve kirli sudan kirli suyu seçer
Acaba sivrisinek, bunu düşünerek mi yoksa gözlemleyerek mi bulmuştur. sivrisinek bunu yapamaz. Sivrisineğin tecrübe kazanması, karar vermesi ve gelecek nesillere aktarması söz konusu değildir.

Su Yüzüne Çıkmadan Nasıl Nefes Alınır?

Mansonya türü sivrisineğinin larvası, soluk almak için su yüzeyine çıkmaz. akıllı ve zor bir yöntem izler. Su altındaki oksijen, suda çözünmüştür bütün canlılar ve dokularında bu oksijen biriktirirler.
Mansonya larvası bitkideki bu paketlenmiş" oksijeni kullanır. Larvada, su bitkilerinin köklerini ve dokusunu delmeye ve içlerindeki havayı çekmeye yarayan testere biçimli organ vardır. oksijen ihtiyacını rahatlıkla karşılayıp su altında sürekli olarak kalabilirler Burada büyük bir dizayn vardır Su yüzeyine çıkmayan mansonya larvasınında, bitki köklerini delmek ve bu kökldeki havayı çekmek için herşey vardır. larva, vücudundaki bu "alet"leri bilir. Larva oksijene ihtiyacı olduğunu oksijenin bitkilerde olduğunu da bilmektedir. Yalnızca 1.5 mm.lik ve dünyaya yeni gelmiş bir larva nasıl olup da bütün bunları bildiğini evrimciler cevaplayamaz

Başaşağı Nefes Almak

*Larva gelişme döneminde sürekli yemek yer. Ve ağzı sürekli suyun içinde olmalı ve başaşağı durmalıdır. larvanın ikinci temel ihtiyacı nefes almaktır. Peki yemek yemek ve başaşağı nefes almayı— aynı anda nasıl yapacaktır?
İnsanlar suyun içinde nefes alırken özel aletlerden tüp ve şnorkelden yararlanırlar. Sivrisinek larvası doğuştan bir dalış teçhizatına sahiptir. Suyun içinde başaşağı dururken, arka tarafındaki solunum borularıyla nefes alır. Kimi larvalar suya paralel durur ve karınlarındaki solunum deliğini kullanırlar. Bu sistemler şnorkel ve hava pompalarının benzeridir. Eğer ortada akılcı bir dizayn varsa, mutlaka onu yaratan bir akıl vardır. Bu akıl, "alemlerin Rabbi", en küçükten en büyüğe kadar tüm dünyaların, boyutların hakimi, eğiticisi ve düzenleyicisi olan Allahtır *Allah yarattığı varlıklarda sanatını tecelli ettirerek insanlara varlığının delillerini gösterir. Bu sanat _ her yerde varlığını gösterir. Bakara Suresi 26. ayetinde, tek başına bir sivrisinek bile, Allah`ın yaratma sanatına örnektir: Şüphesiz Allah, sivrisineği örnek vermekten çekinmez. iman edenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Oysa Allah, birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara)

Şnorkele Su Kaçarsa...

Sivrisinek şnorkel benzeri bir solunum borusuyla nefes alır. Ancak tehlikesi vardır. sudaki dalgalanma ve rüzgar şnorkele su kaçırırsa sivrisinek boğulur. Ancak çok özel bir tedbirle bu engellenmiştir. Şnorkellerin havayla temas eden uç kısmı özel bir yağla doğuştan kaplıdır. Bu yağ suyu iter Larva başaşağı dururken, bu yağ solunum deliklerinden içeriye su girdirtmez. Bu salgı su için yaratılmıştır. Larva sudan başka bir sıvının, salgı görevini yapamaz. Petrol şnorkelden içeri girer ve larvanın boğulur 10 milimetrelik bir larvanın, solunum borusunda özel bir yağın varolması,
Suyun şnorkelden girme riskine karşı önlem alınması. Salgının ihtiyaç duyulan yerde salgılanması.salgının her nesilde kendiliğinden varolması...tesadüflerle açıklanabilir mi?
Elbette ki hayır.tesadüfler karmaşa ve kaostur ortak bir amaca hizmet eden sistemler kaosla değil, ancak bilinçli bir dizaynla ortaya çıkar

murataltug1985
05-06-2018, 22:21
Kaynak hurma.com Hurma Ağacı

*Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştu: "Mü`min,yaprağını hiç dökmeyen yeşil bir ağaca benzer." Bu, hurma ağacıdır" *Resulullah(SAV): "Allah`ın hoş bir sözü kökü sağlam, dalları göğe doğru olan Rabbinin izniyle meyve veren hoş bir ağaca benzeterek misal verdiğini görmüyor musun?" (İbrahim) ayetindeki zikredilen ağaç hurma ağacıdır" buyurdu.*Ve ayetteki kötü ağaç hanzale`ye zakkum, Ebu Cehil karpuzu mercimek ağacıdır. Ayet şöyle: "Çirkin bir sözde yerden koparılmış, hiç bir sebatı olmayan kötü bir ağaca benzer" (İbrahim).*Resulullah(SAV) hurma kütüğüne dayanarak hitapta bulunurdu.ona bir minber yaptılar, ve hutbe vermeye başladı. Hurma kütüğü Aleyhissalatu vesselam`ın kendisini terketmesiyle deve inleyişi gibi inleyip ağlamadı. Resulullah (SAV)minberden inip kütüğü meshetti. Kütük inlemeyi bırakıp sükunet buldu.

Hurma Ağacının Kısa Tarihçesi

*Hurma ağacı*insanoğlunun yetiştirdiği en eski bitkidir 8000 yıl önce Babil'in en eski yerlileri Sümerler tarafından Hint Yarımadasında yetiştirilmişdir.*eski Mısır'da da hurma olduğu ortaya çıkarılmıştır. Mısırlılar hurmaya "funu"ve "emet" demişdi. Eski Mısır'da ev tavanlarını hurma dallarıyla süslemişler kabirlerde süs olarak kullanmışlardır M.Ö.320 senesinde bir kabrin içinde mumyanın yanında hurma çekirdekleri çıkmıştır. Firavunlar hastalık için hurmaya müracaat ederdi. Eski Yahudi paraların da hurma resimleri görülmüştür. Hz.İsa (a.s)'ın doğumundan önce Kur'an-ı Kerim hurmadan bahsetmektedir. Rabbimiz Meryem suresinde Meryem validemize hurma ağacını sallamasını taze hurma yemesini tavsiye etmiş ve doğum öncesi tüm gıdasının hurma olduğuna hükmetmektedir*Irak'ta da çok eski tarihlerde hurma yetiştirilirdi Babil ehli Keldaniler ve Aşuriler hurmayı çok kullanmışdır Tarih kitapları İspanya ve Portekiz'de tarih öncesinde hurmanın ekildiğinden bahsetmektedir İspanya'ya hurma fideleri getirilip dikilmiştir. Amerika'ya İspanyollar tarafından 19. yüzyılda hurma getirilmiş ve Meksikada yetiştirilmiştir.

murataltug1985
05-06-2018, 22:22
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Güneş Altında ve Su içindeki sivrisinek

Sivrisinek larva ve pupa dönemini suda geçirir Su güneş ışınlarını yansıttığı için,larvanın olumsuz etkilenmesi gerekir. Oysaki larva güneşten etkilenmez. sivrisinek bunu pigmentleriyle önler pigment, tamamı ürik asit hücreler ağından oluşur. Ürik asit, şeffaf olan larva ve pupayı güneşe karşı korur ve sivrisinek güneş altında kavrulmaktan kurtulur.bu kalkan bile larvada bulunmasa, larva güneşte kavrularak ölür.Sivrisinek larvası bir hafta sürer. sürenin uzunluğu ısıya bağlıdır beslenmeyle ilgilidir. Larva büyür, deri büyümeyi engelleyecek şekilde gerginleşir. deri değişim zamanı gelmiştir ve larva pupa dönemine geçmeye hazırdır.

Yeni Beden, Yeni İhtiyaçlar, Yeni Çözümler...

*Larvadan pupaya geçiş döneminde solunum şnorkelleri kapanır. Bu, larvanın nefessiz kalmasıdır Ancak pupada iki yeni hava borusu çıkar. Ve sivrisinek, kçok özel tasarlanmış bir gelişim programıyla hayatta kalır. Larva iki yeni hava borusunu suya çıkartarak nefes alır
Pupalar, soluk almak için su yüzeyine yakın durur. Hareketleri süratlidir, beslenmeye ihtiyaçları yoktur. Pupa dönemi 4 gün içinde son bulur.
Pupa döneminin sonunda, sivrisinek esmerleşir, derisi şeffaflaşır. Ve pupanın şeffaflaşan derisi açılır ve erişkin sivrisinek sudan dışarı çıkar Bu bir ustalıktır. sivrisinek, suyun içindeki pupasından, suya değmeden çıkar. Bu şarttır, çünkü ıslanmış kanatlarla uçamaz. *Kanatlar ve bacaklar sivrisinek pupa evresindeyken gelişimini tamamlar pupanın içinde bekler Kozasından çıkmadan önce pupa nefes alarak genişler. Ve koza baş tarafından çatlar.çatlama baştan değil de, alttan başlasa sivrisinek suya çıkamazdı ve ölürdü.Çıkmaya hazırlanan sivrisinek büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Çatlayan kozanın içine giren su girerse onun sonu olacaktır. Fakat tedbir önceden alınmıştır. Kozanın baş tarafı, sivrisineğin kafasının su ile temasını engelleyecek yapışkan bir sıvıyla kaplanmıştır. sıvı suyu iten bir yapıya sahiptir. Bu pupanın baş tarafında bulunmasaydı, çatlayan koza su dolardı. Kanatları ve vücudu ıslanan sivrisinek, batardı.

*Sivrisineğin kozadan çıkarken karşılaştığı tehlikeler bununla sınırlı değildir, onu zorluklar bekler. Suyun içindeki sivrisinek Dengesi bozulunca kozayı ters çevirir. Çıkarken ıslanıp boğulur.Pupa nefes alır Esen ufak rüzgar onun suya değip ıslanmasına ve ölmesine neden olur bunun için, sivrisinek pupadan çıkmak için rüzgarsız bir anı seçer. baş ve ön ayaklarını kozadan çıkarır. Ön ayaklarını suya yaslayıp, vücudunu suyun içindeki kozadan çeker. sivrisineğin ayakları mükemmel bir tasarımla yaratılmıştır ayaklarında, suya batmayı engelleyecek bir yapı vardır.bu özellik olmasaydı, hayvan suyun üzerinde boğularak ölürdü.
Kozadan çıkan sivrisinek bir süre suyun üstünde dinlenir ve uçup gider.Artık gerçek hayata başlamıştır.*Suyun içinde yaşayan larvanın, uçmayı bilmez uçuş için gerekli kanatlar, o daha suyun içindeyken eksiksiz yaratılır suyun üzerinde durmasını sağlayacan ayakların gelişimi, sivrisinek sudayken bitmeseydi, bu onun sonu olurdu. Sivrisinek pupadan çıkınca boğulurdu.Oysa her şey hazırdır.Sivrisineğin dünyaya gelmesindeki her aşama harikadır Sivrisinek yüzlerce tehlikeden geçer. hassas dengeler ve ince ayarlarla açar.
son derece etkileyici bir dizayn vardır tek bir sivrisinek dahi Allah`ın yaratışındaki muhteşemliği gösterir Ve yine Allah bir sivrisineği örnek vermekten çekinmez" .Çünkü evrendeki her varlık gibi bu küçücük hayvan da O`nun ayetleriyle doludur.

Karın Kısmı

Sivrisinekler bir seferde 2.8 mg. kan emerler bu kendi ağırlıklarından 2.5 mg fazladır. Bu, 70 kg.`lık insanın kısa bir sürede 70 kg`ın yemek yemesine benzer Acaba bu hassas bir yapıya sahip bir böcek nasıl olup da kendi ağırlığınca kan emer
Sivrisineğin karın bölümündeki deri esnek ve saydam bir zardır. Kan çekilirken bu zar karın kısmını genişletir. Ve sivrisinek dilediği kadar kan emebilir.sivrisineğin karnındaki gerilim sensörlerinin operasyonla alınması durumunda, sivrisinek kan emmekten patlar sivrisineğin karnında kapasite kontrol sinirlerinin bulunması, yaratılıştaki üstün sanatın örneğidir.
sivrisinekler kanla beslenmez gıdasını bitki özleriyle temin eder. Erkek sivrisinek hiç kan emmez dişi sivrisinekler, yumurtlamada protein için kan emerler. Emilen kanı sindirmek 3-4 gün sürer. Bu döngü yumurtlama evresine kadar sürer.

Avın Yerini Tesbit Eden Hassas Alıcılar

Geceyarısı zifiri karanlıkta sivrisinek kolaylıkla sizi bulur. Bütün vücudunuz yorganla olsa, ancak sadece eliniz açıkta kalsa, sivrisinek anında kanı insanlar için düşünmesi tatsızda olsa bu canlılar bu harika işi nasıl başarır? Karanlıkta avını bulmasının sırrı nedir Cevap üstün bir dizayndır: Sivrisinek avı için üstün bir sistemle donatılmıştır. Bu sistem ısı, gaz, nem ve kimyasala duyarlı reseptörler içerir. sivrisinek, avını karanlıkta çok kolay tespit eder. Isıya hassas algılayıcılar askeri teknolojide de sık sık kullanılır karanlıkda etkilidir Sivrisinekte çok hassas ısı algılayıcısı vardır Tarsi" adı verilen bu organ, sivrisineğin ön ayaklarındadır vücuttaki ısı dalgalarına sivrisineği çeker ve hiç yanılmadan hedefe ulaştırır.

Isı algılayıcısı sayesinde, deri altındaki yoğun bölgeler bulunur.zifiri karanlıkta yatak odasına giren sivrisinek, uyuyanın bedenini, ve damarlarını algılar. Sivrisineği çeken diğer unsur karbondioksit gazıdır.İnsan ve hayvanların nefesindeki bu gaz, sivrisinekler için çekicidir ve avını bulmasına yarar sivrisinek Karbondioksitin etrafında döner Kandaki asit ve amonyak sivrisineği cezbeder; Nem sivrisineği çeker sivrisinek, ısı, gaz, nem ve koku dedektörleriyle yüklü bir savaş uçağıdır Avını karanlıkta göremese bile, yanılmadan bulan üstün sistemlerle donatılmıştır. 30 metreden avının tespit edebilir. Bu bir tesadüf olabilir mi protein için, dişi sivrisineğin kana ihtiyacı vardır. kurbanını bulabilmesi zorunludur.

Evrim teorisinde göre, sivrisinek algı yeteneğini zamanla kazanmıştır Ancak sivrisineğin zamanı yoktur.algılama sistemi doğuştan olmazsa sivrisinek avını bulamaz ve yumurtalar ölür.Yani zaman içinde gelişim diye bir olasılık söz konusu değildir.Sivrisinek Isı, nem, gaz ve kimyasal maddeyi algılar ve, karşı cinsi algılayacak titreşim duyargaları. Vardır 10 mm. boyundaki sivrisineğin, etkili algılama sistemleriyle donatılması, ihtiyaçlarının bilinçli bir "yaratıcı" tarafından düşünüldüğü ve doğuştan karşılandığı anlamına gelir. ihtiyaçları karşılayan sivrisineği yoktan vareden Allah`tır.Allah her canlıya rızkını verdiği gibi, rızıkla ulaşmalarını sağlayan yetenek ve donanım vermiştir. ayet, şöyle haber verir:
Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı ona ait olmasın.Onun yerini bilir. Tümü apaçık kitaptadır. (Hud, 6)

murataltug1985
05-06-2018, 22:22
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Üstün Uçuş Tekniği

*Sivrisinek kanatlarını saniyede 500 defa çırpar. Bu sesi vızıltı olarak algılanır. İnsana imkansız gelen bu rakam çok hassas ölçümlerle elde edilmiştir
insanın kolları makineye bağlanarak saniyede 500 kere açılıp kapanmaya zorlansa, Kol parçalanır, lifler kopar, ve kol sakat kalır. İnsan için imkansız olan bu hareket, sivrisineğin yaşamının bir parçasıdır. mucizevi olay, sivrisineğin yaratılıştan sahip olduğu sistemlerle gerçekleşir. Öncelikle kanatlar güçlü ve dayanıklı olmalıdır ikinci koşul ise kaslara enerji sağlanmasıdır. hücrelerin Oksijen yükselmesiyle dayanıklılığı artar. İnsan vücudundaki oksijen akciğerden kana karışır kan yoluyla hücrelere ulaştırılır. Koşan insanın yorulma nedeni, hücrelere oksijenin ulaştırılamamasıdır.
*Yorulma nedeni, kas hücrelerindeki laktik asidin ortaya çıkmasıdır.asit hücreden atılmazsa yorgunluk hissedilir sivrisineklerin kanatlarını saniyede 500 defa çırpmak için, oksijene ihtiyacı vardır. sivrisineğin solunum sistemi bu ihtiyaç için yaratılmıştır. Solunum sistemi her hücreye ulaşan özel bir solunum borusundan oluşur.Bu boru dışardaki havaya bağlı olduğundan, hücreler oksijen alışverişini aracı madde olmaksızın yaparlar.Artık maddeler bu borular sayesinde hücrelerden atmosfere verilirler. sivrisinek bir dakikada binlerce kanat çırpar ve yorulmaz.
Sivrisineğin kanatlarını hızlı çırpması ona uçuş avantajı kazandırır. Dikey durumda aşağı yukarı uçabilir, ileri geri hareket eder. Sivrisinek, helikopter ve uçaktan üstün uçuş özelliklerine sahip kusursuz bir makinedir

*uçak veya helikopterin uçabilmesi için, özel rafine yakıtlar kullanılır.Oldukça pahalı olan yakıtlar, her uçuş öncesi tekrar doldurulur.Oysa sivrisinek enerjisini bitki özlerinden alır.Uçak ve helikopter her uçuşta bakımdan geçer motor parçaları yenilenir.Sivrisinek ise ömrü boyunca, sırtındaki kaslarla problemsiz uçar hava taşıtları ancak son yüzyılda geliştirilebilmiştir.Ancak teknoloji ne kadar ilerlemiş olursa olsun, doğadaki uçuş teknolojisinin çok gerisindedir. hiçbir teknoloji, sivrisineğin boyutlarında ve uçuş özelliklerinde makine yapamaz.makinelerle karşılaştırdığımız bu varlık 10 milimetre büyüklüğündedir sivrinek hücrelerin biraraya gelmesiyle oluşur. Dolaşım, boşaltım ve sinir sistemleri, kalbi, gözü, algılama sistemleri, protein sentezi yapan milyonlarca hücresi vardır
*sivrisinek, uçak ya da helikopterden çok daha karmaşık bir sistem yapısına sahiptir
İnsanlar uçak ya da helikopterin nasıl meydana geldiği sorusuna, usta mühendisler ve gelişmiş fabrikalar tarafından yapıldığını söyleyerek cevap verir tesadüfi sonucunda oluştuklarının deli saçması olduğunu bilirler.Ancak aynı insanlar araçtan da üstün olan sivrisineğin, "evrimle ve tesadüfler" tarafından, hiç bir planlayıcı olmadan varolduğunu iddia etmektedirler. Çünkü bir planlayıcı olduğunu, yani Allah`ın varlığını kabul etmek, onlara "zor gelmektedir.kendilerini
aldatmışlardır .Sivrisinek yoktan varolan, bir bataklıklıkta su birikintisinde,mucizelerden sonra dünyaya gelir Teknoloji gelsin, bir canlıyı yoktan varedemez.Tek bir sinek bile yaratamaz.
*yaratmak yalnızca alemlerin Rabbine mahsustur yaratılan her varlık O`nun varlığının delilidir. Kuran`da verilen "sizin, Allah`ın dışında tapmakta olduklarınız bir araya gelseler dahi bir sinek bile yaratamazlar" (Hac) hükmü, inkarcılar için sonsuza kadar geçerlidir ve onlar büyük bir çelişki ve aldanışta olduklarını sonsuza kadar ilan edecektir.

SİVRİSİNEK MUCİZESİ

*Hayvanların yaptıkları birçok iş zekalarıyla gerçekleştiremeyecekleri ölçüde akıl, bilgi, tecrübe ve uzmanlık gerektirir. bu üstün özellik hayvanın kendisinden kaynaklanmaz Binlerce kilometre göç eden kuşların hatasız yön bulması örümceklerin mimarlık harikası ağları karınca kolonilerindeki mükemmel işbirliği binlerce arının yaptığı geometri harikası petekler buna örnektir görünmeyen bir akıl ve güç her aşamada kendini gösterir. Bu akıl ve gözle görülmese de, hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın kendini kanıtlar evrimci bilim adamları dahi üstün gücün varlığını kabul ederler. akılları ileri gidemediğinden bu güce "içgüdü" adını verip konuyu kapatırlar.*Evrimciler içgüdünün sahibini kabullenmek istemediklerinden, uydurma bir ad takıp "tabiat ana" derler. Ancak Tabiat anayı tanımlayamazlar onlar Allah`tan uzaklaşırlar tabiat ana" adını taktıkları hayali bir ilah edinirler Allah`ın emri ve ilhamına içgüdü" adını takarlar. Kuran inkarcıları şöyle bildirir kendilerini kandırırlar Allah`ın varlığını ve sıfatları vicdanlarda hissedilmesine rağmen "gerçek"ten kaçıp Allah`ı inkar edenleri Kuran şöyle açıklar:Ayetlerimiz mucizelerimiz onlara, gözler önünde sergilenince dediler ki: "Bu, büyüdür."Vicdanları kabul ettiği halde zulüm ve büyüklenme dolayısıyla inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml)

*Allah varlığının sayısız delilini gözler önüne sermiştir. O sonsuz aklı ve ilmini dilediğine tecelli ettirir. Sonsuz rahmetiyle insanlara şüpheye yer kalmayacak derecede en umulmadık en aciz, beyne sahip olmayan canlılara akılalmaz işler yaptırır.kuşlardan sürüngenlere, balinadan böceğe kadar büyük küçük birçok canlı, insanları hayrete düşüren beklenmeyen hareketler sergiler insanları şaşırtırlar örümcek çelikten sağlam bir ip üretir kendini akıllı,, şuurlu gören insanoğlu aciz kalır, benzerini taklit etmeye dahi güç yetiremez.
sivrisinek dahi insanları hayrete düşüren canlılardan yalnızca biridir. bu canlılardan en sık karşılaştığımız, en değersiz gördüğümüzdür. "O halde, neden sivrisinek?" *Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, örnekten çekinmez.iman edenler, Rablerinden gelen gerçeği bilirler; inkâr edenler Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Allah birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara)

murataltug1985
05-08-2018, 06:40
Kaynak Dini Bilgiler Sitesi blogger.com

Ezanın Mucizesi

*yüce ve mukaddes dinimiz İslamiyet'in değerli ve mucizevi özellikler taşır 3 farklı bir okurumuz tarafından aktarılan mucizevi olayları aynen aşağıya aktarıyoruz: ezanın mucizesiyle borçlarımdan kurtuldum, şirket kurup muhtaç olmadan yaşıyorum hem de elli kişiyi yanımda çalıştırarak ekmek kapısı oluyorum.Rabb'ime şükürler olsun beni ezana mazhar kıldı, borca* sürüklenip intihar edecekken uykumda ezan okundu. Gayet tatlı ve ferahlatıcı uyandım tekrar uyudum. İlginçtir ezan kaldığı yerden devam ediyordu. kulağıma bir ses can, Allahu Teâlâ'nın sana en değerli nimetidirr, kıyma ve sabret, ezan seni kurtaracak. Yeter ki tüm kalbinle Allah'a yönel
*nasıl yapacağımı sordum* ses şunu söyledi: 'Her gün 5 vakitte ezan okununca içtenlikle ezanı oku Allah'ın sana merhametinden emin ol Allah'a tüm kalbinle yönel.uyandım, sabah ezanını okudum içimde ferahlık hasıl oldu,* huzurluydum.her şey bir rüya gibiydi borçdan kurtuldum, bereket ve bolluğa nail oldum, artık bir şirketim var ve onlarca insana iş sağladım. Beni en kötü durumdan kurtarıp önüme tnimetler seren Allah'a şükürler olsun, her ezan vaktinde, ezan ve Allahu Teâlâ'nın yüceliğini tefekkür ediyorum."

Ezanın Mucizesi Şifa Oldu, Çok Şükür

*Benim karın ağrım vardı, henüz 25 yaşındaydım bir şey olmaz diyerek doktoru ihmal ediyordum.çok şiddetli bir ağrıyla uyandım, doktor vakti gelmişti. acı gerçekle karşılaştım, kolon kanseriydim genç yaşta kolon kanseri olur mu diye doktora sordum mümkündür dedi. neler çektiğimi Allah bilir, tedaviler işe yaramıyordu eriyip bitiyordum, ümidimi kesmiş, ölümü kabullenmiştim bir gece kulağıma ezan okundu, uyandım.Dışarıda ezan sesi yoktu, tekrar uyuyunca ezan sesi duydum semavi bir ses ezan oku, ve kurtul" dedi Nasıl diye sordum, ezanın muazzam bir şifa kaynağı olduğunu ve 5 vakitte ezan oku, dedi. Uyandığımda sabah ezanı gökyüzünü doldurdu ben bir ay boyunca her vakit* ezan okudum, aynı rüyayı* gördüm.doktora gittiğimde doktor kanserin yok olduğunu tümörlerin görünmediğini belirtdi.şaşırmadım, rüyalarım gerçekçi idi llahu Teâlâ'nın beni ezanın mübarek kelimeleri hatırına kurtardı, çok şükür Yüce Allah'a, çok şükür bize ezanı nasip eden Rabb'imize."

Ezanın Psikolojik Sıkıntıları Ortadan Kaldırdı

*oğlumda ve kızımda psikolojik sıkıntılar vardı, hocalar cinlerin musallat olduğunu Doktorlar ise şizofren olduğunu dile getirdiler. Kime inanacağımı, bilmiyordum, oğlumla kızım gözlerimin önünde gidiyordu İkisi de farklı kişiler ve hiç görmediğimiz varlıklar görüyorlardı, varlıkların ölüme davet ettiklerini söylüyorlardı.* ağlıyordum. ana yüreğiydi oğlum ve kızımın gözlerimin önünde* tükenmesi beni öldürüyordu.
kahroluyordum. Kocam çöküyordu, çare bulamıyordum kocamın tanıdığı ezan okumanın şifa olacağını söyledi pek aklıma yatmamıştı.
Ama çare yoktu Oğluma ve kızıma beş vakit ezan okuttuk, oğlumla kızım ferahladı yüzlerine kan geldi. bir hafta sonra oğlumla kızımı varlıklar terk edeceklerini söylediler.oğlum ve kızımla ezan okuyoruz. Çok şükür hiçbir sıkıntımız yok Allah'a şükürler olsun iyiyiz gülüp oynuyoruz koşturup eğleniyoruz Ezanın bir mucizedir

murataltug1985
05-08-2018, 06:40
Kaynak Dini Bilgiler Sitesi blogger.com

Ezan

yüce dinimiz İslâm'ın ulvi özelliklere sahiptir ezan-ı Muhammedî'nin (sav) bir iksir-i azamdır
Ezan, bildirmek, ve duyurmaktır ilan etmektir tüm Müslümanları namaza davet eden bir çağrıdır ezan, dini olarak, İslam namaz vaktinin geldiğini Müslümanlara anlatmak ve bildirmek için yapılan çağrıdır İlk ezan ünlü müezzin ve meşhur sahabe Bilal-i Habeşi tarafından 622 de bir sabah namazında, yüksek bir evin damında okunarak ezanın müjdesi tüm müminlere verilmiştir
Ezan farz namazlar için okunur. İslam dininde camideki ezan duyuluyorsa evdeki namaz için ezan okumasına gerek yoktur. kişi, ezanı duyamıyorsa evde kendisi ezan okumalıdır.cenaze namazında vitir, bayram, teravih, yağmur duası ve*“farz-ı ayn”olmayan namazlar için ezan okunmaz.

Ezan Duası Nedir, Nasıl Okunur, Anlamı Nedir?

Ezan okunup bittikten sonra sonra Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem şu* duanın şefaatine vesile olacağını haber vermiştir Allahumme Rebbe hazihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîate. vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd.Allah'ım! Ey bu tam davetin ve kılınacak namazın Rabb'i, Muhammed'e Sallallâhu Aleyhi ve Selleme fazileti ve yüksek dereceyi ver, O'nu vaadettiğin Makam-ı Mahmud'a ulaştır."Peygamberimiz, hadis-i şerifinde şunları beyan buyurmuştur Kim ezanı işittiği zaman, ezan duası okursa kıyametde o kimseye şefaatim vacip olur." (Buhari)

Ezanın Sözleri ve Anlamı:

*Allâh-ü Ekber" Eşhedü en lâ ilâhe İllAllah" Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" "Hayye ale's-salâh"
Hayye ale'l-felâh" As-salatu hayrun mine'n nevm"
"Allâh-ü Ekber" Lâ ilâhe İllAllah" *Allah en büyüktür Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur Şahitlik ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir Haydi namaza Haydi kurtuluşa Namaz uykudan hayırlıdır Allah en büyüktür Allah'tan başka ilâh yoktur

murataltug1985
05-08-2018, 06:41
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Kusursuz Bir Sıçrayış

sıçrayan örümcek avına kendisi saldırıp sıçrayarak avına ulaşır. usta bir sıçrayış yapar ki yarım metre öteden uçan böceği, sıçrayarak havada yakalar
Örümceğin sekiz bacağıyla avına çökerek kıskaçlarını ava geçirir. atlayış bitkiler arasında gerçekleşir. başarılı bir atlayış için en uygun açıyı hesaplar, avının hızını ve uçuş yönünü bilir
avını yakalayınca Örümcek ölebilir, çünkü avı için kendini boşluğa bırakmışdır. yüksek mesafeden yere çakılabilir. Ama sıçramadan önce salgıladığı ve ava yapıştırdığı iplik onu yere düşmekten kurtarır, iplik, hem kendini, hem avı taşıyabilecek kadar sağlamdır.

Kusursuz Kamuflaj Tekniği

*Karınca ile sıçrayan örümceği ayırt etmenizi sağlayacak tek özellik bacak sayılarıdır. örümcekler sekiz, karınca ise altı bacaklıdır.
Sıçrayan örümcek karıncayı kandırır sıçrayan örümcek sadece dış görünüş ile yetinmez davranışları da taklidi eder bacak farkını ortadan kaldırmak için, öndeki iki bacağını öne uzatır ve bacak tıpkı karınca antenlerine benzer bir görünüm alır. Bu örümceğin sayı saymayı bilmesi demektir.Örümcek karınca bacaklarını saymış,Aradaki farkı görünce kendi bacaklarını yok etmiş ve bacaklarına son derece şuurlu bir hareketle anten görüntüsü vermiştir.örümcek karıncadan farklı bir hayvandır ve Örümceğin karınca gibi görünmek için* bacaklarını havaya kaldırıp.karınca hareketlerini, ve yürüyüşünü taklit eder*örümcek karıncayı taklit etmek için kusursuz bir gözlem ve bu usta bir aktör gibi rol yapmalıdır.
örümcek düşünmekte, düşünürken kendisini değiştirebilbilmektedir, Bütün bunları örümcek yapamaz örümceğin düşünecek beyni yoktur. örümcek yeteneklerinin kaynağı nedir Örümceğin* kendisini karınca gibi gösterecek gözlere ihtiyacı vardır. kendi gözleri karıncanın gözleri gibi siyah, iri birer nokta şeklinde değildir.Ama örümcekte başının yanındaki iki siyah benek karıncanın gözlerine benzer.Örümceğin başındaki beneklerden haberdar olması şuurlu bir taktik geliştirmesi akılcı değildir.Öyleyse karınca ile beslenen ve karınca taklidi yapan örümceğin, sahte gözleri nasıl oluşmuştur?

Örümcek öğrenme", sayma" ve "taklit gibi yeteneklere nasıl sahip olmuştur? bu sahte gözler olmasa örümcek karıncalarca teşhis edilirdi. Karıncalar güçlü çeneleri ile örümceği öldürürlerdi.örümceğin karınca taklidi için doğuştan sahte gözlere sahiptir bu sayede kamuflajını başarıya ulaştırır örümceğin yaşamını devam ettirmesi için gerekli özelliklerden tek bir tanesinin eksikliği* ölümdür* özellikler tesadüf değildir Örümcek özelliklerine bir anda sahip Allah her canlıyı kusursuz yaratmıştır. İki milimetrelik* Phyaces`in örümceği bir pisliğe benzer. Örümcek benzerliğini kullanarak Rüzgarla savrulan bir pislik parçası taklidi yapar sabırla yavaş yavaş hedefe yaklaşır.anne örümcek hiç kuşkulanmaz. Yavrulara yaklaşan örümcek, saldırır ve yavruyu kaparak yemeyi başarır.

murataltug1985
05-08-2018, 06:41
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

İpek Mucizesi

*Sizin ilahınız yalnızca Allah`tır ki, O`nun dışında ilah yoktur. Onun ilimi* herşeyi kuşatmıştır. (Taha)
Örümcek ipi kendi kalınlığındaki çelikten beş kat sağlamdır kendi uzunluğunun dört katı* esner
Örümcek ağ kurmak için vücutlarında ürettikleri iplikleri kullanır ipek hafiftir Dünyanın çevresi boyunca uzatılacak bir ipek iplik 320 gramdır
bilinen en sağlam malzeme çeliktir büyük fabrikalarda büyük tekniklerle üretilir Çelikten beş kat sağlam olan örümcek ipi ise büyük tesislerde üretilmez; bir böcekten salgılanır. Çelik ağırdır kullanım zordur.Yüksek ısıda dev fırınlarda üretilip, kalıplarda soğutularak kullanıma hazırlanır Örümcek ipi son derece hafiftir. Dev fırınlarda ve kalıplarda değil küçük bir örümceğin vücudunda üretilir.*Örümcek ipi esnektir Hem sağlam hem esnek malzeme bulmak zordur. çelik halat en sağlam malzemedir.Fakat kauçuk gibi esnek olmadıklarından deforme olurlar.Kauçuk ise deforme olmamalarına rağmen, yeterince dayanıklı ve ağır yükleri kaldıramazlar. örümcek ipliği aynı kalınlıktaki çelik telden beş kat sağlam, kauçuktan ise yüzde otuz esnektir. örümcek halatı, kopma değeri ve uzama oranı bakımından eşsiz bir malzemedir. Peki çelik ve kauçuk yüzyıllık bilgi birikimiyle yapılıyorsa, bunlardan üstün örümcek ipi hangi bilgi ile yapılıyor ve Nasıl olup da insanoğlu formülü keşfedip uygulyamıyor? Örümcek ipliğini üstün yapan nedir?

İpeğin Yapısı

*Örümceklerin yaptıkları ipek, sentetik liflerden çok güçlüdür.Bunu keşfeden bilim adamları peki örümcek bunu nasıl yapar örümceklerin ürettikleri ipek onlardan alınarak yapılamaz ipeklerin oluşumu basit değildir. Örümcek ipliklerinin hammaddesi, keratin" adlı proteindir insan saçlarında, vücut tüylerinde ve hayvan boynuzlarında bulunur.Örümcek ipliğinin hammaddesini oluşturan proteinler avların sindirilmesi ile elde edilen amino asitlerin sentezlenmesinden elde edilirler. örümcekler, ağlarını sindirerek ağ üretimi için gerekli* proteinleri üretirler. Örümceklerin kuyruklarında altı bölümden oluşan ve ipek kesesinde farklı salgılar üretilir.salgılar birleşerek, ipek iplikleri meydana getirir.*İpek Keselerinde büyük bir uyum vardır.İpek üretiminde örümceğin vücudundaki pompalar, ve basınç sistemleri kullanılır.ham ipek, musluk gibi çalışan memeciklerden lif şeklinde dışarı akıtılır.Örümcek memeciklerin püskürtme basıncını değiştirebilir.Bu işlemle sıvı keratin oluşturan molekülü değişir Valflerdeki kontrol mekanizmasıyla iplik üretilirken ipliğin çapı, direnci ve elastikiyeti değiştirilebilir.Böylece ipeğin kimyasalı değiştirilmeden ipliğe istenilen özellik kazandırılır.iplikde köklü bir değişim isteniyorsa bir başka bez kullanılmalıdır Salgılanan farklı iplikçikler arka ayakların mükemmel kullanımı sayesinde istenilen doğrultuya yönlendirilir.

*Altı farklı keseden salgılanan maddelerin karışımı önemlidir. yapışkan iplik üretilirken, yapışkanlık veren maddenin az kullanılması ağ, böcek yakalama özelliğini kaybedecektir. Çok kullanılması ise ağ kullanılabilme özelliğini azaltır. Bu ipeğin işe yaraması için, beş salgı bezi aynı dengede çalışmalıdır Bütün işlemler sonucunda her biri farklı özellikleğe sahip örümcek ipekleri ortaya çıkar. Çok sağlamdır Örümcek ipeği, Kevlar`dan kuvvetli ve elastikidir. Kevlar, insan yapımı en güçlü sentetiktir* kurşun geçirmez yeleklerin yapımında kullanılan plastik Kevlar`dan farklı olarak örümcek ipeği işlenilip tekrar tekrar kullanılabilir. Örümcek ipeği çelikten sağlam, kauçuktan esnek olan dünyanın en mükemmel malzemesidir*Dünyanın en sağlam malzemesi örümceğin gövdesinde üretilir tekstil fabrikaları, dokuma tezgahları, moleküler kimya laboratuvarları örümcek ipliğini* üretemezler* Peki örümcek bu benzersiz kimyasal yapıyı nasıl tasarlamıştır?Tasarladıktan sonra üretim için* hammaddeleri nasıl tespit etmiş, gerekli olan altı farklı maddenin üretimini nasıl gerçekleştirmiştir?Bu maddelerin karışım oranını hangi ölçüm aletleriyle tespit etmiştir?Karışımı yapacağı* kesecikleri kendisi mi dizayn etmiştir?Bu dizayndan sonra laboratuvara yapısını, kendi vücudunda kendi isteğiyle mi inşa etmiştir bu kusursuz özellikler evrimcilerin iddia ettikleri gibi tesadüflerle oluşamaz

*Örümcek vücudunda sistem üretemez. ihtiyacı olan tasarımı vücuduna yerleştiremez bu düşünce bilimsellikten ve mantıktan uzaklaşmaktır.
Her biri iplik üreten bir sistemin kendi kendine ortaya çıkması mümkün değildir.Elbette ki gökleri ve yeri yaratan Allah, örümceği muhteşem bir sistemle yaratmıştır.Allah herşeyi eksiksiz ve kusursuz yaratandır* düzen ve ölçü ayette şöyle bildirilir: O herşeyi yaratmış, düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi)

murataltug1985
05-08-2018, 06:42
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Dünyanın En Amansız Tuzağı

Örümcek ağına takılan bir av için yapacak* bir şey yoktur. Kurulan tuzak ustalıkla hazırlanmıştır* kurban çırpındıkça ağ esnekliğini kaybederek, avı sarar. Kurban güçsüz düştükçe, ağ ilk haline göre sağlam ve sert bir hale gelir. Böylece örümcek, avını bitkin düşürür, kapana kıstırır* ve avını rahatça öldürür oysaki* kurban böcek ağa takıldığında* ve ağ deforme olmalı ve hayvan tuzaktan kurtulmalıdır. Fakat bunun tam tersi gerçekleşir ağ katılaşarak böceği hareketsiz bırakır. Nasıl olup da bir ağa yakalanan kurban çırpındıkça ağ daha sağlam hale gelmektedir Örümceğin yakalama ipeği havadaki nemin etkisiyle yeni bir yapıya dönüşür

Bahçe örümceğinin spirali oldukça yapışkan bir sıvıyla kaplıdır bir çift elyaf bileşiminden oluşur. yapışkan sıvı elyafların üretildiği bezlerden farklıdır Örümceğin salgı bezlerinden dışarı çıkan iplik lifleri, yapışkan madde ile ince bir film şeklinde kaplanırlar. kaplama maddesinin yapışkanlığı, glikoproteinlerden kaynaklanır.%80`i* sudan oluşmaktadır.Atmosferdeki suyu alan* sıvı küçük damlacıklara ayrılır ve damlacıklar ipin üzerinde boncuk gibi sıralanırlar. Hızlı aralıklarla ipeği büzmek ve germek, damlacıkları birer yay veya çıkrık gibi kurar ve çözer. ipi oluşturan çekirdek lifleri, üzerindeki kaplama sıvısı ile* gerilim altında kalır. çırpınan böceğin enerjisi ipin kendisi ve, ipi kaplayan proteinlerce emilir.

Çekirdek liflerinin elastikiyeti ısıya bağlıdır. Avın enerjisi ısıya çevrildiğinden entropi artar, iplik ısınır. çekirdek lifleri kuvvetlenir Avın enerjisi emilir ağa yakalanan avın çırpınışları kendi sonunu hazırlar. Avın enerjisi, ağın sağlamlaştırır Ağ, hayvanı hareketsiz bırakana kadar sertleşir. Bu özellikleri yüzünden örümcek ağı doğadaki* en acımasız tuzaktır. taşıma ipliklerinde de aynı esneklik olsa örümceğin avını ve kendini taşıması zor olurdu. taşıma iplikleri, yakalama ipliklerinin aksine başka bir kaplama maddesi ile kaplanarak suya karşı korunmuştur. taşıma ipliklerinin, yapışkan gibi esnek olması gerekli değildir. örümcek, ipliklerinin her biri farklı kaplama yapmaktadır. Peki örümcek kaplamaların fiziksel ve kimyasal etkilerini nereden bilmektedir?

Örümcekler molekülleri, kinetik enerjiyi ve ısıyı plastikleşmeye çevirecek kimyasal mekanizmayı* bilip ipek üretimi yaparlar vücudlarında yapısal değişiklik gerçekleştirip, üretim sistemleri oluştururlar örümceklerdeki mükemmel vücut tasarımı bilinçle ve doğa olayı ile oluşmaz
tüm canlıların detaylı özellikleri vardır. Tek birini incelemek canlılardaki tasarımı görmeye yeterlidir Hepsine hakim olan bir güç* vardır vücut tasarımları, ve davranışları canlıların Yaratıcı yani Allah tarafından yaratıldığını* kanıtlar. Bunu anlamak akıl ve düşünmek yeterlidir. Tüm alemlerin Rabbi Allahtır;* O doğunun batının ve herşeyin Rabbi`dir…" (Şuara Suresi)

Örümceğin İpeği ve Savunma Sanayi

Bir malzemenin sağlamlığı ve esnekliği, endüstride önemlidir. Sağlamlık ve esneklik kullanım kolaylığını artırır. Sağlamlık ve esneklikte en ideal malzeme örümcek ipliğidir. Tüm araştırmacılara rağmen ancak örümcek ipliğinin bir benzeri üretilebilmiş aynısı üretilememiştir.
Örümcek ipeği, glisin, alanin, serine* trosin" ve amino asitlerden oluşmuş bir proteindir. ipeği oluşturan moleküllerden yapay lifler üretilmiştir. karbon, oksijen, nitrojen ve hidrojen atomlarından oluşan "Kevlar" adı verilen bu ürün, yapay üretilmiş organik elyafların en gelişmişidir. Sağlamlık ve esnekliğiyle örümcek ipliğinin üstün fiziksel özelliklerine en yaklaşan yapay elyaf Kevlar elyafı olmuştur.*Kevlar, oto emniyet kemerleri ve koruyucu giysilerle insanların sağlığını korumak ve güvenliği sağlamak için kullanılır. uçak ve gemi malzemelerinde, lif optik ve elektro-mekanik kabloların üretiminde, ip ve halat sanayinde, spor aletlerinde oldukça* kullanılan* bir malzemedir.
Kevlar elyafı "poli-parafenilen* maddesinden oluşur. yapısı nedeniyle eğirilerek iplik haline getirilmeye uygundur. Dayanıklılık ve hafiflik özellikleri, ile birçok sektöründe kullanılır .
Kevlar`ın,* en önemli kullanım alanı savunma sanayidir. çelikten üretilen kurşun geçirmez yelekler, Kevlar iplikten üretilmektedir. Kevlar, darbeleri emme özelliği ile kurşunun vuruş şiddetini azaltır. Bu teknoloji açısından son derece önemli bir gelişmedir *Kevlar elyafı örümcek ipeğinin ancak üçte biri kadarlık bir darbe emme özelliğine sahiptir. Bir örümceğin ürettiği ipliğin günümüz teknolojisinde üretilememesinde düşünebilen kişilere elbette ibretler vardır. Bu Allah`ın canlıları benzersiz bir yaratılışla yarattığını gösteren delillerden biridir.

murataltug1985
05-09-2018, 06:52
Ezanın ortaya çıkış hikayesi

Hicretten hemen sonra *Mescid-i Nebevi dediğimiz efendimizin kabrinin bulunduğu mescid inşa edilmiş ve namaz*cemaatle*kılınmıştır. Namaz vakitlerinde Hz. Bilal hayya alesalah” yani *"Haydi namaza" diyerek sahabeleri namaza çağırırdı.
Peygamberimiz sahabeleriyle namaz çağrısı hakkında istişare yaptı. Herkes farklı *önerilerde bulundu. Kimi;*namaz*vakitlerinin boru çalınarak, ateş yakılarak, çan çalınarak veya yüksek yere bayrak dikilerek haber verilmesini teklif etti Peygamberimiz, teklifler başka millet ve dinlere ait olmasını uygun görmedi ve. Topluluk dağıldı.
Hz. Abdullah Zeyd,*rüyasında*namaza insan sesi ile çağırıldığını gördü ve Peygambere anlattı. Peygamberimiz beğendi ve* Bilal'e öğret; çünkü onun sesi güzeldir." buyurdu.Hz. Bilal, Medine'nin en yüksek yerinde ezanı okudu.

murataltug1985
05-09-2018, 06:53
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Örümcek ağları

*Örümcek iplikleri tıpta cerrahi operasyonlarda, tendon ve eklem müdahalelerinde ameliyat ipliği olarak kullanılır Üç boyutlu ağ iki boyutlu ağlara göre daha karmaşıktır Ağ bir düzlem değil, karmaşık üç boyutlu bir yapıdadır. yayılmış yumak yığınları görünümündedir. ağın denetlenmesi, iki boyutlu ağlara göre daha zordur. küçük böcekler ve parazitler ağa yakalanıyorsa, örümceğin işi zorlaşır. örümcek, ağını kimsesiz* bir bölgeye kurar
Bu örümceklerden biri kara dul örümceğidir. Üstün mimarisiyle örümcek ağının içinde, mekanik bir tuzak vardır. tuzak yoğun ve yapışkan bir ağ alanı içerir. ağ topu, yere güçsüz iplikçiklerle bağlanır. Kımıldayan böcek ağa yapışır, iplikçik kopar, yer ile bağlantı kesilir.örümcek tuzağı yukarı, üç çekerek, hareketsiz kalan* avını öldürür. *Üç boyutlu ağ tuzağında çok açık bir akıl gösterisi vardır. Mekanik tuzak veya üç boyutlu ağlarda avın hızını kesmek için kullanılan yöntem aynıdır. Çok sayıdabzayıf iplik örülmüştür. Böceğin takılmasıyla* iplikler kopar.* avın enerjisi bu ipliklerin koparılması için harcanmıştır, böceğin hızı kesilir. iplikler böceği kıskıvrak yakalar.Örümcek kusursuz çalışan ağını evrim süreci ve kendi çabasıyla öğrenemez Örümcekler yeryüzündeki tüm canlılar gibi Allah`ın emriyle hareket ederler. Rahman ve Rahim olan Allah'a teslim olmuşuzdur "… göklerde ve yerde her ne varsa istese de istemese de- O`na teslim olmuştur ve O`na döndürülmektedirler." (Al-i İmran Suresi, 83) ayetiyle bunu haber vermiştir.

Örümcek Ağlarıyla* Hazırlanan Tasarımlar

*Endüstriyel tasarımlarda doğadan yararlanılır doğadaki tasarım kusursuzdur. Enerji tasarrufu, estetik, işlevsellik, manevra ve bir tasarımda olması gereken tüm özellikler doğada eksiksiz mevcuttur. İnsan becerisi ve asırlık süren bir bilgi birikimiyle çıkan tasarımlar, doğadaki benzerlerinin birer taklididir Örümceklerin ağları mühendislik harikalarıdır örümcekler ağlarını, çayırdaki otlar üzerine yayılmış çarşaf görünümü verecek şekilde yatay kurarlar. Dikey otları ağ üzerinde dağıtırlar
Bu yöntem insanlarca taklit edilmiştir. Günümüz modern Münih Olimpiyat Stadı ve Cidde Havaalanı örümcek türlerinin ağları örnek alınarak inşa edilmiştir. İnsanlarca taklit yöntemiyle üretilmiş ağ tasarımını örümcekler dünya üzerinde ortaya çıktıkları andan itibaren kullanmaktadırlar.
*Örümcek ağlarında mühendislik bilgisi gerekmektedir. Oysa örümcekler yapı statiği,ve mimari tasarımı bilmezler, eğitimleri yoktur. Tüm canlılar gibi kendilerine doğuştan, Allah tarafından ilham edilmiş vahiyle hareket etmektedirler. Ürettikleri mimari harikalarının tek nedeni budur. Allah ayetinde tüm canlıların Kendi denetiminde olduğunu şöyle bildirmektedir: İşte Rabbiniz Allah budur. O`ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, O`na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (En`am Suresi)

Mükemmel Yaratılış Örneği

Örümcekler mekanik tuzaklar kuran, suyun dibine yuva yapan, ağdan kementlerle avlanan, kimyasal zehirler püskürten, kendi boyunun yüzlerce misli yükseklikten bir iple atlayan, vücudunda çelikten sağlam ipler üreten, avlanmak için kamuflaj yapabilen bir ölüm makinesi, mimarlık harikası ağlar kuran birer "mühendistir* Örümceklerin vücut yapılarında birçok mucize vardır örümcek vücudunda, dokuma fabrikası gibi çalışan taraklar, kimyevi laboratuvarlar, çok güçlü sindirim salgıları* en hassas titreşimleri hisseden algılayıcılar, zehir enjeksiyonu yapan kıskaçlar ve bunlar gibi yaratılışa delil birçok özellik vardır. örümcek tek başına evrim teorisine meydan okur ve onu çürüten önemli bir delildir.

Üstün Algılama Yeteneği:

*Sıçrayan örümcekler dışındaki, örümceklerin görme duyuları zayıftır, kısa mesafeleri algılayabilirler. Bir avcı için büyük bir zaaftır ancak bu durum, örümcekteki hassas erken uyarı sistemi ile ortadan kalkar örümcek Vücutu, titreşimlere karşı çok hassas tüylerle kaplıdır. tüyler sinir ucuna bağlanır. Dokunma ses ve koku titreşimleriyle kıllar uyarılır. Tüyler titreşimleri sinir uçlarına aktarır. Sinirler uyarıları beyne iletir. Ve örümcekler en küçük titreşimden haberdar olurlar. Örümcekler hareketsiz avı algılayamaz canlı böceklerin titreşimlerini çözerek, böcekleri saptayabilirler. örümcek böceğin yerinden emin olmak için ayakları ile* ağı sallar.ve avını tespit eder
Örümcek bacakları, algılayıcı kılların en yoğun olduğu organlardır. *Örümceğin algılayıcı kıllarının içleri boş, yapıları* serttir. Kaynağı bir metre uzaklıktaki düşük şiddetteki sesin titreşimleri bile algılanabilir. Örümcek bacak kıllarında ısıya hassas algılayıcı sistemler vardır. vücut derilerinde, içlerinde hassas sinir uçları bulunan yarıklar bulunur. Bütün bu özelliklerle örümcekler yakında meydana gelen her hareketi, derilerinde gerçekleşiyormuş ve dokunabiliyormuş gibi* hissederler. *Örümceği bacağı koptuğunda, çıkar. Öncekine oranla kısa olur. Örümcek yere değmeyen bu bacağı yürürken kullanmaz. örümcek, toplam ayak mevcudunun yarısından yoksun olduğunda dört ayakla- çok rahat yürür* bacağın çıkmasının tek sebebi, bacağın üzerinde bulunan algılayıcı kıllara örümceğin duyduğu ihtiyaçtır.*Örümcek ağlarındaki titreşimi algılama yeteneği* hassastır ağdaki titreşimden ağa takılanın av mı yoksa çiftleşmeye gelen erkek örümcek mi olduğunu ayırt edebilirler. Ağlar esnek yapılarına rağmen titreşimi iletir* titreşim şiddetini artırır Küçük bir ses dalgasından ağ üzerindeki titreşimlere kadar her uyarı örümcekce çok net algılanır. ağdaki uyarı sistemi, örümcekler için* en uygun mekanizmadır. Vücuttaki binlerce kılın her birinin sinir ucunun beyne bağlı olduğu ve uyarı sinyalleri örümcek tarafından çok hızlı değerlendirilir

murataltug1985
05-09-2018, 06:53
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Suda Yürüyen Örümcek

*Su örümcekleri suda yürüyebilmelerini sağlayan özel bir yapıya sahiptirler. ayaklarının ucunda hidrofob balmumuyla kaplı kıllardan oluşan kadifemsi bir örgü vardır. Ve örümcek su üzerinde batmadan yürür örümceğin suda kalma kapasitesi yüksektir mevcut hallerinden 25 kat ağır olsalardı bile su üzerinde rahatça yürüyebilirlerdi.
Su örümcekleri suda yürürlerken arka ayaklarını dümen gibi kullanırlar. Orta ayaklar hareketi sağlarken kısa olan ön ayaklar avları yakalar Su örümceği hızlı hareket eder ki suyun üzerinde aniden bir metrelik bir atlayış gerçekleştirir ve. su üzerinde bir sürat motoru kadar hızlı hareket eder.
*Su örümcekleri avlanırken suyu ağ gibi kullanırlar. Yanlış* manevrayla suya düşen yusufçuk, sinek veya kelebek örümceğe av olur. böce kanatları suya değince, sinek kağıdına takılmış gibi su yüzeyinde yapışırlar. Su yüzeyindeki titreşimi örümcek algılar. örümcek titreşimlerden avının yerini ve büyüklüğünü tespit eder. su yüzeyine yapışan avını sokarak zehirler ve öldürür.
Acaba örümceğin ayak kıllarındaki suya batmayı önleyen kaplamayı kim yapmıştır? Dünyadaki her su örümceğinin ayaklarında kaplama vardır Örümcekler suyun kaldırma kuvvetini, hidrofob maddelerin moleküler özelliklerini, etkileşimi nereden bilmektedir Bu sistemi kendileri tasarlayamayacaklarına göre kim yapmıştır?
*Suyun yüzey gerilimine göre tasarlanmış örümceğin kusursuz yapısı nasıl meydana gelmiştir? Örümcekler suya batmalarını önleyen kimyasal maddenin formülünü sonraki örümceklere nasıl aktarmışlardır?
Bu soruların bizi mükemmel bir yaratılışa götürür Örümcekler Allah tarafından kusursuzca yaratılmışlardır. Allah her türe, ihtiyacı olan özellikleri verdiği gibi, bu örümceklere de* su üzerinde yürüyebilecekleri sistemler vermiştir.

Sonsöz

*Allah`ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiç bir rızka, hiç bir şeye malik olmayan güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar? Allah`a benzerler aramayayın; çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. (Nahl Suresi) Evrim teorisi bilimsellikten yoksun, delilsiz bir iddiadır. Tüm iddiasını,ihtimal dışı tesadüflere akıl ve bilim dışı temeler üzerine kurmuştur. evrim çaresizdir hiç bir şeyi* açıklayamaz evrim çürük bir iddiadır evrim akıl dışı bir varsayımdır* örümcek sahip olduğu özellikleri zamanla kazanamaz. bütün yeteneklerin aynı anda kazanmalı Ağ örmeyi bilen bir örümcek, aynı zamanda iplikte üretmelidir gerekir.Ağ örmeyi bilen ama iplik üretemeyen, örümcek olamaz. Ağ örmeyen örümcek türleri ise -sıçrayan örümcek gibibevrimi binlerce kere çökerten üstün yaratılıştadır.*Örümcek son derece güzel ağlar örer fakat ağın üzerine döşeyeceği yapışkan ipi ve tutkalımsı madde olmasa ağ işe yaramayacaktır. Tutkalımsı madde mevcut olsa ama yapışkan iplere olağanüstü esneklik veren moleküller ağ işe yaramayacak ve örümcek ölecektir. örümceğin yediği besinlerde skeploprotein olmasa iplik üretemez. tesadüf eseri ağ sahibi olsa ağın üzerinde yürüyeeceği bacaklara, ve ayaklarının ağa yapışmamasını sağlayacak kimyasal kaplamaya ihtiyacı vardır. vücudunda ağdaki titreşimleri tespit edecek algılama sistemi bulunmalıdır.* bu özellikler olmasa hayvan ölür.Örümceğin sindirim, solunum, dolaşım sistemleri vardır. Ve Bu sistemler aynı anda ortaya çıkmış olmaları gerekir. Midesiz veya kalbi eksik bir örümcek düşünemeyiz.

*Örümceğin ağ üreten organları gibi tüm organlarının var olması için, örümceği oluşturan milyonlarca hücrenin her birinde bilgi* var olmalıdır DNA`da milyonlarca bilgiden herhangi birinin değişmesi organı işe yaramaz hale getirir yumurtadan yeni çıkan bir örümcek hiçbir eğitim almadan, doğuştan ağ örmesi için bilgilere sahiptir Bu bilgilerle doğan her örümcek ağ kurar Yavru örümcek hiçbir eğitimden geçmez Bir mühendis bina yapmak için* okumalıdır Hesapları bilgisayarlarda yapar. Ona öğretecek hocaları vardır. bir örümcek ağı bir bina yapmak kadar hesap gerektirir. Ağı oluşturan iplikçikler ağın sağlamlığı, dayanıklık ve esneklik, gibi ayrıntılar
*yavru örümcek dünyaya gelmelerinden sonra ip üretmeye, ağ kurmaya ve avlanmaya başlar
Evrim ise yaratılışı inkar eder Örümceğin yapısı* proteindir. Proteinleri amino asitleri Amino asitler ise büyük moleküllerin biraraya gelmesiyle oluşur. Molekül atomların biraraya gelmesiyle ortaya çıkar. İnsanın bile taklit edemediği iplikler üreten, benzersiz mimarlık eserleri yaratan örümceğe, yaptıklarını bildiren güdü, bütün canlılar gibi Alemlerin Rabbi`ne boyun eğmek* ve onun ilhamıyla hareket etmekdir.Yedi gök, ve yer* O`nu tesbih eder; O`nu övgü ile tesbih etmeyen yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halimdir bağışlayandır. (İsra Suresi)

Tekerlek Örümcekler

Güneybatı Afrika`Namibia çölünde yaşayan örümcek türleri, tehlikeyle karşılaştıklarında bacaklarını gövdeye çekerek vücutlarını tekerlek haline getirirler. Tekerlek şekli* gövdeleriyle seri taklalar atarak süratle tehlikeden uzaklaşırlar.
Boyları 2.5-3 cm olan bu örümcekler, saniyede 2 metre gibi büyük bir hıza erişirler. Bu hız şöyledir Örümceklerin tekerlek şeklindeki gövde devir sayısı, saatte 40 kilometre giden bir arabanın teker dönüş sayısı kadardır. altın tekerlekli örümcek* bu yöntemi kaçmak için kullanır. düşman, yaban arılarıdır. Yuvasını kum tepelerinin üstüne kuran örümcek, yaban arısı yuvasını kazınca dışarı fırlar. hız kazanmak için birkaç adım atar, beş eklemli bacaklarını kıvırarak yokuş aşağı yuvarlanan bir tekerlek gibi hızla yol alarak kaçar. *Örümcek yuvasını kum tepesinin aşağısına kursa kaçış için* hıza ulaşamaz* ve yakalanır. Bu nedenle örümcek yuva yapımı için tepelerin üst kısmını tercih eder. Örümceğin düşmanıyla karşılaşmadan yuvasını tepeye kurması ve önlem alması son derece bilinçli bir davranıştır. Kuşkusuz bunu ilham eden Allah`tır. Allah benzersiz yaratan, her türlü yaratmayı bilendir.

murataltug1985
05-09-2018, 06:54
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Çan Örümceklerinin Dalma Tekniği

*Asya ve Avrupa`nın ılık bölgelerinde yaşayan su örümcekleri, su altında yaşar. yuvalarını suyun içine yaparlar. Yuvanın inşası için ilk olarak su bitkilerinin sap veya yaprakları arasına ağlarla bir platform yapar. platformu, ipek iplikçiklerle bitki saplarına tutturur. iplikçikler, örümceğe evinin yolunu gösteren bir işaret, ve platformu sabitleyen bir bağ, avın yaklaştığını bildiren bir radardır örümcek, platform altına ayaklarını ve gövdesiyle hava kabarcıkları taşır. ağ yukarıya doğru şişer hava ilave edildikçe çan biçimini alır.* bu çan, örümceğin yuvasıdır. Örümcek gündüzleri yuvada bekler. Yakınından küçük bir hayvan, bir böcek ya da larva geçtiğinde, dışarı fırlayarak onu yakalar ve yemek için yuvasına götürür. *Suyun yüzeyine düşen böcek, titreşime neden olur. titreşimi alan örümcek yukarı çıkar böceği kaptıktan sonra su altına taşır. Örümcek su yüzeyini bir ağ gibi kullanır. Suya düşen böcek, ağa takılan kurbandan farksızdır. Kış yaklaştığında örümcek donmamak için koruyucu önlemler alır kışın yaklaşmasıyla su örümceği, gölcükten aşağılara iner. kış çanı örerek içini havayla doldurur. boş bir su salyangozu kabuğuna yerleşir. Çanın içinde kıpırdamaz kışın enerji harcamaz Bunun nedeni enerji kaybetmemek ve oksijen ihtiyacını kaldırmaktır. Bu önlemle yuvaya taşınan hava kabarcığı örümceğe kışın 4-5 ay yeter. su örümceğinin oluşturduğu kabarcık ve avlanma şekli bir örümceğin suda yaşayabilmesi için en ideal şekilde tasarlanmıştır. *Örümcek suda yaşayacak özelliklere sahiptir olmasaydı suya ilk girdiği anda ölecektir, kara canlısı olmasına rağmen rahatlıkla suda yaşar su örümceğinin tüm özellikleri ve yetenekleriyle* Allah tarafından kusursuzca yaratılmıştır deki Rabbime tevekkül ettim. O`nun denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak Rabbim, dosdoğrudur ve doğru yolda olanı korumaktadır.(Hud Suresi)

Örümceklerin Balık Avlama Teknikleri

örümcekler en akla gelmedik ortamlarda* avlanabilirler. Dolmedes su örümceği için av sahası sudur. Bu örümceğe bataklıklarda ve su hendeklerinde rastlanır.Gözleri keskin olmayan su örümceği, zamanını su kenarında ipek iplikler üretip yaymakla geçirir. iplikler diğer örümceklere karşı avlanma sınırlarını belirtir ve örümceğin kaçış yoludur.Avlanırken örümceğin en çok uyguladığı yöntem, dört bacağını suya sokup, diğer dört bacağıyla kuru toprağa tutunmaktır. Bunu yaparken batmadan su üzerinde kalıp çok bilinçli bir yöntem uygular. Örümcek, suya sokacağı bacaklarını dişlerinin arasından su geçirmez bir sıvıyla kaplar. avlanmak için su kenarına yaklaşır. Bütün vücudunu* aşağı doğru iterek suyun yüzüne kendini bırakır. *Su örümceği su* yüzeyini dalgalandırmadan diş ve dokungaçlarını suya batırır. Gözleri ile çevreyi, bacakları ile sudaki titreşimleri izleyerek bekler. Örümceğin doyabilmesi için avı* Golyan balığı boyutunda olmalıdır Örümcek Golyan balığını avlarken, balık, dişlerinin 1,5 cm. yakınına gelene kadar suda hareket etmeden bekler vücudu ile suya girer ve balığı bacakları ile yakalayarak zehirli dişlerine çeker. kendisinden ağır olan balığın kendisini suda sürüklememesi için* arka üstü döner. Zehir etkisini gösterir.zehir avı öldürmekle kalmaz kurbanın dokularını eriterek hazmedilebilir çorba haline dönüştürür. Av öldüğünde, örümcek onu kıyıya çeker ve beslenir. Peki "Batmayı engelleyen salgıya örümcek nasıl sahip olmuştur?" "Suda batma tehlikesine karşı ayaklarını yağlaması gerektiğini nereden bilmektedir?" *Suda batmamasını sağlayacak sıvının formülünü örümcek nasıl bulmuştur ve nasıl üretmiştir?" Avlanmanın her aşamasında akıl alameti olan bu örümcek kuşkusuz Allah`ın ilhamı ile kadar akılcı hareket etmekte, plan yapıp uygulamaktadır Allah her canlının rızkını verendir ayet şöyle bildirmektedir Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah`a ait olmasın. Onun karar* yerini bilir. Bunlar* kitapta yazılıdır. (Hud Suresi)

Aldatmaca Uzmanı Portia Örümcekleri

*Portia örümceği ağ kurar ve kendi ağından uzağa avlanır. Portia`nın özelliği böcek yerine kendi türdeşleridir. Portia`nın ağ sahası genellikle diğer örümcek ağlarıdır. rüzgar eserken* böcek ağdan kurtulmaya çalışırken Portia ağa yerleşir.Görünüşte rüzgarda ağa takılmış bir bitki parçasını andırır.son derece yavaş bir yürür tuzağa düşen bir böcek gibi bacaklarını yavaşça sallayıp ağa takılmış böcek taklidi yapar. titreşime aldanan ağ sahibini* Portia ağın pusuda bekler Portia örümcekleri kendi türdeşlerinin taklidini yaparak onları kandırır.kıvrık bir yaprakta* yaşayan Portia, Euryattus örümceğinin çiftleşme hareketini taklit eder. Onun erkeği gibi davranır. aldanan dişi örümcek yuva dışına çıkar*Portia Bir örümceğin "taklit yeteneğine" sahiptir ilginç bir avlanma şekli seçmiştir Allah tarafından bu şekilde yaratılmış taklit yaparak avlanmaktadır. Allah tüm canlılarda benzeri olmayan yaratma sanatını tanıtır.

murataltug1985
05-10-2018, 06:56
Kaynak TIMETURK.COM
18 yıl süren zulüm: Türkçe ezan

*30 Ocak 1932'de Fatih Camii'nde başlayan Türkçe ezan dayatması 16 Haziran 1950'ye kadar sürmüştü. Tek parti döneminin halka 18 sene boyunca uygulanan en büyük dayatması Türkçe ezan, ilk olarak 1932 nin 30 Ocak gününde Fatih Camii'nde okunmuştu. Arapça ezan yasağı, Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi ile 16 Haziran 1950'de kaldırıldı.Türkçülük akımının fikir babası Ziya Gökalp, “Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur” dizesini kullanarak talebini dile getirmişti.
1932 yi Mustafa Kemal dinde reform olarak ilan edti. 1931 Aralık ayında Dolmabahçe Sarayı'nda dokuz hafız ezan ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı. Kuran'ın Türkçe tercümesi 22 Ocak 1932 de İstanbul Yerebatan Camii'nde Hafız Yaşar tarafından okundu. *30 Ocak 1932 de ilk Türkçe ezan, Hafız Rifat Bey tarafından Fatih Camii'nde okundu.4 Şubat 1933de, müftülüklere ezanı Türkçe okumaları buna uymayanların kati bir şekilde cezalandırılacakları bildirildi 1941'de Refik Saydam'ın başbakanlığı ve İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığında kanun çıkarıldı ve Türkçe ezana yasal zemin kazandırıldı Ezanda bütün ifadeler Türkçe ‘ye tercüme edildi 'felah' kelimesine dokunulmadı Yıllarca Türkçe ezanın halkın ibadette ne dediğini anlaması için uygulandığı iddia edildi fakat Türkçe bilmeyen Kürt ve Arap köylerinde türkçe ezanın neden zorunlu olduğu sorusuna cevap verilemedi.Evlerde Arapça ezan ve kamet yasaktı. yüzlerce insan ceza aldı.
*1938'de Hatay'a giren Türk ordusunun ilk icraatı Arapça ezanı Türkçeye çevirmek oldu. Hatay Fransız işgal ordusunun dayatmadığı Türkiye'nin dayatmasını anlayamadı.30 Ocak 1932'de başlayan Türkçe ezan zulmü, 1950 Haziran ayında Demokrat Parti'nin tek başına iktidara gelmesine kadar devam etti. 1941'de Arapça Ezan yasağı getiren CHP'nin 1950'de Demokrat Parti ile birlikte bu yasağın kaldırılması lehinde oy kullandı
Demokrat Parti, Türkçe ezanı ve Arapça ezan isteyen istediği dilde ezanı okuyabilecekti ancak 65 yıldır tercih Arapça'dan yana kullanılıyor.
Kıbrıs'ta 1969'a kadar Türkçe ezan okutuldu.

murataltug1985
05-10-2018, 06:56
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

İnsan vücudu

*vücudumuzda biz farkında bir çok işlem yapılır her organımız, her hücremiz akıl almaz bir mükemmellikle büyük bir uyum içinde kendilerine belirlenmiş olan görevi yerine getirirler Kan, hücrelerin ihtiyacı besinleri taşır. Mide ve bağırsaklar besinleri küçülterek hücrelere hazır hale getirir. Sinir hücreleri vücuda uyarılar gönderiyor, beynimiz uyarıları değerlendirir görüp duyar tadar ve işitiriz Sinir hücreleri hasar görse, el ve kolumuz tutmaz; mide zarar görse sindirim yapılamaz; dil hasar görse tad alamayız.Ancak Vücudumuz, günlük hayatımızda durmadan çalışmaya devam eder. Hayatımızdaki kusursuzluğun elbette ki tek bir nedeni vardır. de ki allahtır*Hiçbir şey kendi kendine ve mükemmel bir mekanizmayla çalışamaz. televizyonun, buzdolabının, bilgisayarın kalemin herşeyin bir tasarımcısı, ve üreticisi vardır.Bir uçağı üreten eksiksiz çalışmasını sağlayan, mühendis ve teknisyenler vardır insan bedeni gibi kusursuz bir sistemin tesadüfen meydana gelmesi imkansızdır.
tesadüf mantık dışı iddiadır.Vücuddaki mükemmel düzenin tesadüfen oluşamaz kusursuzluk ve üstün akıl sahibinin vücudumuzu tasarladı Vücudumuz üstün Yaratıcının eseridir.Bu üstün Yaratıcı RabbimizbAllah`tır.Allah Kuran`da kullarına şefkatli olduğunu bildirir.Bizim Allah`ın şefkati ve merhameti karşısında boyun eğici olmamız, bize emrettiklerini eksiksiz olarak yapmamız tüm güzelliklere şükretmemiz gerekir.*Allah ayette bşöyle seslenmektedir Rabbiniz olan Allahdan başka ilah yoktur. O Herşeyin yaratıcısıdır, O`na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi)

Soluduğumuz Hava Artik Akciğerlerde…

Nefes aldıktan sonra nefes borusundan akciğerlere gelen temizlenmiş hava kullanılabilir ve Akciğerlerden kan yoluyla vücudun en derinindeki hücrelere gider ve onları besler. hücrelerdeki atık madde olan karbondioksiti alır. nefesimizi verirken hücrelerden toplanan karbondioksiti vücudumuzdan dışarı atarız. nefes almayı basit zannebilirsiniz ancak vücudumuzdaki oksijen-karbondioksit alışverişi Allah`ın yarattığı ve hizmetimize verdiği nimetlerdir. sadece nefesinizi kendiniz ayarlasaydınız, şaşırmadan yapmaya gücünüz yetmezdi. Rabbimiz güç yetiremeyeceğimiz için bize kusursuz bir solunum sistemi vermiştir. Bu, Allah`ın nimetlidir. Allah bir ayette şöyle bildirir: Size istediğinizi verdi. Allah`ın nimetini saysanız, onu saymaya güç yetiremezsiniz. insan zalim ve nankördür. (İbrahim Suresi)

Her İşin Üstesinden Gelen Marifetli Ellerimiz

*Kitabın sayfalarını çevirmek, ve kapı açarken ve buna benzer, yüzlerce elimizi kullanırız
Elimiz o kadar güçlüdür ki yumruk sıkılmamış haldeyken bile bir nesneye elimizle 45 kg güç uygulayabiliriz. elimizi çok ince ve hassas işlerde de kullanabiliriz. iğne deliğinden iplik geçirmek gibi. biz bunları yaparken elimizin ne kadar önemli bir işi başardığını fark etmeyiz Yani hiçbir zaman masadan kağıt alacağım 500 gramlık bir güç uygulayayım" diye düşünmeyiz. Çünkü Allah bizi kusursuz yaratmıştır. Elimizdeki eşsiz kabiliyet Allah`ın benzersiz yaratmasıyla var olmuştur.
Bilim adamlarının en büyük çabası insan elinin benzeri yapay bir el üretmek olduğunu biliyor muydunuz? *robot eller; güç açısından insan eline eşdeğerdir ama dokunma hassasiyetine ve iş yapma kabiliyetine sahip değildir robot bir el yapan mühendis Hans Schneebeli şunları söylüyor: Robot ellerde ne kadar çalışırsam, insanların sahip oldukları ellere o kadar çok hayran oluyorum. İnsan eline ulaşabilmemiz için çok zaman geçmesi gerekir. Günümüz teknolojisi ile bir benzeri yapılamayan ellerimizi Allah, özel tasarlamıştır. Ellerimiz Allah`ın yaratma sanatının kusursuzluğunu gösterir. Allah`tan başka yaratıcı yoktur. ayet gerçeği görmeyen insanlara şöyle seslenir De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi Allah`tır." Öyleyse, O`nu bırakıp yarar ve zarar sağlamayan güçsüz veliler mi edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen ile gören eşit olabilir mi? karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi)

Kaslarınız Büyük Bir Uyum İçinde Çalışır

Güldüğünüzde yüzünüzde aynı anda 17 kas birden kasılır bunlardan bir tanesi kasılmasa görevini yanlış yapsa gülümseyemezsiniz yüzünüz anlamsız bir ifade alır. Yüzünüzde mimik yapmakla görevli 28 ayrı kas vardır. kasların kasılmalarıyla binlerce farklı ifade oluşturabilirsiniz. Kızgınlık, şaşkınlık, sevinç, gülümseme ifadelerini bu kaslarla yaparsınız. kaslarınız da büyük bir uyum içindedir. tek bir adım atmak için ayak ve sırtınızdaki 54 kas aynı anda çalışır. yüzlerce hareketi kaslarımızla kolaylıkla yaparız düşünmemiz gerekir. Çünkü kaslarımızın çalışması için hiçbir şey yapmayız. kaslarımız eksik çalışsaydı koşmak, yüzmek,ve adım atmamız imkansız olurdu. unutmamamız gereken tek gerçek Allah vücudumuzda kusursuz bir sistem yaratmıştır. Bu Rabbimizin hediyesidir. Allah`ın sonsuz merhametini düşünüp, şükretmemiz gerekir.

murataltug1985
05-10-2018, 06:57
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

KEMİKLERİN TAKLİT EDİLEMEYEN ÖZELLİKLERİ

Kemiklerimizin arasındaki eklemlerin çeşitleri vardır. eklemler hareketi sağlar. Kemiklerimiz vücudun taşınması ve korunması gibi önemli görevler üstlenmişdir. zor görevleri yerine getirecek sağlamlıkta yaratılmışdır.
Kemiklerimiz hafiftir bir bal peteği gibi deliklidir. delikli yapı sayesinde hafif olmalarına rağmen serttirler. çelikten 5 kat daha fazla dayanıklıdır bacaklardaki uyluk kemiği dik dururken 1 ton ağırlığı kaldırabilir kapasiteye sahiptir. Yürürken attığınız uylul kemiğine, vücut ağırlığının 3 katı yük biner ancak kemiklerin dayanıklılığı sayesinde hiçbir şey olmaz. Peki kemiklerimizi kuvvetli kılan nedir? kemiklerin benzeri olmayan bir yaratılışdadır bal peteği gibi kafesli bir yapıdadır. Bu sayede son derece sağlam, hem de rahatlıkla kullanılabilecek hafifliktedir

kemiklerin içleri ve, dışları sert ve dolu olsaydı, kemikler ağır olurdu esnekliği de kalmaz en küçük darbede, kolunuzu hafifçe dolaba çarptığınızda bile kemiğiniz kırılabilirdi. Ancak Allah merhametli olandır ve kemiklerimizi rahat edeceğimiz, ve zarar görmeyeceğimiz şekilde yaratandır Kemikler bilim adamlarının çok önem verdikleri ve taklit etmek için çalıştıkları bir maddeden oluşurlar. Çok hafif ve çok dayanıklıdır ve en önemlisi de kendini tamir etme yeteneğine sahiptir kendi kendine büyür 5 yaşındaki boyumuzla 20 yaşındaki boyumuz aynı değildir bunun nedeni kemik büyümesidir. Üstelik bu büyüme çok orantılıdır. Bacak büyürken, kollarda büyür, Üstelik bu tüm insanlar için geçerlidir *Bilim insan kemiklerini oluşturan maddenin benzermi üretemeye çalışmaktadır ancak böyle üstün bir maddeyi geliştirilememiştir.
Rabbimizin merhametiyle, kemiklerimiz son derece rahat bir hayat sürmemizi, çok zor hareketleri hiç acı duymadan yapmamızı sağlar

KIRILAN BİR KEMİK NASIL İYİLEŞİR?

Kemiklerin çok sert ve güçlüdür Ancak çok güçlü bir darbeyle kırılırlar. sonra Kemik kendini tedavi eder. Doktorlar kırılan kemiğin birleşmesi için kırık kemiği alçıya alır kemik kendi kendini tamir eder Bir kemiğin, kendisini tamir etmesi ve eskisinden sağlam olması olağanüstü bir olaydır. mucizevi olay şöyle gerçekleşir:kırılan kemik pıhtılaşır ve "hematom" adlı dev bir pıhtı oluşur.dev pıhtı derideki yarada oluşan kabuk gibi tabakadır. Kemik yapıcı hücreler salgıladığı minerallerle pıhtıyı sert bir kemiğe dönüştürür kemik yıkıcı hücreler devreye girer. profesyonel bir heykeltıraş gibi hareket ederek eritici bir asit olan hidroklorik asitle kemiği törpüler ve şekil verir işlem kemik eski haline gelinceye kadar devam eder. kemiğin kırılmasından 1 yıl sonra dahi kemik eritici hücreler işlemine devam etmektedir

gözle göremediğimiz kadar küçük varlıklar olan kemik hücrelerinin yaptıkları işlemler üstün bir şuurun göstergesidir. hücrelerin görmek için gözleri yoktur, buna rağmen kemik yaparlar kırılan boşluğu anlayıp, işlerine ne zaman son vermeleri gerektiğini bilirler. kemik yıkıcı hücreler yapılan kemiğin kaba olduğunu fark edip, kemiği törpülerler. sert kemiği parçalayacak güçlü bir asit kullanırlar, asidi de gerektiği miktarda kullanarak kemiği uygun şekle getirirler. kemik hücreleri neyi, nasıl ve nerede yapacaklarını çok iyi bilirler. Kemiklerimizi tamir eden sistem mükemmel işler kemiğin tamirini sağlar. Kemikleri bilim adamları yıllardır, taklit etmeye çalıştılar ve başaramadılar.

İnsanların taklit edemediği yeteneği kemik hücrelerimiz nasıl kazandı Kırılan kemiği tamir için ne gibi malzemeler gerektiğini, hücreler nereden bilirler? Hücreler kemikleri yıkma şekil verme görevini üstlenmiştir. görev dağılımını yapan kimdir? Niçin karışıklık çıkmaz ve, hepsi tam gereken zamanda görevlerini yerine getirirler? Kemik hücreleri bu olağanüstü işleri kendi iradeleriyle yapmaları imkansızdır. tesadüfen öğrenmeleri mümkün değildir. Kemik hücrelerimiz yaratan üstün akıl sahibi Allah`ın ilhamıyla hareket edip usta bir heykeltıraş gibi kemiklere şekil vermektedirler.

KEMİKLERDEN OLUŞAN İSKELETİMİZ

Vücudumuzda toplam 206 kemik var. Eğer parmaklarımız kemikten oluşsaydı, siz tutamazdınız. Çünkü dimdik duran bir kemiği bükmeniz mümkün değildir, zorladığınızda kemik kırılır. Parmaklarınızı bükemeyeceğiniz için kavramanız, tutunup yazmanız, yemeniz imkansız hale gelir. tutmanız sebebi, el ve parmakdakiler dahil olmak birbirine bağlı tam 27 kemiğin olmasıdır.vücudumuzda, elimizde olduğu gibi, birbirine bağlı 206 kemik bulunur.kemiklerin hepsi yerlerine çok akıllıca yerleştirilmiştir. Bu kusursuz planla eğilebilir, dizlerinizi bükebilir, başınızı çevirebilirsiniz. Bu işlemler için kemiklerin bağlantı noktalarında eklemler bulunur. Eklemlerle rahatlıkla kolumuzu büker, bacağımızı kaldırır, parmakları kullanabiliriz.

Eklemlerin kemik hareketi için önemlidir bir kuklada kuklanın kollarını oynatabilmesi için omuzuyla kolun birleştiği yere oynak bir parça takılmalıdır. Ancak bu şekilde tahta kuklanın kollarını oynatabilirsiniz. Bu basit örnekten anlaşılacağı gibi kemiklerimizin fazla oluşu ve gerekli yerlere eklemlerin yerleştirilmiş olması bizim rahat hareket etmemizi sağlar.

KALBİMİZ KENDİ BAKIMINI KENDİSİ YAPAR

Sürekli çalışan makineler bakıma ihtiyaç duyar Makineyi oluşturan aşınan parçaların değişmesi ve yağlanması gerekir, aksi takdirde aşırı sürtünmeden parçalar aşınır Makineler gibi hiç durmadan çalışan kalbin bakıma ihtiyacı vardır. kalp kendi bakımını kendisi yapar, kendi kendini yağlar.Kalbin dışı iki katlı zardan oluşan bir kılıfla kaplıdır. iki zarın arasında kaygan bir sıvı bulunur. sıvı adeta motor yağı görevi görerek kalbin çalışmasını sağlar. Kalpteki kendi kendini koruyan yapı Allah`ın yaratma sanatının ne kadar mükemmel ve eksiksiz olduğunu gösterir.

murataltug1985
05-10-2018, 06:57
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

EN MÜKEMMEL POMPA

Yeryüzünün en mükemmel pompası, sol göğsümüzün altındaki Kalbimizdir akıl almaz tasarımı ile 1 günde vücudumuzdaki kanın tamamının 1.000 tam devir yapmasını sağlar.
dış görünüş olarak yumruğunuz büyüklüğünde, etten yapılmış bir pompadır. kapasitesi ile dünyadaki en güçlü, en uzun ömürlü ve en verimli iş makinesi gibidir. Kalbin gücü muazzamdır. kalp, kanı 3 metre yukarı sıçratabilir. bir saatlik zamanda, orta boy bir arabayı yerden bir metre yukarı kaldıracak enerji meydana getirebilir.

BENZERİ ÜRETİLEMEYEN MUCİZEVİ SIVI: KAN

Bilim kan üretmek için çok fazla çalıştı Ancak başaramayınca kanı taklitten vazgeçti
Bilim kanı taklit edemez çünkü damardan alınan kan hemen pıhtılaşır yapısı bozulur. Cam tüpte kanı saklamak sonuç vermez. kan hücreleri tüpte canlı kalamaz Bu nedenle bilim kan hücrelerini ayrı ayrı incelemek zorundadır. İnsanların asırlık bilgi birikimiyle taklit dahi edemedeği mükemmel maddenin kendiliğinden, tesadüfen oluştuğunu söylemek, akıl ve mantık dışıdır Allah, kanı örneksiz bir madde olarak yaratmıştır. Olağanüstü birçok kabiliyete sahiptir kan hücreleri, Allah`ın sonsuz aklının vücudumuzdaki örneklerinden yalnızca bir tanesidir.

YARALARI TAMİR EDEN KAN

ufak bir yarada, kanama kendiliğinden durur Bu çok ilginçtir durumdur. Çünkü bir sıvı açılan bir delikten kendi kendine durmaz su dolu bir balonu iğneyle deldiğinizde, su sızmaya başlar. Peki suyun akışı durur mu? Balonun suyu, bitene kadar delikten akar. Bu bütün sıvılar için geçerlidir.
Kan damarda durur ve en ufak bir hasarda akar Ancak akışın durdurulması önemlidir. büyük kaza veya ameliyatlarda aşırı kan kaybı insan ölümüne neden olmaktadır. Peki kanın durmasını sağlayan nedir? vücudumuzdaki otomatik güvenlik sistemlerinden biri olan kan pıhtılaşmasıdır. Kanın içindeki maddeler, açılan yarayı tıkayıp, kapatır kandaki damarın hasar görmesiyle kan hücreleri olay bölgesine hücum eder

yara deliğine dizilirler bir ağ örerek kan akışını zorlaştırırlar. ağ yavaş yavaş sertleşir ve yara kabuğuna dönüşür.Tüm planlı işlemler tesadüfen olabilir mi? Kandaki hücreler kendi boyutlarına göre dev gibi bir dünyadır kan damarları hasar olduğunu nasıl haber alırlar? Neden kan akışını engellemek için çaba gösterirler? Kan kaybının durdurulması için yaranın kapatılmasını nasıl düşünmüşlerdir? Hücrelere yarayı kapatmaları gerektiğini öğreten kimdir? Akıl sahibi insanların detaylı bir sistemi var etmesi, neler yapacaklarını hücrelere öğretmesi mümkün değildir. Hücrelerin sergiledikleri akıl kendilerine ait değildir. Allah ilham eder ve hücreler kusursuz hareket ederler.
Allah yaratması bu kusursuzdur

ayetlerde şöyle haber verir: O, biri diğeriyle `tam bir uyum`içinde yedi gök yaratandır. Rahmanın yaratmasında hiçbir `çelişki göremezsin göz gezdir çatlaklık görüyor musun? gözünü iki kere gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi)

KANDAKİ ASKERLER

Vücudumuz her gün b bakteri, virüs ve mikrobla mücadele eder. mücadele için özel savunma hücrelerimiz vardır. Düşmanla savaşıp vücudumuzu koruyan asker hücreler kanın içinde hareket eder Vücuda düşman saldırısı olduğunda kan damarları her yere ulaşıp, kolaylıkla savaşabilir Savunma hücreleri ilk var oldukları andan itibaren bilirler. vücudunuzu korurlar. Bu, Allah`ın yaratışındaki bir inceliktir. Rabbimiz, gözle göremediğimiz hücrelere çok önemli bilgiler öğretmiş ve hizmetimize vermiştir.

YÜK TAŞIMA

Vücudunuzun ihtiyacı kan vasıtasıyla organlara taşınır Kan hücreleri, karbondioksit gibi atık maddeleri toplar ve vücuttan dışarı atar kan çöp öğütücü gibi görev yapar. Her gün 100 trilyon hücreyi gezerek ihtiyaç olan besinleri bırakır fazlalıkları toplar.Sadece bir sıvı olan kan hatasız çalışır içindeki maddelerin hepsini ve hangi işte kullanıldıklarını çok iyi bilir. hücreden atık madde olarak aldığı karbondioksiti hatayla başka hücreye vermez. Her zaman karbondioksiti alıp, oksijeni verir. bu işi hiç yorulmadan,ve şaşırmadan yapar. kan Allah`ın vücudumuzdaki kusursuz planının parçasıdır. Rabbimizin yarattığı sisteme kayıtsız şartsız itaat eden kan hücreleri, hiç hata yapmadan görevlerini yerine getirirler.

murataltug1985
05-12-2018, 08:34
Kaynak Ensonhaber.com
Suriye katili Esad Yunanistana röportaj verdi, Türkiye'nin Suriye'yi işgal ettiğini savundu.

*Katil lider Esad, yıllardır süren iç savaşı ve yaşanan katliamı pişkinlikle Yunanlılraa anlattı. savaş konusunda muhalifleri suçladı Türkiye'yi işgalcilikle itham etti. Suriye'yi yol geçen hanına çeviren onlarca devlete ses çıkartmayan Esad, Türkiye'nin terörü bitirmek için gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı'na işgalcilik dedi Esad;*"Bu işgaldir. Suriyede Türk askeri, işgali temsil etmektedir."*diyerek Türkiye'yi işgalcilikle suçladı.
Üleksinde savaş için Türkiye'yi suçladı katlettiği milyonlarca sivili Türkiye'ye bağladı.Esad*"Türk* askerlerini Suriye'ye gönderilmesi ile teröristlerin desteklemesi arasında fark yok; onun ordusuyla 7 yıldır savaşıyoruz"*dedi. Katil Esad pişkinlikte sınır tanımadı. 10 yıldır ülkesindeki katliamda sivilleri öldürmediğini savundu Batı'yı suçladı.*Kandan söz ediyorsanız kimin döktüğünden söz etmek zorundasınız. Savaştan önce 10 yıl devlet başkanıydım. Suriye halkını mı öldürdüm? Kesinlikle hayır. çatışma en başta da Batı teröristleri desteklediği için başladı, savaşın sorumluluğu onlarda Suriye halkına karşı duran, Suriye halkını zayıflatan, yoksul düşüren, teröristler ve onlara askeri-mali destek ve kamuflaj sağlayan Batı'da. Kısmen Batı, Fransa, İngiltere ile ABD ve aynı zamanda Arabistan, Katar, Türkiye savaştan sorumludur. Elbette kan döküldü, savaşın sorumlusu kim? Sorumlulardan hesap sorulmalı.''*diyen Esad, milyonlarca sivilin katlinin sorumluluğunu reddetti.

İsrail dünyaya eziyet kaynak yeni şafak

*Siyonizme karşı duran Karta grubu sözcüsü Yahudi Haham Weiss: Siyonizm Yahudiliğin temsilcisi değil, işgalci bir projedir. Siyonistler sadece Müslümanlara değil, tüm dünyaya eziyettir. Bu oluşumun karşısında duran tek devlet Türkiye.
İsrail’i tanımayan Yahudi Ortodoksları tarafından kurulan Karta grubu sözcüsü Yisroel Weiss, Yeni Şafak’a açıklamalarda bulundu. Weiss, “Tevrat* öldürmeyeceksiniz, topraklara sadık olarak ve Tanrı için çalışacaksınız diyor. Ama İsrail bunun dışındaki her şeyi yapıyor. Öyle bir devleti kabul etmemiz mümkün değil” dedi.inanışlarımızda işgal etmek ya da insanlara eziyet etmek* yoktur Faşistliğe Siyonizm, Yahudiliğin temsilcisi değil, ideolojik bir işgaldir. Bu oluşumun karşısında duran tek devlet Türkiye’dir. Erdoğan, İsrail’in tehditlerine aldırmadan Filistin topraklarına sahip çıkıyor.”
*MÜSLÜMANLARA KARŞI MAHCUBUZ
Siyonistlerin Filistin işgalini dini bir savaş olarak nitelendiriyor fakat bu dini değil Müslümanlara karşı bir zulümdür Biz Müslümanlarla yüz yıllarca beraber yaşadık. İsrail işgali siyasi bir problemdir. Gerçek Yahudiler Filistinin acısını hissediyor. Müslümanlara karşı çok mahcubuz” KUDÜS FİLİSTİN’İN BAŞKENTİ dir Hiçbir şekilde İsrail devletini tanımadık ABD nasıl olur da Kudüs'te* büyükelçilik açabilir? Kudüs Filistin’in başkentidir İsrail’in nasıl olabilir? Böyle bir iş yapmamalarını söyledik. Yaraya tuz bastılar Siyonist devlet* Araplar Müslümanlar ve tüm dünya için eziyettir.”
Siyonizm haram Bizim inanışımızda göre Tanrı* korur ama Siyonistler buna asla inanmaz. Tanrı’ya isyan ederler. İsrail’in kurulması ideolojidir, Yahudiliğe göre haramdır. Bizler doğruyu yaşayamadık, ve cezalandırıldık. İsrail bunu asla kabul etmiyor.”

murataltug1985
05-12-2018, 08:34
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Ya Rabbi! Seni tarif eder bütün güzel isimler
güzel isimlerini aşikar etmezsen ruhum karanlıkta
Sen Esmaül Hüsna’na şahit yaz beni ALLAH(cc) Sensin ve sanadır kulluğum çarem seninledir varlığım Seni arar sana muhtacım biz yaratılmışız sen ise yaradansın sen daimsin ve daim eyleyensin biz ise muhtacız sen* ihtiyaçları görensin senden Başka yok Sen eşi benzeri olmayansın Sen eksiksiz sıfatların sahibisin Cemaline çevir yüzümü başkasına rağbet ettirme kalbimi*Ya Rahman! Sen öyle rahmet edersin ki rahmetin cennetim olur Rahmetinden tek bir parıltı sonsuz mutluluğumdur Rahmetinin tek damlasi rızka kefil olur çorak gönlüme merhametini indir fani ömrümü sonsuzluğa eriştir.Ya Rahim kulağını sözüme muhatap eylersin Aklıma vahyinle tenezzül edersin Öylesine Rahimsin ki istendiğinde verir ve lütfedersin Öylesine Rahimsin ki Hak etmeyene bile bahşedersin dünyayı güzel eylersin Ahireti daha güzel eylersin Ya Rabbi! Korkudan emin eyle beni Ateşten uzak eyle beni Hicrana düşürme kalbimi Ya Vehhab Yokluğa varlık bahşedersin Nankörlerin rızkını kesmez inkar edenlere bile verirsin Varlığım senin lütfundur senin ihsanındır
Aciz varlığıma lütfunu* daim eyle

*Ya Rezzak! Hazinende yok yoktur ol dersin her şey olur Yarattığın her canlının rızkı sende saklıdır
Vahyin mümin kalplerin rızkıdır Ya Rabbi! Sana muhtaç olmak en büyük zenginliktir fakirin eyle beni verdiğine doymak en büyük lezzetimdir
Sofranda ağırla beni Ya Melik Kimsenin kimseye fayda vermediği günde hüküm senindir Gökler yarılırken Yıldızlar dağılırken Varligim varım yoğum sensin Elimdekiler senin Yokluğa düşürme beni
Darlık verme kalbime mekan senin Ya Kuddüs! kuddüs ve kutsiyet sendendir bundan ötesi olmaz Sen dilemezsen hiçbir sey pak sayılmaz Gönlüm sana yönelmedikçe saf olmaz Kanımı her nefeste temizle nefsimi arındır pak eyle Temizlenenlere muhabbet ed gönlümü muhabbetinle temizle
*Ya Selam Sensin selam sendendir selam Emrini dinleyen ates ibrahim(as)* serin ve selamet olur ibrahim(as) gibi dostluğuna kabul eyle beni İbrahim(as) gibi ateşi gül eyle tenime Gül gibi ateşten çiçek açtır ruhumda Selamını şebnem gibi dokundur kalbime Ya Mümin hidayetinle kalpler mutmain olur kalplere itminan vermezsen Sen inandırmazsan kim mümin kalir Revamın tuzağına düsürme nefsimin diline birakma Öyle mümin eyle ki beni pişmanlıklarım beni sana döndürsün
Ya Müheymin gariplerin sığınağı kimsesizlerin dayanağısın hakkı himaye eden kollayan tuzakdan kurtaran zayıfları himaye edensin Mazlumların hakkını zalimlerden almayı vaat edensin Sen ki en küçük, en önemsiz arzularımı bilip merhamet edensin Nefsime kanmaktan Aşağılara yuvarlanmaktan koru beni

*Ya Aziz! İzzet senindir Sen dilersen kimse zillete düşmez Sen vermezsen kimsede izzet kalmaz Yakınlığıyla aziz eyle kalbimi Ruhum yalnız seni arar Huzurunla aziz eyle ruhumu rezil etme beni
Ya Cebbar Sen ki mağrurları gururlarına esir eylersin kibirlenenlerin boynuna kibirlerini tasma eylersin zulmedenleri vicdanlarının pençesine
hapsedersin Bir sineği vasıta eyle de Nemrutlardan kurtar beni Bir asayı vesile eyle de firavunlara galip getir beni Ebabilleri gönderde Ebrehenin fillerinden koru kalbimi Nefsimin isyanına izin verme
Aklımın sapıtmasina geçit verme itaat üzre sabit kıl beni *Ya Mütekebbir ben acizim sen Kadir’sin
Ben fakirim sen Rahim’sin Ben ölüyüm sen Hayy’sın
Ben çaresizim sen Ehad’sın Ben muhtacim sen Samed’sin Ben sağırım işiten sensin Ben körüm gören sensin Ben dilsizim konuşan sensin
Ben yaratılıyorum yaradan sensin Ben yokum var eden sensin Ben hiçim emellerim büyüktür
Ben yoksulum isteklerim çoktur Ben isterim çünkü sen büyüksün Şahit yaz büyüklüğüne bu küçük kalbimi Ya Halik! Sen ol deyince her şey olur
Ol de olayım yarattıklarının arasında kalayım
Halk ettigin gibi ahlaklanayim Sen yarattin diye güzel olayım Hep en güzel kıvamda kalayım
Ya Musavvir! Yokluğa varlık giydirensin
Güzeli güzel kılan ancak senin tasvirindir

murataltug1985
05-12-2018, 08:35
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Katında makbul bir güzellik eyle Ya Gaffar düşmanlıkları bilensin Gözyaşlarıma deger verensin Rahmetinle arındır bağışla beni
Ya Fettah Damla kadar da olsa sevabım lütfeyle cennetini bana aklıma kerem eyle sana gelen yollari aç bana Ya Alim Senin için bilmenin başı yoktur Ben ancak sonradan bilirim Senin bilmediğin* yoktur Ben bazen bilirim Sen söylediğimi susuşumu ve* sakladığımı bilirsin
sen beni benden çok bilensin Kalbimin kuytularında dolaşırım sen sırdaşımsın
bilenlerden eyle beni ayıp ve kusurlarımda utandırma beni Ya Kabid! Ya Basit!
Dara düşürme genislik ver şükretmeyeni
Genişlet şükredene taktir sendendir
*Ya Rabbi! Sen imkansızı mümkün kılarsın
Darda koyma beni dara düştüğümde* şükredenlerden eyle beni Sen gölgede bırakma beni Ya Hafid! gurura zillete düşürme Gururdan azad eyle nefsimi ve kalbimi Ya Rafi Secdelerime sultan eyle Kulluğumla şereflendir Katında rütbelendir iyiler arasinda Yükseklere al beni
Ya Muizz! İzzetim varsa ancak senin verdiğindir** Yalnız sana itaat etmenin izzetini ver bana
Ya Müzill Sana boyun eğişim sevincimdir kapına gelmeyen sonsuz çaresizlik içindedir Sana muhtaçlık en büyük şerefdir Cevapsız bırakma beni Ya Semi! Yare açık yare açmaya ne hacet Feryadım duyulur aşikare dile dökmeye ne hacet Güllerim döndü hare hare küsmeye ne hacet
Dil avare dudak bi çare parelenmeye ne hacet

*Ya Basir Körüm körlüğüme gördüğüme gösterdiklerine Vaat ettigin cennetine bile körüm
Aç gözlerimi Ya Hakem Sen varlık ağacını yoklugun karanlığından* çıkarıp vücuda getirensin
Sen kalbimi bir nutfe gibi rahmetinle büyütensin
Kalbime değen sızılara Yüzüme degen Gözyaşıma damla damla rahmet eyle Dudağıma degen hecelere deste deste dua eyle Ya Adl Sensin zulme uğrayanların dayanağı mahzun kalplerin sığınağısın
adaletine sığınır nizamına güvenirim Nefsime zulmetmekten koru beni Adaletine razı eyle nefsimi Eğriltme kalbimi Rızanla ölçülendir beni
Mizanında eyle akibetimi Kolay eyle* sualimi
Hesap verme inceliğiyle yaşat beni Zulmetmekten uzak eyle beni Zulme uğramaktan koru beni
*Ya Latif Senin hükmün her şeye nüfuz eder
Hükmünü lütfet bana sen latif eyle*Ya Şükür!
Sen iman verdin Bense şükrümde eksik ve yetersiz kaldim Şükrünün lezzetini tattır kalbime dilimle Şükredebilmek senden bir nimettir nimetine erdir fakiri Ya Aliyy! En güzel sıfatlar seni niteleyemez Senin lütfundur güzel sıfatlar En mükemmel vasıflar seni vasfedemez Senin cemalinin gölgesidir bütün mükemmel vasıflar Sen her türlü tasavvurun ötesindesin her türlü hayalin üzerindesin Sıfatlarına hayaller erişemez yüceliğine akıl sır ermez Senin lütfunla ulviyet kazanır alemlerSenin tenezzülünle mertebeler kazanır insan, cin ve melekler

*Aczime kudretinle medet eyle Fakrıma imdat eyle
Sen ki içimi bilirsin yüceler yücesisin senden başkasına boyun eğdirme beni Ya Kebir Cümle efkar dar kalır senin kibriyanı anlamaya sözler sığ kalır senin büyüklüğünü anlatmaya seni büyük bilenlerden eyle beni Büyüklüğünü bilmekle genişlet fikrimi Kibriyanı anlayacak akılla donat beni Celalini görmekle genişlet kalbimi Ya Hafiz Sabahlar sendendir koru beni sabaha eriştir beni Yıldızlar söner dağlar yerinden oynar Gökler senindir koru beni kapına yetiştir beni Gökler ölür yer yerinden oynar Her yer senindir koru beni menzile eriştir beni Kuşlar dağılır denizler kaynar ufuklar senindir Koru beni ötelere eriştir ismim unutulur sesim boşlukta çınlar Koru beni yakınlığına eriştir*Defterim açılır günahlarım çok tutar Taktir senindir affını yetistir Sözüm biter sessizlik uzar kelam senindir Koru beni müjdeni yetiştir Ya Mukit Sen ki herkesin her ihtiyacını görüp gözetirsin Sana ayandır niyetim Sen ki kalbime ilham edersin Sana malumdur dua ve isteklerim Sen zayıf ve acizleri yetim ve yoksulları kollayıp gözetirsin Sen ki yoksullara keremde bulunmayı seversin Sana aşikardır sevapça yoksulluk ve eksikliğim Niyetlerimi güzellestir ihlasa eristir beni Ömrümü ebede ve cennetine yerleştir* Yoksulluğumu rahmetine eyle başkasına el açtırma yüzümü kara çıkarma Ya Hasib! Emellerim hesaba gelmez arzularım sayıya dökülmez yanlışlarımı çıkar ki hesabım kolay olsun

Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*İhtiyaçlarıma hayallerime* elim yetismez Kalbimi topla ki hesaba gelir duam olsun Ya Kerim Ya Rabbi Kereminle güzel eyle sevindir kalbimi
Sen ki acizlere zayıflara ikram ve kerem eylersin
Sen bir avuç tohumda bir* ağaç saklarsın Cennetine al bitmeyen ikramına eristir beni
Kerem et sevabını çok eyle Ya Rakib Ömrümce seni anmak dilerim Lakin unuturum Kalbime zikrini yerleştir uyandır beni Ölüm anımı anarak yasamak isterim mecalim yetmez susarım Dualarımı katına eriştir Hesap günü seni razı etmeyi arzu ederim
sevabım yetmez korkarım Yaptıklarımı hayra eriştir iyilerle andır beni Ya Mücib! Arza hacet yok halim ayandır Söze gerek yok sessizligim sana beyandır
*Ya Vasi Varlık sensiz darlanır Ya Vedud Sen sevdiğin ve sevdirdiğin için bakar yüzler yüzlere Sen sevdiğin* için günes doğar günlere Sen sevdirdiğin için baharın gelir her yere Sen sevdiğin ve sevdirdiğin için kelamın deger dillere Ya Mecid! Yakınlığın ulviyetine engel değil ki akla hayale gelmez güzellikler bahşedersin Bana benden* yakın oldugunu her daim söylersin Ya Bais Zerrelerimi topla dağıldıklarında Hayat ver onlara ulaştır en sevdiklerimin yanına Ya Şehid Seni görür gibi yaşamak en güzel haldir Senin gören olduğunu görmek en güzel tecellidir Ya Hakk! Ancak sana yönelmek haktır Kıblenden saptırma beni sana edilen dualar kuluna haktır Mahrum bırakma beni Ancak senden dilemek* haktır Sahipsiz bırakma beni

*Ancak sana dayanmak kuluna haktır Çaresiz bırakma beni sana varan yollar kula haktır Yoldan çıkartma beni seni sevmek haktır Yetim bırakma beni Ya Rabbi hak ettiğimle değil lütfunla ağırla beni Ya Vekil Aczimi sana şefaatçi ederim Kudretini dayanağım eylerim Rahmetini sığınağım eylerim Ya Kaviyy Aczimi bilip dergahına geldim Iyyakanagbudü ve iyyakenestain Havl senindir kuvvet senin Kavi olan sensin ya Metin! Demir emrinle parçalanırken nefsime bırakma beni Dağlar sana boyun eğmişken şeytana kandırma beni* Dilim sana* yakarırken sen anla beni Ya Veliyy tevekkül ettim vekilim sensin iman ettim sahibimsin Sana sığındım sırdaşımsın Sana güvendim veliyyim sensin dostum sensin Sana tutunuyorum tüm varlığımla Kimsenin yere yıkmasına izin verme beni*Ya Hamid* hamd sanadır Diller hamdinle tatlanır Her nefes sana minnetle verilir ve alınır Sana sonsuz övgümü övüncüm eyle Minnetle ezdirme kalbimi Ya Muhsi Hadsiz acz ve zaaf içindeyim Düşmanlarım yaman incitenim sayısızdır şükrüm yetersiz arzularım hesapsızdır tüm Fıtratımla* yalvarıyor ve dualar ediyorum isteyenlerin ve istenenlerin sayısını bilen sensin Kalbime yoldaş eyle merhametini Ya Mübdi Sen ki her şeyi yaradansın Yaradışını yenileyen ve yeniden yaratacak olansın Sevabımı* rahmetine vesile kıl Elemimin lütfuna sebep kıl Günahımı affina bahane kıl Ya Muid

*Ten kafesinden çıkınca sana varır ruhlar Sende son bulur sonlar Ya Muhyi Çürüyüp toz olmuş kemiklerin hatırını yalnız sen sorarsın Ölmüşler ve unutmuşlara yalniz sen hayat bağışlarsın Ölümümü dirilişime baslangiç eyle Ya Mumit Ölüm uzak değil bedenden Faniyim fani olanı istemem Acizim aciz olanı istemem Ruhumu rahmana teslim eyledim ben Ölümüm son değil başlangıçtır bilirim Sonsuzluğa başlangıcını iman üzre eyle Ya Rabbi Ya Hayy Her diri senden alır dirliğini Ölüm bile senin ihya etmenle diridir Ölümümü ebedi hayata bahane eyle Ya Kayyum Yokluğa düşürme kalbimi yanında tut sevdiklerimi Unutuşlara gömme yüzümü nazarında tut güzelligimi*Ya Vacid Varlığını anlatmaya söz yetmez Varlığını anlamaya varlığım yetmez Varlık sana şükrandır Varlığının öncesi yok önceler seninle vardır Varlığına son yok sonralar seninle vardır Beni bensiz bırak beni sensiz bırakma Ya Macid İzzet sahiplerinin izzeti sana aittir Övülenlerin güzellikleri sana aittir İyilerin iyilikleri sana aittir Sevap sahiplerinin sevapları sana aittir Vereceklerine karşılık değildir* ibadetim
cennetine al beni Ya Vahid Kalbim ağlamaklıdır
Sen başkalarına koşturup yorma beni Ruhum
gidişinle yaralanır Sen ağlatma beni Kaygılarım korkularım dağlar kadar Sen yokluğa düşürüp unutma beni Sözüm kimseye geçmez kuvvetim kıl kadar Sen ki birsin boynu bükük çaresiz bırakma beni

murataltug1985
05-15-2018, 06:22
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Ya Muktedir kudretine sınır çizilmez Senin kudretinde zor yoktur Sen ki kolayca yaratırsın
Toprakta bırakma beni Sen ki özenle yaratırsın
Unutma beni Ya Mukaddim Sen taktir edersin
Sen başını ve sonu bilirsin Ben sevdiklerimi sen var ettikten sonra sevdim Ben kendimi sen var ettikten sonra bildim Sen beni var olmamdan önce bilirdin
Uğradığım her yerde sen vardın Tanıdığım her alemi tanırdın Kalbime yar idin Ben* sevmeye geç kaldım Mukaddim sensin dilediğini üstün kılarsın
dilediğini öne alır dilediğini bırakırsın yaptıklarımı ve yapacaklarımı bagisla sensin Allah(cc)
Ya Muahhir! Zaman senindir izzet senindir
İrade senindir Hüküm senindir Hayat senindir
Takdir senindir Dilersen cezamı ver
Dilersen tövbe edeyim beni senden uzak etme
Rahmetinle gazabını ertele*Pişman olmama izin ver perişan etme Ya Evvel Senin varlığın evvelden evvel Senindir sırrını kavrayamadığım ezel Sen öncelerden de öncesin Senindir zaman sen öncesizsin Her şeyin aslı senin katındadır Her işin başı senin yanındadır Yokken sahip çıkarsın Benden önce beni anan sensin Önceleri yoktum sen var eyledin Sonraları unutulucam sen an beni Ya Ahir Senin nihayetin yok Her şeyin sonu senin yanında Her sonuç senin lütfunda Seninle sona erer hasretlerim Sende son bulur beklemelerim Seninle güzelleşir sonum sendendir umutlarım Seninle sonsuzlaşır zaman Seninle gelir yarınlar seninle var olur sonralar Senin lütfunla Bugün var yarın yokum Sonumu sonsuzluk eyle akibetimi hayr eyle kabrimi gülizar eyle Ecel geldiginde müjdeni söyle

*Ya Zahir kudrette rahmette sensin Sen olmasan ışık kör kalır Seni yaşamakla güzelleştir halimi
Zuhuruna şahit eyle beni Seni anlatan kelimeler* bitmiyor Ayetlerine şahit yaz beni Gözlerim görmeye yetmiyor Kalbimde görünür eyle kendini
Ya Batın Sen herkese gizlisin Hiçbir sey sana gizli kalamaz Dipsiz kuyular derin kurutulmuşluklar
Uçsuz bucaksız ufuklar Işığın erişemediği derinlikler sana ayandır Kalbimin sızıları ruhumun arzuları aklımın sırları sana aşikardır Sen hiçbir tasavvurun erişemeyeceği gizliliktesin Aklımı hikmetinin inceliklerine aşina eyle Sırlarını en tatlı heyecanım eyle Sen ki irade ve hikmetinle her şeydesin Nefsimi iradene ram eyle Sen ki hükmedersin Kalbimi en güzel hallerle hallendir
Varlık senindir izzet ve azametinle Sırları aç perdeleri indir*Ya Vali Nefsimi sınayan Ömrümü eksiltip artıransın Ömür senindir Malımı azaltıp çogaltansın Eldekiler senindir Sen dilemedikçe dileyemem Dilediğim sensin Sen ki kainata zerre zerre hükmedersin Kalbimi kalp eyle dininde sabit kıl Sen her ana her ihtiyaca kafisin Fakrıma medet eyle katında sefaatçi kıl Ya Müteali* Sen yücelerden yücesin ulviler ulvisisin kainat seni heceler iyiliksin Ufuklarin sahibisin Sen her kusurdan müberra, her noktadan paksın Her kusurum senin kemalini anlamam içindir Kusurumu kemaline erişme vesilesi kıl Sen Mütealsin Her seyin üzerinde her yüceligin ötesinde Her eksiklikten münezzehsin
Fakrim senin rahmetini tatmam içindir Fakrimi rahmetine yetişme vesilesi kil

*Müteal sensin sonsuz aczimi kudretine sığınma vesilesi eyle Müteal sensin, ilah sensin, Rab sensin
Kullugumu rızanı kazanma vesilesi eyle Ya Berr Yoktum var eyledin insan eyledin bilmediğimi bilir eyledin inanmayanı* inananlardan eyledin Kimsesizi dostun eyledin Yetimdim rahmetine çağırdın Hatalıyım pişmanım iyilik et kapına çağır beni Yüzüm yok dergahına al beni Günahım çok* utanıyorum Iyilik et gufranına boğ beni Senden iyilik istemeye ne hacet Vermek istemeseydin istemeyi vermezdin ki Ben sustum Ya Rab sen söyle iyiligimi Ya Tevvab kapına geldim
Edemediğim tövbeler için sana tövbe ediyorum
dergahına vardım senden özür diliyorum
Sana dönüyorum çünkü gidecek kapı bilmiyorum
*Rabbim buyuruyorsunki Allah(cc)’in kabulünü vaat ettiği tövbe O kimselerin tövbesidir ki cahillikle bir suç islerler ve çabuk tövbe ederler”cahillik ettimse tövbe Ya Rab Sen tövbe edenleri seversin
Ya Müntekim Sen ki isyana ve inkara pek siddetle karşılık verirsin intikamin haktır sen mazlumları işitir ezilenleri görürsün Cehennemin haktır senin
dilediğine rahmet eyler dilediğine azab edersin
Adaletin haktır senin Nefsimi isyandan uzak tut
Nefsime bırakma beni Kalbimi isyandan uzak tut
En güzel hale eyle kalbimi Zalimden ve zulümden uzak tut Adaletine razı eyle beni Rahmetini ver gazabından uzak tut Lütfuna muhatap eyle beni
Ya Afüvv Sen affedicisin affetmeyi seversin
merhametli nazarın günahları süpürür Sen affet

murataltug1985
05-15-2018, 06:22
Kaynak mumsema.com
Esmaül Hüsna* duası Senai Demirci

*Senin gölgende günah defterleri yanıp kül olur
Sen affetmeyi seversin Günahımı affed
Sen nezaketle affed sil günahlarımı mahcup etme beni Hatalıyım kusurluyum isyanim çoktur utanıyorum Aldandım affını umuyorum Ya Rauf
Yoklugumu var eyleyensin Sen şefkatlilerin en şefkatlisisin Cemalinle iltifat et refetinle muamele et* Ya Malikü’lmülk Mülk senindir Senindir mülk dilediğini mülküne dahil edersin Bedenim senin mülkündendir Hücre hücre tek sahibimsin Kalbim senindir tek sahibim sensin Sözüm senindir Ruhum senindir Hayatımda ölümünde senindir*
Yokluğumda da varlığımdada tek sahibimsin
Mülkünün haricinde yer yok ki çıkayım
Başka kapı yok ki çalayım yanına al beni
*Ya Zü’l-celal Ve’l-ikram! Keremin öyle bol ki
Bir çiçeğin güzelliğinde baharın ihtişamını gizlersin
Lütfun öyle çok ki senin Bir damla suya bin hayat bahşedersin Lütfunu ihtişamla açık edersin
Görünmen öyle açık ki senin Zuhurunun siddetini gözlerden gizlersin Cemalini kereminle gösterirsin
Sen ki en sevgilini(asv) elçi eylersin En sevgilini en sevgili eyle bana Karanlıklarımı dağıt nur eyle beni
Ya Muksit! Hak senin* katındadır Her muhtaca payını veren senin adaletindir Payıma düşene razı eyle beni Fazlından fazla fazla ver bana

*Ya Cami Sen ki ibrahim’in(as) kuşlarını dağ başlarından toplayansın Az olan sevaplarımı* topla hesap gününde iyilik senin katındadır Yetersiz olan iyiliklerimi topla hesap gününde Yokluğu varlığa şebnem eyleyensin Kerem et beni ve kardeşlerimi cem eyle iyiler meclisine kat Ya Ganiyy Öyle Ganiyysin ki lütfunu hak etmek gerekmez
Elim istediklerime yetişmiyor kalbimin emelleri* bitmiyor Hayallerime kainat dar geliyor istesem ancak senden isterim iyyakenestain iyyakenastain
Ya Mugni zenginlikler ikramındır Elimizde olanlar değil sadece elimizdekiler senin ihsanındır
Sahip olduklarımız değil tüm varlığımız senin ikramındır senden başkalarına el açtırma beni
Yalnız sana karşı fakir olanlardan eyle beni
*Fakirlikden azad eyle nefsimi Neyim varsa senden bilenlerden eyle beni Kainata dilenci eyleme kalbimi Senin nazlı bir misafirin olarak ağırla iki dünyada beni Ya Mani Sen mani olursan kimse manileri kaldıramaz Sen engelleri kaldırırsan hiçbir şey engel olamaz Hakim sensin Zarar da fayda da senin iznindedir Zarara izin vermen hikmetledir
İyilik senden kötülük nefsimdendir sen iyileştir beni Zarar da görünse faydadır taktir ettiğin Kendime faydam yok zarardan kurtar beni Ya Nafi Yoku var edensin Kömürü elmasa çevirensin Vicdanıma sakladığın sır* Adem’in(as) pişmanlığını açık eden dua gibi Kalbime koydugun muhabbet ibrahim’e(as) ateşi serin eyleyen sır gibi Bana bahşettiğin hayat öyle bir Kevser ki isa’nın(as) ölüleri dirilten dokunuşu gibi

*Tenime verdiğin afiyet öyle bir merhem ki Eyyub’un(as) yaraları iyileştiren devası gibi Gözlerime değen nazarın öyle bir ışık ki
Yunus’u(as) karanlıktan çıkaran nuru gibi
Yüzüme tebessümü koyan yaradışın öyle güzel ki
Yusuf’u(as) yüzüne tutulan ahime gibi Bana vaat ettiğin cennet öyle bir müjde ki hz Muhammed’in canlar okşayan tebessümü gibi Her hayr senin elindendir katında hayra eriştir beni Her menfaat senin taktirindedir rahmetinden menfaatlendir beni
Her fayda senin izninledir lütfundan faydalandır beni Sensiz benden bana çare yok bana iyiliğin gerek Sensiz kimseden kimseye fayda yok bana kalbi selim gerek *Ya Nur Sen varlık aleminin nurusun Sendendir çehrelerden parlayan nur Sendendir göze bakış veren sır Sendendir gönle neşe veren sürur Seninle nurlanır kalbim seninle aydınlanır aklım Nurunu yagdir bana Ya Hadi kalplerimize Hak vicdanımıza Hakkı aşina eyleyen inayetini kâr eyle bana hidayetini yar eyle bana Yolunu yol eyle bana lütfunu bol eyle bana Ya Bedi Hiçligi varlıkla taçlandıransın Varlığı yoktan süsleyensin Sen ki* eşsiz güzellikte yaratırsın Eşsiz yakınlığına al beni Sen ki her isi özen ve incelikle tamamlarsın İnceden inceye sev beni Ya Baki Ne zaman lezzet alsam Lezzetleri daim eyleyensin Ne zaman kavuşsam Kavuşmaları sahici eyleyensin
Ne kadar çok sevdam varsa Kalbime ebedi sevdalar düşürensin Ömrüm kısa elim yetişmiyor Baki olan ancak sensin Beka bahşet imanıma

Ya Varis Yitirdiklerim senin katındadır Bitirdiklerim senin yanındadır Unuttuklarim senin hatırındadır
Gidene de kalana da Varis sensin Ebedi kavuşmalar ver bana Ya Reşid Ya Rab sensin mürşit Yönümü sana çevir yolumu sana getir
Ya Sabur Eyyub’a(as) sabrı öğrettin
Eyyub’a(as) sabrı sen verdin Sen ki sabrı için Eyyub’a(as) översin Sensin Sabur asıl sabreden sensin Sabredersin ki cezalandırmak ta acelen yok
Sabrın var ki pişmanlara mühletin çok
Sabrın öyle ki sabretmeyenlere bile sabırsızlığın yok Sen ki bütün sabredenlerin sabır sebebisin
Muhabbetine mahzar olanlardan* eyle beni
~ AMIN ~

murataltug1985
05-15-2018, 06:23
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

KANIN DAMARLARDAKİ YOLCULUĞU

Vücudumuzu kaplayan mucizevi ağlardan biride kan damarlarıdır sinir ağı gibi vücudun her noktasını dolaşır. damarlarımız uzun bir alana yayılsalar toplam uzunlukları 100 bin kilometre olur. vücudun her yerini kaplar en ufak çizikte kan damarları her yeri sarar. Kan damarlarıyla hücrelerin ihtiyacı besinler taşınır. Hücrelerin çalışması için oksijen damarlardaki kanla* hücrelere ulaşır. Oksijen, yağ, amino asitler kanda ilerler ve hücrede boşaltılır bu sistem hatasızdır Her madde hücreye doğru zaman ve miktarda ulaşır. hücreye oksijen yerine yağ gitseydi, hücre ölürdü Ancak hata olmaz. Çünkü* Yaratıcımız Allah kusursuzca yaratan ve hizmetimize verendir

MİDENİZ YİYECEKLERİ NASIL SİNDİRİR?

nefes almak, yüzmek*günlük hayatın parçasıdır. Ancak bunları düşünmeyiz. Vücudumuzda enerjiye ihtiyaç vardır. enerjiyi besinlerden alırız vücudun ihtiyacı besinler kanda dolaşan küçük, parçalar olmalıdır. Aksi takdirde hücreye girmez. yediğimiz yiyecekler kocamandır* yediğimiz yiyecekler için makinaya ihtiyaç vardır. buna *öğütücü denilebilir. vücuddaki öğütücü makine sindirim sistemidir* eksiksizce çalıştığı için besinleri sindiririz. Sindirim sisteminin parçalarının uyumludur yoksa sistem çalışmaz.Uzaktan kumandalı araba; tekerlek kumanda* motordan oluşur. Sindirim sisteminde parçalar vardır. mide, yemek borusu,, gibi çeşitli uzaktan kumandalı araba antensiz* ve tekerleksiz hareket edemez her parçası birarada olduğu takdirde çalışır. sindirim sistemi için de aynı şey geçerlidir. *Yemek borusu olmadan midenin anlamı yoktur. yiyecekleri mideye taşıyan yemek borusudur. mide olmadan bağırsak işe yaramaz* midede sindirilen besinler bağırsaklara geçerek hücrelerimize ulaştırılır herşeyin yaratıcısı olan Rabbimiz, bize kusursuz bir sistem yaratmıştır. Rabbimizden başka ilah yoktur ayette* buyrulmaktadır: Sizin ilahınız yalnızca Allah`tır O`nun ilimi herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi)

Dilinizin Arkasında Yararlı Bakteriler Yaşıyor

Bakteriler zararlıdır zarardan korunmak için* temizliğe dikkat edilmelidir Ancak zararlı bakterilerin yanı sıra yararlı bakterilerde vardır Dilinizin arkasındaki bakterilerin görevi midenizdeki zararlı mikropları öldürmektir.* bakteriler, yediğiniz yeşil yapraklı besinleri ve nitrat" adlı maddeyi dilinizin arkasında "nitrit maddesine dönüştürürler. ağzınızdaki tükürük, nitritle birleşince mikrop öldürücü bir maddeye dönüşür. dil arkasındaki bakteriler sayesinde ağızda mikrop öldürücü bir madde oluşur. mikrop öldürücü madde üreten iyi bakteriler sayesinde birçok hastalıktan korunursunuz. Bu iyi bakteriler vücudumuzu en güzel şekilde yaratan Rabbimizin şefkat göstergesidir. Allah bize güzellik ve nimetler vermiştir ayetinde buyuruyor* Allah`ın nimetini saymaya kalksanız, onu* sayamazsınız Allah, bağışlayan ve, esirgeyendir. (Nahl Suresi)

YİYECEKLERİN VÜCUTTAKİ YOLCULUĞU

*Vücudumuzun çalışması için* enerjiyi* yiyecek ve içeceklerden sağlarız. yiyeceğin kullanılabilecek hale gelmesi için sindirilmesi gerekir. besinler sindirildikten sonra vücut hücreleri onları kullanır. şeker, hücrelere yakıt sağlar ve enerji artar, protein hücrelerinizin gelişmesi vücudunuzun büyümesi anlamına gelir. Doğduğunuzda yaklaşık 3 kilogramdınız. 10 yaşındayken 35, 15 yaşındayken 50, 25 yaşında 60 kilo olacaksınız. kilo farkının besinlerin vücuda katılmasıdır. besinler size* enerji sağlar, et ve kemik oluşturur. İşe yaramayan kısımlar vücuttan atılır. bütün bu işlemler sindirim sisteminde gerçekleşir. Mide, bağırsaklar, pankreas sindirimde rol alırlar.*Sindirim sisteminin çalışması, petrol rafinelerinin çalışma prensibine benzer. Rafinerilere hammadde olarak gelen petrol, makinelerce işler* hale getirilir. Midemize yediğimiz besinler hammadde olarak girer ve vücudun kullanabileceği hale gelecek işlemlerden geçirilir. Mide ve bağırsaklarda parçalanan besinler hücrelere besin olur ve kan damarları yoluyla ihtiyaç* bölgelerine* ilerler. Petrol rafinerilerinde nasıl tek bir madde işlenerek başka ürünlere; benzin ve lastiğe dönüştürülüyorsa, yiyeceklerin içindeki besin de midede yağ, şeker ve karbonhidrata bölünür Ancak midede gerçekleşen olaylar, bir rafineridekinden çok daha detaylıdır. Üstelik bütün olaylar dev bir fabrikada değil, vücudunuzdaki küçük bir alanda gerçekleşir.
*Vücuddaki sindirim yolu toplam 10 metredir Buda insan boyunun 6-7 katı* bir uzunluktur böyle bir uzunluğun bedenimize sığdırılması olağanüstü bir durumdur. Bu kadar uzun bir kanal bedenimize nasıl yerleştirilmiştir vücudumuz çok özel bir tasarımla yaratılmıştır sindirim kanalı, vücudumuza kıvrımlarla yerleştirildiği için çok uzun olmasına rağmen çok az bir alana sığmaktadır. Bu özel tasarım herşeyi yaratan Rabbimizin kusursuz tasarımıdır. Sindirim sistemi Allah`ın vücudumuzda yarattığı harikalıklardan yalnızca bir tanesidir.

BEYNİMİZ NASIL ÇALIŞIR?

yap-boz parçalarını dağıtın ve bunların bilgi* olduğunu farz edin. bazı parçalar ışık, bazı parçalar renk, olsun. Şimdi parçaları birleştirin Sizin uzun uzun düşünerek yaptığınız bu işlemi Allah`ın ilhamıyla hareket eden beyniniz saniyede yüzlerce kere yapar. Beyin göz burun ve kulakdan, deriden, ağızdan gelen bilgileri toplayarak bir anlam ortaya çıkarır. Bunu yapan beyninizdeki 100 milyar sinir hücresidir. hücreler elmanın rengini görmenizi, en yakın arkadaşınızın sesini tanımanızı ve koku almanızı sağlar. mükemmel dünyayı yaratan çok üstün başka bir güç sahibi vardır yegane güç sahibi Allah`tır. Herşeyin sahibi Allah, herşeyi kusursuzca yaratmış bize hayat sunmaktadır. Bize düşen Rabbimize şükretmektir. Allah, Kuran`da gözlerimizi ve kulaklarımızı örnek vererek buna şükretmemiz gerektiğini bildirmiştir: O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Müminun Suresi, 78)

murataltug1985
07-05-2018, 21:44
BİTKİLERDEKİ* MUCİZE

Bir meyve ağacında, bir bitkide, insanoğlunun teknoloji ile ulaşamayacağı kadar yüksek bir akıl,* ve teknoloji vardır. Bir tohumun bitkiyle ilgili herşeyi, şeklini, yapısını, yapraklarının özelliklerini, renklerini sayısını, meyvelerin tüm özelliklerini ve yapısını içermesi hayranlık uyandırıcıdır.*Tat ve kokulardaki çeşitliliğin yanısıra meyveler estetik olarak birer mucizedir. İnsanın damak zevkine uygun oluşları, içerdikleri vitaminler ile insan bedeninin ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri meyvelerde yaratılış hikmetlerinden sadece birkaçıdır. Kendine has bir lezzete ve kokuya sahip olan her meyve* son derece estetik bir görünüme ve çekici renklere sahiptir.*

Birçok insanın yalnızca meyve kabuğu olarak değerlendirdiği mandalina, portakal* muz gibi meyvelerin "ambalaj"ları son derece güzel ve soyulması kolay özelliklere sahiptir Meyvelerin tadları ve kokuları dikkat çekicidir. Örneğin portakalın tadı son derece acı olabilirdi ya da bildiğimiz güzel tada sahip olurdu, ama çok kötü kokusu olabilirdi. Rengi çamur rengi olabilirdi. Oysa her meyve olabilecek en güzel tat ve kokuya sahiptir tat ve kokuları topraktan elde ettikleri maddelerle üretmektedirler. toprak tüm meyvelerden farklı bir kokuya sahiptir, tadı* kötüdür. Ancak ağaç, çamur yığınından kendisine gerekli* maddeleri özümsemekte, bunları kimyasal işlemlerden geçirerek tat ve koku üretmektedir.*

hayranlık uyandıran başka bir mucize ise meyve ağaçlarının lezzet ve kokuyu nereden bildiğidir. koku" ve tat" gibi kavramlar insana aittir ağaç tat ya da kokuyu bilemez. Bunu bilmesi için, insanın sahip olduğu damak zevki, güzel koku gibi kavramlara sahip olması gerekir. İnsanın hangi karışımdan lezzet aldığını, hangi tadı beğendiğini, nasıl bir dil yapısına sahip olduğunu öğrenmesi gerekir. Bunları öğrendikten sonra çamurların içinden topladığı maddelerle mükemmel bir kimya olayı gerçekleştirecektir.*Ağacın kusursuz yeteneği yalnızca koku, tat renkle sınırlı değildir. tahta parçası görünümlü ağaçlar, insan vücudunun hangi vitaminlere ihtiyaç duyduğunu bilir ve onları ürettiği meyvenin içine koyar mevsimlere göre ayarlar:

Kış aylarında ürün veren; portakal, mandalina, greyfurt türleri, yaz meyvelerine göre çok daha fazla C vitamini içerir. Amaç, kışın soğuğuna karşı insanın ihtiyacı olan C vitamini açığını kapatmaktır.*Ağacın yaptıklarını ve ağacın ürettiği tadı üretmek mümkün değildir; dünyada topraktan meyve çıkaran bir makina* icat edilememiştir. teknoloji ile elde edececeğimiz tek şey kokudur.* laboratuvarda meyvenin kokusuna ulaşabiliriz.* parfümler bu şekilde elde edilir. Ancak parfümler tümüyle yapay değildir tüm parfümler* güzel* bitkilerin özlerinden yapılır. İnsan elindeki tüm akıl ve teknolojiye karşın, bitki ya da ağaçların sahip olduğu koku üretme yeteneğine sahip değildir. bir meyve ağacında ya da bitkide, insanoğlunun ulaşamayacağı kadar uyumlu yüksek bir akıl, bilgi ve teknoloji vardır.*

Ağaçları, mükemmel ve üstün bir akıl, sonsuz bilgi ve yetenek sahibi* Allah özel olarak tasarlamıştır. Ağaçların görevinden meyve sunmaktır ve bu zor işi Allah'ın yarattığı ilk andan bu yana büyük bir başarı ile yerine getirirler. Kötü* tadı olan, toprağın içinden dünyanın en lezzetli ve güzel kokulu yiyecekleri çıkarır. Çünkü Allah, ağaçları o iş için yaratmıştır. Allah ayetlerde* buyurmuştur:*Ölü bir ayettir; Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, ondan yemektedirler. Biz, hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık içlerinde pınarlar fışkırttık. Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. şükretmiyorlar mı? (Yasin Suresi, 33-35)

murataltug1985
07-05-2018, 21:48
Kaynak kuraan mucizeleri android programı


Eşeyli Üreyen Bitkiler

Bitkinin çiçeğindeki erkek ve dişi üreme organları vasıtasıyla gerçekleşen üreme eşeyli üremedir Her çiçeğin şekli, rengi, içerdiği üreme hücreleri taç yaprakları gibi özellikleri bitki türleri arasında değişiklik gösterir. Yapılarındaki çeşitliliğe rağmen bütün çiçeklerin görevleri* aynıdır. Bu görevler; üreme hücrelerini üretmek, dağıtıma hazır hale getirmek ve üreme hücresinin döllenmesini gerçekleştirmektir. Çiçeklerin açmaya başladıkları dönemde ortaya çıkan polenler, bitkilerin erkek üreme hücreleridir Görevleri, kendi türlerinin çiçeklerindeki dişi organlara ulaşabilmek ve ait oldukları bitkinin neslinin devamını sağlamaktır.
Her bitkinin polenlerini göndermek için kendine özgü bir yöntemi ya da kullandığı mekanizması vardır. Bitkilerden kimileri böcekleri kullanır kimileriyse rüzgarın özelliklerinden faydalanır

Bitkilerin döllenmesinde kuşkusuz* en önemli nokta her bitkinin yalnız kendi türünden* bitkiyi dölleyebilmesidir. Ve doğru polenlerin doğru bitkiye gitmesi önemlidir.Peki,* bahar aylarında havada bu kadar çok çeşitte polen dolaşırken, nasıl olup döllenmede hiç karışıklık çıkmaz? Polenler uzun yolculuklara ve değişen şartlara nasıl dayanıklılık gösterir Bazı bitkiler cinsiyet ayrımı olmadan, tek bir cinsin belirli yollarla çoğalmasıyla soylarını devam ettirirler. Bu çoğalmaya eşeysiz üreme denir. Bu üremeden sonra ortaya çıkan* nesil kendisini meydana getiren neslin tıpatıp aynısıdır. Bitkilerdeki en bilinen eşeysiz üreme şekilleri tomurcuklanma ve parçalara ayrılmadır.

özel enzimlerin yardımıyla gerçekleşen üreme biçimi pek çok bitkide görülebilir.* çimenler ve çilekler "sürgün" denilen yatay uzantılarını kullanarak çoğalırlar. Patates toprağın altında yetişen bir bitki olarak, bu* açılan yeni gözelerden tomurcuklar vererek çoğalır. Bazı tür bitkilerde* yapraklarından bir bölümünün toprağa düşmesi, yeni bitkinin yetişmesi için yeterli olmaktadır.* phyllum adlı bitkinin üremesi yapraklarının ucunda gelişen tomurcuklar sayesindedir . tomurcuklar yere düşer düşmez, bağımsız birer bitki haline gelerek, büyümeye başlar Begonya gibi bazı bitkilerde de kopan yapraklar ıslak kuma yerleştirildiği zaman, küçük yaprakçıklar oluşur bu yaprakçıklar çok kısa* süre sonra ana bitkinin benzeri olan yeni bitkiyi oluşturmaya başlar

bir bitkinin parça atarak ya da tomurcuklanarak büyümesi için* ne gereklidir?* Bitkilerin genetiğine bakıldığında bu sorunun cevabı* verilecektir.
Bitkilerin* yapısal özellikleri hücrelerindeki DNA`larda şifrelenmiştir. her bir bitkinin nasıl çoğalacağı, nasıl nefes alacağı, besinini nasıl sağlayacağı, rengi, kokusu, tadı, içindeki şeker miktarı, üreme şekli ve birçok bilgi bitkinin istisnasız bütün hücrelerinde bulunmaktadır. Bitkinin köklerindeki hücreler yaprakların nasıl fotosentez yapacağının bilgisine sahiptir yaprakdaki hücreler köklerin topraktan suyu nasıl çekeceğini bilir bitkiden ayrılan her parçada, bitkinin tamamını oluşturan bir düzenlenme mevcuttur.

bitkinin tüm özellikleri bitkiyle ilgili tüm bilgiler, bitkiden kopan hücrede* bulunmaktadır.
bitkinin üremesi sistemin işlemesine bağlıdır. Düşen parçada genetik bilgi olmasa, bitki gelişemez. Genetik bilgilerde eksiklik olsa; çileğin rengi* içindeki şeker miktarı, kokusu çilek olamazdı. bitkinin her parçasına, bitkinin tamamını oluşturacak bilgiler eksiksice kim tarafından yerleştirmiştir bitkideki tüm bilgilerin eksiksizce* bütün hücrelerde aynı olması ihtimal hesaplarıyla, tesadüflerle elde edilemez. Bu işlemi gerçekleştiren, bitkinin kendisi* topraktaki mineraller olamaz.* bunların hepsi bitkiyi oluşturan sistemin parçasıdır. Nasıl ki fabrikadaki tüm robotlara aynı üretim bilgisini veren bir mühendis vardır ve bilgisayarların bilgiyi tek başına elde etmeleri mümkün değildir, aynı şekilde bitkilerde bilgiyi kendi kendine elde etmesi* mümkün değildir.

bitkilerin hücrelerine gerekli bilgileri yerleştiren, hiç kuşkusuz* her şeyi eksiksiz yaratan, her türlü yaratmadan haberdar olan Allah`tır. Allah ayetlerde buyurur O, biri diğeriyle `tam bir uyum* içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman olan Allahın yaratmasında çelişki ve uygunsuzluk* göremezsin.* göz gezdir; herhangi bir çatlaklık görüyor musun? gözünü iki kere gezdir; o göz* bulmaktan umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır.

�BİR BİTKİ DOĞUYOR

Yeryüzündeki canlılığın devamında son derece önemli role sahip bitkiler, diğer canlılara kıyasla çok etkin üreme sistemlerine sahiptir hiç zorluk çekmeden çoğalırlar Bitkilerin üremesi bitki sapının kesilerek toprağa gömülmesi, bir böceğin çiçeğe konması yeterli olmaktadır. Bitkilerin üremeleri işlem olarak basit gibi görünmesine rağmen, içerik olarak oldukça komplekstir bu bilimi hayrete düşürmektedir. hücrelere* bilgiyi yerleştiren, ve her şeyi eksiksiz yaratan, Allah`tır.

�BİTKİLERİN DÜNYASI

Bitkilerin varlığı yeryüzü için vazgeçilmezdir. İnsan yaşamı için en önemli unsurlardır?" oksijen, su, besin gibi temel ihtiyaç maddelerinin dengesini sağlayan en önemli faktör yeşil bitkilerdir. ısı kontrolü gaz dengesi ve tüm canlılar için önem taşıyan başka dengeler tüm dengeleri sağlayan yeşil bitkilerdir. Yeşil bitkilerin faaliyetleri bunlarla sınırlı değildir. yeryüzündeki yaşamın ana enerji kaynağı Güneş`tir.* insan ve hayvanlar, güneş enerjisini doğrudan kullanamaz* güneş enerjisi ancak bitkilerin ürettiği besinler aracılığıyla, kullanılabilir enerji olarak insanlara ve hayvanlara ulaşır. Hücrelerimiz tarafından kullanılan enerji hammaddelerinin tümü, bitkiler aracılığıyla bize taşınan güneş enerjisidir. çayımızı yudumlarken aslında güneş enerjisi yudumlarız, ekmek yerken dişlerimizin arasında* güneş enerjisi vardır. Kaslarımızdaki kuvvetse güneş enerjisinden farklı* bir şey değildir.

Bitkiler güneş enerjisini bizim için bünyelerindeki moleküllere depolamışdır. Hayvanlar da bitkilerle beslenir ve güneş enerjisini kullanırlar.
Bitkilerin kendi besinlerini* üretebilmelerini ve diğer canlılardan ayrıcalıklı olmalarını sağlayan* hücrelerinde insan ve hayvan hücrelerinden farklı* güneş enerjisini doğrudan kullanabilen yapıların bulunmasıdır. Bitki hücreleri güneşten gelen enerjiyi, insanlar ve hayvanlar için enerjiye çevirirler besinlere enerjiyi depolarlar. Buna* fotosentez denir. fotosentez* için gerekli olan mekanizma, bitki yapraklarında bulunur. mineralleri ve su gibi maddeleri taşıyacak* taşıma sistemi bitkinin gövdesinde ve köklerinde mevcuttur. Üreme sistemi her bitki için özel olarak tasarlanmıştır.

kendi içlerinde kompleks yapıları vardır. mekanizmalar birbirlerine bağlı çalışır Biri olmadan diğerleri fonksiyonlarını yerine getiremez taşıma sistemi olmayan bir bitki* fotosentez yapamaz fotosentez yapması suyu taşıyacak kanalları yoktur. Bitki besin üretmeyi başarsa bile gövdeye taşıyamayacağından bir işe yaramayacak, ve* bitkideki sistemlerin kusursuzca işlemesi zorunludur. aksaklıklar ve eksiklik bitkinin işlevlerini yerine getirememesine neden olacak, bu da bitkinin ölümüyle ve türünün yok olmasıyla sonuçlanacaktır.yapılar son derece* kusursuzdur Yeryüzünde 500.000`den fazla bitki çeşidi bulunur bütün bu bitkiler özel tasarımlara* sistemlere sahiptir hepsinde* mükemmel sistemler bulunur

üreme sistemleri, savunma mekanizmaları, renk ve desence benzersiz bir çeşitlilik söz konusudur değişmeyen tek şey; bitkideki bütün parçaların bir anda ve eksiksizce* var olmasıdır motor dişlisinin eksik olması durumunda çalışamaz ise, bitkilerde de tek bir sistemin eksik olması veya parçalarının görevlerinden birini yerine getirmemesi* bitkinin ölümüne neden olur. "bitkilerdeki mükemmel sistemler nasıl ortaya çıktı Bitki mekanizmalarından en önemlisi ve en bilineni* fotosentez işleminin ve taşıma sistemleri nasıl ortaya çıktığını ağaçlar, çiçekler besin üretmek için, fotosentez gibi hala çözülememiş bir olayı gerçekleştirebilecek kadar mükemmel sistemleri bünyelerinde kendileri oluşturmuş olabilir mi?

Havadaki gazların içinden karbondioksiti besin yaparken kullanmak üzere bitkiler mi seçmiştir? Kullanacakları CO2 miktarını kendileri mi belirlemiştir? Fotosentez için maddeleri topraktan alabilmeleri için* kök sistemini bitkiler tasarlamış olabilir mi? Besin taşımada ayrı, su taşımada ayrı özellikte borular olacak şekilde taşıma sistemini bitkiler mi meydana getirmişdir?her sorunun cevabı aynı noktaya varacaktır. Bitkilerde tasarım vardır. tüm özellikleri akıl, bilgi, ölçme gibi kavramlar gerektirir ve bitkiler bunu* kendileri yapamazlar. bitkiler böyle bir bilince de sahip değildir bitkinin tek bir hücresi dahi incelendiğinde, evrimci mantık çökmektedir.

Bitkilerdeki her yapı özel* planlanmıştır, tasarlanmıştır. kusursuz planı yapan üstün bir Akıl vardır üstün aklın sahibi Alemlerin Rabbi* Allah, kusursuz yaratışının delillerini insanlara göstermektedir. Allah canlılardaki hakimiyetini ve benzersiz yaratışını ayette* bildirmektedir:
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin Yaratandır... İşte Rabbiniz olan Allah budur. O`ndan başka ilah yoktur. Her şeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O`na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi)

murataltug1985
07-05-2018, 21:50
BİTKİLERDEKİ YARATILIŞ MUCİZESİ

Ağaç kabuğu kadar sert bir kabuk içinde bulunan tohumla, bir ağaç kabuğunun farkı nedir?
tohum ve, ağaç kabuğu insan için önemsiz detaylardır. Ve kimi insana göre, düşünülmesi gereken çok* önemli, başka şeyler vardır.
Çevresine yüzeysel bakarak hareket edenlerde bu mantık* yaygındır. insanlar için, ihtiyaçları karşılayacak kadar* bilmek yeterlidir. Bu sığ mantığa göre etraftaki her şey sıradandır, herşeyin* "bilinen", "alışılmış" bir açıklaması vardır. Sinek uçar çünkü kanatları vardır, ay zaten hep gökyüzündedir. Dünya uzaydan gelebilecek tehlikelerden korunmaktadır çünkü atmosfer vardır. Oksijen dengesi hiç bozulmaz . İnsan duyar, görür, koku alır…

dar mantığı bırakıp etrafındaki olaylara, her şeyle ilk* karşılaşan bir kimse gibi, görüşünü sınırlayan alışkanlık perdesini kaldırarak bakan , önünde çok geniş bir ufku görür. Neden, nasıl, niçin sorularını düşünmeye, etrafında olan bitenleri bu gözle incelemeye başlar. açıklamalar yetersizleşir canlıların sahip oldukları özelliklerde, her şeyde bir olağanüstülük olduğunu kavrar Düşünmeye başladıkça alışkanlık, yerini hayrete bırakır.* her şeyin sonsuz güç, bilgi ve akıla sahip Yaratıcı tarafından, üstün ve mükemmelce tasarlanıp, yaratıldığını görür. o andan itibaren bu insan, Alemlerin Rabbi* Allah`ın, yarattığı tüm canlılar üzerindeki kudret ve hakimiyetini görebilir.

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah`ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için* ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

murataltug1985
07-05-2018, 21:51
kaynak ensonhaber.com

Sherlock Holmes hayranı Abdülhamid

Sıkı bir polisiye roman okuru olan II. Abdülhamid’in Sherlock Holmes hayranı olduğunu ve yazarını İstanbul’da ağırladığını biliyor muydunuz… keskin zekasıyla dağılmak üzere olan Osmanlı imparatorluğunun ömrünü uzatan* Sultan Abdülhamid’in özel yaşamı da oldukça sıra dışıdır
Osmanlı’nın 34. padişahı*II. Abdülhamid, hayatının ve zamanının büyük bir bölümünü okumaya adamış bir kitap kurduydu. kargaşa ve İngiltere başta olmak üzere Batı ülkeleri* Abdülhamid hanı saraya hapsetmiş ve polisiyeye ilgisini çekmişti Yıldız Sarayı'ndaki dev kütüphanesini polisiye romanla dolduran padişah, hayranı olduğu Sherlock Holmes’u burada keşfetti.YILDIZ SARAYI’NDA BOŞ VAKİTLERİNDE POLİSİYE ROMAN OKURDU

25 yaşındayken amcası Abdülaziz’le Avrupa’ya giden II. Abdülhamid, Batı’nın kültür ve sanatını gözlemlemlemis Padişah olunca sarayda boş vakitlerini hobileriyle geçiriyordu. Özel atölyesinde en usta marangozlara taş çıkartacak* maharetle çalışıyor, çanak çömlek üretiyor, seramikle uğraşıyordu. hobilerinden en dikkat çekeni ‘’bu kadar kitabı nasıl okumuş?’’*diye hayret ettiren, binlerce polisiye romanıyla dolu kütüphanesiydi.
KİTAPLARI ÇEVİRTİR, KENDİNE OKUTTURURDU
Sıkı bir polisiye okuyucusu olan padişahın kütüphanesinde, yaklaşık 20 bin adet polisiye ve diğer türlerde kitap koleksiyonu vardı. kitapların el yazmalı özel olarak çevrilmiş olanları polisiyeydi Padişah çevrilen kitapları bazen kendi okur, bazen de okuttururdu.TAM BİR SHERLOCK HOLMES HAYRANIYDI

II. Abdülhamid’in polisiye romanlarındaki kahramanı, hepimizin yakından tanıdığı A.Conan Doyle’ün* Sherlock Holmes’uydu. Sherlock'un bütün kitaplarının çevirilerini Sultan II. Abdülhamid, Avrupa’da basılan bütün romanları herkesten önce okurdu.*Sherlock hikayelerinin etkisinde kalan padişah, hikâyeleri yayınlayan bütün gazete ve dergileri İstanbul’a getirtti.YAZARI İSTANBUL’A GETİRTİP, ELEŞTİRDİ II. Abdülhamid, yazar Doyle’ü İstanbul’a davet etti. Doyle ve eşine nişan taktı. yazarı eleştirdi Serlockun sadece hikâyelerini yazmasını istedi. romanlarını hikâyeler kadar başarılı bulmamıştı.

Padişah ile Doyle arasındaki diyalog şöyleydi sen
Roman yazma, hikâyelerin daha güzel; hikâye yazmaya devam et’’eleştiriye Doyle kızdı ve hatıralarında saraydan bahsetmedi* koca padişah ‘hayran’ olduğu Sherlock’u ayağına getirtmiş, nişanını da takmıştı. 1880 de II. Abdülhamid tarafından kurulan Türk tarihinin ilk organize İstihbarat teşkilatı ‘Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nın kurulmasında* polisiye romanların ve Sherlock Holmes hikâyelerinin etkisi yadsınamaz.

murataltug1985
07-05-2018, 21:52
Kaynak blog.milliyet.com Mert Arslanoğlu

Hayvanların gözlerindeki yaratılış mucizesi

Tek bir sineğin gözü dahi evrim teorisini çürütmeye yeter. Sizin ilahınız yalnızca Allah’tır ki, O’nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. (Taha Suresi, 98)
Kainattaki yaratılmış canlıların*gözlerini incelediğimizde çok özel, çok ince detaylarla bezenmiş iman hakikatleri ile karşılaşırız. 20. Yüzyılda*evrim teorisini ortaya atan Darwin* gerçeği görmüş ve*“gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu”*diyerek, evrim teorisinin çaresizliğini itiraf etmişti…Tüm canlıların, tesadüflerle ve doğal etkenlerle ortaya çıktıklarını iddia eden evrim, canlıların gözlerindeki üstün tasarımlar karşısında çaresiz .

Balıklar su altındayken, kuşlarsa uçarken görebilmelerine imkan veren göz yapılarına sahiptir* canlıların da göz yapıları ihtiyaçlarına göre bir tasarıma sahiptir. Göz gibi karmaşık bir* yapının her canlıda farklı özelliklere kendiliğinden sahip olamayacağı açıktır. inceleyen akıl ve vicdanla düşünen her insan canlıların Allah tarafından yaratıldıklarını görecektir. Kuşlar insanlardan daha hızlı bir görüş gücüne sahiptir ve* geniş bir açıyı çok detaylı tarayabilirler. Bir kuş, insanın parça parça* algıladığı görüntüyü, tek bir bakışta bütün olarak görebilir. Bu, avlanmada avantajdır.*Bazı kuşların gözleri insanla kıyaslandığı zaman 6 kat uzağı görebilir.

İnsan için gözünü kırptığında ortaya çıkan anlık görüntü kayıpları çok önemli değildir. Ancak yüzlerce metre yükseklikte, büyük bir hızla uçan bir kuş için bu önemlidir* kuşlar göz kırparken zaman görüntüde kesinti olmaz. kuşun, göz kırpma zarı denilen üçüncü göz kapağı vardır. zar şeffaftır ve gözün bir yanından diğer yanına* hareket eder.* kuşlar gözlerini tamamiyle kapamadan gözlerini kırpabilir Suya dalan kuşlarda* bu zar, dalgıç gözlüğü görevini görür ve göze zarar gelmesini engeller.devenin gözleri de, ihtiyacı olan korumayı sağlayacak özelliktedir. Gözlerin etrafındaki sert kemikler darbelere karşı koruma sağlar güneş ışınlarına karşı gözü muhafaza eder Son derece şiddetli kum fırtınaları bile devenin gözlerine zarar vermez.*Çünkü*kirpikleri birbiri içine geçebilen bir yapıya sahiptir tehlike anında otomatik* kapanır.* hayvanın gözüne en ufak bir toz dahi giremez.

Balıkların gözleri* dünyaya şeffaf bir örtü arkasından bakar. Bu perde dalgıçların sualtı gözlüklerini andırır. Küresel ve sert göz yapıları yakın plandaki cisimleri görmeye ayarlıdır. Balığın gözünün küresel olmasının* nedeni ise ışığın sudaki kırılmasıdır. Göz, suyla aynı yoğunluğa sahip bir sıvı ile dolu olduğundan dışardaki görüntüler göze yansırken kırılma gerçekleşmez. göz merceği dışarıdaki cismin görüntüsünü retina üzerine odaklar ve balık insanın aksine suyun içinde son derece net görür.Kainattaki tüm canlılarda Rabbimizin sonsuz sanatı tecelli etmektedir, kullara düşen bu iman hakikatleri üzerinde düşünüp saygıyla ve şükürle secdeye gitmektir.

Kaynak birdamlasuyum.tr.gg

Hayvanların ilginç özellikleri

Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.

Çekirgenin kulağı dizindedir.

Kuşlara elektrik çarpmaz; çünkü elektrik onların tüyünden geçemez.

Sinekkuşları, saniyede tam 60 kere kanat çırpar.

Kırkayakların hiçbir türünde kırk* ayak bulunmaz.

Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.

Dünyanın bilinen tek zehirli kuşu Pitohui'dir.*

Bir kelebeğin gözünde 5000 mercek ve 50.000 sinir bulunmaktadır.*

Güney Kutbu Balıkçılı, diğer bir adı ile İmparator Penguen 260 metre derinliğe kadar dalıp, suyun altında havasız 20 dakika kalabilen tek kuş türüdür.

Devekuşu ayağında iki parmağı olan tek kuştur.*

Anemon, okyanus yüzeyinin 1,5 Km altında yaşayabilen bir derin deniz canlısıdır.*

Anadolu yaban koyunu* dünyadaki beş yaban koyun türünden biri olan Asya Muflonu'nun bir alt türüdür.*

Deniz iguanası, Galapagos Adaları civarında yaşayan ve denizin 15 metre kadar derinliklerine dalabilen tek kertenkele türüdür*

Jaguarlar dünyanın 3. büyük kedi ailesini oluşturmaktadır. Sadece yeni dünya da güney Arizona dan kuzey Arjantine kadar olan bölgede yaşarlar.*

Megapod kuşu, kuluçkaya yatmayan tek kuş türüdür.*

Kuzey Avustralya'da yaşayan bir deniz anası türü olan Chironex fleckeri, dünyanın en zehirli canlı listesinde ilk sıralarda yer almaktadır.*

Böyü türü örümcekler saatte 1,5 Km hızla koşabilir.*

Kedilerde iç kulak odacığı geniştir ve ses burda yankılanarak algılanır. Bu yüzden kediler insanların hissedemediği sesleride algılarlar*

Develer 15 dakika içinde 200 litre su içebiliyor.*

Devekuşları korktuklarından değil, sesleri dinleyebilmek için kafalarını toprağa gömerler.*

Plati türü balıklar ortamda hiç erkek yoksa cinsiyet değiştirebilir.*

Lepistes türü balıklar bir kez çiftleşme sonrasında 2 veya 3 kez yavru doğurabilir.*

Kuzey sumrusu, yaklaşık 40 bin kilometre ile en uzun göç yolculuğu yapan kuştur.*

Filler hortumlarında 4 litre suyu tutabilir.*

Geko türü kertenkeleler, ayak parmaklarının emme özelliği sayesinde cam gibi dümdüz zeminlere bile rahatlıkla tırmanabilir.*

Quetzal türü kuşlar, yaklaşık 1 m.'yi bulan parlak yeşil renkli kuyruğa sahiptir.*

İsli deniz kırlangıçları (Sooty Terns)hiç durmadan beş yıl uçabilirler.*

Leoparlar, güçlü boyun kasları sayesinde avlarını yüksek ağaçlar üzerine taşıyabilirler. Bu sayede avını aslan, sırtlan gibi ortakçılardan koruyabilirler.*

Akbabaların mide sıvısı çok yüksek derecede asidik olduğundan çürümüş ve kokuşmuş etleri yeseler dahi zehirlenmezler.*

Yeşil anakonda, 225 kg ağırlığı ve 8,5 metreyi bulabilen boyu ile dünyanın bilinen en ağır yılanıdır.*

Yalnız Brezilya'da* Grande adasında yaşayan Bothrops türü yılanlar Güney Amerikanın bilinen tüm zehirli yılanları içinde zehiri en kısa sürede etkileyen yılan türüdür

Bukalemunların tek başına diğerinden bağımsız olarak hareket edebilen gözleri 180 derecelik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebiliyor.*

Speedy gonzales Çöl faresi ortamın ısısı 28 derecenin üzerine çıktığında metabolizmalarını yavaşlatırlar. günün büyük bir bölümünü uyuyarak geçirirler.*

Brine karideslerinin yumurtaları kurutulduktan sonra dahi, tuzlu suda canlandırılabilir.*

Toprak solucanlari dondurulduktan sonra, oda ısısında tekrar hayata döndürülebilir.*

Bir mayıs sineğinin ömrü sadece birkaç saattir.*

Zürafaların ses telleri yoktur*

Anne Tarantula'lar yavrularına zehiri verdikten sonra ölürler*

Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplardı*

En zehirli hayvanın altın kurbağa olduğunu biliyor muydunuz?*

Karınca deliklerinin girişi her zaman kuzey"e bakar*

Timsahların ağızlarını açma güçleri kapama güçlerinden daha azdır*

Deve kuşlarının gözleri beyinlerinden büyüktür*

Angora tavşanından bir yılda elde edilen yün miktarı, vücut ağırlığına göre kıyaslandığında koyundan sekiz kat daha fazladır.*

Kargalar ortalama 120 yıl yaşarlar*

Devekuşları -45 derece ısıda yaşayabileceği gibi + 56 derece sıcaklıktada yaşayabilir.*

Devekuşu derisi, timsah ve yılandan sonra en dayanıklı deridir.*

Atlar ve fareler kusamazlar.*

Mavi yunusların kalbi dakikada sadece dokuz kere atar.*

Fare bir deveden bile daha fazla süre susuz kalabilir.*

Bir istakoz 7 senede ancak yarım kilo alabilir.*

Timsahlar derine batabilmek için taş yutarlar.*

En hızlı balık yelken balığıdır. Hızı saatte 109 km'ye ulaşabilir.*

Suaygırları ağızlarını 120 cm açabilirler.*

İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.*

Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.

murataltug1985
07-05-2018, 21:55
kaynak sahabelerin hayatları android programı

CEMAAT HALİNDE VE YÜKSEK SESLE DUA
******
Sahabeler rablerini anarken Hz. Peygamber (s.a.v)** geldi Hz. Peygamber (s.a.v)* ne söylüyorsanız devam ediniz!” buyurdu* dualar tekrarlandı. Hz. Peygamber (s.a.v)* Amin!” dediler, Ebu Hüreyre ra Rabb'im! Senden, arkadaşlarımın istediklerini ve* unutulmayan bir ilim isterim” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v)* Âmin!” dedi* Ebu Hüreyre'nin duasını işiten Sahabeler “Ey Allah'ın Rasûlü! Biz de Allah'tan unutulmayan bir ilim isteriz diyince* Hz. Peygamber (s.a.v)* Devs kabilesinden Ebu Hüreyre ra. sizi geçti” buyurdu


Hz. Peygamber'in, Eziyetlere maâruz Kalması

Ebu Tâlib vefat ettiğinde Rasûlullah'ın yolunu Kureyş'in ahmakları kesti peygamberimize toprak attılar. Hz. Peygamber (s.a.v)* evine döndü. Kızları yüzündeki toprağı hem silip ağlıyordu. Hz. Peygamber (s.a.v)* Ağlama kızım, Allah senin babanı koruyacaktır' dedi. Ebu Tâlib ölünceye kadar, Kureyşliler Hz. Peygamber'e dokunamadı* onun ölümünden sonra Hz. Peygamber'e hakaret ve işkence ettiler Hz. Peygamber, Ebu Tâlib'in ölümünden sonra ‘Ey amcam! Senin ayrılığın ne süratli bir şekilde bana kendisini hissettirdi' dedi.

HZ Peygamber** İLE HZ. EBUBEKİR'İN HİCRETİ

Hz. Peygamber (s.a.v)* hac mevsiminden sonra Mekke'de Zilhicce, Muharrem, Safer aylarını geçirdi, Mekke müşrikleri onun Mekke'den* Medine'ye gideceğini zannediyordu Medinelilerin müslüman olduklarını* biliyorlardı. , Allah'ın Medine'yi İslâm'ın kalesi yapacağından korkuyorlardı. Hz. Peygamber'i öldürmek, hapsetmek veya sürgün etmek için toplandılar. Enfâl suresinin “Kafirler seni* bağlamak öldürmek, için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır” ayetinin iniş sebebi budur. Hz. Peygamber (s.a.v)* Ebubekir'in evine gittiği gün, müşriklerin geceleyin kendisine baskın yaparak yatağındayken öldürmeye karar verdiklerini öğrendi.

DAVET SEVGİSİ VE DAVET İÇİN GAYRET

İbni Abbas Onlardan bir kısmı şaki, bir kısmı said idi” (Hud: 11/105) ayeti ile ilgili* şöyle demektedir: Rasûlullah bütün insanların iman etmesi ve biat etmesi hususunda son derece arzuluydu. Allah Teâlâ ona* buyurdu: Ey Rasûlüm! İnsanlar iman etmeyecekler diye kederden* nefsine kıyacaksın. Biz dilesek onların üzerine gökten bir ayet indiriveririz de ona boyunları eğilekalır” (Şuara:)

murataltug1985
07-05-2018, 21:56
Kaynak islam ansiklopedisi.com

DUA VE ZİKİRLER

**

UYKUDAN UYANINCA YAPILAN DUÂLAR:

(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي أَحْيَانَا بَعْدَ مَا أَمَاتَنَا وَ إِلَيْهِ النُّشُورُ ))
Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Dönüş, yalnızca O’nadır.”

Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık ilah yoktur. O birdir ortağı yoktur. Mülk O’nundur ve hamd O’nadır. O, her şeye gücü yetendir. Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.

Hamd Allah'adır.Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Güç ve kuvvet, ancak yüce ve büyük olan Allah’a aittir.Rabbim! Beni bağışla

(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي عَافَانِي فيِ جَسَدِي، وَرَدَّ عَلَيَّ رُوحِي، وَأَذِنَ ليِ بِذِكْرِهِ ))
“Bedenime âfiyet veren, ruhumu bana geri veren ve bana kendisini zikretme fırsatı veren Allah’a hamdolsun.”

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için şüphesiz deliller vardır.

Onlar ayaktayken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen noksan sıfatlardan münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru, derler.

Rabbimiz! Sen ateşe kimi sokarsan, onu şüphesiz rezil etmiş olursun, zâlimlerin hiç yardımcıları yoktur.

Rabbimiz Biz, Rabbinize îmân edin diye çağıran bir dâvetçi işittik îmân ettik. Rabbimiz Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle birlikte al.

Rabbimiz Peygamberlerine vâdettiklerini bize ver, kıyâmet günü bizi rezil etme.Şüphesiz sen, sözünden asla dönmezsin.

Rableri duâlarını kabul etti:Birbirinizden meydana gelen erkek ve kadın sizden iyi iş yapanın işini boşa çıkarmam.

Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda ezâya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette bağışlayacağım.

Andolsun ki, Allah katından nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır.

İnkâr edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydadan sonra onların varacakları yer cehennemdir.O ne kötü duraktır!

Rablerinden sakınanlara, Allah katından konukluklar bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır.Allah katındaki , iyi olanlar için daha hayırlıdır.

Kitap ehlinden Allah'a huşu duyarak inanıp Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır.Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.

Ey îmân edenler!Sabredin, düşmana sebat gösterin, cihada hazırlıklı bulunun, Allah'a karşı gelmekten sakının ki başarıya erişesiniz.»

(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي كَسَانِي هَذَا (الثَّوْبَ) وَرَزَقَنِيهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّي وَلاَقُوَّةٍ ))
Bana bu elbiseyi giydiren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet harcamaksızın beni onunla rızıklandıran Allah’a hamd olsun.”

(( اَللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ كَسَوْتَنِيهِ، أَسْاَلُكَ مِنْ خَيْرِهِ وَخَيْرِ مَا صُنِعَ لَهُ، وَخَيْرِ مَا صُنِعَ لَهُ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهِ وَشَرِّ مَا صُنِعَ لَهُ ))
Allahım! Hamd sana’dır. Bunu bana sen giydirdin. Onun hayırlı olmasını senden dilerim. Onun ve yapılış gâyesinin şer olmasından sana sığınırım.”

(( تُبْلِي وَيُخْلِفُ اللهُ تَعَالَى ))
Üzerinde- eskitesin, AllahTeâla yenisini versin.

(( اِلْبِسْ جَدِيداً، وَعِشْ حَمِيداً، وَمُتْ شَهِيدا ً ))
Yeni elbise giyesin, mutlu bir hayat yaşayasın ve şehit olarak ölesin!

(( بِسْمِ اللهِ ))Allah’ın adıyla başlarım

(( [ بِسْمِ اللهِ ] اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْخُبُثِ وَالْخَبَائِثِ ))
Allah’ın adıyla] Allahım!Pislikten ve pis olan şeylerden erkek ve dişi şeytandan sana sığınırım.”

(( غُفْرَانَـكَ ))Allahım beni bağışla”

(( أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ ))
Allah’tan başka* ibâdete lâyık* ilah olmadığına, O’nun bir olduğuna ve ortağının bulunmadığına şehâdet ederim.YMuhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim .

(( اَللَّهُمَّ اجْعَلْنيِ مِنَ التَّوَّابِينَ وَاجْعَلْنيِ مِنَ الْمُتَطَهِّرِينَ ))
Allahım! Beni çokça tevbe edenlerden kıl. Ve beni (günah ve pisliklerden) temizlenenlerden kıl.

(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْـهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ ))
Allah’ım sana hamdederek seni* noksanlıklardan tenzih ederim. Senden başka* ibâdete lâyık* ilah olmadığına şehâdet ederim. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim.”

(( بِسْمِ اللهِ، تَوَكَّلْتُ عَلىَ اللهِ، وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ ))
Allah’ın adıyla başlarım Allah’a tevekkül ettim. Güç ve kuvvet, ancak Allah’ındır.”

((اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَضِلَّ، أَوْ أُضَلَّ، أَوْ أَزِلَّ، أَوْ أُزَلَّ، أَوْ أَظْلِمَ، أَوْ أُظْلَمَ، أَوْ أَجْهَلَ، أَوْ يُجْهَلَ عَلَيَّ ))
Allahım!Sapıklığa düşmekten ayağımın kaymasından zulmetmekten zulme uğramaktan, cehâlete düşmekten sana sığınırım.”

((بِسْمِ اللهِ وَلَجْنَا،وَبِسْمِ اللهِ خَرَجْنَا، وَعَلىَ اللهِ رَبِّنَا تَوَكَّلْنَا ))
Allah’ın adıyla girdik, Allah’ın adıyla çıktık ve sadece Rabbimiz Allah'a tevekkül ettik.” Sonra âilesine selâm versin.

“Allahım! Kalbimde dilimde nûr kıl.
Kulağımda gözümde Üstümde altımda nûr kıl. Sağımda solumda Önümde nûr, kıl.
Nefsimde Benim için büyük bir nûr kıl.
Bana nûr kıl. Beni nûr kıl. Allahım! Bana nûr ver.

Sinirlerimde nûr, etimde kanımda bir nûr kıl. Saçımda nûr, tenimde nûr kıl.Allahım Kabrimde bir nûr, kemiklerimde bir nûr kıl Nûrumu artır, nûrumu artır Bana nûr üstüne nûr bağışla


(( أَعُوذُ بِاللهِ الْعَظِيمِ، وَبِوَجْهِهِ الْكَرِيمِ، وَسُلْطَانِهِ الْقَدِيِمِ، مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم [بِسْمِ اللهِ،وَالصَّلاَةُ] [وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ] اَللَّهُمَّ افْتَحْ ليِ أَبْوَابَ رَحْمَتِكَ ))
Allah’ın rahmetinden kovulmuş şeytandan, Yüce Allah’a, O’nun kerîm vechine ve ezelî hükümranlığına sığınırım Allah’ın adıyla, salât ve selâm Rasûlullah’ın üzerine olsun Allahım Rahmetinin kapılarını aç.

(( بِسْمِ اللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ،اَللَّهُمَّ اعْصِمْنِي مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ ))
Allah’ın adıyla. Salât ve selâm, Rasûlullah’ın üzerine olsun. Allahım! Senin lütfundan isterim.Allahım! Beni, kovulmuş şeytandan koru”

(( وَأَنَا أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَه،ُ وَأَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ،رَضِيتُ بِاللهِ رَباًّ،وَبِمُحَمَّدٍ رَسُولاً، وَبِالإِسْلاَمِ دِيناً))
Ben de Allah’dan başka ibâdete lâyık ilah olmadığına, O’nun bir olduğuna ve ortağının bulunmadığına şehâdet ederim.Yine, Muhammed-sav in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim. Rab olarak Allah’ı, Rasûl olarak Muhammed’i ve din olarak İslam’ı seçtim râzı oldum

(( اَللَّهُمَّ رَبَّ هَذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ، وَالصَّلاَةِ القَائِمَةِ، آتِ مُحَمَّداً الوَسِيلَةَ وَالفَضِيلَةَ، وَابْعَثْهُ مَقَاماً مَحْمُوداً الَّذِي وَعَدْتَهُ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ[ ))
eksiksiz dâvetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allahım! Muhammed sav e fazileti ihsan eyle. O’nu vâdettiğin Makâm-ı Mahmûd’a eriştir. Şüphesiz ki sen, vâdinden asla dönmezsin


(( اَللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ،اَللَّهُمَّ نَقّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الأَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ،اَللَّهُمَّ اغْسِلْنيِ مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ ))
“Allahım! Doğu ve batının arasını uzaklaştırdığın gibi, beni de günahlarımdan uzaklaştır. Allahım! Beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi, beni günahlarımdan temizle. Allahım! Beni günahlarımdan kar, su ve dolu ile arındır

(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، وَتَبَارَكَ اسْمُكَ، وَتَعَالَى جَدُّكَ، وَلاَ إِلَهَ غَيْرُكَ ))
Allahım! Sana hamdederek seni tüm noksanlıklardan tehzih ederim. İsmin mübârek ve şânın yücedir.Senden başka ibâdete lâyık ilah yoktur.”


Yüzümü, hakka yönelerek, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben, ortak koşanlardan değilim. Namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir.

Allahım! Melik sensin, senden başka ibâdete lâyık ilah yoktur. Sen Rabbimsin ben kulunum. Nefsime zulmettim. günahlarımı bağışla. günahları ancak sen bağışlarsın. Beni, ahlâkın en güzeline erdir. en güzeline sen erdirirsin. Ahlâkın kötüsünden uzaklaştır. kötüden ancak sen uzaklaştırırsın.

Buyur, Allahım buyur Hayrın hepsi, senin elindedir. Şer, sana nisbet edilemez. sana sığınır ve sana dönerim. Sen, mübârek ve yücesin. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim.

(( اَللَّهُـمَّ رَبَّ جَبْرَائِيلَ، وَمِيكَـائِيلَ، وَإِسْرَافِيلَ فَاطِرَ السَّماَوَاتِ وَالأَرْضِ، عَـالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ، أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ. اِهْدِنيِ لِمَا اخْتُلِفَ فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِكَ إِنَّـكَ تَهْدِي مَنْ تَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ ))
Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil’in Rabbi, göklerin ve yerin yaratanı, gizli ve âşikârı bilen Allahım! Ayrılığa düştükleri şeylerde kulların arasında hüküm verirsin. İhtilafa düşüldü-ğünde beni hakka ulaştır. sen dilediğini doğru yola erdirirsin.

(( اَللهُ أكْبَرُ كَبِيراً، اَللهُ أكْبَرُ كَبِيراً، اَللهُ أَكْبَرُ كَبِيراً، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيراً، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيراً، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيراً، وَسُبْحَانَ اللهِ بُكْرَةً وَأَصِيلاً -ثلاثاً- أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ مِنْ نَفْخِهِ، وَ نَفْثِهِ، وَ هَمْزِهِ ))
Allah, en büyüktür.* Allah, en büyüktür. Allah’a hamdolsun. Allah’a çokça hamdolsun.* Allah’a Sabah ve akşam, Allah’ı tüm noksan-lıklardan tenzih ederim. Şeytan’dan; küfre götüren kibirden, sihir ve vesveseden Allah’a sığınırım. ”

Efendimiz Allahu tealaya şöyle yalvarırdı Allahım!Hamd sanadır.Sen, göklerin, yerin nûrusun. efendisisin. Rabbisin Göklerin mülkü sana aittir. Hamd sanadır. Sen, göklerin ve yerin hükümdârısın Sen Hak’sın, vâdin haktır. Sözün hak Cennet haktır Cehennem hak, peygamberler haktır. Allahım Sana teslim oldum; tevekkül ettim, îmân ettim senin düşmanını düşman edindim. hükmüne başvurdum. Öne geçiren geriye bırakan sensin. Senden başka ilah yok Sen, ilâhımsın. Senden başka ilah yok.


(( سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ ))
Çok büyük Rabbimi tüm noksanlık-lardan tenzih ederim.”

(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا وَبِحَمْدِكَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ ))
Rabbimiz olan Allahım! Sana hamdederek, seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Allahım! Beni bağışla”

(( سُبُّوحٌ، قُدُّوسٌ، رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ ))
Rükû ve secdem,her türlü noksanlıklardan, ortak edinmekten, ulûhiyete ve yaratana lâyık olmayan şeylerden uzak ve temiz olan, meleklerin ve Rûh'un Rabbi Allah) içindir.

(( اَللَّهُمَّ لَكَ رَكَعْتُ، وَبِكَ آمَنْتُ، وَلَكَ أَسْلَمْتُ، خَشَعَ لَكَ سَمْعِي وَبَصَرِي وَمُخِّي وَعَظْمِـي وَعَصَبِي، وَ مَا اسْتَقَلَّ بِهِ قَدَمِي ))
Allahım! Sana rükû ettim. Sana îmân ettim ve sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, beynim, kemiğim, sinirim ve bedenim senin için eğildi.

(( سُبْحَـانَ ذِي الْجَبَرُوتِ،وَالْمَلَكُوتِ،وَالْكِبْرِيَاءِ،وَالْ عَظَمَةِ ))
Kudret,hükümranlık,büyüklük ve yücelik sahibini tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”


(( سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ ))
Allah, kendisine hamdedeni işitti.

(( رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ، حَمْداً كَثِيراً طَيِّباً مُبَارَكاً فِيهِ ))
Rabbimiz! Riyâdan uzak ve bereketi kesilmeyen çokça hamd, yalnızca sanadır.”


Göklerle yerler arasındaki mesafe dolusunca
dilediğin şeyler dolusunca hamd yalnizca sanadır ey övgü ve şeref sahibi hepimiz senin kulunuz- Allahım verdiğine mâni olacak,
mâni olduğunu verecek kimse yoktur.
Makam sahibi senin yanında fayda vermez.


(( سُبْحَانَ رَبِّيَ الأَعْلَى ))
En yüce olan Rabbimi tüm noksanlıklardan tenzih ederim.

(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا وَبِحَمْدِكَ، اللَّهُمَّ إغْفِرْ ليِ ))
Rabbimiz olan Allahım! Sana hamd ederek seni noksanlıkdan tenzih ederim. Allahım! Beni bağışla.”


secdem,her türlü noksandan, ortak edinmekten, uzak temiz olan, meleklerin ve Rûh'un Rabbi Allah içindir.

(( اَللَّهُـمَّ لَكَ سَجَدْتُ وَ بِكَ آمَنْتُ، وَ لَكَ أَسْلَمْتُ، سَجَدَ وَجْهِيَ لِلَّذِي خَلَقَهُ،وَ صَوَّرَهُ،وَشَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ، تَبَارَكَ اللهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِيَن ))
Allahım! Sana secde ve îmân ettim teslim oldum. Yüzüm; yaratan ve şekil veren, göz ve kulak açan Allaha secde etti. Takdir eden ve şekil verenlerin en güzeli Allah'ın bereketi pek çoktur.

(( سُبْحَـانَ ذِي الْجَبَرُوتِ،وَالْمَلَكُوتِ،وَالْكِبْرِيَاءِ،وَالْ عَظَمَةِ ))
Kudret,hükümranlık,büyüklük ve yücelik sahibini tüm noksanlıklardan tenzih ederim.

(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ ذَنْبِي كُلَّهُ، دِقَّهُ وَجِلَّهُ، وَأَوَّلَهُ وَآخِرَهُ، وَعَلانِيَتَهُ وَسِرَّهُ ))
Allahım! Günahlarımın hepsini; küçüğünü ve büyüğünü, ilkini ve sonunu, gizlisini ve âşikarını bağışla.”

(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ، وَ بِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْكَ لاَ أُحْصِي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ ))
Allahım! Gazabından rızana, cezalandırmandan affına; senden yine sana sığınırım. Sana olan övgüleri sayamam. Sen, kendini övdüğün gibisin.



(( رَبِّ اغْفِرْ ليِ، رَبِّ اغْفِرْ ليِ ))Rabbim! Beni bağışla

(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ، وَ ارْحَمْنِي، وَ اهْدِنِي، وَ اجْبُرْنِي، وَ عَافِنيِ، وَ ارْزُقْنيِ، وَ ارْفَعْنيِ))
Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni doğru yola ilet, beni islah eyle, bana âfiyet ver, bana rızık ver ve beni yücelt.


Yüzüm; ona şekil veren, onda göz ve kulak açan Allaha secde etti. Takdir edenlerin en güzeli Allah'ın bereketi çoktur.”[

(( اَللَّهُمَّ اكْتُبْ ليِ بِهَا عِنْدَكَ أَجْراً، وَضَعْ عَنِّي بِهَا وِزْراً، وَاجْعَلْهَا ليِ عِنْدَكَ ذُخْراً، وَتَقَبَّلْهَا مِنِّي كَمَا تَقَبَّلْتَ مِنْ عَبْدِكَ دَاوُدَ ))
Allahım! katında benim için bir ecir yaz benden günahı sil. beni katında muhafaza eyle kulun Dâvud’dan kabul ettiğin gibi, benden de kabul eyle.”

murataltug1985
07-05-2018, 21:59
Kaynak lezzetler.com


Yiyiniz içiniz ancak israf etmeyiniz (Araf 31)

Mırra'nın Hikayesi

Doğu'nun bir kokusu olsa, buram buram kahve kokardı. Doğu'nun kimliği kahve... Batı'ya doğru uzayan serüveninde biçimlere girdi. Geçtiği yollarda konukseverlik ilkelerini günlük davranışları sözün kısası 'her dem taze' bir kahve kültürü yarattı.*Kahvenin acısı 'mırra', yalnızca Güneydoğuya özgü, özellikle Urfa'ya. Mırra kelimesi Arapça'dan geliyor, acı anlamında 'mur'dan türetilmiş. Mırra, yaşamın parçası.Sokaklarda semaveriyle dolaşan kahvecilere rastlarsınız. Kahve mütevazıdır, sessizce yudumlanır mırra farklıdır. Törenlerde Konuk kabulünde, sıra gecelerinde, düğünlerde, eğlencelerde, dini nikâhta, taziye evlerinde, sünnetlerde, bayramlarda. konakda özel kahveci tutulur, konuklar ağırlanır

Bugün özel günlerde kahve yapan 20-30 kahve ustası var Urfa'da. babadan oğula bu işi sürdürüyorlar Mırra, özel bir kahveden yapılmıyor. Her çeşit kahve uygun, ancak kaliteli olması şart. üç kişi ister başına; biri suyu karıştıracak, biri içine kahve dökecek, diğeri de maniler okuyacak. Önce yeşil çekirdek kahve, büyükçe bir kahve tavasında kavruluyor. Hafif ateşte, uzun saplı özel bir kaşık ile karıştırılıyor Kahve habbesi tam pişince ustalar rengine bakıp "Tamam" diyor. Kavurma işi bittikten sonra sıra kahvenin dövülmesine geliyor. sert ağaçtan yapılan 'dibek' denen havanlar kullanılıyor. Kavrulmuş kahve, dibek kolu ile iyice dövülüyor. Kahvenin tanecikleri Türk kahvesinden iri olmalı. Kahvenin dibekte dövüleni makbul, ama bugün dibek yerine kahveyi iri çeken değirmenlerle kahve makinesi de kullanılıyor.

Mırra kıvamını buluncaya kadar defalarca köpürtülerek kaynatılıyor, emeğin âlâsı kaynatma işinde. Kahve telve haline gelinceye kadar suyla kaynatıldıktan sonra arı su ile karıştırılarak şerbet hazırlanıyor.*Mırraya özel yapılmış, işlemelerle süslü bir güğüm yarısına kadar bu şerbetle dolduruluyor ve içine iki-üç kilo kahve konulup tekrar kaynatılıyor. Taşmaması için ateşe yaklaştırılıp uzaklaştırılarak kaynayıp kıvama gelince ateşten alınıyor. Kahve, soğuyunca dibine çöken çökelekle karışmasına meydan vermeden 'mutbak' denen ikinci güğüme aktarılıyor ve üzerine şerbet katılıyor.karışım iyice kaynadıktan sonra tortusu ile karıştırılmadan mutbağa aktarılıyor. Mutbaktaki kahve kaynatılıyor. Ateşten alınıp soğuduktan sonra farklı boylarda, mırraya özel, ağız kısımları kapaklı güğümlerin en büyük olanına boşaltılıyor.

Son olarak da en büyük boy çinko cezveye. Cezveye boşaltılan pekmez katılığındaki mırra, içine konulduğu fincanın kenarını boyayacak hale geldiyse kıvamını bulmuş demektir. eskiden kömür ateşinde tam yedi kez yapan kahveciler varmış. Mırra şeker istemiyor; 'Sarhoş ayıltan' diye anılması belki de bu yüzden.*Mırraya güzel koku versin diye zencefil kakule de ekleniyor. mırra, özel sarı bakırdan üzeri işlemelerle süslü ibriğe cezveye konup ısıtılıyor. Mırranın yapılışı kadar sunumuda şölen. Kahvecinin bir elinde kahve fincanı diğer elinde kahve ibriği vardır. Boynunda veya cebinde fincan silecek mendiller. Büyükten küçüğe sıra ile tüm odadakilere ikişer defa ikram ediliyor. tek içimlik dolduruluyor fincana. Birinci içimden sonra kahveci aynı fincana aynı miktar mırrayı koyup tekrar uzatıyor.

Kahve gibi yavaş içilirse soğuyor ve tadı kaçıyor; erken içilirse damağı yakıyor. hafif damağa değdirilerek tadına bakıp; iki-üç yudumda, fincanı 45 derece döndürerek yavaş yavaş içmek gerek.*
herkes aynı küçük kulpsuz, ters çevrilmiş kesik koni biçiminde fincanla içiyor mırrayı. İkram edenin yüzüne bakılıyor, bir yudum alındıktan sonra fincan eline geri veriliyor. Yanılıp da fincanı yere koyan kabalık etmiş sayılıyor.*Ya fincanın derinliği kadar altın koyacaktır içine ya da ikram eden genci evlendirme sözü verecektir. geleneğin nereden geldiği kesin değil, rivayet diyorki: Bir ağanın odasında oturan zengin ağanın kahvecisine bahşiş vermek istemiş. ağaya ayıp olmasın diye bahane aramış. Mırrayı içtikten sonra fincanını kahvecinin eline değil, yere bırakmış. Kahveci fincanı almış. Misafir kahveciye "Kusura bakma unuttum, fincanı yerde bıraktım" deyip gönlünü almak için fincana altın doldurmuş. O gün bugündür, hikâyeyi duyan kahveciler fincan yere kondu mu "Ya fincanımı altın doldur, ya da beni evlendir" diye bahşiş ister olmuş.*Urfa geleneklerinde mırranın kuralları kesin. Bir ailenin konuklarına mırra sunması için özel şartlar gerekiyor. mırra sunmamış bir ailenin çocuğu gün gelip mırra vermek isterse usülüne uygun yörenin ileri gelenlerini evine davet etmek zorunda. Destur (izin) büyük bir*yemek*şöleniyle kutlanıyor.


Kaynak haberler.com

Mırra Deyip Geçmeyin, Her Derde Deva

Taziye ve düğünlerde misafirlere ikram edilen, sıra gecelerinin vazgeçilmez içeceği olan mırra acı kahve, vatandaşların en sevdiği içecekler arasında
Şehirde taziye ve düğünlerde ön plana çıkan mırra vazgeçilmezler arasında Hazırlanışı diğer kahvelerden farklı mırra, içerdiği mineraller sayesinde birçok rahatsızlığa iyi geliyor. Aşırıya kaçmadan tüketilen mırra, baş ağrısına, selülite ve karaciğer hastalıklarına iyi geliyor. acı olmasından gençler tarafından sevilmeyen mırra, yaşlıların l en çok tükettiği içecek oluyor. yudum şeklinde ve tadımlık olarak içilen mırra, tiryakileri cezveler dolusu tüketiyor

sıra gecelerinin de vazgeçilmez içeceği mırra vatandaşların en sevdiği içecek Hazırlanışı zahmetli olan mırra, kahve çekirdekleri iyice kavrulup dövülünce toz haline getiriliyor. kaynatılan kahve, süzüldükten sonra tekrar kendine has cezvede kaynatılarak ikrama hazır hale geliyor. Mırra için özel kahve çekirdeği yoktur. Kahve çekirdekleri kavrulup dibek adlı kaba alınır taneleri inceltilmeden dövülür. Dövme için günümüzde değirmenler ve kahve makineleri kullanılmaktadır. Mırranın hazırlanmasında en önemli kısım kaynatma evresidir. Kaynama süresi, çok uzundur, belli aşamalarda kahvenin telvesi ayrılıp karışıma su eklendikten sonra devam edilir. Çekilmiş kahve üzerine su eklenerek kaynatılır, belli bir kıvamdan sonra tortusundan ayırmak amacıyla mutbak adlı özel kaba süzülür.

Elde edilen karışıma tekrar kahve ve su eklenir. Bir iki defa süzme, kahve ve su ekleme işlemi gören kahve, tortusundan ayrıldıktan sonra kahve katılmadan sadece su eklenerek bir iki kere daha mutbaktan geçirilir. Mırraya tat vermesi amacıyla kakule katılabilir. Sekersiz içildiği için hazırlanırken tatlandırılmamaktadır. Mırra ismi, Arapça acı anlamında murdan türemiştir. Çok acı ve koyu olması nedeniyle ufak bardakta içilir. Yörede kültürel açıdan anlamlı, sunumu özel çaba gerektiren bir içecektir. sağlık üzerinde olumlu etkilere sahiptir Uyarıcı etkiye sahiptir dikkat toplar konsantrasyon artırır Aşırıya kaçmadan tüketilen mırra, baş ağrısına, selülit ve karaciğer hastalıklarına iyi gelit. uyarıcı, canlandırıcı ve yorgunluk giderici etkisi vardır'7'DEN 70'E HERKES İÇEBİLİR' Mırranın vatandaşlar tarafından çok sevilir çok eski ve köklü bir kahvedir. düğün ve taziyelerde ikram edilir Urfalılar mırrayı hayatlarının parçası haline getirmişler. Mırra Arap içeceğidir Arapça'da acı demektir. turistlerde bir defa içtikten sonra alışırlar. Mırra her derde devadır. 7'den 70'e herkes içer

murataltug1985
07-05-2018, 21:59
Kaynak dini hikayeler android programı

Gömlek düğmesi

Hz Ömer halifeliğinde eliyle, gömleğini hareket ettirip etraftakilerin dikkatini çeker Toplantı sona erer halifenin, ömer Beytülmaldan yapılan israfı önlemek için, bir taneden fazla gömleği olmadığı için yeni yıkanmış gömleğinin tekrar aynısını giymiş ve, kurusun diye, hareket ettiriyordu.

Ebu mihcen

Hz. Ömer r.a.'ın hilafetinde hicri 14. yılda, İranlılarla müslüman Araplar arasında Kadisiye muharebesi olmuştu. müslümanların komutanı Ebî Vakkas r.a., çıbanlardan dolayı ayakta duramıyordu. orduyu karargâhdan idare ediyordu binada zincirlere vurulup hapsedilmiş, Mihcen şairliğiyle meşhurdu Geçmişte içki içtiği biline şair, şarabı öven şiirinde şöyle deyivermişti: 'Ölürsem üzüm asması dibine gömüver beni / Öldükten sonra kökleri ıslatsın kemiklerimi!' Bu zat işlediği şarabı öven sözlerinden nezarethanede tutuluyordu.
Binanın çevresinde atlar gören Mihcen, savaşa katılmadığı için yerinde duramıyordu. Ebî Vakkas Hazretlerine dediki-Beni salıver. atını emanet ediver. harbe katılayım söz veriyorum sağ dönersem, tekrar hapse girerim

Mihcen tanınmayacak şekilde yüzünü kapatarak, kısrağa binip muharebeye daldı. düşmanı birbirine kattı, kahramanlık gösterdi. Kimse onu tanıyamadı 'Melek midir, Hızır mıdır?' diye söyleşmeler olurken, Sa'd Hazretleri de, Mihcen hapiste olmasaydı, bu odur ve bindiği at benim atım Belka'dır, derdim' diyordu. Mihcen geceleyin köşkteki nezarethaneye dönüp kendini zincire vurdu. Sa'd atının terli olduğunu gördü sebebini sordu. Sa'd Hazretleri Ebu Mihcen'den memnun kaldı, onu serbest bıraktı. Ebu Mihcen de hataları için tevbe etti.

murataltug1985
11-13-2018, 22:19
Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

EZAN OKUYAN AĞAÇ

Sultan II. Bayezid Han zamanında Draç kalesinin Venedikli muhafızları endişe içerisindeydiler. Osmanlı Sancakbeyi Evrenosoğlu İsazade Mehmed Beyin akıncıları yaklaşıyordu Venedik için bu kale önemliydi. kaybederlerse, Arnavutluk’tan defedilecek Akdeniz’den silinecekerdi. Akıncılar beklenirken, kale içindeki Öğürdürce kilisesinden yanık bir ses duyuldu. Askerler yüzlerini oraya çevirdiler ve dikkat kesildiler. Çünkü ezan okunuyordu. Ezan sesi, kilisedeki servi ağacından gelmekteydi ve gizlenmiş bir Müslüman vardı. Ama Askerler, ağacı kılıçlarıyla budamalarına, rağmen kimseyi bulamadılar. Ve geri döndüler. ama, bozuk moralleri sıfıra inmişdi görünmeyen bir kaynaktan gelen ezan sesini, kendi lehlerine bir ilahi işaret olarak yorumlayamazlardı. kaleyi ellerinde tutamadılar Osmanlı akıncılarına dayanamayan Draç kalesi 13 Ağustos 1502 de fethedildi

Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

ŞEREF NİŞANI OLACAK ÇAMUR

Eylül 1902’de İran Şahı Kaçar Han, İstanbul’a ziyarette bulunmuştu. Sultanı Abdülhamid onun ikamesi için Şale köşkünü inşa ettirdi İran tahtında, 1794’den beri Oğuz kolu Kaçar hanedanı vardı Hanlık Türklüğü ile gurur duyuyor, Osmanlıları kardeş biliyordu. Misafir hükümdar, Edirnede Osmanlı geçit töreninde bulundu. Birliklerin geçeceği yolda su birikintisi vardı. Topçu kumandanı Şükrü Paşa atını sürerek geldi selam verdi sahra bataryalarının etrafa çamur sıçratma ihtimali vardır. geçidi daha muhafazalı bir yerden temaşa buyurma nızı istirham ederim diyince Şah atını sürüp yol kenarına geldi ve maiyetine şöyle dedi:“İslam’ın şan ve şevketini Viyana kapılarına kadar götüren ve ilan eden kahraman Osmanlı ordusunun atından sıçrayacak çamuru ben, dünyanın en şerefli nişanı olarak iftiharla göğsümde taşırım cevabını verdi


AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HAZRETLERİ VE KAYSERİLİ HALİL PAŞA

1600 de Sultan I. Ahmedin yaşını küçük bilen âsiler ve valiler devlete isyan etmiş, Anadolu’da huzur kalmamıştı. Padişah, Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerini edip himmet ve dua istiyordu. Padişahın bu zata muhabbeti sebebiyle bir çok asker ve erkan ona talebe olmuştu. Bunlardan biri de Yeniçeri Ağası Kayserili Halil Ağa idi. Halil Ağa, Anadolu’da isyan çıkaran Celalilerden, Canbolatoğlu üzerine gönderildi Onu çok seven hocası Aziz Hüdayi hazretleri, bir mektupta müridine sesleniyordu mektup Halil Ağa’ya ulaştığında seferin serdarı Kuyucu Murad Paşa, ya iletildi ve eşkıyaya karşı hücuma kalkıp darmadağın edildi Daha sonra Calalilerin elindeki Haleb kalesi muhasara edildi. yine Aziz Hüdayi hazretlerinden askeri teşvik eden bir mektub geldi. Osmanlı askeri kaleyi zaptedip eşkıyayı ortadan kaldırdı. Halil Ağa Paşalığa terfi ederek Kaptan-ı Deryalığa getirildi.

Her sefere çıkışında hocasını ziyaret eder dualarını alırdı. Malta seferinde yine hocasından mektup geldi ve ganimetlerle geri döndü. Daha sonra Sadrazamlığa getirilen Paşa, İran seferine serdar tayin edildi. Yine Aziz Hüdayi hazretlerinin elini öpüp dualarını aldı. Onunla beraber vezirler, paşalar ve ağalar mübarek zatın dualarını aldı Hüdayi hazretleri, tam ata bineceği sırada Halil Paşa’ya, hırkasını giydirdi. Bu seferden de Osmanlı büyük bir zaferle döndü., evliyanın duasına mazhar olundu*Halil Paşa 1628’de hocasının deraghında sade bir hayat sürdü. Ertesi sene vefat etti ve hocasının türbesinin yanına defnedildi.

DÖRTYÜZ KESE ALTIN

Öküz Mehmed Paşa, Ulukışla’nın Oğuz” aşiretindendi. Türkmenler arasında* Oğuz kelimesi, Okuz olarak söylenir ve yazılırdı. Mehmed Paşa’nın adı Okuz Mehmed Paşa olmasına rağmen, yazılırken bir hata ile Öküz olarak meşhur oldu. Sultan I. Ahmed’in Kızı Gevherhan Sultan ile evlenmiştir. Sadrazamlığında bir köyde konakladı Köylü nün hayvanları otluyordu. Biri Mehmed Paşa’nın yakınına sokuldu. paşalar gülüştüler. biri Paşam öküzle neler konuştunuz, diye espri yapmaya kalkınca. Mehmed Paşa:“Evet öküzle konuştuk. dedi ki, sen de bizlerdensin, fakat eşeklerin arasında ne işin var, anlayamadım.

Mehmed Paşa’nın ilk vazifesi, Mısır Valiliğidir. 27 yaşında Gevher Sultan ile evlenmiş ve Mısır Valiliğine tayin edilmişti. Gevherhan Sultan, kocası nereye giderse onunla olmak istediğini söylemişti. Paşa Mısır’a makamına oturunca, onu tebriğe tahsildarları geldi. en yaşlıları atlas keseler içinde bir sandık takdim etti. Mehmed Paşa ne olduğunu sorunca:“Paşam, her valiye hediyemizdir. İçinde 400 kese altın vardır. Diyince Mısır’ın vergilerini toplayanlar, bunun mühim kısmını kendilerine ayırıyorlar ses çıkmaması için her valiye rüşvet veriyorlar dı. Böylece halkı soyuyorlardı. İşte o an kıyamet koptu. Paşa salonu titreten bir arslan gibi bağırdı:“Bre vicdansızlar, Bre reziller, Bre Allah’dan korkmazlar!... Sizlerde ahlak kalma mıştır? Defolun!... Hepinizi azlettim.Sonra Hasan Çavuş’u çağırdı ve:“Bu keseleri hazineye kaydet ve rezilleri sürgün et. Bir daha Mısır’a uğramasınlar Bundan sonra Mısır’dan İstanbul’a gönderilen vergiler arttı. Mısır halkı rahatça nefes aldı.

Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

MEYYİTEZADE

Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle bir hadise nakledilir Sultan Süleyman devrinde, 1552 de Macaristan Eğri kalesi ne sefer düzenlenir. Anadolu ve Rumeli Sipahilerine haber salınır Kasımpaşa’daki Sipahi kumandanı Hüseyin Ağa gazaya katılacağı için sevinçliydi, fakat gerideki hanımı hamile ve hasta idi ona kim bakacak çocuğuna kim sahip çıkacaktı ellerini semaya açtı Yâ İlâhî!.. Doğacak çocuğumu sana emanet ediyorum...” diye yalvardı.
içi rahattı. Hanımıyla helallaştı sefer tamamlanmış, Gazi İstanbul’a dönmüştü. çoucğu dünyaya gelmiş olmalıydı. Kapıyı açan olmadı. Komşuları hanımının birkaç gün önce vefat ettiğini bildirdi Hüseyin Ağa, gözyaşlarına hakim olamadı ve “Allah taksiratını affetsin” kelimeleri ağzından döküldü. Ben giderken hamileydi. Çocuğunu dünyaya getirdi mi?”“Hayır, o vaziyette defnedildi Ben onu ve karnındaki çocuğu Cenab-ı Hakk’a emanet etmiştim. Tez mezarını gösterin mezarlığa yürüdüler ve Gazi derhal eğilerek kulağını mezara dayadı. İşte inanılmaz hadise, mezardan boğuk bir ağlama sesi geliyordu. toprağı kazdılar naaşa ulaştılar. Herkesin gözü açılmıştı; bir bebek, annesinin memesine uzanmayı başarmış, onu emerek yaşamıştı. Gazi, ciğerparesini bağrına basmış, gözlerinden yaşlar boşanıyordu. gaibden bir ses duydu;“Sen bize yalnızca çocuğu emanet ettin, eğer annesini de emanet etseydin, onu da sağ salim bulurdun”..Aradan seneler geçti. Çocuk, büyüdü, okudu ulema oldu. Anasının vefatından sonra dünyaya geldiği için ona Osmanlıda “Meyyitezade” yani ölü kadının oğlu denildi.1612 de 60 yaşında vefat eden Meyyitezade, Kasımpaşa’da annesini yanına defnedildi.

ALÇAKLIĞIN BÖYLESİ

Balkan Savaşlarında İstanbul’a gelen Fransız Matin gazetesi başyazarı Stephane Lausanne, 1913 deki kitabında, Osmanlıda Ermenilerin yaptıkları zulüm ve katliamları şöyle anlatır.1890 da Sivas’da Ermeniler isyan çıkararak silahsız Müslümanlara saldırdılar ve bir çok insanı katlettiler. Osmanlı askeriyesi hadiseyi bastırdı. silahlı Ermeniler, Fransız konsolosuna sığındılar.konsolos ve eşi onları Osmanlıya vermemek için direndi
Bir gün konsolosun kulağından bir kurşun vızıldayarak geçer. Ateş arkadan gelmiştir. Konsolos bir Ermeni’yi görür. Onu üç gün önce içeri almış, yedirip yatırmıştır. adamın üzerine yürür:-Bedbaht!.. ne yaptın? Hayatımı tehlikeye atarak seni koruyorum. nasıl elin vardı da beni öldürmek istedin?Ermeni, sırıtır, seni öldürmek istedim. Çünkü dedim ki; Fransız Konsolosunun katli haber alınınca, Fransa asker gönderir, Osmanlı hakimiyeti biter İşte alçak bir provokasyon. Ama konsolosun raporundaki hadise karşı sında Fransa susar. Yazar Stephane Lausanne, bunu şöyle açıkıyor; “kat’iyyen duyurulmamış, gizli tutulmuştur.

Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

BÜYÜK FEN DAHİSİ SULTAN MEHMED

Sultan II. Murad devrinde Osmanlı harb teknolojisinde muazzamca ilerlemiş Osmanlı mühendis ve ustaları, hiçbir memlekette rastlanamayacak çapta ve güçte toplar yapmıştır. İstanbul kuşatmasından önce Edirne’de dökülen 60 top, 14 batarya surların karşısına dizildi. Ancak bunlar sonradan kaldırıldı. Yerlerine “Şâhî” denilen daha büyükleri konuldu. Bu büyük toplardan birini, Bizans’dan ayrılarak Osmanlıya hizmet eden Urban isimli Macar dökmüştür Sıradan bir döküm ustasıdır Urbanın topların balistik hesaplarından, ve barut ölçülerinden haberi yokrur. Sadece çizilen planı gerçekleştirmiştir Osmanlıda pek çok top ustası vardır
*
Urban’ın pek başarılı olamamış Edirne’de döktüğü top, İstanbulda ilk atışta çatlamış ve, işe yaramaz bir hale gelmişti. Urban yaralanmış ve ölmüştü. Avrupa’lı tarihçiler ise Urban’ı alabildiğine şişiririp, İstanbul’un onun toplarıyla alındığını yazdılar. Ama, Urban’ın topu için yapılan masraf havaya giderken, Osmanlının döktüğü toplar kuşatmada arızasız çalıştılar, surları hallaç pamuğu gibi attılar. Fatih harikulade bir balistik uzmanıydı ve büyük topların balistiğini bizzat yapmıştır Dünyada ilk olarak, kendi tasarladığı havan toplarını, kuşatmada seyyar fırınlarda döktürerek, Beyoğlu sırtlarına yerleştirdi ve buradan Haliç’teki Bizans gemilerini batırdı.İstanbul’un fethiyle Fatih, mühendislik çalışmalarına devam etti tarihte ilk defa bir savaşta roket ve füze kullandı. 1478 de İşkodra kuşatmasında Fatih’in roketleri, geceleri kuyruklu yıldız gibi gökyüzünde beliriyor, vızıltılı bir sesle uçuyordu. Düştüğü her yeri yakıyor ve müthiş sıcaklık çıkarıyordu. Venedik kaynaklarına göre, kuyulardaki sular bile roketlerin sıcaklığından buharlaşıyordu. 1480 de Rodos kuşatmasında, Osmanlı roket tekniğini geliştirmişti Bu yeni roketler, düştükleri yerde patlıyor, çevreyi tahrib ediyordu. Rodos halkı, korunmak için kilise mahzenlerine sığınıyordu .Maalesef, Fatih’den sonra çalışmalara buluşumuzu Avrupaya kaptırdık. Fatih’den yaklaşık 500 sene sonra İkinci Dünya Savaşında Almanlar roket kullanmışlardır

Kaynak dini hikayeler android programı

İstanbul Avcılar da bir vatandaş unutulmaz 17 Ağustos 1999 depreminden önce, aynı semtten bir ev almaya karar verir. Fakat bir müddet sonra evden vazgeçer ancak insan kaderinden kaçamaz Adam, Ağustos depreminde vazgeçtiği evin önünden geçmektedir. Ve ev üzerine yıkılır adamcağız enkazın altında kalarak hayatını kaybeder.


Bir iş için New York'tan özel uçaklarıyla Silverlake kasabasına dönen James ve Marilyn çifti, uçakları havada arızalanınca ölümden dönerler.
uçaklarının düşmesiyle çaresizce dua ederler ve büyük bir çatırtı sesiyle gözlerini açarlar. Ölümü beklerken aile reisi James'in 25 yıl önce ev bahçesine diktiği ağacın üzerine sağ salim yere inerler. hayatının kurtaran ağaçtan
Ve Senin de dikili ağacın olsun!" sözünden ibret almıyor musunuz


"Evliyaullah, ilmini Allah'a havale etmek suretiyle gelecekten haber vermişlerdir."
Erzincanlı büyük Pir Muhammed Erzincani Hazretleri bir yaz günü, talebelerine: Erzincan'a inmek isteriz, arzu edenler gelsin, buyurdular.
40 talebesi ile Erzincani Hazretleri, halvet niyetiyle Doğruca Camii'ne gider.
talebeleri kendisine: Efendim, şimdi hasat mevsimidir. Erbaine girmek, halvete çekilmek münasip midir? diye hatırlatırlar. Doğru söylersiniz. Şimdi halvet zamanı değildir. Ama Allah Teala, bu beldeye yakın zamanda, zelzele takdir etmiştir.belanın çevrilmesi için, münacaat ve dua lazımdır. Umulur ki, içimizden birinin duası kabul olur halk bu zelzeleden kurtulur. halvet halinde Erzincani Hazretleri'nden şu sözler dökülür: belanın çevrilmesi için bizim dünyadan göçmemiz gereklidir. Kim şehadet isterse, camide kalsın. yaşamak arzu edenler varsa, bizle beraber olmasınlar, dedi. 7 kişi hariç, diğerleri camiden çıktılar. çok şiddetli zelzelede. Cami-i kebir yıkıldı ve 7 talebesi ile Muhammed Erzincani hazretleri şehadet ile şereflendiler.
Caminin dışında hiçbir yerde zarar olmadı can ve mal kaybı görülmedi.


Amerika New Yorkta yaşayan bayan Carson, monoton hayatına renk katıp, l eğlenmek için aklına bir fikir gelir.
bir senaryo hazırlayarak cenaze şirketi ile anlaşır. Şirket Carson'un aile fertlerine bayan Carson'un kalp krizi geçirip öldüğünü bildirir. Aile, büyük bir üzüntüdedir Carson'u son kez görmek için cenaze şirketine koşturur ölü rolü yapan bayan Carson, aile fertleri gelince birden doğrulur Fakat bayan Carson'un şakası pahalıya mal olur; Carson'un kızı, annesini bir anda canlı görünce kalp kriziyle hayata veda eder.


Geçimini balıkçılıktan sağlayan Hollanda köyü,denizdeki aciliyet için gönüllü bir kurtarma ekibi kurarlar.
Bir gece şiddetli bir fırtına çıkar ve balıkçı teknesi denizde mahsur kalır. Teknenin tayfaları çevreye sinyaller gönderir Köyün kurtarma ekibi hemen hazırlıklara girişir köy halkı heyecanla balıkçıların kurtulmasını bekler.
Bir saat sonra kurtarma ekibini köy halkı neşeli haykırışlarla karşılar Kurtarma ekibi bir kişiyi denizde bırakmak zorunda kaldıklarını anlatır. Kaptan, bir başka teknenin gitmesi gerektiğini söyler. Ve on altı yaşındaki delikanlı Hans, kaptana ilerleyince annesi oğlunu yakalayıp yalvarır: Oğlum, lütfen gitme. Baban on yıl önce deniz kazasında öldü,ağabeyin Paul üç haftadır denizde kayıp. Hans, kimsem yok, gitme oğlum."
Hans annesine bakarak şöyle der:
gitmem gerek. Herkes, 'Ben gidemem, başkası gitsin' derse ne olur? Anne, görev sırası bende. Sıra geldiğinde herkes üstüne düşeni yapmak zorundadır." Hans, gözü yaşlı anasına sarılır ve gözden kaybolur. Bir saat kadar geçer, bu süre acılı anneye bir asır gelir. tekne sisten gözükmeye başladığında tekneye seslenirler Kayıp denizciyi buldunuz mu?" Cesur delikanlı Anneme müjde verin. Kayıp denizci ağabeyim Paulmuş!"

Çocuk aldırma

Doğmuş çocuğu beslemek için sarfedilecek paranın, ana rahmindeki çocuğun doğmaması için sarfedildiği bir dünyada bir bozukluk, ve terslik var demektir." (Rasim Özdenören) Çocuğun uzvundan kan fışkırıyordu. Kardeşini sünnet etmişti bağırabildiği kadar bağırdı Kanla beraber ağabey şok yaşıyordu. Anne ve babasına ne diyecekti? kanlı bıçağı pencereden fırlatıverdi. neye uğradığını anlayamadı Ortada felaket vardı Suçunu idrak edemeyecek kadar küçüktü. Oradaki reşit biri ona niye korkuyorsun evladım, anne babanın atmaya karar verdiği ceninden daha küçük bir şey kestin kardeşinden, onlar bir çocuğun dünyaya gelişini engellediler, onların suçu seninkinden büyük" diyecekti.çocuk, dünyaya gelmeden, ağlayıp gidecekti. Ona yaşama hakkı Aile Planlamacıları" tarafından haram ediliyordu. Bir küçüğü, bir yıldır hayatı tatmış, küçük ellerini gökyüzüne kaldırmış, yıldızları göstermişti.

Fakat yeni dünyaya gelecek masum, kendine kaderini ve hakikat tohumunun sümbülünü göremeden gidecekti. Batılı dostlarımız güçlenmemize razı değillerdi kadın ise çocuğunun alınmasını istemiyordu. Hayat şartları buydu. bu konuda kampanya vardı bazıları kanıyorlardı. reklamlardaki masraflarla dünyaya gelen çocuklar beslenebilirdi. Hastahaneler Aile Merkezleri" doğum kontrolü için bedava ilaç dağıtıyordu. Kadınların aldığı haplar sinirlerini yıpratmıştı. Üç çocuğa bakamazdı.
çocuk yiyiciydi. Ekonomiyi sömürecek, pahalılığa sebep olacaktı. Devletin ısrarlı gayretlerine rağmen ülkenin fakirlikten, enflasyondan kurtulamaması sonucu anne ve baba kendi evlatlarını, kendi elleriyle, başkalarına aldanarak katlediyorlardı. Onlar nesli ve ekini bozarlar" (Bakara 2/205) ifadesi ne kadar açıktı Kardeşinin tenasül uzvunu kestikten sonra sokağa çıktı.bir kuş gibi titriyor ve ağlıyordu. uyuyakalmıştı. sırtına çok ağır bir yük bindi


Şöförün arabası feci kazaya sebep olmuştu. ağlayıp bağırmadan kardeşinin gittiği, o meçhül aleme gidiyordu. Kocaman lastiğin altında körpecik vücudu ezilmişti. Olup bitenden haberi olmayan anne ve baba, hastahanede çocuğu olmayan komşuya rastlamışlardı. Baba, bu kadından rahatsız olmuştu. kadın, anneye yalvarırcasına: Ne olur aldırmayın bana verin, sizin yerinize ona bakıveririm, büyüyünce size vereyim!" demesine rağmen uzaklaştılar. Kadın çok hislenmişti. Herşey Allah'ın elindeydi? Verir imtihan eder, vermez imtihan ederdi evladdan güzeli var mıydı? çevremizde çocuğun terbiyesi zordu en iyi insanların çocukları bile mükemmel değildi Çocukların ilk doğdukları gündeki gibi günahsız büyümeleri lazımdı. Düşünen kimdi Bir selin ortasında herkes gidiyordu. kadın derin bir nefes aldı. Kendi hesabını rahatça verebilirdi, ama dünyaya gelmesine sadece vesile olacağı çocuğun günahını nasıl taşıyacaktı?

Rabbinden ümidini kesmemişti, nurtopu gibi bir evlad istiyordu. Allah ruhunu yarattıysa ona dünyada ceset giydirecekti.-yirmi sene sonra çocukları olanlar vardı. Hz. Zekerriya (as)'ın durumu mucizeydi. Kadın inkisar ve ümit arasında doğru yola koyulmuştu.
Anneye müdahale yapılıp çocuk alınmış, ekonomik sebeplerle bir masum kanı dökülmüştü. Anne birkaç damla gözyaşıy döktü Babanın yüzünde bu suç, bir korku, pişmanlık vardı
birbirlerine söz etmediler diğer çocuklarını bekletmek istemiyorlardı. onlara sarılarak ameliyathanede bıraktıkları masumun hasretini giderebilirlerdi. çocukları küçüktü, yalnız bırakamazlardı. Evleri görünmüştü. Bu kalabalık da neydi? Mahalleli onları farketmişti, ama feci hadiseyi nasıl anlatacaklardı, büyük oğlunun kamyon altında kalarak hayatını kaybettiğini nasıl söyleyeceklerdi? söylemeye gerek yoktu. Anne hadiseyi hissedip bayılmıştı bile. Hastahanedeki çocuksuz kadın anneyi teselli ediyordu. Baba evlerinin kapısını açarken gözyaşlarını siliyordu.
onları acı beklemekteydi. (M.Üftade)

*****************************************

Yüksel Hanım 16 Ağustos 1999 da kocası ile Ankara'da misafirlikteydi Kocası Yavuz Bey, o evine dönmek istiyordu. Yüksel Hanım kocasına, "Evimiz mi yıkılıyor, duralım bir gece daha!" diye çıkıştı. Ertesi gün kıyameti andıran büyük 17 Ağustos depremi patlak verince İstanbul'a dönen aile, Avcılar'daki evlerinde şaşkına döndüler o gece İstanbul'a dönmedikleri için Allah'a şükrettiler. "Dünya bir tuzaktır, tanesi de arzulardır."(Hz. Mevlana)

Kayseri Oto Sanayii'nde çalışan kaporta ustası, acil ödenmesi gereken bir senet geldiği için dua ediyormuş Allah'ım hiçbir kardeşime bir şey olmadan, borcumu ödemem için bana iki devrik, Bir çarpık araba gönder." Ülkemizin trafik kazalarındaki dünya şampiyonluğu malum Çok geçmeden dua kabul olunmuş ve ustaya iki çarpık araba gelmiş tamir Ve borçlar ödenmiş.
çarpık araba' duasının sahibi kaportacı, halı sahada düşünce ayağı çıkmış ve soluğu kırıkçı-çıkıkçıda almış. Çıkıkçıdan girdiğinde duası' hatırına gelmiş.
Usta, sormuş kırıkçıya Ayağı kırılan, çok olsun diye çok dua ediyor musun?
Uyanık çocuk cevap vermiş. "ustam. Siz nasıl çarpık arabadan para kazanıyorsanız biz de kırıktan para kazanıyoruz. kaporta ustası gelmeden kırıkçı ve babası da "iki kırık bir çıkık" duası yapmış!..


1983 te Teksasta Henry Ziglan adlı bir genç, nişanlısından ayrılır. üzülen ağabey Ziglan'ı öldürmeye karar verir.
ağabeyi, hedefi tutturamaz ve kurşun büyük bir ağaca gömülür. Aradan 15 yıl geçer Ziglan nedendir bilinmez, kurşun saplanan ağacı ortadan kaldırmak ister.
Ağacın dinamitle ortadan kaldırır.
Fakat senelerdir bekleyen tabanca kurşunu, dinamitlemede yerinden fırlayarak Henry'nin kalbine isabet eder ve ölümüne sebep olur.


Danimarka'nın gayr-i ahlaki film yapımcısı Folkepressen, yeni filmlerden birini seyrederken, başrol oyuncusunu 18 yaşındaki kızı sanarak kalp krizinden öldü. Folkepressen'in kızının Kopenhag'da öğrenim gördüğü bildirildi.
Ünlü yapımcı 250'den fazla gayr-i ahlaki filme imza attı 52 yaşındaki Folkepressen'in gözlerinin ileri derecede bozuktu, yaşlı görünmemek için gözlük takmaktan kaçınırdı Bütün bunlar akıl sahiplerine hayatın ibretlik bir film olduğunu göstermiyor mu? "Allah'ın size lutfettiği şeylerle şımarmayınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez." (Kur'an-ı Kerim, Hadid-237)


Titanic

1912 de, İngiltere'nin Southamptondan New Yorka hareket eden gemi 17 bin kişinin emeği ile inşa edilmişti zamanın en büyük gemisiydi. Gemiyi yapanlar batırılımayacağını iddia ediyordu Herkese, meydan okuyorlardı. Kendilerine güvenip gurur duyuyorlardı geminin ismini Yunan ismi Titanic yani yunan yer İlahsı Gaia ile gök ilahı Uranos'un birleşimiyle altısı dişi, altısı erkek olmak üzere on iki Titandı kaptan Smith ileri giderek, haşa "Yaratıcı bile gemiyi batıramaz." deme cür'etini gösterdi Gemi inşa edilirken her şey düşünülmüştü. İçinde, Paris kafelerinin benzeri olan Cafe de Parisien ve Türk hamamı da vardı bu muhteşem teknoloji harikası kompartımanlardan meydana gelmişti. gemi alttan darbe aldığında, sadece darbeyi alan bölüm su dolacaktı. geminin batması en az üç gün sürecekti. mutlaka yardım gelecekti. dünyanın en kaliteli çeliği bu gemide kullanılmıştı. Ancak Azap onlara ummadıkları yerden gelmişti." (Nahl Suresi, 26)

Titanic, soğuk bir Nisanda Foundlandda bir buzdağına çıkmıştı. Eğer nöbetçiler buzdağını farketmeden buzdağına çarpsaydı, gemi önden hasar alacak ve sadece ön kompartıman suyla dolacaktı. Böylece Titanic, batmıycaktı. Fakat buzdağı görüldüğünde son bir umutla manevra yapıldı. Dünyanın en büyük gemisi kendini kurtaramadı ve buzdağı gemiyi baştan sona bıçak gibi kesti. Bir değil bütün kompartımanlar su ile doldu ve batmaz denilen teknoloji devi Titanic, içindekilerin eğlence çığlıkları ölüm haykırışlarına dönüşerek sulara gömüldü. üç günde batmaz denilen Titanic, üç saatde okyanusun derinliğine gömülüverdi.insanoğlu putlaştırdığı şeylerle cezalandırılmıştı.
1992 de su altına 20 saatten fazla inceleme yapan Kanadalı uzmanlar, Titanicde çok enteresan noktalar yakaladı. Buzdağı, gemiye öyle bir çarpmıştı ki, o açının az veya fazla olması halinde kaza çok az zararla atlatılabilecekti. Nemrutça ve Firavunca davranışlar, şımarık sözler gayretullaha dokunur, karşılığı ağır olur.

Her şeyin ve herkesin üzerindeki Yüce Kudret'i unutan ve O'nun izzetini rencide edenler, ismiyle iddialarla tabiata, denize ve İlahi Kudret'e savaş açanların yaptıkları "batması imkansız" dev gemiyi sonsuz Kudret, Sahibi üç saatte sulara gömüverdi. Titanic macerayı yaşarken Allah (cc) kendisine sığınanların, O'na açıp dua edenleri boş çevirmiyordu. 1912 de Bayan Gracie, içinde büyük bir sıkıntıyla erkenden yattı. uyuyamıyor, dönüp duruyordu. kitabı yere düştü. Yerde denizde ölüm tehlikesi geçirenlerin selameti için okunan dua sayfası açılmıştı.Bayan Gracie Titanic gemisinde yolcu kocasını hatırladı.Kocasının selameti için dua etti ve daha sonra içi rahat uyudu.

Ertesi gün dev Titanicin battığını öğrendi.Titanic batmıştı. Kocası emekli albay Gracie döndü Albay Gracie, gemi batınca önce kadın ve çocuklara yardım etti. Ve Allah'a duaya başladı. Vapur l sulara gömülmeye başlayınca kendisini kurtarmak için bütün gayretiyle çabaladı ve suya çıkarak muvaffak oldu.Karısının duaya başladığı zaman, Albay da yolcularla birlikte kurtarılmış bulunuyordu.
******************************************
Evliyaullah'a yüksek hürmet ve bağlılık gösteren Sultan Selim babası gibi Allah'ın has kulu idi., bir gün divandan içeri hiddetlice girdi. Elbisesini değiştirtirmeden odada dolandı Ferhat Paşa'nın İskender Çelebi'yi kayırmasına gazaplanmıştı. aralarında dostluktan başka şeyler sezinlemişti. yüksek sesle şu sözleri sarfetti: Akibet görürsün hele Ferhat! şimdi İskender'i koruyup duruyorsun, ama ne fayda çıkacağını inşeallah birbirinize karşı asıldığınızda görürsünüz!.." seneler geçti ve Sultan Süleyman devrinde bu iki şahıs, Selim Han'ın geleceği görmüşçesine dediği gibi cürümlerinden dolayı karşı karşıya asıldılar.

"Ölmek değildir ömrünün en feci işi, Müşkül odur ki ölmeden evvel ölür kişi." (Yahya Kemal Beyatlı) Onyedinci asırda yaşamış ülemadan ve Sultan 1. Ahmed'in şeyhülislamlarından Çelebi Müfti Hocazade Mehmed Efendi, hastalıkdan korkan bir adamdı.
Çelebi'nin olduğu yerde hastalık ve ölümden bahsedilmez, kendisi hiç kimsenin hasta ziyaretine ve cenazesine gitmezdi. evinin hizmetçilerinden biri hastalanıp vefat etti. Efendi hazretleri konağına duvarcı ustası çağırdı, evin hizmetçisinin öldüğü odayı örmesini söyledi. Usta, kapıya duvar örünce Çelebi, git, bahçeden dolaş odanın duvarını del, naaşı gömsünler. oda bir daha kullanılmasın.
Hikmet-i İlahi, "sakınan göze çöp batar" misali, bütün dikkatine rağmen Hocazade Mehmed Efendi vebaya yakalanarak hayata veda etti. "Kundak ile kefen arası kaç adım?" (Gürbüz Azak)

Sevim hanım, yaşadığı Anadoluda kaynak atölyesi bulunan 35 yaşındaki Harun Keleş ile birleşti İki yıl sonra dünyalar güzeli ilk kızları Canan, ve Ebru dünyaya geldi. Mutluydular.. Sevim hanımın başında ağrılar başlayıp, ur oluştu Sevim hanımın tedaviye İstanbul'a gitmesine karar verildi. Ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde beyin ameliyatı oldu. Sevim hanım bu ağır kurtulduğuna inanmıştı ki yeniden rahatsızlandı. Kadını muayene eden doktorlar yaşaması için ilik naklinden başka çare olmadığını söylediler. Kızlarından ilik nakli düşünüldü. Ancak dokular uyuşmadı ve doktorlar, yeniden hamile kal. Doğacak çocuğun iliği uygun olabilir" dediler. tedavilerde Keleş Ailesi de varını yoğunu sattı
Genç kadın hamile kaldı oğlu Halit dünyaya geldi. Minik Halit ilik nakli yapılacak duruma gelince Sevim Hanım minik bebeğinden nakil istemedi Oğluma dokundurtmam. Ben öleyim ama ona birşey olmasın." diyerek hastalığı ilerliyordu. Sevim Hanım, yaşamak için doktorlara gitti "Oğluma kıyamadım. hamile kalsam, ömrüm yeter mi? diye sordu. Ve hamile kaldı. Fakat kaderden kaçılmıyordu. Sevim Hanım, bebeğinin doğumuna beş ay kala 1.5 yaşındaki Halit'iyle fırına ekmek almaya giderken ehliyetsiz bir sürücünün çarpmasına maruz kaldı.
Kadıncağız ilik nakli için kıyamadığı oğlu Halit'i can havliyle kenara fırlattı kendisi bu trafik canavarının sorumsuzca kullandığı kamyonetle dokuz metre sürüklenerek karnındaki yaşam umudu bebeği ile birlikte feci şekilde öldü.

"Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez" (Kur'an-ı Kerim, Lokman-18)
Her alanda dünyanın en büyük ve süper gücüyüm diyen ABD, uzayda üstünlüğü ele geçirmek için giriştiği uzay yarışında 1986 da "Challanger" uzay mekiğini hazırladı. NASA tarafından hazırlanan ve "Meydan Okuyucu" manasına gelen Challanger, göz kamaştırıyordu. ABD Başkanı Reagan, uzay mekiğine, dünyaya "biz böyle büyüğüz, süperiz!" diyebilmek için bu ismi vermişti Başkan Reagan, Senato'da konuşurken mekik fırlatılacaktı planlar tasarlandığı gibi gitmedi. Çünkü insanların planlarının ötesinde Mutlak ve Sonsuz Kudret Sahibi'nin planı vardı ibret penceresinden görünen nice üstünlük taslayanlar, büyüklükle kibirlenenler küçük bir sinekle veya karınca ile hatta görünmez bir mikropla yıkılıp gitmişdi.
tarih misliyle tekerrür eddi herşey mükemmel zannedilirken asrın teknolojisi yüzbinlerin gözleri önünde kalkışından 72 saniye sonra paramparça oldu.

İkinci Dünya Savaşı şiddetle devam ederken Müttefik İngiltere, Fransa, SSCB ve ABD Avrupa'ya çıkartma kararı aldı. tarihler 6 Haziran 1944'ü gösteriyordu. çok gizli bir karardı şifrelenmişti.
Amerikan çıkartması için Alman işgalindeki altındaki Fransa'nın Normandiya sahilinin şifreleri "Utah ve Omaha" idi. Sahile yaklaştırılacak istila şifresi "Overlord" ve deniz operasyonu şifresi"Neptüne" idi. Telegraph gazetesine bir ilkokul öğretmeni 20 seneden beri bulmaca verirdi. Öğretmenin, o gün gazeteye verdiği bulmaca çözümleri şöyleydi:
Utah", Omaha", Mulbery" ve "Neptüne ve Overlord"du. öğretmenin harple hemen hiç ilgisi yoktu. Fakat düşündürücü bir tevafuk ile bulmaca çözümünü çok orjinal bir şekilde tertip etmişti. "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir." (Kur'an-ı Kerim, Şura-30)

Portekiz'de 27 yaşındaki Sophie Lagoa ismindeki bir kadın sürücü, sarhoş araba kullandığı için trafik polisleri tarafından mahkemeye sevkedilir.
Kadın, cezasından kurtulmak için çok iyi bir avukat olan Borja ile anlaşır. Avukat, Sophie'yi kurtarır. musibetten ders alamayan Sophie, beraatini kutlamak için bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer. yine sarhoş direksiyona geçer. Ve sarhoş kafayla bir vatandaşa çarparak arabasıyla sürükler. adam ölür. Bayan Sophie hapishanenin yolunu tuttuktan sonra, arabasıyla çarparak ölümüne sebep olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle cezadan kurtaran avukat Borja olduğunu öğrenecektir. "İbret alınacak şey ne kadar çok, ibret alan ise ne kadar az." Hazreti Ali (a.s.)


1981 de Halit İslamboli ve arkadaşları, düşman kabul ettikleri Mısır Başkanı Sedat'ı resmi geçitte öldürdüler.Tasmalı Çekirge" kitabın yazarı, eski Dışişleri görevlisi İsmail Berdük hadisenin düşündürücü ayrıntılarına dikkat çekiyor: Resmi geçitte göremediğimiz bir yerden havai fişek atılır gibi havaya sekiz adet füze fırlatıldı, bunlar havada dağıldı. Dördünden Mısır bayrağı, dördünden Enver Sedat'ın yüzü bulunan renk ağırlığı yeşil bayraklar çıktı. Bunlar havada dalgalanmaya ve halktan alkış duymaya başladılar. Ehramda dörder bayrak direği vardı. ehrama yakın olan ikisine Mısır bayrağı, diğerlerine silahlı kuvvetler bayrak çekmişti. Havadaki Sedat bayraklarından biri Mısır bayrağına sarıldı.iki bayrak birlikte dalgalanır hale geldi. Bu yüzyıl boyu tekrarlanamazdı. manzara halkı oluşturdu. Allah'ın millet ile 'reis'i arasındaki yakınlığı ispatladığına inanıldı. Sedat'ın resmini taşıyan bayrağın durması zorlaşıyor, bayrak aşağı kayıyordu. Uzun süre buna kimse aldırmadı. Fakat görüntü tatsızlaştı. Kimse gidip bunu almayı akıl etmiyordu. Sedat'ın kendisi de görmez olmuştu. bayrak birden, tam Sedat'ın boğazına isabet eden orta yerden ikiye ayrıldı.
15 dakika sonra da Sedat'ın bayrağın yırtıldığı yerden, boğazından vurulduğu görüldü.


Meşhur ihtilalci General Madanoğlu, yüzbaşı rütbesiyle orduda görev yaptığı yıllarda, doğuda bulunuyormuş.
Bir gün bir yılan yavrusu Madanoğlunun çadırına getirilir Eline bir ot parçası alıp başlamış yavru ile oynamaya, otu onun ağzından çekiyormuş, yılan yavrusu da otu kapmaya çalışıyormuş. yüksek rütbeli bir subay Madanoğlu'nun çadırından girince masum yılan yavrusunu ezivermiş. Madanoğlu diyor ki: "O gece, o yüksek rütbeli subayın çadırında yangın çıktı." "Her ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına." (Atasözü)

Sık sık evinin kapısını çalıp birşeyler dilenen kadından bıkan evin hanımı, yine dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir. Dilenciye beklemesini söyleyip mutfaktan ekmek alır ve peynir, zeytin yerleştirir. arasına haşarat zehirinden dökmeyi ihmal etmez. ekmeği dilenciye uzattığında, kadın "Allah razı olsun." deyip ayrılır.
acıkan kadın ekmeği çıkarıp yiyeceği esnada elini yüzünü yıkaylan bir askerin baktığını görür. Askerin yorgunluğu anlaşılmaktadır. Dilenci, Gence acır ekmeğini askere buyur ederek uzaklaşır.
ekmeği iştahla yiyen asker, acıyla kıvranır. cemaat genci evine götürürler.
Evin hanımı, binbir ümitle beklediği terhis olmuş oğlunu perişan görünce övünmeye başlar. oğluna sorar Delikanlı bir dilencinin kendisine ekmek verdiğini, onu yedikten sonra bu hale geldiğini söyleyince kadın verdiği ekmeği hatırlar ve başından aşağıya kaynar su dökülür.
övünmeye başlar Arslan gibi delikanlı oracıkta gözlerini yumar. "Bütün bahtsızlıklar yokluktan değil, çokluktan gelir." (Tolstoy)


Bediüzzaman Hazretleri, dünya hayatında haram yolla bir maksadına ulaşmaya çalışanın ceza göreceğini; o işten ne lezzet ne de necat, elde edemeyeceğini söylüyor. İşte ibretlik bir hadise: Oktay Güdük, 773 milyar lira gibi büyük bir para kazanınca Türkiye gündeminin ilk sırasına oturan bir Loto kumar oyuncusu... iki göz gecekonduda oturan bu sıradan adamın milyarder olunca tipi, evi, işi arkadaşları, her şeyi değişti. Dünyası ve huzuru da Oktay Güdük lotoyu kazanınca sırra kadem bastı. Şimdi korumalarıyla dolaşıyor:
"Loto çıktığından beri Tam üç yıl oynadım. hiçbir şey çıkmadı. Vazgeçmedim.kafayı yemek üzere idim. kardeşimle çıkacaktım. Kaynanam kızdı. Ben de kardeşime gel, dedim.
Tv'de loto açıklanıyor. kuponu alıp bakmaya başladım. öyle bir bağırıp havaya sıçramışım ki, Karım delirdiğimi sandı. Kaynanam şüphelendi. 'Nereden buldun bu parayı?' dedi Haram para' diye tutturdu. Köyüne gitmek istedi. 'öldüğümde iki dua et, yeter.' dedi. Lotoyu kazanınca evden çıkamadık. vay anam ne bela şeymiş çok para kazanmak. İstanbul kazan biz kepçe dolaşdık. kaçak gibi... Siz, garibanlığı yoksulluğu anlayamassınız.Bir-iki tane sessiz telefon gelmişti. Çok tehlikeliydi uyduruk gecekondu evim. Gelip basarlar, kaçırırlar, her şey olabilirdi.
Gece, arkadaşa gittik. başladık dolaşmaya... onun evi, bunun evi derken, perişan olduk. huy bozuldu. üç yaşındaki oğlum, önüne geleni dövüyordu Kızımı okuldan almak zorunda kaldım. kaçırabilirlerdi, para sızdırmak için. Şimdi özel, ders alıyor. Çok para veriyorum; ama olsun. Siz fotoğrafı yayınlayınca bıyığımı kesmek zorunda kaldım.Sakal bıraktım. Ben, ben olmaktan çıktım. Başladı karım söylenmeye, 'Kesme bıyığını nerden çıktı bu sakal, düşmana benzedin.' diye. Ama tanınmamak zorundaydım. Kimse lotocu olduğumu bilmemeli. İstanbul'u dolaştık. 25 gün boyunca. Saklanmak için... Valla, ev gibisi yok. şimdi asma yapraklanmıştır. komşu sokaklardadır. Yeni evim çok rahat; eski evimi tutamaz. toprağı özlüyoruz. Yemek yiyemiyorum.Çalışmayınca, vücudun ihtiyacı olmuyor. Sizin gibi, herkes gibi, eskisi gibi sıradan normal bir insan olmak istiyorum. Çoluk çocuğumla mutluluk ve huzur istiyorum. Para her şey değil. Huzur en önemlisi. Düşün yakamdan!..." Bir Gazete Haberi: LOTO MİLYARDERİNİN KARISI İNTİHAR ETTİ
"Servetin batırdığı insan sayısı, kurtardığından çok fazladır." (Bacon)
Gaziantep'te lotodan 600 milyon lira kazanan Loto milyarderi Mustafa Ağbay'ın üç aylık hamile karısı, dördüncü kattan atarak intihar etti.
18 yaşındaki Hülya Ağbay'ın cesedinde dayağa rastlandı. Polis, her yerde Loto milyarderini arıyor.


Jake Fen adlı bir Macar, eşini korkutup eğlenmek için boğazına ip geçirip kendini asmış pozu vererek rol yapar. eve gelen bayan Fen, kocasını o halde görünce korkudan şoka girerek bayılır.
Fen ailesinin evine gelen komşusu içeri girer ve iki cesetle karşılaşır. evi soymaya kalkar. onları farkettirmeden seyreden Jake Fen, kadına bir tekme atar.Cesedin canlandığını sanan kadın korkudan can verir. Yargılamada Jake Fen beraat eder. "Tecrübenin bir dikeni, bir tarla dolusu uyarıdan daha değerlidir." (James Russel Lowell)

iş kazasında tutanağa "Planlama Hatası" diye yazmıştım. hadiseler aynen anlattım gibi olmuştur: ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katında işimi bitirdiğimde tuğla artmıştı. 250 kg tuğlalayı aşağıya indirmek gerekiyordu.
varili altıncı kata çıkardım. İpi çözmemle kendimi havalarda buldum. Ben 70 kiloyum. Varil ise 250 kilo. 250 kiloluk varil aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecandan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında varille çarpıştık. Sağ iki kaburgam kırıldı yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım kırıldı. varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, ben aşağı inmeye, varil de yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında varille çarpıştık. Sol bacağımın kavalkemiği de kırıldı. Can havli ile ipi bıraktım Başımı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasım da böyle çatladı Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenab-ı Hakk'ın tüm kullarını görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetlerimi sunarım öperim.

"Hayatını aldıklarınla kazanırsan ama verdiklerinin üzerine bina edersin.(Winston Churchill) Bir İngiliz karı koca, yanlarına oğullarını da alarak İskoçya'nın uçsuz bucaksız kırlarına gitmişlerdi. genç adam tek başına dolaşmaya çıktı.suya girdi. Başına geleceklerden habersizdi Delikanlı, su birikintisinde dayanılmaz bir sancıyla anda ne olduğunu şaşırdı. ayağına kramp girmişti. acılar içindeydi Hayat mücadelesini kaybetmeye başladığını hissetmişti ki, dehşet ve panikle bağırdı.
Suyun yakınlarında bir köylü feryatları işitince sesin geldiği tarafa koştu. genç köylü delikanlıyı boğulmaktan kurtardı.
Delikanlının babası köylüyü teşekkür için davet etti. Delikanlının babası cesur köylüye gelecek planlarını sordu. Babam gibi çiftçi olacağım maalesef" diye isteksizce cevap verdi genç adam. şükran ve vefa borcu için fırsat bulduğunu düşündü. Başka bir şey mi olmak isterdin diye sordu genç köylüye.
Evet" diyen İskoç, doktor olmak isterdim. Ama fakiriz eğitimi babam karşılayamaz..." Üzülme... dedi, İngiliz baba. "Tıpta okuman için bütün masraflarını karşılayacağım!..." uzun yıllar geçti. Aralık 1943'de Winston Churchill Kuzey Afrika'da zatürreydi.
penisilin adı verilen mucizevi ilacı keşfeden Sir Fleming'e haber gönderildi.
Fleming, İngiltere'den Afrika'ya uçtu yeni ilacını hastası İngiltere Başbakanı'na tatbik etti. Penisilin keşfine kadar ölümcül olan zatürre, Churchill'i öldüremedi Penisilini keşfeden ve başbakanı tedavi eden Alexander Fleming, Churchill'in hayatını kurtardı. Hem de ikinci kez!? Yıllar önce İskoçya'da genç Churchill'i boğulmaktan kurtaran ve baba Churchill'in desteğiyle tıbbiyeyi okuyan genç İskoç, Doktor Fleming'ten başkası değildi.


2.Dünya Savaşı'nın şiddetle devam ettiği barut dehşetinin yaşandığı günlerde İngiliz Başbakanı Churchill ülkesinin savunma güçlerine moral vermeye gidecekti. Şöförü, Başbakanın hareketi için hazır bekliyordu. Churchill gözükünce şöför, onun için arabanın kapısını açtı. Churchill hayatında ilk ve son olarak açık kapıyı bırakıp arabanın öteki kapısından bindi. Şöför, bu garip davranışa anlam veremedi. Arabayı çalıştırdı ve yola çıktı. Makam arabası yola çıktıktan sonra bir bomba patladı ve arabanın iki tekerleği havaya fırladı. kilolu olan Başbakanın ağırlığıyla araba devrilmedi Churchill ve söförü ölümden kurtuldular.

Gitme ey yolcu, beraber ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım: Öyle dehşetli dönen matem ki! Karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan? (Mehmet Akif Ersoy) Mukaddes Kitabımız Kur'an-da korkunç depremler şöyle haber veriliyordu: nice beldeler helak ettik ki, azabımız onlara gece ve gündüz uykusunda ansızın geliverdi."
akıl sahiplerinin ibretine sunulan bu korkunç yer sarsıntıları ülkemizdede meydana gelmiştir büyük depramlerde eş, dost ve birbirlerine koşarlar. 17 ağustos gibi Büyük bir depremin olduğu gece Çınarcık'taki evleri yıkılan Kemal Gündüz, karısı ve kızları Elif ile Ecem enkazda kalmışlardır. bölgeye koşan Kemal Bey'in bacanağı Şadi Bey ümitle enkazı eşelemektedir yorulan Şadi Bey, biraz nefes için enkazın yanındaki çimene uzanır. Şadi Bey, rüyada Kemal Bey'i görür. Kemal Bey rüyada: "Bacanak kurtarın." diye acı acı feryadla yardım ister. Şadi Bey, bir kepçe bulup operatöre işaret eder. "Tam şuraya vur."
Kepçe ilk darbeyi indirince Gündüz ailesinin muhabbet kuşu yıkıntılardan kanat çırparak dışarı çıkar. Herkes ümitlenmiştir. "Kuş bu kadar saat yaşamışsa hayat ümidi var" demektedirler. Şadi Bey aşağıya doğru bağırdığında derinlerden Gündüz ailesinin sesleri gelir. Bir rüya gerçeğe dönüşür ve aile enkazdan sağ salim çıkar "Uyku nasılki için rüya-yı sadıka cibetinde bir mertebe-i velayet hükmündedir. umum için, gayet güzel ve muhteşem bir sinema-ı Rabbaniyenin seyrangabıdır. güzel ahlakı, güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhaları görür, fena ahlaki fena düşündüğünden, fena levhaları görür."(Bediüzzaman)

İran- Irak Savaşı'nda kaybettiği kocasının biriktirdiği imkanları tüketmiş, bir gün aç, bir gün tok yaşar hale gelmişdi. geride kalan üç çocuk yokluk bilmiyor, acıkınca feryad basıyordu Kerkükte sefalet kol geziyordu. Kim kime yardım edecekti yıkılmaış evceğizinden ümitsizce bakarken bir taksinin durduğunu, görmüştü. Bütün cesaret ve ümidle şoföre seslendi Sakın beni dilenci zannetmeyin. Üç çocuğumla üç gündür açım. namusumun lekelenmesinden korkmaya başladım. Allah rızası için yardımda bulunun. açlıktan ölmeye razıyım. Fakat çocuklarımın çığlıklarına tahammül edemiyorum... Beklemedik bir anda gelen bu Allah rızası için yardım talebine şoför şaşırtmıştı. Düşündü Cebinde bir miktar parası vardı . Ancak aylardır biriktiriyordu. taksinin dört lastiği eskimişti değiştirmek için çırpınıyordu akşamları hanımı ikazdan geri kalmıyordu: O an için nefsi ve şeytanı birlik olup vesvese verdi Sen zaten zor geçinen kimsesin. Yardım edemezsin. Bas, git yoluna.
Fakat imanı ve vicdanı sesleniyordu
Para dediğin bunun için lazımdır Biriktirdiğin parayı muhtaca vermelisin. Tam yeridir! nefsini ve şeytanını yener, tüm parasını Al bacım, sen namusunla yaşa. Bu para idare eder. Sonrasına da Allah sebepler yaratır demiş, oradan uzaklaşırken, kadını sen ihtiyacımı karşıladın, Allah da senin ihtiyacını karşılasın... duasını duymuş, gün boyunca hep (amin) demişti Akşam eşinin sorusuyla muhatap oldu:
Adam, hiçbir şey hissettirmeden geçiştirdi. Bu geçiştirme işi sürerken hiç beklenmedik bir durumla karşılaşır
Hanımı ladres yazılı bir kağıt uzatıp şöyle der Bugün lastikçi geldi, Yarın bana gelsin lastiklerini değiştireceğim, deyip gitti. İlk işi adrese gitmek oldu. tamirciyi hayatında hiç görmemişti Elindeki kâğıdı uzatınca şaşkınlık yaşandı. Adam: Sen o musun, deyip boynuna sarıldı, hıçkıra hıçkıra ağladı
Tam üç gündür Resülullah Aleyhisselam rüyama giriyor ve şu adresteki şoförün lastiklerini değiştir, şefaatime nail ol" buyuruyor. Allah için söyle. ne iyilik ettin, nasıl bir dua aldın ki, Resülullah üç gündür beni ikaz ediyor, senin için beni vazifelendiriyor?"Hiçbir yiğidin kaza ve kader okuna karşı kalkanı yoktur." (Hazreti Ali(r.a.))

Kayseri-Kuşadası seferinde akaryakıt tankeriyle çarpışan yolcu otobüsü alevler içinde cayır cayır yanar ve bu korkunç görüntü hafızalardan kolay kolay silinmez korkunç kazada otobüsteki 48 kişiyle birlikte Türk milletinin yüreği alev alev yanar Otobüsün metal kısımları kavrulurken "Dünyada ölümden başkası yalan" yazılı bir kağıt parçasının yanmaması tam bir ibret-i âlemdir

Erciyes Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi genç bir kız da, alev topu otobüsten yanmadan kurtulmuştur Şencan Komşucu adlı kız Kayserili Faruk Çarşıbaşı adlı Hayırseverden burs alıyordu. Kızımız Cumhuriyet Bayramını fırsat bilip memlekete gitmek için otobüste yer ayırttı. Bursu için kaza gecesi Faruk Çarşıbaşı'nın kapısını çaldı. Şencan'a, "Burs işini pazartesi halledelim " denildi. Şencan, ailesine iki gün geç gideceğine üzülmesine rağmen "geç olsun güç olmasın" düşüncesiyle otobüsünü iptal ettirdi. kaderin garip tecellisi olarak otobüse binmekten kılpayı kurtuldu. Faruk Bey'e hayatımı kurtardınız. Bana cuma akşamı bursumu o alev gibi yanan otobüste yanacaktım otobüse de binmedim. yanmaktan ve ölmekten kurtuldum." der. sonra da, Faruk Bey'e teşekkür edip memleketine gider.

Alev otobüse binmekten son anda vazgeçip kurtulan Şencan, memleketinden dönünce okula gitmek için otobüse geldiğinde Aceleyle yetişir ama otobüs hareket halindedir. Otobüs durunca Şencan otobüsün durduğunu zannederek kapıya koşar. Kapının açılacağını bekleyen Şencan ayağını kapıya uzattığı anda Şencan'ı farketmeyen otobüs şöförü hareket eder ve şencan aracın tekerleklerinde ezilir. Feci şekilde yaralanan Şencan Tıp Fakültesine kaldırılır, fakat kurtulamaz.
ecel Şencan'ı yanan otobüste değil başka otobüste yakalamıştır.


Hayatımız, yaptığımız tercihlerin toplamıdır." (W. Dwyer) Bir astsubay adayı, askeri okuldan mezun olup göreve başladıktan sonra arkadaşlarına Hızlı yaşa genç öl". Cesedin yakışıklı olsun" sözünü tekrar ediyordu. Arkadaşları, ona böyle söylemenin doğru olmadığını belirtiyordu genç astsubay ısrarla bu sözü söylüyordu
Genç astsubayın ölüm haberi ulaştı Astsubay, atış poligonunda silah talimi yaparken hedefinden seken kurşun başka hiçbir yere değil doğrudan astsubaya yönelmişti. Gencin cenazesinde arkadaşlarından biri sessizce Gerçekten de sık sık tekrarladığı gibi hızlı yaşayıp genç öldü." "Ölüm, mayamızdır. Ondan kaçmak, kendimizden kaçmaktır. Bizim tadını çıkardığımız varlıkta, hayat kadar ölümün de yeri vardır. Dünyada geldiğimiz gün, bir yandan yaşamaya,bir yandan da ölmeye başlamaz mıyız." (Montaigne)

New Yorkta karla kaplı soğuk kış günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde iş gezilerindesi karı-koca, Florida da buluşup, yaz yaşandığı bölgede dinlenmeye karar verirler.
Florida'ya karısından önce giden koca, eşine de yer ayırttıktan sonra, e-mail gönderir. Fakat mesaj, yanlışlıkla karısına değil , bir gün önce ölen yaşlı papazın karısına gider. Papazın yaşlı karısı, korkunç bir çığlıkla yere düşer.
Kocasının ölümünden dolayı çok üzgün olan kadının çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes, yerdeki kadın için koşuşturmaya başlar. Kadıncağız sonra kendine gelir ve korku içinde bilgisayarı gösterir. bilgisayarda şöyle bir mesajla karşılaşırlar: "Sevgili karıcığım! Buraya ulaşır ulaşmaz, senin gelişinle ilgili işlemleri tamamladım. Sonra bana ayrılan yere yerleştim.
Burası gerçekten çok sıcak... Seni özlemle bekliyorum. Kocan..."

murataltug1985
11-15-2018, 19:52
Kaynak vehbi tülek.com

1001 OSMANLI HİKAYESİ

BUYURUN CENAZE NAMAZINA

Sultan IV. Murad içki yasağını kontrol için bizzat tebdil-i kıyafetle dolaşır ve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırırdı. bir gece şehri dolaşırken bir kahvehanede birkaç kişinin içki ve tütün içtiğini gördü Sultan Murad kahveciye:İçkinin yasak olduğunu bilmiyor musun?” dediğinde kahveci uzun etme hadi sen de çek” dedi. Padişah sesini yükseltip emre karşı gelmenin ne olduğunu bilmiyor musun?” diye sorunca kahveci dayanamayıp “Beyzadem, adınızı bağışlar mısınız” dedi. Padişah
“Murad” deyince, kahveci:
“Sultanlığı var mı?” diye sordu. Padişah:
“Evet” deyince, kahveci masaya yatıp bağırdı“Öyleyse buyurun cenaze namazına

BAĞDAD GİBİ YÜZ KALEYE DEĞERDİN

Sultan IV. Murad 1638 de İran’ın işgal ettiği Bağdad kalesini kuşatır ve
“Bağdad’ı fethetmeden İmam-ı Azam hz lerinin türbesini ziyaretten utanırım” diyordu. siperleri gezip askerine moral veriyordu kale duvarları yıkılmıştı ancak kale fethedilemiyordu. Muhasaranın 37.ci günü Vezir-i Azam huzura çıktı niçin hücum yapılamadığı soruldu. Vezir-i Azam Padişahım sabroluna. Sonunda şehir fetholunacak, zaman vardır. Askeri kırdırmayalım” dedi. Padişah: Senin namın, dilaverliğin bu mudur? diye sorunca Vezir-i Azzam:
“Ben canımı padişaha feda etmişim. Tayyar kulunuz ölmekle bir şey olmaz. Allahü Teâlâ kaleyi ihsan eylesin” dedi ve hücuma kalkışıldı. bayrak dikildi. Tayyar Paşa, elinde kılıç, bir kuleye hücum ediyordu. Kale düşmek üzereydi. bir tüfek Vezir-i Azam Tayyar Paşa’nın alnına isabet etti ve şehid düştü. Sultan murat çok üzüldü “Ah Tayyar!... Bağdad gibi yüz kaleye değerdin” dedi.

ALIN TERİNDE BEREKET VARDIR

Sultan I. Mahmud kuyumculuk yapar, yaptıklarını sattırır, ihtiyaçlarını temin ederdi. Bundan büyük haz duyardı birgün veziri ona yaklaştı ve:
“Niçin zahmet edersiniz?” deyince Padişah: Bre ne yabana söylersiz! Milletin hazinesini, milletin ihtiyaçlarına sarfetmek gerekdir. insan olana durmadan çalışmak gerekdir. İnsanın alın teri ile kazandığı paranın zevki başkadır. İçinde alın teri, göz nuru bulunan kazanç helal olur. Bu kazancın tadı, beti ve bereketi olur” dedi.

SAKINAN GÖZE ÇÖP BATAR

“Bunlar bir vakit beyler idi, kapıcılar korlar idi, Gel gör şimdi, bilmeyesin bey hangidir ya kulları? Yunus Emre” Onyedinci asır da yaşamış ülemadan ve Sultan 1. Ahmed'in şeyhülislamı Çelebi Müfti Hocazade Mehmed Efendi, bulaşıcı hastalıkdan çok korkardı hiç kimsenin hasta ziyaretine ve cenazesine gitmezdi. Bir gün, evin hizmetçisi hastalanıp vefat etti. Efendi hazretleri hiç tereddütsüz konağına bir duvarcı ustası çağırdı. hizmetçisinin öldüğü odayı ördürdü ve Bu oda kullanılmasın dedi ve. Hikmet-i İlahi, "sakınan göze çöp batar" misali, bütün dikkatine rağmen Hocazade vebaya yakalanarak hayata veda etti


BENİM DAHİ MURADIM ODUR

Yavuz, devlete hata edenleri affetmez ve zalimin boynunu vurdururdu hak içinde “Dilerim Allah’dan Yavuz’a vezir olasın” sözü bir beddua idi. Ancak kadirşinastı Fikrini açık söyleyenlere aykırı ise kızar hak sözü ise kabul ederdi.şiddet ve gazabdan korkan, Pîrî Paşa Padişahım, lbir bahane ile beni idam ettireceksin sözleriye korkusunu beirtince gülen Yavuz Benim muradım odur, lakin senin yerine bir adam bulamadım. Yoksa seni muradına kavuşturmak kolaydır” cevabını verdi.


HALİÇTEKİ İLK KÖPRÜ

Haliç’teki ilk köprü Sultan II. Mahmud tarafından yaptırılmıştır. Fakat ondan yüzyıllar önce Fatih, İstanbul fethinde Haliçe geçici bir köprü inşa ettirmiştir 22 Nisan 1453 te Osmanlı gemilerini Haliç’te gören Bizanslılar, büyük ve inanılmaz bir sürprizle karşılaşır Kumbarahane ile Defterdar arası, denize kurulan bir köprü ile birleştirilmiştir Bu köprüde Osmanlı askeri toplar geçiriyordu. Bizanslı tarihçi Kritobulos’un bilgilerine göre, binden fazla fıçı, sandal ve duba, kalaslar ve demir çengellerle bağlanmıştı. En üstü döşeme tahtalarla kaplan mıştı. 700 m uzunlukdaki köprüde 5 asker yanyana yürüyor, toplar çekiliyordu. Bu toplarla Bizans ateş altına alınıyordu. Bizans barış teklif ettiyse de Fatih’i İstanbuldan vazgeçiremedi. Bizans bu köprüyü yaktırmak istedi. Fakat surlardan dışarı çıkan 150 Bizanslı köprüde can verdi.Bizans Prensi Dukas, Sultan Mehmed’in yaptırdığı köprüyle, gelmiş geçmiş cihangirleri geride bıraktığını söyler ve “Böyle bir harikayı kim gördü, kim* işitti” sözleriyle takdir eder

İMPARATOR ÖLÜ GİBİ DONUP KALDI

İstanbul’un fethinde Bizans elçisi Venedikli asilzade Barbaro, Sultan Mehmed in parlak dehasını şöyle nakleder:“18 Mayıs günü Bizanslılar uyandıkları zaman şaşkınlıktan dona kaldılar. sur önünde büyük bir kule duruyordu. Osmanlılar 4 saat içinde ahşap bir kule inşa ederek sur önüne gelmişlerdi. Bu kule mükemmeldi nasıl yapıldığını kimse anlayamadı. Bütün Hristiyan dünyası birleşse yapamazdı. İmparator surlara geldiğinde bu şayan-ı hayret şeyi görünce korku ve dehşetten ölü gibi donup kaldı. Fatih’in parlak zekası karşısında İstanbul’’un fethedileceğini anlamıştı. Kule şöyle yapılmıştı: Sağlam kalaslarla üzeri deve derileriyle kaplanmıştı. yarıya kadar taşlarla doldurulmuştu. top, tüfek veya başka bir silah darbesi ona zarar veremezdi. Deve derisine çit örgüsü kaplanmıştı. Kuleden ordugaha doğru bir yol yapılmıştı. Üzeri kapalı olduğu için surlardan atılan ok ve Rum ateşi, askerlere zarar vermiyordu.Kuledeki toplar, gülleler Bizans askerine ağır kayıplar verdiriyor, birçok binada yangın çıkarıyordu.


Kaynak dini hikayeler android programı

İsveçli resim sanatçısı Caterine Burevik (37), Estonya feribotu ile deniz yolculuğuna çıkmış fakat büyük yolcu gemisi 28 Eylül 1994 de Baltık Dennizi'nde batarak denizcilik tarihinin en büyük deniz kazası meydana gelmişti. Ressam Burevik bu gemide 852 kişi ile hayatını kaybetmişti. 28 Eylül 1994 deki büyük deniz faciasının ikinci yıldönümünde, Ressam Burevik'in ölmeden önce yaptığı 40 adet sergilendi. sergilenen resimlerin tümünde dalgalar, kayalıklar, suya batan insanlar tasvir ediliyordu. eserlerinin isimleri ise şöyleydi: "Keşke Zamanından Önce Varabilseydik, "En Kötü Felaket" İngiliz Telegraph gazetisinin 24 Eylül 1994 tarihli sayısında çarpaz bulmacada, "yolcu listesi" "öldürmek"diplomalı gemi kaptanı"ve "Estonya" kelimeleri bulunuyordu. Dört gün sonra, 28 Eylül, saat 12.30'da Estonya feribotu Baltık Denizi'nde battı. "Hırs ile mutluluk birbirlerini hiç görmezler." (Benjamin Franklin)

New York trafiği en çok olan metropollerdendir. şehrin 5'inci caddesindeki bir adama otomobil hafifçe çarptı. kazada yayaya birşey olmamıştı. ve iş tatlıya bağlandı.
yaya yerden kalkmaya hazırlanıyordu ki, hadiseyi gören aklıevvel, biri yayaya yerinden kalkmadığı takdirde yaralandığını öne sürerek sigortadan para alabileceğini söyledi.Bir anda emeksiz kazanacağı yeşil dolarları düşünen adam, paranın cazibesiyle arabanın önüne yattı. sürücü ise bütün olanlardan habersiz, adamın gittiğini düşünüp, hadisede uzaklaşma telaşıyla gaza bastı. Bir anlık hırsa kapılan arabanın altındaki adam hırsının bedelini canıyla ödedi.

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki, Konya'nın tek gazetesi "Babalık" ın başyazarı pederinden işittiği tüyler ürpertici, ibretlik bir hatıra ile mukaddese dil uzatanların akıbetini göz önüne seriyor:
1920'de Saruhan mebusu Mustafa Necati (1894-1929), Cumhuriyetin ilk Maarif vekillerindendi Milli Eğitim Bakanı olarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Harf Devriminde etkin rol oynamıştı
Mustafa Necati, Hz Mevlanaya Konya'ya gelmiş ve Latin harfleri için bir konferans düzenlemişti. ilanlarda:
Eski Harflerle Birlikte Kur'an'ı da Tarihe Gömdük" yazıyord Akşam, mükemmel bir ziyafet verildi Bay Necati, ani bir apandist krizine yakalandı ve hemen ameliyat edildi. Bay Necati kurtulmuş, fakat ne haddini aşarak Kur'an'a dil uzatmıştı. Gece yarısı, imkansız denebilecek bir şey oldu Bay Necati'nin yattığı yatak kırıldı. Hastanın ameliyat yeri patlamıştı ve konferansın yapılacağı saatte Bay Necati gömüldü


NewYork yayınevinde redaktör olarak çalışan 51 yaşındaki George Turklebaum, kalp kriziyle hayatını kaybetti ve 23 kişiyle çalıştığı ofiste, adamın kalp krizi tam 5 gün sonra birisinin İyi misin?' diye sormasıyla farkedilmiş...Patronu, şirkette 30 yıldır çalışan George'un ofise en erken gelip akşam en geç çıkan eleman olduğunu, etrafındakilerle konuşmadan sadece işiyle ilgilendiğini söylemiş...Bu nedenle öldüğünde kimsenin dikkatini çekmemiş... çıkarmamız gereken ders:
Kendinizi paralarcasına çalışmayın... Kimse farketmiyor


Bir gün Süleyman (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyecek miktarını sorar. Karınca
Bir buğday tanesi diye cevap verir.
Cevabı kontrol etmek isteyen Süleyman (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır bir yıl bekler.
şişeyi açtığında karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını bırakmıştır. Hz. Süleyman karıncaya buğday tanesini neden yemediğini sorar. Karınca benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. O' na güvenle buğday tanesinin tamamını yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen alınca aciz bir insandır diye sana güvenemedim. beni unutup ihmal edebilirdin. O yüzden yiyeceğimin yarısını yiyerek yarısını bıraktım" diye cevaplar Yüce Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına baktırmasın...

Uzun yıllar önce Çinde Li–Li adlı kız evlenir ve kocası ve kaynanası ile birlikte yaşar. kaynana ile geçinmek zordur ve çok sık kavga edilir Bu, Çin geleneklerine göre hoş değildir çevre tepki gösterir ve cennet gibi bir evlilik gelin– kaynana kavgasıyla ev, ve eşi cehennem haline gelebilir bir şeyler yapmak isteyen genç kadın, babasının eski arkadaşı olan baharatçıya koşar ve Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı zehiri 3 ay boyunca her gün kaynanasının yemeklerine koymasını söyler. Zehir az verilecek, böylece kaynanayı gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır. Yaşlı şüphelenilmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını söyler. Li–Li, yaşlı adamın dediklerini uygular. en güzel yemekleri yapıp Kaynanasının tabağına zehiri damlatır. kayınvalidesi çok değişmiştir ona kendi kızı gibi davranır
Genç kadın kendisini ağır bir yük altında hisseder Yaptıklarından pişman vaziyette baharatçıya gider yaşlı adama kaynanasına verdiği zehirleri temizleyecek bir iksir yapması için yalvarır Yaşlı kadının ölmesini istemez
Yaşlı adam Sevgili Li–Li dedi, sana verdiklerim sadece vitamindi. kayınvalideni daha da güçlendirdin Gerçek zehir ise senin beyninde Sen ona iyi davrandıkça zehir dağıldı yerini sevgiye bıraktı; siz gerçek bir ana-kız oldunuz.” dedi. Eski bir Çin atasözü şöyle der “Gül verenin elinde gül kokusu kalır.

Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandır.” Hindistan da çok ünlü bir ressam yaptıklarını kusursuz kabul edermiş... Ve ona "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Guru derlermiş...
Onun yetiştirdiği ressam Raciçi eğitimini tamamlamış ve son resmini Ranga Guru'ya götürmüş Ranga Guru ise; Sen artık ressamsın Racaçi.. senin resmini halk değerlendirecek, diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini istemiş. Yanına kırmızı bir kalemle halktan beğenmedikleri yere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmış. Raciçi resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptğı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.. resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve üzgün olduğunu belirtmiş.
Ranga Guru üzülmemesini ve etmesini önermiş. Raciçi yeniden yapmış resmi götürmüş. meydana Ama bu defa yanına bir palet dolusu yağlı boya, ve fırça ile birlikte.. Birkaç gün sonra gittiği meydanda resmine hiç dokunulmamış, Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş Ranga Guru Sevgili Raciçi, sen insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri ile karşılaşılabileceğini gördün Hayatında resim yapmamış insanlar gelip senin resmini karaladı... Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin... Yapıcı olmak eğitim gerektirir...Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye , cesaret edemedi... Emeğininin karşılığını, ne yaptığından habersuz insanlardan alamazsın... Onlara göre senin emeğinin değeri yoktur...emeğini bilmeyenlere sunma ve bilmeyenle tartışma...


Bir zamanlar psikoloji kitabında Hayatı ve kıymetini anlamak için bir metod vardı Deniyordu ki bunaldığınızda, hayatın çekilmezliğini düşündüğünüzde 10 dakika ayırın ve kendi cenazenizi düşünün..." bu cümleyle çarpılmıştım...
"Kendi ölümümüzü ve cenazemizi" düşünmemiz tavsiye ediliyordu... Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm okumaya devam ettim...Diyordu ki düşündüğünüzde dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz için öneminizi anlayacaksınız...insanların sizin için ne söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın... geriye dönüş şansınız olmadığını, hayat kredinizin bittiğini ve yanıt verme şansınız olmadığını düşünün... Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizi hissedin.... Dünyadaki küslük ayrılık ve, kavgaların yanında bu acının ve geri dönülmezliğin çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın, bırakın alevlerle kavrulsun tüm ruhunuz... musalla taşında düşünün kendinizi seyredin çevrenizde olanların yüz ifadelerini... Akıllarından ve yüreklerinden geçenleri hayal edin"..düşünmeye başlayın Eş oğul anne, baba kardeşlerinizi düşünün ve sorun kendinize onlar cenaze töreninizde ne hissederdi Hayatınızda hiç canınız bu kadar yandımı yandımı düşünün babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlunuzu.... Eşim kucağındaki ağlayan emaneti ve ayakta durup per perişan....olmasını Koca çınar babacığım dualar okuyordu, o vakur duruşuyla... Annem, ciğerinden can koparılmış gibi akıtıyordu gözyaşlarını Kardeşlerim, akrabalarım "Çok erken gitti, doyamadı oğluna.." diyordu acıyan tonlarıyla... dostlarım şaşkındı... dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu...Bunları seyredip Hayır ölmedim, burdayım.." demek istedim anladım yazarın ne demek istediğini Farkındalık önemli bir kavramdır Belki de hiç aklımıza gelmeyecek Kitabı okumaya gücüm kalmamıştı Almam gereken dersi almıştım... Şimdi kitabın adını hatırlamıyorum... Şu an yazarken çok kötü oldum... devam ettim hayatımın en zor hayaline... Sırada çevremdekilerin ölümümde neler söyleyecekleri vardı...
Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları konuşturacaktım hayalimde....senaryo bana ait olarak.... Yaşarken neler yazmıştım, Canım oğlumun söyleyecek şeyi yoktu... Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti.. Ağlayacaktı Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu... "Hayal - meyal hatırlıyorum baba seni... Keşke yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik Bak mezuniyetimde de babasızdım... Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine..." diyecek canı yanacak Sevgili eşim. muhteşem hatunum... Nasıl dayanır bensizliğe...O ki benim için herşeyini feda edip koşmuştu bana...Hayatının tek adamı şimdi toprak seni seviyorum diyemeyecekti.... hevesle açamayacaktı çalan kapıyı.... Ve her gece bensizliği haykıracaktı Her sabah bensiz başlayacaktı koca gün... Tek cümlesi takıldı içime; "Oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik..."Babam - annem,bugüne kadar evlat olarak mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla kahroldum güzel insanlar...Helaldi hakları... Bilerek kırmamıştım onları...Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü dualarına muhtaçtım... Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı evladının cenazesinde bulunmak.... insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir anlardan olsa gerek..Bu yazıyı şu an sizlerle paylaştığıma göre artık sizler de dahilsiniz... hayatıma, birgün bir mail ulaşıyor size ölmüş" diye... Sizler neler düşünür yazardınız...Eşim ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...Oysa amacım "Yaşamanın ve nefes alıyor olmanın kıymetini" göstermek Lafı çok uzattım Ama hayat zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili - çıkıntılı...kurduğum hayalle, canımın yanmasına rağmen YENİDEN DOĞDUM..."format attım hayatıma"... sahip olduklarımın farkına vardım ve nefes aldığım için şükrettim...kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde demişti...Peki hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmasaydı
bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı... gerildiniz, kötü oldunuz ama buna değer bence... bu akşam melankoliğim ve abartmış olabilirim... Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...Bence yazıyı okuyarak bırakmayın...LÜTFEN ALDIKLARINIZI TARTIN, DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN... ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka bilen yok...yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin... kırdığınız kalpleri tamir edin... Sizi sevenlere zaman ayırın...Biraz Hıncal abi tarzı olacak ama, sevginizi ve verdiğiniz değeri haykırın onlara iş işten geçmeden.... Ve en önemlisi; VERDİĞİ - VERMEDİĞİ, ALDIĞI - ALMADIĞI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCE YARADAN' A...
Tanışayım, tanışmayayım, yazılarımın ulaştığı takip eden herkes, ..Sizlerle paylaşmak, dertleşmek beni mutlu ediyor, keyif ve onur veriyor...interneti "Adam gibi kullanan" sizlerle aynı platformda olmama şükrediyor bu güne kadar gösterdiğiniz ilgi ve sabra teşekkür ediyorum...Sizi seviyorum "dostlarım"...Herkese derin sevgi ve saygılarımla...


"Kendi kendine ettiğin adem, bir yere gelse edemez alem" (Sultan II. Bayezid)
Bir insanın hak etmediği, liyakati haksızca ona vermek, o işin neticelerinden, pay sahibi olmaktır Bir oto sürücü kursu sahibi, liyakat sahibi olmayan ahbabına “kıyak” bir ehiyet verir. torpil o derecedir ki, ehliyeti adamın gelip almasına gerek kalmadan posta ile evine ulaştırılır. Acemi sürücü özel ilgiden son derce memnundur Çünkü emeksizce ehliyet sahibi olmuştur. her yerde hatırlı dostları vardır
Bizim Acemi şöför arkadaşına teşekkür için keyifle arabasına kurulur Fakat ehliyetli olmak araba kullanmayı bilmek ayrıdır Her trafik kazasındaki gibi adam, karşıya geçen bir çocuğa çarpar. Ve çocuk can verir. ibretlik hadisedir.
bundan sonrası düşünenler için, ibretliktir. Kazada ölen zavallı çocuk Dostuna haksız yere ehliyet veren sürücü kursu sahibinin oğludur

"Ya hayır söyle, ya sus" (Hadis-i Şerif)
Dil, Allah'ın ademoğluna bahşettiği en büyük nimetdir. insan bu nimeti düşünmeli, ağzından çıkana özen göstermelidir. insanın ağzından çıkan sözler o insana anlamına ve neticeye mahküm edebilir. Yazın Bozcaada'da tatil yapan Gökşin Özbak, hurda arabayı görünce, arabanın içine girip ölmüş gibi poz çektirdi. tatil dönüşünde fotografı arkadaşlarına gösterip şaka yapacak ve "Trafik kazası geçirdim öldüm. bu ölümümün fotoğrafı... Ben hortlağım." diyecekti. Tatil bitti ve Gökşin memleketine döndü. ailesi İzmir'e gitmeye karar verdiler. Otomobili Gökşin'in babası kullanıyordu. Manisa-Kırkağaçta mola veren aile, dinlenip yola koyuldular. Yolda Baba Hikmet Bey, yayaya çarptı Kazada araba dört takla attı Gökşin, 7 ay önce şaka olsun diye çektirdiği fotoğraftaki gibi, arabanın arka koltuğunda oturuyordu. Görüntüsü fotoğraftakine çok benziyordu; bir farkla...! Bu şaka değil, Bu şaka değil, gerçekti Fotoğraf şakası ne yazık ki, gerçek olmuştu.

Allah'tan başka bir takım ilahlar edindiler ki, hiçbir şey yaratmaya güçleri yetmez kendileri başkası tarafından yaratılırlar. zararı savamaz Kendilerine fayda edemezler, ne öldürmeye, ne diriltmeye güçleri yetmez." (Kur'an-ı Kerim, Furkan-3) Jerry Siegel ve Joe Shuster adlı Amerikalı 1930' da yeni bilim kurgunun tesiriyle mavi tayt kırmızı mayo giyen Superman'ın hikayesini uydurdular. Superman Amerikada çok beğenilir çok tutulur Kitap, Süperman'e haşa ilahlık atfediyor, herşeyi gören işiten, bir varlık gibi telkinde bulunuyordu. zihinlerimizdeki uluhiyet inancının kirlenmesine sebep olan kahraman, bununla kalmayıp daha sonraki filmlerde normal insan ama İlah gibi tanıtılan filmlere ilham kaynağı oldu. Ama Süperman'ın herşeye yeten gücünün yazarına faydası dokunmadı ve Jery Siegel 81 yaşında perişan ve sefilce hayata gözlerini yumdu 1940'larda Superman'i oynayan aktör Kirk Aly'nin akıbeti de iyi olmadı; Alzheimer a yakalandı. Süperman filmine bulaşan herkesin başına birşey geliyordu; Süperman'ın sevgilisi Margot Kidder araba kazasında tekerlekli sandalyeye mahküm oldu. Süpermanin son aktörü Christopher Reeves'in akıbeti ise farklı değildi; o da, yalnız ve tekerlekli sandalyeye bağlı bir kötürüm. ödeme zorluğu çektiği hastane faturaları ile başa çıkmaya çalışıyor.
Bu, hadiseler insanın yaratılmış olduğunu, ve acziyetini unutarak Kudret-i Sonsuz'un kudretine ortak olmaya kalkmanın ne denli tehlikeli olduğunu apaçık ortaya koyuyor. "İnsana en güzel sıfatı 'fani' diyen vermiştir." (Cenap Şahabeddin)

Sultan Abdülhamid devrinde yaşamış ve Hasköylü Salih diye bilinen yaman bir denizci vardı. İstanbul Haliç'te sandalcılıkla geçimini temin eden kurt denizci, Boğazda ekmek teknesiyle tam 15 deniz kazası geçirmiş, hepsinden sağ kurtulmuştu. Feleğin çemberinden geçmiş tecrübeli denizci olan Salih, kahveciden içmek için su istedi.
Kaderin tecellisine bakın ki, 15 deniz kazasından kurtulan tecrübeli denizci, içtiği bir bardak sudan boğularak hayatını kaybetti.

"Hep isabet edene, hiç tesadüf denir mi!"(Selahaddin Şimşek) İkisi de 1865 te doğdu. Yedi yaşında ikisi de kimyaya başladı. Biri Amerika'da diğeri Fransa'da doğan iki çocuk, 15 yaşlarında aynı kitabın etkisinde kaldı. Mucit iki çocuğun işaretlediği paragraf aynıydı. üniversiteyi aynı yıl bitirdiler alüminyum deneylerine giriştiler. aynı deneyleri yaptılar. 23 Şubat 1896 da elekroliz yoluyla ucuz alüminyum metodunu buldular. buluşları için 2 yıl zengin kimseler aradılar Aradıkları parayı aynı haftada buldular. Patent için müracaatları aynı zamana rastladı.
Ve bundan sonra birbirlerinden haberdar oldular. 1911'de New York'ta karşılaştılar Bunlardan birisi Charles Martin Hall, diğeri Paul Heroult'tu.
iki ilim adamı aynı yıl (1914) öldü. İkisi de aynı hayatı yaşamıştı.

Ey Allah (c.c.)ın kulları genç müslümanlar Her gün sabırsızca bekliyorsunuz e-mail geldi mi?" diye.
Günde kaç kez online olup Mutlu oluyorsunuz, Okumak için sabırsızlanıyorsunuz. Bazı mesajlar gerçekten güzel, Arkadaş ve dostlarınızdan Fakat çoğu alakasız.
Sadece zamanınızı alıyor.Derhal siliyorsunuz.Biliyor muydunuz 1400 yıl önce, Allah(c.c.) size uzun bir e-mail gönderdi.Meleği Cebrail(a.s.) aracılığıyla Kulu Muhammed As’a
Açtınız mı e-maili? Subject: Kur’an,
"Kuşku Barındırmayan Rehber" Download ettiniz mi dosyayı?
Kalbinize bookmark’ladınız mı?
Hayatınızın "favoriler"ine eklediniz mi?
Her sabahınızın "başlangıç sayfası" yaptınız mı? Açtıysanız e-maili
okumuş olmalısınız... elçilerin kıssalarını... Helak olan kavimleri
İnsanlığa mesajları, hayatınızın rehberini, Geleceğe dair güzel müjdeleri. Allah’ın sizden "reply" edip,
E-mail olarak iyi amel beklediğini.
şimdi, her sabah İlk bu e-maili okuyun.
Kur’ân’da "save" edildiği şekliyle,
Hatırlayın ve ona göre "reply" eyleyin.
Sevgili müslümanlar İslamın geleceğine "enter"leyin.

O bir Mehmetçikti. Yüreğinde ailesinin Özlemi, elinde silahı ve Önünde büyük umutları olan bir Mehmetçikti. Bu günü bekliyordu. vatani görevini istemekte idi. o minicik bir yavru idi doğuştan bir Türktü. Mesut 12 yaşına geldiğinde doğudaki dayısı bir çatışmada PKK'lılarca şehit edilmişti. Mesutun hırsı artmıştı. İçinde hiç sönmeyen bir ateş yanıyordu Vatan Sevgisini ve Şehitlik Mertebesinin öğrenmişti Askerlik Vakti gelmişti. Büyük bir umutla koştu asker ocağına . Hayatı boyunca tatmadığı duyguları tadıyordu. annesinin sözleri aklına geliyordu Allahım: Kardeşim bu deryadan kana kana içti. Oğluma da nasip et. Bana dayanma gücü ver demişti. Oda dayısı gibi askerliğini doğuda yapıyordu.
Her an tehlikede olduğunu biliyordu. Fakat bu onun için Önemli değildi.
Asker ocağında Mehmetçiğin çok güvendiği Ali isminde bir arkadaşı vardı. Bir birlerine can yoldaşı olmuşlardı . Sevgi ve üzüntüleri paylaşıyorlardı.
Arkadaşı Ali ile çatışmalara girdiler.
Soğuk gecede ıssız dağlarda omuz omuza PKK militanlarına karşı durdular.
Askerliğin son günleri gelmişti . 2 arkadaş kardeş olmuşlardı. son operasyonlarına çıkacaklardı çok mutluydular vatani görevlerini şeref ile bitiriyorlardı. yarın ailelerine kavuşacaklardı çok şiddetli bir çatışmaya gireceklerini öğrendiler ailelerinden helallık aldılar.bTerör Militanları mermi yağdırıp kaçtılar. Mesutun can yoldaşı Ali vuruldu. Mesut kardeşinin yanına koştu. Kardeşim, Alim duyuyormusun? Alinin şehadeti Mesutu param parça etmişti. Çatışmada Mehmetçikler şehit ve gazileri topladılar. 11 şehit ve çok Sayıda yaralı vardı. Komutan Mesuta yaran varmı oğlum dedi. Mesut: Kalbimde hiç kapanmıyacak büyük bir yara açıldı dedi.


Bir kral halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. yolu açmadan , bir yarışmaya karar verdi. İsteyenin katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyecekti insanlar akın ettiler. en güzel araba ve elbiseleriyle gelmişlerdi Kadınlar saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı,
Nihayet, insanlar yoldan geçtiler, kralın yanına döndüklerine hepsi şikayet etti Yolda büyük bir taş vardı ve bu moloz yolculuğu zorlaştırıyordu. yalnız bir yolcu bitişe yorgun argın ulaştı. Üstü başı toz topraktı, ama krala büyük bir saygıyla elindeki altın kesesini uzattı:
Yolculukta, yolu tıkayan taş ve molozu kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı. Kral gülümsedi 'O altınlar sana ait delikanlı.' 'Hayır, benim değil. Benim o kadar param olmadı.'
Evet" dedi kral. "Bu altınları sen kazandın, yarışmanın galibisin. Yoldan en güzel geçen kişisin. Çünkü, yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldıran kişidir."


Bir zamanlar efendisine su taşıyan bir köle vardı. Köle boynundaki bir sopanın iki ucuna birer kova asar, kovaları su ile doldurur ve eve getirirdi. kovalardan birisi delikti nehirdeki suyun ancak yarısını tutabilirdi Diğeri ise yep yeni ve sağlamdı. Suyu sızdırmadan taşırdı. Tam iki yıl bu böye devam etti. Sucu liki tam kova dolduruyor, bir buçuk kova su getiriyordu. Deliksiz kova başarısıyla gurur duyuyor böbürleniyordu. Zavallı delik kova kusurundan utanıyor kendisinden beklenenin yarısını yapabildiği için üzülüyordu. bir gün dile gelip nehir kenarındaki sucuya şöyle dedi: Ey sucu Kendimden utanıyorum ve senden özür diliyorum.Niye diye sordu sucu. İki yıl boyunca, çatlaklarım yüzünden sular akıp gitti ve yükümün yarısını efendine götürebildin. Sucu delik kovaya acıdı ve şefkatlice şöyle dedi: Efendinin evine dönerken, yoldaki çiçekler senin sayendedir delik kova enfes yaban çiçeklerini gördü ve neşelendi. Ama yolda yine kederlendi, çünkü yükünü akıtmıştı sucudan yine özür diledi. Sucu kovaya şöyle dedi:
Yolun sadece senin tarafında çiçekler açtığını, diğer tarafında çiçek olmadığını farketmedin mi? Bu neden biliyormusun Ben delik olduğunu biliyordum ve faydalandım. Senin tarafındaki yola çiçek ektim. Ve her gün onları sen suladın. bu güzel çiçeklerle efendimin masasını süsleyebildiysem,senin sayende oldu. Senin sayende, efendimin odası güzelleşti..


Bir zamanlar Afrika'da bir kral vardı. Kral, çocukluk arkadaşını yanından ayırmaz Nereye gitse götürürdü.
bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. ister iyi ister kötü, her olayda Bunda da bir hayır var derdi Bir gün kralla arkadaşı ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral ateş ediyordu. Arkadaşı bir yanlışlık yaptı ve kralın parmağı koptu.
arkadaşı her zamanki gibi Bunda bir hayır var dedi Kral öfkeyle bağırdı:
Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?' Ve sonra arkadaşını zindana attırdı. Bir yıl sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı uzak durması gereken bir bölgede avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve meydana odun yığdılar. odunları tutuştururken kralın başparmağı olmadığını farkettiler. kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvları eksik insanları yemiyor Böyle bir insanı yedikleri takdirde kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. kralı çözdüler ve Diğer adamları pişirip yediler.
kopuk parmağı sayesinde kurtulan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleye pişman oldu. Hemen zindandan çıkardı Haklıymışsın!' dedi. 'Parmağımın kopmasın bir hayırmış seni zindanda tuttuğuma özür diliyorum.Hayır' diye karşılık verdi arkadaşı. 'Bunda da bir hayır var.'
hayretle bağırdı kral. arkadaşımı zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir 'Düşünsene, zindanda olmasaydım, seninle avda olurdum, Ve sonrasını düşünsene'

Atalarımız bazı doğruları vecizeleştirip bizlere hediye etmişdir. Bunlardan biri de Aslını inkar eden haramzâdedir." sözüdür. on sekizinci asırda İstanbul'da Avcı Mehmet diye bilinen Sultan Mehmed'in annesi Turhan Sultan, İstanbul'da gezintiye çıkar Galatadaki Azap Kapı'ya uğrar. Sokullu Paşa Camii'nin orda bir kızcağızın oturmuş, gözyaşı döktüğünü görür. çocuğun önünde kırılmış bir testi vardır Şefkatle seslenir: Yavrucuğum niçin ağlıyorsun, gözyaşı dökme. Kırılan testi olsun. Sil göz yaşını. İşte sana testi parası. Hemen yenisini al. Kızcağız yaşlı gözleriyle Turhan Sultan'a cevap verir
Ben testi için ağlamıyorum. Sabahtan beri iplik gibi akan suda bekleyip de doldurduğum testiyi hizmetçilik ettiğim eve götüremeyecek kadar beceriksizlik gösterdiğim için ağlıyorum. Turhan Sultan cevaptan çok memnun olur. kızcağızın kim olduğunu soruşturur. Ana-babadan yetim bir öksüzdür hayırsever bir ailede karın tokluğuna hizmetçilik etmektedir. kızcağızı saraya alır. Fevkalade bir öğrenimle kızcağız, sarayda örnek bir hanım olur büyük bir itibarla Turhan Sultan, onu padişah hanımlığına layık görür ve Sultan Mustafa (II) ile evlendirir. Saliha Hanım, Saliha Sultan unvanını alır, Hanım Sultan olur. dünyaya getirdiği oğlu Mehmet (I)'in padişah olması sebebiyle Saliha Sultan'lıktan yükselir Valide Sultan olur. Saliha Sultan, Valide Sultan'lığa terfi ettiği halde geçmişini unutmaz. Öksüzlüğünü, hizmetçiliğini, kırdığı testiyi ağlarken elinden tutulup eşsiz bir mevkiye çıkışını, hep düşünür.
Bir gün çevresiyle testisini kırdığı, gözyaşı döktüğü yere Sessizce
gözyaşı döker. Meraklananlar sorarlar. O geçmişi anlattıktan sonra emrini verir:
Testimin kırıldığı yere öyle bir çeşme yapılsın ki, asırlar geçsin; çeşmenin suyu bitmesin, sanatı gözden düşmesin. Testisini kıran kızlar gözyaşı dökmesin. Su bol aksın. Sonra sanat eseri büyük bir çeşme yapılır ki, aradan asırlar geçer, çeşme sanatındaki eşsizliği korur, çevresine su verir bu çeşme Unkapanı Köprüsü'nün Karaköy başında Sokullu Paşa Camii'nin yanındadır olanca ihtişamıyla görmeniz mümkündür. Bu çeşmeyle Saliha Sultan geçmişini unutmamış. Valide Sultan'lığa terfisine rağmen hizmetçilik günlerini mukayese ederek yaşamıştır yaptırdığı çeşmesiyle, ben testi kıran bir hizmetçi kızdım demek istemiş, örnek teşkil etmiştir. siz de unutmayın geçmişinizi, yokluk, sıkıntı ve ıstırap günlerinizi ve sahip olduğunuz imkanlarınızla yapmanız icap eden hizmetlerinizi...

Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş.
Birinci adam sabah erken kalkıyor, ağaç kesiyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne vakit ayırıyormuş. Akşamları arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.
İkinci adam arada dinleniyor hava kararınca eve dönüyormuş. ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.
İkinci adam çok daha fazla kesmiş.
Birinci adam öfkelenmiş: nasıl olabilir? Ben çok çalıştım. Senden erken işe başladım, senden geç bitirdim. Bu işin sırrı ne?" İkinci adam tebessümle yanıt vermiş: "Ortada sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."
Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp,yaşamımızı objektifçe gözden geçirmektir. Zayıf alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Delfi'deki tapınakta Sokrates'in şu sözü yer alır: "İnsan Kendini Tanı Kendini tanımak olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı,ve mutlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız.

Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülke yöneten kralın dört eşi varmış Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, herşeyin en güzelini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş.güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korkup, onu kıskanır,üzerine titrermiş. Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı iyi ve sabırlı davranan eşi, ne derdi olsa daima yanında bulunur, ona destek verirmiş.
Kraliçe olan birinci eşiymiş. Onu en çok ve karşılık beklemeden seven, bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve ilgilenmezmiş.kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. öleceğini anladığı ve yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını paylaşmak isteyeceğini öğrenmek istemiş.
En çok sevdiği dördüncü eşine,
Ölümde bana eşlik etmek ister misin?" diyince yanıt kalbine bıçak gibi saplanmış cevap Mümkün değil!" olmuş. Hayatımda seni sevdim, benimle ölmeyi kabul eder misin?" sorusuna üçüncü eşi, Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben evleneceğim." diyince kral yıkılmış. Her sorunumda, her zaman yanımda olan, sendin. bana yardımcı olur musun?" sorusuna karşı, ikinci eşi bir şey yapamam. sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze yaptırır ve yas tutarım." karşılığını almış. kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş"Nereye gidersen git, seninle olurum, seni takip ederim." inlemiş kral; "Keşke bir şansım daha olsaydı..."

YAŞAMDA HEPİMİZ DÖRT EŞLİYİZ.......
Dördüncü eşimiz :"VÜCUDUMUZ !!!"
Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecektir. Üçüncü eşimiz :"SAHİP OLDUĞUMUZ SERVET ve STATÜMÜZ !!! Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.
İkinci eşimiz :"AİLE ve DOSTLARIMIZ !!!"
Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey, bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır. birinci eşimiz :"RUHUMUZ !!!" Gelirim ey dost; ayaklarım kanasa da dikenlerden, dar kafeslerden kurtulup, kırıp zincirlerimi yine gelirim. Gelmesem Sana, Sensizlikten yok olurum. Yolunda ölmek için, Seni ararken, Sende tükenmek için gelirim.


Kaynak dini hikayeler android programı

Güllerin efendisi Hz Muhammed Sav

Yalınayak, başı açık dosta kavuşmanın hayaliyle çıktım yola. 'Gül'e doğru savurdu rüzgâr beni. Dağın bağrındaki ateşten kâinatı ısıtan güneşten sordum gülü Güllerin Efendisi'nden destur için ne lâzım." dedim. O'nun adıyla dile geldi dağlar ve taşlar, tebessüm etti güneş. Hepsi bir ağızdan, "Teri gül kokan Gül Sultanı'ndan kabul için seher kapılarının önünde kul olasın, bel kırıp boyun burasın. Hakk'a yönelip el pençe divan durasın." dediler. "İnsan olana saygı duyasın, kırık gönüllerde tahtlar kurasın, yaralı gönüllere muhabbetinle merhem olasın." diye nasihatte bulundular. "Hakk'ın sadık dostuna, hidayetin güneşine, inayetin gözbebeğine, rahmetin timsaline, rububiyet saltanatının , kâinatın muallimine, Habib-i Zîşan'a ve O'nun âline ve ashabına milyon kere salât ve selâm olsun." dediler. Âh Efendim, Can Efendim, Gül Efendim! Dosta giden çile dolu yollarda, getirdiğin huzura, nuruna aydınlığına muhtacım. Bilirim kılâvuzu Sensin dosta çıkan yolların, haritası

Sana emanettir gül coğrafyasının. Günahkâr bedenimi yüklenip nuruna kavuşmak ve şefkatin için yöneldim kapına. Güneşin ağlayarak doğduğu vakitte, sızlanışım vardır ney misali. Serin seherlerde uykularımı kaçıran hasretin vardır. Seni ararken rüzgâra döktüm derdimi. Sessiz bir 'âh'la kanatlandı kuşlar. Ağır ağır aktı mavi
menzile doğru bulutlar. Kanayan gül yapraklarından, yaralı bülbüllerden geldi selâmı baharın. Andım yine Seni her şey yâdımdan silindi Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi Andım yine Seni her şey yâdımdan silindi.' Hayalini kurdum binlerce yıl uzaktan. Bir tebessümüne hasret kaldı günahkâr bakışlarım. Sen bir serap gibisin içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yaklaşan ve yakan...

Hayalin bile serinliktir kavrulan ruhum için, hayalin bile tat verir acıyan yüreğime. Adın geldiği ve ismin can olduğu zaman cümlelerim yok olur bütün düşmanlıklar ve savaşlar. İhtiyar dünya şahittir buna. Hz. Ömer'in öfkesi, eridi Efendim. Hz. Vahşi, günahları için gözyaşını Senden öğrendi. Gel Efendim, bir gece yarısı cesedime can olmak için gel, damarlarıma aşkınla dolmak için gel! Ah Efendim, andım yine Seni her şey yâdımdan silindi. Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam Keşke hep aşkınla oturup aşkınla kalksam.' Aşkının odunda pervaneler gibi yansam kalbimi "Ya Bâkî Ente'l-Bâkî " sırrıyla Hakk'a hediye sunsam. Kalbini nasıl arındırdıysa melekler, ben de Seni rehber edinip kirlerimden arınsam. Rabbimin yolunda dünyadan firar etsem, merhametinin gölgesine sığınsam. Ürkek ceylan misali yanına sokulsam. Bir yolunu bulsam, muhabbet olan gönlüne aksam. yanlış efendilere köle olmaktan ebediyen kurtulsam. Keşke hep aşkınla oturup, aşkınla kalksam..

Anlasam vuslata ferman gelecek
Hicranlı gönlüm durmadan inleyecek
İnleyip en taze hislerle bekleyecek
Anlasam vuslata ferman gelecek?'
Beni de çağırır mı çağları delen sesin? Bir dua sonrası ay yüzünle yüzüme Günahkâr olsan da gel!" der misin? İçimdeki sancı nedir, Efendim?
Nedirbu zamansız mekânsız hasret yüreğimdeki ağırlık, da ne?
Sadık dostun Ebu Bekir,
öfkeye galip gelen Ömer,
edep tacını giyen Osman,
sırrını emanet ettiğin ilim kapısı Ali hürmetine, beni de kucakla şefaatinle. Nerededir gönlüne akan yol?
Kurban olsun canım Hakk'ın yoluna, vuslatına ferman gönder Efendim.

Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken ardından Ne olur sana ulaşmam için kanadından Bir tüy ver,
Kalbim bir güvercin kalbi gibi ardından.'
Bedenim kafes Efendim, kalbim tutsak bir güvercin titriyor kafesinde.
Uzaklığın çekilesi dert değil.
İsmini ansam gecenin ıssız saatlerinde, bir cuma sabahı duaya dursam,
gül kokan melekler gelir mi Korkuyorum gurbette Sensizlikten Yüreğim Sensiz karanlık,
yüreğim Sensiz gece...
Sana doğru kayıyor gönlüm
gökde yıldızlar ve kirpiklerim kapansa; Sen, gül kokunu yüklenerek gelsen güneş gibi ısıtsan buzdan duygularımı. Rüyalarım şeref bulsa güneş cemalinle. Kur'an ilmini elinden içsem
ab-ı hayat misali. Taif dönüşü duan hürmetine kabul görsem Efendim...

Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül gibi gel gönlüme dökül!
Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül.'
Ey susuz kalanlara pınarlar gibi akan Sevgili! Yaradan, 'Habibim' demiş Sana, Sen olmasaydın gökleri yaratmazdı
ilân etmiş âleme. Ağaçlar kök sökmüş
sökmüşler toprağı bağrından
Hurma kütüğü inlemiş ardından.
Ey taşlarla konuşan Sevgili gelsen bana, ağlayan gözlerimin içine nazar kılsan, nurun aksa gözlerimden gönlüme.
Ve yanarak menziline varsam.
Mecnun gibi koşan kulun olayım
kor saç içime ocaklar gibi yanayım
Sensiz geçen acı rüyâdan kurtulayım Mecnun gibi koşan kulun olayım.'

Eğer dünya bir nefeslik mekânsa mekân imtihansa kul için,
Mecnun eyle beni gerçek Leyla'ya. Hubeyb gibi, Mus'ab gibi, Enes gibi, Ashab-ı Bedr ve Şüheda-yı Uhud gibi... Candan canandan, geçip Sana geleyim Şehadet olsun sensizliğin bedeli.
Bir kor saç içime, ocaklar gibi yanayım. Bu can yoluna kurban olsun anam-babam sana feda olsun
yâ Rasulallah.

Aklım Senden uzak günleri saymakta Ruhuma sis duman kasvet yayılmakta
Göster çehreni Aklım Senden uzakta sensiz günleri saymaktayım
Kalbimin çekirdeğinde ince bir sızı; Efendim. Sensizlikle imtihan etme Yaradanım. Sana ulaşmak zor olsa da Sana ulaşma arzusunu içimden alma vakit dolmadan emanetini alma
ölüm meleği beni bensiz bıraksın
ama Sensiz bırakmasın.
Son demde Gönlüm ufkunla dolsun
Her yanda defler duyulsun Son demde

Ah Efendim, Can Efendim, Gül Efendim! "Kefenimi giymeye başladığım demde", Sana döndüm yüzümü. "Zaifem âcizem, ilâhî." Dualarım, Senden yana.
Fidanları yeşertir gözyaşlarım. Kapanırken âlemde gözlerim
tut ellerimi. Öyle bir gel ki beni almaya, sümbül nergis eşlik etsin endamına. Her tarafta neyler duyulsun,
rüzgâr gül kokunu kâinata savursun. Ağaçlar, yapraklar düğün kursun.
son demimde ruhum huzurla dolsun.
Ya Rabbim, Dünya imtihan salonudur. insan ise, sınanmaktadır, diyorsunuz. Allah beni yaratmış.

murataltug1985
11-19-2018, 22:40
Kaynak vehbi tülek.com

TEK KOLLU REİS

1514 te Oruç Reis, dört gemisiyle Kuzey Afrika’da Becaye kalesinde, dokuz gemilik İspanyol filosunu denize batırır, ikisini zapteder Diğer İspanyol gemisi ise Becaye limanına sığınır. Oruç Reis kaleyi toplarla döğmeye başlar ikiyüz levendimiz şehid olur. Ancak osmanlı levendleri yılmaz ve sekizinci gün kalede, gedik açılır Oruç Reis kaleden içeri girer Fakat düşman güllesi ile yaralanır. muhasara kaldırılır Oruç Reis’in kolu kangren olmuştur ve kesilir mikrop kapmaması için kızgın zeytinyağına daldırılır bu kaleyi
Oruç ve kardeşi Hızır, iki sene sonra onbir gemiyle tekrar kuşatır. Oruç Reis tek koluyla kılıç sallarken levendlerine şöyle haykırır“Ben bu kal’ada bir kolumu bıraktım. kellemi dahi bıraksam n’ola ve Muhasaranın beşinci günü Becaye kalesi fethedilir

BIRAKMA BİZİ BABA

İspanyollar 1518 de Oruç Reis’i Tlemsen kalesinde ablukaya alır Oruç Reis bir huruç hareketinde 700 düşman askerini öldürmüş, 100 tanesini esir almıştır Ancak cephane tükenmiş,ve Oruç’un yanında sadece kırk levend kalmıştı. Gerisi şehid olmuştur kırk kahraman ve Oruç Reis İspanyolların gaflet anında kaleden çıkıp muhasarayı yararlar. Oruç reis ve 40 cengaver Sanaldo ırmağına varır İspanyollar 20 levendi kuşattılar. Bunlar Oruç Reis’e:“Bırakma bizi baba!...” diye seslenince Bu feryad, büyük Türk denizcisini can evinden vurur. babalık ruhu, onu evlatlarının yanına sürükler Fakat leventleri şehid edilmiştir. kalan levendleriyle düşmana son kez saldırır kılıç kaldıracak kuvvet kalmamıştır Hepsi şehid düşer Oruç Reis tek koluyla düşmanı haklar bir mızrakla göğsünden vurulur ve şehid edilir Mübarek başını göğsünden ayıran ispanyollar onun başını Cezayir Valisine gönderirler

KANUNİNİN ATININ ÜZENGİSİ

Sultan I. Murad devrinde kurulan ve daima padişahın yanında olan
Yeniçeriler, yalnızca askerlikle uğraşır ve zanaat ile meşgul olmazlardı Sultan Süleymanın seferde üzengisi kırıldı. bir yeniçeri tamir etti. padişah, atına bindi. Üzengiyi kimin yapdığını sordu. Kanuni:“Yeniçeri neferinin zanaatla uğraşması kanuna aykırıdır.” Diyerek, yaptığı iyilik için önce ihsanda bulundu, sonra kanuna aykırı iş yaptığı için ordudan ayırıp memleketine gönderdi.

YÜZ SOPA

Sultan Süleyman, gençliğinde zamanın meşhur alim ve hocalarından çok iyi eğitim almıştı. diğer şehzadeler gibi sanat öğrenmesi gerekiyordu İstanbul’un en meşhur kuyumcusuna gönderildi. mesleğinin bütün inceliklerini öğrendi ustasının verdiği işi yapmayınca. Ustası Sana yüz sopa vuracağım” diye yemin etti. Şehzade Süleyman annesine söyleyince Valide Sultan ustaya oğlunun affını rica etti ve bin altın ihsan etti. ustası Şehzade Süleyman’a bin altın vererek, yüz adet altın tel yapmasını emretti. Telleri bir araya getiren usta tellerle Süleyman’a bir defa vurarak yeminini yerine getirdi.

OSMANLILAR KARŞISINDA

Avrupa Hristiyan dünyası Osmanlılara karşı daima birleşmişlerdi.
I.Viyana kuşatmasında, şehri savunan Haçlı subaylarından bir Alman ile Portekizli münakaşa etmişler ve sabahleyin birbirlerini düelloya davet etmişlerdi. tam kılıçlarını çektikleri sırada, Osmanlı topçu ateşi başladı ve Osmanlı askeri hücum etti. Alman subayının sağ, Portekizlinin sol kolu kopmuştu. iki düşman, hücum eden Osmanlı askerine karşı tek vücut gibi bitiştiler. Biri sol, diğeri sağ eline aldığı kılıçla Osmanlı askerine karşı savaşdılar. 1 Osmanlı askerimiz
şehid düşerken kendileri de ölmüştü


KILIÇ ALİ PAŞA HAMAMI

Kılıç Ali Paşa, Tophane’de yaptırdığı cami inşaatında işçileri kontrol ediyordu. Güzel yüzlü, saf bir Anadolu çocuğu olan işçi, sırtına kocaman bir taş almış, iskele basamaklarından çıkıyordu, taşı yere koyacağına tekrar iskeleden iniyor taşı yere koyuyor, tekrar sırtına alıp yukarı çıkıp, tekrar aşağı iniyordu. Bu durumda Kılıç Paşa, genç amelenin yanına vardı ve sordu. Kılıç Paşa’yı tanımayan bu genç:
“Efendi Baba, ben ameleyim, ücretle çalışıyorum inşaat mübarek bir camidir Ben gece elimde olmadan kirlenmişim. gusletmem icabeder Halbuki burada hamam yok, mesai başladı. Bırakıp gitsem, iş geri kalacak ve ücretim helal olmayacak. kirli vaziyette taşın camiye konmasına da gönlüm razı olmuyor. Bu amelenin samimiyet ve sadakati Kılıç Ali Paşa’yı duygulandır dı bir miktar para vererek hamama gönderdi. camii mimarı Koca Sinana Mimarım, muradım odur ki, acele hamam inşa oluna. Bırak camimiz geri dursun. Evvel hamamı inşa ile Ümmet-i Muhammed’in istifadelerine, Allah rızası için hizmete âmâde kılaım. Sonra camiyi tamamlarız” dedi ve hamam inşasından sonra cami inşaatı tamamlandı.


DERYA ÜZRE CAMİ

Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa, padişah III. Murada çıkarak, bir cami yaptırmak istedi. Fakat şair ve nüktedan bir padişah olan 3. Murat Sen ki deryalar serdarısın. Muktedir isen camii derya üzre inşa et! Sana karada yer yoktur” diye ferman buyurdu. Kılıç Ali Paşa gayet soğukkanlı Hünkarımız doğru derler evimiz de, mekanımız da deryadır mabedimizin derya üzredir deyip huzurdan çıktı. Fakat deniz üzerinde cami nasıl yapıla caktı? en büyük mimar Koca Sinana vardı Tophanede inşaatın yapılabileceğini söyledi Mimar Sinan’ın inşaat yerini beğenmesiyle Kılıç Ali Paşa, kadırgalarla Anadolu sahillerinden iri kayaları taşıttı Tophane denizini doldurdu. birkaç günde küçük bir ada meydana geldi. sahilde ahşap bir köprü inşa edildi. Mimar Sinan Eserini tamamlayınca Deryalar kudursa ve azgın dalgalar kubbenin tepesinden aşsa, yine bu mabed kıyamete kadar kalacaktır” dedi. Sonraki asırlarda, sahil ile caminin bulunduğu ada doldurularak cami denizden içeride kalmıştır.


HAKANİ MEHMED BEY’İN RİCASI

1600 senesine kadar, küçük devlet memurları ve halk İstanbul’da ata binemezdi. “Hilye-i Peygamberî” adlı eseri yazan Hâkânî Mehmed Efendi 1598 de yetmiş yaşını geçmişti Vazifesi Babı âlî , evi de Edirnekapı’da idi. Padişah III. Mehmed, eserine karşılık ne mükafat istediğini sordu. Mehmed Efendi ihtiyar oldum. Her gün yayan gidip gelmeğe kudretim kalmadı, müsaade buyurulursa hayvan ile gidip gelmek istiyorum” dedi. Padişah, bu kadar kıymetli esere rağmen kanunu bozmadı. Bâbıâlî civarında bir ev alındı ve arzusunu bu şekilde yerine getirildi

TOPRAK TAŞIMAYA GİDERÜM

14.cü Osmanlı Padişahı I. Ahmed 14 yaşında tahta çıkmış ve 14 sene hükümdarlıktan sonra 28 yaşında vefat etti. Ölüm döşeğinde hocası Mustafa Efendiye Hocam, 28’de kaç 14 vardur” dedi. Mustafa Efendi:“İki defa devletlûm cevabını verdi. Sultanahmed camiinden ezan sesi gelmeğe başladı. Sultanın hocası, padişahın, cami inşaatında eteği ile toprak taşıdığını hatırladı.sultan ahmet sultan ahmet camiinin inşaatında İşçileri şevke getirmek için her hafta inşaata gitmiş ve eteği ile toprak taşımıştır Ezandan sona Sultan Ahmed ayağa kalkmak istedi hocası Mustafa Efendi sordu Ne oluyorsun Devletlû?” dedi. Padişah Toprak taşımaya giderim hocam!...” dedikten sonra Kelime-i Şehadeti söyleyerek ruhunu teslim etmişti.


KOCA CAFER PAŞA

Avusturya ordusu serhad kalemiz Temeşvar’ı muhasara etmişti. Kaleyi, ihtiyar fakat çok tecrübeliolan Koca Cafer Paşadan almak zordu. Kale 4 sene düşmana karşı koydu. Açlık, yorgun luk muhafızları bezdirmedi. kaleye 4 yıldır yardım gelmemişti. Avusturyalılar kaleyi alamayınca kumandanı Koca Cafer Paşa’ya bir mektup gönderdi Zahireniz tükenmiştir, büyük bir Avusturya ordusu üzerinize doğru geliyor. Kaleye imdad ihtimali kalmamıştır. Kaleyi teslim ederseniz harçlık olarak size birkaç bin duka altın verilecek tir.” Deniyordu. Koca Cafer Paşa mektubu gülümseyerek okudu. gözlerini, mektubu getiren elçiye dikti. Yanındaki askerden ekmek istedi. Osmanlı askerinin yediği ekmeği düşman elçisine gösterdi ve:
muhafızlarımın çektiği ızdırap ve mahrumiyet doğrudur işte askerimizin yediği ekmek. Bu kale benim değil milletimindir. Ben kaleye muhafız edilmişim. Bana ait olmayanı başkasına veremem. Sonuna kadar müdafaayla mükellefim. Ben servet sahibi değilim. Rüşvet muradım değil dir. Miras olarak evladıma, getirdiğiniz mektubu bırakacağım.” Dedi ve topallayarak yürüdü. Muharebede sakatlanmıştı. Elçiye dediki Görüyorsunuz ki ihtiyarım, ayağım sakattır. Sizin kumandan genç ve dinçtir. birer kılıç alıp. İkimiz Temeşvar kalesinde döğüşelim kumandanınız beni öldürürse kaleyi derhal size teslime söz veriyorum. kumandanınızı haklarsam buradan gitmeyi taahhüd eder misiniz?”düşman elçisi ihtiyar kumandanın cesareti karşısında dona kaldı. Kaleyi bırakmayacaklarını anlayıp, gitti. Muhasara devam etti. Taarruzu şiddetlendiren düşman hiç bir netice alamadı Padişah II. Mustafa ordunun başında Macaristan seferine çıktı. Temeşvar yakınlarına geldiğinde Avusturya muhasarayı kaldırıp geri çekilmek zorunda kaldı


DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR

Mısır Valisi Kavalalı Ali Paşa’nın isyanı büyüyünce Sultan II. Mahmud çaresiz kaldı. Mehmed Ali Paşa Kütahyaya kadar geldi. II. Mahmud Han, İngiliz ve Fransızlardan yardım istedi ise de onlar bunu “Baba-oğul arasındaki mesele” addederek yardım etmediler. yapacak bir şeyi kalmayan Sultan II. Mahmud Ruslardan da yardım istedi. Anadolu’da gözü olan Rus Çarı, severek kabul etti.
Ruslara tepki gösteren vezirlere, sultan Mahmud:“Ne yapalım, denize düşen, yılana sarılır” diye cevap verdi.

ÇAPANOĞLU GİBİ ARKAN VAR

Sultan II. Mahmudun hakimiyetlerine son verdiği Anadolu’nun* meşhur derebeyi sülalelesi Yozgat’taki Çapanoğullarından Çapanoğlu Süleyman Bey, merhametli ve zayıfları koruyan bir beydi. zayıflıktan iskeleti çıkmış bir eşek, Çapanoğlu konağında dolaşırken, açlıktan kapı ipini kemirir İp sallanınca çıngırak çalar kapıyı açan uşaklar, eşeğe acır ve Çapanoğlu’na haber verirler. Hayvancağızı gören Süleyman Bey, eşek sahibini buldurur ve okkalı bir sopadan sonra hayvana günde beş okka arpa yedirip tımar yapacak ve her hafta göstereceksin der.
bakım sonunda hayvan semirir avazınca anırır. Eşek anırdıkça sahibi mahzun mahzun şöyle der Anır eşeğim anır, Çapanoğlu gibi arkan var.

BEN NASIL BİRİ İKİ EYLEDİMSE

Sultan Abdüllmecid zamanında 1853-1856 Kırım harbinde Serdar-ı Ekrem Ömer Paşanın Osmanlı ordusu Tunaya sevk edilmiştir Koca Halil ismindeki topçu neferi, ruslara kök söktürmüştür düşman ateşinde bir şarapnel karnına isabet etmiş bağırsakları çıkmış. Bir eliyle bağırsaklarını karnına teperken bir eliyle de koynundaki bir tüfek mermisini siper arkadaşı ve hemşehrisi Mehmed’e vererek:-Hemşerim, bu kurşun, Moskof harbinde babamı şehid etmiş. Ben çocuktum. Babam bu kurşunu bana yadigar göndermiş. Şimdi bu kurşunu ve kanımla boyanan gülle parçasını al ve sağ salim köye dönersen, oğluma ver ve de ki; “Baban Allah yolunda, vatan uğrunda ben basıl biri iki ettiyse o da ikiyi üç etsin gücü tükenen Koca Halil yere yıkıldı ve Kelime-i Şehadetle şehid oldu.


BU ASLAN İSTİRAHAT ETSİN

1762 de Prusya kralı II. Frederik, Fransa, Avusturya ve Rusya ile harpteydi. Osmanlıdan yardım istedi. Sadrazam Ragıb Paşa, yardıma niyetli değildi. III. Mustafa, Ragıb Paşa’ya kızarak:
Lala, ne düşünürsün para lazımsa Edirnekapı’dan Rusçuk’a altın döşeye bilirim” dedi. Ragıb paşa:“Devlet-i Aliyyemiz savaşlarda aslan olduğunu düşmana göstermiştir. Fakat tırnakları aşınmış, dişleri dökülmüştür düşman halimizi anlarsa müşkil olur. Bırakalım aslan istira hat etsin” cevabını verdi.

ASTAZE

Osmanlı seferde iken, ekine zarar vermemeye dikkat gösterirdi Sultan Süleyman devri. Osmanlı ordusu Sadrazam İbrahim Paşa kumandasında Avusturyaya sefere çıkmış. Düşman topraklarında ilerliyordu Serdarın otağının yanında bir yanda Tuna nehri, diğer tarafta ekili tarlalar vardı. otağın çavuşu, tarlaya girme diyince askerler bir adamı yakaladılar.Serdar-ı Ekremin emri vardır deyip Serdarın otağına götürdüler serdar Nasıl ekin tarlasına girersin?” dedi.“Sultanım kulun Ekin olduğunu bilir amma, ekinde “astaze” vardır, dedi serdar ibrahim paşa Merakla sordu:“Ya astaze dediğin nedir?”“Ekin içinde yaya yoludur Sultanım. Bura halkı ekinde yaya bir yol bırakır.” Paşa hazretleri döndü:“ içim rahat eyledi. askere söyleyin, zorda kalırsa astazelerden geçsinler. Sakın ekine basılmaya. Allah indinde mes’ul oluruz.”*

EŞEKLERİN YARDIMI

Osmanlı ordusu 1645 de Yusuf Paşa kumandasında Girit adasına çıkmıştı. adada pek çok eşek bulunuyordu. Sahile çıkan Osmanlılar, eşekleri toplayıp eşyalarını bunlara yükleyerek, kuşatmaya aldıkları Hanya kalesine taşıdılar. Kaleyi savunan Venedikliler “Çok yazık, eşeklerin Osmanlılara yardım ettiklerini bilseydim, Osmanlılar gelmeden eşeklerin hepsini öldürtürdüm” diye üzülmüştür


TAVSİYE ETMEM MAJESTE

Fransa İmparatoru III. Napolyon, sarayda Osmanlı sefiri Ahmed Vefik Paşaya yaklaşıp vilayetimiz Beyrut’a sözü getirerek Beyrut’u işgal için Fransız askeri yola çıkıyor, diye sefirimizi tehdid eder. Paşa Tavsiye etmem Majeste, der. Osmanlı süngüleri Fransız askerini denize döker... İmparator alayla :-Ekselans, bu sonuca askeri bilgilerle mi varıyorlar, diye sorunca, Vefik Paşa:-Hayır, tarihi bilgilere dayanarak... amcanız I. Napolyon da Akka kalesinde böyle bir ders almışdı, diye cevap verir.


İPEK TÜCCARLARI

Bir gün Yavuz Sultan Edirne’ye giderken, onu uğurlayan kafilede Şeyhül islam Ali Efendi de vardı. Dönüşte 400 kişi lik bir grup esir edilmişti Nereye götürüldüğünü sorunca yasağa rağmen ipek satın alıp, idama mahkum edildiler diyince Şeyhül islam Ali Efendi Edirne’ye giden padişaha yetişti ve:“Bu 400 kişinin katli helal değildir, mes’ul olursun, katlettirme Yavuz kızınca Sultanım, bunların suçu halk nizamını bozar mahiyette değildir.Ümmet-i Muhammed’in erkeklerine haram olan ipek, kadınlarıa helaldir. Diyen Zembilli Ali Efendi’nin sözleri, çok kızan Yavuz’un öfkesini dindirir ve hak vererek 400 kişinin serbest bırakılmasını emreder

BENİM PEYGAMBERİM BENİ KURTARIR

*
Oruç Reis esir edilmiştir Bir süre sonra zindandan çıkartılarak gemide küreğe çakılır Papazlar ve Şövalyeler, İtalyanca, Rumca ve İspanyolca bilen ve sözü olan Oruç Reis ten zevk alırlar Şövalyeler ona hürmet duyarlar ona:
Ey Osmanlı! Sen güzel sözlüsün Bizim lisanımızı fevkalade konuşursun. Müslümanlıkta ne buldun? Gel dinimize geç! Adı sanı belli olursun. Büyük şövalye ve kaptan yaparız seni” dediler. Oruç Reis:“Kâfirlerin iyiliği bu mudur? Dinimden dönüp hükümdar olmaktansa müslüman esir kalmayı tercih ederim. Şu resimlere taparsınız. onları ateşe atsalar çölde kuyuya bıraksalar, balta ile pare pare eyleseler, kendilerini kurtarmaya kadir değildirler.” Dedi. Şövalyeler:“Görelim Peygamberin neyler, dediler. Benim Peygamberim iki cihan fahridir. evliya* ve enbiya ondan şefaat umar. Hepsine şefaati o eder. Hak teâlâ’nın avni ve inayeti ile gelip beni kurtaracaktır.. Şövalyeler gülerek:“Hele küreği çekmeğe devam et. gönlünü hoş tut. Peygamberin seni kurtarsın.” Dediler. Bir gün gemi şiddetli fırtınaya yakalandı. Oruç Reis’in zincirleri de koptu kendisini denize bıraktı. Dalgalarla boğuştu sahile ulaştı. .Bir muharebede kendisini esir eden Şövalyeler Oruç Reis’e esir düştü Onlara şunları söyledi:“Ben demedim mi, Peygamberim beni kurtarır diye! İşte , kurtardı. reisinize söyleyin, ben ona varayım, ne kadar demiri varsa vursun, Peygamberimiz bize, Allah’ın izniyle yine yardım eder.”


BENDENİZ BÎPERVA GEÇERİM

Sultan Abdülaziz Sadrazamlığını yapan Fuad Paşa’ya, zamanın devlet adamlarından Âlî Paşa ile Rüşdü Paşa’nın kendisinden farklarını sorduğunda Efendimiz, yeni yapılmış bir köprüye Üçümüz de gelmiş bulunalım. Bendeniz hemen Besmele çeker ve köprüyü geçerim. Âlî Paşa Besmele çeker ve köprüyü defa larca muayeneden sonra geçer. Rüşdü Paşa kulunuz da, Besmele çeker, bir tabur insanı köprüden geçirir, sağlam olduğuna kanaat etdikten sonra geçer.”

ELÇİ HAZRETLERİ MERAK ETMESİNLER

Kırım harbinde Rusya, elçi olarak Prens Mençikof’u İstanbul’a gönderir. Elçi, Sadrazamdan sonra Hariciye nazırını da ziyareti icabederken Mençikof, sadrazamı ziyaretten sonra Hariciye nazırı Fuad Paşa’yı görmeden elçiliğe gider Hariciye Nazırı Fuad Paşa bunu şahsına hakaret kabul ederek istifasını verir İngiliz elçisi, Fuad Paşa’nın dargın olmasından istifadeyle :-Efendim size olan bu hakaret nedir? bu devletin hali ne olur? Dedi.Fuad Paşa:-Elçi hazretleri, devlet, o makama benden emin ve daha erbab bulup getirmekte zorluk çekmez. makama ehil birini getirmek lazımdır. Devlet-i Aliyye’de zor işlerin ehli eksik değildir. Elçi hazretleri merak buyurmasın benim istifamı kabul edenler, devleti bizden daha iyi düşünürler, cevabını verdi.

BENDENİZDE İKİ FUAD VARDIR

Sultan Abdülaziz Han, Sadrazamı Fuad Paşa ile sürekli istişare ederdi. Sultan İstanbul’daki Mısır Hidivi İsmail Paşa ile görüşecekti. Fuad Paşa mahzurlu buluyordu. Fakat Sultan Abdülaziz’in isteğini gördüğün den, Hünkarımız nasıl arzularsa öyle olsun” dedi. aradan birkaç saat geçince Padişah, Fuad Paşa’nın niçin net cevap vermediğini düşündü. Fuad Paşa bir kağıda şu satırları yazadı Efendimiz, bendenizde iki Fuad vardır. Birincisi Padişahımızın tebeasın Vatandaş Fuad’dır. Vazifesi, Padişaha itaattir. Efendimizin her arzusu ve emri baş üstündedir, her fermanını kabul eder.* İkincisi ‘Sadrazam Fuad’dır. vazifesi ise, padişahımın isteklerine karşı gelmek değil, işin devlete, millete ve padişahıma, faide veya zararı nedir diye düşünmek, bilgi ve tecrübesiyle o iş hakkında fikir beyan etmek verilen vazifeyi bihakkın yerine getirmekdir Padişah Efendimiz meseleyi iki Fuad’dan hangisine sual buyurursa o, cevab verecekdir.”

AĞIRLIĞINCA ALTIN EDERDİ

1780 de İsanbul’a gelen Fransız mühendisi, yanında logaritma cetveli getirir Bâb-ı Âlî’de hükûmte verip:
bu cetvelden anlayan var mıdır? Diye sorar. Kendisi ne, Gelenbevî İsmail Efendi adında bir zatı söylerler.Fransız mühendis, Gelenbevîyi ziyaret eder. Bir kulübeden farkı olmayan İsmail Efendi’nin evinden giren mühendis, karşısına çıkan üstü başı perişan adamın, aradığı kimse olduğunu güçlükle anlayınca, konuşmağa tenezzül etmeden elindeki kitabı uzatır ve:-Bır haftaya cevab bekliyorum, deyip harap evden çıkmak ister. İsmail Efendi bekletmeden, kendisinin telif etmiş olduğu logaritma cetvelini Fransıza verir. Bu cetveli gören Fransız, hayretler içinde kalır ve:-Bu adam Avrupa’da olsaydı ağırlığınca altın ederdi, diyerek hayranlığını izhar eder.

MAHKEMEYE HAZIRIM

Tayyarzade Ata Bey, “Enderun Tarihi” kitabında Sultan III. Selim ile ilgili şöyle bir hadise nakleder:III. Selim cesur silahşör ve hüner sahibidir tebdil-i kıyafetle halka karışırdı Bir gün Sultanahmede çıktı. kalyoncu neferi gibi giyinmişlerdi. Sultanahmed Camiinden bir kadın feryadı işittiler. Yeniçeri tulumbacılarından bir zorba, bir kadını çevirmiş; zorluyordu. Kadın Kardeşim! Ben ehl-i namus um Çocuğum hasta. Eczaneden ilaç aldım. Evime dönüyorum. Bana ilişme. diye feryad ediyordu. Tulumbacı sarhoş, gözü kararmış, küfürlerle bıçağını çekmiş, tehdide başladı. Kadın, kalyoncu kıyafetindeki padişahı farketti ve onlara:-Aman kaptan ve kalyoncu din kardeşlerim!... beni bu herifden halas edin diye yalvardı.tulumbacı azıttı ve padişahın üzerine yürüdü. Fakat silahını çıkarmağa vakit bulamadan, Sultan Selim kılıcını çekerek adamı belinden ikiye böldü. Babıâlî’ye şu tezkereyi gönderdi:“Sokollu Paşa yokuşunda maktul olan tulumbacıyı öldürdüm. Veresesi var ise şer’an mahkemeye hazırım”

KAVUK YERİNE MİĞFER

Osmanlı da en büyük yenileşmeyi yapan Sultan II. Mahmud, bütün icraatları için Şeyhülislam Mehmed Efendi’den fetva almıştı. Yeniçeri ocağının kaldırılması fetvasına çok memnun olan padişah, ona çok kıymetli bir elmas yüzük hediye etmişti.
Yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla kurulan Nizam-ı Cedid ordusunun kıyafetleri Avrupa’dan alınmıştı. Yeniçeri kavuğu yerine miğfer giyilmesi gerekiyordu. Şeyhülislam’ın fetvası gerekliydi. Mehmed Efendi sarayda Padişahın yanına oturtuldu. İkindi güneşi, mehmed Efendi’nin gözüne geliyor ve rahatsız ediyordu. istediği fetvayı almak isteyen padişah sordu:-Efendi Hazretleri, güneşe dayanamadınız, ya askerlerim, kafirlerle güneşe karşı nasıl harbederler, diye sorunca Şeyhülislam kavuk yerine miğfer giyilebilir, şeklinde padişahın istediği fetvayı verdi.

EMREDİYORUM PAŞA!

Sultan II. Abdülhamid döneminde Ferik(Orgeneral) Hasan Paşa ile oğlu Müşir(Mareşal) Deli Fuad Paşa merasime gideceklerdi. Arabada rütbeye göre önce Müşirin binmesi gerekiyordu. Fakat Müşir, Ferikin oğlu olduğundan, babasına -Buyurun, dedi. Babası:-Hayır, siz Müşirsiniz. Önce siz deyince Fuad Paşa Paşa hazretleri emrediyorum, arabaya bininiz, der. Ve hem askeri adab, hem de ahlaki edeb yerine gelmiş olur Sultan Abdülhamid, ertesi gün Hasan Paşa’yı da Müşir rütbesine yükseltir

BİN YIL YAŞASAK YİNE CİHAN BU

Sultan Mehmed Reşad’a mesane ameliyatı yapılacaktı. Güçlükle yürüyerek ameliyat masasına gelince ellerini açarak ve kıbleye dönerek, duada bulundu:-Ya Rabbi! Milletimin ve memleketimin mukadderatını hayırlara tahvil et! memleketim ve milletime muzır olacaksam ameliyatdan kaldırma!.. dedi. Etrafıyla helalleştikten sonra ameliyat için cesaret ve metanetle yattı.Ameliyat başarıyla geçtikten sonra tebrike gelenlerin; “Mâşaallah iyileştiniz. Artık yüz seneden fazla muammer olursunuz!” gibi sözlere Sultan Reşad:-Ne kadar yaşayacağımızı bilemeyiz. Cenâb-ı Hak bilir. Mukadder ne ise ömrümüz o olur. Yalnız diyebiliriz ki:Bin yıl yaşasak yine cihan bu ,Gerdiş bu, zemin bu, asuman bu!..

DÜŞMAN ASFALT YOLLARDAN MI GELDİ

I. Balkan Harbinde Osmanlı İttihatçıların orduya siyaseti sokmaları ve subayların fırkalara ayırmalarıyla devamlı geri çekiliyordu Edirne düşmana geçince Osmanlı Çatalcada savunmaya geçtiler. Yunanlılar denize Bulgarlar ise demir yoluna hakim olmuş Osmanlının zorda kalmıştı.
Sultan Reşad üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyor, çareler arıyordu. fikrini açıkladı:-Ben Sancak-ı Şerifimle bizzat cepheye gidiyorum. Asker, padişahını görünce büyük bir şevkle düşmana saldırır ve durdurur.Harbiye Nazırı Nazım Paşa padişaha gelerek:-Bu kış cepheye gidip ne yapacaksınız padişahım? Çamurdan çıkılmaz. Hayvanların ayağı, araba tekerlekleri çamura gömülür, deyince Sultan Reşad:-Paşam! Düşman buraya hep asfalt yollardan mı geldi? Cevabını verdi. neticede padişah yaşlı olmasından dolayı devlet onun cepheye gitmesini doğru bulmadı ve İstanbul’da kaldı. toparlanan Osmanlı ordusu, hücuma geçerek Edirne’yi geri aldı.

BENİM MİLLETİMİN OCAĞI YANIYOR

Bir Ramazan gecesinde Yıldız Sarayı yanmaya başladı. İstanbul işgal edilmiş İngiliz itfaiyesi yangını söndürmeye çalışlıyordu. Devletten kimse gelememişti. Çünkü saray ablukadaydı Padişah Zat-ı Şahane, sırtında gecelik entarisi ve üzerinde pardesüsüyle ayaktaydı. Telaşlı değildi. Köşkün bekçibaşısı ağlıyordu. Hünkar:-Benim milletimin ocağı yanıyor, ben onu düşünüyorum... kendi evim yanmış, ne ehemmiyeti var, dedi.

DİN VE DEVLET UĞRUNDA ÖLMEYE GELDİ

1853 te Rus ordusu, Tunadaki Silistre kalesini kuşatmıştı yardım için memleketin her tarafından gönüllü geliyordu. Aydın’ın tanınmış efeleri Isparta eşrafıda vardı. en çok dikkat ise 7 yaşında, mükemmel silahlanmış bir çocuktu. Kale kumandanı çocuğa hayretle bakarak:-kimdir? Diye sordu. Babası öne çıktı ve:-Oğlumdur efendim. Moskofa karşı harpi duyunca yanımdan ayrılmadı. Din ve devlet uğrunda ölmeye geldi.Bu sahne bütün askerlerin gözlerini yaşarttı. Kumandan çocuğu okşadı. Harpte Anadolu çocuğu babasından ayrılmadı beraber savaştı. bir hücumda babası esir düşerken onu kurtarmağa muvafak oldu.



PADİŞAH MEMLEKETE HAİNLİK ETMEZ

Sultan Abdülhamid in son senesinde İttihad ve Terakki iktidarı ele geçirince, halkı padişah aleyhinde kışkırttılar Dr. Nazım, Aydın’da tütün tüccarı sıfatıyla ileri gelenlerle görüşü yordu. meşhur efeler Çakıcı Mehmed in yanına da gitti. Efe’ye:“Sultan Abdülhamid devlete hainlik ediyor. ortalığı hafiyelerle doldurdu. Bunların dağıtılması lazım” demesiyle Efe, Nazım Bey’e dönerek:“Padişah hainlik etmez. Hafiye işine gelince, ben eşkıyayım. Dağda gezemem için jandarmadan haberdar olmam lazım. köylerde yirmi den fazla hafiyem var. onlar olmasa dağlarda dolaşamam. eşkıyanın hafiyeye ihtiyacı oluyor da devletin padişahının niçin olmasın. Onun hafiyeleri olmasa, bir gün bile devlet ayakta kalamaz. münasebetsiz laflar etmeyin ve derhal burayı terkedin” diyerek Nazım Bey’i kovdu


ASİL RUH

1854 kışında Silistre kalesini kuşatan Ruslar, bir avuç Osmanlı karşısında zordaydı Ağır kış şartlarında erzak tükenmiş, açlık ve soğuktan kırılıyorlardı Zabitlere:-Açız!... ekmek,. diye bağırdıklarında, zabitler:-İşte kale... zaptedin karnınızı doyurun... diye cevap veriyorlardı. aç kalan Rus askerleri Osmanlı siperine yanaşarak:-Ekmek... diye el uzatıyor Osmanlı askeri asil ruhlarıyla süngülerine ekmek takıp Rus siperine uzatıyorlar ve kana susamış Rusların aç karınlarını doyuruyorlardı. Rusların cevabı ise şu oldu: şehri zaptedemiyeceklerini anlayınca yağlı paçavraları ateşe verip, şehirde yangın çıkardılar. yangınlar bir felaket oldu bir derviş:-Ey Müslümanlar korkmayın!... Moskof Kadir gecesi kaçacak, Müslümanlar muzaffer olacaktır, diyerek askerin maneviyatını arttırdı.Kadir gecesi Ruslar Silistre muhasarasını bırakıp, mağlup vaziyette gittiler. Silistre müdafileri kale burçlarında ezanlar okuyarak zafer şenlikleri yaptılar.

PATRONA HALİL VE SULTAN AHMED

18. Yüzyılda, Osmanlı teknolojide geri kaldığını görerek, dinin emrini yerine getirmek için memleketi geliştirmek istediler. Buna ilk öncülük yapan, Sultan Üçüncü Ahmed idi.Lâle Devrindeki
yenilik lere orduyu da ilâve etmek isteyince ilimden uzaklaşmış, rezaletin hakim olduğu Yeniçeriler telaşlandı nizâmi ordu için Fransızlar getirtilerek kışla kurdurulması, bozulmuş
Yeniçerileri ve yenilikleri yanlış anlayanları ve Osmanlı düşmanlarını hareketlendirdi.kışkırtıcılığa müsait olan Patrona Halil 1730 da isyâna başladı. Bâbıâlî’nin tâtil olduğu ve Sultan Üçüncü Ahmed in İran Seferine Hareket etmesi isyancıların işini kolaylaştırdı. İsyana, Yeniçeri Ağası Hasan Ağa, 300 kadar kuvvetle karşı koymak istediyse de, kardeş kanı dökülmemesi için geri çekildi. Bu âsîlere güç verdi. İstanbul Kaymakamı Mustafa Paşa, isyânı haber alır almaz, pâdişâhı haberdâr etti. Sultan Ahmed İstanbul’a geldi Lâle Devrinin barış, ve huzûruna alışan devlet adamlarının kardeş kanı dökülmesini istememeleri, isyâncıları cesaretlendirdi. Âsîler 41 kişinin teslimini istediler. Listede; Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa, Kaptan-ı deryâ ve İstanbul Kaymakamı Mustafa Paşa, Şeyhülislâm Abdullah Efendiyle otuz yedi kişinin daha isimleri vardı. Sultan Ahmed, âsîlerin istediği şahısları vazifeden alıp, İstanbul’dan uzaklaştırarak, hâdiseleri önlemek istedi. Vezirliğe Silâhtar Mehmed Paşa tâyin edildi. Dâmâd İbrâhim Paşa, âsîlerin eline geçince, Kaymakam Mustafa ve Mehmed paşalarla berâber hunharca öldürüldüler Sultan Ahmed tahtını; katliamları önlemek için yeğeni Şehzade Mahmûd’a bıraktı. Birinci Mahmûd 15 Kasım 1730 da Patrona Halil ve ekibini imhâ ettirip, İstanbul’da âsâyişi sağladı. Devlete tâyinlerde bulunup, isyâncılardan eser bırakmayarak, devlet otoritesini tesis etti. devlet isyandan büyük zarar gördü. idareciler yeniliklere yönelemedi

SULTAN III. SELİM VE KABAKÇI MUSTAFA

On sekizinci yüzyılda Osmanlı iç ve dış düşmanla mücâdele ediyordu. 1789 Fransız ihtilâlinden sonra Avrupa’daki olaylar Osmanlıyı etkilemedi. Sultan Üçüncü Selim“Nizâm-ı Cedîd” adlı askerî, mülkî, idârî, ticârî, içtimâî ve siyâsî ıslâhâtlara girişerek devlete hayât ve canlılık getirdi. Bu durum Rusya, Fransa ve İngiltere’nin hoşuna gitmedi. Osmanlının toparlanmasını istemiyorlardı. Selim Hanın kurduğu modern Nizâm-ı Cedîd ordusunu istemeyen Yeniçeriler ile menfaatçi ve Osmanlının yıkılmasını isteyen hâinleri harekete geçirdiler. Akka mağlubiyetini unutamayan Fransızların İstanbul Sefîri Sebastiani’nin teşvik ve Selânikli dönme Sadâret Kaymakamı Köse Mûsâ’nın tahrikleriyle âsîler ayaklandı Haseki Halil Ağa’nın parçalanarak öldürülmesiyle isyân başladı. Kabakçı Mustafa lider seçildi. Kabakçı Mustafa yıllarca Balkanlarda dolaşmış, Rusya’da ihtilal eğitimi almış profesyonel bir ihtilalciydi. Türk tarihinde ihtilaller devri başlıyordu. Sultan Üçüncü Selim Müslüman kanı dökülmesini istemedi. “Bu işlere sebep, benim hilmim yumuşak huyumdur” demesi üzerine, Nizâm-ı Cedîd askerleri kaldırıldı Köse Mûsâ ile Çardak ve Unkapanına gelen âsîlerle, Yeniçeriler birleşip, Nizâm-ı Cedîd taraftârı devlet adamlarını katlettiler. Pâdişâhı istemiyoruz diye bağıran âsîler, 29 Mayıs 1807’de Sultan Üçüncü Selim i tahttan indirip, yerine Sultan Dördüncü Mustafa yı geçirdiler. Bütün ilerleme ve yenilikler durduruldu. Kabakçı Mustafa Turnacıbaşılıkla Boğaz’a tâyin edildi. Hükûmetde nüfûz sâhibi oldu. Temmuz 1808’de Boğaz’daki evinde öldürüldü. isyanın bedeli ağırdı. Devlet, elli sene kaybetti. Teknolojide, Batıya yetişmek hayal oldu.*yeniliklere devam edildi. Batı Osmanlının ilmi ve teknik ilerlemelerine mani olmak; ve zayıflatmak için bütün güçleriyle çalıştı Osmanlıya gönderilen sefirler, tüccarlar, bilgin ve ajanlar azınlıkları tahrik ederek, devlet adamlarını kullanarak Osmanlıyı tarihten silmek istediler. Okumak, ilim irfan sahibi olmak için Avrupa’ya gönderilen Türk gençlerinin beyinlerini yıkayarak, bedeni Türk; fakat düşünüşü, anlayışı ve yaşayışı itibariyle tam bir Avrupalı haline getirdiler. Osmanlı Padişahları ve Osmanlı elitleri, örf ve âdeti muhafaza ederek, Batı’nın sadece teknolojisini istiyordu. Fakat beyni yıkanmış Batı hayranları teknolojiyi değil, Batı’nın rezilliklerini getirdiler.

BENDEN BUNLARI İSTEMEYİNİZ

Sultan Abdülmecid zamanında, Rus işgaline karşı Lehistan’da, Avusturya baskısına karşı Macaristan’da ayaklanmalar olmuş, fakat şiddetle bastırılmıştı isyanlara karışanlar Osmanlıya sığınmışlardı. Avusturya ve Rusya, kaçakların iadesi için Osmanlıyı sıkıştırı yordu. mesele büyüdü. Rus sefiri bizzat padişahtan mültecilerin verilmesini istedi. Fakat Sultan Abdülmecid şu sözlerle reddetti:
“Benden bunları iadeyi asla beklemeyiniz. Ben, kendisine sığınmış adamlardan bir tanesini geri vermemek için devletini feda eden Yıldırım Han’ın torunuyum. size yüzlerce kahramanı verip namusumu kirletir miyim sanıyorsunuz?


MAHMUD HAN ZAFERE ULAŞTI

Sultan Birinci Mahmûd İrana ordu gönderdiğinde, Mehmed Emin Tokâdî hazretleri talebesi İshakzâde Yahyâ Efendiye gitti. Mübârek gözleri kan çanağına dönmüştü. "Benim için bir oda ayırınız!" dedi. tefekküre, başladı. ikindi namazı için dışarı çıktı. Talebesi; "Bir mikdâr yemek yeseniz münâsib olurdu deyince; "Yok Yahyâ Efendi. Ben Ertesi gün neşelice dışarı çıkıp; "Elhamdülillah! Allahü teâlâ duâlarımı kabûl buyurdu. Mahmûd Han zafere ulaştı. Sultan Mahmûd'dan çok ikrâm gördüm. ona duâ ederek zaferine vesîle olduk. hakkını ödedik. Bu günü bu saati bir yere yazınız." buyurdu.Sultan Mahmûd'un zafer haberi geldi. Tam Mehmed Tokâdî hazretlerinin zaferi müjdelediği gün ve saate rastlıyordu.

ŞEHİD SULTAN GENÇ OSMAN

26 Şubat 1618 de babasının yerine tahta geçen amcası birinci Mustafa’nın rahatsızlıktan tahtı bırakmaya mecbur olunca genç Osman sultân oldu.İkinci Osman’ın tahta çıkışıyla İran ile barış antlaşması imzâlanarak harbe son verildi. 1620 de Halil Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması İyonya Denizini geçerek Otrantodan Adriyatik’e geldi. Dırazda iki İtalya gemisini ele geçirdi. Adriyatik Denizine geçerek Manfredonia Körfezine girdi İtalya’ya asker çıkardı. Manfredonia liman ve şehrini fethetti. Halil Paşa zaferini Pâdişâha ve şeyhi Üsküdarlı Azîz Hüdâi hazretlerine bildirdi hayır duâ aldı.Boğdan Voyvodası Gratiani Osmanlıya cephe almıştı. İhânetiyle azledilen Gratiani Lehistan’a sığındı ve büyük destek gördü. Bu devletten aldığı 60 bin kişilik bir kuvvetle Osmanlıya saldırdı. Özi Beylerbeyi İskender Paşa, harekete geçip bu kuvvetleri Turlada imhâ etti. Düşman ordusundan 120 top ile arabalar dolusu zahîre ganîmet alındı.

Boğdan Voyvodası Gratiani Osmanlıya cephe almıştı. İhâneti üzerine azledilen Gratiani Lehistan’a sığındı ve büyük destek gördü. Bu devletten aldığı 50-60 bin kişilik bir kuvvetle Osmanlı topraklarına saldırdı. Ancak Özi Beylerbeyi İskender Paşa, harekete geçip kuvvetleri Turla Nehrinde imhâ etti. Düşman ordusundan 120 top ile arabalar dolusu zahîre ganîmet alındı. Sultan Osman, Lehistan’ı ele geçirip, Baltık Denizine çıkmak, için bir donanma kurrak, Atlas Okyanusuna geçip Avrupa Hıristiyanlığını, Akdeniz ve okyanus donanmalarıyla çembere almak gâyesiyle 21 Mayıs 1621’de Cumâ namazınıdan sonra sefere çıktı. 1 Eylül 1621’de Hotine varıldı ve kale kuşatıldı 35 gün devâm eden muhârebede kale düşmek durumuna geldiyse de yeniçerilerin itâatsizliği ve devletteki geçimsizlikler, kesin netîcenin elde edilmesine mâni oldu Nogay tatar beyi Kantemir Mirzâ Kırım Hânının oğlu Nûreddîn, Lehistana akınlarda bulunarak ganîmetle döndüler. kış gelmesi üzerine Lehistan’la barış yapılarak geri dönüldü.

Lehistan Seferinde muvaffak olamadığına Sultan, asker lerin gayretsizliği olduğuna inanıyor ve ıslâhâtlar istiyordu. Kapıkulu ocakları nı kaldırarak, yerine Anadolu, Sûriye ve Mısır Türklerinden müteşekkil, sâdece askerlikle uğraşan, pâdişâh emirlerine itâat eden bir ordu istiyordu. saray, harem ve ilmiye teşkilâtlarında
esaslı değişiklik düşünüyordu. Ancak onun ıslâhât fikirlerine kapıkulu ocakları karşı çıkıyor, ilmiye sınıfı çok çekimser davranıyordu. Osmannın hacc arzusunu bahâne eden yeniçerilerle sipâhiler ayaklandı lar. Osman Hanın haçtan vazgeçmesi isteğiyle başlatılan isyân, devlet adamlarının kellesinin istenmesiyle büyüdü. isyan Sultan Osman Hanın hal’i ve Sultan Mustafa’nın ikinci defâ tahta geçirilmesiyle son buldu.İsyan sırasında Sultan Osman’ı ele geçiren câniler, ağır ve kötü sözlerle Orta Câmiye Genç pâdişâhın mâruz kaldığı hakâretin haddi hesâbı yoktu. Yaptıkları ezâ ve cefâ onu boynu bükük ve perişan koymuştu.

İkinci Osman, kendisine eziyet eden ocak ağalarına“Dün sabah pâdişâh-ı cihân idim, şimdi uryân kaldım; merhamet edip hâlimden ibret alın; dünyâ size kalmaz; hangi pâdişâhın kulları pâdişâhlarına ihânet ettiler.” diyerek yalvardı ise de, sözlerin cânilerde tesiri olmadı.Orta Câmide Genç Osman’ın muhâfazasına Haseki Sarı Mehmed Ağa tâyin edildi. Yeniçeriler, Sultan Osman’ın hayâtına dokunulmayarak kafes hayâtı yaşamasını istiyorlardı., çok hâin bir kimse olan yeni Sadrâzam Dâvûd Paşa onu öldürtmek için cebeci başına emir verince, yeniçeri ağaları mâni oldu Osman Hana kasd eden Dâvûd Paşaya; “Behey zâlim, sana neyledim? İki defâ mûcib-i katl cürmünü affedip öldürmedim, bana gadrin nedir?” diye bağırdı.Dâvûd Paşa, cumâdan sonra en güvendiği adamları cebecibaşı ile kalender uğrusu denen zâbite, Sultan Osman’ı Yedikulede boğmalarını emretti. sultanın Yedikule’ye götürülüşünü seyreden halk, o târihte kadar görülmemiş bir kalabalıktı

Yedikule’ye vakit akşama yaklaşıyordu. Dâvûd Paşanın emriyle cebecibaşına ve kalender uğrusuna dönerek; “Yanınıza sekiz cellâd alıp, Osman’ın işini bitirin. Yarına kalmasın.” dedi.Sultan Osman, perişân, aç ve uykusuz olduğu hâlde kendisini son nefesine kadar müdâfaaya karar vermişti. On cellâdın ilk hücûmu netîce vermedi. Bire on olmasına rağmen, cellâtlar, silâhsız pâdişâhla mücâdele edemedi Kementten başka silâh kullanmak istemiyorlardı. Çünkü hânedânın kanı akıtılamazdı. Buna rağmen, balta alan cellatlara genç sultan, büyük bir ustalıkla karşı koydu. arkasından gelen bir cellat, baltası ile omuzuna vurarak yaraladı. cebecibaşı kemendi Osman Hanın boynuna geçirdi ve yere düşürdü. câniler üzerine yüklenerek genç pâdişâhı şehit ettiler (20 Mayıs 1622). Şehit Sultanın cenâzesi Topkapı Sarayına götürüldü. cenâze törenine hazırlandı. Sultanahmed Camiinde babasının türbesine defnedildi.

Genç Osman’ın şehit edilmesi târihimizin en acıklı olayıdır. Anadolu’da bâzı isyânlara sebep oldu. Millet, pâdişâhın öldürülmesini hazmedemedi kâtillerini nefretle andı.Sultan İkinci Osman Han güneş yüzlü, heybetli, yüksek himmet sâhibi, bahadır bir pâdişâhtı iyi bir binici, silâh ve harp âletlerinde mâhirdi. binicilikte akranı pek azdı, şirin çehreli ve güzel tavırlıydı. Gençliğinin en parlak günlerinde tahta çıkıp, tecrübeli, akıllı ve sâdık bir yardımcıya mâlik olmayışı, kendisine hâzin sonu hazırlamıştı. Niyyeti hidmet idi saltanat ü devletine Çalışırdı hâsid ü bedhâh onun eceline nekbetti Sultan Genç Osman dînî ve fennî ilimlerde âlimdi. Fârisi mahlasıyla dîvân’ı vardır.


BU DEVLETİN AYAKTA KALMASI İÇİN

Sultan II. Mahmud Han zamanında Harput’ta yetişen büyün alimlerden Abdurrahmân-ı Harpûtî, İstanbulda bir vazîfe verilmemesi üzerine memleketine döndü. dersler verdi . Bir müddet sonra memleketini terk ederek İstanbul'a gitti. vakit namazı için girdiği Ayasofyada bir levhaya gözü takıldı. Bu levhadaki ibâreyi,kim doğru hâllederse, mükâfatlandırılacaktır." yazıyordu. ibâreyi çözen Abdurrahmân-ı Harpûtînin kâğıdları sultânın huzûrunda tetkik edildi Abdurrahmân Efendinin yüksek bilgilerle donatıldığı anlaşıldı ve saraya dâvet edildi. sultânın huzûruna çıkarıldı. İkinci Mahmûd Han; "Siz hocamsınız." diyerek onu yanına oturttu büyük iltifâtlarda bulundu. Üsküdar'da ev verildi ve evlendirildi.

Osmanlı Devletinde yeniçeri isyânları önlenemez olmuştu Tâlim ve eğitim istemiyorlar, savaşı reddediyorlardı. harp öğretilmesini isteyen din ve devlet adamlarına karşı harekete geçtiler. İkinci Mahmûd Han vezir ve ulemâyı topladı. Abdurrahmân-ı Harpûtî hazretleri de bunlar arasında idi. Yeniçeri zorbaları isyân ederek devletten kelle istemeye başlamışlardı. bid'at yuvası hâline gelen bektâşî tekkeleri yenicerileri tahrik ediyordu. ulemâ bunların öldürülmeleri câizdir diye fetvâ verdi. Savaşın başlangıcı sancak-ı şerîfin çıkarılması kararlaştırıldı.

Osmanlıda sancağı şerîfin açılması önemliydi. dönüşü yoktu. Yeniçeriler ile yapılacak mücâdelede son kestirilemiyordu. herkeste tereddüd vardı. devlet adamlarının çekingen ve kararsızlığı sırasında Abdurrahmân Harpûtî hazretleri Bu din ve devletin ayakta kalması Allahü teâlânın istediği şeyse yeniçerileri yok ederiz. Değilse biz de bu din ile berâber batıp gideriz, diyerek kalplerdeki şüpheleri giderdi. Herkes tek bilek tek yürek oldu. inanç ve îmânla harekete geçilerek yeniçeri ocağı ortadan kaldırıldı bozuk bektaşî yuvaları kapatıldı Kürd Hoca ünvânı ile de meşhûr olan Abdurrahmân-ı Harpûtî hz leri sonradan Şam'a giderek Emevîyye Câmii İmâmı Saîd Efendinin derslerinde bulundu. Nakşibendiyye yolunu Muhammed Sâdık Erzincânî'den öğrenerek icâzet ve diploma aldı.Abdurrahmân Efendi 1851 de Üsküdar'daki evinde vefât etti. Karacaahmet mezarlığındaki türbesine defnedildi.

HEDİYE BASTON

1897 Osmanlı-Yunan harbi zaferle neticelenmişti. Sultan II. Abdülhamid sevinç içndeydi. Harpte yaralananların hepsini İstanbul’a getirtmiş, Gümüşsuyu hastanesi ile yeni yaptırdığı Şişli Etfal hastanesine yerleştirmişti. Hergün yaralıların vaziyetini öğreniyordu. Sultan Abdülhamid’in marangozluğa merakı vardı. Yıldız Sarayında marangoz atelyesi vardı ve yorulduğu zaman dinlenmek için buraya gelir, her biri sanat şaheseri olan ahşap eşyalar yapardı. atelyede marangoz Mehmed Usta ile karşılaştı. ustaya Haydi Mehmed Usta! 150 tane baston ağacı kes...-Ferman efendimizin. Lakin bu kadar baston ağacı ne olacak? -Araştırdım, gazilerimizden 150 kadarı ayaklarından yaralandı iyi olsalar da yürümek için bastona muhtaç kalacaklar. Bunlara baston yapacağım ve hastaneden memleketlerine giderken kendilerine hediye* edeceğim.

murataltug1985
11-21-2018, 22:47
Kaynak vehbi tülek.com

SALTANAT TAHTINA OTURACAKTIR

Sultan İkinci Selîm’ın oğlu Şehzâde Murâd, Manisa'da vâlisi idi. Şehzâde Murâd, Hüsâmeddîn-i Uşâkî hz lerine sultân olup olmayacağını anlamak üzere, bir elçi gönderdi. haberci mektubu Hüsâmeddîn-i Uşâkî hazretlerine vermeden Uşâkî hazretleri Git! Şehzâdeye söyle İstanbul'a hareket etsin. Filan gün saltanata oturacaktır." dedi.

Sultan İkinci Selîm’ın oğlu Şehzâde 3.
Murâd Hüsâmeddîn-i Uşâkî hz lerinin tahtı müjdelemesiyle tahta çıkmıştı Hüsâmeddîn-i Uşâkî hazretlerine hürmeti çoğaldı onu İstanbul'a dâvet etti. Hüsâmeddîn-i Uşâkî, Uşak'tan İstanbul'a geldiğin de; Pâdişâh, erkânı ve halk onu hürmetle karşıladı. Aksarayda bir ev tahsis edildi. Uşâkî hazretleri, Pâdişâha yakınlığından istifâde isteyenlerin verdiği sıkıntıyla Uşak'a dönmeye karar verdi Pâdişâh, büyük zâtın İstanbul'da kalması için ricâda bulundu. Uşâkî hazretleri, Sultan Üçüncü Murâd ın ricâsını kabûl edince Kasımpaşada Hüsâmeddîn-i Uşâkî'nin adına bir dergâh inşâ edildi. çok talebe yetiştirdi talebelerini Anadoluya , halka doğruyu göstermesi için gönderdi.


SELİM DAHİ EVLİYANIN DIŞINDA DEĞİLDİR

Yavuz Sultan pâdişâh olmadan Trabzon'da vâliyken Halîmî Çelebinin talebesi oldu Gece-gündüz huzûrundan ayrılmadı ve devamlı sohbetde bulundu. Abdülhalîm Efendiye pekçok ihsânlarda bulundu. Allahü teâlânın ihsâniyle Osmanlıya pâdişâh olunca, onu yanından ayırmadı. Devamlı ilmî sohbetlerde bulundu. Halîmî Çelebi, Yavuz Han ile birlikte Mısır Seferine katılmışdır

Sultan Selîm Han zamânında, Molla Şemseddîn diye bir saray hocası vardı. Teheccüd namazı kılan, iyi huylu bir zâttı. Yazması süratliydi ki, on günde bir mushaf-ı şerîf yazıp bitirirdi. Yavuz Han, Mısır feth olununca, hocası, Halîmî Efendiye buyurdu ki: "Şemseddîn bize Tarih-i Vassâf yazsın." emriyle Şemseddîn Efendi yirmi beş gün mühlet aldı, Halîmî Çelebi'yi ziyârete gelenler Molla Şemseddîn'le tanıştı ona sık sık uğrar ve çalışmasına mâni olurdu. O da odasını kilitleyip hızla yazmayı sürdürürdü

Sultan Selîm zamanında Molla Şemseddîn diye bir saray hocası vardı. Sultan selim tarafından tarih yazmak ile görevlendirilmişti yine bir gün tarih yazarken âniden bir kimseyi yanında oturur gördü. Korkup heyecanlandı. Bunun üzerine "Korkma, biz de senin gibi insanız. Seni ziyârete geldik." dediler. Molla Şemseddîn, kapıları kilitli görüp, bu kimsenin gâipten olduğunu anladı. sohbete başladılar. Ve sordu: "Arap diyârı fethedilip Osmanlıya katılacak mı? Yoksa tekrar başka milletlere mi geçecek?" O zât dedi ki: Yavuz Hân bu vazife ile vazifelendirildi. Mübârek beldelerin, Mekke ve Medîne'nin hizmeti ona ve nesline verildi İslâm pâdişâhları arasında makbûl olan Âl-i Osman'dır. Selîm Hân evliyânın dışında değildir." dedi.


SAVAŞIN ZORLUKLARINA KATLANMADAN ZAFERE ULAŞILAMAZ

Şehzâde 3. Murâd tahta çıkmak üzere Manisa'dan İstanbul'a gelirken, Sâdeddîn Efendi de berâberinde idi. O zaman Sultan Murâd'ın özengi ağası olan Tiryâkî Gâzi Hasan Paşanın naklettiğine göre, şehzâde yolculuk sırasında yanında göremediği Hoca Efendiyi sordu. Yanındakiler onun bindiği atın ham olması dolayısıyla biraz geride kaldığını söylediler. Bunun üzerine Sultan Murâd derhal kendi yedek atlarından birini altın işlemeli eğer ve süslü takımlarla donatarak ona gönderdi ve yetişinceye kadar bekledi."

Şehzâde 3. Murâd hocası Sâdeddîn Efendiye Hâce-i sultânî (sultan hocası) ve Reîs-ül-ulemâ ünvânları verildi. Devletin iç ve dış siyâsetine yardımcı oldu. Üçüncü Mehmed Han tahta çıktığı zaman (1595) hocası Nevâlî Efendi, vefât etmişti. pâdişâh hocalığı makâmı Sâdeddîn Efendide kaldı. İki sultâna hocalık yaptı kendisine Câmiü'r riyâseteyn denildi. Aynı ünvânı şeyhülislâmlardan Erzurumlu Seyyid Hacı Feyzullah Efendide almıştır

Osmanlı ile Avusturya 1595 de savaşlarda ağır kayıplar vermiştir Estergon, İbrail ve Kili düşmana geçmiş Sultan 3. Mehmed, hocası Sâdeddîn Efendinin tavsiyesi ile Avusturya seferine çıkmıştır Sultan Süleymânın vefâtından 30 yıl geçtiği hâlde, hiçbir pâdişâh başkomutanlık etmemiştir. 21 Haziran 1596 da Hoca Sâdeddîn ve, 100.000 kişilik bir ordu İstanbul'dan hareket edip Dîvân kurmuşlar vezirlerin Viyana'yı kuşatma teklifine karşılık Hoca Sâdeddîn; Viyana merhum Kânûnî zamânında kuşatıldı. Fakat alınamadı Viyanada düşman bizimle karşılaşmayacak biz Viyana'yı kuşatırken, onlar arkamızdan çekilme yolunu kapatacaklardır. Müşküle düşebiliriz Viyana'yı değil, Eğri kalesini teklif ederim. Eğri kalesini alırsak Avusturya ile Romanya yollarını ele geçirip, düşmanı, dize getirmek mümkün olacaktır." deyince Hoca Sâdeddîn Efendiye güvenen Sultan 3.mehmet Eğri kalesini, 20 günde fethetmiştir


Sultan 3.mehmet Eğri kalesini, fethedince Haçovada Alman ve Macar ordusu ile karşılaşmış Hoca sadettin efendinin isteğiyle savaşa çıkmıştır Sultan rahatsız olunca. İstanbul'a dönmek istemiş Hoca Sâdeddîn sultânım rahatsızlığınızı biliriz. Unutmamalılıki, meşakkatsiz zafer olmaz küffârı ezmeden dönmek, yılanın kuyruğuna basıp kaçmaktır. Kur'ân Düşmanlarınız aman dileyip silah terkedinceye kadar savaşınız Düşmana sırt çevirmeyiniz." buyrur. Düşman aman dilememiştir etmemiştir. Düşmana sırt çevirirsek Allahü teâlâya ne yüzle varırız. Osmanlı düşmanı imhâ etmeden, gazâyı terketmez Ecdâdımız ayıplar. Dîn ve devletin şerefini göklerden düşürmemek için Din düşmanları ile savaş farzdır. can verinceye kadar savaşmak Allahü teâlânın emridir. biz düşmanı yok etmezsek, onlar bizi yok edecekler." diyerek Sultânın dönmesine mâni olur.


Sultan 3.mehmet ile macar alman ve diğer devletlerden kurulu iki ordu haçovada harp vaziyeti alır Osmanlı sancağı savaş meydanında dalgalanır Sultânın sağında vezirler, solunda kadıaskerler ile Hoca Sâdeddîn Efendi bulunmaktadır. Muhârebenin başlamasıyla düşman Pâdişâha saldırır. Pâdişâh, otağında sırtına efendimizin hırka-i şerîfini giyip, eline mızrağını alır düşman ise ordumuzun içine girince Vaziyet tehlikeli bir hâl alır Sultan 3. Mehmed Hoca Sâdeddîn Efendiye; ne yapmamız gerek?" diye sorunca, Hoca Efendi; "Sultânım lâzım olan,sebat ve karar etmektir. Ecdâdın muhârebelerinde Resûlullah efendimizin mûcizeleri ile inşâallahü teâlâ zafer ve nusret ehl-i İslâmın olmuştur der

Haçovada macar ve almanların düşman ordusu osmanlı ordugahına girince panik başlamış Düşmanın çadıra girdiğini gören seyis, aşçı, deveci, katırcı, ve hizmetçi grubu, düşmana kazma, kürek, balta ve odunla hücum etmiş, Düşman kaçıyor." diye bağırınca osmanlı, askeri geri dönmüştür ön kol kumandanımız Çağalazâde dgizlendiği pusu dan çıkarak süvârileriyle yirmi bin düşmanı, imhâ etmiştir, Sultan 3. Mehmed atının üzerinde Kırım atlılarıyla düşmana korkunç bir darbe indirmiştir. elli bin düdman öldürülmüş Haçova savaşı büyük bir zaferle netîcelenmiştir. On bin duka altın ile Alman topları ele geçirilmiştir

Târihçi Hammer haçova savaşı için; "Hoca Sâdeddîn'in cesâret ve tesiriyle kazanılan Haçova savaşı, Mohaç ve Çaldıran savaşı ile mukâyese edilen parlak zaferdir." demektedir Hoca Sâdeddîn Efendi, Eğri seferinden sonra kendisini ilme ve eğitime verdi. ulemânın Kutbu" hâline geldi talebeleri meşhûr oldular. talebeleri onun irfân halkasından olmakla övünüyorlardı. Mevlânâ Ali Nakîb, Molla Ali, Seyyid Kâsım Gubârî ve Azmizâde, Hoca Sâdeddînin yetiştirdiği talebelerdendir Sultan 3. Mehmed Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendinin vefâtı üzerine 1598 de, Sâdeddîn Efendiyi şeyhülislâmlığa getirdi. Hoca Efendi bir yıl sekiz ay şeyhül islâmlık yaptı. müslüman halkı ihmâl etmedi fetvâ hazırlamakta mahâret gösterdi. Her Cumâ müslümanların dertlerini dinledi. Türkçe, Farsça ve Arabça cevaplarla halkı memnûn eddi. halk arasında, hocası Ebüssü'ûd Efendiyi hatırlatırdı

Şeyhül islam Hoca Sâdeddîn Efendinin kardeşleri de kendisi gibi âlim idi. Hoca Efendinin vâlidesine; "Senin çocukların bu şerefe ne ile kavuştu?" diye sorulduğunda vâlide Ben hiç birisini abdestsiz emzirmedim. Hepsinin akîkasını kestim. her Cumâ her birine bir koç kesip fakirlere sadaka dağıtırdım." demiştir.1599 da merhum 3. Murâd Hanın vefâtının dördüncü yılı Ayasofya Câmii şerîfinde hatim ve mevlid duâsı okunacaktı. Hoca Sâdeddîn Efendi evinde abdest tazelerken fenâlaştı. Öylece câmiye gitti. Duâsı biterken vefat etti. Tâbutu şeyhülislâm ve kazaskerliğe yükselen dört âlim oğlu taşıdı. Fâtih Câmiindeki cenâze namazından sonra Eyyûb Sultan'da yaptırdığı Dârü'l-kurrâ bahçesine defnedildi. 1599 da vefât ettiğinde 63 yaşında idi. Sevgili Peygamberimizde o yaşda, Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu


FATİH VE HOCAZADE

Sultan Fâtih âlimlere muhabbeti ve lütf-uyla ün salmıştı meşhur âlimlerden Hocazâde onun yanında şeref kazanmak istedi. talebesinden borç aldı pâdişâhın otağına vardı Molla Seyyid Ali, ve Molla Zeyrekte Pâdişâhın yanındaydı Hocazâde ilimdeki üstünlüğünü ortaya koydu. Pâdişâh ona ihsânda bulunmamıştı Hocazâdenin talebeleri ileri geri konuşmaya ve hizmet görmemeye başladı. bir gün Hocazâdeye dergâh-ı âlî kapıcılarından üç kapıcı geldi Hocazâde şu ağaç altındaki eski giysili kişidir diyince kapıcılar onun herkes gibi çadır ve çardağı olacağını düşünerek îtibâr etmediler. Onu âlemlere gölge olan Pâdişâh istiyor, diyerek azarladılar. mecburen Mollaya selâm verdiler. hürmetle eğilip elini öptüler ve Devletlü Pâdişâha hoca oldunuz deyip tebrik ettiler.

Fatih Han zamanında saraya hoca olarak istenen Hocazâde buna inanmadı. Pâdişâh konakçılarının gelip çadır at ve on bin akçesini görünce şüphesi kalmadı. Onlar buyurun yüce Pâdişâh bekler dediler. Hocazâde ona saygısızca davranan talebelerinin yanına vardı sözünü sakınmayıp; bağırdı. Talebeleri büyük bir devlete erişen Molla'nın hemen ayaklarına kapanıp özür dilediler Hocazâde Pâdişâh ihsân borcunu fazlasıyla ödedi diyerek gönül rahatlığı ile pâdişâhının elini öptü. Hocazâde'nin Pâdişah katındaki değeri arttı. bâzıları hasedlendi Fâtih Han Edirne'deyken Vezir Mahmûd Paşa, Hocazâde'nin kazaskerlik istediğini Sultana bildirdi. Sultan "Bizi sohbetden mahrûm etmek mi istiyor?" diyerek üzüldü. onu Edirne'ye kazasker tâyin etti.

Fatih Hanın hocalarından Hocazâde'nin babasına, oğlunun kazaskerlik haberi ulaşınca inanmadı. oğullarıyla oğlunu ziyâret için, Bursa' dan Edirne'ye yola çıktı. Babasının geldiğini duyan Hocazâde, babasını âlimlerle karşıladı. Baba-oğul kucaklaştı Babası Hocazâde'den özür dileyip kusurlarının affını isteyince; hocazade Olsun, siz öyle yapmasaydınız, biz böyle olmazdık." diyerek, babasına güzel muâmele etti. Babasına ziyâfet hazırladı ileri gelenler ve âlimler rütbeye göre oturunca, kardeşlerine yer kalmayıp, hizmetçilerle birlikte ayakta kaldılar. ilim ehline verilen önem ortaya çıktı. Molla Velî Şemseddîn'in sözlerini hatırladı.Cenâb-ı Hakk'a şükretti.
Hocazâde Sultan Mehmed tarafından Bursa Sultaniye Medrese sine, ve İstanbul'daki Sahn-ı Semân Medresesine müderris tâyin edildi. İstanbul' da Sultan Mehmed'in emriyle Tehâfüt-ül-Felâsife adlı eseri yazdı. Edirne kâdılığı ve İstanbul müftîliği yaptı.

Fatih Hanın hocalarından Hocazâde
İznik müftîliğine ve müderrisliğine tâyin edildi. Sultan Mehmed vefât edinceye kadar İznik'te kaldı. Sultan İkinci Bâyezîd tahta geçince, İstanbul'a geldi. Bursa Sultâniye Medresesine müderris tâyin edildi iki ayağı ve sağ eli felç oldu. Sol eliyle yazıyordu Sultan İkinci Bâyezîd'in emriyle Şerh-i Mevâkıf adlı eserini yazdı. 1488 de vefât eden Hocazâde, Bursa'da Emir Sultan medreseleri karşısına defnedildi.

YAVUZ SULTAN VE İBRAHİM GÜLŞENİ

Memlûkler Safevîleri destekleyince Osmanlılarla arası açıldı. Sultan Gavri, İbrâhim Gülşenî hz lerinin karşı çıkmasına rağmen, devlet adamlarının ısrarıyla Sultan Selîmin üzerine yürüdü. savaşta hayâtını kaybetti. Onun yerine tahta çıkan Tomanbay, İbrâhim Gülşenîden duâ istedi. Şeyh dedi ki: "Siz duâya kâbiliyet ve istidâd hâsıl eyleyin ki duâ size ulaşsın. Sultanların duâya istidâdı adâlettir. Allahü teâlânın kitâbı ile hüküm vermektir. Her kim Allahü teâlânın emri üzere hüküm etmez ise zâlim dir. Sultanım Eğer makâm-ı selâmette istersen, Selîm'e tâbi olasın." Bu nasîhate rağmen Tomanbay Ridâniye'de Yavuz'un karşısına çıktı. Bozguna uğradı yakalanarak îdâm edildi.

Sultan Selîm Mısır'ı fethettiğinde, İbrâhim Gülşenî hz leri onu Azîzim ömrümün vârı gönlümün sultânı safâ geldin. diyerek karşıladı. Yavuz Han büyük âlime hürmet gösterdi yeniçeri ve sipâhiyle onun, duâsı feyz ve bereketinden istifâdeye çalıştı Mısır'da Gülşenî hazretlerinin talebeleri çoğaldı. Nâmı Kânûnî Sultana erişti. Sultan onu İstanbul'a dâvet etdi. ikrâmda bulun du. Gülşenî yüz dört yaşındaydı. Gözleri zayıflamıştı. Sultanın emri ve Allahü teâlânın izniyle gözleri açıldı Gülşenî sıhhate kavuşunca, Atik İbrâhim Paşa Câmiinde vâaz verdi İstanbulun gönlünde taht kurdu devlet erkânı ve halk ona talebe olmakla şereflendi. Pâdişâh, şeyhülislâm, âlimler onun ilimdeki üstünlüğünü takdir etti Bir müddet İstanbul'da kalan Gülşenî hz leri, Pâdişâhın iziniyle Mısır'a döndü.

FETİH VAKTİDİR

Sultan 3. Mehmed Hanla Eğri Seferine çıkan Şemseddin Sivasi hz leri bir gün talebesi Receb Efendiyi çağırıp; "Din düşmanlarının müslümana baskı ve zulümü haddi aşmıştır İçimde sefer arzusu belirdi." buyurdu. Recep efendi
ihtiyâr olduklarını zayıf bünyenin sefere çıkmaya engel olacağını ve pâdişâhtan haber gelmediğini söyledi . Şemseddin Sivasi hz leri işâret ve tenbih olundu ki: "Sefer hazırlıklarını tamamla! Fetih ve zafer mukarrerdir." buyuruldu. Recep efendi "Şüphesiz ben hak dîne boyun eğip, yüzümü, gökleri ve yeri yaratmış Allah'a çevirdim ve ben ortak koşan müşriklerden değilim." meâlindeki En'âm sûresi 79. âyetini okudu sivasi hz leri Bize müjde verildi güçlü bir pâdişâh gazâ edip, fetihlerde bulunacak ve müminlerin kalpleri sevinçle dolacaktır." buyurdu. Çok geçmeden 3. Mehmed Han, Osmanlı pâdişâhı oldu.

3. Mehmed zamanında şeyh
Şemseddîn Sivasî hazretleri, bir at satın alıp, sefer hazırlığını tamamladı. mübârek bir günde şehir ahâlisi Şeyh Sivâsî'yi uğurlamaya toplandı bir kapıcıbaşı pâdişâhtan Eğri Seferi için ferman getirdi Şeyh Şemseddîn hazretleri: İşittik ve itâat ettik. iki senedir hazırlıklıydık. Bismillah, hemen gidelim." diye el kaldırıp duâ buyurdu. Oradakiler onu duâ âmin ve, gözyaşıyla uğurladı Üsküdarda onu genç Azîz Hüdâyî onu karşılayıp, elini öptü. Şeyh Sivâsî, Hüdâyî'ye; "Oğlum siz yegâne ve bir tânesiniz diye duâ edip, çok büyük bir velî olacağını müjdeledi. Azîz Hüdâyî; "Yaşınız seksen vücûdunuz zayıftır. Kendinize eziyet etmeseniz, nefsiniz ile cihaddasınız." diyerek, seferden alıkoymak istedi. şeyh sivasi "Peygamberimiz aleyhisselâmın bütün emirlerine uymak lâzımdır. Büyük cihâdı yaptık.küçük cihâd kalmıştı. Bu emire ihtiyâr olarak uymak isteriz." buyurdu

Şemseddin Sivasi hz leri pâdişâh 3. Mehmed tarafından gönderilen bir kadırga ile Ayasofyaya yerleşdi. Sultan onu Sinan Paşa köşküne dâvet eddi. pâdişâh, Şemseddîn Sivâsî'ye; sizi sefere dâvet eden kapıcıbaşımız sizi sefere hazır bulmuş. bu işin sonunu bilirsiniz. bizi müjde ile sevindirmenizi isteriz." dedi. Şemseddîn Sivasî; "Hadîs-i şerîfte; "Amellerin en fazîletlisi, müminleri sevindirmektir." buyurdu. Eğri Zaferi kazanılacak Düşman yenik ve perişân olacaktır. müjdesini verdi.

Şemseddîn Sivâsî hz leri eğri zaferini pâdişâh, 3. Mehmed e müjdeleyince ona samur kürkünü giydirildi. iki yüz altın sikke, ihsân edildi Şeyh hazretleri; "Allahü teâlânın emriyle her geleni Allahü teâlâdan bilip, hediyeleri ve ihsânları kabûl etti pâdişâh ve orduyla Eğri Kalesine ulaşıldı Kale fethedilip, harab yerler tâmir edildi düşman kale yakınındaydı Küffârın sayısı çoktu yedi yüz bin kişiydi İslâm ordusu küffâr ordusuyla karşılaştı. İslâm ordusunda bozgun başgösterdi. Pâdişâh 3. Mehmed Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök. Ayaklarımıza kuvvet ver, bizi kâfire muzaffer kıl." meâlinde Bakara sûresini okudu. Ancak Hazîne ve cephâne düşmana geçmişdi. her şeyin bittiğini zanneden pâdişâh, Sivâsî hazretlerine Söylediklerinin tersi oldu." deyince, Sivâsî; söylediklerim doğrudur. Kafirin hezîmetine yarım saat kalmıştır. kuvvet sâhibi ortaya çıkmak üzeredir. Bu fethin başlangıcıdır. diye cevap verdi.

3. Mehmet döneminde eğri kalesinin fethini Şemseddîn Sivâsî hazretleri müjdelemişti savaş kaybedilmek üzere
İken Sivâsî hazretlerinin târif ettiği bir zât ortaya çıktı. şeyh,pâdişâha çıkarak; "Fetih vaktini müjdeledi. Ortaya çıkan zât, dağılan orduya "Ey müminler! Nerede İslâm ve Peygamberimizin gayreti? Nerede cömertler cömerdi sultan gayreti?" diye nida edip; "Şehid olmak, dîni yüceltmek isteyen yanıma gelsin!" buyurdu. birkaç bin kişi düşmana hücûm ettiler düşman neye uğradığını şaşırdı osnanlı düşmanı bozguna uğratıp, zafer kazandı o zâtın kim olduğu Şemseddîn Sivâsî'ye sorulunca, Hızır aleyhisselâm olduğunu haber verdi.


Şeyh Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri eğri zaferini müjdelemek için pâdişâh 3. Mehmete gelir Pâdişâh "Buyur ey gönül sultânı." der Şemseddîn Sivâsî hz leri "Vâdini yerine getiren, kuluna yardım eden ve kâfiri hezîmete uğratan Allah'a hamd olsun diyerek dua eder ve sultana şu nasîhati eder pâdişâhım üstâdım. Hakk sözü söylerim Allah halîfesinin niyeti rızâ kazanmaktır dayanıp güvendiği, Allah olmalıdır asker çokluğuna değil kudret sâhibi Allaha tevekkül gerekir. Âyet-i kerîme düşmana güç yettiği kadar, kuvvet ve cihâd için atlar hazırlayın." (Enfâl sûresi: 60) ve îmân edenler! Düşmana karşı cihâda hazır olun birlik hâlinde savaşa çıkın toptan seferber olun." (Nisâ sûresi: 71) savaşta Allahü teâlâya tevekkül gerekir. Allahü teâlâya güvenmeyip asker ve cephâneye güvenilir ise sonu hezîmet ve yenilgidir Hakk'a tevekkülle zafer mukadder olur. hüznü gideren Allah'a hamd olsun

Şeyh Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri eğri zaferi kazanılınca sultan 3. Mehmede
pâdişâhım! Bilesin ki, deden Fâtih Han, İstanbul'un fethinde Akşemseddîn'in duâsının bereketiyle müyesser oldu. Akşemseddîn hazretleri; pâdişâhım! fethin şükrü olarak nice câmi, mescid, medrese ve hamamlar inşâsı gerekir." buyurmuştu. Sultan Mehmed nice hayır ve hasenât yapmıştı sizin de isminiz Sultan Mehmed, duâcınızın ismi Şemseddîn'dir. Bu güzel fethin şükrü olarak halk ve fukarâ üzerinden sıkıntıyı kaldırıp, İslâm askerine ihsânda bulunup, her makâma dindar, adil kimseler tâyin etmeniz gerekir." buyurdu. nasîhatları can kulağıyla dinleyen pâdişâh Üçüncü Mehmed şu cevâbı verdi: "Bin can ile kabûl ettim ve nasîhatinize riâyet edeceğim."


Pâdişâh 3. Mehmet hocası Şemseddîn-i Sivâsîden İstanbul'da kalmasını ricâ ettiyse de kabûl ettiremedi. Sivasî ihtiyârlığınıda, seferlerinden zayıf düşmüştü son anlarını yaşadığını anladığından, rûhunu âilesi ve sevenlerinin yanında teslim etmek istedi Sivas'a döndü. amcazâdesi ve dâmâdı olan Receb Efendiye vazifesini bıraktı Sivâsî hz leri vefâtında talebelerini çağırdı. Allahü teâlânın zikri ile meşgûl oldu ve son duâsını edip, rûhunu teslim etti.


HAMDOLSUN İSLAM ASKERİ

Sultan 1. Mahmûd un vezîr-i âzamı
Yeğen Mehmed Paşa, 1737 de Nemçe Avusturya seferiyle görevlendirildi. Aksaray da kızının evini Mehmed Emîn Tokâdî hz lerine tahsis eddi Emîn Tokâdî teşrif etti. Burada ikâmetinde Yeğen Mehmed Paşa sık sık onun , sohbetinde bulunurdu. pâdişâhın huzûrunda gibi hürmet gösterirdi. Mehmed Efendi, ona latîfe
Ederdi o dâimâ edeble huzûrunda dururdu. Yeğen Paşa, çıkacağı Avusturya seferi için duâ istedi. Mehmed Emîn Efendi, gözyaşıyla zafer için duâ etti. Yeğen Paşa, Mehmed Emîn Efendinin, tahsis ettiği evde ikâmetini arzuluyordu. Sefer için tekrar ziyâretine geldi. Emîn Efendi, evine döneceğini söyledi. Yeğen Paşa üzülüp, tahsis ettiği bu evde kalmasını ve duâ etmesini, böylece zafere kavuşacağını ümid ettiğini söyledi.

Sultan 1. Mahmûd un vezîr-i âzamı yeğen mehmet paşa amca ve hocası Mehmed Emîn Tokâdî hz lerine kızının evini tahsis etmişti avusturya seferine çıktığında dua istiyor tahsis ettiği evden ayrılmamasını arzuluyor aksi halde vazifesinden istifâ edip, seferden vazgeçeceğini söylüyordu Mehmed Efendi, Vezîr-i âzam Yeğen Paşayı bağrına bastı. ağlayarak zafer için duâ etti. Fâtiha-i şerîfe okudu. Mehmed Paşaya; "Bizi eve dâvet edmeni kim tavsiye etti?" dedi. O da; "İş çokluğundan hatırıma böyle bir şey gelmemişti. Fakat İstanbul vâlis Beşîr Ağa birâderiniz hatırlattı." dedi. Yeğen Paşa, çok sevdiği hocası Emîn Efendinin duâsını alarak, Avusturya seferine çıktı

Osmanlı Vezîr-i âzam Yeğen Mehmed Paşa komutasında Avusturya seferine çıktı, Mehmed Emîn Efendi, orduya ve zafere duâlar etti. Allahına yalvardı. Bu hâl yirmi gün sürdü. rahatsızlandı. Talebesi Seyyid Yahyâdan ilâçlat istedi, talebelerinden Kafesdâr Abdülbâkî Efendiye gittiğinde talebesi, Mehmed Emîn Efendiyi neşeli görünce bana; "Hamdolsun İslâm askeri mansur ve muzaffer olmuştur. İnşâallah birkaç güne fütûhât haberi gelir!" dedi.
dostlara ziyâfet ve sadakalar verdi. Dört gün sonra Tatarlar, Ada kalesinin İslâm ordusu tarafından fethedildiği haberini getirdiler. İslâm askeri İstanbul'a geldi. gazâ tebrik edildi.

Sultan 1. Mahmûd un vezîr-i âzamı
Yeğen Mehmed Paşa, hocası Mehmed Emîn Efendiyi ziyârete geldi, ağlayarak mübârek ayaklarına kapandı. Paşa, Efendisine seferi anlattı. iki atlas kese altını, seferde fakir lere adamıştı fakirlere dağıtmalarını ricâ etti. Emîn Efendi adağını övdü kendisinin dağıtmasının daha kolay olacağını söyledi. "Haftada iki gün tebdîl-i kıyâfetle çık. cebini doldur. Yedikuleden başla. Orada çok fakir evi vardır. Kim çıkarsa elindekini ver. Ve İnşâallah iki haftada dağıtırsın. Şimdi biz versek,Geç verilir. Çok versek halk alışır. Hep umar. Bu bize yakışmaz" buyurarak, keseleri zorla Paşaya vermişdir

SULTAN AHMED VE MEHMED TOKADİ

Cennetmekân Üçüncü Ahmedin vefâtında ulemadan biri şöyle bir rüyâ görür Geniş sahrada orduyu hümâyûn kurulmuştur Bir tepede sultan çadırı çadırda ise büyük bir kalabalık vardır Kalabalıktan biri kumandan kimdir?" diye sordu Âhir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselâmdır." dedi. Cehennem'e götürülecekler büyük çadıra götürülüyor, şefâat edilirse Cehennem'den kurtuluyordu. Peygamber efendimiz nerede bulunuyor?" diye sorulduğunda; "Tepedeki büyük çadırda" dediler
kapıya varıldığında, Emîn Tokâdî hazretleri çadırın kapısında Şefâat istiyenleri çadıra götürüp, getiriyor du. Biz bu zâtı anlayamamışız diye çok üzüldüm. elleri bağlı birini çadıra getirdiler "Bu Sultan 3. Ahmed'dir deyip Tokâdî hazretlerine teslim ettiler. O da çadıra girdu Peygamber efendimiz ona iltifât buyurdu. Çadırdan çıktıklarında Emîn Tokâdî hazretleri; "Şefâat buyurulup affolundun, müjde olsun!" diye bağırdı.

Cennetmekân Üçüncü Ahmedin vefâtında ulemadan biri şöyle bir rüyâ görür kıyamet günü peygamberimizin çadırı önünde sultanlara layık bir at duruyordu. Mehmed Emîn Tokâdî hazret leri ise bu çadıra geleni cennete yolcu ediyordu sultân 3. Ahmetide hürmetle çadırdan çıkarıp, süslü ata bindirip tebriklerle cennete uğurlamıştı. rüyâyı gören Emîn Efendinin talebesi
hocası Emîn Efendinin elini öptü Hocayı buyur etti rüyâsını anlatdı Emîn Efendi ağladı. şükredip bana; "Ben hayatta iken ilâhî sırları yayıp hâlimizi teşhire rızâ göstermem. Vefâtımdan sonra anlatmanda mahzûr yoktur." buyurdu.


TAYİNİM DERHAL YAPILDI

Seyyid Yahyâ Efendi anlatır: "Sultan Bâyezîd Hân Câmi-i şerîfiinde ilim-irfân sâhibleri sohbet eder çok kıymetli sohbetler olurdu hoş bir sohbette iyi bir kâdı dükkana geldi. Kâdıasker, kâdıya, Ben kâdıasker olduğum müddetçe, sana kadılık vermem!" diyerek yemin etti Dükkandakiler çok üzüldü Emîn Efendi, hakîkati gören gözleriyle, yardım için gelen kâdıya vermek üzere, oyma ustası İbrâhim Halebîden bir duâ istedi. Ve mağdur olan kâdıya verdi. kadı, Emîn Efendiye büyük hürmetle memnûniyeti arzetti. Kâdı Beni görünce değişdi. Feryâdla "Kâtibi çağırın." dedi. Bu kâdı için münâsib bir yer varsa hemen tâyin edelim, çektiğim sıkıntı ve ağırlığı bilmezsin!" dedi.ve tâyini derhal yapıldı."

Mehmed Emîn Efendinin yazdırdığı duâlar onun en büyük kerametiydi ondan başkası yazamazdı her ay on beş kuruş geliri vardı. Koynundaki Keseyi çıkarmadan açardı içine para koyulmadığı her ay o keseden üç yüz kuruş sarfeder, fakirlere sadaka dağıtırdı. aslâ kendisine soramaz ve ifşâ etmezdik.. Emîn Efendi, hâl ve şânlarını halktan gizler, talebelerini bu tarz yetiştirirdi. Ömrünün sonlarında arkadaşı merhum Tatar Ahmed Efendi, 1743 de vefât eddi, fetvâ makâmındaki eski şeyhülislâm Seyyid Mustafa Efendi, Tatar Ahmedin dergâhına, Mehmed Emîn Efendiyi tâyin ettirdiler.

murataltug1985
11-25-2018, 08:24
Kaynak vehbi tülek.com

Osmanlı alimi Mehmed Emîn Efendi, büyük bir kırgınlık ile şeyhülislâma Sultânım ben erbâb değilim dyerek şeyhlik nişânlarını vermek ve bir medreseye müderris olmak istedi özür dileyip dergâhta görev istedi şeyhülislâm kardeşim pîrdaşımızsınız. Ömür sona yaklaştı Mızrak çuvala sığmaz, tevcih pâdişâhındır görevi Kabûl etmemek, ülu'l-emre itâatsizlik deyince; Mehmed Emîn Efendi görevi
evde oturmak şartıyla kabûl eddi ağlayarak şeyhülislâmla vedâlaştı tekkeye taşınmayıp evde kaldı Resûlullah efendimizin mihmândârı Eyyûb el-Ensârî hz lerinin türbesinde türbedârlık vazife aldı. Fakat ziyâretçilerin hallerini beğenmeyip, ayrıldı.Bir defâ Kâbe'de bir kerre Mısır'da ve bir kerre de İstanbul'da Fâtih Câmiinde Hızır as ile görüştü
Yüzüğünde "Emîn-i sırr-ı Hak ârif Muhammed" yazılıydı.

ASIL KAHRAMAN BUNLARDIR

Gazi Osman Paşa ve ordusunun yenilmez olduğuna inanan Ruslar, orduyu kuşatarak, açlık ile teslime karar verdiler. Plevne’de Süleyman Paşa ve Mehmed Ali Paşanın irtibatını kesip osmanlıyı yeneceklerine şeref ve namuslarını Osman Paşa’yı esir almakla kurtarabileceklerine inandılar Plevnede kanlı çarpışmalar oldu Hafız Ahmed Paşa ile 53 zabit ve 2235 askerimiz Ruslara esir düştü. 2000 askerimiz şehid oldu Rusların zayiatı da 118 zabit ve 3203 askerdi. Rus generali Gorko, esir alınan Hafız Paşa’yı getirterek elini uzattı sizi bir kahraman tanırım, dedi. Hafız Paşa yerde kanlar içindeki şehidlerimizi göstererek, Asıl kahraman bunlardır, dedi.

GAZİ OSMAN PAŞA VE ROMAN PRENS

Gazi Osman Paşa esir edilince karargahına götürülüyordu. Romanya Prensi Karol kendisini tebrik etmek istedi Osman Paşa, Karol’e sert sert baktı. Prens elini uzatırken Paşa şiddetle reddetti. Çünkü Romanya asırlarca Osmanlı hakimiyetinde kalan isyan edmişti osman paşa şahin bakışlarını Karol’e dikti Rus başkumandanı Grandük Nikola, Gazi Osman Paşaya yaklaştı. Osman Paşa’nın elini sıkı sıkı tuttuktan sonra:-Plevne’yi müdafaada gösterdiğiniz iktidardan dolayı sizi tebrik ederim. Bu müdafaa, tarihin en parlak vak’alarındandır, dedi.


NE DEDİLER

Rusya ile Osmanlı arasında anlaşmak için Avrupa elçileri İstanbul’a gelmişdi. 23 Aralık 1876 da konferansa, Osmanlı hariciyesi Saffet Paşa başkanlık ediyordu.yüzlerce top gümbürdedi Saffet Paşa Atılan toplar, Osmanlıda meşruti idare ve anayasayı müjdeliyor, dedi. Yabancı elçiler, hiçbir ilgi göstermediler.Meşrutiyetin öncüsü Midhat Paşa, heyecanla yabancı elçiler meşrutiyet için ne düşündüklerini sormak istiyordu. Saffet Paşa’ya Ne dediler, Deyince, Saffet Paşa:-Ne diyecekler, çocuk oyuncağı dediler, cevabını verdi.

SENİN GİBİ BİR KUMANDANIN KILICI ALINMAZ

Plevne kahramanı Osman Paşa, kaleyi büyük kuvvetlerle kuşatan Ruslara esir düşmüştü. Topallayarak merdivenden çıkarken Rus Çarı II. Alexandr onu odada bekliyordu Çar ve Osman Paşa bakıştılar. Herkes çarın huzurunda heyecanlıydı çar. Alexandr Kumandan! Plevne’den nereye gidiyordunuz? Rus askeri sizi muhasara etmişti, dedi.* Osman Paşa:-Biliyorum. Fakat askerinizi yarıp çıkacaktım.-Niçin silahlarınızı teslim etmediniz?Devletim , düşmanı gördüğün zaman silahını terket demedi. Buraya beni kavgaya gönderdi. düşman çok olduğu halde yine harp kazanılır. sizinle olan muharebelerimiz gibi.Bu sözler Rus Çarı’nın hoşuna gitti siz Osmanlı ordusuna şeref veren Hakikatli ve cesur bir adamsınız. üniformanızı, kılıcınızı ve nişanlarınızı taşımak hakkına sahipsiniz. Sizin gibi bir kumandanın kılıcı alınmaz. Rusya’da kılıcınızı taşıyın bir Mareşal gibi kabul olnacaksınız

BİZİM SİLAH FABRİKAMIZ YOK

İstanbul’daki Ermeni isyanından sonra Sultan II. Abdülhamid’i ziyaret eden Avrup elçileri Sultanı sorguya çekmeye kalkışmışlardı. Elçilerle görüşmeye kalkan Abdülhamid Han, Ermeni meselesinin konuşulmak istendiğini görünce elçileri salona götürdü. Ermeni komitacılarından toplanmış silahları gösterdi efendiler Rus tebeası Ermeniler, tebea-yı şahanem olan Müslüman lara bu silahlarla tecavüz etmişdir. Sonra sefirleri ikinci bir odaya götüren padişah, bir yığın sopayı gösterip ve: tebeam da bu sopalarla kendilerini müdafaa etmişdir. Bu değnekler ormanlarımızdan tedarik edilmiştir.*

AVRUPA'DAKI OSMANLI KORKUSU

Fransa Kralı I. Fransuva, 1525 te Almanlara esir düşünce, annesi Osmanlıdan yardim ister Kânûnî'nin krala gönderdiği mektup Avrupa devletlerine bakışını çok güzel ifade eder Ocak 1526 tarihli mektup şöyledir: Sen Françe kralı Françesko'sun. Hükümdarların sığındığı kapıma uzattığın tezkereden mâlûmum oldu memleketin düşmanlarca zaptolunup, sen dahi onlara esir bulunmaktasın Kurtulmak için bizden yardım dilemektesin dünyanın sığındığı, padişahlığıma yakışan her halinden haberdar oldum. Yüce selefleri miz, Allah kabirlerini nur içinde tutsun, düşmanı kahretmek ve fetihlere ermek maksadıyla her vakit cihat için kılıç çekme fırsatını kaçırmayıp, ben onların açtığı çığırda harekete geçip, zorlu kaleler ve şehirler feth etmiş bulunmaktayım. gece ve gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanmıştır.

"Fransa'da dans icat edildiğinde Padişaha bildirilir. Padişah der ki: "Ben 48 krallığın Imparatoru Sultan Süleyman'ım. memleketinizde, dans namıyla, kadın erkek sarılmak suretiyle, halk önünde seviştiği haber olmuştur. hududumuzda bu rezalete son verilmediği takdirde ordumla bizzat gelip bu rezaleti men ederim Hammer bu mektupla, Fransa da dansın yüz yıl yasak edildiğini belirtir Kanuni Bir mektupla bir bir kralı kurtarır ve bir ülkede ki ahlaksızlığı önlerdi tüm dünya ile savaştı ve galip geldi Selimiye'yi inşa eddi onunki Fas'tan Hindistan'a, Avusturya'dan Yemen'e , ayrı ırktan, ayrı kavimden, ayrı dilden, ayrı dinden milyonlarca insanı kardeşce yaşatan bir ruhtu

Çarlık Rusyası Balkanlar'ı Osmanlı'dan koparmak için Balkan milletlerine gizli silah dağıtıp, fitne tohumlarıyla halkı ayaklandırmıştır Rus generali Çirmayev'in 1877 de Bulgaristan'dan Çar'a gönderdiği raporda:" Buraya ordular meydana getirdim. askerlerimi ölüme gönderiyorum. Fakat insanları sendeleten bir engel var; Türklerin yaşayan hatıraları! Ölümden korkmuyor hâtıralardan korkuyorlar Türklerin tarihlerini yenmek lazım. Onlarda sihirbaz zekası var. Bir değil, bir kaç istila, onları yıkmaya kâfi gelmeyecektir." diye itirafta bulunur.

okullarımızda Kızıl Sultan diye gençlere öğretilen Cennet mekan II. Abdülhamit Han Hz lerinin, dinimize ve kitabımıza küfredenlere amansız mücadelesi Dışişleri bakanlığı arşivinde şu şekilde ifade ediliyor:"Hz Muhammed'in nam-ı kudsiyetlerine tertip olunan oyuna Fransız yazarlardan Marki de Bornier "Muhammet" isimli manzum bir dram yazmıştır Komediyi kabul ettirmiş ve sahnelettirmiş (1890). Piyes, Hz Muhammed ve islamı aşağılamaktadır. Sultan Abdulhamid derhal mudahale eder bütün Fransa da oyunun sahnelenmesini yasaklattırır islam ve Müslüman düşmanı yazar, emeline Fransa'da ulaşamayınca, ingiltere'de ulaşmak ister. Oyunun Londrada hazırlanınca Abdülhamid, devreye girer oyunu bozar

1900'de Paris'te "Muhammed'in Cenneti" isimli piyesin ismi değiştirilmiş, islam karşıtlığı piyesten çıkarılmıştır. 1893'te Roma'da "II. Mehmet isimli piyesle ilgili italyadan Fatih’i, ve islam’ı küçültücü hususların yasaklanacağı garantisi alınmıştır. Markide Bornier,, 1893'te Fransız akademisi'nde hain emelinden vazgeçmemiş Londra'da islamı küçültücü bir oyun sahneye koymaya çalışmış Sultan Abdülhamit ve hariciyemiz bu hain oyuna engel olmuştur ve fransız yazar Bornier hain emeline ulaşamamıştır

İKİNCİ BAYEZİD HÂN’IN TUĞLASI

Sultan II. Bayezid her sefer dönüşü elbisesine bulaşan tozları toplar bir kavanozda biriktirirdi Hanımı Gülbahar Hâtun, sordu:— Pâdişâhım, hoş görün, tozları niçin biriktirdiğinizi sorabilir miyim? Pâdişah:— Elbette Hâtun, diye karşılık verdi senden gizlim yoktur. Bu tozlardan bir tuğla döktürüp mezarıma koyulmasını vasiyet edeceğim. Çünkü Allah, ayakları Hak yolunda tozlananları cehennemden koruyacağını buyurmaktadır. Hak yolunda küffarla savaşırken üstümüze bulaşan tozları topluyoruz. Vasiyetimdir öldüğümde tozları kabrime koysunlar.Sultan II. Bayezid, biriktirdiği tozlardan tuğla yaptırdı. Ve, vasiyetinde, öldüğünde kabrine konuldu.

EY CESUR YENİÇERİ BU TARAFA YETİŞ

Fatih'in torunu Sultan Selim zamanında* Bizans soyluları Bisans’ı ihya sevdasına düşmüştü Yavuz öfkelenmiş Bizans halkının müslüman olmalarını veya Istanbul'u terkini emretmişti. Bu emirle sıkıntıya düşen devlet ricali Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi'ye müracat etmişdi. Zembilli Yavuz'a dedesi Fatih'in bunlara eman verdiğini bu uygulamanın uygun olmayacağını fetva verdi.Bu hadise Yavuz adalet timsaliydi hukuku üstün tutar ve korurdu ve rum halkına sonuna kadar inanç özgürlüğü tanıdı

Sultan Süleyman Devleti ihtişamın zirvesine çıkaran cihangir bir Padişahtır son seferi zigetvarda şehit düşmüştür şehadetten önce Şeyhülislâm Ebussud Efendi'yi çağırmış bir çekmece vererek bu çekmece ile defnedilmek istemiştir Kanûninin vefatında alimler islâm'da eşya ile gömülmek caiz değildir demişlerdir çekmece açıldığımda Kanunî'nin idareyi devraldığı andan vefatına kadar verdiği kararlar ve Şeyhülislâm fetvaları bu çekmecede durmaktadır Ebussud Efendi gözyaşlarını tutamaz ve " Ah Süleyman, kendini kurtardın, ya biz ne yapacağız?"demiştir.

adâlet ve mülkün temelsilcisi osmanlıda ahâli mes'ud ve bahtiyar olmuştur Tarih şahittir…Osmanlı gerileme döneminde dahi adaletin koruyucusudur 1758 de Rus ve Avusturya baskısındaki Prusyalılar, müslümanları adaletin koruyucusu olarak görüyorlardı müslümanları imdada çağıran ibret dolu şu şiiri 1761 de Imparator II. Frederic yazmıştır ve Osmanlı medeniyetini göz önüne sermektedir:"
Baskı altında olanların dostu, mazlumun kırbacı,
Şark'ın zafere aşina çocuklarına
Ey cesur yeniçeri yetiş
zaferinle yakala düşmanı
Kazan harp meydanında zaferi
zaferlerin düşmana korku sarıyor Çekiyor kötülüklerinin cezasını Zaferinle zilletimiz sona eriyor
Talihin cesaretini mukafatlandırsın
Hilal, Tuna'yı hakimiyet altına alsın Yetiş, yetiş korkusuz elinle
Avrupa'nın günahları Asyanın faziletine kurban

OSMANLI'NIN AHLAKI VE HOLLANDA

Osmanlı medeniyetini, tekke-medrese kışla üzerine kurup doğruluk ve adaleti cihana ışık saçmıştır, Hollandada oylar eşit çıkınca, oda reisi "Içinizde Türklerle alış veriş eden var mı?" diye sormuş ve onun oyunu, imtiyazlı olarak iki oy kabul edilip karara varılmıştır. Türklerle alışveriş eden Avrupa'da itibar ve güven kazandırırdı imtiyazlı konuma gelirdi Osmanlı ticaret ve her alanda dürüst ve ahlaklıydı Yabancı bir tacir Osmanlıdan kumaş almak istedi mal sahibinin bir top kumaş ayırdığını görüp sebebini sormasıyla Osmanlı esnafı " Onu veremem, kusurludur" cevabını verir. Yabancı tacirin önemli değil" demesine rağmen Osmanlı o kumaşı vermemekte direterek: " Ben malımın kusurunu söyledim, Fakat siz onu memleketinizde satarken, alıcı bilmeyecekdir. müşterilerinize kusurlu mal satmış olacağım Osmanlı'nın gurur ve şerefi rencide olacak, bizi hilekâr sanacaklardır. Onun için bu kumaşı asla veremem…" diyerek kumaşı satmaz

XVIII. asrın sonlarında Türklerle çeyrek asır yaşayan d.'Ohsson, şöyle der: "Osmanlılar, kur'âna doğruluk, ahlâk ve namusa çok bağlıdır münasebetleri , iyi niyet ve şefkate dayanır. Başka ülkeler gibi yazılı anlaşmaya luzum görmezler. İyi niyet ve söz, herşeyi halleder. Osmanlaılar, sözünün esiridir tutumları, yalnız dindaşlarına değil Hangi dinden olursa olsun, yabancılara karşı böyle hareket ederler. Söz tutmada, müslim ve gayri müslimin hiç bir farkı yoktur. Gayri meşru her kazancı, ahlaksız ve dine aykırı görürler. Gayri meşru servetin, dünyada ve öteki dünyada da insanı bedbaht edeceğine inanırlar."

Osmanlı'nın son dönenmi 1850 de Istanbul'da uzun yllar kalan batılı bir tarihçi Ubicini'nin şehirdeki değişik milletlerin karakterini hatıralarında: Ermeniye istediği paranın yarısını, Ruma üçte bir, Yahudiye dörtte birini veriniz. Fakat bir Müslümanın istediği fiattan emin olunuz ve istediğini veriniz" diye yazar.1717- 1718 de Istanbul'da Ingiliz elçiliği yapan Montagu'nun hanımı Lady Montagu'nun, Osmanlı ticaret ahlâkını şöyle anlatır "İngiltere'de yalancılar yaptıklarıyla övünürler. Osmanlı'da ise yalancının alnına kızgın demir basılırdı. Bu kanun bizde uygulanırsa güzel yüzlüler bozulur, kibar kişiler kaşlarına inen perukla dolaşmaya mecbur kalır ibret olur diye yazar. Türkiye'deki ticaret ahlakını esnaf diyoloğunu düşünürsek Osmanlı torunu olmakla ve 600 yıllık Osmanlı tarihiyle övünebiliriz Osmanlı'da ki ticaret ile günümüzde ki ticareti karşılaştırırsak kutsal değerlerimizin kaybolduğunu
Görebiliriz

KANUNİ'NİN BÜYÜKLÜĞÜ

Halk içinde mûteber bir nesme yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.Saltanat dediklari bir cihan kavgasıdır.Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi.Batılıların üzengisini öpmek için yarıştıkları, 30 Eylül 1520 de 27 yaşında Osmanlı tahtına çıkan Muhteşem Süleyman vefat tarihi 9 Eylül 1566'ya kadar 45 yıl 3 ay 7 günlük saltanatında tam 10 yıl 3 ay 5 gününü 2745 gün at sırtında i'la-yı kelimetullah adına ömrünü seferlerde geçirmiştir. Sultan Süleyman hükümdarlığında, devlet 15 milyon kilometre kareye yayılmış 21 eyalet ve 250 sancaktan oluşan Osmanlı Devleti'ni dünyanın en büyük gücü olmuştur Kanûnî devrinde Osmanlı zenginleşmiş Kırk altı yıl İslamiyet diyardan diyara yayılmıştır

Kanuni Han 'ın islamdan başka düşüncesi olmamış bunu halazadesi, Gâzi Bâli Beye yazdığı mektupta çok güzel ifade etmişdir. Yâdiğarım ve muhterem Berhudar olasın, yüzün ak olsun. Bizden tuğ arzu eylemişsin. zamanı değildir. Sana Hazret-i Muhammed (s.a.v.)'in fetih tuğunu verdik. Bu ihsân üzerine iyilik olmaz. şükrünü bilip, yerine getir bey olmak iki kefeli terâzidir. Bir kefesi Cennet bir kefesi Cehennem'dir. Bir an adaletle hükmetmek, yetmiş yıllık ibâdetten efdaldir. Âhireti hatırdan çıkarma Serasker olduğun yerde zulüm ve düşmanlıktan sakınasın. Âhirette yakana yapışırım. "vilayetleri kılıcımla fetheyledim." Demiyesin. Memleket, Allahü teâlâ hz lerinindir. Sakın nefsine gurur getirmeyesin mal ve erzâkını islam askerlerine dağıtasın. İslâm askerini ihtiyar baba, kardeş ve gençleri bilesin. Babalara hürmet oğullara şevkat gösteresin.

1526 da kazandığı Mohaç zaferinde Macarları yokeden Semendire Sancak Beyi Gazi bali Bey, Mohaçtan yıllar sonra sancak alametinin yükseltmek ister bunu sultan süleymandan rica eder Terfi nin yaş, ve hizmetle olduğunu bilen Kânûnî, Gâzi Bâli Beye şu ibretlik cevabı verir Yâdiğarım ve muhterem Berhudar ol yüzün ak olsun. Nimeti bol ver. hazinen tükenirse sana göndermekten aczim yoktur. Halkı rencideden kaçın halkımıza küffar imrensin muhabbeti bize olsun kimsenin evvelki haline itimat etme Çok kimseler elinde fırsat olmadığı zaman zâhidlik ve iyilik gösterip, eline fırsat geçtiğinde Firavun ve Nemrut olur. O kimseleri göre evvelki hâli son hâle uygunsa hizmetinde kullan Gâzi Bâli Bey atın yürüğünü, kılıcın keskinini ve bahadırı sakla Allahü teâlâ yolunu açık ve kılıcını keskin eyleye seni küffâra muzaffer eyleye Sultan Süleyman'ın ibretli cevabını bütün Devlet Başkanları ibretle okumalıdır


büyük bir karekter ve kişilik sahibi Sultan Süleymana dönemine büyüklüğünden dolayı " Türk Asrı" Süleyman Asrı" denir ."Capitol" Amerika meclis binasıdır. ilk Cumhurbaşkanı Washington tarafından inşa ettirilmiştir Binayı yenilemek amacıyla 1945 te Temsilciler Meclisine, ünlü kanun yapıcıların portrelerinin koyulması kararlaştırmıştır. tarihin büyük kanun yapıcılarından 23'ü tesbit edilmiştir mermer plakalar üzerine işlenen kabartma portrelerde biri de, Kanunî Sultan Süleyman'a aittir. Osmanlı padişahı, dünyanın en büyük kanun yapıcılarındandır Portre, heykeltraş Joseph Kiselewski tarfından yapılmıştır.

YUNAN SUBAYININ İNTİKAMI

Yunan askerleri Bursa’ya girince başlarında Venizelos’un oğlu Sofokles vardır tarih 600 sene öncesinin intikamını alır gibi bursa şehrini Tutsak alırlar Sofokles bir manga askerle Osman Gazi’nin türbesine gider kapıya saldırıp kırarlar venizelosun oğlu sofokles türbeye girerler.askerler tüfeklerini mübarek türbeye doğrultur Osman Gazi nin sandukası öylesine haşmetlidir ki irkilirler. Hain Sofokles sandukayı tekmeler Koca Osman Kurduğun devleti yıktık. Seni öldürmeye geldim...diyerek kılıcıyla dolaşır sanki zafer kazanmış gibi bir ayağını sandukaya koyarak utanmadan Fotoğrafcısına seslenir:“ Çek bakalım bir Bursa hatırası...Sofokles fotoğrafa şu satırları yazar Ordularımız Bursa’ya hakimdir Osmanlı kurucusu Osman ayağımın altındadır. Bizans’ın intikamını aldım.sıra Osman Gazi’dedir., o mezarından kalkamasada Bizansa soktuğu kılıç sandukasının tekmelenmesiyle, yeni bir dirilişin kıvılcımını oluşturur


ŞEYH EDEBALİ’NİN NASİHATLERİ

Ey Oğul Yükün ağır, işin çetin. Allah yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın.

Hakk yolunu yararlı etsin, Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin, Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.

“Ey Oğul!Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen savulur gidersin.

Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..

Sabır çok önemlidir. Bir bey Sabretmesini bilmelidir.

Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır.

Bilgisizlik ve kılıç tıpkı ham armut gibidir. Millete sırt çevirme. Her zaman duy varlığını.

Toplumu yöneten ve, diri tutan irfandır.

Oğul Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmiş gizlilikler senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.

Ananı ve atanı say! Bilki bereket, büyüklerle beraberdir.

inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.

Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme bildir, deme

Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

Şu üç kişiye yani cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!..

Unutma yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli korkusuz, kahraman derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır.

Düşman, insanın kendisidir.

Dost nefsi tanıyanın kendisidir.

Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir.

Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur.

atalarımız devletlerini oğul ve kardeşleri arasında bölüştürdüler. Bunun için yaşayamadılar, yaşatamadılar.

İnsan bir kere oturdu mu, kalkamaz. kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar, laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca gayri iflah etmez.

Dost, düşman olur, düşman, canavar kesilir...

Kişinin gücü günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar.

Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.

Savaşı sevmem. Fakat bu yaşatmak için olmalıdır.

kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir.

Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.

Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!

Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz, Yalnız başına kalsa da... Yeter ki, toprağı bilebilsin

Sevgi davanın esası olmalıdır.

Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez, Osman!

Geçmişini iyi bil ki, nereye gideceğini unutmayasın...Osman



Osman Gazi nin oğlu Orhan Gazi’ye nasihatleri

Her işin başında emirlere dikkat ve riayet et, ihtimam göster.

Devlet’in kuvvet ve kudreti dinle mümkündür.

İslâma ihtimam ve riâyet olmayanı bozuk fikir ve mezheplere meyledeni büyük günahdan kaçınmayanı devlette çalıştırma.

Zira Allah’tan korkmayan kulundan da korkmaz.

Büyük günah sahiplerinin sadâkati olsaydı, ümmeti ve peygamberine olur islâma uyar ve din dışına çıkmazdı.

Bütün işlerinde Hakkı ve adaleti gözet

başka pâdişahların idaresinde bulunanlar, senin idarene saâdet ve mutluluğuna gıptayla senin idarene girmenin yollarını arasınlar.

Zulümden ve istibdattan çekin, zulm ve istibdada teşvik edenleri yanından uzaklaştır. bunlar devletin zevalini istiyenlerdir

Daima cihatla ülkeyi genişlet.

Uzun müddet harp etmeyen askerin şecaâti yiğitlik ve cesareti kaybolur, idareci ve kumandanların görüş ve tedbirleri zayıflar.

muharebe tecrübesi olmayanların tedbirleri noksan olacağından mağlubiyete sebep olurlar.

Devlete sadâkatle ömür geçirenleri gözet. Vefatlarından sonra çoluk cocuklarını himaye et, mallarını koru.

Askere ve askerde olanların ailelerine yardımı eksik etme. Böyle yaparsan gönüllerini kazanmış olursun

Alimlere ve faziletlilere iyilik ve ikrâmı ziyâde eyle.

Bir yerde âlim, sanatkar veya kemâl ehli birini işitirsen davet et, iyiliklerde bulun.

saltanatında âlimler çoğalırsa islâm hakiki temsilcileri vasıtasıyla nizam bulursun.

Sakın mal ve asker çokluğuna mağrur olma. Islâm âlimlerine uzak kalma.

Benden ibret al bu diyâra zayıf gelmişken, haddimiz olmayarak, Allah’ın sayısız nimetlerine nâil oldum.

benim yolumda gidip islâma ve idarendekilere mürüvvet eyle


ÇEŞME FACİASI

1768’de ki Osmanlı-Rus Savaşında Rus donanması İngiliz Amirali ile Ege Denizinde harekâta girişmişti. 18 parçalık Rus Donanması Otuz parçalık Osmanlı Donanmasına Çeşmede hücûm etti. Ruslar, Osmanlı gemisini ateşe verdi kendi gemileri ateş aldı ve Rus kalyonu havaya uçtu Cafer Beyin filosu Çeşmeye girdi Cezâyirli Hasan Bey tehliketi Kapdân-ı deryâya söylemiş, fakat iknâ edememiştir. 6 Temmuz 1770 de Ruslar Çeşmede Osmanlı gemilerini topa tuttu, İngiliz ateş gemileri limana girdi. Osmanlı donanması mahv oldu. ateşten kurtulan gemiler, Rusların eline geçti. Kaptân-ı Deryâ Hüsâmeddîn Paşa, görevinden azledildi. Cezâyirli Hasan Paşanın gemisi havaya uçtu kendisi kurtuldu. Çeşme Savaşında Limniyi kuşatan Orlov, Cezâyirli Hasan Paşaya yenilerek çekilmek zorunda kaldı

DÜNYANIN EN DÜRÜST MİLLETİ

Ecdâdımız Osmanlı bütün milletlerden medenîydi. Avrupalı bir yazar içinde para dolu bur torba ile beyoğluna gidiyordu paraları rıhtıma dağıldı onun yardımına koştular paralarını torbasına doldurdular. Paranın sahibi endişeliydi. Paranın çalınacağından korkmaktaydı. Ancak denize düşen paralar dahi kendisine teslim edildi adam büyük bir iyilikte bulundunuz. soğukta denize dalıp paralarımı çıkardınız. zahmetiniz karşılıksız kalmamalı. borcumu ödemem lâzım, dedi Ancak Bize borcun yoktur, vazifemizi yaptık. kim olsa, yapardı.Adam iyilik karşılıksız yapılır mı diyince Neden olmasın? İnsanlık yardımı gerektirir. ne yaptık ki?.. dediler Adam defalarca teşekkür eddi ve şunları düşündü Acaba halkın en fakir tabakasındaki incelik ve zarafet yalnız Türkler’e mi mahsustu? bu ulvî karakterler onlara şeref verirdi. ahlâk bakımından Türk siyâseti ve medenîyeti bütün cihana örnek olacaktı


HACI BAYRAM-I VELİ’NİN SULTAN MURAD’A NASİHATİ

Tebean içinde herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikrâmda bulun.

İlim sâhiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster.

Halka yaklaş fâsıklardan uzaklaş,

iyilerle düşüp kalk. Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma.

İnsanlığında kusûr etme, sırrını hiç kimseye açma,

iyice yakınlık peydâ etmedikçe, kimsenin arkadaşlığına güvenme.

Cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme.

bir toplantı akdedilir veya insanlarla aranızda bâzı meseleler görüşülürse, onlara hemen muhâlefet etme.

Sana bir şey sorulursa, herkesin bildiği şekilde cevap ver. Sonra görüş ve delillerini söyle.

Seni dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur

Sana bu görüş kimindir diye sorarlarsa, fakîhlerin de. Onlar, cevâbı benimserler ve sürekli yaparlarsa, kadrini daha iyi bilir ve mevkiine hürmet ederler

Seni ziyârete gelenlere ilim öğret, faydalansınlar. Herkes, öğrettiğini belleyip tatbik etsin.

umûmî şeyleri öğret, ince meseleleri açma. güven ver, ahbablık kur. Zîrâ dostluk, ilme devâmı sağlar.

Bâzan yemek ikrâm et. İhtiyaçları temin et. değer ve îtibârları iyi tanı ve kusur görme.

Halka yumuşak muâmele et, müsâmaha göster. bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran."


Kaynak islam ansiklopedisi android programı

RESULULLAH'TAN HİKAYELER


ATEŞTEN BİR ÇUKUR

İbni Abbas ra anlatıyor:*

Ebu Cehil Peygamber aleyhisselamın "namazını kastederek Muhammed, sizin karşınızda yüzünü toprağa sürüyor mu? diye sordu. Kendisine «Evet» denince Lat ile Uzza'ya yeminle onun boynunu ayaklarım altında ezeceğim, dedi. Peygamber as namaz kılarken onun yanına geldi. Ebu Cehil önündeki bir şeyden korkunca ne oluyor, ey Ebu Cehil? diye soruldu. Cehil:*— Benimle Muhammed arasında ateşten bir çukur, korku ve kanatlar var, dedi. Allah'ın Resulü şöyle buyurdu:* o bana yaklaşsaydı, melekler onu paramparça edeceklerdi.. .*Allahü Teala «Muhakkak ki, insan taşkınlık gösterir Asla boyun eğme!» (Alak Suresi) ayetine kadar olan ayetleri inzal buyurdu.*

Ibni Abbas ra anlatıyor :*Allah'ın Rasulü namaz kılmaktaydı. Ebu Cehil — Ben sana bunu yasaklamamış mıydım? dedi. Peygamber as kendisine ağır söyledi Ebu Cehil:*—'burada ailemden kalabalık bir aile yoktur, dedi. Allahü Teala «O, ailesini çağırsın, biz de zebanileri çağırırız...» (Alak Suresi) ayetlerini buyurdu.*Allah'a yeminle Cehil ailesini çağırsaydı, Allah'ın zebanileri onu helak edecekdi.*

CEHENNEMDE BİRAZ SU

Ebu Leheb ölünce kendisini çok kötü bir vaziyette gördü kendisine:*
— Ne ile karşılaştın? diye soruldu. Ebu Leheb:*— Sizden ayrıldıktan sonra iyilik ile karşılaşmadım. Ancak Suveybe Peygamber as ı emziren kadın ı azad ettiğimden cehennemde biraz su içirdiler, dedi.*

EBÜ LEHEB'İN ATEŞİ

İbni Abbas ra anlatıyor:*En yakınına onlardan ihlas sahibi topluluğu dine davet et akibeti bildir.» (Şura Suresi) nazil olunca, Peygamber as Safa'ya çıktı ve:*Allah'ın Resulü şu dağın dibinden bir at çıkacak desem tasdik eder misiniz? diye sordu, insanlar
Senin yalan söylediğine rastlamış değiliz, diye karşılıkta bulundular.*
Peygamber as şiddetli bir azabı size haber veriyorum, dedi Ebu Leheb:*
— Kuruyup helak olaydın, yuh sana!.. Bunun için mi bizi topladın? dedi Peygamber as kalkınca Ebu Leheb'in iki eli kurusun. Ve yuh olsun, kuruyup helak olsun. malı ve kazandığı bir şeyi kendisinden defedemeyecek O, alevi şiddetli ateşte yanacak Odun taşıyan karısı da boynunda bükülmüş ip olduğu halde mealli Tebbet Suresi nazil oldu.*



DENİZDE BİR ŞEHİD

Ümmü Haram ra anlatıyor:* Peygamber as bir gün kuşluk uykusuna yattı. Uyandığında, gülüyordu.— Babam, anam sana feda olsun, ey Allah'ın Resulü, niçin gülüyorsun, diye sordum.*
Peygamber as Rüyamda ümmetimden cihad eden bir kavmin, melikler tahtında rahat oturdukları gibi, denizde vasıtaya bindiklerini gördüm, diye cevap verdi.*— Allah'a dua et de, beni o kimselerden kılsın! dedim.*Resulullah sen onlardansın, buyurdu. Sonra yine uyudu. Ümmü Haram ra ile Ubade bin Samit ra evlendi denizde harbettiler. Ümmü Haram a bir katır getirildi ve katır onu düşürdü ve Ummü Haram ra şehide oldu. Şehide olduğu yer Kıbrıs'tır ve Peygamber as halası olduğundan «Hala Sultan» diye anılmaktadır.


AMEL NİYETE GÖREDİR

Ümmü Kays ra Mekke'nin güzel ve varlıklı kadınlarındandı. Bir adam evlenmek teklif etti. Ummü Kays Medine'ye hicret etmek şartı ile kabul etti. Ummü Kays ra Muhacirlerle, Allah ve Resulünün rızası için Medine'ye hicret eddi evlendiği adam hicretini Allah ve Resul rızası için yapmış gibi gösteriyordu. Peygamber as buyurdu:*
Ameller niyetlere göredir. Kişiye niyetinin karşılığı verilir. Kimin hicreti Allah ve Resulü için ise, hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin hicreti de bir dünyalık, veya evleneceği bir kadın için ise hicreti o kadınadır.*


DEVENİN AĞLAMASI

Allah'ın Resulü, Ensarın bahçesine girmişti. bir deveye rastladı. Deve Peygamber as mı görünce, inledi ve gözlerinden yaşlar aktı Resulullah devenin ensesini, yahut okşadı, deve sustu.*Allah'ın Resulü:* devenin sahibi Allah'ın sana mülk olarak verdiği bu hayvan için Allah'tan korkmuyor musun bu hayvan, senin kendisini aç bıraktığını çok yorduğunu söyleyerek şikayetçi oldu, buyurdu.*


KALBİNİ YARDIN MI?

Üsame bin Zeyd ra anlatıyor::*
Resulullah aleyhisselam bir seriyye bazı kabileler gönderdi. Onlar bizden kaçtılar. birisini yakalayınca, «La ilahe illallah = Allah'tan başka ilah yoktur» deyiverdi. kendisini öldüresiye dövdük. Allah'ın Resulü:*Kıyamet de,bu tevhid karşılığında sana kim yardımcı olacak? dedi. Ey Allah'ın Resulü, adam bunu silahtan korktuğu için söyledi, dedim.*
Peygamber as Kalbini mi yardın ki, bilesin?! Kıyamet de «La ilahe illallah»'ın karşısında kim senin yardımcın olacak? buyurdu. o kadar tekrar etti ki, müslümanlığa o günden evvel girmemiş olmayı arzu ettim.*

GANİMET BU ÜMMET İÇİNDİR

Peygamber as savaşa giderken kavmine dedi ki; Bir kadınla nikahlanıp zifafa girmeyen Bir bina inşa edip tavanlarını tamamlamayan gebe develer alıp, doğumlarını bekleyen harbe gelmesin...» buyurmuştur Peygamber as fethetdiği şehre yaklaştı.*Güneşe hitabederek:* Sen memursun, ben de dedi ve Allah'ım, güneşin durdurt, diye niyazda bulundu. Allahü Teala fethi müyesser kılıncaya kadar güneşi tuttu. ganimetler toplandı Ganimeti yemek için ateş kaçındı.* Peygamber as hıyanet var, her kabile biat etsin! dedi. üç el Peygamberin eline yapıştı.*Peygamber:*Hıyanet sizde, dedi. bunlar Peygambere inek başı kadar bir parça altın çıkardılar, Ateş bunu yedi.»*peygamber as bizden önce kimseye ganimet helal değildi. Allahü Teala za'fımızı ve aczimizi gördüğü için ganimeti helal kıldı.*



Ebu Hureyre ra anlatıyor:*Hayberde Peygamber as ile beraber harbe çıktık. ganimet elde etmedik. Allah'ın Resulü, Kura Vadisine yöneldi. Kendisine Mid'am isminde bir zenci köle hediye edilmişti. köle, Peygamber as ın hayvanını hazırlarken ok isa-betiyle öldü. «Cenneti mübarek olsun!» dediler.*Allah'ın Resulü Asla, dedi. Hayatımı kudreti ile tutan zata yemin ederim ki, Hayberde ganimetler paylaştırılmadan önce, gizlice aldığı örtü, ateş olarak üstünde yanıp parlayacaktır, buyurdu.*Müslümanlar bunu işitince, Peygamber as a
iki nalın kayısı getirdi ateşten ibarettir, bende kaldığı takdirde kıyamette beni yakan ateş olurlar, dediler


Peygamber as Kabe'de namazdayken Ebu Cehil ve arkadaşları devenin rahim zarını secdede iken Hz Muhammed'in omuzlarına koydular*müşrikler güldüler. Peygamber as secdeden kalkmıyordu. küçük bir kızcağız olan Hz Fatıma pisliği Resulullahın üzerinden attı. eşkiyalara sövüp saydı. Peygamber as namazını tamamlayınca yüksek sesle müşriklere beddua etti. Allah'ın Resulü beddua ettiği ve, dua ettiği vakit üç kez tekrar ederdi.*Peygamber as üç defa:*Allah'ım, Kureyş'in hakkından gel! diye beddua etti. Ebu Cehil ile arkadaşları gülmeyi bırakı sus - pus oldular.*Peygamber as Allah'ım, Ebu Cehil Utbe Şeybe Umeyye Ebi Muayt'ın hakkından gel diye beddua etti. Resulün beddua ederken isimlerini saydığı şahıslar Bedirde öldürüldü Kalib-i Bedir kuyusuna atıldılar


İŞKENCE ETSELER BİLE

Hazreti Aişe ra Allah'ın Resulü, Uhud gününden şiddetli bir gün geçirdin mi? diye sordu. Peygamber as Kavmimin işkencelerine uğradım. en şiddetlisi Akabe günüydü idi. o gün Abd-i Yalil'in oğluna islamı tebliğde bulundum. cevap vermedi. Üzgün bir çehre ile döndüm. Karn-i Sealib'e geldiğimde beni gölgelendiren bir bulut ile karşılaştım. Cibril as bana nida ederek Allahü Teala, kavminin, seni nasıl reddettiklerini işitti ve sana dağlara hükmeden meleği gönderdi; ne emredersin, diye.*sordu dağlara hükmeden melek Ey Muhammed, muhakkak Allah kavminin söylediklerini işitti. Ben dağlara hükmeden meleğim.. Rabbin beni emretmen için gönderdi.. emret; iste Ebu Kubeys dağı ve dağları yıkıvereyim, dedi.*Peygamber as aleyhisselam Hayır, istemiyorum; aksine, onların neslinden bir olan Allah'a şirk koşmayan iman ve ibadet edecekleri çıkarmasını istiyorum, buyurdu.*

murataltug1985
11-27-2018, 19:08
Kaynak islam ansiklopedisi android programı

RESULULLAH'TAN HİKAYELER

BEDİR'DE MELEKLERİN YARDIMI

Hz Ömer ra anlatıyor:*Bedirde Allah'ın Resulü ve sahabileri üç yüz on dokuz
Müşrikler ise bin, kişiydiler Peygamber as kıbleye döndü ellerini kaldırıp şu duayı etti Allah'ım vaadini yerine getir;
Allah'ım, müslüman halkdan küçük bir topluluk helak olsa, yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmaz Allah'ın Resulü Rabbine yalvarırken. Cübbesi düşmüştü. Hz Ebu Bekir cübbesini kaldırdı ve Ey Allah'ın Peygamberi, Rabbin sana olan vaadini yerine getirecektir! dedi.*Allahü Teala: «Hani Rabbinizden yardım istiyordunuz da o size meleklerin binlercesi ile yardımda bulunmuş duanızı kabul buyurmuştu. mealli Enfal Suresi indirdi. Ve Allahü Teala meleklerle Resulüne yetişti.*
(Buhari, Müslim, Tirmizi)


İbni Abbas ra anlatıyor:* müslüman biri müşrikler karşısında güç vaziyette kalmıştı, birden bire müşriğin üzerinde bir kamçı darbesi duydu müşrik sırt üstü yıkıldı. adamın burnu kırılmış, yüzü yarılmıştı Allah'ın Resulü:*bu' üçüncü kat semadan gelen yardımdır! buyurdu.*(Müslim)

Bera ra anlatıyor:*Uhudda müşriklerle savaştık. Resulullah bir okçu bölüğünü geçitte bıraktı. Başlarına Abdullah bin Cübeyr ra ı kumandan tayin etti Mevkiiden ayrılmayın. Bizim galib görseniz de ayrılmayın; onların galebe ettiklerini görseniz de bize yardıma çıkmayın mevkide kalın! diye emir verdi.*taarruzumuz karşısında müşrikler bozulup kaçdı.müslüman askerleri
Ganimeti konuşdular okçu kumandanı Abdullah bin Cübeyr ra Peygamber as mevkii terk etmeyi tenbih etti, dedi. okçular dinlemediler ganimet için yerlerini terk ettiler. düşman saldırıp galib geldiler. Bu saldırıda müslümanlar yetmiş şehid verdi

Uhud savaşında müşriklerin lideri Ebu Süfyan bağırdı:*— Muhammed aranızda mı? Peygamber as Cevap vermeyin, dedi.*Ebu Süfyan Ebu Kuhafe içinizde mi? diye sordu. Peygamber Cevap vermeyin, dedi.*Ebu Süfyan Hattab'ın oğlu aranızda mı? diye sordu.*
cevap alamayınca, bunlar muhakkak öldürülmüş, yoksa cevap verirlerdi, dedi. Hz Ömer, kendini tutamadı Yalan söylüyorsun, ey Allah'ın düşmanı, Allah sana perişanlık verecekleri yaşatacak dedi. Süfyan Yüksel Hübel! diye bağırdı. Peygamber as Allah yücedir, o en yücedir buyurunca Süfyan Bizim Uzza'mız var, dedi. Peygamber as
Allah bizim mevlamızdır, sizin mevlanız yok, buyurdu (Buhari)

Enes ra anlatır:*Enes ra nın amcası Bedir savaşına katılmamıştı.* Peygamber as ın ilk harbinde bulunamadım, Allah Resulü ile beraber bir savaşta bulunmak nasib ederse, müşriklere nasıl muharebe edeceğimi göstereceğim dedi.*Uhud harbinde müslümanlar yenilince Rabbim, müslümanların hareketi yüzünden sana özür beyan eder, müşriklerden uzaklaşıp sana yönelirim, dedi ve kılıcı ile Sa'd bin Muaz ra ile karşılaşınca Nereye ey Sa'd? Ben Cennet kokusunu Uhuddan duyuyorum! diye bağırdı.*
Düşmana taarruz eddi ve şehid düştü. O kadar yara almıştı ki, Kızkardeşi, kendisini beninden tanıyabildi. Vücudunda seksenden fazla mızrak, kılıç ve ok yarası vardı.*(Buhari)


Ebu Zer ra, Peygamber as ın şöyle buyurduğunu anlatıyor Allahü Teala üç kişiyi sever, üç kişiye buğz eder. Allah'ın sevdiği üç kişi şunlardır bir adam Allah rızası için bir şey istemiş, fakat kavimi vermemiştir. kavimden bir adam gizli olarak vermiştir.*Bir topluluk yolculuğa gece vakti devam etmiş uyku her şeyden sevgili olunca, hepsi uyudukları halde birisi sevgisini hissederek Allah'ın ayetlerini okumuş, ibadet etmiştir.* O kimse müfrezede Düşmanla karşılaşmıştır ve şehid veya gazi oluncaya kadar düşmana taarruz etmiştir.*Allahü Teala'nın buğz ettiği üç kişi şunlardır:*1 — Zina eden ihtiyar.*
2 — Kibir sahibi fakir.*3 — Zulüm yapan zengin.*(Tirmizi, Hakim)


Ebu Hureyre ra anlatıyor:*Adamın biri:*
— Ey Allah'ın Resulü, insanlardan iyi muameleye en layık olan kimdir? diye sordu. Peygamber as— Anan, sonra anan, sonra yine anan sonra da babandır. Bunlardan sonra akraba ve en yakınındır buyurdu.*(Müslim)

Ebu Hureyre ra anlatıyor:*Peygamber as, torunu Hazreti Hasan'ı öptü. Yanındaki sahabi Akra' on tane evladım var hiç birini öpmedim, dedi. Peygamber as kendisine Şefkat ve merhamet göstermeyene, Allah da rahmetini ihsan etmez, buyurdu.*
(Buhari, Ebu Davud, Tirmizi)

*
Eyyub Ensari ra nın bir bodrumu Hurmalarını koyardı. Gül cinlerinden biri hurmaları kaçırdı. Ebu Eyyub ra Peygambere şikayet etti.*Allah'ın Resulü Git ve cinni gördüğün vakit; «Allah'ın adı ile Resulullah as git» diye söyleyi buyurdu.*Ebu Eyyub ra cinni yakaladı cin tekrar gelmeyeceğine yemin ettiği için bıratı Resulullah as
esiri ne yaptın? diye sordu. Ebu Eyyub gelmeyeceğine yemin etti, dedi. Peygamber as yalan söylemiş, buyurdu. Ebu Eyyub ra cinni 2. Defa yakaladı. yine bıraktı Ebu Eyyub ra cinni 3. Kez yakaladı ve Seni Resule götürünceye kadar salıvermem, dedi.*
cin Evinde Ayetü'l Kürsi'yi oku, ne cin, ne şeytan yaklaşabilir, dedi. Allah'ın Resulü şöyle buyurdu o cin Yalancı olduğu halde, bu defa sana doğru konuşmuş.*(Buhari, Tirmizi)


Kaynak islam ansiklopedisi android programı

RESULULLAH'TAN HİKAYELER
*
Ibni Abbas radıyallahu anh anlatıyor:*
Resulüllah as ın sahabilerinden biri bilmeyerek, çadırını bir mezar üzerinde kurdu. mezardaki Tebarekellezi biyedihi'l mülk Suresini okuyordu sahabi — Ey Allah'ın Resulü! Farkına varmadan bir kabire çadır kurdum mezardaki Tebareke suresini sonuna kadar okudu diyince Peygamber as şöyle buyurdu O sure koruyucu ve kurtarıcıdır; kabir azabından kurtarır.*
(Tirmizi)

Enes ra anlatıyor Abdullah bin Selam ra bir arazide meyvelerini toplayıp Allah'ın Resulüne gelir ve Ben Peygamberden başkasının bilemeyeceği üç şey soracağım der ve 1 — Kıyametin ilk alametlerini 2 — Cennet ehlinin ilk yemeğini 3 — Çocuğun erkek ve kız olmasını sağlayan nedir diye sora
Peygamber as — Onları şu anda Cibril haber verdi, buyurdu. O, melekler içinde yahudilerin düşmanıdır, dedi.*
Allah'ın Resulü«Kim Cibril'in düşmanı olursa kahrından helak olsun çünkü o, Kur'an'ı senin kalbine indirdi Ayet-i ni okudu.*ve buyurdu:*Kıyamet alametlerinin birincisi, insanları doğudan batıya toplayan ateştir.*
Cennet ehlinin ilk yemeği Hut ismindeki balığın ciğerine bitişik parçadır. Çocuğun erkek veya kız olması ise, münasebette erkeğin menisi kadınınkinden önce gelirse erkek aksi olursa kız doğar, buyurdu.*

Abdullah bin Selam, «Allah'tan başka ilah olmadığına, ve peygamberimizin Allah'ın Resulü clduğuna şehadet edip Kelime-i Şehadet getirip müslüman oldu dedi ki:*— Ey Allah'ın Resulü, yahudiler kavgacı ve iftiracıdır onlara sormadan müslüman olduğumu öğrenirlerse bana iftirada bulunurlar, dedi.*Yahudiler geldiklerinde Peygamber as Abdullah nasıldır diye sordu. Yahudiler O, en hayırlımız ve en hayırlımız efendimizin oğludur, dediler. Peygamber as Abdullah'ın müslüman olduğunu düşünebilir misiniz? dedi. Yahudiler:*— Allah, korusun, dediler. Abdullah ra Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehadet eddi yahudiler en kötümüz, en kötümüzün oğlu! diye bağırıp etmedikleri kötülük bırakmadılar.*Abdullah ra korktuğum bu idi, ey Allah'ın Resulü, dedi.*(Buhari)

Ebü Said ra Peygamber as ın şöyle buyurduğunu anlatır Kıyamette Nuh as çağırılacak Allahü Teala emirlerimi tebliğ ettin mi?? diye soracak. Nuh as
Evet, ey Rabbim, diye cevap verecektir.*
Allahü Teala, Nuh as ümmetine:*
size tebliğde bulundu mu? diye soracak. Nuh as ümmeti Hayır, akıbeti gösterecek kimse gelmedi, diye cevap verecek Allahü Teala Ey Nuh, sana şahidlik edecek kimse var mı? diye soracak.*Nuh as Muhammed as ile ümmetini gösterecek ve ona şehadet edecekler ve Böylece sizi, insanlara şahid olasınız ve Resul de size şahid olsun diye, adaletli ve hayırlı bir ümmet yaptık» (Bakara Suresi) mealindeki Ayet-i Kerimedeki şahidlik budur.*
(Buhari, Tirmizi)

Ebu Ümeyye Şabani ra Ebu Sa'lebe ra a «Ey iman edenler, kendinize bakın, siz doğruyu bulunca, sapmış olanlar size zarar vermez.» (Maide Suresi) Ayetini sordu Ebu Sa'lebe ra — Allah'a yemin ederim ki, Peygamber as a bunu sormuştum şöyle demişti— «Muhakkak iyiyi emredecek, kötüyü menedeceksiniz cimri ve zalimi, insanlar arasında nefse uymanın yaygın hale geldiğini, dünyanın ahirete tercih edildiğini, herkesin yalnız kendine hayran kaldığını görünceye kadar böyle yapın Bunları gördüğünde insanları bırak, dünya ve ahirette sana faydalı şeylerle meşgul ol ve haramdan uzak dur. sizden sonra öyle bir zaman gelecektir ki, o zaman dine sarılan ateşi eline almış kimse gibidir iyi amel işleyene salih amel işleyen elli adamın sevabı vardır.»*(Tirmizi, Ebu Davud)

Bir Rum şehrinde büyük bir asker safına karşı Müslümanlardan biri Rumlara hücum etti insanlar Subhanallah kendisini tehlikeye atıyor diyince Eyyub Ensarri ra dedi ki insanlar, siz «...elinizle kendinizi tehlikeye atmayın...» ayeti Ensar hakkındadır Allahü Teala islamı zafere erdirince yardımcılar çoğalmıştı mallarımız zarara uğradı dediniz Halbuki islam muzaffer kılınmış yardımcılarımız çoğalmıştı mallarımızın yanında kalıp ziyan olmasın demiştiniz Allah bizi reddetti ve «Allah yolunda mallarınızı harcayın, cimrilik ve israfla kendinizi tehlikeye atmayın; mücahidlere maddi ve manevi yardımda bulunun. Allah iyilik ve ihsanı sever Bakara Suresini inzal etti. Ve malların yanında kalıp savaşa katılmamak tehlike oldu.*Eyyub ensari ra a şehidliğe erip Allah yolunda kendisini savaşın ön saflarına attı.*
(Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace)

Enes ra Peygamber as ın şöyle buyurduğunu anlatır Allahü Teala yeri yarattığı zaman yer hareket ediyordu ve dağları yarattı. Dağları yer yüzüne oturtunca, yer karar buldu. Melekler dağın şiddetine hayret ettiler— Ey Rabbimiz, yarattıkların arasında dağdan kuvvetlisi var mı? diye sordular. Allahü Teala demir, diye cevap verdi. Melekler demirden kuvvetlisi var mı? dediler.*
Allahü Teala: "*ateş, buyurdu. Melekler:*
ateşten kuvvetlisini sordular Allahü Teala rüzgar var, buyurdu.*Melekler rüzgardan kuvvetlisini sorunca
Allahü Teala sağ eli ile sadaka verirken sol elinden gizleyerek veren Ademoğlu daha kuvvetlidir.* buyudu(Tirmizi)

Cabir ra anlatıyor:*Peygamber as
üzüntümü sordu Ey Allah'ın Resulü, babam Uhudda şehid oldu. Bir çok kız evlad ile büyük de bir borç bıraktı, diye cevap verdi Peygamber as Sana Allah'ın babanı nasıl karşıladığını müjdeleyeyim mi? dedi müjdele, ey Allah'ın Resulü! dedim. Peygamber as
Allahü Teala hiç bir zaman perdesiz konuş-mamıştır. Ancak babanı diriltip, kendisi ile perdesiz konuştu ve: __ Ey kulum, dilediğini dile vereyim, buyurdu. Baban:*Rabbim, beni bir defa daha dirilt de senin yolunda ikinci olarak öldürüleyim, dedi. Allahü Teala
insanların' öldükten sonra ikinci defa dünyaya tekrar dönmeyeceklerine hükmettim, buyurdu, ve Allah yolunda öldürülenleri öldüler zannetmeyin, onlar Rablerinin nezdinde diridirler, cennet nimetleri ile rızıklanırlar» Al-i Imran Suresi Ayet-i Kerimesi nazil oldu

«Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetmeyin. onlar diridirler, cennet nimetleri ile rızıklanırlar.» (Al-i Imran Suresi) Onların ruhları cennette yeşil kuşlar içerisinde dilediği yere uçarlar, Arşa asılı kandillere konarlar, ortadan perde kalkar ve bizzat Allahü Teala kendilerine hitab eder— Nimetinizi artırmamı istiyor musunuz fazlalaştırayım ? diye sorar. Onlar:*
Ey Rabbimiz, ne isteyeceğiz? Cennette bulunup dilediğimiz yere uçuyoruz, diye cevap verirler.*Allahü Teala ikinci defa Bir şey istiyor musunuz diye sordu.*
Onlar, Ey Allahım, ruhlarımızı bedenlerimize iade et dünyaya dönelim ve bir defa daha senin yolunda öldürülelim, dediler.*(Tirmizi)

Ebu Hureyre ra, Peygamber as ın şöyle buyurduğunu anlatır:* İbrahim as kıyametde babası Azer'le yüzü tozlu ve karanlık bir halde karşılaşıp bana isyan etme! dememiş miydim? diye soracak Babası bugün sana isyan etmiyorum, diyecektir ibrahim as Rabbim, sen kıyamette beni mahzun etmeyeceğini vaadetmiştin babamın perişanlığından büyük bir sıkıntı var mı diyecek
Allahü Teala:*Ben, kafirlere cenneti haram kıldım, buyuracaktır. İbrahim as denilecek ki Ey İbrahim, ayaklarının altına bak, ne var?*İbrahim as ayaklarının altında ayaklarından tutulup cehenneme atılan kanlar içinde boğazlanmış bir hayvan (ki, bu Azer'dir) görecektir.*(Buhari)

Kaynak islam ansiklopedisi android programı

RESULULLAH'TAN HİKAYELER
*
Ebu Said ra Peygamber as ın şöyle buyurduğunu bildiriyor:*Kıyamette ölüm, ak ve kara renkli bir koç şeklinde getirilir ve cennet ile cehennem arasında bırakılır.*Ey cennet ehli diye nida edilir.*Cennettekiler başlarını kaldırınca aynı ses Şunu tanır mısınız? diye sorar. Cennet ehli, Bu ölümdür, diye cevap verir aynı ses Ey cehennem ehli! diye nida eder Onlar da Bu ölümdür, diye cevap verir.*koç yatırılarak boğazlanır aynı ses sahibi:*
burada ebedilik var, asla ölüm olmayacak diyecektir.*Peygamber as a «Sen onları hasret gününde ilahi emrin yerini bulacağı ile korkut. dünya ehli gaflet içindedirler. «Ve iman etmiyorlar» (Meryem Suresi)
(Buhari, Müslim, Tirmizi)


Yennar bin Eslemi ra anlatıyor:*
Elif, Lam, Mim, Rum Arap topraklarına çok yakın bir yerde mağlub oldu. Rum mağlub olduktan sonra, bir Kaç senede galib gelecekdir.» (Rum Suresi) Ayet-i Kerimeleri nazil olduğunda Fars iranlılar üstündü Müslümanlar Rumların irana galib gelmesini istiyordu. Çünkü onlar da kitap ehli idiler.* Rum'un Fars'a galib geldiği günde müminler sevindi Allah dilediğine yardım eder. Allah düşmanlarına galib, dostlarına rahmet edicidir.» (Rum Suresi) Ayet-i kerimesi de bunu ifade eder

Kureyşliler ise İranlıların ruma galib gelmesini istiyordu. Kureyş gibi iran da kitap ehli değildi ve öldükten sonra dirilişe inanmıyorlardı. Rum suresi nazil olunca Hazreti Ebu Bekir Rum mağlub oldu...» diye sevindi Kureyşliler Ebu Bekir ra bu, sizinle bizim aramızda bir meseledir. —Peygamber Sahibiniz, Rum'un Fars'a galib geleceğini zannetti. Seninle bahse girelim mi? dedi.*ve
Girdiler bahse girmenin haram kılınmasından evvel idi. Ortaya yüzer deve koyuldu.* Ayetteki bir kaç sene tayin edildi. Rumlar iranlılara galib gelmeden altı sene doluverdi müşrikler Ebu Bekir ra ın yüz devesini aldılar, yedinci sene geldiği zaman, Rumlar galib geldiler. Hz Ebu Bekir onlardan, verdiği yüz deve ile birlikte yüz deve daha aldı.*Bu hadise sebebiyle birçok kişi müslüman oldu (Tirmizi)

Cabir ra anlatıyor:*Resulullah ile beraber muharebedeydik öğle vakti bol dikenli ağaçlı bir vadiye indik, insanlar, gölgeye dağıldılar. Allah'ın Resulü bir ağaç altına oturdu ve uyudu. yanındaki kılıcını sıyırdı «Seni benden kim kurtarır?» dedi.*Resulullah Allah dedi
adam kılıcı kınına sokuverdi ve Peygamber as adamı afvedip ceza vermedi.*(Buhari)

Enes ra anlatıyor:* Yahudi biri Peygamber as ile sahabilerin yanına geldi Es - Samu aleykum, dedi.*
insanlar yahudinin selamını aldılar.*
Peygamber as, yahudinin ne dediğini biliyor musunuz? diyince Allah ve Resulü daha iyi bilir. O, selam vermişti ya Resulallah! dediler.*Peygamber as
Hayır, selam vermedi onu bana çağırınız! diye emretti. Yahudiyi çağırdılar. Peygamber as — Es-Samu aleykum (ölüm size!) mi dedin! diye sordu. Yahudi — Evet, diyince Peygamber as Size ehl-i kitab selam verdiğinde «aleyke ma külte - sana da dediğin gibi olsun!» deyin, buyurdu ve «Yahudiler geldikleri zaman, Allah'ın selamlamadığı bir şekilde selam verirler.» (Mücadele Suresi) ayetini okudu.*(Tirmizi)


Ebu Hureyre ra anlatıyor:*Bir adam
Ey Allah'ın Resulü, bana açlık isabet etti, dedi. Peygamber as bu adamı hanımlarına gönderdi, ancak adam yiyecek bulamadı Peygamber as
Bu adamı, misafir edecek yok mu? Allah rahmet ve ihsan buyursun! diye dua etti. Ensardan biri— Ben varım, ey Allah'ın Resulü! dedi Zevcesi— Allah'a yeminle çocukların azığından başka yok, diye cevap verdi*Ensar Çocuklar yemek istediği zaman, uyut bu gece kemerimizi sıkarız, dedi ve misafiri ağırladılar. ertesi gün Allah'ın Resulü Allahü Teala filan adam ile filan kadına hayran kaldı,, buyurdu. Bunun üzerine Allahü Teala onlar başkasını kendi nefislerine- tercih ederler, ihtiyaçları olsa dahi.» (Haşr Suresi) Ayet-i Kerimesi inzal buyuruldu.*

Peygamber as Hz Aliyi Hah Bahçesine bir kadında bir mektup almaya gönderdi mektubta eshabdan Beltea Allah'ın Resulünü Mekkeli müşriklere ihbar ediyordu.*beltea Ey Resul hükmde acele etme, Ben Kureyştenim nesebim onlardan değildir Muhacirler malımı onlara iyilik yapıp yakınlarımı himaye etmek. İstedim diyince Peygamber as eshaba Hatib doğrudur buyurdu. Hz Ömer onun boynunu vurmak isteyince Allah'ın Resulü
Olmaz, O, Bedir harbine katılmıştır, Allah Bedir'e iştirak edenleri afvetmiştir buyurdu ve Ey iman edenler düşmanlarımı dost kabul etmeyiniz (Mümtehine Suresi) nazil oldu.*


Enes ra anlatıyor:*Bir adam Resulullaha Kıyamet ne zamandır? diye sordu. Peygamber as ne hazırlık yaptın? dedi. Adam:*Kıyamet için namazdan, oruçtan ve sadakadan çok fazla hazırlamadım, fakat Allah'ı ve Resulünü severim, dedi. Allah'ın Resulü:*sevdiklerinle berabersin, buyurdu.*Buhari, Müslim,

murataltug1985
11-28-2018, 05:55
Kaynak kuraan mucizeleri android prog

MUCİZEVİ SIVI: KAN

Bilim adamları kanın benzerini üretmek için çok çalıştı. Ancak başaramayıp vazgeçti çünkü kan taklit edilemez damardan alındığı anda hemen pıhtılaşır ve yapısı bozulur. Cam tüpte kanı saklayamaz inceleyemeyiz Çünkü kan hücreleri tüpte canlı kalamaz bilim adamları kan hücrelerini ayrı ayrı incelemiştir bu kadar bilgiye rağmen taklit dahi edilemeyen mükemmel madde kendiliğinden tesadüfen oluşmaz bu dünyadaki en akıl ve mantık dışı açıklamadır Allah, kanı örneksiz bir madde olarak yaratmıştır.
Olağanüstü birçok kabiliyete sahiptir kan hücreleri, Allah`ın sonsuz aklının vücudumuzdaki örneklerinden yalnızca bir tanedir.


Vücuddaki litrelerce kan nasıl olur da aşağı ve yukarı, hiç durmadan hareket eder bunu hiç düşündünüz mü? bir nesnenin sürekli hareket edmesi için bir motora ihtiyaç vardır. Arabalar, uçaklar hatta bir oyuncak dahi motor sayesinde hareket eder. durmadan hareket eden kanın bir motoru olmalıdır Kanı, gece-gündüz, aylar, yıllarca hareket ettiren bu motor kalbdir.
Parmaklarınızı bileğinize koyduğunuzda Kalbinizin kanı pompaladığını hissedeceksiniz Kalb dakikada 70 kere atar ve tüm hayatınız boyunca 300 milyon litre kan pompalar. Bu miktar 10 bin adet petrol tankerini doldurabilir. bu rakamlar hayret verici değil mi bir dakikada 70 defa bir kovadan bardakla su boşalttığınızı düşünün. kol ve el kaslarınız ısınır dinlenmeniz gerekir işte kalp bu işi hiç dinlenmeden tüm hayatımız boyunca yapar. Yeryüzünün en mükemmel pompası

Yeryüzünün en mükemmel yaratılışa sahip pompası, sol göğsümüzün hemen altında çalışır. Kalp akıl almaz tasarımı ve durmak bilmeyen atışlarıyla, 1 günde vücudumuzdaki kanın 1.000 tam devir yapmasını sağlar. Kalp görünüş olarak yumruk büyüklüğünde, etten bir pompadır. Ancak kapasitesiyle dünyadaki en güçlü, en uzun ömürlü ve en verimli iş makinesidir Kalbin gücü muazzamdır. Bu güçle kalp, kanı 3 metre yukarı sıçratabilir. Kalb bir saatte orta boy bir arabayı yerden bir metre yukarı kaldırmaya yetecek kadar enerji üretir


Yumruk büyüklüğünde bir kastan oluşan kalp iki bölümden oluşur iki ayrı pompası vardır. Soldaki pompa güçlüdür ve temiz kanı vücuda pompalar. Sağ taraftaki ise zayıftır kirli kanı akciğere pompalar. Kalpten akciğere olan bu yolculuk kısa sürelidir küçük dolaşım" olarak adlandırılır. Diğeri ise "büyük dolaşım" adını alır.
Kalbin iki bölümü de ikiye ayrılır. kan, kapakçıklar sayesinde diğer bölüme geçer. Bu pompalar durmaksızın büyük bir enerjiyle çalışırlar ve damardaki kan günde 1.000 kere vücutta tur atar


Sürekli çalışan bir makine düzenli bakıma ihtiyaç duyar. Makineyi oluşturan parçaların bakımdan geçmesi ve değişmesi gerekir makine yağlannmazsa aşırı sürtünmeden aşınabilir. kalb Makine gibi hiç durmadan çalışır bakıma ihtiyacı vardır. Ancak kendi bakımını kendisi yapar, kendini yağlar. Peki sizce kalp kendini nasıl yağlar? Bunun cevabı kalbin yaratılışında gizlidir. Kalb dışı iki katlı zardan oluşan bir kılıfla kaplıdır. Bu iki zarın arasında kaygan bir sıvı bulunur. Bu sıvı motor yağı görevi görerek kalbin kolayca çalışmasını sağlar. Buda Allah`ın yaratma sanatının ne kadar mükemmel ve eksiksiz olduğunu gösterir.

Vücudda toplam 206 kemik vardır. Bu kadar kemiğin fazla olduğunu düşünebiliriz, ancak Parmaklarınız tek bir kemikten oluşsaydı, siz kitab dahi tutamazdınız. dimdik duran bir kemiği bükemezdiniz eğer zorlarsanız kemik kırılır. Parmaklarınızı bükemez kavrayamaz, tutunamaz, yazamaz yiyemezdiniz bir kitabı rahatça tutup meyve suyu içmenizin sebebi parmak ve vücuddaki birbirine bağlı tam 27 tane kemiğin olmasıdır. vücudda, toplam 206 kemik bulunur. hepsi çok akıllı bir planla yerleştirilmiştir. Bu kusursuz planla öne doğru eğilir, dizlerinizi bükebilir, başınızı çevirebilirsiniz.

Vücudumuzda kemiklere yardımcı eklemlerimiz bulunur. Bu Eklemlerle kolumuzu rahatça büker, bacak kaldırır, parmaklarımızı kullanırız Eklemler kemiklerimiz için çok önemlidir misal
Tahtadan bir kukla yaptığınızı düşünün. kuklanın kollarını oynatması için ne yapması gerekir? Elbette ki omuzuyla kolun birleştiği yere oynak bir parça takmadan kuklanın kolları hareket etmez kol ve bacak yapımında kullandığınız tahtaların aralarına oynar parça yerleştirirseniz kuklanın kolları dirseklerinden, bacakları dizlerinden bükülebilir. kemiklerimizin fazla oluşu ve aralarına eklem yerleştirilmiş olması bizim rahat hareketimizi sağlar.


Kemiklerimizin arasındaki Bazı eklemler kemiklerin ileri geri bazıları ise yanlara hareket etmesini sağlar.
Kemiklerimiz vücudu taşır ve korur zor görevleri yerine getirecek sağlamlıkta yaratılmışlardır. Kemiklerimiz hafiftir içleri bal peteği gibi deliklidir. Bu delikli yapı sayesinde çok hafif ve çok serttirler öylesine serttirler ki çelikten 5 kat daha fazla dayanıklıdırlar bacaklardaki uyluk kemiği dik dururken 1 ton ağırlığı kaldırabilecek muazzam bir kapasiteye sahiptirler her adımda kemiğe, vücut ağırlığının 3 katı yük biner ancak kemiğin dayanıklılığı sayesinde hiçbir şey olmaz.
Peki kemikleri bu kadar kuvvetli kılan nedir? Bu kemiklerin benzersiz yaratılışında gizlidir.

Kemikler son derece sağlam, ve rahatlıkla kullanılabilecek hafifliktedir kemiklerin iç ve, dışı sert ve dolu olsaydı, kemikler çok ağır olurdu. esneklik kalmaz en küçük bir darbede, kol dolaba çarpsa bile kemik kırılıp, çatlardı Allah çok merhametli olandır kemiklerimizi rahat edip zarar görmeyecek şekilde yaratmıştır. kemik Çok hafif ve çok dayanıklıdır kendini tamir eder 5 yaşından 20 yaşına gelindiğinde boy uzunluğu aynı olmaz buna kemik büyümesi deir bu büyüme orantılıdır. Bacak büyürken, kol da büyür, ve tam zamanında durur bu tüm insanlar için geçerlidir Bilim kemikleri oluşturan maddeyi üretememiştir bu üstün maddenin benzerini dahi geliştirememiştir bu üstün maddeyi yaratan Rabbimizdir Rabbimizin merhametiyle, kemikler son derece ve çok zor hareketleri kolaylıkla ve hiç acı duymadan yapmamızı sağlar

Kemiklerin birbirlerine eklendikleri yerde eklemler bulunur dirsek ve dizlerimizi, eklemler sayesinde sürekli büküp, düzleştiririz. eklemler sürekli hareket eder ve yağlanmaya ihtiyaç duymaz Oysa ki çalışan bir makine bir bisiklet dahi yağlanmak zorundadır çünkü yağı azalır ve hareketi zorlaşır eklemler sürekli kullanılsada yağını yenilemek gerekmez. Neden bilim şu gerçeği keşfetmiştir Eklem yüzeyi ince ve deliklidir Yüzeyin altında kaygan bir sıvı bulunur. Kemik, ekleme baskı yaparsa bu sıvı deliklerden fışkırır ve eklem yüzeyi yağ gibi" kayar insan bedeni çok mükemmel bir tasarım ve çok üstün bir yaratılış ürünüdür bu mükemmel tasarım çok farklı hareketleri büyük bir hız ve rahatlıkla yapar Kemiklerimizi yaratan Rabbimiz Kuran`da, kemiklerin yaratılışını şöyle bildirmiştir: Kemiklere bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, ve et giydiriyoruz?.(Bakara Suresi, 259)


Kemiklerin çok sert ve güçlü bir yapıya sahiptir ancak kemiklerde kırılırlar. Ve Kemik kendi kendini tedavi eder. Doktorlar kırılan kemiği alçıya alırlar. Bunun dışında yapacak bir şey yoktur. zaten kemik kendi kendini tamir eder Bir kemik, kırıldığında kendisini tamire başlaması ve eskisinden sağlam olması olağanüstü bir olaydır. mucizevi olay şöyle gerçekleşir kırılan kemiğin etrafındaki kan pıhtılaşır "hematom" adlı dev bir pıhtı oluşur. Bu derideki yara üstündeki kabuk gibi tabakadır. Kemik yapıcı hücreler salgıladığı minerallerle pıhtıyı sert bir kemiğe dönüştürür işlem bitince kemik yıkıcı hücreler devreye girer. profesyonel bir heykeltıraş gibi eritici asit olan hidroklorikle yeni kemiği törpüler şekil verir. Bu kemik eski haline gelinceye kadar devam eder kemiğin kırılmasından 1 yıl sonra dahi kemik eritici hücreler siz farkında olmadan kemiğin eski şekline dönmesi için sabırlı bir heykeltıraş gibi törpüleme işlemine devam ederler.


gözle göremediğimiz kadar küçük varlıklar olan kemik hücrelerinin yaptığı tüm işlemler üstün bir şuurdur hücrelerin gören gözleri yoktur ancak kemiği yenilerler kırılan boşluğu anlayıp, işlerine ne zaman son vermeleri gerektiğini biliirler kemik yıkıcı hücreler kemiğin kabasını fark edip, kemiği törpülerler sert kemiği parçalayacak güçlü bir asit kullanırlar, bu asidi gerektiğinde fazla, gerektiğinde az kullanarak kemiği en uygun şekle getirirler kemik hücreleri neyi, nasıl ve nerede yapacağını çok iyi bilir Kemiklerimizin tamiri için kurulan sistem mükemmeldir ve kemiğin kendi kendini tamirini sağlar. bilim yıllardır, büyük bir hayranlıkla bunu taklide çalıştı Ancak başaramadılar.


İnsanların taklit edemediği yeteneği kemik hücreleri nasıl kazanmışdır? Kırılan kemiği tamir için ne malzeme gerektiğini, nasıl işlemler yapılacağını nereden bilirler? Hücrelerden kimileri kemik yıkma özelliği kazanmış kimi şekil verme görevini üstlenmiştir. Bu görev dağılımını yapan kimdir? Nasıl olup da karışıklık çıkmaz, hepsi tam gereken zamanda görevlerini yerine getirir Kemik hücreleri bunları kendileri mi öğrendi bu imkansızdır. tesadüf mümkün değildir. Kemik hücrelerimiz yaratan ve üstün akıl sahibi Allah`ın ilhamıyla hareket ederler Allah kemiklere şekil verendir

Vücuddaki Hücrelerin Kemikleri Nasıl Oluşturduğunu Düşündünüz Mü?
Vücuddaki 206 kemikdeki farklılık ilk ortaya çıktıkları anda anne karnında başlar hücrelere vücudun neresinde olmaları öğretilmiştir Kimi hücreler kemikleri kimiside karaciğer böbrek ve gözleri oluşturur farklılaşıp vücudda uygun yere gidip şekil alırlar profesyonel bir işçi gibi parmaklar ayak kemikleri oluştururlar. Kafatasını oluşturan kemik hücreleri beyini saran kusursuz bir kemik tabakası meydana getirirler. Ne küçük yapıp beyni sıkıştırır ne de büyük yapıp kafanın taşımasını zorlaştırırlar şekillerini çok iyi bilirler kemikleri kusursuz biçimi ve hücrelerin şuuru nereden kaynaklanır?
Onlara ilham eden Rabbimizdir. Allah`ın eşsiz ilmi için ayetler buyurur Gök ve yerdekiler O`nundur; hepsi gönülden boyun eğmiştir` Yaratmayı başlatan, O`dur; Göklerde ve yerdeki en yüce misal O`nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)

Kaslar vücudun güç istasyonudur enerjiyi güce çevirir ve bunu hayat boyu eksiksiz yapar Biz bunun olmayız. bazı kasları çaba harcamadan çalışır. Kalp ve mide kası gibi Onları kontrol edemeyiz kontrolümüzdekiler iskelet kaslarıdır. vücudumuzda 650 tane vardır. hareket ettikçe kasılıp gevşerler Kasları, kan damarları ve sinirler çalıştırır. Kan damarlarıyla kaslara oksijen ve besin gelir sinirler kas hareketini sağlar. Sadece kalp kasının denetimi bize bırakılsaydı tüm zamanımızı kalp kasına ayırmanız gerekecekti kalp kasınızın bir an durması hayatın sona ermesidir Uykuda kalbin denetleyemeyecek yaşamımızı yitirecektik Ancak vücuddaki mükemmel kontrol sistemiyle bunları düşünmeyiz yapmamız gereken sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rabbimize şükretmek Allah yalnız Kendisine kulluk etmemizi ayette emremiştir Rabbimiz Allahtan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, O, herşeyin üstündedir Enam Suresi

Kaslarınız Büyük Bir Uyumla Çalışır
Güldüğümüzde yüzde aynı anda 17 kas birden kasılır bir tanesi kasılmasa gülümseyemeyiz üstelik yüzümüz çirkin bir hal alır. Yüzümüzde mimik yapmakla görevli 28 ayrı kasın kasılmasıyla binlerce farklı ifade oluşur Kızgınlık, şaşkınlık, sevinç gibi ifadeler kaslar sayesindedir Yüz kasları diğer kaslar da büyük bir uyum içindedir tek bir adım atmak için ayaklarda ve sırtda bulunan 54 kas aynı anda çalışır. yüzlerce kaslar sayesinde yaparız ve bu bize çok olağan gelir. Ancak durup daha düşünün biz kaslarımızın çalışması için hiçbir şey yapmayız. Eğer kaslar eksik çalışsaydı koşmak, yüzmek, bisiklete binmek adım atmak imkansız olurdu unutmamamız gereken Allah vücudumuzda kusursuz bir sistem yarattı Bu Rabbimizin bir hediyesidir. Allah`ın sonsuz merhametini düşünüp, Allah`ın büyüklüğüne, şükretmemiz gerekir.


Kitabın sayfalarını çevirmek, arabanın kapısını açmak, el yıkamak… Bunları ellerimizle, hiç zorlanmadan ve çok sık yaparız. Elimizi yüzlerce işte kullanırız
Elimiz o kadar güçlüdür ki yumruk sıkmadan bir nesneye elimizle 45 kg güç uygulayabiliriz. elimizi çok ince ve hassas işlerde kullanırız iğne deliğinden iplik geçiririz bazen kuvvet bazende ince bir ayar gerekir. Ancak biz elimizin ne kadar önemli bir işi başardığını fark etmeyiz düşünmeyiz. Tüm bunları otomatik yaparız. Allah kusursuz yaratmıştır. Elimizdeki bu eşsiz kabiliyet Allah`ın benzersiz yaratmasıyladır

Bilimin en büyük çabası yapay el üretmektir robot eller; elimizdeki dokunma hassasiyet ve kabiliyete sahip değildir bilim, insan elinin yapılamayacağını düşünür "Karlsruhe Eli" adlı robot eli yapan mühendis Hans J. Schneebeli şunları söylüyor:
Robot ellerde ne kadar çalışırsam, insanların ellerine o kadar hayran oluyorum. İnsan elinin bir kısmına bile ulaşmak için çok zaman geçmelidir teknoloji ile bir benzeri dahi yapılamayan ellerimizi Allah, özel tasarlamıştır. Ellerimiz Allah`ın yaratma sanatındaki kusursuzluğu gösterir.
Allah`tan başka yaratıcı yoktur. Allah gerçeği görmeyenlere ayetlerle seslenir De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi "Allah`tır. yarar ve zarar da sağlamayan ilahlar mı edindiniz?" De ki görmeyen a`ma ile gören basiret sahibi eşit mi? karanlıkla nur eşit olabilir mi?" De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır tektir ve kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)

murataltug1985
11-29-2018, 19:06
Kaynak kuraan mucizeleri android prog

Her gün farkında olmadan nefes alıp veririz. Burun, nefes borusu ve akciğerin üstlendiği bu görevde birçok işlem gerçekleşir. nefes demek, vücuddaki hücrelerin oksijenle beslenmesidir. Hücreler oksijenle beslenmezse yaşayamaz çok kısa bir süre nefessiz kalabiliriz. Ancak süre uzarsa hücrelerin ölmesiyle vücudda ölür. Nefesle birlikte burna dolan hava temizlenir burnumuz bir klima gibi çalışır burunda filtre işlevi gören tüycükler kirli, sıcak, soğuk nemli havayı akciğerlerimize uygun hale getirir havayı süzer, temizler, nemlendirir, ısıtılır ve bakterilerden arındırıır. Burnumuzdaki küçük tüycükler her gün yaklaşık 20 milyar yabancı maddeye karşı vücudumuzu korur Burnumuzun bu kadar yabancı maddeyi tanıyıp, ayırt etmesi çok detaylı bir işlemdir. tesadüfen olamaz Bu Allah`ın yaratma gücünün büyüklüğünü ortaya koyar

bazı kişiler Evrime inanıp vücudun tesadüfen oluştuğunu öne sürer Neden Allah`ı inkar ederler tesadüf saçmalıktır burnumuz dahi Allahın eşsiz yaratma sanatına örnektir vücudumuzun kusursuz bir parçasıdır. mükemmeldir tesadüfen olması imkansızdır Bir klima nasıl tesadüfen oluşmuyorsa kusursuz çalışan bir klimayı bile bir akıl sahibi yapmıştır işte klima gibi çalışan burnumuz da bütün klimalardardan üstündür klimaların en üstünü burnumuz tesadüfen oluşmamıştır. dünyanın taklit edilemeyen en iyi kliması burnumuzu Rabbimiz yaratmıştır Allah yaratandır, en güzel ve kusursuzca var edendir, `şekil ve suret` verendir. En güzel isimler O`nundur. Gök ve yerdekiler O`nu tesbih eder O, Aziz ve Hakimdir. Haşr Suresi,

Solunan havada toz gibi vücuda zararlı maddeler vardır. Ve havanın akciğere ulaşmadan kontrolü gerekir. Bunu sağlayan ve solunum yüzeyini kaplayan kaygan tabaka mukus tabakasıdır tabakayı oluşturan mukus maddesi, hava ve soluduğumuz toz gibi küçük maddeleri tutarak, akciğere girişi engeller. Bu maddelerin sadece mukus tarafından tutulması yeterli değildir biriken maddeler vücuttan atılmalıdır Bunun için devreye giren mekanizma nefes borumuzun iç yüzeyini kaplayan silya adlı tüycüklerdir. nefes borusundan yukarıya yani ağzımıza sürekli olarak hareket eder. Bunu rüzgarlı arazide buğday başaklarının hep aynı yöne hareket etmesine benzetebiliriz. Bu tüycüklerin ağzımıza doğru olan hareketleriyle yabancı maddeleri tutan mukus tabakası nefes borusundan yukarıya doğru ilerler. Ve bir yutma hissi oluşur bize zarar veren maddeler yutular mideye iletilir ve mide asitinde parçalanıp yok edilir.

Nefes borumuzdaki tüycüklerin görmek ve düşünmek için beyinleri yoktur. Ancak kendilerine km lerce uzakta olan ağzımızdaki yutağın yerini tespit eder zararlı maddeleri bilip, vücuda sokmaz Bilimin tüm araştırmalarına rağmen tüycüklerin çalışma mekanizması keşfedilememiştir unutmayın insanların çözemediği bu tüycükler bedenimizdeki herşey gibi, yeryüzünde ilk insan var olduğundan beri kusursuz çalışır Soluduğumuz hava önemlidir? nefes alamayan insan ölür Vücudu oluşturan hücrelerin en temel besini oksijendir. eldeki kas hücreleri sürekli oksijenle beslenir. Bunun için nefes almak şarttır.

Nefes aldıktan sonra nefes borusundan akciğere gelen temizlenmiş ve nemi ayarlanmış hava kullanılabilir haldedir. Akciğerlerden kan yoluyla hücrelere gider ve onları besler hücredeki atık madde olan karbondioksiti alır. Biz nefes verirken hücrede toplanan karbondioksiti vücuddan dışarı atarız
nefes almayı basit zannedebiliriz ancak vücudda büyük bir oksijen karbondioksit alışverişi yapılır. Tüm bunlar Allah`ın yaratıp hizmetimize verdiği nimetlerdir. düşünün, sadece nefesi kendiniz ayarlayacak olsaydık bunu şaşmadan ve karıştırmadan yapmaya gücümüz yetmezdi. yorulur ve bırakırdık Rabbimiz buna güç yetiremeyeceğimiz için bize, kusursuz çalışan bir solunum sistemi vermiştir. Bu, Allah`ın nimetlerinden biridir. Allah ayette buyururki Size her istediğinizi verdi. Allah`ın nimetini saymaya güç yetiremezsiniz. insan zalim ve nankördür. (İbrahim Suresi, 34)


vücudda biz farkında olmadan işlemler yapılır her organ ve hücremiz akıl almaz bir hız ve mükemmellikle çalışır. büyük bir uyum içinde verilen emri yerine getirir .Kan, hücreleri besin taşır. Mide ve bağırsak besinleri küçülterek hücrelere uygun hale getirir. Sinir hücreleri vücuda uyarı gönderir, beyim uyarıyı değerlendirir ve biz görür duyar işitiriz Sinir hücreleri hasar görse, el ve kol tutmaz; mide zarar görse sindirim olmaz; dil hasar görse tad alamayız. özel hastalıkları dışında bunların hiçbiri olmaz. Vücudumuz, hiç durmadan çalışır işte bu kusursuzluk mükemmellik Allah`ın şefkati ve merhametiyledir

küçük bir mekanizma kendi kendine çalışmaz. televizyon ve bilgisayarın tasarımcı ve üreticisi vardır. Bir uçak bir araba kendi kendine çalışmaz. Bunları çalıştıran onları tasarlayıp, üreten mühendisdir insan bedeni kusursuzdur tesadüfen meydana gelemez O halde bazı insanlar nasıl olur da vücudun tesadüflerle kusursuz çalıştığını düşünür bu en mantık dışı iddiadır. Vücudumuzdaki mükemmel düzen ve kusursuzluk bize üstün bir akıl sahibinin vücudumuzu tasarladığını gösterir.Vücudumuz çok üstün bir Yaratıcının eseridir.Bu üstün Yaratıcı Rabbimiz olan Allah`tır. Allah Kuran`da kullarına şefkatini bildirir Allah`ın şefkat ve merhametine karşılık O`na boyun eğmeli,Kuran`da ki emirleri eksiksiz yapmalı tüm güzelliklere şükretmeliyiz. Allah ayette buyurur
Rabbiniz olan Allahdan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır O`na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)


insan kemiklerin cansız bir madde olduğunu zanneder ancak kemikler dış tabakaları hariç canlı dokulardır. içinde mikroskobik damarlar, sinir ağları ve kemik iliği bulunur. kemikler birer banka gibi çalışır Kalsiyum ve fosfor gibi hayati maddeler depolar ihtiyaç olduğunda depoladıkları maddeleri vücuda geri verirler. vücutta kalsiyum bulunmasa ne olurdu Kalsiyum vücutta, çevreden toplanan uyarıların sinirlere ulaşmasını sağlar bu son derece önemli bir görevdir. Kalsiyum olmadan uyarılar sinirlere ulaşamaz. Bu insanın felç olması ve iç organlarının çalışmaması anlamına gelir ölümle sonuçlanacak bir durumdur.


Kalsiyumun vücut için önemi saymakla bitmez. Bir yerimiz kesildiğinde, kısa süre sonra kesik bölgede kan pıhtılaşır, kanama durur ve kan kaybından ölmemiz engellenir. Bu çok hayati bir önlemdir. Eğer kan pıhtılaşmasaydı Altı delinmiş bir fıçının içindeki bütün suyun, fıçı boşalana kadar delikten akması gibi, vücuddaki küçücük bir delikten bile bütün kan akar giderdi. kanın pıhtılaşmasını sağlayan mucizevi bir mekanizma vardır. Bu mekanizma insanı ölümden korur bu mekanizmayı harekete geçiren en önemli faktör kalsiyumdur. Kemikde depolanan kalsiyum olmasa kan pıhtılaşmazdı.


Kemik hücreleri birer kalsiyum ve fosfor deposudur Gözü veya duyu organı olmayan kemik hücresi, kandaki binlerce madde arasından kalsiyumu ve fosforu kolaylıkla ayırt eder hiç şaşırmadan atomları yakalar.
Bir insan dahi farklı element tozlarını eğitimsiz ayırt edemez. Ancak hiç bir duyusu olmayan, ve hiçbir eğitim almayan kemik hücresi çok zor bir iş başarır Kemik ve tüm vücut hücreleri Allaha itaat eder "kalsiyum depolar kendisine "depoladığın kalsiyumu bırak" dense hemen itaat eder Kemik hücresi yüksek şuur, kabiliyet, sorumluluk ve disiplinle gece gündüz Allahu Teala ya boyun eğer


kemik iliği yağ, su, alyuvar ve akyuvardan oluşur sarı ilik yağdan meydana gelir Kırmızı ilik vücudu besler enfeksiyonda vücudu savunup kan hücreleri üretir ve depolar kırmızı ilikteki kan üretimi azalsa oksijensiz kalıp ölürüz kemik iliğindeki üretim sürekli olmak zorundadır. aksama olmaması için vücut önlem alır. Bu savaştaki stratejilere benzer vücut enfeksiyonla savaşırken kırmızı ilikteki kan hücrelerini kullanır düşman saldırıya geçtiğinde vücutta savunma ve saldırıya geçmelidir burada sarı ilik devreye girer. sarı ilik sadece yağdan oluşur. asıl görevi yağ depolamaktır kırmızı iliğin yetersizliğinde savunma yapan kan hücreleri üretir. Amaç düşmana karşı işbirliği ve tek bir kuvvet oluşturarak savaşı kazanmaktır. bu yaratılışı gösterir. Allah`ın üstün yaratışı Allah`a yönelmek ve yüceliğini kavrama vesilesidir üstün özelliklerle yaratılan insana düşen kendisine kusursuz bir vücut veren Allah`a şükretmektir.

Kemikler taş kadar serttirler ancak kimi zaman kırılır. Ve kendi kendini tedavi eder. Kemiklerin kırıldığında kendi kendine tedavi özelliklerinin olmadığını varsayalım. bu son derece acı ve sıkıntı verici olurdu. Kırık kemik kaynamaz sakat kalmalar ve hayati bölgedeki kemiklerin kırılmasıyla ölüm meydana gelirdi. Ancak insanoğlunun farkında bile olmadığı hiç düşünmediği nimetlerle birlikte yaratılmıştır. ciddi kazalarda bile kemik kolay kolay kırılmaz. Ve kırılan kemik kaynar.
kendisini hemen tamire başlar kemiğin tamirden sonra eski halinden sağlam olması son derece olağanüstüdür
Bilim kemiklerin benzerini üretmeye çalışmış ancak hiçbir mühendis kemik kadar güçlü hafif verimli ve kemik gibi devamlı büyüyen, kendi kendini yağlayan, bir hasarda kendini tamir eden bir madde geliştirememiştir.


Vücuttaki kemik hücrelerinin görevleri farklıdır. Ama ortak çalışırlar Kemiklerin yenilenmesini sağlayan kemik yapıcı osteoblast hücreleridir. Osteoblast proteini mineralle sertleştirir kemikleri yeniler Osteoklast adlı kemik hücresi kan ve kemik dokularında besin alışverişi sağlayıp, kemikdeki atıkların dışarıya çıkarılmasını sağlar.Osteoklastların kemiğin iç yüzeyinde, kemik iliği boşluğunda ve kemik dokusundaki boşluklarda yıkıma yol açarak, kemiğin biçiminin ve boyunun değişmesini erişkin boyutlara varmasını sağlar. dış yüzeyde kemik çıkıntılarının küçülmesini sağlar gövde kalınlığının her bölgede aynı kalması sağlanır.


Osteoklastların kemikte yaptığı yıkımda osteoblast hücreleri boş durmaz ve iskelet için yeni kemik yapar Çocukken osteoblastların işi ağırdır büyüme hızlı olduğundan kemik yapımı yıkımdan fazla olmalıdır iskelet bir olgunluğa erişince yapım ve yıkım birbirlerini dengeler. kemiğin biçimi ve boyutları değişir, kanda ve dokularda kalsiyum oranı ayarlanır bu Her insanda aynıdır Hepsi kemik yüzeyinin nasıl küçüleceğini Kafatasındaki kemiklerle uyluk arasındaki farklılıkları bilir kemiklere nasıl şekil vereceklerini, ne zaman uzamanın duracağını, incelik ve kalınlığı bilir Çocukluğumuzdan haberdardır Bu dönemde daha fazla hareket ederler. Kalsiyum oranıni bilir
kemik hücreleri birbirlerini çok iyi tanır ve planlı hareket ederler. Ne zaman üretime, geçmeleri gerektiğini çok iyi ayarlarlar. Bu fabrikadaki üretim programına benzetilir.

Kemik hücrelerimiz mükemmel bir
üretim yaparlar bu Program kusursuz çalışan bir fabrikaya benzer amaç ne fazla üretim yaparak malı depoda biriktirmek ne de ihtiyacı karşılamayan az üretim yapmaktır bir Fabrikada ki planlamacılar günlük ve haftalık programla fabrikada dengeli üretime çalışırlar. İşte Kemik hücrelerinin kalsiyumu dengede sabit tutmaya çalışmaları buna benzer. Burada makinaların yerini kemikte üretim yapan osteoklast ve osteoblast hücreleri alır öylesine dengeli çalışırlar ki, osteoblast üretim yaparken, osteoklast fazla üretimi engeller Birbirleriyle haberleşmeleri mükemmeldir. Hiçbir zaman denge bozulmaz ve yeterli miktarda kalsiyum her zaman için kemikte bulunur.


Kemik hücrelerinin, üretim yeteneklerini ve denge koruyan özelliklerini kendi akıl ve iradeleriyle kazanmaları ya da tesadüfü iddia etmek mantıksız ve bilimden uzak bir iddiadır Hücre planlama yapamaz. Karar veremez. Vücuttaki dengeden haberdar olamaz. İhtiyaçlara önlem alamaz. öğrenemez. Ancak insanın trilyonlarca hücresi her biri şuurlu bir insan gibi davranıp insandan daha yüksek bir akıl gösterir hücreler üstün bir güç tarafından yönetilir ve yönlendirilir Hücrelere neler yapacağını ilham eden büyük kudret sahibi olan Allah`tır. düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları hak ile belirlemiş ve eceli yaratmıştır. insanlardan çoğu Rabbine kavuşmayı inkar ediyorlar. Rum Suresi

Omurga birçok parçadan oluşur. omur" denilen 33 küçük yuvarlak kemik birbiri üzerine yerleştirilmiştir. Bu kemiklerde omurilik isimli -beyin ve organlarda koordinasyonu sağlayan- çok önemli bir iletişim ağı döşenmiştir. kemikler öyle bir yapıdadır ki, vücudun dik durmasını sağlar 33 küçük kemiğin oluşturduğu büyük yapıya kaburga ve iç organlar bağlanır ve yeryüzündeki en büyük mühendislik harikası omurga ortaya çıkar Omurganın en önemli görevi yük taşımaktır. Vücud ağırlığı omurganın üzerindedir. Her adım atışda omurgamızı meydana getiren omurlar birbiri üstünde hareket eder. Omurgayı oluşturan 33 kemiğin hareketiyle sürtünme doğar. Ve aşınma meydana gelir. Hayati bir yük taşıyan omurga için aşınma önemli problemler çıkarır. Peki üst üste binmiş 33 diskten oluşan bir omurga, ezilme ve sürtünmeye karşı nasıl korunmaktadır?

omurgaya en mükemmel koruma sistemi yerleştirilmişdir Omurgayı oluşturan kemikler arasına kıkırdak yapılı birer disk yerleştirilmiştir. Bu otomobil tekerleklerindeki yükü emen amortisörler gibidir Omurga üzerine binen yükü taşımaya yardım edecek şekilde yaratılmıştır. bu özel şekil yükün eşit dağılımını sağlar. Her adımda vücut ağırlığı nedeniyle yerden vücuda doğru bir tepki kuvveti gelir. Ve omurganın sahip olduğu amortisörler ve "kuvvet dağıtıcı" kıvrımlı şekille vücuda zarar vermez. Eğer tepkiyi azaltan esneklik ve özel yapı olmasa, bu kuvvet direk kafatasına iletilirdi omurganın üst ucu, kafatası kemiklerini parçalayarak beyne girerdi.
Ancak Allah`ın insan vücudunda yarattığı mükemmel mühendislikle mükemmel bir yaşam sürdürürüz.

Kemiklerdeki kusursuz tasarımın örneği ayak kemikleridir. İnsanın ayağı 26 kemikten oluşur vücut kemiklerinin dörtte biri ayaklardadır. Ayak, mekanik fonksiyonlar için tasarlanmış çok özel bir yapıdır. Ayağın mükemmelliğini ve ayaktaki taban yapısını köprü ayakları gibi vücut ağırlığına karşı, kemiklere destek verir otomobilin gaz pedalına basıldığında pedal kaldıraç gibidir ayaklar da parmak ucunda kalkma hareketi yapıldığında hidrolik bir kriko görevi görür Zıplarken bedeni fırlatır koşma hareketinde bacaklar için birer yastıktır Bütün hareketlerde ayağa dokulara, damarlara kaslara hiçbir zarar gelmez. örneğin el ve ayakları ağırlık kaldırma bakımından kıyaslayalım. Her ayağa kalkışda ayağa uygulanan ağırlığın ellerinizede uygulandığını varsayalım.elinize 80 kilo yük yerleştirdiğimizi varsayalım. dokular ezilir, damarlar patlar kemikler parçalanırdı insanı taşıyan ayaklarda ne damar patlar, ne doku ezilir. ayaklar Allah`ın sonsuz şefkatinin delilidir

Allah insan için en rahat edeceği, hiçbir sıkıntı duymayacağı, tüm ihtiyaçlarını karşılayacağı şekilde bir tasarıma sahip olan bedeni yaratmıştır nimeti gösterir Görebilenlere Allah`ın ayetleri her yerdedir. Önemli olan bu ayetleri düşünerek herşeyin hakimi Allah`a yönelmektir. Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, denizde yüzen gemilerde, Allah`ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip yaymasında, rüzgarlarda gökle yerde boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen için gerçek ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

İnsan mükemmel bir kemik yapısı ve kusursuz bir iskelete sahiptir. rahatça yürür, koşar Evrimciler iki ayaklılığın maymundan evrimleştiğini iddia eder Bu gerçekleşmesi mümkün olmayan bir iddiadır. insan ve maymun arasında uçurum vardır. yürüyüşler çok farklıdır. İnsan iki ayağı üzerinde dik yürür. Bu sadece insana özgüdür Diğer canlılar öne eğik bir iskelete sahiptirler ve dört ayakları üzerinde yürür İki ayak üzerine sadece ihtiyaçda kalkar bu da çok sınırlı bir hareket kazandırır. Evrimciler kendi içlerinde de çelişirler. evrimde iyiye yöneliş vardır iyiyi ve avantajı bırakıp geriye dönmek anlamsızdır Maymunların dört ayaklı yürüyüşü avantajdır. hız ve verim sağlar. İnsan ile hayvan hareketini karşılaştırırsak insanın ağaçtan ağaca atlaması çita gibi saatte 125 km. koşması mümkün değildir. evrime göre maymunların iki ayaklı yürümesinin faydası yoktur ve İnsanların iki ayaklı olması evrimi geçersiz kılar


Darwinizm`in iddisına göre dört ayaklı yürüyen bir canlı bir süre sonra hem dört hem iki ayaklı yürüyüp iki ayaklı bir yürüyüşe ulaşmıştır. Ancak bu senaryo mümkün değildir. paleo antropolog Robin Crompton bir canlının ya tam dik ya da tam dört ayağı üzerinde yürüyebileceğini söyler Dik ve dört ayakla yürüyüş enerji kullanımının aşırı artması nedeniyle mümkün değildir
Dört ayaklı yürüyen maymun ile , iki ayaklı yürüyen insanım maymuna evrimleşmesi imkansızdır bu ispatlanmıştır. Gerçekten habersiz olan evrimciler insanın ortaya çıkışını sır olarak nitelendirir evrimci paleo antropolog Elaine Morgan insanın evrimiyle ilgili dört önemli açıklayamadıkları sırrın olduğunu itiraf eder İnsanlarla ilgili en önemli dört sır şudur 1)Neden iki ayak üzerinde yürürler? 2)Neden vücutlarındaki kılları kaybettiler? 3)Neden bu denli büyük beyinler geliştirdiler? 4)Neden konuşmayı öğrendiler Bu sorulara verdikleri cevaplar şöyledir bilmiyoruz.

Kafatası beyni çevreleyen ve son derece güçlü bir kemikten bir zırhtır. 8 ayrı kemiğin birleşimiyle oluşur vücuttaki kemikler bulundukları yer ve işleve göre farklı özelliktedir Kafatasının kendine özgü bir tasarımı vardır Kemiklerin birleşim noktası diğer kemiklerden farklı olarak girintili çıkıntılı bir yapıdır kafatası kemiklerinin birleşim noktaları birbirlerine oturur Yetişkin insanda sert ve güçlü bir yapı olan kafatası, yeni doğmuş bebekte bambaşkadır Anne karnından çıkan bebeğin kafatası kemik halini almamış, yumuşak bir yapıdır kafatasını oluşturan 8 kemik birbirine tam oturmamıştır. Kemiklerin birleşim noktalarında boşluk vardır. bebeğe bir dezavantaj gibi görünen bu durum, doğumda bebeğin hayatını kurtaran önemli bir özelliktir.

Bebek kafatası tam olarak kemiksi sert bir yapıda olsaydı ve boşluklar olmasaydı, doğumda bebeğin kafası ezilebilirdi Fakat bebeklerde kafatası kemiğini oluşturan kıkırdaksı yumuşak yapıdan dolayı kemikler esneklik kazanarak, eğilme ve bükülme özelliği taşır Ancak Kafatasının esneyebilmesi için bir alana ihtiyaç vardır bu alan doğumda tam kapanmamış olan kafatası aralığıdır. Kafatası kemikleri sıkışarak bu boşluğu doldurur birbirlerinin üzerine çıkarlar ve kafa hacmi küçülür. Böylece bebek, baş hacminin yarısı kadar olan doğum kanalından geçerek sağlıklı doğar.

Bebek kafatası ve kemikleri esnek olsaydı arada boşluk olmasaydı ya da tam tersi, yani kemiklerin arasında boşluk olsaydı, kemikler esnek olmasaydı… bebeğin beyni büyük hasar görürdü. Yani doğumda bu iki özelliğin de birarada bulunması şarttır. Hamile kadınlarda leğen kemikleri, hamileliğin son aylarında gevşer ve birbirlerinden ayrılır. Bu son derece önemlidir bu gevşeme sayesinde bebek, başı ezilmeden doğabilir. İnsan vücudundaki her özellik insanı korumak ve zararı engellemek için tasarlanmıştır. Bu tasarımın tek bir cevabı vardır benzersiz tasarım evrendeki herşeyi yaratmış ve düzene koymuş olan Allah`a aittir. Allah üstün aklın sahibidir. Allah`ın sonsuz aklını görüp sonuç çıkarabilenler kurtuluşa ulaşacakdır. İnsana düşen Allah`ın nimetlerini görüp şükretmektir. Allah şükredenleri sever.
Allah, insanlara karşı büyük ihsan sahibidir, ancak insanlar şükretmezler. (Yunus Suresi, 60)


Bir otomobili tek bir motor yürütür. Uçakları 2 veya 4 motor uçurur. kitabı elinizde tutup veya tek bir adım atmayı Milyarlarca küçük motor" sağlar
Milyarlarca küçük mikroskobik motor hareketi yapabilmek için güç üretir bu motorlar "kas lifleridir. Vücudda 6 milyardan fazla motor vardır. Bize su içirir, konuşturur, kalbini attırır, nefes aldırır, yemek yedirir, vücuttaki tüm hareket küçük motorların gücüyle gerçekleşir. Kaslardaki motor büyüklüğü kullanıldıkları yere göredir Bazı motorların büyüklüğü santimetrenin yüz binde biri kadar bazı motorların büyüklüğü ise 3 cm dir
Bu Küçük motorlar yani kas lifleri birleşrek büyük güç tribünleri yani kasları oluşturur. kolumuzu kasmayı sağlayan ön kol kası milyonlarca küçük motordan oluşmuştur.

İnsan vücudunda irili ufaklı 400 tane güç tribünü kas bulunmaktadır. Bazıları göze giren ışık miktarını ayarlar küçüktür. Bazı kaslar -insan ağırlığını taşıyan bacak kasları gibi- büyüktür. Ancak her kasın çalışması aynıdır: Milyarlarca küçük motor çalışarak kasların hareketini sağlar elinize bir kalem alıp, gözle yazdıklarınızı takip etmeniz esnasında 100`den fazla kas faaliyete geçer. hareket edebilmemiz için kaslarımızın uyumla çalışması gerekmektedir. Kasların en önemli özelliği yaşamımızı devam ettiren bir kontrol sistemine bağlı oluşlarıdır.

İnsan kasları kontrol edilen istemli
kaslar ve kontrol edilemeyen istemsiz
kaslar olarak ikiye ayrılır. Kontrol edilen kasların hareketi için düşünmek ve karar vermek gerekir kolunuzu bükmek istediğinizde, beynden gelen emirle kaslar kasılır ve hareket eder
İstemsiz kasların kontrolü bize bağlı değildir. görevleri çok hayatidir özel bir sistem olan otonom sinir sistemiyle kontrol edilir kalb mide ve bağırsaklar görevlerini iradeniz dışı gerçekleştirir Bu insan için alınmış son derece hayati bir tedbirdir. kasların kontrolü bize bırakılsaydı Vücuddaki istemsiz kaslardan tek biri olan kalp kasının denetimi bizde olsaydı bütün vakti hiçbir iş yapmadan- kalp kasının kasılması ve gevşemesine ayırmak gerekecekti kalp kası, çalışmasında bir an bile aksama olmaması gerekir uykuya daldığınızda Kalbiniz çalışır ancak hız yavaşlar. kalp kasınızın çalışmasını duruma göre ayarlamak gerekir. uykuya daldığınızda kalbinizi denetleyemez ve yaşamınız son bulur


Sadece tek bir örnek bile yani kaslar insan yaratılışının ne kadar hikmetli ve kusursuz olduğunu gösterir Vücutta istemli ve istemsiz çalışan kaslar vardır insan kasları kimi zaman kişinin kontrolünde, kimi zaman kontrol dışındadır göz kapağını isteyerek ve irade dışında refleks olarak açıp kaparsınız. diyafram kası kontrol edilebilir Ancak otomatik çalışır ve nefes alıp vermeyi sağlar kasların kendine özgü bir çalışma şekilleri vardır. İnsan bunların ne gibi şartlarda çalışmasından haberdar dahi değildir. Vücutta yaratılmış mükemmel bir kontrol sistemi vardır insana düşen sonsuz bir şefkat ve merhamet sahibi Rabbimize şükretmek ve Allah`ın hoşnut olacağı davranışlarda bulunmaktır. Rabbimin ayetlerine sırt çeviren ve amellerini unutandan daha zalim kimdir? Biz, kalplerine kavrayıp anlamayı engelleyen bir perde kulaklarına da ağırlık koyduk. hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)


kas lifleri bir motora benzer %25 verimle çalışır bu otomobil motorlarının verimine yaklaşık ve eşdeğer bir orandır. bir motor varsa motoru çalıştıracak yakıta ihtiyaç vardır. Kasların yakıtı kan dolaşımı ile taşınan şeker glikojen dir Kasların içinde ki yüksek oktanlı benzin glikojenin bir kısmı depo edilir. Oto motorunda hareket için pistonlara yakıt püskürtülür. Dışarıdan sağlanan kıvılcım buharlaşmış benzini ateşler, piston hareket eder ve patlamalarla hareket süreklilik kazanır. bunlar endüstriyel bir tasarımla motorlara kazandırılan özelliklerdir bir kas hücresinin endüstriyel tasarımdan çok üstündür. küçük motor hem ateşleme hem de piston görevini yerine getirir. Hücre şeker molekülündeki enerjiyi çıkarır ve enerjiyi kasılmada kullanır. hem kimyasal molekülden enerji çıkması hem de enerjinin fiziksel güce dönüştürülmesi kas hücresinde gerçekleşir

Kas hücresinde üretilen enerji, Proteinleri birbirine çeker hücre kasılarak kısalır. Binlerce hücrenin bu hareketi yapmasıyla bütün kas dokusu kasılmış ve kısalmıştır. Tendonlarda kemiklere bağlı kaslar bu kısalmayla kemiği çekerler.kasılma oldukça büyük bir güç üretir. açık olan bir kolun dirsekten bükülmesi için, önkol kasları 2 cm kasılır Bu kasılma ön kol kemiğini çeker ve kolun bükülmesine yol açar
Hareket için kullandığımız kasların işleyişi bu sıralama dahilindedir En basit hareketlerden olan göz açıp kapamak için bile çok sayıda kas çalışmalıdır


kolunuzu kasmak istediğinizde beyinden bir elektrik yola çıkar sinyal önce omuriliğe uğrar. Oradan mesajın iletilmesi gereken organa yol alır. Elektrik akımı kas yüzeyinden geçer ve kası oluşturan milyonlarca kas lifinin- kontağını çevirir. lifler derhal tepki verir ve kasılır kol kasılarak bükülür. Tüm işlemler biz göz açıp kapayıncaya kadar biter. Bu çok kısa bir zamanda gerçekleşir. Yani kaslardaki elektrik akımı saniyenin binde biri kadar bir hızla ilerleyerek kas liflerinin kontağını çevirir Kaslara ulaşan emirler sinir sisteminde üretilmiş ve yine sinir sisteminde taşınmıştır. kas sistemi sinir sisteminin emrindedir Kasların uyumla çalışması vücuttaki koordinasyon sayesindedir


Vücuttaki Kasların çalışması için vücutta muhteşem bir haber ağı vardır bir hareketi yapmak için hareketle ilgili vücut konumunu ve organları bilmek gerekir bilgi göz kas, eklem ve deriden gelir. Her saniye milyarlarca bilgi işlenir ve karar verilir. Kas ve eklemlerde vücuda ait bilgi veren milyarlarca küçük mikro algılayıcı vardır algılayıcılardan gelen mesajlar sinir sistemine ulaşır ve kaslara emirler verir.Yalnızca elinizi havaya kaldırmanız için omzunuzun bükülmesi, ön ve arka kol kaslarınızın kasılıp gevşemesi, dirseğiniz ve bileğinizdeki kasların bileği döndürmeleri, eli ve parmakları kontrol eden kasların elinize şekil vermeleri gerekir. Hareketin her aşamasında kaslardaki milyonlarca alıcı, kasların konumlarını merkeze bildirir. Merkezden kaslara ne yapmaları gerektiği bildirilir insan bu reaksiyonlardan habersizdir, yalnızca elini kaldırmak ister ve kaldırır.

Konuşmak için çaba harcamayız. sözcüklerin ağzımızdan dökülmesi için, ses tellerinin titreşmesini, ağzımızdaki, dilimizdeki yüzlerce kasın hangi sıra ile kaç defa, kasıp gevşeteceğimizi, ciğerlerimize almamız gereken havayı hesaplamayız. Sinir sistemi kaslardan iç organlardan haberdardır. uykuda bile hayati organlar sinir sistemindem alt beyin ve omurilikten- gelen emirler sayesinde çalışır Kalb atar, akciğer çalışır ve nefes alırız. Vücudun çalışmasında hiçbir bilgisayarın ulaşamayacağı bilgi-işlem hızı vardır. En basit işten en zora kadar her ne yaparsanız yapın vücudda akıl almaz hesaplamalar yapılır. bu sonsuz bir yaratılış sayesindedir sonsuz kudret tüm evreni yaratan üstün güç sahibi Allahtır göklerde ve yerde ne varsa O`nundur, O`na gönülden boyun eğmişdir. (Bakara Suresi, 116)

Küçük bir tebessüm ve gülücük için 17 kas aynı anda, görev yapar biri çalışmasa gülümseme gerçekleşmez yüz ifadesi anlamsızlaşır yüzde mimikle görevli 28 ayrı kas bulunur. kasların kasılmasıyla, Kızgınlık, şaşkınlık gibi binlerce yüz ifadesi yapılır Basit bir adım için bile ayak ve sırtta 54 ayrı kas uyumla çalışır tutmak ve içmek 27 kemik mükemmel kas ve sinir sisteminin yardımıyladır
İnsan rahatça yaptığı gülme, konuşma, göz açıp kapamaya alışmıştır ancak Tüm kas kemik ve hücreler insandan bağımsız işler. İnsan vücuduna organ ekleyemez buna güç yetiremez. İnsan sisteminin benzerini teknoloji yapamaz insan her anın vücuddaki kusursuz sistemi Allah`a borçludur bunu akıldan çıkarmamalı ve şükretmelidir. Allah kusursuz yaratmış. düzen ve biçim vermiştir." İnsan vücudu Allah`ın güç ve sonsuz ilminin kanıtlarıdır Aklını ve vicdanını kullanan herkes gerçeği görür. Ey insan, `üstün kerem sahibi Rabbine karşı seni aldatan nedir?

Kaslar, kimyasal enerjiyi güce dönüştüren biyolojik makinelerdir
Her hareket için enerji gerekir Kandaki glikoz, makineyi çalıştıran yakıttır enerji sağlar. glikozun karbondioksit ve suya ayrışmasıyla açığa çıkan enerji kas proteinleri tarafından büzülmek amacıyla kullanılır. kimyasal reaksiyon oksijen gerektirir. oksijen sağlamak için Kaslar, glikozu oksijensiz laktik aside dönüştürür ve enerji çıkartır Kasları çalıştırmadaki, sınır zorlanırsa, hareket olanaksızlaşır. Bunun nedeni, kas kasılmasıyla kasda laktik asit birikimi ve aşırı laktik asidin kasları yorması ve kramplara yol açmasıdır laktik asitten kurtulmada oksijen gerekir yorgunluktan sonra solumaya başlarız. Kasları yoran madde temizleninceye kadar kas çalışamaz. Kolumuzu kaldırırsak dirsek bükülür, yemek yediğimizde çene kası çalışır, koştuğumuzda bacak kasları hareket eder yorulursak kaslar tedbir alır. Bunları gerçekleştiren kasdaki mikroskobik hücrelerdir

1998 de Nobel Fizyoloji Tıp Ödülü`nü alan üç bilim adamı damardaki nitrik oksit (NO) molekülünü gevşeticiliğini buldular Bu molekülle damar gerginliği düzenlenir Damarın gevşemesi için kandaki uyarıcı hormonlar devreye girer damardaki alıcılara bağlanarak ilk domino taşını düşürürler İlk taş harekete geçince kandaki uyarıcı hormon damardaki alıcıya bağlanır hücre zarı yapması gerekeni "anlar nitrik oksit üretir Üretildikleri anda yapması gerekeni "bilen" nitrik oksit damarın düz kas hücrelerinde GTP enzimiyle birleşir damarın gevşemesi için Nitrik oksit GTP ile birleşip cGMP enzimini üretir. yeni madde miyozini harekete geçirir. Miyozin, kas hücrelerinin kasılıp gevşemesinde etkendir. Artık sona gelinmiştir. Miyozinin harekete geçmesiyle son domino taşı düşer ve kas hücreleri gevşer.

Kas hücrelerinin gevşemesinde
rol alan hormon ve hücreler bilinçli hareket eder hormonlar damardaki uygun yere giderek, o bölgeyi etkiler ve gevşeme sürecini başlatır. Her uyarı, kapkaranlık insan bedeninde asla yolu şaşırmaz hep doğruya gidip başarı elde ederler Peki hücre hormon ve moleküllerin şuurlu hareketi nasıl gerçekleşir? Bu bilinç kendilerine ait olamaz. hücrenin ne zaman, ne üreteceğini bildiren, hormon ve molekülün doğru adrese gidmesi için yol gösteren, adres bildiren, ve yönlendiren akıl ve şuur sonsuz akılla hücreyi, hormonları, molekülleri yaratan ve onlara nasıl hareket etmeleri gerektiğini emreden Allahtır

Kas gevşemesinde Uyarıcı ve hormonlar atardamardaki alıcılara bağlanarak nitrik oksit (NO) açığa çıkar. NO molekülleri düz kaslara ilerler ve guanil siklaz (GC) enzimini harekete geçirir GC, guanozin trifosfatı guanozin monofosfata çevirir (cGMP) cGMP, kalsiyumun hücredeki depolara gitmesine neden olur. Azaltılmış konsantrasyonlu kalsiyum iyonları (Ca++), aktin ve miyozin kayarak birbirinden ayrılır Düz kas hücreleri gevşer vr
Kan damarları genişler. KURAN ALLAH SÖZÜDÜR


Kuran öyle bir kitaptır ki, verilen tüm haberler doğru çıkmıştır. Bilimsel konularda, gelecekten haberlerde matematiksel şifrelemelerde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilir Bu bilgilerin bilgi ve teknolojiyle edinilmesi mümkün değildir. bu elbette Kuran`ın insan sözü olmadığının apaçık ispatıdır. Kuran yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah`ın sözüdür. Allah ayetinde, Kuran`la ilgili olarak, o, Allah`tan başkasından kuşkusuz çelişkiler olacakdı" buyurur. (Nisa Suresi, 82). Kuran`da hiçbir çelişki yoktur, içindeki her bilgi, İlahi kitabın mucizelerini ortaya koyar.
İnsana düşen Allah`ın indirdiği İlahi kitaba sarılmak ve onu yol gösterici kabul etmektir. Allah ayetinde şöyle seslenir: Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap`tır. O`na uyun korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz.„
(Enam Suresi, 155)


kimi zaman bacaklarınızı hareket ettirerek vücuddaki kas ve kemiklerin çalıştır. lokmaları çiğnerken aklınıza yediklerinizin nasıl sindirildiği gelmez kalbinizde yedek bir jeneratörün olduğunu düşünmezsiniz gazete okurken ellerinizdeki kaslar aklınıza geldi mi sayfa çevirirken parmaklar yaptığı hareketleri takip ettiniz mi düşünün bedeninizde gerçekleşen mucizevi olaylara yanlış bakış açısını ortadan kaldırın çünkü evrim senaryoları bilimsel gerçekmiş gibi anlatıldı "tesadüf masalı"nı ortadan kaldırın Evrimcilerin hezimetleri bilimsel olarak ortaya konulmalıdır evrim teorisinin maskesi sahtekarlıktır
Evrimin yok edilmesi ve yaratılış gerçeğinin görülmelidir Allah insanı kusursuz yarattığını ayetlen bildirmiştir


Vücudumuz bizim için bir nimettir 24 saat hiç durmadan çalışır. İnsan Mucizesi sadece bizim bedenimizde değil, dünyadaki tüm insanların vücudunda da gerçekleşir Geçmişte yaşamış insanların vücutlarında da bu sistemler eksiksiz olarak vardı. Gelecekte yaşayanlarda da Allah`ın izniyle olacak. Bu, tüm alemlerin Rabbi Allah`ın yaratışıdır… Allah`ın gücü sınırsızdır. Aklını ve vicdanını kullanan kişi açık gerçeği görür ve yalnızca Rabbini hoşnut etmek için yaşamını sürdürür Dünyadaki tüm insanlar, basit bir sperm hücresi olarak rahme atılmış özel yaratılmış şartlarla yumurtayla birleşip ardından tek bir hücre olarak hayata başlamışdır. tüm insanlar, mucizevi aşamalardan geçmiştir
Allah insanların bedenlerini şekilendirmiş, onları tek bir hücreden düzgün bir insan olarak yaratmıştır. gerçeği düşünmek her insanın görevidir görevimiz, Allah`a şükredici olmaktır.

murataltug1985
12-01-2018, 09:14
Kaynak kuraan mucizeleri android prog


Unutmayın bedeninizi yaratan Rabbiniz, sizi ölümünüzden sonra yaratacak ve hesaba çekecektir. Bu, sonsuz güç sahibi Allah için çok kolaydır.
Kendi yaratılışını unutarak Allah`ı ve ahireti inkar edenler gaflettedir
Allah Kuran`da buyurur ki
İnsan kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu o düşman kesilmiştir. yaratılışını unutarak bize örnek verdi; dedi ki: Çürümüş bozulmuş kemikleri kim diriltecekmiş
De ki: "Onları, ilk yaratıp-inşa eden diriltecek. Olan her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 77-79)

Haeckel, teorisini ortaya atan evrimciler yine geleneklerini bozmadı ve hayali çizimler üretti. embriyoloji çizimlerinin sahte olduğunu ortaya çıkarttı heckel arkadaşlarından farklı yol izlemediğini itiraf etti yaptığım sahtekarlıkdan sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış görmem gerekir. Fakat avuntum şudur ki; suçlu bulunduğumuz yüzlerce arkadaş güvenilir gözlemci ve ünlü biyologlar vardır onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tez ve dergilerinde yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, tahrip edilmiş, düzenlenmiş şekiller bulunuyor. Haeckel`in embriyolojiyi evrime delil kullanma çabaları tamamen boş bir safsatadır insanın yaratılış mucizesi, yaratılış gerçeğinin inkar edilemez bir delilidir.

Çok üstün bir yaratılış delili olan doğumu evrimciler, evrim yalanına delil olarak kullanmışdır. Oysaki insanın yaratılışındaki her aşama çok hassas bir tasarıma göredir, evrimciler bunu yalanlamıştır Evrimci biyolog Haeckel 19. yüzyılda canlı embriyoların atalarının geçirdiği evrimi tekrarladığını iddia eddi insan embriyosunun, anne karnında önce balık, sonra sürüngen özellik gösterip insana dönüştüğünü öne sürdü Bu tez gerçek değildir embriyonun ilk döneminde ortaya çıktığı iddia edilen solungaç insanın orta kulak kanalı ve timüs bezlerinin başlangıcıdır Embriyonun yumurta sarısı kesesine benzetilen ise bebeğe kan üretiminden sorumlu bir kesedir Kuyruk olarak tanımlanan kısım insanın omurga kemiğidir Evrimci Haeckeli evrimciler bile yalanlamıştır canlıların embriyolojik gelişimi geçmişlerinin yansıtmadığı ve Haeckel teorisinin geçersizliği 1920 de kabul edilip 1950 de ders kitaplarından çıkarılmıştır

Bebek Anne karnındaki korunmuş ve mikropsuz alandan dünyaya gelip mikroplarla savaşır Anne sütünün en önemli özelliği bebeği enfeksiyonlara karşı korumasıdır Anne sütünden bebeğe geçen koruyucu antikorlar bebeğin mikroplarla savaşmasını sağlar. doğumdan sonra salgılanan "kolostrum" adlı sütteki bulunan antikorlar koruyucudur Anne sütünün hafif ve çok ağır enfeksiyona karşı sağladığı koruma, babek için büyük önem taşır ve emzirme süresinde yararı artar. Anne sütü bebeğe faydalıdır Bilimin anne sütü ile ilgili yeni keşfettiği gerçeklerden biri de bebeğin anne sütü ile 2 yıl boyunca beslenmesinin faydalı olduğudur. Allah bizlere bunu 14 asır önce bildirmiştir: Biz insana anne ve babasını onlara iyiliği tavsiye ettik. Annesi onu, zorlukla karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması, iki yıl içindedir. bana, anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır." (Lokman Suresi, 14)

Anne sütü dışındaki başka besinler bebeğin ihtiyacını tam karşılayamaz. bebeğin bağışıklığı için gerekli antikorları içeremez. Bebekler için bir besin olan inek sütüyle anne sütünü kıyasladığımızda üstün olan anne sütüdür İnek sütünde insan sütünden daha fazla kazein bulunur. Kazein pıhtılaşmış mayalanmış sütteki proteindir midede büyük parçacıklara ayrılır, sindirimi zorlaştırır. Ve inek sütünün sindirimi anne sütüne göre daha zordur. Bu maddenin anne sütünde az bulunuyor olması bebeğe kolaylıktır.İnek sütü ve anne sütü amino asitlerin bileşimi açısından farklıdır. inek sütüyle beslenen bebeklerin plazmasında amino asit miktarının daha fazla, bazılarında ise yetersiz olmasına yol açar. Bunun merkezi sinir sisteminde olumsuz etkileri vardır, fazla protein böbreklerin yükünü artırır


Anne sütünü farklı yapan özellik içerdiği şekerdir. Anne sütünde ve inek sütünde laktoz isimli şeker bulunur. insan sütündeki laktoz inek sütünden daha fazladır. inek sütünün pıhtılaşmış parçacıkları ince bağırsaktan çok yavaş geçer Bu son derece gerekli olan su ve laktozun ince bağırsakta emilmesine neden olur. Anne sütünün pıhtılaşmış parçaları ise incebağırsağı kolayca geçer su ve laktoz kalın bağırsağa ulaşır. Ve insanlar için çok yararlı olan, içinde yararlı bakterilerin geliştiği bağırsak yapısı oluşur. İnsan sütünde bol miktarda laktoz bulunmasının faydası sinir sisteminin oluşumunda rol oynayan "serebrozit" adlı maddeyi sağlamasıdır. Anne sütü ve inek sütündeki yağ miktarı aynı olmasına rağmen nitelikleri farklıdır. Anne sütündeki linoleik asit bebeğin alması gereken tek yağ asididir.


Anne sütünün en önemli özelliği içindeki tuz ve mineraldir. İnek sütünde insan sütünden çok fazla tuz ve mineral bulunur. inek sütünde kalsiyum ve fosfor yüksektir. bunların birbirine oranı farklıdır bebeğin metabolizması bundan olumsuz etkilenir. ilk günlerinde bebeğe inek sütü verilmesi, kandaki kalsiyumun düşmesine ve bazı bozukluklara yol açar. insan sütünde demir % 50 dir İnek sütünde bu oran düşüktür inek sütüyle beslenen bebeklerde demir eksikliği ve kansızlık ortaya çıkar. Vitamin değeri anne sütünü bebekler için vazgeçilmez kılar Anne ve inek sütü vitamince birbirinden farklıdır. Her iki sütte A vitamini aynıdır ancak E, C ve K vitamini anne sütünde fazladır. D vitamini ise bebeğe yetecek kadardır


Dünyaya gözlerini açan bebek hayata uyum sağlamak zorundadır. Bunu kolaylaştıracak her faktör gebelikte oluşturulmuştur. Buna en açık örnek anne sütüdür Hamilelikte anne hormonları anne sütünü hazırlar. Süt üretimi, beyindeki ön hipofiz bezinin ürettiği "prolaktin" hormonuna bağlıdır. Hamilelikte bu hormonun süt üretimini başlatması, plasentada üretilen progesteron ve östrojen adlı hormonlarca engellenir. Ancak plasenta, doğumdan sonra atılınca, progesteron ve östrojen hormonlarının kandaki düzeyi düşer sütün oluşumuna katkıda bulunan prolaktin devreye girer. Hormonlardaki haberleşmeyle anne sütü gibi çok kıymetli bir besin tam bebeğin ihtiyaç duyduğu anda hazır olur. Kuşkusuz bu muazzam bir bilgidir. Plasenta vücudda son derece hayati görevler üstlenir, ancak vücut dışına atılma zamanı da gelmiştir. Bu insan hayatı için çok önemli bir gelişim meydana getirir. yaratılışda her saniye her detay birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğeri olmayacak olaylardır.

her insan üstün bir kudretle inşa edilmiştir bu apaçık yaratılışın delilleridir. Tüm aşamalar bebek dünyaya geldikten sonra başlar ve sürekli devam eder. Annedeki süt üretimi bebeğin beslenmesine göre artar. İlk günlerde 50 gram olan üretim, altıncı ayda bir litreye çıkar Anne sütünü çözmeye çalışan bilim buna imkan olmadığını fark etmişdir. Çünkü standard bir anne sütü yoktur. Her annenin bedeninde, süt kendi çocuğunun ihtiyacına göre üretilir bu süt bebeği hiçbir besinin besleyemeyeceği ölçüde besler. Anne sütündeki antikor, hormon, vitamin ve mineraller bebeğin ihtiyacına göre ayarlanır

Allah, sizi anne karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı şükredersiniz diye işitme, görme duyularını verdi Nahl Suresi, Yeni bir dünyaya adım atacak cenin için hazırlıklar tamamlandığında, amniyon sıvısı doğum faaliyetlere başlar. Rahim ağzını genişletecek su kesecikleri oluşturup rahmi bebeğin geçeceği büyüklüğe ulaştırır. Bu keseler ceninin doğumda rahimde sıkışmasını engeller doğumdaki keseler delinip içindeki sıvılar aktığında ise ceninin gideceği yol kayganlaşıp sterilize olur doğum rahat mikroplardan arınmış şekilde gerçekleşir.

bebeğin dünyaya gelmesi için Rahimde ki hazırlıkların yanısıra pek çok şartın da aynı anda gerçekleşmesi gerekir. bebek dışarı çıkış için en uygun pozisyonu almalıdır. Bunun için ayak hareketleriyle yavaş yavaş döner ve başı annenin rahim boynuna girer. bebeğin hareket kabiliyeti kısıtlanır ve başını buradan çıkaramaz. henüz dünyaya gelmemiş bir bebek pozisyona nasıl karar verir Doğum için en uygun pozisyonu nereden bilir? doğum zamanıni nasıl tesbit eder bunların üzerinde düşünülmelidir
şuursuz bir varlığın şuurlu davranış sergilemesi, onun kendi iradesiyle değil, yaratıcısı Allah`ın ilhamı ile hareket ettiğinin apaçık göstergesidir.

Bebeğin dünyaya gelişi mucizevidir sağlıklı doğum için bebeğin kafatası doğum kanalında zarar görmeyecek bir yapıda olmalıdır. Bebeğin kafatası bu ihtiyacı karşılayan 5 kemik tabakası ve fontanel" adlı yumuşak dokudan oluşur. yumuşak yapı kafatası esnekliğine olanak tanır ve doğumdaki basınçta bebeğin beynine zarar gelmez. doğumdan önce çok sıkı önlemler alınır doğumun kolaylığı ve enfeksiyonları önlenmek için amniyon sıvısı devreye girer peki hazırlıkların tamamlanıp vaktin geldiğini kim kontrol eder
Gözlerin görmesi akciğerlerin nefes alması eklemlerin eksiksiz olması kimin sayesindedir

Vücudumuzu kim kontrol etmektedir
ceninin kontrol mekanizması yoktur. Vücudun kontrol merkezi beyin ceninle birlikte gelişir anne karnında gelişen enin, dışarıdan habersizdir. Hiç görmediği bir ortama uyumunu tesbit etmesi mümkün değildir. Doğum belirleyen annenin kendisi değildir. Annenin, vücuddaki işleyişe müdahale etme imkanı yoktur Şüphesiz bu kontrolleri yapan ve her insanın yaşamına başlayacağı zamanı takdir eden Allah`tır. İnsanı yaratan, odur

yaşamın her anını bilen insan dünyaya gelirken dahi ölüm gününü takdir eden yalnızca Allah`tır. Her insan Allah tarafından belirlenen vakitte ölümü tadacaktır. gerçeklerden haberdar olan akıl sahibi her insanın yapması gereken, yaratılışını düşünmek Rabbinin sonsuz kudretine şahit olmak ve yaşamını Allah`ı razı edecek şekilde düzenlemektir. Allah insanlara Kuran`da seslenmektedir Ey insanlar, dirilişten yana kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, bir alak`tan (embriyo), yaratılış biçimi belli belirsiz çiğnem et parçasından; size kudretimizi açıkça göstermek için. Dilediğimizi, bir süre rahimde tutuyor sizi bebek olarak çıkarıyoruz, erginliğe erişmeniz için sizi büyütüyoruz Sizin kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz ömrün en aşağı ucu yaşlılığa geri çevrilmektedir... (Hac Suresi, 5)


Anne rahmindeki büyüme 9 ay boyunca kusursuz devam eder. İlk başta tek bir su damlası olan cenin, giderek insana dönüşür. bu dönüşümde uyumsuzluk olsa, cenin can verir. eğer beyin, kafatası kemiklerinden hızlı büyüse, ceninin beyni sıkışıp zarar görür Organların uyumlu gelişimi çok önemlidir. dolaşım sistemi oluşurken böbrek geç kalsa, kan temizlenemez vücut zehirlenir Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmez dünyaya gözlerini açan insanın her aşaması kusursuz yaratılır.
Önce tek bir damla su iken onu yaratıp düzgün bir insan kılan tek kudret Alemlerin Rabbi Yüce Allah`tır. Allah, insanı nasıl yarattığını Kuran`da şöyle anlatır: İnsan, `kendi başına ve sorumsuz` bırakılacağını mı sanıyor?
Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? bir alak (embriyo) oldu, derken Allah, onu yarattı ve biçim verdi.`ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.


Allah, Ölüleri diriltmeye güç yetirendir
Kuşkusuz bu gerçektir insana düşen, kendisini bir damla sudan yaratan ve bizleri gören, işiten, düşünen bir insan kılan Rabbine şükredmektir Kuran`da insana gerçek şöyle hatırlatılır:
Sizi inşa eden, kulak, göz ve gönü veren O`dur. Ne az şükrediyorsunuz? (Mülk Suresi, 23) Cenin giderek dış dünyaya hazır hale gelirken, organlarda olağanüstü bir işbölümü yapılır. Bu işler dünyanın şartlarına göre belirlenir Anne karnında kullanılmayan gözler dünyadaki ışığa, kulaklar dünyadaki seslere göre inşa edilir. mide ve sindirim organları dünyadaki besin maddeleriyle uygun çalışır Sindirimde görev alan hücreler tanımadıkları yiyecekleri analize ayarlıdır . Karbonhidrat protein ve yağları analiz eder hangisinin gerekli olduğunu bilir besinlerin vücudun hücrelerine gönderir Cenin planlı ve programlı bir şekilde dış dünyaya hazırlanır. organ ve hücreler, görmedikleri, duymadıkları, bir ortama hazırlık yapar.

Annenin bedeninden ayrılan cenin dış ortamı bilir Bebeği oluşturan hücrelerin şuurlu ve bilinçli hazırlığı Allah tarafından ilham edilir bu yaratılış delilidir. Son aylarda cenin kilo alıp yağ dokusu oluşur Kahverengi özel bir yapıya sahip olan yağ tabakasını üreten hücreler, cenininböbreklerinin ve göğüs kemiğinin oluşmasını sağlarlar özel yağ tabakalarının görevi doğduktan sonraki bebeğin vücut ısısını yüksek tutmaktır. yağlar yedek besin görevi görürler. Bu yağ tabakalarına ilham edilir onlar görevleri kusursuz yerine getirir bebekte beyaz yağlar ince bir tabaka halinde oluşup yağ, ceninin derisini bir tabaka halinde sarar.
deriyi içindeki sıvıdan koruyan yağ üretimini deri hücreleri yapar. yağların oluşumu son derece önemlidir, çünkü deri ile su arasına yağ tabakası girip suyun cenindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırır


annenin kanındaki savunma sistemi bebeğin kanına geçmez çünkü bu elemanlar bebeği yabancı görüp, yok edebilirdi. Ancak dokuzuncu ayda bu durum değişir ve anne kanındaki savunma hücreleri antikorlar plasenta aracılığıyla cenine geçer. Bu son derece çarpıcı bir örnektir Doğumdan sonraki ilk altı ayda bebeğin bağışıklık hücresi oluşmaz Ama bebek kendini dünyadaki mikropdan koruyacak antikora ihtiyaç duyar. son ay, ceninin kanına geçişine izin verilen anne antikorları bebeğin ilk dünyaya geldiğinde bulaşıcı hastalıklara yakalanmasını önler İlerleyen aylarda bebeğin savunma sistemi kendi antikorlarını oluşturunca, bu antikorlar duracaklardır. insanın yarıtılışı kusursuzdur detaylar ince ince hesaplanmıştır. Cenine zarar verecek maddeler mükemmel sistemlerle engellenmiştir

murataltug1985
12-01-2018, 22:24
Kaynak kuraan mucizeleri android prog

Sıçrayan örümceklerin yaşamları diğer örümceklerden farklıdır. ağ kurup avını beklemek yerine avına kendisi gider. görme sistemi kör olan örümceklerden üstün özelliklere sahiptir ağacın üzerindeki Sıçrayan örümcek ürettiği iplik ile kendini dala bağlar uçan bir böceğin üzerine atlar ve onu havada yakalar. ağaca bağladığı esnek ip sayesinde yere düşmez ve ipe tutunarak avı ile birlikte yukarı çıkar. Örümcek bu hareket için avın uçuş yönünü ve hızını tespit etmeli, hızını ve hedefe varıncaya kadar geçen zamanı tespit ettikten sonra bütün bilgileri bilgisayar gibi değerlendirip atlayışını gerçekleştirir. son derece gelişmiş gözlere ihtiyacı vardır Diğer örümcekler zayıf gözlere sahipken sıçrayan örümcekler 8 göze (dört çift) sahiptir görüş açıları 300 derecedir.

Sıçrayan örümceklerde 8 göz vardır
iki tanesi kafanın tam ortasından bir test tüpü gibi dışarı uzanmıştır iki büyük göz, yuva içinde sağ sol ve yukarı hareket eder Sıçrayan örümceklerin görüşü insan görüşüne benzer, bu örümcekler tv görüntüsünü bile algılayabilir Birçok hayvan tv de sadece hareket eden noktalar görür. Ancak sıçrayan örümcekler tv deki örümcek ve sinek görüntülerine tepki verir görme sistemleri son derece karmaşıkdır. 300 derecelik alandan gelen bilgilerin değerlendirilmesi, insan için bile zor iştir. Fakat küçücük örümcek, bakan, ve algılayan bir göz yapısına sahiptir. örümceğin sahip olduğu herşey Allah tarafından yaratılmıştır.

Binlerce metre yükseğe uçan kartallar, yeryüzünü bütün detayıyla tarayan gözlere sahiptir savaş uçaklarının binlerce metreden hedefi tespiti gibi, kartalda en küçük hareketi, algılar avını tespit eder. Bu yeteneği gözündeki çok özel yapılara borçludur. İnsan gözüne gelen ışık mercekte kırılıp retinaya düşer ve görüntü burada oluşur Kartal gözlerinde iki retina vardır. Bu İki retina son derece keskin bir görüş sağlar. ön ve arka tarafı aynı anda fark eder
Kartal gözü aynı anda üçyüz derecelik geniş bir açıya sahiptir, istediği görüntüyü 6 ila 8 misli oranda büyütebilir. 4.500 m yükseğe uçup 30.000 hektarlık bir alanı gözleriyle tarayabilir. 1.500 metreden tarladaki tavşanı çok rahat ayırt eder kartalın gözündeki retina hücresi bir damla renkli sıvı ile boyanmıştır. kartal, binlerce metreden küçücük bir kontrastı ayırt eder ve avını saptar. Bir damlacık yağla böyle bir işlevin gerçekleşmesi Allah`ın sonsuz hikmetinin bir göstergesidir.


Uçmak başlı başına mucizedir. Bir kuşun uçması için, kanatlarının eksiksiz olması gerekir. Kartalın gözündeki kusursuz yapıdaki İki retinalı göze sahip olmak zamanla kazanılan bir tesadüf değildir bu hayvanın ihtiyacını üzere konulmuştur. Retinada bulunan bir damla yağın kazandırdığı avantaj kartal için hayati önemlidir bu ince ayar kim tarafından yapılmıştır. buna kartalın kendisi mi yoksa başka hayvanların tavsiyesiyle mi ulaşmıştır? binlerce yıl önce yaşayan kartallar bu özelliklere doğuştan sahiptir.
niçin insan gözleri kartalınki gibi keskin değildir. Bunun nedeni kartal gözlerinin vücuda olan oranıdır. insanda kartalın gözleri gibi görev yapan gözler olsaydı büyüklüğü greyfurt kadar olacaktı vd İnsanın binlerce metre uzaktan av tespitine ihtiyacı yoktur. Bu yüzden Allah insanı şu andaki gözleri ile yaratmıştır.


Uçan canlının en önemli duyusu görmedir. başlı başına bir mucizedir uçmak, üstün bir görme yeteneği ile desteklenmezse son derece tehlikeli olur Allah kuşlara, uçma yeteneği ve üstün bir görme kabiliyeti vermiştir.
Kuşlar insanlardan daha hızlı görüş gücüne sahiptir ve geniş bir açıyı çok detaylı tarayabilir Bir kuş, insanın parça parça algıladığı görüntü karesini, tek bir bakışta bir bütün olarak görür
İnsan gözünün aksine kuş gözü göz yuvalarında sabittir kuşlar baş ve boyunlarını çevirerek görüş alanlarını büyütür. Bir baykuş 80 derecelik görüş alanına sahiptir kafasını 360 derece oynatır baykuş, kafasını dairenin dörtte üçü kadar çevirir ve tüm çevreyi görür
Baykuşun avlanmak için kullandığı en önemli organı gözdür. Gece insanların gördüğünden 10 kat net görür.
Baykuş 360 dereceye hakimken insanın kafasını hareket ettirerek elde ettiği en yüksek görüş açısı 180 derecedir

Avcı kuşların uzağı çok iyi gören gözleri vardır avlarına hamle yaptıklarında mesafe ayarını çok iyi yaparlar kuş gözleri insanla kıyaslandığı zaman 6 kat uzağı görür Büyük gözler çok görüntü hücresi içerir. Bu da iyi görüntü demektir. Avcı bir kuşta milyondan fazla görüntü hücresi bulunur.
Baykuş ve benzeri gece kuşları geceleri daha iyi görür Gece kuşları hızlı hareket eden küçük hayvanları avlar Av yakalamak için küçük hareketleri görmelidirler. kuşlar için en iyi göz, grinin tonlarını görendir. dünyaları siyah-beyaz televizyon görüntüsü gibidir. gözlerin ortak özelliği, içlerinde yüksek sayıda ışığa karşı hassas hücreler bulunmasıdır. Gözde ne kadar çubuk varsa geceleri o kadar iyi görür
Gece avlanan bir hayvanın rengi görmeye ihtiyacı yoktur, gözlerindeki koni hücrelerinin sayısı azdır.


Gözümüzü bir dakikada yaklaşık 22 kez kırpıp gözü temizliği ve nemliliğini sağlarız. Göz kırpması 1 saniye yerine getirilemezse İnsan için büyük önem taşımaz ancak anlık görüntü kaybı yüzlerce metre yükseklikteki uçan kuş için önemli bir problemdir ama kuş gözünü kırparken görüntüde kesinti olmaz. kuşun, göz kırpma zarı yani üçüncü bir göz kapağı vardır şeffaftır gözün bir yanından diğer yanına hareket eder. Ve kuşlar göz kapamadan göz kırpabilir Suya dalan kuşlarda bu zar, dalgıç gözlüğü görevi görür göze zarar gelmesini engeller. bazı kuşlar doğuştan dalgıç gözlüklere, bazıları da pilot gözlüklere sahiptir Tohum ve böcekle beslenen küçük kuşlar, besinlerini kolay bulmak için renkleri ve Geniş alanı görmelidirler Gözleri başlarının yanında olduğundan, büyük bir alana hakim olurlar. düşmanlarını tespit ederler.

Şemsiye kuşu olarak bilinen siyah balıkçıllar, suda avlanırken zorluklarla karşılaşır. ışık su yüzeyinden yansır ve balıkçıl kuşların avlanırken suyu rahatça görmelerini engeller. Suyun meydana getirdiği olumsuzluğa karşı bu kuş yüzerken kanatlarını açar; kanatları güneş ışığını keser ve sudaki yansıma durur. Böylece yüzeydeki balıkları rahatça görürler Balıkçıl bu
hareket yapmasaydı, avını tespit edemeyecek ve açlıktan ölecekti. doğan her deniz kuşu ışığın kırılmasını bilir önlem alır kuşlar bu sorunu kendileri çözemezler rablerine boyun eğerler

Hayvanlar alemindeki en çok göze sahip olan hayvan kız böceğidir. Her gözde 28.000 bin küçük gözcük bulunur. 12 metre uzaklığa kadar görüş alanı vardır. 20 metreye kadar olan hareketleri seçerler Küçük bir böcekte toplam 56.000 göz, her gözün merceği, her merceğin ışığı düşürdüğü retina, retinadan çıkan binlerce sinir ve sinir sinyallerinin değerlendirildiği merkezi sinir sistemi vardır bir sinek görme akıl ve yeteneğe sahiptir tek bir gözün oluşması, gözün sinir hücresinin bulunması, başlı başına mucizedir. muhteşem bir yaratılışla 56.000 gözcük uyumla çalışır Bu Allah`ın sınırsız ilmidir Allah yaratmada ortağı olmayandır.

Kelebekler ve arılar çok özel bir görme yeteneğiyle yaratılmışdır. Bu yetenekle besinlere çok rahat ulaşır. Gözleri ultraviyole ışınıına duyarlıdır. Çiçek başları sarı bir çiçek başı, parlak renkte gözükür. İhtiyaç duydukları besin kendileri için ışıklandırılmış ve işaretlenmişdir. Bu işaretler, havaalanındaki ışıklar gibi böceğin güvenle hedefe ulaşmasını sağlar.
Arıların besin için polene ihtiyacı vardır. Polenlerin diğer çiçeklere döl aktarmak için arıya ihtiyaçları vardır arıların bacaklarına takılan polen çiçeklerde döllenmeyi sağlar. Her ikiside bu buluşma için gerekli özel yaratılmışdır.
çicekler ultraviyole ışınını yansıtsa fakat ışınları görecek sistem olmasa, arı açlıktan ölür ve türü yok olurdu Arılar ultravioleyi görüp çiçekler ultravioleyi yansıtamasa arı çiçeklere ulaşamayacak, bu arı ve çiçek için son olacaktı.her iki canlı da aynı yaratıcımız tarafından yaratılmıştır


Karasineğin gözü 4.000 küçük ve basit gözden oluşur. Karasinek gözleri oynatma yeteneğine sahiptir. Her ommatidin yüzü farklı yöne dönük olduğu için, ön arka sağ ve solunu, görebilir. Yani 360 derecelik açıyla çevresini algılayabilir. Her ommatid kendine gelen ışığı kapar ve ışığı
mercek ve hücrelerine işler gözlerin her birinde 8 duyu hücresi vardır. Karasineğin iki gözündeki toplam duyu hücresi sayısı 48.000 kadardır. sineğin gözü saniyede 100 görüntü algılar ve insandan 10 kat üstündür. Sineğin beynine saniyenin onda biri gibi bir sürede 48.000 bilgi ulaşır. bilgi beynin üçte ikisini oluşturan optik sinirde değerlendirilir. hayatta her an insanın karşısına çıkan ve insanlarca basit yapılı zannedilen sinekler kompleks bir sistemde görürler. Küçücük bir sineğin 4.000 gözünün olması tesadüf ve mutasyonla açıklanamaz. çok özel bir yaratılış delilidirler

sinekte yalnızca tek bir sistem bulunmaz dolaşım, boşaltım, sindirim ve solunum gibi sistemleri uçmak için çok özel kanatları vardır bunların tümünün var olmasıyla sinek yaşar sindirim ve solunumu olmayan bir sinek olamaz. Uçabilen ama kör sinek yoktur. Sinek Allah tarafından yaratılmış bir canlıdır. Kuranda sineğin yaratılışına şöyle dikkat çekilir
Ey insanlar size örnek verildi dinleyin. Allah`ın dışında taptıklarınız biraraya gelseler bir sinek dahi yaratamazlar. sinek onlardan bir şey kapacak olsa bunu geri alamazlar isteyende güçsüz istenen de. (Hac Suresi, 73)

Allah`ın yaratması mükemmeldir yarattığı her canlıyı incelemek gerekir. Allah`ın sanatı, yarattığı milyonlarca canlıda tecelli eder. Kuran`da her canlı müminler için ibrettir hayvanlarda elbette ibret vardır...Yeryüzünde sayısız hayvan yaşar. Sadece böceklerin toplam sayısı milyonu bulur. İnsan gözü en üstün olanıdır. Ancak bazı hayvanlarda üstünlük görülür. Dünyada her canlının farklı gözleri vardır. Bu mutasyon veya seleksiyonla açıklanamaz Allah her canlıya yaşadığı koşullara ve beslenme ihtiyacına göre en uygun göz çeşidini vermiştir.

Böcek gözleri insan gözlerinden farklıdır basit ve karmaşık olmak üzere iki çeşit göz yapısı vardır.
Basit gözler küçük ve yuvarlaktır. Sadece ışık ve karanlığı ayırt edebilir Petek gözler karmaşık ve büyüktürler. yüzlerce küçük parçadan oluşur. her parça bir göz gibidir. her birinin, beyne bağlı özel merceği ve ışığa duyarlı hücreleri vardır. İnsan gözünün tek lensi vardır bu lens, etrafındaki kaslar şekil değiştirerek uzağa ya da yakına odaklama yapabilir Böceklerin göz lenslerinin şekli değişmez odaklama yapamazlar. Petek gözdeki hayal, noktaların algılanması şeklindedir her nokta, bir göz tarafından mozaik gibi algılanır. Göz sayısı arttıkça görüş keskinliği artar. gözler görüntünün farklı bölümünü algılar göz sayısı karasinekte 4.000; kanatsız böcekde, ateş böceklerinin dişilerinde 300 mayıs böceklerinde 5.100 sarı kenarlı kırkanatlılarda 9.000 su bakirelerinde de 10.000-28.000 kadardır.


Kedi Gözlerinde insanlarda bulunmayan bir tabaka vardır. Retinanın hemen arkasındadır ışığı yansıtır. retinadan iki kere ışık geçer Böylece kediler çok az ışıkta, insan gözünün göremeyeceği karanlıkta gayet iyi görür Karanlıktaki ışıkda kedi gözlerinin parlama nedeni bu katmandır. Katman ışığı yansıtan tapetum lucidum kristallerinden oluşur Geceleri göz kapakları iyice açılır göze fazla ışık girmesi sağlanır. Kedilerin karanlıkta iyi görmelerinin sebebi retina hücrelerinde çubuk hücrelerinin bulunmasıdır. Allah`ın onlara yarattıği bu sistemle özellikle vahşi kediler geceleri rahatlıkla avlanabilir

Dünyaya geldikleri günden itibaren insanlara öğretilen yanlış telkinler vardır. Bu telkinlerin en önemlisi, gözle görülen şeylerin var olup gözle görülmeyen şeylerin olmadığı anlayışıdır Bu bazı toplumlarda kabul görüp nesilden nesile sorgulanmadan, aktarılmıştır. Oysa insan düşünmeye başladığında çok etkileyici bir gerçekle karşılaşır. gerçek şudur Doğumdan itibaren çevremizdeki şey; insan hayvan çiçek renk koku meyve tatlar, gezegenler, yıldızlar, her şey yaratılış mucizesidir dünyadaki duyularımız benzer bir işleyişe sahiptir var olan ses, koku, tat, görüntü, sertlik sinirlerimiz vasıtasıyla beyine aktarılır Beyne ulaşan görme işleminde dışarıdaki kaynaktan gelen ışık demetleri (fotonlar) gözün arkasındaki retinaya ulaşır işlemler sonucunda elektrik sinyaline dönüşür. Bu sinyaller, sinirlerle beynin görme merkezine iletilir. Ve birkaç sm küplük görme merkezinde rengarenk, pırıl pırıl, bir dünya algılarız.

Tatlar dilimizdeki kokular burun hücreleri, doku hisleri deriye yerleştirilmiş özel algılayıcılar tarafından ve sesler ise kulaktaki özel mekanizma tarafından elektrik sinyallerine dönüştürülüp beyindeki merkezlere gönderilir ve algılanırlar.
limonata içtiğimizi düşünelim. Eldeki bardağın sertlik ve soğukluğu derideki özel algılayıcılarla elektrik sinyallerine dönüştürülüp beyne iletilir. limonata ait kokusu, onu yudumladığımızda hissettiğimiz şekerli tat bardağa baktığımızzda gördüğümüz sarı renk de ilgili duyularla elektrik akımı olarak beyne ulaştırılır. bu algıların tümü beyindeki farklı ama ortak çalışan duyular tarafından yorumlanır. bu yorumun sonucu olarak bir bardak limonata içtiğinizi düşünürüz. her şey beyindeki duyu merkezinde olup biter içinde yaşadığımız dünya beyinde algılanan hisler bütünüdür dışarıdaki
bahçedeki bir ağacın varlığını hissedebiliyorsak bu beynimiz sayesindedir

düşündüğümüzde karşımıza çok olağanüstü bir gerçek çıkar. Duyu merkezi beyin 1400 gr lık et parçasıdır. kafatası denilen kemik yığınında korunmaya alınmıştır. kafatasına dışarıdan ışık, ses, ve kokunun ulaşması mümkün değildir. Kafatası içi kapkaranlık, sessiz ve kokusuz bir mekandır. bu zifiri karanlıkta milyonlarca farklı ton renk tat koku milyonlarca farklı ses ve bize ait bir dünyada yaşarız. Işıksız yerde ışığı, kokusuz yerde kokuyu, hissettiren nedir? Yoktan var eden kimdir? yaşadığımız her an bir mucizedir son derece hayret vericidir bulunduğumuz odaya ait algılar elektrik sinyalleriyle dönüşerek beyne ulaşır. hisler beyin tarafından görüntü olarak yorumlanır. odada oturduğumuz yer bizim beynimizdedir. Odanın yeri beynimizdeki son derece küçük, karanlık, ve sessiz bir alandır. bu daracık alandan ufka baktığımızda gördüğümüz uçsuz bucaksız bir manzaradır.

içinde oturulan dar odayı ve çok geniş bir manzarayı beyinde algılarız.
Dış dünyayı anlamlandıran beynimizdir. duyma algısını Kulağımızın içine gelen ses dalgalarının bir senfoniye çeviren beynimizdir müzik, beynimizin oluşturduğu bir algıdır. Renkler göze ulaşan ışığın farklı dalga boylarıdır. dalga boylarını renge çeviren Dış dünyadaki rengi kırmızı mavi ağaçların yeşilliğini algılayan beynimizdir ve Dış dünyadaki görüntü algılayana bağlıdır.
Misal gözde retinadaki bozukluk renk körlüğüne sebep olur. Kimi insan maviyi yeşil, kimisi kırmızıyı mavi algılar. Ünlü düşünür Berkeley de bu gerçeğe şöyle dile getirir renklerin, kokuların, var olduğu" sanıldı; ama bu görüşler reddedildi bunlar duyumlarımız sayesinde vardır.
biz nesneleri renkli olduğundan ya da dışarıda bir varlığa sahip olduklarından renkli görmeyiz., varlıklara yüklediğimiz tüm nitelikler, "dış dünyada" değil, içimizdedir. bu bugüne kadar hiç düşünmediğiniz bir gerçektir.

kurbağa gözlerinde son derece ilginç bir özellik vardır gözdeki retina hücreleri küçük renkli, hareketli bir cisim geçtiğinde beyne fazla sinyal gönderir kurbağa gözleri özellikle sinekleri görmek için yaratılmıştır.
Sürüngenlerin göz kapakları diğer hayvanlardan farklıdır yılanlarda göz kapağı yok sanılır; ancak göz saydam tabaka ile örtülüdür. Bu yılanın göz kapağıdır hareketsizdir. Kertenkelelede hareketli bir gözkapağı bulunur. Çölde kertenkelenin gözleri aşağıdan yukarıya doğru dönüktür. Kuma gömülen kertenkele gözleri bu sayede zarar görmez. İnsan gözü belirli dalga boylarındaki ışınları fark eder Bazı yılanlar ise daha yüksek dalgadaki ışınları görür. İnfra-red denilen ışınlar insan tarafından yalnızca ısı olarak algılanır Yılanların infra-red ışınlarını görüntü olarak algılayan gözcükleri vardır. infra-red ışınlarına karşı insan derisinden yüzbin kat daha duyarlıdırlar. en küçük ısı farkını hemen hissederler

çıngıraklı yılan, tamamen karanlık bir ortamda sıcak kanlı bir hayvanı veya insanı, vücutlarından yayılan ısıyla bulabilir. Geceleri avlanan bir avcı için bu büyük bir avantajdır. Yaydıkları ısıya göre cisimin saptanması, ileri düzeyde teknolojiye sahip optik aletlerde askeri alanda da kullanılır. Bu yöntemi geliştirmek yıllar sürmüştür. Buna karşın yılanlar yumurtadan çıktıkları anda bu özelliğe sahip olur Sürüngenler renkleri görebilir Bu özellikle ustaca kamufle olmuş böcekler ayırt edilir ve avlanmada büyük bir avantaj sağlanır.
Bukalemunlar böcekle beslenir Avlanma taktikleri ilginçtir gözlerine büyük iş düşer. Bukalemun gözleri alışılmışın dışındadır Gözlerin her biri,
istediği yöne dönebilir. Beyinde iki farklı görüntü olur avına olağanüstü bir yavaşlıkta yaklaşır bir gözüyle avını takip eder, öteki gözüyle çevreyi kolaçan eder. Avına yaklaştığında iki gözünü ava odaklayarak avının konumunu tespit eder dilini hızla avına sallayarak yakalar.


Yengecin uzun duyargalarında iki göz küçük periskoplar gibidir. Bir yengeç kuma saklansa bile olsa bu gözlerle üstte ne olduğunu rahatça görür Tehlikede iki gözü içeri alır, tehlike uzaklaşınca yüzeye çıkarır Okçu Balığı:
ağzına doldurduğu suyu, suya sarkmış dallardaki böceğe püskürtür. Böcek basınçlı suyun çarpmasıyla düşer ve balığa yem olur. balık saldırıyı gerçekleştirirken başını hiç sudan çıkarmaz ve su altından böceğin yerini doğru tespit eder. dışarıdaki cisimler ışığın kırılması nedeniyle bulundukları yerden farklı bir yerde gözükür su içinden dışarıyı vurmak için ışığın suda kaç derecelik açıda kırıldığını "bilmek" ve atışı da bu açıyla yapmak gerekir. İşte balık, yaratılışı gereği bu sorunun üstesinden gelir ve her defasında tam isabetle. Küçücük bir böceği hiç zorlanmadan vurabilir.Yumurtadan çıkan her okçu balığına Neler yapacağını emreden Allah`tır.


Ahtapot omurgasızlarda, en karmaşık göz yapısına sahiptir. Ahtopot gözü kamera prensibine dayalıdır alıcı tarafından alınan görüntü küçüktür, çünkü göz küçüktür. Alıcı hücreler beyne sinyal gönderir ve bunlar binlercesiyle birleşerek optik sinir gibi tek bir kablo oluşturur sinyaller optik loplara ulaşır. Ahtapot, çok karmaşık gözü ve üstün yapısıyla çok net görür. evrimin en büyük gafı ahtapot gözleridir Evrimde ahtapotlar ve insanlar arasında bağ yoktur Oysa ki insan ve, ahtapot son derece gelişmiş gözlere sahiptir. Evrime göre karada insanlar denizde ahtapotlar gelişmekteydi nasıl olduysa olmuş bu iki canlının benzer gözleri olmuştur. imkansız’ gerçekleşmiştir.
Eğer göz özel bir yaratılışla değil tesadüf sonucu var olmuş ise, birbirlerinden bağımsız ahtapot ve insan gözü nasıl benzer Yapı ve şekilce farklı olmaları gerekmez miydi? evrim bunun gibi binlerce basit soruya cevap verememektedir.

Su altı canlıları, karadaki canlılardan farklıdır su altı dünyası adeta bir gezegen gibidir ve bu dünyanın sahipleri en ideal şekilde yaratılmışdır. Karada da suda da hayvanlar için temel prensip değişmez. Hayatta kalmak için nefes almak, beslenmek ve av olmamak gerekir. Bir su canlısı düşman ve avını birbirinden ayırt etmelidir. Bunun için su altında net gören çok özel gözlere ihtiyaç vardır.
Balıkların gözleri dünyaya şeffaf bir örtü arkasından bakar. Bu perde dalgıçların sualtı gözlüklerini andırır. suyun altındaki görüş 30 metre derinlikte kısıtlı ve gereksizdir. yakındaki objeleri görmeleri gerekir, gözleri bu ihtiyaca göre yaratılmıştır.

Su altı canlılarının Küresel ve sert yapıları yakındaki objeleri görmeye ayarlıdır. Uzaktaki noktaya bakmak istendiğinde bütün lens sistemi gözün özel kas mekanizmasıyla arkaya çekilir. Bu gözün küresel olmasının kolaylıklarındandır Balık gözünün küresel olmasının nedeni ışığın suda kırılmasıdır. Göz, suyla aynı yoğunluğa sahip olduğundan dışardaki görüntü göze yansırken kırılma gerçekleşmez. göz merceği dışarıdaki cismi retina üzerine odaklar, ve balık insanın aksine su içinde son derece net görür. Su canlıları her an büyük bir canlıya yem olma tehlikesi ile karşılaşır memeli hayvanlarda olmayan önemli bir avantaja sahiptir aynı anda birden fazla görüntü görürler Gözler başın yanındadır. Balığın gördüğü görüntü beynin aksi tarafında kayda geçer. Fakat cisim tek göz ile görüldüğü için, oluşan görüntü iki boyutludur. mesafe anlaşılamaz. cisim gözün dikkatini çektiğinde iki göz o yöne odaklanır ve hedef belirlenir.

balıklar renkli görmezler ihtiyaçları
yoktur. dünyalarının genel renk tonu yeşile yakın mavidir. renkler yüzeyden sonra emilir ve yok olur Balıklar loş ışığa karadaki hayvanlardan daha duyarlıdır retinada loş ışığa duyarlı hücreleri fazladır. suyun içindeki ışıktan en yüksek oranda faydalanırlar
Su kaplumbağaları balıkla beslenirler ve çok fazla tuz alırlar. Tuzun fazlası zararlıdır vücutdan atılmalıdır su kaplumbağalarının göz köşelerindeki küçük özel torba bulunur. istenmeyen tuzu kaplumbağanın göz köşelerine aktarır. gözyaşı üreterek bunu atar.


Gözler vücudun en hassas organıdır korunmalıdır hayvan kafatasları gözlere en yüksek korumayı sağlayacak şekilde yaratılmıştır. Kedi, köpek gibi hayvan gözlerinin büyük kısmı kafatasına yerleştirilmiş, küçük bir kısmı dışarda kalmıştır. Gözdeki kemikler darbelere karşı koruma kalkanı oluşturur tehlikeye göz kapakları cevap verir.
Çok zor şartlarda yaşayan devenin gözleri ihtiyacı olan korumayı sağlar. Göz kemikleri darbelerden korur güneşten gözü muhafaza ederler.
şiddetli kum fırtınaları bile devenin gözüne zarar vermez. kirpikler birbirine geçebilen bir yapıya sahiptir tehlike anında otomatik kapanırlar. hayvanın gözüne en ufak tozun girmesine izin verilmez.

Parkinson kaslardaki koordinasyonu bozan, hareketi güçleştiren titremeye neden olan bir hastalıktır. sebebi, dopamin ve asetilkolin haberci moleküllerindeki dengenin bozulmasıdır. Beyindeki sinir hücrelerinin gerekenden az dopamin üretmesi, kaslardaki kontrolün kaybolmasına yol açar. Bu gerçeğin gün ışığına çıkarılması oldukça yenidir ve Profesör Arvid Carlsson`a 2000 Nobel Tıp Ödülü`nü kazandırmıştır.
Sinir hücrelerindeki iletişim tek bir gerçeği doğrular hassas dengeler ve karmaşık mekanizmalar rastgele oluşamaz. Bunları yaratan, kudret altında tutan, insanın hizmetine veren ve dilediği zaman geri alan sonsuz güç ve ilim sahibi Allah`tır.


Yaşlanmayla sayıları azalsada insanın sinir hücreleri gençliktekinin aynısıdır. Akıl ve bilgi sahibi insan anlamakta güçlük çekerken, hücre ve hormonlar ilk insandan bu yana milyarlarca insanda verilen emri büyük bir beceri ile hiç aksatmadan yerine getirirler.
sinir hücrelerindeki sistemler nasıl ortaya çıktı? Vücudumuzda 100 milyarlarca sinir hücresinin inanılmaz uyumu nasıl var oldu? Hiçbir karışıklığa meydan vermeyen mükemmel iletişim nasıl sağlanır? Olağanüstü
dengeler ve zamanlamaya kurulu sistem nasıl hatasız çalışır tüm bu gerçekler kusursuz sistemi tesadüfler sonucu oluştuğunu iddia eden evrimin boş uğraşlarındandır Hayatın kökenini rastgele bir hücre"ye ve tesadüfe bağlayan evrimcilerin sorulan sorulara vereecek cevapları yoktur.


evrimci makalelerde Dikkat edilirse, evrimleşmenin nasıl olduğuna dair bilimsel açıklama yoktur molekül ve proteinlerin sözde evrim safhasında ortaya çıkıp değişmediği ileri sürülür. Şüphesiz en ufak delile dayanmayan bu iddia, büyük bir aldatmacadır. Bilimsellik kılıfı altında, yaratılışı inkardır sinsi bir oyunudur. böyle mükemmel mekanizmaların tek açıklaması vardır: Hücreleri yoktan var eden, alemlerin Rabbi Allah`tır. Hücrelerdeki ve aralarındaki inanılmaz ve karmaşık iletişimi en ince ayrıntısına kadar düzenleyen hepimizin yaratıcısı Rabbimiz`dir. Durmaksızın çalışan atomları, proteinleri ve molekülleri hizmetimize veren, yüceltilmeye ve övülmeye layık olan yalnızca Allah`tır.

Kimya kitaplarında nitrik oksit, nitrojenin oksitlenmesiyle elde edilen, renksiz zehirli bir gazdır Kimya formülü NO dur; nitrojen ile oksijen atomunun bileşiminden meydana gelen "basit" moleküldür. soluduğumuz havanın %78`ini nitrojen azotun, %21`ini oksijen oluşturur Nitrik oksit insan hayatında önemlidir hücreler arası haberleşmede temel görev üstlenir nitrik oksit, insan vücudunda doğal olarak üretilen bir hormon kimyasal bir habercidir; sinir, dolaşım, savunma, solunum ve üreme sistemlerinde oynar. NO` insan vücudu için "olmazsa olmaz" zehirli olan nitrik oksit hava kirliliği ve asit yağmuruna neden olan, ozon tabakası ve ekolojik ortamı tahrip eden bir gazdır. Nitrojenin yanmasıyla oluşur egzoz gazında yoğundur Kısa bir süre öncesinde, NO sadece bu yönüyle tanınıyor; insan sağlığını tehdit etmesinin dışında bir fonksiyonuna inanılmıyordu

NO`nun bir hormon olduğuna dair yapılan açıklamalar, bilimde itibar görmemişti. Ancak araştırmalar tıp dünyasında yankı uyandırdı. bilim dergisi Science, 1992 de nitrik oksidi "Yılın Molekülü" ilan etti. nitrik oksit büyük "ün" kazandı; "sihirli gaz", "harika molekül",gibi tabirlerle anıldı
Nitrik oksidin hücresel haberleşmedeki rolünü ortaya çıkaran Robert Furchgott, Louis Ignarro 1998 Nobel Tıp Ödülü`nü almışlardı Nobel Bildirisi`nde, NO haberci molekülünün çığ gibi büyüyen araştırmaları başlattığına dikkat çekilmiştir.geçtiğimiz on yılda "NO araştırmaları patlammış; "Nitrik Oksit" dernekleri kurulmuş, dergiler yayınlanmıştır. Nitrik Oksit hakkında yazılan bilimsel makaleler 32 bin sayfadan fazladır.

Nitrik oksit çalışmalarıyla tanınan Dr. Salvador Moncada NO`nun, hücreler arası iletişimde geçerli düşünceleri değiştirdiğini, bazı kavramları alt üst ettiğini dile getirdi. Stanford Üniversitesi`nden Dr. John Cooke, araştırmayı "büyük bir keşif ve dünyadaki tıp çalışmalarında muazzam gelişmelere yol açacak bir olay" şeklinde tanımladı. evrimciler köşeye sıkıştı elde edilen bulgular da evrimin kabusu oldu (metrenin milyarda biri) boyutundaki, bilinç ve akla sahip olmayan molekülün insan vücudunda gerçekleştirdiği harika işlerin tesadüfle açıklanacak bir durumu yoktur. nitrik oksit, Allah`ın kusursuz yaratışıyladır
Evrimciler, Allah`ı ve atomlardan galaksilere her noktadaki muhteşem yaratılış delillerini inkar etmek konusunda körü körüne kararlılık içindedir. gülünç durumlara düşmektedirler.

evrimcilerin NO`ya ilişkin yorumlarını ele alalım nitrik oksit göklere çıkarılmakta, bir "superman" gibi lanse edilmektedir ortada hücre gibi mükemmel bir sistemde her an başarıyla çalışan, henüz çözülememiş nitrik oksit molekülü vardır bu molekül küçük olmasına rağmen devasa işler gerçekleştirir. Ancak evrimciler, nitrik oksiti yaratanı inkar ederler, bu molekülü ilahlaştırır, tüm mucizeyi kendi irade ve aklıyla yapıyormuş gibi söz ederler. evrimciler kendi tuzaklarına düşmektedirler. Bu çarpık bakış açısının bal verdiği için arıyı, meyve verdiği için ağacı dünyanın ışığı olduğu için Güneş`i ilahlaştırmaktan hiçbir farkı yoktur. ressamından l söz etmeden bir tablo övülüp tebrik edilemez insan iki yoldan birini seçmeli Kuran`da Rabbiniz olan Allah budur. O`ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır…" (Enam Suresi, 102) ayeti gereği Allah`a iman edecek ya da atomları, molekülleri, hücreleri, ilahlaştıracaktır.

Hiç şüphesiz nitrik oksit molekülü, sonsuz merhamet sahibi Allah`ın yarattığı ve hizmetimize verdiği sayısız nimetten yalnızca biridir. yaşadığımız yüzyılda, mikro alemdeki pek çok yaratılış harikasındandır vücuddaki 100 trilyon hücrenin önemli bölümünde faaliyet gösteren bu molekül üstün bir tasarımdır Nitrik oksitin ilk keşfedildiği yer damardır damarlar kalp ve kan ile birlikte, dolaşım sistemini oluşturur. 100 bin kilometreden fazla uzunluğuyla vücudun her tarafına dağılan damarlarımız muazzam bir kara yolu ağına benzetilebilir. Bir insanın sahip olduğu damarlar uç uca eklendiğinde, dünyanın çevresini iki buçuk defa dolanacak bir uzunluğa erişir.

vücudumuzdaki damar sistemi, gelişmiş bir ülkenin, kara yolu ağıyla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır. Kara yolları belirli bir genişliktedir trafik yoğunluğunda göre şerit sayısı artıp azalmaz. damarlarımızın iç genişliği sabit değildir; damarlarımız faaliyetlerimize göre daralır ve genişler, kan basıncında önemli rol oynar bu mükemmel sistemle, vücudun ihtiyaçları otomatik sağlanır. Kan damarlarının, sporda genişleyip artan kan ihtiyacını temini yaralanmada daralarak kanamayı azaltması kusursuz sistemin bir sonucudur. damarlar nasıl oluyor da ne zaman genişlemeleri ya da daralmaları gerektiğini anlıyor 100 bin kilometrelik damar şebekesinin herhangi noktasında meydana gelen ufak hatanın, telafisi mümkün olmayan olumsuzluklar doğurur

Bilim adamları on yıl öncesinde damarda çok karmaşık işlemler olduğunu tahmin ediyor fakat cevab veremiyorlardı. araştırmada kimyasal habercinin varlığı ortaya çıkdı. Bu itrik oksit molekülüydü. Damarlara genişleme talimatını veren" bu iki atomlu moleküldü. damarlarımızda nitrik oksit üreten muhteşem tesisler vardır Elektron mikroskobuyla incelendiğinde, damarların, küçük ve muazzam yapılar oldukları görülür yan yana dizilen 10 kılcal damar insan saçının bir teli kalınlığındadır. bu kadar dar olan damar iç duvarları, düz kas hücrelerinin oluşturduğu dokuyla kaplıdır; damarların genişleyip daralması da bu doku faaliyetleriyledir
Kas hücreleri kan ile temas etmezler; endotel hücreleri kas hücreleri ile kan arasında zarımsı tabaka oluşturur.
Endotel hücreleri zincir halkaları gibi yan yana gelerek endotel tabakayı meydana getirir.


1980`e kadar endotel hücrelerinin, kan damarındaki akışı kolaylaştırmak dışında kayda değer bir etkinliğine inanılmıyordu. Oysa gerçeğin farklıydı Endotel hücrelerinin sorumluluğu NO habercisini üretmekti Endotel hücresini bir fabrika gibi düşünürsek nitrik oksit bu fabrikanın ürünüdür damarın içinde metrenin milyonda biri küçüklüğünde mikroskobik fabrikanın kimyasal ürünleri metrenin milyarda biri kadar olan nitrik oksit molekülleridir. NO molekülünü çıplak gözle bir üzüm tanesi boyutunda görmek için bir tenis topunun dünya büyüklüğünde olması gerekir nitrik oksit molekülünün ömrü 10 saniyedir. içinde mesajı iletmek üzere yaratılmıştır ve bunu en mükemmel şekilde gerçekleştirir.
Endotel hücrelerinden salgılanan haberci NO molekülleri büyük bir hızla yayılıp. Düz kas hücrelerine ilerler hücre zarlarından içeri girerler. içeri giren NO molekülleri vakit kaybetmeden GC isimli özel enzimi bulur ve bizim için hayati önemi olan hücrede kimyasal reaksiyon başlar.


Haberci olarak adlandırdığımız 0.000000001 metre büyüklüğünde iki atomlu moleküller bir postacı gibi çalışır; taşıdığı haberi sahibi GC enzimine. İletir, hücrenin içinde
binlerce değişik enzim vardır. Buna rağmen haber her zaman doğru enzime iletilir. haberci moleküllerin çok kısıtlı süreleri vardır, zamanlama hatası yapmazlar. Bu moleküllerin pusula veya benzeri yön tespit araçları yoktur asla yollarını kaybetmezler. Nitrik oksit molekülünün sürati "e-mail" gibidir NO, elektronik posta sistemi gibi hareket etmekte; büyük bir süratle çok sayıda mesajı yerine iletmektedir. NO`nun haberlerini alan düz kas hücresindeki GC enzimi harekete geçer. işçi enzimin görevi, enerji taşıyan moleküller olan GTP`yi cGMP`ye dönüştürmektir. Bu aşamalarında meydana gelen dpek çok reaksiyon henüz çözülememiştir

enzimlerin faaliyetleriyle kas hücrelerinde kalsiyum konsantrasyonu azalır bu, liflerin ayrılmasına kas hücrelerinin gevşemesine yol açar. damarlar genişler damarlarımızdaki basıncın düzenlenmesinde nitrik oksit molekülünün hayati önemi vardır. Unutmamak gerekir vücudumuzda milyarlarca karmaşık işlem vardır
Nasıl olur da akılsız ve şuursuz NO molekülleri, dünyaca ünlü profesörlerin çözemedikleri sistemleri mükemmel tanırlar? Nasıl olur da harekete geçmeleri gereken zamanı durmaları gereken zamanı saniyesine kadar bilirler? Nasıl olur da, üretilir üretilmez, emir almış gibi, son süratle doğru adrese ulaşırlar Kuşkusuz NO tüm harika işleri kendiliğinden yapamaz. Bu molekül, milyonlarca molekül gibi kusursuz bir yaratılış eseridir; düşünen insanlar için, Allah`ın sınırsız kudret ve ilminin göstergesisidir.


L-arjinin amino asit, nitrik oksit nikotinamid adenin dinükleotid fosfat, kalmodulin, oksijen, Bu kelimeleri ilk defa duyuyor olabilirsiniz. Ancak endotel hücresi mikroskobik maddeleri çok iyi tanır ve bunları nitrik oksit üretmede kullanır. teknolojiyle kimyasal ürünler üreten fabrikalar endotel hücrelerinden trilyon kere büyüktür. Buna rağmen endotel isimli mikroskobik fabrikanın teknolojisi, dev sanayi tesislerinden çok üstündür. NO üretim yeri olan endotel hücresi incelendikçe farklar anlaşılacaktır. 20. yüzyılın son on yılında çözülen karmaşık işlemleri, ilk insandan beri zorlanmadan yapan endotel hücresinin üstün nitelikleri nelerdir? Endotel hücresi NO molekülünü üretmede hangi kimyasal maddeden kullanması gerektiğini çok iyi bilir. Yanlış veya hatalı üretim söz konusu değildir. nitrik oksit (NO) yerine güldürücü gaz olan nitröz oksit (N2O) üretmez. Endotel hücresi asla tesadüflere dayanmaz. çok hassas dengeler mevcuttur.

Endotel hücresi gerekenden az haberci üretseydi damar daralır, kan basıncı yükselir, kalp krizine yol açardı. Fazla üretimde damar genişler, kan basıncı düşer,şoka neden olurdu. Ancak endotel hücreleri ölüme neden olacak hataları hiçbir zaman yapmaz hayatımızın her anında üretim için
hazırdır ihtiyaçta devreye girerek üretime başlarlar. Bu minik fabrika oldukça verimli çalışır. Ürettiği NO moleküllerini depolamaz. stoklama sorunlarını ortadan kaldırır
Damar derinliklerindeki olağanüstü fabrikaların istenmeyen zararlı ürünleri yoktur.

Küresel ısınma, asit yağmurları, çevre kirliliği gibi sorunların kimyasal atıklardan kaynaklandığı düşünülürse, endotel hücrelerinin başarısı anlaşılır. nitrik oksit molekülü 10 saniyede görevlerini tamamlayarak "parçalanırlar vücutta birikerek zarar getirmezler. endotel hücreleri kimyasal mamullerin üretiminde, olabilecek en ideal yöntemi kullanır bir fabrika mühendis ve işçilerin eseridir.fabrikadaki sistem tasarımcının ne teknolojisini gösterir. bundan şüphe olamaz. Endotel isimli fabrika üstün Yaratıcı`nın eseridir; bu mikroskobik fabrika, vücuddaki 100 trilyon fabrikayla birlikte Allah`ın sonsuz ilmini gösterir.

NO`nun damarlarda stratejik görevi vardır bu molekül hayatımızın ilk anında, çok önemli görevler üstlenir "Hayatımızın ilk anı" bizi meydana getiren ilk hücrenin sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan ilk andır. Sperm ve yumurta buluşması olağanüstü ve karmaşık kimyasal işlemler başlatır embriyo ortaya çıkar biyoloji profesörü David Epel "Yüzyılın başından bu yana, insanlar sperm yumurta birleşiminin gelişimi nasıl başlattığını merak ediyordu demiştir bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, anne karnındaki mucize gelişimi NO`nun taşıdığı mesajlar başlatmaktadır. Spermde nitrik oksit sentaz (NOS) adlı enzim mükemmel zamanlamayla, döllenmeden birkaç saniye önce NO üretimine başlar Birleşmeyle spermdeki nitrik oksit molekülleri yumurtaya yayılmakta; 30 saniye sonra yumurtadaki kalsiyum aktif hale gelmekte ve ilk hücrenin çoğalma mekanizması faaliyete geçmektedir.


Henüz ilk hücrenin mükemmelliği anlaşılabilmiş değildir. nitrik oksit eksikliğinde sperm ile yumurta iletişim kuramaz İnsanın 2000 yılında ulaştığı gerçek göstermektedir ki, herşey gibi nitrik oksit de Allah tarafından yaratılmış ve görevlendirilmiştir.
nitrik oksid hayati mesaj taşıyan bir haberci ve zehirli bir moleküldür NO`nun savunma sistemimizdeki rolü zehirli özellikleriyle ilgilidir. vücudun savunma kuvvetlerinden olan makrofajlar tarafından salgılanmaktadır. makrofajlar 0.01 milimetrelik mikroorganizmalardır; yutma yöntemini kullanarak bakteri ve vücudumuza zararlı molekülleri ortadan kaldırırlar. makrofaj, hastalığa sebebiyet veren bakteri veya mikropla karşılaştığında onları kuşatır. her taraftan sardığı bakterileri yoğun bir nitrik oksit bombardımanına tutar. nitrik oksit molekülleri bakterileri yok edip reaksiyon başlatırlar. nitrik oksit ile makrofajın işbirliği, herşeyin uyumla yaratılışının sayısız delillerindendir.

NO moleküllerinin savunma sisteminde dikkat çekici görevleri vardır. NO` virüslerdeki "protease" enzimini etkisiz hale getirir Bu enzim büyük proteinleri, virüs yapımında kullanılan küçük parçalara ayırır. NO`nun bu enzimi devre dışı bırakmasıyla virüsün çoğalması engellenir Bu geçilemez ve önemli bir bilgidir. Küçücük moleküller hiç tanımadıkları molekülleri vücutta bulmakta ve onları etkisizleştirmeyi çok iyi bilmektedirler. insan farkında dahi değilken çok büyük tehlikelerden korunur. Tüm düzenin, moleküler bağlantının tesadüflerle meydana gelemeyeceği çok açıktır. NO moleküllerine, emreden ve onları
Kusursuz yaratan alemlerin Rabbidir


Bilim gelecekte, nitrik oksidi kanser ve tümörle mücadelede kullanacağını düşünmektedir molekül hakkındaki bilinmeyenlerin aydınlatılması gerekir gün ışığına çıkan her bilgi, bu molekülün üstün yaratılışını gösterecektir. Nitrik oksit molekülü her gün araştırma konusu olmaktadır. sonuçlar bilimi hayret içinde bırakmaktadır. bu haberci molekül başımızdan ayaklara kadar vücud hücrelerinde üretilir pek çok karmaşık işlemde önemli görevler üstlenir Bu molekülün icraatları akıllara durgunluk verir kendinizi NO`nun yerine koyun ve onun görevlerini üstlendiğinizi zihninizde canlandırın Başarılı olabilmek için kalp, kan ve damarlardan oluşan dolaşım sistemini çok iyi tanımanız gerekir uyumak, yemek, spor gibi kan basıncını düzenleyen haberleri organlara iletmeli. Bunu yaparken de en ufak hata olmamalı; aksi takdirde kan basıncınız düşebilir ya da çıkabilir ki bu
felç, şok, kalp krizi gibi ölümle sonuçlanabilir.

murataltug1985
12-03-2018, 22:30
Kaynak kuraan mucizeleri android prog

Evrimciler DNA`nın nasıl ortaya çıktığını açıklayamazlar DNA konusunda çıkmazdadırlar Balıklar, sürüngenler, böcekler, bitkiler, kuşlar ve insanlar nasıl olup da, farklı DNA ve genetiğe sahip olmuştur Evrim bu soruya cevap olarak, DNA`daki bilgilerin zamanla tesadüflerle arttığını ve çeşitlendiğini ileri sürer bu tesadüflere mutasyon derler Mutasyon DNA`da radyasyon ya da kimyasal etkilerle meydana gelen değişiklikdir. bir radyoaktif ışın DNA zincirine isabet eder ve orayı tahrip eder ya da yer değiştirir. Evrimcilere göre, canlılar, tek bir DNA`nın mutasyonlar kazalarla farklılaşıp mükemmel hallerine ulaştığını iddia ederler

DNA`yı bir kitaba benzetirsek. DNA bir kitaptaki gibi yanyana dizilen harflerden oluşur Mutasyonlar kitabın yazılımındaki harf hatalarıdır Kalın bir dünya tarihi kitabını baştan sona bilgisayara yazarsak Bu iş yapılırken dizgiye müdahale edip dizgiyi yapana tuşlardan birine gözü kapalı rastgele basmasını söyleyelim. Bu şekilde yazılan harf hatalı metni, bir başkasına verip yine aynı şeyi yaptıralım. Bu yöntemle harf hatalarıyla bir kitap
gelişir mi? var olmayan bir bölüm oluşabilir mi? Elbette ki gelişemez ve kitap tahrip olur Hata ne kadar artarsa, o kadar bozuk bir kitap elde ederiz.
evrim in iddiası, "harf hatalarının bir kitabı geliştirdiğidir. Evrimde DNA`da ki mutasyonlar (hatalar) birikerek tesadüfen faydalı sonuçlara yol açmış, canlılara göz, kulak, kanat gibi kusursuz organlar; düşünme, öğrenme mantık gibi şuurlu özellikler kazandırmıştır.

Kuşkusuz evrimci iddia, akıldışıdır. Doğada mutasyon çok nadir oluşur
Evrimin canlılığın kökenine getirdiği açıklama akıl ve bilim dışıdır Fransız Bilimler Akademisi eski başkanı Fransız zoolog Pierre Grassé`bir evrimcidir, Darwinin canlılığı açıklayamadığını savunmakta ve Darwinizm`i oluşturan "tesadüf" hakkında şunları söyler mutasyonların havyan ve bitki ihtiyaçlarını karşılanması çok zordur. Darwinizm bundan fazlasını ister: Tek bir bitki, tek bir hayvan, binlerce faydalı tesadüflere maruz kalmalıdır. mucizeler kural haline gelmeli, inanılmaz olaylar kolaylıkla gerçekleşmelidir. Hayal kurmayı yasaklayan bir kanun yoktur, ama bilim bu işe dahil edilmemelidir.


cansız maddelerin kendi kendine bir araya gelip DNA gibi muhteşem sistemlere sahip canlılar oluşturduğunu iddia eden evrim, bilim ve akla aykırı bir hayalciliktir. Tek gerçek bir Yaşamın bir planı (DNA) vardır tüm canlılar bu plana göre yapılmışlardır, bu kusursuz plan üstün Yaratıcımızın emriyle varolur tüm canlılar, sonsuz güç ve akıl sahibi Allah tarafından yaratılmışdır. Allah Kuran`da gerçeği şöyle bildirir
O Allah ki, yaratandır, kusursuzca varedendir, şekil ve suret verendir. En güzel isimler O`nundur. Gök ve yer O`nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim`dir. (Haşr Suresi, 24) İnsanların teknolojiyle başardıkları Allah`ın insan DNA`sında tecelli eden ilminden bir parçadır ibret tablosudur Benzersiz Bir Yaratılıştır DNA`

Hücrede tek bir DNA zinciri vardır. yeni doğan hücrenin DNA`ya ihtiyaç açığını gidermek için DNA, her aşaması bir mucize olan işlem yapar. hücrenin bölünmesinden önce kendisinin kopyasını çıkarır ve bunu yeni hücreye aktarır Hücrenin bölünmeden önce büyümek büyüklük sınırı aştığında bölünme süreci başlar. Hücrenin şekli bölünmeye uygun şekilde yayvanlarken, DNA kendini eşlemeye başlar. Hücre bir bütün olarak bölünmeye "karar vermekte" hücrenin içindeki farklı parçalar bölünmeye uygun davranmaya başlar. Hücre bilince sahip değildir. Bölünme işlemi, gizli bir emirle başlar DNA vr hücrenin tümü Rabbimize boyun eğer

DNA, kendini çoğaltırken iki parçaya ayrılır. Bu olay çok ilginçtir Yapısı sarmal merdivene benzeyen DNA molekülü, merdivende fermuar gibi ikiye ayrılır DNA iki yarım parçaya bölünür. Her iki parçanın da eksik yarıları hazır bulunan malzemelerle tamamlanır iki yeni DNA molekülü üretilir. Operasyonun her kademesinde enzim denilen ve gelişmiş robotlar gibi çalışan uzman proteinler görev yapar. İlk bakışta basit görünse bu operasyon işlemleri çok ve karmaşıktır anlatmak sayfalar tutar. Atomlardan oluşan enzimler, DNA da eksik bölümleri tespit eder, eksikleri temin ederek, en uygun yerlere ekler ve DNA`nın kopyalanması gerçekleşir.

Şuursuz, ve akılı olmayan küçücük yapılar bilinç ve akıllı işlemleri kusursuz yapar bilen insan düşünmelidir Kopyalamadaki DNA molekülleri denetleyici enzimlerce defalarca kontrol edilir. hata varsa—ki hayati olabili tespit edilip düzeltilir. doğrusu baş döndürücü bir hızla yapılır dakikada 3.000 basamak nükleotid üretilirken enzimlerce defalarca kontrol edilip düzeltilir DNA`nın çoğaltılması büyük bir hızdadır şu bilgiler açıklayıcı olacaktır hücre bölünmesi 20 ila 80 dakika sürer ve bu esnada DNA`daki bilgi de kopyalanıp çoğaltılmalıdır. DNA`daki 3 milyar bilgi, 20 ila 80 dakikalık sürede hiçbir hata, unutma veya eksik olmadan kopyalanır . Bu, bir kütüphane dolusu bilginin veya 1000 kitabın veya milyon sayfalık yazının bu kadar kısa sürede hiç hata ve eksiklik olmadan çoğaltılması kadar mucizevi bir olaydır.

Bu sefer mucizevi işlemleri gerçekleştirenler teknolojik aletler, üstün nitelikli fotokopi makinaları değil, atomların birbirine eklenmesiyle oluşan enzimlerdir. Büyük bir hızla üretilen yeni DNA molekülünde, dış etkiler sonucunda normale göre daha fazla hata yapılabilir hücredeki ribozomlar, DNA`dan gelen emirle DNA onarım enzimleri üretir DNA kendi kendini korur kendisini ve soyun devamını güvenceye Hücreler insanlar gibi doğar, çoğalır ve ölür. hücrelerin ömrü meydana getirdikleri insandan daha kısadır. altı ay önce bedenimizi oluşturan hücreler bugün hayatta değildir. zamanında bölünerek yerlerine yenilerini bırakırlar ve, biz hayatta kalırız

hücrelerin çoğalması, DNA`nın kopyalanması kadar çok karmaşık olsa da insanın varlığını sürdürmesi açısından en ufak bir hataya yer yoktur hayati işlemlerdir çoğaltma işlemi kusursuz işler hata oranı 3 milyar basamakta yalnızca birdir. Bu hata herhangi bir probleme sebep olmadan vücuttaki üst kontrol mekanizması tarafından yok edilir. DNA`nın üretimini sağlayıp denetleyen enzimlerin, yine DNA`da kayıtlı bilgilere göre ve DNA`nın emir ve kontrolünde üretilmiş proteinler olmasıdır. Ortada muhteşem bir sistem vardır ki, böyle bir sistemde tesadüf mümkün değildir. enzim için DNA`nın olması, DNA`nın olması için de enzimin olması, her ikisinin olması içinse hücrenin zarından diğer bütün organellere kadar eksiksiz var olması gerekir.

Canlıların tesadüfler" sonucu "aşama aşama" geliştiğini öne süren evrim söz DNA-enzim paradoksu tarafından yalanlanır DNA`nın ve enzim aynı anda var olmalıdır. Bu bilinçli bir yaratılışın varlığını gösterir. Biz farkında değilken, vücudda yaşamımızın problemsiz devamı için akıl almaz bir titizlik ve sorumlulukla sayısız işlem ve denetim yapılır, tedbirler alınır. Herkes görevini eksiksiz ve başarıyla yerine getirir. Allah en büyüktür sayısız atom ve molekülü yaşamı güzel ve sağlıklı sürdürmek için hizmetimize vermiştir. bu lütuf ve nimet bile hiç durmadan şükretmemiz için yeterlidir. Allah, sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) fazl sahibidir. insanların çoğu şükretmiyorlar. (Mü`min Suresi, 61)


Matematik bugün DNA`da ki bilgilerin oluşumunda tesadüf olmadığını kanıtlamıştır. milyonlarca basamaktan oluşan DNA nın ve DNA`yı oluşturan 200.000 genden tek bir tanesinin bile tesadüfen oluşma ihtimali imkansızdır Evrimci biyolog olan Salisbury bu imkansızlığı şöyle itiraf eder
Orta büyüklükteki protein molekülü, 300 amino asit içerir. Bunu kontrol eden DNA zincirinde 1000 nükleotid bulunur Bir DNA zincirinde dört çeşit nükleotid vardır, 1000 nükleotidlik
dizi, 4 üzeri 1000 farklı şekildedir Küçük logaritma hesabıyla bulunan rakam aklın kavrama sınırının çok ötesindedir.insan vücudundaki ortalama bir proteinin DNA`daki şifresinin şans eseri, kendi kendine oluşma ihtimali, yoktur böyle bir dizilim akıllı ve şuurlu bir gücün bilgi ve kontrolü altında gerçekleşir

okumakta olduğumuz yazı ve Harflerin kendi kendine ve rastgele oluştuğunu iddia eden birine ne gözle bakardınız? Bir yazı akıl ve bilinç sahibi birisi tarafından kaleme alınmıştır. DNA`da böyledir DNA`yı keşfeden biyokimyacı Francis Crick, Nobel ödülü almışdır Crick koyu bir evrimcidir ancak DNA`nın mucizesine şahit olunca bilimsel gerçeği şöyle ifade eder sahip olduğumuz bilgilere, dürüst bir adamın yapacağı tek yorum, hayatın bir mucize eseri ortaya çıktığıdır."Crick`e göre hayat kesinlikle kendiliğinden var olamazdı. DNA da en uzman kişi bir evrimci olmasına rağmen, yaratılışta tesadüfe yer vermemektedir.

DNA`da ki bilgiler hassas bir düzen ve dengeye sahiptir tesadüfen oluşması imkansızdır Üç milyar harften oluşan DNA`daki bilgiler, A-T-G-C harflerinin birbiri ardına özel ve anlamlı bir sıra içinde dizilmesi ile oluşur. tek bir harf hatasının dahi yapılmamalıdır Ansiklopedideki hata önemsenmez, fark bile edilmez bile. DNA`da bir basamaktaki, örneğin 1 milyar 719 milyon 348 bin 632`nci basamaktaki harfin yanlış kodlanması hücre ve insan için korkunç sonuçlara yol açar
çocuklarda görülen hemofili (kan kanseri) bu yanlış kodlamanın sonucudur. Genetik bozukluğun neden olduğu birçok kalıtsal hastalık vardır. Herbiri çok ciddidir bu hastalıkların tek nedeni, genetik şifredeki milyarlarca harften yalnızca bir tanesinin yanlış yerde bulunmasıdır.

Down Sendromu yaygın bir hastalıktır Nedeni her hücredeki 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunmasıdır. Huntigton koreside Hasta 35 yaşına kadar sağlıklıdır, bu yaştan sonra birdenbire kol, bacak ve yüz kaslarında istemsiz kasılmalar başlar. Tedavisi olmayan ölümcül hastalık beyni etkilediğinden hastanın belleği ve düşünmesi zayıflar.
Tüm genetik hastalıkların gösterdiği önemli gerçek; genetik şifre hassas, dengeli ve kusursuz hesaplanıp planlanmıştır en küçük bir değişiklik sorun oluşturur Sadece bir harf eksikliği veya fazlalığı ölümcül hastalıklara veya hayat boyu sürecek ciddi sakatlıklara neden olur. hassas bir denge ve düzenin tesadüfen oluştuğunu, ve evrim yada mutasyonlarla geliştiğini söylemek kesinlikle imkansızdır. DNA`da ki muazzam bilgi nasıl oluşmuş ve şifrelenmiştir? Hayatı tesadüflere dayandıran evrimciler, hayatın kökeni ile ilgili her soruda yanıtsızdırlar.

Kaynak vikipedi.com

Yaratılışçılık

Paganizm*döneminde çok sayıda tanrı yani yağmur, fırtına, bereket, koruma vb. tek tanrılı dinlere geçiş ile insanüstü olaylar*tek bir Tanrı'da toplanmış yaratma Tanrının en büyük ve eşsiz icraatı olmuştur. Yaratılış her toplumda görülen geleneksel bir görüştür bu inanç Kitab-ı Mukaddes*ve*Kur'ana dayanır ilk örneğine*Sümer*efsanelerinde rastlanır. Evren büyük bir su üzerindedir içinden bir dağ çıkar, yer ve gök birbirinden ayrılır Adapa efsanesi insanın yaratılışı konusunda dikkat çeken bir metindir.
Evren Allah*tarafından yaratılmıştır Eski Ahit ve*Kur'an bundan bahseder.*

Hristiyanlık ve Musevilikte yaratılış kavramı aynıdır. İbrani takvimi Tanah'a göre dünyanın yaratılış yılı 2017 den 5777 yıl önce başlar. Yeniyaratılış* inancında,*Sümer Zerdüşt, Yahudi ve İslam kaynaklarında 7000 yıl önce, Dünya merkezli*evren*6 günde yaratılmış çamurdan*hz Adem'in, O'nun kaburga kemiğinden hz*Havva yaratılmıştır yaratılışçılıkta gibi biyolojik*evrim reddedilirken evrenin varoluşunda big bang teorisi tek bilimsel gerçek kabul edilir

yaratılışçılıkta insanlık yaşam ve*evrenin, üstün*bir yaratıcı güç tarafından yoktan meydana getirilmiştir Yaratıcı*her dinde farklı şekilde isimlendirilir Yaratılışçılık *dini yaratılış*veya*kitabi*yaratılış*olarak ifade edilir*Dünyada yaşayan canlıların yaratılması dini inançlarda farklılık göstermez Yaratılıştan 1654 yıl geçtiğinde*Allah insanları sapıttıkları gerekçesiyle*Nuh tufanı*ile cezalandırır.
Bazı hadislerde Dünyanın ömrü 7 bin yıldır Hz Muhammed’in zamanına kadar 5.600 yıl geçmiştir: Enes b. Malik'ten, "Resulullah buyurdu: Dünyanın ömrü, ahiret günlerinde yedi gündür. Allah-u Teala buyurdu ki: Rabbin katında bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir. Kim
din kardeşinin Allah yolunda ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini ibadetle geçirmişcesine dünyanın yedi bin yıllık ömrü müddetince sevap yazar."

Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni'den rivayettir gördüğüm rüyayı Resulullah'a anlattım. Peygamber yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi buyurdu ki, Yedi basamaklı gördüğün minber dünyanın ömrü olan yedi bin senedir. Ben O'nun son bininde olacağım."*Ahmet İbni Hanbel nakletti: "Dünyadan beş bin altı yüz yıl geçmiştir".Din ve yaratılışa inananlar dinle uyuşmayan bilimsel kuramları reddeder.*Evrim,*insanın evrimi*ve*ortak ata*kuramları *Semavi dinlerle çelişir. Hristiyan yaratılışçılar Dünya'nın jeolojik tarihi,*Mendel genetiği,*güneş sisteminin oluşumu*ve*evrenin kökeni*kuramlarına inanırlar
insanın tarihsel gelişimini inceleyen*antropoloji* yaratılışçılıkdaki Adem,*Havva,*Nuha dini metinlere inanıp insan kültürlerindeki çıkış süreçlerine ışık tutmuştur.

Yaratılış*kavramı Köktenci Hristiyanlıkla
sıkı ilişki içerisindedir Tekvin'in yaşam türlerinin ortaya çıkışında gerçeği yansıttığını düşünürler kitap temelli inançlarda evren ve dünyanın yaşının da yansıtıldığına inanılır. Yaratılışçılık eğitimde*tanrıcı*dünya görüşünün baskın çıkması için yürütülen dinî, siyasi ve toplumsal girişimlerde kullanılır.Akıllı tasarım,*evrenin*ve canlıların modern bilimin kabul ettiği süreçler oluşabileceğini bu süreçlerin zeki ve bilinçli bir varlık tarafından tasarlandığını iddia eder.Akıllı tasarım iddiası, bilimde*yeni yaratılışçılık olarak anılmaktadır. akıllı tasarım evrimin gayesel bir içerik taşıdığını iddia eder “evrimsel” bir yaklaşımdır. Canlı genomlarındaki bilginin kökeni ancak tasarımla açıklanabilir


İlk canlı organizmadaki tasarım ve tüm canlılık öğrenme süreci olarak belirli bir amaçda, genomun çevreye uymasını sağlayacak şekilde veriler üretip seçtiğini iddia eder. Doğal seçilim, mutasyon ve evrim mekanizmaları şekillendiren parçalardır canlı*organizmaları üstün ve akıllı bir tasarımcı yaratmıştır Akıllı tasarımı benimseyenler, yaratılanların kim tarafından yaratıldığını açıklamaktan kaçınır ve herhangi bir ilah ismini zikretmezler Bunun nedeni akıllı tasarımın okullarda* evrim*teorisi yerine *bilimsel*olarak okutulmasını sağlamaktır.Akıllı tasarımın önderi*ABD'dir din reklamı ve dinin yaygınlaştırılması anayasaya aykırıdır.


Akıllı tasarımda iki kol vardır ilki*yaratılışı savunan ve türlerin ortak atadan gelişini anlatan*evrimi*reddeden kısımdır. Akıllı tasarım kuramını bunlar oluşturur. Diğeri evrimin var olduğunu ve ortak atayı kabul eden fakat yaratılıştan sonraki süreçlerin ve evrendeki tüm süreçlerin bir tasarımcı tarafından yönlendirildiğini savunur
Evrim*teorisine alternatif olarak ortaya çıkan akıllı tasarımın liderliğini merkezi Amerika'daki*Discovery Institute yapmaktadır. Tasarım kuramı ilk olarak 1802 de*İngiliz*Anglikan din adamı*William Paley*tarafından ortaya atılmıştır. Paley,*Yerde cep saati bulursanız, böyle bir şey görmemiş olsanız bile onun zeki bir varlık tarafından yapıldığını hemen anlardınız.*diyordu.aynı şeyin doğa için de geçerli olduğunu düşünüyordu. Ona göre doğanın karmaşıklığı bir tasarımın kanıtıydı.

Akıllı tasarım kuramı, 1990'lardaki Darwinci biyolojik*evrimi* reddi olarak ABD'de ortaya çıktı. Biyokimyacı* Michael Behe'nin*Darwin'in Kara Kutusu*kitabı bu kuramın ilk büyük çıkışıdır 1743-1805 te yaşamış* Anglikan*din adamı William Paley
Akıllı tasarımın temellerini atmıştır
Yaratılışçılar ve akıllı tasarımı savunanlar*Evren'in,*Dünya'nın ve canlıların mükemmelliği, karmaşıklığı ve sanatsallığının evrim ve rastlantıyla açıklanamayacağını düşünürler.
Akıllı tasarımın en yaygın kullanılan kavramı*indirgenemez karmaşıklıktır. Bu kavram önde isimlerden Michael Behe tarafından "her biri temel işleve katkıda bulunan, birbiriyle etkileşimde olan, iyi eşleşmiş parçalardan oluşan ve parçalardan birinin çıkarılmasıyla işlevini gerçekleştiremez hale gelecek tek bir sistemi" ifade için icat edilmiştir. Akıllı tasarım doğadaki sistemlerin kademe kademe doğal süreçle oluşamayacağını basit bir sisteme indirgenemeyeceğini iddia eder.

Uçma işlevini yerine getiremeyen yarı-kanatlıların, yüksekten atlarken düşüşü yavaşlatma özelliği vardır ağaçlarda yaşayan ve toprağın kendilerine tehlike arz ettiği canlılarda, bu özellik hayati öneme sahiptir ağaçtan ağaca atlamaya olanak sağlar.
Renkleri veya şekilleri ayırt edemeyen gözler ilkeldir algı dereceleri düşüktür. hareketleri görüp kaçmaya olanak sağlar. Akıllı tasarım Evren'deki anlaşılabilirlik gibi somut ve gözlenebilir kaynakları bilimselliğe kanıt gösterir. fizikçilerin*tespitleri ve yorumlar fikrin bilimselliğini ispatlanabilir kılar akıllı tasarımın bilimsel çalışmalar ya da evrim ile çürütülmesi söz konusu değildir Tasarım fikrinin evrim ile çatışması olmadığına akıllı tasarımcılar tarafından dikkat çekilir.


Bilim camiasında akıllı tasarım,*doğal seçilim konusundaki yanlış anlamaya dayanır ve canlının evrimsel tarihi inkar ettiğini savunur. deneysel ve bilimsel değildir. Bilim camiası akıllı tasarımı bilimsel olarak görmez sözel bilim
olarak görür Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi gibi bilimsel birlikler, hayatın kökenine dair akıllı tasarım ve ilahi müdahele iddialarının, deneysel olarak test edilecemeyip hiçbir tahminde bulunamayacakları ve hipotezlerini*yaratamayacaklarını söyleyip bilim*olmadığını belirtmiştir.
tartışmalar devam etmektedir.


Kaynak kuraan mucizeleri android prog

Evrimcilere DNA`nın, ve genetik şifrenin kökeni sorulduğunda da her kafadan ayrı ses çıkar önde gelen evrim biyokimyacısı Leslie Orgel şu yanıtı verir: Genetik şifrenin kökenini anlayabilmiş değiliz... Genetik şifre hayatın kökenlerinin en şaşırtıcı yönüdür. asıl olan bir buluşa ihtiyaç vardır. Milyonlarca sayfalık, milyarlarca bilginin tesadüfen yazıldığını iddia edenler elbetteki cevapsız kalacaklardır. Nasıl her eserin her bilginin bir yazarı ve sahibi varsa, DNA`daki bilginin de sahibi ve yaratıcısı vardır; ve O Yaratıcı, üstün ve güçlü, sonsuz ilim ve akıl sahibi Rabbimizdir


Moleküler biyolojinin en önemli buluşu bazı genlerin bazılarında daha etkili olduğunun keşfidir. genlerin çok komplike bir sıra ile organize olurlar Genetik hiyerarşide tekrar eden işlevlerle görevlendirilmiş genler vardır: hemoglobin yapmak, saçın uzaması veya sindirim enzimlerinin üretilmesi gibi. moleküler işçilerin üzerinde düzenleyici" genler bulunur, işçi genleri çalıştırır ve durdurur. çocuklukta hemoglobin genini durdurur. işçilerin, ve "orta dereceli yöneticilerde seri ana kontrol geni bulunur. Bunların kararları düzinelerce, yüzlerce altbirimi etkiler. Bu genler hayatidir ki, embriyo döneminde zarar görmeleri ölümcül olabilir.

Genler, atomlardan oluşan moleküllerdir. aralarında düzenli bir organizasyon kurmuşlardır? Nasıl olup da, bir molekül bir insanın uzamasını durdurma kararı alır, bu kararını nasıl anlayıp, itaat edip, uygulamaya koyar? disiplinin kurucusu kimdir? milyonlarca yıldır, trilyonlarca gen, aynı disiplin, itaat, akıl ve şuuru eksiksiz yerine getirir. Böyle bir sistemde tesadüfü iddia etmek, safsatadır. Genleri, en akılcı ve en kusursuz biçimde programlayan şüphesiz, herşeyin Rabbi Allah`tır. Hücrenin çekirdeğindeki DNA, sarmal bir yapıdır. Bu sarmal yapı açılırsa DNA, bir metre uzunluğunda ipince, uzun bir şerit haline gelir bir metre uzunluğundaki DNA`nın, küçücük hücre çekirdeğinde paketlenmiş halde yer alması dikkatle düşünülmesi gereken bir konudur. DNA atomların kendine has dizilimleriyle maksimum şifreyi, minimum alana taşıyacak üstün bir tasarıma sahiptirler

Birbirine geçmiş iki spiral merdivende üç türlü element bulunur: şeker, fosfat ve DNA şifrelerini oluşturan azotlu organik baz. insanlarda malzeme ve fonksiyonların aynı olmasına rağmen, birbirlerinden farklı olmalarını sağlayan özel şifreler, azot bazlar tarafından oluşturulur. Dört çeşidi olan bazların dizilişindeki farklılıklar insanlar arasındaki farklılıkların sebebidir. Bu bazlar; Adenin, Guanin, Sitozin ve Timin olarak adlandırılır. Bazlar belirli kurala göre birbirlerine bağlanır. Bilimadamlarının yeni yeni çözdüğü bu dört azotlu organik bazda, biyolojik varlığımızın tüm şifresi gizlidir.

DNA molekülünü oluşturan bazlar, isimlerinin baş harfi ile anılır; A, T, G ve C. çekirdekteki bilgiler bu şekilde depolanmıştır. DNA molekülünün bir bölümü olan her gen insan vücudundaki bir özelliği kontrol eder. Boyun uzunluğu, gözün rengi gibi sayısız özellik genlerin emriyle meydana gelir. genleri bir kitaba benzetebiliriz. Sayfaların üzerinde A- T- G- C harflerinden oluşmuş yazılar vardır. İnsan DNA`larında 200.000 gen bulunur. Her gen, protein türüne göre, sayıları 1000 ile 186.000 arasındaki nükleotidlerin özel bir sıralamada dizilmesiyle oluşur. genler insan vücudunda görev yapan 200.000 proteinin kodlarını saklar ve protein üretimini denetler.Hiçbir Tasarım Tesadüfen Gerçekleşemez

binaların önündeki çiçekler bazen bina ismi yazılacak şekilde düzenlenir. Uzaktan veya tepeden baktığınızda, çiçeklerle binanın veya şirketin adının yazılı olduğunu fark edersiniz. çiçekler rastgele büyümez bahçıvan ve peyzaj mimarlarınca tasarlanırlar bir kelime oyununda harfleri masada karışık bırakıp gittiğinizi düşünün. harflerle OYUNU BEN KAZANDIM yazdığını görseniz, bunu yazan birinin olduğunu anlarsınız. Hiçbir zaman harfler yanyana gelerek anlamlı cümleyi tesadüfen oluşturamazlar Kısacası, bir yerde tasarım varsa, bunun mutlaka tasarımcısı vardır. Siz tasarımcıyı görmemiş olabilirsiniz, eserinden veya bıraktığı izden onun varlığını ve amacını anlarsınız. bir yerde en ufak planlanmışlık varsa, mutlaka bir akıl sahibinin izleri vardır. Hiçbir akıl ürünü tesadüfen oluşmaz.


bir binanın isminin tesadüfen oluşmaz. bir yerde bir kelime, varsa, mutlaka biri yazımıştır. Yazarsız kelime, olmaz.
İnsanın bedeni ise, bir binadan trilyonlarca kez daha karmaşıktır kendiliğinden ve"tesadüfen" oluşması kesinlikle mümkün değildir. milyonlarca yıldır, milyarlarca canlının sahip olduğu trilyonlarca DNA kusursuz ve en mükemmel haliyle yazılmakta, gözle görülmeyecek küçük bir mekana sığdırılmakta ve en akılcı şekilde kullanılmaktadır. insanı hücreyi DNA yı kusursuz ve mükemmelce planlayıp düzenleyen bir Yaratıcı vardır. aksini iddia etmek, akılsızlık akla ve mantığa saldırmaktır ne yazık ki, harflerin kendi kendine dizilip üç küçük kelimeyi yazmasının imkansız olduğunu söyleyecek birçok kişi, milyarlarca atomun tek tek planlanmış bir dizilimle DNA gibi muhteşem işler başaran bir molekül oluşturmasının "tesadüfl sonucu olduğu aldatmacasını itiraz etmeden dinlemektedir.

DNA`daki kusursuz tasarımın örnekleri sınırsızdır her. Bilginin DNA`da şifrelenişi muhteşem ve hayranlık uyandıracak bir tasarımdır kabul etmek gerekir ki, midedeki ya da kulaktaki herhangi bir hücre insandan kat kat bilgilidir ve bilgiyi en doğru ve en kusursuz şekilde değerlendirir insandan çok daha akıllıdır.
aklın kaynağı nedir? Nasıl olur da insan vücudundaki 100 trilyon hücrenin herbiri inanılmaz bakla, bilgiye ve beceriye sahip olabilir? Bunlar atomlardan oluşmuş ve bilinçsiz yapılardır.


tüm elementlerin atomlarını birbirlerine bağlayarak milyonlarca farklı molekül oluştursak, yine de akıl elde edemeyiz. bilinçli ve organize iş başaracak bir zihin asla ortaya çıkmaz. nasıl oluyor da, belli sayıdaki akılsız ve bilinçsiz atomun dizilmesinden meydana gelen DNA molekülü ve onunla uyumlu çalışan enzimler bilinçli işler yapıp, hücredeki sayısız karmaşık ve farklı işlemi kusursuz ve mükemmel organize edebiliyor Bunun cevabı basittir; akıl, bu moleküllerde ya da hücrede değil, bu molekülleri var edenin Kendisi`ndedir. Akıl eseri eseri yaratandadır En gelişmiş bilgisayar onu dizayn eden, tasarlayan, bir akıl ve zekanın ürünüdür. hücre de, içindeki DNA ve RNA`lar da hücrelerden oluşan insan da, yaratanın eseridir Eser mükemmel, kusursuz ve etkileyicidir işte o akıl sahibi en üstü olan Rabbimizdir

Masada deftere yazılmış tek bir cümle görseniz, yazarının merak edersiniz. Defter ile kalem tesadüfen bir araya gelerek, rüzgarın etkisiyle bir cümle yazdığını düşünmezsiniz. DNA`da milyarlarca bilgi söz konusudur bilgilerin her biri insan için son derece önemlidir üstün ve ileri bir teknolojiye sahip olan DNA, kim tarafından en mükemmel şekilde tasarlanıp, yaratılıp, bir mucize olan minicik hücrenin içine özenle yerleştirilmiştir? binlerce yıl öncesinden günümüze hiçbir özelliğini kaybetmeden. okumanız, görmeniz, nefes almanız, düşünmeniz, var olmanız ve her an görev başındaki bu hücrelerin kim tarafından niçin yapıldığını sormaktan daha önemli ne olabilir en çok merak etmeniz gereken, bu sorunun cevabı değil midir

Gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz Güneş`ten, vücudunuzdaki DNA`ya kadar muhteşem bir tasarım, plan ve düzen vardır. Bunların tesadüf eseri oluştuğunu saymak kesinlikle kabul edilemez ve ciddiye alınamaz bir safsatadır. Bir yumurtanın spermle döllenmesi, yeni bir insanın başlangıcıdır. Milyonlarca sperm, yumurtayı döllemek için yarışır ve bir tanesi başarılı olur. bu şansa veya tesadüfe dayalı değildir, her aşaması Allah tarafından kaderde tespit edilerek yaratılmıştır. Allah ayetinde gerçeği şöyle bildirir: Sizleri biz yarattık tasdik etmeyecek misiniz? rahimlere döktüğünüz meniyi gördünüz mü? siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı biz miyiz? (Vakıa Suresi, 57-59)


Babanın sperm hücresi, annenin yumurta hücresini döllediğinde, doğacak bebeğin kalıtsal özelliklerini belirlemekte baba ve anne genleri birleşir. binlerce genden her birinin özel işlevi vardır. Saç ve göz rengini, yüz biçimini, iskelet ve, iç organlardaki, beyin, sinirler ve kaslardaki sayısız ayrıntıyı belirleyen genlerdir.
Sperm ile yumurta birleştiğinde oluşan hücre ile beraber, insan hayatının sonuna kadar her hücresinde şifresini taşıyacağı DNA molekülünün ilk kopyası oluşmuş olur.

Döllenmiş yumurta dediğimiz ilk hücrenin, insana dönüşmek için, çoğalması gerekir ve bunun bilinciyle, yüksek bir şuurla hücre bölünür yüksek şuur kendini her aşamada belli eder. Hücreler bölündükçe başkalaşıp vücutta gereken bölgelere giderler. aynı hücrelerden oluşan bir et yığını değil göz hücresi olup tam gerektiği yere, bir kısmı da kalbi oluşturup göğüs kafesine gider deri hücresi olarak bütün vücudu kaplar. Tüm hücreler, oluşturacakları dokunun gerektirdiği kadar çoğalır ve dokular da gerekli yapıyı oluşturmak üzere yanyana gelip organları oluştururlar başkalaşım ve yapılanma koordinasyonu DNA tarafından sağlanır. unutmamak gerekir ki DNA, ne en son teknolojiyle donatılmış laboratuvarlarda çalışan bir biyokimyager, saniyede trilyonlarca işlem yapan bir süper-bilgisayardır.


DNA, karbon, fosfor, azot, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşur düşünüp ibret alalım vücudda trilyonlarca hücre, bölünerek çoğalır. her hücre ve her biri farklı gen farklı zamanda aktive olup hücrede başkalaşımı sağlar.bölünerek çoğalan her hücrede genetik bilgi vardır; kalp kası, deri, alyuvar ve vücud dokusunu üretme yeteneğine sahiptir. Her hücre tam bir DNA tarifine sahip olsa da, gelişmede ve farklı organlarda sadece bazı genler aktiftir. böbrek kodları her hücrede bulunur; ancak sadece ilgili genler, gelişmede, belirli zamanda, aktif olur. glükoz fosfat karaciğerde bulunur, organların her hücresi bu protein tarifine sahiptir, ama asla üretemezler göz hücresi göze gerekli olanı üretir; tüm hücreler uzmanlaşır hiçbiri hataya düşmez. Peki kusursuz işbölümünü kim yapmaktadır? Hücrelere bölünme ve bölündükten sonra uzmanlaşma emrini kim vermektedir?, tüm hücreler itaat şuuruna sahiptir kusursuz bir disiplin ve organizasyonla çalışırlar?

murataltug1985
12-06-2018, 18:11
Kaynak kuraanda yaratılış.com

İnsanı yoktan yaratan Allah'tır. etrafımızı saran tüm güzellikleri, farkında olmadığımız tüm nimetleri, hayranlık uyandırıcı detaylarıyla var eden Yüce Allah'tır. Bu, Allah'ın eşsiz sanatı sonsuz aklıdır Allahu Teala kavrayıp keşfedemediğimiz sistemler yaratmış, her detayda Yücelik ve kudretini göstermiştir kainatta nice güzellikler var etmiştir. Yoktan var eden, her şeyi takdir eden ve her an yaratmaya kadir olan Yüce Allah dilerse yok eder. İnsana düşen, nimetlere şükretmek, Allah'a muhtaç olduğunu bilmek ve yalnızca O'na yönelmektir.
insan, şimdiye kadar ne kadar renkli bir dünyada yaşadığını ve çevresindeki renk çeşitliliğini hiç düşünmemiş olabilir. Renklerin olmadığı bir dünyanın nasıl olabileceği hiç akla gelmemiş olabilir. gözümüzü açtığımız andan itibaren renkli bir dünyayla karşılaşırız. Oysa Allahu teala dileseydi kapkaranlık, renksiz bir yeryüzü ile karşılabilirdik şu anda ışıl ışıl ve rengarenk bir dünyada yaşıyor olmamız Allahın sonsuz hikmetiyledir

BİTKİLER YARATILIŞ MUCİZESİDİR
mucizevi özelliklerle yaratılmışlardır ama insan bunu ve tüm "yaratılış mucizelerini aklına getirmez Tüm hayatında sadece kendi ihtiyaçlarını düşünen, bu yüzden Allah'ın varlığının delillerini göremeyen insanlar Rabbi'ne yönelmelidir gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla ekin, zeytin, hurmalık ve üzüm bitirir. Ve düşünen bir toplum için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 10-11)
TEKNOLOJİ DOĞAYI TAKLİT EDMEKTEDİR Uçağın montajında bilgimiz olmasa da elinizde ki modelle maketi yapılabiilir doğada ki kusursuz tasarım teknolojik aygıtın en kısa yoldan ve en mükemmel biçimde yapılmasını sağlar. Bunun bilincindeki bilim adamları her çalışmada canlıları araştırmakta sistem ve tasarımlarını taklit etmektedir bilim adamları, Allah'ın doğada yarattığı tasarımı görüp incelemekte ilham alarak yeni teknolojiler geliştirmektedir


TÜM DOĞA ALLAH'IN YARATMASIDIR bir kuşun kanatları bir bakterinin tüycüğü bazen de bir yarasanın kafatasın Allah'ın üstün yaratmasıyladır Darwinizm'in büyük bir yanılgı içindedir her sistem üstün bir bilgiyle yaratılmıştır DÜŞÜNEN İNSANLARI
Kuran' düşünmeye davet eder Bakara Suresi'nin 164. ayeti şöyle bildirir “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizdeki gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada yayıp rüzgarları estirmesinde, boyun eğdirilmiş bulutları evirip-çevirmesinde düşünen topluluk için ayetler ibret ve deliller vardır.

Kuran'ın yüzlerce ayeti insanları düşünmeye çağırır. İnsan, sadece kendi bedenini, ve doğayı incelediğinde büyük bir ölçü, sanat, plan ve akıl bulur .Bahçede bulunan meyve ağaçları, ev penceresinden görünen çam ormanı ya da yolda gördüğünüz çınarlar hakkında düşünmüş müydünüz bitkilerin nasıl ortaya çıktığını, hangi aşamalardan geçerek ağaç haline geldiklerini biliyor musunuz?Yoksa bitkilerin varlığı sizin için sadece estetik mi ifade ediyor? Veya "olsalar da olur olmasalar da" diye mi düşünüyorsunuz? yanılıyorsunuz. estetiğe hitap etmenin yanısıra, nefes almanızı sağlayan atmosfer dengesini, oksijen miktarını karbondioksitten zehirlenmeneyi nemin rahatsız edici olmamasını, havanın çok soğuk ya da çok sıcak olmamasını yani rahat yaşamayı bitkilere borçluyuz. Üstelik Bütün canlılar yaşamak için ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri
bitkilerden karşılıyor

fotosentez sistemleri, hiç durmadan enerji ve oksijen üretir, doğayı temizler ekolojik dengeyi sağlar tat, koku, renk gibi estetikleriyle Allah'ın sonsuz ilmini, efkat ve merhametini göz önüne serer Çok özel fayda ve sistemlere sahip bitkilerin bugüne kadar sadece 10.000 türü incelenmiş, insanı hayrete düşüren yaratılış özellikleri ortaya çıkmıştır. Bizi, mutlak gerçeğe ulaştıran neden sorusunun cevabı İlahi rehber Kuran'da emredilmiştir evrenin büyüklüğünü düşünün Akla gelen en büyük genişliktedir dünyadaki hiçbir uzaklık evrenin genişliğini anlatamaz Dünya'nın evrende kapladığı yer bir toz tanesi kadar bile değildir bilgilenip okudukça evrenimizi ve tüm varlıkları Allah'ın yarattığını bileceksiniz. Allah Güneş'i, Ay'ı, Dünyamız'ı evrendeki herşeyi, bizim en güzel ve en rahat bir şekilde yaşamamız için özel olarak yaratmıştır

Kaynak kuraanda yaratılış.com

19. yüzyılda bilime hakim olan materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan başıboş bir madde olduğunu öne sürmüştü. 20. yüzyıl bilimi bu iddiayı çürüttü bilim, evrenin başlangıcı olduğunu, yoktan yaratıldığını ispatlamışdır. Big Bang Büyük Patlama adlı başlangıçla hem madde hem de zaman yoktan yaratılmıştır. evrendeki fiziksel dengeler olağanüstü bir hassasiyetle belirlenmiştir dünyanın yapısı, uzaydaki konumu ve atmosfer tam olması gerektiği gibi düzenlenmiş. Karbon, oksijen gibi atom ve moleküllerin fiziksel ve kimyasal özellikleri insan yaşamına imkan sağlayacak biçimde belirlenmiştir. evrende tesadüfe yer yoktur. Tüm evren, belirli bir amaçla muhteşem bir uyum, ahenk ve denge ile yaratılmıştır.


Samanyolu Galaksisi'ni, Güneş sistemimizi ve yaşadığımız Dünya gezegenini kuşatan sayısız kanun, denge ve ölçü vardır her biri, insan yaşamına olanak sağlayacak özel bir hesaplamayla düzenlenmiştir. evrende insanın var olması ve yaşamını sürdürmesi birer mucizedir Bir şeyin mucize olması elbette onun Allah Katından geldiğinin delilidir. Her karesi mucize olan evren de, çok açıktır ki eşsiz bir ilim ve kudretle bizi yoktan var eden Yüce Allah'ın eseridir.



HAYVANLARDAKİ YARATILIŞ
ALLAH'IN GÜZELLİKLERİNDEN SADECE BİR DEMETTİR tüm canlıların sahip olduğu olağanüstü Rabbimizin eşsiz nimetinin sadece bir kısmıdır unutulmaması gerekirki kimi canlılarda bilinç ve beyin yoktur. canlıların sahip oldukları üstün özellikler örneğin bir arının aklıyla matematik harikası petekler inşa etmesi canlılardaki karmaşık sistemleri, doğayla olan mükemmel uyumlarının tesadüf sonucu oluştuğunu iddia etmek akıl ve mantık dışıdır.


Her canlının üreyip, beslenmesi, üzerinde mutlaka, düşünmelidir İnsanların elde ettikleri, tüm işlemleri canlılar ilk günden beri milyonlarca yıldır, kusursuzca yapar Canlılardaki benzersizliğin kaynağı nedir? Tümü bilinç ve aklın delili olan sistemler nasıl ortaya çıkmıştır? bilinç, kime aittir? karar veren ve uygulayan canlı değildir Her detayda üstün bir bilgi bulunan canlılar rastlantıyla varolamaz kusursuz sistemlerin kendi kendine oluşması asla mümkün değildir. Yeryüzündeki tüm canlılara özellik veren, onlara ne yapmaları gerektiğini ilham eden onları yaratan, üstün akıl ve ilim sahibi, tüm alemlerin Rabbi Allah'tır. Allah'ın emrini yapmak ve her saniye onu düşünülmek için göklerde ve yerde milyonlarca delil vardır

TÜM CANLILAR ALLAHIN GÜZELLİKLERİNDEN BİR DEMETTİR Bunlara tesadüf demek mümkün değildir tesadüflerin, milyonlarca canlıya etki etmesi ve onları üstünlükle donatması imkansızdır. Aksini iddia etmek aklın ve mantığın sınırlarını aşmaktır. canlıları biran düşünmek şükür için yeterlidur ne ilginçtir ki, düşünemeyen insanlar vardır. Ve düşüncesiz insanlar tüm canlıların tesadüf eseri olduğunu iddia ederler.
canlıların davranışları vücutdaki tasarımlar Allah'ın Güzelliklerinden sadece Bir Demettir tüm canlılar Allah'ın varlığına delildir insan Allahı zikretmeli ve her an onu hatırlamalıdır


Gören ve düşünenler için BALARISI ALLAHIN MUCİZESİDİR kusursuz
yaratılmışdır insanların yapamayacağı işleri kusursuz yaparlar. Olağanüstü bir kusursuzluk ve yaratılış sergilerler. Bunun sırrı İlahi emirdir: Kuran'da balarısının Allahın ilhamıyla hareket ettiği buyrulur Baykuşların gece sessizliğinde fark edilmeden avına yaklaşırlar Hayalet Uçak Projesinde baykuşların eşsiz kanat yapısı örnek alınmıştır. kuş kanatlarındaki tüy keskin kenarlıdır. Amcak Baykuş tüyleri bunun tam tersi ince ama keskin olmayan bir yaratılıştadır. Bu özel yaratılış uçuşda sessizlik sağlar. NASA ya göre, baykuşun yumuşak kenarlı tüyleri ve kanatları, hava türbülansını ve gürültüyü engeller Askeri tasarımcılar baykuş kanadını taklit ederek, hayalet uçakları uçurmanın yollarını aramaktadır Doğa Allah'ın üstün yaratmasını gösteren mühendislik harikaları ile doludur

albatroslar Bir ay boyunca yere inmeden 15.000 km. uçabilir kırlangıç
göçlerinde dünyayı dolaşıp 3.000 km kateder çekirgeler, doğumdan kısa süre sonra 6.000 km lik yola çıkar canlıların En hafifleri 35-40 gram en ağırları ise 130 tona varabilir Göçen hayvanlar km lerce mesafeyi, yol gösterici, olmadan hava koşulları ve iklim değişikliği ve düşman göçte karşılaşılan zorluktur bir canlı nasıl karar alıp ne zaman göçeceğini nereden rehberleri kimdir kuşlara yön bulmayı, uzun mesafeler katedemeyi öğreten kimdir Kuşkusuz tesadüf söz konusu değildir. Tüm cevablar bize bilinç ve akıl sahibi bir Yaratıcıyı göstermektedir. Kuran'da "... O'nun, yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur" (Hud Suresi, 56) ayetiyle bildirildiği gibi canlılar Allah'ın denetimindedir hayvanların hayranlık uyandırıcı göçleri Allah'ın yaratışındaki ihtişamladır


Kaynak kuraanda yaratılış.com

KARINCA yı çok yakından tanırız, her zaman her yerde rastlarız fakat dikkat çekmez, çok becerikli, çok sosyal, çok akıllı bir varlıktır Yaşantımız içinde önem vermediğimiz bu milimetrik varlıkların hayatları mucizelerle doludur Yeryüzündeki her canlı mucizevi özellikler ve hayranlık uyandıran yeteneklerle yaratılmışdır. Tek bir canlı türünde Allah'ın ihtişamlı yaratışının yüzlerce delilini görmek mümkündür. Kuran'da Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan kuş yoktur ki, sizin gibi ümmet olmasın. Biz hiçbir şeyi noksan bırakmadık, onlar Rablerine toplanacakdır." (Enam Suresi, 38)
buyrulur ayette dikkat çekilen kuşlar düşünülmesi ve incelenmesi gereken canlılardır.


insanlar bir kitabı ve, kitabın konusunun kendilerini ilgilendirmediğini düşünebilir. bu kitaba ayıracak zamanları olmadığını söyleyebilir insan siyasetle ilgili ya da bir romanı daha çekici ve daha "yararlı" bulabilir Oysa okunan her kitap onu okuyana çok fazla "yararlı" olacak, ona çok fazla katkı sağlayacaktır. Çünkü her kitap, canlıları konu edinir verdiği mesaj çok büyüktür. bir kitap yazmış olmak için değil, çok büyük ve hayati bir gerçeği işaret etmek için ele alınmıştır anahtar gibidirler Anahtar tek başına önemsiz gibi gözükür ama Onu hiç anahtar görmemiş bir insana verirseniz, elindeki şeyi anlamsız ve işe yaramaz görecektir. Oysa bir anahtar, açtığı kilidine göre, dünyanın en önemli şeylerinden biri olabilir belkide bir
kitabın açtığı kilid ve arkasındaki gerçek ise insan için tüm yaşamı boyunca karşılaşacağı en büyük gerçektir.

insan ve içinde yaşadığı evren, en ince noktasına kadar Allah tarafından yaratılmıştır ve O'nun varlığını gösterir ve yüceltir evrenin tek parçasını tek bir bitki ya da tek bir hayvanı düşünmek, insanı tüm evreni anlayıp kavramaya yaklaştırır. Tek bir canlı, evreni anlamaya yarayan bir "anahtar" olabilir.Örümcekler çok az kimse tarafından bilinen şaşırtıcı ve hayranlık verici özelliklerle yaratılmıştır "nasıl" ve "niçin" sorularını soran insan anlamalı düşünmeli ve Rabbinin emrine göre yaşamalıdır ilahi amaca göre yaşamak her şeyden önemlidir.

Gözler Allah'ı göremez, ama Allahın varlığının sayısız delili insanın gözü önündedir. Allah sonsuz akıl ve bilgisini her canlı üzerinde gösterir. Sonsuz merhametiyle, insanlara aciz, akla ve zekaya, sahip olmayan canlılara akılalmaz işler yaptırır. kuşlardan sürüngenlere, balinadan böceklere kadar her canlı, beklenmeyen akılcı ve başarılı davranışlar sergiler insanı şaşırtır. örümceğin çelikten daha sağlam bir ip üretir bir sivrisinek de, dahi insanı şaşırtan davranışlar vardır ama biz sineğe önem vermez değersiz görürüz Allah, Kuran'da buyururki "Şüphesiz Allah, sivrisineği ve, ondan üstün olanı da, örnek vermekten çekinmez. iman edenler bunun Rableri'nden bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler 'Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?' derler. Allah birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. Ancak fasıklardan başkasını saptırmaz." (Bakara Suresi, 26)

Yeryüzünde insanı hayrete düşürecek kadar çok canlı türü yaşar. karıncalar, balarıları, köpekler, kediler, sinekler, örümcekler, ve sık rastlamadığımız canlılar vardır. Dünyada yaşayan, kimi zaman ismini duymadığımız, duysak da bilmediğimiz milyonlarca canlı türü yaşar. görmeye alışmadığımız bir böcek türü olan termit Yaşantısı ve görünüşü ile karıncaya benzer Termit şaşırtıcı olabilir. Küçük bir böcekte anlatılacak çok şey olamayacağını düşünenler çıkabilir. bu yanlıştır termitler özellikleriyle hemen fark edilir. bu küçük canlı insana çok farklı bir düşünce ufku açacak özelliklerle donatılmıştır


yeryüzündeki en büyük mucize bakıyor, okuyor ve anlıyor olmaktır Yaşamda ki herşey gözlerimizledir Aile dost kısaca yaşamımızı gözlerimizle tanır göz olmadan dünyayı algılayaz reng şekil manzara ve güzelliğin ne olduğunu bilemeyiz gözlerimizle etrafı görüp bir yazıyı okuyabiliriz bu mucizevi organ bize yükümlülük getirir Allah emrediyor Sizi yaratan size kulak, göz ve gönül veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz (Mülk Suresi, 23) gözdeki mucizeyi insan kavrayamamıştır. göz Allah'ın yeryüzündeki delillerini görmek, şükretmek için nimettir Allah'ın yeryüzündeki ayetlerinden sadece biridir Gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu" diyen Darwin'den çağımızın bir çok evrimcisine kadar hiçbir yaratılış karşıtı kişi gözün varlığını evrimle açıklayamamıştır.
gözün varlığı, gözü oluşturan hücreler, evrim tarafından açıklanamaz


dünyaya gelişinizi araştırdınız mı bedeni kim yaptı Gözleri elleri kim inşa etti .araştırırsak gerçeği buluruz yıllar önce, tek bir hücreydik gözle görülmez küçük, mikroskobik bir canlıydık. Ama mucize gerçekleşti bakterik hücre, milyarlarca kat büyüyerek bir bebeğe dönüştü. bebek büyüdü akıllı bir insan oldu. O insan şu anda bu yazıyı okuyor!... Peki mucize nasıl oldu İnsanın yaratılışının ne kadar büyük bir mucize olduğunu anlayacak ve insanı bir damla sudan yaratan Yüce Allah'ın sonsuz kudretinin delillerini göreceksiniz. İnsanın "tesadüfen" var olduğunu ileri süren evrim bilime aykırı bir hurafedir sizi yaratan Allah sizi diriltmeye mutlak kadirdir İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir su değil miydi? Sonra bir alak (embriyo) oldu, Allah, onu yarattı ve biçim verdi.' ondan, erkek ve dişi çiftler kıldı. Allah Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi 36-40)

İnsan bedeni, apayrı bir "alem", apayrı bir "şehir" gibidir. Bu şehirde ulaşım yolları, binalar, fabrikalar, teknolojik cihazlar üstün ve şuurlu hücreler, hormonlar birçok harika vardır. Bu küçük "alemde ki olayları düşünmek önemlidir. bunu düşünen bedendeki mükemmel yaratılışa tanık olur tesadüf ve evrimci masallar dinlemez reddedilemeyecek büyük gerçeği görün Allah, sizi üstün bir ilim ve kudret ile yoktan yaratmıştır. insana düşen, her sabah kalktığında kendisine verilen günün ve sahip kılınan bedeni ve Allah'ın her bir lütfu için şükretmektir.

akan kandan haberimiz olmasaydı ve bunu aniden keşfetseydik bizi ilk hayrete düşüren, deri altındaki kırmızı rengin hakimiyeti olurdu. Bu sıvı hiç durmadan akar dışarıya akan kanın bir süre sonra durup pıhtılaşarak, aktığı bölgeyi farklılaştırması şaşkınlığınızı artırırdı. kan olmadan beden yaşayamaz beden olmadan da kan yaşamaz kan sıvısı neden "özeldir bedene kim tarafından, neden ve nasıl yerleştirilmiştir Evrimciler buna tesadüf der insandaki kusursuzluk, evrendeki muazzam düzen, hayvan ve bitkiler, var olan herşey onlara göre tesadüfen" oluşmuştur. yeryüzü incelendiğinde, evrimdeki büyük yanılgı anlaşılır evren öylesine detaylı ve akılcıdır ki tek bir tesadüfün sistemi bozacağı hemen görülür. Sistemdeki her parçada, her kusursuzluk vardır. İnsan yüzyıl önce ve sadece genel hatları ile keşfedilmiştir bu mükemmel sistemi yaratan herşeyden üstün olan, sonsuz güç sahibi Yüce Allah'tır.


Dünyaya geldiğimizden bu yana koku ve tat alır on binlerce kokuyu ve tadı güçlük çekmeden algılayabilir bunu mümkün kılan harikulade sistemlerle yaratılmamızdır Koku ve tat alma duyuları bir ömür boyu dinlenmeden hata yapmadan çalışır bunlar için bir bedel ödemedik; böyle bir beceriyi elde etmek için eğitim alıp özel çaba harcamadık ., koku ve tat almamız burnumuz dilimiz ve beynimiz sayesindedir varlığımızı borçlu olduğumuz organlar bize koku ve tat aldırır dilimizin, burnumuzun ve beynimizin varlığını kime borçluyuz?bazı insanlar bunu düşünmez bu bir hatadır. sahip olduğumuz harika nimetleri Alemlerin Rabbi olan Allah'a borçluyuz. Koku ve tat alma sistemleri incelenirse kusursuz sistemlerin ve hayranlık uyandıran yaratılış delilleri görülür. yaratılış gerçeklerini görüp Allah'ın sınırsız ilm ve kudretine tefekkür edelim sayısız lütuf ve nimete
Şükredelim

elektriksiz hayatta 15 kat asansör çıkar yiyecekleri ısıtamaz televizyon seyredemez müzik dinleyemezdik yaşama hız katan teknolojiden uzak yaşardık bir Şehir nasıl elektriğe bağımlı ise, vücudumuzda her işlemde elektriğe duyar elektrik olmadan canlılık mümkün değildir bu ihtiyaç vazgeçilmezdir.vücud elektronik ile ilgili karmaşık bilgiler içeren elektrik enerjisinden nasıl yararlanacağını bilen akıllı sistemler içerir. bilim vücuddaki elektrik sistemini tarif ederken, elektronikteki terimleri kullanırlar: Piller, motorlar, pompalar, jeneratörler, devreler, akım, direnç, voltaj, yalıtım, Bu terimleri olmadan sinir sisteminin tarifi mümkün değildir. Son yüzyılda keşfedilen teknolojik sistemlerin işlemesi için insan bedeninde ilk andan itibaren mevcut olması, Allah'ın vücudumuzu saran üstün ilminin göstergesidir., Rabbimiz'in sonsuz ilminden örneklerdir

Bir enzim, içinde mikroskobik boyutta yüzden fazla yapının üç boyutlu bir şekilde birleşmesi, aklın zorlukla çözeceği detaylı, kimyasal bir mucizedir. Enzimin Vücuttaki görevi, tüm işlemleri “hızlandırmaktır”. Gözümüzü kırpıp, elimizi hareket ettirmemiz, görüp sindirmemiz, yaşamımız için enzimlerin varlığı şarttır. Bir yazıyı okurken enzimlerin milyarlarcası görevdedir. Aynı anda sayısız işlem yapar, yaşam için gereken sayısız fonksiyonu harekete geçirir. enzimler mucizevi yapılardır Allah'ın verdiği bu nimet Allah'ın şanını yüceltmek için yaratılmıştır. Rabbimiz enzim denen mikroskobik yapıları sebep kılarak, tüm varlıklardaki hakimiyetini gösterir. Enzim mucizesi ile sergilenen tüm detaylar, Allah'ın eşsiz sanatıdır.

bu yazıyı okurken vücudda milyonlarca işlem yapılır. Bu işlemlerle bedeninizin neye ihtiyaçları olduğu hesaplanıp görevleri belirlenir hücre ihtiyaçları için önlemler alınır hücrelere ne yapmaları gerektiği bildirilir Vücuddaki 100 trilyon hücre kusursuz bir iletişimle tüm ihtiyaçları bize hissettirmeden karşılar. Bu kusursuz iletişim hormonlar sayesindedir. hormonlar canlılık ve cansız maddelerin tesadüfen oluşması kesinlikle imkansızdır Darwinist ve materyalistler, Allah'ın varlığına inanmaz ve canlılığın, tesadüf sonucu, cansız maddelerden, kendiğilinden oluştuğunu iddia eder Ancak, sadece hormonlar ve hücrelerdeki iletişim canlılarda ne kadar olağanüstü sistemlerin olduğunu ve bunların tesadüfen oluşmasının imkansız olduğunu gösterir Allah'ın varlığına iman edenlere, Allah'ın yaratışındaki kusursuzluğu ve mükemmelliği görüp O'nu en güzel isimleriyle yüceltecektir


Darwinizm zamanında 19. yüzyılda bilim ve teknoloji son derece geriydi akılsız bir düşünceyi savundular ve l yanıldılar Darwin'den günümüze kadar, bilim ve teknolojide dev adımlar atıldı. Bilim adamları, Haeckel'in "jöle ve basit baloncuk" dediği hücrenin üstün ve karmaşık yapısını keşfedip hayret ettiler. hücrede, Darwinin hayal edemediği son derece mükemmel teknoloji harikası vardı hücre mükemmel bir yaratılış mucizesiydi Hücre organel enzim hormon ve moleküllerin, kendilerinden kaynaklanmayan olağanüstü bir bilinçle gerçekleştirdikleri, akılcı, planlı ve hesaplı hareketler bedendeki trilyonca hücrenin sergilediği üstün akıl ve bilinç tüm varlıkların tesadüfle değil, Alemlerin Rabbi Allah'ın üstün kudret, bilgi ve sanatıyla yaratılmıştır


insan vücudunun yapıtaşı hücrelerdir. biyolojinin ve kimyanın ilgi alanına girer. hücre hakkındaki biyoloji bilgisi tek başına bir şey kazandırmaz. Bu bilgiler okullarda anlatılıp, unutulur okullarda öğrencilere verilen bilgiler çarpık bir mantık iledir hücrenin içinde yaşanan olaylar, 40 yıl önce hayal bile edilemeyen planlı ve "akılcı" hareketlerdir ancak unutulmaması gereken gerçek, moleküllerin hiçbirinde, akılcı" işleri planlayacak ve yürütecek bir akıl yoktur.ama sergilenen benzersiz bir akıl vardır, bu aklın kaynağı madde değildir üstün akıl, Big Bang'in ardından oluşan olağanüstü hassas dengede, dev yıldızlarda nükleer reaksiyonlarda veya elementlerin yaşamı için en ideal yapılarda ortaya çıkmaktadır. Schroeder'in dediği gibi, "tek bir bilinç, evrensel bir hikmet, evreni kuşatmıştır Evreni kuşatan bilinç, Yüce Allah'ın sonsuz ilmi ve aklıdır.

Tek başımayım" dediğiniz anda bile çok sayıda canlı ile beraberiz Vücudda bizimle birlikte yaşayan ve bizi koruyan kimi zaman hastalığa neden olan bakteriler koltuktan halıya ve solunan havaya kadar her yere yayılmıştır mutfakda dışarıdaki yiyeceklerde üreyen küf ve mantarlar… kendine ait yaşam şekilleri, beslenme sistemleri ve özellikleri ile apayrı bir alem oluşturur

kahveyi yudumlarken molekül içiyor, kahve kokusuyla koku moleküllerini soluyoruz gözler biraraya gelmiş moleküllerdir Nefes alırken molekülü içimize çekiyor. Moleküller sayesinde hissediyor, görüyor, koku alıyoruz, etrafdaki herşey ve biz moleküllerden oluşuyoruz. tüm evreni oluşturan molekül gözle görülmeyen atomların elektron alışverişidir Atomlar birbirlerine elektron vererek molekül oluşturur gözle görülmeyen hareket göz kamaştırıcıdır; gezegenlerden insanlara, ırmaklardan ormanlara, ceylanlardan tren yollarına, kadar sayısız varlık. Allah'ın, atomları ve atomlar arasındaki bağlantıları sebep kılarak yarattığı moleküller ve moleküllerdeki olağanüstü özellikler sayesindedir Gözle görülmeyen atomlar, evrendeki nesnelerin tamamını oluşturur öğrenen ve akıl ve vicdan ile düşünen her insan, Rabbimiz'in sonsuz kudretini, aklını benzersiz yaratışını görecek, O'nun karşısında acizliğini anlayarak Allaha boyun eğecektir.


protein" kavramı iyi beslenmeyi çağrıştırır. bir insanın sağlık için bol protein alması gerektiği duyulmuştur, ama protein bundan fazlasıdır mucizevi moleküllerdir. Farklı atomların farklı şekillerde, ama mutlaka belirli planda dizilmesiyle oluşur bize yaratılışın ne büyük bir sanat olduğunu gösterir proteindeki büyük sanat incelenip Allah'ın muhteşem ilimi ve yaratışı göz önüne serilmelidir. yaratılışı reddeden Darwin'in evrim teorisi büyük bir aldanışdır. Sadece tek bir proteindeki tasarım bile, canlılığı tesadüfle açıklayan evrim teorisini yıkmaya yeterlidir...

Hayatımızda yüzlerce kez hasta oluruz. Bitkinleşir, ateşlenir, yatağa düşer, ama iyileşiriz. Peki hastalıkda vücudda ne olur hastalık" ve "iyileşmekte vücudda olağanüstü bir savaş yaşanır. Hastalık nedeni vücuda yabancı "canlıların" girmesidir. Gözle göremediğimiz mikroplar vücudda hızla yayılır vücudun istilaya karşı koyacak mekanizması olmasa, bizi ölüme sürükleyen minik canavarlar vücudun mikroba karşı koyan mekanizması ve "savunma sistemi" yani dünyanın en disiplinli, en en başarılı ordusu Piyade ağır zırhlı ve istihbarat oluşan ve düşmanı fişleyen bilgi işlem" merkezi sayesinde savunma sistemimiz yaşamımız boyunca mikropla savaşır.Bu sistem, Allah'ın üstün yaratışının bir ispatıdır. Canlılığı rastlantıyla açıklayan evrim savunma sistemindeki olağanüstü özellikler karşısında çaresizdir.

murataltug1985
12-10-2018, 20:55
Kaynak kuraanda yaratılış.com
*
BİTKİLERLE İLGİLİ AYETLER

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin Yaratandır... (Enam Suresi, 101)

Rabbiniz Allahdan. başka İlah yoktur. Her şeyin Yaratıcısı'dır, O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)


Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)

Gökleri ve yeri yaratandır. yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

O, bibiriyle 'tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman olan Allahın yaratmasında hiçbir 'çelişki göremezsin. gözü gezdir; herhangi bir çatlaklık ve bozukluk görüyor musun? gözünü iki kere gezdir; o göz bitkin şekilde sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)

Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır. (Hac Suresi, 63)

Yeryüzünde birbirine yakın kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır bunlar aynı su ile sulanır; ürün verim ve lezzette bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, akıllı bir topluluk için ayetler vardır. (Rad Suresi, 4)

Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik... (Hicr Suresi, 22)

Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, durmadan iner; sizin Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)

Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Gani dir, övülmeye layık olandır. (Hac Suresi, 64)

Gaybın anahtarı O'nun Katındadır, O'ndan başkası gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, hepsi apaçık kitaptadır. (Enam Suresi, 59)

Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler. (Rahman Suresi, 6)

O, gökleri yaratmıştır, Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik orada her güzel çiftten bir bitki bitirdik.*
(Lokman Suresi, 10)

Bu, Allah'ın yaratmasıdır. O, gökten su indirendir. Bununla bitki bitirdik, yeşillik çıkardık, taneler türetiyoruz. hurma ağacının tomurcuğundan yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler kılıyoruz Meyves ürün verdiğinde Şüphesiz inanan topluluk için gerçek ayetler ve deliller vardır. (Enam Suresi, 99)

O'nun Katında herşey ölçü iledir. (Ra'd Suresi, 8)

Yeri döşeyip-yaydık, sarsılmaz-dağlar bıraktık ve ürünler bitirdik. (Hicr Suresi, 19)

Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26)

*
Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzüne yerleştirdik; şüphesiz Biz onu kurutma gücüne de sahibiz. size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik, içlerinde yemişler vardır; sizler yemektesiniz. Ve Tur-i Sina'da bir ağaç yarattık; o yağlı ve yiyenlere katık olmaktadır
(Mü'minun Suresi, 18-20)
*

ektiğiniz tohumu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz dilemiş olsaydık onu bir ot kırıntısı kılardık şaşar kalırdınız." (Vakıa Suresi, 63-65)

göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu bina ettik ve süsledik hiçbir çatlağı yok. Yeri döşeyip-yaydık sarsılmaz dağlar bıraktık göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten nice bitkiler bitirdik. Bunlar, 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 6-8)

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır hayvanlarınızı onda otlatırsınız.*Onunla size ekin, zeytin, hurma üzüm ve meyve bitirir.*Şüphesiz düşünen topluluk için ayetler vardır.*(Nahl Suresi, 10-11)

Görmüyorlar mı suyu çorak toprağa sürüp ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları, ve kendileri yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?*(Secde Suresi, 27)

Yerde sizin için üretip-türettiğini faydanıza verdi Şüphesiz, öğüt alıp düşünen topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 13)

birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları Kullara rızık olmaktadır. Ve suyla ölü bir şehri dirilttik. ölümden sonra diriliş de böyledir. (Kaf Suresi, 10-11)

Allah Yaratandır, en güzeli kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Gök ve yerde olanlar tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir. (Haşr Suresi, 24)

"Allah'tan başka, sana yararı da, zararı da olmayan ilahlara tapma. aksini yaparsan, zulmedenlerden olursun" Allah sana zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka kaldıracak yoktur. sana hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek yoktur. Kullarından dilediğine isabet ettirir. O, bağışlayan ve esirgeyendir. (Yunus Suresi, 106-107)

O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur... (Hud Suresi, 56)

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar... (Secde Suresi, 5)
*

Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenmeyle inkar ettiler.*sen, bozguncuların sonuna bir bak.*
(Neml Suresi, 14)

Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı? diye sorarsan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. nasıl oluyor da çevriliyorlar?*(Ankebut Suresi, 61)

gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indirendir o suyla gönül alıcı bahçeler bitirdi sizin için bir ağaç bitirmek bile mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir ilah edinenler sapıklıkta devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60)


EVRENİN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER

göğü Allah bina etti. Boyunu yükseltti, ona düzen verdi.Geceyi karartıp kuşluğu açığa-çıkardı. yeryüzünü serip döşedi. (Naziat Suresi, 27-30)

Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı emrinize verdi; yıldızlar O'nun emrine hazırdır. Şüphesiz aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 12)

Allah Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konmuş bir süreye kadar akıp gider. yaratıp düzene koyan Allah Rabbiniz'dir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız çekirdeğe bile malik olamazlar. (Fatır Suresi, 13)

Allah gök ve yeri örnek edinmeksizin yaratandır.. . (Enam Suresi, 101)

inkar edenler görmüyorlar mı gök ve yer bitişikken, biz onları ayırdık ve her canlıyo sudan yarattık. onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik şüphesiz Biz, onu genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)
*

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)

Şüphesiz, gök ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizdeki gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında rüzgarları estirmesinde, gökle yerde boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen topluluk için ayetler vardır. Bakara Suresi, 164

Rabbiniz, altı günde gök ve yeri yaratan, Allah'tır. Gündüze geceye Güneş'e, aya ve yıldızlara baş eğdirendir. yaratmak da, emir de yalnız O'nundur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54)

"Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum içinde yaratmıştır?" (Nuh Suresi, 15)

her tasarım, bilinçli bir "tasarlayıcı"nın varlığını ispatlar. Tüm evreni yoktan var edip, onu dilediği biçimde tasarlayıp düzenleyen yegane kudret elbette ki tüm alemlerin Rabbi" olan Allah'tır.

Allah, göğü bina etmiş, ona belli bir düzen vermiştir. (Naziat Suresi, 27-28)

Göğün ve yerin O'nun emriyle durması O'nun ayetlerindendir". Rum Suresi, 25


Şüphesiz Allah, gökleri her an kudreti altında tutuyor. Andolsun, O, Halim'dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41)

Eğer hakk, onların heva istek ve tutkularına uysaydı hiç tartışmasız, gök, ve yer bozulmaya uğrardı... (Müminun Suresi, 71)

Ne Güneş'in Ay'a yetişmesi, ne de gecenin gündüzü geçmesi. Her biri yörüngede yüzüp gitmektedir
(Yasin Suresi, 40)

Güneş gezegen ve kuyruklu yıldızdan oluşan hassas sistem, sadece akıl ve güç sahibi Allahın Varlık ve hakimiyetinden kaynaklanır.. O, bunların hepsini yönetir herşey onun egemenliğindedir O Üstün Kuvvet Sahibi olan Rabbimizdir

"Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasındaki her şeyi batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır..."*(Sad Suresi, 27)

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır. Onlar, ayakta otururken, yatarken Allah'ı anarlar ve yaratılışı düşünürler. derler ki"Rabbimiz, Sen boşuna yaratmadın. Sen *yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 190-191)
*
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirip en güzel biçimi ve en temiz şeylerden rızıkı verdi. İşte Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (Mümin Suresi, 64)

Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. onun yolunda yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. gidiş O'nadır. (Mülk Suresi, 15)

Yaratan göğü bina etti. Boyunu yükseltti,düzen verdi. Geceyi kararttı, kuşluğu açığa-çıkardı. yeryüzünü serip döşedi. su ve otlağı çıkardı. Dağları dikip-oturttu; size ve hayvanlarınıza yarar verdi (Naziat Suresi, 27-33)

O sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi sükun dinlenme kıldı. Bu, üstün ve güçlü Allah'ın takdiridir. (Enam Suresi, 96)

"Güneş ve ay bir hesap iledir" (Rahman Suresi, 5)

Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık ve ürün çıkarandır... güneşi ve ayı gece ve gündüzü de emrinize amade kılandır. Size istediğinizi verdi. Allah'ın nimetini saymaya güç yetiremezsiniz. insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 32-34)

Gece, gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. güneşe ve, aya secde etmeyin. Allah'a secde edin, yaratmıştır. ibadet edin (Fussilet Suresi, 37)

Size gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır hayvanlarınızı otlatmaktasınız. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzüm ve meyve bitirir. Şüphesiz Allah yücedir her şeye güç yetirendir... O, 'tam bir uyum' içinde yedi göğü yaratmandır. Rahman'ın yaratmasında çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. gözü gezdir; çatlaklık görüyor musun iki kere göz gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde sana dönecektir. (Mülk Suresi, 1-4)

Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş*eğdirendir... (Araf Suresi, 54)
*
*
'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun; siz, birbirini tutmaz bir söz ve çelişki içindesiniz. kahrolsun, o 'zan ve yalan söyleyenlere bilgisizliğin kuşatması' içindedirler habersizdirler. (Zariyat Suresi, 7-11)

Şüphesiz Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, Allah'tır. O'nun izni olmadan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. Rabbiniz olan Allaha kulluk edin. öğüt alıp düşünmeyecek misiniz? (Yunus Suresi, 3)

Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (Nahl Suresi, 17

De ki: "Eğer biliyorsanız söyleyin Yeryüzü ve onun içindekiler kimindir?"
"Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?"
De ki: "Yedi göğün ve Arş'ın Rabbi kimdir?""Allah'ındır" diyecekler. sakınmayacak mısınız?"De ki biliyorsanız söyleyin Her şeyin mülk ve yönetimi kimin elindedir? O, koruyup kolluyan Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi, 84-89)

Allah Göklerin ve yerin Rabbidir; O'na ibadet et ibadette kararlı ol. (Meryem Suresi, 65)

... Sen yücesin, bize öğrettiğinden
başka bilgimiz yok. Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)


İNSANIN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER

ALLAH, YERYÜZÜNÜ SİZİN İÇİN BİR KARAR, GÖKYÜZÜNÜ BİR BİNA KILDI; SİZİ SURETLENDİRDİ, SURETİNİZİ EN GÜZEL BİÇİM VE İNCELİKTE KILDI GÜZEL-TEMİZ RIZIK VERDİ RABBİNİZ ALLAH ALEMLERİN RABBİ ALLAH NE YÜCEDİR.*(MÜMİN SURESİ, 64)

Sizleri Biz yarattık, tasdik etmeyecek misiniz? rahimdeki meniyi siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz? (Vakıa Suresi, 57-59)

Andolsun, Biz insanı çamurdan onu bir su damlası olarak, sağlam bir karar yerine yerleştirdik.*o su damlasını bir alak (embriyo) yarattık; alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; et parçasını kemik olarak yarattık kemiklere et giydirdik; onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.*(Müminun Suresi, 12-14)

Allahdan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O uyuklamaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmaksızın şefaatte bulunacak kimdir? O, bilir. Onlar ise onun Dilediği kadarının dışındakini kavrayamaz O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri kuşatmıştır. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)

RABBİNİZ OLAN ALLAHDAN BAŞKA İLAH YOKTUR. HERŞEYİN YARATICISIDIR, O'NA KULLUK EDİN. O, HERŞEYİN ÜSTÜNDE BİR VEKİLDİR.*
(EN'AM SURESİ, 102)


"… O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak Rabbim dosdoğru yol üzerinedir dosdoğru olanı korumaktadır. (Hud Suresi, 56)

Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkup-sakının. Allah'tan ve akrabalık bağinı koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, gözeticidir. (Nisa Suresi, 1)

Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 2)

İnsan, 'kendi başına sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? (Kıyamet Suresi, 36-37)

O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayandır. onun soyunu bir özden, basbayağı bir sudan yapmıştır. (Secde Suresi, 7-8)

Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi iyi bilendir; sizi topraktan yarattı ve siz annelerinizin karnında cenin halinde kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı iyi bilendir. (Necm Suresi, 32)


BİZ AYETLERİMİZİ HEM AFAKTA, HEM KENDİ NEFİSLERİNDE ONLARA GÖSTERECEĞİZ ŞÜPHESİZ HAK BELLİ OLSUN. HERŞEYİN ÜZERİNDE RABBİNİN ŞAHİD YETMEZ Mİ?*
(FUSSİLET SURESİ, 53)

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır O'nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır.
(Taha Suresi, 98)


Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyor Yaratmayı başlatan, sonra iade edecek olan O'dur; bu O'na pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)

çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur. Bir damla sudan meni döküldüğü zaman. (Necm Suresi, 45-46)

Kur'an, Ayetlerini, düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29)


ONLAR , ALLAH'IN KADRİNİ HAKKIYLA TAKTİR EDEMEDİLER. ŞÜPHESİZ ALLAH, GÜÇ SAHİBİR, AZİZDİR.*
(HAC SURESİ, 74)

Sizi anne karınında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştanbbir başka yaratılışa dönüştürüp yaratmaktadır. Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. nasıl çevriliyorsunuz? (Zümer Suresi, 6)

Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. onu bir su damlası olarak, sağlam bir karar yerine yerleştirdik. (Müminun Suresi, 12-13)

O, herşeyin Rabbidir Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, başkasının günahını kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günahını taşımaz. dönüşünüz Rabbinizedir. O, anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."*(En'am Suresi, 164)

Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 6)

Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. (Alak Suresi, 1-3)
*
Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri ortak koşuyorlar. Oysa bu şirktir nesneler ne onlara yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım edebilir
(Araf Suresi, 191-192)

O'dur ki, sizi topraktan, bir damla sudan, sonra alak'tan (embriyo) yarattı; sizi bir bebek olarak çıkarmakta, güçlü çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size ömür vermektedir kiminin önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş ecele erişmeniz ve aklınızı kullanmanız için Allah sizi yaşatır Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işe hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 67-68)

Kıyamet saati Allah Katındadır o Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse, nerde öleceğini bilmez. şüphesiz Allah bilendir, (Lokman Suresi, 34)

Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri hak ve adı konulmuş bir ecel olarak yarattık. İnkar edenler uyarıldıkları şeyden yüz çevirenler dir. Allah'tan başka taptıklarınız, neyi yaratmışlar, gösterin? onların göklerde ortaklığı mı var? doğru sözlüler iseniz, bir kitap ya da eser varsa, getirin." (Ahkaf Suresi, 3-4)

Göklerin ve yerin Rabbine ibadet et ve ibadette kararlı ol. İnsan der ki öldükten sonra diri olarak mı çıkarılacağım?" İnsan hiçbir şey değilken, bizim onu yaratmış olduğumuzu düşünmüyor mu? (Meryem Suresi, 65-67)

su damlasını bir alak olarak yarattık; alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; et parçasını kemik olarak yarattık kemiklere et giydirdik bir yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 14)

Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, seni düzgün eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde bir adam kılan Allahı inkar mı ettin? O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam. (Kehf Suresi, 37-38)

O Allah ki, yaratandır, en güzel ve kusursuzu var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Gök ve yer O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Allah, her dişinin neyi yüklendiğini ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun Katında herşey ölçü iledir. (Rad Suresi, 8)

İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, meniden bir damla su değil miydi bir alak embriyo oldu, Allah, onu yarattı düzen ve biçim verdi. ondan, erkek ve dişi çift kıldı. Allah, Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi, 36-40)

Sizi inşa eden, size kulak, gözler ve gönüller verene. Ne az şükrediyorsunuz? (Mülk Suresi, 23)


ALLAH, SİZİ ANNE KARNINDAN HİÇ BİR ŞEY DEĞİLKEN ÇIKARDI ŞÜKREDERSİNİZ DİYE İŞİTME, GÖRME DUYULARINI VE GÖNÜLLER VERDİ.*
(NAHL SURESİ, 78)

Ey insanlar, eğer dirilişten yana içindeyseniz, gerçek şu Biz sizi topraktan yarattık, bir damla sudan, bir alak'tan sonra et parçasından; size kudretimizi göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş süreye kadar rahimde tutuyoruz. sizi bebek olarak çıkarıyor sizi büyütüyoruz kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucu yaşlılığa geri çevrilmektedir... (Hac Suresi, 5)

Biz insana anne ve babasına iyi davranmayı tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması, iki yıl içindedir. Bana, anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır." (Lokman Suresi, 14)
*
CANLILARIN YARATILIŞI AYETLERİ

KURAN'DA ARI İLE İLGİLİ AYETLER

Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin
( NAHL SURESİ */*68)

meyvelerin tümünden ye, Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda uçuver. Onların karınlarından türlü şerbetler çıkar, onda insanlara şifa vardır. düşünen bir topluluk için ayet vardır. **( NAHL SURESİ * /*69 )

KURAN'DA AT İLE İLGİLİ AYETLER

Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşe, atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutku şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır ( AL-İ İMRAN SURESİ */*14)

Onlara gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz ödenir' ve shaksızlığa uğratılmazsınız. ( ENFAL SURESİ */*60)

Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri yarattı Ve sizin bilmediğinizi yaratmaktadır? **( NAHL SURESİ * /*8)


akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. **( SAD SURESİ* /*31)

*
KURAN'DA EŞEK İLE İLGİLİ AYETLER

Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de yüksek perdeleri eksilt. seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." *( LOKMAN SURESİ */*19)

onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidir ( MÜDDESSİR SURESİ */*50)
Arslandan korkup-kaçmışlar. ( MÜDDESSİR SURESİ */*51 )

*
KURAN' DA BALIK AYETLERİ

onlara deniz kıyısındaki şehri Hani cumartesi yasağını çiğneyerek haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi iş yapma yasağına uymadıklarında gelmiyorlardı. biz, fıska sapanları imtihan ediyorduk A'RAF SURESİ */*163

ikisi, iki denizin birleştiği yerde balıklarını unutuverdiler; balık denizde akıntıya doğru kendi yolunu tuttu. ( KEHF SURESİ */*61) yardımcısı Dedi ki: "balığı Şeytan'dan başkası unutturmadı o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu." **( KEHF SURESİ */*63)

Balık sahibi Yunus kızıp gitmişti kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. Balığın karnında Karanlıklar içinde: "Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmeden oldum" diye çağrıda ... bulunmuştu. ( ENBİYA SURESİ */*87) onu balık yutmuştu, o kınanmıştı. ( SAFFAT SURESİ */*142) sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak Rabbine çağrıda bulunmuştu. *( KALEM SURESİ */*48 )

KURAN'DA BUZAĞI İLE İLGİLİ AYETLER

Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve zalim olmuştunuz. *BAKARA SURESİ 51

Musa, kavmine: "Ey kavmim, siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. kusursuzca yaratan gerçek ilahınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine Allah tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. ( BAKARA SURESİ */*54)

sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik "Size Kitaba sımsıkı sarılın ve dinleyin" demiştik Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkârları yüzünden buzağı kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?" ( BAKARA SURESİ */*93)

Andolsun, Musa apaçık belgelerle geldi. siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. siz zalimlersiniz. *( BAKARA SURESİ */*92)

Kitap Ehli, senden gökten kitap indirmeni istiyor. Musa'dan daha büyüğünü istemişdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı göster." Onlara zulümlerinden dolayı yıldırım çarpmıştı. kendilerine apaçık belge geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık ispatlayıcı bir delil verdik. **( NİSA SURESİ */*153)

Tura gitmesinin Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini ilah edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını bir yola iletmediğini hidayet edmediğini görmediler mi? Onu (tanrı) edinip zulmeden oldular. A'RAF SURESİ */*148

Şüphesiz, buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve zillet yetişecektir. biz, 'yalan uyduranları' böyle cezalandırırız. *A'RAF SURESİ 152

onlar böğüren bir buzağı heykeli çıkarıp Musa'nın ilahı budur dediler. ( TAHA SURESİ */*88) Onun cevap vermediğini onlara zarar ve fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı? **( TAHA SURESİ */*89)

Andolsun, Harun onlara: "Ey kavmim, siz bununla fitneye düşürüldünüz Sizin Rabbiniz Rahman olan Allah dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. **( TAHA SURESİ */*90)

Demişlerdi ki: "Musa geri gelinceye kadar ona (buzağıya) bel büküp eğilmekten ayrılmayacağız." **( TAHA SURESİ */*91 )

*
KURAN'DA İNEK İLE İLGİLİ AYETLER

Musa kavmine: "Allah, muhakkak bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden Allah'a sığınırım" dedi. **( BAKARA SURESİ */*67)

"Rabbine yalvar bize sığırın niteliğini açıklasın" dediler. Musa, Rabbine yalvardı Şüphesiz Allah diyor ki: O ne geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinçlikte bir sığır olmalıdır. emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. **( BAKARA SURESİ */*68)

dediler ki: "Rabbine yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. **( BAKARA SURESİ */*69
(Onlar yine:)

"Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın. Çünkü sığırlar birbirine benzer. İnşaallah Allah dilerse doğru yolu buluruz" dediler. **( BAKARA SURESİ */*70)

Musa, "Rabbim diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. ineği kestiler; ama neredeyse yapmayacaklardı. ( BAKARA SURESİ */*71)

YUSUF SURESİ

Hükümdar: rüyamda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri kupkuru. Ey önde gelenler rüyamı çözüverin" dedi. Dediler ki: "Bunlar Karmakarışık düşlerdir. Biz düşleri bilenler değiliz." *iki kişiden kurtulmuş olanı, "Ben size haber veririm, beni zindana gönderin" dedi. *Zindanda ey "Yusuf yüzlü, ey doğru sözlü insan Yedi besili ineği yedi zayıf ineğin yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan rüyaya fetva ver. Umarım insanlara senin söylediklerinle anlamını öğrenmiş olarak dönerim**( YUSUF SURESİ */*46)


SIĞIR KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER

BAKARA SURESİ

Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin sığır kesmenizi emrediyor" demiş onlarda "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. Musa Cahillerden Allah'a sığınırım" dedi. *onlar Rabbine yalvar nitelikğini açıklasın" dediler. Musa, Rabbine yalvarınca Allah emretti: O ne geçkin, ne de genç, ikisi arası dinçlikte bir sığır olmalıdır. emri yerine getirin" dedi. Onlar yine Rabbine yalvar niteliklerini açıklasın. Çünkü sığırlar birbirine benzer. İnşaallah Allah dilerse doğruyu buluruz" dediler. **

Hiç bir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. EN'AM SURESİ 144

Yahudi olanlara tırnaklı hayvanı haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışan dışında iç yağlarını da haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları nedeniyle onları cezalandırdık. Biz doğru olanlarız. **( EN'AM SURESİ */*146 )

ÇEKİRGE İLE İLGİLİ AYETLER

ayrı ayrı mucizeler ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. *A'RAF SURESİ * /*133

Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. **( KAMER SURESİ */*7 )

KURAN'DA DEVE İLE İLGİLİ AYETLER
*
Deveden iki, sığırdan iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da iki dişinin rahimlerinin, kapsadığı yavruları mı? Yoksa Allah, bunları tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?"bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a yalan uydurup iftira düzenden daha zalimi kimdir? Şüphesiz Allah, zalimleri hidayete erdirmez. EN'AM SURESİ 144

ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara büyüklenenler için göğün kapıları açılmaz ve halat ya da deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu ve günahkarları cezalandırırız. **( A'RAF SURESİ */*40

A'RAF SURESİ
Semud toplumuna kardeşleri Salih'i gönderdik. Salih"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden mucize gelmiştir: Allah'ın dişi devesi size belgedir; onu salıverin Allah'ın arzında otlasın, ona kötülük yapmayın, sonra sizi acı bir azab yakalar" dedi. *dişi deveyi öldürdüler ve Rablerine karşı çıkıp dediler ki "Ey Salih, eğer gönderilen bir peygamber isen, vaadettiğini getir, bakalım." *


"Ey kavmim, size bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötü niyetle dokunmayın. Yoksa sizi azab sarıverir." ( HUD SURESİ */*64)

Erzak yüklerini açıp sermayelerini gördüklerinde, dediler ki: "Ey Babamız, neyi arıyoruz, işte sermayemiz geri verilmiş; bununla yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve deve yükünü ilave ederiz. Bu aldığımız az bir ölçektir." **( YUSUF SURESİ */*65)


Bizi ayet ve mucize göndermekten, öncekilerin yalanlamasından başkası alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür mucize olarak gönderdik, onlar onu boğazlamakla zulmettiler biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz. *İSRA SURESİ */*59

İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, onlarda hayır vardır. onlar boğazlanırken Allah'ın adını anın; onlardan yiyin, yedirin sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz. **( HAC SURESİ */*36)

bu bir dişi devedir; su içme hakkı bir gün onun, belli bir günde su içme hakkı sizindir." **( ŞUARA SURESİ */*155)

Biz, bir imtihan ve deneme olarak o dişi deveyi göndereniz. sen onları gözleyip-bekle ve sabret. **( KAMER SURESİ */*27)

Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. **( HAŞR SURESİ* /*6)

Her biri, sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. **( MÜRSELAT SURESİ */*33)

Gebe develer, kendi başına terkedildiği zaman, **( TEKVİR SURESİ */*4)
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? **( ĞAŞİYE SURESİ */*17)

Allah'ın elçisi dedi ki: "Allah'ın deneme için gönderdiği devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin." **( ŞEMS SURESİ */*13 )

KURAN'DA DOMUZ İLE İLGİLİ AYETLER

O, size ölüyü leşi domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık ve haddi aşmamak şartıyla ölmeyecek oranda yiyebilir ona günah yoktur Allah, bağışlayıp esirgeyendir. **( BAKARA SURESİ */*173)

Allah'ın lanet edip gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı tağuta tapanlar; yerleri kötü ve dümdüz yoldan sapmışlardır." **( MAİDE SURESİ */*60)

MAİDE SURESİ* /*3

Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkasına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, yırtıcı hayvanlarca yenmiş, hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılındı. Bunlar fısktır günatır yoldan sapmadır. inkâra sapanlar dininizden umut kesmişlerdir. dininizi kemale erdirdim nimetimi tamamladım ve din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşılaştığında günaha eğilim göstermeksizin haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir. Allah bağışlayıp esirgeyendir. ( MAİDE SURESİ* /*3)

O, size ölüyü, kanı, domuz etini Allah'tan başkası adına kesilmiş hayvanı haram kıldı. kim mecbur kalırsa, sınırı aşmamak üzere yiyebilir Allah, bağışlayan ve esirgeyendir. ( NAHL SURESİ */*115 )

*KURAN'DA GÜVE İLE İLGİLİ AYETLER

ayrı ayrı mucizeler ve ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kanı musallat kıldık. büyüklük taslayıp suçlu ve günahkar bir kavim oldular. **( A'RAF SURESİ */*133 )

KURAN'DA FİL İLE İLGİLİ AYETLER

Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? ( FİL SURESİ */*1 )

KARINCA İLE İLGİLİ AYETLER

karınca vadisine geldiklerinde, dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp geçmesin NEML SURESİ */*18

KUŞLAR İLE İLGİLİ AYETLER

Hz İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Allah "İnanmıyor musun?" deyince inandım ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları alıştır, parçalayıp her parçasını bir dağa bırak, onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." **( BAKARA SURESİ */*260)

İsrailoğullarına şöyle diyecek"Gerçek şu, ben Rabbinizden ayetle geldim. Ben çamurdan kuş oluşturur, içine üfürürüm, o da Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığını iyileştirir ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiğinizi haber veririm. inanmışsanız bunda sizin için ayet vardır." **( AL-İ İMRAN SURESİ */*49)

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşdun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş oluşturuyordun iznimle ona üfürdüğünde kuş oluyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, benim iznimle ölüleri hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına açık belgelerle geldiğinde inkâra sapanlar, bu sihirdir" demişlerdi de İsrailoğullarını geri püskürtmüştüm.( MAİDE SURESİ /*110)

Biz, her insanın kuşunu işledikleri ve yaptıklarını boynuna doladık, kıyamette onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. **( İSRA SURESİ */*13)

Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmet olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık onlar Rablerine toplanacaklardır. ( EN'AM SURESİ */*38)

Onunla birlikte iki genç zindana girmişti. Biri rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm." dedi. Öbürü: "Ben kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş ondan yemekteydi" dedi. "Bunun yorumunu haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz." **( YUSUF SURESİ */*36)

Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. fetva istediğiniz iş artık olup bitmiştir." ( YUSUF SURESİ */*41)

Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları boşlukta Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden topluluk için ayetler vardır. ( NAHL SURESİ */*79)

Biz bu hükmü Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. ( ENBİYA SURESİ* /*79)

Kim Allah'a ortak koşarsa o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir. **( HAC SURESİ */*31)

Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri duasını ve tesbihini bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. **NUR SURESİ 41

Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi bize her şeyden bol nimet verildi bu, apaçık üstünlüktür. NEML SURESİ 16


Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. **( NEML SURESİ */*17)

Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?" **( NEML SURESİ */*20)


Andolsun, biz Davud'a bir fazl üstünlük verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte Beni tesbih edip yankıyla ses verin" dedik kuşlara da aynısını emrettik Ve demiri yumuşattık. **( SEBE SURESİ /*10)

Ve toplanıp gelen kuşlar Hepsi Allah'ı tesbih etmede uyum içinde yönelip dönmekte olanlar idi SAD SURESİ */*19

Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman olan Allahtan başkası boşlukta tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. **( MÜLK SURESİ */*19)

Onların üzerine ebabil ve sürü sürü kuşlarını gönderdi. **( FİL SURESİ */*3 )

KOYUN İLE İLGİLİ AYETLER*** *

"Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse tek koyunum var. Buna rağmen "Onu benim payıma kat" dedi ve bana, konuşmada üstün geldi." **( SAD SURESİ* */*23)

DAVAR İLE İLGİLİ AYETLER*** *

Onları -ne olursa olsun şaşırtıp saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp şeytanı dost veli edinirse, kuşkusuz o, hüsrana uğramıştır. **NİSA SURESİ 119

Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha başka yararlar da var." **( TAHA SURESİ */*18)

İnsanlardan, hayvanlardan davarlardan renkleri değişik olanlar vardır. Kulları içinde Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. ( FATIR SURESİ */*28)

Sizi tek bir nefisten yarattı, ondan eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi anne karnında, üç karanlık içinde, biyaratılıştan sonra bir başka yaratılışla yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. nasıl çevriliyorsunuz? **( ZÜMER SURESİ */*6)

Allah kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size bir yarar olmak üzere davarları var etti. MÜ'MİN SURESİ */*79

O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan çiftler var etti. Sizleri türetip-yayıyor. O'nun benzeri yoktur. O, işitendir, görendir. **( ŞURA SURESİ */*11 )
*
KURBAĞA İLE İLGİLİ AYETLER
****
ayrı ayrı mucizeler ve ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. büyüklük tasladılar suçlu-günahkar bir kavim oldular. **( A'RAF SURESİ */*133 )

KURAN'DA SİNEK İLE İLGİLİ AYETLER

Ey insanlar, size bir örnek verildi dinleyin. Allah dışında taptıklarınız bir araya gelseler bir sinek bile yaratamazlar. sinek onlardan bir şey kapsa, bunu geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. HAC SURESİ */*73

Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da,örnek vermekten çekinmez. iman edenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilir inkâr edenler Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Allah Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. BAKARA SURESİ * /*26

ÖRÜMCEK İLE İLGİLİ AYETLER
****
Allah'ın dışında veli edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümceğe benzer. evlerin en dayanıksızı örümcek evidir; ANKEBUT SURESİ *41


KURAN'DA YILAN İLE İLGİLİ AYETLER

onu attı; bir de ne görsün o hızla koşan kocaman bir yılan oluvermiş TAHA 20

Asasını bırakınca onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görüp, geriye kaçtı Ey Musa, korkma; şüphesiz Benim elçilerim korkmaz." *NEML SURESİ *10

"Asayı." Attıktan sonra onun bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, arkasına bakmaksızın kaçdı. "Ey Musa, dön ve korkuya kapılma. Şüphesiz güvendesin." **( KASAS SURESİ */*31)

İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen sürekli haykıran bir hayvanın örneği gibidir. Onlar, sağır dilsiz kördürler; akıl erdiremezler.BAKARA 68

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık Kalbleri vardır anlamazlar, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler. hayvanlar gibidir aşağılıktır gafil olanlardır. **( A'RAF * /*179 )

Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkar edenler hayvanların yemesi gibi yerler; ateş, onların konaklama yeridir ( MUHAMMED * /*12 )

Andolsun, cumartesi yasağını çiğneyenleri biliyorsunuz. biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. *( BAKARA * /*65 )

Allah katında, 'kesin ceza olarak' bundan kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın lanet ettiği, ona gazablandığı onlardan maymun ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır." **( MAİDE*/*60 )

KÖPEĞE BENZETİLMESİ AYETLERİ

biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. o yere saplandı, hevasına uydu. Onun durumu, dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bırakılan köpeğin durumu gibidir. ayetlerimizi yalanlayan topluluk böyledir. gerçek haberi aktar. Ki düşünsünler. *( A'RAF /*176 )

onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; ( MÜDESSİR /*50 )

İNSANLARIN HİZMETİNE VERİLEN HAYVANLAR İLE İLGİLİ AYETLER
**
Bulutları üzerinize gölge kıldık size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. rızıklarımızın temizinden yiyin Onlar bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmettiler Bakara Suresi 57

Hayvanlardan yük taşıyan ve yünlerinden, tüylerinden döşek yapılanları yaratan O'dur Allah'ın rızkından yiyin ve şeytana uymayın.o, apaçık düşmandır. ( Enam Suresi , 142)

hayvanlarda sizin için ibret vardır; karınlarının içinde olanlardan içirmekteyiz onlarda sizin yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz. Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız. ( Müminun Suresi , 21-22)

hayvanları o yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yarar vardır onlardan yemektesiniz. onlarda sizin için güzellik vardır. onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadır Şüphesiz Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri yarattı Ve sizlerin bilmediğinizi yaratmaktadır? ( Nahl Suresi , 5-8)

Nahl Suresi ,

Sizin için hayvanlarda ibret vardır,

onların karınlarından gıdalar ile içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.

Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden güzel bir rızık edinmektesiniz.

Şüphesiz aklını kullanan bir topluluk için, gerçek ayetler vardır.

Rabbin bal arısına vahyetti Dağlarda, ağaçlarda ve çardaklarda evler edin. meyvelerin tümünden Rabbinin yolunda uçuver.

Onların karınlarından türlü renkde şerbet çıkar, onda insanlar için şifa vardır. düşünen topluluk için ayet vardır.


Allah, size evlerinizi içinde "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı;

size hayvan derilerinden göç ve yerleşme gününde kolaylıkla taşıyacak evler; yünlerinden, yapağı ve kıllarından giyimlikler-döşemelikler ve ticaret metası kıldı.

İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık onlarda hayır vardır. onlar boğazlanırken Allah'ın adını anın; onlardan yiyin, yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, şükredesiniz. ( Hac Suresi , 36)

Ellerimizin yaptıklarından kendilerine nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? bunlara malik oluyorlar. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; bir kısmı binekdir, bir kısmının da etini yiyorlar. Onlarda kendileri için nice yararlar ve içecekler vardır. şükretmeyecekler mi? ( Yasin Suresi , 71-73)

Allah O'dur kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size yarar olmak üzere davarlar var etti. Onlarda size yararlar vardır. Onların üstünde bir hacete ihtiyaca ve arzuya ulaşırsınız; gemilerin üstünde taşınırsınız. ( Mümin Suresi , 79-80)

murataltug1985
12-12-2018, 17:05
Kaynak ömer nasuhi bilmen tefsiri

Bakara suresi tefsiri

Ey câhiller! siz Kur'ân'ı Kerîmin bir sûresini dahi getirmezsiniz
âciz kalırsınız ateşten sakının cehennemden korkun Onun çırası» onu
yandıran, ve tutuşturan insanlar kâfirler, günahkârlar ve putlardır. ateş kâfirler için hazırlanmıştır siz de küfr ve isyanda devam ederek ateşe atılmaya
nasıl cesaret ediyorsunuz? Kur'ân'ı Kerîm ebedî bir mucizedir ki, onun hiç bir sûresini getirmeye hiç kimse muktedir olamamış olamıyacaktır. O eşsiz ilâhi bir kitaptır, Allah'ın lütfudur, Kur'ân-ı Kerîm'in yüceliğini ilim ve fazîlet sahipleri kabul etmektedir âleme diyanet, fazilet, hikmet, ilim ve nurlarını yayılnaktadır bu kutsî kitabı kim inkâr edebilir? değiştirmeye bozmaya kimin gücü yeter Ne yüce kitabın nurlarından hakkıyla istifâde edenlere!


Kur'ân-ı Kerîm'in yüksek
mahiyetini bir çok insaflı yabancı bilgin itiraf etmektedir. şöyle demişlerdir
"Müslümanlık, medeniyetin meşalesi
olan Kur'an'a dayanır. Bu kitap insanları bilmediklerini öğretir ilerleme, doğruluk ve izzeti nefsin insanlar için olduğunu anlatır. Şüphesiz, Islâmiyet faydalıdır Onun amacı medeniyetin esası, en büyük direği olmaktır. Hakikî medeniyet, İnsanlık, ahlâk ve fazîlet ancak İslâmiyetle ortaya çıkar. Elverir ki, ondan istifadeye çalışılsın.


Kur'ân-ı Kerîmde eşsiz ve
güzel bir uyum, vardır. âyetler, küfür ve
isyan sahiplerinin uğrayacağı ahiret azabı ve felâketi bildirir âyeti Kerîme İman ve güzel âmel sahiplerinin ahirette ebedî olarak kazanacağı nimetleri, mükâfatları bildirir Ey
yüce peygamberim! İman edîp güzel güzel amellerde bulunanlara müjde var onları müjdele onlar için ağaçlar altından ırmaklar akan cennetler
vardır. mü'min, salih kullar için ne büyük müjdedir. müjde, bütün
insanlığı uyanmaya davet ve nimetleri kazanmaya teşvik eder mü'min ve, güzel amelleri olanlar için ebedî, mesut bir hayat vardır. Onlar "cin.an, cennât" denilen ağaçları altında tatlı tatlı ırmaklar akan ebedî âlemde nimetler elde edeceklerdir. salih kullar Her vakit cennet meyvası ile rızıklanacaktır dünyada da elde ettikleri nimetleri
hatırlayıp diyeceklerdir ki: Bu meyva bizim evvelce rızıklandığımız bir
meyvadır. Bu zatlar, Cenâb-ı Hakkın kendilerini dünya ve ahirette rızıklandırdığını hatırlayıp şükran ve saygı duyacaklardır. dünya nimetleri, cennet nimetleri kadar ebedî, leziz, fevkalâde bir tazelik ve güzelliğe sahip değildir

Dünya nimetleri ancak şekilce cennet nimetlerine benzer şükrana lâyıktır.**** Bu büyük lutuftur. dünyada da nail olduğumuz her nimet kıymetlidir, şükredilmelidir mü'min ve salih kullar için cennetde tertemiz her kusurdan uzak eşler vardır.Bu da büyük nimettir. Dünyadaki evlilik faziletli ve temiz olunca hayatımızın devamına, ve
güzelleşmesine vesiledir. ahiret hayatı için büyük nimet olacaktır. dünyevî nimetleri küçümseyenler, nankörlük etmiş, dünya ve, ahiret hayatından mahrumkalanlardır mü'min, salih ve şükreden kullar cennetlerde ebedî olarak kalacakdır.insan dünyada iken
istikbale sarılmalıdır. İmandan, salih
amellerden asla ayrılmamalıdır.
İnsan Cenâb-ı Hakka sığınmalıdır.

İnsanlar Şems, Mirrih, Müşteri, Zühel adındaki işik saçan, n uran i yıldızların gök tabakasında yerleşmiş bulunduğu görüşünde idiler. yıldızların yedi
kat gökde bulunduğunu iddia ediyordu fennin, uzay biliminin ilerlemesiyle uzayın sonsuzluğu anlaşıldı. Bunda ışıklı cisimler, yıldızlar yıldızlar vardır. Güneş bize yakın olduğu için bütün yıldızlardan büyük gözükür. uzayda
öyle küreler vardır ki güneş onlardan küçüktür ve bize yakındır Güneş ışığı bizlere beş on dakika içinde geldiği halde öyle yıldızlar vardır ki ışığı küremize binlerce senede gelir
kâinatın genişliği ve yaratan Yüce Yaratıcının kudret ve azameti düşünülmelidir. üstümüzde
yedi sema tabakasının bulunduğunu,
mucize olan Kur'ân'ı Kerîm haber verir bunu kim inkâr eder ve uzak
görür akıldanmahrum, kâinattan habersiz, ilâhî kudreti inkâr eden bir budala biz müslümanlar yedi
kat semanın varlığına inanırız. AlIahü Teâlâyı biliriz


Cenâb-ı Allah yer yüzünde bir halife yaratacağını meleklere bildirmiş melekler yaradılıştaki hikmeti anlayamadıkları için sual
buyurmaktadır. Rasûlüm! Hatırla o zamanı Rabbin meleklere ben yer yüzünde muhakkak halife kılacağım yerin imarına, idaresine, zürriyetinin yer yüzünde yayılmasına, onu memur edeceğim diye buyurmuştu. Melekler ilâhî iradenin hikmetini idrâk
edemediler ve bunu anlamak istediler Yarabbi! Sen yer yüzünde fesat
çıkaracak isyanlar yüzünden fenalıklara sebebiyet verecek ve kan dökecek
birbirini öldürecek kimseyi mi yaratacaksın bu kabiliyetteki insantürünü mü vücude getireceksin?.. Ey Allah'ım! Bunun hikmeti nedir? Biz sana hamd ile teşbih eder subhanallah ve bihamdih deriz. Seni takdis eyleriz lâik olmayan şeylerden seni uzak tutarız. hikmet nedir bizim
gibi masum bir zümre varken, isyan*** edecek bir zümreyi halife
kılıyorsun demişler böyle demekle Allah'ın iradesine haşa itiraz
değil hikmeti anlamak istemişlerdi.


Allah Teâlâ insanları yaratırken melekleri aydınlatma, ve iradesindeki nice faydaların, hikmetlerin var olduğuna işaret için şüphe yok ki sizin bilemiyeceğinizi ben bilirim byurmuştur mahlûku vücuda getirmekte nice faydalar vardır. Onların âsileri ve itaatkârları bulunacak Allah'ın dinini yaymaya, insanlığı aydınlatmaya çalışacak ne yüce şahsiyetler ve zatlar ortaya çıkacaktır. ey melekler! Siz her şeyin hikmetini bilemezsiniz. Her şeyin hikmetini, hakkıyla bilmek
zatıma mahsustur, böyle biliniz. Melekler, Adem oğularının yer
yüzünde fesat çıkarıp, kan dökeceğini, yaratılışdan önce nasıl bildiler? Cenâb-ı Hak geleceğe ait bütün hadiseleri levhi mahfuzda yazmış olduğundan melekler levhaya bakmakla bu bilgileri edinmiş başka bir yolla meydana gelmeden öğrenmişlerdi.


Melâike, melek kelimesinin çoğuludur. Melekler mübarek, günahdan uzak yemeğe ihtiyacı olmayan ibâdet ve
itaatle meşgul lâtif varlıklardır. cevherdirler. Cenâb-ı Hakkın emirlerini, kitaplarını getirip tebliğe memur
bulunmuştur. Cibril As gibi. Meleklerin varlığına din mensupları ve felsefeciler inanmışdır. Halife: Başkasının yerine geçen makamına vekil olan kimsedir. Adem As evlât ve torunlarına AlIah ü Teâlâ'nın emirlerini, yasaklarını tebliğe memur olmuştur.Teşbih: Subhanallah diyerek Hak Teâlâyı yüceltmek O'nu
noksandan uzak tutmaktır
Takdisde: Mukaddes saymak, mübarek tutmak, hamd ile övmektir

gizli ve kapalı her şeyi bilen ve Tek olan Allahtır hiç bir şey ona gizli kalamaz.
Biizlerin yaptığı ve gizlediği her şeyi bilir Hz Adem'e vahyeden hikmeti iIâhiyedir hikmet lâyıkiyle bilinmelidir mahlûkatın vazifesi Yüce Yaratıcının ilim ve hikmetini tasdik ve takdir etmektir. Yüce Allaha uyan insan
faziletlidir kadri bilmek, insanlığın şerefini yok edecek hareketlerden kaçınmak, insanların vazifesidir

Kaynak ömer nasuhi bilmen tefsiri

Bakara suresi tefsiri

biz meleklere demiştik ki Adem'e secde edin Onlar da secde edivermişdi. Yalnız şeytan kaçınmış, kibirlenmiş
ve kâfirlerden olmuştu.

Bu mübarek âyetler, Cenab'ı Hakkın Adem as hakkındaki lütfü ihsanını bildirir Hz. Adem'de insanlık hali
hatalar meydana gelmiştir İnsanlığın düşmanı iblis ne kadar kötüdür biz insanlar onun vesvesesinden kaçalım
Rasûlüm! Hatırla ki meleklere
emretmişdim Adem'e secde
edin saygıda bulunun melekler hemen secde edmiş ilâhî emre derhal uymuştu Yalnız şeytan secdeden kaçmış emre uymamış kibirlenip kendisini büyük görmüş ve kâfir olmuştu. O habis, kâfir küfrü meydana çıkmıştı. Hak
Teâlâ'nın emir ve yasağını kabul etmek saygı göstermek İman ve dinin gereğidir. aksine hareket ise küfür ve taşkınlıktır secdeye ve ilâhî emre alçaklıkda bulunan iblis ebedî ziyana uğramıştır.


ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun. Dilediğiniz yemişden bol bol yiyin. şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalim olursunuz.

Hz Adem ve mübarek eşi Havva anamıza cennet ikametgâh kılınmış
Diledikleri yerlerde onlara istediği yemişlerden bol bol vaad edilmişti Ancak tek bir ağaç yasaklanmıştı emredilmiştiki bu meyvadan yemeyin, yoksa zalim ve nefsinize zulm ve
etmiş, güzel, ve hoş cennetten çıkarılmış olursunuz. Meyvesi yasaklanan ağaç rivayette buğday üzüm incir veya kâfur ağacıdır Fakat kesin delil bulunmadıkça bunu tâyin etmemek en iyisi'dir. Kur'ân'ı Kerîmde de bu açıklanmamaktadır. bunu Allah'ın ilmine havale ederiz.
Secde: tevazu ile baş eğmektir. Şeriatta ise ibâdet ile baş eğip alnı yere
koymaktır. secde yalnız Allahü Teâlâyadır Meleklerin Hz. Adem'e yaptıkları secde Adem'in kadrini, şanını yüceltmek meleklerin ilâhî emre itaatini
göstermekten ibarettir.Cennet: Bağlık, bahçelik yer demektir. Ahirette
mü'minlere vaad edilen nimet ve saadet âlemine de cennet denilmiştir


Bakara suresi 35. âyetteki cennetten maksat Biz bunu Allah'ın ilmine havale ederiz. rivayete göre bu, yer yüzünde ağaçlar ile kuşatılmış bir bostan bir mesiredir. alimlere göre asıl cennet âhirette mü'minlerin nail olacakları sevap yurdu ebedî saadet âlemidir
Yüce Yaratıcı her şeye kadirdir. Dilediği mübarek kulunu dünyada iken cennetine yerleştirebilir. Bu ona asla uzak değildir

Hz. Adem: bütün insanların babası ve İlk peygamberidir. Cenâb-ı Hak onu yer yüzü hârikası topraktan yaratmış kendisine ruh ilim irfan ihsan buyurmuş ve ona eş olarak Havva" adlı muhterem validemizi yaratmıştır. Hz. Adem ile Havva bir müddet cennette kalıp yer yüzüne indirilmişlerdir. Adem as Hindistana, Havva Cidde'ye indirilmiştir. Adem As aldığı emirle binaen Mekke-i Mükerremeye gitmiş, Hz. Havva ile buluşmuştur. Hz. Adem, bin veya dokuz yüz otuz sene yaşamış, Serendip
dağı veya Mekke'de "Ebu Kubeys" dağında defnolunmuştur.

iblis: Şeytan demektir. cinnidir Küfre kabiliyetlidir, Adem'e secdeden kaçınmış ilâhî emre uymamış Allah'ın kahrına uğrayarak ebediyyen küfrde kalmıştır. Kendisi ve soyu insanlığı saptırır onun saptırma ve aldatmasından kaçınmak, her akıllı
insanın en mühim bir vazifesidir uyulacak tek ilah ve Kerem sahibi Rabbimizdir.


Adem as şeytana kanınca Yüce Rabbe Ey Rabbimiz! nefislerimize zulüm ettik,
bizlere mağfiretetmez, merhamet buyurmaz isen elbette hüsrana*zarar ve ziyana, uğrarız diyerek tevbe eyledi
bağış diledi tevbeleri kabul eden
kullarına sonsuz merhamet ve Kerem sahibi olan Rabbimiz Hz. Adem'in töbesini de kabul buyurmuş, onun hakkında sonsuz rahmet ve merhameti tecelli etmiştir. Tevbe: geri dönmektir. Şeriatte günahı bilip itiraf etmek, günahtan pişman olmak ve
günahı işlememeğe kesin niyet etmektir Tövbe edene "Taib"
denir. Cenâb-ı Allah'ın tövbe edeni affedip kuluna lütfedip bağışlar insanlar, İnsanlık icabı günah ve
hatada bulunabilir kusurlarımızı bilip terkedelim hate işlememeğe azim********
edelim hatâlarımızı Cenâb-ı Hakka niyaz edip af ve mağfiret isteyelim Hz. Adem kıssasındaki hikmet ve dersi alalım inşallah


Dedik ki: O cennetten aşağıya ininiz. benim tarafımdan bir hidayet gelir de kim hidâyetime tâbi olursa onlara korku yoktur. onlar mahzun
olmayacaktır

mübarek âyetler Hz. Adem ile Havvaya ve onların evlâdına ve onları aldatan şeytana yöneliktir. İnsanlık için, selâmet ve saadet yolu Rabbimizin
yoludur. Hz. Adem'in gaflet anında yasak meyveden yeyip ilâhî emre uymamıştır Rabbimiz onları cennetten indirip yer yüzünde mukadder vakte kadar ikamet edmesini emretmiştir
Kim peygamber, kitap, şeriate hidayete uyarsa korku yoktur. Onlar Allah'ın
azabından kurtulacaklardır. mahzun olmayacaklardır. Nail olacakları nimetler ellerinden çıkmıyacak hüzün ve kedere düşmeyeceklerdir
Ne büyük saadet

o kimseler kâfir oldular âyetlerimizi
yalanladılar, onlar ateş sahipleridir, ateşte ebedi kalıcılardır.

Allah Teâlâyı inkâr edip ortak koşanlar, Hak Teâlâ'nın yoluna yönelmeyip
âyetlerimizi yalanlayanlar peygamber kitap ve alemdeki varlıkları delilleri inkâr edenler ateş ve cehennem ehlidir Onlar ateşte ateş saçan
cehennemde ebediyyen kalacakdır müthiş bir felâket insanlar uyanmalıdır ebedî felâkete uğramadan Rabbine sarılmalı Allah Teâlâ'nın hidayet yolunu takib etmelidir Kurtuluş için başka çare
yoktur.


Ey İsrail oğulları sizlere lütf ettiğim nimetlerimi hatırlayın ahdimi yerine getirin ki ben de ahdinizi yerine getireyim. Ve ancak benden korkun

mübarek âyetler, İsrail Oğullarına
nail oldukları nimetleri hatırlatıp ilâhî dine uymaya, Kur'ân'ı Kerîm'i inkâr etmemeğe, hakka davet eder
Ey İsrail Oğulları! Benim sizlere ve ecdadınıza İhsan ettiğim nimetlerimi yadedin Siz peygamber
sülâlesinden meydana getirilmiştiniz aranızdan peygamberler
yetişmiştir. Firavunun zulmünden kurtularak istiklâle kavuşmuştunuz
Sizleri irşat ve aydınlatma için Hz. Musa'ya Tevrat gibi mübarek bir
kitap verilmiştir. Bütün bunlar hakkınızda muazzam ilâhî nimettir. Bunları unutup, nankörce hareket etmeniz doğru mu nimetleri
unutmayın ahdimi yerine getirin ahd ve yemini koruyun AllahTeâlâ'ya İman, peygamberleri semavî kitapları
tasdik edme sözünüzde durun
ahd ve sözde kusur etmeyiniz. Ki ben Yüce Mabud ahdinizi yerine getireyim. Sizi korkulardan koruyup
ilâhî lutufuma devamlı nail eyleyeyim. ey İsrail Oğulları!.. Ancak benden korkun Vaktiyle yapmış olduğunuz bir ahdi, üzerinize düşen bir
dinî vazifeyi terketmeyin. Yalnız Cenâb-ı Haktan korkun

ey İsrail Oğulları!., hakkı bâtıl ile
karıştırmayın. Hz. Muhammed hakkındaki Tevrat âyetlerini kendi uydurduğunuz esassız şeyler ile değiştirme ve bozmaya kalkışmayın hakkı saklamayın Rasül ü ekrem Sallallahü Aleyhi Vessellemin
mübarek vasıflarını gizlemeyin, bunun mesuliyetini düşünün siz inkarcı ve bâtılca hareketin ne çirkin, ne kadar cezayı gerektirir olduğunu bilirsiniz. cehaletinizi mazeret süremezsiniz. siz hakkı gizlediğinizi biliyorsunuz.
isyana nasıl cüret ediyorsunuz.
hakkı gizlemek büyük rezalettir
ahlâksızlıktır, hiyânettir. Şahsi menfaat ile mahrumiyet korkusu ile hakkı saklamak, onun aksini yapmak ve
yaptırmak; alçaklıktır, İnsanlığa yakışmaz, hakikat selâmet ve saadetin yok olmasına sebep olur. Allah Teâlâ Hazretleri cümlemizi haktan
ayırmasın. Amin.

İsrail: Yakup As ın lâkabıdır, İbranî lisanında abdullah (Allah'ın kulu) veya Saffetullah (Allah'ın seçkin kulu) manasınadır. Emir, Allah yolunda mücahit mânasındadır Yahudiler Hz Yakub'un neslinden olup "Beni İsrail" lâkabını almışlardır. Hz. Musa'ya tâbi
olduklarını iddia ettikleri için Musevi diye anılmaktadırlar. mübarek
âyetlerde onlara: Ey İsrail oğulları diye hitap edilmesi bir uyarı ve işarettir
Buyruluyor ki: Siz yüce peygamberin evlât ve ahfadındansınız Yanınızda Tevrat denilen kitabı ilâhî vardır.
Orada son peygamber yazılıdır. size düşer mi ki kitaba aykırı hareket edip Hz. Muhammed As ve ona nazil olan Kuranı Kerim'i inkâr edesiniz hakikati değiştirmek ve bozmak cehalet nankörlük kadir bilmezliktir Böyle hareketden vazgeçin hakkı kabul edin Cenâb-ı Allah gafletten uyandırsın!


Ve namazı kılınız, zekâtı veriniz ve rükû edenler ile beraber rükû ediniz.

mübarek âyetler, en mükemmel
kulluk vazifesine davet ediyor. Başkalarına iyiliği emredip İyilik yapmayanları kınıyor. Hakkın yardımı için sabr ve namazı emrediyor Cenâb-ı Haktan korkanları gösteriyor müslümanlar beş vakit
namazı kılın Adab ve erkâna riayet edin Zekâtı da verin Mallarınızın farz olan zekâtını da fakirlere ödeyin rükû edenler ile rükû ediniz. cemaati müslimin rükûa varın İslâm şerefine nail olup İslâm cemaatine katılın Yahudilerin namazlarında rükû bulunmamaktadır. Halbuki
namazın mühim bir rüknü olan rükû pek lâtif hikmetleri içermektedir.


Nasa iyilik ile emredersiniz de kendi
nefislerinizi unutur musunuz? siz kitabı okur hiç düşünmez
misiniz

Ey İsrail Oğulları!.. Siz İnsanlara iyilik ile emredersiniz de İslâm dininde emir ve tavsiyede bulunursunuz da kendiniz nefislerinizi unutursunuz? neden doğru yolda hareket etmez, kimseye iyilikte bulunmaz, İslâmiyete atılmazısınız.
sizler Tevrat'ı okursunuz. O kitapta herkese İyilik ve ihsanda bulunması emredilmekte âhir zaman peygamberi anlatılmaktadır. kitapla âmel etmeyenler cezaya, lâyık olacaklardır siz düşünmez misiniz düşünüp tefekkürde bulunmaz mısınız? Nedir yaptığınız hareketler âyeti kerime; halka emr ve, öğüt verenlerin
Ancak âmel etmeyen kimseleri
tehdit eder ve kınar


Sabır ile ve namaz ile yardım isteyin Ve namaz ağır bir iştir. Ancak -Allah'tan- korkanlar için değil.


Ey Allah'ın kulları!.. Sabır ile ve namaz ile Rabbinizden yardım isteyin
Namaz şüphesiz alışmayanlara ağırdır
Ancak Haktan korkanlar ve Takva sahibleri için bu çetin bir iş değildir. ibâdet ve itaat ehli için namaz; en zevkli, ruhu besleyen ibâdettir. Allah'tan korkmayan, nefislerine yenilen hakikati
düşünmeyen kimselere sabretmek, namaz kılmak büyük bir iş gibidir.
Onlar bu mühim ve kutsîyetden faydalanamaz Rasûlü ekrem, Sav güç bir olayda namaza başlar, onunla Cenâb-ı Hak'tan yardım taleb ederdi
Allah'tan korkanlar Rablerine
kavuşacakları ve onun huzurunda
Rasûlü Ekrem Efendimiz şefaatte bulunacaktır Şefaat ise: Bir kimsenin suçunu affettirmek, cezayı
gidermek için yapılan istek ve istirhamdır


o zamanı hatırlayın sizi Firavundan
kurtardık. Sizi en kötü azap ile cezalandırıyorlar Oğullarınızı boğazlıyorlar kadınlarınızı diri bırakıyorlardı sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.

mübarek âyetler, İsrail
Oğullarına nail oldukları kurtuluşu, Allah'ın korumasını hatırlatıyor, düşmanlarının nasıl helak olduğunu bildiriyor, kendilerini uyanmaya davet ediyor. Ey İsrail Oğulları!.. Ve siz
o zamanı da hatırlayın ilâhî lütuf olarak sizi Firavundan kurtardık. ezâ
ve cefâdan kurtardık. Onlar sizî en kötü azab ile cezalandırıyor dedeleriniz en şiddetli işkencelere uğruyordu oğullarınız boğazlanıyor Sülâleniz ve erkek çocuklarınız öldürülüyor
Kadınlarınız diri bırakılıyor Kız çocuklarınız öldürülmüyordu düşmanlarınızdan kurtuluşta sizin için
Rabbinizden büyük imtihan vardı düşmandan kurtuluşu büyük nîmet bilip Cenâb-ı Hakka hamd ve şükür edin sabredenler muazzam mükâfatlara nail olacaktır. tarihî vakaları güzelce düşünerek bir dersi almak lâzım gelmez mi?


hatırlayın o zamanı sizin için denizi yardık hepinizi kurtardık. Firavunun taraftarlarını sizler bakıp dururken
boğduk.

Ey İsrail Oğulları! Hatırlayın
sizin selâmetiniz için Kızıl denizi yardık da hepinizi Firavunun kahrından, denizde boğulmaktan kurtardık.
Firavunu sularda boğduk ecdadınız Firavunun nasıl boğulduğunu seyrediyordu ırkınız nimetleri hatırlayarak Şükretsin Allah'ın dinine uysun Bir zata kavme hayır veya
Şer her ne isabet ederse Allah Teâlâ'nın hikmet ve takdirine dayanır. Her hayıra şükret melidir. Şerde sabrederek Allaha sığınmalı ve her kusur için tövbe edip pişman olmalıdır güzel bir inanç ortaya çıkarılmalıdır

Firavun: Mısır'da yaşayan Amâlika hükümdarlarıdır en son hükümdarları rüyasında Beyti Martikte yanan ateşin
Mısırı kaplayıp Mısırdaki her kıptiyi
yaktığını görür, yalnız İsrail Oğullarına dokunmamıştır Firavunun rüyasını kâhinler İsrail Oğullarından bir erkek çocuk doğacak, senin helakin
ve hükümetinin yok olması onun elinde diyince Firavun, İsrail Oğullarının her erkek çocuğunu öldürtür. Bunların miktarı on iki bindir. Bu yavrulardan yalnız Hz. Musa müstesnadır
Hz. Musa, İsrail oğullarından imran adlı
zatın oğlu olarak dünyaya gelir. Annesi mübarek yavrusunun Firavun tarafından
öldürülmemesi için bir sandığa koyup Nil nehrine atar Firavunun eşi Asiye
güzel çocuğu nehirden çıkarır onu sevip himaye eder Firavunun helakine sebep olan melek yüzlü muhterem yavru büyür annesi süt anne olarak saraya alınır Yavrusuna kavuşur

Bu muhterem zat peygamberlik şerefine kavuşur. Firavuna karşı muazzam mucizeler göstererek onu titretir İsrail Oğullarını Mısır'dan Kenan iline çıkarmak** Firavundan müsaade alır Fakat... Firavun pişman olur. Onları mahvetmek için takibe başlar mucize gerçekleşir Hz. Musa asasını Süveyş,
denizine vurur denizde on iki yol açılır İsrail Oğullarının on iki kabilesi sahile sağ salim çıkar. Firavun ve askerleri bunları takip ederken, denizin ayrılan suları birleşip yolları kapar Firavun ve, ordusu suların içinde helak olup gider.
Allah'ın takdirine hiç kimse mâni olamaz. Allah'ın takdiri pazu gücü ile dönmez."Mevla'nın yaktığı mum hiçbir şekilde sönmez."


Ve bir vakit Musa ile Kırk geceyi vadeleştirmiştik, siz zalimler olarak onun arkasından buzağıya tutunmuş idiniz.

İsrail Oğulları Hz. Yusuf'tan sonra Mısır'da çoğalmışdı. Hz. Yakup ile Hz. Yusuf'un şeriatlarına tâbiydiler
Eski Mısır ahalisi*kıpt
kavmi olup putlara, yıldızlara tapıyordu, İsrail Oğulları Hz. Musa ve kardeşi Hz.Harun ile Mısır'dan çıkıp
Amalika kavminin yurduna uğradılar. Onların öküz heykeline taptıklarını gördüler, cehalet ile müşrik kavme
eyilim gösterdiler. Hz. Musa Allah tarafından Tur dağına çağrılınca
Kardeşi Harun As vekil bırakarak Tura
gitti 40 gün kalıp ibâdette, duada bulundu. vasıtasız olarak
Cenab'ı Hakkı işitti ve kendisine Tevrat ihsan olundu. Tih çölünde kalan İsrail Oğulları bir münafıka kandılar. Samirî yanlarındaki altınları eritti,
bundan bir buzağı heykeli yaptı "Bu sizin ve Musa'nın mabududur" diyerek onları buzağıya taptırdı. İsrail Oğulları Harun As mı dinlemediler cehaleti İşlediler. Musa As Tur'dan dönünce
kavminin müşrik hareketlerini kınadı Onlar pişman olup tevbe ettiler.
Hz. Musa'nın Tur'da bulunduğu müddet Zilkade ayı ile Zilhiccenin on gününden ibarettir.


Musa kavmine: Ey kavmim! Buzağıya
tutunmakla nefsinize zulmettiniz Yaratıcınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu sizin için rabbiniz katında hayırlıdır demişti -O Kerem Sahibi Yaratıcı tevbenizi kabul etmişti. tevbeleri kabul eden rahim olan Odur.

İsrail Oğulları Buzağıya tapmış tevbe edip yaptıklarından pişman olmuşlardı İsrail Oğulları! düşününüz Musa as kavmini tövbe ve pişman olmaya davet etmiş ey kavmim Siz Buzağıya tapmakla nefsinize zulm etttiniz
Allah'a ortak koşmak en büyük zulüm ve en büyük felâkettir. Hemen Yaratana tevbe edin pişmanlığınızı arz
edin. Nefislerinizi öldürün ebedî hayatınızı kurtarmağa çalışın tövbe
ve nefsi öldürme Rabbinizin katında hayırlıdır. ilâhi azaptan kurtulursunuz Bu emirle onlar tevbe etmişlerdi. Kerem sahibi yaratıcı tevbeyi kabul
etmişti Şüphesiz tövbeleri kabul eden kulları hakkında rahim ve çok merhametli olan ancak Yüce Yaratıcıdır. ibret alın Hz. Muhammed'i,
Kur'ân-ı Kerîm'i diğer mukaddes dinleri tasdik ederek hakikî imana ebedî bir selâmet ve saadete nail olun başka kurtuluş yoktur.


Ve hatırlayınız ki siz: "Ya Musa! Sana îman etmeyiz Allah Teâlâ'yı aşikâr surette görmedikçe" demiştiniz de sizi yıldırım çarpmıştı. Siz bakıp duruyordunuz.

mübarek âyetler, İsrail Oğullarının
iman zayıflığını göstermiştir
bir ceza olarak hayattan mahrum
kalıp ve şükür vesilesi için tekrar hayata nail kılınmışlardır Hz. Musa bir mucize****** olarak mekân ve zamandan münezzeh olan Allah Teâlâ nın emirlerini almak için Tur dağına gidiyordu. kavminin buzağıya tapdığından özür dilemeleri için kavminden 70 kişiyi beraber götürdü. Onlar Hz. Musa ile Tura gidince orasını bulut kapladı. Musa As onları dağ tepesine bırakıp dağa çıktı. Cenab'ı Hak ile konuşma şerefine nail oldu. yetmiş, kişi Bu konuşmadan şüphe edip Cenâb-ı Hakkı görmek isteme cüretinde bulundular. âyeti kerime buyuruyor: Ey İsrail Oğulları! Hatırlayın ecdadınız ya Musa! Sana İman etmeyiz peygamberliğini, Hak Teâlâ ile konuştuğunu tasdik eylemeyiz. Allah Teâlâ'yı görmedikçe demiştiniz de bu
cüretden dolayı sizi yıldırım çarpmıştı yıldırım ecdadınızı hayattan mahrum bırakmıştı. Siz ise musibete bakıp
duruyordunuz Hz. Musa'nın nice mucizelerini görmüşlerdi. Bu istek ve iddiada büyük bir cehalet ve gaflet eseriydi nefislerine zulmeddiler

Kaynak ömer nasuhi bilmen tefsiri

Bakara suresi tefsiri


İsrail Oğulları bir çok nimete nail oldular Birçok şeylerden istifâde etmelerine müsaade edildi
onlar ayetlere muhalif olup büyük felâketlere uğradılar bir ibret dersi olarak İsrail Oğulları Tih çölünde üzerlerine gamamlar -ince- bulutlar gölgelikler indirildi güneşten ve hararetden korundular. üzerlerine kudret helvası selva ve bıldırcın kuşu indirildi helal rızk yiyin -denildi nimetlerin kadrini bilmeyip şükretmeyenler zulmetmiş olmadılar. Ancak kendi nefislerine zulmeddiler
nimete karşı nankörlük etmekten cezayı hak ettiler.



hani demiştik Şu kasabaya girin, bol bol yiyiniz. Kapıdan secde
ederek girin ve "hitte" deyiniz, hatalarınızı bağışlayalım
iyilik edenlere -mükâfatı artıracağız.

ecdadınıza demiştik ki beyti makdise veya erihaye (girin) Tih sahrasında gezip durmaktan kurtulun.
meyvalarından, ürünlerinden****** dilediğiniz yerde bolca yiyin kapısından secde ederek
mütevazi ve düşünür bir vaziyette girin Sizi nimete kavuşturan Rabbinize şükredin Ve hitta yani: Günah ve hataların affını niyaz ederiz deyin yalvarınız ki hatalarınızı bağışlayıp sizi hesaba çekmeyelim iyilik
edenlerin ibâdet ve itaatte, Allah'ın yaratıklarına lütuf ve ihsanda
bulunanların mükâfatını artıracak Onların sevap ve nimetlerini ziyade kılacağız. Ne büyük bir ilâhî müjde!..


nefislerine zulmedenler, sözü
değiştirdiler. Biz zulmeden fışıklar sebebiyle gökten korkunç bir azap indirdik.

nefislerine zulmeden İsrail
Oğullarından zulmedenler sözünü hitta kelimesini değiştirdiler. Hitta yerine hintai hadra = kırmızı buğday gibi bir sözle alayımsı bir tarzda bulundular. ilâhî emre karşı gelen zulmeden fısklar sebebiyle gökten korkunç bir azap indirdik lâyık oldukları cezaya
kavuşturduk Ricz, Korkunç ve pis şey, takdir edilen azap demektir. Gökten indirilen ricz'in taun hastalığı olduğu rivayet edilir bir saatde 70 veya 24 bin şahsın ölümüne sebep olmuştur.
Bütün felâketler, insanların yaptıkları
fenalıklardandır tarihten ibret almalıdır.
faziletleri takdir ve takip etmelidir. Kötülüklerden kaçınmalıdır selâmet veya felâkete sebep olan şeyleri
düşünüp uyanık yaşamağa çalışılmalıdır.


hani Musa, kavmine su istemişti Biz de aşan ile taşa vur, demiştik taştan on iki çeşme fış kırdı. Her gurup çeşmesini bildi. dedik ki-: Allah Teâlâ'nın rızkından yiyin ve için yer yüzünde bozguncu olarak haddi aşmayın

Hz. Musa'nın gösterdiği mucizelerden İsrail Oğullarını rızıklanıp
kendilerine bozgunculuk yasaklandı İsrail Oğulları, Tih sahrasında susuz kaldı. Mısır'daki suları, nimetleri
hatırlayarak oradan ayrılıp Hz. Musa'ya üzüntülerini gösterdiler Musa as Allah'ın dergâhına yönelerek
su ihsan buyurulmasını dua etti. Yüce Yaratıcı ona vahyle âsân ile
taşa vur demişti Hz. Musa asasını taşa vurunca taştan İsrail Oğulları
kabileleri sayısınca on iki çeşme fışkırdı kabileler birbirine zahmet
vermeksizin Kendilerine tâyin
edilen pınarları tanıyıp sularını aldılar, su ihtiyacından kurtuldular.
haklarında ilâhî vahiy tecelli etti
Ey İsrail Oğulları Allah Teâlâ'nın rızkından yiyin ve için kudret
helvası bıldırcın etinden yiyip kaynayan sulardan istifade edin yer yüzünde bozguncu olarak haddi aşmayın nimetlerin kadrini bilip
şükür edin insanın kavuştuğu nimetler, hayat kaynağı kurtuluş vesilesi iftihar sebebi olduğundan şükretmelidir
Asanın yere vurulması ile suların fışkırması, mucizedir kâinatta Allah'ın kudretiyle nice mucizeler nice olağanüstülükler meydana gelmiştir hakikî zatlar için bu mucizeleri inkâra asla imkân yoktur.


siz bir vakit demiştiniz ki: Ya Musa! biz bir çeşit yemeğe sabredemeyiz. rabbine dua et yerin bitirdiği tere, hıyar, buğday, mercimek, soğandan***
çıkarsın. -Musa da- demişti ki: Siz bayağı şey ile hayırlı olan şeyi değiştirir misiniz


Kur'ân'ı Kerîm'de"Şüphesiz Allah katında din, İslâmdır (Al-i Imran 3/193) buyurulmaktadır. peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'den
itibaren onun tebliğleriyla Allah Teâlâya, âhiret gününe İman eden ve namaz, oruç gibi salih amellerde bulunan insanlar, hangi kavme, hangi ırka mensup olurlarsa olsunlar selâmettedirler, onlar için ahirette korku, hüzün ve keder yoktur. Onlar ilâhî lutfa adaydırlar. Yahudiler vaktiyle Hz. Musaya inanan kimselerdir.
Rivayette Yakup as yahuda adlı Yahuda adlı oğullarından dolayı İsrail oğuları Yahudi adını almışdır. bir takım hurafelere tabi olmuşlar, Hz. İsa
Ve Hz. Muhammed gibi büyük peygamberleri inkâr etmişlerdir
Nasara: Hz i İsa'nın ümmetidir Hz. İsa'ya yardım edip "nasıra" da Hz. İsa ile oldukları için bu ismi almışlardır. Dinlerine "nesraniyyet" (Hiristiyanlık) denmiştir.bir çok mezheplere ayrılmış, Hz. İsa'nın tebliğlerine muhalif olmuşlardır Sabie; Hz. Nuh ve Hz. İbrahim'in dinî üzeredirler sonradan melek veya yıldızlara tapmışlardır
Bütün milletler, yanlış ve küfür
dolu inançlarını bırakır da Cenâb-ı Hakka layık şekilde, İman ederlerse hidayete ermiş, korkudan hüzün ve kederden emin olurlar. insanlık için en yüce gaye budur

Hani bir vakitte misakınızı almış. Turu üzerinize kaldırmış size verdiğimizi kuvvetle tutunuz, onda olanı zîkreyleyiniz ki, korunmuş olabilesiniz, demiştik.

mübarek ayetlerde Beni İsrail'in geçmiş
kötü hareketlerini ve mucize olarak Tur dağının üzerlerine kalkıp düşecek
bir vazıyet almış olduğunu ilâhî rahmet olarak felâketlerden kurtulmuşlardı Ey İsrail oğulları ecdadınız Musa as a tabi olup Tevrat ile amel etmeniz için sizden, söz almış, turu üzerinize kaldırmış size kudret harikasını göstermiştik. size verdiğimiz Tevrat kitabını tutunuz tam bir gayret ve kuvvetle hükümlerine uyunuz. onun hükümlerini zîkreyleyin hatırlayın ve tefekkür eyleyiniz korunmuş olabilesiniz.. demiştik. Ne yazık ki
rahmet eserine kutsi bir uyarıya riayet edmediniz


misakın ardından yüz çevirdiniz.. Allah
Teâlâ'nın rahmeti olmasaydı elbette hüsrana uğrayanlardan
olurdunuz

Ey İsrail oğulları!.. siz söz ve
misakınıza uymadınız, yüz çevirdiniz üzerinize Allah Teâlâ'nın lütuf kerem koruma ve himayesi olmasa idî hüsrana uğrardınız mahv ve perişan olurdunuz. kaybeddiklerinizi telâfiye
çalışın. Tur hadisesi; harika bir mucizedir mübarek peygamberlerde halkın İmanı için nice mucizeler vardır
Bu mucizeleri gördükten sonra güzel tefekkür kanaat ve İman, sahihtir Zora dayalı bir İman değildir tur'un kaldırılma harikasını görenlerin imanı zorlamaya dayanmaz gerçek İmandır Allah katında en makbul olanıdır
Tur'un kaldırılması Allah'ın kudretiyledir Allah indinde hiç bir şey imkansız değildir yaşadığımız yer yüzü bir yere dayanmaksızın havada dönüp durmaktadır Üzerimizdeki gökkubbede güneş, ay ve yıldız binlerce küre fezada dönüp durur Allah'ın kudretiyle bir dağ parçasının yerden ayrılarak havada
dönmesi nasıl imkânsız görülebilir? Bu insanlık için bir uyarı ve mucizedir


And olsun sizler cumartesi gününde haddi aşanları bilmişsinizdir. Biz onlara sefil, hakir maymunlar olunuz,
demiştik.

mübarek ayetler İsrail oğullarında
Allah'ın emrine muhalefet edenlerin uğramış oldukları müthiş sonu bildirmektedir. Bu acı verici sonuç ibret ve nasihat vesilesidir Ey İsrail oğulları!.. sizler cumartesi gününde haddi aşanları yasak edilen avlanmaya cür'et gösterenleri elbette bilmişsinizdir Bu tarihî hakikattir, milletInizce bilinmektedir. Biz haddi
aşanlara sefil, hakir maymunlar olunuz demiştik.Onlar da hemen olmuştu ilâhî emre karşı gelmenin cezası.
korkunçtur cezaya tutulmamak için Cenâb-ı Hakkın emirlerine karşı gelmekten kaçının


Artık bunu o zamandakilere ve ondan sonrakilere ibret, korunanlar için nasihat kıldık.

cezayı, yani: Cumartesinin haramlığını tanımayan gurubun cezaya uğrayışını tarihden haberdar olanlara ibret kıldık. Bu bütün insanlar için ibrettir Bundan istifâde edecek olanlar korunmuş
olanlardır.Yahudiler cumartesiye saygı göstermekle dünya ile ilgili
İşlerini bırakıp ibâdet ve itaatle mükellef kılınmışdı. Alışveriş avlanma yasak idi. "İle" kasabası bu güne riâyet etmiyor balık avlıyorlardı, bunlara "maymun olunuz" ilâhî emri tecelli
etmiş, hepsi maymun kesilmişti. Bu Yahudiler bilirler. Bu ceza Allah'ın emrine karşı gelmenin cezası idi. insanlar için ibret ve uyarı idi. Allah'ın kudretiyle böyle bir trajedinin meydana gelmesi İmkânsız değildir.

Bir vakitte Musa -aleyhisselâm- kavmine dedi ki: Allah Teâlâ bir sığır boğazlamanızı emrediyor. Dediler ki: Sen alay mı ediyorsun? -Musa as dedi ki: cahillerden Allah Teâlâ'va sığınırım.

mübarek ayetler İsrail Oğullarının ruh hallerini gösteriyor, onların dinî emirlere karşı ne tereddütlü ve inatçı olduklarını bildiriyor. Bir vakit
Musa as aldığı bir ilâhî vahiyle kavmine dedi ki Allah Teâlâ bir sığır hayvanı boğazlamanızı muhakkak emrediyor
Onlar emre hemen uyacakları yerde itiraza ettiler Ya Musa! Sen alaymı ediyorsun diyerek Hz. Musa'ya yalan isnat ettiler, Cenâb-ı Hak adına emrettiği vazifeyi bir alay sandılar
Musa as kendisini müdafaa etti
alayın cahilce bir hareket olup peygamberliğin şanına layık olmadığına işaret etti dedi ki cahillerden olmaktan Allah Teâlâ'ya
sığınırım emrettiğim ilâhî vahye dayanmaktadır.


Dediler ki: Bizim için rabbine dua et, o sığırın ne olduğunu bildirsin. Dedi ki:
Cenab'ı Hak buyuruyor. O bir sığırdır ne pek yaşlıdır ne pek gençtir, iki
ortası dinç bir sığırdır. emrolunduğunuz işi yapınız


İsrail oğulları, Hz. Musa'nın bu uyarısıyla ağız değiştirerek
dediler ki: hakîkatten haberdar olmamız için rabbine dua et
sığırın ne olduğunu ne vasıfda bulunduğunu bildirsin Hz. Musa aldığı ilâhî vahye dayanarak Cenab'ı Hak
buyuruyor, o bir sığırdır ki ne pek yaşlıdır,ne de pek gençtir. İkisi ortası
bir dinç sığırdır. böyle bir sığır boğazlayın, emri yerine getiriniz. Fakat onlar suallerine devam ettiler.


Dediler ki: rabbine dua et onun rengi nedir. açıklasın. Dedi ki: O sarı renkte bir sığırdır. Onun rengi tam sarıdır. Kendisine bakanları sevindirir.

mübarek ayetlerda İsrail oğulları ilahi emri sürekli tekrar ettirmişler
Ve*ilahi hikmeti anlayınca ağız değiştirmişlerdir İsrail oğulları (Ya Musa rabbine dua et boğazlayacağımız sığırın rengi nedir açıklasın anlayalım. Hz. Musa Dedi ki: Rabbim buyuruyor O sarı renktedir renk karışmamıştır. Onun rengi tam sarıdır.kendisine bakanları sevindirir. Memnun eder, neşeler


Dediler ki: Rabbine dua et bize bildirsin. o sığır bize karışık geldi. Ve şüphesiz Allah Teâlâ dilerse biz elbette hidâyete ermiş oluruz.

İsrail oğulları yetinmediler. Ya Musa Rabbine dua et bize bildirsin o sığırın nasıl olduğunu anlayalım, çok
sığır hayvanı vardır. Şüphe yok ki o sığır bize karışık geldi açıklığa
kavuşturulmasını arzu etmekteyiz. şüphesizki Allah Teâlâ dilerse biz
hidâyette oluruz. bizler inşaallah sığırın nasıl olduğunu öğrenir, onu keserek Allah'ın emrini yerine getirmiş ve
hidâyete ermiş oluruz.


Kaynak imam gazali kalplerin keşfi

Ehl-i Hikmet'ten biri şöyle der:
Vücudun selâmeti az yemek ruhun selâmeti az günah işlemek dinin selâmeti varlıkların en hayırlısı Peygamber'imize selât-ü se-lâm getirmektedir.»Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki Ey iman edenler! Allah'dan korkunuz ve itaat ediniz her-kes kıyamet gününe ve ameline baksın sadaka verin ve Allah'ın emrine uygun ameller işleyin ki, Kıyamette sevabını bulasınız Allah'dan korkunuz, O, iyilik olsun, kötülük olsun yap-tığınız her hareketten haberdardır»

Kıyamette melekler, gökler, yeryüzü, gece, gündüz, iyilik ve, kötülük her amele şahitlik edecekdir. vücudun azaları insanoğluna karşı şahit tutulacaktır.Yeryüzü, iyiliğe koşan zahid ve mü-min kula şahitlik ederek «bu adam üzerimde namaz kıldı, oruç tuttu, hacca gitti, cihad etti» diyecek, günahtan sakınıp iyiliğe koşan mümin kul şahitliğe sevinecektir. ayni yeryüzü, kâfir ve günahkârların aleyhinde de şa-hitlik ederek «bu adam Allah'a şirk koştu, zina işledi, içki içti, haram yedi» diyecektir. Merhametlilerin en merhametlisi ulu Allah (C.C) kâfir ve günahkârları sorguya çekerse vay hal-lerine! Mümin, vücudunun bütün âzaları ile Allah'dan korkar büyük ahlâk ve fıkıh bilgini Ebu Leys es-Semerkandî der ki— Allah korkusunun, yedi alâmeti vardır: Birinci alâmet dil'dedir: Allah korkusu taşıyan kul dilini yalandan, dedikodudan, koğuculuktan, iftiradan ve alı-kor, zikirle, Kur'anla ilmle meşgûl olur İkinci alâmet kalbde belirir: Allah korkusu taşıyan kul başkalarına düşmanlık, iftira ve kıskançlık barındırmaz. kıs-kançlık iyilikleri mahveder.

Peygamber'imiz (S.A.V.) bu-yurur:
Ateş odunu nasıl yerse kıskançlık da iyilikleri yok eder kıskançlık, kalb hastalığıdır ilimle ve iyi amellerle tedavi edilir Üçüncü alâmet göz'dedir Allah korkusu taşıyan kul, haram yiyeceğe, içeceğe, giyeceğe haram olana bakmaz. Dünyaya aç gözlerle değil, ibret amacı ile bakar. Helâl olmayan şeylerden uzak durur Peygamber'imiz (S.A.V.) şöyle buyurur: Kim gözünü haramla doldurursa Allah da onun gözünü kıyamette ateşle doldurur. Dördüncü alâmet karın'dadır Allahtan korkan karnına haram sokmaz, haram lokma yemek ağır günahtır Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor— insanoğlunun karnına haram inince, lokma midesinde kaldığı sürece yerde ve gökdeki melekler üzerine lânet yağdırır O lokmayı hazmederken öldüğü takdirde varacağı yer ce-hennemdir.

Beşinci alâmet eller'de belirir: Allahtan korkan ellerini harama değil. Allah'ın rızasına uzatır. sa-habîlerden Kâ'b'ul Ahbar'ın (R.A.) şöyle rivayet eder Ulu Allah; .her bir bölümü yetmiş bin gözlü yetmiş bin bölümü olan yakuttan köşk yaratmıştır. Kıyamet günü bu köşke önlerine çıkan haram şeylerden Allah korkusu ile uzak duran girecekdir
Altıncı alâmet ayaklardadır: Allahtan korkan günaha değil, Allah'ın emrine uygun ve O'nun rızasına yürür, alimlerle ve iyi amel işleyenlerle buluşmaya adım atar. Yedinci alâmet Amel'dedir Allah korkusu taşıyan ibade-tini sırf Allah rızası için yapar riyadan ve münafıklıktan kaçınır,

HZ ALLAH buyurur ki Rabb'ının katında Ahiret, günahlardan korkanlar İçindir Günahlardan sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve pınar başlarında cennet ve nimetler içinde emin bir makamdadır Kıyamet günü cehennemden kurtulurlar Müminin korku ile ümit arasında olması gerekir. ümit kesmeksizin Allah'ın rahmetini beklemeli ibadet edip çirkin hareketlerden vazgeçmeli Allah'a tevbe etmelidir ulu Allah (C.C.) buyurur ki
Sakın Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin»


Hz. Davud —-Allah'ın selâmı üzerine olsun— kürsü üzerine oturup , Zebûr okurken gözleri yerde sürünen kırmızı bir kurda ilişir Acaba Allah'ın bu kurdu yaratmaktan muradı, ne ola ki» diye düşünür. Allah'ın izni ile dile gelen kurt şöyle der. «Ey Allahın Resulü! Her gün, gündüzleri bin kere — Subhanellahi velhamdülillâhi ve lâilâhe illellahu vellahu ekber Alah'ı noksanlıkların her türlüsünden ten- zih ederim, hamd O'na mahsustur, O'ndan başka ilâh yoktur, Allah en büyüktür» demeyi, Allah bana ilham etti. Geceleri bin kere — Ellahumme salli alâ seyyidina Muhammedin in nebiyyil ümmiyyi ve alâ alihi ve sahbihi ve sellem Allah'ım! Okuma-yazmasız Peygamberin olan Muhammed'e, ve soyundan gelenlere ve sahabilerine rahmet ve selâm ihsan eyle dememi ilham etti.

Kurt Hz Davuda zikrederken neler söylüyorsan bildir istifade edeyim, diyince Hz. Davud kurdu küçümsediğine piş-man olur, Allah'dan korkarak tevbe eder dergâhına sığınır.
Hz. İbrahim işlediği günahı hatırlayınca baygınlık geçirir kalbinin çarpıntısı bir mil uzaklıktan duyulurdu. Allah'ın emri ile kendisine Cebrail (A.S.) der ki, «Allah sana selâm ediyor ve —dostundan korkan bir dost gördün mü— diye soruyor. Hz. İbrahim Cebrail'e cevap verir; «Ey Cebrail! Kusurum aklıma gelince ve cezasını düşününce dostluğumu unutuyorum.İşte peygamberlerin, velilerin ve salihler budur. Ötesini sen düşün

murataltug1985
12-15-2018, 08:56
Kaynak gazali kalplerin keşfi

Bir adam kendini ibadete vermişti bir gün Çoluklarıyla aç ve çaresiz kaldı yiyecek bulması için karısını dışarı gönderdi tüccar Kadına kendini teslim et» diyince. Kadın hiç cevap vermeden evine döndü Yavruları an-neciğim! Açlıktan öleceğiz, yiyecek diye feryad edince kadın tüccara gelip istediğin olacak der İkisi başbaşa kalınca kadının eklemleri titrer Tüccar «ne oluyor diyince. Kadın «Allah'dan korkuyorum» diye cevap verir.
Tüccar «sen şu sıkışıkken bile günahtan ve Allah'dan korkuyorsun, oysa benim korkmam gerekir» diyerek yapacağı günahtan korkar ve kadını gönderir. Kadın yiyecekler ile yavrularına döner. Çocukların sevinci sonsuzdur.ulu Allah' bir tüccar için Hz. Musa'ya (A.S.) vahyeder falan, oğlunun günahlarını affettim Hz. Musa (A.S.) tüccarı bulur, mutlaka bir hayır işlemiş olmalısın tüccar yoksul kadına yardım ettiğini anlatır. Hz. Musa (A.S.) «Allah, geçmiş bütün günahlarını bağışladı» diyerek tüccara müj-deyi verir

Peygamber'imiz (S.A.S.) demiştir ki: Ulu Allah buyurur ki Şu iki korku ile iki gün aynı kulumda blr araya getirmem. Dünyada benden korkanın Ahiretini emin kılarım. dünyada iken benim korkumu yüreğinde taşımayanı Kıyamet günü korkuya düşürürüm.»
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor İnsanlardan değil, benden korkunuz» Âyette buyurur ki müminseniz, onlardan değil, benden korkunuz Hz. Ömer (R.A.) Kur'ândan âyet dinlediği zaman yere dü-şerdi. Bir gün bir saman kırıntısı alarak dedi ki keşke bir saman kırıntısı olsaydım, adı anılmaya değer bir şey olmasaydım. O çok ağlardı, hüngür hüngür yaş dökerdi yanaklarından süzülen yaşların bıraktığı iki siyah iz her zaman yüzündeydi Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki Sağılan süt memeye dönmedikçe Allah korkusu ile ağlayan cehenneme girmez.»

Kıyamet günü bir kul Allah katına çıkacak ve günahlar ağır basarsa cehenneme atılması emredilecektir. kirpiklerinden bir tel dile gelerek şöyle diyecektir: Rabb'im Resul'ün Hz Muhammed «kim Allah korkusu ile ağlarsa Allah onun yaş döken gözlerini cehenneme haram kılar» diye bildirdi. Ben senin korkun-dan ağlamıştım.
Bunun üzerine dünyada Allah korkusu ile ağlayan bir kirpik sa-yesinde affedilecektir. Cebrail (A.S.) «falan oğlu bir tel kirpik sayesinde kurtuldu» diyerek bu durumu ilân edecektir.
Kıyamet günü cehennem ortaya çıkıp öyle bir kükreyecek ki, bütün ümmetler dehşetinden dizüstü kapaklanacak ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: sen her ümmeti dizüstü çökmüş endişe ile bekler görürsün. Hem ümmet amel defterini almaya çağrılır

cehenneme yaklaştığınızda onun öfke ve kükreyişini duyacaksınız bu kükreyiş beşyüz yıllık mesafeden duyulacak
peygamberler dahi ben ne olacağım, diyecektir. Yalnız peygamberlerin ulusu Hz. Muhammed (S.A.S.) müstesna, O «ümmetini soracak cehennemden dağlar gibi ateş kütleleleri çıkacak ümmet «ey ateş Namaz kılanlar, doğru-luktan ayrılmayanlar, Allah'dan korkup oruç tutanlar için geri dön diye yalvaracak ateş geri dönmeyecektir Cebrail'in (A.S.) «ateş Muhammed'in ümmetine yöneldi» diye seslenecek bir bardak suyu Peygamber'imize uzatıp ey Allah'ın Resulü! Bu-nu ateşie at» diyecektir. Peygamber'imiz (S.A.S.) bardağı ateşe atar atmaz ateş geri dönecektir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) «bu su nedir? diye soracak ve Cebrail (A.S.) şu Bu ümmetinin, Allah korkusu ile ağla-yan günahkârların gözyaşıdır. ateşin üzerine serp onu Allah'ın izni ile söndür diyince aPeygamber'imiz (S.A.S.) şöyle dua eddi: ,Allah'ım! Bana senin korkun ile ağlayan iki göz bağışla Allah için
Gözyaşı dökmek ne kadar düşündürücüdür Ey gözlerim, günahıma ağlar mısın Ömrüm uçtu, gitti farkında olmadım Peygamber'imi (S.A.S.) buyuruyor: Allah korkusu ile gözünden sinek başı kadar yaş çıkan ve elmacık kemiğine inen kula cehennem değmez

Muhammed İbni Munzir ağladığında gözyaşları ile yüzünü, sakalını ovar göz-yaşı değen yere cehennem ateşi değmez» derdi. Mümin Allah'ın gazabından korkmalı ve kendini nefsin arzu-larından sakındırmalîdır. Allah (C.C.) buyuruyor Nefsinin azgın arzularına uyan ve dünyayı Ahirete tercih edenlerin yeri cehennemdir. nefsini azgın arzulardan alıkoyanların varacağı yer cennettir» Allah'ın gazabından kurtularak sevab ve rahmetine nail olmak isteyenler, dünyanın sıkıntılarına sabırla katlanmalı, Allah'ın buyruklarına uyup günahdan sakınmalıdırlar.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
Cennetlikler cennete girdikleri zaman melekler onları hayır ve nimetlerle karşılar onlar için sedirler kurulur yemek ve meyvalar ikram edilir.
üzerlerinde bir durgunluk ve bekleyiş vardır ulu Allah «ey Kullarım! Burası durgun ve bekleyiş içinde olunacak bir yer değil sizdeki durgunluk ve bekleme nedir» diye buyurur. Cennetlikler «bize bir vaad vardı, zamanı geldi» diye cevap verirler.Allah (C.C.) meleklere «perdeleri yüzlerinden kal-dırın» diye emreder Melekler «ey Rabb'imiz! Bunlar seni nasıl göre-bilirler, dünyada günah işlemişlerdi» derler. Meleklerin sözlerine karşılık ulu Allah emreder Perdeleri kaldırın, on-lar dünyada iken bana kavuşmak arzusu ile zikredip secde etmişler ve gözyaşı dökmüşlerdir, Perdeler kaldırılır Allah katında secdeye kapa-nırlar. Allah onlara «kaldırın başınızı, burası amel yeri değil bağış ve mükâfat yeridir Başlarını kaldırınca Allahu tealanın ulu cemalini görürler Allahu teala
Cennetliklere seslenir, kullarım, selâm üzerinize olsun! Ben sizden hoşnudum, siz de benden hoşnud oldunuz mu Cennetlikler karşılık verirler, Rabb'imiz Nasıl hoşnud olmayalım sen bize hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın hayalinde canlandırmadığı nimetler verdin»

ulu Allah (C.C.) buyurur:— Allah onlardan hoşnud oldu, onlar da Allah'dan hoşnud oldu» âyette buyurur:
Rahim olan Rabb'den selâm vardır (onlara)» Allah'ın azabından kurtulmak, O'nun sevab ve rahmetine nail olarak cenneti isteyenler, nefislerini dünya ve azgın arzulardan alıkoymalı, hayatın sıkıntısı ve musibetlere karşı sabırla katlanmalıdır ulu Allah (C.C.) Allah sabredenleri sever» buyuruyor.Allah'ın emirlerine uymakta Allah'ın yasaklarından uzak durmada ve musibete, karşı sabredin
Allah'ın buyruklarına uyun itaatte sabır gösterin sabredip itaat edenlere Allah, Kı-yamette cennette, yerle gök arası üçy üz derece verecektir. Allah'ın yasaklarından uzak duranlara Allah, Kı-yamette, her biri yedinci yerle yedinci gök arası kadar olan altıyüz derece verecektir. Allah'dan gelen musibete sabırla katlananlara Allah, Kıyamet günü her biri Arş ile yeryüzü arası kadar olan yediyüz derece verecektir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) e Ulu Allah (C.C.) buyurur: belâ zaman bana sığınan kulun, daha istemeden dileğini yerine getirir ve yalvarmadan duasını kabul ederim. belâ zamanı bana değil varlıklardan birine sığınan kulun yüzüne gökyüzü kapılarını kitlerim». demiştir.
Hz Zekeriya yahudilerden kaçıp bir ağaca sığınır ve Allahu teala o ağacı yok eder yahudiler ağacı kestikten sonra testereyi Hz Zekeriyaya saplarlar işte o anda Hz. Zekeriyya (A.S.) feryad ederek Rabbine sığınır. Rabbimiz emreder Ey Zekeriyya! Niye belâya sabretmi-yorsun da «ah» diyorsun. bu sözü tekrar edersen adını peygamberlikten silerim.»
Bu ağır ihtar üzerine Hz. Zekeriyya ağzından feryad çılmasın diye dudaklarını ısırır, parçalanıncaya kadar sabreder. Aklı başında, olan belâya sabredip dünya ve ahiret azabından kurtulmalıdır. belâ ve im-tihanların en çetini ile peygamberler ve veliler karşılaşmıştır

Cüneyd-i Bağdadî der ki: «Belâ, ariflerin kan-dili, muridlerin uyarıcısı, müminlerin silâhı ve gafillerin helâk alma sebe-bidir. Başına belâ gelip hoşnutluk ve sabır göstermedikçe hiç kimse imanın tadına varamaz.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
Bir gece hastalanıp Allah'dan gelen acıya gönül ile katlanan kimse, anasından doğduğu gün gibi günahdan arınır. Dahhak der ki, «her kırk gecede bir başına ya bir belâ ya bir keder veya musibet gelmeyen kimsenin hesabına, Allah katında hiç bir hayır yazılmaz».
Muaz Îbni Cebel (R.A.) der ki, «Allah bir kulun başına bir hastalık verince sol meleğe «çek ondan kalemi», sağdaki meleğe de «bu kulumun hesabına amellerin en iyilerini yaz» diye ta-limatını verir. Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor kul hastalanınca Allah ona iki melek göndererek «bakın kulum ne diyor» diye talimat verir. hasta «Elhamdülillah» derse bu Allah buyurur ki, kulumun canını alırsam onu cennete yerleştireceğim ve ona şifa verirsem etini daha semiz kanını daha daha yarayışlı bir kanla değiştireceğim günahlarını muhakkak sileceğim.»


İsrailoğullarında bir fasık vardı, fasıklıktan vazgeçmi-yordu, halkı ondan bıktı,kötü yoldan onu vazgeçiremedi kurtulmak için Al-lah'a yalvardılar.
Allah (C.C.) Hz. Musa'ya (A.S.) vahyetti İsrailoğullarında ki fasığı beldelerinden sür ki, onun kötülüğünden üzerlerinize ateş yağmasın.»Hz. Musa fasığı sürdü. Delikanlı bir köye sığındı. Hz. Musa, onu yeni yurdundan da çıkardı.
İkinci sefer sürgün edilen fasık insansız, bitkisiz, vahşî bir mağaraya sığındı. Byalnız, kendisi ile başbaşa kalan genç hastalandı, Toprağa yığıldı, başını yere koydu. şöyle mırıldandı, «Annem olsaydı, halime acır ve zilletime ağlardı. Babam olsa yardımıma koşar, başımın ça-resine bakardı. Karım olsa ayrılığıma ağlar Çocuk-larım olsalar, cenazeme gözyaşı dökerdi «Al lah'ım Garib, zavallı, günahkâr, kulunu kapından kovup bizi yabancı köylere sürme bizi ıssız mağaralara koyma ümitsiz bir ahiret yolculuğuna çıkarma sen affedensin duamızı kabul eyle

Allah'ım! ana - baba evlâdım ve karımdan beni ayrı düşürme, rahmetinden mahrum etme. acı ile kalbimi yak fakat günahımla ateşde yakma. İşte anasından babasından ayrı ıssız kimsesiz bir mağaraya düşen genç Allahına böyle yalvardı Allah, delikanlıya anası ve karısı kılığında birer huri, ve melek gönderdi.
huri ve melekler onunla birlikte ağladılar. Delikanlı ana-babam, karım bana gelmişler!» diyerek ölçüsüz bir sevince boğuldu, ettiği dualarla gönlü feraha kavuştu günahtan arındı affa uğradı Al-lah'ın rahmetine kavuştu.

Allah (C.C.) Hz. Musa'ya (A.S.) bildirdi ki, «filân yer-deki mağaraya git, velilerimden bir veli öldü, ona ölüsünü defnet. Allah'ın emrine uyan Hz. Musa (A.S.) kuytu mağarada Allah'ın emri ile sürgün olan ve köyünden kovduğu bir delikanlının ölüsü ile karşılaştı onun cena-zesinin melekler tutmuştu
Hz. Musa (A.S.) Allah'ım! Bu ölü, senin emrinle sürgün ettiğim delikanlı değil mi» diye sorar.Ulu Allah Hz. Musa'ya evet ya Musa, ben ona rahmet ettim affettim. O bana yakardı. Memleket, ana - baba, eş ve çocuk has-retine katlandı. Ona son nefesde gurbetteki elemine katılsınlar diye son nefesde anası ve eşi kılığında birer melekler gönderdim.garip öldüğü zaman yer ve gök ehli onun için yas tutarlar. Ben merhametlilerin en merhametlisi iken ona nasıl acımam

Garip komaya girdiğinde Allah buyurur ki, «ey meleklerim! Bu adam gariptir, yolcudur, çoluk - çocuğundan, ayrı düştü. Ölünce ağlayacak, yas tuta-cak kimsesi yoktur. Allah, meleklerden birini babası kılığında, bir başkasını çocuğu kılığına, koyar.
Bunlar son nefesde yanına varırlar. Garip hasta gözlerini açar. ana- babasını, eşini görür, yüreği rahat ve ruhunu huzurlan teslim eder.
cenazesi çıkarıldığı zaman, melekler onu uğurlar ve mezarıında Kıyamete kadar dua ederler. ulu Allah (C.C.) kullarına sonsuz lütuf sahibidir»

İbni Ata (rahimehullahu aleyh) der ki, «Kulun mümin olup ol-madığı belâ ve ferahlıkta belli olur. Ferahlıkta şükredip belâya sızlanan yalancıdır. bir kimse insan ve cinlerin bilgisini nefsinde toplasa belâ rüzgârı estiği zaman başına gelenlerden şikâyet ederse, ilminin ve amelinin hiç bir faydası yoktur.»Vehb İbni Münebbih (rehimehullahu) in anlattığına göre peygamberlerden biri elli yıl Allah'a ibadet etmiş. Allah da ona «seni affettim» diye bildirmiş. Peygamber Allah'ım, hiç bir günah işlemedim ki, neyimi affediyorsun» demiş.
Allah boyun damarlarından birine hızla atmasını emretmiş, Peygamber uyuyamamış. sabah meleğine boyun damarındaki rahatsızlıktan yakınmış. melek şöyle demiş, «Allah emrediyor ki, elli senelik ibadet sevabı boyun damarından şikâyet etmenin günahını bile karşılayamaz.»


ŞEYTANA KARŞI KOYMAK

Aklı başında kimsen nefsin azgın arzularını sindirmelidir nefsin azgın arzularını gemlemelidir Nefsin azgın arzuları, yemek ve içmek şeytanın vasıtalarıdır. Peygamberimiz (S.A.S.) buyurur: Şeytan, insan vücudunda kan damarları ile dolaşır, siz onun yolunu açlıkla daraltınız. Kıyamette insanla-rın Allah'a en yakın olanı, en uzun müddet aç ve susuz kalanıdır.» İnsan için en büyük tehlike, midenin doyumsuz ar-zularıdır. Hz. Adem (A.S.) ile Havva'nın huzur ve istikrar yurdu cen-netten çıkarılarak horluk ve yokluk diyarı dünyaya gönderilme sebebi odur.
ağaç meyvesinden yemek, Allah tarafın-dan yasaklandığı halde azgın arzularına yenilerek ağaç mey-vesinden yediler de çıplak kalıverdiler.
mide, aşırı arzuların kaynağıdır

Hikmet ehli der ki, «nefsinin kontrolune giren kimse, onun azgınlığından hoşlanmaya mahkûm olmuş Vücud azaları toprağını azgın arzularla sulayan kalblerinde pişmanlık ağacı dikmiş olur Ulu Allah (C.C.) canlıları üç türlü yaratmıştır: Melekleri akıllı Hayvanları azgın isteklerle donatmış onlara akıl katmamıştır. İnsanoğlunu akıl ve arzulu yaratmış-tır. aklını azgın arzularının kontrolüne veren hayvan-lardan aşağıdır, azgın arzularını aklının kontrolünde tutan kimse meleklerden üstündür.

İbrahim Havvas (raimehullahu) anlatıyor: Bir gün Likâm dağında nar ağacı gördüm, canım çekti, kopararak yar-dım, ekşiymiş, attım ve yolda biri yere serilmiş ve üzerine arılar üşüşmüştü. aleykümselâm, dedi. «Beni nereden tanıyorsun» diye sordum. «Allah'ı tanıyanlara hiç bir şey saklı değildir» cevabını verdi. Allahtan şu arılardan seni kurtarması istesene» dedim cevab verdi, «ben senin Allah ile münasebetin olduğunu sanıyordum. nar düşkünlüğünden seni kurtarmasını istesene! Nar düşkünlüğünün acısını insan ahirette çeker, arı sokmasının acı-sı dünyadadır. arı sokması vücudu incittiği halde azgın arzu-lar, iğnesiini kalbe batırır ne kadar ağır ve faydalı bir ders

Nefsin aşırı arzuları padişahları köle yapar sabır köleleri pa dişahlığa yükseltir. Hz. Yusuf (A.S.) sabrıyla Mısır meliki oldu. Züleyha, ise nefsinin azgın arzusu yüzünden, Hz. Yusuf'a (A.S.) duyduğu aşkı gemleyemedi zavallı, düşkün, yoksul, yaşlı ve gözlerinden mahrum oldu
Ebul Hasan Errazi'nin (rehimehullahu) anlattığına göre,ölümünden iki yıl sonra babasını rüyada görür, katran elbisesi var-dır. sorar, «babacığım, niye seni cehennemliklerin kılığı içinde görüyorum.» Babası «yavrum, nefsim beni cehenneme sürükledi! Sakın nefsine al-danma» der. Şair derki Başıma dört belâ sarıldı.
Sapıklığım ve iradesizliğimden düştüm pençelerine: Şeytan, dünya, nefsim ve sonu olmayan arzular. 'Hepsi düşmanım, acaba kurtuluş nasıl?
İhtiras ve kuruntuların karanlığında
Nefsimin beni sonu olmayan arzulara çağırdığını görüyorum.»


Hatem'ül Asam (rehimehullahu) der ki, «nefsim ayakbağım, ilmim silâhım günahım hayal kırıklığım ve şeytan da düşmanımdır. Nefsimin ar-zusuna, hiç bir zaman, uymam.»Ehli marifet derki Cihad üç türlüdür. Birincisi kâfirlerle savaşmaktır, bu zahirî cihad'dır. Ulu Allah'ın «Allah yolunda cihad edenler...» âyet-i celilesinde, bu cihada işaret edmiştir İkinci cihad ilimle ve deliller ile batıla karşı verilen cihaddır. «En iyi usulle onlara karşı koy» âyet-i kerimesi, bu çeşit cihada işaret eder.
Üçüncü cihad, kötülüğü emreden nefse karşı verilen cihaddır. Allah buyurur:
Bizim uğrumuzda cihad edenlere yollarımızı gösteririz» Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur En faziletli cihad, nefse karşı verilen cihaddır.»sahabîler (Allah onlardan razı olsun) kâfirlere karşı verilen savaştan dönünce «küçük cihaddan büyük cihada döndük» derlerdi.

Nefse, şeytana ve azgın isteklere karşı verilen cihada «büyük cihad» denir Nefse ve azgın arzulara karşı verilen ci-had aralıksızdır, kâfire karşı arasıra savaş verilir. cephe savaşçısı düşmanı görür, fakat şeytan görünmez, görünür düşmana karşı cihad görünmez düşmanla cihaddan daha kolaydır.
şeytanla savaşırken onu, nefs destekler bu nefsin azgın arzularıdır, şeytana karşı verilen cihad çetindir.
savaşta kâfir öidürürsen zafer ve ganimet elde edersin, kâfir seni öldürürse şehitlik rütbesi ile cenneti kazanırsın şeytanı öl-düremezsin, ama o seni öldürürse Allah'ın cezasına çarpılırsın. Savaşta atını elinden kaçıran kimse düşmanın eline düşer, imanını yitiren kimse Allah'ın gazabına uğrar, böyle bir şeyden Allah'a sığınırız!...» kâfirlerin eline esir düşen kimsenin elleri boynuna bağlanmaz, ayaklarına pranga vurulmaz, aç ve çıplak bırakılmaz Allah'ın öfkesine muhatap olanın yüzü kara olur, elleri boynuna kelepçelenir, ayakları ateşten prangalara vurulur, yediği ateş, giydiği ateş ve içtiği ateş olur. her bakımdan Allahu teala kadirdir, inancımız, tamdır.


Kaynak ömer nasuhi tefsiri

Bakar ve bakara: Erkek ve, dişi sığır
demektir. Bunların erkeğine öküz, dişisine inek denir. Kur'ân'ı
Kerîm'de bakara hadisesi bir takım işaret ve, hikmetleri anlatır maktulün diriltilerek katillerini haber vermesi
nice şeylero işaret eder bir sığırı boğazlayarak İsrail oğullarının ruh halleri bozulmuş peygamber ve ilahi emire karşı tereddüt etmişlerdir Allah'ın emriyle israil oğulları kurban
kesmiştir. Allah'a emanet verilen çocuklar ve torunların ilâhî koruma altındadırlar ölmüş bir şahıs ilâhî kudrette tekrar hayat bulacak İnşallah
deyip muvaffakiyeti Cenâb-ı Haktan bilenlerin işlerinde muvaffak olacak
Şahsî ve gayri meşru menfaat için
başkalarının zararına hareket eden er geç meydana çıkacaktır

onun ardından kalpleriniz katılaştı. O kalpler taşlar gibidir. Veya katılık şiddetlidir. taşlardan öylesi
vardır ki ondan ırmaklar kaynar. Ve yine öyle taşlar vardır ki yarılır, kendisinden su çıkar. Ve yine şüphe yok taşlardan öylesi vardır ki, Allah korkusundan aşağıya düşüverir. Allah Teâlâ yaptıklarınızdan asla gafil değildir

İsrail oğullarının ruhları taşlardan daha
katıdır İsrail oğulları!.. öldürdümleri maktulün ilâhî kudretle dirildiğini gördükten sonra uyanıp Allah'ın
kudretine şehâdet edmeliydiler onların kalpleriniz katılaştı. Allahın kudretine
İsyankar oldular ibret alıp uyanmadılar. Çünkü kalpler taştandı
taşlardan öylesi vardır ki yarılır ondan
ırmaklar kaynar. Nehirler meydana gelir. taşlardan öylesi vardır su çıkar. Ve şüphesiz öyle taşlar var ki Allah korkusundan aşağıya düşer Kainatı Yaratanın emir ve iradesiyle dağların tepelerinden aşağıya iniverir.
Sizler ilâhî emirleri yerine getirmiyorsunuz. Allah Teâlâ
yaptıklarınızdan, asla gafil değildir Elbette sizi cezaya kavuşturacaktır.

bütün kâinat Allah'ın
hükmüne tabidir. Bütün varlıklar ve hayvanlar Allah'ı tanıma şerefine
erip Yüce varlığa**secde etmişlerdir kainatta*ibâdet vardır Rabbimizi övgü ile teşbih etmeyen hiçbir şey yoktur." Isra 17/44) ayeti kerimede de "Allah Teâlâ'ya gök ve yerde bulunanlar güneş ile ay secde eder

siz onların îman edip inanacaklarını ümit eder misiniz? Onlardan bir gurup vardır ki Allah'ın kelâmını
işitir de değiştirmeye kalkışırlar. Halbuki onlar bilirler.

İsrail oğullarının Islâmiyete ve
Allah'ın kelâmına karşı gelmişlerdir Asrı saadete müslümanlar, insanlığın hakikî bir dine ve islâmiyete kavuşup kurtuluşa ermelerini fazilet dinini arzu ederdi, israiloğullarına İslâma
girmelerini tavsiye eddiler Yahudiler
inatçı ve münafıkça İslâmiyetî kabule
yanaşmadı. Ayet Ey müminler!.. Yahudilerin İman edîp inanacaklarını ümit eder misiniz? onlar inatçıdır sapıklıklarında ısrar ederler
Allah'ın kelâmını işitirler onu ve tebliğ edilen ilâhî sözlerin yüceliğini anladıktan sonra cüret ederek Allah Teâlâ'nın kelâmını Tevratı işitir, dinlerler, anlarlar değiştirmeye
çalışırlar. Onlar Tevrat'ta peygamber efendimizin vasıflarını görüp
örtbas eder, değiştirme cüreti gösterirler. Tâki kimse islâmiyeti kabul etmesinler onlar öyle bir cürette
bulunur kötü hareketlerini bilir yine de vaz bunların müslümanları tasdik edip yüceltmeleri nasıl ümit edilebilir?
Yahudilerden Tur u sinada
Hz. Musa'nın, mucizesini Rabbiyle konuşmasını işittiler aykırı
iddialarda bulundular, Cenâb-ı Hakkın: Şu vazifeleri yapınız ayetini
dilerseniz terk ediniz olarak değiştirip gerçeğe aykırı davrandılar

Münafıkları ve cahilleri görüpte onları
kınamayan kâfirleri Allah Teâlâ şüphesiz bilir. Yüce Allah küfürleri imanlıları bilir. Tevrat kitabında onlara bildirileni, peygamberin vasıflarını gizleyip aksini iddia edenleri
bilir. Onlar çirkinliklerin ceza görmeyeceğini mi sanıyor
Onlar, sakladıkları hakikatleri Kur'ân-ı Kerîm'in müslümanlara haber vereceğini düşünmelidir


onlardan bâzıları ümmidirler. Kitabı
bilmezdir Ancak batıl şeyleri bilirler ve onlar zanneder dururlar.

İsrail oğullarından bir takım şahıslar vardır ümmidirler okuyup yazma
bilmezler. Kitabı ve Tevrat ı da bilmezler habersizdirler. Onlar batıl faydasız, hayali şeyleri bilirler. Hakikatlerden haberleri yoktur. onlar zanneder dururlar uydurma
istekleriyle yetinirler. Artık cahillikten kaçınmalı değil midirler? ayeti kerimede Tevrat'ın sonradan değişikliğe uğradığı işaret edilir
Ümmî; okuyup yazmak bilmeyendir Cemi: Ümmiyyun anasından doğmuş, bir şey bilmez bir çocuk gibidir

İmdi yazıklar olsun o kimselere kitabı elleriyle yazarlar da sonra bununla az bir behâ satın almak için "bu Allah tarafından dır" derler. yazıklar olsun onlara o ellerinin yazdığı şeylerden
dolayı. Ve yazıklar olsun onlara kazanmış olduklarından dolayı.

uydurma yazılara ilâhî kıymet vererek dünyaya ait menfaate çalışanlar
kötülenip helake uğrayacaklardır yazıklar olsun acıtıcı bir azap ve cehennem vadisindekilere
Onlar uydurma kitab yazar halkı aldatmak isterler de yazdıkları asılsızdır âdilik ve menfaat isterler
yazılan şeye semavî kitabtır. derler. Bu
ne büyük cüret, hakikate muhalefet!.. Yazıklar olsun onlar O yazdıklarından dolayı.azabtadırlar. yazıklar olsun onlara o kazandıklarına büyük zarar ve ziyana uğrayacaklar. Vay cahilce hareket eden menfaatçilerin
hallerine.

Yahudiler, kendi kuruntularıyla bazı şeyler yazmışlar, bunlara ilâhî kitab süsü vermişlerdir Tevratı peygamberimizin vasıflarını ve recm ayetini değiştirmişlerdir yazdıklarının Allah katından gönderildiğini iddiada bulunmuşlardır. Bu hareket Cenab'ı
Hakka iftiradır. hakikate, muhalif yazıları ve elde edecekleri kazançları ne kadar çok olsa da onların kıymeti yoktur, felâketlerine sebeptir.
ebedî saadetten, ahirete mükafatlardan mahrum ve azaba uğramış olacaklardır. insan böyle bir alçaklığa, cinayete nasıl cüretedebilir!.. helake, azaba yakalanacaklar Yazıklar olsun cahil cüretlere devam edenlere.




dediler ki: Bizlere sayılı günden başka cehennem temas etmeyecektir. De ki: Siz Allah'ın huzurunda bir ahid mi aldınız? Elbet de Allah Teâlâ dönmez. bilmeyeceğiniz bir şeyi Cenab'ı Hakka isnad edip söylüyor musunuz?

mübarek ayetlerde İsrail oğulları aykırı
Davranıp reddetmişlerdir. Küfür içinde ölüp gidecek ebediyyen azap
göreceklerdir, İmân ve iyi hal ile vasıflanan zatlar ebediyyen cennetlerde kalacaktır İsrail oğullarına
İslâmiyeti kabul etmeleri, aksi takdirde azap görecekleri hatırlatılınca inkâr ettiler. dediler ki: bizlere bir kaç günden
başka cehennem ateşi temas etmeyecektir cehennemde kalışımız****** bir kaç gündür Cenâb-ı Hak onların yalanlarını çıkarmak için Rasûlum onlara de ki: siz Allah'ın katında
ahid ve söz mü aldınız? elbette Allah
Teâlâ ahdinden dönmez. bilmeyeceğiniz bir şeyi Cenâb-ı Hakka isnad söyleyip duruyormsunuz Buna nasıl cesaret edebilirsiniz diyince İsrail oğulları kendilerini müdafaa için temelsiz iddialara kalkıştılar onlar buzağıya taptılar cehennemde 40 gün kalacaklarını söylediler dünyanın 7000 sene ömrü olduğundan her bin sene bir gün cehenneme gireceklerini, cehennemde 7 gün
kalacağını iddia ettiler bunlar pek yanlış ve boş iddialar Cenâb-ı Hak ayeti celilesi ile israiloğullarının yalanlarını reddedip çürütmektedir

bir kısmınız, diğer bir kısmınızı vatanından çıkarıp dışarı
atmayacaksınız diye ahid almıştık söz
almıştık. siz ikrar etmişt ahdin hak olduğunu söyleyerek kabul eylediniz. siz ikrarınıza şahadet eder itiraf edersiniz. bu söze uymadınız.

Bakara süresinin 83. ve 84. âyetleri Beni İsrail hakkındaki On emri" kapsar Bunların sekizi 83. âyettedir Dokuzuncusu haksız yere adam öldürme ve intihardır. Onuncusu
da bir kimseyi haksız yere vatanından çıkarmak, sürgün etmektir âyeti celile şuna İşaret eder Bir
milletin fertleri bir birliktir her birinin kanı, nefsi, vatanı nefsi vardır Bunlardan birinin haksız yere
kanını döken, vatanından uzaklaştıran sanki kendi kanını dökmüş, kendini yurdundan uzaklaştırmış gibi olur. insanlar buna teşebbüs
etmemelidir. İsrail Oğulları böyle bir harekette bulunmuşlardır.


siz o kimselersiniz ki,kendilerinizi öldürür sizden olan bir fırkayı yurtlarından çıkarırsınız. onların aleyhine günah ile, düşmanlıkla yardımlaşıyorsunuz. onlar size esir gelince onlar ile fidyeleşiyorsunuz onların yurtlarından çıkarılması size haramdır siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmıni inkâr eyliyorsunuz? Bunun cezası dünyada zillet Kıyamette azabın en şiddetlisidir Allah Teâlâ yaptıklarınızdan gafîl değildir insanları yurtlarından çıkarır milletinizden olanları vatanlarından uzaklaştırırsınız günah ile düşmanlıkta yardımlaşıyor Zalimliğe devam ediyorsunuz. Onlardan fidye alıyor esir
muamelesi yapıyorsunuz. onların yurtlarından çıkarılması
Tevrata göre üzerinize haramdır Buna uymuyorsunuz? kitabı inkâr
ediyorsunuz İmanın bir kısmını kabul, bir kısmını inkâr etmek, imana aykırıdır ve küfrdür bunun cezası büyüktür. dünyada zillette ve zelilce yaşayacaksınız. Kıyametde
azaba ve cehennem ateşine sevk olunacaksınız Ne ebedî felâket!.. Allah Teâlâ yaptıklarınızdan habersiz
değildir. Hepsini bilir inancımız tamdır. istikbalinizi düşünün!..

Peygamberimizin yaşadığı dönemde
Yahudilerden Medinei Münevveredeki Beni Kaynuka"' ile "Beni
Kureyza" kabileleri biri birine düşmandı Beni Kaynuka' arap"Evs" Beni Kureyzada Beni Nadir" ve "Hazrec" kabileleriyle ittifaklıydı. Eve ve Hazrec kabileleri arasında ki İslâmiyetten evvel devam ediyordu. Yahudiler de diğer tarafta ki Yahudiler ile düşman kesilmiş, savaşıyordu Yahudi esirlerin fidyelerini vererek esaretten kurtarmak isterlerdi. Ne için hem savaşta
bulunuyor, hem de esir fidyelerini vererek esaretten kurtarmak istiyorsunuz? Denilince Tevrata emrolunmuştur dindaşlarımızı esaretten kurtarmak istiyoruz" onlar dindaşlarına karşı savaşta bulunmaları onları yurtlarından uzaklaştırmaları men edilmişti Tevrat'ın bâzı emirlerini tutuyor, bâzı emirlerini tutmuyor, inkâr ediyorlardı. Kur'ân'ı Kerîm
böyle haber veriyor. dalalette kaldıklarına işaret buyuruyor Tevrat'ı Şerifi indirdik. peygamberler gönderdik. dinî, ve dünyevî hükümleri sizlere ulaştırmış olduk Meryem oğlu
İsa'ya mucizeler verdik. Ona ölüleri
diriltmek gibi, gaybdan haber gibi harikalar incil gibi bir kitap
ihsan ettik. Hz. İsa'yı ruhulkuds Cibrili Emin ile Allah Teâlâ'nın ismi azamı incil Kitabı ile destekledik yüce bir
peygamber olduğunu gösterdik. Sizler mübarek zatı inkâr ettiniz. sizlere
nefislerinizin hoşlanmadığı gönüllerinizin istek ve arzularına zıt bir
emr ile peygamber gelince siz büyüklük taslayarak kibirli
ve gururlu bir vaziyette muhterem zatların yalanlayıp öldürecek misiniz Nefisleriniz böyle cinayetlere mi sevkedeceksiniz ne alçakça hareket!.. israiloğulları Hz. İsa ile Hz. Muhammed'i yalanladılar. Hz. Zekeriya ile Hz. Yahya'yı şehit ettiler merhamet ve Hakka saygıları asla görülmedi


dediler ki: Bizim kalblerimiz perdelidir. Allah Teâlâ onlara küfürleri sebebiyle lanet etmiştir. pek az
îman ederler.

mübarek âyetler Yahudilerin son
peygamber Hz. Muhammed'e olan inkarlarını bildirmektedir. Rasûlü Ekrem Efendimiz, kendi zamanında ki yahudi kabilelerini islâma davet edip yanlış inançlarını hatırlattıkça onlar
alay edip dediler ki, bizim*kalblerimiz perdelidir biz Kur'ân'ı kabul edecek
yüreklerimiz kaşarlıdır. Halbuki onlar
mükellef oldukları için emirleri,
anlayabilecek bir yaradılıştadırlar Fakat
onları alayımsı sözler söyleyip Hakkı kabulden kaçınmaları sebebiyle
Cenab'ı Hak rahmetinden uzaklaştırmıştır. Allah Teâlâ
küfürleri sebebiyle lanet etmiştir. yetenekten yoksun
bırakmıştır. Onun içindir onlar az İman eder ayetleri inkârda bulunurlar.



Allah tarafından bir kitap geldi evvelce kâfirlere karşı fetih ve yardım
isterlerdi O kendilerine gelince inkâr ettiler. Allah'ın laneti kâfirler üzerinedir.

yahudîlere Kur'ân'ı Kerîm i inkâra
kalkıştılar evvelce kâfirlere karşı ilâhî bir kitap âhir zaman peygamberi ile fetih ve yardım isterlerdi hürriyete kavuşup, galibiyet beklerlerdi İnsanlık âleminin en şerefli yüce nebisi ve kitabı kerim kendilerini İslâma davet edince onu inkâr ettiler hasetlendiler
makamlarını kaybedme endişesinden yüce peygamberi İnkâra cüret Allah'ın laneti kâfirler üzerinedir münkirler lanetten kurtulamayacaklar

Nefisleri karşılığında sattıkları şey ne kötü O şey. Allah'ın lütfuna haset ederek Allah Teâlâ'nın indirdiğini inkâr
etmeleridir. gazaptan gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı azap vardır.

âyeti celile İsrail Oğullarının inkarcı ve hareketlerde bulunup azabı hak ettiklerini bildirir. İsrail Oğullarının
nefislerini karşılığında sattıkları ne kötü bir şey Onlar dünya hayatı
için ebedî hayatı feda ettiler farkında değillerdir. O şey Allah'ın lütfuyla Son peygamber Hz. Muhammed'e vahiyle İndirdiği Kur'ân-ı Kerîmdir onlar ilâhî vahyi inkâr ettiler bu inkâr, ne kötü, ne felâketdir. Bu küfürdür. Onlar gazaptan gazaba uğradılar. Bu küfrün cezasıdır.
kâfirler için alçaltıcı) aşağılayıcı küçük düşürücü azap vardır. Onlar dünyada da ve ahirette felâketten felâkete uğrayacaklardır. İsrail Oğulları, Tevrat'a İman ettiklerini iddia ederler, Tevrat'taki âhir zaman peygamberini inkâr ederler Onlar firavunun ve diğer kavimlerin hakaretlerine uğramış, nîmetleri, vatanları, devletlerinden çıkarılmıştı. Bunlar birer ilâhî gazabdı âhir zaman peygamberini ve Kur'ân'ı Kerim'i inkâr
etmekle gazap üstüne gazaba layık oldular

Ne yazık ki onlar hasetlerinden dolayı ayetleri yalanladılar bir kısmınız, diğer kısmınızı vatanından çıkarıp
atmayacaksınız ahdini ve sözünü ikrar etmiş ahdin hak olduğunu
kabul de etmiddiniz. şahadet etmiştiniz sözünüze uymadınız.
Kur'ân'ı Kerîm gibi ilâhî ve kutsî bir kitabı neden tasdik etmiyorsunuz? Tevratta peygamberlerin hayatlarına
suikast haramdır. Onlar hiyânet işlemişlerdir. onlara de ki: siz Tevrat'a
İman etmiş iseniz ecdadınız Allah'ın
peygamberlerini ne için öldürüyordu Ecdadınızın cinayetini doğru gördüğünüz için siz de canisiniz
fiilleriniz sözlerinize muhaliftir


şüphe yok ki Musa sizlere mucizeler ile geldi. siz onun arkasından buzağıyı tanrı edinen zâlim
kimselersiniz.

Ey İsrail Oğulları!. düşünün Musa As sizlere mucizeler ve deliller ile, Asa mucizesi ile geldi Sizi Allaha davet etti. siz onun arkasından Turi Sinaya gitmesinin ardından buzağıyı tanrı edindiniz Sizin ırkınız da bu kabiliyette idi. siz zâlimsiniz siz Allah'ın emrine karşı gelirsiniz


o zamanı hatırlayın, misakınızı almıştık. verdiğimiz şeyi kuvvetle alınız dinleyiniz diye üzerinize Tur dağını kaldırmıştık. Demişdiler ki: İşittik ve
isyan ettik.onların küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı -muhabbeti-
yerleştirilmişti. size îmanınız ne kötüşey emrediyor

İsrail Oğullarının putperestlikte bulunmuştur Ey İsrail Oğulları!..
o zamanı hatırlayın kavminizin garip tarihî hayatını göz önüne alın
sizin ecdat ve geçmişleriniz misakını
yerine getirmediği için size verdiğimizi alınız ve dinleyiniz Tevrat kitabına sarılınız, hükümlerine uyunuz, diye üzerinize Tur dağını kaldırmıştık. Bu
harikayı vücude getirmiştik. Buna muhatap olanlar demiştiler ki:
İşittik dinledik isyan ettik bunların kabiliyet ve, hayat tarzları böyle gerektiriyordu, onların küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi aşılanmıştı Bundan kaçınmıyorlardı. Rasûlüm, de ki siz Tevrat'a İman ettiğinizi iddia edip buzağıya tapıyorsunuz. size imanınız buzağıyı hoşgören inancınız ne kötü şey
Sizler eğer bu şekil mü'min iseniz böyle İman böyle mü'minlik mi olur?




De ki: Eğer Allah Teâlâ'nın yanında
ahiret Yurdu başka insanların değil de özel olarak sizin ise ölümü temenni ediniz, doğru sözlü kimseler iseniz.

mübarek âyetler, İsrail Oğullarının hakikatten uzaklaşıp âhiretten kaçındıklarını buyurur Rasûlüm!.. İsrail Oğullarına de ki Eğer Allah Teâlâ'nın yanında onun emr ve takdirine
ahiret yurdu ve cennet ve saadetinin başka insanlara değil de tek ve yalnız sizin ise ölmenizi temenni ediniz.
dünya sıkıntılarından kurtulup ebedî saadete can atınız. doğru sözlü iseniz. sadıksanız bu temenniden geri
durmayın Nerede, onlarda böyle temenni ne gezer? onu kendi elleriyle yaptıkları sebebiyle asla temenni etmezler.
*

İsrail Oğulları ölümü, ahireti ve, sonsuzluk yurdunu yaptıkları zulümler, isyanlar sebebiyle temenni
etmez arzuda bulunmazlar. Onlar dünyada günahlar, ve cinayetler yapmışlardır. ahirete, mükâfat ve ceza alemine çıkıp gitmeğe cesaret edebilirler mi? onların iddiasına göre Cenab'ı Hak cenneti yalnız
İsrail kavmi için yaratmıştır. Ahiret nimetleri, saadetler! yalnız kendilerinedir Onlardan cehennemlik olsa da orada 40 gün kalıp cennete gireceklerdir. Bu halde dünyaya dört
elle sarılmışlardır. Her biri binlerce sene yaşayacak olsa da ölüp gitmek istemez. düşünmeli, eğer iddiaları gibi ebedî saadet âlemi kendilerine ait ise ona bir gün evvel kavuşmalı değil
midirler? Onlar dünyada binlerce sıkıntıya düşseler de daima
dünyayı isterler, islâmiyetten feyz almış seçkin mü'minler böyle midir? cennetle müjdelenenleri düşünün. Onlar peygamber zamanında güzel yaşarlarken yine ölümden
çekinmezler, ahireti nimet bilirlerdi. Hz. Ali, savaşlarda korkusuzca saflara katılır, cihad ederdi. muhterem oğlu Hz. Hasan demişti ki: Biz savaşçıların kendilerini korkusuzca tehlikelere attıklarını göremeyiz. Siz neden atılıyorusunuz? Hz. Ali de Oğlum, ister baban ölüm üzerine düşsün ister ölüm baban üzerine düşsün, baban bunu kayırmaz. İşte ahirete inanan salih mübarek zatların durumları. İsrail Oğullarında bu Ne gezer.




İnsanlar ve müşriklerin hiç biri hayata
yahudiler kadar düşkün değildir Yahudiler ahirette zalimlerin ve günahkârların azap göreceklerini kabul ettikleri için oraya gitmeyi istemezler. Onlar arzu eder ki bin sene
yaşatılsın ne kadar yaşarsa yaşasınlar azaptan uzaklaşmayacaktır çok yaşamakla azaptan kurtulacaklarını mı sanıyorlar? Bu ne kadar uzak!. (Allah Teâlâ onların yaptıklarını hakkıyla görücüdür onları yaptıkları İnkarcı
hareketlerin cezasına kavuşturacaktır.



De ki: Her kim Cibrîl'e düşman olmuş ise -Kahrolsun-. Çünkü Kur'ân'ı, kitapları tasdik edici ve mü'minlere yol gösterici ve müjdeci olmak üzere Allah Teâlâ'nın
izniyle senin kalbine indiren, odur.

mübarek âyetler Kur'an'a ve Cebrail'e düşman olan ve Cenâb-ı Hak ile muhterem zatlara düşman kimselerin küfre düşüp Allah'ın kahrına uğrayacağını
hatırlatır. Rasülüm Ya Muhammedim Yahudilere de ki: kim Cibrîl'e düşman ise kahrolsun, gazabından gebersin, kim meleğe düşmanlık gösterebilir Kur'ân'ı ilâhî kitab onun önünde
nazil olmuş kitapları Tevrat, Zebur, İncil gibi semavî kitapları mü'minlere yol gösterici ve müjdeci hidayet yolunu
gösteren ve ilâhî lutufları müjdeleyen Allah Teâlâ'nın izniyle kalbin üzerine indiren o Kur'ân'ı Kerim'i vahiyle
indirmiş olan Cibril'i emindir. kutsî
bir meleğe nasıl düşmanlık edilebilir? Böyle bir düşmanlığın acıklı neticesini
düşünmeli değil midir?


Her kim Allah Teâlâ'ya meleklerine,
peygamberlerine vCebrail ile Mikail e düşman olursa -kâfir olur- Allah Teâlâ kâfirlerin düşmanıdır.

kim Allah Teâlâ'ya mübarek kulları ve meleklerine, peygamberlerine meleklerin en büyüğü Cebrail ile Mikâile düşman olursa kâfir olur. Allah'ın diniyle alâkası kalmaz Allah Teâlâ şüphesiz kâfirlerin düşmanıdır. kâfirleri Allah'ın helakinden ahiret azabından kim kurtarabilir Yahudiler Hz. Cibril'e düşmandı Onlara göre
uğradıkları azaplar, savaşlar zelzeleler, kıtlık ve pahalılık Cibril vâsıtasiyle gelmiştir. Kur'ân'ı Kerim'i Peygamber Efendimize o getirmiştir. bunlardan dolayı ona düşmandılar Yahudiler dediler ki: Allah Teâlâ peygamberliği bize getirmesini emrettiği halde Cibril, onu Hz. Muhammed'e getirmiştir. Bu ne cahillik Bir melek Allah Teâlâ'nın emrine aykırı hareket edebilirmi
Allah Teâlâ emr ve iradesine aykırı bir
islâha kadir değil midir? İşte İsrail Oğulları böyle çürük bir kanaatte bulundular. İşte Cenab'ı Hak onların küfrü gerektiren hallerini çirkinliklerini layık oldukları cezaya işaret buyurur
oluyor.

Cibril: İbrani dilinde "Abdullah" demektir. Peygamberimize
ilâhi vahyi getiren yüce bir melektir. Cebrail" de Mikâil büyük melektir. Yağmurlar yağdırır Bu iki büyük melek
ile Azrail ve israfil melekler, elçilik vasfını taşır Kendilerine "meleklerin elçisi" denilir.


Andolsun çok açık âyetler indirdik.
Onları fasıklardan başkası inkâr etmez

Kur'ân'ı açık bir mucizedir inkâr edenler sapıktır İsrail Oğullarından bunlardandır anlaşmada sebat etmemişlerdir Rasülüm! Andolsun ki sana çok açık âyetler indirdik. Helâli,haramı, cezaları ve dinî hükümleri bildiren Kur'ân'ı Kerim'i İndirdik. o kutsî âyetleri fasıklardan başkası inkâr etmez. İnkâra inatçılardan başkası cüret gösteremez.açık ve mana dolu,
âyetler nasıl inkâr edilebilir?


her ne zaman bir anlaşma yapsalar onlar antlaşmayı bozup atacak mı?.. onların ekserisi İman etmez

İsrail Oğulları her ne antlaşma yapsalar cüret edip antlaşması bozup**atacak Onlar antlaşmalarına riayet etmez iman etmezler Tevrat'ı da inkâr ederler. inkârdan vazgeçmezler, ruh halleri budur Hak T e âlâ Hazretleri Tevrat'ta İsrail Oğullarından Efendimizin peygamberliğini tasdik edeceklerine dair sözalmıştı. Söze uymadılar Mâlik İbni Sevi" Tevrat'ta İsrail oğullarından âhir zaman peygamberine iman
için kesin bir söz alınmamıştır" diye inkâr etti. Ve âyet nazil oldu onların kabiliyetleri ortaya çıkarıldı


Kaynak imam rabbani mektubat

her cismde ayrı ayrı tecelli dolududur Lezzetli yemeklerdeki letâfet ve güzellik başka şeylerde yokdur Tatlı şerbetler tatlı olmayanlar her şeyde kemâl vardır Allahu tealanın tecellîsi yazılamaz. Onun hizmetinde bulunmakla şereflendik bizlere tebliğ nasîb oldu. bu tecellîlere zemânsız, mekânsız, hiçbirşeye benzemeyen yüce varlığa kalb ve rûh, ile bağlandık bu tecellîlerle şereflendik Bâtına kaymadık zikretmekden, yüz çevirmedik

Bir zemân sonra, FENÂ hâsıl oldu. ilmden, bir şey kalmadı. İbâdetleri kusûrlu ve niyyetleri bozuk görmek yokluk alâmetleri başladı. Allahü teâlâ, yüksek teveccühleriyle bize merhametini bereketi ve kulluğu bildiriyor. Arşına yükseltiyor. Arşa üstüne yükselince, Cennet yukarıdan kuş bakışı göründü. Cennetdeki makâmlar Göründü Dereceler ve zevkleri bambaşka yükselişde büyüklerimizi Ehl-i beyt imâmlarını Hulefâ-i Râşidîn ve Resûlullah “sav ve peygamberlerin makâmları göründü. Meleklerin yüksek makâmları. Arşın üstündeydi. yeryüzünden Arşa kadardı hazretlerin ve büyüklerin makâmı vardı. Ehl-i beyt imâmları bu makâmın üstünde idi. Bunların üstünde, dört halîfenin makâmları vardı. Peygamberlerin makâmları, o Serverin “sallallahü aleyhi ve sellem” makâmının yanında idi. Meleklerin büyüklerinin “makâmları, bu makâmın öte yanında ve ayrı idiler. O Serverin makâmı, bütün makâmların üstünde, en başda idi. Herşeyin doğrusunu Allahü teâlâ bilir
Allahü teâlânın yardımı ile, cennete yükseltiyorlar. Her birinde bambaşka başka şeyler görülüyor. Yüce yaratıcının eserleri belli oluyor. Ne çabuk unutuyoruz. tevbe ve istigfâr edelim
Sevdiklerimizin hepsinin hâlleri, her gün dahâ iyi olmakdadır.


Kaynak imam gazali kıyamet

Ölünün rûhu kalbden ayrıldığı vakt yalnız görmesi bozulur. işitmek, rûh kabz oluncaya kadar gayb olmaz. Fahr-i âlem efendimiz, buyurur ki Ölüm hastalığında olanlara şehâdet “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” kelimesini telkin ediniz buyurmuşdur. Ölüm hâlinde olanın yanında çok söz söylemekden nehy buyurmuşdur. Çünki o zemân, insan şiddetli sıkıntıdadır.

ölünün ağzından tükrüğü akmış, dudağı sarkmış, yüzü kararmış, gözü dönmüş ise, bilmiş ol ki, şakîdir. Âhıretdeki şekâvetini görmüşdür. Eğer ağzı açık, gülüyor, gözü kırpık gibidir. o kimse âhıretde kavuşacağı sürûr ile müjdelenir Melekler, bu rûhu Cennet ipeklerine sa’îd olanın bal arısı kadar insan şeklindedir. Aklından ve ilminden gayb etmemişdir. Dünyâda ne yapmış ise, bilir. O melekler, bu rûhla semâya doğru uçarak yükselir Bu yükselmeyi ba’zı ölü bilir, ba’zı ölü bilmez. önceki ümmetlerini ve yeni ölmüş olanları, çekirgeler gibi görerek geçerler ve birinci kat semâ olan dünyâ semâsına varırlar. meleklerin başında olan Cebrâîl “as dünyâ semâsına çıkar. Kimsin diye sorulur. Cebrâîlim, diyerek o kimsenin güzel ve sevdiği ismleri ile haber verir. Dünyâ semâsının bekçileri melekler, Bu ne iyi bir kimsedir ki, i’tikâdı, inancı güzel idi. hiç şübhesi yokdu derler.

Ölüye ikinci kat semâda Kimsin denir. İkinci kat semâdaki melekler, sâlih rûha, hoş safâ geldi. Dünyâda nemâzlarını bütün farzlarına riâyet ederek edâ ederdi derler. üçüncü kat semâdaki melekler Malının hakkını muhâfaza edip zekâtını, tarladan aldığı mahsûlü emr olunan kimselere seve seve verip, hiç esirgemedi bu zât hoş ve safâ geldi denir. Dördüncü kat semâda Ramezân orucunu tutup orucu bozan şeylerden ve yabancı kadınlardan harâm yimekden kendini muhâfaza eden, hoş ve safâ geldi denir
Beşinci kat semâda. Farz haccını riyâsız ve Allahü teâlâ için edâ eden hoş ve safâ geldi denir. Altıncı kat semâda Seher vakti çok istiğfâr eden, gizli sadaka veren yetimlere yardım eden hoş, safâ geldi denir Oradan Surâdikât-i celâl denilen, celâl perdelerinin olduğu makâma varırlar. Hoş ve safâ geldi. çoluk çocuğuna sözü geçen emr-i ma’rûf yapan, Allahü teâlânın dînini, Onun kullarına öğreten, miskinlere darda kalanlara yardım eden, sâlih kula ve güzel rûha merhabâlar olsun denir. melekler onu Cennet ile müjdelerler sidret-ül müntehâda Hoş safâ geldi. Her iyiliği Allahü teâlânın rızâsı için yapan zâta merhaba denir. ateş tabakasından geçer.nûr, zulmet, su ve kar tabakalarından geçer. Soğuk denize uğrar Her tabakanın uzaklığı bin senelik yoldur. Arş-ur-Rahmân üzerine örtülen perdeler açılır seksen bin perdedir. seksen bin şerefe vardır. Her şerefede bin kamer ay vardır ki, Allahü teâlâyı tesbîh ederler. Onlardan bir kamer dünyâda görünse, nûru âlemi yakar ve herkes Allahü teâlâya ibâdet eder Salih kul ahiret yurduna götürülür Allahü teâlâ, sen ne güzel kulumsun buyurur. Allahü teâlânın huzûr-i ilâhiyyesinde durduğu vakt, ba’zı azarlanır Hak teâlâ onu utandırır. kul, zan eder ki, helâk oldu. Sonra, Cenâb-ı Hak onu afv eder.

murataltug1985
12-16-2018, 22:14
Kaynak tr kangal.com

Türk Coğrafyası Çoban Köpekleri


Dünyada sayısız köpek ırkı vardır ve gün geçtikçe arttırmaktadır tarih boyunca avcı bekçi yada çoban olarak sınıflandırılan köpeklere narkotik, yakın koruma, insana arkadaşlık eden, sınıflar eklenmiş insan köpeğin üstün özellik ve sadakatinden yararlanmada ilerlemiştir köpekler geçmişten günümüze Türklerin sürülerini korumuş Türk coğrafyasına yayılmıştır çoban köpeği besleyen atalarımız doğacak köpeklerin güçlü dayanıklı ve vahşi hayvanlarla mücadelede baskın olmasına çok fazla önem vermişler aynı ırk köpekler yerine en güçlü en dayanıklı köpekleri birbiriyle çiftleştirmişlerdir melez köpekler saf köpeklerin nüfusuna oranla çok daha fazladır

Türk çoban köpekleri 4 sınıfta toplanabilir bunlar

1)Anadolu Çoban Köpekleri
a)Kangal ç.k.
b)Malaklı ç.k.
c)Akbaş ç.k.
d)Guregh ç.k.
e)Yörük ç.k.
f)Çapar

Kangal

Ağız burun yapısı kısa küt çene kuvvetlidir.Dişler sivri ve sağlam, dudaklar sarkıktır. Göz,kulak,ağız etrafı ve burun üstüne kadar siyahtır.
Gözler :Kafatasına göre küçük yuvarlak olup altın ve kahverengi arasında bir renktir.Göz etrafı siyahtır. Bakışlar canlı ve asildir. Kulaklar Orta boy ve üçgen şeklinde, uçları yuvarlak, kafasına yapışık ve sarkıktır. Kafanın ve Göğüsün Görünümü : Önden bakıldığında aslanı andırır. Kafa iri, güçlü bir boyun ile desteklidir.*
Boyun : Hafif eğik, güçlü ve adaleli,orta boydadır düz, kalın kemikli, ayak bilekleri kuvvetli ve uzundur. Ön göğüs arkasına göre daha geniş omuzlar adalelidir. Gövde baştan sonra kare şeklindedir. Vücut güçlü, adaleli, şişman değildir. Dirsek hizasına kadar göğüs derin, karın hafifçe içe çekiktir.
Bacaklar güçlüdür.Ön bacaklar arka bacaklardan daha güçlüdür. Ayaklar iri yapılı, kuvvetli, parmak bombeli ve siyahtır.*kısa ve yoğun bir tüy yapısına sahiptir. Renkleri Bozdan çelik rengine kadar olabilir. Kuyruğu : Oldukça yüksek olup, rahat durumda düşük ve kıvrık, uyarıldığı zaman sırt üzerinde yüksek ve kıvrıktır.*
Ağırlık : Erkeklerde : 50-60 kg Dişilerde : 41-59 kg*
Cidago : Erkeklerde : 74 cm ile 81 cm Dişilerde : 71 cm ile 79 cm*
Kimilerine gore ise bu ozellikler farklıdır

Malaklı

Malaklı aksaray ve çevresinde yetişir ,anavatanı bu bölgedir aksaray malaklısı da denir yüzyıllardır aksaray ile şereflikoçhisar ilçesinde yaşayıp yetiştirilmiştir bu coğrafyada yüzyıllardır hayvancılık yapılır hayvan sürülerinin koruma ve bekçiliğini malaklı köpekleri yapmaktadırl Malak kelimesi aksaray yöresine aittir anlamı dudak demektir,bu köpeklere malaklı denmesinin sebebi köpeklerin dudaklarının büyük ve sarkık olmasıdır..köpeğin ırkı kangal da olduğu gibi “anadolu çoban köpeğidir” bu köpeklerde anadolunun köpeğidir isimleri yeni yeni duyulmaya bunun en büyük sebebi de üreticilerin malaklı yavrularını kangal adı altında satmalarıdır bu sayede dünyanın dört bir yanında insanlar köpeklerinin malaklı olduğunu bilmemektedir.
malaklı kangal gibi anadolu çoban köpeği olsada sivas köpeği kangaldan bazı fiziksel farklılıklar gösterir
Malaklı kangala göre iri yapılıdır kafa ve ayakda bu fark bellidir dudakları büyük ve sarkık olur, omuz yüksekliği erkeklerde 75-95 cm. Dişilerde 65-85 cm.dir. çok nadir olsada 100 cm'in üzerinde erkekler vardır. Ağırlıkları erkeklerde 70-100 kg. Dişilerde 50-80 kg. Dır bakıma bağlı olarak 120 kg. Ve üzerinde erkek malaklılar mevcuttur, renkleri boz karabaş ve sarı karabaştır ancak akbaş ve açık kahverengi ve beyaz malaklılar da vardır, vücutları çok kalındır hantal ve tembel gibi dursalarda çok seri ve hızlıdır karakteri sertdir yabancı ve kötü niyetlilere karşı son derece saldırgandır o bekçilik ve korumada mükemmel bir ırktır, hayvanlarla arası iyidir sert karakteri ve gücünün farkında olan malaklı sahipleri bu ırkın diğer köpeklere saldırgan olmasını sağlamış köpek dövüşlerinde kullanmışlardır büyük işyerlerini, lüx villaları,fabrikalarda koruma ve bekçiliği başarı ile yerine getirirler, kangalda olduğu gibi sürü gütme özellikleri vardır Anavatanı iç anadoludur sert iklime karşı son derece dayanıklıdırlar sıcak iklimde yaşayan malaklı sahipleri tedbir alarak kendi bölgelerinde bu ırkın bakımını yapabilirler Erkekler;75 cm -95 cm (70-100kg)*Dişler;65 cm -85 cm (50-80kg)

Akbaş

Türkiye’nin yerli köpek ırklarındandır Eskişehir, Polatlı, Sivrihisarda sürü koruma köpeği olarak yetiştirilir. Mastiff ve tazı özelliği gösteren dünyadaki tek ırktır maalesef Türkiye’de çok iyi tanınmaz
Kangalın popüler bir ırk olmasıyla Akbaş köpeğiyle melezlenmiştir yurt dışındaki ve Amerika’da yetiştiriciliği artmaktadır. Akbaş Çoban Köpeği, Amerika’da sürü korumada en başarılı köpek ırkı seçilmiştir. Amerikan Tarım Bakanlığı tarafından yapılan çoban köpeklerinin sürü koruma performanslarında Akbaş ırkı birinci olmuştur. vücudu örten kıllar beyaz olup uzun ve kısa tüylü iki adettirler Uzun tüylü olanlar soğuk iklim kısa tüylüler ise sıcak iklim için tercih edilir. kangal ile karşılaştırıldığında ufak yapılıdır. Akbaş köpeği daha çeviktir Ergin köpeklerin ağırlıkları 40-55 kg arasında. cidago yüksekliği 70-80 cm son derece şüphecidir. herkesin kötü niyetli olabileceği düşüncesini düşünür Bu kangalda yoktur. Kangaldan daha saldırgandır son derece bağımsızdırlar bakımı kolaydır. bahçeli bir ev gerekir. Köpeğin kulübesi bahçede gölgeye konmalıdır. Gündüzleri bağlı, geceleri salık olmalıdır. eğitimine 6-8 aylık dönemde başlanmalıdır.Beslenmeleri kolaydır. Akbaş köpeği son derece kanaatkardır. Kangal gibi yemek artıklarıyla sağlıklı bir şekilde kolayca beslenirler. Altı aylık döneme kadar günde 3, altı ay bir yaş arası günde 2 ve 1 yaşından sonra günde 1 öğün besleme yeter. altı aylık döneme kadar en az haftada 3 öğün süt verilmelidir. tüm yaşamı boyunca haftada 3 öğün pişmiş kemiğe ihtiyaç vardır.

Guregh boz çoban köpekleri

Boz çoban köpekleri İri kafa,geniş ve derin göğüs,uzun bacak,kalın bilek,yuvarlak ve güçlü kemik yapısı, hafif sarkık dudak,akrep kuyruk, gür bir ses,çıkık olmayan alın yapısı ile yüksek üst çene.uzun ağız yapısı,toplu parmakları vardır.ince beli,kaslı yapısı ve geniş göğüs uzun ağız ile aslan görünümündedir.*Yürüyüş ,sivas kangal gibi tırıs hızda rahvan stil değildir.aslan tipi,ön omuzlarını,göğüs kafesini ve arka bacaklarını ayrı açılarda tutarak kafa aşağıda yururler.alarm durumunda kafa ve kuyruk yukarı kalkar Oval yapılı,gözler yanlarda,alın yapısı hafif eğimli,uzun ağızlı,burun siyah,dişler makas stili doğru yerlesmıs,burun ucu düz şekilde alt çene ile birleşir,dudaklar hafif sarkık,yüksek üst çene yapısı,iki kulak arası mesafe çok genıs degıldir.* BOYUN;kalın ,güçlü ,uzun ve kaslıdır. En karakteristik yapısı boynudur.*GÖĞÜS KAFESİ; yandan dirseklere iner kalkan balığı tipinde yandan uzun ve karın kısmına doğru yukarı çıkar,son iki kaburga kısadır.bel ince orta uzunluktadır.*SIRT;omuzlarda geniş,karın bölgesine doğru incelir,sırt çizgisi omuzlardan yukarı dikleşerek güçlü boyun ile birleşir.*

Yörük

Türkiyede koyunculuğun olduğu bölgelerde görülür. Değişik renk ve tonlardadır; uzun. Orta veya kısa kıllı olabilir Yörük veya Çoban köpeği olarak adlandırılır 1000 yıllarında Yörükler tarafından Orta Asya’dan Anadolu’ya getirilir. Türkmenistan’da yaşayan ve değişik renklerde olan Alabai’lerin ırkdaşıdırAsırlardır sürü koruma köpeği olarak yetiştirildikleri için bu görevi en az Kangal ve Akbaş kadar iyi yaparlar. Vücut yapısı olarak Kangal ve Akbaşlara benzerler. ala, kara, sarı kaba gibi post yapısı ve rengine göre sınıflandırılır orta asyadan getirdiği ırk özelliklerini koruyan az sayıda yörük çoban köpeği kalmıştır hayvancılığın azalması ve yörük çoban köpeklerine farklı isim verilmesi yavaş yavaş ırkın azalmasına melezlenmesine neden olmuştur trakyada karayaka adı altında denizli kütahyada çoban köpeği adı altında iri yapılı sağlam karakterli yörük köpeklerine rastlanır
Erkekler;65 cm -85 cm (55 -70kg)*
Dişler;60 cm -75 cm (45-55kg)
insanlara karşı hoşgörülü iken köpeklere ve yabani hayvanlara karşı saldırgandırlar

Çapar (karayaka-dalkır)

Post rengi dışında kangaldan farkı yoktur Artvinde yöre halkının dalkır dediği köpeklerin üretimi yapılmaktadır kangalla çok yakın akrabadırlar kangalın kaplani renklisidir anne ve babası boz posta sahip olsada kangal yavruları çaparlı çıkabilir rk boy kilo karakter olarak kangaldan farkı yoktur

2) Kafkas Çoban Köpekleri
a)Kafkas Dağ Köpeği
b)Kars çoban köpeği
c)Kafkas nagazi
d)Dağıstan Volkodav
e)ermeni Gampyr koyun köpeği
f)Azeri çoban köpeği
g) Kısa Tüylü Gürcistan çoban köpeği

Kafkas Dağ Köpeği

Bu köpekler Gürcistan merkezlidir kuzey Azerbaycan dan güney batı rusyaya uzanan bölgede hayvancılıkla ugraşılan bölgelerde sürü korumada son derece başarılı güçlü ve yabancıya karşı kuşkulu saldırgandırlar kuşkucu oluşu sürü korumada geniş bölgelerde koruma ve bekçi köpeği olarak kullanılmasını sağlar İri, güçlü, kaslı, sağlam kemik yapılı ve yüksek bir köpektir. Sert ve haşin mizaçlıdırlar, ayıya benzerler. Vücut uzunluğu, cidago yüksekliğinden fazladır. Kafa sivri ve üçgendir ve kafasına yukarıdan bakıldığında ayı kafasına benzer. Boyun kısa ve kuvvetlidir. Dudakları siyahtır Köpek dişleri uzun ve kalındır. Kulakları kafaya üstten yerleşmiştir Gözleri badem ve kahverengidir.*
Kuyruğu aşağıya kanca gibi sarkar hareket ederken kızdırılırsa orak ve sarmal şekli alır. Postu iki tabakadır. kalın saçaklıdır. saçak ve püsküllerden bol bulunur. Büyümesi ve olgunluğa gelmesi yavaştır. Çok dayanıklıdır aşırı ve zor iklime kolayca dayanır Canlı, hareketli, akıllı, sağlam iradeli ve inatçıdır Aile üyelerine çok naziktir koruma alanına bir yabancı köpek girerse, çok kuvvetli koruma içgüdüsüyle aniden saldırganlaşır. Sakin karakterlidir koruduğu sürü, aile veya mülke karşı tehlike olduğunda hızla saldırır. Çok uyanık ve ihtiyatlıdır. Çevresindeki en ufak bir değişiklikte, hemen hırlar ve havlar 6.000 metreye ulaşan yükseklikde, uzun yıllardan beri büyük koyun sürüleri yaşar Kafkas Köpeği büyük sürüleri hırsızlardan ve vahşi hayvan saldırılarından korur Kafkas Dağlarının güneyindeki Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ile kuzeyindeki Çeçenistan, Abhazya, Balkar, Karaçay Dağıstan gibi cumhuriyetlerde, koyun sürülerinin ve çiftliklerin korunmasında bu ırktan yararlanılırErkekler;70 cm -85 cm (70 -100kg)*Dişler;65 cm -80 cm (55-80kg)

Kars çoban köpeği(kıllı/saçaklı/tüylü)

Yüz yıl kadar önce Doğu Anadolu’ya gelen Malakanlar tarafından getirilen Kafkas Çoban köpekleridir Post Rengi bütün renkler görülür.Kafkas dağ köpeklerine benzeselerde biraz daha ince ve daha boyludurlar Baş büyük, geniş ve iri yapılı ayı baş ve siyahtır Burun iri, orta uzunlukta, küt ve siyahtır. Ağız büyük, çene kuvvetli dudaklar siyahtır. Gözler kahverenginin değişik tonlarındadır. Alın düz, kulak sarkık, geniş ve siyah tüylüdür. Karın kısmı kalın, bel ve sağrı kısmı geniş ve adalelidir. Göğüs geniş ve derindir. Kuyruk uzun tüylü, büyük, yukarı ve sırta kıvrımlıdır. Bacaklar kuvvetli, iri pençeli ve güçlüdür. Pençe vurma özelliğine sahiptir. Boyunda ve arka bacaklarda tüyler uzundur. Sürü koruma içgüdüsü yüksek ve uyumludur. Sert karakterlidir.Sürü koruma ve bekçilik için kullanılır Erkekler;70 cm -90 cm (70 -90kg)* Dişler;65 cm -80 cm (55-70kg)

Kafkas nagazi

Kafkas çoban köpeklerinin önemli bir koludur tüm bölgede görülür daha cok alçak kesimlerde hayvancılık yerlerinde bulunur kurtlarla mücadelede canlarını bile ortaya koyarlar kangala benzer ve kurdu uzun süre takip ederler.muazzam çoban köpekleridir Kafkas dağ köpeklerine göre ince yapılı ve ufaktırlar uzun tüylü bir posta sahiptirler orta uzunlukta tüylü nagazilerede rastlanır genellikle beyaz-kirli beyaz- ve ala olurlar bölgelerini cabuk sahiplenirler yabancılara kuşkuyla yaklaşırlar ermeni gampyr ile akrabalığı vardır ve benzer özellikleğe sahiptir Sürü koruma içgüdüsü yüksek ve uyumludur. Sert karakterlidir.

Dağıstan Volkodav

volkodav kurtboğan anlamındadır bölgedeki birçok ırka volkodav denir Dağıstan volkodavlar Kafkas çoban köpeklerinin aksine doğal ortamda değil linsan eliyle üretilmiş hazar denizinin kuzet batısında ki Dağıstandan üstün özellikleri sayesinde Rusya ve tüm Kafkas bölgesine dağılmıştır. sürü ve mülk bekçiliğinde kullanılır. Dağıstan volkodav üretilirken Kafkas dağ köpekleri ermeni gampyr, Türkmen alabay, Kafkas nagazi ve Kafkas bölgesi ve Sibiryada yaşayan vahşi kurtlar kullanılmıştır. Bircok ırkın gen özelliğini taşır 55 kglik bir volkodava ve 110 kglik bir volkodava rastlanır İki kardeş arasında bile büyük ölçüde boy ve kilo farkı görülür kafa yapısı alabay ve Kafkas köpeklerine benzer bu ırkı diğer köpeklerden ayıracan en büyük özellik karakteridir diğer hayvanlara karşı saldırgan bölgesinde kuşkucu tanımadığı insanlara karşı mesafelidir Yabani hayvanlara karşı gözü karadır mücadeleden kaçmaz tüyleri orta veya kısadır. Post rengi beyaz olmakla birlikte her renk ve alacalı volkodavlarda bulunur.
Erkekler;70m -90m (60-95 kg)
Dişler;60 cm -80cm (50-85kg)


ermeni Gampyr koyun köpeği

Ermenistanda çok eski zamanlardan beri yaşarlar ve en eski sürü koruma köpeklerinden 3.000 yıl önce uzun tüylü ve kısa tüylü olmak üzere iki çeşitti Ermeniler ticari maksatla bunu Kafkasya dağ Köpeği ve Orta Asya Çoban Köpeği olarak görmektedir. 1660’ da “Bazı çoban köpekleri İsviçre’de bir manastıra götürülmüştür St. Bernard Köpeğinin aslının Ermenistan’dan gittiği ima edilir
Cidago Yüksekliği: 64 cm. 90 cm’e kadar olanına rastlanır. Ergin Ağırlığı: erkekler 50/80 kg dişiler 45/70 kg
Post Rengi: Bütün renkler ve lekeler görülür. Dağda yaşayan uzun postlu ovada yaşayan kısa postludur Kısa olanın kulak ve kuyrukları kesilir.*
Karakteri akrabası olan Kafkasya ve Orta Asya Çoban Köpekleri’ne benzer. sakin olup, koruma alanlarına tecavüz olduğu zaman, harekete geçerler.*
sürü ve özel mülk koruma amacıyla yetiştirilir

Azeri çoban köpeği

Kars çoban köpeklerinin Azerbaycan da üyeleridir cok benzerlik gösterir bütün renkler görülür kısa ve uzun tüylüdür Sürü koruma içgüdüsü yüksek ve uyumludur. Sert karakterlidir.
Sürü korumada ve bekçilikte kullanılır
Erkekler 70 cm -80 cm (70 -80kg)*
Dişler 65 cm -75 cm (55-70kg)

Gürcistan çoban köpeği

Gürcü çoban köpeği, iri yapılı ve kaba görünüşlüdür Uzunluğundan bağımsız yapısıyla soğuğa ve sıcağa karşı koruma sağlar sık tüylüdür hayvanları ve çevreyi bekler. bekleme özelliği, Gürcü çoban köpeğinde gelişmiştir. çevreyi iyi öğrenme, iyi algılama ve hizmet etme özellikleri vardır Kafkas dağ köpeği ile Gürcü çoban köpeği arasında dış görünüş, tüylerin uzunluğu, baş yapısı, bacak yüksekliği, kulak açısından büyük fark vardır. huyları birbirlerine benzer. Her an tetikte olma, dikkat, güçlü koruma içgüdüsü, en baş özellikleridir., yabancılara saldırgan, sahibine ve yakınlara aşırı bağlı, yumuşak ve sevgi doludur. Gürcü çoban köpeğinin kuyruğu kesilmez, uzun ve kıvrık kuyruk bu köpeğin gücünün tamamlayıcısıdır. pek çok renkte olabilirler


3) Orta Asya Çoban köpekleri
a)Türkmen Alabay
b)Kazak Tobet
c)Kırgız Herder
d)Özbek Torkuz
e)Afgan Kuchi
f)Tacik Dakhmarda
g)Moğolistan çoban köpeği


Türkmen Alabay

ismini ala renklerde olmasından alır çok büyük ve kuvvetlidir Bağımsızdırlar son derece dengeli ve Her zaman soğukkanlıdır. Yabancılara karşı tetiktedir. dışarıda yaşaması gerekir.*
oldukça iridir. çoban köpeklerinin tüm dayanıklı, vakur, sportif, fiziksel direnç ve karakter özelliklerine sahiptir. azami ağırlık veya yükseklik yoktur. şaşırtıcı ebatlara sahip olabilirler.*
Bağımsızlığına düşkündürler Eğitimleri zordur. Mutlaka bir görevleri olmalıdır. Evi, çifliği beklemek, korumak gibi. Egzersiz ihtiyaçları fazladır. Tembel zamanları da olur, ama aldanmayın. Anında fiırlayıp hareketlirler.*sahibe gereksinim duyar. Eğitimde bağırıp şiddet uygulamamalıdır sahibini benimsiyorsa lider olarak kabul edip itaat eder.Erkekler;70 cm -90 cm (60 -90kg) Dişler;65 cm -80 cm (55-80kg)


Kazak Tobet

Kazakistan merkezlidir güney Rusya ve altaya kadar olan bölgede bulunan Türkmen alabay köpeğine benzer alabaya göre kalın kemiklidir kangal ile malaklı arasındaki durum alabay ile tobet arasında da vardır. sıcak ve soğuğa karşı çok dayanıklı ve güçlü köpeklerdir Erkekler;70 cm -90 cm (70 -100kg) (ortalama)*Dişler;65 cm -80 cm (65-85kg)(ortalama)

Kırgız Herder

çok eski bir sürü koruma köpeğidir Özbekistan Köpeği Dahmarda ile akrabadır Cidago Yüksekliği: Ortalama 70-72 cm.Post Rengi: Beyaz üzerine koyu renklerde beneklerden oluşur Kırmızımsı kahverengi posta sahip köpekler de bulunur. Kaslı vücudu vardır. Atik, kıvrak ve hareketlidir. Vücut uzunluğu ve cidago yüksekliği aynıdır kare biçimlidir. Göğüs derindir. Kuyruk ve kulak hemen hemen her köpekte kesilir. Postundaki kıllar orta uzunluktadır. iki tabakadır. Altta sık ve kalın ikinci tabaka bulunur.*saldırgan ve bölgecidir. Koyun, keçi ve sığır sürülerini koruma yaparken işini ciddiye alır en ufak değişikliğe aşırı tepki verir. diğer köpeklere karşı düşmanca tavır sergiler ve dost olmaz insanlara karşı da aynı tavrı sergiler.*
yakın akrabaları gibi, Kırgızistan Çoban Köpeği de sürü korur ve kırgız ülkesinde boldur koyun ve mülkü korur. ülkede yapılan ve geleneksel köpek dövüşlerin de tercih edilir. sinirli ve saldırgandırşehir ve ev hayatına uygun değildir.

Özbek Torkuz

Orta Asya Çoban Köpeği’nin, İpek Yolunda bulunan Özbekistan’da yetiştirilenleridir İki tipi vardır iri olana Torkuz, ufak olana Sarkangik denir. Özbek yetiştiricilere göre, en az 3.000 yıldan beri bu ülkededir Türkmenistan Alabay Köpeği ile birlikte, Orta Asya Çoban Köpekleri’nin en kıymetlisidir Bu ülkede, köpek dövüşleri geleneksel olarak çok yaygındır. Avrupa ve Asya dövüş köpeği bu ülkeye getirilmiş ve Özbek Köpekleri ile melezlenmiştir. Sarkangik ve Torkuz’dan bu ülkede saf olarak çok az kalmıştır Cidago Yüksekliği: Ortalama 80-82 cm.
Ergin Ağırlığı: Erkek: Dişi Post Rengi: Çeşitli renklerdedir. beyaz üzerine, iri parçalı lekeler bulunur. Siyah, kahverengi, gri ve açık kahverengi üzerine beyaz lekeli olanları da vardır
Sağlam iskelet yapılı, derin göğüslü ve atletiktir hastalandığında kendini çok çabuk toparlar Kuyruk ve kulaklar kesilir. Bilhassa Torkuz’un kuyruğu ve kulağı kesilmemiş olanını görmek zordur. sert ve aşırı iklim şartlarına uyum sağlamıştır. iri tip olan Torkuz’un çok iri ve geniş kafası ve ağzı vardır. zayıf tipli Sarkangik Torkuzdan uzun boyludur. Torkuz ve Sarkangik’in melezlenmesine çok sık rastlanır. Postundaki kıllar kısa fakat kalındır. Postunda sık bir alt tabaka bulunur. Kış aylarında postundaki kıllar daha uzundur.*Aile içinde sakin yapılı ve naziktir. Bölgesini korumada hassas ve yabancıya karşı soğuk ve mesafelidir Orta Asya Çoban, Kafkas ve bazı iri sürü koruma köpekleri gibi aşırı sinirli ve sert değildir. Torkuz bekçi köpeği olarak ve dövüş için yetiştirilir. uzun fakat ince yapılı bir köpek olan Sarkangik sürü koruma köpeği olarak yetiştirilir ve nadiren dövüştürülür*

murataltug1985
12-17-2018, 16:44
*Türkiyede yetişen hayvanlar



Kangal'lar dövüşürken ön bacaklarını kullanırlar. Ayaklar iri yapılı, kuvvetli parmaklar bombeli ve siyahtır. Ayakların tümü gövdesinin rengindedir. Bazılarında ayak pençesinin üstünde bir tırnak olur. Ön parmak 4 adet ve kalın küt tırnaklıdır.*
Tabandaki tırnaksız olan beşinci yassı parmak topuk görevini yapar.pençe tırnağı çift olabilir. iyi bir özelliktir Pençe ön ayaklarda olup, arka ayaklarında olmaması mahsur sayılmaz. Dört ayağın pençeli olması iyidir Bel ve sırt aynı genişlikte gövde renginden koyu renkt seyrek siyah kıllarla kırçıllıdır.*

Post, sık, kısa ve yoğun tüy yapısına sahiptir. Vücut rengi bozdan çelik rengine değişiklik gösterir. Göğüste beyaz bir madalyon bulunabilir. Yüzünde Kangal beni veya benleri ile üst damağındaki siyah leke Kangal'ın soy saflığının garantisidir.
Kangal köpeklerinin küçümsenmeyecek derecede zekâları,alıngan ve hassas bir ruh yapıları vardır. Çok cesur, kuvvetli, çevik hızlı koşan bir hayvandır. Verilen görevi canı pahasına yaparlar. Sevinçlerini ve elemlerini kolayca belli ederler.*
hislerini yalnız hal, hareket, mimiklerle havlamalarla açığa vururlar. söyleneni anlarlar övüldüklerini ve yerildiklerini bilirler. İyi niyetli ve kötü niyetli kişileri anlarlar.*

Üzüntüsünü durgunluk, donukluk,kederli bir görünüm,isteksizliklerle ifade eder. Sevincini ise canı gönülden davranışlarla gösterir. Sevdiğini kıskanır Sahibinin başka bir* köpeği sevip, ilgilenmesini hazmedemezler. Kan asaletine sadıktırlar. başka bir köpek ırkı ile çiftleşmezler. aynı ana-babadan doğan kardeşlerin de birbirleri ile çiftleşmedikleri tespit edilmiştir. en kötü şartlarda bile ırk vasıflarından ruh yapısından fedakârlık yapmayarak saf kalmayı başarmıştır.



TİGEMDE CEYLANCILIK
*

Ceylanpınar'a ismini veren ceylanların 1960 yıllarına kadar Suruç' tan Cizre'ye kadar olan alanda İşletme sınırları haricinde 500-1.000 başlık sürüler halinde dolaştığı bilinmektedir.
usulsüz avlanma ticari amaçla ceylanların yavrulama döneminde satılması nedeniyle nesli büyük ölçüde azalmıştır*

1968 yılında urfa ceylanpınarda ceylanlar hakkında ilk resmi çalışmalar yapılmıştır.1977 Yılında ceylan neslinin azalmasıyla İşletme sınırları içinde Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğünce ceylanların korumaya alınması için ceylan üretim istasyonu projelendirilmiştir*


1978'de Çırpı Deresi kenarında 26 hektar açık arazi çitle çevrilmiş,ceylanlar satın alınarak cey*lan üretim istasyonu faaliyete geçirilmiştir. Ceylan yetiştirme ve üretme çalışmaları Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğünce yürütülmüştür.

*1982 tarihinde ceylan yetiştirme ve üretim istasyonu 23 ceylanla İşletme Müdürlüğümüze devredilmiştir. Ceylan üretim istasyonunda üretime devam edilmiş ceylan sayıları hızla artmıştır. İşletmemizde damızlık satışı 15 Temmuz-15 Ekim tarihlerinde yapılmaktadır.*

1993 yılında İşletmemizdeki konukeviyle merkez sığırcılık arasındaki çamlığın etrafı çitle çevrilmiş olup, 1993 te 246 1994 487 ceylan olmak üzere toplam 733 baş ceylan bırakılmıştır. Yetiştirme ve üretim devam etmektedir. 2011 üretimi 124 baş dişi , 112 baş erkek olmak üzere toplam 236 baştır.

Efsanelere konu olmuş ceylanlar çok hızlı kaçabilen hareketli, hassas ve çok iyi koku alabilen bir yapıya sahiptir. tehlike anında bir kaç saniyede 100km/h hıza ulaşabilmekte ve koşabilmektedir. Çevrede kuş uç*ması ürküp kaçmalarına neden olur . Koştuklarında hiç bir şeyi görmez ve süratle koşarlar yaşama süresi 8-12 yıl kadardır

İşletmemizde ceylanlar çitli alanda serbest dolaşmakta meradan yararlanmaktadırlar.kaba yem olarak önlerinde sürekli kuru yonca otu bulunmaktadır. Kesif yem olarak 0,3 Kg besi yemi verilmektedir. Hayvanların yazın çok fazla suya ihtiyaçları olduğundan önlerinde sürekli temiz su bulundurulmalıdır.*


OSMANLININ GÜVERCİNLERİ

Osmanlı Devletinde,Kuşçuluk saray tarafından desteklenmiş protokolde de yeri olan bir meslek…kuşların ayrı ayrı özelliği var. Sanmayın ki sesi veya görüntüsü için avlanıyorlar veya tutuluyorlar …Bizzat savaşta kullanıldığı için özel bir öneme haizdir.*Osmanlı Devleti’nde güvercinler sarayın değerli hayvanlarındandır sarayda yetiştirilen güvercinlerde kesinlikle melez ırk bulundurulmaz güvercin eğitiminde, yurtdışından uzmanlar getirilmiştir.*

Kuşçuluk Selçuklulardan Osmanlılara geçmiştir. 17. yüzyılın sonuna kadar kuşçuluk bir saray uğraşıydı avlanma gereksinimi ile birlikte yürümüştür.ilk padişahlar ava meraklı olduklarından sarayda Doğancıbaşı, Atmacacıbaşı, Şahincibaşı, gibi kuşlarla ilgilenen rütbeli kişiler bulunmaktadır… Padişahlar V. Mehmet’ten sonra av ile ilgilenmemişlerdir. “şikar halkı” denilen av teşkilatı korunmuştur. 1600’lü yılların başında sarayda görevli 30 doğancı, 271 çakırcı, 276 şahinci, 45 atmacacı olmak üzere 592 görevli çalışmaktadır.*

hocamız Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde 1600 lü yıllarda İstanbul’da kuşbazlar 500 dükkan ve 600 kişiden oluşmaktaydı.diyip yetiştirilen güvercin ırklarını sıralamıştır Pal, taklabaz, şeber, cevizi, Şami, Mısıri, Bağdatlı, munakkit, alare, marselos (martoloz), demkeş, sabe, talazlı, pelenk, jebar,*
Osmanlı toplumunda kuşlarla ilgilenen kişilere kuşbaz”denir Saray kuşbazları saraydaki“kuşluk”denilen bölümde kuşlarla ve güvercinlerle ilgilenirler. Osmanlıda güvercinlerle ilgili belgeler titizlikle ve düzgün olarak kayıt edilmiştir


Güvercinler

İnsanlık tarihinde MÖ. 10 bin yılından başlayıp en eski zamanlara uzayan döneme paleoletik çağ adı verilmektedir. Dünyada bilinen en eski kuş betimlemesi üst paleolitik çağda günümüzden yaklaşık 30–35 bin yıl öncesine aittir. Bu betimleme bir baykuşa ait olup Chauvet mağarasında duvar resmi olarak bulunmuştur.*
Polonya Bilimler Akademisi güvercinin paleolitik çağın sonlarına doğru günümüzden 12 bin yıl önce Anadolu’da evcilleştirildiği ve dünyaya yayıldığı görüşündedir. Anadolu’da paleolitik çağ günümüzden 12 bin yıl önce başlayıp gerilere doğru devam etmektedir.*

Ülkemizde paleolitik çağın merkezi Antalya yakınlarındaki Karain mağarasıdır. mağarada dönemi aydınlatacak bulgular elde edilmiş kuşlar ve güvercinlerle ilgili bir bulguya ulaşılamamıştır. kazı çalışmaları devam etmektedir.
MÖ. 10 bin ve 8 bin yılları arasındaki 2 bin yıllık dönem mezolitik çağ olarak adlandırılmaktadır. Antalya Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Samsundaki Tekeköy başlıca merkezlerdir Beldibi mağarasında geyik figürü bulunmaktadır.ancak güvercin figürü bulunamamıştır.


Anadolu’da neolitik çağ MÖ. 8 bin ile 5500 yılları arasıdır 10.000 yıl önce başlayan bu çağda avcılığın sistemli hale geldiği başta köpek olmak üzere hayvanların evcilleştirildiği arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Neolitik çağın sonlarına doğru güvercinin evcilleştirildiği düşünülebilir. Ancak arkeolojik bulgu yoktur. Neolitik dönem, kuş betimlemelerinin arttığı bir dönemdir.Göbeklitepede kuş betimlemelerine rastlanır. leylek figürü dikkat çekicidir.taş stellerinde kuşların ağ ile yakalanışlarını gösteren sahneler vardır.

Neolitik çağda Kuşların canlı yakalanmasının evcilleştirmeyi de getirmiş olması doğaldır. Anadolu’da dönemin en önemli merkezlerinden Konya Çatalhöyük’teki kazılarda Çatalhöyük sakinlerinin kentsel yerleşime sahip oldukları tarım ile hayvancılıkta ileri gittikleri anlaşılmıştır.*
Çatalhöyük’te meolitik çağa ait akbaba figürlerine rastlanmıştır. figürlerin ölümü simgelediği düşünülmektedir.Anadolu’da akbabanın ölümü simgelediği uğursuzluk olarak nitelenmediği kutsal olarak değerlendirildiği sanılmaktadır.*


Eski neolitik çağda tanrıların gökyüzünde yaşadığına inanılması ve uçma yeteneği bulunmayan insanoğlu ile tanrılar arasında uçabilen kuşların aracılık yapabileceğine inanılır ölünün gömülmeden akbabalar tarafından yenmesine izin verildiği tahmin edilmektedir.*
Çatalhöyük’te ölülerin akbabalarca yendiğini gösteren betimlemeler bulunmuştur. ölünün tanrılara ulaşabileceği düşünülmektedir. bu görevi yerine getiren akbabalar kutsal bir kuş olarak kabul edilmektedirler. Neolitik dönemde güvercin ile ilgili bir bulguya rastlanmamıştır.Neolitik çağı izleyen kalkolitik dönem, Anadolu’da 7 bin yıl önce başlamıştır. Kalkolitik çağ, MÖ 5500 ile 3 bin yılları arasında yaşanmıştır. Şehirleşme hızla gelişip çanak çömlek yapımı Maden ve özellikle de bakır kullanımı yaygınlaşmıştır Bu çağda Anadolu’da Burdur Hacılar, Denizli Beycesultan, Afyon Kusara Tuz gölü Canhasan, Mersin Yümüktepe gibi şehirleşmiş yerleşim bölgeleri bulunmaktadır. Bu yerleşim ağı Anadolu’nun uygarlık tarihinde ne denli önemli bir bölge olduğunun çok güzel bir göstergesidir.



Kalkolitik dönemde Halaf’da bulunan kap üzerinde güvercingiller ailesinden kumru figürüne rastlanmıştır. Bu çağ hayvanların evcilleştirilip geliştirildiği bir çağdır. Dünyada güvercin evcilleştirilmesine ilişkin ilk bulgular bu döneme aittir.*

Güvercincilik konusundaki en eski bilgiler, MÖ. 4500 yıllarına,günümüzden yaklaşık 6500 yıl gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmektedir. Prof. İlhami Kiziroğlu, güvercinlerin günümüzden 6000 yıl önce Ön Asya’da evcilleştirildiğini Anadolu’da devam ettiğini belirtmektedir.*

Evcil güvercinlerin kalkolitik çağda Asyada gelişip Mısır ve Mezopotamya’ya dağılıp Anadolu’ya geldiği kabul edilmektedir güvercin Anadolu’da eskiden beri vardır olduğunu Anadolu kökenli olarak yayılmış olabileceği de düşünülmektedir.*

Hitit döneminde Anadolu’da ayrı bir kuş kültürü bilinmektedir. Asya’da bulunmayan kuş türlerinin bu kültürde yer alıyor olması,güvercin kültürünün Asya kökenli olmadığını göstermektedir. Mısır ve Mezopotamya’da saygı gören baykuş karga akbaba gibi kuşların Anadolu kültüründe ölümü ve uğursuzluğu çağrıştırdığı için yer almıyor olması, Anadolu’nun kendine özgü bir kuş kültürü geliştirdiğini ortaya koymaktadır.*

Güvercinler
TUNÇ ÇAĞI

Tunç çağı Anadolu’da MÖ. 3 bin ile 2 bin yılları arasında yaşanmıştır. Çorum yakınlarındaki Alacahöyük, Malatyadaki Arslantepe, Çanakkale Troya ile Horoztepe, Hasanoğlan, Mahmatlar gibi önemli yerleşim yerleri dikkat çekicidir.*

Bu çağa ait çanak ve çömlekler üzerinde bir çok kuş türü kumru ve güvercin figürlerine rastlanmaktadır. bulgular güvercinin günümüzden 5 bin yıl önce Anadolu’da yaygın olarak bulunduğunun kanıtlarıdır.*

Anadolu’ya komşu ülkelerin sanatında benzer bulgulara rastlanmaktadır. Tunç çağına ait Mezopotamya buluntularında Sümer kalıntılarında güvercin ve kumru figürleri bulunan mühür ve bazı arkeolojik eserler elde edilmiştir.Sümer şehirlerinden Ur’da tabaka ve Kişteki mezar buluntularından güvercin yetiştirildiği anlaşılmaktadır.*

MÖ. 3 bin yılına ait Mısır kayıtlarında, Mısır hanedanlığı zamanında güvercinlerin yemek amacı ile yetiştirildiği anlaşılmaktadır. güverci eti ve gübresi için yetiştirilmekte güvercin eti sofraların makbul bir yiyeceğiydi. Güvercin gübresinden yararlanmak için güvercin kulesi adı verilen yüksek kuleler yapılmaktaydı.*

Anadolu’da erken dönemlerde başlayan şehirleşme ve hayvanların evcilleştirilmesine bağlı olarak gelişen güvercin yetiştiriciliği, Avrupa ve dünya ülkelerine yayılmıştır.güvercin ırklarının çoğu Anadolu kökenlidir

Evcil güvercinlerin Avrupa’ya gelmesi anadoludan sonra olmuştur. Avrupa’ya ilk güvercin MS. 2. yüzyılda Romalılar döneminde girmiştir. Avrupa’da güvercin yetiştiriciliğinin yaygınlaşması ise MS. 14. yüz yıla rastlamaktadır.


Güvercin, insanoğlunun ilk evcilleştirdiği kuş türüdür en eski bilgiler, M.Ö 4500 yıllarına, günümüzden 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. evcil güvercinin ilk Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmekle Anadolu kökenli bir gelişim olabileceğide düşünülmektedir

bilim insanlarında evcil güvercinin atasının kaya güvercini (Columba livia ) olduğu görüşü yaygındır. Bu görüş 1850’li yıllarda evrim teorisinde çalışırken güvercinlerle ilgili araştırmalarda bulunan Charles Darwin’e aittir. Darwin, yabani bitki ve hayvan türleri üzerinde durmuş Evcil güvercinin beslenmesi ve üretilmesi ile ilgili deneyler yapmış. farklı ırkları birbiri ile eşleştirerek yeni güvercin ırkları elde etmiştir. evrim teorisini geliştirmiştir.bilim insanları da aynı kanıyı paylaşmakta evcil güvercinin, kaya güvercini olmak üzere 2 ya da 4 yabani güvercin türünün melezlenmesiyle ortaya çıktığı görüşünde birleşmektedirler.

*


Arap Bülbülü O’nu Hudeybiyede Gördüm:


Bizim Beşir yavruyken beslendiği için uyumlu ve evcil bir kuştur.ele gelir, insanlarla arkadaşı gibi oynar. başınızda kalıp sizi bıktırırcasına uğraştırabilir. Evcilleştirmek için beslemeli nazik davranmalı, elle yakalamamalı, ürkütmemelisiniz. Evcilleştirmenin en etkili yolu kafesindeki yemi alıp acıktığında elle yemeğe davet etmektir.*
birçok kuş evcilleştirilebilir. yaklaştırmak için sürekli ilgi şarttır. elde tutmamak, sıkmamak önemlidir. Arap Bülbülümüz Beşirde şaşırtan bir şey yaşadım.dayanamayıp mıncıkladım Sandım ki kaçacak Tam aksi avcumu açtığımda elimde durmaya devam etti. Arap bülbülümüz beşiri mıncıklayarak sevdiğimiz halde kaçmadı. İşte evcilleştirmenin ileri bir safhası ile karşı karşıyayız. Size hiç yabancılık çekmiyor elinizden korkmuyor. Sizden zarar gelmeyeceği konusunda herşeyi ile emin.Yemen, Mısır Ürdün Kudüs Arabistan Suriye ve güney illerimize kadar birçok yerde gördüğüm bu sevecen kuş coğrafyanın neşesidir. Hareketli tavırları, güzel ötüşleri, kafalarındaki tüyleri kabartarak çalı tepesindeki duruşları ve kafes hayatında hızlı evcilleştirilebilmeleri ile müstesna canlılardan biridir.


Saka Kuşu; Kırmızı Yüzlü Bir Tutku

Tüm kuşlarda olduğu gibi sakalarda da sadece erkek sakalar nameli öter.çiftleşme mevsiminde ötüşleri artar. Dişi kuş yuvadayken bölgede hakimiyetini* ilan etmeyi amaçlayan erkek saka yüksek bir ağaç yada elektrik teline konarak muhteşem bir konsere başlar.

Çocukluğum Manisa Demirci ilçesinde geçti. Elimizde sapan dağ tepe tarla bahçe gezer kuş vurmaya çalışırdık. önümüze ne gelirse. Serçe, kumru, ispinoz, iskete tabiki saka. Annem Akhisarlıdır. Akhisar’ın sakası meşhurdur.* Akhisarlılar sakaya çok meraklıdır. yolunuz düşerse Akhisar’da dükkan önlerinde tahta kafeslerde sakanın ötüşleri ile ortalığı yıktığına şahit olursunuz.*

Akhisarda sakalar dikkatimi çekti. özelliklerini öğrenince, gözüm sakaları aramaya başladı.tam evimizin önünde duruyorlardı. evimizin elektrik teline çıkan alev kırmızısı erkek saka mahalleyi sesi ile inletiyordu.yuva yapıyorlardı.*

Erkek ve dişi sakalar ot çöp yün toplarlar.erkek dişiye nezaret eder. “yuvayı dişi kuş yapar”. birlikte* yuva yapacakları ağaca gelirler. Erkek tepelere çıkar dişi yuvaya gelip ağzındakiler ile yuvayı örmeye devam eder.*

birkaç dakika sonra saka kuşları çıka geldiler. Erkek yukarıda yerini aldı, dişi ise evimizdeki dut ağacına sokuldu.Kuşun yerini belledim.usulca çıkıp baktım.dalların arasında yün ve ipliklerden fincan şeklinde yuva vardı.o kadar iyi kamufle olmuştu ki kuşları takip etmesem görmem mümkün değildi.


Akhisar’da ilk saka kuşumu aldım aklıma girenler, kapanlı bir kafes aldırdılar. Hiç kimse bu kuşun ötücü yönünü bilmiyor. Şehrin içinde ağaçlara yuva yapacak kadar insanlarla iç içeler. Aldığım saka yavru idi. Yani kafası kırmızılaşmamış.bir dala kafes astım. kapan bölümünde bir kuş vardı* baştankara sakanın yanına koydum. baştankara etcildir kurtcuklarla beslenir İğne gibi gagaları vardır. O akşam saka ile kavgaya girdiler. “Cı cıcıcıcı” şeklinde atışıyorlardı

Saka kuşunu bahçeye götürdüm.kafesin ortasında hem saka hemde baştankara vardı Bir saat sonra geldim bir de ne göreyim, saka kuşum yerde yatıyor. Baştankara kuşumun kafasını yusyuvarlak delmiş ve beynini yemiş. Aklım başımdan gitti. Çok üzüldüm.ablamın zoru ile saka kuşları hayatıma girmişti.* beslemeye başladım.kapanlı ile on civarında saka yakalamıştım. Annem çok merhametlidir. Kuşların esaret durumuna çok üzüldü ve hepsini tek tek saldı. O günü de unutamam.

İnsan üzülüyor bu tabiatın nadide kuşları için. Güzel olmaya gör, düşmanların peytah olur çevrende. Bu, saka kuşu içinde geçerlidir. Tüyleri ve sesinin güzelliği nedeniyle ökseler, ağ ve kapancılarla tutulagelir. Nisan sonunda bir araya gelen sakalar mayısta yuvalarını kurmaya Haziran başından itibaren de yavrular yuvalardan uçurulmaya başlanır. Kuş tutucuları Ağ ve kapanları ile saka yavrularını tutmaya çalışırlar. Ağa yakalanan kuşlar dişi ise salıverilir.dişi kuşlar ötmedikleri için makbul değildir. Kış döneminde “kınalı” sakalarda tutulur. bunlar tabiata alışık oldukları için esaret hayatına alışamaz ve çırpınırlar.


sakacılar kuşları kafeste çırpınıp tüylerini bozmasın diye kafes etrafını fermuarlı bez ile sararlar. Böylece kuş çırpınmaz*
Birde “Kasım Sakası” vardır. Balkanlardan sonbaharda Afrikaya göçen bu kuşlar ülkemizdeki* sakalarımızdan iri ve gösterişlidirler.*
Kasım sakaları Göç yolu ile geldikleri için halk arasında “geçim sakası” olarak adlandırılırlar.*


Trakya’dan İstanbul’a uzanan coğrafyada ağlarla yakalanır ve alıcılara sunulur.Nisan ayı gibi saka çiftleri birbirini bulur Eşleşip yuva aramaya başlarlar. Mayıs gibi fincanı andıran yuvalarını çalı dalına yapmışlardır. Dişi yuvanın içine 4 ile 6 arası yumurta bırakıp kuluçkaya yatar. baba saka ise ağacın yakınlarındaki yüksekliğin üzerinde en güzel namelerini döktürmeye başlar. 14 gün minik yumurtalardan yavru sakalar çıkmaya başlar. çıkışta muhteşem bir hikmet vardır.

Anne saka yumurtalarını gün gün yumurtladığı için yavrular bir anda değil gün be gün çıkarlar. ilk çıkan daha iridir iki hafta anne itinası ile beslenir ve tüylenirler. Artık yuvadan ayrılma zamanı gelmiştir. İlk yumurtadan çıkan yavru yuvanın en gelişkinidir uçma sırası ondadır. Ekmek elden su gölden” geçinen yavru sıcak yuvadan ayrılmak istemez Anne baba sakalar bazen yiyecek sunarak bazen de zorla yavruyu yuvadan uzaklaştırırlar. Dal dal sıçrar yavru saka.


Sakalar Her seferinde yavrusunu daha uzuna uçurur bu an yavru için en tehlikeli zamandır dengesini kaybedip tutunamazsa yere inebilir. yer onun için tehlike ile doludur. Aniden fırlayan bir kedi, ayak altında ezilme tehlikesi yada afacan bir çocuğun ellerinde hayatı sona erebilir.
Hiç unutmam mahallelede yürüdüğümde kulağıma yavru saka sesleri geldi Yavru sakalar Çıt pat yada siç çuk” diye öterler.bu seslere odaklanarak dev bir çam ağacının altına geldim. rüzgar ağaçları sallıyordu.yukarıdan küçük bir kuşun pırpırlayarak Rüzgarda dengesini kaybetmiş uçarak göğsüme kondu.İşte bu şekilde yuvadaki yavrular tek tek evden uğurlanır.*

Her sene sonbaharda yavru sakalar küçük sürüler oluşturarak yetişkinler ile birlikte küçük göçler gerçekleştirirler.tahta kafeste beslenir. Kenevir, aspur en yaygın yedirilen tohumdur. kalın ve ince yem olarak tabir edilirler. saka kuşunuza karışık kanarya yemi de verebilirsiniz.yeni yakalanan* sakanın kafeste yemlenmeye alışması önemlidir.*

Doğru yemlenme yapılmadığında sakalar ölebilir. Yavru sakalar keneviri kıramazlar.kenevirin Fazlası kuşu şişmanlatabilir. Sakaların yöresel adı dikenci kuşudur. Sarı yada mor dikenlerin üzerinde tohum yemeye bayılırlar. sakalara diken de verebilirsiniz. Yeşillik önemli bir gıdadır. Çimen, semizotu meyve kuşu kızıştırmak yada ötüşünü arttırmak için nijer tohumu verilebilir.Saka meraklıları bu kuşları tüy renk vb. özelliğine göre sınıflandırmışlardır. Tek ve çift kenesetli, kömürcü, altı payam vb. beslediğiniz kuş ötmüyorsa yapabileceğiniz onu salmaktır. Ötmeyen bsaka beslenmez.ustalara göre her erkek saka öter,maharet onu öttürebilmektir



Kuşculukta en yaygın melezleme dişi kanarya ile erkek sakanın çiftleştirilmesidir. farklı genden oluşan kuş, baba ve anneden aldıkları ile benzersiz bir canlı haline gelir. baba saka kadar olmasa da turuncuya yakın yüz maskesi, sarı kanatları vardır. Annenin tüy özelliklerini üzerinde gösterir.*

saka iri olup dayanıklı bir kuştur. ötüşü muhteşemdir. melez kuşlara saka sesi dinletmek gerekir. Kanarya ötüşlü melez makbul değildir.dişi melez kuşlar ötmezler. Katır gibi oldukları için üreme özellikleri de yoktur.melezin cinsiyetini anlamak kolay değildir. kuşların ötüyorsa erkektir.küçük tohumcul kuşların erkekleri “fi” kısmından anlaşılabilir. Yetişkin erkek kuşun kuyruk altındaki dışkılama bölgesinde nohut büyüklüğünde bir şişlik olur. Bu kısım dişide olmaz.

saka kuşu dünyada çok sevilen bir ötücü kuş türüdür Türkiye ortadoğu Suriye’de de saka kuşları beslenir Balkanlarda da. Orta Asya’da,* Kırgızistan’da bizimkilere göre daha beyaz sakalar yaygındır Türkiye’de bulunmadığı için çok makbul olan beyaz maskeli sakaların ana vatanı Orta Asyadır Arap dünyasına inildikçe saka yerini Arap Bülbülü’ne bırakır Uzak doğuda ise tepelikli kardinal bülbülü oturur sakanın tahtına. Osmanlı Saraylarının vazgeçilmez kuşu olan saray kuşhanelerinde beslenen sakalar dünya üzerinde en büyük ilgiyi bizim ülkemizde görmüşlerdir.


TÜRK ATI AHAL TEKE

Türkmenistanda iki cins at yetiştirilir biri Ahal-Teke, diğeri Yomut atlarıdır. Ahal-Teke atı, “Ahal” olarak bilinen Kopet dağları ile çevrili olan başkent Askabatda yaşayan Teke Türkmenleri tarafından geliştirildiği için bu adı almıştır. Dünyaca ünlü Türkmen atının güzelliği, görkemi bu atlarda gizlidir. Büyük İskender Asya Seferinde ahal tekenin suretine ve güzelliğine hayran kalmıştır. 15. ve 16. yüzyılda bu at Rusya’da tanındı Rus zenginleri tarafından satın alındı. Almanya’ya götürüldü. Almanların ünlü Trackhaner atının kökeni Ahal-Teke atıdır Türkmen atları Arabistan’a geldi Arap atı oldu. Kuzey Afrika’ya geldi Berberi atı oldu, İspanya’ya geldi Endülüs atı oldu.

Zarif ve ince yapısıyla Ahal-Teke nin kulakları dik ve ince; gözleri canlı ve parlak; boynu ince ve uzun; bel kasları kuvvetli; sağrısı geniş hafif eğimli; incikleri kısa, kolları uzun; tırnakları küçük ve sağlam göğsü geniş ve serttir. Halk arasında kamış kulaklı, ince belli, kalkan göğüslü olanlar tercih edilir. Kuyruğu ve yelesi kısa; kuyruk kılları incedir. Ahal-Teke boynunu, saldırıya hazırlanan bir kobra gibi dik tutar. saltanat sahibi padişahı andırır.
Gözleri keskindir uzağı görür ve tehlikeyi tespit eder. Tırnaklarının sağlam olması uzun mesafeler kat etmesini sağlar.az yem yer, az su içer. susuzluğa dayanıklıdır çöl şartlarına elverişlidir çöle en dayanıklı atların başında Türkmen atları gelir.


Kangal*

hayvanlar insanlar tarafından sevilmekte insanların en sadık dostu olabilmektedir. bu konuda akla ilk gelen ise, sadıklığı ve dostluğuyla tanınmış köpeklerdir.Köpek türleri içerisinde bazıları ön plana çıkar ve ilgi fazla olur köpek türleri, bölge ve ülkelere göre değişir. Kangal köpekleri, Türkiye’de en çok sevilen, köpek türleri arasında ilk sıralarda yer alır kangal köpeklerinin nasıl ürediğine dair kesin bilgilere ulaşılamazken,saf ırk olduğu kanıtlanmıştır. Avrupa ırklarında olduğu gibi suni yollarla üretilmemiştir.kangal köpekleri çok özeldir Doğal yollarla kendi içlerinde ürerler en güçlü erkeklerin genleri, bir sonraki kuşağa aktarılır. Bu da, kangal köpeklerinin yüzyıllarca Anadolu’nun sert iklim şartlarına nasıl dayandığını açıklamaktadır.

Kangal köpekleri sakin yapılı ve akıllıdır korumalı bir yapıdadır. bunda ise ırksal yatkınlık ve köpeklerin çoban köpekleri olması önemlidir kendi bölgelerinde başka köpeklere bekçilik verilirse agresifleşir kangal köpekleri, Anadolu’da çoban köpekleri olarak kullanılmış kullanılmaya devam etmektedir. bu köpekler, yaşadığı bölgeyi benimser yaşam alanı olmayan bölgelerde saldırgan ve agresifçe davranmazlar. kangal köpekleri insanlar ile sağlam ilişkiler kurmaktadırlar. Buda, bu köpeklerin neden sevildiğini ortaya koymaktadır.kullanım amacına eğitimlerden geçmektedirler. saf ırktan geldikleri Avrupa ırklarına oranla eğitimleri zordur.


Kangal köpekleri, doğal yollarla ürerler safkan özelliğindedir. köpeklerin eğitimi 3 aylıkken verilmeli,eğitimi veren kişi uzman olmalıdır. köpeklerin eğitimleri saf ırkı temsil ettikleri için çok zordur. içgüdüler taşırlar. içgüdüler, sürüleri, insanları evleri koruma konusundadır. içgüdüleri zekalarıyla hareket edebilmesini sağlamaktadır.*
Kangal köpeklerinin sadıklığı kuvvetlidir. sahipleriyle çok kuvvetli bir dostluk bağı bulunur sahiplerinin istediklerini komutsuz yerine getirirler.
Yapısal ve güç olarak son derece kuvvetli ve kaslı bir bedene sahip olduğu görülmektedir. beden yapısı, genetiktir.*

Bu köpekler kuvvetlidir ağırlıklarının 2 3 katı ağrılıkları ağızlarıyla sürükler. Gen itibariyle kapalı yerde yaşamaya uygun değillerdir. geniş alanlarda yaşaması uygunudur. çocuklarını ve kendilerini korumak isteyen aileler kangal köpeklerini bahçelerinde besler bu köpekler sahibine karşı dost canlısı ve de tam bir koruyucudur.
Kangal köpeklerinin kürkü yoğun tüylerle kaplıdır. kangal köpeği sahiplerini haftada bir kere köpeğin sert kıllı fırçasıyla taramalıdır uygulamanın amacı köpeğin kürkünün sağlıklı ve parlak olmasını sağlamaktır.bakımı kolaydır. özgürce yaşayabilecekleri geniş bir yaşam alanına ihtiyaç duymaktadırlar.Kangal çoban köpeği, Anadolu insanını sürüsünü kötü niyetli kimselerden ve vahşi hayvanlardan korumuş bir köpek ırkıdır. Babiller zamanından beri varlığı bilinmektedir. savaş köpeği olarak kullanıldığı gibi, at ve aslan avında da yararlanılmıştır.arkeolojik kayıtlarda, Osmanlı arşivlerinde ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Kangal çoban köpeğinin varlığı kanıtlanmıştır.


Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kangal köpeği yetiştirilmiş çoban köpeği olarak kullanılmıştır. İmparatorluğun parçalanmasından sonra çoban köpeği yetiştiriciliği kaybolmuştur.Kökeni Sivas Kangal ilçesidir Yozgat, Kayseri, Çorum, Tokat, Erzurum ve Erzincan'da da saf kanlarına rastlamak mümkündür. saf Kangal çoban köpeğini Sivas Kangal ilçesinde bulmak mümkündür.Kangal Köpeği Aslanı andırır. En önemli özelliği kıvrımlı yukarı kalkık halka biçimindeki görüntüsüdür. Kangal'larda kuyruğun yukarı doğru kıvrımlı olması üstün özellik sayılır. kuyruğun rengi gövde renginden koyudur. Karabaşlık,ırkın belirli özelliğidir.*

Kangal'larda kafa iri başın alın kısmı geniş ve yüksek, çene kalın ve güçlü, dişler çok iridir. Çene ve burun orta uzunlukta, burun kısmı küt, kulaklar düşük ve büyükçe,Göz etrafı siyahtır.*
Gözler oval, siyah ve kahverengi tonlarındadır. Boyun hafifçe eğik, güçlü ve adaleli, ense başa yakın genişliktedir. Gövde baştan sona kare şeklindedir. Gövde kirli beyaz ile grinin açık veya koyu tonlarındadır. Göğüs yüksek ve geniş olup, üst kısmı öne doğru bombelidir. Göğüs güçlü adalelidir, şişman değildir. Kangal'lar dövüşürken göğsünü çok iyi kullanırlar. göğüs derin, karın hafif içine çekiktir. bacaklar kalın, ve güçlüdür

Türkiyede yetişen hayvanlar*

Kuşculukta en yaygın melezleme dişi kanarya ile erkek sakanın çiftleştirilmesidir. farklı genden oluşan kuş, baba ve anneden aldıkları ile benzersiz bir canlı haline gelir. baba saka kadar olmasa da turuncuya yakın yüz maskesi, sarı kanatları vardır. Annenin tüy özelliklerini üzerinde gösterir.*
saka iri olup dayanıklı bir kuştur. ötüşü muhteşemdir. melez kuşlara saka sesi dinletmek gerekir. Kanarya ötüşlü melez makbul değildir.dişi melez kuşlar ötmezler. Katır gibi oldukları için üreme özellikleri de yoktur.melezin cinsiyetini anlamak kolay değildir. kuşların ötüyorsa erkektir.küçük tohumcul kuşların erkekleri “fi” kısmından anlaşılabilir. Yetişkin erkek kuşun kuyruk altındaki dışkılama bölgesinde nohut büyüklüğünde bir şişlik olur. Bu kısım dişide olmaz.



saka kuşu dünyada çok sevilen bir ötücü kuş türüdür Türkiye ortadoğu Suriye’de de saka kuşları beslenir Balkanlarda da. Orta Asya’da,* Kırgızistan’da bizimkilere göre daha beyaz sakalar yaygındır Türkiye’de bulunmadığı için çok makbul olan beyaz maskeli sakaların ana vatanı Orta Asyadır Arap dünyasına inildikçe saka yerini Arap Bülbülü’ne bırakır Uzak doğuda ise tepelikli kardinal bülbülü oturur sakanın tahtına. Osmanlı Saraylarının vazgeçilmez kuşu olan saray kuşhanelerinde beslenen sakalar dünya üzerinde en büyük ilgiyi bizim ülkemizde görmüşlerdir.


Keklik, Kınalı Dilber

Türkülerimize, destanlarımıza konu olmuştur keklikler. Bir av kuşu olarak bilinse de Anadolu insanı çok sevmiş ve kafes kuşu olarak evlerinin baş köşesinde ağırlamıştır. Kak kak kak Kabarak kabarak? şeklindeki ötüşü nice insanın en sevdiği namelerden biridir.birkaç türü bulunur kekliğin. Ama en güzel görünüşlüsü Anadolu Kekliğidir.*

Kırmızı gagası, beyaz yanağı, gagasının üzerinden başlayan gözünün üzerinden ensesine uzanan sürmeli siyah tüyleri gri başı ile sevimli bir yüzü vardır. Gri vücudu üzerinde siyah kesik çizgili kanatları üzerinde harika durur.
Anadoluda yaygın olarak avlanır kınalı keklik. Yazın av köpekleri ile izi sürülür. kekliği farketmeniz kolay değildir. Son derece akıllı olan bu canlı, rahatlıkla kamufle olabilir.*

Kekliği saklandığı yerden çıkaracak en önemli şey köpektir. Kuşun kokusunu bilir ve saklandığı çalıya atlar. Keklik doğrulduğu anda avcı silahını patlatır.
Eti çok lezzetli olan keklik üreme mevsiminde avlanmaz. Çalıların içine yuva yapıp yumurtalarını bırakır. 10-15 arası yumurta bırakan kekliğin yavruları tavuk civcivlerini andırır.minik ve oldukça hareketlidir




babam köy öğretmenliği yaparken iki tane keklik yavrusu tutmuş. o kadar minikler ki. Yere sofra bezi serdik civciv yemi yaydık. keklik yavrularını içine saldık.üç gün boyunca fik fik diyerek kalburu turladılar. Yem yemediler su içmediler. Tabi sonra da öldüler. Çok üzüldük.Tabiatta keklik, yavrularını yumurtadan çıktıktan sonra peşine takarak gezdirir tehlike ile karşılaştığında uçar gider. çil yavrusu gibi dağılırlar. tehlike geçer. Anne keklik* gelir farklı bir ötüşle yavrularını yanına toplar. İşte Kainattaki muhteşem sanat. Bu aklı fikri olmayan canlıya bu ince davranışı veren kim ? Anne keklik sıkıntı anında tehlikeyi kendisine çekerek uzaklaşmayı, yavrularda saklanıp anneleri gelinceye kadar ortalıkta görünmemeyi nasıl akıl ediyor. Tabi ki bilen ve yöneten yüce Yaratıcının sevki bunları sağlıyor.



Keklikler tavukgillerdendir.tavuklarda olduğu gibi çok kuvvetli ayakları vardır. kırmızı ayakları yeri geldiğinde müthiş bir savaş aracı olabilirler. kekliği elinize aldığınızda doğru yerden tutamazsanız ayakları ile elinizi yaralayabilir. ayaklar beslenmede aktiftir. Tavuk gibi eşelenmeyi severler. Tohumculdurlar. Bitki tohumlarını çok severler.*

Keklikler böcek solucan ve kurt yerler.kekliğe buğday, arpa, küçük mısır taneleri verebilirsiniz. Civciv yemi iyi gelecektir. kumlanmayı seven bir canlıdır.beslendiği ortamın eşelenebileceği kumla kaplı olması hoşuna gidecektir. ev ortamında bu olamayacağı için taşlığında biriktirebileceği kumu ona kap içinde sağlamanız gerekir.

Türkiyemizin doğusunda keklik beslemek çok yaygındır.Siirt kekliği meşhurdur. Atalarımız keklik beslemek için kafes geliştirmişlerdir. Dallardan örülme kafesin ağız tarafına ortası kalem çubukla bölünen iki boşluk vardır. Keklik buradan başını dışarıya uzatır* Kafesin su ve yem bırakılır. Keklik başını menfezden uzatarak yem ve sudan istifade edebilir. Gerçekten akıllıca bir çözüm.

kafes içindeki keklik, aralıklarla dışarıya çıkarılır kafes toprak zemin üzerine konulur.
ev kadınları kapı önünde laflarken kekliklerini yanlarında çıkarırlar. keklik* otu çimeni çok sever. yeşilliğini eksik etmemeniz gerekir.
Keklik yabanıl bir canlı olduğu için kümeste kuluçkaya yatmaz.tabi bir ortam meydana getirmek gerekir. Ama kafeste mevsimi geldiğinde yumurtlayabilir. kafesinde dişili erkekli iseler yumurtalar döllü olacaktır. yumurtaları kuluçka makinesine koyarak yavru keklikler elde edebilirsiniz.*

ülkemizde birçok keklik yetiştiricisi* keklik üretimi gerçekleştirmektedirler. Üretilen keklikler Tarım Köy İşleri tarafından satın alınmakta ve tabiata salınarak sayılarının arttırılması sağlanmaktadır.


Yavru keklikler son derece hareketli canlılardır. Anne babaları gibi yürür ve sekerler.ampul altında ısıtılır ve civciv yemi ile beslenir.korunaklı cam kafeslerde bakılır. Büyüdükce büyük tel kafeslere alınır.Tüfekle vurulması yanında kekliğin ağ ile yakalanması doğu yörelerimizde yaygındır. minik kazık ve kazığın yanından çıkan kemetlerden oluşan ağ dağlık bir mevkide serilir. çığırtkan keklik kafes içine yerleştirilir. Kafesin etrafı taşlarla örülür kafesin üst kısmı açıkta bırakılır avcılar saklanırlar. Çığırtkan kekliğin ötüşü* ile keklikler sürü halinde çıkagelirler. Keklikler ağa takılır Böylece keklikler yakalanmış olur.*

Kekliği ağ ile yakalama kekliği yemek için değil kafeslerde beslemek için tercih edilir. ağla yakalanan keklikler kesilmez kafese alıştırılır.
makbulu kekliği yetişkin halde değil yavru iken yakalamaktır. böyle yapıldığında keklik insana alışık olacak ve kafeste çırpınmayacaktır.

Van da okuduğum yıllarda Siirtli bir velimiz hediye keklik getirmişti. Siirtin kekliği meşhurdur.* çok güzel bir kafes yaptık.kütüphanede kekliğe bakıyorduk. dışarıya da saldığımda kaçmıyor ayaklarımızın altında dolaşıyordu. Birgün Kafes boştu. bizim keklikt Söğüt dallarından aşağıya inmiş. O kadar evcildi ki kaçmamıştı eşiniyordu. kışkışlayarak kulübesine soktuk yakalayıp kafesine koyduk. İşte yavruyken yakalanan keklikler bu kadar evcildir.


Kekliğin bir başka yakalanış şekli İç Anadolu bölgesinde yaygın olan karda* yakalamadır. Kışın karın ilk yağdığı gece avcılar yola revan olurlar. kışalaya kışalaya giderler. çalıları taşlarlar. saklanmış keklik olabilir bir tanesinden bir keklik parlar. Tırlayarak kalkar ve uçarak uzaklaşır. Bu avda maharet kekliğin nereye gittiğini görebilmekten geçer.

hava soğuktur. Keklik* uçamaz.yere düşer her yer kar olunca kara saplanır Avcılar kekliğin uçtuğu tarafa yürürler. karların içinde düştüğü yeri görür ve elleri ile kazarak karların arasından kekliği çıkarırlar.böylece keklik yakalanır

Keklik tabiatımızın süsü nadide canlılardandır av hayvanı olarak vurularak azalmasına gönlüm razı değil. keklik bir tutku.çiftliklerde rahatlıkla üretilebilen bu canlıya düşkün olanlar evlerinde besleyebilirler.hem sesini dinler hem de insana son derece alışık olan bu evcil canlılarla daha yakın olabilirler.


Florya, Bir İstanbul Kuşu

Flurya, Flur vb. isimleri bulunan hafif tombul, iri kuş, Osmanlı Tarihinde kafes kuşlarındandır. İstanbula has bir kuştur eski payitahtta. bugün Florya semti ismini bu güzel kuştan almıştır. Kalın gagası olan Floryalar, yeşilden sarıya çalan renge sahiptirler. Erkekleri gösterişli ve canlı renklere sahiptir. Dişisi kırçıllı ve mattır.

Renklerinin yeşilliğinden dolayı seçilmezler. İlkbahar ve yaz boyunca onu, servi tepelerinde çekirdek çatlatırken yada ?Fruuuuuuuuuuuuuuu? diye öterken görebilirsiniz. Floryanın Yemlenmesi, çiftleşmesi bakımı saka kuşu ile benzerdir.kanarya ile florya çiftleşirler. Floryacılar sakacılardan daha fanatiktirler.kuşa tutku ile bağlıdırlar.*

Floryanın saka ve kanarya gibi şakımalı ötüşü yoktur. Cızırtıya benzer ötüşü kullanırlar. Floryacılarda sakacılar gibi kuşlarının kafeslerini bir bez ile sarar ve kuşun ortamdan etkilenmemesini bu şekilde sağlarlar.


Arap Bülbülü O’nu Hudeybiyede Gördüm:

Adını çoğumuz duymuştur. Ama nasıl bir şeye benzediğini bilmeyiz. Arap coğrafyasına ait bir kuştur. Onunla ilk kez Mekke civarında karşılaştım. Hudeybiyede Huneyn vadisinde çalımsı ağaçcıkların arasında oynaşan siyah damlacıklar Ve yine harikulade bir şakıma.*

simsiyah kuşlardı bunlar. Gagaları küçük sivri, sığırcık boyunda kuşlar. Peygamber Efendimiz (SAS) gerçekleştirdiği çöl yolculuklarında, istirahatlarında, hayatının herhangi bir bölümünde bu kuşların ötüşlerine kulak vermiş olabilir. Onların şahsında, Allahın sanatını tefekkür etmiş olabilir.

Arap Bülbülleri Arap coğrafyasında görülür. Sıcak iklimleri sever sevimli canlılar ülkemizde güney kesimlerde yaşayabilmektedir Antakya Adana Mersin civarında görülmektedirler. Türkiye’mizin güneyi Suriye, Irak, Ürdün, Arabistan Yemen Arap Bülbüllerinin ana vatanıdır

Yemende birçok Arap Bülbülü gördüm başkent Sana’da Sula Şehrine giderken önümüzdeki araba Arap Bülbülü’ne çarpmıştı.Yerdeki minik kuşa yaklaştım ölmüş kuşu elime aldım. Az ileride karakol vardı. Birkaç asker Ne yaptığımızı sordu Elimizdeki kuşu gösterince şaşırıp tebessüm ettiklerini hatırlıyorum.


Arap Bülbülü O’nu Hudeybiyede Gördüm:


Antakyada dükkan önlerinde Arap Bülbülü beslendiğini görebilirsiniz. Kalın tok sesi ile sabahları akşam öten bu kuş Adana Hatay arasında sevilerek beslenen bir kafes kuşudur.
Arap Bülbülü etçildir kenevir, aspur ayçiçeği onlara günlerce yeter bülbüller kafeste beslenemez. sadece solucan, böcek vb. ile beslenebilirler. Arap Bülbülünün bakımı kolaydır. Etcil beslenme yanında meyveler, sebzeler ve hububat ile bakılabilir.*

Arap Bülbülüme Bukalemunlarım için ürettiğim un kurdundan veriyorum. Deliriyor etcil yemler için gagasının yapısı bile bunu anlatıyor İnce ve sivri. Ağaç çatlaklarından kurt böcek toplamaya müsait yaratılmış. Meyvenin her türlüsünü verebilirsiniz. meyve sebze ürünleri kafeste koku yapabilirler. Bu nedenle katı ürün vermelisiniz.*
Evde misafirler için yapılan kek artmıştı. bülbülümüz Beşire özel kek yapıp torbalara doldurduk ve onu besleme konusunda çok rahatladık.onun adı Beşir, çünkü kendisi Arap Yarımadasından ve görünümü siyah. Osmanlı’da arap yarımadasından getirilen siyah tenli nice paşa olup en çok Beşir isimli Ağalar bulunmaktadır.
Arap Bülbülleri son derece hareketli, sevimli ve sempatik canlılardır.kuşlardan evcilleştirilmeye en müsaitidir insana yakındırlar.ilgilenenler insansı bir ruhu olduğu izlenimine kapılır.alıştığı kişiye candan tavırlar sergiler.




Adana ve Antakya bölgesinde bu kuşlar yuvalarından alınmakta genç yaşta beslenerek insana yakınlaştırılmaktadır.evcil arap bülbülü ev yada iş yeri ortamında, neşe kaynağı olabilir. Kafadan kafaya uçar omuzlarına konar. elinize gelir sizinle oynar solucan tarzı şeyleri sevdiğinden elinizde tesbih varsa bir çocuk gibi tesbihle oynamaya başlayacaktır
Kargagillere benzediği için renkli ve ipsi şeylere ilgisi büyüktür. yuvasına taşıyabilir. dezavantajı ise dağınık ve pis olmalarıdır. Tohumcul olmadığı için yedikleri kokuşmaya müsaittir ve yerken sağa sola bulaştırabilir.dışkısı sıvımsı olduğu için koku yapabilir.Arap Bülbülleri devamlı ötmezler. Sabahları ve özellikle de ikindi sonrası ötüşleri ile meşhurdurlar. bülbül ötüşüne benzer tok, kısa ama muhteşem nameleri vardır. Flüt tarzı devamlılık arzeden melodilerde çıkarırlar.güney illerimizde yavruyken devşirme yapılır. Yetişkin kuş doğadan tutulduğunda uğraş gerektirebilir.

Safkan Türk Atı Ahal Teke

Günde 200 kilometre koşabilen, hızlı, üç gün susuz kalacak kadar güçlü, manevra yeteneği yüksek bir at Ahal Teke. Binicisiyle duygusal olarak bütünleşiyor, tek sahip istiyor. Orta Asya Türklerinin ismini Türkmenistan’daki bir bölge ve aşiretten alan atı Ahal Teke.Akhal-Teke (Ahal Teke) Türk atıdır. 3000 yıl evvel insanlar tarafından ilk evcilleştirilmiş at türüdür Orta Asyada Türk halkları arasında yaygındır. Türkmenler Akhal-Teke atına sahib çıkarak Türkmen atı olduğunu söylerler. Akhal-Teke Manas ve Dede korkut gibi Türk destanlarında geçer.Yaşayan en eski at ırkı olan Akhal – Teke sıra dışı fiziksel gücünü duyarlı kişiliğini Orta Asyanın kendine özgü doğa koşullarından almıştır. kanı birçok modern at ırkının gelişimini etkilemiştir. yüzyıllar boyu safkanlığını koruyabilmiştir.Irkın ismi 19. yılların sonunda anlaşılmıştır. AKHAL-*Türkmenistan'da Pers imparatorluğunun parçası olan Kopet dağlarının eteklerinde bulunan bir vahanın adıdır. TEKE -*Türkmen kabilelerinden sonra egemen olan yüzyıllarca Türkmen atı yetiştiren göçebe boyunun adıdır.Türkiye’de bir tane var


Safkan Türk Atı Ahal Teke maalesef Türkiye’de tek O da Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov’un, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hediye ettiği safkan 'Ahal Teke' 'Arkadaş' adlı attır. Abdullah Gül’ün zaman zaman atı ziyarete gittiği biliniyor.
* Kafası uzun ve geniş bir alnı vardır.
* Manalı bakan iri badem gözleri, dar ve dik kulakları uzun ve yüksek bir boynu vardır.
* Vücudu uzun ve eğimli, dar bir göğsü uzun ve güçlü bacakları vardır.
* Kas yapısı mükemmeldir.
* Birçok rengi vardır, yaygın olarak yağız ve dorudur.* En belirgin özelliği ışıkta parlayan ve değişen metalik altın rengidir.

Saf Ahal Teke ırkının ortaya çıkarılması çalışmalarına, TİKA’nın desteklediği projeyle adım atıldı. TİKA’nın Türkmen Atları Devlet Birliği ile Tarım Bakanlığı’ndan uzmanlar başkent Aşkabat’ta Moleküler Genetik Laboratuarı’nda incelemelerde bulundu.Ahal Teke atlarını diğer atlardan arındırmak için yapılacak tahlil çalışmalarındaki kimyasal malzeme Türkmen Atları Devlet Birliği’ne teslim edildi.TİKA ile Türkmen Atları Devlet Birliği işbirliğinde yürütülen proje kapsamında Ahal Teke atlarının kayıt ve tescil işlemleri, DNA testleri, at hastalıklarının teşhisi,* doping analizleri at yarışmalarına katılımlarının sağlanması konularında gerekli eğitim programları ve organizasyonların yapılması öngörülüyor.



BOZKURT*

BOZKURT kışkırtılmadıkça insana saldırmaz gerekmez. Kuzey Amerika’nın uçsuz bucaksız ovalarında kışın geceleyenler, kurtların, yaktıkları ateşin üç metre yakınına geldiklerini görmüşler. Durup insanları seyretmişler, fakat hiçbiri vahşi harekette bulunmamışlardır.

Eski Dünya’da özellikle Rusya’da kurt hücumu hakkında çok hikaye anlatılmaktadır kurtların adamın altındaki ata göz koyduklarına hükmedilebilir. Avrupa kurtlarının. evcil köpeklere karışması sonucunda, insanoğlu karşısındaki korku ve saygıyı kaybetmişlerdir kurtlar, en tehlikeli ve amansız düşmanlarının insanoğlu olduğunu gayet iyi bilirler.

Bozkurtlar şimdikinden çok kalabalıktı.Kuzey Kutbu bölgeleriyle Orta Meksika Asya Sibirya ve Hindistanda sürüler halinde yaşarlardı.
İnsanoğlu yüzyıllarca boz kurdla manasızca savaşmıştır Medeni insanlar, evcil hayvanlarını taşıyarak dünyaya yayıldıkça, kurt insanlardan uzak,bölgelere çekilmiş ve nüfusu azalmıştır.

zeki, ve güçlü bir hayvandır insanlar kurttan korkarlar hak kurt insan,ve hayvanlar için yabana atılır bir hasım değildir zekası filinkinden, atınkinden ve gorilinkinden geri kalmaz. iri ve kuvvetli bir hayvandır.Kanada kurtları 85 -90 kilo olabilirler.İri kurt 120 santim olup 50 santimlik bir kuyruğu vardır. Omuz hizasında boyu 90 santimdir.

Kurdun kalın ve sık postunun rengi siyah ile beyaz arasındaki tonlarda olur.kurtların postları sarı veya kahverengi benekli de olabilir. Kurdun kısa kulakları vardır, Kulaklar küçük olursa, donmaları ihtimali azalır. Kurdun uzun ve tüylü kuyruğunun faydası ise Kurt. uykuya yattığında kuyruğunu, çıplak burnunun ve ayaklarının etrafına sarar kuyruk onları donmaktan korur.


Kurtlar ve yavruları örnek bir aile tablosu meydana getiriler. İlkbaharda çiftleşirler. Erkek, eşinden ayrılmadığı takdirde,hayatının sonuna kadar tek eşle kalır. Kurt çifti kayalık bir mağarada ıssız yerlerde barınırlar*

Yavrular çiftleşmeden iki ay sonra dünyaya gelirler. Yeni doğan yavrunun isli kahverengi veya grimsi mavi renkte sık tüylü bir postu vardır. Doğduğu sırada kördür. Çekik lâcivert gözleri dokuzuncu gün açılır. Yavru kurdun gözleri iki ay sonra yetişkinlerinki gibi sarımsı gri renk alır.

yavrunun başlıca gıdası anne sütüdür. anne iki hafta sonra memeden kesmeye başlar. yavrularını midesindeki sindirilmiş etleri kusmak suretiyle besler. Anne yavrularının yanından ayrılmaz onları kendi yiyeceğiyle eşinin ya da yakın akrabasının getireceği etle besler.Erkek kurdun, avlanıp yiyeceği, kusulup yavrulara midesinde getirmesi adettir. Avlanmadığı zaman,nöbet tutar. tehlike anında ailesine işaret verir ve dikkati üzerine çekerek gerilemeye başlar.düşmanı inden uzaklaştırmayı başarır. Kaza annenin hayatına son verirse baba yavrulara bakar onları, kustuğu yiyecekle besler Yavrular çabuk gelişir Üç haftalık olunca anneleri onları inden çıkarırlar. Yavrular günlük hayata katılarak avlanmasını başlarının çaresine bakmayı öğrenirler.Kurtlarda aile bağları kuvvetlidir. Yavrular büyüyünceye kadar ailede sevgi vardır Aile üyesi tuzağa yakalanacak olursa, akrabaları kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar.Genç kurt bir buçuk yaşına kadar büyür. Dişilerin erkeklerden çabuk gelişmeleri enteresandır. Erkekler üç yaşından önce yetişkin sayılmazlarsa iki yaşındaki dişiler üremeye hazırdırlar. on iki yaşındaki kurt ihtiyarlamaya başlar. On dört yaşındakinin dişleri aşınmıştır. kurt en çok yirmi yaşına kadar yaşayabilir.


Amansız Bir Avcı:*Kurdun beslenme şekli hakkında çok söylenmiş ve yazılmıştır. Aç kurdun, karnını çamurla doldurduğunu, kurtların dolunay zamanında şişmanlayıp ay ufaldıkça zayıfladıkları
kıtlık zamanlarında ön ayaklarını emmek suretiyle hayatta kaldıklarını duymuşsunuzdur. söylenenlerin gerçekle ilgisi yoktur.

Kurt sürü halinde avlanır. sürü, hikayelerde anlatıldığı gibi, yüzden fazla canavardan meydana gelmez. Kurt sürüsü ailedir Anne, baba yavrular ve akrabalar birlikte avlanabilir.yüz elli kilometre uzunluğunda avlanma alanları vardır. geyik, dağ koyunu, ren geyiği ve mus geyiği gibi hayvanları öldürürler.*

kurtların nüfusu otuz beş bine yakındır
insanların bulunduğu bölgelerde evcil hayvanlar koyunlara, sığırlara ve atlara pusu kurarlar. Tavşanlar, kemiriciler,hayvan leşleri kurdun yiyecek listesinde yer alırlar. Kurt yerine göre böğürtlen ve karpuz gibi meyvaları yer, haftada tek öğünle yetindikleri olur.kuvvetten düşmemesi için öğünün bol olması gerekir.ağırlığının beşte birini yer artan eti toprağa gömer.

Kurdun gün batarkenki uluması, duyanın asla unutamayacağı derin ve dalga dalga uzayan, tüyler ürpertici bir sestir. Kurdun ulumasında atların ürperdikleri ve titremeye başladıkları görülmüştür.


TÜRK ATI AHAL TEKE

“Vatanımız, halkımız, bağımsızlığımız gibi atçılığımızı da yüksek tutmak zorundayız.
Bizim medenîyetimiz dünyanın en eskisidir insanlara yol göstermiş onları korumuştur. kıymetli sembollerimizden birisi de attır.atalarımız o kadar temiz atlar yetiştirmiştir ki, asırlar boyu yaşamıştır.*
“TARİHİ ÇEVİR, NAL SESİ KISRAK SESİ BUNLAR,
DELMİŞ ROMA’NIN BAĞRINI MIZRAK GİBİ HUNLAR”

ahal-teke atlarımız safkandır. Buna inceliği, eşi emsali olmayan dış görüntüsü şahitlik etmektedir. "*
Türk atıdır.ilk evcilleştirilmiş attır Orta Asyada yaygındır. Türkmenler sahip çıkar Türkmen atı olduğunu söyler. Ahal Teke adı Manas ve Dede Korkutta destanlarında geçen Türkmenistan‘ın Ahal vilayetindeki Teke kabilesinden gelmektedir.

Asil ve dik duruşu, uzun ince boyunu, dik omuzları, uzun sırtı ve bacakları küçük sert bir kalçası vardır. Boynundaki saçları ipek gibi yumuşak ama azdır. Kulakları atlarınkinden uzun ve Orak şeklindedir. Ahal Tekelerin gözlerinin etrafı siyah olduğu için gözleri badem gibi görünür.*

Vücudu hafif metaliktir parlar. Kılları ince ve yumuşaktır. Büyüleyici asil hareketleri elastiktir. Hüner ve eğitim gösterilerinde diğer atların zorlandığı bazı hünerleri kolayca başarır. Soğukkanlı, zeki, duygusal ve inatçıdır, sahibine daima bağlıdır.

Ahal Teke atı eski Türk atının torunudur, buz çağında var olmuş dört at türünden biridir. milat dan önce bile doğu Avrupa dan Çin‘e kadar nam salmış ve kıymetli bir atdır. Savaşlardan dolayı sayıları azalmış Timurlenk (1336-1405) tarafından Arap atı kısrakları ile fazlalaştırılmışlardır.


Ahal Teke atı Avrupalı at soylarını geliştirmekte rol oynamıştır. Beverly Turk adlı birisi tarafından 3 ya da 4 Ahal Teke atı getirilmiş bugünün en soylu atları olarak görülen “Saf-kan İngiliz”-atı’nın türetilmesinin temeli olmuşlardır. “Türkmen atı” Ahal Teke erkeğinden Alman-imparatorluğunda 17 damızlık at türetilmiş alman yarış atları soylandırılmışlardır.Avrupa’da ki at soyları Ahal Teke damızlıkları ile çiftleştirilip asilleştirilirler.*

Her at soyu için resmi bir soy kitabı vardır. Ahal Teke’nin soy kitabı Moskova’da başlatılmıştır. Ahal Teke, Türkmenlerin Türkmen-köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve resmi Türkmenistan armasında gösterdikleri milli hayvanlarıdır.Türkmenlerin yetiştirdikleri Ahal Tekeler, Asya bozkırlarında hür olarak sürüler halinde yaşarlar. Başlarında atlı Çobanları vardır.

Kaşgarlı Mahmud’un deyimiyle “at Türkün kanadı”dır. kanatsız kuş uçamaz, atsız Türkmen aş bulamaz. Dede Korkut “yaya adamın umudu olmaz”der. At sosyal hayatta kutsal kabul edilir kahramanın en büyük yardımcısı atıdır. Kahramanın kişiliği, kimliği ile ilgilidir. Düşünen, konuşan, uçan bu varlık, kötülükten birlik ve bütünlüğün sağlanmasında rol oynamıştır. Köroğlu’nun kahramanlığında “Kır at” vardır.

görkemi, güzelliği, sesi ile sanat şaheseri olan at; yol gösterme akıl verme yönüyle de bilge niteliğine sahiptir. Türkmenin varı, devleti olan at, mitolojiktir At bir yanıyla da insanın ruh, duygu ve düşünce dünyasını ifade eder. Saha (Yakut) Türkleri ilk insanın yarı at, yarı insan olduğuna inanmaktadırlar.
Türkiye’de bir partinin sembolü olan at Kazakistan ve Türkmenistan devlet sembollerinin merkezinde yer almaktadır.


Türkmenistanda iki cins at yetiştirilir biri Ahal-Teke, diğeri Yomut atlarıdır. Ahal-Teke atı, “Ahal” olarak bilinen Kopet dağları ile çevrili olan başkent Askabatda yaşayan Teke Türkmenleri tarafından geliştirildiği için bu adı almıştır. Dünyaca ünlü Türkmen atının güzelliği, görkemi bu atlarda gizlidir.*

Büyük İskender Asya Seferinde ahal tekenin suretine ve güzelliğine hayran kalmıştır. 15. ve 16. yüzyılda bu at Rusya’da tanındı Rus zenginleri tarafından satın alındı. Almanya’ya götürüldü. Almanların ünlü Trackhaner atının kökeni Ahal-Teke atıdır Türkmen atları Arabistan’a geldi Arap atı oldu. Kuzey Afrika’ya geldi Berberi atı oldu, İspanya’ya geldi Endülüs atı oldu.

Zarif ve ince yapısıyla Ahal-Teke nin kulakları dik ve ince; gözleri canlı ve parlak; boynu ince ve uzun; bel kasları kuvvetli; sağrısı geniş hafif eğimli; incikleri kısa, kolları uzun; tırnakları küçük ve sağlam göğsü geniş ve serttir. Halk arasında kamış kulaklı, ince belli, kalkan göğüslü olanlar tercih edilir.*

Kuyruğu ve yelesi kısa; kuyruk kılları incedir. Ahal-Teke boynunu, saldırıya hazırlanan bir kobra gibi dik tutar. saltanat sahibi padişahı andırır.
Gözleri keskindir uzağı görür ve tehlikeyi tespit eder. Tırnaklarının sağlam olması uzun mesafeler kat etmesini sağlar.az yem yer, az su içer. susuzluğa dayanıklıdır çöl şartlarına elverişlidir çöle en dayanıklı atların başında Türkmen atları gelir.


Kangal*

hayvanlar insanlar tarafından sevilmekte insanların en sadık dostu olabilmektedir. bu konuda akla ilk gelen ise, sadıklığı ve dostluğuyla tanınmış köpeklerdir.Köpek türleri içerisinde bazıları ön plana çıkar ve ilgi fazla olur köpek türleri, bölge ve ülkelere göre değişir. Kangal köpekleri, Türkiye’de en çok sevilen, köpek türleri arasında ilk sıralarda yer alır

kangal köpeklerinin nasıl ürediğine dair kesin bilgilere ulaşılamazken,saf ırk olduğu kanıtlanmıştır. Avrupa ırklarında olduğu gibi suni yollarla üretilmemiştir.kangal köpekleri çok özeldir Doğal yollarla kendi içlerinde ürerler en güçlü erkeklerin genleri, bir sonraki kuşağa aktarılır. Bu da, kangal köpeklerinin yüzyıllarca Anadolu’nun sert iklim şartlarına nasıl dayandığını açıklamaktadır.



Üveyik, Dağların Nazlı Kuşu

Nice şiire konu olagelmiştir üveyik kuşu.* güvercingillerdendir. Zarif narin ürkek bir görünüşü vardır. Güvercin ve kumrudan küçüktür. Renkli tüyleri dikkat çeker. Boyunundaki kanatlarındaki işlemeler göz kamaştırır.kuyruğunun altı beyaz tüylerle süslüdür. Türkiyemizde dağlık kesimlerde ağaçların üzerinde yaşar. Erkek üveyik üreme mevsiminde turrrrg, turrrrg? diye öter. Avcıların önemli av kuşlarından biridir. Tavşan yada keklik vuramayanlar üveyik peşine düşerler. ürkek ve yanına sokulması zor bir hayvandır. ötüşleri ile yerlerini kolaylıkla belli ederler.*

Çocukken ava meraklı akrabalarım ile ava giderdik. av hayvanı bulamayınca bizimkiler üveyik avına yönelirdi. vurdukları üveyiğin kanadını itina ile sakladığımı defterimin arasında koruduğumu hatırlıyorum.sapanlarla avlanırken küçük bir çocuğun üveyik yavrusu ile geldiğini gördük. yuvasından almış.kuşu çocuktan kurtardık Evimizde besledik Gagasının arasından su ve mercimek taneleri gönderiyorduk. Ama verdiklerimiz ağır geldi sindiremeyerek öldü.

Çok kıymetli bir büyüğümü ziyarete gitmiştim.evin altındaki küçük servi ağacında İki üveyik buraya yuva yapıyorlardı. Arkadaşım Anadoludaki* efsaneden bahsetti. Zamanında yürümekte olan üveyiğin sonradan uçma melekesi kazandığını İnsanlarında ruh dünyalarında kanatlanabileceklerinden bahsetti Gerçekten* üveyiğin farklı bir uçuşu vardır. Havalandığı zaman müthiş diklenir ve sanki bir ok gibi hedefine gider.

Üveyiğin bakımı zor değildir. Kolaylıkla evcilleşebilir. Ortama uyum sağlar. Güvercingillerdendir tahılı severek yer. Güvercin kümeslerinde beslenebilir.

murataltug1985
12-17-2018, 22:53
Kaynak tr kangal.com

Türk Coğrafyası Çoban Köpekleri

Afgan Kuchi

Kuçi, Afganistandaki Sürü Koruyucu Köpeklerdendir isimdir. Orta Asya Çoban Köpeği’nin soyundandır Afganistan coğrafik ve jeolojik bakımından değişik özelliklere sahiptir Afgan Köpeği dağ, ova ve çöl olmak üzere üçe ayrılır Dağ tipi alçak yapılı arka bacakları daha sağlamdır. Ova tipi uzun bacaklı ve yüksektir. Çöl tipi köpeklerin postu kısa tüylüdür. Afganistan’ın kuzeyinde yerleşen Özbek ve Türkmenlerin olduğu bölgelerde bulunur
Cidago Yüksekliği 70-80 cm.
Ergin Ağırlık: 90 kg olabilir.
Post Rengi: Beyaz, kahverengi, siyah, gri veya boz renk ile bu renklerin benekli ve çizgili formları görülür. Sırt ve yanların koyu, diğer tarafların açık olduğu post rengi yaygındır. Vücudun ayaklar ve burun ucu uç kısımlarında beyazlık bulunur Çok iri ve ağır köpeklerdir. Kısa, yumuşak ve sık postu vardır. ikinci tabaka bulunur. Kuyrukları sakin iken sarkıktır ama hareket ve alarm durumlarında sırtlarına doğru sarmal şekilde kıvrılır. Baş ve boyundaki gevşek deri tabakası, boğuşmada aşırı yaralanmayı önler.*
Çok aksi ve kavgacıdır. Sahiplerinden başka kimsenin yanlarına yaklaşmasına ve dokunmasına müsaade etmez Kendilerine karşı nazik tutumlarını yanlış değerlendiren sahipleri, bu köpekleri sakin olarak tarif eder Afgan halkı, geçmişte göçebe bir hayat yaşıyordu. Göçebelikde, koyun ve keçi sürülerini yırtıcılardan koruyan köpekleri vardı. Bu mükemmel köpekler İpek Yolu’ndaki kervanları da koruyordu. Kuçi, Afganistan’da yaygın yetiştirilir koyun ve keçi sürülerinin korunmasında kullanılır. Afganistan’da köpek dövüşleri yaygındır ve Cuma günleri çeşitli merkezlerde bu dövüşler yapılır. Dövüşler genellikle köpek ölene veya çekilene kadar devam eder köylüler veya iki köy arasında mera ve otlak yüzünden kavga çıkar Bu durumda her iki taraf ortaya köpek çıkarmakta ve dövüştürmekte kim yener ise, galibiyetini ilan etmektedir. Köpek dövüşlerinde yenilen köpek ölmezse bile, sahibi tarafından öldürülmektedir.*

Tacik Dakhmarda

Orta Asya Çoban Köpeklerindendir Tacikistan’a has bir ırktır, bu ülkenin çevresinde görülür.*Cidago Yüksekliği: 61-81 cm, ortalama 70 cm.*
Post Rengi: Kırmızımsı-kahverengi postu ile Orta Asya Çoban Köpekleri’nden ayrılır. Kangal Köpeği’ne benzer. Chorashma olarak bilinen ikinci tipi vardır postu siyah ve sarımsı kahverengi ile siyah ve beyazdır Çift renklisi tutulmaz. Ense, göğüs ve bacak uçlarında beyaz lekelere müsaade edilir Akıllı ve ağırbaşlı bir ırktır yabancı kişi ve köpeklere şüphecidir tepki verir. Geniş göğüslü, kaslı ve yağsız vücuda sahiptir. Çevik ve hareketlidir. Kafa geniştir. Kuvvetli ağız ve güçlü çeneleri vardır. Kuyruk ve kulak kesilir. Postundaki kıllar kalın ve sıktır.
Güçlü ve sağlamdır Görünüm ve post rengi Kangal Köpeği’ne benzer. Kangalda ki gibi, ağız, burun, göz ve kulaklarda siyah maske bulunur.*
Kullanma Alanı: Sürü koruma ve özel mülk korumadır Dövüş amacıyla da yetiştirilir

Moğolistan çoban köpeği

Orta Asya Çoban Köpeğidir Tibet Mastifi Köpeği’nin Moğolistan alt tipidir Tibet Mastifi Altay Sürü Gütme Köpekleri ve Asya ırkları ile akrabadır Eski Sovyetlerde , Kafkasya Çoban ve Alman Çoban Köpeği ile melezlenmesi sonucunda, sayısı azalmıştır. Moğolistan’a getirilen Tibet Köpekleri ile Moğolistan ırkları melezlenmiştir. Bu melezler Moğolistan Ovcharka olarak isimlendirilir. Moğollar, Moğolistan Çoban Köpeği ırkına çok değer verir Cengiz Han zamanında mevcut olduğuna ve onun en sevdiği hayvanın Moğolistan Çoban Köpeği olduğuna inanırlar. İki ayrı tiptir tüylü, iri ve yüksek tip, daha mülk korumada küçük olan ise sürü korumada kullanılır. yavrularda, her iki tip de görülür büyüyünce, kullanma amacına uygun olarak ayrılır ve yetiştirilir. Her iki tipin melezlenmesinden elde edilen köpeğe Bancars denir. bunlar diğer iki tip kadar değerli değildir. Cidago Yüksekliği: 61 cm. Ve 75 cm. nin üstündedir Ergin Ağırlığı: Post Rengi beyazdan gri ve siyaha kadar bir çok renktedir en çok tutulan post rengi siyah ve sarımsı kahverengidir. sarımsı kahverengide gözlerin üstündeki kaş belli olur.
Sağlam yapılı, kuvvetli, iri kemikli v
yağsızdır. Çok kıvrak, sert, haşin ve güçlüdür Uzun post kılları dışında, bütün Orta Asya ve Sibirya Irkları’na benzer. Sürü koruma görevi yapan bütün köpeklerin kulakları kesilir. özel mülk koruması yapanların kulakları kesilmeden kalabilir. Kaba, sık kıllarla kaplı postundaki tüyler uzundur.*
Güçlü ve inatçıdır Korkusuz ve çok çalışkandır Sahipleri ile oyuna meraklıdır çocuklara karşı çok sabırlı ve naziktir. yabancı köpekler ve insanlara çok az toleranslıdır
Asıl görevi koyun sürülerine bekçiliktir Özel mülk korumasında başarılıdır Kent hayatına uygun değildir

4)Balkan Çoban köpekleri
a)Bulgar Karakaçan
b)Makedon Karaman
c)Arnavut Sharplaninac


Bulgar Karakaçan

Avrupa sürü koruma köpeklerinin en eskilerindendir Bulgar Çoban Köpeği, Tibet, Orta Asya, Kafkasya, Türkiye ve Balkan Çoban Köpekleri ile akrabadır. Çok asil karakteri ve mükemmel çalışması ile Bulgaristan’ın doğal zenginliklerindendir. Bir çok tipi vardır en iyi örnekleri Stara Planina, Pirin, Rila ve Rodop Dağındadır Cidago Yüksekliği: Ortalama 70-72 cm.
Ergin Ağırlığı Post Rengi: Eskiden yetiştiriciler sadece iş kabiliyetine baktıkları için, renk ayırımı yapmıyor bütün renkleri kabul ediyorlardı. günümüz yetiştiricileri beyaz zemin üzerine siyah iri lekeli ve kabarık tüylüleri yetiştirmektedir farklı renkte yavrular elde edilir İri, kaslı çok güçlü bir köpektir. kemikler Kuvvetli
Çok çevik ve hızlıdır. Saf Bulgar Çoban Köpeği’nin en önemli özelliği uzun yaşamasıdır. 20 yıla yaşayanına rastlanır. Postundaki kıllar uzun, sert ve kaba, kalın ve su geçirmezdir Postun tımarı kolaydır.*Sakin ve güvenilir bir köpektir. Çok akıllıdır ve gerçek ve sahte tehdidi anlar Kolayca eğitilir Sahibine sadıktır.*sürü korumada kullanılır. Sürü korumada kullanılan köpeklere “Hanaka” adlı demir tasma takılır*

Makedon Karaman

Makedonya Karaman Çoban Köpeği, Sharplanina ırkındandır Makedonya ve Güney Sırbistanda yüzlerce yıldan beri varlığı bilinir Bu ırk son yıllarda Karakaçan, Karavlak Sürü Gütme Köpeği, Sırbistan Sylvan Köpeği ve Sharplanina köpeği ile melezlenmiştir Yugoslav Sharplanina yetiştiricileri, ülke dışından Newfoundland Köpeği getirmişler ve Sharplanina ile melezlemişlerdir. Karaman Köpeği’nin siyah postunda, Newfoundland’ın etkisi vardır bu köpeğin kökenini Türkiye ve İran’da aramak gerekir İkinci Dünya Savaşı’na kadar Makedonya’da az bulunan bu ırk, son yarım yüzyılda artmıştır. Cidago Yüksekliği: Ortalama 70-72 cm Ergin Ağırlığı Post Daima siyah renklidir. koyu kahverengi griden, siyaha bütün renk tonları görülebilir. alacalı köpeklere de rastlanır Balkan ırklarına benzer Makedonya Karaman tipik bir dağ köpeğidir. Sağlam kemik yapılı, kaslı ve güçlüdür Bacakları kuvvetlidir. Kafası geniş ve iridir. kulağı kesilir. Post kılları orta uzunluktadır. Kalın, sık ve bol kıllı ikinci alt tabakaya sahiptir.*Cesareti ve sürü korumadaki başarısı ile ünlüdür sakin tabiatlı çevik ve ataktır.*Sürü koruyucu olarak kullanılır

Arnavut Sharplaninac

Avrupa’daki sürü koruma köpekleri gibi çok eski çağlarda Doğu’dan gelmiş, bölgeye uyum sağlayarak ve yerli köpeklerle melezlenerek, yeni bir ırk
çıkmıştır. 1930 da tanınmıştır.
Cidago Yüksekliği: Erkek: 60-80cm Dişi: 60-75 cm. Ergin Ağırlığı: 45-75 kg.
Post Açık ya da koyu demir grisidir. beyaz beneklidir.Kemik sağlam, orta büyüklüktedir. Yuvarlak kafası, güçlü çenesi ve dişleriyle, kaba bir görünüşü vardır. Gözler siyah renkli ve bademdir Bakışları yumuşaktır. Kulaklar iki yana sarkıktır. Kuyruk sakin iken aşağıya sarkık, alarm durumunda yukarı kalkar. Post tüyleri en az 10 cm dir Deri üzerinde ikinci bir katman tüy tabakası vardır Cesur, dikkatli, enerjiktir. sadece kendi efendisine itaat eder. Bunun dışındakilere düşmandır Mükemmel bir çoban köpeğidir. Kurtlarla başeder .


Kaynak kuraanda yaratılış. Com

*
CANLILARIN YARATILIŞI

SİVRİSİNEK MUCİZESİ
*

Yağmur mevsiminin yaklaşmasıyla
kurumuş gölcüklerde büyük hareketlilik yaşanır. Gölcük tabanlarında ya da suyla dolma ihtimali olan çukurda sivrisinekler hareket halinde uçmadan yürürler birşeyler ararlar Sivrisinek gibi uçan bir canlının, kendisi için dağlar tepeler gibi engelleri yürüyerek aşması ilginçtir Binlerce sivrisinek hep birden, emir almışçasına hareket eder görev zamanı gelmiştir.
*

Yumurtadan çıkan sivrisinek yavrularının, büyümesini tamamlayabilmesi için küçük bir suya ihtiyaç vardır. Bu, çamurlu bataklık, havuz ya da teneke su olabilir durgun suyu tercih ederler bu sular fotosentez yapan bitkiler sayesinde, oksijence zengindir Sivrisinek yumurtaları su olan her ortamda gelişir, Yumurtadan çıkacak larva, yetişkin bir sinek oluncaya kadar farklı evreler geçirir. Her evrede de yavru sineğin ihtiyaçları olur. Kuraklık ve aşırı sıcak yumurta gelişimini engeller. anne sivrisinek doğacak yavruların gelişmesini rahat tamamlayacağı bir ortam bulmak zorundadır. sivrisinek en uygun yeri nasıl bulur. Bakarak mı, koklayarak mı, tesadüfle mi

kendinizi tepecik ağaç ve çukurla dolu bir alanda, düşünün, üstelik de
aletiniz olmadan, yürüyerek, sıcak güneşin altında... Ne kadar yorucudur sivrisinek için de uygun yer bulmak zordur. onun böyle bir arama yapacağı bilindiği için, ihtiyacı düşünülmüş
en mükemmel sistemle donatılmıştır. yumurtalarını bırakacağı yeri kolayca bulur Karnının altındaki alıcıyla, toprağın nem ve sıcaklığını bilir yumurtalarını bırakmaya uygun olup olmadığını tespit eder. En uygun yer için de toprağı santim santim, hiç yorulmadan tarar.

10 mm .'lik bir canlının toprağın nemini ve sıcaklığını ölçmesinin nasıl bir işlemdir Toprak araştırması zahmetlidir. Toprağın neminin, yaşının, verimliliğinin ölçülmesi, için özel aletlerden faydalanılır. dedektör kullanılır, toprağa sondaj yapılır neyin, ne olduğunu bilmeden yapılacak çalışma ve kazıdan sonuç elde etmek zordur. hatada telafisi güç, emek, zaman ve para kaybı doğar.
Sivrisinek de kesin netice için toprağı tarar. bilgiler alır, değerlendirir ve karar verir. O ise tam donanımlı teknik bir alet değil, 10 mm . boyunda küçücük bir canlıdır… Karnının altındaki küçük alıcısıyla toprağı adımlarken tek düşüncesi yavrularına uygun bir yer bulmaktır bu özellikleri nasıl ortaya çıkmıştır

10 mm . büyüklüğündeki küçük bir sivrisinek dahi bilinçli bir arayış içindedir. Amacı yumurta ve yavruların ihtiyaçlarını karşılayacak bir ortam bulmaktır. zahmetli bir işe girer ve yürüyerek yer arar. sivrisinek yumurtanın ihtiyaçlarını nereden bilir
Sivrisinek ısı ve, nemden habersizdir. nemin, hacimini topraktaki suyu bilmez. Proteinin ve enzimin ne olduğunu, hangi şartlarda harekete geçerek yumurtanın gelişimini sağlayacağını sivrisineğin bildiğini, ileriyi görerek hareket ettiğini düşünmek akıl karı değildir.
Sivrisinek düşünmesi olmayan, 1 cm . büyüklüğünde bir böcektir. eğitim almayan, öğrenme yeteneği bulunmayan bu böcek hangi bilgiyle hareket eder?


sivrisineğin araştırmada kullandığı teknik donanımdır: Isı ve nemi en hassas biçimde ölçen ve uygun yere doğuştan yerleştirilen organa
sivrisinek nasıl sahip oldu? kendi vücudunda değişiklikler mi yaptı?
evrim" içinde, tesadüfen sivrisineğin vücuduna ısı ve nem ölçümü yapan bir organ mı eklendi ne kadar garip ve mantıksız şuursuz evrim teorisi budur. Teoriye göre bütün canlılar tesadüflerin birbirlerine eklenmesiyle ortaya çıkmıştır. tesadüfü geçersiz kılan yüzlerce soru vardır. organ tesadüfse sivrisinek bu organı hangi amaç için, kullanacağını nasıl öğrenmiştir? bu organ tesadüfse, bir kerede olmalıdır Tam çalışmayan eksik organ işe yaramaz. İşe yaramayan organın muhafazasının, evrim için bile anlamı yoktur. Sivrisineğin kendi vücuduna organ yerleştiremez organın amaç ve nasıl kullanılışını bilip diğer nesillere aktaramaz Ortada kusursuz bir uyum vardır ve tesadüf böyle bir uyum yaratamaz. Mükemmel uyum yalnız sivrisinekte değil, bütün canlılarda ve doğanın her köşesinde görülür.
*

1920 de, Kanada'da yeni inşa edilen elektrik santralının jeneratörleri çok kısa sürede bozulmuştu. jeneratörlerin motorlarına sıkışmış yüzbinlerce sivrisinek vardı bu sinekleri jeneratöre çeken neydi? Jeneratörler temizlenince yine aynı olay tekrarlandı Erkek sivrisineğin duyargaları. binlerce seste , dişi kanat sesini tanıması için üstün yetenekle donatılmıştır. Jeneratörlere saldıranların tümü erkek sivrisinekdi. Sebebi makinelerin içinde kendilerine kur yapan dişilerin var olduğunu düşünmeleriydi! Jeneratör vızıltısıyla dişi vızıltısını karıştırmışlardı. Jeneratörlerin hızının değiştirilmesiyle sivrisineklerin aklının karışması önlendi. Bu olay, sivrisinek çiftleşmesini sağlayan çok ilginç bir sistemi hatırlatır Erkek sivrisinekler dişileri kanat seslerinden tanır Sivrisineklerin çiftleşmesi havada uçarken gerçekleşir. erkekler ergin olana kadar, yani kısa yaşamlarının ilk 24 saati çiftleşemezler. antenleri kurumadığından sağırdırlar. dişi kanat seslerini çiftleşme çağrılarını- duyamazlar.

Sivrisineklerde işitme yeteneği gelişmiştir. Erkeğin kafasından çıkan 2 tane küçük tüylü antende bulunan çok sayıda duyu hücresinden meydana gelmiş "Johnston organı", ses titreşimlerini alır ve ayırt eder. tüylü duyargalar yalnızca dik durumdayken sese duyarlıdırlar. Erkeğin dişisini havada tutmak için kullandığı kıskaç olmasaydı, çiftleşme gerçekleşemez, sivrisinek nesli son bulurdu. Dişi sivrisineğin kanatlarından çıkan ses erkek sivrisineği etkiler Dişinin kanat sesleri, erkeğin antenindeki reseptör hücreleri titreştirir ve sivrisineğin beynine elektrik sinyali gönderir. Dişiler kanatlarını erkeklerden hızlı çırparlar dişinin kanatlarındaki titreşim erkeklerde çiftleşme isteğini artırır. Sivrisineklerin bol olduğu yaz günlerinde etraftaki sesleri düşünelim. Taşıt sesleri, insan sesleri, pek çok ses. Bu kadar sesten erkek sineğin, dişisinin cılız kanat sesini duyması zordur erkek sivrisineğin hassas "kulakları", bütün seslerden dişi sesini ayırdeder ve erkek sivrisinek çiftleşmek için dişiye uçar. Sivrisinek sürüsüne düşen dişi, erkekler tarafından farkedildiğinde, erkek sivrisineğin cinsel organının yanındaki özel kıskaçlarla tutulur çiftleşme genellikle havada bazen yerde gerçekleşir. Çiftleşmeden sonra erkek, sürüye geri döner ve ölür.


Sivrisinekte çok ilginç bir sistem vardır. karşı cinsi kanat çırpma sesiyle tanır
her yıl dünyaya gelen trilyonlarca sinek kanatlarını kendi cinsiyetlerine nasıl belli eder Her dişi kanatlarını yavaş, her erkek de hızlı çırpma kabiliyetine sahiptir. burada evrim teorisinin cevaplaması gereken sorular ortaya çıkar. sivrisinek yaratılış değil, tesadüf sonucunda varolmuş olsaydı, doğan her sivrisineğin kanatlarını rastgele çırpması ve kaos yaşanması gerekirdi. erkeğin daha yavaş, dişinin hızlı kanat çırpmasını gerektiren sebep yoktur. her cinsiyet emre uyar, hiçbir mecburiyet yokken, kendi cinsiyetlerini belli edecek hızda kanat çırpar frekans farkının tek başına anlamı yoktur. erkek sivrisinekte yaratılıştan bulunan üstün algılama olmasaydı, kanat çırpışların anlamı olmazdı. Dişi sivrisineğin çıkardığı titreşimler, insan için ne kadar anlamsızsa, erkek sivrisinek için de anlamsız olurdu. erkek dişiyi algılayıp çiftleşemezdi Erkek sivrisinekte üstün bir algılama olsa, fakat erkeği de dişisi de sivrisinekler farklı frekanslarda kanat çırpsalardı, erkekte üstün algılama yeteneğinin anlamı olmazdı. Buda sivrisineklerin yokolması anlamına gelirdi.sivrisineklerin çiftleşmek için birbirlerini tanımalarını sağlayan sistem ilk sivrisinekden itibaren varolmuştur Bu hassas mekanizmanın birdenbire ortaya çıkmasının tek açıklaması yaratılıştır.
Çiftleşmeden sonra dişi sivrisinek, erkeğin spermlerini özel bir kesede muhafaza eder, haftalar boyu döllenmiş yumurta yumurtlayabilir. Dişi sivrisinek çiftleşmeden itibaren kan emer yumurtalarının gelişmesi için kana ihtiyaç vardır.


Culex türünün yumurtası, alt kısmında huni şeklinde oyuk taşır. oyuğun anlamı yok gibi gelir. son derece önemli bir görevi vardır oyuk, içine dolan hava cansimidi işlevi görür yumurtanın su üzerinde kalmasını sağlar
Yumurtanın altında ki yumurtanın "alabora" olup işe yaramaz olması kolaydır. yumurta tek başına suya bırakıldığında, uzun süre suda kalamaz. ufak bir sallantıda dengeyi yitirir, devrilir ve alt tarafda hava bulunan delik su dolarsa yumurta batar yumurtaların yaşayabilmeleri için su üzerinde kalmaları gerekir. akıl sahibi insanoğlu yumurtaların batmaması için siz ne yapardınız? Sivrisinek bu problemde en akılcı yolu kullanır. Yumurtaları yapıştırır Bir disk şeklinde yanyana yapıştırılan yumurtalar, su üzerinde yüzen bir sal oluşturur. Çapı yaklaşık 11 mm . olan disk su üzerinde kolaylıkla yüzer.

Sivrisinek Yumurtalarının altındaki oyukta bulunan hava ve yumurtalar arasındaki boşluk, hava yastığıdır diski suyun üzerinde tutar. Bu akılcı yöntem kullanılmazsa, yumurtalar suya batar ve ölür suyun kaldırma kuvvetinden haberi olmayan sivrisinek, en uygun çözümü nasıl bulmuştur. ortada ki problemin farkında mıdır Yumurtaları tek tek birbirine yapıştırmak ve özenle sal yapmak oldukça zahmetlidir yumurtaların bir sonraki mevsim çatlayacağı düşünülürse, sivrisinek sonucu göremeden ölecektir. Yumurtladıktan sonra yumurtalarıyla bağı kalmaz kısa bir süre sonra ölür ölümünden sonra yumurtalarının güvenliği için büyük bir çaba harcar
Yaptığı zahmetli işin hayatına etkisi yoktur. hayatta kalmak için değil, neslini kurtarmak için çaba gösterir. Hiçbir zaman görüp ne şartlarda gelişeceklerini, bilemeyeceği bir nesli kurtarmak amacıyla, en doğru kararı verir ve en zor işi başarır.

bir böceğin yapması gereken, yumurtlama zamanı yumurtaları rastgele yerlere yumurtlamasıdır. Tek amacı hayatta kalmak, yemek yemek ve çiftleşmek olan böcek, sonucunu göremeyeceği bir iş için neden çaba gösterir? Bu çabayı sivrisineğe gösterten nedir? Çok açıktır ki sivrisineğin yaşam kavgası yoktur. O, yaptığı en doğru ve sağduyulu hareketi, kendisine verilen ilhamla yapar
Evrimcilerin, yaratılışa karşı olanların yanıtlamaları gereken soru Sivrisinek, yumurtaların batmaması için en uygun çözümü nasıl bulmuştur?
Evrimciler bunu hiçbir şekilde cevaplayamaz imkansız da olsa, sivrisineğin başka yumurtaları gözlemlediğini, çözümü kendisinin bulduğunu varsayalım. böyle olsa bile,
yumurtaların altında doğuştan hava oyuğu bulunmazsa, sivrisineğin yapmaya çalışacağı sal işe yaramaz
sivrisinek, yumurtalarını birbirlerine yapıştıracak ve suda etkisini yitirmeyecek doğal yapıştırıcıya doğuştan sahiptir. Bu olmazsa ne yumurtaların altındaki hava deliğinin, ne de sivrisineğin sal yapmaya karar vermesinin anlamı olmaz.
Sivrisineğin yaptığı salın disk şeklinde olmasının anlamı ve amacı vardır. Sal için disk en uygun şekildir. sivrisinek başka bir geometrik şekil kullansa ince uzun bir dikdörtgen yapsa sal alabora olur. Disk şekli, su kuvvetiyle oluşması muhtemel momentleri dağıtarak, güvenliği sağlar. Birbiriyle uyumlu bir sistemi oluşturan detayların, zamanla , şuursuz tesadüflerle, kendi kendine oluştuğunu iddia etmek akılsız bir durumdur bu detayların birinin eksik olması bütün sistemin yokolmasına sebep olur. Sivrisinek deneme-yanılma" yoluyla geliştiremeyeceği, tesadüf sonucunda oluşamayacak bir biçimde yumurtalardan bir sal yapmaktadır. yegane açıklaması, doğumdan en fazla bir kaç hafta sonra bu salı yapan canlının, bu iş için gerekli bilgi ve donanıma sahip kılınmış ve bu iş için "programlanmış" olduğudur.
*

murataltug1985
12-19-2018, 06:52
Kaynak kuraanda yaratılış. Com

CANLILARIN YARATILIŞI

SİVRİSİNEK MUCİZESİ

Gıdaların bozulmaması için son on yılda çok etkili yöntemler geliştirilmiştir. en önemlisi, ambalajlamadır. sivrisinek de,
bu yöntemi kullanır. Yumurtalar, jelatinimsi bir madde yığınına çerçeve veya ip şeklinde bırakılır. Jelatin yumurtaları kurumaktan ısı değişimlerinden ve düşmandan korur. sivrisinek, bu madde sayesinde, yumurtaları bitki ya da taşlara yapıştırır yumurtaların suda kaybolmasını engeller. Yumurta salı ve çatlayan yumurtadan çıkan larva Anaphales sivrisineğinin yumurtaları. Yumurtalarda bulunan hava odacıkları ve yüzey etkisini arttıran yapılar, yumurtaların suda kalmalarını sağlar. bu yapılar yumurtalarda bir seferde oluşmasaydı, anophales sivrisineğinin tüm yumurtaları suya batıp ölürdü. Sivrisineğin küçücük yumurtası bile evrim teorisini çürüten bir delil yaratılışın en güzel örneklerindendir

Sıtma mikrobu taşıyan sivrisinek Anopheles'in yumurtaları, suya batmalarını engelleyecek ve suda kalmalarını sağlayacak özel bir şekle sahiptirler. Yumurta kabuğunun dışındaki hava odacıkları ve yumurtayı saran yüzme kenarları yumurtayı suda
tutar. Yüzme kenarları suyun yüzey gerilimini artırır ve yumurtanın gerilim sayesinde batmamasını sağlar.
Yüzey gerilimi suda oluşan bir güçtür. küçük canlılar bu gücü aşamaz bu olumsuz bir durum değildir böcekler su üzerinde rahatlıkla yürürler. böcekler bacaklarındaki destek sayesinde ayaklardaki tüycükler, ayağı kaplayan yağlı salgılar gibi su üzerinde çok kolay hareket ederler. Anopheles sineğinin yumurtalarındaki hava odacıkları ve yüzme kenarları yüzey geriliminden yararlanır. Ancak ne larvalar ne de
anne sivrisinek yüzey geriliminden haberleri yoktur. Bu özellik yumurtada bir seferde ortaya çıkmazsa, Anopheles'in yumurtaları su dibine batar ve sivrisineğin nesli tükenir.
Ancak bu durum söz konusu olmaz. Anopheles'in de, diğer canlıların da varlıkları ve ihtiyaçları için en uygun tasarım, Allah tarafından yaratılmıştır.

Sivrisinekler yumurtalarını her zaman durgun bir suya bırakmazlar. "Cylindrotoma Sivrisineği", yumurtalarını bırakmada ilginç ve zor bir yöntem kullanır. dişi yumurtalarını bir bitkiye yerleştirir. Ancak bitki dokularını kolayca kesemez. sineğin boyutu düşünüldüğünde bu insanın elinde hiç bir aleti olmadan kalın bir ağacı kesmesine benzer imkansızdır Peki sivrisinek ne yapar?

Sivrisinek kendisine yaratılıştan verilen bir özellikle. Başı üzerinde bulunan ve testere görevi gören kesici organla, bitki dokularını rahatça keser. kestiği bitkiye yumurtalarını iter bir yaprakta bu şekilde bırakılmış 70 yumurtaya rastlanır bir yere bırakmak varken, zahmetli bir şekilde, zorlu bir yeri yumurtalarını bırakmak için seçmiştir. Tek amacı yemek ve yaşamak olan bir böcek niçin kendisini zora sokar zahmete kalkışır? Neden diğer türlerde değil sadece bu türdekilerin başında kesici organ vardır? Bu organı kullanma bilgisi, kim tarafından verilmiştir?
Yumurtalarını güvenliğe almak için bitki dokularını kesmeyi sivrisinek nasıl akıl etmiştir Sivrisinek, özel bir dizayn ve "programla" birlikte yaratılmıştır.
*
"Leicester sivrisineği" yumurtayı bambu saplarının deliklerine bırakır. Bambu içi güvenli olduğu kadar, larva ihtiyaçlarına cevap veren bir ortamdır. Sivrisinek yumurta bırakırken diğer sinekler gibi- akılcı bir yol izler. Leicester arka bacaklarını bambu saplarındaki suya sokar, yumurtalar suya düşer ve gelişimlerini sürdürürler.
İlk yağmurda yumurtalar kuluçkaya girerler. Yumurtlamayı takip eden 3 gün içinde kuluçka biter kurtçuklar çıkar. Yumurtanın içinden kurtların olgunlaşarak çıkmaları aynı dakikada olur. Bir dakika da kurtlar suda gezer. hiç durmadan, ne bulurlarsa yiyip müthiş bir süratle büyürler sivrisinek türünün ataları, gözlemlerle yavrular için en güvenli ortamın bambu sapı olduğunu tespit etmiş, bütün soyun bu yöntemi izlemesine mi karar vermişdir? bu emir nesilden nesile, mi aktarılmıştır Bu soruların cevabı normal ve vicdanlı insanı tek noktaya
yaratılışa götürür. Dünyada bir bambu sapının içindeki su birikintisinde, bilmediğimiz, aklımıza dahi gelmeyen bir hayat vardır ve bu hayat ustaca
biçimde yaratılmıştır. İnsana düşen yaratışı görmek yaratan Allah'ın gücünü takdir etmektir. Kuran'a göre;
Allah'ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda her canlıyı orada üretip-yaymasında düşünen topluluk için ayetler deliller vardır.(Bakara, 164)


Yumurtadan çıkan yavru sivrisineğin erişkin haliyle hiç ilgisi yoktur bambaşka bir canlıdır. 1- 1,5 mm . uzunluğundaki larvanın vücudu baş, göğüs ve karın olmak üzere 3 bölümdür Başı oval ve iki yanında birleşik gözler ve göz önünde kısa bir anten mevcuttur. larva, bu halden erişkin bir sivrisineğe dönünceye kadar zorlu bir yolculuk geçirir. Larvalar su altında yaşar Sürekli yedikleri için, bir haftada 6-7 kat büyür Bu dönem sivrisineğin yaşamı boyunca büyüdüğü tek dönemdir. Larva acıkır, yemek yer ve büyür. Larvanın nefes alması için suda boğulmadan asılı durması gerekir Sürekli beslenmesi gereken sivrisinek, su üzerinde asılıyken yemeğine nasıl ulaşır Bunda çok özel bir yöntem gerekir, ancak canlı ne düşünebilen ne de gelişim kabiliyetine sahiptir, yalnızca bir buçuk mm büyüklüğünde bir larvadır. acilen beslenmeslidir, yoksa ölür
Larva zorunlu durumda suyun içine dalar. bu uzun süremez nefes almak için tekrar su yüzeyine dönmelidir Larvanın başaşağı suda dururken yemek yebilmesi doğuştan kendisine verilmiş önemli bir mekanizması vardır. Avına her zaman gidemeyen larva, suyu hareketlendirerek avını ayağına getirir.
ağzıyla suda akıntı yaratır. sudaki bakteriler, su hareketiyle larvanın ağzına gelir. Larva bakterileri yer. Bir sivrisinek larvası günde 100-1000 cm3 suyu süzebilir. larvanın ağzındaki fırça, hayvanın beslenmesi için yapılmıştır Larva bu sistem sayesinde boğulmadan besinine ulaşır küçücük bir larva bile Allah'ın "rızık veren" Rezzak sıfatının koruması altındadır olduğunu gösterir. Kuran emrediyor Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.(Ankebut, 60)
*
Tüm sivrisinek larvalarını, suda kendi halinde yüzen ve beslenmede bakterilerle yetinen sakin canlılar olarak tanımlamak doğru olmaz Bazı larvalar yırtıcıdır. sürekli beslenen larva türleri yiyecek bulamadığında birbirini yer. larvalar için temiz değil, bakterice zengin kirli su daha uygundur. temiz sularda, sal şeklindeki yumurtada yalnızca birkaç tane larva hayatta kalır. anne sivrisinek bunu bilir ve yumurtalarını bırakmada kirli suları seçer! Kirli suda, sal şeklindeki yumurtalardan yaklaşık 100 tanesi sağlam çıkar. sivrisinek seçim yapmıştır Sivrisinek biri temiz biri kirli iki farklı sudan kirli suyu seçer
sivrisinek, türünün devamı için geçerli önlemleri düşünerek mi yoksa gözlemleyerek mi bulmuştur. ikisini de yapamaz. Sivrisineğin tecrübe kazanması, doğru kararlar vermesi gelecek nesillere aktarması söz konusu değildir.
*
Mansonya türünün larvası, soluk almak için su yüzeyine çıkmaz. akıllı ve zor bir yöntem izler. Su altındaki oksijen, suda çözünmüştür canlılarca kullanılır Bitkiler kök ve dokularında oksijen biriktirir Mansonya larvası bitkilerdeki oksijeni kullanır. Larvada,bitki köklerini delmeye ve içindeki havayı çekmeye yarayan testere biçimli bir organ vardır. oksijen ihtiyacını rahatlıkla karşılar ve su altında sürekli kalabilir. Burada büyük bir dizayn vardır. Suya çıkmayan mansonya larvasının yapısında, bitki köklerini delmesi ve köklerin içindeki havayı çekmesi için herşey vardır.
larva, vücudundaki "alet"lerin ne amaçla verildiğini oksijene ihtiyacı olduğunu ve oksijenin bitki köklerinde olduğunu bilmektedir. 1.5 mm . boyunda ve dünyaya yeni gelmiş larvanın nasıl olup da bunları bildiği ise evrimcilerce cevaplanamamıştır
*
Akıntılı yerlerdeki larvalar yaşamda bir yerlere tutunmak zorundadır Vücutldaki destek sistemleriyle bu problemden kolayca kalkarlar. hızlı akan sulardaki larva arkalarında 45 derece eğimle vücutlarıyla birleşmiş uzun bir itici bulunur iticinin ucundaki küçük kitin kancalarıyla larva herhangi bir yere tutunur ve kendisini akıntıya karşı korur. Heptegina cinsi sivrisinek larvası vantuz sayesinde güçlü akıntılara dayanabilir.
*
sivrisinek larvaları doğuştan mimardırlar. Kendilerini bir yere yapıştıracak vantuzları olmayan larvalar, düşmanlarından korunmak ve akıntıya karşı koymak için kendi evlerini kendileri yapar Bu ilginç ve şaşırtıcıdır, her aşaması zorluklarla doludur yumurtadan çıkan larvanın, güvenliğini sağlamak ve akıntıya koymak için bir eve ihtiyacı olduğunu fark etmesi, bir ev yapması gerekir.
larva bir plan yapar. Ancak Larvada ne teknik alet ne de organ -gaga, pençe, vardır. bütün ihtiyaçları düşünülmüş olan larva, ev yapması için gerekli malzemeye doğuştan sahiptir. Kolaylıkla şekil verebileceği jelatin bir madde salgılar. Bu malzemeyi en doğru şekilde kullanan larva, kendisi için en uygun boru benzeri bir yuva yapar. yuvayı ya çamur veya kuma gömer, ya da yanında taşır. larvanın doğar doğmaz kendini güvenceye almak için ev yapması ve ihtiyaç maddesini vücudunda hazır bulur
Larva kimyager olmadığına göre salgıyı kendi zeka ve bilgisiyle ürettiğini düşünmek akıllıca olmaz. Kendi aklı ve zekasıyla üretse bile bunu üreten bir sistemi vücuduna yerleştirmesi
düşünülemez. Mimari eğitimi olmadığına göre, yuva yapıp kuma gömmeyi planlayamayacağı ortadadır.
bir larva, evrimcilerin iddia ettiği gibi
özelliklerini tesadüfen veya tecrübeyle kazanmış olsa da bilgilerini sonraki nesile aktaramaz. Yeni doğan canlı, kendisine öğretecek biri olmadan öğrenemez. bir canlı bir bilgiye doğuştan sahipse, bilgiyi en doğru şekilde kullanıyorsa tek bir anlamı vardır: bilgi ve özellik her, canlıya, yoktan vareden Allah tarafından verilir.
*
Larva gelişme döneminde sürekli yer. ağzının sürekli su olması ve başaşağı durması gerekir. larvanın ikinci temel ihtiyacı nefes almaktır. Peki bu iki temel ihtiyacı nasıl karşılayacaktır?
İnsanlar suda nefes için bir oksijen tüpü, şnorkel, gibi özel aletlerden yararlanır Sivrisinek larvası, doğuştan dalış teçhizatına sahiptir. Suda başaşağı dururken, vücud arka tarafında bulunan solunum borularıyla nefes alır. Kimi larvalar suya paraleldir karınlarında bulunan üç solunum deliğini kullanır Bu sistem şnorkel ve hava pompalarının benzeridir.
ortada akılcı bir dizayn varsa, onu yaratan bir akıl vardır.akıl, "alemlerin Rabbi", yani en küçükten en büyüğe kadar tüm dünyaların, tüm boyutların hakimi, eğiticisi ve düzenleyicisi Allahtır Allah yarattığı varlıklarda eşsiz sanatını tecelli ettirerek insanlara varlığının delillerini gösterir. Bu sanat _ ister insan beyninin karmaşık yapısında bir sivrisinekte ve her yerdedir Bakara Suresi'nin 26. ayetinde, tek başına bir sivrisineğin bile, Allah'ın vermekten çekinmeyeceği büyük bir örnek olduğu belirtilir: Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, örnekten çekinmez. iman edenler, kuşkusuz Rablerinden gelen gerçeği bilirler; inkâr edenler Allah, neyi amaçlamış?" derler. Allah, birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara, 26)
*

Şnorkele Su Kaçarsa...
Sivrisineğin şnorkel benzeri bir solunum borusuyla nefes aldığını yukarıda belirttik. Ancak şnorkelle nefes almanın bir tehlikesi vardır. Eğer suda oluşacak bir dalgalanma ya da rüzgar şnorkelin içine su kaçırırsa bu, sivrisineğin boğulmasına neden olur.
Ancak çok özel bir tedbir sayesinde bu durum engellenmiştir. Şnorkellerin havayla temas eden uç kısmı özel bir yağla doğuştan kaplıdırlar. Bu yağın özelliği suyu iten (hidrofob) bir yağ olmasıdır. Larva başaşağı su içinde dururken, bu yağ sayesinde solunum borusunun deliklerinden içeri su giremez.
Bu salgı özel olarak su için yaratılmıştır. Larva sudan başka bir sıvının, örneğin petrolün içine konulduğunda, salgı görevini yapamaz. Petrol şnorkelden içeri girer ve larvanın boğulmasına neden olur.
10 milimetrelik bir larvanın, birkaç milimetre uzunluğundaki solunum borusunun ucunda böyle özel bir yağın varolması, üzerinde durulmadan geçilebilecek bir konu değildir. Ayrıntılara dikkat edelim:
- Suyun şnorkelden içeri girme riskine karşı böyle özel bir önlem alınması.
- Salgının tam ihtiyaç duyulan yerdeki, yani solunum borusunun ucundaki hücreler tarafından salgılanması.
- Bu yağlı salgının her yeni nesilde kendiliğinden varolması...
Bütün bunların varlığı tesadüflerle açıklanabilir mi?
Elbette ki hayır.
Çünkü tesadüfler karmaşaya neden olur. Milyarlarca tesadüfün ardarda sıralanması ise kaos anlamına gelir. Birbirinden bağımsız parçalardan oluşan ama bu parçaların uyumu sayesinde ortak bir amaca hizmet eden sistemler ve mekanizmalar, kaos sonucunda değil, ancak bilinçli bir dizayn sonucunda ortaya çıkabilirler.
Evrim teorisi ise mevcut canlıların bugünkü hallerine daha basit yapıda olan canlıların zamanla gelişmesi sonucunda ulaştığını öne sürer. Evrime göre bu gelişim, zamanla meydana gelen tesadüfi değişimlerin, basamak basamak birbirine eklenmesi sonucunda gerçekleşmiştir.
Her ne kadar Latince isimler ve karmaşık terimlerle "bilimsel" bir kılıfa sokulmaya çalışılsa da, evrim teorisinin temel mantığı tek kelimeyle ifade edilebilir: "Tesadüf".
Şimdi sivrisineğin nefes almasını sağlayan özel yapısının nasıl varolmuş olabileceğini, evrim teorisinin iddialarını da göz önüne alarak inceleyelim.
Evrime göre bundan binlerce yıl önce daha basit yapılı sivrisineklerin bulunması gerekirdi. Bu hayali senaryoya göre, o zamanki sivrisineklerin solunum borularının daha oluşmadığını varsayalım. Peki o zaman sivrisinek larvaları ne yapacaklardı?
I) Larva suyun içinde başaşağı durmayacak, nefes almak için başını suyun üzerinde tutacaktı. Bunun kaçınılmaz sonucu bütün larvaların açlıktan ölmesi olurdu.
II) Tesadüfen larvanın vücuduna bir solunum borusu eklendiğini varsayalım (bunun teknik olarak imkansızlığına ileride değineceğiz), solunum borusunun ucunda bulunan ve suyun boruya girmesine engel olan yağ olmadığından larva boğularak ölecekti. Larvanın, bu yağı sentezleyen hücrelerin vücudunda oluşmasını bekleyebileceği tek bir saniyesi bile olamayacaktı. Kısaca bu evrim teorisinin kendi içerisinde çelişkili bir durum oluşturmaktadır.
III) Solunum borusunun ve borunun ucunda bulunan yağın aynı anda bir şekilde larvanın vücuduna eklendiğini varsayalım. Bu yalnızca o larvanın hayatını kurtarırdı. Çünkü vücudunda oluşan bir değişimi bir sonraki nesile aktaramayacaktı. (Parmağı kesilen bir kadının çocuğunun eksik parmakla doğmayışı gibi.) Oysa, vücuttaki değişimin bir sonraki nesle aktarılabilmesi için, evrimin yeni organ veya organel oluşturmakla kalmayıp bunun genetik kodunu da canlının üreme hücrelerinde bulunan DNA'ya eksiksiz olarak eklemesi gerekmektedir.
Bu nokta çok önemlidir. Bu yüzden konuyu bir başka örnek üzerinde inceleyelim. Örneğin insanın atası olduğunu varsayacağımız bir canlının vücuduna yeni bir organ, mesela karaciğerin eklenmesini düşünelim. Karaciğerin genetik kodu, milyonlarca şifreden oluşur. Bu şifrelerin hepsinin aynı anda, o canlının üreme hücrelerindeki DNA'ya katılması gerekir ki bir sonraki nesilde de ortaya bir karaciğer çıksın. Milyonlarca şifre içinde yapılacak tek bir hata, karaciğerin oluşamamasına, daha doğrusu işe yaramamasına ve canlıya yarar değil zarar vermesine yol açar. Sözünü ettiğimiz hayali canlı yaşamını sürdüremez ve yokolur gider.
Burada bir nokta daha vardır. Söz konusu canlı, vücudunda bir karaciğer oluşana kadar ne yapacaktır? Karaciğerin vücutta yürüttüğü hayati fonksiyonları hangi organ yapacaktır? Kısacası böyle bir canlının bir zamanlar varolduğunu düşünmek bile mantıksızdır. İlk insan, tam ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmış; yani yaratılmış olmalıdır.
Aynı şekilde sivrisinek de, sahip olduğu özellikleri DNA'sında genetik şifre olarak taşımak zorundadır. Aksi takdirde bir sonraki nesil bundan mahrum kalır. Sivrisineğin atası olduğunu varsaydığımız hayali canlının üreme hücrelerine, hem solunum borusunun, hem de bu borunun ucundaki hücrelerin ürettikleri yağın genetik şifrelerinin aynı anda, eksiksiz, hatasız olarak katılması gerekir ki, bu imkansızdır. Bunun anlamı da yine sivrisineğin eksiksiz ve kusursuz bir şekilde bir anda varolduğu, yani yaratıldığıdır.
Peki sivrisinek soluduğu havayı vücuduna nasıl dağıtacaktır?
Sivrisineğin solunumu şu şekilde gerçekleşir:
Sivrisineğin aldığı hava, iki ufak torbacığa dolar. Bu torbacıklar vücuda yayılan kılcal hatlara bağlıdırlar ve bu hatlarla havayı her yere dağıtırlar.
Torbacıkların arasında sivrisineğin ihtiyacına uygun bir kalp vardır. Kalp, düzenli atışlarla torbacıkları pompalayarak, havanın vücuda dağılmasını sağlar. Kalpten hemen sonra mide ve bağırsaklar gelir.
Burada sözünü ettiğimiz kalp, mide ve bağırsakların da eksiksiz olarak sivrisineğin vücudunda bulunmaları gerekir. Üzerinde uzun uzun durduğumuz solunum sisteminin yanı sıra, bu organlar da sivrisinek için vazgeçilmezdir. Bütün sistemleri bulunan fakat kalbi olmayan bir sivrisinek elbette ki düşünülemez.
*
Sivrisinek larva ve pupa dönemini suyun içinde geçirir suya yakın yerlerde bulunur. Su molekülleri, güneş ışınlarını yansıttığı için, larvanın bundan olumsuz etkilenmesi gerekir. Oysa larva güneşten etkilenmez bu sivrisineğin vücudundaki pigment sayesinde çözülmüştür. pigment, tamamı ürik asit granülleriyle doldurulmuş olan ürositlere benzeyen hücreler ağından oluşur. Ürik asit, şeffaf larva ve pupayı güneşten korur sivrisinek güneşte kavrulmaktan kurtulur. bütün mucizelerin, sivrisinek vücudunda, mucize eseri kendiliğinden ortaya çıktığını varsayalım. bu kalkan bile larva vücudunda olmasa, tüm özellikleri anlamı kalmaz, larva güneşte kavrularak ölür. Sivrisineklerde larva dönemi bir hafta sürer. Bu süre ısıya bağlıdır beslenmeyle ilgilidir.
Larva giderek büyür, derisi fazla büyümesini engelleyecek şekilde gerginleşir. Bu ilk deri değişim zamanının geldiği anlamına gelir larva pupa dönemine geçmeye hazırdır.

büyüyen larva sert derisini açmak için keskin bir alete ihtiyaç duyar. dışardan hiçbir canlının yardımı olmadığı için, bu problemi kendisi çözmelidir ihtiyacı olan her şeyi kolayca bulur. onun için bir kolaylık vardır. Her şeyi yaratan Allah, larvann ihtiyacı için özel bir organ vermiştir Larvanın baş arkasında, sert deriyi kırmaya yarayan bir organ vardır. Bu organ deri değişiminin ardından atılır. bu organ oluşmasaydı ya da geç oluşsaydı, larva deriden çıkamayacağı için sıkışıp ölecekti. Alttan gelen yeni deri yumuşak ve esnektir. Larvanın büyümesi de bu esnek deri sayesinde kolaylaşır Sivrisinek larvası gelişimini tamamlayıncaya kadar 3 kez deri değiştirecektir. Toplam 4 defa deri değiştirerek gelişir ve 10 mm uzunluğa varır Sivrisinek kurtçukları gerçek bir sivrisinek olmak için son aşama "pupa" dönemine girer. Bu en fazla birkaç gün sürer pupa beslenmez. Sivrisineğin ayak ve kanatlarının yeralacağı göğüs kısmıyla birleşmiş olan kafası büyük ve yuvarlaktır. sivrisinek yepyeni bir canlı gibidir ve ihtiyaçları değişmiştir.
*
Larvadan pupaya geçişde solunum şnorkelleri kapanır larva nefessiz kalır Ancak ilginç bir gelişme olur ve pupanın ön tarafında iki yeni hava borusu çıkar sivrisinek, kendisi için çok özel tasarlanmış bir gelişim programıyla hayatta kalır. Larva iki yeni hava borusunu su yüzeyine çıkartarak nefes alır.Pupalar, soluk almak için su yüzeyine yakın durur Hareketler süratlidir, beslenmeye ihtiyaç yoktur. Pupa dönemi 3-4 gündür Pupanın sonuna doğru, sivrisineğin rengi esmerleşir, deri şeffaflaşır. Beş günde pupanın şeffaf deri açılır ve erişkin sivrisinek sudan çıkacak hale gelir. çıkış anı, insanı hayran bırakacak bir ustalık gösterisidir. genç sivrisinek, suda yüzen pupasından, suya değmeden çıkar. Bunu başarması şarttır, çünkü ıslanmış kanatla uçamaz.
Kanatlar ve bacaklar pupa evresinde gelişir pupanın içinde kullanıma hazır bekler Kozadan çıkmadan önce pupa nefes alarak genişler. genişlemenin etkisiyle koza baş tarafından çatlar. çatlama baş taraftan değil de, alt taraftan başlasaydı, sivrisinek su yüzeyine çıkamaz boğularak ölürdü.
Çıkmaya hazırlanan sivrisinek büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Çatlayan kozaya su girerse bu onun sonu olur bunun tedbiri önceden alınmıştır. Kozanın yırtılan baş tarafı, sivrisinek kafasının su ile temasını engelleyecek özelliklere sahip, yapışkan bir sıvıyla kaplıdır. Bu sıvı hayvanın daha önce kullandığı "şnorkel sıvısında olduğu gibi, suyu iten hidrofob yapıya sahiptir. özel sıvı pupanın baş tarafında olmasaydı, çatlayan kozaya su dolardı. Kanatları ve vücudu ıslanan sivrisinek, kozayla beraber batardı.sineğin kozadan çıkarken karşılaştığı tehlike bununla sınırlı kalmaz, onu zorluklar bekler. Suyun içinde kendisini çevreleyen kozanın içinden çıkmaya çalışan sivrisineğin Dengesi bozulup kozayı ters çevirebilir. Çıkarken suda ıslanıp boğulur. Pupa nefes almaya devam eder. Esecek en ufak rüzgar onun suya değip ıslanmasına ve ölmesine neden olur sivrisinek pupadan çıkmak için rüzgarsız bir anı seçer. başını ve ön ayaklarını kozadan yavaşça çıkarır. Ön ayaklarını suya yaslayıp, vücudun kalan kısmını su içindeki kozadan çeker. sivrisineğin ayakları mükemmel bir tasarımla yaratılmıştır suda batmayı engelleyen bir yapısı vardır. ayaklarda bu özellik olmasaydı, hayvan suyua çıkamadan, kozanın içinde boğularak ölürdü.

Sivrisinek sualtı dünyasından, dış dünyaya herşey tamamlanmış olarak çıkar kanatları sualtında olumuştur. Kan emeceği özel mekanizma sualtında oluşmuştur. Kurban dokularını uyuşturacak, kan pıhtılaşmasını engelleyecek özel sıvı sualtında oluşmuştur. Karşı cinsin kanat çırpma frekansını ayırt edecek üstün algı yeteneği sualtında olusmuştur. Ve Sivrisinek su içinden dış dünyaya, eksiksiz yaratılmış olarak adım atar. dünyamız yoktan var olmuştur

Kozadan çıktıktan sonra sivrisinek suyun üstünde dinlenip uçup gider. hayata başlamıştır. Suyun içinde yaşayan larvanın, uçmayı bilmesine imkan yoktur. uçuş için gerekli kanatlar, o daha suyun içindeyken eksiksiz yaratılır Eğer uçacağı kanatların ve su üzerinde durmasını sağlayacak ayakların gelişimi, sivrisinek suyun içindeyken bitmeseydi, bu onun sonu olurdu. Sivrisinek pupadan çıkınca boğulurdu. Oysa her şey tam zamanında hazırdır. Sivrisineğin dünyaya gelmesindeki tüm aşamalar hayvanın yumurta olarak suya bırakılmasından uçmasına kadar geçen aşamaların hepsi, birer harikadır görürüz. Sivrisinek gözlerini dünyaya açana kadar yüzlerce tehlikeden geçer. Bunların herbirinde hassas dengeler ve ince ayarlar vardır bu dönemeçleri kusursuz aşarak hayata gözlerini açar.
son derece etkileyici bir dizayn vardır tek bir sivrisinek dahi Allah'ın yaratışındaki muhteşemliği gösterir
"Allah bir sivrisineği örnek vermekten çekinmez" (Bakara, 26). evrendeki her varlık ayetlerle doludur.

Suyun içindeki dünyasını bırakıp yeni dünyaya adım atan sivrisinek bambaşka bir canlıdır. canlının bedeni
sayısız mucizeyle doludur. sivrisineğin vücudu incelenirse her ayrıntıda çok özel bir yaratma görülür.
mucizelere tanık olmak için sivrisineğin yapısını ele alalım. Sivrisinekte 3 bölge bulunur: baş, göğüs ve karın Herbiri tasarım harikasıdır Sivrisineğin başının üst yanından iki anten çıkar. duyu hücrelerince zengin, çok hassas algılayıcılardır. Erkek sivrisinek antenleri, dişilere göre hassastır bu antenler sayesinde, çiftleşme geldiğinde, binlerce sesten dişisinin kanat sesini algılar Dişi sivrisinekde, antenlerin arasında, sivrisineğin kan emmede kullandığı emme tüpü ya da hortumu bulunur. hortum basit yapıda değildir. karmaşık bir sistem barındırır. hortum, çok özel bir kesme ve vakumlama mekanizmasıdır adı "labium"dur. Sivrisinek ısırdığında kılıf geriye esner kesici mekanizma devreye girer. 6 parçadan oluşur. 4 tanesi kesici bıçaktır ve oldukça etkilidir insan derisini kolayca keser kurbağanın ya da bir yılanın pullu derisini de kesebilir Diğer iki parça birleşerek içi boş bir boru meydana getirir Sivrisinek tüpü bıçakların açtığı yaradan içeri sokar ve kurbanının kanını emer Bıçaklardan yaraya akıtılan sıvı dokuları uyuşturur. Bu lokal anestezidir. sivrisinek derinizi kesip, kanınızı emerken bir şey hissetmezsiniz. bu sıvı kanın pıhtılaşmasını engelleyerek, sivrisineğin kan emmeye devam etmesini sağlar. Sivrisineğin ısırdığı bölgenin kaşıntı yapması ve şişmesi bu sıvı yüzündendir.

murataltug1985
12-21-2018, 09:59
Kaynak yol ve macera .com

6000 Yıllık Gelenek Kazak Avcıları

Moğolistan’ın batısındaki Altay bölgesi yeryüzünün en ıssız yerlerindendir Pek yol geçmez Moğolistan, Kazakistan, Çin ve Rusya ile sınır olan Altay Dağları’nın karlı dorukları aşılmaz bu çorak topraklarda*yaşayan insanlar için*avlanmak imkânsızdır Bayan Ölgii* Moğolistan’ın 21 ilinden biridir ülkenin en batısındadır. Bölge nüfusunu Kazaklar oluşturur. Bunlar 1800’lerde Rus İmparatorluğu tarafından buraya sürülmüştür. Bu Kazaklar dünyadan uzak, yurt adını verdikleri çadırlarda zorlu kışlarda yaşar kartalları eğitip at sırtında avlanırlar.

Bir kartalla her şeyi avlayabilirsin, dünyada ondan daha iyi bir avcı yoktur. Kartallar insanlardan çok daha güçlü gözlere sahiptirler ve avı 2 kilometre öteden seçer. Kartalların eğitimi yıllar alır ancak eğitimli kartal ile avcı arasındaki bağ çok güçlüdür. Bu güven için kartallar küçükken eğitilir Çocuk ve koyunlara zarar vermemesi öğretilir . Dişi kartal erkekden daha ağır olduğu için daha iyi avcıdır ve daha büyük av getirir*Geleneğe göre Kazak avcılar kartallarını serbest bırakmadan önce yedi yıl onlarla çift olur Eğitilmiş kartal, at sırtındaki avcının sol koluna yerleşir. avcı, kolundaki hafif basınçtan kartalın av kokusunu aldığını hisseder.

Kazak avcıları eski Rus tüfekleriyle tavşan avlasa da av işini kartallar yapar En çok avladıkları hayvan tilki dağ sıçanı olsa da baykuş, kurt ve kar leoparını bile avlayabilir Moğol otlaklarında fazla hayvan otlatılınca bölgedeki yaban hayvanları azalmış Kazaklar ek gelir için çocuklarını şehre göndermiştir ancak geriye kalanlar için avlanmak bir ihtiyaçtır şu Kazak atasözü onların hayata bakış açısını çok iyi özetler “Hızlı at ve korkusuz kartal Kazakların kanadıdır.”

Babanız hayatta iken, olabildiği kadar çok arkadaş edinin. Atınız hayatta iken, olabildiği kadar çok yer gezin - Moğol Atasözü

Kaynak vikipedi.com

Kartal ile avcılık

Avrasya bozkırlarındaki doğancılık ve geleneksel biçimde kartal ile yapılan av, Kazakistan ve Kırgızistan'da Kazak ve Kırgızlarca uygulanmaktadır, Bayan-Ölgii, Moğolistan ve Xinjiang, Çin'de uygulanmaktadır. Türk halklarında altın kartal*ile avcılık ünlüdür çakır kuşu,*doğan ve ulu doğanlar*eğitilmektedir.

Kazak ve Kırgız, Orta Asyasında doğan yırtıcı kuşlar ve Kartal ile avlamak isteyenler için ayrı terimler vardır. Kazakça, "qusbegi" (kuşbeyi) ve "kuş", ve "bek", yani "efendi", kuşların efendisi" anlamındadır.*Eski Türkçede, "kush begi" hükümdarın doğancı kortu ve değerli rolünü yansıtan kağanın en saygın danışmanları için kullanılan bir tanımlamadır. altın kartal*için Kazaklar bürgüt" ve "kartallı avcı" için "bürgütçü" kullanılmaktadır.


M.S. 936-45'te Mançurya'da göçebe bir halk olan*Hitaylar, kuzey Çin'i fethetmiş. M.S. 960'ta Çini,*Song hanedanı* fethedmiş Song hanedanı Çin kültüründe asimile olan Hitaylar'ı kontrol edememiş. Çinin 300 yıllık iktidarında Song hanedanı Song topraklarının fethinde Hitaylar'a haraç ödemiştir Hitaylar, Çin kültürüyle asimile olmalasına rağmen, kartal ile av konusunda göçebe geleneklerini korumuşdur


Kaynak mynet.com

Kartalı Evcilleştiren Orta Asya Türkleri Ve Onlara Özel Kartal Evcilleştirme Yöntemleri geliştirmiştir at ve kartalı
evcilleştiren türkler orta Asyada bir gelenek halini alan kartal evcilleştirmeye spor değeri kazandırır Kartalla avlanmak Türklerin en eski geleneğidir. 6.000 yıllıktır kartal evcilleştirme, kolay yapılan bir hayvan eğitimi ya da sporu olmadığı gibi, çok zahmetli ve tehlikeli bir iştir

Kartalı evcilleştiren Kuşbeyleri yavru iken yakalayıp eğittikleri kartala ‘kolbala’ yani elde büyütülen kartal, yetişkinken eğitilen kartallara ise ‘tüz kartalı’ oğa kartalı derler Doğa kartalını eğitmek, yavruyken yakalanıp büyütülen kartalı eğitmekten zordur. Kazak kuşbeyleri, kartalı huy açısından ‘akbeyil’ yani munis ve ‘kıngı’ ters mizaçlı olarak ikiye ayırır Akbeyil kuşlar sorun çıkarmadan insana alışır ters huyluların ehlileştirilmesi uzun zaman alır

Kazak kuşbeyleri kartalı yakalarken
Yerde avını yakalayan kartalın doyması beklenir. Kartalın uçmaya hazırlandığı sırada, hızlı bir atla kartal yakalanır. Doyan kartal uçmakta gecikirse yakalanma kolay olur. Ehlileşmiş kartal ile yabani kartal birbirine düşmandır. Havada uçan yabani kartal görüldüğünde, evcil kartal dövüş için salıverilir. İki kartal havada dövüşür birbirlerine pençe batırarak sarmaş dolaş yere düşerler ve yabani kartal yakalanır. Kartal bölgesine ağ ile tuzak kurulur. yere canlı veya derisi doldurulmuş tavşan veya tilki yem konulur. Havadan yemi gören kartal, yemi için dalış yaptığında ağa takılır. kartal yakalanır.

Kartallar dağlık arazilerde, sarp kaya girintilerine yuva yaparak yavrular. Anne kartal yuvası belli olmasın diye sabah erken yuvadan ayrılır akşam geri gelir. Anne kartalın olmadığı esnada yavru kartal çalınır bu tehlikelidir Avcı anne kartala yakalanırsa büyük bir tehlike ile karşılaşır Kartal kapanlada yakalanır ama çoğunlukla kartalın ayağı kırık ve zarar gördüğü için bu yol tercih edilmez. Kartalın evcilleştirilmesinde
Yakalanan kartal ‘ırgak’ denilen yerden yüksekçe ucu bağlanarak gerilmiş ipe kondurulur ve ip salınacak gibi sallandırılarak kuş bir kaç gece uykusuz bırakılır. güçlü bir hayvan olan kartal, uykusuzluğa dayanıksızdır gürültüden rahatsız olur kartalın yanında sabaha kadar şarkı söylenir çocuklara gürültü yaptırılır. kartal yorgun düşürülür ve insanlara alıştırılır Uykusuz kartal yere düşer uysallaşır. Kuşbeyleri, vahşi kartalları evcilleştirilirken ona vurup bağırmaz Onlara göre kartallar kincidir ve kötü davranışı asla unutmazlar. efsaneye göre, Naymanlar'ın Tölegetay adlı beyinin oğlu Kıtay’ı, eğittiği kartal saldırarak öldürmüştür.

Kartalın yeme alıştırılırken İyice aç bırakılır kartala bi parça et gösterilir. kartal eti yemekten çekinir. kanatlarına basılarak zorla et yedirilir. İlk eti yeyince, kartal verilen etleri yemeye başlar. Etler önce gagadan verilirken, zamanla uzaktan verilir ki, kartal uzaktan yeme gelmeyi öğrenir. Kartalın yemleri, koyun, sığır ve özellikle yılkı etidir . Keçi eti ise kartal için zararlıdır

Bazen kartalın midesinde et, yün ve av kemiği erimeyerek kalır. Kartalın midesini temizlemek için at yelesi veya kamış püskülü yumuşak şeyler yutturulur. midedeki kalıntılar aşağıya iner. Tecrübeli kuşbeyleri, hayvanı yemlerken devamlı kursağını kontrol eder Kartallar genelde 2 günde bir beslenir kursaklarının dolmaması ve aç kalmaması gerekir. Kartal iyice evcilleşip yeme geldiğinde, avcılık eğitimine geçilir. ‘şırğa’ veya dalbay denilen sahte av hayvanı hazırlanır Tilki boyutunda hazırlanan sahte av ipe bağlanır ve at süren kişi sahte avı sürükler. Kuşbeyi, aç olan kartalın tomagasını çıkarır ve kartal sahte ava saldırır.

Kartal, yakaladığı avı sahibinden bile kıskanarak vermek istemez. Kazak atasözü kartal kendisi için avlanır’ demektedir. avcı, kartala ‘toyat’ yemi vererek kandırır ve avı elinden alır. avcı yetişmezse, kartal avı parçalar Bu yüzden kuşbeyi avı görmeden kartalı uçurmaz Kartalla yapılan avcılıkta en keyiflisi tilki avıdır. ‘

Yüksekte uçan kartal, avı gördüğünde Yüksekten, dikine avına gelir Kartal için tehlikeli olan bu saldırı, avının atik şekilde kaçması sonrası kartalın yere çakılmasına neden olur. Kartal av hayvanınına hızlıca yaklaşır. Bu dalışta kartalın çalı ve çırpıya takılma tehlikesi vardır. Kartalın, avının üstüne gelerek sırtına pençesini batırır yüzünü arkasına çeviren avın burun kısmını pençesiyle yakalar. Kartalın en emniyetli avlanma şeklidir.

Bir kartalın iyi bir avcı olduğu yarış atları gibi dış görüntüsünden belli olur. İyi kartallar büyük başlı, gagası iri ve gözleri çöküktür. Kanat tüyleri büyük, paçaları kızıl ve dil altında parmak büyüklüğünde siyah bir ben bulunur. Ayakları kalın ve pütürlüdür. Kartal için en zor av baykuştur Kartala yakalanacağını anlayan baykuş, yere sırt üstü yatar iki pençesini havaya kaldırır. üstüne gelen kartalın kursağını delmeye çalışır. Kartal güçlü ve çevik olmazsa baykuş emeline ulaşabilir.

Kartalın Tilkiye oranla tavşan avlaması güçtür. çalılık bölgede yaşayan tavşan kartalın işini zorlaştırır. bir at kartal ve avcı için çok önemlidir. Atın hızı kartaldan ürkmemesi büyük önem taşır. Kartalla avcılık tek bir kişinin yapacağı iş değildir. Görev paylaşımı ve bir kaç kişiyi gerektirir. Turıpşı Bir tepenin üstünde kartalı tutar İzşi
Tilki veya tavşan gibi av hayvanlarını takip edip, saklandığı yerden çıkartır Kaguvşı Kaçan av hayvanının tekrar çalıya girmemesini ve düzlükte kalmasını sağlar. Tosuvşı Kartal avını yakalayınca , kartala yem vererek avı kartaldan alır Bakırşı Av çadırında kalan, av peşinde olanlara sıcak içecek ve yemek hazırlar

Kartal evcilleştirmek çok zahmetlidir Kartalın evcilleşme sürecinde
idman yapıp ava çıkması gerekir. Bu sayede tüylerini yeniler kartal. eylül ve mart aylarında karlı kış günlerinde ava çıkarılır. İdman mevsimi ağustos ve eylüldür


Kaynak vikipedi.com

kaya güvercini*

Güvercinlerde kafatası ile beyin arasındaki manyetik bazı tanecikler, yerin manyetik alanına karşı duyarlıdır Güvercinler bu sistemle yerin manyetik alanındaki değişimi hisseder. Bu sistem güvercinlerin çok uzaklardan uçurulduklarında bile yönlerini kolayca bulmalırını sağlar. Omurilik omurga kanalının son ucuna kadar uzanır. Omurilikten ayrılan sinir sistemi, bütün organlara ve kaslara kadar dağılır.

Trakya Türkiye’nin Avrupa kıtasındaki topraklarında kalan bölümü tanımlar Bu bölgeye Trakya bölgesi denilir Trakya kelimesi eski Yunan’dan günümüze gelen Balkanlardaki bir bölgeyi tanımlayan coğrafi bir terimdir. bugünkü Bulgaristan’ın güney kesimleri, Yunanistan’ın Tharaki im bölgesi ve Türkiye’nin Avrupa’daki topraklarını içine alır Trakya güvercinleri, bu bölgede yoğun olarak yetiştirildikleri için Bu güvercinlere Türkiyede “Trakya Makaracısı denilir , Trakyada Trakya Taklacısı”, “Rumeli Taklacısı”, “Rumeli Yerlisi”, “Trakya Yerlisi” ya da “Yerli” adı ile bilinir Dünyada Thrace Roller” adı ile anılır tanınmaktadırlar.

Bazı güvercinler Eti için yetiştirilir Lezzetli ve pahalı bir gıda olarak 0.5*kg karkas ağırlığında olmak üzere yumurtadan çıkıştan 28 gün sonra tüketilebilirler.

Trakya güvercininin kökeni hakkında fazla bilgi yoktur Türkiye'de uzun yıllardır yetiştirilir bölgesel bir yapısı vardır. Trakya dışında fazla görülmez. makaracıdır Dünyada “Oriental Roller” olarak bilinen ve köken olarak Türkiye'den kaynaklanan makaracı ırk ile, Bulgar ve Arnavutluk makaracısıyla akrabadır Vücut ve büyüklük olarak bu ırka benzer

Vücut orta büyüklüktedir Gagaları orta büyüklükte olmalıdır. Gaganın kısa olması farklı melezlemedendir Bu tür kuşlar kıymetli değillerdir. Boyunları uzun değildir. Ayaklar kısa ve dirsekten aşağısı paçasızdır. Dirsek aşağısındaki her tüy paça kabul edilir ve kuşun değer yitirmesine neden olur. Kuyruk telek sayıları 14 ile 18 arasındadır Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Bu karakteristikdir. makaracı ırklardaki kuyruğun kanat altında taşınması bu kuşlarda olmamalıdır. Kanatlar farklı şekil taşıyorsa, bu güvercinlerin saf kan olmadıklarındandır. Gaga rengi beyaz olmalıdır. gaga ucunda kuşun kendi renginde küçük bir koyuluk bulunabilir. Sadece mavi renkde mor gaga rengine rastlanır Trakya güvercinlerinin rengi ne olursa olsun göz rengi açık renktir. beyaz renk olanlar istisna olarak siyah göz rengine sahiptir Trakya güvercinleri tepeli ya da tepesiz olabilir Bütün renklerde tepeli ve tepesiz olanlar bulunmaktadır. güvercinlerde tepe geniştir. ensenin altından başlar enseyi tam olarak sarmalar. Tepenin her ucunda “tepe gülü” adlı şekillenmeler makbuldur Dişileri bir çift yumurta yumurtlayıp kuluçkaya yatar. üç yumurtaya veya tek yumurtaya kuluçkaya yattığı görülmüştür.

Güvercin yumurtası ilk yumurtlandığında 15 gram kadardır. 11 gram doğan yavruların yedinci gün ağırlıkları 70, ondördüncü gün 170 grama ulaşır. Yavrular 24-25 günlükken tek başlarına yem yer Trakya ırkında başlıca 5 çeşit renk görülür Bunlar beyaz, siyah, kırmızı, sarı ve mavidir. Yaygın renkleri beyaz ve kırmızıdır. tepelisi ve tepesizleri bulunur.

Beyaz: güvercinlerin tüm vücudu beyazdır. İşaret taşımaz. farklı renkte tüy bulunmamasına dikkat edilir. Gözleri siyahtır. Gaga beyazdır.
Kanarya güvercinlerin vücutları sarıdır. İşaret taşımaz Vücutta beyaz tüy bulunmamasına dikkat edilir. Gözler açık renklidir. Gaga beyazdır.
Pal güvercinin vücutları kırmızı koyu kızıldır. İşaret taşımaz Vücutta beyaz tüy bulunmamasına dikkat edilir. Gözler açık renklidir. Gaga beyazdır.
Murakat (Siyah): vücutları siyahtır. İşaret taşımaz Vücutta beyaz tüy bulunmamalıdır Gözler açık renklidir. Gaga beyazdır. Zavrak (Mavi) güvercinler dumanlı mavi ve mavi-gri renktedir. işaret olarak kanatta iki sıra şerit bulunur. mor renk gagaya rastlanır. az bulunur “Küllü” olarak da adlandırılır. Zavrakların işaret olarak çakmaklıları vardır. Çakmaklıya “Tekir” adı verilir. Tekirler kanat üzerinde iki sıra şerit yerine küçük siyah noktadan oluşan pullu bir yapısı vardır.

Trakya güvercinlerinde renkler eşleştirilmelidir. kırmızı kırmızı ile, sarı sarı ile vb. Farklı renklerin eşleştirilmesi sonucu çıkan yavrular ana ve babanın renginde olmakla birlikte iyi yetiştiricilerce tercih edilmez farklı renklerde yapılan eşleştirmelerde renklerden biri beyazsa, yavrular alacalı olur beyazın beyaz ile eşleştirilmeli başka renkler katılmamalıdır.

Trakya güvercinleri ürkekrir ve ele gelmezler Makaracı ırkların uçuşuna sahiptir Trakya ırkı performans ırkıdır uçuş kuşudur. Performans ırklarında temel özellik uçuştur renk vb özelliklere de dikkat edilmelidir uçuştan taviz verilmelidir Son yıllarda makaracı ırklarda kostüm öne çıkmış ve uçuş gerilemiştir

murataltug1985
12-22-2018, 07:32
Kaynak vikipedi.com

Balkanlardan Türkiye'ye kuş girişi göçmenler aracılığı ile hızla artmıştır. getirilen kuşlar daha gösteri kuşlarıdır. kuşlarla yapılan melezlemeler Trakya güvercinlerinin uçuşunu geriletmiştir. Trakya güvercinleri, uzun ve yüksek uçar. İyi bir Trakya kuşundan 3–5 saat uçması beklenir nokta yükseklikte uçmaları ile tanınır yerden yönetilmeleri kolay değildir. Yerde hareket göstermez ve Grup olarak uçarlar 10–30 kuşluk gruplar uçuşa idealdir. havada küçük gruplar halinde ayrılarak bağımsız uçmayı tercih ederler

Trakya güvercinlerinin en önemli uçuş özelliği makara yaparlar. Trakya güvercinlerinden sık sık makara değil kaliteli makara yapmaları beklenir. Peş peşe makaraya girme uçuşa ayrı bir renk katar

Kaynak yeni şafak.com

Camilerin cemaati: Güvercinler

güvercinlerle yoğun olarak meydan ve cami avlusunnda karşılaşıyoruz. bu adresi kim veriyor? Nasıl oluyor da bu kadar güvercin camide konumlanıyor? Güvercinleri Yabancı bir yere bıraksanız da yuvalarına dönerler. Bu yüzden güvercinleri, dönüp dolaşıp her seferinde Allah'a dönen kullara benzer İnna lillahi ve inna ileyhi raciun; Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz."
Güvercinlerle insanların birliği çok eski tarihlere dayanır. Kutsal metinlerde ilk Tevrat'ta karşılaşırız güvercinle. Nuh As bütün canlılardan birer çift alıp gemisiyle denizlerde yol alır ve tufanın bitip bitmediğini, suların çekilip çekilmediğini anlamaya bir güvercin uçurur. Güvercin ağzında zeytin dalıyla dönünce suların çekildiği anlaşılır. gemi Ararat Dağı'na oturur. Güvercinin getirdiği haberle başlar hayat yeniden.

Tevrat'a kaynaklık eden güvercin efsaneleri Sümer ve Babil kökenlidir güvercin önceden evcilleştirilerek kutsal kabul edilir güvercin barış simgesidir. Allah, insanoğlunu affetmiş, dünyayı eski düzenine döndürmüştür. Güvercin yüzyıllardır barışı sembolize eder. Güvercin kutsidir Güvercin biz Müslümanlar için önemlidir Hicrette mağaranın girişine yuva yaparak Peygamber Efendimiz'i Kureyşlilerden korumuştur,

coğrafyamızda güvercinin değeri, Orta Asyadan gelir Uygur metinlerinde güvercin 'kökürçkün' ve 'köğürçün' olarak geçer Türk topluluklarında güvercin kültürü yaygındır
Osmanlı gündelik hayatında da güvercin önemlidir. Kuşlarla ilgilenen kişilere 'kuşbaz' denir. Saray kuşbazları saray bahçelerindeki 'kuşluk' adlı bölümde bakılan kuşlarla ve güvercinlerle ilgilenirdi halk güvercin yetiştirenlere iyi gözle bakmaz Güvercincilerin başıboş oldukları
günlerini kuşlarla geçirip, evleriyle ve aileleriyle ilgilenmedikleri düşünülür kuşçulara kız vermek uygun görülmezdi.atasözü, “Kuşbazı ve kumarbazı öldüren gazi olur" der.

Osmanlıda halk kuşçulardan hoşnut olmazdı. Kuşçulardan hoşlanılmama sebebi evlerin damına çıkan kişinin, komşu evin avlusunu görebilme ihtimalidir avlu evin mahrem yeridir. kadınlar burada dolaşırdı Kuşçular kuş uçurmak ya da yakalamada damlarda gezdiklerinden mahrem hayatı gözetlemekle itham edilirdi bu sebeple kuşçular güvenilmez görülür kuşbazların tanıklığı kabul edilmezdi. Bugün bile güvercin yetiştirenlere böyle bir anlayışla muamele edilmeye devam ediliyor.

Güvercin denilince ilk akla gelen posta güvercinidir. Gagalarındaki müthiş yaratılışla nerede olurlarsa olsunlar yönlerini bulurlar bu hayvanlar, eğitilip haber taşıma amacıyla kullanılır. askerî ve siyasi mesaj taşıyan güvercin, çok başlar almış, çok savaş başlatıp bitirmiştir. 'barış ve haberleşmenin sembolü olmuştur Güvercinlerin müthiş gagaları bilim tarafından incelenmiş teknolojiye ilham olmuştur. İlaçların vücutta sadece hedeflenen noktaya ulaştırılması ya da uçakda ve uzay mekiklerinde bulunan manyeto metreleri küçültülmesi güvercin gagasından ilham alan teknolojilerdir.

güvercinlerle yoğun olarak meydan ve cami avlusunda karşılaşırız bu adresi ilham eden kimdir? Nasıl olur da bu kadar güvercin cami etrafında konumlanır Güvercinler insanları insanlar da güvercinleri. Sever Namaza gelen cemaat hayır için kuşları besler. Besin bulan kuşlar diğer kuşlara haber verir ve cami avlusu sürü halinde bu zarif kuşlara yuva olur. cami avluları huzurlu mekânlar oldukları için güvercinlerin fıtratına uyar güvercinlerin yaşadıkları mekânı seçmeleri insanın yaşam alanını seçmesine benzer Yırtıcı kuşlar fıtraten insandan uzak, doğayla iç içe yaşıyar. Güvercinler yaşam alanı olarak ibadethaneleri seçer
Güvercinler camilerin daimi cemaatidir ezanların beş vakit dinleyicileridir Nerede olurlarsa olsunlar camilere, ait oldukları mekâna geri dönerler Özgür olmalarına rağmen bağlılıklarında ısrarcıdır. Güvercinlerden kulluk adına öğreneceğimiz çok şey var.

Kaynak hobitat.com

Hayvanlarda aklımızın alamayacağı İlginç olaylar*vardır kuş nasıl uçar kuşlar uzun mesafelere uçarlar harika bir yaratılış mucizesidirler ve kusursuz bir anatomileri vardır bu harika özellikleri Uçak mühendislerinin bile gözlerinden kaçmaz Mükemmel yaratılan kuşların vücutları üstün özellikler taşıyır uçarken son model süpersonik uçaklara fark atarlar Peki, Kuş motoru nasıl soğur Uçmak için dizayn edilen kuşların vücutları inanılmaz hafiftir kuş iskeleti esnek ve kuvvetlidir. 7-8 kilo ağırlıklı pelikanın kafatası, gagası, ayakları, kanatları ve kemiklerinin hepsi sadece 650 gramdır Vücud ağırlığın uçuş motoru görevi yapan göğüs kasları oluşturur.

Motorlu araçta radyatör motor için hayati öneme sahip soğutma sistemidir. Radyatörle motor arasında sürekli döndürülen su motoru soğutur ve motorun aşırı ısınıp patlamasını önler. Kuşların vücutları içersinde motor vazifesi gören göğüs kasları uçuşta ısınır radyatör olmasa kuşun ölmesi işten bile değildir Kuşlara mükemmel bir radyatör yerleştirilmiştir Akciğer ile irtibatlı hava torbaları bir radyatör gibi çalışır. Vücuttaki ısı ve nemi dışarı atan soğutma sistemi işlevi görür. vücuttaki karbondioksit gazını dışarı atıp yerine temiz oksijen getirir soğutma sistemi kuş için hayatidir tonlarca ağırlıkdaki uçağı harekete geçirip ve uçurmak için çok büyük bir güç ve enerjiye ihtiyaç vardır.

Uçağın gürültüsü herkesi etkiler binlerce metre aşağıdaki evlerden bile… Duyulan, uçağın devasa motorunun sesi vardı koca bir gövdeyi yerçekimine karşı havaya yükseltip uçurmak kuşların da enerjiye ihtiyaçları vardır. yerdeki diğer hayvanlar bu büyük güce ihtiyaç duymaz enerji ve efor sarfedilirken kuşun kalbi saniyede bir kaç kez atar. Nefesi hızlanır, vücut ısısı motorlarda olduğu gibi olağanüstü artar. Kırlangıçların uçuşdaki vücut ısısı 44, balıkçıl kışunun 41 ve Ördeğin vücut ısısı 43 derecedir. İnsanlarda 40 derece şiddetli hastalık belirtisi 42 derece ölüm demektir uçan kuşlarda kırlangıçta 44 derecelik vücut ısısı günlülk sıcaklıktır. uçmada aşırı efor sonucu sıcaklığın sürekli artar yaratılışta kuşlara harikulade radyatör sistemi yerleştirilmiş vücudun soğutulması sağlanmıştır özel radyatör sistemi kuşlara güvenle uçuş sağlar
*
Kuşların Akılcı ve İlginç Uçma Teknikleri vardır daha az enerji harcayarak uçmak taktikler geliştirmişlerdir? Sığırcık kuşları bir araya toplanarak uçarlar Kutup sumru kuşları göçte ‘S’ şeklinde bir rota çizer?
Allah yarattığı her canlıyı çok çeşitli özelliklerle donatmıştır. Tüm canlıların farklı özellikleri vardır. Bütün canlılar Allah’ın ilhamıyla hareket eder ve Allah’ı tesbih ederler Kuşların akılcı davranışları Allah’ın üstün yaratma sanatının örneğidir.
*

Sığırcık kuşları sonbahar ve kışın gökyüzünü siyaha boyar binlercesi birbirine çarpmadan ahenkle gerçekleştirdikleri dansları muhteşem bir görsel şölene dönüşür. Bu canlıların bir araya toplanıp güçlerini birleştirirler güvenliklerini sağlarlar Binlercesi bir arada hareket ederler ve şahinler, bu kuşları avlamakta zorlanırlar.
Bir araya gelince geceleri ısınırlar. Gün batımında, hava kararmadan ısınmak için gökyüzünde muhteşem dans gösterisine başlarlar.

Sığırcıklar Ekim-Kasım ayı toplanır 100.000’ini bir aradadır. Çok sayıda kuşun, bir araya gelmek için haberleşmesi, Yüce Allah’ın ilhamıyladır Ayette buyrulur:
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, O’na gönülden boyun eğmişdir.(Bakara Suresi, 116) Kutup Sumru Kuşları ‘S’ Şeklinde Rota çizerler Kuzey Kutbu’nda yaşayan kutup sumru kuşları, her yıl 70.000 km uzunluğunda ki yolculuğunda tüm ömründe ‘ayda üç kere gidip gelecek kadar uzun bir uçuş gerçekleştirir. Bu kuşlar Kuzey Kutbu’ndaki Grönland adasından yola çıkarak, Güney Kutbu’na, Antartika sahillerine uzun bir yolculuk yapar. Büyük kıyı kuşları 5.000 km’lik yola yetecek kadar yedek yağ taşıyabilir düz bir rota izler. Ancak kutup sumru kuşu gibi küçük bir kuş yağı büyük kuş kadar, depolayamaz. farklı bir uçuş rotası çizerek enerji tüketiminde tasarruf sağlar. kuzeye, evlerine geri uçarken geliş yollar yerine, “S” rotası çizer.Ancak bu rota ile yollarını binlerce km uzatarak yolculuklarını iki katına çıkarır kuşların bu şekilde uçmalarının hikmetli bir açıklaması vardır. Kuşların dönüş yolundaki değişikliğin nedeni Atlantik Okyanusu rüzgarlarından faydalanarak enerji tüketimini aza indirir enerjilerini düz bir yolculuktan daha verimli kullanır Bu kuşların hesap makinaları ve mesaf ölçen aletleri yoktur.

Sumru Kuşları rüzgarı takip eder ancak rüzgarın itme gücünden faydalanıp az enerji harcayacakları bilgisine sahip uzun ve zahmetli göç yolculuklarını kusursuz bir üstün akıl ve teknikle başarırlar. bu başarının sahibi üstün akıl sahibi Yüce Allah’tır. Kutup sumru kuşu Rabbimiz’in yaratışı ihtişam ve ilhamıyla hareket eder hayranlık uyandıran göçlerini başarıyla tamamlarlar:

Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye kudreti altında tutuyor. Andolsun, zeval bulacak olurlarsa, kimse onları tutamaz. O Halim’dir bağışlayandır.” (Fatır Suresi, 41)
Kuşların Kanat çırpması çok fazla enerji gerektirir. kuşların enerjisi değerlidir bunu en ekonomik şekilde harcarlar. ağaçkakan uçarken kanat çırpışlarını keser ve kanatlarını vücuduna kapatır. kanatlarının havaya karşı oluşturduğu direnci önler ve havada ilerler

Albatroslar açık denizde yaşar Kanatlarını rüzgara açarak havada durur albatrosu uçması için Kuş kanatlarını olabildiğince geniş açar kuşun kanat genişliği “3.5 m’ye” ulaşır bu, kuşlarda ki en geniş kanat uzunluğudur. Albatros kanat kemiklerinde kanatları açık tutmaya yarayan kilit sistemi vardır. günlerce, haftalarca aylarca minimum enerji kullanarak hiç durmadan uçarlar Albatros yukarı yükselen dalgaları ve rüzgarı kullanarak, ilerler ve rüzgarda zigzaglar çizerek bir dalganın tepesinden diğerine geçer ve albatros tek bir kanat çırpmadan saatlerce su üstünde uçar

Kartalların Rahat Uçuş ve İnişini Sağlayan Vücut Yapıları vardır
Kartalların yerden havalanıp uçacak kadar hafif olmaları avlarını yakaladıklarında rahatça taşıyacak güçte olmaları gerekir. Bir kel kartalın 7000’den fazla tüyü vardır, hepsini biraraya koyduğunuzda tüylerinin ağırlığı 500 gram tutar. vücutların hafif olması için, kemik içi boştur. kemik yerinde havadan başka birşey yoktur. kel kartalın tüm iskelet ağırlığı 272 gramdan biraz fazladır.

kartal uçmak için gereken gücü kanat çırpışında, kanadının aşağıya olan hareketinden alır. kartalın kanatlarını aşağı iten kasların sayısı, kanatları yukarı iten kas sayısından fazladır. kartal için uçuş kasları önemlidir. Bu kaslar kuşun vücut ağırlığının yarısı kadardır. kartallar kanat pozisyonunu değiştirerek hızlı veya yavaş uçabilirler. Hızlı uçmak istediklerinde, kanat kenarlarını rüzgarın içine çevirir ve havayı keserler”. Kendilerini yavaşlatmak istediklerinde kanatlarının geniş kısmını rüzgara çevirirler.
Kartal inişini yaparken, kuyruğunu havalandırır ve vücuduna göre bir açıyla aşağı çekerek hızını azaltır. Kanat uçlarını alçaltarak onları fren olarak kullanır. Hız kaybederken, kanat üstünde oluşan hava akımı onun düşme tehlikesini arttırır Bunu “alulas”larını kaldırarak önler. Alulaslar uçan kuş kanatlarının ucundaki tüy öbeğidir. kanat yüzeyinde havanın çizgi halinde akmasına yardımcı olur. kuş tüm hızını kaybetmiştir. Dev pençelerini ileri uzatır, dalı kavrar ve böylece durur.

Bazı kartal türleri havada inanılmaz bir süratle aşağıya iner. Bu dalışda saatte yaklaşık 322 km. hız yapar Büyük kartallar avlarına çok hızlı çarpar Kel kartalın avına vuruşu, yivli tüfek mermisine kıyasla iki kat güçlüdür.
Kuşlarda Yaşadıkları Koşullarla Tam Bir Uyum İçinde Muhteşem Kanatlara sahiptir Hepsi birbirinden farklı kanada sahip olan kuşlar farklı uçuşlar yapar
And dağlarındaki tepeli akbabanın uzun ve geniş kanatlarındaki tüylerin ucunda açılıp kapanan yarıklar bulunur. Akbaba kanatlarıyla, ısınıp yükselen hava akımlarının üzerine çıkar saatlerce bir kez bile kanat çırpmadan süzülür. Karakenarlı albatrosun çok uzun ve ince kanatları, denizlerde esen güçlü ve düzenli rüzgarların üzerinde yüksek hızla uçmaya uygundur Kızıl gergedan kuşunun aralarında yarık olan kısa ve geniş kanatları, çabuk havalanmaya kaçmaya, dalların arasına ve yere doğru dalış yapmasına yarar.

Albatros, deniz kırlangıcı ve kılıç kırlangıçları hayatlarını uçarak geçirir uzun ve ince kanatlara sahiptir okyanus rüzgarlarında kolayca süzülür Şahinlerin, kartalların ve akbabaların geniş, dışa meyilli tüylü kanatları vardır. sıcak karalarda rahatlıkla süzülür
Sinekkuşları kanatlarını sekiz şeklinde hareket ettirir bir saniyede kanatlarını 60 defa sekiz şekli yapacak şekilde çırpar Kanatların hızlı hareketi onların havada rahat dolaşmalasını sağlar. Sinekkuşları çiçeklerden nektar içerken dolaşırlar. Uçarken hızlıca ters yöne dönebilir arkaya doğru uçabilir Bu diğer kuşların yapamadığı bir şeydir. Diğer kuşlardan farklı olan sinekkuşunun kalbi uçuşta dakikada 1200 defa atabilir. bir insan kalbi bir dakikada en fazla 200 defa atabilir. Sinek kuşunun kalbinin hızlı atması, kanat kaslarına çok fazla kan pompalar. kan, kuşun kanatlarının hızlı çalışmasına yardımcı olacak oksijeni taşır

Kuşların akılcı taktikleri kendi beyinleriyle düşünüp tasarladıklarını sahip oldukları fiziksel özellikleri kendi kendilerine vücutlarına yerleştirdiklerini ileri sürmek mantıksız bir iddiadır Allah kuşları ve tüm canlıları yoktan var etmiştir ve herşey O’nun emriyle hareket eder. Allah ayetinde buyurur ki
Allah, yedi göğü ve yerden onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; Allah herşeye güç yetirir ve ilmiyle herşeyi sarıp-kuşatır (Talak Suresi, 12)

*
Allah yarattığı tüm canlılara çok farklı özellikler vermiştir. Bu özelliklerle canlılar yaşamlarını devam ettirir, kuşlar buna güzel bir örnektir. Kuşlar arasında binlerce farklı çeşitte üreme, yuva yapma, avlanma, beslenme ve uçma şekilleri vardır. Bunlardan sadece bir tanesini incelemek bile Allah’ın sınırsız gücünü görmeye yeterlidir Allah ayetinde tüm varlıkların sahibinin Kendisi olduğunu bildirir: “Göklerde ve yerde bulunanlar O’nundur; hepsi O’na gönülden boyun eğmiştir Rum Suresi

*

Kaynak yeniasya.com

Şimdi kuşlara bak...


Yaratılış harikası olan ve insanları tefekküre sevk eden Kainat Kitabı'nın her sayfasındaki tefekkür Hârika bir kudret lezzetli bir hayret ve hayranlıkla dikkatlice seyredilen nazardır birbirinden güzel yaratılışa sahip kuşlar,*Kainat Kitabı'nda kendilerine verilen önemli vazifeleri yerine getirir eşsiz güzellikler oluşturur ve Cenab-ı Hakka ibadet Biz biriz ve bir elden çıkmışız, Ve birimizi yapan, elbette umumumuzu O yapar”*hakikatini ihtar ediyoruz ''Şimdi kuşlara bak: Onların cıvıldaşmaları bir Sâni-i Hakîmin söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir birbirine seslerle hissiyat ve ifade-i maksat etmeleridir.'' Bediüzzaman Sözler, 30. Söz, 20.

Kızılırmak Kuş Cenneti, Dünya Mirasına girmeye hazırlanıyor Türkiye’deki 452 kuştan 352’sinin tespit edildiği kışın 150 Bin kuş popülasyonunun gözlemlendiği tefekkür hazinesi ve hikmetli yaratılışla*Anadolu’nun en büyük yaşam alanlarından olan Kızılırmak Kuş Cenneti, Dünya Mirası Listesi’ne girmeye hazırlanıyor.
Kuşlar*eşsiz güzellikteki görüntülerle bizleri uyarıyor*Mülk Suresi'nin 19. Ayet-i Kerimesini*''Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; O, herşeyi görendir.''*
Samsun Belediye Başkanı Ziya Yılmaz, uluslararası turizme kazandırılacak Kuş Cenneti’nin Dünya Mirasına alınması için Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’na (UNESCO) ya müracaat edeceklerini açıkladı.*

Tropik ormanlardan sonra biyolojik üretimin en yüksek olduğu ekosistemlerden sulak alanlar, dünyanın en önemli genetik rezervuarıdır dünyadaki tüm türlerin yüzde 40’ını, tüm hayvan türlerinin
yüzde 12’sini barındırır Türkiye’de alanların yüzde 1,6’sını sulak alanlar oluşturur Türkiye’deki 198 sulak alandan 56’sı su kuşları, 4’ü balık, 16’sı su kuşları, ve balık bakımından uluslararası öneme sahiptir
Zengin kuş türünün yaşadığı Kızılırmak Kuş Cenneti’ni uluslararası turizme hazırlayan Samsun Büyükşehir Belediyesi kaçak yapılaşma, ve avcılık sorunun çözümüne devam ediyor.


KUR'AN-I HAKİM'DEN KUŞ AYETLERİ

Kuşlar*eşsiz güzellikteki görüntülerle bizleri uyarıyor*Mülk Suresi 19. Ayet-i Kerimesi kanat çırpan kuşları görmezler mi Onları havada Rahmandan başkası tutmuyor O, herşeyi görendir.''*

Nahl Suresi 79.Ayet-i Kerimesi Göğün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek uçan kuşlara bakmadılar mı bunda inanan için âyet ve ibretler vardır.''

En'am Suresi'nin 38. Ayet-i Kerimesi Yeryüzündeki hayvanlar gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlar sizin gibi topluluktur hepsi Rablerinin huzuruna getirilecekler.''

murataltug1985
12-23-2018, 07:08
Kaynak yeniasya.com

Şimdi kuşlara bak...


Nur Suresi'nin 41. Ayet-i Kerimesi Görmez misin ki, göklerde ve yerde bulunanlar dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini? Her tesbih ve duâsını bilmiştir. Allah, yapmakta olduklarını hakkıyla bilir.'

Neml Suresi'nin 16. ve 17. Ayet-i Kerimelerini*''Süleyman Davud'a varis olup dedi ki: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve her şeyden nasip verildi bu apaçık bir lütuftur." ''Cinlerden, insanlardan ve kuş orduları Süleyman'ın hizmetinde toplandı, hepsi onun tarafından sevkediliyordu.''

Sebe Suresi'nin 10 Ayet-i Kerimesi Andolsun biz Davud'a fazilet verdik. "Ey dağlar! Onunla tesbih edin." dedik ve kuşlara da emrettik ona demiri yumuşattık.''

Sad Suresi 19 Ayet-i Kerimesi'ni*Kuşları
onun emrine vermiştik. Hepsi ona zikir ve tesbih ederlerdi.''*

RİSALE-İ NUR'DAN BİR VECİZE

''...Şimdi kuşlara bak: Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları Sâni-i Hakîmin Herşeyi hikmet ve san'atla yaratan Allahın söyletmesi*
olduğuna delil-i kat'î ve kesin delildir hayret verici seslerle müdavele-i hissiyat duygu alışverişi ve maksadı ifade etmeleridir.''*((Sözler, 33. Söz, 20. Pencere))

Risale-i Nur'dan Sözler 33. Söz

'Demek bir Sâni-i Hakîm tarafından ziya ediliyor; çarşı-yı âlem sergilerindeki antika*san'atlarını onunla irâde ediyor. rüzgârlara bak Sair hakîmâne, kerîmâne vazifelerinin şehadetiyle, mühim*vazifelere koşuyorlar dalgalanmak Sâni-i Hakîm tarafından bir tavziftir, bir*tasriftir, Dalgalanmaları emr-i Rabbânînin çabuk yerine getirilmesine sür'atle*çalışmaktır.

Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara:*Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. onlara*âsâr-ı rahmet olan faidelerin şehadetiyle ve dağlarda
mizan-ı hâcet ifadesiyle ve mizan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki, Rabb-i*Hakîmin teshiriyledir Şimdi yerdeki taşların cevahir ve madenlerin envâına bak:*Bunlar Sâni-i Hakîmin tezyiniyle, tertibiyle, tedbiriyle, tasviriyledir
mütlak hakîmin faideleri ve hayatiye ve levâzımât-ı insaniye ve hâcât-ı hayvaniyeye*muvafık bir tarzdadır

Şimdi çiçeklere, meyvelere bak:*Bunların gülümseme ve tadları güzellik ve nakışları ve koku*vermeleri Sâni-i Kerîmin, Mün'im-i Rahîmin sofrasında birer davetnamedir Şimdi kuşlara bak:*Onların söyleşme ve cıvıldaşmaları Sâni-i Hakîmin intak ve söyletmesi*olduğuna delil-i kat'îdir, hayret verir bir tarzda birbirine müdavele-i hissiyat etmektedir.
Şimdi bulutlara bak:*Yağmurun şıpıltıları mânâsız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi boş gürültü olmadığına kat'î delildir âb-ı hayat*hükmündeki damlalar sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştaklara emzirmek gösteriyor*ki, o şırıltı, o gürültü, mânidar ve hikmettardır
Rabb-i Kerîmin emriyle o*yağmur bağırıyor ki, "Sizlere müjde, geliyoruz!"

Şimdi göğe bak:*Gök içinde yalnız kamere dikkat et. Onun hareketi Kadîr-i Hakîmin*emriyledir , o mütlaktır yeryüzündei her damla mühim hikmetlerdir*ziyadan kamere kadar, küllî unsur geniş tarzda ve büyük mikyasta pencere açar, bir Vâcibü'l-Vücudun vahdetini ve kemâl-i kudretini ve azamet-i saltanatını gösterir, ilân eder ki ey gafil! Eğer
gök gürlemesi gibi bir sadâyı susturabilirsen ve güneşin ışığı gibi parlak ziyayı*söndürebilirsen, Allah'ı unut. Yoksa aklını başına al,*سُبْحَانَ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ* Yedi gök ve*yerde olanların Kendisini tesbih eddiği yüce Zat, her kusurdan münezzehtir.

Kaynak vikipedi.com


Kuş

Kuşlar tüylü kanatlı,*sıcakkanlı,* yumurta*ile üreyen,*omurgalı* hayvanlardır Yaklaşık 10.000 civarında türüyle en kalabalık omurgalıları oluştururlar. Kuzey Kutbundan Güney Kutbuna tüm ekosistemlerde yaşarlar. Boyutları*arı sinek kuşunda 5*cm ile*deve kuşunda*2,7 m'ye kadar değişir. Bulunan fosillere göre kuşlar, yaklaşık 200 milyon yıl önce yaşayan dinozorlardan gelmektedir. ilk kuş
150 milyon yıl önce yaşamış olan*Archaeopteryx*'tir.
Kuşlar, İlk sıcaklıklı*canlılardır üyelerinin tümü, tüylerle*kaplıdır. çok gelişmiş ses kutuları vardır. Sert kabuklu*yumurta*bırakır kuluçkaya yatarlar.*Embriyo,*yumurta kabuğu ve*amniyon*zarı ile çevrilidir. Kuşların tam işlevli, karmaşık ve gelişmiş, büyük ve küçük dolaşım sistemleri vardır.

En eski kuş fosili,*Solenhofen'ın Batı Almanyada bulunmuştur 140 milyon yıl önceye aittir dinazorgillerden Archaeopteryx'dir.*1860 yılında bulunmuştur. bilim dünyasında sansasyon yaratmıştır. bu fosil,*sürüngen ve kuş özelliklerinin her ikisini de taşımaktadır. Fosil, H.V. Meyer tarafından*Londra'daki*British Museum'a konulmuştur. Kuşların ırkı dinozorlardan gelir kemiklerindeki hava boşlukları, göğüs, kanat yapılarındaki benzerlikler, günümüzde sadece kuşlarda bulunan lades kemiğinin dinozor iskelet yapılarında da yer alır. genetik bilimin gelişmesi ile, kuş embriyolarında çalışan bilim insanları genleri açarak kuş embriyolarında kuşların atası olan dinozorlara benzer görüntülere diş, pul, boyun ve kuyruk yapısına ulaşmışlardır.

Kuşlarda diş ve salgı bezleri yoktur, pul*bulundurmazlar kafatası omurgaya*bağlanır ve göğüs kemiği iyi gelişmiştir *alyuvarları*çekirdekli ve oval,*akciğerleri*havayı verimli kullanır Devekuşları hariç idrar keseleri yoktur. Bir çift*testis bulundururlar eşeyli canlılardır. Çiftleşme organı (penis) bazı türler (kaz,*ördek) haricinde yoktur. iç döllenme görülür. Beyinden 12 çift*sinir*çıkar. Görme organları diğer duyu organlarına göre çok daha iyi gelişmiştir. Koku duyusu körelmiştir. metabolizma hızları en yüksek olan canlılardır

Kuşlarda, beyin gelişmiş davranış karmaşıklaşmıştır. sesle iletişim kurulması gelişmiştir. İnsan dışında başka bir canlı sesini taklit özelliği sadece kuşlarda bulunur. Ses analizleri tür ayrımında bir kriterdir Beslenme- kur yapma, saldırma ve korunma türden türe farklılık gösterir. Kuşlar kural olarak, Çobanaldatanlar haricinde kış uykusuna yatmazlar. Kış uykusunda sırasında* vücut sıcaklığını 70 C'ye kadar düşürmezler


Kuşlarda göç, yılın belli bir dönemini, kuluçkaya yattığı yerden uzak geçirmektir Gezici kuşlar, kuluçka yerinden değişik yönlere ayrılırlar Yerli kuşlar ise, sürekli kuluçka bölgesinde kalır. Her kuş grubunda geçiş grupları bulunur. Göç davranışı, kuluçka bölgesinde besinin azalması ile ortaya çıkar. Kuzey kuşları soğuk mevsimle ve bitkilerin yapraklarını dökmesiyle göç eder. su kuşlarının suların buz tutmasıyla ya da güney kuşlarında kuraklıkla yazın kuzeye göç başlar. kuşta, kışlama ve kuluçkaya yatma kalıtsaldır İlkbaharda ya da yazın iç ve dış etkilerle göç başlatılır.

Kuşlarda uçma yeteneği gelişmiştir sıcakkanlıdır tüm dünyaya yayılmıştır Bazı kuşlar dünyanın her yerinde görülür. Bazıları sadece belli bir bölgeye özgüdür.*Tür*sayısının en fazla olduğu yer*tropik*ormanlardır. Güney Amerika, ve*Amazon*tür bakımından en zengin bölgelerdir. Türce en fakir yer kutuplar*ve kutuplara yakın soğuk*tundralardır.

Soyu tükenmiş kuşlardan*Archaeopteryx


Kaynak kelebeklerin.com

Kelebeklerin Yaşamı

Kelebekler sahip oldukları renk ve desenlerle en çok sevilen hayvanlardır görselliği ve, tüm yaşamları insanoğlu için çok ilgi çekicidir. Bir tırtıl olarak doğarlar kanatları yoktur kelebek olduktan sonra 1 hafta gibi kısa bir yaşam süresine sahipti bitki ve çiçeklerin üremesinde rol oynarlar ekosistemi ayakta tutarlar eşsiz varlıklardır

Dişi kelebek 100 taneyle birkaç bine ulaşan yumurta bırakır bazı kelebekler 17 Bin tane göze sahiptir ve çok geniş bir renk görme kapasiteleri vardır kamuflaj için en uygun çiçeği tespit edebilir ve düşmanlarına karşı avantaj elde eder. görme yetisi en iyi şekilde beslenmesini de sağlar. En iyi besin kaynaklarını belirleyen dişi kelebekler, yumurtalarını buraya bırakır. Ortalama olarak 1 ay ile 3 ay arasında yaşayan kelebekler vardır. En sık 6 hafta yaşar Bu sürenin 1 haftası yumurtada, 3 haftası*tırtıl*olarak, 1 haftası koza da ve son 1 haftası kelebek olarak geçer.

bir hafta sonra yumurtadan tırtıl olarak doğan*kelebek yavruları, yumurtaları ve anne kelebeğin özenle yanına yerleştirdiği lezzetli yaprakları yer 3 haftalık bir süreçde kendi ağırlıklarının 100 katı veya daha fazlasını yiyen tırtıllar, bu sürede ayaklarının ve organ gelişimini sağlar

önseziyle yeterince yediğini hisseden tırtıl, kendisine sallanan bir koza örerek koza içine girer. bir haftalık süreçde uykuya dalan tırtıl, metamorfoz*ve başkalaşım geçirerek, 4 adet kanadı çıkar ve bir kelebeğe dönüşür. Kelebeklerin iki değil 4 kanadı bulunur sağ ile sol kanatlar birbirlerinin aynısıdır. 1 hafta sonra kelebeğe dönüşen tırtıl kozadan çıkar. Kozadan çıkınca hemen uçamaz kanatlarının kurumasını sağlayıp, ilk uçuş için hazırlık yapar Birkaç saatte kanatlarını kurutamayan*kelebekler, hiç uçamadan ölebilir. kozadan*çıktıktan sonraki ilk birkaç saatte yaptıkları uçuş hazırlıkları kelebekler için önemlidir. Dünyanın her bölgesinde kelebeğe rastlanır. bölgenin koşullarına uyum sağlarlar Çok sayıda türe sahiptirler özellikleri değişir 1 ay yaşayan ve 3 ay yaşayan kelebek vardır, normalde 1 haftada çatlayan yumurta süresi, sonbaharda kış ve ilkbaharda çatlayan türleri vardır Doğaya göre değişsede kelebeklerin genel yaşamları aynıdır

Kaynak akevler.com

Hz. Yunus ve Ambergris
*
Saffat süresi 144-145. Ayet meali
Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı. Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.

Kalem 49. Ayet meali:*Levlâ en tedârekehu ni’metun min rabbihî le nubize bil arâi ve huve mezmûm
Rabbinin katından ona nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.

Hz.Yunus peygamber denize atılmış balık tarafından yutulmuştur. Allah tarafından salih kul olması nedeni ile balığın karnından kurtarılmıştır.
Yunus peygamberi yutan balığın çeşidi merak konusu olmuştur. Bu gün insanı yutabilecek tek balık vardır. O da ispermeçet balinasıdır. Bu balina 25 metre boyunda ve 50 ton ağırlığındadır Dev ahtapot ve kalamarlar ile beslenir. Fok gibi deniz memelilerini yutar Çok büyük dişlerine rağmen avlarını bir bütün olarak yutar

İspermeçet balinaları yiyecek artıklarını kusarak atarlar. Bu kusmuk bol yağ ve kolesterol içerir. Buna gri amber ambergris denir ve antikçağlardan beri parfüm yapımı için kullanılır. Çok değerlidur yüzen altın” denmektedir. sudan daha hafiftir deniz yüzeyinde yüzer halde veya sahilde bulunur. Eski zamanlarda balina avcıları ambergris içeren bir ispermeçet balinasını avladıklarında kendilerine piyango vurduğunu kabul edermiş. Ambergris maddesi balina dışkısında ve kusmuğunda da bulunabilir Saptanan en büyük tek parça ambergris 400 kg civarındadır. Balinalar geviş getiren hayvanlardan türediğinden bölmeli bir işkembeye sahiptir geviş getirirler İspermeçet balinalarının mideleri üç bölmelidir. Birinci bölme ineklerdeki işkembe gibidir. hazne görevi görür midenin en geniş bölümüdür. Burada biriken ambergris 2-10 gün aralıkla atılır. Ambergris maddesi mideden ağza gelen yiyecek artığıdır.


ayette de geçen “arai” kelimesinin kökü “AynRV” dır. Okunurken “ARU” okunur. Bu kelimeye sahil, alan gibi anlamlar verilmiştir. bu isimden önce “nabezna” yani “biz fırlattık” denmektedir. “Akkadça sözlüklerde “aru” kelimesine “kusma, geğirme anlamı verilmiştir. Eru kelimesine boşaltmak, soymak, anlamları verilmiştir. Farsça da “aru” kelimesi geğirmek İngilizcede geviş getirmektir Arapça karşılığı geviş getirmek “ecterar (*اجترار*)”dır. “ecter” kelimesi ise kusturmak, anlamına gelir. Kısacası Arapça daki “ecterar” kelimesinin Akkadça *“aru” kelimesinden türemiştir ayetlerde geçen “Aru” kelimesinin Türkçe karşılığı “geviş getirilen materyal”dir.
Bu anlamı kabul ettiğimizde “onu ambergris maddesi ile birlikte fırlattık” anlamı ortaya çıkar Böylece Hz. Yunus ambergris maddesine bulanmış halde çok rahat su üzerinde kalabilir yüzebilir. kendisi çok bitkin haldedir. Ambergris maddesi mumsudur sudan hafiftir. Dış ortamda katılaşır. karaya çıktığında üzerinde pamuk cinsi bitkinin bitmesi yağlı ambergrisin kurumadan pamuklu bir madde ile temizlenmesi içindir.
Doğrusunu Allah bilir.
*
Kaynak yeniasya.com

İnsan, balığın karnında yaşar mı?


İnsanın balık tarafından yutulması ve onun karnından sağ çıkması aklın alamayacağı mucizelerdendir 1891 sonbaharında Falkland Adalarında Bir balina av gemisi av sonunda tıka–basa geri dönmektedir. Gemi Faklanddan geçerken hiç rastlamadıkları büyük bir balina ile karşılaşırlar. Tayfalar balinayı avlamak isterler Balinaya yaklaşıldığında bir dalga tayfalardan James Bartle’yi denize sürükler. Bratley’in hayatından ümid kesilmiştir.*
Balinanın avlanması saatlerce sürer balinada, anormal bir şişkinlik görülür Bu şişkinlik balina midesindeki
amber yağıdır onları insanlar zengin olmak için balinanın midesini yarar tayfalardan hayret nidası yükselir Çünkü bu şişkinlik, saatler önce denizde kaybolan James Bartley’den başkası değildir Bartley, balinanın mide öz sularından bembeyaz olmuş vücuduna rağmen hâlâ yaşıyordu.*

Bartley kendisine gelinceye kadar bir buçuk gün geçti. sahilde tedâvi altına alındı. Tayfaların anlattıkları hadise önce alayla karşılandı.*Bratley muayene edilince, doktorlar balina balığının midesindeki öz sulara maruz kaldığını tesbit ettiler. James Bratley, gazetelerde ve insanlar arasında senelerce anlatıldı James balinanın karnında yaklaşık bir gün kalmıştı. Yunus As ın balığın karnında kaldığı süre de rivayete göre bir gündür.
Balinalar büyüklükleri bakımından hayret vericidir yakalanan balinaların midesinden üç metre boyunda bir köpek balığı çıkmıştır. balinaların boyları 25 metreye ulaşır ağırlıkları 100 tonu geçer Kaptan Kusto Yunus Peygamberi yutan balık konusunda özel araştırma yapmıştır

Hz. Yunus Aleyhisselâmın balık tarafından yutulup tehlikeli ve karanlık âlemden sağ çıkması elbette Rabbimizin kudretiyledir Milyarlarca yavruyu anne karnında dokuz ay muhafaza eden ve karanlık âlemde onları besleyip gün ışığına çıkaran Rabbimizin elbette hikmeti sonsuzdur Peygamberini bir balığın karnında muhafaza eder ve zamanı gelince kullarına ibret için gün ışığına çıkarır.*


Hz. Yunus Aleyhisselâm kıssasından şu dersi çıkarabiliriz: İnsanoğlu şeytan ve nefsinin tehlikelerinden Cenâb-ı Hakka iltica ile, duâ niyaz, zikir ve anmak kurtlulabilir Dünya fâni ve geçicidir
gerçek kurtuluş Rabbimize iman iledir Hz Yunus’u (as) yutan balık bizi esir edip yutan nefis ve dünyanın ebedî hayatı gibidir bizi her an mahvedebilir
Cenâb-ı Hak her kavme bir Peygamber yada bir piri önder yapmıştır Hz Yunus (a. s) insanlara şu mesajı verir ’’Ey insanlar! Allah sevgili kulu için balığı bir denizaltı gemisi haline getirdi sizde kullukta ve çalışmada yarışın benzeri binekler yapın Bu âyet aynı zamanda gemi sanayiine ve denizaltı gemisine işaret eder Bu mu'cize olay sonrası insanlar baktılar ki, balıklar suyun derinine inip çıkıyor, insanlar onları taklit edebilir düşüncesi ile çalışmaya yöneldi Gayret ve çalışma sonucu denizaltı gemileri inşa etti
Günümüzde nükleer güçle çalışan modern denizaltılar yapılıp füzelerle donatılmaktadır. Kur’ân gençleşen Peygamber mu'cizeleri insanlara iman ve ilham kaynağı olmalıdır

murataltug1985
12-23-2018, 22:33
Kaynak ihvanlar .net

Yunus Aleyhisselam ve Balık

Yüce Allah buyuruyor: Kuşkusuz Yunus gönderilen peygamberlerdendi o (
Rabbinden*izinsiz bir gemiye binip gitmişti*(Sâffât, 139-140)*Allah (Celle Celaluhu) Hz. Yunus’u Asûr başkenti Musul yakınlarındaki*Ninovaya peygamber gönderdi. Hz. Yunus Ninova halkını*yıllarca îmana davet etti onlar îman etmeyince büyük azabın geleceğini haber verdi ve Allah’ın (c.c.) emrini beklemeden kavmine kızıp oradan ayrıldı bir gemiye bindi. Hava çok sakin iken gece yarısı şiddetli yağmurlar*yağdı şimşekler çaktı gemi dalgalarda kapılıp beşik gibi*sallandı.
Gemi personeli,*“İçimizde sahibinden kaçan bir köle var, onu denize
atmazsak batarız”*dediler. Yolcular bakıştılar ve*kaçağı bulamayınca kura çekmeye karar verdiler.

Yüce Allah buyuruyor üç defa kur’a çektiler üçü de Yunus’a gelince kaybedenlerden*oldu. Yunus kendini kınarken denize atıldı ve balık*onu yuttu.*(Sâffât, 141-142) İlk kura Hz. Yunus’a gelince, iki defa daha tekrarladılar ve Hz. Yunus Rabbimden kaçan köle benim!” Diye kendini* kınarken, denize atıldı ve Allah’ın (c.c.)*izniyle çok yunus balığı onu yutuverdi.

Yüce Allah buyuruyor o karanlıklar içinde “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü*mine’z-zâlimîn” diye nidâ etti.*(Enbiyâ, 87) Gecenin karanlığında denize atılan Hz. Yunus, Allah korkusuyla ve kendini kınayarak “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” diye, tesbih*edip Allah’a (c.c.) yalvardı.

dişi balıklar yumurtalarını denizin derin sularına atarken, erkek balıklar spermlerini püskürterek “dış dölleme” ile*onları döllerler. Yunus balığı iç döllenme ile gebe kalır, yavruyu doğurur*ve memesinden süt fışkırtarak dalgalar arasında yavrusunu emzirir.
Memeli balıklar hariç, bütün balıklar solungaçları ile solunum yapar suda çözülmüş oksijeni alır, yunus balığı akciğer solunumu*yapar ve su altında fazla kalamaz.

Yüce Allah buyuruyor o tesbih edenlerden olmasaydı diriliş*gününe kadar balığın karnında kalırdı. O tesbih etti biz onu bitkin halde dışarı çıkardık. Üzerine gölgelik için kabak*türünden geniş yapraklı ğaç bitirdik.*(Sâffât, 143-144-145-146)

Hz. Yunus balığın karnında duayı okumasaydı,*orada ölecekti ve insanlar yeniden dirilip mezardan çıkarken, o da*balığın karnından mahşere gidecekti. Ancak Hz. Yunus “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’zzâlimîn”*tesbihâtına devam edince, Allah (c.c.) tarafından bağışlandı ve*balık onu sahile attı.
Hz. Yunus ana karnından çıkar gibi balığın karnından çıkmış, dar ve*karanlıktan kurtulmuştu. balığın karnında derisi eriyip kıpkırmızı*et yığını haline geldi hasta ve bitkindi.
Sabah hava aydınlanınca sevindi güneş yakıp*sinekler çıplak etlerine konup ısırınca, tesbihatına devam*etti Allah’tan (c.c.) yardım istedi. Allah (c.c.) onu güneş ve sinekden koruması için, yapraklarına sinek*konmayan kabak türünden geniş yapraklı bir ağaç yarattı
*
Hz. Yunus rahatlamıştı ve tertemiz havayı soluyordu. karnı acıkmış ve susamıştı. Er-Rezzak Allah (c.c.) dağ keçisini ona*yönlendirdi ve kırk gün Hz. Yunus’u taze keçi sütü ile besledi.
Yüce Allah buyuruyor: Onu yüz bin kişiye peygamber olarak gönderdik.*(Sâffât, 147) peygamberlikten azil olmayan, Hz. Yunus sağlığına*kavuşunca Allah (c.c.) onu tekrar Ninova halkına peygamber*olarak gönderdi.

Ninova halkı îman etmeyince Hz. Yunus kavmini bırakmıştı azab vakti*gelince, Ninova şehrinin kapkara bulutlar kapladı her taraf zifiri karanlık oldu Korkan*halk îman etmek için Hz. Yunus’u aradı bulamayınca tevbeleri kabul oluncaya kadar üç gün üç gece göz*yaşları döküp tevbe etti ve azaptan kurtuldular

Hz. Yunus Ninova’ya dönünce halkı onu sevinç gözyaşları*ile karşılayıp îman tazeledi ilâhî emirlere uygun yaşayıp huzura kavuştular. Yüce Allah buyuruyor: Yunus’un duasını kabul ettik onu sıkıntıdan ve balığın karnından*kurtardık. biz Yunus’un tesbihâtını okuyan mü’minleri*kurtarırız.
Dertlerine derman arayanlar, geçim sıkıntısı çekenler, borç yüküyle ezilenler, daralanlar, sıkılanlar*Allah’ın (c.c.) biz Yunus’un tesbihâtını okuyan mü’minleri kurtarırız” diye vaadettiği, Hz. Yunus’un balığın karnında okuduğu*“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” i sürekli okusalar, sıkıntıdan kurtulup huzura kavuşurlar.*Aksi halde dünyalarını ve âhiretlerini karartırlar.


Kaynak genel türk tarihi.net

Türk Halk İnançlarında Kurt

Göktürklerden gelen Bozkurt ve Ergenekon destanı kurttan türeyişi gösterir Türk dünyasında anlatılan destanlarda kurt önemli bir inanç figürüdür ilk Türklerde en önemli hayvan sembolü kurttur. kurt resimleri, kaya resimlerinde *şaman ve kam aletleri ve elbise üzerinde yer almıştır. kurt,*devlet, hükümdarlık ve yiğitlik gibi kavramlarıyla ilişkilendirilmiştir. Göktürk ve Uygur devrinde kurt başlı bayraklar görülmektedir.

Burgut Abidesinde erkek ve dişi kurtlar türeme efsaneleridir Oğuz’a yol gösteren gök yeleli erkek Kurt ve Kültiğin Kitabesinde “Tanrı güç verdiği için babam hakanın ordusu Kurt gibi düşmanı koyun gibi imiş” gibi ifadeler Kurt’un Gök ehli olduğuna işaret eder
Türkler*zevk, düşünce ve inanışa göre bazen bir renge ilahi bir boya vermişler ve onu dinsel bir renk gibi görmüşlerdir. Oğuz Kağan Destanı’nda “Ufukta bir Kurt (Börü) görünür. Oğuz Kağan’ın ordusu kurdu izler, kurt yerde kayıp olur. Oğuz hakan Rabbim bizim buraya gelmemizi buyurdu, deyip durur” Gök Kurt, Türklere yol göstermiştir Maviye karşı saygı bütün Türk halklarında vardır. Eski bir inanç ve ilahi bir renkdir. “Gök” kelimesi yaşamak yenilenmek gençleşmek yeşermek ve göyermek anlamdadır.

Nuh Efsanesinde Tufan’dan sonra Nuh’un oğlu Yasef’e Turan denilen Türk toprakları düşer efsanede Türkler Yasef’den gelmiştir. Yasef’in oğullarından Maruhun Lakabı Türk’tür. Türkçeyi ilk defa ortaya çıkaran kişidir. kendisine Türk denilmiştir Çin kaynakları Kök Türk Kağanlığı Fetretten çıkarken liderliği üstlenen yol gösteren Aşina) ve Aşite isimli iki aileden söz eder. Çin yıllıkları Kök Türklerin Hun kolundan geldiğini açıklar bu aşiretin adı Aşina’dır. Kök –Türklerin atalarını düşmandan kurtaran bir tek çocuk kurtulur. Kolları ve bacakları kesilmiş çocuğu kurt besler. Efsaneye göre Rab kutlu soyun yok olmasını istememiştir. Kurt Rabbinin buyruğunu dinleyerek yol gösterir. Çoğalan aile Aşina adını alır ve çadır önüne Kurt başlı sancak asarlar

Türk mitolojisinde Kurd doğan Karaçay Balkar ve Nart destanlarında Örüzmek’den söz edilir Bu Kafkas destan kahramanı gökten gelmiş bir taşın içinden çıkmış ve dişi kurdun sütüyle beslenmiştir

Türkçede ala, kır ve boz eşanlamlıdır Türk mitolojisindeki geyik “ala geyik” Kurt “Bozkurt At “kır at”tır. Karaçay–Balkar ve Oset Nart destanlarında “Ala wgan” ve “Kurd alagon” adlı kahramanlar vardır. İri cüsseli Alawgan kendisine uygun bir kız bulamayınca “emegen” dev bir kadınla evlenir. Alagan’ın etimolojisini yapanlar bu kelimeyi Kurt soyundan olan demircisi” veya ” Kurt Soylu Alangan” şeklinde izah eder Al –Ruhu ak veya kara iyelerdir Kara iyeler kendilerinden çekiniir. Ak iyelerden yardım alınabilmek için onlara iyi davranılır. Od –ateş hastalık mikroplarını yakarak öldürür. Aklar ister ise her şeyi yakar. Kutsallığına inanılan Kurt gücü temsil eder riayet etmeyene karşı bu gücünü cezalandırıcı olarak gösterir

Azerbaycan halk inancı ve Karapapah Türklerine göre kurt ile Boz donlu Kurt ayrıdır Donu boz olan Kurt, yani bozkurt hayatı boyunca sadece bir kurtla çiftleşir Dişisi veya erkeği ölen bozkurt başka bir kurtla çiftleşmez. Halk birbirini çok seven çiftler için bozkurt benzetmesi yapar Bu tür çiftler ardı sıra ölür Anadolu’da bu türden ölümlere “dayanamadı yanına gitti” denilir

Kırım Tatarları ve Kıpçaklarda Kurt’a “Börü” ve Kırsal kesimde “Kaşkır” veya “Kurt” denilir. Kurta Kaşkır Kaşı kır denilir adı telaffuz edilmek istenmez. Kurt kutsal olup onun isminden kaçınılır. Kırımda Kurt ismi için “Börü” kelimesi kullanılır Kırım’da köy, nehir ve mahalle ismi olarak Kurti adı vardır. Tatar-Türk düşüncesine göre “Kara Oğuz nerede ise, kurt da oradadır

yol gösteren, güç yüklü, kutlu kurt boz olan isminden çekinilen ve ondan bahsedilmesi gerekince Kırkaş-Kaşkır gibi isimlerle tanımlanan kurttur. yaşam tarzı ile örnektir semavi boyutu vardır. Köpeğin, Börü – Kurt gibi ulumasında ölüm getireceğine inanılır. Köpeğin kurt gibi uluması kötü ruhların kara iyelerin görünmesi sebebiyledir. köpeklerde bu tür insanları görünce ağlarlar

Anadolu’da baykuşun görünmesi ve köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak bilinir. Onları uzaklaştırmak için yiyecek verilir. Bu, kazayı savmak içindir Türük Hakanı”, “Türük Buyruku” ve “Türk Budunu” bir bütünü oluşturur Türk Budunu Türk Hakanı Türk Buyruğu yönetmek üzere kutsanmıştır Türk kağanları kendilerini, insanları idare etmek üzere Rab tarafından görevlendirildiğine inanır hâkimiyetlerini ilahi bir buyruğa dayandırır Onlara Onlara gök ve Yerin Rabbi tarafından hayat verilmiştir Kut almışlardır türklerin ilk dini Tek Tanrı İnancına dayanır ve Gök dini diye isimlendirilen din Tengricilik di Kağanlarda Kurt’da şüphesiz Göksel olması itibariyle Kut bulmuş olacağından kutsaldı. Kut bulmuş kağanın bayrağına kutlu hayvan Kurt yakışırdı.

Erzurum ve çevresinde doğum yapacak hanımı al basmaması için yastık altına bir parça Kurt derisi konulurdu Kadını ve çocuğu koruyacağına inanılan bu uygulama Ata Ruhu, Kurt Ata inancına dayanırdı Güney*Doğuda kırsal kesimde ki ebeler de Kurt Kafatası kemiği bulunur. Ebeler kırk basan çocukları kurt kafatasını hamam tası gibi kullanarak yıkarlarsa çocuğun şifa bulacağına inanılırdı

Karaçay Türklerinde hamile kadınlar kurt dişi taşırlar. Dünyaya gelmiş erkek çocuğun beşiğinin dört yönüne kurt resmi çizerlerdi Kuzey Azerbaycanda loğusa kadının yastık altına bebek erkek ise; kurtdişi, bıçak, kurt ağzı, kartal gagası, kemik konulur. Kız olsa makas, iğne, sap, ayna konulur
Sarıkamış, Kars ve çevresi Türk aşiretlerinde erkek çocuğun büyüyünce cesur olması için burun kanatları iğne ile delinip kurt kılı geçirilir
Salıncakta sallanmakta olan kıza çubukla vurulur ve aniden nişanlısının ismi sorulur. Kızın ismini söylediği erkeğe müjde verilir ve kız istetilir oğulları olur ise kurt dişi ve kurt damağı ile yıkanılır. çocukların cesur olacağına inanılırdı Moğollara yenilen*Kumanlar Kafkasya çevresine ve Gürcistan’a iner, bir kısmı Hıristiyan olur. Hıristiyan Kumanların Şamanlıktan Tengricilikten ayrılamaz
gece çadırından çıkarak kurt gibi uludu Kurtlar cevap verdi. düşmanın yenileceği anlaşıldı” Kaşkarlı Mahmuta göre hamile kadına “tilki mi yoksa kurt mu diye sorarlar. Tilki diye cevap verenin kızı, kurt diye cevap verenin oğlunun olacağına inanılırdı

Bulgaristan Türklerinde Hıdırellez de üzerinden atlanılan ateşten alınan közün üzeri örtülür külün üzerindeki şekillere mana verilir. Şekiller kurt izine benzerse mutluluğa yorumlanırdı. Kurt gelecekteki başarıların simgesi olarak kabul edilirdi yeniden doğuşun simgesi Hıdırellezde koruyuculuğun simgesi olarak od ateş ve ocak yakılır gelecekten haber veren yol göstericiliğin simgesi olarak Kurt motifi kullanılırdı Avar ve Kumuklarda köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak algılanırdı Kırım’da köpeğin kurt gibi uluması uğursuzluk işaretiydi Kötü bir habere yorumlanır. Yol gösterici geleceğin müjdeleyicisi olarak bilinen kurdun uluması köpek tarafından taklit edilmesi uğursuzluk olarak anlaşılırdı

Kafkasya’da Kumuk ve Nogaylarda köpeğin kurt gibi uluması, kara iyelerin görünmüş olması olarak izah edilirdi
Tatar Türklerinde insan ismi olarak Kurt nezir kurda adak, veya kurdun adağı demektir. Muhammed Nezir, Muhammed’e adak kurban, veya Muhammed Adağı kurbanı demektir Kurdun kutsallığı İslam dönemindede devam etti Kırım Türklerinde Seyit Börü, Seyit Kuvtov ve Kurt Seyidov gibi insan isimleri vardır. “Seyit” Hz. Muhammed soyundan gelenlerdir.

Karaim Türklerinde köklü bir kurt kültü vardır. Karaimlerde Kurttan türemiş olma inancı yaygındır. Karaimlerde sık tekrarlanan bir söze göre “Temelimiz kurttan olmuştur” Kurtlu insan ismi Karaylar ve Tatarlarda yaygındır. Zikir kurt, Kurt Nezir gibi isimlere rastlanır. “Allahım bizi kurttan bağışla” şeklinde dua örnekleri vardır. Afganistan Hazara Türklerinde Muhammet Nezir diye insan ismi vardır. Dede Korkut Destanı’nda “…Kara başım kurban olsun kurdum sana…”bir zikir gibidir?

779 da Yablakar ailesinden Börü /Böğü Kağan’ı öldürerek Tun Tarkan tahta geçmiştir. Göktürk- Uygur döneminde çok sayıda Kurt veya Börü insan ismi vardır. Börü soylulara mahsusdur. Yörüklerde “Kurt Cemaati” isimli bir cemaat var olmuştur Bağlamak, bağlanmış olmak, bağı bozmak yeni evli çiftler için ilişkide başarısızlığı sağlamak için yapılmış bir büyüdür. Bu büyüden korunmak ve kurtulabilmek için bir takım inançlar taşınır ve uygulamalar yapılır. Kurt Ata ve Kurt ana inançları doğurmak ve doğurtmak fiilleri ile ilgilidirler. Hakkâri’de çocuk ergin ve yaşlı kız ve hanımların kemer tokası farklıdır. Erginlikte genç kızlar tokasında kurt kabartması gümüş kemer takarlar. Bu kemerler çoluk çocuğa karışıldıktan sonra genç kızlara bırakılır Maraş, Adıyaman ve Kayseri’de kurt kanı ile sigara kâğıdına özel tılsım yapılıp oğlan kapısına altına gömülür ise ve gömen şahıs uzaklaşır ise, damadın ay dört defa oluncaya kadar eşi ile birleşemeyeceğine inanılır

Hakkâride bağlı çiftlerin bağını bozmak için gelin ve damat parmaklarını kurt kanına bular kanlı parmaklarını çaprazlaştırarak çarpı işareti yaparlar Orta ve başparmakla yapılan çapraz işaret çocuklarda küs işareti olarak bilinir. kolların bağlanması şeklinde yapılınca kısmetin kesileceğine inanılır.
Bağlı gelin ve damadın bağlarının bozulması için de uygulanılan yöntemler vardır. Güneydoğu Türkmenleri ve Hakkâride bağın bozulması için çiftler kurt postu üzerinde birleştirilir

Ergenekon efsanesindeki Türk genci ile birleşen dişi kurt semboliktir. dişi kurt Bozkurt kılığına girmiş düşmandan kendisini ve yaralı Türk gencini korumuş bir Türk kızıdır Kurt veya Bozkurt donuna girmiştir kurdda her ana gibi çocuğunu korur çocuğunu kurtaran kadın dişi bozkurt gibi tasavvur edilir Yaradılış Efsanesinde kurt, yerini dişi kurda bırakır. Efsaneye göre, düşmanla yapılan savaşta sağ kalan erkek çocuğu kurtaran dişi kurttur Kurt Baba isimli Anadolu’da yatırlar vardır Geyik Baba yatırlarındaki ulu zatların Geyik kılığına giriş efsaneleri anlatılır Konya’da ki Kurt Baba, Kastomunu’daki Kurt Şeyh, Konya Tavşanlıda Kurt Dede Kurt ismini almıştır incelenebilir.

Halk Efsanelerinde şekil değiştirme cezalandırma, Beddua keramet gibi, durumlarla oluşur. Şekil değiştirme, taşa dönüştürme gibi Dişinden, kılından, tırnağından, yağından, , kanından, kafatasından korunmak ve kurtulmak için yararlanılan kurt seccadeleri vardır Kurt atadır. Türklerdeki Baba Kültü ile Kurt Ata Kültü uyuşmaktadır. Güney Türkistan’da Börü Han, Börü Nisa, Börü Nisan, Börücan gibi kız isimleri ve Börü, Börübey, Börcübek, Cinborü gibi erkek isimleri kullanılmaktadır. Bu bölgenin Türkleri yaşamayan çocuklarını esnetilmiş Kurt derisinin ağız kısmından geçirip yaşayan çocuğa Börü ismi verir Türk Dünyasının birçok yerinde çocuğu yaşamayan anne çocuğunu yatıra satar. çocuğun yatır korumasına girdiğine inanılır. Bu çocuklara yatırın ismi veya cinsiyetine göre Satı veya Satılmış adı konur. Bu çocuk hayatının dönüm noktalarında o türbeyi ziyaret eder.

Güneydoğuda Hakkârili Pinyaniş aşiretinde kurt silahla öldürülmez. Bunu yapan aşağılanır. Kurdun zararsız hale getirilmesi için özel av yöntemleri vardır. Bu kurda saygı biçimidir.
Borak aşiretinde kurdun uğuruna inanılır kurt başı kutsiyettir Pervaride kurda atılan tüfeğin patlamayacağına inanılır Güney Azerbaycan’da yaşayan Kaşgay Türklerinde Kurt’a küfredilmez. Kurdun evcil olmayan hayvanlarda itibarlı bir yeri vardır

Anadolu Azerbaycan ve Kafkasyayı kapsayan Dede Korkut Destanı’nda Kurt yüzü mübarek dür” biliyoruz. Kurt yüzü mübarek bilinmiştir. Stalin’in Karaçayları Kafkasya’dan sürmeden evvel 1940 larda davası mahkemeye akseden Karaçay Türkleri yemin ederken ellerini kurt kirişine basardı. Üzerine yemin edilen nesne yalan söylenirse yalan söyleyeni çarpma gücüne inanılırdı kurt. Kutsal ve mukaddesti Karaçaylar 1940 dan sürgüne gönderilinceye kadar yetişkin insanların karyolasına kurt resmi yapardı Kurdun birçok bayrak, flama, kokartta yer almıştır kutsi bir inancın kalbe Nakşedilmiş koruyucu bir inancın sonucudur. Kurt yol gösterir Iğdır Soykırım Anıt Müzesi’nde asker, kurt, kartal ve at motifi yer almıştır her dördü de koruyucu, kurtarıcı, yol göstericidir Türkün tefekkür simgeleridir.

Bozkurt Türeyiş ve Cengiz Han Destanında Kurttan türeyiş vardır. Doğu Sibirya ilkel kavimlerinin atalarının kurt olduğuna inanılır Kurt motivi Türk Dünyası ve Kızıl Derili efsanelerinde yer almıştır Kafkasya Türkmenlerinde 16-30 Ocak tarihleri arasındaki günlere “Kurt Günleri” denir Gagauz Türklerinde her yıl kış ayında “Canavar/Kurt Yortusu” yapılır. Nazar ve kem gözden korunmak Türk halk inancında önemlidir Nazar muhakkak görülerek yapılmaz. Giyaben de nazar değebilir. canlı ve cansız mala insanlara çocuk ve kadınlara nazar olabilir Nazara uğrayan mal mülk zarar görürken, insanlar hastalanıp ölebilir Nazar için yarı ölümdür, denilir. Nazar’dan korunmak için bostanlara kurt kafası dikilir.

uğuruna ve yararına inanılan “Kurt Yağmuru” bulutsuz ve güneşli havada yağar. kurdun doğurmakta olduğuna inanılır Afyon – Bolvadin’de yaşayan Karabağlı Karapapah Türkleri Nevruz Yenigün de tarlaya “Kurt Kafası” dikip bereketi için etrafında dönerler Kurt kafasının koruyuculuğuna inanılır. Bu uygulamada Artova-Tokat’da da vardır.
Kumuk Türklerinde Börü Gözü ve Kurt Gözünün nazara karşı koruyucu etkisine inanılır. Aile fertlerinde ihtilaf ve geçimsizliği gidermek için, ihtilaflıların arasından geçilir. dargın çiftlerin barıştırılacağına inanılır. Bu uygulama yapılamaz ise de Küsler barıştırılır

K.Afganistan Türklerinde Kurt Dişi çocukların nazardan korunmaları için kullanılır Türkmenler çocuğun kalpağına, Özbekler Kelepoş’una ve omuzuna kurt dişi takar Kurt dişi Türkiyede de nazar boncuğu olarak kullanılır ve mavi boncukla birlikte kızların saçına erkek çocukların omuzuna, yakasına ve beşiğine takılır[
Türkiye’de bebeği yaşamayan kadınlara ve çocuklara yapılacak koruyucu uygulamalarda ” kurt ile ilgili inançlar da vardır. nazarlığa kurt dişi ve kurt tırnağı takılır. Bebek kurt derisinin ağzından geçirilir. Cesur olması istenilen erkek çocuk burun kanadı delinerek buradan veya kulak memesi deliğinden kurt kılı geçirilir. Kırk döneminde çocuklar kurutulmuş kurban gözü ile olduğu gibi, kurt gözü ile de banyo yaptırılır. kurt dişi, kurt postu, kurt tırnağı olan nazarlıklar beşik veya salıncağa takılır

Güney Türkistan’da yaşamayan erkek çocuklar için özel yapılmış kurtağzından çocuğun büyükbabası veya büyükannesi çocuğu geçirir. Anadolu’da kurdun fonksiyonlarına inanılır Özbekistan’da bebeği nazardan korumak için onun başına nazarlık olarak Kurt Kemiği, Kurt dişi, acı ısırık üzerlik Sarımsak ve iğne konulur, muska yapılır Anadolu’da Ballayan Türkmen aşiretinde kötü kişinin nazarından korunmak için okunarak ağzı bağlanınca, iki muska yapılır. biri ulu ağacın altına diğeri eşiğin altına gömülür Ege ve Akdenizde; Bozkurt’un dişini cebinde taşıyan kimseye nazarın değmeyeceği ve uykusunda sayıklamayacağı inancı vardır. Bozkurt’un kurtulmuş gözü toz haline getirilerek sürme gibi göze çekilirse, o gözün iyi göreceğine ağrımayacağına inanılır. Bu yörede gece kurtlardan bahsedilmez, aksi halde kıl koparılır veya ateşe çivi atılır

Bozkurt’un ak iye, diğer kurtların kara iye görünümü var. halk inancına göre kuvvet tespiti yapılmıştır. fonksiyonları farklıdır. Boz olmayan kurdun zararından korunmak için demir ve ateş devreye girmiştir. Anadolu’da yılan, cin gibi varlıkların isminin gece geçmemesine özen gösterilir. Bolvadin Karabağ Türkmenlerinde ağılları nazardan korumak için kapı önüne sırık dikilir üzerine kurt başı takılır
Azerbaycan’da Kurtağzı Türk dünyasındaki gibi bıçakla bağlanır.
Anadolu’daki “kurtağzı bağlaması” uygulaması Bayır –Bucak Türkmenlerinde de vardır. Evcil hayvan dağda, merada kalıp köye dönmemiş ise, hayvana kurdun zarar vermemesi için merasim ve dua yapılarak kurdun ağzı bağlanır. hayvan çiftliğe dönünce, açlıktan ölmemesi için kurdun ağzı açılır. Bu uygulama Güney ve Kuzey Azerbaycanda da vardır

Karaçay Türklerinde de kurtağzı bağlanır.bıçak kınından çıkarılır ters çevrilir, bıçak ve kını ilgili duası okunarak birbirine bağlanır. Hayvanlar otlaktan dönünce, kurt açlıktan ölmesin diyedua okunarak bıçak ve kını açılır. Buna kurdun ağzının açılması denir. Bu uygulama da “bıçak” “bağlama –bağlanma” temaları ve merhamet yer almaktadır. Kurdun avlanarak rızkını arar mani olunmamalı


Kuzey Kafkasya’da Tabasaranlar’da köyden birinin ineği yitse Molla kurdun ağzını bağlar. Kurtağzı bağlamak Karapapak, Kırmanç ve Kumanlarda da vardır Koyun Abdal’ın bağlarda koyun sürüsünün otlattığı koyunların meyvelere dokunmadan sadece otları yediği koyunların bağlara zarar vermeyeceğini garanti ettiği anlatılır. Koyunlar halisane otlatılır ise sadece rızıklarını yiyecekleri inancı ulu zatlarla ilgilidur Azerbaycan’da Kazak inancına göre hiçbir dişi kurt erkek yavrusu ve erkek kurt da dişi yavrusu ile çiftleşmez. Kurtların yakın çevredeki hayvanları parçalamaz Karınlarını doyurmak için başka muhitlerden hayvan bulurlar Kurt saldıracağı* kimsenin dikkatini çeker, saldıracağını duyurur. Aniden ve arkadan saldırmaz. Her kurdun saldıracağı bir sürü vardır. Birbirlerinin sürülerine saldırmazlar.

Azerbaycan’ın Kazak bölgesinde çobanlar baktığı sürü sahiplerinden “Kurt payı” alır Kurt payı kurtların hakkı ettir. Çobanlar 10-15 kilo eti yemeleri için kurtlara ayırır ve onların yiyecekleri yerlere koyar. nasipleri paylaştırılır
Kurdun rızkı gelmelidir. beslenme hakkı vardır. Anadolu’da ekin toprağa atılırken “kurdun ve kuşan payı” toprağa serpilir. Nevruzda ambar temizlemede kurdun – kuşun payı Anadolu ve Güney Azerbaycan da gözetilir.Türk Dünyası’nın her yerinde görülen “Kurt Ağzı Bağlama” uygulamasının helal –haram ve rızk-nasip inancı vardır. Kurdun ağzı bağlanılarak ölüme terk edilmez Kurda yememesi gereken evcil hayvan için işaret verilmişir. Evcil hayvan dönünce kurdun ağzı açılır. Kurdun ağzı bıçakla bağlanır. Bağlanmak ve açılmak bıçak –demirle yapılar. Demir de Türk halk inançlarında vardır. Bağlanma ve açılmanın dua eşliğinde yapılmasından dolayı bu uygulama İslamidir

Bazı uygulamalarda yakılmış ateşe bakılması, sönmüş ise kurdun hayvanı yemesi şeklinde algılanması, kurdun hayvanı yemeyeceğinin işaretidir Türklerde adalet kavramının gösterir.
Kurtağzının bağlanılması gibi kurdun manevi kuvvetiyle insanların ağzı, dili, gönlü bağlanır. Bunun için kurt yağı kullanılır. kurt yağı insanların sevimli görünmelerini önler ve şirin konuşmalarına manidir Düşmanlık yapılmak istenilen kimsenin ağzını, dilini, kapısını bağlamak için, o kişinin kapısına kurt yağı sürülür. Bu kapılara “Bağlı Kapı” denilir Nahçıvan’da Kurt kutsidir. Kurt yağı tekin değildir Kurt yağı sürülmüş bir ailenin aile fertleri arasında tatsızlık çıkacağına inanılır
Kurt Yağı ile ocak yıkılır” denilir
Azerbaycan Türklerinde iki insan arasında ihtilaf çıkması isteniyorsa, ara açmak için kurt Yağı” sürülür

Kurt Eski Türklerde Tengriden kut bulmuş bir canlı, semavi bir varlık dır. Fiziki ve cinsel özellikleri vardır Bozkurt mitolojide yer alan bir varlıktır Kendisine sevgi ve saygı duyulur yardımı istenir kendisinden korkulup çekinilir zararından korunulur
Boz kurt’un hayatın her safhasındadır İnsanlar dünyaya gelmeden, geldikten sonra, isim almalarında evlilikte bereket ve, savaşta mücadelede hastalıkda, haber almada kurtun fonksiyonuna inanir. Kurt yaşam biçimi ve çevre itibariyle Türk halk inançlarında örnektir Kurdun; kanı, yağı, kılı, postu, dişi, tırnağı, kemiği, kafatası, izi halk inançlarında anlatılır kurt kültürü Halk inancında derin bir iz taşır Bozkurt son yüzyıl da devlet armaları üst kültür kurumlarına da yansımıştır.


Kaynak yeni şafak.com

yılkı atları

Sönmüş bir yanardağ olan Karadağ'ın krateri Ulu Çukur ve civarında 400 yılkı atı, kendi seçimleri olmayan özgürlüğe terk edilseler de, 20 bireyden oluşan sürüler halinde, özgürce yaşıyor
Özgür olmak gibi istekleri yoktu; arabaya koşulsalar, zor yüklerin altına sokulsalar da sıcak bir yuvanın huzuru onlara yetiyordu. Çünkü onlar bu evlerde doğmuş, dünyaya gözlerini bu evlerde açmışlardı. Soydaşlarının , o tepe senin bu vadi benim, özgürce dolaştıklarını düşünüp heves ediyorlardı belki de. Ama Burası onların yuvasıydı, sırtına da binseler, yüklerini de taşıtsalar bu insanlar onların ailesiydi. Sahipleri de istemezdi ayrılmayı çocuklarıyla birlikte büyütmüş; ateşten kızıl ak köpükten beyaz yeleleri uzadıkça, çocuklarının saçlarını okşar gibi okşamışlardı. Beslemiş, korumuş, emeğinden yararlanmış, ama vefa borcuyla onları sahiplenmişlerdi.TERKEDİLDİLER

ne yazık ki, gün olmuş devran dönmüş, hayatın , birbirine sevgi, merhamet ve sadakatle bağlı iki tarafı ayırmıştı Müslümanlığı kabul eden Türkler, at etini yemeyi bırakmış, yaşlanan, ihtiyaç dışı atları, doğada başka atlar olduğunu ve onların arasına karışarak hayatlarını sürdürebileceklerini bildikleri için vahşi doğaya bırakmayı, gelenek haline getirmişlerdi yılkı kültürü bir at yetiştirme biçimiydi. Bağ bahçe bitip kış yaklaştığında bakamayacaklarını düşündükleri atları yılkıya salar, kış bittikten sonra yeniden çıkıp yakalar ve atlarla olan hayatlarına kaldıkları yerden devam ederlerdi.


aynı atın tekrar yakalanması imkansız olduğundan yakalanan at eve getirilirdi. kimsenin atı olmazdı, bir at seneden seneye farklı insanların hizmetine girerdi. insanın teknolojiye olan tutkusu, ve teknolojinin atlara oynadığı son oyunun. dönüşü yoktu. Adı ister özgürlük olsun, ister terk ediliş ayrılık, yuva sıcaklığının bitişiydi.Onların yerini traktör almıştı Kiminin sahibi çocuklarını şehre salmış, okutmuş, 'adam' etmişti. O çocuklar da yılkıya salınmış atlar gibi, şehrin vahşi doğasına alışacak, yuvaya dönmeyecekti. İhtiyar anne ile baba terki diyar edecek, yuva kalmayacaktı. Belki de atlar için yılkıya karışmak en iyisiydi.

Kader, onları vahşi hayatla yüzleştirdi onlara rehberlik edecek, aynı kaderi paylaşan, yıllardır dağlarda yaşamış, özgür yoldaşları vardı Fakat vahşi doğa kolay değildi. Yılkılar HAYATA KÜSTÜ
yılkıya kabul edilmek için çok uğraştılar, itildiler, kovuldular, istenmediler. kimi hayata küstü, mücadele etmedi ve veda etti yaşama pek çoğu ayakta kalmayı başardı. alıştı, yılkıya sürünün lideri oldu kendi sürüsünü oluşturdu. Yeni bir aile kurdu çoğaldılar, bugün Anadolu'da sayıları binlere ulaşan yılkı sürüleri yaşıyor. Özellikle Manisa'nın Spil ve Yunt dağında, Erciyes eteklerinde, Afyon'un Kocayayla'sında ve
Karaman'ın Karadağ bölgesinde

yılkılar, az popülasyona sahip sönmüş bir yanardağ olan ve tepesindeki
Ulu Çukur da 400'e ulaşan vahşi yılkılar atları yaşıyor yılkı neslini devam ettiriyor vahşi doğanın kucağında doğup büyüdület Karadağdaki yılkıya salınan atlar, yaklaşık 40 yıl önce bırakılmışlar 15 – 20 atlık sürüler halinde yaşıyorlar. her geçen yıl çoğalıyorlar. Her sürünün mutlak bir lideri var. Lider sürünün en görkemli,ve en yiğit erkeği Sürü, kıyıda otlanırken, lider, tehlike yerinde tek başına ve gözü kulağı etrafta duruyor. Lider geldiğinizi fark ettiğinde hemen sürüye koşar en öne geçer sürüsünü, yokuşa doğru çeker diğer sürünün lideri de kendi sürüsünü bu sürüye doğru götürerek iki sürünün birleşmesini sağlı. Artık iki sürü birleşmiştir yamaca doğru kimi zaman dörtnala, kimi zaman otlanıp sakin adımlarla tırmanırlar. Bir süre sonra onlara yamaçtan aşağı inen bir sürü daha katılır. yılkılar tehlike anında güç birliği yaparlar

İç Anadol kurtların yoğun yaşadığı bir coğrafyadır kurtlar sayıları ona ulaşan sürüler halinde ve tek yakaladıkları hayvanlara tuzak kurarak avlanırlar. Yılkıların yaşadıklarından edindikleri tecrübe, güç birliğini öğretmiştir Atların yaşadığı Ulu Çukur, yanardağ ağzı, köylülerin yayla kullandığı, koyun, keçi besiciliği ve bal yetiştiriciliği yaptıkları yüzlerce metre derinlikdeki bir düzlüktür 12 ev bulunur, aileler kasıma kadar burada yaşar bahara kadar köylerine dönüyorlar. Karadağ, sönmüş bir yanardağ. Patlamada dağın püskürttüğü küller ve çakıllar her yerde açıkça görülür. püskürmenin etrafa savurduğu kaya büyüklüğünde kırılmış taşlar da vardır. Bölgede tek bir su kaynağı var, Her yana atların su içmesi için, kimi yıllar önce taşlardan oyulmuş, kimi de günümüzde betondan yapılı yalaklar var. Orman Bakanlığı yalaklara sutaşıma işini yakın köye vermiş. İhaleyi alan köylü, su tankeriyle her gün yalakları dolduruyor. atlar susuz kalmıyor.Yılkılar için çetin günler geride kalıyor; kış bitmek üzere. 2300 metre yüksekliğindeki Karadağ, kış boyunca kar altındaydı zorlu üç ayın ardından karlar eridi. Baharda; yılkılar yeni evlatlar doğuracak, çoğalacaklar. Onlar, Karadağ'ın özgür çocukları yazılara konu olacak, belgesellerde yelelerini rüzgârlarla yarıştıracak, uçup koşmaya devam edecekler.

Kaynak vikipedi.com

Ahal Teke atının memleketi Türkmenistandır Türkmen, Kazak, Kırgız ve Özbek bölgelerinde; Son zamanlarda ise Kuzey İran' Almanya ve Avusturya'da da yetiştirilir Boyu 150 – 160*cm Renkleri:Tilki rengi; bakırımsı, parlayan kahverengi ya da gridir Beyaz olanları hafif gümüşümsüdür ve parlar. At yarışları, mesafe yarışları, engel atlamada güzel eğitim verilirse hüner gösterirler Ahal teke*bir Türkmen*atıdır. Bilim ahal tekeyi, üç bin yıl önce insanlar tarafından ilk evcilleştirilmiş at türü olarak görür Orta Asya'da*Türk halkları*arasında özellikle* Türkmenistan'da yaygındır. Ahal tekenin adı*Manas*ve*Dede Korkut gibi*Türk destanlarında*da geçer adı ve*Türkmenistan'ın*Ahal vilayetindeki Teke Türkmenlerinden gelir.


Dik bir duruşu vardır uzun ince bir boynuna omzu eğimlidir, uzun bir sırtı uzun bacakları ve küçük sert bir kalçası vardır. Yelesi yumuşak ve azdır. Kulakları diğer atlardan uzun ve hafif orak şeklindedir.ahal tekenin gözlerinin etrafı siyahtır gözleri badem şeklindedir Vücudu daima hafif metalik parlar. Kılları çok ince ve yumuşaktır. Hareketleri rahat ve esnektir. Hüner ve eğitim gösterilerinde diğer atların zorlandığı zor hünerleri kolayca başarır. Cesur, zeki, duygusal ve inatçıdır, sezgileri güçlüdür, sahibine daima bağlıdır, tek biniciye alışık olurlar ve en ufak imayı bile algılayabilirler.

Ahal Teke eski Türkmen atlarının soyundandır ve safkan olan tek at ırkıdır. Ahal Teke milattan önceki binyılda bile Doğu Avrupa'dan*Çin'e ün salmıştır. Ahal Teke kanı Avrupalı at soylarının pek çoğunda bulunur. İngiliz tam kan at ırkının damızlıkların soyu, Osmanlıdan İngiltere'ye gitmiş üç aygıra dayanır. Bunlardan biri Kuzey Afrika'dan gitmiş olan Arap atıdır. diğer ikisi özellikle de İstanbul'dan gelen eski Türkmen atıdır. Alman at ırkını etkilemiş olup bu ırkları ıslah eden en ünlü aygırın adı Almanca'da "Turkmen Atti"dir

Avrupa'daki at soyları bugüne kadar Ahal Teke damızlıkları ile çiftleştirilip, asilleştirilirler. Almanya'da Neustadt kentindeki Trakyalı-atı çiftliğinde Ahal Teke çiftleşmeleri ile Trakyalı-atları asilleştirilmişlerdir.


Türkmenistan devlet armasinin ortasinda Ahal Teke resmi bulunur
Ahal Teke Türkmenlerin* Alabay Türkmen Çoban Köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve Türkmenistan armasındaki milli hayvanlarıdır. Türkmenlerin ve Türk halklarının yetiştirdikleri Ahal Tekeler, orta asya bozkırlarında hür olarak "Tabune" denilen sürüler halinde yaşar. Başlarında atlı çobanları vardır.


Yunus (hayvan)

Yunus,*balinaları yunusgillerdendir
kıta sahanlıkları ve sığ*denizler olmak üzere, tüm*Dünya denizlerinde ve nehirlerde bulunan yunuslar*etoburdur balık*ve*mürekkep balığı ile*beslenirler.*Omurgalıdırlar Yunusgiller, balinalar takımı içindeki en kalabalık familyadır 10 milyon yıl önce,*ortaya çıkmıştır hayvanlar* âleminin*en*zeki*canlılarıdır arkadaş canlısıdırlar insanların gözünde popülerdirler

En sık rastlanan yunus Flipperdaki şişe burunlu yunus" afalinadır yunusgiller familyasının*en tipik türü tırtak" adlı bayağı yunustur Yunusgillerde büyük altı tür, vardır daha çok "balina" adı ile anılan Bu canlılar şunlardır:

Cüce katil balina
Kısa yüzgeçli pilot balina
Uzun yüzgeçli pilot balina
orca*- Katil balina
Elektra balinası
Yalancı katil balina
Dişli balinalar

yunus" adı ile anılan diğer türler,
nehir yunusları
Amazon nehir yunusu,*
Ganj ve İndus nehir yunusu,*
La Plata yunusu*
Çin nehir yunusudur.

dişli balinalar takımında bulunan bazı türleri, yunuslardan farklı olsa da "yunus" adı ile ilişkilendirilir İngilizcede, bu familya için "domuz balığı" anlamına porpoise*kelimesi kullanılır bu kelime, gemiciler ve balıkçılar tarafından küçük yunusu adlandırmak için kullanılmıştır
"domuz balinaları" nehir yunusları" "liman yunusları" ve "liman yunusugillerdir. Bu familyanın tipik türü domuz balinasıdır mutur" "gerçek yunus" "azak yunusu"ve yalnızca "yunus"adlarıda kullanılır

"yunus" ortak adı ile anılan canlıların sınıflama listesi aşağıda sunulmuştur;

Balinalar Dişli balinalar Yunusgiller
Alaca yunus Şili yunusu
Benguela yunusu Beyaz başlı yunus
Uzun burunlu bayağı yunus
Kısa burunlu bayağı yunus, tırtak
Grampus Boz yunus
Sarawak yunusu
Atlantik beyaz yanlı yunusu
Beyaz burunlu yunus
Siyah çeneli yunus Kum saati yunusu
Pasifik beyaz yanlı yunusu
Gölgeli yunus
Avustralya küçük yüzgeçli yunusu

msabri
12-24-2018, 14:20
Çok güzel bilgiler. Okudum bilgilendim. Allah razı olsun.

murataltug1985
12-25-2018, 06:40
Kaynak yuval noah hariri sapiens kitabı

13,5 MİLYAR YIL ÖNCE, Big Bang patlaması ile madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı. Evrenin bu hikayesine fizik denir büyük patlamadan 300 bin yıl sonra madde enerji, atom gibi yapılar ortaya çıkdı bunlar birleşerek molekülleri oluşturdu. Atomların ve moleküllerin birbiri ile etkileşimine kimya denir 3,8 milyar yıl önce, Dünya adlı gezegende moleküller organizma adlı geniş ve karmaşık yapılar oluştu Organizmaların hikayesine biyoloji denir 70 bin yıl önce insana ait organizmalar, kültür adlı karmaşık yapılar oluşturdular. insan kültürlerinin gelişimine tarih denir
Tarihin akışını üç devrim şekillendirdi 70 bin yıl önceki Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önceki Tarım Devrimi ve 5 bin yıl önceki Bilimsel Devrim. Peki bu üç devrim insan ve organizmaları nasıl etkiledi

insanlara 2,5 milyon yılönce ortaya İki milyon yıl önce Doğu Afrikada insana rastlanmıştır çocuklarına sarılan endişeli anneler, çamurda oynayan çocuklar, rahat bırakılmak isteyen yaşlılar topluma başkaldıran gençler, görmüş geçirmiş yöneticiler ve köy güzelini etkilemek isteyen maçolar. insanlar âşık oldu, oynadı arkadaşlıklar kurdu, güç ve statü için mücadele etti. Fakat bunu şempanzeler, babunlar ve filler de yapıyordu peki İnsanı hayvandan ayıran özellikler neydi hiç şüphesiz duygu his ve zekâsıydı Hiç kimse insanların ayda yürüyeceğine, atomu parçalayacağına, genetiği çözeceğine ve tarih yazacağına en ufak ihtimal vermiyordu.

Biyologlar organizmaları türler halinde sınıflandırır. Hayvanlar birbirleriyle çiftleşip yavrular yapabiliyorsa bunlar aynı türe ait kabul edilirler. Atların ve eşeklerin ortak ataları vardır ve iki hayvanın pek çok fiziksel özelliği aynıdır. birbirlerine çok az cinsel istek duyarlar. teşvik edilirlerse çiftleşirler fakat katır adlı yavruları kısır olur. eşek DNA'sı asla atlara veya eşeklere geçemez. Bu iki tip hayvan iki ayrı tür kabul edilir. Buna karşılık, çok farklı görünen buldok ve spaniel aynı türün üyelesidir aynı DNA yı paylaşırlar. çiftleşebilir ve yavruları başka köpeklerle çiftleşir ve yavru doğururlar

Ortak atadan gelen türlere "cins" adı Aslanlar, kaplanlar, leoparlar ve jaguarlar Panthera cinsindeki farklı türlerdir. Biyologlar insanı Latince bir isimle adlandırırlar. Homo sapiens Homo (insan) dır cins yani sapiens ise zeki canlı türüdür Cinsler kendi içinde ailelere ayrılırlar kediler aslanlar, çitalar, ev kedileri olarak köpekler kurt tilki çakal filler ise mamutlar ve mastodonlar olarak sınıflandırılır Bir ailenin tüm üyeleri bir soya dayanır soy ise kurucu bir anne veya babaya dayanır en küçük ev kedisinden en vahşi aslana tüm kedileri atası 25 milyon yıl önce yaşamıştır

Tarih öncesi mö ki En eski çağlarda yerleşim, ev ya da günlük işlere rastlanmadıysada. olağanüstü kaliteli oymalara anıtsal sütunlara rastlanmıştır. İlk sütunlar yedi ton ağırlığındaydı ve boyu beş metreye yaklaşıyordu dünyanın dört bir yanından gelen kazı çalışanları Göbekli Tepe kazılarında çok şaşırtıcı şeylerle karşılaştılar. MÖ 2500 yılındaki tarım toplumuna rastladılar Göbekli Tepe'deki yapılar MÖ 9500'e tarihlendi ve bunlar avcı ve toplayıcı bir toplum tarafından yapılmıştır Arkeoloji
yapıları tarım öncesi toplumların varlığını kanıtladı. Eski avcı toplayıcı toplulukların beceri ve kültürleri
etkileyiciydi

avcı toplayıcı topluluklar mamut kesimhanesi ve yağmurdan kaçmak ve aslanlardan saklanmak için ilkel yapılar inşa etmişti gizemli bir kültürel amaçla inşa faliyetlerinde bulunmuşlar yaptıkları yapıların harcadıkları zaman ve enerjiye değeceğini düşünmüşlerdi Göbekli Tepe sütunlarını yaparken farklı grup ve kabileleye mensup binlerce avcı toplayıcının uzunca bir süre işbirliği yapmıştır dini veya ideolojik bir sistem onları birleştirdi
Göbekli Tepe'nin heyecan verici bir sırrı daha vardır Genetikçiler yıllarca evcilleştirilmiş buğdayın kökenini aradı. keşifler evcilleştirilmiş en eski buğday türü olan küçük kızıl buğdayın Göbekli Tepe'ye otuz kilometre mesafedeki Karacadağ Tepelerinde ortaya çıktığını gösteriyor.

Göbekli Tepe'de insan buğdayı ve buğdayda insanı geliştirmiştir ilkel zamanlarda modern Yapılar inşa eden insanlar doymak için çok büyük gıdalara ihtiyaç duymuşlardır İnşaat ve tapınaklarını yönetmek isteyen avcı toplayıcı insanlar yabani buğday toplamaktan buğday tarımına geçmiştir ilk insanın öncüleri bir köy inşa eder köy büyüyünce tapınak ve mabet kurarlar. Göbekli Tepe de de, ilk önce tapınak yapılmış ve köy tapınak çevresinde gelişmiştir

İnsanlarla buğday koyun, keçi, domuz ve tavuk gibi hayvanlar birbirlerini etkilemiştir. Yaban koyunu avlayan göçebe gruplar avlamaya çalıştıkları sürülerde seçici davranmış İnsanlar kendileri için en iyi olanın, yetişkin koç veya yaşlı ve hasta koyunu avlamak olduğunu öğrenmiş Sürünün uzun süre hayatta kalması için yetişkin dişi ve genç kuzulara ilişmemişlerdir sürüyü diğer avcılara karşı korumuş canları pahasına aslanları, kurtları ve rakip insanları sürülerinden uzaklaştırmışlardır ilk insanlar dahi hayvanlarını kontrol edip savunmuştur insanlar koyunları ihtiyaçlarına uygun şekilde daha dikkatli seçiş En agresif koçlari yani insana en çok direnç gösterenleri ilk önce kesmiştir çok ince ve huysuz dişiler de.sürüden uzaklaşan meraklı koyunlar daha sonradan kurban edilmiştir

İlk avcılar kuzuyu yakalayıp ona evlatları gibi bakmış bolluk çokça beslemiş kıtlık döneminde ise kesip yemişlerdir. İlk kesilen agresif ve dik başlı koyunlardır En itaatkar olanı ise en çok arzu edileniydi koyunlar uzun yaşar üreyebilirdi mö ki çağlarda evcilleştirilmiş ve itaatkar bir sürü olmuşlardı milyonlarca yıl önce evcilleştirilen hayvanlar koyun, tavuk, insanlara gıda et, süt, yumurta deri ve yün ve kas gücü sağlamışdır Ulaşım, tarla sürme, tohum öğütme gibi insan emeğiyle gerçekleştirilen işler hayvanlara yapılmıştır

tarım toplumu mö ye dayanır hayvanlar tüm gezegene dağılmıştır. Evcil tavuk şu ana kadar en çok yayılmış kümes hayvanıdır. inek ve koyun dünyada en yaygın memeli türüdür. Tarım Devrimi tavuklar, inekler, ve koyunlar için nimettir. tavuk ve inek bir hikayenin kahramanları olabilir, Hayvanların evcilleştirilmesi giderek zalimce bir hâl almıştır Yabani tavukların ortalama yaşam süresi 7-12 yıl, ineğinki ise 20-25 yıldır. Yaban hayatında çoğu tavuk ve inek bundan çok önce ölürdü, ama şimdikinden uzun yaşama şansları olurdu. Evcil tavukların ve ineklerin çoğunluğu, birkaç haftayla birkaç ayda kesilir, çünkü bu en uygun kesim süresidir.

Yumurtlayan tavuklar, süt inekleri ve koşum hayvanlarının uzun yıllar yaşamasına izin verilir. Bazı hayvanlar içgüdüleriyle çayırlarda gezip dolaşmak isterler Boğaları, atları, eşekleri ve develeri itaatkar koşum hayvanlarına çevirmek için içgüdüleri kontrol altına alınmalı saldırganlık ve cinsellikleri kontrol edilmeli ve hareketleri kısıtlanmalıdır Çiftçiler bunun için hayvanları çitler ve kafesler yularlarla gemlemek, kamçıyla eğitmek gibi yöntemler geliştirmiştir evcilleştirilmiş öküz hayatını çitler arasında, terbiye edilerek, vücuduna ve duygusal isteklerine uygun bir işte çalıştırılırlar. Tarlayı süremez hâle gelince kesilirler

*
Tarihte yaygın yöntemlerden biri de yavruları doğumdan kısa süre sonra kesmek, annenin sütünü sağmak ve tekrar hamile bırakmaktır. Bu çok kullanılan bir yöntemdir. modern süt çiftliklerinde,süt inekleri kesilmeden yaklaşık beş yıl yaşar. beş yıl boyunca inek hamiledir ve doğumdan sonraki 60-120 gün boyunca azami süt üretimi için özel beslenir. Doğumdan sonra buzağılar anneden ayrılır. Dişiler süt ineği nesli olmak üzere yetiştirilir ufacık bir kafese koyulur ve hayatını burada geçirir ortalama dört ay Kafesten çıkmaz, kaslarının gelişmesi ve buzağılarla oynamasına izin verilmez yumuşak kaslar yumuşak ve sulu et demektir. Buzağı kesimhaneye giderken yürüme, kas esnetme ve buzağılarla temas kurma fırsatını buzağı tarihte yaşamış en başarılı türlerdendir.

Sığır beslemede en etkili yöntemlerden biride yavruları annelerinin yanında tutmak ama çok fazla süt emmelerini engellemektir. Bunu yapmanın en basit yolu yavrunun süt emmeye başlamasına izin verip süt gelince yavruyu çekmektir. Ancak Bu yöntem yavrudan ve anneden tepki görür. Bazı çoban kabileleri yavruyu kesip etini yer, derisini doldururdu. İçi doldurulmuş yavru derisi anneye gösterilerek süt üretimi arttırılırdı

İnsanlara ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika'da, rastlandı iki milyon yıl önce, erkek ve kadınların bazıları anayurtlarını terkederek Kuzey Afrika, Avrupa ve Asyaya göç etti Kuzey Avrupa'nın karlı ormanlarında Endonezya'nın nemli cangıllarında hayatta kaldılar geliştiler pek çok insan anayurtlarını terkederek Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya'nın çeşitli yerlerine göç etti pek çok farklı ırk ortaya çıktı bilim insanları bunlara şatafatlı ve Latince isim koydular.

Avrupa ve Batı Asya'daki insanlara Neandertaller" olarak adlandırıldı Neandertal Vadisi İnsanı denildi Neandertaller Sapiens insanlarından güçlü ve kaslıydı Buzul Çağının Batı Avrasyasına uyumluydular. Asya'nın doğu bölgeleri "Dik adamlarca mesken tutulmuştu. Bu tür, insanlar iki milyon yıla yakın bir süre hayatta kalıp en dirençli insan türü oldular Bu rekorun kırılması oldukça zordur insanın bin yıl sonra ortalarda olacağı şüphelidir,

Endonezya'daki Java adasında "Solo Vadisi İnsanları yaşamaktaydı. tropik yaşama uyumluydular Endonezya adası Flores'te arkaik insanlar cüceleşme süreci geçirdi. İnsanlar Flores'e ilk defa deniz seviyesi düşükken geldiler; adaya anakaradan kolayca ulaştılar Denizler yükseldiğinde, insanlar kaynakları kıt adalarda mahsur kaldılar. yiyeceğe ihtiyacı olan büyük insanlar ilk önce öldü küçük yapılılar çok daha iyi hayatta kaldılar Flores insanları cüceleşme sonucu ancak bir metre boya ulaşıp 25 kilogramdan ağır olmadılar taştan aletler yapıp adadaki filleri avladılar filler de cüce bir türdü 2010'da, bilim insanları Sibirya'daki Denisova mağarasını kazarken fosilleşmiş bir parmak kemiği keşfetti Genetik parmağın bilinmeyen bir insana ait olduğunu kanıtladı ve bu türe de Homo denisova adı verildi. Kim bilir kaç tane kayıp akrabamız diğer mağaralarda, adalarda ve iklimlerde keşfedilmeyi bekliyor.

insanlar Avrupa ve Asya'da geçilişirken. Doğu Afrika'daki değişim durmadı. İnsanlığın beşiği "Rudolf Gölü Çalışkan ve "Zeki İnsanlara ev sahipliği yaptı bazı insan ırkları dev gibiyken bazıları cüceydi. Bazıları korkutucu avcılarken bazıları zararsız bitki toplayıcılardı. Bazıları tek bir adada yaşarken pek çoğu kıtaları aştı Hepsi insandı. kardeşlerimiz Afrika ve asya
Hepside insanlar.

İnsan türleri erectusdan Neandertallere Neandertallerden de bugünkü ırklara doğru gelişti dünyada belirli bir anda sadece tek bir insan ırkı yoktur 2 milyon yıl önceden 10 bin yıl öncesine kadar dünyada anda pek çok insan yaşamıştır Bugün dünyada pek çok tilki, ayı ve canlı türü vardır 100 bin yıl önceki dünya en az altı değişik insan ırkına ev sahipliği yapmıştır

Pek çok farklılığa rağmen insan türleri belirleyici özellikleri vardır insanların diğer hayvanlara kıyasla olağanüstü büyük beyinleri vardır. 60 kilogram ağırlığındaki memelilerin ortalama beyin hacmi 200 cm küptür erkek ve kadının, 2,5 milyon yıl önce beyinleri yaklaşık 600 cm küptü. Modern insanın ortalama beyniyse 1.200-1.400 cm küptür, Neandertal beyni ise daha büyüktür zekamızdan o kadar eminiz ki, beyin kapasitesinin fazlasının iyi olacağını varsayıyoruz. öyle olsaydı, kedi ailesi hesap yapabilen kediler üretirdi.

büyük bir beyin vücutta yük demektir. Taşıması zordur, büyük bir kafatasının içindeyken. Enerji sağlamak daha zordur. İnsanın beyini vücut ağırlığının yalnızca yüzde 2 ila 3'ünü oluşturur, dinlenme halinde vücudun tükettiği enerjinin yüzde 25'ini harcar maymunlarda beyin dinlenme anında enerjinin sadece yüzde 8'ini kullanır. Arkaik dönemi insanları geniş beyinlerinin bedelini iki şekilde ödedi. gıda ararken çok zaman harcadılar. kasları köreldi. Savunmadan eğitime para aktaran bir yönetim gibi, insanlar nöronlara enerji aktardılar. Bunun hayatta kalmak için iyi bir strateji olduğu şüphelidir. Bir şempanze insana karşı kazanamaz, fakat maymun insanı oyuncak bebek gibi parçalayabilir.

beyinlerimiz çok işe yarıyor, çok hızlı hareket sağlıyor arabalar ve silahlar üretiyoruz. İki milyon yıldan uzun bir sürede insanın sinir ağları olağanüstü büyüdü çakmaktaşından bıçak ve sivri sopalar iki milyon yıl boyunca insan beyni sürekli gelişti bugün en üstün teknolojik aletleri beynimiz ile yapıyoruz İnsana mahsus bir özellik de iki ayak üstünde dik yürümesidir. Ayaktayken av hayvanları veya düşmana karşı etrafı taramak kolaydır kollar, taş atmak veya işaret etmek gibi işlerde kullanılır Eller daha fazla şey yaptıkça ellerin sahipleri de başarılı hâle geldiler, avuçlar parmaklar sinir ağı ve kaslar gelişti Bugün insanlar elleriyle çok ince işleri yapar çok karmaşık aletler üretir ilk Alet 2,5 milyon yıl öncesine aittir ve alet üretimi ve kullanımı, arkeologların insan tanımalarındaki temel ölçülerdir.

iki ayak üstünde yürümenin dezavantajları da vardır.İlkel atalarımızın iskeletleri için Dik pozisyona geçmek zorluktu iskeletin çok geniş bir kafayı desteklemesi gerektiğinde. İnsanlık görüş açısının ve becerikli ellerinin bedelini sırt ağrıları ve boyun tutulmalarıyla ödedi.Kadınlar için Dik bir duruş dar kalçalar demekti ve bu doğum kanalını daraltıyordu,
bebeklerin beyni giderek büyüyordu. Doğumda ölüm, dişide ciddi bir sorun oldu Bebeklerin kafası ve beyni küçük olduğundan, erken doğum yapan kadınlar daha çok hayatta kaldı ve daha çok çocuk sahibi oldu bu erken doğumlara hayatta kaldılar Bir tay doğumdan kısa süre sonra yürüyebilir, bir yavru kedi birkaç haftalıkken annesi yiyecek ararken onu yalnız bırakabilir. İnsan bebekleri yıllar boyunca yardım, bakım, koruma ve eğitim için büyüklere muhtaçtır komşulardan yardım isterler insanı büyütmek için bütün aileye ihtiyaç vardır. güçlü sosyal bağlar kurulabilir nsanlar az gelişmiş olarak doğduklarında eğitilebilir sosyal ilişki kurabilir Pek çok memeli, anne karnından fırından çıkan toprak kap gibi çıkar, onları şekillendirmeye çalışmak onlara zarar verir. İnsanlar anne karnından bir ocaktan çıkan erimiş bir cam gibi çıkar ve şekillendirilebilir bugün çocuklarımızı Müslüman kapitalist sosyalist, savaşçı veya barışçıl olarak eğitebiliyoruz.


Büyük bir beyin, alet kullanımı, üstün öğrenme becerisinde çok önemlidir insan beyniyle dünyanın en güçlü canlısı olabilir insanlar tüm yaratılış avantajlarına milyonlarca yıl önceden sahiptir bir milyon yıl önce yaşayan insanlar, büyük beyinlerine ve sivri taşlara rağmen avcı hayvanlardan korkup nadiren büyük hayvanlar avlayarak yaşadılar hayatta kalmaları bitki toplayarak, küçük hayvanları avlayarak ve güçlü hayvanların yiyerek mümkün oldu

İlk taş aletlerin en önemli kullanımı kemikleri kırarak kemik iliğini almaktı. bu insanların ilk orijinal buluşuydu Ağaçkakanlar ağaç gövdelerinden böcekleri almakta uzmanlaştığı gibi ilk insanlar da kemik iliği çıkarmakta ustalaşdı. Bir aslan sürüsünün bir zürafaya saldırıp onu yediğini düşünürsek Onlar işini bitirene kadar sabırla bekleriz. Ama sırtlan ve çakallar bunları yerken saldırmaya cesaret edemeyiz

tarihimiz ve psikolojimiz çok önemlidir. İnsan cinsinin besin zincirindeki yeri çok yakın bir zamana kadar ortalardaydı. Milyonlarca yıl boyunca insanlar küçük hayvanlar avladılar, ne buldularsa onu yediler ve büyük avcılar tarafından avlandılar 400 bin yıl önce insan türleri büyük av hayvanlarını avladı ve yüz bin yıl önce insan
besin zincirinde yukarı çıkdı. Ortadan yukarıya atılan bu büyük adımın çok önemli sonuçları oldu. aslan ve köpekbalığı gibi hayvanlar, bu pozisyona kademeli olarak milyonlarca yıl içinde yükselmiştir ekosistemin kontrol ve denge mekanizması aslan ve köpekbalıklarının terör estirmelerini engelledi Aslanlar ölümcül oldukça ceylanlar hızlı koşmaya, sırtlanlar iyi işbirliği yapmaya, gergedanlar saldırganlaşdı. insan tepeye o kadar hızlı çıktı ki, ekosistemin olamadı, insanlar değişime ayak uyduramadı. Gezegendeki büyük avcıların çoğu muhteşem canlılar; milyonlarca yıl süren hâkimiyetlerinde kendilerine olağanüstü güveniyorlar. İnsan ise adeta bir diktatör gibi. korku ve endişelerle doluyuz, ve bu da bizi zalim ve tehlikeli kılıyor. Ölümcül savaşlardan felaketlere pek çok kötülük, insandan kaynaklanıyor
800 bin yıl önce ateşin keşfiyle insan türleri güvenilir bir ışık ve ısı kaynağına ve aslanlara karşı ölümcül bir silaha kavuştular Kısa sürede insanlar komşularına karşı ateşi kullandılar Ateş dikkatli kullanılırsa bitki örtülerini av hayvanlarıyla dolu harika bir çayıra çevirebilir. ateş söndükten sonra, Taş devri insanları tüten kalıntılarda gezerek hayvanları, kabuklu yemişleri ve kökleri topladılar

ateşin en önemli katkısı pişirmektir İnsanların sindiremedikleri —buğday, pirinç ve patates gibi— yiyecekleri ısıtıp yemesine imkan sağladı Ateş insanlarla hayvanlar arasındaki büyük farkın oluşmasını sağladı tüm hayvanların gücü vücuda bağlıdır: kas gücü, diş boyutu, kanat genişliği sayesinde Rüzgar ve akıntıdan yararlanabilirler ancak doğayı kontrol edemezler ve fiziksel güçleri sınırlıdır kartallar, sıcak hava akımlarını anlayınca dev kanatlarını açar ve sıcak havanın kendilerini yukarı kaldırmasını sağlar Ancak sıcak hava akımlarının yerini değiştiremezler ve azami taşıma kapasiteleri kanat açıklığıyla orantılıdır.

İnsanlar ateşi kullanınca güce kavuşdular. Kartalların aksine insanlar ateşi ne zaman ve nerede yakacağına karar verip ateşi çok farklı amaçlarda kullandılar. En önemlisi ateşin gücüyle Tek bir insan birkaç saat içinde koca bir ormanı yakabiliyordu. Ateşin kontrolü tüm olacakların habercisiydi.
Kardeşlerimiz olan insanlar 150 bin yıl önce, insanlar ateşin faydalarına rağmen güçsüz ve önemsiz canlılardı ateşi bulan insan aslanları korkuttu, soğuk gecelerde kendilerini ısıttı ve ormanları yaktı tüm türler düşünülürse, milyonlarca insan, ekolojik sistemde küçük bir noktadır

Kendi türümüz olan sapiensler yani insan milyonlarca yıl önce dünyada mevcuttu, Afrikada kendi işiyle meşguldü. bilim insanları 150 bin yıl önce Doğu Afrikada tıpkı bizim gibi görünen insanlar olduğuna inanıyorlar. Bugün bile bir patologlar fark bulamaz. Ateş sayesinde atalarından küçük çeneleri ve dişleri vardı beyinleri bizimki gibi çok büyüktü

Bilim insanları 70 bin yıl önce Doğu Afrika kökenli insanların Arap yarımadasına yayıldıklarını ve oradan tüm Avrasya'ya dağıldıklarına inanıyorlar. İnsan Arabistan'a vardığında Avrasya'nın çoğu insanlarca tutulmuştu. Afrikalı göçmenler dünyaya yayıldıkça insanlara karışıp bugünkü insanlar ortaya çıktı insan Sapiens Ortadoğu ve Avrupa'ya ulaştığında Neandertallerle karşılaştı. Bu insanlar Sapiens'ten kaslıydı, beyinleri daha büyüktü ve soğuk iklimlere daha iyi adapte olmuştu aletleri vardı ateşi kullanabiliyorlar ve iyi avcılardı hasta ve yaşlılarına bakıyorlardı uzun yıllar ciddi fiziksel engellerle yaşayıp akrabalarına baktılar Neandertaller genellikle kaba saba ve aptal "mağara insanları" olarak karikatürize edilir


Irk Karışımı Teorisi'ne göre, Sapiens Neandertal topraklarına yayılınca, iki insan birleşip birbirleriyle karıştılar. Avrasyalılar saf Sapiens değil Sapiens ve Neandertallerin karışımıdır. Doğu Asya'ya ulaşan Sapiens'te oradaki yerli Erectus'la karışmıştır, Çinliler ve Koreliler Sapiens'le Erectus'un karışımıdır. Yerine Geçme Teorisi" başka bir kurgu anlatır: uyumsuzluk, tepki ve soykırım Sapiens ve insanların farklı anatomileri vardı çiftleşme alışkanlıkları ve vücut kokuları farklıydı, birbirlerine cinsel ilgi düşüktü. Neandertal Romeo ile Sapiens Jülyet âşık olsalar bile çocuk yapamazlardı, iki tür arasındaki genetik uçurum büyüktü. iki tür birbirlerinden ayrışmıştı Neandertaller ölünce veya öldürülünce, genleri de yok oldu Sapiens diğer türlerle karışmadan onların yerine geçti. günümüzdeki insanların tamamının soyu 70 bin yıl önce Güney Afrika'ya kadar götürülebilir. İnsan soyu Sapienslere dayanır Yerine Geçme teorisine göre yaşayan tüm insanlar aynı genetiğe sahiptir

murataltug1985
12-26-2018, 06:37
Kaynak tüfek mikrop ve çelik kitabı

Dünyamız gün geçtikçe gelişiyor bundan 13.000 yıl önce Buzul Çağı’nda dünyanın bazı bölgelerinde metal aletlere sahip okur yazar sanayi toplumları vardı, başka bölgelerde ise okuryazar olmayan, çiftçilikle uğraşan toplumlar diğer bölgelerdeyse taş aletler kullan anavcılık yaparak ve yaban yiyecekler toplayan toplumlar vardı. tarihsel eşitsizlikleri bugün dünyada da gözlemliyoruz metal aletleri olan okur yazarlar öteki toplumlarda üstünlük kurdu farklılıklar dünya tarihinin en temel olgusudur bu farklılıklarla ilgili düşündürücü soru şudur 1972 yılında tropik bir ada olan Yeni Gine'de O günlerde, Papua Yeni Gine, BM kararınca Avustralya yönetimi altındaydı bağımsızlık rüzgarları esmeye başlamıştı. yerli halk kendi kendilerini yönetmeye hazırlanıyordu on binlerce yıl önce Yeni Gine halkı afrikayı kendilerine yurt edinmişti ve bundan 200 yıl öncede beyaz Avrupalılar Yeni Gine'yi sömürgeleştirdiler

Yeni Gineliler ilkel aletler kullanırken Avrupa'da binlerce yıl önce metalden ve taştan yapılmış aletleri kullanıyordu merkezi bir gücün çevresinde örgütlenmeyen yeni gine halkı köylerde yaşıyordu Beyazlar buraya merkezi yönetimi getirdiler, çelik balta kibrit, ilaç ve giyim kuşam, malları getirdi Yeni Gineliler malların değerini anladı. Beyaz sömürgeciler Yeni Ginelilere “ilkel” diyerek küçümsediler Yeni Gineliler beyazlara -1972'de “efendi” diyordu- en işe yaramaz beyaz Yeni Ginelilerden daha iyi hayat yaşıyordu. Yeni Gineliler en az Avrupalılar kadar zekidir.

Yeni Ginelinin hayatıyla Avrupalının ya da Amerikalının hayatı arasında büyük farklılıklar var. büyük farklılıkların gerisinde önemli nedenler yatıyor bugün Avrasya Avrupa ve Doğu Asya ile Kuzey Amerika halkarı zenginlik ve güç bakımından dünyaya egemen olmuştur. Afrikayı egemenlik altına almışlardır bugün bazı halklar Avrupa'nın sömürgesi olmaktan kurtulmuş ama zenginlik ve güç bakımından çok gerilerde kalmıştır ne yazıkki Avustralya Kuzey, Orta ve Güney Amerika Güney Afrika'nın yerli halkları kendi topraklarının efendisi bile değiller, Avrupalı sömürgecilerce katledildiler, boyunduruk altına alındılar yok edildiler.

Peki neden bugün eşitsizlikler var ve Neden Avrupa ve Asya halkları zenginlik ve güç sahibi de başkaları değil? neden Amerika, Afrika ve Avustralya yerlileri gidip Avrupalıları ve Asyalıları öldüremedi, egemenliklerine alamadı, onların köklerini kazıyamadı?
MS 1500 yılında Avrupalı sömürgeciler dünyaya yayılırken farklı kıtalardaki halklar teknoloji ve siyasal örgütlenme bakımından farklılık gösteriyordu. Avrupa'da, Asya'da, Kuzey Afrikada metal aletler kullanan devletler ve imparatorluklar vardı sanayileşme başlamıştı Amerika'nın yerli halkları Aztek ve İnkalar taştan yapılma aletlerle imparatorluk yönetiyordu. Afrika'da Sahra'nın güneyinde demir aletler kullanan küçük devletler şefliklere bölünmüştü. çiftçilikle uğraşan kabileler ya da taştan aletler kullanan avcı/yiyecek toplayıcı insan gurup ve kabile halinde yaşıyorlardı Avustralya ve Yeni Gine halkları Büyük Okyanus adalarının ve Kuzey, Orta ve Güney Amerika kıtalarında, Sahra'nın güneyindeyse küçük halklar vardı. MS 1500 yılındaki teknolojik ve siyasal farklar çağdaş dünyadaki eşitsizliğin en nedenidir. Peki dünya 1500 yılına nasıl geldi?

Buzul Çağı'nın sonunda, yani MÖ 11.000 yılına kadar bütün kıtalar ve halklar avcılık ve yiyecek toplamakla geçiniyordu. MS 1500 yılındaki teknolojik ve siyasal faklılık nedeni MÖ 11.000 yılıyla MS 1500 yılında anakaradaki farklı halkların farklı hızda gelişmesidir Avustralya ve Amerika yerlileri avcı/yiyecek toplayıcı olarak kalırken, Avrasya Amerikabve Sahra'nın güneyindeki halklar tarım, hayvancılık, teknolojis siyasal örgütlenme ile uğraşmıştır Avrasya ve Amerika'n halkları yazıyı bulmuşlardır Güney Amerika And Dağları'nda bronz aletlerin üretimi 1500 yılından önceki yüzyıllarda başlarken Avrasyada 4000 yıl önce başlamıştır Tasmanya Avrupalı kâşiflerce MS 1642 de keşfedilmiştir o zamanki taş teknolojisi, Yukarı Avrupa'nın on binlerce yıl önce Yontma Taş Çağı'ndaki teknolojisinden daha basitti.

çağdaş dünyadaki eşitsizlikle lgili şöyle sorabiliriz: insanlar neden farklı kıtalarda farklı hızda gelişti? Tarihin seyrini oluşturan bu hız farklılıklarıdır Çağdaş dünyayı fetihler, salgın hastalıklar ve soykırımlar biçimlendirmiş şey halkların ilişkisi ve farklılıkları yüzyıllar geçmesine rağmen sona ermemiştir Afrika bugün sömürge ile boğuşuyor. başka bölgelerde iç karışıklıklar gerilla savaşları sürüyor, yerli nüfuslar ülkelerini ele geçirenlerle savaşıyor Orta Amerika Meksika Peru Yeni Kaledonya Sovyetler Endonezya bazı bölgelerinde. Yerli nüfus Hawaii'nin, Avustralya'nın, Sibirya'nın yerli halkı, Amerika Kanada Brezilya, Arjantin ve Şili'de ki yerliler soykırımlar ve hastalıklarla sayıca azaldılar istilacıların torunları onlarınkini kat kat aştı. iç savaşa kalkışamayacak olsalarda hakları için bilinçleniyorlar Halklar arasındaki farklılıkların ekonomik ve siyasal ve dilsel yansımaları var

dünyada yaşayan 6000 dilden çoğu yok olma, yerini İngilizce, Çince ve Rusçaya bırakma tehlikesiyle karşı karşıya. Çağdaş dünyadaki sorunların kökeninde farklılıklar yatıyor. psikologlar katillerin ve tecavüzcülerin ruhlarını anlamaya tarihçiler soykırımları anlamaya, doktorlar hastalığı anlamaya çalışır araştırmacıların amacı cinayeti, tecavüzü, soykırımı, hastalığı haklı göstermek değil Tam tersine sebepleri ve nedenleri ortadan kaldırmak istemeleridir

Avrupa merkezli bir tarihe takılıp kalmak son birkaç yüzyılın geçici bir olgusudur bugün Japonya'nın, Güneydoğu Asya'nın üstünlüğü geride kalmak üzere Uygarlık" ve "uygarlığın doğuşu" gibi sözlerden, uygarlık iyi bir şeymiş anlamı avcı/yiyecek toplayıcıları mutsuzmuş, 13.000 yıldır tarihin gelişimi insana büyük katkıda bulunmuş, anlamı çıkıyor sanayileşmiş toplumlarda avcı/yiyecek toplayıcı kabilelerden “daha iyi” olduğu, ya da avcı/yiyecek toplayıcı toplumlara özgü hayat tarzını bırakıp demire dayalı devlet olma aşamasına geçmenin “gelişme"yi temsil ettiği, insan mutluluğuna katkıda bulundu Amerika kentleriyle Yeni Gine köyleri arasında uygarlığın nimetleri hem var hem yok avcı/yiyecek toplayıcı toplumların üyeleriyle karşılaştırıldığında günümüz sanayi ülkelerin daha iyi sağlık hizmeti alıyor cinayetten ölme tehlikesi daha az, daha uzun yaşama şansları var ama eş-dost ve büyük aile dayanışmasından çok az yararlanıyorlar. İnsan topluluklarındaki coğrafi farklılıklarda belirli bir insan topluluğunu çıkarmak yerine tarihte ne olup bittiği anlaşılmalıdır

halklar arasında biyolojik farklar vardır MS 1500 lerde Avrupalı kâşifler, dünyadaki teknoloji ve siyasal örgütlenme bakımından büyük farklılıklar vardır, bunun farkına varan sömürgecilerin yerli halkları yurtlarından kovması, en uygununun
ayatta kalması ilkesinin örneğiydi. genetik biliminin doğuşuyla açıklamalar genetik terimleriyle yeniden dile getirildi. Genetik olarak Avrupalıların Afrikalılardan Avustralya yerlilerinden zeki oldukları kabul edildi.
Bugün Batıda ırkçılığa karşı olduklarını dile getiren kesimler var. Ama pek çok Batılı ırkçı açıklamaları kabuletmeyi sürdürüyor. Japonya'da ve pek çok ülkede bu tür açıklamalar özür dilemeden ileri sürülüyor. eğitimli beyaz Amerikalılar, Avrupalılar ve Avustralyalılar, Avustralya yerlilerinin ilkel olduğu düşüncesindeler. beyazlardan farklı görünüyorlar. Avrupa sömürgeciliğinde hayatta kalmış yerlilerin bugün yaşayan torunları beyaz Avustralya toplumunda ekonomik açıdan başarılı olmakta güçlük çekiyor.

Avustralya'ya gelen beyaz göçmenler okuryazar, sanayileşmiş, siyasal merkezi demokratik, metal alet kullanan, yiyecek üreten bir toplum kurdular; bütün bunları topu topu bir yüzyılda başardılar, yerli halk 20.000 yıldır metal kullanmadan avcı/yiyecek toplayıcı kabileler halinde yaşıyordu.
İnsan toplulukları gelişirken iki çevre koşulları aynıydı, tek değişiklik çevredeki halktaydı. Avustralya'nın yerli halkıyla Avrupa toplumlarındaki farkın, halkların kendilerindeki farktan kaynaklanıyordu

ırkçı açıklamalara karşı çıkıyorsak bunları yalnızca iğrenç bulduğumuzdan ve yanlış olduklarındandır. insanlar arasındaki teknolojik farklılıklarla paralellik gösteren zekâ farklılıkları çağımızda "Yontma Taş Çağı'nı' yaşayan halklar sanayileşmiş halklardan zekâ bakımından daha ileri. Avustralya ve Yeni Gine yerlileri gibi-teknolojik açıdan ilkel halklar, kendilerine fırsat tanındığında sanayi teknolojilerini çok iyi öğreniyorlar.
psikologlar farklı coğrafyadan gelen ama aynı ülkede yaşayan halklar arasındaki zekâ farklılıklarını ortaya koymak için çok çaba harcadılar. Özellikle beyaz Amerikalı psikolog Afrika kökenli Amerikan zencilerinin Avrupa kökenli beyaz Amerikalılara göre zekâca doğuştan geri olduğunu yıllardır göstermeye çalışıyor.


birbiriyle karşılaştırılan halklarda çevre ve eğitim bakımından büyük farklılık var. yetişkin insanlar olarak bilişsel yeteneğimiz çocuklukta yaşadığımız çevreden etkileniyor öncedenvar olan genetik farkları saptamak güçleşiyor. İkincisi, bilişsel yeteneğimizi ölçen testler yani zekâ testleri kültürü ölçer, Çocukluktaki çevreden öğrenilmiş bilgilerin zekâ testi sonuçları üzerinde tartışmasız etkileri var, psikologlar tüm çabalarına karşın beyaz olmayan halkların zekâlarındaki genetik bozukluğu saptayamamıştır.

murataltug1985
12-26-2018, 13:16
Kaynak carl sagan kozmos

Dünyamızı engin bir okyanusa benzetirsek Her kuşağa düşen okyanustaki adaya toprak katarak büyütmektir. Kainat OLMUŞ VEYA OLAN YA DA OLACAK HER ŞEYDİR. Kozmos düzen içinde ki evren anlamında Yunanca bir sözcüktür düzendir karmaşa ve Kaos’un karşıtıdır. Evreni oluşturan canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle uyumunu içerir karmaşık ama gizemli bir incelikle işlenmiş bağlara karşı hayranlık ifade eder

Evreni düşünmek heyecan verir. İnsanın sesini soluğunu kesen ürperti veren, başdöndürücü bir duygudur tüm sırları yaratan en büyüğümüz Rabbimiz evreni yaratmıştır evrendeki mekân ve zamanı aklınızla anlayamayız yaşadığımız yerküre, başsız ve sonsuz bir enginlikte kaybolan minicik bir gezegendir. insan soyu her dem genç, her dem merak küpü ve her dem cesur, ve umut vericidir. Son iki bin yıllık dönemde evren ve kainat konusunda çok şaşırtıcı ve beklenmedik buluşlara ulaşıldı Bu buluşlar insanı heyecanlandırıyor. insanın gelişimi sonucu meraklı insanoğlu öğrenmenin, anlamanın insana sevinç verdiğini ve bilginin hayatta kalmanın önkoşulu olduğunu biliyor geleceğimiz kainatın her zerreciğini ne denli iyi bileceğimize bağlı

Bütün buluşlar keşifler, kuşku ve hayal gücüyle gerçekleştirilmiştir. Hayal gücü bizleri bilinmez diyarlara götürür o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku düşle gerçek arasındaki farkı bulmamızı sağlar Kainatın zenginlikleri sınırsızdır. Her zerresi ayrı bir hayranlık uyandırır dünyanın her parçası olağanüstü güzelliktedir parçalar arasındaki her bağlantı, sınırsız bir zenginlik kaynağıdır Yerküremizin yüzeyi, okyanus ve kıyıları oluşturur. Evren sınırsızdır biz ise sadece küçük bir kıyısında dolaşmaktayız evren denizinde sadece ayak parmaklarımızı ıslatabilmekteyiz...

Dünyada uzunluk ölçüsü olarak kullanılar metre ya da kilometre Kainatı ölçemez evren çok büyüktür ve kilometreler anlamsız kalır. Evrenin ölçüsü ışık hızıdır. Işık, saniyede 300.000 kilometre hızla ilerler. yerküremizin çevresini saniyede yedi kez dolanır bu. Işık sekiz dakikada Güneş’ten dünyaya ulaşır. Yani yerküremizin Güneş’ten sekiz ışık dakikası uzaklıkta olduğunu söyleyebiliriz. Bir yılda ışık uzayda on trilyon kilometre kateder. Işığın bir yılda aldığı mesafeye ışık yılı denir. Işık yılıyla zaman değil, uzaklık ölçülür.

Yerküremiz Kainattta tek yer değildir kuşkusuz. Kainat sınırsızdır gezegen yıldız ve galaksiler kainatın sadece zerreleridir, Kainatın en önemli özelliği engin, soğuk ve her yeri kaplayan sonsuz uzaydır. Galaksilerdeki sonsuz uzay gecesi garip ve ıssızdır ancak uzay ve kainattaki gezegen yıldız ve galaksiler eşsiz bir güzellik oluştururlar evrende dünya yüce yaratıcının eseridir ve her zerresi eşsiz kıymettedir
Galaksilerare bakabilirsek, uzay dalgaları üzerine yayılmış köpük gibi hafif ışıltılı şekiller görürüz. Bunlar galaksilerdir bazıları tek başına, bazıları küme küme engin kainatın karanlığına dolaşırlar. Biz Yerküremizden sekiz milyar ışık yılı uzakta bulutsu yıldızlar (nebulalar) yöryöresindeyiz burası evrenin en uç bölümünden biri

Evren gazdan, tozdan, yıldızlardan oluşur, milyarlar ve milyarlarca yıldız güneş işlevi görüyor olabilir galakside yıldızlar ve dünyalar vardır. Belki de canlı varlıklar, akıllı canlılar ve uzay uygarlıkları evren her biri eşsiz güzellikte bir koleksiyonu anımsatır, deniz kabukları mercanlar Ölçülemeyecek kadar uzun zaman dilimleri içinde doğanın ve kainatın ürünleridir bunlar Yüz milyar kadar galaksi, ve yüz milyar yıldız vardır galaksilerde, yıldız ve gezegenler olabilir Bu akıl almaz sayılar karşısında, neden tek bir yıldız, yani Güneş insanların yaşadığı bir gezegene yaşam veriyor

Kainatta evrende uzayda diğer gezegenlerde hayat olması güçlü bir olasılıktır. Ama biz insanlar bilemiyoruz. Sekiz milyar ışık yılı uzaklıktan, Samanyolu’nun içindeki kümeyi bile zor bulabiliriz, Güneş’i ya da yerküreyi akılla anlamak imkansızdır şu an için Üzerinde insan yaşadığından emin olduğumuz tek gezegen, yerküremız kayalar ve madenlerden oluşmuş minnacık küredir: Dünyamız. Güneş ışığının yansımasıyla hafif parlar yerküre uzayda kayıp bir cisimdir
dünyamızdan yola çıkarsak Galaksiler Kümesi» iki milyon ışık yılı ötededir ve yirmi ana galaksiden oluşur. dağınık ve karanlık bir kümedir. Bu galaksilerden biri, yeryüzünden görülen Andromeda galaksisindeki yıldızlardan, gazdan ve tozdan oluşmuş kocaman fırıldaktır; kendisine bağlı iki uydusu bulunur.

Dünyamız 250 milyon yılda bir döner Yuvamız olan yerkürede galaksinin kıyılarına doğru gelirsek karanlık bir bölgeye gireriz. aydınlanmış yıldızlardan, sabun köpüğü görünümünde olmasına karşın, içine 10.000 Güneş ya da bir trilyon yerküre sığacak büyüklükte olanları vardır. bazıları ise ufaktır Bazı yıldızlar, örneğin, Güneş tek başınadır. Diğerleri kalabalıktır yıldız sistemleri çifttir ve iki yıldız birbirinin yörüngesinde dolaşır. yıldız kümelerinde, üçlü sistemler yada birkaç düzine ve binlerce yıldızın yer aldığı gruplar vardır. Yıldızların kümeler oluşturduğu bölgeleri güneş aydınlatır. çift yıldızlar, birbirlerinin yakınından geçerler aralarındaki mesafe toza boğulur. Çoğunun birbirinden uzaklığı Jüpiter’in Güneş’ten uzaklığına eşittir. Bazı genç yıldızlar süpernovalar bağlı bulundukları galaksi kadar parlaktır; «kara delikler» ise birkaç kilometre uzaktan bile görülemezler. Bazıları parıltılıdır, bazıları yanıp söner ya da göz kırpıştırırcasına parıldar. Kimisi çok edalı döner durur; kimisi de öylesine çılgınca döner ki, kutupları yamyassı gibi görünür. Yıldızların gözle görülen kızılötesi ışık çıkarırlar; bazıları parlak X ışınları ya da radyo dalgaları kaynağıdır Mavi yıldızlar genç ve kızgındır sarı yıldızlar orta yaşlıdırlar çoğu bu sınıftadır kırmızı yıldızlar yaşlı ve ölgündür küçük beyaz ya da siyah yıldızlar ölümün eşiğindedirler.

Samanyolu’nda karmaşık ama uyumlu her türden 400 milyar yıldız yer alır. Gezegende insanların yakından bilebildikleri sadece birkaç yıldız vardır
Her yıldız sistemi, uzayda ötekilerden nice ışık yılı uzaklıktadır Kendi gezegen ve güneşden başka bir şeyin varlığından habersiziz yalnızca bunlara ait bilgi edinmeye çalışıyoruz kainatı aklımızla düşünemiyoruz Yıldızlardan bazıları, donmuş milyonlarca cansız ve taşlaşmış dünyacıklarla, gezegen, sistemleriyle çevrilidir. yıldızların bizimkine benzer bir gezegen sistemi vardır dış sınır çizgisinde, gazların büyük halkalar oluşturduğu gezegenler buzlu aylar, merkeze yakında küçük, sıcak, mavimsi beyazlıkta bulutlarla kaplı dünyalar bulunabilir. Bunların bazılarında, insana benzer akıllı yaratıklar gelişip gezegenlerinin yüzeyini büyük yapılarla kaplamış olabilirler.

Kainatta başka canlılar akıllı yaratıklar varmıdır Bizlerden değişik yapıya mı sahiptirler? Şekilleri nasıldır kimyasal, biyolojik yapılan nedir? Tarihleri
politikaları, bilimleri, sanatları, müzikleri, dinleri, felsefeleri nedir? Günün birinde belki bilebileceğiz.
yerküremizden bir ışık yılı uzaklıktaki Güneş’imizi buz, kaya ve moleküllerden oluşmuş buz yığını çevreler. kocaman buz yumakları yığını küre biçimindedir, bunlar kuyruklu yıldızların kaynağı çekirdeklerdir. yıldızlar çekim gücü aracılığıyla bunlardan birini güneş sistemine iter. Güneş’in ısıtmasıyla buz buharlaşır ve güzel bir kuyruklu yıldız kuyruğu oluşur.

gezegenler büyükçe dünyalardır Bunlar çekim gücüyle dairesel yörüngeler çizerler ve Güneş tarafından ısıtılırlar. Platon metanlı buzla örtülüdür ve eşiğinde kocaman Charon Ay’ı vardır. Çok uzağındaki Güneş’in aydınlattığı Platon gezegeni, simsiyah göklerde küçücük bir ışık noktasıdır. Gaz dolu dev dünyalar olan Neptün, Uranüs, Satürn ve Jüpiter’i çevreleyen buzlu Ay’lar vardır Satürn, güneş sisteminin elmas parçasıdır. Gazlı gezegenlerle yörüngelerinde dolaşan aysberglerin oluşturduğu bölgenin içerleri iç güneş sistemini oluşturur. Burada kıpkırmızı Mars gezegeni vardır. Yükselen volkanların, kocaman vadi yarıklarının, gezegeni baştan başa yarıkların gezegeni baştan başa kasıp kavuran kum fırtınalarının saptandığı gezegende hayat şekilleri de bulunabilir. Her gezegen Güneş’in yörüngesinde dolanır Bize en yakın olan bu yıldız, hidrojen ve helyum ateşinde termonükleer tepkilerle tüm sisteme ışık yağdırır.

Kainatta dünyamız küçücük, «Dikkat kırılacak » denecek kadar çelimsiz ve mavi beyaz renklidir Kendilerini dev aynasında görenler bile, bu engin kainatta kaybolmuş bir noktacık gibidir yerküremiz Çok sayıda dünyalar arasında yalnızca bir tanedir
Ve yalnızca bizim için anlam taşıyor olabilir. Yerküre bizim yuvamız, bizim yaşam kaynağımız İnsan türü bu yerkürede yaratılmış kaderimiz belirlenmiş

Dünyaya hoşgeldiniz... Mavi renk nitrojenli göğünde, su okyanuslarında, serin ormanlarında ve meralarında cıvıl cıvıl hayat kaynayan yerküremize hoşgeldiniz. Kainatta çok güzel ve enderdir gezegenimiz. şimdilik tektir . Uzay ve zamanda yaptığımız yolculukta, evrenin kesinlikle canlıya dönüştüğü yer olarak şimdilik yalnızca Dünyayı gösterebiliriz. Başka dünyalar uzayda belkide vardır. O dünyalar için yapacağımız araştırmaları, bir milyon yıl boyunca türümüzün erkek ve kadınlarının çabalarıyla oluşturduğu bilgi birikimiyle dünyada başlatacağız. Zekâ pırıltısı insanların bilgiye ve bilime değer verilen bir dünyaya gelme mutluluğuna sahibiz yıldızdan oluşan Dünya adlı yerkürede yaşayan bizler, yuvamızın derinliklerine doğru keşif yolculuğuna çıkıyoruz.

Yerküremizin küçük bir dünya olduğunun anlaşılması, birçok önemli keşfin yapıldığı Ortadoğu’da aydınlığa kavuşmuştur. Bu keşif MÖ 3. yüzyıl olarak belirlenen zamanda, o dönemin en büyük metropolü Mısır’ın İskenderiye kentinde oldu. Eratos adlı birine. Çağdaşları arasından kıskanç biri, ona «Beta» lakabını takmıştı. Beta, Yunan alfabesinin ikinci harfidir. Eratos dünyada birinci değil ikinci kaldığı için ona bu lakabı verilmişti. Oysa her işte birinciydi. Astronomi bilgini, filozof ozan, tiyatrocu ve matematikçiydi.
Astronomik kitaplar Yazdı kitaplar ve Acı Çekmekten Kurtuluş Yolu adlı bir kitabı da bulunuyor. İskenderiye Kent Kitaplığının yöneticisiydi. papirüse yazılı kitaplardan birini okurken, Nil nehrindeki Syene adlı güney sınır karakolunda yere dikilen sopaların
21 Haziranda gölge yapmadıklarına ilişkin bir yazıya rastladı. Yaz günlerinin uzun olduğu gün dönümünde, saat öğlene yaklaştıkça, tapınak sütunlarının gölge boyları kısalıyordu öğlen vakti gölge kalmıyordu. O an Güneş’in derin bir kuyu dibindeki suya yansıdığı görülebilirdi Güneş o an tam tepedeydi.
Bu gözlem ihmale uğrayabilirdi. Sopalar, gölgeler, kuyudaki ışık Güneş’in konumunun ne önemi olabilirdi? Eratosun günlük olgular üzerinde durması dünya hakkındaki görüşleri değiştirdi. Eratos deneylerinde İskenderiye’de toprağa dikilen sopaların 21 Haziran günü Öğlene doğru gölge yapıp yapmadıklarını gözledi. Ve gölge yaptıklarını gördü. şu soruyu sordu: Nasıl oluyor da aynı gün aynı anda Syene’de dikilen bir sopa gölge yapmıyor da, kuzeydeki İskenderiye’de sopaların gölgesi oluyordu?

Eski Mısır’ı gözönüne getirin haritaya aynı uzunlukta iki sopa dikildiğini düşünün. Bunlardan biri İskenderiye, öbürü de Syende olsun. günün belirli anında her iki sopa da güneşte gölge yapmıyordu diyelim. Bundan yeryüzünün düz olduğu sonucu çıkardı. O takdirde, her bölgede güneş tam tepede olurdu. iki sopa eşit boyutlarda gölge yapsaydı, o takdirde yassı yeryüzündekilerin bile, bu engin kainat okyanusunda âdeta kaybolmuş bir noktacık gibi dururdu


40.000 kilometre yerküremizin çevre ölçüsüdür. Bunu mö mısırda Eratos adlı bilgin kullandığı araç yalnızca sopalar gözleri, ayakları ve beyniydi Eratos yerküremizin çevre ölçüsünü yüzde ikilik hata payıyla 2.200 yıl önce bulmuştur gezegenimizin çevre ölçüsünü sağlam bir temele dayanarak tam olarak ölçen ilk insandır. Mö Akdenizde denizciliğin geliştiği İskenderiye'de gezegenimizin en büyük limanıydı. Yeryüzünün çaplı bir küre olduğu bilinince, keşife çıkmak insan aklını kurcaladı yerkürede deniz yolculuğu ilginçti Mısır Firavunu Necho’nun emrindeki Finike filosu Afrika kıtasını dolaştı. küçük teknelerden oluşan yelkenli kayık filosu, Kızıldeniz’den hareketle Afrika’nın doğu kıyılarına Atlantik Okyanusuna açılmış ve Akdeniz’den geri gelmişti. Bu destansı yolculuk üç yıl sürdü. Voyager uzay aracının yeryüzünden Satürn’e gidişine eştir

Eratosun bu keşfinden sonra cesur ve serüvenci denizciler birçok uzun deniz seferine çıktılar. Tekneleri küçücük ve ilkeldi. Kaba pergel hesabı yaparlar, kıyı kıyı uzun mesafeler alırlardı. Geceleri göz kırpmadan yıldızları gözler ve okyanuslarda enlemleri saptarlardı. Varlığı belirlenen yıldız grupları keşfedilmemiş okyanusda güven verici oluyordu. Yıldızlar, keşif için yola çıkan insanlara dosttur yerküreyi çepeçevre denizden dolanarak keşfeden Macellan’a kadar bu işi başaran çıkmadı. İskenderiye’li bilginin yaptığı hesaba dayanarak hayatlarını tehlikeye atıp dünyayı keşfeden nice denizcinin kim bilir ne serüven öyküleri vardır

Mö mısırda uzayda:: görülen şekillerin benzeri yapılırdı. Yapılan kürelerle dünyayı keşfe çıkılırdı Akdeniz bölgesi dışındaki yerlerde yanlışlıklar göze çarpıyor. Akdenizden uzaklaşıldıkça hata payı büyümekteydi Bugün bile evrene ilişkin bilgilerimizde hatalarla karşılaşıyoruz. Birinci yüzyılda İskenderiyeli coğrafyacı Strabo şunları yazmıştı Yeryüzünü denizden dolanıp dönenlerde yolculuğu engelleyen bir kıtanın olduğunu söyleyen yoktur. denizin açık olduğunu, yolculuğa imkân verdiğini ama kararsızlıktan yola devam etmediklerini söylüyorlar... Eratos Atlas Okyanusunu büyüklüğü nedeniyle aşmak zor olmasa, İberya’dan Hindistan’a geçebileceğimizi belirtiyor... Ilıman bölgede insanların yaşadığı yerlere rastlayabiliriz... dünyanın her yöresinde insanlar yaşar ve hiç biri birbirine benzemez

murataltug1985
12-27-2018, 13:24
Kaynak islam ve ihsan .com

İLKLERİ BULAN MÜSLÜMANLAR

Yıllar boyu batının yalanları ile övünenler tarihlerinden habersiz kaldılar. İlim ve bilim yolunda hep eziklik verilmeye fakat gerçekler farklı. İşte dünya çapında bilimsel ilkleri bulan Müslüman bilim adamlarımız Îmandan mahrum kişileri, cennete girmeleri gerektiğini söyleyecek kadar methetmek lüzumsuz ve boştur. Cenâb-ı Hak, râzı olmadığı tüm gayretler için buyurur: ki Çalışmıştır boşuna!”*(el-Ğâşiye, 3)


Cebir ilmi, sıfır ve rakamları Müslümanlar bulmuş ve Avrupa’ya Müslümanlar ulaştırmıştır. Ekvatorun uzunluğunu, Abbâsi Halîfesi Me’mûn (786-833) zamanında;*Ahmed bin Musa*ve kardeşleri, Sincan’da ve Kûfe’de yaptıkları ölçümler ve hesaplarla % 2,5’luk bir yanılma ile 39 bin kilometre olarak hesaplamışdır.
Matematikte*Hârizmî, kimyada Câbir bin Hayyân, mekanikte*Ebu’l-İzz el-Cezerî, astronomide Fergânî ve Battânî, tıpta İbn-i Sînâ gibi nice Müslüman dehâlar, ilim tarihinin mühim buluşlarına imza atmışlardır.

coğrafyanın ilim hâline gelmesini sağlayanlar Müslümanlardır. Dünyanın pek çok ülkesini köşe-bucak dolaşan*Evliyâ Çelebi*(1611-1682), 29 sene hiç durmadan bir kıtadan diğerine yolculuk eden*İbn-i Battuta (1304-1369)’nın seyahatleri tarih ve coğrafya hazinesidir. Kolomb* Amerika’nın varlığını Müslümanlardan, ve *İbn-i Rüşd’ün kitaplarından öğrenmiş Bîrûnî*(973-1048) asırlar önce Amerikadan söz etmiş,*Pîrî Reis*(1465-1554)*Kitâb-ı Bahriye* eserinde, Avrupa haritasını çizmiştir. Pîrî Reis’in dünya haritası, bugün tarih ilminin çözemediği hâdiselerdendir. Grönland Adası nı aslına uygun olarak üç parça hâlinde göstermiş bu, ancak insanoğlunun aya ayak basması ile tespit edilmiştir İdrisî*(1100-1166), günümüzden 800 sene önce, zamanımızın dünya haritasını çizmiştir.
Colomb, Macellan, Vespucci*gibi batılı kâşifler eşkıyâdır Afrika’nın ve Amerika’nın mazlumlarını yıllarca sömüren, köle yapan, öldüren, harâmî ve hırsızlardır. Asıl kâşifler İbn-i Battuta, Evliyâ Çelebi ve emsalleridir gittikleri her coğrafyayı dünyadan en güzel şekilde haberdar etmişlerdir.

tarih felsefesinin en seçkin sîmâlarından *İbn-i Haldun(1332- 1406),*sosyoloji*ilminin kurucusu olarak anılmaktadır ilime ışık tutmaktadır. Mimarî*denilince dünyada ilk akla gelen, muhteşem*Mimar Sinan*(1489-1588)’dır. Astronomi’de* Uluğ Bey*ve*Ali Kuşçu’nun kurduğu rasathaneler ve gökyüzü haritaları ilimde öncülerdir günümüzde batının kaleme aldığı ilmi eserlerde bunlardan bahsedilmez dâimâ ehl-i küfrün îcatları öne çıkarılır. batı, ulaştığı medeniyeti Müslümanların ilmî zenginliğine borçludur. haçlı seferlerinde ve Endülüs üniversitelerinde batı, ilmle tanışmış ancak ondan sonra kendilerini geliştirmişlerdir. Geçtiğimiz aylarda vefat eden*Fuad SEZGİN, ömrünü hakikatin ispat ve beyanına vakfetmiş bir âlim idi. Günümüzde Avrupa merkezci anlayışla, matematiğin ilk kez tabiatta kullanılması, Roger Bacon (1219-1292)’a, optik ilminin ve fotoğraf makinesinin temeli olan «Karanlık oda»nın îcadı Levi ben Gerson (1288-1344)’a mâl edilmektedir. Hâlbuki her ikisinde de öncelik*İbn-i Heysem*(v. 1041)’e aittir. Trigonometri’nin ilim olarak inşâsı, Regiomontanus (v. 1476)’a ithaf edilmektedir. Hâlbuki*Nasîruddin Tûsî*(v. 1274)’ye aittir. Güneş merkezli âlem tasavvuru, Kopernik ve Kepler’e isnâd edilmektedir. Hâlbuki bu ilim Endülüslü ez-Zerkālî*(11. asır) gibi âlimlerin tesirindedir. yüzlerce misal verilebilir.

16’ncı asırda batının, ilmî hakikatler karşısındaki görüşü şu seviyedeydi:
Müslüman âlimlerden tercüme edilen eserlerle, Avrupa’da astronomi yayıldı başlamıştı.*Galile, Kilise’nin iddia ettiğinin aksine, dünyanın döndüğünü söyledi. engizisyon mahkemesine verildi. Ömür boyu hapsedildi Galile, cezadan kurtulmak için ifadesini değiştirdi. Kapıdan çıkarken şöyle dedi
“Ben dönmüyor desem de dünya dönüyor! ilmî ve fennî husûsda Müslümanların kendilerini küçük görmesine gerek yoktur

Avrupa’nın önemli düşünürleri Descartes ve David Hume, düşünceyi oluştururken,*İmam Gazâlîden yararlanmıştır şeytânî telkinciler insana
Şeytanın gibi İslâmı kullanıp İslâmı çiğneyip, cinayetlerle, dîne ve vatana ihânete etmişlerdir. Onları hedeflerine giden her yolu mubah görmüşlerdir
şer‘î bir gayeye, şer‘î yollara islami usûllerle gidilemez. tutulan gayr-i meşrû yol, gayeyi gayr-i meşrû hâle dönüştürür. TEK ÖLÇÜMÜZ “KURAN VE SÜNNETTİR” Hadîs-i şerif buyurur ki Kur’ân ve Sünnet, kıyâmete kadar her mü’min için ve her İslâmî çalışma için yegâne kıstastır. Şeytanın gösterdiği gayr-i meşrû yollara misal verelim:
şeytan; tebliğ, emr-i bi’l-mâruf, İslâmî faaliyet, akademik çalışma bahaneleriyle, karşı cinsle karışık oturma ve halvet baş başa kalma fırsatları oluşturmaktadır gönül meyilleri ve nefsânî yakınlaşmaların sonucu feyiz ve rûhâniyetin yok olması, zinâ, boşanmalar, yıkılan aileler perişan çocuklardır. dînimizin prensipleri açıktır. Peygamberimiz’de, sahâbede, ecdâdımızda asla böyle karman çorman faaliyetler görmüyoruz. Erkekler kendi dünyalarında, hanımlar kendi dünyalarında hizmet ederler. Zarûrî görüşmeler asgarî seviyede tutulur ve ciddî bir üslûp ve tedbirlerle gerçekleştirilir.


KUR’ÂN’DA GEÇEN BİLİMSEL BİLGİLER

Kur’ân-ı Kerîm, modern ilmin daha yeni keşfeddiği bilgileri asırlar öncesinden vermektedir. insanın üremesi ve embriyo husûsunda Kur’ân-ı Kerîm, modern ilmin yeni keşfeddiği bilgiler vermektedir. Âyette buyrulur:
“Andolsun Biz insanı, çamurdan*bir özden yarattık. onu sağlam bir karargâhta nutfe hâline getirdik nutfeyi aleka yaptık. alekayı, et hâline soktuk; çiğnem eti kemiklere iskelete çevirdik; kemikleri etle kapladık onu başka bir yaratışla insan hâline getirdik. yaratanların en güzeli Allah pek yücedir.”(el-Mü’minûn, 12-14)

Kur’ân-ı Kerîm’in verdiği bilgilerle, modern biyolojinin tespitleri karşılaştırıldığında, aralarında tam bir mutâbakat vardır. Kanada’nın Toronto Üniversitesi’nde Embriyoloji profesörü olan*Keith L. Moore, embriyoloji sahasında âyet-i kerîmelerle ilmin mütâbakat hâlinde olduğunu, hattâ Kur’ân’ın, tıp ilminin önünde gittiğini itirâf eder.

herkesin farklı bir parmak izine sahip olduğu gerçeği 19. asrın sonlarında keşfedilmiştir. Bu hakîkat i Kur’ân-ı Kerîm, asırlar öncesinden haber vermektedir: İnsan kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? Evet, toplarız; parmak uçlarını* bütün incelikleriyle düzenlemeye gücümüz yeter!”*(el-Kıyâme, 3-4) Kur’ân-ı Kerîm, atomun parçalanabileceğini, çift yaratılış hakîkatini, korunmuş tavan olan atmosferi, birbirine karışmayan denizleri, atmosfer basıncını, aşılayıcı rüzgârları asırlar öncesinden bildirmiştir. Kurʼân-ı Kerîm dâimâ önden gitmekte, ilmî keşifler, ilâhî beyanları tasdîk ederek arkadan gelmektedir.



ASTRONOMİ VE MATEMATİĞİ CANLANDIRAN BİLGİN: ALİ KUŞÇU


Türk astronom, matematikçi ve dil bilimci Ali Kuşçu, 544 yıl önce vefat etti. Ali Kuşçu‘nun, doğum yeri ve tarihi 15’inci yüzyılda Özbekistan’ın Semerkant şehrinde dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Babası, Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğu için “kuşçu” lakabıyla anılan Ali Kuşçu, Timurlular devrinde Semerkant’ta yetişti Osmanlıda büyük bir şöhret kazandı.
büyük bir alim olan Uluğ Bey, Kuşçu’ya ders verdi. Kuşçu, matematik ve astronomi bilgilerini Semerkant’ta Uluğ Bey, Kadızade-i Rumi ve Gıyaseddin Cemşid’den aldı. Ali Kuşçu ilim almak için gizlice Kirman’a giderek, birçok kitab okudu. Uluğ Bey’in yanına döndüğünde Kirman’da kaleme aldığı risalesini sunarak, takdir kazandı Kuşçu, Semerkand Gözlemevi’nin müdürü Kadızade-i Rumi’nin ölümüyle gözlemevinin başına geçti İlmi araştırmalarına yenisini katmak için Uluğ Bey tarafından ilmini ilerletmek üzere Çin’e gönderildi kuşçu dünyanın yüz ölçümünü ve meridyeni hesap etti
FATİH SULTAN MEHMET İLMİNE HAYRAN KALDI

Uluğ Bey’in 1449’da öldürülünce koruyucusuz kalan Ali Kuşçu, Timurlulardan ayrılarak, hac için Mekke’ye giderken uğradığı Tebriz’de Akkoyunlu Uzun Hasan’dan büyük ilgi gördü elçilik göreviyle Sultan Mehmet Han’a gönderildi İlmine hayran olan Sultan Mehmet’in ısrarıyla elçilik görevini tamamlayıp İstanbul’a dönen Kuşçu, büyük törenler ve armağanlarla karşılandı. Sultan Mehmet, 1473’te Uzun Hasan üzerine yaptığı seferde yanında götürdüğü Ali Kuşçu’yu, Ayasofya Medresesi’ne müderris tayin etti. İstanbul’da astronomi ve matematikteki çalışmalara canlılık getiren Ali Kuşçu’nun derslerini ilim adamları dahi takip etti biliniyor.

İSTANBUL’UN BOYLAM VE ENLEM DERECELERİNİ TESPİT Eden Ali Kuşçu Sultan Mehmet zamanında Molla Hüsrev’le birlikte Semaniye Medreseleri’nde görevlendirildi
Ali Kuşçu’nun, İstanbul’un 60 derece belirlenen boylamını düzeltip 59 derece, enlemini 41 derece 14 dakika olarak tespit etti 15 Aralık 1474 te İstanbul’da vefat eden Ali Kuşçu, Eyüp Sultan Türbesi civarına defnedildi. Kuşçu’nun yetiştirdiği talebeler arasında torunu Mirim Çelebi ile Molla Lutfi meşhurdur. Ali Kuşçu’nun eserlerini Astronomi Matematik”, “Kelam Fıkıh” ve “Dil-Gramer” olmak üzere 3 grupta toplamak mümkün.

İLİM MERKEZLERİ

Meşhur tâbiîler; İslamım sınırları genişledikten sonra Mekke, Medîne, Kûfe, Basra, Şam ve Mısır gibi ilim merkezlerinde yetişmişdir.
Hz Peygamber döneminde başlayan fetihler onun vefatından sonra da devam etmiştir. halîfeler devrinde, İslam coğrafyası genişlemiş, İslamın sınırları İspanya’dan Çin’e uzanmıştı.
Sahabe fethedilen yerlere yerleşmiş Sahabîlerin yerleştiği şehir kısa zamanda ilim merkezi haline gelmişdir. Hz Peygamberin dizinde yetişmiş, Kur’an, Sünnet ve Fıkıh bilgisine sahip sahabîlerden bilgi almak isteyen öğrenci halkası Öğretmen sahabilerin çevresinde toplanmıştır ilim merkezlerinde, hadis ve İslamî ilimlerin temelleri atılmıştır. Meşhur ilim merkezleri şunlardır: Medîne, Mekke, Kûfe, Basra, Şam ve Mısır.


KAS HAREKETLERİYLE KONTROL EDİLEN BOMBA İMHA ROBOTU GELİŞTİRDİLER

Niğde’de iki öğrenci, bomba imhada kullanılan giyilebilir teknolojiyle kontrol edilen araç tasarladı. Niğde Akşemseddin Bilim ve Sanat Merkezi öğrencileri Talha Açıkgöz ve Alperen Kahraman, giyilebilir teknoloji kullanarak robot tasarladı. Kola takılan bir aygıtla kas hareketleriyle sağa sola ve ileri geri hareket ettirilen robot, şüpheli paket ve bombaları alıp başka yere taşıyabilecek ve fünye düzeneği patlayıcı imha edecek. Talha Açıkgöz, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Askerlerimiz bedenen mayın taramak yerine bu araçla uzaktan kontrol sağlayacak. Ve askerlerin şehit olmasının önüne geçeceğiz. 21. yüzyılın teknolojisini kullanmaya yaklaşmış olacağız.” dedi. Alperen Kahraman Projemizde giyilebilir teknolojiden faydalandık. Giyilebilir teknolojiyle kas hareketlerinin verilerini alarak yaptığımız robotu ileri geri, sağa sola hareket ettirdik. Üzerindeki kamerayla internete anlık görüntü akışı sağladık.” diye konuştu. Proje danışmanı Ertuğrul Özar öğrencileri tebrik ederek “Öğrencilerle birlikte dört yıl çalıştık. katma değeri yüksek teknolojik ürünü gerçekleştirdik. Türkiye inovasyon yarışmasına başvurduk. final aşamasındayız.” ifadelerini kullandı.


HAYAT KURTARAN İLİM

İlmin hakîkati, yaşanmasıyla ortaya çıkar.*Bildiklerini tatbik etmeyen âlim, “kitap yüklü*merkep” misâli, mânâsız bir hamallık yapar. İlim,*kişiyi Hakk’a, hakîkate, takvâya, sâlih amellere*sevk ediyorsa ilimdir. Şeytan’da da ilim vardı,*Kârun da ilim sahibiydi. Fakat ilim, onları dehşetli bir kibir ve gurura sürüklemişti. İlim, lâyıkıyla amele* dönüşmez, ahlâka yansımazsa emekler israf*olmutur. Peygamberimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-“Allâh’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşû duymayan*kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabul edilmeyen*duâdan Sana sığınırım.”*(Müslim, Zikir, 73; Nesâî, İstiâze,*13, 65) buyurmuştur

İmâm Gazâlî Hz leri* buyurur ki
“Ömrünün sonuna bir hafta kaldığını öğrensen, mutlakâ sana faydalı olacak bir ilimle uğraş *kalbini yokla dünyevî ihtiras ve menfaatten alâkanı kes Güzel huylarla bezenmeye çalış. insanın her gün ve gecede ölmesi*mümkündür Öyleyse,*seni Allâh’ın azameti karşısında*duygulandırıp mâneviyâtını düzeltecek*ilimlerle meşgul ol!”

Şeyh Sâdî-i Şîrâzî*buyurur: “Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmazsan, câhilsin demektir.”
Selmân-ı Fârisî -ra, Diclede *yürürken, arkadaşına*haydi su iç demişti. Arkadaşı Kandım!”*cevabını verdi.*Hz Selman: içtiğin suyun nehirden*bir şey eksilttiğini söyleyebilir*misin?”*diye sordu. Arkadaşı: Hayır.”*dedi Selman -ra
İşte ilim de böyledir, tükenmez sana*faydalı ilmi öğren!”tavsiyesinde bulundu.

Bir âlim gemiye binmişti ilminden kibre kapılan alim*bir*gemici*ile sohbet ettiği sorduğu sorulara bilmem *cevabını* alınca*ilmiyle*gururlandı Yazık Cehâletin*sebebiyle*ömrünü*ziyân*ettin dedi. Temiz*kalpli*gemicinin,*gönlü kırıldı*olgunluğundan*cevap*vermedi*
şiddetli*bir fırtınaya yakalandılar Herkesi*büyük*bir telâşa*kapıldı gemici,*alime *dönüp: üstad yüzme bilir*misin?”*diye*sordu.*alim,*solmuş,*
ve sararmıştı*Hayır, bilmem!..”*dedi.
gemici gayet mahzun*bir edâ ile ilim*bilmediğim*için yarı*ömrüm mahvolmuştu.*sen*ise*yüzme bilmediğin için*bütün*ömrün*mahvoldu. gemimizin*girdaptan*kurtulma*imkânı*
yoktur.*Ey alim* deryâda yüzme ilminin*faydalı ve zarûrî* olduğunu*bilmiyor*muydun?..”*
fânî*vücut*gemisi*ölüm girdabında* çırpınırken,*yaşanmayan,*irfâna*
dönüşmeyen*ve nefsin*rahatına hitâb eden bilgiler* fayda* vermeyecektir.* Günah girdaplarında boğulmaktan kurtulmanın*yegâne çâresi; helâli, haramı bilmek ve tatbik*etmektir ancak böyle bir ilim, bizleri iki cihan*saâdetine nâil edebilir.


AMELSİZ İLİM MEYVESİZ AĞAÇ

İmâm-ı Gazâlî*Hz leri, ilmin zirvesinde iken şöyle anlatır: Çok talebelerim vardı. Hâlimi düşündüm. İlimdeki niyetimi düşündüm. Hâlis, Allah rızâsı için olmayıp, makam sevdâları ve şöhretlerle karışık buldum anladım ki, helâk sâhilindeyim. Uçurumdayım dedimki Haydi çabuk ol, ömründen az kaldı. Kazandığın ilim hakîkate geçmez ise, aldatmacadan ibârettir. gereksiz alâkaları ve engelleri kaldırmaz isen, sonun ne olacak?» dedim. Dünyâ ve dünyâcılardan kaçmak ile, dünyâ ve âhiret isteği arasında altı ay şaşkın, inler ve ağlar hâlde kaldım. Kalbim muzdarip oldu. Aczimi gördüm İhtiyârımın düşüşünü seyrettim. Devâsız derde, çâresiz hastalığa dûçâr kimse gibi Allâh’a, yanarak, yalvararak ve sızlanarak ilticâda bulundum Neml Sûresi âyet 62’de sıkıntılı ve çâresiz bir kimse duâ ettiği zaman, duâsını kabûl edip fenâlığı kaldıran…Allah Teâlâ duâmı kabul buyurup kalbimi uyandırdı. İçimdeki mal, makam arzusu kaldırıldı. Hepsine yüz çevirdim. Zikir, uzlet, halvet, nefsin tezkiyesi ve ahlâkın mükemmelleşmesi ile meşgul oldum. İlm-i yakîn ile bildim ki, Allâh’a kavuşanlar ve hidâyet yolunun yolcusu olanlar, tasavvuf ehli büyüklerdir. En güzel sîret ve ahlâk onlardadır onların zâhir ve bâtınındaki hâller peygamberlik nûrundan alınmıştır. Yeryüzünde peygamberlik nûrunun ötesinde bir nûr yoktur.”

Allah Rasûlü*-sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyururlar: Kim ilmini artırır da dünyâda takvâsını artırmazsa, o Allâh’a olan uzaklığını artırmıştır Hz Mevlânâ, irfân ehli olmayanların, amel-i sâlih işlemeyenlerin sarf ettikleri hikmetli sözü, ödünç alınmış süslü elbiseye benzetir.

JEOLOJİ NEDİR, NEYİ İNCELER?


Jeoloji veya yer bilimi, dünyanın katı maddesinin, içeriğinin, yapısının, fiziksel özelliklerinin, tarihinin ve onu şekillendiren süreçlerin incelenmesini içerir Yer bilimlerindendir

DAĞLAR NE İŞE YARAR?

jeoloji ilmi, dağların yer üstündeki miktarınca yeraltında da temelinin bulunduğunu keşfetmiştir. Yeryüzünü bir yatak*yapmadık mı? Dağları kazıklar*gibi çakılı yapmadık mı?”*(en-Nebe, 6-7) âyetlerinde dağlar kazıklara benzetilmiştir. çadır kazığının yarısına yakını yere çakılmaktadır. Bunun gibi Dağları da*Allah sapasağlam çaktı!”*(en-Naziât, 32) âyetiyle dağların yere çakılı olduğu belirtilmiştir. jeolojiye göre dağların iç yapısı kazık görünümündedir. Aşağısında onları tutan bir kök vardır.
Dünyâ, yumurtanın sarısı, akı ve kabuğu gibi üç tabakadan meydana gelir En içte*çekirdek, onu saran*manto*ve en üstte*yerkabuğu*mevcuttur. Yerkabuğu yumurtada ki gibi sert, kabuğun altındaki mağma kızgın ve akıcıdır. Yerkabuğunun kalınlığı okyanus tabanlarında ince (8-10 km.), yüksek dağların olduğu kısımlarda kalındır (30-40 km.).

dağların, mağma üzerinde yüzen kıta dengesini sağlamada mühim bir unsur olduğu, ancak asrımızda anlaşılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm bu gerçeği on dört asır önce pek çok âyetde ifâde ederr. buyrur ki Sizi sarsmasın diye yeryüzüne sâbit dağlar attı…”*(Lokman, 10)
Jeo-fizikte,*“sıcak noktalar”*denilen ve Dünyâ’da 110 kadar olduğu belirlenen büyük dağ kitleleri vardır yerkabuğu hareketine mânî olmakta yerin derinliklerinden yükselen ve yerkabuğunu deldikten sonra yüzeyde katılaşarak bir perçin şeklinde kabuğu sâbit tutan büyük mağma kitleleridir. Âyetlerin verdiği bilgilerle bugünkü ilmî gelişmeler arasında tam bir uyumluluk vardır

KÖMÜR VE PETROLÜN OLUŞUMU

Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de buyurur:
“O Rabbin otlakları çıkardı onları karamsı bir sel köpüğüne çevirdi.”(el-A‘lâ, 4-5) Bu âyetin tefsîrinde elmalılı Hamdi Efendi şöyle der: “Cenâb-ı Hak önceleri otlak, yayla, bahçe ve ormanlardaki her ağacı yetiştirdi ve bunları kapkara bir gübre ve kömür hâline getirdi. Âyetteki*“ahvâ”* kelimesi; karamsı, esmer, koyu yeşil, isli, duru renklere verilen isimdir. siyah, esmer ve yeşil mânâlarıyla tefsir edilmiştir.

Jeoloji âlimleri, yeryüzünün ilk devirlerde geniş bitki örtüsü ile örtüldüğünü söylemektedir. O zaman bugünküne nazaran daha sıcak ve bol yağışlı iklimde yetişen dev cüsseli ağaçlar, yer hareketleriyle toprağın altında kalmış ve fosilleşmiştir. bugünkü kömür yatakları oluşmuştur
Bu âyetin petrolün meydana gelişine de işaret eder. âyette bitkilerin siyahımsı ve koyu yeşil sel suyuna çevrildiği haber verilir ilmî araştırmalar petrolün, yerin tabakaları arasında bir dere gibi aktığını tespit edmiştir âyet-i kerîmenin, kömür ve petrolün oluşumuyla birlikte, bilim dilinde*“Petrol Göçü”*denilen hâdiseye işâret ettiği düşünülmektedir.

İKİ DENİZİN BİRBİRİNE KARIŞMAMASI

Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen suları birbirine karışmayan iki deniz hangisidir Rahmân Sûresi 19 ve 20. âyetlerinde: İki deniz birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir* aralarında engel vardır; birbirine geçip karışmazlar!*Kendi yapılarını muhâfaza ederler*buyrulmuştur.

âyetlerde bildirilen hakîkat, asrımızın Kur’ân mûcizesidir. iki denizin birleştiği yerde suların birbirine karışmasına mânî olan bir set, görünmeyen bir perde olduğu tespit edilmiştir. Akdeniz’in suyu*ile*Atlas Okyanusu birbirine karışmamakta, her iki taraf aslî karakterlerini muhâfaza etmektedir. Cebel-i Târık Boğazı’nda ilâhî kudreti sergileyen mûcizevî bir perde vardır. Missisipi*ve*Yang-Çe*gibi yüksek debili nehirler de aynı özellikte tatlı suyu ile denizin tuzlu suyunun karışması deniz kıyısından çok içeride meydana gelir. Bu ilâhî kudretin tecellîsi olup büyük bir mûcizedir.

İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki çift yönlü akıntı mucizevidir Akdeniz’in yoğun ve tuzlu suları, dip akıntısıyla Karadeniz’e doğru; Karadeniz’in az tuzlu suları üst akıntıyla Akdeniz’e doğru akar. Medeniyetten uzak, câhil bir toplumun içindeki ümmî bir insanın bu gerçekleri kendiliğinden söylemesi mümkün müdür? Amerikalı deniz uzmanı*Prof. Dr. Heyy* uzun ilmî tedkiklerle şu hakîkatlere ulaşmıştır:
Engin suların arasına çekilen ilâhî bir kudret perdesi vardır. Bu perde, iki denizin birbirine karışmasını engelliyor. iki deniz suyunun birbirine geçmesine mânî olmuyor. Yâni bu perde, geçmesi gerekeni geçiren, geçmemesi gerekeni engelleyen çift taraflı süzgeç gibidir. bütün deniz ve okyanus sularının sıcaklık ve tuzluluk oranlarından, bünyelerindeki canlıların farklılığına kadar her biri ayrı bir âlemi ifâde eder.
Prof. Dr. Heyy’e Kur’ânî bilgiler gösterilince, birçok insaflı ilim adamı gibi hayret ve dehşetle şu cümleleri söyler ben, bu bilgileri Kur’ân’da görmekle çok şaşırdım! Bunların aslâ bir beşer sözü olmayacağı kanaatindeyim! Bu bilgiler, mutlakâ Allah tarafından bildirilmiştir
Prof. Dr. Heyy, Kur’ân’ı ve hadîs-i şerîfleri inceledi. Kur’ân’ın vahiy olması yanında birçok mûcizelerle dolu olduğunu görünce hadîs-i şerîfteki hakîkatin mûcizesini ifâde etti:
Allah Resûlü buyururlar: Gönderilen her Peygambere, insanların hidâyetine vesîle olacak bir mûcize verilmiştir. Bana verilen de Allâh’ın bana vahyettiği kelâm olan Kur’ân-ı Kerîm’dir kıyâmette ümmetimin diğer ümmetlerden sayıca çok olmasını ümit ediyorum.”*

Fizik ilmiyle meşgul olan ve Kur’ân’ı anlamaya çalışan âlimler şöyle demişlerdir: Fiziğin can alıcı esasları, noksansızca Kur’ân’da yer almıştır. bizden sonra da nice hikmetler kâinattan bilinip öğrenilecektir.”


COĞRAFYA NEDİR, NEYİ İNCELER?

Coğrafya, insan ve onun çevresiyle olan münâsebetlerini inceler Tabiat hâdiselerinin oluş ve dağılışını sebepleriyle anlatırken insana olan tesirlerini îzah eder. Ra’d Sûresi’nde, coğrafya ilmine temâs edilerek, Cenâb-ı Hakk’ın lutfu bildirilmiş ve her şeyi kullarına âmâde kıldığı hatırlatılmıştır: Görmekte olduğunuz gökleri direksiz yükselten Arş’a istivâ eden, Güneş’i ve Ay’ı emrine boyun eğdiren Allah’tır.*her biri belirli vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklar
Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz düşünen toplum için ibretler vardır.
Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi su ile sulanır.*yemişlerinde bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. akıllarını kullanan toplum için ibretler vardır.”*(er-Ra‘d, 2-4)

Âyet-i kerîmeler, Allâh’ın azamet-i ilâhiyyesini gözler önüne serer sanat hârikalarından ibret almamızı ister. Cenâb-ı Hak, büyük nîmetleri biz kullarının hizmetine âmâde kılmıştır. âyet-i kerîmede buyrulur O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından*lutuf olmak üzere*size âmâde kılmıştır. düşünen bir toplum için ibretler vardır.”*(el-Câsiye, 13)

Siyâsî coğrafya ile alâkalı âyette şöyle buyrulur: Andolsun peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adâleti yerine getirmeleri için kitabı ve mîzânı indirdik. demiri de indirdik ki büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allâh’ın, dînine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri ortaya çıkarması içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, dâimâ üstündür.”*(el-Hadîd, 25)
Âyette zikredilen kitabı, ilim adâlet demir ve teknolojiyi düşündüğümüzde, ilme ve teknolojiye hâkim milletlerin güç ve kuvveti ele geçirip insanlar arasında hükmettikleri görülür.

DÜNYANIN EN ALÇAK BÖLGESİ

deniz seviyesinden aşağıda bulunan Dünyâ karalarının en derini âyette tespit edilmiştir: Elif. Lâm. Mîm. Rumlar en yakın ve seviyesi en düşük yerde yenilgiye uğradılar…”*(er-Rûm, 1-3)
Lût Gölü ahlâksız *Sodom-Gomore’nin yerin dibine geçtiği yerdir. Deniz seviyesinden 400 metre daha aşağıdadır. Lût Gölü’nün yüzeyi, deniz seviyesinin 400 metre altındadır gölün en derin kesimi 300 metre civârındadır. göl tabanı, deniz seviyesinden 700 m aşağıdadır. On dört asır evvel, Dünyâ coğrafyası tam olarak tespit edilememişken Kur’ân-ı Kerîm’in seviyesi en düşük yerden bahsetmesi, Kur’ân mûcizesidir.

Jeoloji uzmanı*Prof. Dr. Balmar, âyeti duyduğunda îtirâz etmiş, tetkiklerin ardından demiştir ki Hayret! Hayret! Bu Kitap, hem mâzîyi hem istikbâli anlatıyor!.. Buna hiçbir beşerin gücü yetemez! bu Profesör, Mısır’da «Jeoloji Alanında Kur’ân’ın İ’câzı» adlı bir teblîğ sundu. dedi ki Ben Hazret-i Peygamber’in yaşadığı asrı ve hayat husûsiyetlerini bilmiyorum! Ancak sâde bir hayat yaşadığı husûsunda bilgim var erişilmez bilgilere bakınca anlıyorum Kur’ân’ın o döneme âit bir kültür ve eser olabileceğini düşünmek çok yanlış! Bu kitap, semâvî bir eserdir!..”akl-ı selîm, ilimle birleştiği zaman ilâhî hakîkatleri kabûlden başka çâre yoktur insanlara gerçekleri anlatan parlak ilim aynalarına ihtiyaç vardır. kıyâmete kadar bütün zamanlarda keşifler olacak ve Kur’ân mûcizeleri, ilim adamlarını hayretler içinde bırakacaktır.

murataltug1985
12-28-2018, 14:40
Kaynak ilber ortaylı kitablarından

YEMEN

Osmanlı'nın sınır vilayetlerindeki sıkıntıları anlatan iki türkümüz vardıt Birisi Estergondur bu kale halen hafızamızdadır İkincisi, yani "Havada Bulut Yok dediğimiz Hint Okyanusunun Kızıldeniz ağzındaki çileli yemen
Havada bulut yok, bu ne dumandır Mahlada ölüm yok, bu ne figandır*
Adı Yemen’dir gülü çemendir*
Giden gelmiyor, acep nedendir

Osmanlı'yı uğraştıran Yemen aşiretleri 20 milyon nüfuslu ülkede halen iktidar için en büyük sorun. Milli gelir ortalaması*900 dolara yaklaşan Yemenin bazı yerleri vah vah dedirtiyor, bazı yönleri iç açıcı Tabiat gibi şehirlerde özgün*bir güzellik var burada çirkinliği örflerin sağlamlığı önlüyor.*Yemende sadakat ve hayatın her safhasında örfler yaşatılıyor şehrin en güzel yerinde ayda 150 dolara güzel bir daire kiralayabilirsiniz, evlerin camların vitray ve duvardaki alçı süslemeleri zarafetle yapılmış mani Başkent San’a’nın "Bab-ı Yemen" denen eski kesimi, UNESCO korumasında

Yemen'in nüfusu 20 milyon, yüzölçümü 500 bin kilometre kare, ekili arazi çok kıymetli arazi aldığınıda alıcısının yanında mal*sahipleri de ortaya çıkıyor ve mahkemelik olabiliyorsunuz Bütün hatunlar peçeli namus cinayetleri ve arazi Cinayetleri işleniyor. Dünyanın en nadide bitkileri ve ağaçları Yemende. Sedir denen vücudu ve dişi temizleyen misvakın çıkarıldığı ağaçlar, çöl bitkileri ve mango, muz, karpuz, narenciye türlerinin rekabet edemediği kadar pahalıya satılan ürün*ise "kat" yaprağı.
Kat yaprağının karaciğerde tahribat yapabiliyor ve nar suyu tüketiliyor çok şekerli tatlı ve helvalar tüketiliyor. bir torba kat yaprağın fiyatı üç*dolardan başlayıp 150 dolara kadar çıkıyor ve yemende genellikle Öğle valti altı-yedi saat kat yaprağı çiğneniyor Büyük tüccarlarla ahbaplık eden, Rus sefiri kat*çiğnemeye alışmış ve votkayla karıştırınca işin tadını kaçmış Çiğneyince keyfe ulaşmış ama şuur açık, alışkanlık yapmıyor senelerini Amerika'da kat çiğnemeden geçiren*Yemenli ülkesine döndüğünde anasının köftesini özlemişçesine kat seansına oturuyor. İşler kat çiğneyerek yapılıyor. Dışarıda çalışıp dönen Yemenlinin ülkesinden vazgeçemeyeceğinin en iyi*örneği kat yaprağı çiğnemek

İb şehri; yurtdışında kazanılan paralarla zenginleşmiş Yemen çok sıcak, kış ve bahar pek yaşanmıyor. Güney ile kuzey yemen 1990 anlaşması ile birleşti ama kuzeyli aşiretlerin cumhurbaşkanı Abdullah Salih'in örgütlemesi ve güneye kitlelerle hücum etmesiyle 1994'te gerçekleşti. Gorbaçov'dan beri heryerde çekilen Sovyet sosyalizmi Yemen'de iç savaş ile geri çekildi.
Dünyada "Mesut Arabistan" veya "Yemen-i Saide" denen bu ülke köylüleri zahmet çektiği coğrafi konumu ve iklimi yemen sakinlerine ihanet etmiyor. Ektiğin kadarını biçiyorsun Mart-nisan ve ağustos yağmurları tabiatı*besliyor.

Yemen turizmi dünyaya açılıyor ülkenin mimari birikimin etkisinden Sana'a'daki Mövenpick ve Taiz'deki Sofitel otelleri klasik ve modern Yemen mimarisi Eskinin ortasında ülkenin tarihi ihtişamına hürmetle yükselen*yapılar. Var Petrol gelirleri ülkeyi canlandıracak, sanayi yavaş kuruluyor. ticarete yetenekliler Yemen'in Türkiye ile olan ticareti yıllık 200*milyon dolar ve Türkiye dördüncü sırada. Çin, ABD, Almanya, Britanya gibi elçilikleri var Türkiye Cumhuriyeti nin sadece iki elçilik memuru var.Türk diplomatları zor hayatlar yaşıyor

Aden Yemen'in okyanus kapısı ve Fil Burnunda okyanus sefası doyumsuz burada mart ayından itibaren sıcak ve rutubet dayanılmaz oluyor. bu güzel kıyıya çirkin bir Sheraton oteli yapılmış Güney*Yemen'in eski başkenti Ingiltere'nin okyanusdaki ilk üssü, ancak Aden'in Aden cennetle alakası yok. Tepede Portekiz*kalesi var. Aden Osmanlı'nın girmediği, ancak civarında konakladığı bir bölge. yerel mimari yapıya ve XIX. asrın*İngiliz koloni binası şehrin çekirdeğini*oluşturuyor. Sovyetler Birliği ve sosyalist cumhuriyet başkenti Moskova'da kinin tersine tüm Orta Asyaya çirkin lojmanlar inşa etmiş Adende rutubeti binalar var ve dökülüyorlar çünkü İngiliz sömürgesi çok cimri binalar inşa etmiş Sovyetler'in plansız inşaatları bıraktıkları çürük malzemeden anlaşılıyor.

Yemenin güneyindeki halk Şafii, orta ve kuzeydeki halk ise Şii ve Zeydi Zeydi imamlar beğenmediği hayırla yad etmediği bir tarihi dönem; İmam Yahya ve oğlu imam Ahmet iyi hatırlanmıyor. çarşaf çok yaygın ama kadınların idare ve eğitimde*ilerlemişler Aden yabancı okullarla*dolu, Türk okulları ise San'a, Taiz ve Aden'de, ilerlemiş Küba büyükelçisinin*çocukları da bu okullarda Halk Cumhuriyet zamanında Macaristan'ın (Raab) şehrindeki Komünist Parti yöneticilerinin en çok çocuk*yolladıkları yerdi.

Taizin , ilginç bir doğası var burada Yemen; muz ve mango bahçelerinden sonra çöl başlıyor, sonra yeşillik. Taiz yüksekte bir şehir, tepede Osmanlı kalesi var Taiz'den Huş Dağına tırmanmak ise ilginç bir deneyim.
Burası Huş'tur Yolu yokuştur" burada
Türk askerinin kanı dökülmüş ve çok sayıda şehidimiz var türkler burada en stratejik noktayı savunmuş Huş Kalesi tüm ihtişamıyla göğe yükseliyor. Rakım 3 bin metre, yemen kuzeye doğru 2 bin metre yükseklikte Yılda sadece iki ay yağmur alan, sıcak akşamları serin bir ülke, çöl ve çıplak tepelerde*zümrüt gibi yeşillik ve başka yerde görülmeyen ağaç cinsleri var bunların en ilginci sadir denen, ağaç Yemen’in en ilginç rengi Yemen Yahudiliği. Bugün çok az kalmış İsrail kurulduğunda bu Yahudileri topluca göç ettirmiş ve büyük kuş motifine başvurup Uçaklara*bindirilip leriçerde ocak yakıp, ekmek pişirmişler İbranca konuşup Yemende gümüş kaplamacılık yapıyorlar. Yemen Yahudiliği İbrani Kültürünü korumuş. Dil ve Ananeler kaybedilmemiş. zor zamanlarda da bizdeki Sabetay Sevi’ye gibi sahte Mesihler türemiş. hayatları ne İsrail’de ne Yemen’de kolay değil renkli bir topluluk ve hem İsrail’de hem Yemen’de cemaat halindeler

San'a'daki en büyük yapı Osmanlı'nın askeri kışlası, bugün müze olup eski vilayet konağı imparatorluğun kalıntıları... İmam*Yahya'nın Dar'ül Hacar (Taş Ev) denen yazlık sarayı, onun osmanlıya bağlı bir yönetici olduğunun göstergesi; XVIII. ve XIX. asırlarda Osmanlıda mahalli derebeyi ve hükümdarların küçük sarayları vardı. Lübnan'ın Dürzi emirinin Muhtara'daki konağı Beytuddin'deki sarayı Topkapı'nın taklididir. Yanya'daki Tepedelenli Ali Paşanın da sarayı vardı. Aden'in etrafındaki Kevkeban ve Tura gibi yazlık*köyler mimari ve doğasıyla nefis.

Osmanlılar Yemen’i 1517'de Memluklardan devraldı uzun cenglere rağmen Hint Okyanusunda kıyılarında Portekizliler yenilemedi Yemen Kızıldeniz'i kontrol etti buradaki Hudeyde limanından San'a'ya sevk edilen askerin çilesini bilmek lazım. XVII. asırda aşiretlerin isyanıyla Yemende kontrol kaybedildi fakat Kızıldeniz kıyıları*hala elimizdeydi 19'uncu yüzyılda Yemen Mehmet*Ali Paşa ve Mısır'ın elindeydi. İngiltere, Mısır gibi Yemen'i de işgal etti kıyamet koptu. 70 yıl boyu 1918'de imparatorluğumuza veda*edene kadar insanımızın kanını, canını hâzinemizdeki altınları Yemene döktük.

Yemen Osmanlıya çok pahalıya mal oldu imparatorluk sembolüydü ancak Bugünün Yemenliler Türkleri diş gıcırdatarak değil sevecenlikle hatırlıyor Ticaret ve kültürel ilişkilerimiz gün geçtikçe artıyor. tespih taşı ve Yemene özgü taş ve ağaç arayan türklere rastlayabilirsiniz

Biz Yemen'i unutmadık, Veysel Karani’yi ve torunlarını saygı ile anıyoruz. Yemen kahvesi dilimizde kalmış ancak Brezilya kahvesini tercih ediyoruz. Bunu yadırgıyoruz kısaca alın bir yemen kahvesi pişirin ve kakulesini katın dedelerimiz gibi Yemen kahvesini* ve yemeni sevin


Kudüs,

Barış şehri, her zaman savaşın ve gerilimin yeri olmuştur. Kilise rahipleri bile birbirlerine husumetinden burada silahla gezerlerdi. Bugün bile ne kadar dostlar şüpheli burada Her mezhep ve tarikat birbirini dışlıyor ve kudüsteki Din kavgası dünya barışını tehdit ediyor
1516 Aralık’ında Sultan Selim kendine Yıldırım gibi yaptığı savaşlar ile Filistin'i Osmanlıya kattı Kudüs, Mekke ve Medine ile birlikte Osmanlı mülkünün gözdesiydi. Museviler ve Hristiyanlar gibi Müslümanların da kutsal yeriydi. Dört asır Kudüs şehri ve halkı üstün statüsünü*korudu. XVI. asırda önemli vakıflar kuruldu. Köylülerden hafif vergi alındı. Memluklar devri eserleri tamir*gördü; çeşmeler, mescitler, çarşı ve hanlar hanedan tarafından yaptırıldı. Sultan Süleyman*devrinde 1532-1539 da yeniden inşa edilen Kudüs surları bütün haşmeti ile şehri çevreliyor ve surların etrafındaki cadde Sultan Süleyman Caddesi olarak anılıyor. Üstelik bu ismi kullanan İsrail yönetimi.

Memluklar döneminde Kudüs'te yaşayan ve haklı olarak iftihar eden Hristiyan ve Müslüman dengesi iyi kuruldu 100 yıllık Haçlı Seferleri*ve batılı terörden Müslümanlar ve Hıristiyanlar çok çekti osmanlı devri kudüsün en verimli çağıdır XVI. asırda İspanyol engizisyonundan kaçan Ya-hudiler Osmanlının*Kudüs'üne sığınmıştır kutsal topraklar hac mevsiminde Avrupalı Hıristiyanlara kapılarını açmış.*Hıristiyan hacılar güvenlik içinde hacc etmiştir Osmanlının kudüsünde bütün dil ve dinlere mensup halk yaşamış Kudüs tam 400*yıl boyu I. Dünya Savaşının sonuna kadar sakin dengeli ve adaletli bir*hayata sahip olmuştur 1917 de kutsal şehir İngiliz topçuları*tarafından harap edilmiştir Kudüsü Almanlar yalnız bırakmıştır. savaş*şehrin her tepesinde aylarca sürmüş osmanlı geri çekilmek zorunda kalmıştır Bugün İbrani Üniversitesinin bulunduğu tepedeki İngiliz mezarlığında şehit Türk*subay ve erlerin mezarları da yer alır ve bugün kudüsün altını*oyuyorlar ciğerler feryad ile yanıyor Yeruşalayim: Sulh selamet yeri anlamındadır; ama şehrin üç bin yıllık tarihinde ne sulh ne selamet kaldı

Bugünkü kudüs kavgası Yahudiler ve Arap kardeşlerimiz arasında tüm şiddetiyle sürüyir Hıristiyan cemaatler taraf tutuyor Rum ve Ortodokslar Filistin Araplarını destekliyor; kalabalık bir Ortodoks Arap cemaati var. Ermeniler İsrailden yanalar. Kudüs Babil ,İran, İskender* ve Selevkosların hükmünde kalmıştır. İbranca sadece ibadet ve edebiyatta kullanılıyordu. Tüm*Yakındoğu’yu Aramca istila etti Hazreti isa Aramca konuşuyordu. Süryaniler, İsa’nın konuştuğu*dille ibadet etmekten gurur duyarlar. İki bin yıl evvel bölgeye*hükmeddiler Arami halkın tek kalıntısı bugün süryani

Ortadoğudaki savaş, dilleri ve etnik grupları yutuyor Ama dini etkileyemiyor. Üç semavi din mezhepler ve ibadetlerini koruyor. Üç din Kudüs’te çatışma içinde*bugün Filistin ve İbraniler arasında kopukluk var*Müslüman fetihleri Araplaşmayı getirmiştir. dil arapça olmuş ancak, ırk fazla etkilenmemiş

Kudüs, Haçlıları görünce mahzun oldu sur içindeki halk 100 yıl boyunca eziyetler çekti Batı Avrupalı ve inatçı*halk. Müslümanlar kadar Hristiyanlara*da dikenlerini gösterdi
Kudüs inançların şehridir bu inanç etrafında şiddetli kavgalar vermiştir israililer, Araplar’dan "İsmail’in kaba saba*oğulları" diye bahseder nefret duyarlar Avrupanın ırkçıları gibi tez vakitte sulh mukadder. Olmalı Biz Türkler gibi halden anlayanların görevi sulha aracı olmakdır.

Kudüs 1517’de Osmanlıya katıldı; Mısır Memlüklerin elindeydi. Memlûk, Kafkasyalı-Türk*soyudur köle asker ve komutanların devletidir Mısır Filistin ve Suriyeye mesafeliydiler...*Filistin’in tarihi, sınırları*nı? münakaşasız çizen coğrafyacı görülmemiştir. Roma devri Antakya ve Suriye İslam coğrafyasının Bila-düsşam eyaletlerini içerirdi. İsrail milliyetçisinin, Arz-ı İsrail Sorularına verdiği cevap hep değişir; 400 sene yetmiş çeşit cemaat ve etnik grubu tutan osmanlı imparatorluğumuz dünya harbinde yıkılınca ortadoğudaki sınırlar büyük kavgalara neden olmuştur

Osmanlının, Kudüs’ünü ve bugünkü görünümünü dört asır önce Süleyman Han yaptırdı; kudüs caddeleri büyük padişahın ismini taşır "Hameleh Ha Şlome", Mescidü’l Aksa, Kubbetü’s Sahra; şehrin sebil ve mescitleri, mahkeme binası hepsinde*Osmanlılığın izleri görülür. Filistinde en sakin dört asır. Osmanlı asrıdır zenginlik ve eğitim yükselmiş Kudüs-ü Şerif büyük bir saygı ile yönetilmiştir tamir edilen surlar eski camiler, Halidiye Kütüphanesi, mahkeme binası Osmanlı çağının sembolüdür şehri Yafaya bağlayan istasyon binası osmanlı manzarasını tamamlar osmanlıdan çıktıktan sonra şehirde klasik mimari ile uyumsuz Katolik ve Protestan kiliseler, çan kuleleri Kudüs'e ait manzaralardır. Şüphesiz dört asır mukaddes Mezar Kilisesi Kamame mescidi Mescidü'l Aksa gibi inananlar için çok önemli kurumlar hala devam etmektedir.*1516-1517 kışında başlayan Türk yönetimi, 1917 Aralıkında*bitti. Ve savaşlar başladı Osmanlı Kudüs'ü eski ve yeni şehirde her köşede tüm kalıntılarıyla göze çarpıyor.

Modern Yafa Caddesi’ndeki eski Osmanlı imparatorluk armalı Kudüs Belediyesi, 1917 Aralıknda biten Türk Osmanlı hakimiyetinin tanığıdır bina "ölü güveyinin evi" diye bilinir düğün günü ölen bir zengin Arap oğlu *için yaptırmış. Uğursuzluğundan kimse kullanmayınca osmanlıya kalmış ve belediye binası olarak kullanılmış. Ancak Kudüs ve Halil Yolu bize de uğur*getirmedi. Burası 1947'ye kadar zengin Arapların konaklarıydı Araplar 1917’de ingiliz desteğiyle bağımsızlık bekliyorlardı ama cevap Kudüs’ün Yahudi yurdu olduğunu müjdeleyen "Balfour" bildirgesi oldu. 30*yıllık Britanya mandası beceriksizlik, ikiyüzlülük ve merhametsizliklerle dolu Tek hayırlı yanı şehrin mimarisini koruyan beyaz taş kullanımıdır Yahudiler ve Araplar çatıştı. Müfti Hüseyni’nin adamları Almanlara yanaştı Yahudiler ingiltere’yi var güçleriyle destekledi. Savaşın sonunda İngiltere, Arapların feryatlarını yatıştırmak için, toplama kamplarından çıkan hasta ve aciz çocuklarla*dolu bir gemiyi Filistin’e sokmadı çocuklar telef oldu Filistin’e gemiler israillileri getirmeye devam ediyordu.

1948’de İsrail ilan edildi ve bu filistinin kara günüydü 1947 savaşında eski Kudüs, doğusundaki topraklar ve Selahaddin Caddesi, Ürdündeydi 1967 Martında surlardan karşıya yani Yeni Kudüs’e bir ıssız sınır şeridi iki tarafı ayırıyordu şimdi çirkin bir otopark ve David şehri denilen*apartmanlarla doldurulmuş Karşısında ünlü King David Oteli*ve yeni Kudüs uzanıyor 6*gün savaşıyla sınır kalktı. Batı Şeria ve Kudüs ilhak edildi.*Kudüs’te cumartesileri İsrailli görürdünüz.*ve İsrail bu bölgeye yerleşemedi*Eski Kudüs’e adım atamıyor. Yahudi yerleşmeleri *1967 den beri yürürlükte. Selahaddin Caddesi vee Ermeni mahallesinde İsrail taraftarları protesto ediliyor

Sakin Filistinliler israilden intikam istiyor intikam komandoları yetiştiriliyor çünkü Fakir ve yurtsuz. Bırakıldılar Çatışma tarihteki*100 yıl savaşları gibi sürebilir uzlaşma ve barışı istemeyenler var bu savaşta. Filistin aç ve susuz kaldı Ekilecek arazileri az. Filistin*güzel ama Yahudiler Kudüs’ten hiçbir şey vermiyor ve
paylaşmanın yolu bu olmamalı.
Yahudiler kutsal kutsal şehrini kontrol edemiyor sivil İsrailli halk kudüsü terk etmeye hazır Filistinliler 1,5 milyon israillinin*eski topraklarına İsrail’e dönmesini talep ediyor. İsrail*hayır diyor çünkü her taraf Rus dolu. Rusların sadece bir*kısmı hakiki Yahudi. Filistin ise kurumuş toprakta milyonluk* nüfusuyla nasıl geçinecek Yahudiler bu topraktan*vazgeçmek istemiyor

gençler ölüyor. Biz kudüs yangınını söndürelim Kudüs halkına İskandinav ve Avrupa gibi bakamayız. Şarklılar ne de Garplılar bu coğrafyayı insanları anlamıyor; sorunu en doğru biz*anlayabiliriz. Ortaçağ İslam medeniyetinde Yahudi-Arap kültürel birliğini olmuştu. Büyük Arap yazarları vardı. Endülüs Ispanya’sı Batı dünyasını hayran bıraktı ve ezdi. Bizans Roma’sı felsefede*ve ilimde ilerleyemedi kaydedemedi.*Yahudi-Arap nefreti, son zamanlarda oluştu Araplar çatışmaya askeri değil, fikri olarakta hazırlıksız*yakalandı Bugün AvrupalIlar filistinden söz etmiyor kudüs sadece Filistinlilerin davası değil sözcüler bulmalı,*aydınlarımız bu işi görmeli Arap dünyasını tanımalı ve çözüm aramalı. "Filistin*hiçbir zaman Osmanlı sulhü kadar uzununu yaşamadı" bu söz basit bir imparatorlukçu slogan değil Her aklı başında Türk Ortadoğu’ya en akıllı ve adilane bakanr Türkler filistinle ilgilenmeli ortadoğu sadece Dışişleri’nin ve gazetecilerin ilgi*alanında kalmamalı.

Yahudi-Arap çatışmasını anlamalı eksiklikler görülmeli Kudüste kimse korkmadan gezemiyor Felafel ve Humus, Filistin Araplarının*milli yemeğidir. Kudüs’ün elli yıllık meşhur felafelcileri var bir zamanlar Yahudilerede kazan kaynar ve bu yemekten ikram edilirdi Otuz beş yıldır kudüste gerilim yaşanıyor sinir harbi bitmiyor Filistinliler zamanı kendi lehlerine çevirmeyi beceriyor. Sağlam aile ve sülale yapıları var. Müzikleri, aileleri ve mutfaklarıyla yaşıyorlar. Okumuşu cahili, ihtiyarı genciy dillerini konuşmaktan zevk alıyor On yaşındaki çocukların nutuklarına şahit oluyorsunuz; latife geleneği yaygın,

Kudüs’ün doğusunda nüfusun yüzde 30’u fakir fakirlikten dolayı Arap tarafında hizmet ve fiyatlar daha ucuz; ikinci bir dünya... israil tarafında teknoloji, elektronik, ecza sanayii zenginliği artmış ne hikmetse İsrail’de ve Kudüsün Yahudi*tarafında fakirlik artıyor. Kudüste Meaşearim semtinin fakirleri yanında, İsrail şehirlerinde *hizmetlerden yararlanamayan işsizler ordusu büyüyor. Asıl*beteri İsrail halkı fakirliğe sürüklüyir fakirleşme artmakta. Kudüs’te Ramazanlar çok renkli*geçerdi, şimdi ortalık sönük karanlık korku, ve*fakirlik ürpertiyor. Fakirlik en zengin mülklere*sahip Rum-Ortodoks kilisesinede yansımış. Gençler ümitsiz. Filistinli*Arap öğrenciler okulu terk etmiş savaş israil ve filistin halkına yansıyor en gayretliler kız çocukları azimli ve umutlular

Ortadoğu*toplumlarında üst tabaka ile altı arasında uçurum büyüyor. İnsanlar karamsar İsrailin Gerilimi yaratan taleplerin*yerine getirilmesi zor... taviz verilemez. Filistinlilere ibranca zorlan öğretiliyor. Yahudiler Arapçada uzmanlaşmış her iki toplum birbirine yabancı Kudüs toplumların birbirine yabancılaştığı bir yer Kudüs XX. yüzyılda gelişmiş, Yahudi kesimi Doğu Kudüs’te ki Arapları yok sayıyor bir filistinli için dünyası suriçi Kudüs ve Şam kapısı ve Selahaddin Caddesi Filistin*bölgesinde sıkı bir denetim var.

İsrailde (Mesih) gelmesini beklemeden devlet kuran Siyonistlerle barışmayan yüzde 15’lik bir kitle var Küçük şehirlerdeki kalabalık ailelerin eğitimsiz çocukları işsizler ordusuna katılıyor kudüs yahudileri.*Kuyumculuk ve elmasla uğraşıyorlar Ananeler zorunluluk. XVII. yüzyıl Doğu Avrupa’sının kıyafetleri ve kürk şapkalarıyla Kudüs ve Tel-Aviv’de altı adet çocuklarıyla geziniyor, iki İsrail var. "Uygungiyinmeyenler*bu mahalleye girmesin, bizim ibadet ve kullukla geçirdiğimiz hayatımızı rencide etmeyin" gibi afişlerle donanan Meaşearim, Rehov ve Buhara Yahudilerinin sokağı gibi*semtler Her cemaatin başındaki*haham dünyayıkendine göre açıklıyor; bu açıklamalar hiddet çekiyor...

Kudüsde Yahudiler çoğunlukta yüzde 67 ler. Araplar yüzde 5 oranında Yahudiler yüzde 1 oranında artıyor. Kudüs’teki 210 bin Arap nüfusun ancak 5 bini İsrail yurttaşlığına geçti bunu Yahudi basını bildiriyor. İki grubun kaynaşmaya hiç niyeti yok. Filistin Arapları İslami yaşıyor Mescidü’l Aksa'nın bulunduğu Harem-i Şerif’e*kimseyi sokmamaya çalışıyorlar Türkler din*bilgisi sınavından geçiriliyor. bu sınavı yapanlar bazen Filistinli Hıristiyan muhafızlar. Kudüste Hiddet ve mantıksızlık yaşanıyor Arap Müslümanlara sataşılıyor manasız yasaklar ve prensibsizlikler deşilmeli. Kudüs’e ne İsrail nede Filistin *hakim olabiliyor . Bir milyon göçmen Rus var musiki , matematik ve bilgisayarcılıkla uğraşıyorlar hepsi Yahudi değil İsrail’de Arap oranı düşürülmeye çalışılıyor israilin arzuladığı tek amaç... Yahudi nüfusu müzik biliyor, sanatçı, hekim, ressam, kuyumcu, ve *yazıyorlar. Ortadoğuya hükmetmek istiyorlar İsrail’in*hastane ve üniversiteleri gelişmiş israilde Tiyatrolar orkestralar kazı yerleri var yarısı Şarklı, yarısı Doğu Avrupalı bir ülke İsrail. Filistinli Araplar dünyaya yayılıyor. Bilim ve*ticarette tutunmaya başladılar. Eğitim artıyor. 30 yıl öncesinden daha çok tanınıyorlar siyonist İsrail e göre Türkiye dağ gibi ülkemiz ve halkımız onları aşmak için çok çalışıyor. Kudüs ecdadımızın kokusunu taşıyor. Surlar Sultan Süleyman adını taşıyor. her köşesi Osmanlı*kokuyor. Surların dışındaki her taş osmanlının izini taşıyir Zeytindağı imparatorluğun son asrının bir resmi . Ortadoğu’yu koklamak, Türkiye’yi anlamak için şart. Ortadoğunun*her köşesini kokladıkça, ne kadar çileli bir tarihten geçtiğimizi ve ne büyük ıztırablara tahammül ettiğimizi anlıyor ebedi yurdumuza daha sevecen ve saygıyla bakıyoruz

murataltug1985
01-14-2019, 13:39
Kaynak olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Yeryüzünde hiçbir insan O'nun kadar takip edilmemiş Hiç kimsenin hayatı O'nunki kadar incelenmemiştir her adımı, her soluğu, her bakışı gözlenip hafızalara kazınmıştır. ayak bastığı her mekan, namaz kıldığı her yer, abdest alıp su içtiği her kuyu, gölgelendiği her ağaç, mukaddes bir mekandır her daim korunmuştur. Hz. Muhammed sav a dair nice eser okuduk ve inceledik Son derece özel bir yaşantıyı aklımıza yerleştirip, örnek aldık ezberledik O'nun hayatı sadece olaylardan ibaret değil Yaşantısını hadisleri kutsal mekanları bilmeliyiz Sav in hayatını öğrenmek büyük önem taşır Mekke'den Medine'ye uzanan kutlu yaşamda, örnek alınacak nice tavır, bilinmesi gereken birçok olay var bu kutsal toprakları ve Hz. Muhammed'in hayatını iyi anlamalıyız Kainatın Efendisi'nin hayatına dair her hatıra Mekke ve Medine her hadis ineclenmeli Bu kutsal iki şehire yolculuk yapılmalıdır Kainatın Efendisi Sav örnek alınmalı Mekke ve Medine ziyaret edilmeli hadisler okunmalı her kutsal mekan ve mübarek hatıralar en ince ayrıntısına kadar bilinmeli Peygamber Efendimiz'in Sas hayatı ve Elbette. Mekke ve Medine gibi kutsal topraklar ve kadim ortadoğu coğrafyası Efendimize ve nice peygamber, sahabe, evliya, kıymetli zata durak olmuş burada mübarek izler kalmıştır. Hicaz'da atılan her adım insanı etkiler? Çünkü Hicaz İslam'ın en önemli şartı haccın mekanıdır. Bu büyük ibadetin huzuru vardır kutsal topraklarda.


Hacc ibadeti insanlara binlerce yıldır bereket verir kutsal topraklar en eski topraklar ve en eski yerleşim yerleridir. Atalarımızın izleri vardır. Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluşma yeridir. Sadece tavaf alanında 70 peygamberin kabrinin mevcut olduğu rivayet edilir. seçilmiş insanlarla şereflenen bu kutsal mekanlarda. Hz. Nuh yürümüş, Hz. Hud devesini sürmüş, Hz. lbrahim Kabe'yi inşa etmiş, Hz.· lsmail avlanmış, Hz. Muhammed Sav tüm hayatını burada geçirmiştir. Sahabenin ömürlerini geçirip i'la-yı kelimetullah için hicret ettikleri bu mübarek topraklarda. Hz. Bilal, işkence için kumlara yatırılmış, müşriklerce esir edilen Arnmar bin Yasir Müslümanlarca buralarda kurtarılmıştır. Peygamber Efendimiz burada diye Selman-ı Faris'iler, Veysel Karaniler buraya göç etmiş, SAV "lslam'ı anlatın," emrini verdiğinde Bilaller, Halidler, Ebu Ubeyde buradan göçetmiştir. Burası babasının üzerine deve işkembesi kondu diye Hz Fatıma'nın ağladığı, Ömer ve Hamza ra Müslüman oldu diye sahabenin sevince boğulduğu topraklardır.

Ukaz, Zü'l-Mecaz, Mecenne pazarlarına tebliğe için giden mübarek ayaklar Allah için Kabe yollarında yorulmuş, Taifteki zulümden kurtulan mağarada müşriklerden saklananlar buralarda dinlenmişlerdir. Örümcek, ağını buradaki mağarada örmüş, güvercin en güzel yuvasını bu mağaraya yapmıştır. Dünyaya zulüm dağıtan Bizans ve Sasani'ye karşı adalet orduları Mekkeden yürümüş; Hz. Aliler, İbn Ömer ve İbn Abbaslar burada büyümüş, Sümeyyeler, Hamzalar, Hz. Ömerler ve Hz. Osmanlar burada şehit düşmüştür. peygamberler ve sahabeler Bu koca tarihe şahittir: Ömer bin Abdülaziz tüm servetini buralara harcamış, Abdullah bin Zübeyr zalimlere karşı ordularını burada toplamıştır. Halife Velid, Mehdi buraların hadimliği için yanıp tutuşmuş, Nureddin Zengi fitne tohumlarını burada söndürmüştür. Eyyübi ve Kılıçarslan bu topraklar için yandıkları halde küffara karşı kılıç sallamaktan buraları ziyaret edememiştir Şeyh Şamil gibi İslam büyükleri de buralara gelip geri dönememiştir. Ka'b bin Züheyr bir mübarek hırka için dile gelip kasidesini burada söylemiş, buraların bülbülü olmayı arzulayan Akif yazdıklarını kötüye kullanılmasınlar diye buralarda imha etmiştir.

Efendimiz'in asası Sakal-ı Şerifi bu topraklardan toplanmış, tüm insanlık istifade etsin diye Sultan Ahmed tarafından tek tek cam tüplere konularak bu topraklarda dağıtılmıştır. Osmanlı'nın Hakk aşığı sultanları hadimlik anlayışı için Kabe örtülerini İstanbul'da hazırlatmış gözyaşlarıyla buralara göndermiştir onlar orada eskiyen her şeyi kutsal emanet kabul ederek başkentlerine getirtmişdir. Efendimiz' korumak uğruna açlık çeken askerlerimiz ölmemek için buralarda çekirge yemek zorunda kalmış Mukaddes Belde'yi terke zorlanan Fahreddin Paşa kılıçlarını düşmana teslim etmeyerek bu topraklara emanet etmiştir.

Anlatmakla biter mi kutsal topraklar buradaki her hadiseler? Gülenler, ağlayanlar, buraların hasretiyle yananlar ve buralar uğruna canlarından olanlar... Bugün bize düşen tüm yaşananları inşa edilen mübarek mekanları ve kutsal toprakları tanımak ve yaşanan hatıraları gezmek bilmek ve hissetmektir Oralarda Efendiler Efendisi dolaştı," diyip ayağımızı yere basarken dikkatli olmalı Büyük bir şuurla hareket edmeliyiz kendimizi her köşede sahabeyle musafaha eder gibi hissedmeliyiz kutsal topraklara gittiğimizde lütfen, Mescid-i Haram Mescid-i Nebevi çekirgeler Osmanlı ve Fahreddin Paşa'yı hatırlayın oraya sahabeden sonra en güzel hizmeti yapıp yatırımın en kıymetlisini gerçekleştiren ve Hadimü'l-Haremeyn (Harem-i Şerif'in hizmetçileri) olmakla gurur duyan Oraları temizlik için kullandıkları tavus kuşu tüyünden süpürgeleri başlarına takarak, "Biz senin evinin süpürgecileriyiz ya Rabbi!" diyerek halkın arasında dolaşan ecdadı yadedi. hepimizin kalbinde önemli yeri olan Mukaddes Topraklar'ı tanıyın bilerek ve hissederek gezin

Hz Muhammed'in hayatını bilmek, SAV in yaşantısını öğrenmek İslam dinini anlamak için kutsal topraklara gelin efendimizin izinin tozuna yüz sürün Mekan mekan, olay olay kutsal yolculuğa çıkın Peygamber Efendimiz'in doğumu ile şereflendirdiği mukaddes şehir; Mekkeyi görün kutsal yolculuğa çıkın Kainatın Efendisi'nin mübarek türbelerini ziyaret edin Mescid-i Nebevi de namaz kılın

Mekke'yi ziyaret edenler ilk günün sabahında otelden ihramlı olarak çıkarlar. Çünkü Mikad sınırı ihramlı geçilmelidir Erkekler beyaza bürünürler, kefenlenmiş bir kişinin son yolculuğuna uğurlanması gibidir Ağızlarda tekbir içinde o mübarek beldeye gidecek olmanın heyecanı vardır ağızlarda dualarla başlar Mekke yolculuğu bu kutlu yolculuktan çıkıp boş dönmernek lazımdır kimse boş dönmez. çantalar Tesbih, takke, seccade ile doldurulur "Keşke tesbih ve hediyelik yerine Hz. Peygamber'in güzelliklerini, takke yerine Hz. Ebubekir'in sıdkını, seccade yerine Hz. Ömer'in adaletini, Hz. Osman'ın hilmini şefkatini getirebilsek

Medine ile Mekke arası yaklaşık 5 saat Yolculukta Zülhuleyfe'de durulur burası Medine-Mekke arasındaki Mikad sınırı burada niyet edilir umre namazı kılınır Bu Efendimiz'in sünnetidir. Cidde yolunda Buradan sadece Müslümanlar geçebilir," ya da "Müslüman olmayanlar yan yoldan aynlsınlar," tabelası vardır Cidde'den mukaddes topraklara uzanan yolda gayrimüslimler giremezler yolda dev bir Kur'an-ı Kerim rahlesi vardır Allah'ın yüce kelamına tabi olan herkes bunun altından geçer


Cidde'den Mekke'ye ilerlerken coğrafya değişir başlar. dümdüz kumluk arazi yerini kayalığa bırakır. Yüksek dağlar ve yeşillikten yoksun, zor bir arazisi vardır. Necip Fazıl, hacc hatırasında diyor ki Allahu Teala Mekke yi kayalık bir halde yaratarak, buraya gelenlerin gönüllerini hiçbir şeye kaptırmadan sadece kendisine yöneltmelerini istemiştir
Mekke'ye ulaşanlar kendilerini bir an önce Mescid-i Harama atmak ister Akıllarda Kabe, vardır gözler etrafı tarar Ne yazık ki etrafı saran devasa binalardan dolayı Kabe pek gözükmez çocuklar gibi Beytullah'a koşulur kartpostallardan gördüğümüz Mescid-i Haram güzel yüzünü bizlere gösterir. Lebbeyk" nidaları gökleri titretir. Mescid-i Haram'a Babüsselam'dan girmek sünnettir. Peygamber Efendimiz Mekke'ye geldiğinde bu kapıyı kullanırmış. Sünnete uyan birçok grup Selam Kapısı'ndan içeriye girer "Bismillahi Allahuekber" diyerek selam veren her kişi başlar ilk şavtını yapmaya. Makam-ı İbrahim yönünden dönülerek Tam 7 dönüş yapılır. Bu her bir dönüşe bir şavt deniyor. Dualar, niyazlar, tekbirlerle tavaf tamamlanır
Kabe'nin Yemen'e bakan köşesine ve Hacerü'l-Esved'e selam verilir tavaf namazı kılınıp, zemzem yudumlanır ve sa'y için Safa Tepesi'ne ilerlenir


Umre yolculuğunda Büyük imtihanların kutlu peygamberi Hz. İbrahim ve eşine ait imtihanı hatırlıyoruz. Urfa'da ateşe atılıp ve çocuğunu kurban etmekle imtihan olan Hz. İbrahim, buralarda hanımını, kucağındaki bebeğiyle birlikte ıssız vadiye bırakıp gitmekle imtihan olmuştur. Dağların arasında ıssız bir vadi. Su yok, yiyecek yok, yardım edecek bir Allah'ın kulu yoktur. bu terk edişde Hz. Hacer bir tek şey sorar Hz. İbrahim'e, "Sana bunu Allah mı emrediyor?" "Evet," der Hz. İbrahim. "Öyleyse O bizi zayi etmeyecektir," diye teslimiyet gösterir Hz. Hacer. Bir peygamber eşidir elbetteki mübarek annemizin sözleri ona yakışan feraset sözleridir

Zemzem, Hz. İbrahim'in eşi ve Hz. İsmail'in annesi ve köle iken Firavunun Hz. İbrahim'e verdiği Hz. Hacer tarafından bulunmuş mübarek bir sudur. Hz. İsmail'in bebekken susuzluktan ağlayınca Safa ve Merve arasında koşuşturan ve su arayan annemiz Hz Hacer Merve Tepesi'ne yedinci kez geldiğinde evladının ayak altından su fışkırdığını görür. suyun etrafını kumlarla çevirerek küçük bir havuzcuk oluşturur. Akıp giden suya "zem zem" yani "dur dur" diyecektir. binlerce sene geçmesine rağmen bugün hala bu suyu kullanıp zemzem demekteyiz. Kabe kapısının ilerisinde Peygamber Efendimiz zemzem kuyusu döneminde, Hz. Hacer'e seslenerek, "Ey annecim! Neden dur dur dedin. Ak ak deseydin bu su büyük bir nehir olacak ve akmaya devam edecekti," diyecektir. Çölün, ıssız vadisinde akmaya mübarek ve tatlı su kısa sürede küçük bir insan topluluğunun halelenmesine sebep olacaktır. su ve ekmek yerine kullanılan bu suyu, oradan geçen Cürhüm Kabilesi görür ve su başında konaklamak için Hz. Hacer'den izin ister Bir süre sonra Amalikalar bu suyun yakınında konaklar zemzem etrafında küçük bir kasaba kurulur ve bu küçük yerleşim yeri geleceğin Mekkesi olur

Hz. İbrahim, asıl yaşadığı yer olan Suriyeden sık sık Mekke topraklarına gelip eşi Hz. Hacer ile oğlu Hz. İsmail'i ziyaret eder. Hz. İsmail'in gençlik zamanında Hz. İbrahim, Allahu Tealanın emriyle Mekke'ye uğradığında Hz. Adem döneminde inşa edilen ve Nuh Tufanı ile yıkılan Kabe'nin temellerini araştırır. Kabe, zemzem suyunun ilerisindedir. Hz. Adem dönemindeki temelleri bulan Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail ile Kabe'yi yeniden inşa eder. Bu inşaatda üzerine bastığı taşın üzerinde mübarek ayak izleri kalır. Bugün bu yer Makam-ı İbrahim olarak adlandırılır taş, camekandan görülür Evliya Çelebi, Seyahatnamede bu taştan bahsederken, Hz. İbrahim'in mübarek ayak izlerinde, parmak .izlerinin bile belli olduğunu söyler

Kabe'nin kapısından birkaç metre ilerideki zemzem kuyusu yüzyıllardır akmaktadır Fakat bölgedeki kabile çatışmalarında kapatılır ve kaybolur. Zemzem kuyusunun yerini Hz. Peygamber'in dedesinin babası Muttalib ra gördüğü bir rüyayla bulacaktır. Zemzem kuyusu ve Osmanlı tarafından yaptırılan zemzem binası ve yapının arka cephesindeki I. Abdüihamid'in yaptırdıgı çeşme ve muslukların vasisi ve koruyucusu Muttaliboğullarıdır. Yüzyıllarca bir kuyu halinde Kabe kapısı önünde duran zemzem daha sonra bir bina içine alınır Osmanlı döneminde zemzem kuyusu vardır. Suudlar zemzem kuyusunu yer altına alınmıştır. Hanımlar ve erkekler için ayrılan iki ayrı girişten, kuyunun yerine kadar ilerlenir. Fakat hacca ve umreye gelenlerin sayısındaki artış metafta tavafı zorlaştırdığı için tavaf alanını genişletme adına 2003 yılında bu kısım kapatılır. Kuyunun yerinin bilinmesi adına bu yerin üzerine mermer, yuvarlak bir kapak konularak Bi'r-i Zemzem (zemzem kuyusu) yazdırılır. Daha sonra bu yazı da kaldırılıp sadece mermer kapak kalır

Zemzem kuyusu zemzemin yeraltına alınmasıyla müzeye kaldırılmış, yerine elektronik sistem konulmuştur. hacca ya da umreye gidenler, zemzem suyunu Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevide mescide yerleştirilmiş ılık ya da serin olarak sunulan zemzem bidonlarından içmektedir.

İslamiyet ne güzel bir din ki kadınlara verdiği değeri sa'y ibadetinde bile görürüz. Her sene milyonlarca kişi, bir kadının verdiği mücadelenin anısına bir Hacer olup, onun yaptıklarını yapmak için kutsal topraklara gelir. Hz. Hacer'in Firavun'un Hz. İbrahim'e verdiği bir köledir sa'y ederken kölelikten peygamber hanımlığına çıkan bir hanımdır umre ve haccda mübarek annemizin koşuştuğu yoldan gidip gelir Safa Tepesinde dualara başlarız Safa ve Merve Tepeleri bir bina içine alınmıştır sa'y ibadeti kapalı bir ortamda gerçekleştirilip. klimalardan dolayı serin bir ortamda yürünür Ayak altında kızgın kumlar yoktur serin mi serin merrnerler vardır Her bir adımda yanımızda içeceğimiz buz gibi, zemzem suyuna sahibiz. Sa'y yolunda 2 yeşilışıkla işaretlenmiş direk vardır Bu direklerden geçilirken hız arttırılır koşar gibi yürünüp "Hervele" yapılır. Çünkü Hz. Hacer bu iki tepe arasında hızlı koşmuştur Sebebi, bu kısmın biraz alçak olmasından dolayı koşarken evladı Hz. İsmail'i görememesiymiş. Bir an önce yavrusunu görmek için bu kısmı çok hızlı geçmiştir

İşte yüce Rabbimiz'in engin rahmetiyle yaşananlardan dersler çıkarmalıyız hayatta çabalamadan kolayca bir şeyi elde edemeyeceğimizi fark edmeliyiz. Önce koşturmalı ve gayret etmeli duada bulunup isteklerimize cevap beklemeliyiz. Yedinci kez Merve Kapısı'na gelindiğinde son kez dualar yapılıp Sa'y ibadeti bitirilir erkekler saçlarından bir tutamı tıraş ettirir. İhramdan çıkılır Bugüne kadar işlenen günahlara şahit olan vücut yenilenir yeni bir başlangıç adına bir tutarn saç kesilip atılır Böylece ihramdan çıkılır

Merve Kapısı'ndan dışanya çıkarken dikkatli olunmalıdır bu. Kapı alelade bir kapı değildir. Önemli bir hatırayı barındırır Merve Kapısı'ndan çıktıktan yaklaşık l0-15 m ötesi Peygamber Efendimiz'in Hz Hz. Hatice ile izdivacı sonrası yaşadıkları evdir Hz. Hatice ve Efendimiz'le olan izdivacı öncesinde Ebu Kubeys Dağı önünde bir başka evde oturuyormuş. Bu ev sonra Hz. Zeynep'e evlilik hediyesi verilmiştir Peygamberimiz Sav Hz. Hatice ile düğün sonrasında oturacağı evi Hakim bin Bizarn'dan satın almış ve buraya yerleşmiştir bu evin 3 odası vardır
Peygamberimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinde Hz. Ali'nin kardeşi Akil bu evi satar. Peygamberimize Mekke'nin fethinde, "Nerede kalacaksınız?" diye sorduklarında, "Akil bize kalacak yer mi bıraktı diye sitem etmiştir.

Peygamberimizin mübarek evini, hilafetinde Muaviye satın almış Osmanlılara kadar tüm orijinalliği ile korunmuş, Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan bu yapının üzerini kubbeyle kapattırmış içerisine mihrap yaptırmıştır. Uzun yıllar mescit olarak kullanılan bu yerin 3 odasından sağ kenardaki oda, Peygamber Efendimiz'in Cebrail as ile sık sık görüştüğü yerdir buraya "Vahiy Kubbesi" denilmiştir. diğer oda Hz. Fatıma'nın doğduğu yerdir. Osmanlılar bu odanın üzerini 2 küçük kubbe ile kapatmışdır. Eskiler bu mübarek ev için, "Mekke'de Kabe'den sonra en hayırlı yer burasıdır derdi

Bu ev o kadar kıymetlidir ki, Peygamber Efendimiz Sav Mekke'den Medine'ye Hicret eddiği zaman mübarek yolculuğuna buradan başlayacaktır bu evdeki yatağına Hz. Ali'yi yatıracak, dualarla ve selametle kapıdan çıkıp gidecektir. kapıda Peygamberimizi öldürmek için bekleyenler olsa da Onların gözleri Kainatın Efendisi'ni göremeyecektir. Buradan yürüyerek Hz. Ebubekir'in evine gelecek ve Sevr mağarasına yürünecektir Bugün korunan bu mübarek yapının üzeri döşemelerle kapatılmıştır


EFENDIMiZ SAS İN KABE'DE NAMAZ KILDIĞI YER Mescid-i Haram öyle bir dünyadır ki, oraya giren dışarıya çıkmak istemez. Sabahtan ikindiye kadar süren sıcakta, revakla gölgeliğinde oturup ibadet etmek ya da başdaki takke ve şapkayı zemzemle ıslatıp tavaf etmek müthiş bir hazdır. hiçbir şey yapmayıp sadece Kabe'yi seyretseniz bile sevap kazanırsınız Allah'ın izniyle. Mekke'ye ilk kez giden arkadaşımızın, "Dört duvardan ibaret bir yapının insanı bu kadar etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim," demesini unutamıyorum. Mescid-i Haram'da Türkiye'den gelenlerin oturdukları yer, revaklar söktürülmeden önce müezzin mahfilinin hemen altıdır. Türkiye'den gidenler oraya Türk Mescidi derler buluşma noktasıdır Türk Mescidi metaf sonrasındaki ilk yapı olan Osmanlı revaklarının altındadır Hacerü'l-Esved ile Rükn-i Yemani'nin arasındaki Kabe duvarına bakar. namaz kılanlar Kabe duvarına yönelerek ibadet yapar. Kainatın Efendisi bu iki köşe arasındaki duvara yönelip namazlarını eda etmiştir Peygamber Efendimiz'in ibadetlerini burada yapmasının hikmeti o günlerde ibadetlerin Mescid-i Aksa'ya yönelerek yapılması. Efendimiz'in gönlünün Kabe'ye dönüp ibadet etmek istemesidir bu yönde namaz kıldığında Mescid-i Aksa'ya yöneliyor ama Kabe'yi önüne alıyordu. diğer sebep Kabe duvarının tam karşısında ki duvarın ilerisinde Mekke ileri gelenlerinin toplandıkları Darü'n-Nedve'nin bulunması idi. Peygamber Efendimiz'i Kabe civarında ibadette rahatsız edenler Efendimiz bu duvarın önünde namaz kıldığında kendisini görüp rahatsız edemiyordu

Müzdelife, hacıların Kurbandan önce konakladıkları yerdir Peygamber Efendimiz burada geceleyip Müzdelife Vakfesi'ni bu mübarek mekanda yapmıştır. akşam ve yatsı namazını cem ederek kılmıştır bu hatırayı canlı tutmak adına Meş'ari'l-Haram adlı mescit yapılmıştır. Umreye gelenler hac yapmasalar da bazı geceler Müzdelife'ye gidip hacı adaylarının geeelemesi gibi burada gecenin bir kısmını geçirmeye özen gösterirler

PEYGAMBERiMiZ'iN ELİ İLE YERiNE KONAN HACERÜ'L·ESVED

Kabeyi ilk kez Hz. Adem inşa etmiş Nuh tufanı ile yıkılınca ve Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail yeniden inşa edmiştir Yeryüzünde insan yapısı olan ilk mekandır Konum olarak derin bir vadi ortasında bulunur yağmur ve seller hasar vermiş ve yenilenmiştir Efendimiz Sav gençliğinde Mekkeliler tarafından Kabede tadilat yapılmış İnşaatda yerinden çıkarılan Hacerü'l-Esved yerine konurken problem çıkmış Efendimiz'in tavsiyesiyle sorun çözülmüştür. Mekkeliler Kabe'nin inşaatında, duvarlar yükselince Hacerü'l-Esved'i yerine kimin koyacağını tartışmışdır Sonunda Kabe'nin avlusundan ilk giren kişi hakem olsun derler. Efendimiz içeri girer. o Sav ve el-Emin'dir. Doğru sözlüdür. O'na başvururlar. Efendimiz yere bir örtü serdirip taşı üzerine koydurur ve her kabilenin örtüden tutmasını ister. mübarek taş konulacağı yere kadar kaldırılır Efendimiz Sav taşı yuvasına bırakır. sorun sıkıntısızca halledilir

Kabe'nin her parçası çok önemlidir Bunlardan bir tane-si de Kabe'nin Yemen'e bakan köşesidir Kabe'yi tavaf eden herkes bu dönüşte Rükn-i Yemani önüne geldiğinde ellerini kaldırıp buraya doğru selam verir. Burada hem Hz. İbrahim, hem Efendimiz dua etmiş buraya yönelerek selam vermişler imkan varsa dokunup öpmüşlerdir Tavaf edenler bu noktada sünnete uyup dualara icabet eder bu yerden geçilirken, "Rabbena" duasını okunur Edirne'de ki Eski Camii'nin kıble duvarında da siyaha yakın bir taş vardı. 2005 yılında çalınıp bir sene sonra çalanlarca tekrar yerine bırakıldı. Bu taş için bazıları Hacerü'lEsved'den bir parça olduğunu söyler de aslında bu taş, Kabe'nin Yemen'e bakan köşesinden alınmıştır. Caminin banisi Çelebi Mehmed , bu camide ki tüm duaların Hz. Peygamber'in ya da Hz. ibrahim'in duası gibi kabul görmesi adına bu köşeden bir taşı Müslümanların o günkü en büyük camisine koydurmuştur. Bu taş Mekke'den Edirne'ye intikal eden mirasımız ve tarihimizde inanca verilen değeri gösterir

ilk kez Hz. Adem in inşa eddiği Kabe Nuh Tufanı ile yıkılmıştır. Binlerce yıl yeri gizli kalan Kabenin inşası Hz. İbrahim'e nasip olacaktır. Hanımı Hz. Hacer'i bebekleri Hz. İsmail ile birlikte Arabistanın en sapa vadisine bırakması vahyedilen Hz. İbrahim ilahi emri yerine getirmiştir. Hanımını bıraktığı bu dağlarla çevrili yer Vadi-yi İbrahim olarak adlandıracağımız ortasında Kabe'nin olduğu kutsal alandır. Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail'in bu topraklarda Allahu Teala'nın emri ile Nuh Tufanı'nda kaybolan Kabe'nin temellerini bulur ve yeniden inşa eder.

Hz. Adem dönemindeki Kabe ölçülerini bilemesek de Hz. İbrahim dönemindeki Kabe ölçülerini az çok bilmekteyiz. Kabe'nin yan duvarı 20 zira', ön kısmı ise 30 zira'dır. Boyu ise 9 zira' kadardır. Yani 4,5 metredir. en bariz özelliği sadece dört duvardan ibarettir o günlerde Kabe'nin üstünü örten bir dam ve çatı yoktur. Kabe yüzyıllarca sadece dört duvar halinde bir bina olarak kalır. Uzun yıllar, yağan yağmurların yapıya zarar vermesi üzerine Kabe'nin üzeri bir damla örtülür Yüzyıllarca Kabe'nin sadece dört duvarla çevrili kalmasının hikmeti bu yapının mukaddes bir alanı çeviriyor olmasıdır Bizim bu yapıya Beytullah dememizin sebebi Yüce Yaratıcı'nın mübarek evi Kabe'nin kapladığı alanın Allahu Teala'nın yeryüzünde kendisine ayırdığı tek toprak parçası olmasıdır bu dört duvarın en başta yapılmasından maksat, kutsal arazinin etrafını belirleme ve yerinin kaybolmasını önlemektir. Rivayerlerde Kabe, tarih boyunca 9 kere yenilenmiştir. Bu inşaatlardan bir tanesi de Ebrehe'nin Kabe'yi yıkma girişimidir Yağan yağmurların selleriyle iyice yıpranan Kabe'nin tamire ihtiyacı vardır. Fakat kimse cesaret edemez. Çünkü tamir için eskiyen taşların sökülmesi gerekir. Ve Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe'nin başına gelenleri herkes bilmektedir. Halid bin Velid in babası Mugire, maksadımız Kabe'yi yıkmak değil, tamir etmektir der ve Kabenin eskiyen taşlarını söker Hiçbir şey olmayınca herkes gelir ve Kabe tamir edilir. tamiratta Kabe'nin temel taşlarına inilir. Ve Mugire Hz. Ademden kalma, yeşil renkli devasa temel taşları görür , bunlar eski yenileyelim diyince ilk kez Mekke'de yer sallanmıştır. Bunun üzerine bu taşlara dokunmamaları gerektiğini anlayarak duvar bu temeller üzerlerine inşa edilmişdir.

Kabe'nin önemli bir tamiratı da Emevilerce gerçekleşir. Emevilerin başına buyruk hareketleri, Hz. Ebubekir'in torunu, Hz. Esma'nın oğlu hassas insan Abdullah bin Zübeyr ra rahatsız etmektedir. Mekke'de, emevi saltanatını tanımadığını ilan eder. Halife Abdülmelik zamanında sertçe bastırılmaya çalışılır ve Hz. Abdullah'ın üzerine Haccac adlı kumandan gönderilir. Haccac Mekke'yi kuşatır şehri mancınıklarla taşlatır. Ve Kabe de nasibini alır ve Hacerü'l-Esved zarar görür. Abdullah ra Kabe'yi tamir kararı alır ve Kabe duvarlarını tamir ettirirken yüzyıllardır Kabe damını taşıyan altı sütunu üçe indirir. Bugün Mekke müzesinde 3 ahşap sütundan bir tanesi sergilenmektedir.

PARAzitCELL
01-16-2019, 01:11
takip...

murataltug1985
01-16-2019, 09:47
Kaynak olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Abdullah bin Zübeyr ra nın yaptırdığı
Kabe inşaatında, Kabe binasının dışındaki Hicr-i İsmail içeriye alınır ve Kabe kapısı giriş seviyesinde yaptırılır. Ancak Haccac, Mekke'ye girip Abdullah bin Zübeyr'i şehit eder Kabe inşaatını yıktırır Kabe'nin son tamiratı Osmanlıya nasip olmuştur. 1610 daki şiddetli* yağmur ve selde Kabe'nin 3 duvarı birden yıkılır.* Sultan I. Ahmed, Kabe'yi yaptırmak için girişimde bulunsada 28 yaşında aniden vefat eder bu hayırlı vazife, I. Ahmed'in küçük oğlu IV Murad'a kalır. IV Murad 1629 da Kabeyi yeniden inşa eder.

Ebu Kubeys Tepesinden osmanlı zamanında Kabe tamir edilirken taş kesilmiş . bu tepeden alınan her taş için alimlerden fetva alınmıştır. İnşaatta* 600 hafız Kabe'nin etrafına halelenmiş ve geceeli gündüzlü devamlı Kur'an-ı Ker"im okunmuştur Kabe'nin etrafındaki yapılanma ilk kez Hz. Ömer ra dönemindedir* Hz. Ömer Kabe'nin etrafına tavaf duvarı çektirmiş tir. Hz. Osman döneminde İslam sınırlan Ön Asya'ya kadar ulaşır. hacca ve umreye gelenlerin sayıları artmıştır. Ve Hz. Osman tavaf alanını* genişletir

Kabeye* Hz. Osman'"' tarafından ilk kez
revaklı bir golgelik yapılmıştır ilk Bu gölgelik, metafı çeviren duvarın ön kısmına yerleştirilen ve hurma* gövdelerinden oluşan sütun ve üstü* örten hurma dalı ile yapraklardan bir gölgeliktir. Emevilerin en önemli Kabe inşaatı Abdullah bin Zübeyr in tamiratıdır. Abbasiler döneminde Halife Mehdi, Mescid-i Haram'a en silinmez damgayı* vurmuş ve metafı son kez genişletmiştir. Şu an bu tavaf alanını kullanılır Bu genişlet-mede Kabe etrafına 3 sıra halinde uzanan revaklı gölgelik yapılmıştır. Bugün Kabe'yi çeviren revakları taşıyan mermer ve üzeri yazılı sütunlar Abbasilere aittir.

Eskiden hacca ya da umreye gidenlerimiz* döndüklerinde, "Osmanlı revaklarını gördük," derlerdi. Ancak Kabe'yi çeviren revaklar Abbasi Halifesi Mehdi'ye aittir II. Selim* Ayasofya'nın tamiri, ve Selimiye'nin inşaatı gibi nice büyük inşaata imza atmıştır birgün Mimar Sinan'ı yanına çağırır ve, "Tiz mukaddes beldeleri ihya eyleyesün," emri verir. Koca Sinan, Mekke ve Medine'deki yapıların tamirine* başlar. Abbasi Halifesi Mehdi'nin yaptırdığı revaklann üzeri düz ahşap çatıdır ve* dökülür Mimar Sinan ahşap çatıyı kaldırtır ve soğan kubbelerle süsletir. Ve bu kubbeli revaklar Kabe'nin etrafını uzun yüzyıllar sarar ve süsler Mescid-i Haram, Türk-islam mimarisinin en güzel detayı olan soğan kubbelerle bezelidir. 2010 da bu revaklar* sökülüp* Arafatta korumaya alınmıştır Mescid-i Haram, Kabe'nin etrafını çeviren modern bir külliye gibi hizmete devam etmektedir.

1920'lerde Osmanlı Devleti Mekkeden elini çekince yönetim Şerif Hüseyine geçer, 1919-1926 da bu yönetime Haşim! sülalesi hükmeder Haşimiler dönemi adı ile anılır. 1926'da Suud yönetimi alınca Kabe'nin metafı ilk kez mermer zeminle kaplanır Abbasi Osmanlı revaklarının arkasına ikinci, ve üçüncü revak katları çıkılır. En son Safa ve Merve Tepeleri ile arası, bir bina içine alınarak sa'y ibadeti kapalı koridorlarda yapılmaktadır Suudların Kıble inşaatında tavaf alanının mermerle kaplanması ve revaklara ikinci katın çıkılması sağlanır. Revakların sökümü ve Ecyad Kalesi'nin bulunduğu yere yapılan yüksek yapılar nedeniyle Mescid-i Haram tarihi özelliklerini kaybetmiştir

Yeryüzünün ilk mescidi olan Kabe, ilk defa Hz. Adem tarafından yapılmıştır. Nuh Tufanı'nda yıkılan Kabe'yi Hz. ibrahim 2. kez daha inşa eder Hz. lbrahim'in inşa ettiği Kabe dört duvardan ibaret olup üzerinde dam Rivayetlere göre 9 kez tamir gören Kabe'yi son kez 1629 da IV. Murad* imar etmiştir.

RÜKN YEMANi: Kabe'nin Yemen'e bakan kösesidir Hz. lbrahim ve Hz. Muhammed Kabe'yi tavafda bu köşede durur ve köşeye dokunarak dua ederdi.

HACERÜ'L-ESVED: Cennetten gelen bir taştır Hz. İbrahim tarafından Ebu Kubeys Tepesi'nde bulunmuştur. gümüş bir çerçeve içinde muhafaza edilip her savt sonrası* selamlanır. •

MÜL TEZEM: Kabe'nin kapısı ile Hacerü'I-Esved arasına denir. Peygamber Efendimiz buradaki duaların reddedilmeyeceğini buyurur

AL TlNOLU K: Kabe'nin damında, Hatim Avlusu üzerindeki duvardadır Kabe'nin damındaki* suları aşağıya boşaltan oluk sık sık yenilenir Osmanlının yenilediği Kabe olukları* Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.

HURFE-MUACCIN: Kabe'nin Irak tarafına bakan kösesi ve Rükn-i lraki'de bulunan çukurdur. üzeri kapatılan bu yerde Cebraill" Efendimiz'e imam olmus ve namazı tarif etmiştir.

HICR·I ISMAIL: Kabe'nin yanında, Altınoluk'un altında kalır bir avlu duvarıyla çevrilidir. Kabe'nin tamiratında, insaat malzemesinin azlığı sebebiyle Kabe binasından küçük yapılmıstır ve dısarıda kalan bu kısım bir duvarla çevrilmistir. Hatim olarak da adlandırılan bu kısımdaki namazlar Kabe'nin içinde kılınmıs kabul edilir. rivayete göre Hz. Hacer ve Hz. ısmail'in kabirieri buradadır.

MAKAM-I IBRAHIM: Hz. lbrahim, Kabe'yi* inşa ederken bir taşa basmış mübarek ayak izleri bu taşta* kalmıstır. Evliya Çelebi "Hz. lbrahim'in mübarek ayak parmak izleri bile görülüyordu," dediği bu taş bir muhafaza içinde Rükn-i Yemani ve Rükn-i lraki arasındadır*

ZEMZEM KUYUSU: Kabe* kapısının çaprazındaki bu kuyu, oğlu Hz. ismail'e su ararken. Allah'ın bir lütfu olarak Hz. Hacer tarafından bulunmuştur bu su Peygamberimiz'in müjdesiyle kim ne niyetle içerse derdi ne derman olmaktadır dediği mübarek sudur

MIRAÇ SÜTUNU: Rivayete göre, Efendimiz amca kızı Ümmü Hani'nin evinde iken Mirac'a yükseltilmistir. Bu mübarek* yeri işaretlemek üzere* Sultan Selim tarafından revakların altına gelen bu kısma kırmızı granitten sütun yerlestirilmistir. Bugün bu sütun, Rükn-i Yemani'nin karşısı na gelen köşenin yakınında,* aynı yerde durur

ABBASl REV AKLARI: Kabe'nin etrafındaki tavaf alanı (metaf) son kez Abbasi Halifesi Mehdi tarafından genişletilmiştir. metafın etrafına 3 sıra halinde mermer sütunlu revaklar yaptırılmıştır. hala tavaf için kullanılmakta ve revak sütunları tüm orijinalliğiyle durmaktadır

OSMANLI KUBBELERI: Abbasi Halifesi Mehdi'nin yaptırdığı revakların üzeri düz ahşap çatıydı. Bunlar dökülünce ı ll. Selim bu alanı Mimar Sinana soğan kubbelerle kapattırmıştır

SAFA VE MERVE TEPELERi: Kabe'nin kapısına bakan cephede uzanan iki ayrı tepe olup Hz. Hacer annemizin Hz. ismail'e su bulmak için koşması gibi her iki tepe arasında 7 kez gidilip gelinir ve sa'y ibadeti gerçekleştirilir.

IBN·I ERKAM'IN Evi: Safa Tepesi'nin 8 m kadar sağ tarafındaki genç sahabinin evi, Islam'ın ilk yıllarında Efendimiz'in yeni Müslümanlarla gizlice buluştuğu bir mekandır* Ebu Zer ve Hz. Ömer gibi birçok sahabe burada Müslüman oldu

BABÜSSELAM: Selam kapısı olup
Efendimiz'inimi Mekke'ye ilk girişlerinde Mescid-i Haram'a girerken kullandığı kapıdır. Bu kapıdan Mescid-i Haram'a girmek sünnettir.

EFENDIMiz As ın Evi: Hz. Hatice ile izdivacında Efendimiz'in satın alıp ikamet ettiği bu ev, Medine'ye hicret sonrasında Hz. Ali'nin kardeşi Akil tarafından satılmıstır. Hz. Muaviye tarafından tekrar satın alınan ve korunan ev, Osmanlılar da hürmet görüp mescit* olmuştur Hz. Fatıma'nın bu evde dünyaya gelmiştir Evin tam yeri Merve Kapısı'nın 20 m kadar
ilerisidir.

CENNET'TEN BiR EMANET* Kabedeki siyah taşın Hacer ül Esvedin tamamı olduğu sanılır Halbuki Hacerü'l-Esved tarihte birçok suikasta uğramış,* çalınmış ve Yemen'e kadar kaçırılmıştır. Hacerü'l-Esved günümüzde gümüş çerçeve içerisinde 8 parça halinde durur Hacerü'l-Esved ismi siyah taş manasındadır gönül insanları onu, Hacerü'l-Es'ad mesut, mutlu taş diye çağırır Aslında beyaz olduğundan, günahkarların dokunmaları ve cahiliyede üzerine sürülen kurban kanlanndan karardığı söylenir. Hz. Ebubekir'in torunu Abdullah bin Zübeyr' ra Mekke'yi müdafaa ederken Haccac'ın mancınıkları Hacerü'l-Esved'i çatlatmıştır. Hz. Zübeyr ra taşı yapıştırırken içini bembeyaz görür Bu mukaddes taşın parçalanmış hali bugün İstanbul'da; Sokullu Paşa'nın Kadırga Camii ile Kanuni türbesindedir Kabedeki Hacerül esved taşı* Siyah dolgu maddesi ve gümüş çerçevede muhafaza edilen 8 parça halindedir

Kabe'nin bir kenarını saran yarım daire şeklindeki avlu çok dikkat çeker. Kabe'de altın oluk altına gelen bu kısım tavafda insanların Kabe'ye yaklaşımını engeller bir konumda olup böyle bir yapıya neden ihtiyaç duyulduğu ilk anda anlaşılmaz. burası son derece önemlidir, sebebini bilen insanlar soluğu burada alıp bu kısa da olsa namaz kılar Buraya hatim yada Hicr-i İsmail denilir. Müşriklerin son Kabe inşaatlarında* inşaat malzemesi yeterli gelmeyince Kabe alanının bir kısmı dışarıda bırakılmıştir* dışarıda* kaya parçasına resmedilen M escid-i Haram'ın eski tasvirlerinden biri kalan kısmı belirlemek için etrafı bir duvarla çevirilmiştir Bugün tavaf yapanlar avlunun içerisinden geçerek Kabe'yi dönerse tavaf olmayacaktır. bu avlunun Kabe duvarına bakan ilk üç metresi Kabe'nin içinden sayılmaktadır* birgün Hz. Aişe, Peygamber Efendimiz'e Sas Ben Kabe'nin içinde namaz kılmak istiyorum," der. Efendimiz onu Hatim'e getirerek, "Burada kılman Kabe içinde kılman gibidir, der. Bu avluya Hicr-i İsmail denmesinin sebebi* Hz. İbrahim'in eşi Hz. Hacer ve evladı Hz. İsmailin kabirierinin burada bulunduğu rivayetidir.Mescid-i Haram'ın en eski resimlerinden biri* bir kağıda değil bir kayaya nakşedilmiştir Bu kaya üzerindeki Kabe çiziminin yanındaki avluda 2 kabir gözükür Üzerindeki Arapça ibarelerde 2 kabirden birisinin Hz. Hacer'e, diğerinin de Hz. İsmail'e ait olduğu yazar* rivayetlere göre Kabe'nin tavaf alanı ile sa'y mekanı arasında yetmiş peygamber yatar. Bu peygamberlerden biri* Ad kavmine gelen Hz. Hud'dur. helak sonrasında kendisine inanan insanlarla Mekkeye gelen bu peygamberin buradaki varlığını bizlere bizzat Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Hz. Peygamber Veda Haccı'nda, Usfan vadisine vardığında Hz. Ebubekir'e, "Ey Eba Bekr! Bu hangi vadidir?" diye sormuş. Hz. Ebubekir Usfan vadisidir," diye cevaplayınca, Hz. Peygamber burada Hz. Hud as ın, beline aba tutunmuş, belinden yukarısı alacalı bir kumaş ile bürümüş, genç ve kızıl, yuları hurma liflerinden örülmüş dişi bir deve üzerinde, hac için buradan telbiye ederek geçtiğini* haber vermiştir.

Peygamber Efendimiz dönemindeki Mekke, bugünkü Mescid-i Haram'ın kapladığı alanı ancak kaplıyordu bütün güzide sahabelerin evleri bu civardaydı.* Hz. Peygamber'in hicret yoldaşı* Hz. Ebubekir'i evide buradadır ancak Bugün o evin olduğu yerde Hilton Oteli yükselir. Mescid-i Haram'ın dışındaki bulunan Hilton Oteli ile Kabe arasındaki yakınlığa bakıldığında o dönemin Mekke ahalisinin Kabe'nin hemen yakınında ikamet ettiği annlaşılır* Hz. Ebubekir'in evini Osmanlılar döneminde mescide dönüştürülmüştür İslamiyet'in ilk zamanlarındaki.. işkence ve baskıya Hz. Ebubekir ra ayanamayarak Mekke'yi terki düşünür. tam şehirden çıkarken ibni Dügunne ona nereye gittiğini sorar.* Hz. Ebubekir'e Sen Mekke'nin saygın kişisin. Şehri terk etmen kayıp olur," der ve şehirden ayrılmaması için ona kefil olmayı teklif eder. Hz. Ebubekir kefaleti kabul eder ve Hz. Ebubekir'in ibadetlerini aşikar yapmaması kabul edilir dışarıda Kur'an okumaması istenir. Çünkü Hz. Ebubekir içten ve çok güzel bir Kur'an okuyordu ve onun tebliğine hayran olanlar hemen kişi Müslüman oluyordu.

Müşrikler Hz Ebu Bekirin Kuraan okumasından hoşlanmıyordu çünkü Hz Ebubekrin tebliğiyle herkes müslüman oluyordu Hz. Ebubekir dışarıda Kur'an okumadan duramıyordu Evinde küçük bir balkon yaptırmış ve Kur'an-ı Kerim'i evinden bile dışarıdaki halka okuyup** İnsanları gizlice bu balkonun altında Kur'an-ı Kerim'e ve islama davet ediyordu

EBU CEHiL'iN Evi ORADA Bugünkü Mescid-i Haram'ın kapladığı alan o gün Mekke şehrinin tamamıydı Ebu Cahil'in evi de buradaydı bugün tuvalet olarak kullanılıyor Hudeybiye Anlaşmasında* Müslümanların hacca ilk kez gelirken Medine'den Mekke'ye tam 450 km yol kat edmişlerdir Mürninler yorgundur Anlaşmaya göre 3 gün Mekke'de kalacak ve hac ibadetini yerine getireceklerdir* Mekke'ye giren Müslümanlar Kabede tavafa başlar O müşrikler Ebu Cehil'in evinden Müslümanları seyredip alay ediyorlardı. Peygamber Efendimiz sahabenin* ilk tavafını ve koşar gibi yürümelerini istiyordu ki müşrikler onları yol yorgunu ve bitkin zannedip alay etmesin tavafın ilk şavtlarını hızlı yapmak sünnettir
Ebu Cehil'in bir zamanlar evi bugün umumi bir tuvalet haline gelmiştir Ebu Cahil'in evi, Kabe'ye hem efendimiz* hem de Hz. Ebubekir'den daha yakındır ancak maddi yakınlık insana herhangi bir fazilet kazandırmıyor

Mescid-i Haram'ın mimari öğeleri.

Kanuni Süleymaniye Medrese minaresi
Kayıtbay Medresesi ve minaresi

Mescid-i Haram'ın dış duvarları* önünden ilerlediğinizde bir kapı çıkar. üst kata çıkan* asansörün Adı ibni Erkam Asansörüdür* mevkii Safa Tepesi'nin yanıdır. İbni Erkam'ın evi de Safa Tepesi'nin hemen yanındadır* bu asansör ve yanındaki kapıya genç sahabinin adı verilmiştir* İbni Erkamın evi, İslamiyet'in* ulaşmasında önemli bir basamaktır. Dinin gizlice yayıldığı* ilk günlerde Peygamber Efendimiz sahabe ile bu gencin evinde toplanır,* ayetleri burada anlatırdı O günler çok sıkıntılıdır*

Ebu Zer'in ra Mekke'de bir peygamberin zuhur ettiğini öğrenir, icabet etmek ister, Mekke'ye geldiğinde kimseyi* bulamaz. zemzem kuyusunun yanında Hz. Ali ile görüşür. O günler* sıkıntılıdır Ebu Zer, Hz. Ali'ye arzusunu iletir. Hz. Ali beklemesini, söyler. Her şey gizlice yapılır Müşrikler* saldırgandır Ebu Zer sıkıntılı zamanda, Kabe avlusunda tam 2 hafta bekler. Hz. Ali onu İbni Erkam'ın evine götürüp* Efendimiz'le görüştürür. İbni Erkarn'ın evi ile zemzem kuyusu arasındaki uzaklık 30 adım kadardır* Yani Ebu Zer bu derece yakına gelebilmek için 2 hafta bekleyip* sıkıntılar çekmiş efendimiz sav le görüşmek için burada yatıp kalkmıştır Efendimiz kendisini görünce halini sormuş 15 gündür burada beklediğini öğrenmiş hemen ne yediğini sormuştur. Ebu Zer sadece zemzem içtiğini söylemiştir. zemzem ne niyetle içilirse o derde çaredir

İbni Erkam ra nın evi ile ilgili diğer hadise şudur Hz. Ömer' Peygamberimiz'i(sas) öldürmek için geldiği yerdir. Mekke'nin reisleri henüz müşrik olan Hz. Ömer'i Efendimiz'e karşı kışkırtmışlardır. O da Mescid-i Haram'ın sağındaki Cebel-i Ömer'in üzerindeki evinden kılıcıyla çıkıp* Efendimiz'i öldürmek gayesiyle ibni Erkam'ın evine* ilerler. Yolda bir kişi, "Sen kız kardeşine git. Kocasıyla* Müslüman olmuşlar," der. O da öyle yapar. gittiği yerde ilk kez Kur'an-ı Kerim dinleyecek ve Kur'aana kapılacaktır. Hz. Ömer bekar olan Erkam ra nın evinde, Hz. Peygamber'in huzurunda kırkıncı Müslüman olarak şehadet getirecektir.

ibni Erkam'ın evinin Safa Tepesi'nin yanındadır bu mübarek tepeye ibretle* bakmak gerekir. Hz. Ömer'in'"" evinin bulundugu Cebel-i Omer ömer Dağının Sağ alt eteklerinde lbn-i Erham'ın evi bulunur bu tepede Safa Tepesi dolayısla görülemesede sa'y mahallinin az bir kısmı belli olur bu tepe, Hz. Hacer'in bebeğine su ararken koşuştuğu yerdir ve Efendimiz'le ilgili de bir hatıraya şahitlik etmiştir. Miladi 630 tarihinde islam orduları Mekke'ye girince Kainatın Efendisi Mescid-i Haram'ında toplanan Mekkelilere hitap etmiş ve konuşma sonunda "Size bugün* başa kakma ve ayıplama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz serbestsiniz," der. bu affa şaşıran halkın tamamı kısa sürede İslamiyet'le şereflenir.

Efendimiz Safa Tepesi'ne çıkarak burada Müslümanların biatlarını kabul etmiştir. Erkekler bu biatta, "Allah'a iman edeceklerine Allah'tan başka ilah bulunmadığına, Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna, İslamiyet ve O'nun adına mücadele edeceklerine" söz verdiler. Kadınlar* "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, kız çocuklarını öldürmeyeceklerine ve namuslarını koruyacaklarına, Allah'a ve Resulü'ne isyan etmeyeceklerine" dair biat ederler

Erkarn ra nın kapısı bize birçok şey hatırlatır Mescid-i Haram'ın bunun gibi birçok kapısı tarihi olayı ve şahıs adı ile isimlendirilmiştir. bunlardan biri de Merve Tepesi'ndeki Merve Kapısı'ndan dönüşte, sağdaki ilk kapı olan Bab-ı Mutad'dır. Yani Murad Kapısı. IV Murad'ın Kabe'yi 1629 da* inşasına binaen kapıya onun adı verilmiştir. Mescid-i Haram'ın kapılarından biri de Beni Şeybe'dir. Beni Şeybe, Kabe'nin anahtarlarını elinde bulunduran kabiledir. Bugün bile bu anahtarlar Beni Şeybe'de dir. Peygamberimiz Mekke'nin fethinde, işin ehline verilmesini. tavsiye edip Kabe anahtarlarının cahiliyede ki gibi yine Osman bin Talha'da kalmasını söyler. Ardından Ancak zalimler sizden* anahtarı alır," der. Bu söz üzerine kimse Kabe'nin anahtarlarını taşıma vazifesini onlardan alamaz. yüzyıllar geçmesine rağmen anahtar hala Beni Şeybe kabilesi tarafından muhafaza edilir
Kâbe anahtarları beni şeybe kabilesinin
en yaşlısı tarafından korunur ve kabile içinde devir teslim edilir Efendimiz'in bu anahtarı verdiği kişi Osman bin Talhadır Bugün Kabe'nin anahtarı yine Beni Şeybe'nin en yaşlısı* Talha adında bir kişi de dir

Bir zamanlar ibni Erkarn'ın evinin* olduğu Safa Tepesi bugün* devasa binalar gökdelenler ve otellerce kuşatılmıştır* Mekke'ye önceden gelenler bu binaların yerinde ne olduğunu çok iyi bilir 2000 e kadar bu yerde bir tepe ve tepe üzerinde* Osmanlının Kabe'yi korumak için yaptırdığı kale yani Ecyad Kalesi vardı. Bu kale otel yapımı için yıkıldı. Ecyad Kalesi ve civardaki* Sulful ve Hindi Kaleleri 1820' de Osmanlı Padişahı Il. Mahmud yaptırıldı III. Selim'in saltanatının son yıllarında Birkaç kabile ayaklanıp Mekke'yi işgal eder. İstanbul'da Kabakçı Mustafa isyanı yaşanmaktadır. Alemdar Mustafa* olaylara müdahale eder ve İstanbul durulur. Tahta genç* padişah, ll. Mahmud geçer. Mekke'deki kargaşayı durdurmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya haber gönderilir. O da oğlu Tosun Paşa'yı Arabistan'a gönderir. ll. Mahmud'un emriyle Kabe etrafına, koruyucu kaleler inşa edilir Ecyad Kalesine Mescid-i Haram'ın içlerine* uzanan gizli geçitler konur. 1979'da ki Kabe baskınında Mescid-i Haram'ı basan art niyetli kişiler* askerleri bu tünelleri kullanarak etkisiz hale getirmişdir. Ecyad Kalesi'nin
yıkımında gizli yolları Mekke'deki birçok kişi görmüştür. Osmanlı, Beytullah'ın korunmasında çok hassastı 1919 da buraları devredilerken Ecyad Kalesi'nden bir tek top bile dışarıya çıkartılmamıştır, kale, Mescidi Haram'ı korumak için buraya getirilen tüm teçhizat ile beraber teslim etmiştir. Atalarımızın hassasiyeti* buraların hadimi olmalarından gelir

Bir yere hakimlik değil hadimlik ve hizmetçilik yapanlar oraya hakimiyet sembolü olan kendi bayrağını Elbette asmaz. Osmanlılar* öyle yapmış Sultan Selim'den Sultan Abdülaziz'e kadar Mekke ve Medine'de ki kale burçlarına hiçbir zaman bayrak ve sancak asmamışlardır. buralar peygamber memleketidir. Ancak Sultan Abdülaziz saltanatında yabancı güçler Osmanlıda faaliyetlerini arttırınca siyasi sebeplerle burada Osmanlı bayrağı dalgalandırılmıştır .

Mescid-i Haram'ın dış duvarlarından ilerlediğinizde, sağda, dik bir tepe yükselir Üzeri granit plakalarla kaplanmış bu tepenin adı Ebu Kubeystir Ebu Kubeys deyince akla nice hatıra gelir. Bugün kaplanmış haliyle ve* binalarıyla* bir tepe gibi gözükmeyen bu yerde zamanında çok olay meydana gelmiştir Hz. İbrahim Kabe'yi oğlu Hz. İsmail ile* inşa edip, tavaf yapılırken işaret için Kabe'nin köşesine işaret taşı koymak istediğinde gözüne bu tepeden bir ışık çarpmıştı. cennetten gelen bu taş ışıl ışıl parlamakta, üzerindeki ışıklar mikat sınırlarına* uzanmaktaydı. Hz. İbrahim Ebu Kubeys'in üzerindeki tepeye tırmanmışı ve Hacerü'l-Esved'i bu tepede bularak Kabe'ye yerleştirir* Efendimiz Sav bu tepe üzerinden mübarek parmaklarıyla gökyüzündeki ayı ikiye bölüp "Şakk-ı Kamer" mucizesini gösterir. Bu tepede Osmanlılar* mucizenin meydana geldiği yere Şakk-ı Kamer Mescidi inşa etmişlerdir. Tepe üzerinde eskiden Mescid-i Bilal vardır Bu mescidin* Bugün üzerinde devlet konukevi binasının bulunur

Ebu Kubeys Tepesi Mekke'nin fethinde islam ordusu şehre girdiğinde Peygamber Efendimiz* Hz. Bilalden yüksek bir yere çıkıp ezan okumasını istemiş. O da Ebu Kubeys Tepesi'nden okumuştur Efendimiz'in* müezzininin anısına, onun adını taşıyan bir mescit kısa bir süre öncesine kadar bu tepeyi süslerdi* Ebu Kubeys'in Ecyad tarafındaki başlangıç kısmı tarihe tanıkhk eden çok önemli bir yerdir. Bugün devlet konukevi olarak kullanılan Ebu Kubeys'in eteklerindeki duvarlarla çevrili, içi yeşillik alan* Abdullah bin Cüd'anın evidir Hılfu'l-fudul Anlaşması burada imzalanmıştı. Bu "Faziletlilerin Yeminidir sözleşmeye göre, Kureyş'in büyüklerinden* ittifaka katılanlar, zulme uğranılanları müdafaa için Hilful fudul Anlaşması'nın imzalandıgı Abdullah cüd'an'ın evinin bulundugu yer ilk Suud Kralı Abdalazizce Peygamberimiz'in dogdugu evin oldugu yere yaptırılan kütüphane binası.dır Bina arkası Beni Haşim mahallesidir Peygamberimiz'in amcası Ebu Talib ra ve dedesi Abdülmuttalib ra evleri buradadır bu antlaşma ile Haksızlığa uğrayanların hakları aranacaktır. Çok az sayıda üye kabul eden bu birliğin en büyük üyesi 20 yaşlarındaki Hz. Muhammeddir** Efendimize buraya üye olmakla iftihar etmiştir. Efendimiz'den sonrada
devam eden bu birlik yeni üye kabul etmemesi sebe-biyle uzun ömürlü olamamıştır. ·

Ebu Kubeys'in devamında beyaz bir bina ile karşılaşırız Burası kütüphanedir Kral Abdülaziz* yaptırmıştır Osmanlı döneminde siyah beyaz resimlerde binanın olduğu yerde kubbeli* mescit görülür* burası* Efendimiz'in* kainatı şereflendirdiği mekandır.* Hz. Amine'nin, Efendimiz'i dünyaya getirdiği yerdir buradaki beyaz kubbeli cami Efendimiz'in"'" dogduğu evdir Osmanlılar yanına bir minare, üzerine bir kubbe ekleyerek mescit yapmıştır

Efendimiz'in çocukluğunun geçtiği beni haşim mahallesinde Efendimiz'in akrabalarıda yaşamıştır o çetin günlerde müşrikler azarak Efendimiz ve akrabalarını mahkum etmeye çalışmıştır ilk Müslümanları sindirrnek için boykot kararı alınmış. Beni Haşim'le kimse alışveriş yapmayacak, kız alıp verilmeyecek, onlara kuru ekmek* uzatılmayacaktı. Bu tam 3 yıl sürdü. Sıkıntılı yıllarda* Efendimiz'in mübarek eşleri Hz. Hatice malını dağıtıp kendisi bir çadırda açlık içinde vefat etmiştir* Efendimiz'in amcası Ebu Talib de bu mevkide vefat etmiştir

Mekke Müzesi, hacca ve umreye gelen herkesin* uğraması gereken önemli bir yerdir.* sahabe döneminden, Emevi, Abbasi, Memlüklü ve Osmanlının Haremeyn'e hizmetleri burada sergilenir. Kitabeler, tarihi objeler ve nice mimari obje ve eşya bizi geçmişe götürür. Mekke Müzesi'nde bir hayli şaşırmış ve sevinmiştim. Çünkü tarihi eserler kısmının korunmuştu ecdat yadigarları beni bambaşka iklimiere götürdü. güzellikleri paylaştım. Bizi Mekkeye götüren Mekkeli* otobüs şoförümüz Mekke'nin yerlisiydi. Mekke'nin* her şoförü gibi otobüsü gözü kara sürüyordu. Sohbette kendisine Türkiye'den geldiğimizi söyleyince Osmanlı'yı hatırladı ve, " babam ll. Abdülhamid'in parasını görmüş. Onun* yaptıklarından çok istifade etmiş," diyerek onları hayırla yad etti başladı. Osmanlı sağlam Müslümandı," dedi.

Mekke müzesinde sergilenenler
Kabe örtüsünün dokunduğu binan ll. Abdülhamid'in yaptırdığı Kabe anahtarı IV. Mehmed'in lll. Murad'ın Mescidü'I Haram tamir kitabesi Abbasi Ha lifesi Ebu Cafer ei-Mansur'un metafta yaptırdığı tamir kitabesi (h. 631) Osmanlı padişahları tarafından istanbul'dan Mekke'ye gönderilen ve Kabe'nin içine girmek için kullanılan Kabe rampası kündekari minber kapısı Sultan ı. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan zemzem kuyusuna ait pencere alınlığı Osmanlılar dönemi Mescid-i Haram köşelerindeki minare alemleri 65 yılına ait Kabe sütunları IV. Murad ın yaptırdığı Kabe kapısı* Mescidü'I-Haram'daki yangın sonrası burayı tamir ettiren Memlük Sultanı Berkuk'a ait tamir kitabesi (h. 804) Sultan lll. Murad tarafından Mescid-i Nebevi'ye yaptırılan altın yaldızlı, kündekari minber kapısı Sultan ı. Abdülhamid in yaptırdığı zemzem kuyusuna ait pencere alınlığı* Hz. Ebubekir'in torunu Hz. Abdullah* Zübeyr tarafından gerçekleştirilen tamiratta Kabe içine konulan ahşap sütun Abbasi Ha lifesi Mehdi döneminde Mescid-i Haram metafının son genişletilmesinde yapılan üçlü revak sütunları Sultan Abdülmecidin Mescid-i Nebevi'ye hediye eddiği masa saati* Hicr-i ısmail'de* Hz. Hacer ve Hz. ısmail'in kabirierine , lll. Selim in yaptırdığı zeytin ve hurma motifli mezar taşları

Mekke'de en azıdan bir kez şehrin* dağlarına çıkılarak Mekke daha iyi kavramalıdır. Kabe,* bu dağların* tam ortasındaki vadide bulunur. Kabe'yi çeviren dağlardan birine çıktığınızda karşıda sıradağlar gözükür Sağdan itibaren bakılırsa, en başta Cebel-i Handeme görülür Ebu Kubeys, Cebel-i Handeme nin* sadece bir bölümü dür Onun karşısında Keykuvan Dağlan denilen sıradağlar , ortadaki vadiye de Vadi-i İbrahim denir* Hz. İbrahim hanımı Hz. Hacer'i bu vadiye bırakmış vadinin tam ortasından zemzem suyu çıkmış ve Kabe bu vadinin tam ortasına inşa edilmiş ve özel bir yerleşim alanı haline gelmiştir. Buradan Mescid-i Haram ı* çeviren dağlar tüm detaylarıyla görülür bu dağların etrafını çevirdiği Kabe manzarasının büyüleyici görüntüsünü en iyi uydudan* izlemek gerekir. her dağ sanki namaz kılacak bir insan gibi yönünü Kabe'ye dönmüş ve başını yere koymuştur. dağların hepsi dikine Kabe'ye doğru bakar. Kabe'nin sırtını dayadığı tepelerden biri Ecyad bölgesine girer Ecyad deyince yıkılan kalemizi hatırlıyoruz. Kalenin üzerinde bulunduğu tepenin* Cebel-i Bülbül dür Ecyad* kalenin bulunduğu bölgenin adıdır Burada bir ·zamanlar Araplar at yetiştirirdi Ciyad" at manasına geldiği için Ecyad kelimesiyle güzel atlar kastedilirdi* Hemen arkada Mesfele var. Burada hac mevsiminde Türk kafileleri konaklar kısa bir süre öncesine kadar Mekke bu kadar büyük değildi bugün yüzlerce evin olduğu Mesfele'den, o günler ıssızdı insanlar** geçmeye korkardı

Kabe'nin tarihte bir çok sel baskınına maruz kaldı* bir selde Hz. ibrahim'in mübarek ayak izlerinin olduğu kaya parçası sel akıntısına kapılarak Mesfele'ye kadar sürüklenmiştir Bu sıradağlarda* Efendimiz küçüklüğünde çobanlık yapmış ve koyun gütmüş* insanı idare sanatı ve sevk anlayışını kavramıştır Kabe etrafındaki dağ sıraları yönünü Kabe'ye çevirmiştir* Ortada Kıble'nin bulunduğu Vadi-yi ibrahim'i çeviren Mekke dağları vardır

Mekke dağlarından Mekke'ye bakarken Mescid-i Haram'ın yanında Hilton Oteli görülür Bu otelin aslında Hz. Ebubekir'in evinin* olduğu yerdir Hilton'un bir alt sokağında da Hz. Hamza'nın evi bulunur Osmanlılar Hz. Hamza'nın evini korumak için burayı mescit yapmıştır.* kısa süre önce Hint mimarisiyle Hamza Mescidi yenilenmiş ve mescidin adı hala Mescidü'l-Hamza olarak devam eder. Buranın hemen solundaki tepenin adı Cebel-i Ömer* Hz. Ömer Tepesi dir Bu tepede* Hz. Ömer'in* Ömer'in evi bulunurdu

Cebel-i Ömer'in sağ arkasındaki beton plakalarla kaplanmış tepe* Burası IV Murad döneminde, Kabe inşaatında kullanılmak üzere, taşların alındığı tepedir. Büyük bir sel baskınında Ka be I. Ahmed zamanında hasar görür ve üç duvarı* yıkılır. Osmanlı tahtında Peygamber Efendimiz'e düşkünlüğü ile bildiğimiz büyük Sultan I. Ahmed vardır Padişah, Sultanahmet Camii önce altı minareli yaptırmayı düşünmüş sonra aynı sayıda minaresi bulunan Kabe'ye saygısızlık olacağından Mescid-i Haram'a yedinci minare ekletmiş ve Sultanahmet'i altı minareli* yaptırmıştır.* ilim adamlarını toplayan I. Ahmed, Kabe'nin tamirini* alimlerin fikrini* ister ve, "Kabe'yi inşa ederken bir taş altın, bir taş gümüş kullanılır

Hac ibadeti Zilhicce'nin 8. günü, arefe gününden bir gün önce başlar sabah namazı Mekke'de eda edilir. İki rekat ihram namazı kılınır. Hacca niyet edilerek telbiye getirilir ihram yasakları başlamış olur. Kişiler arzu ederse* haccın vacip olan say'ını da yapabilirler

Zilhicce'nin 8. gününden sonra Mina'ya gitmek sünnettir. Efendimiz Terviye günü denilen bu günde Mina'ya gitmiş ve beş vakit namaz kılmıştır.
Efendimiz 'in çadır kurdurarak namazları eda ettiği yerde bugün Hayf Mescidi bulunur. Haccdaki yoğunlukta* bu sünnet yerine getirilmeyip doğruca Arafat'a gidilmektedir Zilhicce'nin 9. günü* Efendimiz Nemire'ye çadır* talep etmiştir., Burası Arafattaki Nemire Mescidi'nin bulunduğu mekandır. Efendimiz o gün öğle vakti öğle ve ikindiyi eda etmişlerdir. Sonra Efendimiz devesine binerek Arafatta yüzbine yakın sahabeye veda hutbesini irad etmiş, Cebel-i Rahme'nin yanına giderek yüzünü kıbleye dönmüş ve Arafat vakfesini yapmıştır Bugün bütün hacı adayları öğle ve ikindi namazlarını birlikte eda eder ve Arafat vakfelerini yapar, akşama kadar Arafat'ta kalır, güneş batınca da Müzdelife'ye hareket ederler.

Peygamber Efendimiz Müzdelife'ye vardıklarında Meşari'I-Haram Mescidi'nin olduğu yerde akşam ve yatsı namazlarını, kılmışlar* bu mescidin hemen karşısındaki Kuzah Dağında sabaha kadar ibadetle meşgul olmuştur Hacı adayları da o gece Müzdelife'ye gelip namazlarını bu şekilde eda eder ve geceyi ibadetle ihya ederek sabah namazında Müzdelife vakfesini yapar Müzdelife'de, şeytan taşlamak için kullanılacak taşlar toplanır. Güneş doğmadan Mina'ya* harekete geçilir .

Bayram sabahı Mina'ya gelen hacılar Akabe Cemresi'ni ve Büyük Şeytanı* taşlar* yedi adet taş atarlar kurban kesilir, tıraş olunur ve* ihramdan çıkılır .* bayramın birinci günü, imkan bulan hacılar ziyaret tavafını gerçekleştirir Daha önce yapmayanlar vacip sa'yları yerine getirir. Bayramın 2. ve 3. günü küçük, orta ve Akabe büyük şeytana yedişer taş daha atılır. Hacılar tüm* vazifelerini tamamlayınca veda tavafı yaparlar. Ve haccın tüm şartları yerine getirilir •

Hacc mevsiminde muhakkak uğraması gereken yerlerden birisi de Mina'dır. hacılar Efendimiz'in Sav in* Veda Haccı'nda yaptığı gibi Zilhicce'nin 8. günü, yani Kurban Bayramı'ndan 2 gün önce sabah kalkar, boy abdesti alır, ihrama niyet eder ve sabah namaznı Mekke'de kıldıktan sonra Mina'ya geçer Burada beş vakit namaz kılınır. Ve Arafat'a geçilir* Efendimiz'in Sav* Mina'da namaz kıldığı yerde bugün Hayf Mescidi vardır.* yenilenmiş olan bu mekanda Osmanlı döneminde duvarlarla çevrili mescid ortasında çadır şeklinde* ikinci bir yapı vardı Efendimiz'in namaz kıldığı yer olarak* belirlenmişti. Mina'da* Efendimiz'in Veda Haccı'nda 5 vakit namaz kıldığı mevkiiye inşa edilen Hayf Mescidinin Osmanlılar dönemindeki* Ortadaki yapı Efendimiz'in Veda Haccı'nda 5 vakit namaz kıldıgı çadırı simgeliyordu

Mina'daki Hayf Mescidi'nin içindeki çevrili alan* bazı kaynaklarda Nuh As ın kabrinin olarak geçer Harem bölgesinde birçok peygamberin yattığı,. zikredilir. Hacerü'l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında 39 peygamberin yattığı ya da Safa ile Merve· Tepelerinde* 70 peygamberin kabrinin bulunduğu yaygın bir* kanıdır Hz. Harun'un kabrinin Uhud Dağı'nda olduğu zikredilir. Nice peygamberin hatırasıyla kucaklaştığımız bu mübarek yerlerde elbette bizi en çok etkileyen Efendimiz'in mübarek ayaklarını bastığı yerlerde dolaşmak ve bu ,izlere yüz sürmeye çalışmaktır Arafatın* ortasındaki Nemi Mescidi'nde Efendimiz' Veda Haccını ögle ve ikindiyi birleştirerek eda etmiştir

Efendimiz sav veda Haccı'nda Mina'dan ayrılmadan bazı sahabeye, Nemire'ye gitmelerini ve çadır kurmalarını söyler. Nemire Arafat'ta, Cebel-i Rahme'nin yanındaki bölgedir* sahabe denileni yapar ve* Efendimiz bu çadırda Zilhicce'nin 9. günü öğle ve ikindi namazlarını cem ederek kılar ve devesinin üzerinde Veda Hutbesi'ni okur.* Müzdelife'ye giderken önce Arafat'a uğrar ve Nemire Mescidi'ni ziyaret ederiz* yenilenmiş kocaman bir binadır Osmanlı dönemindeki Arabistan'daki yapılar gibi bu yapının da dört avlu duvarı geniş harimi ve kıble duvarında bir gölgeliği mevcuttur. ilginç olan* ise yine bu harimin* ortasında çadır şeklinde üzeri kubbeli, dört yanı açık bir yapının bulunması hacc döneminde* Arafat'ta Cebel-i Rahme üzerinde bir zamanlar Hz. Adem ve Hz. Havva'nın buluşıugu yeri simgeleyen bir mescit vardır Efendimiz'in öğle ve ikindi namazını cem ederek kılmıştır Osmanlı, Peygamberimizin* izi* kaybolmasın diye* mimari olarak* burayı belirlemiştir. Nemire Mescidi* Efendimiz'in Veda Hutbesi'ni okuduğu yerdir Arefe günü Efendimiz namazını kıldıktan sonra devesine binerek Nemirede son hutbesini tebliğ* etmiştir* Hz. Abbas ibni Mektum ve* bazı sahabe tarafından tekrar edilip 100 bin civarındaki kalabalığa aktarılmıştır. Efendimiz'in Hacda arefe günü yakfe anında "Arap'ın Acem'e Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir," dediği ve en son "Size dini tebliğ ettim mi?" çağnsına sahabe topluca "Ettin," demiş efendimiz mübarek başını semaya kaldırıp tam 3 kez, "Şahit ol ya Rabb!" dediği yerlerdir

Hac döneminde milyonlarca insan toplanıp Hac ve vakfe farzdır. Vakfesiz hac kabul olmayacaktır. vakfe* çok önemlidir. Efendimiz* Veda Haccı'nda Cebel-i Rahme'ye gelmiş ve vakfe yapmıştır. SAV vakfesini, Cebel-i Rahme'nin kıble tarafında durup, sırtını dağa, yüzünü kıbleye çevirerek yapmıştır. vakfeyi dağın üzerine çıkıp da yapmak gibi bir zorunluluk yoktur. Necip Fazıl'ın hac hatıralarında şu yazar "Vakfe için Arafat'a geldik. binlerce insan vakfede idi. saatlerce duruyor, okuyor, ve vakfe yapmaya çalışıyordu. Benim vakfem birkaç dakikayı geçemedi, yandım, dayanamadım. Allah'ın huzurunda uzun süre duramadım. vakfeyi gerçekten anlamış bir* gönül. Vakfe Allah'ın huzurunda durmaktır. duya duya, hissede hissede durmaktır

Veda Haccı'nda, Nemire ile Cebel-i Rahme arasında Efendimiz sahabeye Veda Hutbesi'ni okumuştur* Cebel-i Rahme'nin en üstünde beyaz boyalı bir taş vardır Burası Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluştukları yeri simgeler Osmanlılar bu mübarek tepeye mescit inşa etmiştir bugün* ise kalan sadece* 2 çeşmedir İstanbulda ecdad dört bir yana yaptırdıkları çeşme ve sebillerle çevreyi. bir su medeniyeti dönüştürmüş bu güzel anlayışıyla ecdadımız suyun altınla tartıldığı Arap coğrafyasını da* nimetten mahrum bırakmamış dört bir yanı çeşme ve sebillerle süslemiştir Arafat'ta, Cebel-i Rahmede 2 güzel Osmanlı çeşmesi vardır Her birinden şırıl şırıl su akarmış. Cebel-i Rahmede artık ecdat yadigarı çeşmelerin suları akmıyor, muslukları yok olmuş sadece bir tanesinin mermer oluğu kalmış. Çeşmelerden akan suyu taşıyan üst su yolları yıkılmış. üzücü manzarayı izliyor ve hüzünleniyoruz.

Cebeli Rahme'nin civarında dozer çalışması var. Zemini betonlaştırıp yer düzlernesi yapılıyordu. Buraların düzenlenmesi çok güzel Arafatta üzerinde bir tek mermer oluğu kalan Osmanlı çeşmesine tonlarca toprak yığılmış ve Artık Arafat'taki Cebel-i Rahme'de bir tek Osmanlı çeşmesi kalmış onada ulaşmak için parmaklarımızla dakikalarca taşları kazımak gerek Cebel-i Rahme'nin Yolları dilencilerle dolu. En yukarısı Hz. Adem ve Hz. Havva'nın buluştuklan rivayet olunan taşın olduğu yer Onların ilk kez karşılaştıkları yer bu tepenin zirvesinin alt tarafındaki küçük düz bir kısım Arafatda deveciler süsledikleri develeriyle müşteri arıyor bu develere binmek çok zevkli ama binip inmesi problemli. deve oturduğu yerden kalkarken öne düşüyor, otururken ve arkaya doğru yatıyor. Ve her an burun üstü gidebilirsiniz

ARAFAT Hz. ADEM VE Hz. HAVVA nın buluştukları yer cennetten çıkarılınca ilk kez birbirlerini burada gördüler ve Allah'a burada yalvardılar Cebel-i Rahmede hacılar Allah'a dua dua yalvarırlar herkes dualara iştirak eder. Hz. Adem ve Hz. Havva bu tepenin başında buluşup hayır için dua etmişlerdir

ARAFAT'TA Veysel Karani de hatırlanmalı. Anadolu insanlarının çok düşkün olduğu bu güzel insan, Peygamber Efendimizi duyunca Yemen'de duramaz annesinin iziniyle buralara gelir. annesinin tembihi vardır. Yaşlıdır, yalnız başına kalamayacaktır. Bu sebeple Medine'ye gidip hemen dönmesini ister. Veysel Karani. Medinede Efendimiz Sav i göremez. Annesine verdiği sözü tutmak için hemen geri döner. Peygamberimiz kendisini ziyarete gelen gençten haberdar olur ve, "kim geldi?" diye sorar. Oradakilere bu gencin hayrından bahsedip vasiyette bulunur, "o genci bulun selamımı iletin, hırkamı kendisine verin," Sahabe Veysel Karani Hz leri'ne Hz. Peygamber'in arzusunu Arafat'ta yerine getirirler.

hac döneminde Hz. Ömer ra ve Hz. Veysel Karant'nin Medine civarına geldiğini öğrenir onu Arafat'ta deve güderken bulurlar. Peygamberimiz'in selamını ve emanetini iletirler. ürnmetine dua etmesini isterler Hacılann Zilhicce günü akşama kadar kaldıklan Arafat ve civannı gezen bir grup buradan Müzdelife'ye yol alır Hacılar Kurban Bayramı'ndan bir gün önce hava kararırken Arafat'tan
Müzdelife'ye yola çıkar Bakara Suresi'nde şöyle ernredilir, "Arafat'ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife'ye akın ettiğinizde, Meş'ari'l-Hararn'da Allah'ı zikredin. O size nasıl hidayet ettiyse, siz güzelce O'nu zikredin. O yol göstermeden önce siz yolu şaşırmış kimselerdendiniz.

Peygamber Efendimiz Sav Veda Haccı'nda, arefe gecesi Müzdelife'ye gelir akşam ve yatsı namazını cem ederek kılar. Efendirniz'in namaz kıldığı yer Meş'ari'l-Hararn Mescididir Efendimiz o gece namazı kıldığı yerin yakınında ki Cebel-i Kuzah'ta Müzdelife vakfesini yapmış ve gecelemiştir

Müzdelife'ye gider gitmez önce Meş'ari'l-Haram Mescidi gezilir mescidin yanında arabalar için yol geçer yolun yanındaki tepe Kuzah Tepesi. Üzerine çıkamasak da Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mekanın yanında dua edilir Efendimiz Sav in Müzdelife vakfesini yaptığı Cebel-i Kuzah, eskiden beri önemi olan bir yerdir. Bu tepede cahiliye döneminden beri hep ateş yanar ve ateşle o bölge aydınlatılıp ısıtılmaya çalışılırmış. Rivayete göre dört halife döneminin sonuna kadar orada o ateş yanmaya devam etmiş.

Müzdelife'den Mina yoluna yapılan yolculukta kayalıkta bir zaman görenlerin ilgisini çeken farklı bir kaya vardı. elini kaldırmış bir insanı andırıyordu bu kaya Mekkeliler Ebrehe'nin fil ordusunun son konaklama yerine Vadi-yi Mugammes derdi buradaki bir çoban Efendimiz'in hicretinde O'nun yerini gösterirken taşlaşmıştır Burası meşhur olunca fazla ilgiden endişelenenler kaya ve üzerindeki tepeyi ortadan kaldırmış Bu yolun devamında ilginç bir yere geliyoruz. Burası Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürdüğü yer. Bu özel mekanı gösteren sadece küçük beyaz bir taş vardır Hz ismail Tam bir bağlılıkla babasına kendisini burada teslim etmiş Hz. İbrahim Allahu Teala'ya verdiği sözlen oğlunu kurbana hazırlanırken Cebrail as kurban için bir koç getirir ve Hz. İsmail yerine burada o koç kurban edilir. Bu koç başı yüzyıllar boyunca Kabe'nin içinde saklanmıştır. Efendimiz Sav Mekke'nin fethinden sonra Kabe içine girdiğinde, bu koç başı duvarda asılıdır Osman bin Talha'yı onu keşke herkesin göreceği bir yere asmasanız diye ikaz etmiştir. Yıllar sonra Haccac'ın Mekke kuşatmasında mancınıklarla atılan taşlardan Kabe'de yangın çıkmış, bu koçun başı yangında telef olmuştur.

Arafattan çıktıktan 5 km sonra yeni bir düzlük gelir. Burası, Sehlü'l-Kebir'e giden yoldur önemli bir olaya tanıklık etmiş olan Vadi-yi Mugammes'tir. Günümüzde Vadi-yi Nar da denir Ebrehe'nin fil ordusunun son konaklama yeridir Habeşistan yöneticisi Ebrehe Kabe'yi yıkmayı kafasına koymuştur. buralardaki zengin pazarları kendi ülkesine katacaktır. 60 bin kişilik Ordusunu fillerle dona tır. Mekke nüfusu lO bin dir Ebrehe, dev ordusuyla bu düzlüğe gelir. Kabe'ye konaklama mesafesindedirler. Halk şehri boşaltır bu vadide 2 önemli olay cereyan eder. biri Mekke reisi Abdülmuttalib'in Ebrehe ile görüşmeye gelmesidir. Ebrehe, Abdülmuttalib'in af dileyeceğini sanmaktadır. Abdülmuttalib Ebrehe'nin gasp eddiği develerini ister. Ebrehe "Ben senin Kabe'yi yıkmarnam için geldiğini sanmıştım," der. Abdülmuttalib ise "Ben develerimin sahibiyim. Onları korumak görevim. onlar için geldim. Kabe'nin sahibi orayı o koruyacaktır," Ebrehe Harem hudutlarına girmeden Müzdelife ile Mina arasındaki vadide Ebabil kuşlarını görür zaman geçmiştir Vadi-yi Mugammes'te Ebrehe ordusunun fili çöküp hareket etmez ancak yola devam edilir

Fil Yakası'ndan yıllar sonra Peygamberimiz yanındakilere bu vakayı hatırlatmıştır. 628 de Efendimiz 400 sahabeyle haccetmeye Mekke'ye gider Mekke'ye 30 km kala, Hudeybiyede Kusva çöker. Sahabe devenin çöküşünü düşünürken Efendimiz sav Fili hapseden, benim devemi de hapsetti, demiştir. Burada ıssız, ve yeşilliğin olmadığı, gazab-ı ilahinin indiği ve Fil Suresi'nde anlatılan ordunun son konaklama yerleridir Gözlerimiz develeri için gelip Ebrehe'ye müthiş ders veren Abdülmuttalib'i ve yere çakılıp kalkmayan büyük fili aradı. Mina ile Müzdelife arasında küçücük kuşlar tarafından işgal ordusu helak edildik vadiye baktık. Surenin anlatımıyla yenmiş ekin yığınları haline getirildikleri yere ...


Peygamber Efendimiz'in hayatı Mekke'nin dışında da geçmiştir şehrin uzağındaki panayırlardan Mekke'ye en yakın olanı Zü'l-Mecaz Panayırıdır burasını. Okulda Ukaz Panayırı olarak duymuştuk Zü'l-Mecaz da Ukaz gibi bir panayır ve pazar yeridir. Efendimiz Hakk'ı tebliğ için buralara gelmiştir Ukaz panayırları Mekke'den 80 km civarında uzaktır Cahiliyede son derece canlı olan bu pazar, dört halife devrinde Haricilerin saldırılarıyla güvenlik sıkıntısı yaşamış ve eski önemini kaybetmiştir Osmanlı Efendimiz'in hatırasını barındıran bu çarşıya ihtimam göstermiş. Dükkan ve pazarlar canlandırılmaya çalışılmıştır Osmanlı'nın ihya ettiği bu dükkanların bugün bir kısmı yıkılmış, bir kısım kubbeleri hasar görmüş vaziyette hala durmaktadır Bu çarşı yakınlarında, Osmanlı yapısı bir de köprü bulunur

Ukaz Panayırı günümüzde Hüseyin Şerifin özel arazisi içindedir Ukaz ve Zü'l-Mecaz panayırlanndan başka Mekke-Medine yolundaki Cümum'da Mecenne Pazarı vardır dükkan binaları ayaktadır. Mekke ve civarındaki bu pazarların dışında Efendimiz'in gittiği çok uzak yerlerden bahsedilir Bunlardan biri Mekke'ye 700 km uzaklıktaki el-Hubeşe'dir. Mekke-Yemen yolundaki bu panayıra Efendimiz Sav Hz. Hatice'nin kervanlannı idare için gitmiş. Efendimiz kervanı için kumaş almıştır .

Mekke civarındaki pazarlardan tellerle çevrili bir alan vardır burası Zü'l-Mecaz Pazarıdır çöldür buralarda pazar kurulduğunun tek alameti, çöldeki parça parça taş yığınlarıdır taş yığınlarının her birinin yerinde birer dükkan vardı. Etrafının tellerle çevrilmesinin sebebi korumaya alınmış olması. buralarda iyileştirme projeleri gerçekleştirmeyi düşünüyorlarmış. Bir zamanlar çevrenin zengin ve soyluları, köleleriyle buralara alışverişe geliyordu. Tüccarlar ve deve sürüleri vardı her yanda. Herkes kendi derdindeydi. Kimi mal satmak ve para kazanmak, kimi malları ucuza almak için uğraşıyordu. Herkesin kendi işiyle meşgul olduğu bu pazarda Mekke'den buralara gelip insanlığın kurtuluşu ve selametini dünyaya geliş gayemizi hatırlatıp Birbirimizi üzmeden, kırmadan yaşayabilme yollarını gösteren Sav efendimiz bu kızgın kumlara bata çıka geliyor Ümmeti için Kuraanı tebliğ ediyordu Zü'l-Mecaz panayırı SAV in tebliğ niyetiyle ziyaret ettiği yerlerden sadece biritanesidir

murataltug1985
01-17-2019, 13:13
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel

EFENDiM iz Sav tek bir çadır bile olsa oradaki tek bir simaya, Bıkmadan usanmadan, insana yakışırca yaşamayı anlatıyor her çadırdan çıktığında yanındaki ardından geliyordu müşrikler Siz O'na aldırmayın. yeğenimizdir (haşa) meczuptur," diyordu. Efendimizi takip edenler bu iftitanın iğrençiğini işitiyordu efendimize inananlar SAV den uzaklaştırılmaya çalışılıyordu Efendimiz'in amcası Ebu Leheb tebliği karalıyor efendimizin gezdiği her yerde mübarek havayı kırmaya çalışıyordu.

Efendimiz Sav e yakın olup onu anlayamamak çok büyük hüsrandır. Ebu leheb kendisine yazık etti ve hakkında Tebbet Suresi nazil oldu Mekke'de Ebu Leheb, Efendimiz'in hicretinden sonra ölmüş Çocukları onu evlerinin arkasına defnetıniştir fakat Ebu Leheb'in naaşını toprak kabul etmemiş. Cesedin kokusu artmış ve bütün mahalleyi kaplamış. İnsanlar Ebu Leheb'in oğullarına, babalarının cesedini ortadan kaldırmalarını söylemiş çocukları, babalarının cesedini evlerinin arkasındaki tepeye terk edince cesedin kurda kuşa yem olmuştur buradan geçilirken bu tepede şeytana taş fırlatılır atılan taşlar, tepede ikinci bir tepe oluşturmuştur

Mekke şehrinin dışında sadece tarihi pazarlar değil, savaşların olduğu mekanlarla karşılaşırız Huneyn Savaşı. Huneyn Vadisi nde yapılmıştır Taif şehrine giden yolda Zeylü'l-Kebir denilen Taif-Riyad yolunda ilerlerken yolun sağında kemer li bir yapı dikkat çeker bir Osmanlı su kemeridir yaptıran Sultan Süleyman dır karşımıza. Hey koca Kanuni hey Sen ne güzel bir insansın. Padişah olunca İstanbul'da artan nüfusla baş gösteren su sorunu için kolları sıvamıştır. Mimar Sinan'la görüşüp suyun gelmesi için fedakarlıklara katlanmıştır O kadar işi arasında defalarca Eyüp sırtlanna gidip Mimar Sinan'ı yakından takip etmiştir Kırk Çeşme Sularını İstanbul'a getirmiştir Taksim Meydanı'nın adını aldığı, meydanın göbeğindeki Su sebilini yburadan taksim edilen suyu her köşeye dağıttırmıştır

Osmanlı Efendimiz Sav i çok sevip O'nun yolundan gitmeye çalışıyordu Sav e layık bir ümmet olarak güzel hizmetler meydana getirdiler O şefkat anlayışından Mekkenin kızgın çölleri de nasibini aldı. Kanuni'nin Mekkedeki su kemerleri kilometrelerce uzanırdı Kesme taştan çok muntazam inşa edilmişti. Mekke'ye gelen hacı sayısı her sene artıyordu. Buradaki su problemini halletmek üzere Sultan Süleyman, Huneyn Vadisi'nden Mekke'ye su nakli su kemerleri yaptırdı su kemerleri 70 km lik bir yoldan geliyordu Sultan Süleyman'ın su ile ilgili başka projelerinin de vardı Mekke'nin su problemini çözmek için Hudeybiye Hadda köyündeki suyu taşımak ister. arazinin yüksekliğinden dolayı meyil yapılamaz ve pompalama sistemleri olmadığı için başarılamaz. Ancak, "Mekke'ye götüremiyorsak başka yere taşırız," der ve suyu Cidde'ye ulaştırır. bugün Kanuni'nin taşa kazdırdığı su kanalları Hadde'de hala durur
su kemerlerinin ilerisinde yolcu konaklama menzili görülür bir kasır büyüklüğündeki yapı, yolculukta barınmak için inşa edilmiş Osmanlı yapısıydı. konaklama ve ihtiyaçları sağlardı. Su kemerlerinde bir çalıda Arap bülbülleri vardır Sivri uzun gagaları ve siyah tüyleriyle kendilerini ele verirler sıcakta yaşama imkanı vermiş Rabbimiz onlara. Yaşama ve buraları şenlendirme vazifesi ...

Mekkede Kanuni hanın yaptırdığı su kemerlerinden bugün hala oluk oluk su akmaktadır 450 yıl önce yaptırılan su kemerlerinden bugün hala su aktığını duymak şaşırtıcı Bölgenin en yaygın ötücü kuşu Arap bülbülü ve Osmanlı Mekkesinden çıktıktan 50 km sonra su kanalları karşımıza çıkar Köyün girişi otlar ve yeşillikle kaplı güzel bir alan bir kanal. İçinden su akıyor ve çevresini cennete çevirmiş bir su bu su kemerini. Kanuni getirmiş ve bu su bugün hala buralara hayat veriyor yaptığı hayırların sevaplannı Kanuni'ye gönderiyor

Mekke'den uzakta dağlar arasında bir patika uzanır. Burası Efendimiz'in Taife giderken kullandığı yoldur. o güzel insanın şereflendirdiği yolda keskin kayalıklar vardır bugün Başlarımızda bizi güneşten koruyan sağlam başlıklar, gözlerimizde en kara gözlükler olsada güneş perişan ediyor. ilerleyemiyoruz Buraları görüp hislenmemek elde değil. "Sen ne güzelsin ey Resuller Resulü. sen ümmetine ne düşkünsün. Biz klimalı arabadan çıkıp dışarıda 5 dakika duramazken sen Mekke'den Taife, 80 km'lik yolu yaya ve tam 2 günde aşmıştın. sıkıntı ile aştığın yolun sonunda keşke seni en serin mekanlarda, en soğuk sularla, en leziz yiyeceklerle karşılasalardı onlar Sav in getirdiği güzelliklerin farkında bile değillerdi. Sen onları kurtarmak ve hayat olmak için gelmiştin, onlar seni taşlamışlardı. .. Hz. Muhammed peygamberliğinin lO. yılı, Şevval in 27. günü vardı buraya. Yeşil güzel bir yerdi Taif. Efendimiz lO gün kalıp insanları İslam'a davet etti. Davete icabet. etmediler ayak takımı insanları kandırarak Efendimiz ve Hz. Zeyd'i taşlattılar. Onlar Efendimiz'in kıymetini bilmiyorlardı Allah, sevgili kuluna bir güzel insan eliyle Taifin üzümlerinden ikram ettirecekti. Bu genç, Addastı

Peygamberimiz Taifteki üzücü hadiselerden sonra yanındaki Hz. Zeyd'le Addas ra nın üzüm bağına konuk oldu ikram edilen suyu içerken besmele çekti. Addas karşısındakilerin tek bir Allah'a inandıklarını görünce kendisinin Ninovalı olduğunu söylemiş Peygamberimiz, "Kardeşim Yunus Peygamber'in memleketinden. demişti. bu diyaloğun geçtiği o bağlar bugün duruyor Taif te. üstü başı tozlu, ayaklar kan içinde de olsa o güzel Peygamber'in yeniden buradan üzüm yemesini gözlüyor

TAİF in meşakkatli ve çileli yollarından aşıp Mekke'ye girmek ayrı bir sıkıntı idi Efendimiz için. SAV İslam'ı açıkça anlatıyor ve Mekke'deki müşrikler kendisine b zarar vermek için fırsat kolluyordu Taifte olanlar Mekke'de duyulmuştu. niyetsziler de bu hadiselerden yüz bulup işi çok ileriye götürdü Efendimiz Taif dönüşü Cebel-i Nur'a gelmişti. Mekke önündeydi Hz. Zeyd, Efendimiz'e Şehre nasıl gireceğiz ya Resulallah?" diye sordu. Efendimiz oranın çobanı Urakıd'a seslenerek, "Süheyl bin Amr'a söyle beni himayesine alsın," der. Süheyl kabul etmeyince Beni Mahzum'dan birisinin adını söylenir reddedilir. Mutim bin Adiyy'e haber gönderir ve o SAV i kabul eder. Hz. Peygamber Mekke'ye girdiğinde Kabe'yi tavafa başlar. Tavafı Ebu Cahil görür ve Mutim bin Adiyy'e, "Kefili misin tabisi misin?" diye sorar. Mutim, korumam altındadır," deyince koruman altında olana dokunmayız," der. SAV Mekkede tüm tehlikeye karşı tebliğini sürdürüyordu. Bedir Savaşında Mutim bin Adiyy'in oğlu esir düşer. Peygamberimiz "Baban sağ olsa ve Bedir esirlerini bırak deseydi, ben hepsini bırakırdım," der. Allah Resulü bir müşrikin iyiliğini bile unutmaz SAV vefa doludur .


GÖNÜLLERE İSTiKAMET KAZANDIRAN VADi: HUNEYN

MEKKENİN asfalt yollarında dümdüz bir arazi uzanır çöl toprakları arasından ilerlendiğinde bir kayalık arazide gitmeye başlarız iki yanımızda yüksek ve dik iki tepe beliriverir Burası Huneyn Vadisidir. Huneyn deyince Mekke'nin fethi, İslam ordusunun Mekke'ye girişi ve burayı putlardan temizlemeleri akla gelir. Mekke halkı Hudeybiye sulhünden islama kalben ısınmış Mekkenin fethi kalplerdeki endişeleri yok etmiştir. Fakat Mekke dışındaki kabileler islam'ı, ve Müslümanları tanımıyordu Önyargılıydılar uslanmaz kışkırtıcılar ve desisler büyük bir şer ittifakı oluşturdu Ortalığı velveleye verenler, "Kureyş savaşmaktan ne anlar. Medine'den gelenler bizi görsün diyorlardı. Mekke dışındaki en büyük iki kabile Sakif ve Havazin Müslümanlara karşı birleşerek 20 bin kişilik bir ordu topladı. Askerler kaçmasın diye kadın, çocukları yanlarına alıp Huneyn'de toplandılar Kanatın Efendisi şer birliğini dağıtmak için askerlerinin başına geçip sefere çıktı. İslam ordusu Huneyn'e ileriediğinde Havazin Kabilesi gelip vadiyi tutmuştu.

Hicretin 8. senesi, Şevval in 5. günü İslam ordusu Mekke'den ayrıldı. Müslümanlar 12 bin kişiydi. Ordu Biz artık sayı olarak çokuz Mekke'yi aldık. kimse bizim önümüzde duramaz. düşüncelerine kapılıp Muvaffakiyetİn yalnız Allah'tan olduğu unutulur gibi oldu. her şey o anda gerçekleşti. İslam ordusu vadiye girince dört yandan üzerlerine ok yağdırıldı Müslümanlar panikleyip kaçışdı. Muvaffakiyetin Allah'tan olduğu dersi verildi Sayıca üstünlük bir şey değildi önemli olan. Bedir'de çok az iken Allah mürninleri galip kılmamış mıydı bu panik anında sarsılmadan duran Hz. Peygamber Yanındakilere, dağılanları isimleri ile çağırılmalarını istedi, "Ey ensar! Ey muhacirler!" nidalarıyla toplanan sahabe muvaffak olmuş İslam zafer kazanmıştı Müşrikler dağıldılar. Huneyn vadisi bize tarihi olayları huneyn günü sahabeye verilen dersi anlatır "Her şeyin Allah'tan olduğunu unutmayın. Sayıca azız diye üzülmek fazlayız diye sevinmek, fakirlik, zenginlik bunlar değildir önemli olan. Asıl önemlisi Allah'a layıkıyla tevekkül edip itimad edmektir. Bu seviyede kalırsanız sırtınız yere gelmez." KALPLERiN FETHİ BAŞLIYOR

Mekke'den 30 km kadar ilerideki Hudeybiyedi hafızamız nice olayı hatırlıyor Mekke'den Medine'ye hicretin 6. yılıdır. Muhacirler doğdukları, acı tatlı nice olay yaşadıkları topraklara hasrettir. kalplerde Kabe özlemi vardır ona yönelerek namaz kılınır ama yıllardır kendisini göremezler Kainatın Efendisi müjdeyi verir O sene hacca gidilecektir sevinç rüzgarı dalgalanır Medinede. Herkes hazırlanır sabah yola çıkılır Seniyyetü'l-Veda tarafında. Uzun ve meşakkatli bir yol izlenip Hudeybiye'ye gelmişlerdi. Mekke'ye çok az kalmıştır Efendimiz'in devesi burada durur ileriye geçmez Peygamberimiz Fili bağlayan benim devemi de bağladı, diyerek fili hatırlar Mekke'den yaklaşık 20 km sonra şehrin en uzak harem hududu olan Hudeybiye Haremi vardır. Bu sınırdan umre yapılabilir Efendimiz bu sınır dışında 3 hafta konaklamış sahabe ile Hudeybiye hududu içinde namazları eda etmişdir. Bunun sebebi Harem sınırlarındaki her ecrin 100 bin derecesinin olmasıdır.

Peygamber Efendimiz'in sünnetinden dolayı islam alimleri, "Harem hudutlarında nerede yapılırsa yapılsın her ecre 100 bin derece vardır hükmüne varmışlardır Hudeybiye Mikadı'nın bulunduğu yerde Harem hududunun işaret taşları vardır. ikisi tarihidir Osmanlı'dan kalmadır. Diğer ikisi gösterişli olup Suudlarındır Hudut taşlarının yanında Osmanlı çeşmesi vardır çok güzel bir yapıdır. Osmanlı'ya ait bir kitabesi bulunur Kral Abdülaziz restore edmiş. yeni bir kitabe eklenmiş. suyu akmayan bir çeşmedir çeşmenin yanındaki tarihi kuyunun başında büyük ve derin bir kuyu bulunur Burası çöldür ancak Allah'ın hikmetiyle kuyu içinde su görülür. Kuyunun içinde güvercinler Zavallı hayvanlar öğle sıcağında sığınacak gölge bulamadıklan için kuyu içine girmişlerdir. dışarıdaki 50 derece sıcaklığa göre kuyu serin ve suyu var Birkaç km sonra Hudeybiyeye gelinir Hudeybiye Anlaşmasının olduğu mevkide yol yoktur Kumların üzerinde ilerliyoruz. Ağaçtan oluşan bir öbeğin önünde Hudeybiye antlaşması ÇÖLÜN ORTASINDA YAPILAN BiR ANLAŞMADIR


Efendimiz ve 1400 sahabenin üç hafta konakladığı Hudeybiye stratejik bir konuma sahiptir Çünkü Mekke'den gelen buraya görünmeden yaklaşamaz Efendimiz buraya yerleşince Mekke'ye elçi gönderir niyetlerini aktarır elçi Hz. Osman dır savaşmak için değil hacc maksadıyla geldiklerini anlatır Mekke'ye yola çıkan Hz. Osman'ın ardından "Müşrikler Hz. Osman'ı şehit ettiler!" şeklinde haber alınır. Efendimiz ağac altında tüm sahabeden biat alır. Buna "Rıdvan Biatı" denir. 1400 sahabe ile biatlaşılır bu mevkii sahabe yıllarca muhafaza edip yerinin kaybolması önlenir Bir süre sonra Hz. Osman'ın öldürüldüğü haberinin asılsızlığı anlaşılır Mekke elçileriyle görüşülür anlaşmaya varılamaz. taviz verilmek istenmez Görüşmeler tıkanınca Mekkeden gelen bir kişi görünür. gelen kişi Süheyl bin Amr dır. Efendimiz, "İşte anlaşmaya varabilecek bir kişi," der Süheyl bin Amr birçok müşrike göre mülayimdir görüşmeler olumlu geçer bir konuda sinirler gerilir Bunlardan bir tanesi anlaşma "Allah'ın Resulü Muhammed" ibaresidir. Süheyl, "Biz bunu kabul etseydik anlaşmaya gerek kalmazdı," der. Efendimiz maddeleri yazan Hz. Ali'den bu ibareyi sildirir Hz. Ali'nin eli varmaz. Efendimiz bizzat kendi eliyle siler yerine, "Abdullah oğlu Muhammed" yazdım. Anlaşmanın en kritik anıdır anlaşma imzalanınca Süheyl bin Amr'ın oğlu Ebu Cendel, ellerindeki zincirle gelir SAV e Kurtar beni ya Resulallah," der Babası Süheyl, oğlunu İslamiyet'le şereflendi diye zincire vurmuştur Hz. Peygamber Süheyl'den Ebu Cendel'i vermesini ister Süheyl kabul etmez anlaşma maddelerinden biri "Müslümanlardan biri müşriklere sığınırsa geri verilmeyecek, müşrikler Müslüman olduğunda teslim edilecekti Peygamberimiz gözyaşlarıyla Ebu Cendel'i geri verir

Hudeybiye anlaşması Müslümanların aleyhine gibi gözüksede kader bu maddeleri kısa sürede Müslümanların lehine çevirir eşsiz bir fütuhat gerçekleşir bu GERÇEK FETiH KALPLERiN FETHİYDi Mürninler Hudeybiyeden gelirken Fetih Suresi nazil olmuştur. bir fetih yok gibidir ve. Ağır bir anlaşma yapılmış gibi gözükür Fakat Hudeybiye Anlaşması'nın bir maddesi, "O sene hac yapılmayacak fakat gelecek seneden itibaren her sene üç gün Müslümanlar Mekkeyi haccedebilecekler,dir. İşte bu 3 günlük birliktelik, Müslümanlar ve müşriklerin buzlarını eritmiş İslamiyer'e girenler çığ gibi artmıştır. Hudeybiye döneminde ki 3000 Müslüman sayısı, tam 3 sene sonra Veda Hutbesi'nde 20.000'e çıkacaktır. İslamiyer'e göre gerçek fetih kılıçla yapılan fetih değil, kalplerin fethidir. Hudeybiye'nin en can alıcı sahneisi de buradaki 3 haftalık konaklamanın son günlerinde yaşanan hadisedir. Anlaşmada o yıl hac yapılmayacaktır. Efendimiz sahabeye, kurban kesip Mekke'ye girmeden Medine'ye döneceklerini söyler sahabe kurban kesmeye yönelmez. Efendimiz eşi ile istişare eder. Efendimiz'in her davranışı hakikattir SAV . ahlakın en güzeliyle ahiaklanmıştır eşinin görüşlerine değer verir mübarek eşi kurbanınızı kesin ya Resulallah, sahabe sizi takip eder," der ve Efendimiz kurbanını kesince tüm sahabe kurbanlarını kesmiştir . •

Hudeybiye Anlaşması'nın olduğu yerde gözler başımızı sokacak ve dua edip namaz kılacak bir gölgelik arar fakat bulamayız Osmanlılar burada Hudeybiye Mescidini yaptırmış Suud Kralı Faysal, yenisini yapmak için yıktırmıştır. Temeller atılıp duvarlar örüldüğünde ne yazık ki Vehhabi saldırısıyla bu mescitte tahrip edilmiştir. mescide ait temeller Hudeybiye'de hala görülür Hudeybiye Kuyusu tarihi bir kuyudur yerinde durur Buradan ayrılırken boyunları bükük, yıllardır göremediği Kabe'ye yaklaşmışken şehre giremeyen sahabenin burukluğunu hatırlayıp hisleniyoruz. yaşanan olaylardan sonra Efendimiz'e gösterdikleri itaat ve arzu ettikleri yere 500 km yol kat edip 30 km yaklaşmışken geri dönmeleri. sahabe olmanın en önemli şartı yani sonsuz itaati anlıyoruz

murataltug1985
01-18-2019, 18:13
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel


Mekke Yolunda giderken seyrek de olsa sağda ve solda agaçlar görüyoruz. "Buralar Semure Ağacı bu agaç Efendimiz sav in çok sevdigi bir ağaç Yolculuk esnasında ne zaman bu ağacı görse altında dinlenip iki rekat namaz kılarmış. Hudeybiyede Efendimiz SAV ve sahabe ile gerçekleştirilen Rıdvan Biatı semure ağacı altında gerçekleşmistir Medinede Efendimiz ordusuyla Bedir Savaşı'na giderken Vadi-yi Akik'te yine semure ağacı altında dinlenmiştir Hz. Ömer'in oğlu Abdullah bin Ömer ömrünce bu ağacı sulamıştır Bizans'a karşı yapılan Tebük Seferi'ne gidilirken 8 farklı yerde dinlenilmiştir Bu mola yerlerinin hepsinde semure ağacı vardır Bugün bu 8 konaklama yerinden sadece bir tanesi bilinir. Burada Efendimiz'in istirahat ettiği yerde Mescidü'l-Tevbe adlı bir mescit vardır Tebük yolundaki istirahatlerden bir tanesini Efendimiz semure ağacı altında dinlenirken gerçekleştirir Gavres adlı düşman Efendimiz'in yanındaki asılı kılıcı alıp, seni elimden kim kurtaracak?" diyince Efendimiz öyle bir, "Allah!" der ki Gavres'in elindeki kılıç düşer. Efendimiz düşen kılıcı alarak, "Şimdi seni kim kurtaracak diye seslenir. Bu meşhur olay semure ağacı altında gerçekleşir

KusvA'YI HATlRLATAN MEKKE DEVELERI

MEKKE nin kutsal topraklarında gezerken mübarek insanların neler yaşadığını bilmek ve bir nebze olsa dahi yaşamaya çalışmak tarihimize büyük fayda sağlar çöl denilince akla ilk gelen devedir. Bedevinin en yakın arkadaşıdır Çöl insanının vazgeçilmezidir SAV in Mübarek devesi Kusva Efendimiz'e hicret yolculuğunda bineklik yapmıştır. Efendimiz Medine'ye girdikten sonra herkes kendisini misafir etmek isteyince deve serbest bırakılmış ve önünde çökeceği evde misafir kalınmıştır Mekke'ye hacca gidilirken aynı deve Hudeybiye'de kalkmamak üzere çökmüş ve Efendimiz "Fili bağlayan devemi de bağladı buyurmuştur.

Mekke'nin Fethi sonrası efendimiz Sav Mu'az bin Cebel ra ı Yemen'e gönderirken ona kendi devesini vermiş Devem sana güven verir. Onun çöktüğü yere mescidini kur," demiştir Kur'an'da yaratılışına dikkat çekilen deve o günkü şartların vazgeçilmezidir Bu mübarek hayvanın Mekke-Hudeybiye arasında çiftlikleri var kurulu birkaç çadır ve etrafı çitlerle çevrili develer var Çitin dış tarafında develere yiyecek veriliyor bu çiftlikte irili ufaklı 30 kadar deve var yavru develer Her şeyin küçüğü gibi bunlar da harika deve sütü içtik çitin içinde geçti en uzun boylu deve anne imiş ve yavru yerli yersiz süt içmesin diye annenin memesini bağlanmış Çoban memeyi örten bezi açınca minik deve yavrusu koştu ve annesinin memesine uzanıp emıneye başladı. Az sonra adam elindeki tası anne devenin meme altından sağmaya başladı ayağını ustaca kıvırarak dizini masa gibi kullanıyor ve kıvırdığı diz üstüne koyduğu tası sağmaya çalışıyordu Hepimiz şaşkınlık ve ilgiyle izliyorduk. yammdakilere, "Neden yavrunun da içmesine izin veriyor?" diye sordum. Aldığım cevap ibret doluydu yavruya süt içmesi için izin vermezse anne memesine süt bırakmıyormuş. çobanın süt sağması için yavrunun süt içmesi gerekiyor. Anne deve, Allahu Teala'nın sevk-i ilahisi olarak sadece yavrusu süt içeceği zaman memesine süt veriyor

Mekke'ye yaklaştığımıda karşı tepede bir Osmanlı murakabe binası vardır Ecdad bu mübarek şehri korumak için yaptırdığı gözetleme yerlerindendir birkaçı hala ayaktadır Tepe yanındaki vadiye Ebdah Vadisi denir. Bir zamanlar buralar Mekke dışında kalan ıssız yerlermiş savunmasız Müslümanları müşrikler buraya getirir ve işkence yaparmış. Aklımıza Yasir ailesi geliyor. Hz. Ammar, annesi Hz. Sümeyye ve babası Hz. Yasir Müslüman olmuş oğullarının gözü önünde her ikisi de feci işkencelerle şehit edilmişdi. O yüce ruhlara fatihalar . gönderiyoruz.

MEKKE Murakabe binasının üzerindeki tepenin eteklerinde beyaz bir cami vardır. Kubbeli yapısı ile dikkat çeken cami islamdan önceki dönemlere ait hatıraları barındırıyor. Efendimiz ile Hz. Hatice burada buluşur Bu mukaddes insanların şereflendirdiği mekanda yapılan dualara icabet edileceği düşünülür bu mevkiye icabe, mescide ise icabe Mescidi denirmiş. yenilenmiş binasıyla beyaz, tek kubbeli bir yapıdır icabe Mescidinde 3 kitabe vardır ilki Emevilere, diğeri padişah I. Ahmed'e ait olup sonuncusu günümüzde konmuştur Efendimiz nübüvvetinden önce Mekke'de duramaz. Yalnız kalacağı bir yer arar. Bu amaçla Nur Dağı'na çıkıp, Hira Mağarası'na çekilir. ilk zamanlar üç, beş gün ya da bir hafta kalırken, peygamberliğin gelmesine yakın birkaç ay dağdan inmediği olur bu uzun kalışlarda Hz. Hatice, Efendimiz için hazırladığı yiyecek torbasını getirmek için yola çıkar, Efendimiz dağdan aşağıya inerek burada buluşur Peygamberimiz azık için bile şehre bulaşmak istemez peygamberliğe hazırlanırdı Hz. Adem ve Hz. Havva Arafat'ta, Cebel-i Rahme'de buluşurdu Efendimiz de Hz. Hatice ile buluştukları Nur dağı ve Hira mağaralarına çok değer verilmiş dua makamı olmuştur Burada el açıp uzun uzun dua edilir Dua ederken mescid duvarındaki I. Ahmed'e ait olan kitabeyi inceliyoruz. Bu peygamber aşığı Osmanlı sultanı, hacca umreye bir kez olsun gelemediği halde bu mescidin varlığından haberdar olup günümüzden 395 sene önce bu mescidi tamir ettirebiliyor. bugün Türkiye'den gidip 15 defa umre yaptım," diyenlerin içinde bile bu mescidden habersiz pek çok insan var. Osmanlı'nın ali-cenaplığı bizi hayret ve hayranlığa sevk ediyor .

Mescid-i icabe'ye yakın, olan Mekke beledi-ye binasının karşısında beyaz ve küçük bir yapı dikkat çeker. Burası bir su yapısıdır. Bir kuyu ve yan haznesi bulunur Efendimiz buraya uğramış ve istirahat etmiştir. Kuyunun adı Tuva ve buraya Arapça adıyla Bi'r-i Tuva Tuva Kuyusu dur. Kainatın Efendisi 630 yılında Mekke'nin fethine çıktığında şehre girmeden 2 gün önce Curmuh denilen yerde gecelemiştir. Mekke'ye giriş öncesi son geceyi Tuva Kuyusunda geçirecek, burada istirahat edip kuyudan boy abdesti alarak şehre girecektir. Bi'r-i Tuva'nın önündeki cadde adı Fetih Caddesi Mekke'nin fethinde Efendimiz Sav in ilerlediği meşhur yoldur Hz. Aişe, fetih günü Efendimiz'in Mekke'ye girişini şöyle anlatır, "Mekke'ye girerken üzerine bindiği merkubun semerine, neredeyse alnı değecek ti Efendiler Efendisi mütevazılığıyla bir zamanlar binbir cefa gördüğü ve terk etmek zorunda kaldığı şehre muzaffer bir kumandan olarak giriyordu ama tevazuyla giriyordu. Bu tevazuyla yaşayan ve yaşatanlar Efendimiz'in yolundan gidenler olmuştu. Mısır Seferi'nden dönerken İstanbul'a gündüz girmeyen halk bu muvaffakiyeti bizden bilir ve alkışlar diye Üsküdar'dan şehre gece giren Yavuz, Mohaç Muharebesi'nde dünyanın en büyük ordularını 2 saatte içinde yok eden ve dönüşte, zaferle kalbime gurur girdi. gece yatağı dehlize serin," diyen Kanuni canlanıyor zihnimizde. Kudüs'ü alıncaya kadar 30 sene çadırda yatan Selahaddinler, İspanya'nın fethinde, "Unutma dün köleydin, bugün muzaffer bir kumandan yarın toprağın altına girip hesap vereceksin," diye kendisini hesaba çeken Tarık bin Ziyadlar ve niceleri. Onların hepsi güzeller güzeli SAV den renglerini ve dünyaya hayat olmuşlardı ömürleri boyunca

Mekke ve Medine civarında Osmanlı'nın tamir ettiği nice yapı bizzat kendilerince yapılan hayır eserleri vardır. Her bir paşa ya da hanımefendi, imkanlarının bu mukaddes topraklara nasip olmasını isterdi. Osmanlı'da her padişah burayı tamir ve ihya etmiştir. İcabe Mescidi gibi Osmanlı'nın tamir ettirdiği yapılar ve bizzat temelden kendilerinin yaptırdığı eserler vardır Mescid-i İcabe'nin arka sokaklarındaki Osmanlı yapısı son Osmanlı Valisi Osman Nuri Paşa'nın kaldığı vilayet konağıdır orijinal mimarisiyle yerinde duran yapı, cumbaları, kepenkli pencereleriyle, görenlere kimliğini aktarır. insanlığın faydasına kurulmuş bir hayır eseridir Osmanlılar buraya hükmetmek, ve yönetmek için değil, hadimlik için gelmişdir Tepedeki en yetkili kişi padişahtan Mekke valisine kadar Hadimü'l-Haremeyn olmayı en büyük paye sayardı. Bugün Topkapı Sarayı'ndaki padişah sorguçları bu anlayışın en güzel örneğidir sorguçların tüylerinin izahı şudur: Mekke ve Medine'de mukaddes mabetler tavus kuşu tüyünden süpürgelerle süpürülür bu süpürgeden birkaç telek İstanbul'a gönderilirdi padişahlar bu tüyleri sorguçlarına takar, "Bizler senin evinin hadimleriyiz ya Rabbi!" der ve öyle dolaşırdı Konağın tam karşısında Osmanlı vardır. Bugün suyu akmasa da güzel bir restorasyon geçiren sebil temiz ve sağlamdır Sebilin az ilerisinde bir başka Osmanlı yapısı ve Seyyid konakları vardır. İki katlı revaklı ön cepheye sahip olan, son derece görkemlice inşa edilen bu yapının Yapılma gayesi çevreye hayırlı olma çabasıdır Hacca ve umreye gelenlerin ücretsiz barınması için düşünülmüş. Kral Abdülaziz burayı ikamet yeri olarak kullanmıştır Mekke'deki Osmanlı eserlerinden biride Eyüp Sabri Paşa'nın Miratü'l-Haremeyn'i ve Sinan Paşa'nın eserleridir Mescid-i Haram'ın yanındaki 4 kubbeli Kanuni Sultan eseri Süleymaniye Medreselerinden, ll. Mahmud'un hanımı Bezmialem Valide Sultan'ın yaptırdığı Guraba Hastanelerine kadar birçok eser Mekke ve Medine'de yer almıştır Bugün bu hizmet eserlerinden pek azı ayaktadır. ülkemizdeki gibi hızlı ve düzensiz gelişen şehirlerde ne yazık ki tarih ikinci plana atıldığı için eserler korunamıyor. Ayakta kalan eserlerin geleceği meçhul. Bugün ayaktaki eserler Osmanlının son dönemlerine ait. Mekke'nin Meydan-ı Kışla Kışla Meydanında Sultan II. Abdülhamid in yaptırdığı kışla binaları var Bugün ancak fotoğraflardan görebiliyoruz bir kısmı hac döneminde misafirhane olarak kullanılmış 2005 itibariyle binalardan, yol çalışmaları sonrası sadece 2 küçük parça ayakta kalmış sonra bu yapılar da ortadan kaldırılmış II. Abdülhamid Han'ın yaptırdığı ve misafir için düşünülmüş Haseki evlerinden birkaç tanesi hala ayakta


Abdülhamid Han yaptırdığı Mekke'deki Osmanlı yapılarından biri kız mektebidir. Osmanlı'nın son çırpınışları ve özellikle ll. Abdülhamid'in son gayretlerinin büyüklüğünü anlıyorsunuz. • Osmanlı en parlak yıllarında çok büyük okullar açtı Kanuni Rüstem Paşa Semiz Ali Paşa Adeta eğitim seferberliği yaptılar Kanuni dönemi altın bir dönedir. En çok okulun açıldığı dönem Abdülhamid Han dönemidir. Mekke de nasibini almıştır. MEKKEDEKİ bina bugün nice özel koleje taş çıkartır o devirde adam yokluğu vardır Osmanlı iyi idareci ve öğretici bulmakta zorlanır Beyrut'ta bir Alman Osmanlı okulu açılır. Okulun müdiresi Halide Edip tir. Ancak eğitim değil Avrupa'daki moda anlatılır YÜREKLERI YAKAN VE GÖNÜL FERAHLATAN İKI OLAY


Mekkedeki Osmanlı hatıralarına göz atıp lcabe Mescidi'ne geliyoruz. Mescidin karşısında Mekke belediye binası vardır Az ileride Kral Abdülaziz Mescidi yer alır. Bu iki yapıarasına Hayrü Beni Kinane denir islamda bu mevkinin çok özel bir önemi vardır Burada acı üzücü, ve güzel olaylar yaşanmıştır Üzücü olay, Mekkeli müşrikler Müslümanları boykot kararını burada almıştın. İslamiyet'in yeşerdiği yıllardır. Müşrikler ellerindekinin gideceği endişesiyle ne yapacaklarını şaşırmış ve hırçınlaşıp korkunç bir planı harekete geçirerek Hz. Peygamber'i akrabaları ve sahabeyi boykot kararı alırlar. son derece ağır olan boykota göre Haşimoğulları ile alışveriş yapılmayacak evlenilmeyecek kuru ekmek bile uzatılmayacaktı bu kararlar tam 3 yıl acımasızca uygulandı Efendimiz ve yanındakiler müşrik zulmüne sabretmek zorunda kaldılar. toplumdan uzaklaştırılıp, aç bırakıldılar. Az sayıdaki insaf ehlinin yardımı engellendi. Bu acı hatırayı Sa'd bin Ebi Vakkas anlatıyor, "Günlerdir ağzıma bir şey koymamıştım. Yerde deri parçası buldum. temizleyerek ağzımda emdim bana üç gün gıda oldu." Bu boykot günlerinde üzücü olaylar gerçekleşmiştir. Efendimiz'(sas) i nübüvvetinde sağlam bir inançla destekleyen Hz. Hatice ve öksüz ve yetim kaldığı çocukluktan beri kendisini her türlü tehlikeden koruyan çalışan amcası Ebu Talib vefat etmiştir Buradaki güzel hadise ise şudur. Mekke'nin fethiyle şereflenen Kainatın Efendisi Mekke içinde itam burada askeriyle kamet etmiştir. Kendisine neden evde kalmadığı sorulduğunda, "Akil bize kalacak ev mi bıraktı buyurmuş "Burada neden kalıyorsunuz?" diye soranlara "Allah'ın takdiri olan tarihi vakayı ispat için," yani Allahu Teala'nın bizi buraya zaferle getirdiğini ispat için demiştir. Efendimiz o en hassas insan, acılı boykot günlerini hiç unutmamış En sevdiği 2 insanı bu dönemde kaybetmiştir muzaffer bir kumandan olarak Mekke'ye girmiş zulmeden herkesi affetmiştir.


Efendimiz Mekke dışındaki müşrikler üzerine yürümek için Huneyn'e ilemiş Huneyn Savaşı galibiyetle bitmiş Cirane'de ganimetler dağıtılmıştır Yeni Müslümanlara teşvik için fazla ganimet verilmiş hoşnutsuzluk çıkmıştır ensar arasında, "Resulallah dostlarını, kendi komşularını buldu. Onlara fazla verdi, bize vermedi," diyenler olmuş. Efendimiz ensarla şu konuşmayı yaparak fitneyi engellemiştir Diyeceksiniz ki sığınacak yerin yoktu biz seni koruduk. Ben derim ki Allah beni Peygamber göndermeseydi sizler eski savaşınızda devam edecektiniz. Onlar malları ile Mekke'ye dönecekler ben sizinle Medine'ye döneceğim ... " Efendimiz in konuşmasından sonra Mekke'ye uğramadan Cirane yolundan Medine'ye yola çıkmıştır. Efendimiz'in şereflendirdiği bu topraklar O'na ait nice hatırayı saklıyor. Bu hatırar bize SAV in çektiği sıkıntıları, insanlara tahammülünü sevgi ve nice fedakarlıklarını gösteriyor Cirane'den Mekke'ye dönemeden Medine'ye göçüyor İslamiyet gibi bir güzelliği yaşamamız için başta Efendimiz ve nice yüksek şahabe ciddi imtihanlar verdi bunları öğrenmeli, yaşamalı ve dünyaya en güzel şekilde yansıtmalıyız Ehl-i Beyt islam'ı yaşayan ve Efendimiz'in ahlakını hayatına hakim kılan, Allah Resulüne olan aşkını devam ettirendir. İstikametde olan ve istikametini bozmayan Değişmeyen ve değiştirmeyendir yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler size merhamet etsin Hadis-i Şerifi'ni hatırlıyiruz. Seyyid Ömer ve yanındakiler İstanbul'da Risale-i Nur Sempozyumu'na katılıp Bediüzzaman ile ilgili görüş bildirmek için Türkiye'ye gelmişti. Topkapı Sarayı'nda gezdiler İstanbula misafir oldular Saraylarımızı ziyaret ettiler . Seyyidleri en çok etkileyen topkapı sarayına ecdadın nakşettiği ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler Bizi en çok etkileyen onların, Efendimiz'in emanetlerinin olduğu Hırka-yı Saadet Dairesi'ne girerken en dışarda ayakkabılarını çıkararak içeriye çıplak ayakla girmeleridir


NUR DAĞI ve Kabe'yi çeviren dağlar Peygamberimiz'e ait nice hatırayı muhafaza ediyor İslam Tarihi'nin en önemli hadisesi olan ilk ayetin inişi Mekke nur dağında gerçekleşti. Burası nübüvvete az bir zaman kala Efendimiz'in risalete hazırlandığı yer Hira Nur SAV Önceleri birkaç gün kaldığı bu yerde, sonra birkaç ay kalıp şehre inmemeye başlıyor Hz. Hatice her gün endişeli gözlerle Nur Dağı'nı seyrediyor, efendimizin sıhhatini düşünüyor Nur Dağı sarp ve kayalık bir dağ. Üst kısmı sivri. Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mağara zirve noktada. Oradan Mekke çok güzel görülüyor. Mekke'yi ve Nur Dağı'nı önünüze aldığınızda dağın şehre hakim olduğunu çok iyi görebilirsiniz. Mağara denince insanların aklına derin bir kaya geliyor fakat burası 3-4 kayanın baş başa vermiş hali. Peygamberlik burada geliyor

Efendimiz ilk defa "Oku!" emrini Nur dağında alıyor yüce Nebi Dağa çıkmak için sabahın erken saatlerinde buraya geliyor. Güneş çıktıktan sonra dağa tırmanmak bir hayli zor. gece giderseniz mağara ağzını kalabalıktır güneş yükselince insanlar dağılıyor mağara tenhalaşıyor. Sabahın erken saatlerinde bir olaya şahit oluyoruz burada. Mübarek mekana, insanlar yanında maymunları ile geliyor 2000 yılından beri buraya dadanan bu hayvanların geliş sebepleri yiyecek bulmak. Onları buraya kim saldı bilemiyoruz. çok durmuyorlar. Sağolsun insanlar Hira Nur'da yerdeki yemekleri toplayıp hayvanlara veriyorlar dağda bulunduklan kısa süre zarfında çantalara sahip çıkın. Çünkü kapıp götürebiliyorlar .

Nur Dağı yanında Efendimiz'in hayatında ki önemli bir yer Sevr Dağıdır Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicret ederken 3 gece kaldığı mağaranın olduğu dağdır. Medine istikametinin tersindedir Efendimiz Hicrette takipçileri şaşırtmak için ters istikamete hareket etmiştir. yanında sadık arkadaşı Hz. Ebubekir de vardır bu sıkıntılı yolculukta ve ilk mağara günlerinde Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma, hamile haliyle arkalarından izleri kaybolsun diye koyun güdüyor, koyunların sütünden de Efendimiz'e ve babası Hz. Ebubekir'e ikram ediyordu şimdi bu mübarek dağın çok sarp ve dik bir yapısı var. Buraya çıkmak Nur Dağı'na çıkmaktan çok daha zor. tam iki katı zamanda tırmanıyorsunuz. Tırmanmada pes ediyor insan. gündüz güneş altında tırmanış mümkün değil. İşte Müşriklerin gözleri bu kadar dönmüştü? Efendimiz gibi bir insanlık abidesinden nasıl nefret edebilmişlerdi? Onu öldürmeye her kabileden birini seçip gece yatağına yaklaştırmışlardı yatakta Hz. Ali yatıyordu. Efendimiz eza ve cefalarla memleketini terk eddi Bizim çıkmakta zorlandığımız sevr dağına SAV i bulma ümidiyle tırmandıları umutları çok zayıftı onları bu dağa çıkartan insan bu meşakkatli tırmanışta tüm bunları düşünüyor. En tepeye vardığınızda o mukaddes mağara var Gözler örümcek ağı arıyor. Yuvasında yatan bir güvercin bulmaya çalışıyor Örümcek ağını toplayıp çoktan ayrılmış ama hala güvercinler görülüyor bu mağarada satıcılar güvercinlikler kurmuş Güvercinlere baktıkça tarih canlanıyor Sevr Dağındaki mukaddes mağarada bugün. yine aynı yerde besleniyor

Sevr Mağarası çok dar. Müşrikler iyice yaklaşmışlar. Mağaraya geldiklerinde mağaradaki yuvasından can havliyle bir yaban güvercini havalanıyor. İnsanları görünce ürkerek uçan kuş, hiç mağarada bir başkası varken yumurtaları üzerinde yatar mı diye düşünüp Mağaranın ağzının bir örümcek ağı ile kaplı olduğunu görüyorlar. içeride birinin olması mümkün değil. Ağ bozulmamış yıllardır duruyormuş gibi bir hali var. örümcek ve güvercine söz geçiren SAV i korumuştu. 3 gece burada kalan Efendimiz sadık dostu Hz. Ebubekir ile sevr dağına önden tırmanıp arkadan aşağıya inerler. Aşağıda onları Hz. Ebubekir'in kılavuzu Ureykıd ve Fuheyre beklemektedir Ellerinde Efendimiz ve Hz. Ebubekir'e vermek üzere develer vardır Peygamberimiz hicret arkadaşıyla uzun ve zorlu bir yolculuğa başlar. Hudeybiye Usvan Kudeyd Huleyse üzerinden devam eder

Umreye gelen ziyaretçiler yarım günlük bir programla gezdirilir gezi güzergahında hac yerlerini görürler. Bu ziyaret yerlerinden biri de Cemerat şeytan taşlama yeridir şeytan sembolü üç sütun vardır Hac mevsiminde insanlar son arefe akşamı Müzdelife'de toplanıp taşları ertesi günü ve diğer günler buradaki şeytan sütunlarına fırlatırlar. Bir sene burada sembolik şeytan sütunları yoktu sütunları tamire götürmüşlerdi. Sütunlar değiştirilip yerlerine kondu enli hale getirildiler. Bu taşlamada kolaylık sağlıyor. Burada 3 sütun var. Büyük, orta ve küçük şeytanı temsil ediyor Hz. ibrahim Rabbine verdiği söz için oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürürken şeytan Hz. İsmail'e annesi Hz. Hacer'e, babası Hz ibrahim gibi gözüküp vesvese vermeye çalışır Allah'a itaatsizliğe zorlar şeytan reddedilir ve taşlanır hacılar da hac mevsiminde . Şeytanı taşlar Binlerce kişi aynı anda ortadaki küçük sütunu taşlamaya çalışır. izdiham olabilir Eskiden bu sütunlar sadece zeminden taşlanırken şimdi üç farklı kattan taşlanıyor

Mekke'nin dışına çıkan gruplar hac güzergahında uzayıp giden yol kenarında uçsuz bucaksız bir duvar görürler bu bir duvar değil su kemeridir.3-5 km değil tam 60 km dir uzunluğundadır. adı Ayn-ı Zübeyde Zübeyde Suyu dur Vadi-i Numan'dan aldığı suyu Arafat'a taşımakta ve o coğrafyada altın kadar değerli suyu insanların hizmetine sunar· Bu kemerleri Abbasi Halifesi Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hanım yaptırmış, geçen yüzyıllar içinde yıpranmış ve kullanılamaz hale gelince Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan yeniden inşa ettirmiştir inşa sırasında kemerleri Arafat'tan Mekke'ye kadar uzanır. KANUNİ bu sular için Önce 50 bin altın göndermiş yetmeyince ikinci bir 50 bin altın ile takviye etmiştir.

Mihrimah Sultan'ın Mekke'de de tüm hayırseverliğiyle su kemerleri yaptırmıştır İstanbul da da nice hayır eseri vardır Mukaddes Topraklarda , gururla gezeriz su kemerleri görünür der ki Beni Abbasl Halifesi Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hanım yaptırdı, yüzyıllar sonra Mihrimah Sultan tamir ettirdi, l960'larda hacca gelenler su kemerlerini merak edip sormuş. Harun Reşid'in hanımı Zübeyde Hanım yaptırdı denilince, 'Bundan böyle dünyaya gelecek ilk kız torunuma Zübeyde adını vereceğim,' demiş. Ben doğmuşum benim adım Zübeyde," dedi.


Mekke sokaklarında dolaşmak bizi Asr-ı Saadet e götürebilir. bu mübarek şehirde sahabe döneminden kalma birtakım mescitler tarihten kıssalar anlatır Hz. Muhammed'in mukaddes izlerini takip eden sahabe bu izlerin kaybolmaması için hatıra mescitler inşa etmiş bu mescitlerdeki her tabela bu mekanların özelliklerini anlatır bu tarihi yapıları görmek için arabaya gerek yok. Bir yürüyüş mesafesinde nice hatıra saklı mescidi görülür Merve Tepesi'nin karşısında Peygamber Efendimiz'in doğduğu eve yüz dönerseniz sırtınızın baktığı tarafta bir yol ileriye uzanır. yolu takip ettiğinizde Cennetü'l Mualla'ya varır yoldaki tarihi mekanı görürsünüz Eskiden Beni Haşim Mahallesi'nin olduğu dağı sağımza alıp Merve Tepesi'ni sola alarak önde uzanan yolu takip ettiğinizde yolun solunda Şecere adlı mescit Mescidü'ş-Şecere'nin Efendimiz ile ilgili bir hatırayı muhafaza ederdi . Arapçaca şecere, ağaç demektir. bu mescidin adı ağaç mescididir. Efendimizden bu mevkide müşrikler mucize göstermesini. ister SAV mübarek parmakları ile buradaki ağaca gelmelerini işaret eder. Ağaç köklerini sökerek ileder ve tam Efendimiz'in önüne gelip peygamberliğini tasdik eder bu mucize sahabe tarafından unutulmamış, ağaç Efendimizden bir sembol gibi yıllarca orada kalmıştır. ağacın kuruması ve dökülüncemekanın kaybolmaması adına buraya mescit inşa edilip Adına ağaç mescidi demişlerdir Bu olayla Efendimiz'in mübarek parmaklarıyla işaret buyurduğunda ayın ikiye bölünmesi, avucundaki taşların zikretmesi, bulutların Sav e gölge yapması gibidir Şecere Mescidi'nin bugünkü mimarisi birkaç yıkık olup önceleri tarihi bir Osmanlı mescidi görünümündeydi

Şecere Mescidi'nin karşısındaki araba yolunda bir başka mescit vardır . Adı Mescidü'r-Raye. Raye sancak ve bayrak manasına gelir. Peygamber Efendimiz Mekke'nin fethi için şehre girdiğinde şehrin girişi olan bu yerde durarak elindeki Ukab adlı mübarek sancağı buraya dikmiştir. Ukab, kanal manasına gelir Efendimiz'in siyah sancağına verilen bir isimdir. Sancak Topkapı Sarayı'ndaki Mukaddes Emanetlerde gümüş muhafaza içinde sergilenir. Mukaddes Emanetler deki bu mübarek Peygamber sancak Mekke'nin fethini görmüş. Hz. Ali'nin elinde dalgalanarak Hayber'e gitmiş vemübarek fethi görmüş. Efendimiz bu sancağı, Mute destanını yazmak üzere giden sahabeye vermiş. Zeyd bin Harise, Cafer-i Tayyar, ardından Revaha taşımış bu kutlu sancağı. Üçü art arda şehit olunca Halid bin Velid alır sancağı ve destana son noktayı koyar.

Mekkede Mescidü'l-Şecere tarafından devam ettiğinizde benzer bir mescitle karşılaşacaksınız. Aynı mimari tarz ve üslupla tasarlanmış mescid çok yeni ama adı Efendimiz dönemine gidiyor. Mescidin adı Cin. burası Mescidü'l-Cin. Efendimiz Taif yolculuğunda tebliğ için Mekke'den 80 km uzağa giderken Hz. Peygamber burada taşlanır Gönlü kırık Mekkeye dönerken Batn-ı Nahl'de durur ve tam bu mescidin olduğu yerde ibadete çekilerek Rabbine teveccüh eder. Efendimiz'in gönlünü alacak bir hadise meydana gelir. Cinler gelir ve kendisine iman ederler. cinlerin bu ziyaret yerleri sahabe tarafından belirlenip ve bir mescit inşa edilerek adına Mescidü'l-Cin denmiştir.

Cin Mescidi'nin çapraz karşısında zamanında vadi olan 2 cepheli bir yer durur. üzerinde küçük tümseklerin görüleeceği bu yer, Mekke'nin en önemli kabristanı Cennetü'l-Mualla'dır. Mekke şehrinin dışında ki kabristan artık şehrin içinde kalmıştır. Kabristanın ortasından ana yol geçer kadınlar kabristana giremedikleri için üstten geçen yolun 2 kenarına dizilip kabristanı inceleme ve dua fırsatı buluyorlar. Suudi Arabistan'da kabristan anlayışı farklı olduğu için Türkiye'de ki gibi yer araranmıyor. Kabirlerde mezar taşı yok. işaret taşı var. Çoğu kişi dedesinin kabrinin yerini bilmiyor ölen kişilerin naaşları dört duvar beton plakalar içerisine konup ağzı kapatılıp az bir toprak atıldıktan sonra bir süre bekler ve içeride bir şey kalmadığına kanaat getirilince aynı yere başka kişiler defnedilir. Cennetü'l-Mualla'ya içeriden de dağa doğru sırt vermiş ve etrafı yeşil demirle çevrili bölüm Efendimiz'in yakınlannın defnedildiği yer. Efendimiz'in biricik eşleri Hz. Hatice, Mekke'de vefat eden iki oğlu Kasım ve Abdullah, amcası Ebu Talib, dedesi Abdülmuttalib yatıyor. Cennetü'l-Mualla'nn eski fotoğraflarında muhteşem kubbelerle süslü türbe binaları vardı Özellikle Hz. Hatice için inşa edileni çok dikkat çekiciydi Mekkelilerin Hz. Hatice için her sene burada mevlid yapardı varlıklı kişiler hatimler indirtip yemek dağıttırırdı Hz. Hatice'nin yanında tabiinin büyüklerinden Fudayl bin iyad'ın da kabri bulunudu bugün hiçbirisi yok. sol köşede bir çalı parçası görülür. Hz. Hatice'nin kabrinin burası olduğu söylenir. Oraya bakarken onun Efendimiz'i tanıması, SAV e kervanlarını emanet etmesi, izdivacı, elinde avucunda ne varsa islamiyete verip islamiyete ilk giren olması akla geliyor. Hz. Aişe Efendimiz'e Hz Hatice yi unutmuyorsun," deyince. Hz. Peygamber de, Kimsenin bana inanmadığı zamanda o inanıyordu," diye cevap verecektir. Dualarla mübarek annemizin ruhunu şad ediyoruz. Çile dönemini iliklerine kadar hisseden fakat gül devrini göremeden vefat eden bu büyük kadın için ne kadar dua etsek azdır. ÇiLELi BIR ANNE


Cennetü'l-Mualla'nın yol altındaki kısmında Hz. Peygamber dönemine ait 2 önemli kişi yatar. Bunlar Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma ile oğlu Abdullah bin Zübeyr; dir Hz. Esma Peygamberimiz ve babası Hz. Ebubekir e hicret mağarasında gizlenirken koyun gütmüş, ve süt taşımıştıtır. hamileydi. O sevdiği kişilerin arkasından Medine'ye hicret etmiş yavrusunu Medine'de dünyaya getirmiştir. Yavrusu Abdullah bin Zübeyr'dir. Medine'ye hicret eden muhacirler arasında ilk çocuk dünyaya getiren hanım Hz. Esma, Medine'de dünyaya gelen ilk muhacir çocuk Abdullah bin Zübeyr dir. Çile devrini gül devri, gül devrini yine çile devri takip eder. Dört halife devrinin cennet kokulu günleri sona erip Emevi saltanatı başlar. Şahsi kararlar, menfaatler, dini karıştırma dessaslar iş başındadır Muaviye'nin oğlu Yezid işleri iyice sarpa sardırınca Hz. Ebubekir'in torunu Abdullah bin Zübeyr ra dayanamayıp yönetimi tanımaz Baştakiler onunla uğraşmak isterler muvaffak olamazlar. Halife Abdülmelik emir verir ve zalim Haccac Mekke'yi kuşatıp mancınıklarla döver ve güzel sahabiyi şehit eder.

EFENDİMİZE (SAS) SÖZ VERİILEN YER: AKABE

Mekke'ye uğrayanlar Akabe'ye de gitmelidir. islam Tarihi'nin dönüm noktasıdır Akabe. Mekke'den Medine'ye hicrette Medineli müslümanlar ile buluşmanın adı ve yeridir Akabe ve buradaki buluşmanın simgesi Akabe Mescidi hala ayaktadır. Peygamber Efendimiz'in Medinelilerle buluştuğu ve islamiyet'i tebliğ eddiği yere gitmek için Mekke'den Mina'ya ilerlenmelidir. Akabe, Mina yakınlarındadır Efendimiz Medine'ye hicretten 2 yıl önce büyük şeytan sütununun olduğu dağda Medine'den hacca gelen 6 kişi ile görüşür. Hz. İbrahim'den sonra cahiliye insanları Kabe'yi ziyarete edip hac yapıyordu bu ziyaretlerde 6 kişi Efendimiz'le tanışıp çağrısını kabul eddi Bir sene sonra Akabe'de buluştular sayıları 12 olmuştu Efendimiz onların yanına Mekke'den genç bir sahabe Mus'ab bin Umeyr'i de verir. Mekke'nin en zengin ailesinin oğlu olan genci sokaklardan geçerken insanlar takip ederdi. o, gönlünü İslamiyet'le şereflendirdi ailesi onu reddeddi üzerine giyecek elbise bulamadı Dünyayı elinin tersiyle iten genç 12 kişilik bir grupla Medine'ye ilerler. İslam inancını hem tebliğ hem temsil edecektir. Defalarca tehdit edilir. Yanına her gelen kılıç çekip Hakaret eder o tatlı ve yumuşak seslenişi ile,."Gel otur dinle eğer kabul etmezsen bana istediğini yap" der. Bu ince üslup, kimleri dize getirmemiştir ki. Medine'nin iki büyük kabile reisi olan Sa'd bin Mu'az elinde kılıcıyla gelirken onun o sıcak atmosferde kaybolur. Oradan kalkarken o, eski Sa'd değildir. Mus'ab bir sene sonra Akabeye tam 72 kişiyle beraber döner . •

canerucar3443
01-21-2019, 11:55
teşekkürler bilgi için

murataltug1985
01-22-2019, 08:50
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Mina yakınlarında Akabe'ye gelindiğinde dağ eteklerinde karşımıza küçük fakat şirin bir yapı çıkar. Klasik bir mimari ile inşa edilmiştir yöresel izler dikkat çeker Arabistan'da Efendimiz döneminden beri mescitlerin geniş avlusu önemlidir Avlu önünde, kıbleye doğru kapalı dar bir alan olur namazlar buradan itibaren kılınır Mescidi çeviren dış duvarlarda şekilli dişler olur. Karşımızdaki mescitte bu özelliklerin tümü vardı. Mescidin adı Akabe'ydi. Tam burada Efendimiz Medinelilerle biatlaşmıştı. Mescidin etrafında bulunan birtakım kitabelerden ilk iki tanesi okunamıyor Çünkü atik yazı denilen eski, sanatlı küfi: ile yazılmış. yan duvarda Bismillahirrahmanirrahim
sallallahu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecma'in. Yazıyor bu mescidi buraya Abbas! Halifesi Cafer el-Mansur yaptırmış. burası Akabe ve Akabe biatının yapıldığı yer Efendimiz in Yanında amcası Hz. Abbas da vardı. Bu biatlaşma da Hz. Abbas oradakilere, neye biat ettiğinizi biliyor musunuz?" diye sorar. bu hatıra onun soyundan gelen bu halifeler tarafından yaşatılmak istenmiş ve Cafer el-Mansur tarafından Akabe Mescidi inşa edilmiştir. Bu mescidi son kez tamir ettiren İstanbul'da Ortaköy Büyük ve Küçük Mecidiye, Teşvikiye gibi camileri ve nice hayır eserini yaptıran Sultan Abdülmecid Han dır
Akabe mescidi en son onun döneminde ihya edilmiştir .

Mekke ve Medine de her an tefekkür içinde olmalıyız. Buranın her anı bizi alıp başka diyarlara götürür Bu tarihi ve mübarek coğrafyada ayağımzın bastığı her yerde nice hadiseler yaşanmıştır Hz.Muhammed'in izini sürmek için her fırsatı değerlendirmeliyiz Peygamber Efendimizin Mirac basamağını öğrenirken Mekke çekimlerinde nereden çıktığını anlayamadığımız yaşlı bir amca Grubumuza yanaştı ve konuştular. , l7 yıldır burada yaşayan amcamızın anlattıklarım Herkese anlatılmaz," dedi. sonra "Evladım kimsiniz, nerelisiniz?" diye sorup Hocamızla, "sohbet etti buralara gelişini şöyle anlattı, "Oğlum Yalovada yaşıyordum. İçime buraların ateşi düştü. Kabe'yi görme arzum dayanılmaz bir hal aldı. paramı aldım düştüm yollara. Gölcükte param bitmişti. Kendimi camiye attım. ağlayıp Rabbime yalvarıyordum. caminin kıble duvarları açıldı. Kabe göründü ve bana seslenerek, "Seni buraya alacağız üzülme," dedi. Amcanın olayı sır kapısının aralandığı bir an gibi gözüküyor. Bu vakalar akıl gözüyle değil kalp gözüyle anlaşılır Kendisine araştırma yaptığımızı Peygamber izini sürdüğümüzü söyleyince tebessümle Bu gece Fetih Kapısı'nda size göstereceklerim var," dedi ve ayrıldı. şaşkındık.

Mekke farklı bir şehir sadece Ka be ve mukaddes emanetleriyle yaşayanlarıyla da farklı bir şehir. Nice gönül ehli kişiler buralarda dolaşıyor Buralarda vakit çok hızlı geçiyor. Yatsı namazını kılınca Mescid-i Haram'da oyalanıp dışarıya çıktık. amcayla buluştuk. kendisi Mescid-i Haram'ın teknik işlerinden sorumluydu Mescid-i Haram'a girdik. Kabe'nin Yemen'e bakan köşesi (Rükn-i Yemani nin karşısındaki revaklara gittik avluda Osmanlı sütunları var burası Peygamber Efendimiz'in miraca çıktığı yer yaşlı amca Konuşmasına devam etti, "Osmanlılar burayı çok iyi biliyordu ve bu mukaddes yeri işaretleyip kırmızı mermer bir sütun diktiler Abbasi Halifesi Mehdi'den kalan revak sütunları beyaz iken osmanlı sütunları kırmızıdır," İnsanlar sütunu bilip özel ihtimam göstermesin diye sütun mermer renginde boyanmıştır altından kırmızı renkli bir mermer ortaya çıkar Bu sütun arkasındaki iki sütun da Efendimiz'in göğsü yarılmış miraca çıkmaya hazırlanmıştır," rivayetlere göre Peygamberimiz Mirac'a amcasının kızı Ümmü Hani Hz leri'nin evinde çıkmıştı. Peygamberimiz namazlarını Mescid-i Haram'da ki Rükn-i Yemani ile Hacerü'l-Esved arasında kılardı. yönünü hem Kudüs'e hem de Kabe'ye dönmüş olurdu. Ümmü Hani Hz leri, evimden, Hz. Peygamber'in namaz kılarken sesini duyuyordum," diyor. Bu yer Rükn-i Yemani'nin tam karşısı idi.

iSLAM'IN iLK ŞEHiT HANIMI: Hz. SÜMEYYE Mescid-i Haram'ın dış duvarlarında Sırtımızı Safa Tepesi'ne vermiştik. Mescid-i Haram'ın dış avlusundan yol karşısında ki
Karşı sırada yüksek duvarlada çevrili bir alan Hz. Sümeyye'nin kabridir bu mezar İslamiyet'in ilk şehit kadınına aittir Mekke'de ki ilk yıllarda Kabe'deki putlardan gelir elde edilir, putlara
saygısızlık kabul edilmezdi Mekke'de putları kabul etmeyen, onları taş ve tahta olarak gören kişiler vardı. Onları susturmanın yolu yakalamak ve sindirmekti. Güçlü ve zengin olanlara dokunamıyorlardı güçsüz ve fakirler ezilmekteydiler hain fikirlerini uygulamaya soktular. İlk hedef Mekke'nin yoksulu Yasir ailesi oldu. Hz. Yasir, eşi Sümeyye ve oğulları Ammar'ı sürükleyerek Mekke dışındaki ıssız bir vadide işkence yapacaklardı. işkencenin en şiddetli boyutlarını
uyguladılar Hz. Yasir ve eşi Hz. Sümeyye'yi şehit ettiler Hz. Sümeyye İslamiyet'in ilk şehit hanımıdır

Mekke'nin her yeri tarih kaynar Hz. Muhammed'in hayatı SAV le oturup kalkmış kişilere ait hatıralar şehrin her yerinde karşımıza çıkar. onlardan biri de Kainatın Efendisi'nin mübarek eşleri Hz. Meymüne'ye aittir. Bu mübarek kabri ziyaret için Mekke'den Medineye ilerlemelisiniz. Şerahbiye Hastanesinin bir kilometre sonra solda beyaz duvarlarla çevrili bir yapı vardır Buraya Vadi-yi Serik dir vadiyi boydan boya ikiye ayıran çift şeritli yol Mekke'yi Medine'ye bağlar hacca ve umreye gelenler bu otobanı kullanarak mukaddes şehirlere yolculuk yapar. Mekke'den çıkmışsanız yol solunda, Medine'den geliyorsanız yolun sağında dört duvarla çevrili bir mekan İçinde küçük bir kabir görülür Burası Efendimiz'in eşi Hz. Meymüne'nin kabridir

Hudeybiye Anlaşmasında 628 de hac yapamadan dönen Efendimiz ertesi sene Mekke'ye geldiğinde, amcası Hz. Abbas, kendisine eşinin kardeşiyle evlenmesini teklif eder kabul edilir SAV izdivacın harem hudutlarında gerçekleşmesini arzu eder Mekkeli müşriklere, izdivacın Mekke'de gerçekleşmesini istediğini, Mekke'ye yemek ziyafeti vereceğini söyler. Mekkelilerin kalplerini kazanmayı düşünür müşrikler reddeder. Efendimiz zifafını Vadi-yi Serik'te yapar gece buradaki semure ağacının altındaki çadırda geçirilir. Semure ve bu mekan Hz. Meymüne'nin kaderinde önemlidir Efendimiz'le burada zifafa giren Hz. Meymüne Hicri 51 de Hz. Muaviye'nin hilafeti döneminde buraya gelmiş hastalanarak semure ağacı altında vefat etmiştir. Kabri buraya yapılmıştır. Osmanlılar döneminde burası yeşillik ve sulak bir yerdir Eyüp Sabri Paşa'nın Miratü'l-Haremeyn eserinde Hz. Meymüne'nin kabir resmi mevcuttur kubbeli bir türbe ve sebil göze çarpar. Mekke yerlileri Hz. Meymüne'yi her sene anarlar. Safer ayı buraya toplanan halk annemiz için mevlid okutup, yemek dağıtır


Kainatın Efendisi SAV in gece ibadetini kıyamını, rüku'unu, secde ve gözyaşını Hz. Meymüne annemiz den öğreniriz Efendimiz, Hz. Meymüne ile evlenince amcası Hz. Abbas'la bacanak olmuştur. Hz. Abbas'ın, Hz. Meymüne'nin ablası olan hanımından, ileride İbni Abbas dünyaya gelir. ibni Abbas, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'la arkadaştır. ibni Ömer arkadaşlıklarından bahsederken diyorki Medine sokaklarında oynarken Efendimiz'in teyzesinin eve girdiğini gören İbni Abbas, oyunu bırakır koşa koşa SAV in ardından eve girerdi. Çocuklar Efendimiz'i çok severlerdi. Peygamberimiz Hz. Meymüne'ye misafir olunca İbni Abbas fırsatı kaçırmaz teyzesinde yatardı. Her gece teheccüde kalkan yüce Peygamberi İbni Abbas sabaha kadar takip ederdi Efendimiz'in gece ibadetini bu çocuk sahabiden öğreniyoruz. •

Tenim Mescidi'ni geçince bir kilometre ileride Teknoloji Koleji vardır okulun az ilerisinde duvarla çevrili bir kayalık alan görülür. burası Hz. Hubeyb'in şehit edildiği yerdir buralarda çok acılar çekilmiştir. Medine'den gül kokusu yayılırken çevre kabileler İslamiyet'i öğrenmek istiyordu. Peygamberimiz İslamiyet'i anlatması için onlara sahabeleri gönderiyordu. Uhud Savaşı bitmişti. Müslümanlan meydan savaşlarıyla yenemeyeceklerini anlayınca onları tek tek ortadan kaldırmayı düşündüler sinsi planlar tertip ettiler. Müşriklerden Beni Lihyan kabilesi, Medine'ye gelerek dini muallim talep ettiler. Peygamber Efendimiz en seçkin sahabeden 8 kişiyi onlarla gönderdi. Medine'den Mekke'ye bir haftada gittiler ve bu kabilenin topraklarındaki Reci Kuyularına geldiklerinde sahabeye pusu kurup, onları şehit ettiler. Aralarından sadece 2'sini katletmeyip Mekkeli müşriklere sattılar. Mekkeliler bu 2 güzide sahabeyi ağır işkencelerle şehit ettiler Hz. Hubeyb'e müşriklerden iki rekat namaz için izin istedi Namazım bitince nede hızlı kıldığını sordular. O da, "Ölümden korktu da namazını uzattı demeyesiniz diye böyle yaptım," cevabını verir. Müşrikler, "Senin yerinde peygamberin olmasını iste seni serbest bırakalım," dediler. Hz. Hubeyb kükrer ve, ''Değil yerimde Peygamberin olması O'nun ayağına kıymık tanesinin batınasına razı olamam," der. Üzerine mızraklar gelirken Rabbine iltica etti dedi ki "Ya Rabbi durumumu Efendim'e bildir ve selamımı O'na duyur." Ardından kayalıklarda şu nida yankılandı "Esselamu aleyke ya Resulallah O sırada Medine'de, sahabe ile halka olup sohbet eden Efendimiz birden ayağa kalkar ve, "Ve aleykum selam ya Hubeyb!" diye karşılık verir. Sahabe sorar, "Ne oldu ya Resulallah!", Efendimiz'in cevabı hüzünlü ve kısadır, "Hubeyb'i şehit ettiler." Dudaklanmız şehit sahabe için duaya açılırken onların şefaatlerini dilemeyi unutmuyoruz

Mekke-Medine arası nice Peygamber hatırasını bağrında saklar. Mekke havayollarının tam karşısında ki Seniyyetü'l-Beyda dır Efendimiz Miracda birkaç yerde namaz kılar Bunlar Tur-i Sina, Beytülahim ve Medine'dir. Mekke'den Kudüs'e Burak'la gitmiştir. Kainatın Efendisi SAV Mirac'ın ertesi günü başından geçenleri Mekkelilere anlatır, "Bu yolculuğa delilin var mı?" diye sorarlar. SAV "Dönüşte Cirane de Mekke'ye 60 km kala bir kafile gördüm. Sularından içtim ... " der. Giderler ve orada kafileye gece suyunuzdan biri içti mi?" diye sorarlar. Kafile den içti," cevabını alınca inanamazlar. GIRANE mevkiinde meydana gelen diğer olay ise Huneyn ganimetIerinin dağıtılmasıdır. Ciranede Efendisimiz savaş ganimetini dağıtırken Hz. Ebubekir Hz. Ömer ve Hz. Osman ihrama girerek Mekke'ye gitmiş ve umre yaparak dönmüştür Ciranenin meşhur kuyusunda Efendimiz yere eliyle meshetmiş çok tatlı bir su çıkmıştır. Kuyu bugün kapalı olsa da, Osmanlılar restore etmiştir

Mekke Medine arasında kullandığımız araba yolu haricinde, bir de Efendimiz'in hicret yolculuğunda kullandığı hicret güzergahı vardır Hicret güzergahı, Hicret'ten 8 sene sonra gerçekleşen ve Mekke'nin fethi ile neticelenen geri dönüş yolculuğunda belli. yerlerde kesişir bu yerlerden birisi de Cümum'dur. Eski adıyla Merruz zehran. Buradaki beyaz mescit Efendimize ait bir hatırayı muhafaza için yaptırılmıştır Efendimiz 630 da Mekke'nin fethi için yola çıktığında şehre girmeden iki gün önce buraya gelir. lO bin askeriyle konaklar ve her askere ateş yakma emri verir. Efendimiz Mekkelilere korku salmak ve direnme olmadan şehre girmek ister SAV in tek derdi insanların ahiretinin hayatının kurtulmasıydı hidayete ermeden ölen müşrikler olursa hayatları mahvolacaktı. Cümumda beyaz mescid Kapısı üzerinde 1997'de yenilendiğine dair inşa kitabesi var. Bu mescit, Hz. Peygamber'in Mekke'yi fethinden iki gün önce gecelediği yerdir Çadır şu an mescidin bulunduğu yere kurulmuş. Efendimiz namazlarını burada eda etmiş. bu yer kaybolmasın diye sahabe burayı belirlemiş ve üzerine mescit inşa etmişler. Mekke'nin fethi sırasında burada konaklandığı için bu mescide, "Mescidü'l-Feth" yani "Fetih Mescidi" deniliyor. mescidi, ilk kez Ömer bin Abdülaziz Hzr leri inşa ettirmiş kendisi, Medine valiliğinde Efendimiz'e ait nice hatırayı yaşatmak için hatıraların yaşandığı yeri mescitlerle donatmıştır .

Cümum'dan birkaç kilometre ileride bir dar boğaza vardır. Buraya "Madiyk Boğazı" denilir Efendimiz Süfyan'ı oturtarak İslam ordusunun geçişini seyrettirmiştir. İslam ordusu, Mekke'ye bir konak mesafedeydi. O gece 10 bin ateş yakıldı. ateş gerekli etkiyi yapmış; ateşleri gören Mekkeliler, her bir ateşi on asker şeklinde hesaplayıp 100 bin asker olduğunu düşünmüştü Süfyan, Müslümanların niyetlerini öğrenmek için Cümum'a kadar geldi. Efendimiz'in amcası Hz. Abbasa giderek kendisini Hz. Muhammed'le görüştürmesini istedi. SAV bu görüşmede Süfyan'a, "hala Müslüman olmayacak mısın?" diye sordu. O biraz zaman tanı dedi Efendimiz Hz. Abbas'a, Süfyan'ı gece burada bekletmesini şehre ertesi gün göndermesini söyledi. Efendimiz Süfyana Madiyk Bağazı'ndan geçecek olan islam ordusunu gösterecek ve onun son direncini kıracaktır Süfyan Mekke'ye döndüğünde, "Öyle bir ordu geliyor böyle sadık bir ordu, hiçbir dünya melikinde yoktur. Direnmenin faydası olmayacaktır," dedi Efendimiz'in arzusu yerine gelmişti. Şehre girişte direniş olmadı 1-2 istisna dışında kan dökülmedi. İslam ordusu Mekke'ye girmeye başladı. Girişte endişe edecek bir şey olmadığı bildirildi. Kendi evinden çıkmayanlara, Kabe'ye sığınanlara ve Süfyan'ın evine girenlere dokunulmayacak!" denirken, Süfyan'ın gönlü kazanılmaya çalışıldı. Efendimiz'in şehre girdiği yer olan Hucun tarafında vukuat olmazken Şubeyke yönünden giren Hz Halid in mevkiinde küçük bir direniş oldu. her şeye rağmen şehir aen şerefli misafirine kavuştu. Mekke'de bundan böyle taştan tahtadan putlara değil, tek ve yegane hakim olan Allah'a secde edilecekti. •

Yunus Emre'nin dediği gibi Efendimiz'in izini araya araya ilerliyoruz. Yolda bizi tarihi bir pazar karşılıyor. Burası Mecenne Pazarı. Buranın tam zıt istikamette Mekke'ye 40 km uzaklıkta Zü'l-Mecaz Pazarı vardı Efendimiz Mecenne Pazarı'na üç kez uğramıştır Buranın havası o yüzden çok güzel. Mekke'de sıcaktan bunalmışken şimdi yaylada dolaşır gibiyiz. Mekke'den Medine'ye hicret eden Hz. Bilal, Medine'ye geldikten sonra sıtmaya yakalanır. ateş içinde şu şiiri söyler, "Acaba birgün olur da ızhır ve celil otlarının etrafa güzel koku yaydığı bir vadide geceleyebillr miyim Mecenne'nin tatlı sularına varıp içebilir miyim bu bölge Hz. Bilal'in şiirindeki gibi pek güzel bir yermiş. ırmaklar günümüzde akmasa da yatakları hala duruyor. Bu ırmaklar mevsimlik olduğu için yıl içinde akabiliyor Mecenne Efendimiz'in hicret yolu üzerinde Mekke-Medine arasında ki uzanan asfalt yola "Hicret Yolu" dense de asıl yol Efendimiz Hz. Ebubekir'l bu yolun paralelindeki dağların arasından geçmiştir. Bu çileli yolda Mecenne'ye gelmişler Usvan-Huleyse-Kudeyd'den sonra Ümmü Mabed'in çadır kurduğu yere gitmişlerdir.

Ümmü Mabed ra kocasıyla çobanlık yapan yaşlı bir kadındır telef olacak keçileri vardır Efendimiz mübarek elleriyle bu keçiye dokunduğunda keçi bolca süt vermişti yaşlı kadın şaşırmış Bu sütten içen hicret yolcuları, yolda Süraka ile karşılaşmışdır Peygamberimize ce, atına saldıran Süraka'nın, atının ayakları kumlara battığı için Süraka hiçbir şey yapamamış ve İslamiyet'le şereflenmiştir. Hicret yolu bundan sonra Cuhre'ye, Ebva'ya, sonra Herse'ye ve Bedir'e uzanmıştır . •

RECİ KUYULARININ IZTIRAB içindedir İslam tarihinde önemli bir yeri vardır Efendimiz'in güzide sahabileri burada şehit edilmiştir Mekke-Medine arasındaki yolda ilerliyoruz. Mekke'den 65 km uzaklıkta ki toprak yolda ki Reci kuyularına ancak arazi arabasıyla gidilebilir yolda çukurlar ve tümsekler vardır Çöl içindeki bu seyahatte uçsuz bucaksız kum yığınları ve bir keçi çobanı dikkat çekiyor. Birkaç devesi Bu ıssız yere çadır kurmuş, onları bekliyor. Eski bir mezarlık görüyoruz. taşlar hala duruyor. Sağ ve solumuzcia tarım arazilerini görmek mümkün Recideki kuyular o günden beri hiç dokunulmamış gibi tüm orijinalliğiyle duruyor Tamamen toprakla çevrili, ve yuvarlak bir su birikintisi burası. Ama ne kadar doldurursanız doldurun alttan kaynıyor. Bu büyük kuyu etrafında 20'ye yakın küçük oyuk var. Bunların içinden su çıkıyor. Allah'ın işine bakın, bu daire içinde nereyi kazsanız su çıkıyor. Büyük kısımdan hayvanlar içtiği için sık sık bulanıyor ve insanlar su için daha küçüklerini kazıyor. pet şişemize su dolduruyoruz. Su berrak ve tadı fena değil. Kuyunun az ilerisinde taşlarla çevrili bir mescit var. taşlar yerde yan yana bir iz teşkil ediyor. Kuyunun yanında yükselen tepe şanlı sahabenin sığındığı yer. Selamlarını Ötelere Duyurabilenler"

Hz. Peygambere gelen müşrikler, İslamiyet'i öğrenmek bahanesiyle muallim isterler. Efendimiz en seçkin sahabeden 8'ini gönderir Mekke yakınlarında ki Beni Lihyan kabilesi sahabeyi pusuya düşürerek öldürmek bazılarını Mekkeli müşriklere satmak ister. Medine'den Reci kuyusuna geldiklerinde pusu kurup sahabeye ok yağdırirlar. Sahabe direnir ama 6'sı şehit düşer. 2 sahabeyi esir alıp Mekkeli müşriklere satarlar

Reci Kuyusu'nda ki suikastta yaşanan hadiselerden biri de şehit sahabeden birinin ölmeden önceki duasıdır duanın sahibi Asım bin Sabit ra dır, Ömer bin Abdülaziz Hz leri'nin dedesidir. Müşriklerin kendisini şehit etmesiyle vücudunu parçalayıp uzuvlannı keseceklerini tahmin ettiği için Rabbine yalvarmış ve, "Allah'ım müşriklerin vücuduma ilişmelerine izin verme," diye dua etmiştir. müşrikler Asım bin Sabit'i şehit ettikten sonra vücudunu kesrnek amacıyla niyetlendiklerinde ortalıkta bir ordu çıkmış ve onlar mübarek sahabinin naaşına ulaşamamışlardır. O gece yağan şiddetli yağmurda Asım bin Sabit'in naaşı bilinmeyen bir yere sürüklenmiş ve kaybolmuştur.

Reci Kuyularından Usvan kasabasına ilerledikçe yolunuzun sağında tepeler görünür, görülmesi gereken bir tepe vardır bu tepe Üzerinde elektrik direkleri olan bir tepe, tarihte önemli bir hadiseye şahitlik etmiştir Reci'den dönüşte çıktığımız asfalt yola birkaç km uzaklıktadır burası Kürau'l Gami.m'dir. Efendimiz sahabeleri ile 628 de umre için Mekke'ye giderken Fetih Suresi burada nazil olmuştur. fethin kulaklara fısıldandığı yerdir Mekke'ye 30 km kala müşrikler Müslümanlanları şehre sokmamışlar Hudeybiye anlaşmasını imzalamışlardır

Hudeybiye anlaşmayla kalpler islamiyete çok teveccüh etmiş gerçek fetih hayata geçmişt sahabeler şahit olmuştur. O günden bu yana da bu tarihi kuyuya ağızdan çıkan su manasında, "Tefle" denir. Halk arasında meşhur olan kuyunun suyu, birçok hastalığa şifadır bidonlarla taşınır. islam tarihinde Bi'r-i Tefle mevkiinin önemi sahabenin ilk kez korku namazını burada kılmışdır Onlar Mekke'ye ilerlerken Halid ra onları burada görecek Mekkelilere haber edecektir. sahabenin endişesi artınca Efendimiz burada dört bir yana haberci göndererek Mekke ve çevresindeki her şeyden haberdar olmuştur. sahabeyi teskin etmek için burada korku namazı kıldırmıştır. Rabb'lerine sığınmışlar ve kalben selamet bulmuşlardır. Bi'r-i Tefle'nin bulunduğu alan sulak yerdir çevresi yeşildir. Erak" denilen ağaç görulür Söğüde benzeyen bu ağaçta da diğer çöl ağaçları gibi geniş yaprak yoktur Buharlaşmanın çok olduğu bu topraklarda ağaç yaprakları küçük ve incedir. Rabbimiz bu iklimde yaşayabilmeleri için ağaçlara böyle bir özellik vermiştir. Erak ağacının köklerinden misvak yapılır ağaç yaprakları doğal bir doğum kontrol işlevi görür. Yapraklarını çiğneyen hanımların çocuk yapmaları gecikir

Abdullah ibni Omer ra Hz leri'nin kabr-i şerifi HAYATINI SÜNNETE ODAKLAMIŞ BiR GÖNÜL İNSANI Mekke'den Zahir'i geçtikten sonra Şüheda mınıtıkasında sol taraftaki tepe eteklerinde bir mezarlık vardır mezarlığın karşısındaki evin bahçesinde büyük bir sahabi yatar. islam alimleri bu sahabi için, "Abdullah bin Ömer denildi mi herkes onun kim olduğunu bilirdi. o, Efendimiz'in sünnet çizgisinden hiçbir zaman çıkmayan Hz. Ömer'in oğlu Abdullah idi. demektedir
Hz. Ömer'in birçok oğlu vardır ama Ömer'in oğlu denilince akla hemen o gelir Efendimiz'i titizlikle izlemiş, sözlerini, hareketlerini takip ederek dinin en önemli temsil ve tebliğcisi olmuştur. Hayatında Efendimiz'i öyle takip etmiştir ki hal ve hareketlerinin hiç biri abes değildir SAV gibi yaşamaya çalışmış. hacc da Arafat'ta bir taşın başında durur. Onu tamyanlar, "Abdullah, neden burada oturdun?" diye sorarlar. O da, Efendimi Veda Haccı'nda burada oturmuştu," der. kervanla yolculuk yaparken kervanı durdurur ve bir ağaca gider. Efendimiz bu ağacın altına gidip gelmişti," cevabını verir. Peygamberimiz'in yaptıklarını ölçü kabul eden ve tatbik etmekten geri durmayan güzel insan Efendimiz oturdu diye Medine'deki Akik Vadisi'nde ki semure ağacını ömrü boyunca sulamıştır. Medine'den Mekke'ye gelse, önce Bi'r-i Tuva'ya uğrar, boy abdesti alır sonra şehre girerdi. Çünkü Efendimiz aynısıni yapmıştı.

Abdullah bin Ömer ra nın kabrini ziyaret esnasında onun vefatı akla geliyor Vefat öncesi ne konuşabilmekte ne de uzuvlarını hareket ettirebilmektedir. kendisine abdest aldırırlar onun Bir derdi vardır yanındakiler anlayamaz Abdullah bin Ömer'i çok iyi tanıyan arkadaşı Bir şeyler anlatmak istiyor fakat anlamıyoruz," der. Yeni giren "Siz az önce ne yaptınız?" diye sorar. "Abdest aldırdık," cevabını verirler "Peki kulağına meshetmiş miydiniz?" diye sorunca "Siz onu tanımıyor musunuz? O, hayatınca Efendimiz'in sünnetinden bir nebze sapmamıştır diyerek kulaklarına da mesh edilmesini ister. ondan sonra rahatlar lbni Ömer Haz leri sonra tebessümle vefat eder.

Hac ve umre çok önemli iki ibadettir nasip meselesidir. Eskiler Çağrılmadan gidilmez," derlerdi Gitmek isteyenleri korku alır, "Acaba oralara gitmeye layık değil miyim diye!" kutsal beldelere geldiğimizde zihnde soru işareti oluşur, buraların hakkını verebiliyor muyum, buradaki ibadetim kabul görüyor mu, bu tertemiz beldelere layık mıyım yoksa varlığım buraları kirletiyor mu diye. Türkiye'den Hicaz'a gelenler Cidde'ye uçup araba yoluyla Mekke'ye geçerler ya da direkt Medine'ye uçarlar. Önce Mekke'yi ziyaret edenler, Medine'ye bazen otobüs bazen iç hat uçağı ile geçerler MEDiNE VUSLAT topraklarına gelince uçaktan inildiğinde yüze sıcak hava dalgası vurur. bu sıcak motorların havayı kızdırmasına yorulur ama uçaktan metrelerce uzaklaşıldığı halde hava serinlemez, sıcaklık Medine'nin iklimidir Burada ki her mekan, tabelaladaki her isim bize islam Tarihi'nden nice sayfayı aralar İşte havalimanı çıkışındaki tabelalar; Tebük, Yenbu, Riyad. Her birinin nice hatırası var. Efendimiz'in Tebük Seferi. .. Medinenin yeni şekillenmeye başladığı dönemde, Doğu Roma nın dev bir ordu ile ileriediğinin duyulması üzerine çıkılan zor ve çileli sefer ... • Medine'ye gelen herkes heyecanlıdır etrafı gözler. Efendimiz'in ismini Yesrib'den Medine'ye çevirdiği güzel beldeye gelinmiştir. Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mekanlar ve Yeşil Kubbe görünür Havalimanından çıkıp otobüsle şehre ilerleyen her kişi büyük heyecanla SAV in türbesini görecekleri anı beklemektedir eskiler, uçak ya da otobüsün olmadığı zamanlarda aylarca süren yolculukla Medine'ye gelenler şehre nasıl girmekte idi Eskiden Medine'ye yaklaşan kervanlar şehre birkaç kilometre kala at ve develerinden iner yaya olarak şehre girerdi Şehre girerken Efendimize duyulan saygıdan yalınayak yürüyenler bile olurdu Tekbirler salavatlar ve duayla adım adım Efendimiz'in mescidine türbesine MEKKE-MEDİNE ye varırlarmış. İbrahim Edhem Hz leri gibi Medine'ye yaklaştıkça her ikibadımda durup iki rekat namaz kılarak ilerleyenleri unutmamak lazım. O en güzele yaklaşmak için eskiler nice güzel davranışta bulunmuş fakat günümüzde arabayla yanına gitmekten başka çare yok. Araba içinde de olsak herkes te l aynı soru var: Efendimiz'in mescidindeki Yeşil Kubbe'yi önce kim görecek?

MEDİNEDE güzeller güzeli SAV in türbesine ait mübarek kubbe görünür Dudaklardan salavat-ı şerifeler yükselir Şehre gelen gruplar önce otele yerleşir, heyecanla Mescid-i Nebevi'ye koşarlar. Bu öyle bir ilerleyiştir ki insanlar sanki uçar gibidir ayaklar yere değmez Kulaklarda kutlu insanın müjdesi yankılanır : "Kim vefatımdan sonra kabrimi ziyaret ederse beni hayattayken ziyaret etmiş gibidir Hava karanrken Medine'yi ve özellikle Mescid-i Nebevi'yi kutsi bir hava sarar. Gündüzün şiddetli sıcağı akşamın serinliği azalır ve yerini latif bir esinti alır. Buraya ilk kez gelen ve burayı önceden ziyaret etmiş olan kendilerinden geçmişvaziyette Yeşil Kubbe'ye bakarken dalıp gider Artık içeri girme vaktidir. Kral Fahd döneminde devasa boyutlarda genişletilen mescide kadınlar ve erkekler ayrı kapılardan girerler. Dışarıda hava bunaltıcı da olsa içerisi ferah ve rahatdır. Soğuk su ile serinletilmiş ve nemlendirilmiş hava her direğin dibindeki menfezlerden cami içine verilir o an kimsenin gözü camiye ait detaylan göremez akıllarda Efendimiz SAV vardır ilk gidilecek yer, SAV in kutlu mescidine ait mekanlardır. Peygamber mescidine halk arasında "Cennet Bahçesi" denir Efendimiz'in hayattayken mescit olarak kullanmış. "Minberim ile hücre-yi saadetimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir."buyurmuştur

Mescid-i Nebevi'nin namaz vakitlerinde çok kalabalık bir cemaati vardır. Cennet Bahçesi hiçbir zaman boş kalmaz. kısa bir ibadet için uzun bir vakit beklemek gerekir Asr-ı Saadet'te Mescid-i Nebevinin kıbleye doğru olan sol yanında, boydan boya Efendimiz'in mübarek eşlerinin kaldığı odacıklar sıralıdır İslamiyet'in Medine'ye ait sürecinde meydana gelen her olayın ayrı bir anlamı vardır. Bu mescitteki her hadise, geleceğe aktanlmak amacıyla sütunlara not düşülmüştür. Efendimiz'in türbesi Hz. Aişe'nin kaldığı odadır. Efendimiz bu odada vefat etmiştir kabrini buradadır mescidin içine kıbleye bakan duvarlar şebekelerle çevrilidir. Mescidine bakan kısımdaki şebekelerle Hücre-yi Saadet arasında 3 adet sütun vardır. kıbleye en yakın ve en başta olanı yatak-döşek sütunudur," yazmaktadır. Hz. Peygamber itikafa çekildiğinde mescitten dışarı çıkmaz istirahatlerini bu sütunda yapardı Sütunun yanındaki perden arkası Hz. Aişe'nin odasıdır mübarek başlannı perde altından içeriye uzatır ve Hz. Aişe Efendimiz'in mübarek başını yıkardı Bazen de el ve ayaklannı uzatırdı

Peygamber Efendimiz her sene Ramazanın son lO gününde bu direkte yanında yaptığı itikafta Kur'an-ı Kerim'i Cebrail as ile karşılıklı okurlardı. O güne kadar nazil olan ayetlerin kontrolü yapılan bu okumada önce Efendimiz Cebrail'e as a ardından Cebrail Efendimiz'e Kur'an-ı Kerim okurdu Efendimiz'in vefat ettiği sene, mukabele tam iki kez yapılmıştır Peygamberimiz'ın okumasına "arz", Cebrail'in okumasına ise "mukabele" denir. Biz de her sene mübarek Ramazanda mukabele okuruz

Efendimi'zin güzel hatıralarını saklayan Mescidi Nebevi sütunlarından biride nöbetçilerin Peygamberimizi bekledikleri yerdir. "Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerrinden koruyacaktır, ayeti nazil olunca Peygambenmiz nöbetçitere beklememelerini söylemiştir. Bu sütunun yanındaki diger sütun Peygamberimiz'ın gelen elçiler ile görüştügü, yerdir. ayet nazil olduğunda, Efendımiz bu sütunun yanına oturur ayetleri sahabeye burada aktarırdı bilenlerin itibar ettikleri ve arkasında namaz kılmak için birbiri ile yarıştıkları bir sütun daha vardır onun üzerinde Hazret-i Aişe" sütunu yazar Hz. Aişe bu sütun ile ilgili hadisleri rivayet etmiştir Bu direk, Efendimiz'in mescidindeki mübarek mihrapların solundaki direğin hemen arkasındadır. Efendimiz "Benim mescidimin içerisinde şu sütunda öyle bir yer vardır ki insanlar o yerin kıymetini bilselerdi orada namaz kılıp dua için kura çekerlerdi.demiştir. Efendimiz buranın neresi olduğunu söylemediğinden SAV vefatı sonrasında sahabe efendilerimiz, "Bu yeri ancak Hz. Aişe bilir," demişler ve Efendimiz'in diğer eşlerinden kendisini takip etmesini istemişlerdir. Hz. Aişe namazlarını bu sütun arkasında kıldığını gördüklerinden zikredilen yerin burası olduğuna kanaat getirmişlerdir .

Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret ettiğinde devesi Kusva'yı kendi haline bırakmış deve Eyyüb el-Ensari ra nın evine çökmüştür. Daha sonra kalkarak az ilerideki boş araziye bir kez daha çökmüştür. Devenin ilk çöktüğü yerde Efendimizbtam 7 ay misafir ·olmuştur. İkinci çöktüğü araziyi Hz. Ebubekir satın almış oraya Mescid-i Nebevi: ile Efendimiz'in eşlerine ait hücre-yi saadetler inşa edilmiştir.

Mescid-i Nebevi:, ilk yapıldığında, etrafı duvarla çevrili, boş bir avluydu. avlu üç bölümden oluşurdu. Kıble duvarında iki sıra halinde hurma ağacı gövdelerinden sütunlar dikilmiş ve üzeri hurma dalı ve yaprakları ile örtülmüştü. Burası, Efendimiz'in sahabe ile cemaat halinde namazını eda ettikleri yerdi. Caminin arka köşesinde küçük bir gölgelik hazırlanmıştı burası da Ashab-ı Suffa'nın kaldığı gölgelikti. Mescidin arka köşesine iki küçük oda inşa edilmişti. Bu kısım Hz. Sevde ve Hz. Aişe'ye ait odalardır. Hz. Aişe bu odalardan bahsederken, "Efendimiz odama ziyarete geldiğinde -ki o her gece teheccüt namazını kılardı-namaza duracağı zaman uzandığım yerden ayaklarımı kıvırmak zorunda kalırdım," der. bu oda, bir kişi uzandığında diğeri namaz kılamayacak kadar dar namaz kılan doğrulduğunda başı tavana değecek kadar alçaktı Hicret'in 7. yılı mescit Müslümanlara dar gelmeye başlar ve Efendimiz'in emriyle genişletilir. Efendimiz dönemi Mescid-i Nebevi'de en önemli değişiklik kıblenin değişmesidir Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram'a yönelme sırasında kıble 180 derece döndüğü için caminin arka duvarı kıble haline getirilir. Ashab-ı Suffa'nın gölgeliği önden arkaya alınır Efendimiz'in eşlerine ait odalara dokunulmaz. mescidin kıble duvarına bitişik kalır. Efendimiz'den sonra mescit Hz. Ömer ve Hz. Osman döneminde tekrar genişletilir

murataltug1985
01-22-2019, 17:31
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Mescidi Nebevi tamiratlarında
kıble duvarı Hz. Osman dönemindeki gibi kalmıştır bu sınır korunmaktadır. Emevi Halifesi Velid, in tamiratlarında Mescid-i Nebevi genişletilirken cannet Kapısı ve Efendimiz'in eşlerine ait hücre-yi saadetler yıktırılır. hayattaki sahabeler ağlayarak, Keşke bu hücrelerden birkaçını bıraksaydınız da insanlar, Efendimizinin nasıl bir yerde yaşadığını görselerdi," diyecekdir. Emeviler dönemindeki genişletmede Hz. Aişe'nin, Efendimiz'in türbesi haline gelen odası boş avlu etrafı mermer sütunla taşınan kapalı bölümler haline getirilir. En önde sol kısımda kalan Efendimiz'e ait kısım hurma ağacı gövdeleriyle taşınmaktadır. Bu kısımda dökülmeye yüz tutmuş hurma ağaçlarını kaldırma teklifi yapılır. Sahabe karşı çıkar "Efendimiz'in mescidine dokundurtmayız," derler her hurma ağacının yeri sabit bırakılarak her ağacın olduğu yere aynı kalınlıkta mermer sütun konulur.

Bugün Efendimiz'in mescidinde her bir sütunda zamanında bir hurma ağacı gövdesi bulunur Sahabe hurma gövdelerine dayanır hasbihal ederlerdi. Abbasi Halifesi Mehdi'nin Mescid-i Nebevi'yi arkaya doğru genişlettiği bilinir. Osmanlılar döneminde Mescid-i Nebevi:'nin çekirdek kısmı son halini almıştır. Arkasına görevli odaları eklenmiş Mescid-i Nebevi:'nin üzeri kubbelerle süslenmiştir. Bugün "Cennet Bahçesi" denilen mekanda Osmanlı kubbeleri, altlarındaki gül deseni ile hala durmaktadır. Mescid-i Nebeviyi son kez restore ettiren Sultan Abdülmecid dir. Onun hatırası olan ilk avluya kapılarının adı Bab-ı Mecid'dir. bugün bile varlığıyla o hizmeti yapan Osmanlı sultanını hatırlatır

ilk Suud Kralı Abdülaziz Mescid-i Nebeviye ikinci bir avlu eklemiş, 2005 te vefat eden Kral Fahd ise mescidi devasa boyutlarda genişleterek bugünkü görünümünü kazandırmıştır. Medinenin her köşesinde Peygamberimizin izleri vardır Büyük bir çoğunluğu ilgisizlikten yok olmaya yüz tutmuştur

MEKKE-MEDİNE HİCAZ DEMIRYOLU'NUN SON HALKASI: MEDINE TREN İSTASYONU dur ecdat yadigarı olan Medine tren istasyonu, Anberiye mevkisindedir Burası, eski Medine girişidir. şehir büyüdüğü için şehrin ortalasındadır ve Mescid-i Nebevi'ye l km mesafededir Eskiden hacılar trenden burada iner salavatlarla Efendimiz'in huzuruna giderdi Tren istasyonunu incelediğne osmanlının Peygamber sevgisini görürüz. Ecdadımız bu istasyonu inşa ederken Medine tren yolunun raylarını aksi istikamette dolandırıp şehre öbür tarafdan sokmuş ve herkesin önce Peygamberimiz'in yeşil türbesini görmesini ve SAV e selam vererek şehre girmesini arzulamıştır. Mukaddes Emanetler ve I. Dünya Savaşında Osmanlının İstanbul'dan gönderdiği son emanetleri almak için gelen trenin lokomotifi üzerine , "Esselamu aleyke ya Resulallah" yazılmıştır. Ecdadımızın tren istasyonundaki rayların üzerine keçe döşetmiş trenin raylara sürtünme sesinden Efendimiz'in ruhaniyetini rahatsız etmemeyi gaye edinmiştir

Medine tren istasyonu bir ucu İstanbul Sirkeci garında, diğer ucu Medine'de olan Hicaz Demiryolu'nun son halkası ve muhteşem bir eserdir bugün halâ ayaktadır. Tarihler 19. yüzyılın sonudur Avrupa Osmanlı'ya "Hasta Adam diyerek göstermektedir. . . Devletin başına geçen büyük sultan Il. Abdülhamid o dönem büyük devletlerin cesaret edemediği bir projeyi kendi imkanlarıyla başarmıştır. Sultanın bu gayesi İstanbul ile uzak toprakları kuvvetli bağlarla birbirine bağlamak; petrolün bulunması ile bu topraklardaki ingiliz entrikalarına mani olmak; hacc umre ve surre alayları seyahatlerini kolay, güvenli ve hızlıca gerçekleştirmektir projenin tamamlanması ile ingilizler çok endişelenmiş ihanet kokan oyunlarla insanları kandırıp para ile tren raylarına zarar verdirmişlerdir Lawrence gibi İngiliz casusları, yoldan sökülerek getirilecek her ray için altın vadetmişdir. Her şeye rağmen bugün bile, Hicaz Demiryolunun geçtiği Türkiye, Suriye, Ürdün, lübnan gibi ülkelerde orijinal Osmanlı ray ve tren istasyonları hala kullanılır. İstasyonun yanında Sultan Abdülhamid Han'ın kesme taştan yaptırdığı Hamidiye Camii tüm güzelliği ile hala ayaktadır. • ECDAT YADiGARI BiR CAMiDE KlLlNAN İKiNDi NAMAZI

padişahı II. Abdülhamid in yaptırdığı Hamidiye Mescidi ayaktadır ve hala hizmet vermektedir ve çok etkileyicidir. vakit namazları kılınır. Anberiye sokaklarında ilerledik. Sokaklar tenha ve insanlar mescitte ibadette bir kısmı ise uykudadır Dükkanların çoğu kapalı. Burada ikindiden sonra başlar ve gece geç saate kadar sürer. İnsanlar öğleye kadar istirahat ederler Halife mescitleri olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali mescitlerinin üst caddesinde Sultan Abdülhamid in hicaz tren istasyonunun yanında Hamidiye Camii'nin vardır hemen kendini gösterir kara kesme taşlarla örülerek inşa edilmiştir Ahlat taşına benzer. Giriş kapısının kavsarasındaki mukamaslar İstanbul camilerini hatırlatır. Osmanlı inşa ettiği yapılarda yerel mimariye bağlı kalmış. sahabe camilerinde Arap mimarisine has özellikleri devam ettirmiştir Hamidiye Camii her şeyiyle tam bir Osmanlı camisidir Osmanlı padişahlarına, ve bu camiyi yaptıran Sultan Abdülhamid Han'a uzun uzun dua ediyoruz .

Anberiye'de, tren istasyonu bahçesinde beyaz kubbeli, çevre duvarları şirin bir yapı vardır. Adı, Sukya Mescididir isim su dağıtmaktan ileri gelir Efendimiz sahabe ile birlikte Bedir Savaşı'na giderken burada bütün sahabeye sadece bir kubadan su dağıtarak mucize göstermişler burada Medine'nin bereketi için dua etmişler. Medine tren istasyonunun ziyarete zamanına denk gelenler bu Peygamber hatırasını ziyaret edip ziyaret namazı kılabilirler.

Osmanlı PEYGAMBER SAV in AYAGININ DEĞDiGi HER YERİ VAKlF YAPMlŞTIR Medine tren istasyonu yukarısında çift minareli ve Minare teyn (iki minareli) diye adlandırılan güzel bir cami vardır. Kısa süre öncesine kadar burada iki minareli eski bir Osmanlı mescidi bulunurdu Şu an yeni caminin etrafı tam bir mezbeleliktir Bir tarafı otopark yapılmış, diğer tarafı tamirciler işgal edmiş. her tarafından etrafa sıvı yakıt akıtan bir benzinlik hemen yanı başındadır. bunların yerinde eskiden muhteşem bir hurmalık varmış bu arazinin tümü vakıf malıymış. vakfın hayvanları çokmuş buraya gelen giden herkese su yerine süt dağıtılırmış Arazinin Efendimiz ile ilgisi sahabenin Bedir Savaşı'na gittikleri yol üzerindedir Efendimiz sahabeyle birlikte bu arazide konaklamış ve kuyusundan da su içmiş Kuyu hala tüm güzelliğiyle durmaktadır. Kuyunun önünde, ziyaretçilerin mübarek suyu rahatça içmeleri için iki oluklu bir çeşme, çeşme yanında namazgah var. namazgahın şirin bir mihrabı da var. Taş duvarda küçük bir girinti halinde duruyor. çeşme mezbelelik içinde, kuyu kapalı namazgah çöplük haline gelmiş. Buranın suyu o dönemler de meşhurmuş vakıf suyu çevre beldelere Suriye ve Lübnan'da ki Osmanlı valilerine gönderirmiş.

Minareteyn Mescidi'nden dönerken Bilal-i Habeşt Mescidi ve hemen yakınında beyaz, küçük ve Osmanlı yapısına benzeyen bir mescit dikkat çeker. Bu yapının İdris Sunüst Mescidi'dir. İdris Sunüst, Libya'nın eski başkanıdır. Kaddafi ihtilalinde buraya göçmüş, burada yaşamış, bu mübarek topraklarda vefat etmiştir bu mescidi kendisi yaptırmış. Eyüp Sultan Camii'nde Beşir Ağa kabrinin olduğu girişin sağ tarafında duran ve üzerinde "Libya Kralı Birinci idris'in armağanıdır" yazan mermer kitabe vardır bu aile Peygamberimiz'e düşkündür Efendimiz'in İstanbul'daki yadigarı olan Eyyüb el-Ensari adına mermer ve varak yaldızlı bu kitabeyi buraya hediye etmişlerdir Peygamber beldesindeki mescitlerden, Peygamber mihmandarının yanındaki hediyelerini hatırlamak aklımıza geliyor Kralın soyadı olan Sunüst kelimesinin bize hatırlattığı önemli noktalar var

Osmanlı I. Dünya Savaşı'nı kaybetmek üzeredir Dünyanın dört yanında mücadele verir. teslim anlaşması onaylanacakken, İstanbul ve Anadoluda kurtuluş harekatı başlar Çanakkale'de olduğu gibi sadece Anadolu insanı değil imkanı olan nice vefalı dost kurtuluş destanına destek verir. Bunlardan biri Trablusgarp'ta ki Şeyh Ahmed Sunüsi'dir. aynı ülkesi İtalyanlarla mücadele eder ve savaş
1930' lara kadar sürecektir. o, ülkesinin mücadelesini talebesi Ömer Muhtar'a bırakır Ahmet sunisi ve, "Asil mücadele Anadolu'dadır, burası kurtarılmalıdır, bayrak yeniden şaha kalkacaktır," diyerek Anadolu'ya gelir. Lozan imzalanana kadar bize her türlü yardımı sağlar.Dev Osmanlı'nın yıkılışının gecikmesinde nice meçhul kahramanın gayretleri vardır. Bir küçücük mescit bile bizleri tarihin şanlı sayfalanna götürür

MÜEZZINLERIN SULTANI HZ. BiLAL'IN EVİ

İdris Sunüsi: Mescidi, Bilal-i Habeşi: Mescidi'nin yanındadır. mescid yeni inşa edilmiştir Medine'de yaşayan Bilal-i Habeş Hz lerinin evi bugün bilinmektedir Müezzinlerin imamı Hz Bilalin evi, Mescid-i Nebevinin
yanında Hz. Ömer Camii'nin yanındadır Fakat Medine'deki birçok yapı gibi burası da ilgisizlikten pay alarak yıkılmış. Bugün yerinde bir postane binası vardır. Burada o kara tenli güzel insanı yad ediyoruz. Onun kapı eşiğine baş koyan Ebu Zer canlanıyor zihinlerde. HZ Bilal-i Habeşi görüş beyan ettiğinde Ebu Zer, "Hadi oradan karanın oğlu, sen ne bileceksin!" demiş, Bilal-i Habeşi üzülerek "Ya Resulallah
Ya Resulallah, kara tenli olmam cennete girmeme engel mi?" diye sormuş Efendimiz Elbette hayır, cevabını verip sorunun sebebini sormuştu. O da Efendimize anlatmıştı. Peygamberimiz Ebu Zer'i çağırarak, Sende cahiliye izlerini görüyorum diyerek ikaz etmişti. Bu ikazla Ebu Zer başını Bilal-i Habeş Hz eri'nin evi eşiğine koyarak, "Ey Bilal, sen kara ayağını başıma basmadıkça ben başımı kaldırmayacağım, demişti

Hz. Ömer'in mescidinden başka, Mescid-i Nebevide dört halifenin izini taşıyan dört mescid bulunur . Bu mescitlerin burada bulunma sebebi enteresandır. dört mescidin ·yanında olan ve adına "bulut" Gamame Mescidi" denilen yapı Efendimiz'in bayram namazlannı kıldırdığı yerdir Kendisini devamlı gölgeleyen bulut, Efendimiz Mescid-i Nebevi'ye girdiginde burada beklerdibburaya "Bulut Mevkii" ve mescide Bulut Mescidi" denmiştir Efendimiz'in vefatı sonrasında Hz. Ebubekir bayram namazlannı Efendimiz'in kıldırdığı yerin kırk metre arkasında kıldırmış. Hz. Ömer biraz ilerisinde, Hz. Osman tam zıt istikamette Hz. Aii Hz. Ebubekir'in kıldırdığı yerin arka mevkiinde kıldırmıştır Sahabe bu yerleri özenle muhafaza ederek bu mübarek kişilerin adı ile anmışlar. buralara bu büyük sahabeleri hatırlatan mescitler inşa etmişlerdir

Gamame, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer mescitleri günümüzde hala Osmanlı mescidi olma özelliklerini koruyor Hz. Osman ve Hz. Ali mescitleri degişikliğe uğramış. tarihi mescitlerden sadece Hz. Ebubekir Mescidi'nde bir Osmanlı kitabesi görülür son kez Sultan Abdülaziz Han tamir ettirmiş. Gamame Mescidi yanındaki Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin isimini taşıyan dört mescit, Mescid-i Nebevi'nin hemen yakınındadır bize güzel insanları hatırlatır

Medine, Mekke şehrinden bazı yönleriyle ayrılır. Mekke gibi dağlık değil. Dümdüz bir alan üzerindedir . Mekke'de çorak toprak vardır Medine Havası daha yumuşaktır etrafı yeşilliktir Hurmaları, üzümü ve inciri ile ünlüdür Hurma deyince akla yeşil hurmalıklar gelir. Bugün Medine'nin hızlıca büyümesi şehirdeki yeşillikleri kaybetmesine neden oluyor Mescid-i Nebevi yakınlarında hiçbir yerde hurmalık göremiyorsunuz. Her yeri otel işgal etmiş. Gözlerimiz bu önemli yerde azıcık yeşillik ararken Mescid-i Nebevinin hemen yakınlarında küçük de olsa bir yeşil alan görüyoruz. burası tarihe tanıklık etmiş olan Beni Saide gölgeliği betonlaştırılmamış korumaya alınmış. Beni Saide denilince akla Efendimiz'in vefatı sonrası olan hadiseler gelir.


Efendimiz fani hayata veda ettiğinde, mübarek naaşı gasledilirken Hz. Ömer Medine'nin iki büyük kabilesi Evs ve Hazreç'in kendilerine yeni reis seçmeye çalıştıklarının haberini alır. Büyük fitneye ramak kalmıştır. Hz. Ömer büyük ferasetiyle Hz. Ebubekir'i bulur, Beni Saide'ye getirir ve oradakilere "Hz. Muhammed'in hicret arkadaşı burada iken siz lider mi seçiyorsunuz?" der ve tüm sahabe Hz. Ebubekir i halife seçer bu tarihi vaka burada yaşanmıştır


Medine sokaklarında Hz. Muhammed'e ait nice iz ve yüzyıllarca öncesine ait nice hatıra vardır onlardan bir tanesi, halk arasında farklı isimle anılan bir mescittir Buraya Abdurrahman bin Avf ya da Ebu Zer Gıfari Mescidi·diyenler vardır asıl adı: Secde Mescididir Efendimiz burada uzun bir secde yapmıştır Peygamberimiz geceleri evinden dışarıda ıssız yerlerde Rabbine ibadet edermiş Sahabe "kendisine bir şey olur,"• diyerek SAV i gizlice takip ederdi Peygamberimiz Medine dışında bugün Secde Mescidi'nin olduğu yere gelmiş ve namaza durmuştu Arkasında da gizlice takip eden Abdurrahman bin Avf vardır Peygamberimiz secdede dakikalar ca doğrulmamış. Avf ra artık endişelenince Peygamberimiz selam vermiş ve kim olduğunu sormuş. Avf ra Benim ya Resulallah!" demiş. Peygamberimiz uzun seedesinin' sebebini anlatmış ve o secdede kendisine, "Peygamberler için salavat getirenlere şefaat edileceği müjdesi gelmiş. bu mevki yüzyıllarca secde mevkii olarak kalmış ve buraya yaptırılan mescide bu isim verilmiştir. Secde Mescidi yenidir Bugünkü cami binasının birkaç yıl önce yapılmış önceden bunun yerinde Osmanlı camiinin bulunurmuş Böyle mübarek bir mekanda namaz kılmak, Peygamber Efendimiz gibi uzun secdeler yapmak ve SAV in şefaatine nail olmak için çokça salavat-ı şerife getirmek herkese nasip olsun

Efendimiz SAV ve sahabenin Mekke'den Medine'ye hicret etmesinden sonra onlara, "Ensar" denilen Medineli Müslümanlar·sahip çıkıpben kıymetli eşyalarını onlarla paylaşmıştır Ensarın misafirperverliği meşhurdur Ensar soyundan gelen kişiler Medine'de misafirperverlikleriyle hemen kendilerini belli eder bir Ensar ailesine misafir olmak geldi aklımıza Peki bulabilecek miydik? Medine'de bizi ağırlayan ev sahipleri şehirde Ensar soylu ailelerin olduğunu, bildirdiler. O akşam Ensar ailesine misafir olacaktık yatsı namazı sonrasında Kuba taraflarına ilerledik . Medinede yaprak oynamazken geldiğimiz yer serindi ve rüzgar esiyordu. sanki Medine'nin yaylasıydı Gece karanlığında beyaz bir evin kapısı ardına kadar açıktı. bahçe kapısı Türkiye'de ki gibi değildi. Bahçe duvarlan üç insan boyu kadar yüksekti kapı ardına kadar açıktı. Ev sakinleri misafirleri ile birlikte bahçede geniş sedirlerde oturuyordu Bizi görünce koşuşturdular, "Ehlen ve sehlen" diyerek bizleri başköşeye oturttular.

murataltug1985
01-23-2019, 22:23
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Umre de ensar ailesine misafir olduk
kulpsuz fincanlar içinde kahveler geldi. Kahve bizimkinden farklıydı, buruk bir tadı vardı, yudum yudum içtik. kahveyi dolduran başımızdan ayrılmadı. Fincandaki kahve biter bitmez hemen
Bu kadarı kafi" diyemeden elinde ki
cezveye doldurmaya devam ediyordu. Sonra hurmalar geldi Medine'deki hurmalar akla Türkiye'deki hurmaları getirmemeli. Burada hurma taze hurma manasma geliyor hurmanın anayurdu burası ve insanlar için dalından kopartılmış taze hurma kadar lezzetlisi yok. Tabaklarımızda bir tanesi kırmızı diğeri sarı iki hurma var. Taze hurmanın olgunlaşma süresi var yarısı gök, yarısı ergin olabiliyor. yarısı tatlı yarısı mayhoş yiyorsunuz.hurma uzmanları zaten yaş hurmanın böyle yenmesi gerektiğini söylüyorlar. ergin tarafı insanı yakarken, gök tarafı serinletiyor ve birbirlerini dengeliyormuş. Birazdan kayısı ve Medine inciri geliyor, bu incirler Medine'de yetişiyor şaşırtıcı. Çünkü her yer çöl burada. Meyve denilince akla türkiye'deki gibi uçsuz bucaksız meyve bahçeleri geliyor.

Osmanlı kubbelerinin her tarafına binlerce gül çizilir. Efendimiz'in remzi güldür. SAV mescidini süsleyecek en güzel şey gül olmalıdır kubbe içi, bugün kapatılmış Efendimiz'in şefaatini talep eden şiirlerle donatılır. O dönemin duvar süsleri ve ayet kuşakları arasında kırmızı şerit halinde yazılmış isimler görüyoruz. Eskiler mübarek mescidi ziyaret ettiklerinde bir şeyler karalar ve mescid duvarlarına asarlarmış. Evliya Çelebi bu konudan şöyle bahseder: "Ben hakirin dahi kendi elinden çıkma bir hat, mescid duvarında asılı durmaktadır." Sultan Abdülmecid Mescid-i Nebevi'yi mükemmel tamir ettirmiştir diğer Osmanlı padişahları gibi ona da buralara gelmek nasip olmamıştır. yaptırdığı mescidi görmek için yanıp tutuşmaktadır. O dönemde fotoğraf makinesi yoktur ki fotoğrafı çekilsin ve kendisine gösterilsin. Medine'de bir Mescid-i Nebev'i maketi hazırlanır ve padişaha sunulur. Sultan Abdülmecid bu maketi öpe koklaya saklar ve oralara yakın olmaya çalışır. Bu makette Efendimiz'in sandukası görülebilmektedir. Duvarlardaki yazıyı okurken, "Süleyman Mihrabı" denilen Hanefi Mihrabı'na geldik. Burada Hanefi mezhebindekiler namazlarını cemaatle kılarmış. Sultan Süleyman tarafından restore ettirildiği için bugün "Süleyman Mihrabı" diye adlandırılır milırabın solundaki mihrap Efendimiz'in mihrabıdır. Tarihte birçok kez restore edilmiş ve günümüze ulaşmıştır Bu mihrabı Hz. Ebu Hureyre'nin de olduğu Ashab-ı Suffa'nın yetiştiği bugünkü görüntüsünü en son restore ettirenlerden biri Sultan Süleyman'dır. restorasyonda Efendimiz'in milırabının içi biraz doldurulmuştur. burada namaz kılan kişi, Efendimiz'in namaz kıldırdığı yere basmakta ve alnını aynı yere koymaktadır. bu değişiklikten sonra namaz kılanın alnı Efendimiz'in ayak koyduğu yere gelecektir. Bu konuda ecdadımızın incelikleri bizi hayran bırakır.

Ashab-ı Suffa'nın olduğu mekan Efendimiz'in türbesinin hemen arkasında Zamanında küçük bir hurma gölgeliği olan yerde, içlerinde Ebu Hureyre'nin de bulunduğu nice sahabe yetişmiş. Ashab-ı Suffa'nın solunda Mescid-i Nebevl'nin iki önemli kapısı bulunur: Cebrail ve Nisa kapıları. Bu kapıların her biriCebrail'in Dıhyetü'l-Kelbi suretinde giriş yaptığı kapılardır kapı Osmanlı yadigarıdır Kapıyı yaptıran Sultan Abdülmeciddir Padişahın ilk adı Ömerdir kapılar çok harika bir şekilde süslenmiş üzerine çok güzel yazılar yazılmıştır Kapının bir kanadında, " Ey kapılar açan Rabbim" yazıyor, diğer kanatta ise, Bize en hayırlı kapıyı aç" ibaresi yer alıyor

MESCİD İ NEBEVI ÇEVRESİNDE SAHABE HATIRALARI vardır Mescid-i Nebevi:, dikkatle incelendiğinde Efendimize ve sahabeye ait nice hatıra vardır türbe-yi saadet üzerindeki yeşil kubbe bile bize neler neler anlatır Efendimiz'in mübarek türbelerinin üzerindeki yeşil kubbe Hz Aişe'nin odası idi. Bu mübarek mekanın üzerine kubbeyi ilk kez Memlük Sultanı Kayıtbay yaptırmıştır. Ravza-yı Mutahhara'nın altın şebekelerini de yaptıran bu zatın kutsal mekanlarda bir çok yatırımı vardır. Yeşil Kubbe'yi son kez restore ettiren Sultan ll. Mahmud'dur. İstanbul'dan projeyi yönetecek yetkililer kubbe inşaatında kararsızdır Onları tereddüde sevk eden Efendimiz'in mübarek huzurlarında, nasıl bir edep takınmaları gerektiği hususudur: Sonunda karar alınır kubbe inşaatında dünya kelamı konuşulmaz biri tuğla isterken, "Bismillah" diyecek öbürü çekiç isterken Ia ilahe illallah diyecektir. bu harikulade güzel kubbe, ecdadımızın hassas anlayışıyla inşa edilmiştir. dikkati en çok çeken noktalardan Ebu Eyyüb el-Ensari'nin evidir. Bugün en azından yerini biliyoruz. Yeşil Kubbe'nin 15 metre kadar ön tarafıdır. Eskiden Şeyhülislam Arif Hikmet Efendi'nin burada kütüphane yaptırmış Cebrail'in as ın Efendimiz'e vahiy getirdiği Cibril Kapısı'nı ve Bilal Hz leri'nin ezan okumak için çıktığı damın köşesini inceliyoruz.

Babüsselam'ın yanındaki Ebubekir Kapısı...Efendimiz döneminde Hz. Ebubekir'in evi imiş Efendimiz'in emriyle onun ev kapıları mescidin içine açık olarak bırakılmış. Ömer Kapısı Hz. Ömer evinin olduğu mevki Ebu Talha'nın infak ettiği hurma bahçesi de bugün Mescid-i Nebevinin içinde kalmış. Bi'r-i Ha, yani Ha Kuyusu denilen suyu bol ve lezzetli kuyu da bahçenin içindeymiş. Kur'an-ı Kerim'in, "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcarmadıkça fazilete ulaşamazsınız ayeti nazil olunca Ebu Talha benim en çok sevdiğim hurma bahçem ve içindeki kuyudur der. Efendimiz'e bu bahçeyi Allah yolunda infak etmek isterim der. İşte Allah rızasını her şeyin önüne koymanın timsali olan hurmalık, mescid kıblesinin ters istikametinde, altı kubbeli orta girişin olduğu yerdedir Ebu Talha ra nın Ha Kuyusu 21 no'lu kapının iç tarafında muhafaza edilir Kral Fahd döneminde Mescid-i Nebevi devasa boyutda genişletilirken Ebu Talha'nın kuyusu mescidin içindedir O günlerde camii inşaatını yöneten Türk mimarlarımız sahabe emanetini yok etmeye razı olmazlar. Cami zemininin altında muhafazaya alırlar. Üzerine üç tane daire şeklinde mermer kapak örtüp yerini belli ederler. Bugün bu yan yana üç yuvarlak mermer kapak, 21 no'lu kapının iç sol kısmındadır

EFENDIMiZ'iN(SAS) KABR-i ŞERiFLERİ
Peygamber imizin Atika Kapısı türbesi en başta Hz. Aişe'nin odası idi. Mescid-i Nebevl ilk inşa edildiğinde kıblesi Mescid-i Aksa'ya bakıyordu. Mescidin en arkasına yan yana iki oda inşa edilmişti. arka duvara bitişik olanı Hz. Aişe'ye yanındaki Hz. Sevde'ye aitti. Kıble Kabe'ye döndürüldüğünde Hz. Muhammed Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in şereflendirecekleri kutlu mekanın Hz. Aişe'nin odası olduğu için Mescid-i Nebevinin kıblesi 180 derece döndürülmüş böylece Hz. Aişe'nin odası, mescidin kıble duvarına bitişik hale gelmiştir. Mescid-i Nebeviye girildiğinde kıbleye karşı mihraba durulduğunda ilk safın en solunda ki oda Hz. Aişe'nin odasıdır Efendimiz vefat ettiklerinde Hz. Aişe'nin odasına defnedilmişti. Hz. Aişe aynı odada yaşamaya devam etti. İki sene sonra Hz. Aişe'nin babası, Hz. Ebubekirde vefat etti ve Efendimiz'in yanına defnedildi. bu defin Efendimizin kabrinin tam yanına değil de ayak ucuna doğrudur on yıl boyunca Hz. Aişe bu odada yaşamıştır bu mübarek kabirlerin sahiplerinden birisi mübarek eşlei, diğeri babasıdır.


Bir gün Hz. Ömer mescitte suikasta uğrar ve vefatı öncesi oğlu İbn-i Ömer'e, "Koş Aişe'ye sor, kendi yerini bana verir mi?" diye ricada bulunur Hz. Aişe annemiz bu isteği çevirmemiş büyük bir fedakarlıkla, kendisi için ayırdığı son kabir yerini Hz. Ömer'e vermiş ve bu odada eyaşamaya devam etmiştir ancak artık eş ve babasının yanına mahremi olan bir kişi defnedilmiştir. bu tarihten sonra kabirlere perde gerdirmiş ve bu örtünün diğer tarafında yaşamıştır

Osmanlılar tarafından hazırlanan Mescid-i Nebevi minyatürlerinde Efendimiz'in türbe sıralanışı Efendimize olan saygıyı gösterir Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer efendimizin ayak ucuna defnedilmiştir Necip Fazıl hac hatıralarının Medine kısmında, Efendimiz'in türbesini ziyaret ederken, "Efendimiz'in mübarek huzurlarından geçiyoruz. Ateşler içinde yanıyorum. Efendimiz mübarek yüzlerini çevirmiş bize bakıyor," diyor. Emevllerin mümtaz halifesi Ömer bin Abdülaziz Hz leri Efendimiz'in türbesinde önemli bir değişiklik yaptırmıştır. İnsanlar Mescid-i Nebevi'ye girip namazlarını kıbleye yönelerek kılar. Fakat Efendimiz'in mübarek türbesi mescidin en önünde durmaktadır. cemaatin bir kısmı karşılarına Efendimiz'in türbelerini alarak namaza duracakdır. Halife düşünür; türbe şekliyle Kabe'nin şekli aynıdır. her ikisi dört kenarlı ve dört köşelidir. Burada namaz kılanların kalplerine bir şey gelmesin düşüncesiyle Efendimiz türbesinin Aslıab-ı Suffa'ya bakan arka kısımı yıktırılarak üçgen haline getirilir. 1100 tarihlerinde Büyük Selçuklu yıkılmıştır. Abbasiler yoktur. Fatımi Anadolu Selçuklu kendi coğrafyalarına hakimdir. Mukaddes toprakları himaye eden ve tüm İslam alemini kucaklayan bir devlet*yoktur Ortadoğu'da küçük devletçikler vardır. en gayretlisi Nureddin Zengi'nin Atabeyliği'dir.

Haçlı Seferleri başlamıştır ve Haçlılar Kudüs'ü işgal etmiştir bu sıkıntıda bir gece Nureddin Zengi rüya görür. Efendimiz kendisine iki kişi göstererek, "Nureddin! Bu iki kişi bana zarar veriyor," der Zengi adamlarını toplar ve başkent Şam'dan Medine'ye gider. Nureddin tüm Medine halkına hediye dağıtmak ister. Herkes çadırına gelir. Zengi, her gelenin simasında Efendimiz'in rüyada gösterdiği iki kişiyi arar. bulamaz. Nureddin, "Hediye almayan kaldı mı?" diye sorar. Adamları, "Evet, Mescid-i Nebevi'nin bahçesine çadır kurup itikafa çekilen iki kişi dışarıya çıkamıyorlar," onların yanına gidelim," diyen Zengi kalkar ve bu tabelenin sekizgen haline getirilmiş çadıra gelir. Efendimiz'in rüyada gösterdiği iki kişi içeridedir. Çadır altına hasır konmuştur. Nureddin hasırın kaldırılmasını emreder. hasırın altından yer altına doğru uzanan bir tünel gözükür bu iki kişi Müslüman değildir niyetleri Efendimiz'in mübarek naaşını çalmaktır Türbeye ilerlemişler Nureddin Zengi engellemiştir Efendimiz'in mübarek türbelerinin etrafına altı metre derinlik kazdırarak içerisine kurşundan duvarlar döktürür

Osmanlıların Efendimiz'in türbesine ait önemli bir tamiratı türbenin bizzat beden duvarlarıdır. Bugün İstanbul ve Anadolu'da gezerken ecdat yadigarı türbeler ve kümbetler sekizgen planda yapılmıştır. Eyüp Sultan Hazretleri, Sokullu Mehmed Paşa, Sultan Süleyman nice Selçuklu kümbeti bu şekildedir. "Bu inceliğin sebebi duanın mimariye yansımasıdır Dede ve ninelerimiz boncuk boncuk gözyaşlarıyla şu duayı yaparlar "Ya Rabbi! Bir gün hepimiz ölecek ve kabre gireceğiz. kabre girdiğimizde cennetin bütün kapılarını kabrimize aç ki istediğimiz kapıdan cennete koşa koşa girelim." Bizim inancımızda cennetin 8 kapısı vardır türbe ve kümbetlerimiz sekizgen formda inşa edilmiştir. Osmanlılar bu düşünceyle Efendimiz'in türbesini sekizgen restore etmişdir. Ecdadımız, Efendimiz ve O'na ait her şeye saygılıdır ki türbe inşaatında mübarek duvarlardan dökülen bir toz yığınını dahi zayi etmez ve hemen cam şişe içine toplayarak, mukaddes emanet kabul ederek İstanbul'a getirmiş ve Hırka-yı Saadet de muhafazaya almıştır. Bunlar Topkapı Sarayı'nda Has Oda'da "Gubar-ı Şerif' adıyla saklanır Yine aynı yerde, Peygamberimiz'in sandukalarını örten "Kisve-yi Saadet" denilen örtüler
saklanır. Bu emanetler arasında bir de su kesesi bulunur bunların hikmeti, Sultan Abdülmecid dönemindeki ilginç bir olaydır. Sultan Abdülmecid döneminde Mescid-i Nebevı tepeden tımağa tamir edilir Efendimiz'in türbesi elden geçirilir. tamiratda Efendimiz'in türbe zemininden bir mübarek su çıkar. O kadar latif ve tatlıdır ki Medine sudan nasiplenmek ister. dört gün geçer. Resulullah'a saygısızlık olur düşüncesiyle dördüncü gün üzeri kapatılır. meşin keseye biraz su doldurularak padişaha gönderilir. meşin kese bugün Mukaddes Emanetlerde Efendimiz'in kabir topraklarının olduğu bölümde, cam kap içinde saklanır

CENNETÜ'LMBAKi'DE SAHABE EFENDiLERIMiZ

Mescid-i Nebevide sabah ve ikindi namazı nihayetinde cami avlusu sınırında, boş arazinin ana kapısı önünde büyük bir kalabalık görülür Burası Cennetü'l-Baki Medine'deki tarihi kabristandır. Kadınlar burada mezarlıklara giremediği için, ön duvar dışında sıralanıp dualarını demir parmaklık arkasından yaparlar. Cennetü'l-Bakt'ye ilk kez gelenler şaşırabilir buradaki kabirlerde mezar taşı ve etrafı çevrili hazireler mevcut değildir Osmanlılar döneminde Cennetü'l-Baki de kubbelerle örtülü nice türbe binası görülür. Çiçekler ve feslerle süslü mezar taşları her yanda arz-ı endam ederdi Şu anda Osmanlı türbelerinden eser yok. Son yetmiş yılda hepsi tarihin sayfalarında yerini almıştır Bu kabristan on bin sahabeyi barındırır. ne yazık ki bugün çok azını biliyoruz. Girişin hemen sağında etrafı çevrili duvarları belirginleşmiş bir kabir göze çarpıyor. Bugün ayakta kalmış olan taban duvarlarına bakınca türbe Osmanlı türbelerinde ki gibi sekizgen şekildedir En önde yatan Efendimiz'in amcası Hz. Abbas, onun arka sağında Efendimiz'in en küçük kızları ve Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatıma yatıyor. Bu iki kabrin arkasında yan yana uzanmış dört kabir daha var. Bunlar Hz. Hasan Hz. Hüseyin'in oğlu Zeynel Abidin ra Onun oğlu Muhammed Bakır onun oğlu Cafer-i Sadık ra kabirlerin hemen önlerinde demir parmaklık inşa edilmiş ve diğer kabirlerde ki gibi buraya yaklaşmak mümkün değil. İranlılar aşırı ilgi gösterdikleri ve yetkililer ilgiden rahatsız oldukları için buraya engel koyma gereği duymuşlar. Bu güzel insanların ruhlarına Fatiha gönderdikten sonra onların solundaki kabirlere geçiyoruz. Yan yana üç adet mezar var . Efendimiz'in kızları Hz. Rukiye Hz. Ümmü Gülsürn ve Hz. Zeynep'e(ra) ait. Onların yanında sekiz adet taş var yan yana burada mezar taşı kullanmadıkları için kabir başına dere taşına benzer taşlar koyuyorlar. Necip Fazıl Cennetü'lBakiden bahsederken, taş tarlası ile karşılaştım çok şaşırdım," diye. ifade ediyor

Cennet-ül bakide duran sekiz taş Efendimiz'in güzide eşlerini temsil ediyor. Hz. Zeynep Hz. Sevde ve Hz. Aişebhepsi burada yatmakta. ruhlarını Fatihalarlaa şad ederken Hz. Aişe'nin vasiyetini hatırladık Hz. Aişe Efendimiz'le izdivacında çok gençtir gözünü Efendimizin yanında açmıştır Kısa süre sonra da Peygamberimiz vefat etmiş ve bu mübarek çok sevdiği eşinden ayrı kalmışt Yıllarca büyük sadakatle Efendimize kavuşacağı anı beklemiştir altmış üç yaşında Hastalandığında o güzide sahabeyi toplayarak son dileklerini iletip naaşının bekletilmeden o gece kabre konmasını istemiştir. naaşı Medineden kabristana götürülürken etrafında kuru hurma dallarının yakılmasını istemiş idi vasiyeti hatırlayınca gözlerimiz doldu. güzide annemiz yıllarca ayrı kaldığı eşi ile kavuşmayı beklemiş Vefatı onun için en güzel buluşma olacaktı. Vefat gecesini Efendimiz'le düğün gecesi olarak hayal ediyordu. Naaşının kabre gece konmasını istemesi bundan dı Kuru hurma dallarının yakılması eski bir Arabistan adetine dayanıyordu: Düğünde gelin damadın evine götürülürken kafile kuru hurma dallarını yakarak ilerlerdi. Köşede birkaç metre arayla iki kabir var. İmam Nafi ra ile talebesi İmam Malik Hz leri'riin kabirleri. İmam Nafi ra Hz. Ömer'in oğlu Abdullah bin Ömer ra nın kölesi Bir köle bir mezhep imamının hocalığını yapıyordu imam-ı Malik ve imam-ı Nafi' Hz leri'nin kabirieri nin yukarısındaki etrafı çevrili kabir Peygamberimiz'in""
oğlu Hz lbrahim'in kabri imam-ı Nafi'
Efendimiz'in sünnetinden sapmayan bir sahabedir. yüceltmiş ve İmam Malik ra nın hocası olmuştur

Kabristanın ileriye uzayan toprak yolunda küçücük bir kabirle karşılaşırız. Burada yatan kişi, Efendimiz'in iki yaşlarında vefat eden biricik oğlu Hz. İbrahimdir Evladı kucaklarında vefat ettiğinde Efendimiz'in gözlerinin yaşardığını gören sahabe bu durumu sorunca, "Göz yaşarır, gönül hüzünlenir ama dudaklardan Allah'a isyan yükselmez, buyurmuştur Cennetü'l-Baki Kabristanı'nda Efendimiz'in sütannesi Hz. Halime'nin kabriyle de karşılaşırız Efendimiz sütannesine çok muhabbet beslermiştir Medine'de sahabileri ile otururken Hz. Halime geldiğinde ayağa kalkar ve üzerindeki hırkasını yere sererek hırkasına oturturdu Kabristanın tam ortasında tek başına olan kabirde yatan kişi için Peygamberimiz "Melekler bile senden utanıyor ya Osman demişti. Burada, Zinnureyn yani iki nur sahibi dediğimiz, Peygamberimiz'in kızları ile izdivaç eden, iffet timsali Hz. Osman yatıyor.

Hz. Osman cömertliğiyle meşhurdur İslam'ın yayıldığı sıkıntılı dönemlerde elinde bulunan her şeyi hiç düşünmeden infak edmiştir Bugün Mekke ve Medine çevresinde bu mübarek zatın infak ettiği nice kuyu arazi onun yardımsevediği hakkında fikir verir. Cennetü'l-Baki'nin en uç noktasında etrafı dört duvar ile çevrili son bir bölüm vardır. iki adet kabir taşı görürüz. bir tanesi Medine'nin en büyük iki kabilesinden birinin reisi olan Muaz ra aittir. Hz. Mus'ab Medine'ye İslamı tebliğe geldiğinde Sa'd ra onun karşısına dikilip, "Sen fitneye mi geldin?" demiş Hz. Mus'ab , "Dur dinle. söylediklerimi kabul etmez isen bana istediğini yap demişti. Muaz ra okunan ayetlerle İslamiyet'i seçmiş ve sonra kabilesini toplayarak, "Sizi bir şeye davet edeceğim kabul edmekte serbestsiniz diyerek onları Hakk'a davet etmiştir Onun vesilesiyle bütün kabile Müslüman olmuştur. Hendek Savaşında ok ile yaralanan ve, "Ya Rabbi bu yara ile şehit olmam hayırlı ise beni şehit et," diye dua eden mübarek insanın kabri tam karşımızda

Muaz'ın ra nın hemen yanında ki kişi büyük hadisçi Ebu Said el-Hudri ra dır Efendimiz'e çocukken yetişebilen bu büyük insan, hadisleri derlemedeki hassasiyetiyle bilinir. Uhud Savaşına az kalmıştır. Efendimiz ordusu ile meşguldür Asker seçiminde bir Ebu Said el-Hudri ra da gelir. kendisi küçücük bir çocuktur Efendimiz küçük yaştaki sahabeyle nezaketle ilgilenir, "Ebu Said e iyi ettin geldin fakat Medine'de korunması gereken kadın ve çocuklar var. Onları korumak önemli değil mi?" der."Ebu Said yeni vazifesini yerine getirmek için koşarak Medine'ye ilerler. Arkasında kum üzerinde küçük ayak izleri ve, uzun bir çizgi bırakır boyu o kadar kısadır ki, beline taktığı kılıç kurnlara sürtünerek gider" Ebu Said el-Hudri Hazretleri işte böyle Çocukluğuna rağmen Peygamberimiz'in yanından ayrılmak istemeyen küçük bir sahabe dir

murataltug1985
01-24-2019, 18:08
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap


EBU SAiD EL HUDRI'NİN İSTANBUL'DAKi MAKAMI 2005

Kariye Camii' Burası, eski bir Bizans Kilisesi olup içi ikona doludur ve ikonaların her birinin anlamı farklıdır. zor bir mekandır Kariye'nin arka tarafların da Ebu Said el-Hudri ra Hzr leri'nin kabridir" yazan bir duvar vardır Bu büyük sahabenin bir kabride İstanbul'da, Edirnekapı civarında dır Ebu Said el-hudri ra nım kabrindeyken hayalimde Medine'den İstanbul'a yolculuk yaptım.

Cennetü'l-Baki' kabristanı girişinin sol tarafında kalan üç kabir Efendimiz'in iki halası Atike Safiye ra ile Hz. Ali'nin annesi Hz. Fatıma binti Esed yatıyor. Hz. Fatıma Efendimize küçük yaşta annesini kaybedince ikinci bir annelik yapmış ve vefatında Efendimiz, kendi gömleği ile onu sararak, "Bugün annem vefat etti," demiştir.

Cennetü'l-Baki'ye ilk gelişim İlk umrem ve kabristana ilk gelişimdi Cennetü'l Baki'de yatanlar hakkında en ufak bilgim yoktu. Günlerdir kapalı duran kabristanın o gün açılmıştı Etrafta sadece taş yığınları ve uçsuz bucaksız bir toprak uzanıyordu. Üzüntü içinde, "Osmanlılar döneminde olsaydı hepsini bilerek gezerdik," dedim. Biz burada ki yatanların kim olduğunu nasıl öğreneceğiz diye düşünürken Afrikalı bir Müslüman gördüm. elinde Cennetü'l-Baki'de yatanları gösteren bir kroki vardı Türkiye'den olduğumuzu söyleyince tebessüm etti ve, "Türkler sağlam Müslüman" dedi. Sudanlıydı Elindeki kağıt Cennetü'l-Baki'nin krokisi idi anlamadığı bir dildeydi Kendisi, Arapça notlara bakarak isimleri çıkarmaya çalışıyordu. Haritaya çok şaşırdım harita Türkçeydi. yardımımıza çok sevindi ve kabul etti. ilk Cennetü'lBaki tecrübemi kazanmıştım.

Hicaz'a gelenler muhakkak Medine'den hurma alır Meşhur hurma pazarına gidilir ve hurma seçilir Mekke'de de hurma satılır ama hurma dendi mi akla Medine gelir çünkü hurmaları çok meşhurdur. Hurma pazarı, Mescid-i Nebeviden yürüyerek on dakikadır Tek katlı bir çarşıdır birçok hurma dükkanı vardır burada alışveriş yapmanın bir adabı vardır. ilk dükkandan alışveriş yapmamak gerekir. Çünkü fiyat ve hurma kalitesi dükkandan dükkana değişir. Sarı, kırmızı hurmalar ... Tazesi, kurtlanmışı, bu yılın ya da geçen yılın ürünleri. ne ararsanız bulabiliyorsunuz. bu hurma çeşitlerinden bir tanesinin fiyatı diğerlerinden çok daha fazladır Acve" denilen hurma Peygamberimiz'in bizzat kendi eliyle diktiği ve şifadır diye müjde verdiği bir hurmadır. Son zamanlarda farklı ürünler geliştirmişler Ballı, bademli, susamlı, bisküvili hurmalar. En çok ilgi göreni çekirdek yerine içerisine badem konmuş hurma Birkaç yere uğruyor ve en kalitelisinden hurma fiyatlarında pazarlığa tutuşuyoruz. Türkler, yaptıkları amansız pazarlıkdan dolayı çok iyi tanınır En sonunda satıcıyı pes eddiririz

Mekke ve Medine topraklarında ilginç olan şu; ülkemizde normal hayat akışında yaşar ve ibadet ederiz. Ama burada ibadet içerisinde yaşayıp hayatı ona göre düzenliyorlar Günümüzü namaz vakitleri belirliyor. Namazlar önce ve sonrasıyla uzun sürüyor. ezan okunduktan en az yirmi dakika sonra duruluyor namaza. ezan okunmadan yarım saat önce orada olunup namaza bir saat önce oturuluyor Namazlar erkan ile kılındığı için belli bir süre gerektiriyor. Namaz bittikten sonra cenaze namazı kılınıyor. Fakat uzunluk kimseye sıkıntı vermiyor. Çünkü burası Peygamber Mescidi ve burada saatlerce, huzur ve sükünu aranıyor. Mescid-i Nebevi ve Mekke'de ki Mescid kapılarında nöbetçiler bekliyor çantaları kontrol etmeden sizi içeriye bırakmıyor Çantada fotoğraf makinesi varsa namazınızı dışarıdaki mermerlerin üzerinde kılıyorsunuz. cep telefonlarının çıkması ile isteyen herkes mescitde göze batmadan görüntü alabiliyor. Dışarıda namaz kılmanın da ayrı bir güzelliği var. Özellikle de akşam ve yatsı. Çünkü ikindi namazından bir saat sonra ortalığa harika bir serinlik çöküyor ve hayat, başlıyor.

İnsanlar Cibril Kapısından mescide girip Babüsselam'dan çıkıyor Babüsselam'm üzerinde Sultan Abdülmecid'e ait muhteşem bir tuğra var. motifler dikkat çekiyor Sağa ve sola açılan dalgalı kenger yaprakları sanki bir şeyleri hatırlatır gibi Medine Müdafaası akla geliyor "Cuma namazını kılan Osmanlı askerleri Mescid-i Nebevl'nin büyük kapısından çıkıyorlardı. Kapının formu farklıydı ortasında yuvarlak bir tuğranın olduğu süsü vardı. Bu kapı o kapıydı! Üzerinde Sultan Abdülmecid Han'ın tuğrasının olduğu muhteşem kapı, kapıda ucu süngülü tüfekleri ile başları sarılı Osmanlı askeri. Kapıdan en önce çıkan iki askerin ellerinde Osmanlı sancağı ve Kapının iki yanına sıralanmış birçok insan bu merasimi izlerdi HERKES OSMANLI'YI ÖZLEMLE ANIYOR

Mukaddes topraklara dünyanın dört yanından insan akıyor. Devasa bir Sudanlı ile 1. 40 boyunda bir Malezyalı yan yana ibadetle meşgul olabiliyor Amerikalı bir Müslüman ile bir Yemenli, Habeşli bir zenci ile bembeyaz bir Bosnalı.renk renk her Müslümanla konuşabileceğiniz ortak konu Osmanlı Tarihi. Osmanlı'nın Filistin hassasiyeti. bir Filistinli Osmanlı deyince Ah çekiyor Abdülhamid Han Filistin'e sahip çıktı. Nice teklifler yaptılar o, insan elinin kolunun kesilmesine razı olur mu?" dedi ve, "Kudüs'ü vermedi" Mehmed Akif i soruyorum İstiklal ve milli şairimizin başından geçen acı bir hatırayı aktarıyorum: I. Dünya Savaşında Almanya ve Avusturya Macaristan müttefikimiz. Akif Necid ve Balkanlar'da vatanı için koşuşturup içimizeki ayrılık tohumlarını yok etmekle meşgul. Avusturya'da Viyanada çanların çalmaya şaşırır ve, "Avusturya-Macaristan müttefikimiz. Bu vakit çalan çanlar bir şeyi kutluyor gibiler. Onların zaferi bizim de zaferimiz olacağına göre neyi kutladıklarını öğrenmeliyim," diyor ve çanları soruyor. Mehmed Akifin adeta kanını donuyor. "İngiliz Generali Allenby Kudüs'e girdi. Onu kutluyoruz." Halbuki o sıra biz, Alman ve Avusturyalılar ile İngilizlere karşı savaşıyoruz onlar Kudüs'ün elimizden Hıristiyanlara geçişini kutluyorlar. Bugünde düşman aynı düşman

mübarek topraklar çok farklı coğrafyanın kaynaşma noktası her devletten, millet ve soydan insanı görmek mümkün. Hintli, Pakistanlı Bangladeşli Doğu Türkistanlı, Malezyalı, Mısırlı ve Sudanlıyı birbiriyle konuşmaya çalışırken görürsünüz Sonradan Müslüman olmuş sarışın bir Avrupalı ya da Amerikalı ile siyahi bir Nijeryalının diyaloglanna şahit olabilirsiniz. Oralarda ülkemizi tanıttığınızda size ayrı bir tavır sergileyecekler. iltifat edecekler oraya dünyanın dört byanından gelen her bilinçli insan Osmanlıyı tanıyor siz hakkını vermezseniz size kızacaklardır

Medine sokaklannda gözümüzü nereye çevirsek peygamber ya da sahabe hatırası ile karşılaşırız Bunlardan biri de Uhud yolundaki Medine Ziraat Fakültesi'ne bağlı hurma bahçesi. Hurmalığın yola bakan kısmında küçük beyaz bir bina, Hz. Osman'a(ra) ait bu tarihi kuyuya. Bi'r-i Osman yani Hz. Osman Kuyusu denir. Asr-ı Saadet Dönemi'nde sahabenin duygusu ile nasıl kahramnlaştığını bize anlatır. Hicret sonrası Medine günlerinde Müslüman sayısı her gün artmaktadır o yaz şehirde kuraklık yaşanır. İnsanlar perişandır Çok az kuyuda su kalmıştır bir tanesi de bir müşrike aittir suyunu çok pahalıya satar. Hz. Osman kuyu sahibine defalarca gider ve kuyusunu satmasını ama adam razı olmaz. Hz. Osman, kuyu sahibine Bari yarısını sat," diyecektir. Adam kabul eder. Kuyunun suyunu, bir gün sahibi bir gün de Hz. Osmanbkullanacaktır. Suyu kullanma günü Hz. Osman'a geldiğinde, Medine'de "Bu kuyudan bugün herkes istediği kadar kullanabilir," diye ilan verir. bütün Medine kuyu başına toplanır. Adam ertesi gün su satacak bir kişinbulamaz. Kuyunun yarısını sattığına pişmandır. Hz. Osman'a kuyunun diğer yarısını da satar bu kuyu, mübarek sahabenin tüm Müslümanlara vakfettiği önemli bir emanettir halâ Medine'de durur.

Şehirden çıktıktan sonra içi hurma ağaçlarıyla süslü güzel bir bahçede duruyoruz. Etrafı tellerle çevrili bahçenin kenarındaki beyaz binada Hz. Osman'ın yadigarı tarihi kuyu durur Kuyu başında mübarel günler ve yokluk günlerinin kahramanı Hz. Osman'a ait nice güzel hadise akla geliyor. Tebük Seferi'ne elde ne kılıç ne de at vardır İnsanları donatacak para ve malzemeye ihtiyaç vardır Bizans'la savaşacak ordunun çok iyi donatılması gerekir. yokluk zamanında Şam'dan Hz. Osman'a ait pahalı yüklere sahip kırk develik kervan gelir. Hz. Osman kervandaki tüm develeri, ve yükleri bağışlar. mallardan elde edilen gelirlerle sahabi donatılır ve Tebük'e daha güçlü gitmesi sağlanır. Efendimiz<sası çok duygulanır ve, "Bundan sonra sana sorgu sual yoktur Ey Osman!" der . •


BiR iMTiHAN MEYDANIDIR: UHUD Bi'r-i Osman kuyusu sonrasında karşımıza gelecek "Şüheda-yı Uhud" tabelası gelir ve artık Uhud sınırlarındayız heybetli görünümüyle Uhud Dağı ufku kaplar Efendimiz'in Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz diye övdüğü bu dağ, Asr-ı Saadet de önemli bir savaşa ev sahipliği yapmıştır. Hz. Peygamber Hz. Ebubekir Hz. Ömer ve Hz. Osman bu dağın üzerinde iken dağ sallanmaya başlar Hz. Peygamber "Ey Uhud sakin ol, senin üzerinde, bir nebi, bir sıddık iki de şehid var,"buyurmuştur. Uhud Savaşı'nda Efendimiz'in amacı karşı tarafı mağlup etmektir. onların kökünü kazımak istemez. Çünkü ölen müşriklerin ebedi hayatları mahvolacaktır plan yapılır: Ordu Uhuda sırtını vererek savaşta yerini alır. Okçular Tepesi sol tarafda kalmaktadır. Müşrik ordusu karşıdan gelecek ve ilk çarpışmada bozguna uğrayacakdır. her iki tarafta da can kaybı olmayacaktır. tek hassas nokta Müslümanların solundaki tepedir Müşrikler tepenin arkasını dolaşarak Müslüman ordusunu çevirme ihtimali vardır Efendimiz tepenin Uhud Dağı'na değil de, karşı tarafına 50 okçu yerleştirir ve cesetlerimizi kartalların kaldırdığını görseniz bile yerinizden kımıldamayın der. Savaşın ilk kısmında müşrik ordusu bozgun yaşar. bozgunu gören tepedeki okçular, savaşı kazandık düşüncesi ile Efendimiz'in ikazını unutarak savaş meydanına iner askeri deha Velid müşriklerin Kumandanıdır atlı birlikleriyle tepeyi dolaşır
Müslümanlar iki ateş arasında kalır Sahabenin bozguna uğrarnaması için Efendimiz onları Uhud Dağının kuytu bir yerine sevk eder

Uhud dağında ibretli hadiselerin olduğu mekana Okçular Tepesi'ne gidiyoruz hadiseleri en iyi görebileceğimiz yer bu tepe küçülmüş. Yüzyıllarca insanların üzerine çıkmasıyla aşınmış ve orijinalinden tam dokuz kez küçülmüş bir halde duruyor. Tepede Uhud Dağı'na bakıyoruz. Dağ ile Okçular Tepesi arasında Uhud şehitlerine ait kabristan var. Uhud şehitlerinin savaş sonu buraya değil Uhud Dağı'nın eteklerine defnedilmiş. Fakat sel baskınında toprak kayınca bazı sahabe kabirleri ortaya çıkar. buradaki sahabe kabirleri, dağın eteğinden alınır buradaki orta kısma nakledilir. Yaşlı bir sahabe Uhud Savaşı öncesi oğluna, "Oğlum yaşlıyım. Üç kız kardeşin var. Bana bir şey olursa sen bakarsın. Savaşa ben gideyim," der ve Uhud Savaşı'nda şehit düşer. Bu genç sahabe şunları nakleder, "Babamın naaşı sel sonrasında ortaya çıktı. dün defnedilmiş gibi duruyordu. Eli alnındaydı. Alnındaki yaradan kan akmaya başladı." Bu hadise savaştan bir süre sonra meydana gelmiş Uhud'dan yüzlerce yıl sonra ise hocamızdan dinlemiştim. Şehitlerin ölmediğini anlatıyordu bir amcamız şu olayı anlattı, l950'lerde Medine'de işçi olarak çalışıyordum. Şiddetli yağmur sonrasında toprak kaydı. kabirler açıldı. sapasağlam duruyorlardı."

Okçular Tepesi'nden aşağıya Şüheda-yı Uhuda gidiyoruz. Osmanlılar döneminde buradaki birçok sahabe kabrinde bir türbe mevcut iken bugün Cennetü'l-Baki'de ki gibi zemin tamamen düzlenmiş Etrafı duvarla çevrili bu yerin . İçerisinde sadece iki kabir görünüyor. birisi "Allah'ın arslanı" Efendimiz'in amcası diğeri de gençliği ve yakışıklılığıyla meşhur, Mekke'nin en zengini iken Efendimiz'i kabul eden ve Medine'ye giderek, hayatı pahasına İslam'ın tebliğ eden Mus'ab ra ait nice hatıra geçiyor aklımdan. Uhud sonrası şehit düşen Mus'ab ra nın kılığına girip akşama kadar savaşan bir melek, şehitler defnedilirken cesedini örtecek kefen bulunamaması ve daha neler ... Çile devrinin insanları gül devrini görememişdi. Ama bizlere örnek yaşantılarını bırakmışlardı

Uhudda Efendimiz'in hayatına ait birçok özel mekandan birisi de efendimizin Uhuddaki ilk bozgunda şereflendirdiği mübarek mağaradır. Uhud'a gidenler genelde Okçular Tepesi'ne çıkıp manzarayı oradan seyrederler Ancak mübarek mağarayı görmek için Uhud'a yaklaşmalı, ve tırmanmalısınız. On dakikalık tırmanış sonrasında mağaraya yaklaşıyor yaşananları hatırlıyoruz. Uhud günü bir müşrikin taşı Efendimiz'in yanaklarına çarpar ve dişlerinden birinin ucu kırılır Sahabiler bu kırık parçayı Mukaddes Emanet gibi saklar ıEfendimiz, bu hengamede buraya gelmiş ve sahabe etrafı çevirmişti. Müşrikler buraya yanaşamamışlar ve geriye dönmüştü Peygamberimiz yenilgiyi zafere çevirmek için müşrikleri takip ettirmişti. Süfyan, "Bir zafer kazandık Geri dönüp mağlubiyetle üstünlüğümüzü kaybetmeyelim," diyerek kaçıp Mekke'ye dönmüşlerdi

Uhud Şavaşı'nda Peygamberimizin dişinin kırılan parçası ve bu emanet için Sultan Vahdeddin'in yaptırdığı mücevherli muhafaza Sahabenin Efendimiz'e düşkünlüklerini gösterir bu mübarek kırık diş parçasına gözleri gibi bakıp bugünlere ulaştırmışlardır. Şair Sadi, eserinde hadiseye şöyle işaret eder, "Serseri bir çakıl parçası, yakuta dokunma sevdasıyla geldi dokundu ve inci dizesinden bir daneyi düşürdü

MÜJDELENMiŞ BiR MEKAN: VADiYi AKiK

Medinede ziyaretçilerin haberdar olmadığı ama, bazı gruplann nadiren ziyaret ettiği bir vadi bulunmaktadır burası Vadi-yi Akiktir Medine'nin bir hayli dışında olan vadi, Medinenin sayfiye yeridir Ama Medine şehrinin büyümesi ile burası da şehrin içinde kalmıştır Medine'nin önemli yerlerindendir Efendimiz'in Medine'de en çok ziyaret ettiği mekanlardandır Akık Vadisi, Medine'ye dört mil uzaktır, Zü'l-Huleyfe Vadisi içerisindedir içinden akarsu geçen yeşili bol bir mevkidir. Efendimiz buradan çok hoşlanır ve zaman zaman ibadetlerini burada yapardı. Bazı geceler burada kaldığı olurdu Abdullah bin Ömer ra buradaki semure ağacını sırf Efendimiz altında konakladı diye bir ömür boyu sulamıştı

Akik Vadisi Efendimiz'in hicret yolu üzerindeki duraklarındandır Sevr mağarasını terk ettikten on iki gün sonra buraya gelmiş ve Kuba'ya gitmiştir. Hz. Ömere Efendimiz'in Vadi-yi Akik'te buyurur Allahu Teala'dan bir melek bana dedi ki, 'Bu mübarek vadide namaz kıl. Akik Vadisi; Irak, Necid ve bu bölgelerden gelen insanlarca tarihte mikat yeri olarak kabul edilmiştir. Bu yönlerden gelenler bu vadide ihrama girmişlerdir. Vadide Osmanlının tarihi bir köprüsü vardır. vadinin Osmanlı ile ilgili hatırası Mescid-i Nebevinin Sultan Abdülmecid Han'ın emri ile başlatılan son inşaatıdır 1849-1861 yıllarında ki inşaatta İstanbul'dan işinin ehli nice mimar, ve usta Medine'ye gönderilir Medine'ye gelen uzmanlar mescidin tamiratında kullanılacak malzemenin tetkikinde vadideki taşları beğenerek Akik Vadisi'nden kestikleri sütun ve taşlarla mescidi inşa etmişlerdir. Vadide derin bir akarsu yatağı vardır Yılın belli zamanlarında bollaşan, bazen azalan suyu ile mübarek mekana bereket olan akarsuyun kenarında Efendimiz'in hatıralarını yad ediyoruz. Az ileride ki ker*** kasır var. Osmanlı eseri kasrın arkasındaki toprak evler çok eski Rivayetlere göre toprak evlerden bir tanesi Zübeyr bin Avvam Hz leri ile Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma'nın oğlu Urve bin Zübeyr'e aitmiş. yenilenmiş beyaz badanalı bir mescit adı "Urve Mescidi". orijinalini Hz. Urve yaptırmış. Hz. Urve'nin annesi Hz. Esma, teyzesi Hz. Aişe'dir. Hz. Urve, Efendimiz'in vefatından yıllar sonra teyzesi Hz. Aişe'yi evine yemeğe çağırır. Sofraya otururlar. yemek getirilir. Hz. Aişe ağlar. Hz. Urve, "kusurumuz mu oldu teyzeciğim neden ağlıyorsunuz?" diye sorar. Hz. Aişe, "Hayır, yemek sahanlarını gördüm Efendimiz'in üç gün üst üste geçip de bir tek hurma ile iktifa etmek zorunda kaldığını hatırladım," diye cevap verir.

iLK MESCIT: KUBA

Medine'ye gelenlerin muhakkak uğradığı bir mekan da Kuba'dır. Efendimiz'in Medine'ye hicreti öncesinde Medine dışında küçük bir köy olan Kuba, yüzyıllar sonra Medine'nin metropole dönüşmesi ile şehrin içinde kalmış ve semt olmuş Kuba'nın kalbinde bulunan ve inşaatında bizzat Efendimiz'in çalıştığı mübarek mescit duruyor Efendimiz'in Hz. Ebubekir ile birlikte yaptığı hicret yolculuğunda Medine'ye varmadan uğradığı son durak Kuba'dır. burada konaklayıp ilk mescidi inşa etmişlerdi. Bu mübarek mescit için Efendimiz'in müjdesi vardır, "Kim evinde güzelce temizlenip abdestten sonra, sadece namaz kılmak için Kuba Mescidi'ne giderse umre sevabı alır. Kuba Mescidi 1985 te yenilenmiştir. ortası avlulu, Anadolu tarzı sivri külahlı bir minaresi vardı. Minare tarafındaki duvarın ortasında ana taç kapı üzerinde Yesarizade'nin yazdığı bir kitabe olup üzerinde iki adet tuğra bulunmaktaydı. Normalde sadece padişah tuğrası olması gerekirken bu mescidi ilk kez Peygemberimiz yaptırdığı için yukarıya O'nunbadıyla büyük tuğra konulmuş, Sultan II. Mahmud'un tuğrası Efendimiz'e saygıdan dolayı küçük olarak yerleştirilmiştir 1985 deki yenilemede kitabe kaldırılmıştır. aynı caminin mihrabına yakın Cebrail'e as ve Efendimiz'evait iki adet makam bulunurdu. Yenilenmede bugün mevcut olmasa da plan, Osmanlılar dönemindeki halini korur

Kıbleteyn; iki kıbleli manasındadır ilk kıble Kudüs'te ki Mescid-i AksA'dır. Efendimiz, ilk zamanlar namazı Kudüs'e yönelerek kılsa da içinde Mekke'ye yönelme arzusu sönmemiştir. bu sebepten Kabe civarında kıldığı namazlar da, yönünü Rükn-i Yemani ile Hacerü'l-Esved arasındaki duvara çevirerek eda eder Böylece hem Mescid-i AksA'ya, hem de Kabe'ye yönelmiştir Efendimiz'in hasretle bekledigi müjde, Medine'de kendisine bildirilir haber dört yana duyurulur. Kıbleteyn" olarak bildiğimiz mevkide namaz kılan sahabe, haber kendilerine namazda ulaştıgı için namazlarını bozmadan, Mescid-i Aksaya dönerek başladıkları namazı, Kabe'ye yönelerek tamamlamışdır. bu hatırayı yaşatma adına yapılan mescide "Kıbleteyn" iki kıbleli mescit adı verilmiştir. en ilginç özelliği, herkesin namaz kılmak için yöneldiği Kabe'ye bakan mihrabın yanı sıra giriş kapısının üzerinde daha önceki kıble olan Mescid-i Aksa'ya bakan sembolik bir mihrabın bulunmasıdır.

Medine ziyaretçilerinin uğradığı yerlerden biri de Yedi Mescitler'dir. Burası önemlidir? Buraya yedi adet mescit yapılmasının hikmeti vardır burası Hendek Savaşı'nın Müslümanlara ait karargah merkezidir Medine'nin tamamına değil, zayıf olan belli bir kısmına hendek kazılır Medine Tanıtma Merkezi'nde maketlerle Medine tarihi anlatılır. Büyük bir maket, Osmanlı Medine'sini gösterirken küçük maket ise Asr-ı Saadet Medine'sini canlandırır. ikinci makette Medine simsiyah volkanik bir araziyle çevrilidir burada değil at sırtında ve yürüyerek ilerlemek pek mümkün olamamaktadır. Medine'ye tarih boyunca giriş yeri olarak kullanılan iki kapı vardır: Kuba ta ile Sel Dağı açıklığı. Düşmanın Hendek Savaşı için saldıracağı yer Sel Dağıdır hendeğin buraya kazılması düşünülür. Yedi Mescitler"in hikmeti şudur: Hendek civarındaki her mescit o zaman kurulan bir çadırı simgeler buradaki en önemli mescit Fetih Mescidi'dir Efendimiz'in çadırıdır. Efendimiz kuşatmada namazlarını burada eda etmişdir. Efendimiz çadırı stratejik bir konuma sahiptir buradan bakıldığında, hendeğin karşısındaki müşriklerin bütün hareketleri takip edilir Peygamberimiz'e en yakın çadır, devamlı istişare edeceği bir kişiye ait olmalıdır. Hendek Savaşı'nda, şehre hendek kazalım fikrini ortaya atan Selman-ı Farisi Hazretleri'dir. Efendimiz'e en yakın çadır onun ki olacaktır. Burada Ebubekir Ömer Ali Fatıma ve Osman ra nın mescitleri de mevcuttur 2004 yılı Hz. Ebubekir Mescidi yıkılarak düzlenmiş Yedi Mescitleri temsilen büyük bir cami yapılmıştır .

Hacca ya da umreye gelenleri firmalar küçük bir Medine turuna tabi tutar Uhud, Kuba, Kıbleteyn ve Yedi Mescitler .Bu ziyaretlerde büyük ve gösterişli bir camiden geçilir. Cuma Camisidir ve genelde burada durulmaz. Halbuki arabadan inilmesi görülmesi gerekir. Cuma Mescidi'nin yanında inin arabanızdan. Sırtınızı camiye, yüzünüzü karşıya dönün; önünüzdeki tepenin adı Seniyyetü'l-Veda'dır. Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinde Medineli Ensarca karşılandıkları yerdir Efendimiz Kuba Köyü'ne geldiğinde, Medine'li sahabe Kuba'ya gelip kendisini karşılamışdır İslam'ın ilk camisinin inşaatı orada başlamıştır. Dört gün inşaata nezaret eden Efendimiz sonrasında Medine'ye girmek üzere Kuba'dan ayrılır. Medine halkı merak ve heyecan içinde tam burada, Mescid-i Cuma mevkiinde SAV i beklerneye başlarlar bir Yahudi, evinin yüksek kısmından, Veda Tepesi üzerinden gelenleri görür. Bekleyenlere Sizin beklediğiniz kişilere benzeyen bir grup görmekteyim," der. ve efendimize Hep bir ağızdan, "Taleal Bedru"larla hoş geldiniz derler. islam'ın ilk cuma namazı burada kılınır. ilk cumanın anısına, buraya Mescid-i Cuma inşa edilir. Efendimiz, Ensar ile şehire ilerleyecektir. Mescid-i Nebeviye geldiklerinde mübarek devesi Kusva'yı salacak ve o Eyyüb El-Ensari:'nin evinde çökecektir.

Mescid-i Cuma'ya geldiğinizde sadece Seniyyetü'l-Veda'ya bakmayın. mübarek tepenin sol ilerisinde yıpranmış olan ama ayakta duran tarihi bir burca dikkat edin. Bu burç 1917 de Medine'yi müdafaa eden Fahreddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Düşmanın şehre sızmasını engellemek için zayıf gördüğü yeri, sağlam bir burç ile güçlendirmiştir. Bu burç yüzyıllarca buralayı karşılıksız koruyan Osmanlı'yı hatırlatır onların da ruhlarını şad etmeyi unutmayın

mukaddes topraklara ne zaman gidilse, ayrılık vakti geldiğinde insan buruklaşır. Acaba bir daha gelecekmiyiz mübarek Kabe'yi görüp Efendimiz'in ayak bastığı yere yüz sürecek miyiz diye bir düşünürüz O ziyaretin son namazı Kabe'de kılınınca boyunlar bükük, sırtlar kamburlaşmış olarak çıkılır Mescid-i Haram'dan. böyle mübarek bir ziyaretin nihayetinde aynı hâl ile Mescid-i Haram'dan ayrılırken binbir düşünce vardır aklımızda buradaki mermeri bile özleyeğiz diyorduk. mermer Üzerinde küçücük canlılar vardır minik adımlarla yürür ve sıçrayıveren çekirgelerdir bunlar. Mescid-i Haram'ın beyaz mermerlerinde dolaşan çekirge sürüleri bizi I. Dünya Savaşına götürür Dostların düşmanla işbirliği yaptığı, Osmanlı'nın sırtından hançerlendiği günlere. Yıl 1916 dır. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'ndadır Düşmanın hedefi ise İstanbul'u almaktır. En yakın yer olan Çanakkale'yi geçmeye çalışırlar muvaffak olamazlar Bağdat'a saldırırlar. Selman-ı Pak'ta darmadağın olurlar. Mekke ve Medine'yi ele geçirmek isterler. kandırdıkları insanları kullanarak bölgeye akın ederler . Şam'daki Osmanlı paşası Hicaza ulaşır. Bu büyük kumandan Fahreddin Paşa'dır. muhteşem bir sistem kurarak şehirleri savunur 1919 a kadar cesaretle ve kahramanlıkla mücadele eder Düşman Medine'ye giremez açlık had safhadadır. Düşman, şehre en ufak bir gıda maddesini sokturmaz. Açlıktan ölümler başlar Fahreddin Paşa cuma namazında minbere çıkar ve askerlerine "Evladlarım açsınız. Aylardır bir şey yiyemediniz. Ama unutmayın, biz burada Efendimizi müdafaa ediyoruz. açlık iyice bastırdığında çölden çekirge toplayın, ve yiyin. Çekirge eti serçe etine benzer. sahabe de yemiştir, siz de yiyebilirsiniz," diyerek askerlerini iknaya çalışır. Ve askerin gözü önünde çekirge kavurttu ve yedi. kendisinde en ufak tereddüt görmedik. O askerlerine her konuda öncüydü

1919 başlarıdır Osmanlı duraklamış ancak dize getirilememiştir fitne ateşi yakılır İstanbul'dan gelmiş gibi gösterilen bir sahte görevli Medine'ye getirilir. ittifak parçalanır Fahreddin Paşaya yapılan suizanlar meyvesini verir ve Medine müdafaası çöker. en ıztırap veren husus, Fahreddin Paşa'nın teslimdeki tavırlandır. O, son ana kadar buralan müdafaa etmiştir düşman şehre girdiğinde o, Efendimiz'in kabr-i şerifine gitmiş, "Benim buradan ölüm çıkar," diyerek burada kalmayı ve düşmanla son nefesine kadar savaşmayı düşünmüştür. Fakat yapacak şey yoktur. Paşa, askerini kırdırmamak için teslime karar vermiş Efendimiz'in huzurunda buralara Seni müdafaaya gelmiştik ama senin müdafaana muhtacız ya Resulullah!" diye söyemiş ve , "Ben düşmana teslim-i silah etmem," diyerek kılıcını.Efendimiz'in mübarek türbesine bırakmış ve oradan aynlmıştır. Fahreddin Paşa'nın yardımcısı Naci Kıcıman ızdıraplı ayrılışı şöyle anlatır, "Fahreddin Paşa ve yakın kumandanlar esir olarak ellerimiz bağlı Medine'den çıkarılırken, ağlıyor bir yandan bir şiiri söylüyorduk. Bu şiiri mülazım idris Sabih Bey'in yazmışdı zor günle;de Efendimiz'e bir sesleniş ve duaydı Medine'den Malta Adası'na kadar uzayacak sürgün yolunda ağlıyor ve bu şiiri okunuyor arkada bırakılan yeşil kubbeye yaşlı gözlerle bakılıyordu

DÜNYA VE AHiRET EFENDiMiZSiN
Bir ulü'l-emr idin emrine girdik
Ezelden bey'atli hakanımızsın.
Az idik, sayende murada erdik,
Dünya ve ahiret sultanımızsın.
Unuttuk illhan'ı, Kara Oğuz'u;
işledik seni gözbebeğimize,
Bağışla kusurumuzu
Bin senelik emeğimize. Suçumuz çok
Şımardık müjde-i sahabetinle.
Gönlü müz ganidir, gözümüz to tur, Doyarız bir lokma şefaatinle.
Nedense kimseler dinlemez, eyvah!
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de ya Resulallah,
Ancak sen okursun yüreğimizi.
Ebedi. hadidimü'l haremeyniniz,
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler.

murataltug1985
01-25-2019, 22:27
Kaynak islam ansiklopedisi android programı

*
RESULULLAH'TAN HİKAYELER

ŞEHİDLERİN İSTEĞİ

Abdullah ra tan rivayetle

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetmeyin onlar Rablerinin nezdinde diridirler, cennet nimetleri ile rızıklanırlar (Al-i Imran Suresi) mealindeki Ayeti soruldu o, şöyle cevap verdi Onların ruhları cennette yeşil kuşlar içerisinde dilediği yere uçar Arşa asılı kandillere konarlar, ortadan perde kalkar ve Allahü Teala kendilerine hitab ederek Nimetinizi artırmamı istiyor musunuz fazlalaştırayım ? diye sorar. Onlar:* Ey Rabbimiz, neyin fazlalaştırılmasını isteyeceğiz? Cennette dilediğimiz yere uçuyoruz, diye cevap verirler.Allahü Teala ikinci defa Bir şey ziyade etmemi istiyor musunuz ki, ziyade edeyim? diye sorar
Onlar, mutlaka kendilerine bir şey verilmesi arzu edildiğini anlayınca:*
Allahım, ruhlarımızı bedenlerimize iade et dünyaya dönelim ve bir defa daha senin yolunda öldürülelim, derler.*

ŞEHİTLİK

Cabir ra ya Peygamberimiz rastlar ve Ey Cabir seni neden üzüntülü görüyorum? diye sorar Cabir ra
Ey Allah'ın Resulü, babam Uhudda şehid oldu. Bir çok kız evlad ile büyük bir borç geride bıraktı, diyince
Peygamberimiz buyurdu Sana Allah'ın babanı nasıl karşıladığını müjdeleyeyim mi? der Cabir ra müjdele, ey Allah'ın Resulü! deyince Peygamber SAV Allahü Teala hiç bir zaman perdesiz şekilde kimse ile konuş-mamıştır. Ancak babanı diriltip, kendisi ile perdesiz olarak konuştu Ey kulum, dilediğini dile buyurdu. Baban Ey Rabbim, beni bir defa daha dirilt senin yolunda ikinci defa öldürüleyim, dedi. Allahü Teala insanların' öldükten sonra ikinci defa dünyaya tekrar dönmeyeceklerine hükmettim, buyurdu ve Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetmeyin, onlar Rablerinin nezdinde diridirler, cennet nimetleri ile rızıklanırlar» (Al-i imran Suresi) nazil oldu


RÜZGARDAN DA KUVVETLİ

Enes ra Peygamber SAV in şöyle buyurduğunu anlatıyor Allahü Teala yeri yarattığı zaman yer hareket ediyordu
Ve dağları yarattı. Dağları yer yüzüne oturtunca, yer karar buldu. Melekler dağın şiddetine hayret ettiler ve:*
Ey Rabbimiz, yarattıkların arasında dağlardan kuvvetli var mı? diye sordular. Allahü Teala Evet, demir, diye cevap verdi. Melekler Ey Rabbimiz, demirden kuvvetli olanı var mı? dediler.*Allahü Teala Evet, ateş, buyurdu. Bunun üzerine Melekler:*
Ey Rabbimiz, yarattıkların arasında ateşten kuvvetlisi var mı? deyince
Allahü Teala sırasıyla rüzgar vardır rüzgardan kuvvetlisi sağ eli ile sadaka verirken sol elinden gizleyen Ademoğlu daha kuvvetlidir.*


KENDİNİ TEHLİKEYE ATMAK

Eşlem Nucubi ra anlatıyor Rum şehrindeydik. büyük bir asker safı çıktı. Müslümanlardan onların karşısına daha kalabalık bir saf çıktı. Şehirin başında Utbe bin Amir ra öteki topluluğun başında Fudale ra vardı. Müslümanlardan biri, safı yarıp içeri girince Rum safına hücuma geçildi
insanlar:*Subhan Allah, kendisini tehlikeye atıyor! diye bağırdılar. Ebu Eyyub Ensari ra dedi ki:* Ey insanlar, elinizle kendinizi tehlikeye atmayın...» ayetini öyle anlıyorsunuz. o ayet biz Ensar cemaati ne nazil olmuştur. Allahü Teala islamı zafere erdirip, yardımcılar çoğalınca bazımız mallarımız zarara uğradı. Halbuki Allahü Teala islamı muzaffer kılmış ve yardımcıları çoğaltmıştır. mallarımızın yanında kalsak da ziyanın telafisine çalışsak!» diye söylemişti. Allah bizim düşüncemizi reddetmek üzere Resulüne «Allah yolunda mallarınızı harcayın elinizle, cimrilik ve israf yaparak kendinizi tehlikeye atmayın mücahidlere maddi ve manevi yardımda bulunun. Allah muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever» (Bakara Suresi) mealindeki Ayet-i inzal etti. Ve malların yanında kalıp ziyanı telafiye çalışmak ve savaşa katılmamak tehlike oldu.*Bundan sonra da Ebu Eyyub ra şehidliğe erip Rum memleketinde defnedilinceye kadar, Allah yolunda kendisini savaşın ön saflarına attı.*


ELLİ KİŞİNİN SEVABI

Ebu Ümeyye ra anlatıyor:*Ebu Sa'lebe ra Ey iman edenler, kendinize bakın doğru yolu bulunca, sapmışlar size zarar vermez.» (Maide Suresi) Ayetini sordum.*Ebu Sa'lebe ra Allah'a yeminle Peygamber SAV buyurmuştur
Muhakkak iyiyi emredecek, kötüyü nehyedeceksiniz. cimri ve zalimi, insanlar arasında nefse uymanın yaygın hale geldiğini, dünyanın ahirete tercih edildiğini, herkesin yalnız kendi görüşüne hayran kaldığını görünceye kadar böyle yapmaya devam edin. Bunları gördüğünde, insanları bırak, dünya ve ahirette sana faydalı şeylerle meşgul ol haramdan uzak dur. sizden sonra öyle bir zaman gelecektir ki, dine sarılan ateşi eline almış kimse gibidir. iyi amel işleyene, sizin gibi salih amel işleyen elli adamın sevabı vardır.»*
Ashabı Kiram dedi ki Ey Allah'ın Resulü, bizden elli kişinin sevabı mı, yoksa onlardan olan elli kişinin sevabı mı? Peygamber SAV sizden olan elli kişinin sevabı, buyurdu

***
YAHUDİ OĞLANIN İMANI*

Bir yahudinin oğlu Peygamberimize hizmetde bulundu. Bir gün hastalandı. HZ Resulullah ziyaretine gitti. Başucunda oturduk oğlana Müslüman ol! buyurdu.*oğlan babasına baktı. Babası Ebu'l Kasım'a itaat et, diyince müslüman oldu Hz Peygamber oğlanın hak dini kabulü üzerine:*oğlanı ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun! Buyurdu

YAHUDİLERİN YALANI VE İTİRAF!

Ebu Hureyre ra anlatıyor: Hayber fethedildiğinde Allah'ın Resulüne zehirli bir koyun getirdiler Peygamber SAV yahudileri getirin, diye emretti. Peygamber SAV Size bir şey soracağım; doğru cevap verecek misiniz? dedi. Yahudiler:*Evet, ey Ebu'l Kasım, dediler. Peygamber SAV Babanız kimdir? Yalan söylüyorsunuz, babanız o, filandır, buyurdu. Yahudiler:*
Haklısın diye tasdik ettiler. Peygamber sav Kimler cehennemde kalacaklar? diye sordu. Yahudiler biz kalacağız, sonra da bizim yerimize siz geleceksiniz, dediler Peygamber SAV Orada çakılıp kalın! Allah'a yeminle ebediyyen orada sizin yanınıza gelmeyeceğiz, buyurdu.*ve dedi ki:*
koyuna zehir koydunuz mu Niçin yaptınız? diye sorunca yalancı Peygamber isen senden kurtuluruz, diye düşündük. Hakiki Peygamber isen zehir sana zarar vermez, dediler.*


VEBADAN KAÇMAK

İbni Abbas ra anlatıyor:*

Hz Ömer Şamda Serg köyüne vardı Şam'daki Emirler ve Ebu Ubeyde ile karşılaştı. Şam'da veba hastalığı oldu Hz Ömer, Bana ilk Muhacirleri çağırın dedi ve istişarede bulundu. Bir kısmı:*
Sen mühim bir iş için çıkmışsın, geri dönme dediler.*Bazıları Yanında, diğer insanlarla beraber Allah'ın Resulünün sahabileri ni, vebaya arzetmenin doğru olmayacağını söylediler. Hz Ömer, Ensarla da istişarede bulundu. onlar Muhacirlerden farklı görüş beyan ettiler. Kureyş'in büyüklerini çağırdı Hepsi aynı görüşte, dediler ki İnsanlarla beraber geri dön ve halkı vebaya götürme dediler.*Hz Ömer, insanlara:*
Yarın sabah Medine'ye dönüyorum, dedi Ebu Ubeyde ra Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun? diye sordu. Hz Ömer:*
Bunu senden değil, başkasından işitmek isterdim ey Ebu Ubeyde! dedi.*
ve Evet, Allah'ın kaderinden, yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz, dedi verdi.*
Abdurrahman bin Avf dedi ki:*
Allah'ın Resulünü şöyle söylerken işittim:*Bir yerde veba hastalığı duydunuz mu oraya gitmeyin. Bulunduğunuz yerde veba başgösterdiğinde ondan kaçmak için o yerden de çıkmayın.»*Hz Ömer Hadis-i Şerifi işitince, Allah'a hamdetti.

GÜNAHLARA KEFFARET

Abdullah ra anlatıyor:*

Allah'ın Resulü Çok ızdıraplıydı
Dedim ki:*Ey Allah'ın Resulü! Sıtma hastalığın çok şiddetli.. Peygamber sav ben hastalandığımda duyduğum ızdırap iki kat olup sizden iki kişinin duyduğu ızdırap derecesindedir, buyurdular. Dedim ki:* Bu, sana iki kat ecir sağlamak için öyledir. buyurdular ki:*
Evet, . Belaya ve diken kendisine isabet eden bir müslüman yoktur ki, bu sebepten ağaç yapraklarının döküldüğü gibi, Allahü Teala onun günahlarını bağışlamasın...*



LANETLİ KADINLAR

Abdullah ra anlatıyor:*

Allahü Teala, dövme yapan ve yaptırmak için çabalayan, yüz kıllarını cımbızla yolan ve güzellik maksadıyla bunları yapan Allah'ın yarattığını değiştiren kadınlara lanet etsin dedi
bu sözleri, Beni Eset'den daima Kur'an okuyan Ümmü Yakub isimli kadına bildirilince, kadın, Abdullah ra ya gelir ve münakaşa eder.*Abdullah ra Allah'ın Resulünün lanet ettiklerine neden lanet etmiyeyim, diyerek: bu, Allah'ın kitabında vardır, diye ilave eder. Kadın Mushaf'da senin söylediklerini görmedim, diye cevap verir Abdullah ra
İyice okusaydın, görürdün. Çünkü Allahü Teala: «Peygamberin getirdiğini alın, yasakladığını yapmayın» buyuruyor, dler.*Ümmü Yakub:* söylediğin şeylerin senin zevcende de olduğunu tahmin ediyorum, deyince, Abdullah ra Git, bak, der Ümmü Yakub, Abdullah ra nın hanımında bunları göremeyince Abdullah radıyallahu anh:* Zevcemde bunlar bulunsaydı, bir arada hayat süremez, ve ayrılırdik, diye cevaplar

murataltug1985
01-26-2019, 17:17
Kaynak hayat us sahabe android programı

HZ MUHAMMEDİN İSLAMA DAVETİ



Hz. SAV 'in Zu'l-Cevşen i İslâm'a Daveti

Zu'l-Cevşen HZ Rasûl-ü Ekrem e Bedir savaşından sonra Karha isimli bir kısrak yavrusu getirdi ve dedi ki:
Sana Karha'nın yavrusunu getirdim ki binek edinesin”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)
ihtiyacım yok! Eğer Bedir zırhlarından en seçkinini onunla değiştirmemi istiyorsan yaparım” dedi. Zu'l-Cevşen
Dedi ki: onu herhangi bir silah veya atla değiştirmek istemiyorum”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) ona ihtiyacım yok” buyurdu: “Ey Zü'l-Cevşen! Niçin müslüman olmuyorsun? Bu işin ilk ehli olursun”.“Hayır, müslüman olmam” dedim. Rasûl-ü Ekrem “niçin” diye sorunca “Kavmin senin aleyhindedir”. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) Onların Bedir'de uğradıkları şeyler kulağına nasıl geldi?” diye sordu. biz sana açıklıyoruz” dedi. Ben sen Kâbe'ye galib gelip mesken edinirsen o zaman ben gelirim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) Yaşarsan görürsün!” dedi ve “Ey Bilal! Bunun heybesini al, hurmadan ona da dedi. Rasûlullah'ın huzurundan ayrılırken arkadaşlarına bu kişi, Beni Amir suvarilerinin en iyisidir” dedi.

Zu'l-Cevşen anlatmaya devam eder:
Allah'a yemin olsun ki el-Ğur'da aile efradımla iken bir suvari geldi
“Halk ne yaptı?” diye sorduğumda
“Muhammed Kâbe'ye galib geldi ve aldı”. Kendi kendime Annem matemimi tutsun. o gün müslüman olsaydım ve Rasûlullah'tan el-Hire'yi isteseydim Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bana verirdi dedim.

rivayete göre Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)
Zu'l-Cevşen e Niçin müslüman olmuyorsun?” dediğinde şunları söylemiştir: Kavmin, seni yalanlıyordu. Seni memleketinden çıkartıp seninle savaştılar. onlara galip gelirsen sana iman eder, tâbi olurum. onlar seni mağlub ederlerse sana tâbi olmam


Hz Peygamberin Hatim'i İslâm'a Daveti


Adiy b. Hatim (r.a.) anlatıyor: “Kulağıma Rasûlullah'ın Peygamberlik haberi gelince rahatsız oldum., Rum diyarına gittim Rasûlullah'ın Peygamberliğinden hoşnutsuzluk geldi bana. vallahi keşke ona varsaydım Eğer yalancı ise bana zarar veremezdi. Eğer doğru ise bunu bilirdim” dedim. Rasûlullaha vardım. halk Adiy bin Hatim! diye bağırdı. Rasûlullah Ey Hatim'in oğlu Adiy! Müslüman ol, sağlam kal!” sözünü üç defa tekrarladı. Ben bildiğimin üzerindeyim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)“Ben senin dinini senden iyi bilirim” dedi. ve devamla Sen hristiyanlık ile sabiilik arasında ki Rekusiye dininden değil misin? Buna rağmen kavminin ganimetinin dörtte birini yiyorsun” “Senin dininde bu sana helal değildir!” ben seni müslümanlıktan alıkoyanı biliyorum. düşünüyorsun ki halkın zayıfları, Muhammed'e tâbi olmuşlar, Araplar onu terketmişler! Sen el-Hire'yi biliyor musun?” dedi. işittim” dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) Nefsimi elinde tutan Allah'a yeminle ki bu iş tamamlanacaktır bir kadın tek başına Hire'den çıkıp kimsenin koruması olmadan Kâbe'yi tavaf edecektir. Allah'a yemin le, Kisra b. Hürmüz'ün hazineleri müslümanlarca fethedilecektir” dedi.

Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) buyurdu “Allah'a and içerim ki mal o kadar çok olacaktır ki hiç kimse mal kabul etmeyecektir”.
Adiy bin Hatim diyor ki: “İşte kadın Hire'den çıkıyor korumaya ihtiyaç duymadan gelip Kâbe'yi tavaf ediyor kimse ona karışmıyor. Ben Kisra'nın hazinelerini fetheden sahabîler arasında idim. Nefsimi elinde tutana yeminle, mal o kadar çoğalacaktır ki hiç kimse ona iltifat etmeyecektir. Çünkü Allah'ın Rasûlü (s.a.v)böyle söyledi

Adiy bin Hatim anlatıyor: “Allah Rasûlü'nün akıncıları geldiğinde Esir edilenlerde halam da vardı. Esirler Allah Rasûlü'ne geldiler halam, Rasûl-ü Ekrem'e Ey Allah'ın Rasûlü! Yardımcı uzak çocuk yoktur. Ben yaşlıyım. hizmette bulunamam. Allah seni bağışlasın, beni bağışla” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) “Yardımcın kimdir?” dedi. Halam “Hatim'in oğlu Adiy'dir” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)
“Allah ve Rasûlü'nden kaçan mı diyince Hz. Ali halama ‘Rasûl-ü Ekrem'den bir binek iste' dedi. Rasûl-ü Ekrem binek verilmesini emretti. Adiy diyor ki: “Halam bana dedi ki: “Babanın yapmadığını sen yaptın. Haydi Rasûlullah'a isteyerek veya korkarak git! Falan adam Rasûlullahdan iyilik gördü, dedi. Adiy ra Rasûlullah'a vardı yanında bir kadınla birkaç çocuk bulunuyordu. Anladım ki o ne Kisra'dır, ne Kayser'dir. Rasûl-ü Ekrem:
Adiy! Seni kaçıran nedir? Lâilaheillallah demek mi seni kaçırttı'? Allah'tan başka mabud var mıdır? Seni kaçıran nedir? Allâhu Ekber demek mi seni kaçırttı? Allah'tan daha yüce birşey var mıdır?” dedi Adiy müslüman oldu Rasûl-ü Ekrem'in yüzü güldü ve “Allah'ın gazabına uğrayanlar yahudiler, sapıtanlar ise hristiyanlardır!”

Adiy diyor ki Rasûlullah'tan birşeyler istediler. Hz. Peygamber (s.a.v) Allah'a hamdu senalar edip şunları söyledi:
“Ey insanlar! Sizin için nafakanızdan fazla olanı vermek vardır! bir kişi bir sa' getirdi. bazıları da kabzanın yarısını getirdiler. “Kimi bir hurma, kimi hurmanın yarısını getirdi”

biriniz Allah'a mülaki olduğunda Cenabı Hak soracaktır: “Seni işitir, ve görür kılmadım mı? Sana mal ve çocuk vermedim mi? Sen bana hangi azıkla geldin?” O kişi sağına-soluna bakacak, hiçbir şey görmeyecektir. yüzüyle ateşten kendisini koruyacaktır ateşten korunun bu bir hurmanın yarısıyla, olsa da. Eğer bu yoksa güzel bir konuşma ile olsun. Ben fakir olacaksınız diye korkmuyorum. Kesinlikle Allah size yardım edecek ve verecektir. Sizin için dünya hazineleri fethedilecektir. kadın tek başına Hire'den kalkıp Medine'ye veyauzak yerlere gidecektir ve hırsız ile yol kesiciden korkmayacaktır


Hz. SAV 'in Muaviyeyi İslâm'a Daveti


Muaviye HZ Rasûlullah'a Ey Allah'ın Rasûlü! Sana parmak boğumundan fazla gelmemye yemin etmiştim şimdi sana geldim. Allah'ın rızası adına sana yemin verdiriyorum, Rabbimiz seni hangi hususta Peygamber gönderdi?” Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)“Beni İslâm dini ile gönderdi” deyince Muaviye sordu:“İslâm dini nedir?” Rasûl-ü Ekrem “Yüzümü Allah'a yönelttim, putlardan uzaklaştım deyip, namaz kılacak, zekâtı vereceksin. Müslümanın herşeyi diğer müslümanlara haramdır. Müslümanlar yardımlaşan iki kardeş gibidir. Müslüman olduktan sonra şirk koşanlardan biri, müşriklerden ayrılmadıkça, Allah ondan ameli kabul etmez. Sizin kemerlerinize yapışıp sizi ateşten uzaklaştıracak ben değilim. Rabbim bana ‘Kullarıma tebliğ ettin mi?' diyecek Rabbim! Ben tebliğ ettim' diyeceğim. Burada hazır olanlarınız, olmayanlara tebliğ etsin. İyi bilin ağızlarınız bağlı olduğu halde Allaha çağrılacaksınız ağızlarınız konuşmaz hale gelecek, azalarınız konuşacaktır sizi ilk ifşa eden baldır ve elleriniz olacaktır” buyurdu.

Muaviye “Ey Allah'ın Rasûlü!” dedi “Bu bizim dinimiz midir? Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)“Bu, senin dinindir. Nerede iyilik yaparsan o sana kâfi gelir” dedi.
Bu hadis Muaviye bin Hayde'nin hadisidir. Hakim Ebu Muaviye Rasûlullah'a Rabbimiz seni ne ile Peygamber (s.a.v) gönderdi?' diyince HZ RESUL buyurdu: “Allah'a kulluk yapacak, hiçbir şeyi ortak koşmayacak Namazı eda edecek, zekâtı vereceksin. Müslümanın herşeyi müslümana haramdır. İşte bu senin dinindir. Nerede olursan ol, bu sana kâfi gelir”


Bir şahıs Rasûlullah'a geldi ve
Sen Allah'ın Rasûlü (s.a.v) müsün diye sordu. HZ Peygamber Evet, ben Allah'ın Rasûlü (s.a.v)” deyince, Sen insanları neye davet ediyorsun'?” dedi. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) “Bir olan, sana zarar dokunduğu zaman yalvardığında senden zararı kaldıran, sana kıtlık isabet ettiği zaman sana yiyecek veren, sen yolu şaşırdığında kendisine dua ettiğinde seni doğruya götüren Allah'a davet ediyorum” dedi o kişi müslüman oldu ve şunları söyledi Ey Allah'ın Rasûlü! bana tavsiyede bulun deyince” Hz. Peygamber (s.a.v) “Sakın hiçbir şeye veya kimseye küfretme!” dedi. O kişi, Rasûlullah'ın tavsiyesiyle ne deve ne de br koyuna dahi küfretmedi.


Kureyşliler çok büyük saydıkları Husayn ra geldiler ve Bizim için Rasûl u Ekremle konuş. mabudlarımıza sövüyor” dediler. Kureyşliler, Husayn ile beraber HZ. Rasûlullah'ın kapısına oturdular. Rasûl-ü Ekrem, Husayn için
yer açınız!” dedi. kalabalıktı. Husayn Rasûl-ü Ekrem'e “Senden kulağımıza gelen nedir? Sen mabudlarımıza küfrediyor daima kötülükle anıyorsun. senin baban akıllı ve atalarının dinine ve saygılı Hayırlı bir insandı” dedi. Rasûl-ü Ekrem Ey Husayn! Benim babam da senin baban da ateştedir
Ey Husayn! kaç mabuda tapmaktasın?” buyurdu. Husayn Yeryüzünde yedi, gökte bir olmak üzere sekiz mabuda tapıyorum dedi. Rasûl-ü Ekrem
“Sana zarar dokunduğunda kime dua ediyorsun” diye sordu. Husayn
“Gökteki mabuda ediyorum” diye cevap verdi. Rasûl-ü Ekrem
“Malın helâk olduğu zaman kime dua ediyorsun?” Gökteki mabud tek başına sana icabet ediyor, yardımda bulunuyor sen yerdeki bâtıl mabudları O'na ortak koşuyorsun. şükür hususunda gökteki mabudu razı ettin mi seni mağlub etmesinden korkmuyor musun'?” dedi. Husayn Biliyordum ki ben Muhammed gibisiyle konuşamam”. Rasûl-ü Ekrem
“Ey Husayn! Müslüman ol, sağlam kal!” dedi. Husayn kavmim ve aşiretime ne diyeceğim?” diye sordu HZ Rasûl buyurdu Ey Allah'ım! İşimin en doğrusu için senden hidayet isterim. Bana fayda verecek ilmimi artır!” Husayn Rasûlullah'ın duasını okudu ve müslüman oldu

Husayn ra müslüman olup HZ Rasûlun huzurundan ayrıldı. Husayn ra nın oğlu İmran babasının başını, ellerini ve ayaklarını öptü. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bu manzaraya ağladı ve buyurdu: “İmran'ın yaptıklarına ağlıyorum. Husayn içeri girdiğinde kâfirdi. İmran ayağa kalkmadı. Ona bakmadı Fakat müslüman olunca babalık hakkını yerine getirdi. İşte bundan kalbime rikkat ve şefkat geldi”.
Husayn, Rasûlullah'ın huzurundan ayrılınca Rasûl-ü Ekrem Kalkın, onu evine kadar götürün!” dedi. Husaynı gören Kureyşliler “Bu müslüman oldu” dediler ve herkes bir tarafa dağıldı.


Hz. Ali, Rasûlullaha geldi. Hz. Peygamber'le zevcesi Hz. Hatice namaz kılıyordu. Hz. Ali
“Ey Muhammed! Bu nedir?” dedi. Rasûl-ü Ekrem: Bu, Allah'ın kendisi için seçtiği dinidir. Bu dinle peygamberleri göndermiştir. Seni bir ve ortaksız Allah'a davet ediyorum. Seni ibadete davet ediyorum. Lat ve Uzza'yı inkâr etmeye davet ediyorum”. Hz. Ali
“Bu işitmediğim bir şeydir. Ebu Talib'e söylemeden hiçbir şey yapamam!” dedi. Rasûl-ü Ekrem bu hususun ilanını hoş görmediği için Ey Ali! Madem müslüman olmadın, bu ikimiz arasında bir sır olarak kalsın” dedi.

Hz Ali islama çağrılınca o gece durdu. Sonra Cenabı Hak, Hz. Ali'nin kalbini İslâm'a açtı. Rasûlullah'a geldi
“Ey Muhammed! Dün arzettiğin bir şey vardı. dedi. Rasûl-ü Ekrem “Şahidlik edeceksin ki Allah'tan başka ilah yoktur, birdir ve ortaksızdır. Lat ve Uzza'yı inkâr edeceksin. Allah'a koşulan ortaklardan uzaklaşacaksın” buyurdu ve Hz. Ali müslüman oldu.

Hz. Ali, Ebu Talib'den korktuğu halde, Rasûl-ü Ekrem'e geliyordu. O dönem İslâm gizli tutuluyordu bir gün Hz. Ali gördüm, minberde gülüyordu. Bu gülüşünden fazla güldüğü görülmemişti azı dişleri bile göründü. buyurdu ki Ebu Talib'in sözüne güldüm. Birgün ben, Rasûlullah ileydim Nahlede namaz kılıyorduk ebu Talib
“Ey yeğenim! Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)onu İslâm'a davet etti. Ebu Talib
“Sizin yaptığınızda zarar yok. Fakat benim mak'adım hiçbir zaman benden yüksekte olmayacaktır” dedi. Hz. Ali, babasının bu sözüne gülmüştü üç defa dedi ki Yarabbi! Ben şu ümmette benden önce sana ibadet eden hiçbir kulun bilmiyorum. Ben insanların namazından Önce namaz kıldım”


Hz. Osman anlatır Teyzem kızı Erva'yı ziyarete gittim. HZ Rasûl halasına geldi. Hz. Peygamber (s.a.v) dedi ki:
“Ey Osman Niçin bana bakıyorsun
“Sana ve aleyhinde söylenenlere
hayret ediyorum dedim. Rasûl-ü Ekrem (a.s.m)bana “Lâilâheillallah de!” Allah biliyor ya dedi

HZ OSMAN HZ Rasûlullahın her sözüne diken diken olurdu HZ Rasûlullah buyurdu Göklerde sizin rızkınız ve size va'd edilen vardır. Göklerin ve arzın rabbine yemin olsun kesinlikle o haktır” zariyat suresi Rasûlullah bunları okuyup çıktı ve HZ OSMAN müslüman oldu


Hz. Peygamber Yârabbi! İslâm'ı Hattab oğlu Ömer'le veya Ebu Cehil le aziz kıl diye dua ederdi Allah Teâlâ, Rasûlünün Hz. Ömer duasını kabul etti. HZ Ömer putları yıktı.

Rasûl-ü Ekrem Hz Ömer'in iki tutarak onu sarstı ve isteğin nedir? diye sordu. Hz. Ömer, Rasûl-ü Ekrem'e İnsanlara davet ettiğin i bana arzet” deyince, Rasûl-ü Ekrem Allah'tan başka ilah olmadığına, O'nun tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed'in Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şahidlik et” dedi. HZ Ömer aynı yerde müslüman


Esleme ra anlatır: Hz. Ömer Size nasıl müslüman olduğumu anlatayım
buyurdu Allah Rasûlü'nün en şiddetli düşmanıydım. Safa yanındaki bir evde Rasûlullah'a vardım gömleğime yapıştı. Ve buyurdu: Ey Hattab'ın oğlu! Müslüman ol! Yarabbi! Onu hidayet et!” Dedim ki: “Allah'tan başka mabud olmadığına şahidlik ederim. Ve yine şahidlik ederim ki Hz Muhammed SAV Allah'ın Rasûlüdür Müslüman olunca Müslümanlar tekbir getirdi ki tekbir sesleri Mekke yollarında işitildi...

Hz. Ebubekir'i sıddık HZ Rasûlullah'a gidiyordu. SIDDIK Cahiliye de de peygamber dostu idi. Rasûlullaha
“Ey Ebe'l-Kasım! meclislerden kayboldun Seni atalarını ayıplamakla itham ederler” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem, Ebubekir'e Ben Allah'ın Rasûlü Seni Allah'a davet ediyorum” dedi. Ebubekir Sıddık müslüman oldu.

Ve Rasûl-ü Ekrem (a.s.m) in Ebu Bekir'in İslâm'ından sevindiği kadar hiç kimseden sevinmedi Hz . Ebubekir Osman Talha b. Zübeyr b. Avvam'a, Sa'd ra ya islamı etti Onlar da müslüman oldular. Maz'un, Ebu Ubeyde Abdurrahman b. Avf, Seleme Erkam da müslüman oldular.

Hz Ebubekir Sıddık, Rasûlullah a “Ey Muhammed! tanrılarınızı terkedin deyip atalarımızı hiçe saydığın, doğru mu?” dedi. Rasûl-ü Ekrem “Evet, kesinlikle ben Allah'ın Rasûlü ve peygamberiyim. Allah, peygamberliği tebliğ için beni gönderdi. seni hakka ve Allah'a davet ediyorum. Allah'a yemin olsun davetim hakkadır. Ey Ebubekir seni tek olan Allah'a davet ediyorum. O'nun ortağı yoktur. O'ndan başkasına kulluk yapma. O'nun taati üzerinde devam et” dedi ve Hz. Ebubekir'e Kur'an okudu. Hz. Ebu Bekir ilk önce ne ikrar etti ne de inkâr etti Sonra müslüman oldu, putları bıraktı. Allah'a koştuğu ortakların hepsini attı. İslâm'ın doğruluğunu Tasdik eddi

mümin olarak Hz. Ebubekir Rasûlullahdan ayrıldı.ve Allah'ın Rasûlü (s.a.v) buyurdu: İslâm'a davet ettiğim herkes de tereddüd, vardı ilk etapta hemen İslâm'ı kabul etmediler Ancak Ebubekir müstesnadır. Ona İslâm'ı tebliğ ettiğimde tereddüt etmedi

Hz. Ebubekir, Rasûl-ü Ekrem'in peygamberlikten önce de arkadaşıydı. Rasûl-ü Ekrem'in doğruluk eminlik ve ahlâkını en iyi o biliyordu HZ SAV yalan söylemezdi Rasûl-ü Ekrem, (a.s.m) “Cenabı Hak beni Peygamber gönderdi” der demez ilk önce Hz ebubekir inandı Hiçbir tereddüd göstermedi ve hiçbir an geri kalmadı.

HZ MUHAMMED SAV BUYURUYOR ki
Allah beni Peygamber (s.a.v) olarak gönderdi. Siz bana yalancı dediniz. Ebubekir beni tasdik etti. Nefsiyle, malıyla yardımda bulundu. benim arkadaşımı benim için terkedip yakasını bırakır mısınız? bu sözden sonra hiç kimse Hz. Ebubekir'i rahatsız etmedi. Rasûlullah'ın sözü Hz. Ebubekir'in ilk müslüman olduğu hususunda nass gibidir.


Hz. Ömer'in Bir Rahibin yanından geçerken durdu ve rahibi çağırdı ve hastalanmış, benzi beti kaçmış yorgun, biri ile karşılaştı. Onu görünce Hz. Ömer ağladı. Hz. Ömer'e onun hristiyan olduğunu, ve niçin ağladığını soranlara Bunu biliyorum. ona acıdım Cenabı Hakk'ın (Gaşiye suresinin) ayetlerini hatırladım. Onun yorgunluğuna, bitkinliğine ve ateşe girecek oluşuna acıdım” dedi.

murataltug1985
01-28-2019, 06:41
Kaynak beyaztarih.com


Türkler Nasıl Müslüman Oldu?

İnsan, ruh ve bedenden oluşur
ruhun en belirgin özelliği inanmaktır. Yeryüzünde, inanmayan varlık yoktur din veya medeniyetler inanış, düşünüş ve yaşayış açısından meydana getirdiği değişiklikler sebebiyle toplumun ve tarihin en önemli hadisesidir. Türkler İslâmiyet öncesinde Şamanizm Gök Tanrı dini ile Budizm, Maniheizm, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinlere inanmıştır bazı Türk topluluklarının bu inançlarını günümüze kadar gelmektedir. Kırım, Litvanya ve Polonya’da ki Karaim ve Kırımçak Türkleri Museviliğe inanmaktad
Çuvaşistan ve Moldovya’da ki Çuvaşlar ile Gagauzlar Hristiyan Ortodoksturlar. Güney Sibirya’daki Tuva Türkleri geleneksel dinlerine devam etrmektedirler.

İslamiyet'in Yayılışı 7. yüzyıl başlarında Arabistan’da başlar İslâmiyet’le Türklerin ilk teması 7. yüzyılın ortalarındadır. Bunun öncesinde, Hz. Peygamber Türkler’den haberdar olup Buharî Müslim ve Ebû Davud da sahih hadisler zikretmiştir. Türk hükümdarına bir davet gönderdiği iddia edilir. Türklerin Müslüman Araplarla ilk temasları Hz. Ömer devrinde Nihavend Savaşı(642) sonrasındadır

642 de Ceyhun nehrini geçen İslâm komutanı Ahnef bin Kays Türklerle karşılaşmıştır. ilk seferde İslâm ordusu Hz. Ömer’in talimatıyla geri çekilmiştir. Sasanilerin yıkılışıyla yarım yüzyıl boyunca Türk-Arap mücadelesi Buhara, Semerkant, Taşkent, Beykent ve Fergana gibi şehirleri içinde barındıran Maveraünnehir(Aşağı Türkistan) da devam etmiştir. Müslüman Araplarla Maveraünnehir de Türgişler, Kafkaslarda ise Hazarlar mücadele etmişdir. 7 ve 8. yüzyıldaki ilk karşılaşma İslâm fethi ve mücadele şeklindedir Türkler Müslümanlaşmış yerel Türk hakanları İslâmiyet’i seçilmiştir Azerbaycan ve Ermeniye valisi Mervan bin Muhammed Hazar başkenti İtil’i kuşatınca Hazarlar İslâmiyet’i kabul etmek zorunda kalmış.(737) Fakat, baskı altında kabul ettiği için yeni dininden vazgeçmiştir.


Emeviler devrinde(661-750) de İslâmlaşma akın ve fetih ve silahlı mücadele şeklinde olmuştur Emevi halifesi I. Velid(705-715) de Horasan fetihlerinde Kuteybe bin Müslim i (705-715), görevlendirip 710’dan sonra Irak genel valiliğine bağlı Horasan a vali tayin edilmiştir. Kuteybe devrinde İslâm dışında ki dinler yasaklanıp mabetler kapatılmış ve mescitler yapılmış fethedilen bölgelerin haracı arttırılmış Müslüman olanlardan cizye alınmıştır ancak bu kötü uygulamalar yanında Cuma namazına gelen her kişiye iki dirhem maddi destek sağlanmış Zerdüştlüğün yaygın olduğu Buhara’da halka Kur’an-ı Kerim’i öğrenene kadar namazda kendi lisanlarında ibadet imkânı tanınmış Müslüman Arap lar Buhârâ’ya yerleştirilip Buhârâ halkına ait evlerin yarısı Araplara verilmiş ve onlarla beraber oturmaları gibi hoşgörme ve gönül alma politikası uygulanmıştır

Emevî halifelerinin sekizincisi ve İslâm kaynaklarında ikinci Ömer veya beşinci âdil halife olarak zikredilen, Ömer bin Abdulaziz(717-720) gayri Müslimlerin Müslüman yöneticilere yönelik şikâyetlerine kulak vererek haksız yere alınan kiliselerini, evlerini ve mallarını iade edip mağduriyetleri gidermiştir. cizye vergisi kaldırılmıştır. komşu ülkelere İslâmiyet’i tebliğ edilmiş Halife, kavmiyetçiliği ortadan kaldırmakla Berberî’ler ve Türklerden önemli bir zümreyi İslâmiyete geçirmiştir Müellefe-i kulûb yani kalbi İslâm’a ısındırılacak olan yeni Müslümanlardan alınan harac vergisi de kaldırılmıştır. Horasan Valisi Cerrah’a Müslüman olanların cizyeden muaf tutulması emredilmiş, valinin “Müslümanların sünnet olmadıklarını camiye sadece vergiden kurtulmak için geldiklerini” bildirmesiyle, ona “Allah’ın elçisi, insanları sünnet için değil, dine davet için gönderilmiştir.” diyerek haksız vergiden men etmiştir.

Emevi saltanatında bir nebze de olsa kavmiyetçilik yapılması Arapların diğer Müslüman kavimlerden üstün tutulmasından dolayı Arap olmayan Müslümanlar arasında hoşnutsuzluk çıkmış Türkler, İranlılar ve Berberîler’ Emevî siyâsetini hoş karşılamamışdır Emeviler her ne fetih ve ilhak politikasıyla antipati oluştursada Abbasiler devrinde Talas Savaşı (751) İslâm-Türk ittifakıyla başlayan süreç ve Çinlilere karşı yapılan savaş sonrasında; Batı Türkistan’da Türk hakimiyeti devam etmiş, Müslüman Araplarla Türklerin diyalogları artarak türk toplulukları İslâmiyet’i kabul etmiştir özellikle Emin(809-813), Memun(813-833) ve Mutasım (833-842) devirlerinde, Türkler idarî, askerî ve siyasî kadroda aktif görev almış islama bağlılık artmıştır.

Türk Devletlerinin İslâmiyet’i kabulüyle devleti oluşturan bütün tebanın islama geçmiş ilk kez islamı karahanlılalardan. Sonra , İdil Bulgar ve Büyük Selçuklu devletleri İslâmiyet’i kabul etmiştir İslâmiyet 10 ve 11. yy da Türkler arasındaki yayılmıştır Bunun ilk örneği, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra Buhara ve çevresini fetheden Orta Asyanın ilk Müslüman Türk devleti Karahanlılar (840-1212)’dır. Satuk Buğra Han’ın vefatından(955) sonra 200 bin çadırlık Türk topluluğu Müslüman olmuştur

960 larda Volga kıyılarında kurulan İdil Bulgar Hanlığı (10-15. yüzyıllar) İslâmı kabul etmiştir. 986’da Kiev Knezi Vladimir’i İslâmiyet’e davet etmişdir. Gazneliler(963-1186) Afganistan ve İranda yayılarak Gazneli Mahmud (998-1030)’un yaptığı on yedi Hint Seferi ile Bangladeş ve Pakistan gibi Müslüman devletleri ortaya çıkarmış İslâmiyet’i kabul eden Büyük Selçuklular Dandanakan Savaşı
(1040) ile Gazneliler’e son vermiş Tuğrul Bey(1040-1063) 1055 te Bağdat’a hilâfetin hamisi olmuştur.

İslâm dini eski Türk inançlarına uygundu Gök Tanrı inancında da kader, ahiret, ruhun ölümsüzlüğü, dua ve ibadetler, kurban inançları ve şaman
Gibi dervişler vardı savaşçı olan Türklerin ‘alp’lik özellikleri gazilikle birleşerek ilâ-yı kelimetullâh Allah’ın adının yüceltilmesi ideali Türklerin İslâmiyet’i kabulünde etkili olmuştur
Ortaçağ’da Hıristiyan ve İslâmiyet’i benimseyen devletler arasında din savaşları yaşanmıştır Türklere, eski inançlarından gelen savaşçılıklarına paralel olarak gazilik ve şehitliği
Birleştirmiştir.Türkler’in İslâmiyet’i kabulünde Türk topraklarında ticaret yapan Müslüman tüccarların da etkisi vardır

Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklu devrinde tarikat yapılarına toprak ve vergi muafiyeti tanınarak tebliğe imkan sağlanmıştır. Orta Asya Türk Müslümanlığında eski atalar kültünün ve veli kültünün de etkisi vardır
10. yüzyıla kadar geçen dönem Türklerin İslâmiyet’le temas ettikleri, tanıştıkları ve kabule hazırlandıkları dönemdir. Bu devir 3’e ayrılabilir. Birincisi, 751 Talas Savaşı’na kadarki tanışma devri, ikincisi 868’ de Abbasiler(749-1258)’e bağlı yarı bağımsız bir devlet olan Tolunoğulları (868-905)’nın kurulmasına kadar olan ve Türklerin İslâmda görev üstlendikleri hizmet devri, üçüncüsü 10. yy ortalarında kurulan bağımsız Müslüman Türk devletleri devridir.

13 ve 14. yy da Türklerden Müslüman olanlar olmustur. Türklerin İslâmı kabulü 7. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar süren 8 yüzyıllık bir süreçtir Türklerin 7. yüzyılda başlayan İslâmlaşma süreci İslâm devletinin fetih politikası ile gerçekleşmiştir emevi I. Velid’in valilerinden Kuteybe bin Müslim ile Ömer bin Abdulaziz devrinde ki istimlak politikası ve Türklerin Abbasi ihtilalinde oynadıkları rolün etkisiyle devletin İslâmiyet’le tanışması hızlanmıştır. Türk devletlerinin kurulmasıyla da 9-11. yüzyıllarda islam inanışında önemli bir artış olmuştur. başlangıçta baskı sonucu islamı kabul eden Türk toplulukları daha sonraki süreçte İslâmiyet’i samimiyetle benimsemişlerdir

Türk tarihinde ve inanç dünyalasında en önemli yeri İslâmiyete aittir Türk ile Müslüman kelimeleri birbirinin yerine kullanılır. Türkler’in İslâmiyet’i kabulü ve Türk-İslâm devletlerinin tarihte ki rolleri Hıristiyan Batı açısından dünya tarihinin en önemli olaylarıdır İsmail Hami Danişmend Eğer Oğuz Türkleri İslâmiyet’ten önce veya Müslüman olmadan Batı’ya gelmiş olsalardı, önceki Türk kitleleri gibi Hıristiyanlaşıp yok olacakdı. Oğuz Türkleri İslâmiyet’i kabulle siyasî hâkimiyeti ellerinde bulundurdular, hem de millî kimliklerini korudular. İslâmiyet bugünkü varlığını Türklere borçluysa, Türkler de millî varlıklarını İslâm’a borçludur” diyerek İslâmiyet’in Türklerin kültürel kimliklerini muhafaza etmelerinde yardımcı olduğunu belirtmiştir.

Kaynak yeni şafak.com

Türkler nasıl Müslüman oldu


Orta Asya bozkırlarında hızla yayılan Türkler ile Arabistan çöllerinde doğup büyüyen İslam ordusu... Sınır komşusu olunca ilkin kıyasıya mücadele edmiş iki unsur arasındaki rekabet bitince dostluk başlamış türkler İslamın bayraktarı olmuştur Hz. Muhammed'in (sav) 627 de Hendek Savaşı'na hazırlandığında bir Türk çadırında oturduğu rivayet edilir. Ancak çadırın Asya'nın uzak bozkırlarından Medine'ye nasıl geldiği bilinmez. bilgi doğruysa herhalde bir Arap tüccarı görüp Medine'ye taşımıştır. O devir Arap tüccarlar İpek Yolu'ndan Çin'e gidebiliyordu. Ve Türk kabilelerle alışveriş ediyorlardı. Cahiliye dönemi şiirlerinde Türklerden bahsedilse de temasların azdır ya da Türk ülkesi uzakdır ve Türklere dair belli bir fikr yoktur


Hz. Muhammed İslamı tebliğe başlayıp müşriklerle mücadele ettiği sırada (610) Orta Asya'da Türkler, Göktürklerin hâkimiyetindeydi. Ülkenin sınırları Baykal gölünden Kırım'a, Sibirya Bozkırlarından Maveraünnehir ve İpek Yolu'na uzanıyordu. Türklerin kağanı İlig Kağan Ötüken'de otururdu ve Çin'le mücadele halindeydi. Türkler, Kağanlarının Gök Tanrı tarafından “yeryüzünün işlerini düzene koyması, Türk milletinin perişan olmaması” için görevlendirildiğine, yani Tanrı tarafından “Kut” verilerek kağanlığa oturtulduğuna inanıyordu Gökteki Tanrı tekti. Herhangi bir şeye benzemiyordu; sadece Türklerin öz tanrısıydı. Türkler ölünce doğrudan cennete gitmeye hak kazanıyordu Cennet uçmak'tı ve yeri atalarının ruhlarının dolaştığı yerdi. Kağan'ın görevi Tanrı'nın Türk milleti için arzuladığı iyi işleri yapmaktı. Ama bu her zaman mümkün değildi Ülke iyi idare edilmediği ve işler bozulduğunda kağanın kut'unun elinden alındığına ya da kut'lu olmadığına inanılıyordu. o zaman “Oğlu, babası gibi kılınmamış (yaratılmamış)” yani babası gibi kut sahibi olamamış deniliyor ve kağanlığı sona eriyordu.

Hz. Muhammed'in Mekke'nin fethine hazırlandığı günlerde Göktürk Kağanı İlig Kağan da babası ve dedesi gibi kılınmamış olacak ki, Çin'e karşı mağlub oldu (630). Göktürk Devleti'nin Doğu yarısı Çin hâkimiyetine girdi. Batı kısmı ancak 28 yıl ayakta kaldı 658'de Çin'e tâbi oldular. Türk kabilelerinin kimi bağımsız hareket ederken çoğunluğu Çin idaresine girdi Türkler devletsiz kaldı Müslüman fetihleri başlamış, halifeler yönünü Kuzey Suriye, İran ve Mısır'a çevirmişdi Müslümanlar yürekten savaşıyorlardı ne Bizans ne de Sasani kuvvetleri onları durdurabiliyordu.


Hz. Ömer (ra) (634-644) zamanında Kadisiye ve Nihavend savaşlarıyla İslam orduları İrana ilerlemiş, Horasan ve Toharistanda Müslüman sipahiler dolaşmaya başlamıştı bunun anlamı Sasani engelinin kalkmasıyla İslam sınırlarının Türk ülkelerine dayanmış olmasıydı. Türkler yavaş yavaş islamla temasa başladı.Sasani hükümdarı Yezdicerd, Türklere kaçıp onlardan aldığı yardımla Belh'i kurtardı. Hz. Ömer'in şehadetiyle Toharistan ve Horasan'daki ayaklanmalara Türkler de karışmıştı İslam orduları Kafkaslara girince Hazarlarla komşu olunmuştu Müslümanların el-Bab'ı, yani Türklerin “Demirkapı” dediği Derbend ele geçirilince (643), Abdurrahman b. Rebia niyetinin Belencer'e akın düzenlemek olduğunu söylemişti. Belencer ve arkasındaki İtil şehri Hazarların merkezleriydi.ve İslam orduları Hazar ülkesine girdiler


İslam orduları Hazar ülkesine girince
ciddi bir direnişle Abdurrahman b. Rebia Belencer yakınlarındaki bir mücadelede şehit düştü. Türkler Göktürk Kağanlığı gibi büyük bir imparatorluktan yoksun olsalar da, ülkelerini zayıf değillerdi sahih olmayan hadislerden biride Türkler size ilişmedikçe, siz de ilişmeyiniz sözüdür
Hz. Osman'ın (ra) şehadeti ve İslamın iç karışıklık dönemlerinde Türklerin durumu da iç açıcı değildi. Doğu Türk dünyası Çin hâkimiyetindeydi. Türklerin bu hali çok uzun sürmedi. İslam Kerbela acısıyla sarsılırken (680), Asya bozkırlarında Türkler toparlanma evresine girmişdi.

Hz. Hüseyin'in (ra) şehadetinden
iki yıl bgeçmemişken, Ötüken'de Kutluk Kağan Göktürk Devleti'ni yeniden kurdu (682). Asya'da yeniden yükselen güç, eski sınırlarına kavuşmak için doğuda ve batıda mücadele etti. Kutluk Kağan Türkleri yeniden toparladı ve İlteriş' unvanı ile anıldı devleti asıl gücüne kavuşturanlar kardeşi Kapgan Kağan ile oğulları Bilge ve Kültigin di. 692'de başa geçen Kapağan Kağan Kırgızları itaat altına aldı. Çin'e seferlerinde denize ulaşacaklardı. Bilge Tonyukuk Şantung'a ordu sevk ettim, denize ulaşmaya az kaldı” der. Batıda İslam sınırlarına yaklaşıldı. 701'de meşhur Demirkapı'ya, Derbend'e ulaşıldı. Güneybatıda Maveraünnehrde hâkimiyet süren Türgişler devlete bağlandı. Göktürk hâkimiyeti Maveraünnehr, Kafkaslar, Çin ve
Sibiryaya dayanmıştı. Kapağan Kağan'ın sert idaresinden Göktürk Devleti 710'da büyük bir isyanla sarsıldı. Bazı Türk boyları Çin'e gitti.

710'da İslam fetihleri doğu ve batıda sürüyordu. 710'da Müslümanlar Atlas Okyanusu'na dayandı. Asya'nın en doğusunda Çin ve Türkler arasında ki çıkan karışıklıkta Afrika ve Avrupa'nın en batısında Müslümanlar nice fetihler yapıyordu Tarık b. Ziyad ordularının geri çekilmemesi için Avrupadaki bütün gemileri yaktırıp İspanya'nın fethine başladı 711'de barbar Vizigotlara karşı Kadiks Savaşı Müslümanların zaferiyle sonuçlandı Göktürkler Kırgızları kendilerine bağladı Müslümanlarla Türklerin sınırı olan Kafkaslar ve Maverünnehr'de sonu gelmez çatışmalar, zaferler ve mağlubiyetler oluyordu. Kafkaslarda, Azerbaycan'ın kuzeyinde Hazarlar, Maveraünnehr ve Cürcan'da Sûl ya da Çöl Türkleri, Sistanda Hunların Hindistan uzantısı olan Eftalitler ve Halaçlar, Badegis'te Nizek Tarhan ve Toharistan'da Karluklar vardı Maveraünnehr'e en yakın yerde Türgişler hüküm sürüyordu.
Maveraünnehr'in kaderi sınır hâkimi olan Türk beyleri ile Azerbaycan ve Horasan'da Emevi valileri arasında üstünlük de bulunmuyor Şehirler ve beldeler el değiştiriyordu.

Emevilerin İslamı yayma niyetlerinin olmadığı, Müslüman olmayan Türk ve yerli ahaliden cizye istedikleri yolunda güçlü rivayetler vardı Kuteybe b. Müslim'in Horasan valiliğine atanınca Maverünnehr'in kaderini değiştirdi yetti.
Kuteybe b. Müslim 40'ında bile değildi. Aslen Basralı'ydı; Aylân kabilesindendi bu kabile Araplar arasında pek asil sayılmasa da o tanınan biriydi kaderi Abdullah b. Carud'un Basra'da Haccac b. Yusuf'a isyanıyla değişti. Emevilerin önemli komutanlarından Haccac kendi kabilesindendi. İsyanda ordusuyla yarar gösterdi Haccac'ın yüreğini ağzına getiren İbnü'l-Eş'aş isyanında da etkindi Haccac onu Rey valisi yaptı (702). üç yıl geçmeden Horasan valiliğine atadı (705). Kuteybenin Horasan valiliğinde Toharistan'ın merkezi Belh isyandaydı Ordusundan korkan idareciler isyana son verip bağlılık bildirdiler.

Kuteybe İlerleyişine devam etti Çaganiyan şehrini ve Toharistan şehirlerinden Aherun ve Şuman'ı vergiye bağladı. O Merv'e dönerken kardeşi Salih Fergana ve Kaşan'ı aldı.
Kuteybe Toharistan hükümdarı Nizek Tarhandan. kendisine bağlanıp esirleri serbest bırakmasını istedi. Nizek, onun başkent Badegis'e girmemesi şartıyla barışı kabul etti (706). barış uzun sürmedi. Kuteybe Maveraünnehr'in en önemli ticaret merkezi Baykente yürüdü. şehri teslim aldıysa da, şehir halkı orada bıraktığı kuvvetleri öldürdü. geri dönen Kuteybe şehre girip askerleri öldürdü; işe yarar kimseleri esir etti. 707 de Buhara'yı ele geçirmek üzere yola çıktı. Türklerle savaş etti
Nizek Tarhan'ın yetişmesiyle galip geldi. yıpranmış ordusuyla Merv'e geri döndü. Buhara'nın fethini erteledi

Buhara, Türkistan'ın en önemli şehirlerindendi Türkler ve pek çok kavim yaşıyordu bu yapı dine de yansımıştı. Mecusîlikten putperestliğe pek çok inanç vardı. Şehrin en önemli çarşısında sadece putlar satılırdı Ateşgedelere ait tapınaklar vardı. Haccac şehrin fethi konusundaki sabırsızdı Buhara stratejik açıdan önemliydi Kuteybe ancak 708/709'da Buhara'ya girebildi. Şehirdeki en önemli tapınağı camiye çevirip Cumaya geleceklere para verileceğini ilan etti. şehir ahalisinden bazıları İslama girip camiye geldiler Arapça bilmedikleri için ilk dönemler namazda Farsça, secdeye ve rükua varın” gibi uyarılar yapılıyordu.

Kuteybe nin hâkimiyetini tanımış görünen Nizek Tarhan Belh, Merverruz, Talekan, Faryâb beylerinin desteği ile isyan etti. Kuteybe isyanı bastırdı, Nizek öldürüldü (710). Talekan'da katliam yapıldı. Şâş, Semerkant, Fergana ele geçirildi. Haccac'ın vefatına rağmen görevde kalan kuteybe Kâşgar'a yöneldi. Çin sınırına dayandı yolda iken emevi Halifesi Velid öldü kendisi Horasan valiliğinden alındı isyan ateşini yakınca 715'te kardeşleriyle birlikte öldürüldü. Çin sınırına kadar dayanan İslam fetihleri duraklayacaktı.

722'de Türgişlerin Horasan'daki yurtlarını alma çabaları Türklerle Araplar arasındaki mücadeleyi kızıştırdı. Horasan'ın yeni valisi Said b. Amr, Türgişlere destek veren Türklere karşı zalimce davranıyordu. 722'de gerçekleştirilen Hocent katliamı Araplara karşı kini arttırıp Türklerdeki direnişi kuvvetlendirdi Said b. Amr,
Taşkent'i ele geçirmek için sefere çıktı Türgiş Kağanı Sulu Kağan onu yendi Seyhunda Türklerin kazandığı bu zafer Maveraünnehr'deki Emevi hâkimiyetini sarstı. Türkler üstün konuma geldiler. Abbasi Halifesi Hişam Türgiş Hakanı Sulu Kağan'a elçi göndererek İslama davet etti. Sulu Kağan halkını zora sokacağı gerekçesiyle reddetti. Göktürklerin kapısını da Budist rahipler çalmışlar; Bilge Kağan'ı neredeyse ikna etmişdi. Ancak vezir Tonyukuk, ağırkanlı ve hükmetme duygusu zaafa uğramış bir Budist olmayı, Türk tabiatına aykırı görerek karşı çıktı. Bu sayede Budizm kök ataları teğet geçti (724).

724 tarihlerinde Müslümanların Türklerle çatışmada olduğu bir başka bölge Kafkaslardı. Halife Velid'in kumandanlarından Mesleme 710 da Demirkapı Derbend e kadar ilerlemişti. en az iki sefer yapıldı. savaşlar netice vermediği çok sayıda Müslüman Hazarlara esir düştü. 737'de Hazarlarla yapılan savaşı İslam ordusu kazandı Hazarlar ülkelerinde İslamiyeti anlatmak üzere iki fakih görevlendirildi Hazarlar Museviliği benimsemişdi. Ülkenin Hıristiyan misyonerlerin geçiş noktasında olması sebebiyle bu din de yayılmıştı. Ahali ise eski Türk inancını muhafaza ediyordu. Ve Müslümanlık için de yeni bir yol açılmıştı Uzun savaşlar sırasında Türklerde İslamiyet yayılamadı savaşlar, akınlar, yıldırma politikaları işe yaramamış, sadece rekabeti körüklenmişti

Emevilerin cizye vergisi ve Arap olmayanlara köle muamelesi yapması İslamiyetin yayılması için engeldi
Türkler gayretliydi.dinamik bir hayat yaşıyor kılıç, ok, yay, mızrak gibi savaş aletlerini kardeşi gibi yanında taşıyor savaşlar, yenilgiler ve kılıç zoru türkleri yıldırmıyordu türklerin İslama geçişi 300 yıl sürdü Buharanın en önemli fatihi olan Kuteybe b. Müslim halkı İslama davet , namaza alıştırma ve Cuma namazlarına ilgiyi artırmak için kılıç yerine yumuşak yöntemler denemiştir. şehirde, evlerini Araplarla paylaşmak istemeyen Buhara eşrafının şehrin dışında yeni bir yerleşim yeri meydana getirmesine müdahale etmemiştir.

Müslümanlarla Türkler arasındaki temaslar Kafkaslar ve Maveraünnehr ile sınırlı kalmışdır. Fergana, Buhara, Belh gibi şehirlere hâkim olan beyler Türgişler, Karluklar, Hazarlar gibi devletler sahip oldukları şehirleri vermek istemiyordu. İslam orduları karşısında büsbütün yenilmediler Emevi valilerine karşı üstünlükleri de oldu Hazarlar, Kıpçakların desteğiyle 723'te Emevile ağır bir yenilgiye uğratdı. birkaç yıl sonra (727) de Türgişler galibiyet aldılar. Türklerin büyük bölümü ise İslam ordularıyla karşılaşmamışlardı. Kırgızlar, Kıpçaklar, Kimekler, Tatarlar, Uygurlar ve Oğuzların İslam ile teması Emevilerden sonra Abbasiler döneminde oldu


Göktürkler 745 yılına kadar hüküm sürdü Peçenekler, Uzlar, Tuna Bulgarları Karadeniz'in kuzeyinden batıya göç edip ve Hıristiyanlığa karıştılar ve Müslümanlarla hiç karşılaşmadılar.
Din değiştirme uzun bir süreçtir ve türklerin bu süreci tamamlaması 300 yıl sürmüştür. Kültür değişimi yaşanmıştır Büyük buluşma: Talas savaşında olur

740'ta Hz. Ali'nin (ra) torunu İmam Zeyd, Kûfe'de öldürülünce Emevi iktidarının sonuna gelinmişti. 7 yıl sonra Horasan'da Ebu Müslim önderliğinde büyük bir ayaklanma oldu Birkaç yıl sonra Abbasi hanedanı Emevi iktidarını ortadan kaldırdı (750). Emevi ailesinin son ferdi Abdurrahman Endülüs'e kaçtı. Devlet merkezi Şam'dan Bağdat'a çekildi. yeni bir islam medeniyeti yükselirken Asyada Göktürkler sona ermiş, iktidar Uygurlara geçmişti (745). karmaşada arasında Çin, hâkimiyetini Batı'ya kaydırmaya başlamış ve İslam ordularıyla karşılaşmıştı İslam ordularına karşı başarısız olan Fergana İhşidi, 712 de Araplara karşı tang hanedanın yardım istedi ve Çin hâkimiyetine girme sözü verdi aynı teklif 726'da Buhara emiri tarafından yapıldı Semerkant ve Toharistan'dan da Çinden yardım istedi Çin cevapsız bıraktı. Türgiş Kağanı Sulu Kağan'ın 738'de vefatı ile Türgişler karıştı ve Çin harekete geçti sınırlarını İli vadisi ve Issık Gölü'ne doğru genişletip 747'de büyük bir ordu ile batıya yürüdü Abbasi ordularıyla karşı karşıya geldiler. Bu sırada Göktürkler yıkılmış Uygurlar Asya'nın hâkimi olmuştu

İslamın yükselmeye başladığı sırada
Araplarla Çinliler Talas Irmağında savaştı Karluklar Çin ordusuna karşı İslam ordularının yanında yer aldı
Abbasi iktidarı ülkeye tam hâkimiyet kuramadığı günlerde yaşanan galibiyet, Batı Türkistan'dan Çin tehlikesini uzaklaştırdı, Türklerle Araplar arasında köprü kurdu Karluklar Batı Türkistan'da yükseldi . Türklerle Araplar mücadele eden iki unsur olmaktan uzaklaştı ticaret ve değiş- tokuş başladı Abbasi Halifesi Mansur (754-775) Türklerden devlet hizmetinde faydalandı Bağdat'ta Halife muhafızlığı yapan bu Türkler İslama giren Türklerin öncüsü oldular.

Türkler çok etkili savaşçıydılar sayıları hızlıca arttı İslamı sınır boylarına, Malatya, Adana gibi garnizonlara taşıyıp. Bizans'a seferler yaptılar
Halife Mehdi zamanında Karluklar İslamiyeti kabul etti. Halife Me'mun ve Mu'tasım zamanında seçkin Türk askerlerinin Abbasi başkentinde ve sınır boylarındaki etkinlikleri arttı. Türkler itibarlıydılar Bağdat'ta atlı ve silahlı gezmelerine kimse karışmazdı Maveraünnehr'in, Fergana gibi önemli şehirlerin ve bölgelerin hâkimi olan Türk beylerinin çocuklarıydı
Abbasiler onlara Türkistan'dan Türk kızları getiriyor, evleninceye kadar Halife'den geçimleri için maaş alıyorlardı. Samerra şehri sırf Türkleri için kurulmuştu. Halifelik için hanedandan birinin hilafete gelmesi Türklere bağlıydı Kritik valilikler Türk kumandanlara teslim edilirdi

Mısır'da kurulan Tolunoğulları ve İhşitler Türk valiler tarafından meydana çıkarıldı Türklerin fazilet savaşçılık ve üstün ahlakıı övülürdü islam ile türkler
Rakip değil, müttefikti Maveraünnehr yıllarca Müslümanların elinde olan önemli bir İslam kültür merkeziydi Müslümanlarla Türkler arasındaki siyasî rekabet sona erince iki kültürün teması hızlandı. 875'te Horasan, Taberistan, Kirman, Cürcan, Rey ve Maveraünnehr'e hâkim olan Samaniler, İslamiyeti Türkler arasına taşıyan en önemli unsurdu Samanilerin Özkent, Taşkent, Buhara, ve Otrar gibi Türklerin yaşadığı şehirlerde yaptırdıkları camiler İslamiyetin yayılmasında merkez oldu sufiler ve dervişler Türklere İslamiyeti anlattı Şakîk-i Belhî, İbrahim b. Edhem'in gayretleri etkisini gösterdi


Müslüman tüccarlar Türk ülkelerinde seyahat ediyor türk evlerine misafir oluyordu bunların etkisiyle İtil Bulgarları arasında İslam yayıldı Bulgar hükümdarı İlteber Almış, Abbasi halifesinden İslamı öğretecek fakihlerle, cami ve kale yapımını bilen ustalar istedi (922) İbn-i Fadlan yola çıkmıştı. Maveraünnehr'in kuzeyinde Oğuzlar vardı Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Suriye ve Balkanlardaki Türklerin atası Oğuzlar henüz İslamiyete girmemişdi. Bir Tanrı'ya inanıyor Teg Tengri”, yani “Tek Tanrı” diye dua veya beddua ediyorlardı. Eski inançlarına öldükten sonra cennete gideceklerine inanıyorlardı. Fadlan aralarında İslamı benimseyenler olduğuna ama kabile korkusundan kendilerini gizlediklerine şahit olmuştu. Müslümanlara karşı hassastılar, bir Müslüman tövbe ederse onlar da istiğfarda bulunuyorlardı. Fadlan'a bir Oğuz, “Tanrınızın eşi var mı?” diye sordu bu Hıristiyan bir misyonerden Baba-Oğul ve Ruhü'l-Kuds hikâyelerini dinlemişti olmalıydı. Fadlan bu soru karşısında tövbe istiğfar eddi Oğuz sorduğu sorudan pişman oldu.

İbni Fadlan, Oğuzların arasından geçip Bulgar ülkesine giderken Müslüman olmayan Peçenekleri gördü Müslüman olmayan Kırgızlar, Kıpçaklar, Uzlar, Kimekler, Karluklar vardı 9. yüzyılın ortalarında Uygurlar Maniheizm'i benimsemişti. Tuna Bulgarları Hıristiyandı İslam Fatihi ise Oğuzlardı
Fadlan'ın İtil Bulgarlarının ülkesine ulaştığında Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han İslamiyeti benimsedi. bu olay Asya'daki Türkler için dönüm noktasıydı. Satuk Buğra Han, Kaşgar ve Atbaşı gibi iki önemli merkezi İslamlaştırdı Karahanlı ülkesinde İslamiyetin yolunu açtı. Uygurlar hızla Müslümanlaştılar. Samani kumandanları Alp Tegin Gazneli Devleti'ni kurduğu gibi, yeni dini Hindistan'a taşıyıp yaydı. Hindistan'da da İslamlık, bu dini getiren Türklerle eşit anıldı ve yeni Müslümanlara Turuşka denildi.

11. yüzyılda Selçuklu ailesinin İslamiyeti benimsemesi Oğuz ve Türkmenlerin İslamlaşmasını hızlandırdı. Oğuzlardan 200 bin çadırlık bir grup İslamiyete girdi. bu yeni zümrenin katılımıyla Oğuzlar, islam dininin hizmetkârı savunucusu ve fatihleri oldular. Oğuzlar İran Irak, Suriye ve Anadolu'yu fethettiler. Bizans baskısıyla geri çekilen İslam gücü yeni fatihleri, yani Türkler sayesinde güçlendi Türk coğrafyasında Karadeniz'in kuzeyinde, Kıpçak bozkırlarında İslam 14. yüzyılda hâlâ yayılmaktaysı. Eski inançlarında ve Maniheizmde kararsızlık yaşayan Uygurların İslamlaşması 15. yüzyılda, uzak bozkırların atlıları Kırgızlarınki 17. yüzyılda ancak tamamlandı
Türkler kılıç zoruyla Müslüman oldu” iddiası kurgudan ibarettir. Art niyetliler Türklerle İslamı yakıştırmamaktadır niyeti bozukların Türklükten uzaklaşma gibi garip iddiaları oysaki Türkler İslam ile tanışınca Araplaşmamış islam ile şerref kazanmışlar Gazneli Mahmutlar, Alparslanlar, Süleyman şahlar, Osman Gaziler, Nurettin Zengiler, Kılıç Arslanlar, Fatihler, Timurlar, Kanuniler birer Türk hakanı olmakla kalmamış İslamın sesini en uzak diyarlara taşımışlardır

Türkler sayesinde İslamiyet Kafkaslarda ve Balkanlarda yayılmış
Asya'nın kadim ahalisi Türkler İslam coğrafyasının hâkimi, dinîn hizmetkar ve hâdimi olmuşlardır Türkler Kanlarını islam yolunda, canlarını Allah uğurunda harcamaktan hiçbir zaman geri durmamış. Zorda kalınca islamın gücüne sığınmışlar Tıpkı Alparslan gibi Malazgirt Savaşı'nda ve nici gaza meydanında dualar etmişlerdir
“Ya Rabbi! Sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve uğrunda cihad ediyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. Bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!”

murataltug1985
01-28-2019, 18:00
Kaynak ülkücü dünya .com

*
*
*ANKEBUT SURESİ

deyin ki: "Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik.

Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur."*

(Resulüm!) sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar.

ona iman eden nice kimseler vardır.

Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder.*

Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.*

Kur'ân kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde yer eden apaçık âyetlerdir.

Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder.*

de ki: "Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise bir uyarıcıyım."*

Sana indirdiğimiz ve okunmakta olan kitapta iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.*

De ki: Benimle şahit olarak Allah yeter.

Allah göklerde ve yerde ne varsa bilir.

Batıla inanıp inkâr edenler ziyana uğrayacaktır

Senden azabı çabuk getirmeni istiyorlar.önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab onlara çatmıştı.

azab hiç farkına varmadıkları bir sırada kendilerine mutlaka gelecektir.*

cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.

O gün azap, onları hem üstden, hem ayaklarının altından saracak ve Allah Yaptıklarınızın cezası diyecektir.*

Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.*

Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.*

İman edip güzel işler yapanları muhakkak ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz.

iyi işler yapanların mükafatı ne güzeldir!*

onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.*

Nice hayvanlar var onların ve sizin rızkınızı Allah veriyor.

O, her şeyi işitir ve bilir.*

Andolsun ki onlara, nasıl haktan çevrilip döndürülüyorlar?*

Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan "Allah" derler.

Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar.

Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.*

Andolsun ki onlar Allah " derler.

Gökten su indirip, onunla ölümünün ardından*yeryüzünü canlandıran kimdir?"

hamd Allah'a mahsustur. Fakat çokları akıllarını kullanmazlar.*

Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir.

Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.*

gemiye bindiklerinde, dini yalnız Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, Allah'a ortak koşarlar

Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.*

Çevrelerinde insanlar götürülür öldürülür ve esir edilirken bizim Mekke'yi güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi?

Hâlâ batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?*


Allah'a karşı yalan uyduran, yahut hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir?

Cehennemde kâfirlere yer mi yok?*

yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz.

Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.*


Rum Suresi

Elif, Lâm, Mim.*

Rumlar yenildi. yenilgilerinin ardından mutlaka galib geleceklerdir.*

önce de sonra da emir Allah'ındır

o gün müminler, sevineceklerdir.*

Allah'ın yardımıyla Allah dilediğine yardım eder, galip kılar.

O çok güçlüdür, çok merhamet edicidir.*

Allah, vaadinden caymaz. Fakat insanların çoğu bilmezler.*

Onlar, sadece dünya hayatının dış yüzünü bilirler. Ahiretten gafildirler.*

hiç düşünmediler mi Allah göklerde, yerde ve ikisi arasındaki her şeyi ancak hak ile belirli bir süre için yaratmıştır?

Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.*

Onlar, yeryüzünde gezmediler mi , kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş baksınlar?

Onlar, güçlüydüler. Toprağı sürüp imar etmişlerdi. Onlara peygamberleri delillerle gelmişdi. Allah onlara zulmetmiyor onlar, kendilerine zulmediyorlardı.*

o kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Onlar, Allah'ın âyetlerini yalan sayıp alay ediyorlardı.*

Allah yaratmayı yapar, sonra da çevirir, yeniden yapar. Sonra döndürülüp O'na götürüleceksiniz.*

Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.*

Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler bulunmaz. Onlar, Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler.*

Kıyamet saatinin çattığı gün inananlarla inanmayanlar ayrılırlar.*

iman edip salih amel yapanlar gelince, bir bahçe içinde neşelenirler.*

Âyetlerimizi ve âhireti yalan sayıp küfredenler azab içinde hazır bulundurulurlar.*

akşama ve sabaha girdiğiniz zaman tesbih Allah'ındır. daima O tesbih edilir

Göklerde ve yerde, ikindi erdiğiniz zaman hamd O'na mahsustur.*

O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.*

O'nun âyetlerinden ve kudretinin delillerindendir ki, sizi bir topraktan yarattı. Sonra yeryüzünde yayılan insanlar oluverdiniz.*

O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış,

aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.*

göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz bilenler için nice ibretler vardır.*

gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan nasib aramanız O'nun âyetlerindendir.

Şüphesiz dinleyecek bir kavim için nice ibretler vardır.*

O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor.

Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor.

Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır.*


göğün ve yerin, emriyle durması O'nun âyetlerindendir.

sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki yerden diriltilip çıkarılıyorsunuz

Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O'nundur. Hepsi de O'na itaat etmektedirler.*

yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur

Göklerde ve yerde en*
yüksek şan ve şeref O'nundur.

O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.*

zulmedenler, bilgisizce hevalarına uydular. Artık Allah'ın şaşırddığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları yoktur.*

yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult.

Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur


Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan sakının.

Namaza devam edin ve müşriklerden olmayın.*

O müşrikler dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerininkine güvenmektedir.*

insanlara bir keder dokunduğu zaman her şeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler

sonra bir rahmet tattırıverdiği zaman Rablerine ortak koşarlar.*

insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin yaptığı şeyler sebebiyle başlarına fenalık gelirse, hemen ümid kesiyorlar
*
Onlar görmediler mi Allah dilediği kimseye rızkı serer ve daraltır. Şüphesiz iman edecek bir kavim için ibret vardır.
*
O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır.

Kurtuluşa erecek olanlar işte onlardır.*

İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz.

Allah'ın rızasıyla verdiğiniz zekat işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.*

Allah, O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi, sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir.

Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.*

Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler.*

De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onlar müşrik idiler.*

Allah'tan geri çevrilmesine çare olmayan bir gün gelmeden yüzünü dosdoğru, sabit dine çevir.

kim inkâr ederse, inkârı aleyhinedir Kim salih amel işlerse, onlar kendilerine rahat bir yer hazırlarlar.*

O, iman edip salih amel işleyenlere lütf ve mükafat verecektir. O,kâfirleri sevmez.*

Rüzgarları müjdeciler olarak gönderip size rahmetinden tattırması, emriyle gemilerin gitmesi ve lütfundan rızık kazanmanız O'nun âyetlerindendir.
gerek ki şükredesiniz.*

Andolsun senden önce birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik onlara delillerle vardılar.

günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu.*

Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar.onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer,

Allah dilerse parça parça eder.

Allah yağmuru kullarından kimlere diliyorsa dökü verdi mi derhal yüzleri güler.*

onlar, daha önce üzerlerine yağmur indirilmeden evvel ümidi kesmişlerdi.*

Şimdi bak Allah'ın rahmetinin eserlerine

Allah yeryüzünü ölümden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir.*

Andolsun ki biz, bir rüzgâr göndersek de onu rahmetin eseri olan ekini sararmış görseler, mutlaka nankörlüğe başlarlar.*

sen ölülere işittiremezsin. O daveti, arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.*

Sen ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar müslüman olur, selâmeti bulurlar.*

Allah sizi güçsüz yaratır, sonra kuvvet verir kuvvetin arkasından güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir.

Allah dilediğini yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.*


Kıyamet günü günahkarlar dünyada bir saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Onlar önceden de haktan çevriliyorlardı.*

Andolsun ki, Allah'ın kitabında takdir edilen dirilme gününe kaldınız. bu, dirilme günüdür siz bilmiyordunuz

o gün zulmedenlere mazeretleri fayda vermeyecektir. dertlerinin çaresine bakılmayacaktır.*

Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü meselden örnekler getirdik.

İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.*

Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır.

Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.*

LOKMAN SURESİ


Elif, Lâm, Mîm.*Bunlar, o hikmetli kitabın âyetleridir.*


O, güzellik ve iyilik yapanlar için bir hidayet ve rahmettir.*

Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.*

bunlar, Rableri tarafından bir hidayet üzeredirler.

Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.*


onlar için aşağılayıcı bir azab vardır.*

Ona âyetlerimiz okunduğunda sanki işitmemiş, sanki kulakda ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir.

onu, acı verecek bir azab ile müjdele.*

iman edip de salih amel işleyenlere nimet cennetleri vardır.*

Allah'ın vaadi çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir

Allah gökleri direksiz yarattı, Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır ve sabit büyük dağlar bıraktı

biz gökten bir su indirdik de her güzel çiftten hoş çeşit bitkiler yetiştirdik.*

İşte bu, Allah'ın yarattığıdır

Haydi gösterin bana O'ndan başkaları ne yaratmıştır? o zalimler, apaçık bir sapıklık içindedirler.*

Andolsun ki biz, Lokman'a "Allah'a şükret!" diye hikmet verdik.

Kim şükrederse kendi iyiliğine eder.

Allah muhtaç değildir daima övülmeye layıktır.*

bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, Allah'a ortak koşmak şirk ve büyük bir zulümdür.

biz insana, anasına ve babasına itaati tavsiye ettik.

Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması iki yıl içindedir.

Biz insana "Bana, anana ve babana şükret" diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır.*

bir şeyi, bana ortak koşman hususunda seni zorlarlarsa, onlara itaat etme.

dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenlerin yolunu tut.

dönüşünüz ancak banadır. ben size yaptıklarınızı haber vereceğim.*

Yavrucuğum! Haberin olsun ki, yaptığın hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya veya göklerde gizlense de Allah onu getirir, mizanına kor.

Allah en ince şeyleri bilir, her şeyden haberdardır."*

Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır.

Başına gelenlere sabret, çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir."*

insanlara karşı kibirlenme ve çalımla yürüme.

Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez.*

sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.*


Görmediniz mi Allah göklerde ve yerde ne varsa hepsini sizin hizmetinize vermiş,

Allah gizli ve açık olarak nimetlerini üzerinize yaymıştır.


insanlar içinde kimi de var ki, ne bir ilme, ne bir mürşide dayanmaksızın Allah hakkında mücadele ediyor.*

Allah'ın indirdiğine tabi olun dendiğinde Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa, onuna gideriz." diyorlardı Ya şeytan onları cehennnem azabına çağırıyor idiyse ona mı uyacaklar

kim iyilik yaparak yüzünü tertemiz Allah'a tutarsa, o gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır.

bütün işlerin sonu Allah'a dayanır.*

Kim inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Onlar dönüp bize gelecekler.

biz onlara bütün yaptıklarını haber vereceğiz. Allah, kalblerin özünü bilir.*

Biz onlara biraz zevk ettiririz de sonra kendilerini ağır bir azaba zorlarız.*

Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" diyecekler.

"Allah'a hamd olsun." de.

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır.

Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye lâyıktır.*

yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasından mürekkep olsa, yine de Allah'ın kelimeleri yazmakla tükenmez.

Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.*

Sizin yaratılmanız da tekrar diriltilmeniz de ancak bir tek nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir.

Allah her şeyi işitir ve görür.*

Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı emrine boyun eğdirmiştir.

Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.*

Allah hakkın ta kendisidir.

İnsanların taptıkları mutlaka batıldır. Şüphesiz ki Allah, çok yücedir,

Görmedin mi Allah, âyetlerini size göstersin diye gemiler, Allah'ın nimetiyle denizde akıp gidiyor.

Şüphesiz çok sabredenler ve çok şükredenler için nice ibretler vardır.*

Onları kara bulutlar sardığı zaman, Allah'a yalvarırlar. Onları kurtardığı zaman ise giden de bulunur.

Bizim âyetlerimizi nankör ve gaddarlardan başkası inkâr etmez.*

Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve o günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına fayda sağlayacak değildir

Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir.

dünya hayatı sizi aldatmasın,

sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın.*

Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır.

Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa O bilir.

Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez.

Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.*


SECDE SURESİ

Elif, Lâm, mim.*Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi olan Allah tarafındandır.*

onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? Hayır, uyarıcı gelmemiş olan kavmi korkutman için, Rabbin tarafından gelen bir haktır. Gerek ki, hidayeti kabul ederler.*

Allah O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur

Sizin için O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz?*

Allah gökten yere, kadar tüm işleri düzenler, o işler, O'na yükselir.*

Allah görüleni ve görülmeyeni bilir, her şeye gücü yeter, çok merhametlidir

Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O'dur.*

onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yaratmıştır.*

sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!*

Onlar: "Biz yerde kaybolup gittikten sonra, gerçekten yeni bir yaratılışta bulunacağız?" dediler.

onlar Rablerine kavuşmayı huzura varacaklarını inkâr eden kâfirlerdir.*

De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize götürüleceksiniz."*

Ey Muhammed! Günahkârlar Rableri huzurunda başları öne eğik olarak: "Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, biz artık inanıyoruz." derlerken bir görsen!*

biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik.

Bütün insanlar ve cinlerden cehennemi elbette dolduracağım." sözü hak olmuştur.*

unuttuğunuzdan dolayı tadın azabı! İşte biz de sizi unuttuk.

Yapmakta olduğunuz işler yüzünden tadın ebedî azabı!"*

âyetlerimize öyle kimseler iman eder ki, kendilerine öğüt verildiği zaman secdelere kapanırlar

Rablerine hamd ile tesbih ederler büyüklük taslamazlar.*


Onların korku ve ümid içinde Rablerine dua ederler ve rızıklardan hayıra sarfederler.*

Öyle ya iman eden kimse, fâsık olan gibi olur mu? Onlar eşit olamazlar.*

iman edip de salih amelleri işleyenlere bir konukluk yeri olarak cennet vardır.*

fâsıklık etmiş olanların barınakları ateştir. her çıkmak istediklerinde oraya çevrilirler

Haydi tadın o ateşin yalanlayıp durduğunuz azabını!"

murataltug1985
01-30-2019, 06:30
Kaynak ülkücü dünya. Com

*
Ülkücülük; Müslüman ve Dokuz Işıkçı Milliyetçiliktir...

"...Şehitlere ölüler demeyin. Bilakis Onlar diridirler..." Bakara-154

SECDE SURESİ


kim Allah'a ve Resulü'ne boyun eğer, salih amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz.

onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.*

Ey peygamberin hanımları! Siz herhangi biri gibi değilsiniz takva ile korunacaksanız, konuşurken kırıtmayın kalbinde hastalık bulunan tamaha düşmesin. Güzel ve doğru söz söyleyin

Ey peygamberin hanımları evlerinizde durun da cahiliyet devrinde ki gibi süslenip çıkmayın.

Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin.

Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, yapmak istiyor

Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti anın.

Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır.*

Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlara Allah mükâfat hazırlamıştır.

itaat eden erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlara Allah mağfiret hazırlamıştır.

mütevazi erkeklerle mütevazi kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlara Allah büyük bir mükâfat hazırlamıştır.


oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan kadınlara Allah bir mağfiret ve büyük mükâfat hazırlanmıştır.

Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah-'ı çok zikreden kadınlar var ya onlar için Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

Allah ve Resulü hükmettiği zaman, mümin için, tercih hakkı yoktur.

Her kim de Allah ve Resulüne âşi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.*

Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur.

Allah'ın emri ise biçilmiş bir kaderdir.*

Onlar, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O'ndan korkarlar,

Allah'tan başka kimseden korkmazlardı.

Hesap görücü olarak da Allah yeter.*

Muhammed, adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.

Allah her şeyi hakkiyle bilendir.*

ey iman edenler! Allah'ı çokça anın.*

O'nu sabah akşam tesbih edin.*


Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile üzerinize rahmet ve bereket indiren O'dur

O, müminlere çok merhametlidir.*

O'na kavuşacakları gün müminlere Allah cömertçe mükafat hazırlamıştır.*

Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.*

Allah'a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil gönderdik

Müminlere müjdele! Onlara Allah'tan bir mükafat vardır...*

Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların ezalarını bırak aldırma

Allah'a tevekkül et. Allah vekil olarak hepsine yeter.

Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâh edip de onlara dokunmadan boşadığınızda, Derhal müt'alarını verip onları güzelce salıverin.*

Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.*

Allah her şeye gözcü bulunuyor.*

Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin.

çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın.

Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu peygambere eziyet veriyor, o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz.

Peygamber hanımlarına soru soracağınızda perde arkasından sorun. Bu hem sizin kalbleriniz hem de onların kalbleri için daha temizdir

sizin Resulullah'a eziyet hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. bu Allah katında çok büyük bir günahtır.*

Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki Allah her şeyi bilmektedir.
*
ey Peygamberin hanımları Allah'tan korkun.Allah her şeye şahit bulunuyor.*

Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.*

Şüphesiz ki Allah'a ve Resulü'ne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir.

Onlara aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.*

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara eziyet edenler bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.*

peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle de cilbablarından üzerlerini sımsıkı örtsünler.

Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.*

münafıklar ve kalblerinde hastalık olanlar ve Medine'de dedikodu yapanlar, vaz geçmezlerse, mutlaka seni musallat ederiz. seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar.
*
Melun nerede bulunursa yakalanırlar ve öldürülürler.*Allah'ın kanunu budur.

sen Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın.*

İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir.

Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur."*

muhakkak ki, Allah kâfirleri lânetlemiş ve çılgın bir ateş*hazırlamıştır


O gün yüzleri ateş içinde çevirilirken: keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!" derler.*

Derler ki: "Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler."*

Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve büyük bir lânet ile lânetle.

Ey iman edenler: Sizler Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın. O, Allah yanında mevki sahibi idi.*

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz söyleyin,*

Allah işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın.

kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada ermiştir.*

Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, yanaşmadılar korktular da onu insan yüklendi. O çok zalim ve çok cahildir.*

Allah münafık erkeklerle münafık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azab edecek,

mümin erkeklerle mümin kadınların
tevbelerini kabul edecektir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.*


SEBE SÜRESİ


Hamd, o Allah'ındır ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O'nundur.

Ahirette de hamd O'nundur. O hüküm ve himet sahibidir, herşeyden haberdardır.
*
Yere ne giriyor ve ondan ne çıkıyor, gökten ne iniyor ve ne çıkıyorsa Allah bilir. O merhamet edici ve bağışlayıcıdır

İnkâr edenler: "Bize kıyamet saati gelmez." dediler.

De ki gaybı bilen Rabbim hakkı için kıyamet size mutlaka gelecektir.

O'nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz.

küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır."

Allah iman edip iyi amel işleyenlere mükafat verecektir.

onlar için bir mağfiret ve cömertçe verilmiş bol rızık vardır.*

Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara kötü ve elem verici azab vardır.*

Rabbinden sana indirilen Kur'ân, hakkın kendisidir.

O, gücüne nihayet olmayan, her hamde lâyık bulunan Allah'ın yolunu gösteriyor

âhirete inanmayanlar, derin bir sapıklıkla azab içindedirler.*

Dilesek kendilerini yere geçiriveririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düşürüveririz.

Şüphesiz bunda Allah'a yönelen hakka gönül veren her kul için bir ibret vardır.*

Andolsun biz Davud'a bir fazilet verdik. Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin." dedik ve kuşlara da emrettik

Andolsun biz Davud'a demiri yumuşattık.* Bol bol zırhlar yap ve biçimlemede ölçüyü gözet dedik.

Siz de iyi işler yapın, çünkü ben her yapacağınızı gözetiyorum.*


Süleyman'ın emrine rüzgarı verdik.
Erimiş bakır menbaını ona sel gibi akıttık. Rabbi'nin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı.

kim emrimizden dışarı çıkarsa ona ateş azabından tattırırdık.*


Çalışın ey Davud hanedanı, şükür için çalışın.

kullarım içinde şükreden azdır.*

Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız bir güve böceği yere dayandığı asâsını yiyordu.

cinler eğer gaybı bilir olsalar*
o zilletli azab içinde bekleyip durmazlardı.*

Andolsun ki Sebe' kavmi için oturdukları yerde bir ibret vardı:

Sağ*ve soldan iki bahçe "Rabbinizin rızkından yiyin O'na şükredin, ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab

onlar şükürden yüz çevirdiler Biz de üzerlerine Arim selini salıverdik

o güzelim bahçelerini buruk yemişli, ılgınlık ve içinde sidir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.*Bu nankörlerin cezası

biz nankör olanları cezalandırırız.*

Biz bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik.

Onlara Buralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde gezip yürüyün dedik onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve nefislerine zulmettiler.

Biz de onları efsanelere çevirdik didik didik dağıttık.

Şüphesiz çok şükredecek her sabırlı için elbette ibretler vardır.*

müminlerden başkası iblise uydular.*
Halbuki İblis'in onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu.

biz ahirete imanı olanı belli edecek, ondan şüphe içinde bulunandan ayırt edecektik.

Rabb'in her şeyi gözetleyendir.*


De ki: "Allah'ı bırakıp da tanrı saydığınız putlarınıza istediğiniz kadar yalvarın. Onların ne göklerde, ne yerde zerre kadar güçleri yetmez.

Allah'ın huzurunda şefaat da fayda vermez. Ancak izin verdiği kimseninki müstesna.

Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. Şefaat sahipleri "Hakkı söyledi" derler.

O, her şeyden yüksek ve büyüktür.*


De ki: "Size göklerden ve yerden rızık veren kimdir?" Yine de ki: "Allah'tır,

biz, ya da siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açık bir sapıklık içindeyiz."

De ki: "Siz bizim yaptığımız günahdan . Biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu olmayız."*

De ki: "Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır.

Asıl hüküm veren ve her şeyi bilen O'dur."*

De ki: "O'na ortak diye takıştırdıklarınızı gösterin Hayır, öyle şey yoktur,

doğrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tır."*

Biz seni ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.*

Ve gerçekçiyseniz vaad ne zaman diyorlar.*De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki ne geri kalabilir ne de ileri geçebilirsiniz."*

Kâfirler: "Biz ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de ondan öncekilere." dediler

o zalimleri yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen zayıf düşürülenler büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız bmutlaka mümin olurduk" derler.*

büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere: "Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz." derler.*

zayıf düşürülenler büyüklük taslayanlara: "Hayır, işiniz gece, gündüz hilekârlıktı. Allah'ı inkâr etmemizi ve eş koşmamızı emrediyordunuz." derler

azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirmektedirler. Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekiyorlar

Biz kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir.

Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekiyorlar

Biz bir memlekete tehlikeyi haber veren uyarıcı gönderdikse oranın refah ile şımartılanları: gönderildiğinizi tanımayız." dediler.*

dediler ki: "Biz malca da çoğuz, evlatça da, bize azab edilmez."*

De ki: "Rabbim rızkı dilediğine genişletir, dilediğine sıkar. insanların çoğu bilmezler."*

sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlatlarınız*değildir

iman edip de salih amel işleyenlere amellerine karşı kat kat mükafat vardır.

Onlar cennet köşklerinde emniyet içindedirler.*

Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince, onlar Hakk'ın huzuruna azab içinde getirileceklerdir.*

De ki: Rabbim kullarından dilediği kimseye rızkı hem genişletir, hem daraltır.

Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir.

O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."*

O gün Allah, onları hep birlikte mahşere toplayacak, sonra meleklere: "Şunlar size mi tapıyorlardı?" diyecektir

Onlar Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karşı sığınacak velimiz sensin.

onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmışlardı.

o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz.

biz zulmedenlere: Tadın bakalım yalan deyip durduğunuz ateşin azabını deriz.*


âyetlerimiz okunduğu zaman o zalimler: "Bu, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam." dediler.

Bu (Kur'ân), sırf uydurulmuş bir iftira" dediler. kâfirler, hak geldiği zaman: "Bu sihirden başka bir şey değil." dediler.*

biz onlara ders alacakları kitaplar göndermedik. senden önce bir uyarıcı da göndermedik.*Onlar yalanlamışlardı.

Peygamberlerimi yalanladılar, ama beni inkâr edişin sonu nasıl oldu?*

O, yalnız şiddetli bir azabın önünde, sizi sakındıracak bir peygamberdir.

De ki: "Ben sizden ücret istemem, ecrim ancak Allah'a aittir. O, şahittir."*

Rabbim, hakkı yerine koyar. O, gaybları hakkıyla bilendir."

De ki: "Hak geldi, batılın önü de kalmaz, sonu da."

De ki: yanılırsam, yalnız kendi adıma yanılırım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir."*

telaşa düştükleri zaman kaçamak yoktur. Yakın yerden yakalanmışlardır.*

O'na iman ettik" demektedirler. Fakat onlar dünyada inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.*

kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir. Çünkü hepsi işkilli bir şüphe içinde bulunuyorlardı.*

FATIR SÜRESİ

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur.

O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.*

Allah, insanlara rahmetinden neyi açarsa artık onu tutacak, kısacak olan yoktur.

Allah, neyi tutar kısarsa, onu da, ondan sonra salacak yoktur. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.*

Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın.

Allah'tan başka bir yaratıcı mı var? O size gökten ve yerden rızık verir.

O'ndan başka ilâh yoktur. O halde haktan nasıl çevrilirsiniz?*

onlar seni yalanlıyorlarsa, senden önce birçok peygamberi yalanladılar. Bütün işler Allah'a döndürülür.*

Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır.

Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın,

sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında aldatmasın.*

şeytan size düşmandır. Siz de onu düşman tutun.

Şeytan etrafına toplanan taraftarlarını ancak cehennemlik olsun diye davet eder.

İnkâr edenler için şiddetli bir azab vardır.

İman edip salih amel işleyenler için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.*

Ya kötü ameli allanmış pullanmış onu güzel görmüş olan kimse de mi iman edip salih amel işleyenler gibi olacak

Şüphe yok ki Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de doğru yola çıkarır.

canın onlara (üzüntülerle) sıkılıp gitmesin. Allah, onların bütün yaptıklarını bilir.*

Rüzgârları gönderip bir bulut kaldıran da Allah'tır.

o bulutu ölmüş bir beldeye sevketmişizdir. yeryüzüne ölmünden sonra hayat veririz. o dirilme böyledir.*

Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır.

onu salih amel yükseltir.

Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır.

Onların tuzakları hep darmadağın olur.*

Allah sizi bir topraktan, sonra bir damla sudan yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı.

O'nun bilgisi olmadan ne bir dişi hamile olur, ne doğurur.

Kendisine ömür verilenin ömrünün uzatılıp kısaltılması mutlaka kitapta yazılıdır. Şüphe yok ki bu, Allah'a göre kolaydır.*

iki deniz eşit olmuyor. Şu tatlı, hararet keser, içerken boğazdanbkayar; şu da tuzlu, yakar kavurur.

Allah'ın lütfundan nasib arayasınız diye suyu yara yara giden gemileri görürsün Gerek ki şükredeceksiniz.*

O, geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor.

Güneşi ve ayı emrine âmâde kılmıştır.

Her biri mukadder bir gayeye akıp gidiyor. İşte bu gördüklerinizi yapan Allah sizin Rabbinizdir.

Mülk ve hükümranlık O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız bir çekirdek zarını bile idare edemezler.

dua ederseniz duanızı işitmezler. İşitseler bile size cevabını veremezler.
Sana her Allah gibi haber veren olmaz.*


Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız.

Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır.*


O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.*Ve bu, Allah'a zor değildir

günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek;

yükü ağır basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek,

sen ancak o kimseleri sakındırırsın ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir.

Nihayet dönüş Allah'adır.*

Ne kör ile gören eşit olur,*
Ne de karanlıklar ile aydınlık,*
Ve ne de gölge ile sıcaklık.*
Ölülerle diriler eşit olmaz.

Allah, her dilediğine işittirirse de sen, kabirlerdekine işittirecek değilsin.*
Sen sadece bir uyarıcısın.*

Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik

Seni yalanlıyorlarsa, öncekiler i de yalanlamışlardı. Onlara peygamberleri mucizelerle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.*


ben o inkâr edenleri tutup yakaladım. O zaman beni inkâr etmek nasıl oldu?*
Görmedin mi

Allah gökten bir su indirdi. Biz onunla renkleri başka başka meyveler çıkardık.

Dağlarda da yollar, beyazlı kırmızılı çeşitli renklerde ve kapkara topraklar var.*

Yine insanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da türlü renklileri vardır.

Kulları içinde Allah'tan ancak âlimler korkar.

Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür. Hüküm ve hikmet sahibidir.*

Allah'ın kitabını okuyan, namazı kılan ve verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak verenler, batma ihtimali olmayan bir ticaret umarlar.*

Allah mükafatlarını kendilerine l ödedikten başka, lütfundan fazlasını verecektir.

O çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını vericidir.*

Kitaplar içinde sana vahyettiğimiz kitap da kendinden öncekileri tasdik edici olmak üzere bir haktır.

Şüphe yok ki, Allah, kullarının bütün hallerinden haberdardır ve her şeyi görendir.*

biz o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras bıraktık.

Onlardan da nefislerine zulmeden, orta yolu tutan var, Allah'ın izniyle hayırda ileri geçenler var. bu büyük lütuftur.*

Onlara Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. elbiseleri de ipektir.
*
Onlar orada şöyle derler: "Hamd olsun Allah'a, bizden üzüntüyü giderdi.

Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve şükrün karşılığını vericidir."*


Lütfundan bizi durulacak bir yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk ve usanç gelmeyecektir."*

İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır.

Hüküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden azab da hafifletilmez. İşte biz nankörü böyle cezalandırırız.*


Onlar, orada feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar,salih bir amel yapalım." Onlara düşünecek bir ömür vermedik mi?

O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur."


Şüphe yok ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. o, sinelerin içini de bilir

Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur.

kim küfrederse, küfrü kendi aleyhinedir.

Kâfirlerin küfürleri, Rablerinin katında buğzdan başka bir şey artırmaz,

kâfirlerin küfürleri zarardan başka bir şey artırmaz.*

Gördünüz ya, Allah'ı bırakıp da tapmakta olduğunuz ortaklarınızı! Gösterin bana, yer yüzünden neyi yaratmışlardır

onların gök yüzünde bir ortaklığı mı var? Yoksa biz kendilerine kitap vermişiz de ondan bir delil bulunuyorlar? Hayır

o zalimler, birbirlerine aldatmadan başka bir vaadde bulunmuyorlar.*

Doğrusu gökleri ve yeri yok oluvermekten, Allah tutuyor.

onları O'ndan başka kimse tutamaz. Gerçekten O, çok yumuşak davranır, çok bağışlayıcıdır.*

Olanca güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi ki, bir peygamber gelirse, mutlaka en doğru yolda olacaklardı.

Fakat kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiği zaman bu, onların sırf ürküntülerini artırdı.*

Halbuki fena düzen ancak sahibinin başına geçer.

Sen Allah'ın sünnetinde asla bir değişme bulamazsın. Sen Allah'ın sünnetinde asla bir başkalaşma da bulamazsın.*

Yeryüzünde gezip bakmadılar mı, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş?

Ne göklerde ve ne de yerde hiçbir şey Allah'ı aciz bırakamaz. o her şeyi bilen ve her şeye kâdir olandır

Allah, insanları kazandıkları günah yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı.

onları belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince gereğini yapar.

Şüphe yok ki Allah, kullarını görmektedir.*

YASİN SÜRESİ

Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi*
Dosdoğru bir yol üzerindesin.*

Babaları korkutulmamış kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.*

Andolsun ki onların üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.*

biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır

önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.*

Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.*


Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın.

onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.*

biz ölüleri diriltiriz,

biz her şeyi açık bir kütükte, imam-ı mübin"de ana kitap yani Levh-i mahfuzda sayıp tesbit etmişizdir.*


Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.*
Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı.

onları üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.*

Onlar Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.*

Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."*

Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."*

Onlar dediler ki: biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size azab dokunur."*

Peygamberler de şöyle cevap verdi "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Siz uğursuzluğa uğradınız

Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."*

Ey kavmim! Uyun o elçilere!"*
Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."*

Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep*
döndürülüp O'na götürüleceksiniz."*

Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim?

O Rahman, bana zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
*
ona haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi

Rabbimin beni bağışladı beni ikram edilen kullarından kıldı

murataltug1985
01-31-2019, 06:53
Kaynak ülkücü dünya. Com

Yasin suresi

Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.*

Yazıklar olsun o kullara ki, her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.*

Görmediler mi kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz.

Onlar kendilerine dönüp gelmiyorlar.*
Onların hepsi toplanıp huzurumuza getirilmişlerdir.*

ölü toprağa hayat verdik ve ondan taneler çıkardık ondan yiyip duruyorlar.*

Biz hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık pınarlardan sular fışkırttık.*

Hâlâ şükretmeyecekler mi?*

Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.*

bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.*

Güneş bir delildir kendi yolunda akıp gidiyor. bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.*

Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. o eski hurma salkımının çöpü gibi yay haline dönmüştür.*

Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.*

Eğer dilesek onları boğarız

o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.*

Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin"

Rablerinin âyetlerinden bir âyet geldiği zaman mutlaka yüz çevirirler

Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın"

kâfirler, müminler için: "Allah'ın doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.*

onlar: doğru söylüyorsanız kıyamet vaadi ne zaman?" diyorlar.*

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar,

bir çığlık ki, onları yakalayıverir.*


Çığlık vakti bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine dönemezler.*

Sûr'a üfürülmüştür, kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.*

Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.*

sadece bir tek çığlık olmuş, derhal toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.*

bugün hiç kimseye zerre zulmedilmez.*

yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.*

cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.*

Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.*

Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.*

Onlara Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.*

Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır

ve bana kulluk edin, doğru yol budur,

birçok nesilleri yoldan çıkardı o zaman düşünmüyor muydunuz?*

İşte bu size vaad edilen cehennemdir.*

biz onların ağızlarını mühürleriz

neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.*

dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi.

dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.*

kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu güç*ve kuvvetini alarak tersine çeviriyoruz. Hakıllanmayacaklar mı?*

Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz O bir öğüt ve Kur'ân'dır.*

Bu diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.*

Biz onlar için kudretimizlen birtakım hayvanlar yaratmışız onlara sahip bulunuyorlar.*

Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.*

Onlarda birçok menfaatleri ve türlü içecekleri var. şükretmeyecekler mi?*


Onlar, Allah'tan başka ilâhlar edindiler.

onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.*

İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de

Yaratılışını unutarak bmesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.*De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek o her yaratmayı bilir."*

Size yeşil ağaçtan ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.*

Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir.

o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.*

O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O hemen olur

her şeyin mülkü ve hükümranlığı elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir.

Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.*


SAFFAT SÜRESİ

Andolsun saf bağlayıp duranlara yolda zikir okuyanlara sizin ilâhınız birdir

O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, bütün doğuların da Rabbidir.*

biz dünya göğünü yıldızlarla süsledik.*

Onu her inatçı şeytandan koruduk

Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulurlar

Onlara ardı arkası kesilmez azab vardır

Onu yakıcı bir alev takip eder.*

onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı

biz onları cıvık bir çamurdan yarattık.*

sen onlara şaşıyorsun, ama onlar seninle eğleniyorlar.*Kendilerine hatırlatıldığında düşünmüyorlar

Bir mucize gördükleri zaman eğlenceye alıyorlar.*diyorlar ki: "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir."*

Öldüğümüz ve toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman tekrar mı dirilecekmişiz De ki, hem de aşağılanmış olarak dirileceksiniz


Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür

İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz iyi ve kötüyü ayırt etme günüdür"

Toplayın mahşere o zulmedenleri,

Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın götürün onları sırata doğru.*

durdurun onları, sorguya çekilecekler.*


Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz

bugün onlar teslim olmuşlardır.*siz inanmamıştınız."*

Bizim size karşı bgücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz."*

üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız."*

biz, kışkırttık. Çünkü biz azgındık

hepsi o gün azabda ortaktırlar.*

biz günahkarlara böyle yaparız.*Elbette siz o acı azabı tadacaksınız.*


onlar, kendilerine: "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı

Biz, hiçbir mecnun şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?" diyorlardı.*amellerinizle cezalandırılacaksınız.*


o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.*

yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.*

Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.*onlar için rızık vardır.*

Meyveler vardır Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.*

Onlar tahtlar üzerindedirler.*

İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz kadehle onların etrafında dolaşılır.*O ne zarar ne de sarhoşluk verir.*


Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır.*onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.*

Sen gerçekten inananlardan mısın?"*

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?"*

bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.*

Allah'a yemin ederim ki sen az daha beni helak edecektin."*

Rabbimin nimeti olmasaydı, ben tutuklananlardan olacaktım."*

Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz?

Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?*

İşte bu büyük kurtuluştur Çalışanlar kurtuluş için çalışsınlar.*

bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?*

zakkum ağacı nı biz zalimler için bir fitne ve imtihan yaptık.*


Zakkum bir ağaçtır cehennem dibinde çıkar.*Tomurcukları şeytanların başları gibidir Mutlaka onlar, ondan yiyecekler karınlarını bundan dolduracakdır.*


onlar için kaynar bir içecek vardır.*

dönecekleri yer, şüphesiz cehennemdir

onlar, atalarını sapıklıkta buldular.*
kendileri onların izlerinde koşturuyorlar.*

Andolsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler.*

biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik.*

bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?*
Ancak Allah'ın ihlaslı kulları başka.*

Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.*

Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.*

onun neslini bâki kalanlar kıldık.*
sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.*

Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.*

biz iyilik yapanları mükafatlandırırız.*

o bizim mümin kullarımızdandı.*
diğerlerini suda boğduk.*

o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.*

O babasına ve kavmine şöyle demişti: Siz nelere tapıyorsunuz?"*Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?"*Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"*

Hz ibrahim onların ilâhlarına kuvvetli bir darbe indirdi.*ve putperestler birbirlerine yürüdüler. İbrahim dedi ki: siz yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"*Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.


Onlar: bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.*


Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir."*


Ey Rabbim! Bana salihlerden bir oğul ihsan et!"*


Hz ibrahim Rabbine dua edince Rabbi
Ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledi

Hz ibrahim in oğlu koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum ne düşünürsün?" dedi. Çocuk: "Babacığım emri yap, inşaallah beni sabreden bulacaksın" dedi.*

Hz ibrahim ve oğlu bu Allah'a teslim oldular

Hz ibrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.*ve ona seslenildi Ey İbrahim! "*
Rüyana sadakat gösterdin, şüphesiz biz iyiliği mükafatlandırırız. Şüphesiz bu imtihandı Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verildi

Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.*

Selam olsun İbrahim'e...*

biz iyilik yapanları mükafatlandırırız.*

o bizim mümin kullarımızdandı.

Ona salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.*

ona bereketler verdik.

Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.*

Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.*

kendilerini ve kavimlerini büyük sıkıntıdan kurtardık

yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.*

kendilerine o belli kitabı Tevrat'ı verdik.
*
Kendilerini doğru yola çıkardık.*

Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:*

Selam olsun, Musa ile Harun'a.*

İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.*

onların ibizim mümin kullarımızdandı.*

Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.*


Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l ismindeki puta mı yalvarıyorsunuz?

onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden mutlaka cehennemde hazır bulundurulacaklardır.*

Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.*
biz iyilik yapanları mükafatlandırırız.*

o bizim mümin kullarımızdandı. Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendi

biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.*geride kalıp batanlar içinde diğerlerini helak etmiştik.*

siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz.

Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?*

Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.*

Hani o bir gemiye kaçmıştı.* Oradakilerle kur'a çekmiş de yenilenlerden olmuştu.*

Derken denize atılmış ve kendisini balık yutmuştu.

çok tesbih edenlerden olmasaydı, dirilecekleri güne kadar karnında kalırdı

Biz Yunus'u yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.*

ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.*

Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
*
Allah kızları oğullara tercih mi etmiş?*
Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz?*
Hiç düşünmüyor musunuz?*

sizin için bir delil mi var doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.*
Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb hısımlık bağı uydurdular.

o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.*

Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.*

Allah'ın ihlas ile seçilen kulları Allah'ı şirk ile vasıflamazlar

siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.*

"Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz o tesbih edenler, biziz!"

Müşrikler diyorlardı ki yanımızda bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."*

şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir.*


Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır

elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."*


Sen,onlardan yüz çevir Onlara inecek azabı gözetle Yakında onlar görecekler

onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?*

azabımız onların sahasına indiği zaman, o acı sonuçla uyarılanların sabahı ne kötüdür!*

sen, onlardan yüz çevir.*azabı gözetle!

Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.*

Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.*

Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.*

murataltug1985
02-01-2019, 08:54
Kaynak ülkücü dünya. Com

SÂD SÜRESİ

Bu öğütle dolu Kur'an'a bak!

o küfredenler bir onur ve ayrılık içindeler.

Kendilerinden önce nicelerini helak ettik.

Çığrıştılar; fakat kurtulma zamanı değildi

kendilerine bir peygamber geldiğine şaştılar kafirler: "Bu bir sihirbaz, yaman bir yalancı" dediler.

onlar Kur'an'ımdan şüphe içindeler; doğrusu henüz azabımı tatmadılar.

Kur'an'ı veren çok güçlü ve ihsan sahibi Rabbinin hazineleri onların yanında mı?

Onlar hiziplerin döküntülerinden, kalma bozuk bozguna uğramış bir ordudur.

Onlardan önce Nuh kavmi, Ad kavmi ve o kazıkların sahibi Firavun da peygamberleri yalanladılar.

Semud, Lut ve Eykeliler de gönderilen peygamberleri yalanladılar da azabım böyle hak oldu.

Ey Rabbimiz, hesap gününden önce bizim payımızı acele ver!" dediler.

sen onların dediklerine sabret de güçlü kulumuz Davud'u an!

o içli, zikir ve tesbih ile Bize çok yönelen biri idi.

Biz dağları onun emrine vermiştik, akşam ve işrak vakti onunla birlikte tesbih ederlerdi.

Kuşları toplu olarak onun emrine vermiştik hepsi onun için ahenkle içli zikir ve tesbih ederlerdi

mülkünü güçlendirmiş, hem de kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik.

sen aramıza doğrulukla hükmet ve aşırı gitme

bizi doğru yolun ortasına çıkar.

(Davut) dedi ki: "Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir.

Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az.

Davut Hemen Rabbinden mağfiret diledi , rüku ile yere kapandı , tevbe ederek Allah'a yöneldi.

Biz hatasını bağışladık. ona, yanımızda yakınlık ve akibet güzelliği vardır.

Ey Davut , gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık.

insanlar arasında doğrulukla hükmet, keyfe uyma ki, seni Allah yolundan sapıtmasın

Allah yolundan sapanlar hesap gününü unuttular

kendilerine pek şiddetli bir azap vardır.

o göğü, yeri ve aralarındakileri Biz boşuna yaratmadık.

küfredenlere ateşten bir veyl var.

iman edip de salih amel işleyenleri
yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız o takva sahiplerini, arsız çapkınlar gibi yapar mıyız?

Bu mübarek, kitabı, sana, özü temizler ayetlerini düşünsünler ve ibret alsınlar diye indirdik.

Davud'a Süleyman'ı ihsan ettik; ne güzel kuldu. O tesbih edip Allah'a yönelirdi.

Kendisine safkan atlar gösterildiğinde:
Ben, at sevgisine, Rabbimi anmaktan ötürü tutuldum." Nihayet

Andolsun ki Süleyman'ı fitneye düşürdük ve tahtının üzerine ceset bıraktık. tevbe ile önceki haline döndü

"Ya Rab, beni bağışla ve öyle bir mülk ihsan et ki hiç kimseye yaraşmasın.

Şüphesiz bütün dilekleri veren Sensin,

Biz rüzgarı onun emrine verdik. Emriyle istediği yere yumuşacık akardı.


İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık dilersen başkasına ver, dilersen verme. Hesabı yok." dedik.

Şüphesiz ki ona huzurumuzda bir yakınlık ve bir akibet güzelliği vardır.

Kulumuz Eyyub'u da an o Rabbine şöyle nida etmişti: "Bak bana, Meşekkat ve acı ile şeytan dokundu

Ayağınla depren! işte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su." dedik.

Ve ona, bütün ailesini tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, temiz akıllılar için bir ibret olsun.

Biz onu sabırlı bulduk; ne güzel kul

Hakikaten o bir evvabtır daima Allah'a yönelmektedir

güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an.

Biz onları temiz ve halis ahiret yurduna ermiş has kullarımızdan kılmışızdır.

onlar, gerecekten nezdimizde süzülüp seçilmiş en hayırlı kimselerdendir.

İsmail'i, Elyesa'ı ve Zülkifl'i de an! Hepsi de en hayırlı kimselerdendir.

bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için güzel bir istikbal vardır

Bütün kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır.

Adn cennetlerine kurularak bir çok yemişle bambaşka bir içki isteyeceklerdir.

Adn cennetlerinde gamzeleri kasan bakışları yalnız kocalarına dönük aynı yaşta dilberler vardır.

bu hesap günü size va'dedilenlerdir.

bu bizim hiç tükenmeyecek rızkımızdır.

Şüphesiz azgınlar için kötü bir gelecek vardır.

Cehennem! Ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşektir!

İşte kaynar su ve irin; tatsınlar onu.

Ve o şekilden çifter çifter azaplar. onlar cehenneme salınıyorlar.

Şu maiyyetiniz, göğüs germiş bir alay!

Onlara merhaba ve rahatlık yok

onlar cehenneme salınıyorlar.

size rahatlık yok, bunu siz hazırladınız; bakın ne kötü yatak!" derler.


Ey Rabbimiz ateşteki azabım kat kat artır." derler.

Şüphesiz şu gerçektir ki, ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır.

De ki: "Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim.

O tek ve kahredici Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur."

O göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin çok güçlü, çok bağışlayan Rabbi.

De ki: "Bu (Kur'an) bir büyük haberdir;

ben açık bir uyarıcı olduğum için o bilgi bana vahyolunuyor."

Bir vakit Rabbin meleklere demişti ki: "Haberiniz olsun çamurdan bir insan yaratmaktayım


Onu şekillendirip ruhumdan üfledim mi, derhal secdeye kapanın

meleklerin hepsi toptan secde ettiler.


iblis kibirlendi ve kafirlerden oldu.


Allah : "Ey iblis, yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yücelerden mi bulunuyorsun?" dedi.

İblis dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten onu ise çamurdan yarattın. Deyince Allahu çık oradan, çünkü artık sen kovuldun. Buyurdu

lanetim ceza gününe kadar senin üzerindedir.


İblis de "Yarab, insanların diriltilecekleri güne kadar beni geri bırak." dedi. Allah "Haydi belirli bir vakte kadar bırakılanlardansın." buyurdu.

Allah: "Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin" buyurunca
İblis yüceliğine yemin ederim ki, ben onları mutlaka aldatıp saptırırım.
Ancak ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna." dedi.

Allah buyurdu ki Ben hep doğruyu söylerim.

Andolsun cehennemi mutlaka senden ve sana uyanların, topunuzdan tıkabasa dolduracağım."

O (Kur'an) bütün alemler için sırf bir zikir, bir öğüttür.


ZÜMER SURESİ

Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır.*

Emin ol, biz sana kitabı hakkıyla indirdik.

Onun için dini yalnız kendisine halis kılarak Allah'a ibadet ve kulluk et.*

İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır.

O'ndan başka dostlar tutanlar da şöyle demektedir "Biz onlara sadece bizi Allah'a yaklaştırsın diye ibadet ediyoruz

Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir.

yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.*

Allah çocuk edinmek isteseydi, elbette yaratacağından, dileyeceğini seçecekti. Ama o bundan münezzehtir.

O, tek ve kahredici olan Allah'tır.*

O, gökleri ve yeri hak ile yarattı,

geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor.

Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış,*
her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir.

İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O'dur.*

O, sizi bir nefisten yarattı. onun eşini de ondan var etti.

Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi.

Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O'dur.

Mülk O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz?*


Eğer inkâr ederseniz, şüphe yok ki Allah'ın size ihtiyacı yoktur.

kulları hesabına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona razı olur.

Hiçbir günahkar diğerinin günahını çekecek değildir.

dönüşünüz, Rabbinizedir.

O vakit, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

O, bütün kalplerin özünü bilir.*


İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder.

kendisine bir nimet lütfettiği zaman O'na dua ettiği hali unutur yolundan sapıtmak için Allah'a ortaklar koşar

"Küfrünle biraz zevk et, çünkü sen, o ateşliklerdensin."*

o, gece secdeye kapanıp, kıyama durarak vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi

Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.*

Ey Muhammed! "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun.

Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır.

Allah'ın yeryüzü geniştir.

sabredenlere mükafatları ödenecektir

Bana Allah'a ibadet etmem emredildi

O'nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olmam emredildi."*


De ki Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım."*

yalnız Allah'a kulluk ederim."*

Asıl hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerine ve mensuplarına ziyan edenlerdir. asıl hüsran budur

Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında yine ateşten tabakalar vardır.

Allah, "Ey kullarım! benden korkun diyor

Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah'a yönelenlere gelince, müjde onlaradır. Haydi müjdele

O kullarım ki, söz dinlerler, en güzeline uyarlar. İşte temiz akıllılar da onlardır.*

onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir.


Ya üzerine azab kelimesi hak olmuş kimse o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın?*

Rablerine sığınarak korunanlar için altlarından ırmaklar akan, üzerlerinden şehnişinler yapılmış, köşkler vardır.

Bu, Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz.*

Allah'ın gökten su indirip de onu yol
yeryüzündeki menbalara koyduğunu görmedin mi?

onunla türlü renklerde bir ekin çıkarır, onun olgunlaşıp sarardığını görürsün.

onu bir çöpe çevirir. Elbette temiz akıllılar için bir ihtar vardır.*

Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde

Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline!

bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.*

Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi.

Rablerine saygısı olanların derileri ürperir

derileri de, kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar.

İşte bu Allah'ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır.

kimi Allah şaşırtırsa ona doğru yolu gösterecek yoktur.*

O halde kıyamet günü zalimlere: "Tadın bakalım kazanıp durduklarınızı!" denilir

Onlardan öncekiler de yalanladılar da kendilerine, azab geliverdi.*

Allah, onlara dünya hayatında zilleti tattırdı.

Ahiret azabı ise elbette büyüktür. Keşke bilselerdi!*

Yemin ederim ki Kur'ân'da insanlar için her türlü temsil getirdik iyi düşünsünler.

Pürüzsüz Arapça bir Kur'ân indirdik ki Allah'ın azabından korunsunlar.*

Allah misal vermiştir Bir adam ve ortakları vhırçın hırçın çekişiyorlar Bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde bir adam var. Bu ikisi hiç bir olur mu

Hamd Allah'ındır, fakat pek çokları bilmezler.*

Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.*

siz muhakkak kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olacaksınız.*


Allah'a karşı yalan söyleyen ve doğru geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kim olabilir?

Kâfirlerin yeri cehennemde değil midir?*

Doğruyu getiren ve onu tasdik eden onlar kötülükten korunan müttakilerdir.*

Onlara, Rablerinin yanında ne dilerlerse vardır. bu, iyilik yapanların mükafatıdır.*


Allah, onların önceden yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örter

işlemekte oldukları güzel amellerin en güzeline göre mükafat verecektir.*

Allah, kuluna kâfi değil midir?

Her kimi Allah şaşırtırsa, ona hidayet edecek yoktur.*

kime Allah hidayet verirse onu şaşırtacak yoktur.

Allah aziz çok güçlü ve intikam sahibi değil midir?*

Andolsun ki onlara: gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: "Elbette Allah!" diyeceklerdir.


Allah'tan başka çağırdıklarınızı Allah bana zarar vermek isterse, zararı giderebilirler mi bana bir rahmet dilerse O'nun rahmetini tutabilirler mi?

De ki: "Allah, bana yeter."

Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar.*

Ey kavmim! Haliniz üzere çalışın. Ben de kendi halime göre çalışıyorum.

"Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini yakında bilecekler

ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacağını yakında bilecekler

Biz kitabı sana, insanlar için hak ile indirdik.

kim doğru yola gelirse kendi lehinedir.
Kim saparsa, kendi aleyhine sapar.


Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır.

Allah haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir.

Şüphesiz düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye güç yetiremez ve akıl erdiremezler

De ki: "Bütün şefaat Allah'ındır.

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur.

hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."*

Allah bir olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların yürekleri burkulur

De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'ım

Allah'ım Kulların arasında, sen hüküm vereceksin."*


yeryüzündekiler zulmedenlerin olsaydı, kıyamette azabın kötülüğünden kurtulmak için mutlaka feda ederlerdi.

hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılır.*

yaptıkları amellerin kötülükleri karşılarına çıkmış ve alay edip durdukları şeyler, kendilerini sarmıştır

insana sıkıntı dokunuverince yalvarır, kendisine nimet bahşettiğimizde:"O bana bir bilgi üzerine verildi." der bu imtihandır, fakat bilmezler.*


o kazandıkları, kendilerini kurtarmadı.*

kazandıklarının kötülükleri, başlarına geçti.

o zulmedenlerin de kazandıkları kötülüklerbbaşlarına geçecektir.

Allah, rızkı dilediğine açar ve kısar.

iman edecek bir kavim için nice ibretler vardır.*

De ki: "Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyin.

Allah, bütün günahları bağışlar.
çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir

ümidi kesmeyin de başınıza azab gelmeden tevbe ile Rabbinize yönelin ve teslim olun. Sonra kurtulamazsınız
.*
ansızın başınıza azab gelmeden önce halis müslüman olun

Rabbinizden size indirilenin en güzelini takib ve tatbik edin.*


O günden sakının günahkar nefis diyecektir ki Allah'ın*yanında yaptığım kusurlardan dolayı yazık bana

Doğrusu ben alay edenlerdendim."*
Yahut diyecektir ki Allah bana doğruyu gösterseydi ben müttaki olurdum.


azabı gördüğü zaman diyecektir ki Bana geri dönüş olsaydı da ben o iyilik yapanlardan olsaydım."*

âyetlerim geldi onlara yalan dedin, kibirlenmek istedin ve kâfir oldun.

kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır.


Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi

Kötülükten sakınan müttakileri Allah başarılarından dolayı kurtuluşa çıkarır.

Onlara fenalık dokunmaz ve onlar üzülecek de değillerdir.*

Allah, her şeyin yaratıcısıdır

Her şey üzerine vekil de O'dur.*

Bütün göklerin ve yerin kilitleri Allah'ın

Allah'ın âyetlerini inkâr edenler işte onlar, kendilerine yazık edenlerdir.*

De ki: "Ey cahiller! bana Allah'tan başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?"*

sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki şirk koşarsan çalışmaların boşa gider kendine yazık edenlerden olursun."*

yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol

Allah'ı hakkıyla takdir edemediler
bütün yer kıyamet günü O'nun avucundadır

Gökler kudretiyle dürülmüştür. O ortak koştuklarından münezzeh ve çok yüksektir.*

Ve sûra üflenmiştir. Göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır.

Sonra sûra bir daha üflenmiştir. Bu defa da hep onlar kalkmışlar bakıyorlardır.*

Yer, Rabbinin nuru ile parlamıştır.

peygamberler ve şahitler getirilmiş hak ile hüküm verilmektedir. hiç haksızlık yapılmaz.*

Herkese ne amel yaptıysa karşılığı tam olarak ödenmiştir.

Allah yaptıklarını en iyi şekilde bilmektedir.*

İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevkedilmektedir.

İçinizden size Rabbinizin âyetlerini okuyan, sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?"

kâfirler üzerine azab kelimesi hak oldu

Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından" denir.

büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!*

Rablerinden korkanlar da bölük bölük cennete sevk edilmektedir.

Cennete vardıkları zaman kapılar açılır ve bekçileri Selâm sizlere, ne hoşsunuz! derler.*

Hamdolsun o Allah'a ki, vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına varis kıldı.

Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz"

ne güzeldir mükafatı iyi amel işleyenlerin!*

Meleklerin de arşın etrafını kuşatarak, Rablerine hamd ile tesbih ettiklerini görürsün.

âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun"


MÜ'MİN Süresi

Hâ Mîm.*Bu kitabın indirilişi, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah tarafındandır.*

O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allahdır

O'ndan başka ilâh yoktur dönüş O'nadır.*

Allah'ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler.

Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.*


Onlardan önce Nuh kavmi ve çeşitli topluluklar Her ümmet peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. onları tuttum Bak o zaman azabım nasıl oldu?*

nankörlük eden kâfirlere Rabbinin azab sözü hak oldu.

Onlar, mutlaka cehennemliktirler.*

Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler

inanananlar. İman etmişler için bağışlanma dilerler:

Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. tevbe edip yoluna uyanları bağışla, cehennemden koru.

Ey Rabbimiz! iyi olanları vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy

Şüphesiz çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin."*


Onları fenalıklardan koru. Sen kimi fenalıklardan korursan, onu rahmetinle yargılamışsındır. büyük kurtuluş budur

kâfirlere şöyle bağırılacaktır: "Elbette Allah'ın buğzu, sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyüktür

siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz."*

Kâfirler diyecekler ki: "Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. günahlarımızı anladık çıkmaya bir yol var mı?"*

azab size şu sebeptendir: Siz Allah'a davet edildiğiniz zaman inkâr ettiniz.

O'na ortak koşulunca inandınız. Artık hüküm, o yüce ve büyük Allah'ındır."*

Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indiren O'dur.

onları ancak gönül verip düşünen anlar


siz, dini Allah için halis kılarak hep O'na yalvarın. İsterse kâfirler hoşlanmasın

O dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allah,


O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli kalmaz.

Bugün mülk kimindir?" diye sorulur. Tek ve kahhar olan Allah'ındır." denir

her nefis kazandığı ile cezalanacaktır. Bugün zulüm yoktur.

Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.*

Yaklaşmakta olan o felaket ve kıyamet gününü onlara haber ver.

O dem ki yürekler gırtlaklara dayanmıştır, yutkunup dururlar.

Zalimler için ne ısınacak bir dost vardır, ne de sözü dinlenecek bir şefaatçi.*

Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, gönüllerin gizlediğini de.*

Allah hakkı yerine getirir.

Onların O'ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler.

hakkıyla işiten ve gören ancak Allah'tır.
*
Yeryüzünde gezmediler mi? Baksalar ya öncekilerin sonları nasıl olmuş?

Onlar yeryüzünde kuvvetçe kendilerinden daha üstündü Öyle iken Allah günahları sebebiyle tutup alıverdi.

Kendilerini Allah'ın azabından koruyacak biri bulunmadı.*

peygamberleri inkâr ettiler. Allah da kendilerini alıverdi O'nun kuvveti ve azabı şiddetlidir.*

Andolsun Musa'yı âyetlerimizle ve açık bir delil ile gönderdik.*

Musa, hakkı getirince iman etmiş olanların oğullarını öldürün, kadınlarını diri tutun." dediler.

kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkmaktadır.*

Firavun: "Bırakın öldüreyim Musa'yı da Rabbine dua etsin onun, dininizi değistirip bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum" dedi.*

Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım"



Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden delillerle gelmiştir.

o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer.

Şüphe yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz."*

Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz.

Eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?"

Ey kavmim! ben sizin hakkınızda Ahzab günleri gibi bir günden korkuyorum."*

murataltug1985
02-02-2019, 17:33
Kaynak ülkücü dünya. Com

MÜ'MİN Süresi

Nuh Kavmi'nin, Âd'ın, Semud'un ve sonrakilerin maceraları gibi bir günün geleceğinden korkuyorum

Allah, kulları için bir zulüm istemez."*

Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden gününden korkuyorum

O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız.

sizi Allah'tan koruyacak olan yoktur

kimi Allah şaşırtırsa ona yol gösterici bulunmaz.

size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da şüphe edip durmuştunuz.

Allah asla peygamber göndermez" dediniz. İşte Allah böyle şaşırtır.*

Onlar, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında ve iman edenler yanında buğzu gerektirir.

Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini mühürler.

Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana kule yap, belki ben Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa'nın ilâhının ne olduğunu anlarım.

Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum."

Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı

Firavun düzeni hep boşa çıkar.*

iman etmiş olan kimse dedi ki kavmim! Bana uyun ki size doğruyu göstereyim

Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir.

Ahiret ise durulacak karar yurdudur."*

Her kim kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir.

Erkek veya kadın, her kim mümin olarak iyi bir amel işlerse onlar cennete girerler.


Orada kendilerine hesapsız rızık verilir."*

ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni ateşe davet ediyorsunuz?"*

Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz.

Ben sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum."*

Hepimizin dönüşü Allah'adır.

Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir."*

Ben işimi Allah'a havale ediyorum.

Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir."*

Allah o mümini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu.

Firavun'un adamlarını kötü azab kuşattı

Onlar, sabah akşam ateşe arzolunurlar.

Kıyamet kopacağı gün Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine tıkın

ateş içinde birbirlerine bizden ateş nöbetini savabiliyor musunuz?" derler.*

Allah kulları arasında hükmünü vermiştir


Ateştekiler, cehennem bekçilerine derler ki: "Rabbinize dua edin bir gün olsun bizden azabı biraz hafifletsin."*

Kâfirlerin duası ise hep çıkmazdadır.
*
Biz peygamberimize ve inananlara dünya hayatı ve şahitlik gününde elbette yardım ederiz.*

O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez.

Onlara lanet vardır

onlara yurdun kötüsü cehennem vardır.*


Andolsun biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık
*
Aklı başında olanlara bir yol gösterici ve bir hatırlatma

sabret. Çünkü Allah'ın vaadi haktır.

günahından dolayı istiğfar et

Rabbini hamd ile tesbih et


Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak kibir vardır.

Sen hemen Allah'a sığın her şeyi işiten ve gören O'dur.*

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. insanların çoğu bilmezler.*

Kör ile gören bir olmaz,

iman edip salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan bir değildir.

Ne kadar da az düşünüyorsunuz!*

o saat (kıyamet) muhakkak gelecektir.


Rabbiniz: "Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Buyurdu

ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir.

İçinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için yaratan Allah'tır.

Allah insanlara karşı lütuf sahibidir.

insanların çoğu şükretmezler.*

İşte Rabbiniz, her şeyin yaratıcısı olan o Allah'tır.

O'ndan başka ilâh yoktur. O halde haktan nasıl çevrilirsiniz?*

âyetleri inkâr edenler çevriliyorlar

Allah, O'dur ki sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir bina yapmıştır.

Size şekil vermiş ve güzelleştirmiştir. Hoş nimetlerden size rızık vermiştir. İşte Rabbiniz o Allah'tır.

Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!*

Daimî bir hayat sahibi ancak O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. O'na, hep O'na yalvarın.

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.*

ben o sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men edildim

bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi."*

O, hem yaşatır, hem öldürür.

O, bir şey isteyince sadece "ol!" der

Bakmaz mısın şimdi Allah'ın âyetleri hakkında mücadeleye kalkanlara! Haktan nasıl döndürülüyorlar?*

Kitaba ve Resullerimize yalan diyenler, artık ilerde bilecekler.*

boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.*

Kaynar suda, sonra da ateşte kaynatılacaklardır.*

İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır.

siz yeryüzünde haksız yere seviniyor ve güveniyordunuz.*

İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin.

ne kötü o kibirlenenlerin yeri?*

Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır gerçekleşecektir

onlar mutlaka bize getirileceklerdir.*

Andolsun ki biz nice peygamberler göndermişizdir. Onlardan kimini sana anlatmışız, kimini de anlatmamışızdır.

Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmaksızın bir mucize getiremez.

Allah'ın emri gelince hak yerine getirilir.

Batıl dava peşinde koşanlar hüsrana uğrarlar.*

Kimine binesiniz, kimini de yiyesiniz diye sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratan Allah'tır.*

Sizin için onlarda nice menfaatler var

Hem onlar üzerinde, hem de gemiler üzerinde taşınırsınız.*

Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi Allah'ın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz?*

yeryüzünde gezip de bakmazlar mı? Köncekilerin sonu nasıl olmuş?

Onlar hem çok, hem kuvvetçe yeryüzünde eserlerinin sağlamlığı bakımından çetindiler.

kazandıkları kendilerini kurtaramadı

onlara peygamberleri, delillerle geldikleri zaman ilme güvendiler

o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.*

hışmımızı gördüklerinde: "Allah'ın birliğine inandık ve şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler.*

hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi.

Allah'ın kulları hakkındaki kanunu budur

kâfirler hüsrana düştüler.*



FUSSİLET SURESİ

Hâ Mîm.*Bu Kur'ân Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.*


Bu, Arapça Kur'an âyetleri bilen kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır.*

O, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir.

insanların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık gerçeği işitmezler

Onlar: "Ey Muhammed! Senin bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da ağırlık vardır dediler

Onlar aramızda anlaşmamıza engel bir perde vardır. Sen istediğini yap, çünkü biz yapıyoruz" dediler

Ey Muhammed! De ki: "Ben sizin gibi bir insanım, ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor.

hep O'na yönelin bağışlanma dileyin.

Vay O'na ortak koşanların haline!*

Onlar, zekatı vermezler,
ahireti de inkâr ederler.*

iman edip, salih amel işleyenler için de bitmez tükenmez bir mükafat vardır.*

De ki: "Siz yeri iki günde yaratanı gerçekten inkâr edip duracak mısınız?

O'na eşler koşuyorsunuz ha? O bütün âlemlerin Rabbidir."*


O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi.

Orada rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu.*

yerküreye: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler.*

Allah Her göğe kendi işini bildirdi.

en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.*

de ki: "Ben sizi Âd ve Semud'un başına gelen yıldırıma karşı uyardım."*

Allah'tan başkasına kulluk etmeyin

peygamberler geldiği zaman Rabbimiz
melekler indirirdi. Biz tebliğinize inanmayız dediler

Âd kavmi yeryüzünde büyüklük tasladılar Bizden kuvvetli kim var dediler. Onlar Allah'ı görmediler mi?

âyetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.*
dünyada rezillik tattırmak için o uğursuz günde kasırga gönderdik.

Ahiret azabı elbette çok rezil edicidir.

Onlara yardım edilmeyecektir.*

Semûd kavmine doğru yolu gösterdik. onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler.

kazandıkları kötülük yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarpıverdi.*

Biz iman edenleri ve kötülükten sakınanları ise kurtardık.*

O gün Allah'ın düşmanları cehenneme sürülmek üzere bir araya toplanırlar.*

kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları
aleyhinde şahitlik ederler.

Onlar derilerine: "Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?" derler. Derileri de: "Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu,

sizi ilk defa yaratan O'dur ve siz yine O'na döndürülüyorsunuz"

Siz kulak göz ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik edeceğinden korkarak kötülükten sakınmıyordunuz.

yaptıklarınızı Allah'ın bilmeyeceğini zannediyordunuz.*

Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınız sizi helak etti

zarara uğrayanlardan oldunuz.*

dayanabilirlerse onların yeri ateştir.

onlar hoşnut edileceklerden değildirler.*

onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar kendilerine ne varsa hepsini güzel gösterdiler. B

azab sözü onlar için hak oldu.

onların hepsi kendilerine yazık etmişdir


İnkâr edenler: "Bu Kur'ân-ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz" dediler.*


inkâr edenlere şiddetli bir azab tattıracağız.

onlara yaptıkları amellerin en kötüsünün cezasını vereceğiz.*

Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir.

Âyetlerimizi inkâr etmelerinin cezası onlara cehennem yurdu vardır.*

İnkâr edenler: "Ey Rabbimiz! Cin ve insanlardan bizi saptıranları göster ayaklarımızın altına alalım cehennemin en altında kalanlardan olsunlar diyeceklerdir.*

Ey Rabbimiz bizi saptıranları göster ayaklar altına alalım

cehennemin en altında kalanlardan olsunlar

Rabbimiz Allah'tır"

doğrulukta devam edenlere melekler iner Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin derler

Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız.

Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır."*

Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır.*

3Allah'a davet eden, salih amel işleyen müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?*

iyilik de bir değildir, kötülük de.

Kötülüğü en güzel bir şekilde sav.

olgunluğa ancak sabredenler kavuşturulur,

şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın.

O her şeyi işitir ve bilir.*


Gece ile gündüz ve güneş ile ay Allah'ın kudretinin delillerindendir.

Güneşe ve aya secde etmeyin sadece Allah'a kulluk yapmak istiyorsan onları yaratan Allah'a secde edin.*


Rabbinin yanındaki melekler gece gündüz O'nu tesbih ederler ve hiç usanmazlar.*

Senin yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen Allah'ın kudret delillerindendir.

suyu indirdiğimiz zaman titreşir ve kabarır ona hayat veren Allah mutlaka ölüleri de diriltir her şeye gücü yeter

Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapanlar gizli kalmazlar

ateşe atılacak olan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güven içinde gelecek olan mı?

İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür.*


Kur'ân kendilerine geldiğinde inkâr edenler, mutlaka ceza çekceklerdir.

O gerçekten çok değerli bir kitaptır.*

O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.
*
Ey Muhammed! Sana önceki peygamberlere söylenenden başkası söylenmiyor.

senin Rabbin hem mağfiret sahibidir hem de acı verecek bir azap sahibidir.*

Sen de ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır."

İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır.

Andolsun ki biz Musa'ya Tevrat'ı vermiştik onda ihtilafa düşmüşlerdi.

Rabbin tarafından azabın ertelenmesine dair bir söz geçmeseydi mutlaka hüküm verilirdi

onlar Kur'ân hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.*

Her kim iyi iş yaparsa, kendi lehine yapmış olur.

Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur.

Rabbin kullara zulmedecek değildir.

Kıyamet zamanını bilmek ancak Allah'a havale edilir.

Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz.

Onlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır.*

İnsan hayır istemekten usanmaz, fakat kendisine kötülük dokununca üzülür ve ümitsizliğe düşer.*

Andolsun zarardan sonra, ona rahmet tattırsak, Bu hakkımdır kıyametin kopacağını sanmıyorum der

Rabbime döndürülmüş olsam bile mutlaka O'nun yanında benim için güzel şeyler vardır" der.

Biz inkâr edenlere yaptıkları şeyleri mutlaka haber vereceğiz

onlara ağır bir azap tattıracağız.*

Biz insana nimet verdiğimiz zaman o yüz çevirir, yan çizer.

Ona kötülük dokunduğu zaman uzun uzun yalvarır.*

Ey Muhammed! De ki: "Ne dersiniz? O Kur'ân Allah tarafından gelmiş olup
siz onu inkâr etmişseniz

Hak'tan uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim olabilir?"*

Biz onlara hem ufuklarda hem kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz

Kur'ân'ın hak olduğu belli olsun.

Rabbinin her şeye şahit olması kafi değil mi


onlar Rablerine kavuşmaktan şüphe içindedirler,

Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.*

ŞÛRA SURESİ

Hâ-mîm. Ayn-sîn-qaf.*İşte hakikat

Allah; o azîz-hakîm hakikat O'nundur

O öyle ulu, öyle azîm ve büyük ki: Gökler çatlayacak gibi titreşiyorlar,

melekler hamd ile Rab'lerine teşbih ediyorlar

melekler yerdeki kimseler için mağfiret diliyorlar.*

Allah'tır öyle gafur öyle rahîm

Allah gözcü, sen değilsin vekîl.*

işte sana Arabî dil ve kültür itibariyle Arab'a has bir kur'ân hitabe
vahyetmekteyiz

Ummu'l-Kurâ'yı Mekke ve çevresindekileri uyarıp sakındırasın

o toplanma gününün dehşetini haber veresin,

o günün geleceğinde şüphe yok o gün bir fırka cennette, bir fırka çılgın ateşte

Dileseydi Allah hepsini bir ümmet yapardı, velakin dilediğini rahmetine koyuyor

zalimlere gelince, ne bir dost var onlara, ne de bir nyardımcı

O'ndan beride velî dost ve hâmiller mi edindiler? Allah'tır ancak velî, ölüleri

O diriltir ve her şeye kadir O'dur.


İhtilaf ettiğiniz herhangi birşey hakkında hüküm Allah'a aittir.

İşte" o Allah benim rabbim,

ben Allaha güvenip dayanmaktayım

hep Allaha sığınırım".*


O gökleri ve yeri yaratan, size kendi cinslerinizden çift eşler yapmış,

deve, koyun, keçi ve sığırdan çiftler yaratmıştır sizi o suretle üretip duruyor.

O'nun misli gibi birşey yoktur O öyle semî işiten öyle ba-sîr görendir.*

Göklerin, yerin kilitleri O'nun;


rızkı dilediğine açar ve kısar O her şeyi bilir.*

Sizin için, dinden Nuh'a İbrahim Musa
ve sana vahyeylediğimizi buyurdu;

Dîni doğru tutun tefrikaya düşmeyin

Müşriklere, bu davet ettiğin emir Allah'ı birleyip O'na teslim olma işi ağır geldi

Allah dilediklerini seçecek ve kendisine yöneleni hidayetle erdirecektir.*

Tefrikaya düşmeleri haset ve kıskançlıktan dolayıdır

eğer Rabbinden bir ecel olmasaydı, aralarında hükm-i kaza mutlak icra edilir, işleri bitirilirdi.

kitaba vâris kılınanlar da ondan işkilli bir şek ve şüphe içindedirler.*

durma davet et ve emrolunduğun gibi doğru git,

onların hevalarına tâbi olma de ki: "Ben Allah'ın indirdiği kitaba iman getirdim

Allah*bizim rabbimiz olduğu gibi sizin de rabbiniz.

Bize kendi amellerimizin size de kendi amellerinizin sorumluluğu vardır,

hak açık tartışmaya hacet yok.

Allah hepimizi bir-araya getirecek ve O'na gidilecektir .*


delileri sakıttır geçersizdir üzerlerine gazap ve şedit bir azap vardır;

Allah'tır ki, hakka dair kitap ve mîzan indirdi


ne bilirsin belki kıyamet saati yakındır.*


Onu, inanmayan imansızlar acele ister iman edenler onun hak olduğunu ve mutlaka kopacağını bilirler

kıyamet) saati hakkında mücadele edenler dalalet içindedirler.*

Allah (kıyamet gününden korkup vazifesini yapan kullarına lütufkârdır

her dilediğini rızıklandırır O öyle kavî güçlü öyle azîz.*

kim âhiret ekimi isterse ona, ekini artırırız;

kim dünya ekimi isterse ona veririz, amma âhirette nasip yoktur.*

onların Allah'a ortak olmak için küfür şerikleri ortakları var Allah'ın izin vermediği şeyleri meşru kıldılar


Eğer o kelime olmasaydı, hüküm icra edilir, işleri bitirilirdi

zalimler için elîm acı ve azap vardır.*

Göreceksin zalimleri kazandıkları günahlarından ötürü titrerlerken,

İman edip salih amel işleyerek güzel güzel işler yapanlar cennetlerin hoş hoş ravzalarında,

onlara Rab'lerinin indinde ne dilerlerse var; işte bu, o büyük fazl lütuf


bu müjdedir ki: Allah iman edip iyi işler yapan kullarına müjdeliyor

Ey Muhammed De ki sizden yakınlıkta sevgiden başka bir ecir ücret istemem

kim çalışır bir güzellik kazanırsa ona, mükâfat olarak güzellik veririz,

Allah gafurdur bağışlayıcıdır şekûrdur.*


Allah dilerse senin kalbini mühürleyiverir

Allah bâtılı mahveder

O, kullarından tevbeyi kabul eder

salih ameller yapanlara icabet buyurur, fazlı lütfundan onlara ziyade de verir,

küfredenlere şiddetli bir azap var.*

Allah kullarına rızkı bol bol seriverse arzda azar ve taşkınlık ederlerdi,

şüphesiz O, kullarının durumuna habîrdir vâkıftır basîr ve görendir.*


O ümidi kesmişlerken feyz indirir rahmet yayıp neşreder.

O velî koruyucu ve hamd edilendir.*

O göklerin ve yerin yaratılışı ve onlarda ürettiği hercanlının üretilişi O'nun
âyetlerindendir

O dileyeceği zaman onları toplamaya da kadirdir.*

Başınıza her ne musibet geldi ise, kendi kazancınız günahlar sebebiyiledir,

günahlarınızın bir çoğundan sizi affediyor siz arzda Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz

size, Allah'tan başka kurtaracak ne bir hâmi, ne de bir yardımcı yoktur.*


Yine O'nun âyetlerindendir; denizde, o dağlar gibi batmadan akanlar

Dilerse gemileri hareket ettiren o rüzgârı durduruverir

şüphesiz nice âyet işaret ve delililer var

çok sabırlı, çok şükredici her kimse için ka-zanç ve af buyurulur

bilsinler âyetlerimizle mücadele edenler ki: kaçacak yer yoktur.*

size verilmiş olan şeyler dünya hayatın geçicikazancıdır

Allah yanındaki daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

mükâfat o kimseler için

İman etmişlerdir Rab'lerine itimat edip tevekkül ederler

onlar ki günahın büyüklerine ve açık çirkinliklere uzak bulunurlar

her gazaplandıkları vakit kusur örterler onlar ki Rab'leri için davete icabet etmekte ve namazı kılmaktadırlar


Kötülüğün cezası misli kadar kötülüktür kim affedip ıslah ederse ecri Allah'adır.

şüphesiz O zalimleri sevmez.*

kim zulm olunduktan uğradıktan sonra öcünü alırsa, onlara ceza yoktur

Ceza ancak haksızlıkla yeryüzünde taşkınlık ederek insanlara zulmeyleyenler üzerinedir.

onlara elîm acı bir azap vardır.*

kim de sabreder suç örterse, o azm olunacak işlerdendir

kimi Allah şaşırtırsa ona hiçbir velî hami ve yardımcı yoktur

o zalimleri; azabı gördükleri vakit diyecek ki Var mı geri dönmeye bir yol

göreceksin onlarıateşe arz olunurken; zilletten boyunlarını bükerek göz altından bakarlarken;

iman etmiş olanlar şöyle demekte Gerçek hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerine ve ailelerine yazık edenlermiş

zalimler hakikaten azap içindedirler

onları Allah'ın önünden kurtaracak velî
Ve hâmiler yoktur.

kimi Allah saptırırsa onun için yol yoktur


Allah'tan, reddedilip geri çeviril-mesine çare olmayan gün gelmezden evvel Rabbinizin davetine icabet ediniz;

o gün sizin için ne sığınacak yer vardır, ne de inkâra çare.*

biz seni üzerlerine gözcü göndermedik sana düşen ancak tebliğdir.

biz insana rahmet tattırdığımız vakit onunla ferahlanır

kendi elleriyle başlarına bir fenalık gelirse o vakit insan hepsini unutan bir nankördür;

(isyan insanın tabiatında vardır, süratle nankörlüğe gider, sanki hiç rahmet ve nimet görmemiş gibi davranır).*

Allah'ındır göklerin ve yerin mülkü


dilediğini yaratır, dilediği kimseye dişiler bahşeder, dilediği kimseye de erkekler bahşeder


O'nun ilmi çok. kudretine nihayet yok

O çok yüksek, çok hakimdir.*

Ve işte sana emrimizden biz ruh vahyettirdik.*

sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun, biz onu bir nur kıldık,

onunla kullarımızdan dilediğimize hidayet vereceğiz

emin ol sen hakikate doğru yola çağırıyorsun; o Allah'ın yoluna

Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur.*

Bütün işler, döner dolaşır Allah'a varır.*

murataltug1985
02-03-2019, 20:02
Kaynak ülkücü dünya. Com

ZUHRUF SÜRESİ

Hâ, mîm.*kitaba andolsun ki biz onu anlayasınız diye Arapça Kur'an yaptık.*

o bizim nezdimizde bulunan yüce ve hikmet dolu bir kitaptır

Siz haddi aşan bir kavim oldunuz

Biz nice peygamberler göndermiştik.*
Onlar her peygamberle* alay ediyordu

Biz daha kuvvetli olanları da helâk ettik

onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette çok güçlü ve herşeyi bilen Allah yarattı." derler.*

O, yeryüzünü size beşik yaptı doğru gidesiniz diye orada sizin için yollar meydana getirdi.*

Allah gökten belli bir ölçüye göre su indirdi.

Biz onunla ölü bir memlekete yeniden hayat verdik.

siz kabirlerinizden diriltilip çıkarılacaksınız

Allah Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir.*

Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğinizde, Rabbinizin nimetini anın

Bunları bizim hizmetimize veren Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi.

biz Rabbimize döneceğiz

insan apaçık bir nankördür.*

Onların yüzü simsiyah kesilir de öfkesinden yutkunur durur.*

Onlar meleklerin yaratılışını gördüler mi? Onların şahitlikleri yazılacak

onlar sorguya çekileceklerdir.*

Onlar: "Eğer Rahman olan, Allah dileseydi, biz meleklere tapmazdık dediler.

Onların hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.*

kendilerine bir kitap verdik onlar, ona sarılıyorlar?*

Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, onların izinde gidiyoruz." dediler

Ey Muhammed! senden önce hangi memlekete uyarıcı göndermişsek, oranın şımarık kimseleri: "Biz babalarımızın izlerine uyarız." dediler.*

size babalarınızın bulunduğu dinden daha doğrusunu getirmişsem de mi bana uymazsınız?"

Biz onlardan intikam aldık.

Bak peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl oldu

ben sizin taptığınız şeylerden uzağım.*
Ben ancak beni yaratana taparım.

Şüphesiz O, beni doğru yola iletecektir."

İbrahim, bu sözü, ardından geleceklere miras* bıraktı ki doğru yola dönsünler.*

Kendilerine hak geldiği zaman onlar: "Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.*

Onlar: Kur'an, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler.*

Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatını* biz taksim ettik.

Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık.

Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.*

küfre sapan bir ümmet olmasalardı
Rahman olan Allah inkâr edenlerin* evlerine gümüşten tavanlar yapardı

küfre sapmasalardı evleri için gümüşten kapılar, üzerine yaslanacak koltuklar ve nice ziynetler verirdik.

Bütün dünya hayatı geçici menfaatden başka bir şey değildir.

Ahiret Rabbin katında takva sahipleri içindir

kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz şeytanı musallat ederiz.

şeytan onun yakın dostudur.*

şeytanlar onları yoldan çıkarır da Onlar** doğru yolda olduklarını sanırlar.*

kıyamet günü gelince, arkadaşına Keşke seninle aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı* Sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.*

Bugün pişmanlık duymanız size fayda sağlamayacaktır.

siz zulmettiniz. Şimdi* hepiniz azapta ortaksınız." denir.*

Ey Muhammed! sağırlara sen mi işittirecek körlere ve sapıklık içinde olanlara sen mi doğruyu göstereceksin

biz onlardan intikam alırız.*

onlara vaad ettiğimiz azabı gösteririz

onlara azap etmeye gücümüz yeter

sen vahyedilen Kur'an'a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.*

Kur'an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve sorguya çekileceksiniz.*

Ey Muhammed peygamberlerimize de sor, Rahman olan Allah'tan başka* ibadet edilecek ilâhlar yapmış mıyız

Andolsun biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve adamlarına gönderdik.

Musa: "Ben gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah'ın peygamberiyim." dedi.*

Musa mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.*

Bizim gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü.

doğruya dönerler diye biz onları azapla yakaladık.*

azâbı görünce: "Ey sihirbaz! bizim için Rabbine dua et. Biz doğru yola gireceğiz." dediler.*

azabı* kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.*

Firavun kavmine dedi ki Mısır ve akıp giden şu ırmaklar benim değil mi?

Firavun kavmini küçümsedi. Onlar* O'na itaat ettiler. onlar fâsık bir kavimdi.*

Nihayet gazaplandırdıkları zaman intikam aldık. Hepsini suda boğduk

Onları sonradan gelecekler için ibret ve örnek kıldık.*

Meryem oğlu İsâ anlatılınca, kavmin bağrışmaya başladılar.*dediler ki: "Bizim ilâhlarımız mı* hayırlıdır İsâ mı?"

onlar çok kavgacı bir topluluktur.*

İsâ nimet verdiğimiz* İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.*

biz dileseydik, sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık.*

kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.*

Sakın şeytan sizi doğru yoldan alıkoymasın.

o sizin için apaçık bir düşmandır.*

İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki: Ben hikmeti getirdim* ihtilâfa düştüklerinizi açıklamaya geldim.

Allah'tan korkun, ve itaat edin.*

benim de Rabbim sizin de Rabbiniz Allah'tır O'na kulluk edin. Bu doğru yol

Acı bir günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline!

Onlar ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar?*

O gün Allah'tan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar.*

Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım

Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.*

Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz."*

Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır.

cennette canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır.

Siz cennette ebedi olarak kalacaksınız.*

İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.*

cennette sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz.*

Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.*

Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.*

Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.*

Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin bizi öldürsün." diye seslenir Mâlik Siz böylece kalacaksınız." der.*

Andolsun size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.*

onlar hakka karşı gelmek için bir iş* kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız.*

onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar?

işitiriz ve elçi meleklerimiz her yaptıklarını yazıyorlar.*

Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirdikleri şeyden münezzehtir, yücedir.*

Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri güne kadar batıla dalsınlar oynasınlar.*

Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O'dur.

O hüküm ve hikmet sahibidir

Göklerin, yerin ve her ikisinin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir.

Kıyâmet saatinin bilgisi yalnız onun yanındadır

Siz sadece O'na döndürüleceksiniz.*

Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir.

Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.*

sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: "Allah" derler.

Peygamberin sözü şudur Ey Rabbim Bunlar* imân etmeyen bir kavimdir."*

Ey Muhammed sen onlara Size selâm olsun." de.

O Kitab'a andolsun onu* mübarek bir gecede indirdik.

biz onunla insanları uyarmaktayız.*

O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır.

biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz.

Şüphesiz O, herşeyi işitir ve bilir.*

inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.*

Ondan başka hiçbir ilâh yoktur.

O hem yaşatır, hem öldürür.

O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.*

kâfirler bir şüphe içinde* eğleniyorlar.*

Ey Muhammed! sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır

O gün insanlar: "Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. biz inanıyoruz" derler.*

Onlar için düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.*

peygamberden yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir delidir." dediler.*

Biz azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz.*

Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız.*

Andolsun ki, biz Firavun kavmini denemiştik Onlara çok kıymetli bir peygamber gelmişti.*

peygamber demişti ki Esaret altındaki Allah'ın kullarını bana teslim edin. ben size gönderilmiş* peygamberim

Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz size açık delil getiriyorum.*

beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz Allah'a sığındım

siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın."

Musa: bunlar suçlu bir kavimdir." diyerek yardım için Rabbine yalvardı.*

Allah buyurdu ki: "Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.*

onlar suda boğulacak bir ordudur.

Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!*Ne ekinler, ne kaynaklar

içinde eğlenip durdukları nice nimetler
biz onları bir kavme miras bıraktık.*

Gök ve yer onlara ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.*

Andolsun ki biz İsrailoğullarını* aşağılayıcı azabdan kurtardık.*
Firavun'dan da kurtardık

o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı.*

Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık.*

Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik.*

kâfirler diyorlar ki ilk ölümden başka bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz.
*
Biz onları helak ettik onlar suçluydular.*

Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık

Biz onları hak ve hikmetle yarattık.

hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür.*

O gün dostun dosta faydası olmaz.

Onlara yardım da edilmez.*

Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir

Gerçekten zakkum ağacı,*
Günahkârların yemeğidir.*

zakkum ağacı karınlarda kaynar.*O, kızgın sıvının kaynaması gibidir

Allah meleklere emreder. "Şunu tutun Cehennem'in ortasına sürükleyin."

onun başının üstüne kaynar su azabından dökün."*

Ona şöyle denir! "Tat bakalım azabı! hani sen çok güçlü ve çok üstündün.*

kötülükten sakınanlar
güvenli makamdadırlar
Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.*

Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı otururlar.*

biz onları iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz.*

Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler.*

Allah onları cehennem azabından korumuştur.*

Rabbinden bir lütuf* İşte büyük kurtuluş

Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki öğüt alırlar

sen onların başlarına gelecekleri bekle: onlar da bekleyip durmaktadırlar.

CASİYE SÜRESİ

Hâ, mîm*kitap, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.*

Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok âyetler vardır.*

Sizin yaratılışınızda ve canlıları yeryüzüne yaymasında inanan* için ibret vardır.*

Gece ile gündüzün değişmesinde* Allah'ın gökten rızık indirip
yağmurla yeryüzünü* diriltmesinde rüzgârları yönlendirmesinde
aklını kullanan* için nice deliller vardır.*

bunlar, Allah'ın âyetleridir onları hakkıyla okuyoruz.

Allah'a ve âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?

Her günahkâr kişinin vay haline

Allah'ın âyetlerini işitir de sanki kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eder.

sen ona, can yakıcı bir azabla müjdele!*

Âyetlerimizi öğrendiği zaman alaya alıyor.onlar için rezil bir azap vardır.*

Ötelerinde cehennem var.

Ne kazandıkları ne de Allah'tan başka edindikleri dostlar, kendilerinden hiçbir azabı kaldıramaz.

Onlar için büyük bir azab vardır.*

Bu Kur'an bir hidâyettir.

Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise, en şiddetlisinden acıklı bir azab vardır.*

Allah O (yüce) zâttır ki, emriyle içinde gemilerin seyretmesi de O'nun

lütfundan rızık aramanız ve şükr için denizi emrinize vermiştir.*

O, gök ve yerdeki herşeyi kendinden bir lütuf olarak hizmetinize vermiştir.

Şüphesiz düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.*

Ey Muhammed! İman edenler Allah'ın cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar.

Allah her kavmi kazandıklarıyla cezalandıracaktır.*

kim iyi bir iş yaparsa onun faydası kendisinedir. Kim kötülük yaparsa zararı yine kendinedir.

hep Rabbinize döndürüleceksiniz

Andolsun vaktiyle İsrailoğulları'na kitap, hüküm ve peygamberlik vermiştik.

Onları temiz rızıklarla rızıklandırmıştık. Ve onları âlemlerden üstün kılmıştık.*

Din hususunda onlara apaçık deliller verdik.

onlar, kendilerine ilim gelince aradaki çekememezlik ve düşmanlık yüzünden ayrılığa düşmüşlerdi.

Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyâmet günü aralarında hükmedecektir.*

Ey Muhammed seni din hususunda apaçık bir şeriat sahibi kıldık.

Sen bilmeyenlerin hevâ ve hevesine uyma

onlar Allah'tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar.

Şüphesiz zâlimler, birbirlerinin
Allah ise müttakilerin dostudur.*

Kur'an insanların kalb gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen bir toplum için de hidâyet ve rahmettir.*

kötülük işleyenler, hayat ve ölümde kendilerini, iman ve iyi amelli kimseyle bir tutacağımızı mı zannetti* Ne kötü

Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı.

herkese yaptığının karşılığı verilmek üzere, asla haksızlık edilmez.*

Ey Muhammed hevesini ilâh edinen, Allah'ın saptırıp kulak ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun?

onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz?*

müşrikler dediler ki: "Hayat, ancak bu dünya hayatımızdan ibarettir.

Ölürüz ve yaşarız.

onların hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, sadece zannederler.*

Ey Muhammed De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür,

şüphe olmayan kıyamet gününde sizi diriltip* bir araya toplar.

Gök ve yerin mülkü sadece Allah'ındır.

Kıyâmetin kopacağı gün batıla sapanlar hüsrana düşecekler.*

O gün her ümmeti, diz çökmüştür Her ümmet, kendi kitabına çağırılır,

Bugün yaptığınız amellerin cezası verilecektir.*

İşte kitabınız, yüzünüze karşı hakkı söylüyor,

İman edip iyi işler yapanları Rableri rahmeti içine koyacaktır.

İşte apaçık kurtuluş budur.*

kâfirlere denilir ki; "Size âyetlerim okunmadı mı? Siz büyüklük tasladınız

günah işleyen bir kavim oldunuz

Allah'ın vaadi gerçektir.

kıyâmetin geleceğinde şüphe yoktur."

Kıyamet nedir bilmiyoruz zandan ibâret sanıyoruz. kesin bilgimiz yok. derdiniz.*

yaptıkları amellerin kötülüğü gözlerinin önüne serildi,

alay edip durdukları şey onları kuşatıverdi.*

kâfirlere şöyle denilir; "Siz, dünyada bugüne kavuşmayı nasıl unuttuysanız, biz de bugün sizi unutacağız.

Yeriniz ateştir

sizin yardımcılardan kimse de yoktur."*

Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı.

bugün onlar, ateşten çıkarılmayacaklar

kendilerinden özür dilemeleri kabul edilmeyecektir.*

Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur

Göklerde ve yerde büyüklük ve hâkimiyet O'nundur. O, Aziz'dir galiptir Hakîm'dir hüküm ve hikmet sahibidir

AHKAF SÜRESİ

kitabın indirilişi, çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır.*

gökleri, yeri ve arasındakileri ancak hak ile ve belirli bir süre için yarattık.

İnkâr edenler u yüz çeviriyorlar.*

Ey Muhammed! De ki: "Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar ne yaratmışlar gösterin.

siz doğru iseniz Kur'an'dan önce indirilmiş bir kitap veya ilim getirin."*

Allah'ı bırakıp* kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek olan puta dua edenden daha sapık kimdir

taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.*

Kıyamet günü insanlar biraraya toplandığı zaman taptıkları şeyler kendilerine düşman kesilirler.

âyetlerimizi inkâr edenler hak kitap için: "Bu* büyüdür." dediler.*

Onu Muhammed uydurdu." mu diyorlar? de ki: onu uydurmuşsam Allah'tan* gelen cezayı savmaya gücünüz yetmez

O sizin yaptığınız taşkınlıkları iyi bilir.

şahit olarak Allah yeter.

O çok bağışlayıcı* merhamet edicidir.*

Ey Muhammed! De ki: "Ben Peygamberlerin ilki değilim Ben vahyedilene tabi olan bir uyarıcıyım.*

siz büyüklük taslarsanız haksızlık etmiş olmaz mısınız

Allah zalim topluluğu doğruya iletmez

İnkâr edenler, iman ednlere İslâm'da* hayır olsaydı onlar, bizi geçemezlerdi." derler. bu bir yalandır." diyeceklerdir.*

Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı Tevrat vardı.

Kur'ân zulmedeni uyarmak, iyiliği* müjdelemek için Arap lisanı ile indirilen öncekileri tasdik eden bir kitaptır.*

Gerçekten Rabbimiz Allah'tır."

dosdoğru olanlara korku yoktur

onlar üzülmeyeceklerdir.*
onlar cennetlikdirler,

yaptıklarına karşılık orada ebedi olarak kalacaklardır.*

Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik.

Anası onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu.

Onun ana karnında taşınması ile sütten kesilme süresi otuz aydır.

insan olgunluğa ulaşıp, kırka geldiğinde der ki Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi salih amel işlememi ilham et.

neslimden gelenleri salih kıl tevbe edip sana yöneldim ben* müslümanlardanım

yaptıklarının en güzelini kabul edeceğimiz günahlarını bağışlayacağımız kimseler

cennetlikler arasındalar* onlara vaad edilen dosdoğru bir sözdür.*

Ana ve babasına: "Öf size! siz ölünce dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaad ediyorsunuz? O kimseye yazık

Allah'a sığınarak "Yazıklar olsun sana!

Gel iman et, Allah'ın vaadi gerçektir."

o Kur'ân öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu.*

onlar haklarında azab vaadi hak olmuş

Onlar gerçekten hüsrana uğramışlardır.*

Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır.

Allah onlara yaptıklarının karşılığını tam olarak verir. Onlara haksızlık edilmez.
*
İnkâr edenler ateşe arzedilecekler

bugün büyüklük taslayıp yoldan çıkmanız dan dolayı aşağılayıcı bir azabla cezalandırılacaksınız.
*
Ey Muhammed! Âd kavminin kardeşi Hud'u hatırla.O, Ahkâf denilen yerde kavmini uyarmıştı.

O'ndan önce ve sonra da nice peygamberler gelip geçmiştir.

Hud, kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin ben sizin büyük bir günün azabından korkuyorum. demişti
*
Onlar: "Sen Eğer doğru isen bize vaad edip durduğun azabı getir." dediler.*

azabın ne zaman geleceğine dair ilim Allah katındadır.

Ben size tebliğ ediyorum. Fakat sizi cahil bir kavim olarak görüyorum

O sizin acele gelmesini istediğinizdir O bir rüzgârdır ki, acı bir azab vardır.*

O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder." dedi.

Nihayet helâk oldular evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu.

biz günahkâr kavmi böyle cezalandırırız.*

And olsun ki, biz onlara size vermediğimiz imkanlar vermiştik.
Fakat fayda sağlamadı.

Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri hiçbir fayda sağlamadı.

onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey onları sarıp kuşattı.*

Andolsun etrafınızda bulunan bir çok memleketleri helak ettik.

Belki tevhide dönerler diye ayetlerimizi çeşitli şekillerde açıkladık.*

Allah'ı bırakıp da kendilerine yakınlık sağlamak için edindikleri ilâhları onlara yardım etselerdi ya!

onlar kaybolup gittiler.

bu onların yalanları ve uydurup durdukları iftiralarıdır.*

Ey Muhammed! Hani biz cinlerden bir grubu Kur'ân'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik.

Onlar Kur'ân'ı dinlemek için hazır bulundular ve "susun" dediler.

Ey kavmimiz biz Musa'dan sonra indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik.

O kitap gerçeği ve doğruyu gösteriyor.*

Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin

Allah sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun

kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, Allah'ı aciz bırakacak değildir.

Allah'tan başka dost yoktur.

onlar açık bir sapıklık içerisindedirler

O gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah

Allah ın ölüleri diriltmeye kadir olduğunu görmüyorlar mı?

şüphesiz O'nun herşeye gücü yeter.*

İnkâr edenler ateşe arz olunacakları gün Bu gerçek değil miymiş?" denir.

Allah onlara: inkâr ettiğinizden dolayı şimdi tadın azabı!" der.*

Ey Muhammed! Azim sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret!

Onlar için azaba acele etme.

onlar vaad edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar.

Bu bir tebliğdir.

Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?*

MUHAMMED SÜRESİ

İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanların amellerini Allah boşa çıkarır.*

İman edip salih amel işleyenlerin ve kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir.*

Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun.

inkâr edenlere üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın.

inkâr edenlerin harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince onları ya karşılıksız* ya da fidye ile salıverin.

Allah'ın emri budur.

Allah dileseydi başka türlü* intikam alırdı. Bu sizi denemek içindir.

Allah yolunda öldürülenlerin amelini Allah asla boşa çıkarmaz.*

Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir.*

Allah onları cennete koyacaktır.*

Ey iman edenler siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.*

İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara

Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır

Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayı Allah* amellerini boşa çıkarmıştır.*

Onlar yeryüzünde gezmediler mi? Baksalar ya öncekilerin sonları nasıl

Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır.

kâfirlere onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.*

Allah iman edenlerin yardımcısıdır.

İnkâr edenlerin yardımcısı yoktur.*

Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar.

İnkâr edenler dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler.

Onların varacakları yer ateştir

Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden kuvvetli olan nice şehirler vardı ki helâk ettik

biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı.*

Rabbi tarafından bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri güzel gösterilmiş de heves peşine düşmüş kimse gibi olur mu?*

vaad edilen cennet şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar vardır

cennette içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.

Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır.

İşte ateşte ebedî olarak kalıp bağırsak parçalayan kaynar su içirilen kimse

Allah onların kalplerini mühürledi

Onlar sadece heva ve heveslerine uyar

Doğru yola girenlerin, Allah* hidayetini artırmış kötülükten sakınma çarelerini ilham etmiştir.*

onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar

Şüphesiz onun alametleri gelmiştir.* kıyamet çatınca anlamaları neye yarar?*

Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.

Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile.

Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.*

İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi.

hükmü açık bir sûre indirilip de,* savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanlar ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana bakar

onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur

Onların vazifesi itaat ve güzel söz

Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu

siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız

onlar, Allah'ın lanetlediği, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.*

Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı?

kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?*

Onlar doğru yol belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenler

şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.*

onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimseler

Allah onların gizlediklerini biliyordu.*

Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alır

Allah'ı gazablandırana uyup* rızayı* beğenmemelerinden dolayı Allah amellerini boşa çıkarmıştır.*

kalplerinde hastalık olanlar Allah kinlerini ortaya çıkarmaz mı sandılar?*

Ey Muhammed Sen de onları yüz ve sözlerinin üslubundan tanırsın.

Allah* bütün yaptıklarınızı bilir.*

Andolsun içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya kadar sizi deneyeceğiz.*

Şüphesiz inkâr edenler, Allah yolundan menedenler

Peygamber'e karşı gelenler Allah'a hiçbir zarar veremeyeceklerdir.

Allah yaptıklarını boşa çıkaracaktır.*

Ey iman edenler! Allah'a itaat edin,

Peygamber'e itaat edin amellerinizi boşa çıkarmayın.*

inkâr edip, Allah yolundan saptıran, kâfir olarak ölenleri Allah* asla bağışlamayacaktır.*

Sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın.

Allah sizinle beraberdir. O sizin amellerinizi eksiltmeyecektir.*

Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir.

iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir.

sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz.

İçinizden kiminiz cimrilik ediyor cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder

Allah zengindir, siz ise fakirsiniz

siz Hakk'tan yüz çevirirseniz Allah başka bir kavim getirir onlar sizin gibi olmazlar.*

FETİH SURESİ

biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik.*

Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar.

Allah Sana olan nimetini tamamlar* seni doğru yola iletir.*

Allah sana şanlı bir zaferle yardım eder

İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur.

Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır.

Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.*

Mümin erkeklerle mümin kadınları, ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar

Mümin erkek ve kadınları ırmaklar akan cennetlere koyması onların günahlarını örtmesi içindir.

İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.*

Kötülük onların başlarına gelmiştir.

Allah onlara gazap ve, lânet etmiş* cehennemi kendilerine hazırlamıştır.

Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah çok güçlü hüküm* sahibidir.*

Şüphesiz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.*

Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, ve O'na sabah akşam tesbih edesiniz.*

sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler.

Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir.

Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur.

Kim Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir
.*
a'râbilerden geri kalanlar diyecekler ki, Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu

Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile.

Allah size zarar gelmesini dilerse veya fayda isterse O'na kimin gücü yetebilir

Allah yaptıklarınızdan haberdardır.*

siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine dönmeyeceğini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü

kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.*

Kim Allah'a ve Rasulüne iman etmezse şüphesiz kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır dilediğini bağışlar dilediğini azaplandırır

Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir

ganimetleri almak için gittiğinizde geri kalanlar: biz de* diyecek Olanlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler.

A'rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız.

itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir

önceden döndüğünüz gibi dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.*

Köre topala hastaya da vebal yoktur

kim Allah'a ve peygambere itâat ederse, Allah, altından ırmaklar akan cennetlere sokar.

Kim geri kalırsa Allah acı azaba uğratır.*

Andolsun o ağac altında Hudeybiye'de sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur.

Allah Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve fetih ile mükâfatlandırmıştır.

Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı.

Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.*

Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir.

Allah sizi doğru yola iletsin.*

Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler vardır. Allah herşeye kâdirdir.*

kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. bir dost ve yardımcı bulamazlardı.*

Allah'ın kanunu budur. Allah'ın kanununda asla değişiklik bulamazsın

*
O sizi muzaffer kıldı

Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çeken Allah, yaptıklarınızı görendir.*

Onlar inkâr eden ve Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve kurbanların yerlerine ulaşmasını men edenlerdir

inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.*

Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi.

Onlar takva sözü üzerinde durdu onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi.

Allah herşeyi bilendir.*

Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı.

Allah dilerse güven içinde başı tıraşlı saçlar kısaltılmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz.

Allah sizin bilmediğinzi bilir.

size yakın bir fetih verdi.*

Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur.

Şahit olarak Allah yeter.*

Muhammed Allah'ın elçisidir.

Onun yanında olanlar kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler

Onları rükûa varır ve secde ederken görürsün

Allah'tan lütuf ve rıza isterler.

Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır.

Allah onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir.

Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.*

HUCURAT SÜRESİ

Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin.

Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.*

Ey iman edenler Seslerinizi Peygamber sesinden fazla yükseltmeyin.

Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, ameller boşa gider

Allah'ın elçisinin huzurunda ses* kısanlar Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir.

Onlara mağfiret ve büyük* mükâfat vardır.*

Resülüm Sana oda arkasından bağıranlar, aklı ermez kimselerdir.*

onlar sabretselerdi, elbette iyi olurdu.

Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.*

Ey iman edenler! fasıkın biri size haber getirirse doğruluğunu araştırın.

Allah'ın elçisi size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz.

Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize zinet yapmıştır.

Küfrü, fasıklığı ve isyanı size çirkin göstermiştir doğru yolda bunlardır.*

Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir.

Allah herşeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.*

müminlerden iki grup birbiriyle vuruşursa aralarını düzeltin.

müminlerden biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın.

müminlerin aralarını adaletle düzeltin

her işte adaletli davranın.

Şüphesiz Allah, adil davrananları sever.

Müminler ancak kardeştirler.

kardeşlerinizin arasını düzeltin

Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz.*

Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler.

Kadınlar kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.

Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.

İmandan sora fâsıklık ne kötü bir isimdir!

Kim tevbe etmezse* zalimlerdir.*

Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. zannın bir kısmı günahtır.

kusurunu araştırmayın. arkadan çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?

Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul eden ve merhamet edendir.

Ey insanlar biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.birbirinizle tanışmanız için sizi kabilelere ayırdık.

Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır.

Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır.*

Bedevîler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalbe yerleşmedi.

Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.

Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.*

Gerçek müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, şüpheye düşmeyenlerdir

Allah yolunda mal ve canlarıyla savaşanlar doğrular ancak onlardır.*

De ki: Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da bilir, yerde olanları da.

Allah herşeyi hakkıyla bilendir.*

Onlar İslâm'a girdikleri için sana minnet ediyorlar. De ki Allah'a minnettar olmanız gerekir

Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin görülmeyen esrarını bilir.

Allah yaptıklarınızı görür.*

KAF SÜRESİ

Kâf. Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki

kâfirler kendilerinden uyarıcı peygamber geldiğine şaşırdılar dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir

biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz.

Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.*

hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi* ıztırap içindeler.*

üstdeki göğe bakmazlar mı onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz hiç bir çatlağı yoktur.*

Yeri nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik.*

Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözü açmak ve ibret vermek içindir.*

gökten bereketli su indirip onunla bağlar, bahçeler* bitirmekteyiz.*

Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.*

Bunları kullara rızık olması için yetiştirmekteyiz

O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.*

Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.*

Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de yalanladılar

Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, peygamberleri yalanladılar onlara azabım hak oldu.*

Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? onlar yaratılıştan şüphe içindedirler.*

Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz.

biz ona şah damarından daha yakınız.*

İnsan hiçbir söz söylemez ki onu gözetleyip dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.*

Ölüm sarhoşluğu geldiğinde, "Ey insan! bu senin ö kaçtığın şeydir." denir.*

Sur'a üfürülür, bu, tehdidin gerçekleşme günüdür.*

Her can bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir.

Allah sen gaflet içinde idin senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün gözün keskindir." der.*

Allah iki meleğe buyurur ki Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!*

O ki Allahdan başka ilâh edinmiştir. Haydi onu şiddetli azaba atın."*

şeytan der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım o sapıklık içindeydi".*

Allah buyurur ki: "Huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.*

Biz cehenneme: "Doldun mu?" diyeceğiz. O da: "Daha fazla var mı?" diyecektir.*

Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.*

Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet,

Cennet Allah'a yönelen, emre riayet eden Rahman olan Allah'tan korkan kalple gelenlere mahsustur.*

Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur."*

Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.*

Ey Muhammed! Biz daha kuvvetli olan beldeleri ve nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?*

Şüphesiz kalbi olan ve kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.*

Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık,

Ey Muhammed! Onlara karşı sabret.

Güneşin doğuşundan önce sabah ve batışından önce de öğle ve ikindi namazalarını kıl

Rabbini Hamd ile tesbih et.*

Geceleyin akşam ve yatsı sonra da vitir ve nafile kılarak O'nu tesbih et.*

Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.*

insanlar çağrıyı duyarlar.* bugün, kabirlerden çıkış günüdür.*

biz hem yaşatırız, hem öldürürüz.

Sonunda dönüş yalnız bizedir.*

O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar.

Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz.

Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin.

sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.*


Zariyat suresi

O tozdurup savuranlara,*ağırlık taşıyanlara,*kolaylıkla akanlara,*
emir taksim edenlere andolsun

O size vaad edilen elbette doğrudur.*
Ceza ve hesap günü* olacaktır

Yollara sahip göğe andolsun Siz elbette çelişkili sözler içindesiniz.*

Ondan çevrilen imana çevrilir Kahrolsun o fikir adına kendi tahminlerini ileri sürenler!*

Onlar sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.*

Onlar: "Hesap ve ceza günü ne zaman?" diye soruyorlar.*

O gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.*

Onlara: "Tadın inkarınızın cezasını, işte acele istediğiniz budur!" denecektir.*

Şüphesiz takva sahipleri Rablerinin* verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarındadır

onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.*

geceleyin pek az uyurlar seherde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi

Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı.*

Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler var görmüyor musunuz?*

Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir.*

Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, haktır. O* gibi gerçektir.*

Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?*

Ben kısır ım nasıl çocuğum olur?" dedi.*
melekler Rabbin böyle buyurdu.

O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir."

Hz İbrahim misafir meleklere sizin işiniz nedir ey elçiler?" dedi Onlar* biz günahkâr Lût kavmine gönderildik.*
Onlara çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.*

O taşlardan herbiri haddi aşanlara* isabet edecek bu Rabbin katında işaretlenmiştir

Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
*
Musa'nın kıssasında da ibret vardır biz onu apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik.*

Firavun ve ordusu* yüz çevirmiş, Bu sihirbaz ya da delidir." demişti de
biz o ve ordusunu denize atmıştık.

Âd kavminin helâkinde* ibret vardır. biz onların köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik.*

rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, kül gibi dağıtıyordu.*

Semud kavminin helâkinde ibret vardır. onlara: "Belirli süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!" denmişti.*

Onlar Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar.

kendilerini, yıldırım yakalayıp, çarptı.*

onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.*

Nuh kavmini helâk etmiştik onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.*

Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz genişlik ve kudret sahibiyiz

Yeryüzünü biz döşedik.* biz onu ne güzel döşüyoruz!*

Biz herşeyden iki çift yarattık. Umulur düşünürsünüz.*

Ey Muhammed! de ki: "Öyleyse Allah'a koşun, ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.*

Allah'a başka bir tanrı uydurmayın O'na ortak koşmayın

ben size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."*

onlardan öncekilere de peygamber gelince mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.*

Onlar azgın bir kavimdir

Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. sen kınanacak değilsin.*

Sen öğüt verip hatırlat. hatırlatmak müminlere fayda verir

Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.*

Şüphesiz rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır.*

Şüphesiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır.

Kendilerine vaad edilen günde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.*

TUR SÜRESİ

Andolsun Tûr'a,*Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,*

Andolsun Ma'mur eve,*Yükseltilmiş tavana,*Kaynatılmış denize Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.*

O gün gök, bir çalkanış çalkalanır*
Dağlar da bir yürüyüş yürür.*
Vay haline o gün yalanlayanların!*

onlar, daldıkları batak ve bâtılda oynayıp duruyorlar

onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.*

Onlara İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" denilecek Bu da mı bir sihir?

siz görmüyor musunuz?* yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız

Şüphesiz günahlardan korunanlar* cennetlerde, nimetler içindedirler.*

Rablerinin verdiği ile zevk ü sefâ sürer onları, cehennemden korunmuştur

Onlara Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" denilir

Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.

İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar biz, onların nesillerini de kendilerine kattık.

Kendi amellerinden birşey eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.*

Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.*

Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.

murataltug1985
02-04-2019, 19:06
Kaynak ülkücü dünya. Com

Tur suresi

diyorlar ki biz daha önce dünya hayatında âilemiz içinde âkibetimizden korkardık

Allah bize lutfetti bizi kavurucu azabdan korudu."*

biz bundan önce de O'na yalvarıyorduk. iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."*

Ey Muhammed sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.*

onlar o Bir şâirdir, felaketlere çarpılmasını gözetliyoruz. diyorlar?*
Bekleyin ben de bekleyenlerdenim.
*

onlar azgın bir topluluk mudur?*

Onu uydurdu" mu diyorlar? onlar inanmıyorlar.*

doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.*

onlar, hiçbir şey olmadan yaratıcısız mı yaratıldılar

kendileri yaratıcı mıdırlar?*gökleri ve yeri onlar mı yarattı onlar düşünüp hakikati anlamazlar.*

Rabbinin hazineleri onların yanında mı

Yoksa üzerine çıkıp sır dinleyecekleri bir merdivenleri mi var

Yoksa sen bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?*

Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyor Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar?

o küfredenler tuzağa düşeceklerdir.*


Yoksa Allah'tan başka bir ilâh mı var? Allah, ortak koştuklarından uzaktır

Gökten bir parça düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır." derler.*

çarpılacakları güne kadar onları kendi hallerine bırak

O gün tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak

hiçbir şekilde yardım görmeyeceklerdir

Şüphesiz zulmedenlere azab vardır.

Rabbinin hükmüne sabret.

Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et


Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında O'nu tesbih et.*

NECM SÜRESİ

İnmekte olan yıldıza andolsun ki,*
Arkadaşınız sapmadı, azmadı.*

O, hevâdan konuşmaz.*konuşması vahyedilenden başkası değildir.*

o akıl ve görüşünde kuvvetli bir melekdir.

O, en yüksek ufukta idi.*

Cebrail ona yaklaştı Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az
*
Allah kuluna verdiği vahyi verdi.*
Onun kalb(i) yalanlamadı.*

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız.*

Andolsun onu bir kez daha görmüştü.*
Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.*

Cennetü'l- Me'vâ onun yanındadır.*

Peygamberin gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.*

Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.*

gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı?*
Ve üçüncü put Menat'ı Onlar hiçbir şey değil


Onlar hiçbir şey değil, boş isimlerdir

Allah onlar hakkında delil indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefis sevdasına uyuyorlar.

onlara Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.*

Son da ilk de ahiret de dünya da Allah'ındır.*

Göklerde nice melek var

Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden onların şefaatları işe yaramaz

Ahirete iman etmeyenler meleklere dişi adları takıp duruyorlar*

Onların bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar.

Zan şüphesiz hakikat bakımından birşey ifade etmez.*

bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenden yüz çevir.*

onların erişebilecekleri son sınır budur.

Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir; hidayette olanı da iyi bilir.*

Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır.

kötülük yapanlar yaptıkları ile cezalandıracak, güzel davrananlar daha güzeliyle mükafatlandırılacaktır

Onlar günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınır yalnız bküçük kusurlar hariç.

Şüphesiz Rabbinin affı geniştir.


O, sizi topraktan yarattı

O siz anne karınlarında iken sizi en iyi bilendir.

kendinizi temize çıkarmayın O
kötülükten sakınanı daha iyi bilir.*

Şimdi gördün mü yüz çevireni?*
vermemekte direneni?*

haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?*

hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.*

insana çalışmasından başka bir şey yoktur.*Ve çalışması görülecektir.*

ona karşılığı tastamam verilecektir.*
en son varış, Rabbinedir.*

güldüren de ağlatan da Öldüren de dirilten de O'dur.*

Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,*

Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.*


Şüphesiz zengin eden de sermaye veren de O'dur.*

Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi O'dur.*

O, helak etti önce gelen Âd'ı.*Ve Semûd'u bırakmadı.*

Önceden Nuh kavmini helak etmişti onlar zulmetmiş ve azmıştı.*

Altı üstüne getirilmiş şehirleri devirip yıktı.*Onları neler kapladı neler!


Rabbinin hangi nimetinden kuşku duyuyorsun.*

Bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.*

Yaklaşan yaklaştı.*Onu Allah'tan başka çıkaracak yoktur.*siz bu söze mi hayret ediyorsunuz?*

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?*
6siz mi kafa tutuyorsunuz ey gafiller?*

Allah için secdeye kapanın ve kulluk edin.*

KAMER SÜRESİ

Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.*

Bir mucize görseler yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.*

Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. her iş yerini bulacaktır.*

Andolsun ki onlara kötülükte vazgeçirecek nice önemli haber gelmiştir.

Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor.*

Sen de onlardan yüz çevir

o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır.*

Gözleri düşkün düşkün zelil ve hakir kabirden çıkarlar yayılan çekirgeler gibidirler


O çağırana koşan, kâfirler: "Bu çetin bir gündür." derler.*

Nuh'un kavmi de Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir." dediler. Ve Nuh davetten vazgeçmeye zorlandı.*

NUH Rabbine: yenik düştüm yardım et!" diyerek yalvardı.*Biz de bir su ile göğün kapılarını açtık.*


Yeri kaynaklar halinde fışkırttık sular takdir edilen bir iş için birleşti.*

Nuh'u tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemi üzerinde taşıdık.*

Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?*

Benim azabım ve uyarılarım nasılmış görsünler

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?*

Âd kavmi da yalanladı, azabım nasıl oldu

onların üstüne, uğursuzluk gününde dondurucu rüzgar gönderdik

O rüzgar insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.*

Nasılmış benim azabım ve uyarım?*

Andolsun Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?*

Semûd da o uyarıları yalanladılar.*
bir insana mı uyacağız? O takdirde sapıklık ve çılgınlığa düşmüş oluruz." dediler

o, yalancı, küstahın biridir"

onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.*

Biz onlara imtihan için dişi deve göndereceğiz sen onları gözet ve sabırlı ol


azabım ve uyarılarım nasıl oldu.*

Biz onların üzerine tek sayha korkunç bir ses gönderdik;

ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.*

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık.

Öğüt alan yok mudur?*

Lût kavmi de yalanladı.*onların üzerlerine taşlar savuran fırtına gönderdik.

Lût ailesini seher vakti kurtardık,*
Katımızdan bir nimet olarak şükredeni mükafatlandırırız.*

Lût onları uyarmıştı. Fakat karşı kuşku duydular,*gözlerini siliverdik azab ve uyarıları tadın!" dedik

onları kararlı bir azab yakaladı.*

Azabımı ve uyarılarımı tadın!" dedik

Andolsun Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?*

Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.*Bu kıssalardan hisse

onlar yalanladılar. onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.*


sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda size beraet mi var?*

Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar?*

o topluluk bozulacak ve kaçacaklardır.*

kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. çok feci ve acıdır.*

Muhakkak suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedir

O gün yüz üstü ateşte sürüklenecekler,

Cehennemin dokunuşunu tadın denilir

biz her şeyi bir kadere göre yarattık.*


Buyruğumuz yalnız ve tekdir, göz açıp yumma gibidir.*

Andolsun sizin benzerlerinizi helak ettik

Öğüt alan yok mudur her şey, kitaplarda mevcuttur.

Takva sahipleri cennetde, nur içindedir

Güçlü padişahın huzurunda doğruluk koltuklarındadırlar.*

RAHMAN SÜRESİ

Rahmân çok merhametli olan Allah Kurân'ı öğretti İnsanı yarattı.*

Güneş de ay da bir hesab iledir.*

Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.*

Göğü yükseltti ve mizanı koydu.*
Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.*

Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.*

Allah yeri mahlukat için aşağıya koydu

Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır

Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?*

Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.*

Cinleri hâlis ateşten yarattı.*Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?*

O iki doğunun ve iki batının Rabbidir.*

Acı ve tatlı iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar aralarında bir engel vardır, birbirlerine karışmıyorlar

Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler onundur.*Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz

Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.*

Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü baki kalacaktır.*

Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?* Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler.


Ey insan ve cin! sizin hesabınızı ele alacağız.*Gök ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin Allah'ın verdiği güç olmadan geçemezsiniz

Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.*
Rabbinizin nimetlerini yalanlıyorsunuz*

Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı gül olduğu zaman
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz

o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.*hangi nimetleri yalanlıyorsunuz?*

Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.*

Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.*

Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.*
Rabbinin nimetlerini yalanlıyorsunuz?*

Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.*İkisinin de ağaçları, meyvaları vardır.*

Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.*

Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.*


onlar yâkut ve mercandırlar İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?*

iki cennet daha vardır.*yemyeşildirler.*
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz

fışkıran iki kaynak vardır.*her türlü meyva, hurma ve nar vardır.*İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.
*
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?*Çadırlar içinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.*

Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?*Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!*

murataltug1985
02-06-2019, 10:01
Kaynak kuraan.gen.tr


Vakıa suresi

Kesin gerçekleşecekKıyamet koptuğunda, onu yalanlayacak kimse olmayacaktır

Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp toz olduğu zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır

Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!

Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!

İman ve amelde öne geçenler Ahirette de öne geçenlerdir.

onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir.

.Onlar, Naîm cennetlerindedirler.

Onlar mücevherâtla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

Ebediyen genç kalan uşaklar etrafında içmekle başlarının dönmeyeceği sarhoş olmayacakları cennet pınarından dolaştırırlar

Ebedi kalanlar etrafında sürahi ibrik ve kadehlere doldurulmuş meyveler ve
kuş etlerini dolaştırılır


Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. amellere karşılık

amellere karşılık bir mükâfat verilir

Orada ne boş söz, ne de günah işitirler. Sadece "selam! sözünü işitirler

Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir

(Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış

sürekli gölgede, çağlayan su başında, tükenmez ve yasaklanmaz meyveler içinde ve yüksek döşeklerdedirler.

Biz onları yepyeni bir yaratılışta yarattık.

Onları ahiret mutluluğuna erenler için, eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.

Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir

Onlar, iliklere işleyen ateş ve bkaynar su içindedirler. zifiri bir gölge içinde!..

onlar dünyada varlık içinde sefahata dalmış azgın kimselerdi.

Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.

Diyorlardı ki: öldükten, toprak ve kemik haline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?"

De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir gün belli bir vakitde toplanacaklardır."

Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka cehennem ağacı zakkumdan yiyeceksiniz.

Karınlarınızı zakkumla dolduracak. kaynar sudan içeceksiniz.

Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi zakkumdan içeceksiniz

hesap ve ceza gününde onların ziyafeti zakkum ağacıdır

Sizi biz yarattık. tasdik etmeyecek misiniz?

Attığınız meniye ne dersiniz? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik.

Andolsun, yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya!

Ektiğiniz tohuma ne dersiniz? siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyi

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde geveleyip dururdu

Muhakkak biz çok ziyandayız mahrumuz

İçtiğiniz suya ne dersiniz? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa biz mi Dileseydik onu acı bir su yapardık.

şükretseydiniz ya Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz Onun siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

Biz onu ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık

yüce Rabbinin adını tesbih et yücelt

.Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -bu, büyük bir yemindir O, elbette değerli bir Kur'an'dır.

Korunmuş bir kitaba, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.

Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz

Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?

Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize siz o zaman bakıp durursunuz.

Biz size yakınız. Fakat siz göremezsiniz.

Allah'a yakın kılınmışlara rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

Ahiret mutluluğuna erene Selam sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!" denir.

haktan sapan yalancılara kaynar sudan bir ziyafet vardır.

cehenneme atılma vardır

yüce Rabbinin adını tesbih et.

** ** ** ** ** **
HADİD suresi


Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir.

O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.*

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O, diriltir, öldürür, O, her şeye kadirdir.*

O ilktir, sondur, zahirdir, bâtındır. O herşeyi bilendir.*

O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı Yere gireni çıkanı, gökten ineni, bilir.

Nerede olsanız O sizinledir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.*

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Bütün işler O'na döndürülecektir.*

Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü gecenin içine sokar. O, göğüslerin özünü bilir

Allah'a ve Resulüne iman edin.


inanan ve harcayanlara mükafat vardır

Size ne oldu ki, Resul sizi Rabbe inanca davet ettiği halde Allah'a inanmıyorsunuz

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna âyetler indiren Allah tır

Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.*

Neden Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır.

Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz.

Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür.

Allah hepsine güzel sonucu vaad etmiştir yaptıklarınızdan haberdardır.*

Kimdir Allah'a güzel bir borç verecek olan Allah da onun verdiğini kat kat artırsın şerefli bir mükafat versin.*

inanan erkekler ve inanan kadınları görürsün nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor.

müjdeniz altlarından ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetlerdir

münafık erkekler ve münafık kadınlar iman edenlere diyeceklerdir ki "Bize bakın da nurunuzdan alalım?"

Arkanıza dönün de nur arayın!"

Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında azap vardır.*

Münafıklar sizinle beraber değil miydik?" diye seslenir Müminler der ki siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz,

gözlediniz, şüpheye düştünüz kuruntu sizi aldattı. O çok aldatan şeytan) sizi, Allah hakkında aldattı

Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.


Bugün ne sizden ne de inkar edenlerden fidye kabul edilir,

varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!*

İnananlar için vakit gelmedi mi kalbleri Allah'ın zikrine ve hakka saygı duysun

önce verilmiş, sonra kalbleri katılaşmış, ve yoldan çıkmış kimse gibi olmasınlar


Biliniz ki Allah yer yüzünü ölümünden sonra diriltir.

Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.*

sadaka veren erkeklere ve kadınlara Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır

onlara şerefli bir mükafat vardır.*

Allah'a ve peygambere iman edenler Rableri yanında sözü doğru olanlar şehitlik mertebesine erenlerdir.

Onların mükafat ve nurları vardır.

İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar cehennemin adamlarıdır.*

Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir.

Dünya tıpkı yağmura benzer bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, çerçöp olur.

Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır.


Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.*

Rabbinizden mağfirete; Allah'a ve peygamberine koşuşun

inananlar için hazırlanmış genişliği gökle yer genişliği kadar olan cennete koşuşun.

İşte bu Allah'ın lütfudur.

Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.*

Yeryüzünde herhangi bir musibet yoktur ki kitapta yazılmış olmasın.

elinizden çıkana üzülmeyesiniz Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız

Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.*


Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler.

Kim yüz çevirirse Allah, zengindir, övgüye layıktır.*


Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik

insanların adaleti yerine getirmeleri için kitabı ve ölçüyü indirdik

Biz demiri de indirdik onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır.

Allah kuvvetlidir, daima üstündür.*

Andolsun, Nuh'u ve İbrahim'i elçi gönderdik,

Onlardan yola gelen de vardı, ama onlardan çoğu yoldan çıkmışlardı.*
*
*
MÜCADELE SÜRESİ

Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.

Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.*

onlar çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici, bağışlayıcıdır
*
Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra dönenlerin, karılarıyla temas etmeden bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir.

Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.*


Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap vardır.*

Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacakdır.

Biz apaçık âyetler indirmişizdir.

Kâfirler için küçük düşürücü azap vardır

Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını haber verecektir.

Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahiddir*

Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiğini görmüyor musunuz?

Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur.

nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir.

Kıyamet günü onlara yaptıkları haber verilecektir. Allah, her şeyi bilendir.*


Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine menedildiklerini yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gizlice konuşanları görmedin mi?

Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar.

Kendi içlerinden söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler.

Cehennem onlara yeter. Oraya girecekler ne kötü dönüş yeridir orası!*

Ey iman edenler gizli konuşacağınız da günahı düşmanlığı ve Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın.

İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.*

Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu iman edenleri üzmek içindir.

şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez.

Müminler Allah'a dayanıp güvensinler.*


Ey iman edenler! Size: "Meclislerde yer açın." denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin.

Size "Kalkın." denilince kalkın ki Allah inananları ve ilim verilenleri yükseltsin.

Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.*


Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınızda önce sadaka veriniz.

Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir.

Allah bağışlayan ve merhamet edendir..*


Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti.

namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin.

Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.*


Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi?

Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.*


Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar!*

Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirenlere küçük azab vardır

Onların ne malları, ne evlatları, kendilerinden, Allah'dan hiçbir şey savamaz.

Onlar ateş halkıdır. Orada ebedî kalacaklardır.*

İyi bilin ki onlar yalancıdırlar

Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur.

Onlar, şeytanın hizbidir. İyi bilin ki şeytan kaybedecektir.*


Allah'a ve Resulüne düşman olanlar on
en alçaklar arasındadırlar.*

Allah: "Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz." diye yazmıştır.

Şüphesiz Allah güçlüdür, galipdir.*

Allah'a ve ahirete inanan bir millet babaları, oğulları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanla dostluk etmez

Allah kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.

Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır.

Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır.

onlar Allah'ın dininin yardımcılarıdır İyi bil ki, kurtuluşa ulaşacak olanlardır


HAŞR SÜRESİ


Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir,

O üstündür, hikmet sahibidir.*

Ehl-i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O'dur.

Onlar kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı.

Allah'ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi.

O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı.

Ey akıl sahipleri! İbret alın.*


Allah onlara sürgün yazmamış olsaydı, elbette başka şekilde cezalandıracaktı.

Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.*


Onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler; Kim karşı gelirse azab şiddetlidir.*

Hurma ağaçlarından kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle

Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine gönderir Allah kadirdir.*


Allah'ın Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir.

Peygamber size ne verdiyse alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının

Allah'tan korkun Allah'ın azabı şiddetlidir


göç eden fakirlere yurtlarından ve mallarından çıkarılmıştır Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar;

Allah'a ve Resulüne yardım ederler doğru olanlar onlardır.*

onlardan önce yurda yerleşen imana sarılanlar göç edip gelenleri severler

onlara verilenlerden ötürü bir ihtiyaç duymazlar. ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler.

Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.*


Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla,

kalplerimizde inananlara karşı kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin

savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi?

Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.*

Andolsun onlar savaşta yardım etmezler; arkalarını dönüp kaçarlar, kendilerine de yardım edilmez.*

Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ın korkusundan fazladır. onlar anlamayan bir topluluktur.*

Onlar sizinle savaşamazlar, ancak, duvarların ardından savaşmak isterler

Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa kalbleri dağınıktır.

onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.*


yahudiler günahını tatmış ahirette kendileri için acı bir azab bulunan kimseler gibidir.*

münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumuna benzer

Şeytan insana "İnkâr et." dedi, insan inkar edince de senden uzağım âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi.

sonu, ebedi ateş oldu. Zalimlerin cezası budur.*

Ey inananlar, Allah'tan korkun

kişi, yarın için ne yapıp gönderdiğine baksın.

Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.*

Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.*


Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz.

Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.*


Biz Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün.

misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.*

O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka ilah yoktur.

Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.*

O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka ilah yoktur. O, mâlik sahip münezzeh ve selâmet verendir,

O emniyete kavuşturan gözetip koruyan, üstün ve eşsiz olan Allah

Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.*



yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır.

En güzel isimler O'nundur.

Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedir

O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.*

murataltug1985
02-07-2019, 21:27
Kaynak ülkücü dünya. Com

MÜMTEHİNE SÜRESİ

Ey inananlar! Benim de sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin.

Onlar gerçeği inkar ettiler, Rabbinize inandığınızdan dolayı Resulü ve sizi yurdunuzdan çıkardılar

Rabbiniz yolunda savaşmak ve rıza kazanmak için yola çıktınızsa ben açığa vurduğunuz her şeyi bilirim.

sizi ele geçirirlerse düşman kesilecekler, size el ve dillerini kötülükle uzatacaklardır

Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler

Allah yaptıklarınızı görendir.*

İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda güzel bir misal vardır,

İbrahim babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat Allah'tan gelecek hiçbir şeyi önlemeye gücüm yetmez.

Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır.*

"Rabbimiz! Bizi inkar edenlere mağlub etme bizi bağışla Ey Rabbimiz! Yegane gâlib ve hikmet sahibi ancak sensin."*


Andolsun, onlarda Allah'ı ve ahireti arzulayanlara güzel bir örnek vardır.

Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde layık olandır

Olur ki Allah sizle düşmanlarınız arasında yakında dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir.

Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.*

Allah din hakkında savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilikten ve adaletten men etmez.

Allah adalet yapanları sever.*

Allah sizi, din hakkında savaşan sizi yurtlarınızdan çıkaran kimselere dost olmaktan men eder.

Kim onlarla dost olursa zalimler onlardır

Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret edip size geldiğinde, imtihan edin. Allah onların imanlarını iyi bilir.

onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin.

Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler.

Allah'ın hükmü budur. O, hükmeder, Allah bilendir, hikmet sahibidir.*

eşlerinizden biri, kâfirlere kaçar ve savaşta galip olursanız, eşleri gidene ganimetten, harcadığı kadar verin.

İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.*

İnanmış kadınlar Allah'a ortak koşmamak hırsızlık ve, zina etmemek iftira etmemek iyiye karşı gelmemek için bey'at edenlerin bey'atlarını al

Allah'tan mağfiret dile Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.*

Ey inananlar, Allah'ın gazab ettiği kimselerle dostluk etmeyin.

Kâfirler, mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdi.*

SAF süresi

Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder.

O, üstündür, hikmet sahibidir.*

Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?*

Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebeb olur.*

Allah, kendi yolunda kenetlenmiş duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.*

Bir zaman Musa,"Ey kavmim Allah'ın elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?" demişti.

Allah da kalblerini eğriltti. Allah fasıkları doğru yola iletmez.*

Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! ben Allah'ın elçisiyim. benden önce ki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adlı peygamberi müjdeleyici olarak geldim demişti

İslâm'a davet olunduğu halde Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?

Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.*

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.*

O, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi

müşrikler istemese de onu, bütün dinlerin üstüne çıkarsın.*

Ey İman edenler! Sizi acı azabdan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?*

Allah'a ve Resulüne inanır mal ve canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız. en iyisi budur.*

Allah günahlarınızı bağışlar sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar.

İşte büyük kurtuluş budur.*Allah'tan yardım ve yakın bir fetih.. Müminleri müjdele.*

Ey inananlar, Allah'ın yardımcıları olun.

Meryem oğlu İsa havarilere "Allah'a giden yolda yardımcılarım kimdir demişti. Havariler biziz." dediler.

İsrail oğullarından bir zümre inandı, bir zümre inkar etti.

inananları, düşmanlarına karşı destekledik, onlar üstün geldiler*


CUMU'A SÜRESİ

Gök ve yer padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.*

ümmiler içinde, Allah'ın âyetlerini okuyan, kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderildi.

onlar, apaçık bir sapıklık içinde idiler.*


insanlara da Peygamber göndermiştir O, çok güçlü hüküm sahibidir.*


Bu, Allah'ın lütfudur. Allah lütuf sahibidir

Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir.

Allah'ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür.

Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.*

De ki: "Ey Yahudi olanlar! yalnız sizin, Allah dostları olduğunuzu sanıyorsanız, o halde ölümü temenni edin,


onlar, ellerinin yapıp öne sürdüğü işler yüzünden ölümü asla temenni etmezler.

Allah zalimleri bilir.*

De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır.

görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O bütün yaptıklarınızı haber verecektir.*

Ey inananlar! Cuma namazına çağrıldığınız da, Allah'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. bu hayırlıdır.*

Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın.

Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.

Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar.

Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."*


MÜNAFİKUN suresi

"Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin."

Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir v

Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.*

Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler yaptıkları ne kötü

Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, kalblerinin üzeri mühürlendi onlar anlamazlar.*

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, sözlerini dinlersin. Onlar keresteler gibidir

Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl döndürülüyorlar

Onlara: "Gelin, Allah'ın Resulü size mağfiret dilesin." denildiğinde başlarını çevirir büyüklük taslayıp yüz çevirirler

Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onları bağışlamayacaktır

Allah, yoldan çıkmış toplumu doğruya iletmez.*

Onlar öyle kimselerdir ki: "Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin dağılıp gitsinler." diyorlar.

göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.*

Diyorlar ki: "Andolsun Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır."

Üstünlük, ancak Allah'a, elçisine ve müminlere mahsustur.

Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın

bunu yapanlar ziyana uğrayanlardır.*

size verdiğimiz rızıktan Allah için harcayın.*

Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.*


TEĞABUN SÜRESİ

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder.

Mülk O'nundur, hamd O'nadır. Her şeye gücü yeten O'dur.*

Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mümin.

Allah yaptıklarınızı görmektedir.*

gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.*

Göklerde ve yerde olanları, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilir.

Allah, göğüslerin özünü bilir.*

inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? Onlar vebali tattılar ve onlara acı bir azap vardır.*

onlara peygamberleri, açık delil getirdi, onlar: "Bir insan mı bize yol gösterecek dediler ve yüz çevirdiler.

Allah muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmeye lâyıktır.*

İnkâr edenler, katiyyen diriltilmeyeceklerini sandılar.

Rabbim hakkı için mutlaka diriltilecek yaptıklarınız haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır".*

Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur'ân'a) inanın.

Allah yaptıklarınızdan haberdardır.*


Toplanma günü kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür.

Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah kötülüklerini örter

onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur

İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar cehennem ehlidirler.

Ne kötü gidilecek yerdir orası!*

Allah'ın izni olmayınca hiç bir musibet isabet etmez.

Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür.

Allah her şeyi bilendir.*


Allah'a ve Peygamber'e itaat edin Yüz çevirirseniz elçimize düşen duyurmadır


Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Müminler Allah'a dayansınlar.*

Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının.

affeder, kusurları başa kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.*

mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır.

Büyük mükafat ise Allah'ın yanındadır.*

gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin,

Kim nefsinin cimriliğinden korunursa onlar kurtuluşa erenlerdir.*

Allah'a güzel bir borç verirseniz, Allah onu size kat kat yapar ve sizi bağışlar.

Allah çok mükafat veren halimdir.*
Görünmeyeni ve görüneni bilen Üstün hikmet sahibidir.*

TALAK SÜRESİ

Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti de sayın.

Rabbiniz Allah'tan korkun.

Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur.

onları güzelce tutun, yahut güzellikle ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahidliği Allah için yapın.

İşte Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenen budur.

Kim Allah'tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır.*

Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter.

Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.*


Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.*

Bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur.

Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatı büyütür.*

kadınları, güç ölçüsünde oturduğunuz yerde oturtun ve onları sıkıştırmak için zarar vermeye kalkışmayın.

gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onları besleyin.

sizin için emzirirlerse ücretlerini verin

aranızda güzellikle konuşup danışın.

Güçlük çekerseniz çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.*

Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin.

Rızkı kısılmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiğinden versin.

Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.*

Nice kent var ki Rabbine ve elçinin emrine başkaldırdı, onları çetin bir hesaba çektik

onlara görülmemiş şekilde azab ettik.*

İşlerinin vebalini tattılar sonuç tam bir hüsran olmuştur.*


Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır.

ey inanan akl-ı selim sahipleri! Allah'tan korkun, Allah size bir uyarıcı gönderdi.*


Size Allah'ın açık âyetlerini okuyan bir elçi gönderdi ki inananları, karanlıkdan aydınlığa çıkarsın

Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa Allah altlarından ırmaklar akan ebedi cennetlere sokar.

Allah ona ne güzel rızık vermiştir.*

Allah yedi göğü ve yeri yarattı Emir bunlar arasında iner

Allah'ın her şeye kâdir olduğunu
Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.*

TAHRİM SÜRESİ

Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun

Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.*


Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir.*

Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi.

eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız bilin ki onun dostu Allah

onun dostu Cibrîl ve müminlerin iyileridir melekler de ona arkadır

o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir.*

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun onun yakıtı insanlar ve taşlardır

Onun başında Allaha karşı gelmeyen ve emredildiği şeyi yapan melekler vardır.*

İnkâr eden kâfirler özür dilemeyin. Siz işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz

Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün.

Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter,

Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri Allah içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.

onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar

Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, sen her şeye kâdirsin.

Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran.

Onların varacağı yer cehennemdir.
O gidilecek yer, ne kötüdür!*


Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi.

onlara hıyanet ettiler. Allah'tan hiçbir şeyi savamadı. Onlar

Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin

Allah, inananlara Firavun'un karısını örnek gösterdi. O demişti ki"Rabbim! Bana yanında cennetde ev yap, beni Firavun'dan ve zalim toplumdan kurtar

Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi.

Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi.

Değerli Kardeşim!..Ülküdaşım, Gardaşım Yüce Allah’ın selamı
rahmeti inananların üzerine olsun.


peygamber Efendimizin şefaati siz ve inananların üzerine olsun.

MÜLK SÜRESİ

Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir her şeye gücü yeter


O, hanginizin güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.

O, üstündür, bağışlayandır.*
O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı.

Rahmân'ın yaratmasında aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak

Rahmân'ın yaratmasına gözünü döndür bak). Göz bozukluğu bulmaktan âciz ve bitkin sana dönecektir.*

Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık

onları, şeytanlar için taşlamalar yaptık. Ve alevli ateş azabını hazırladık.*

Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o

Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.*

Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, bekçiler Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.*

Derler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık Allah hiçbir şey indirmedi, siz sapıklık içindesiniz." dedik.

derler ki biz dinleseydik, düşünüp anlasaydık çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık


o çılgın ateş halkı Allah'ın rahmetinden uzak olsunlar

görmeden Rablerinden korkanlar var ya, onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.*

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki, O, göğüslerin özünü bilir.*

Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir her şeyden haberdar

O size yeri boyun eğer kıldı onun omuzlarında dağlarında, tepelerinde yürüyün

ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.*

siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz?

Tehdidim nasılmış bileceksiniz.*
Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar Ama beni inkâr nasıl oldu

Üstlerinde kanatlarını açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân'dan başkası tutmuyor.

Rahmân her şeyi görmektedir.*

Rahmân olan Allah'a karşı size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir?

İnkârcılar, ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.*

Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir?

onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar

Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi?*


De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O'dur.

Ne kadar az şükrediyorsunuz!"*


De ki: "Sizi yerden üreten O'dur ve O'na toplanıp götürüleceksiniz."*


(Onlar): "Doğru iseniz tehdit ne zaman diyorlar*(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır.

Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."*

Onu inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.*


Allah beni ve benimle olanları öldürse, yahut merhamet etse, kâfirleri acı bir azabdan kim kurtarabilir?*


De ki: "O çok merhametlidir. O'na inanmış, O'na dayanmışızdır.

Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz."*

De ki: "Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akarsu getirebilir?"*

KALEM Süresi

Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.*

Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var.*

Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.*


Sen de göreceksin, onlar da görecek.*
Hanginizde imiş o fitne ve cinnet.*

Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi bilen O'dur.*

yalanlayıcılara itaat etme.*Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,*kusur arayıp kınayan,

hep lâf götürüp getiren,*Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,*kötülükle damgalı,*olana itaat etme


âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der biz onu (burnunun) üzerinden damgalayacağız.*

Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Onlar
inşaallah" demiyorlardı

onlar uyurken dolaşıcı bir belâ sardı da
Bahçe simsiyah kesiliverdi.*

sabahleyin birbirlerine seslendiler:*
ekininize gidin" diye.*aralarında Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye sokulmasın diyorlardı.*

biz mahrum edilmişiz." dediler

Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"*

"Rabbimizi tesbih ederiz, biz zalimler imişiz." dediler

suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.*
Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.*

Rabbimiz bize hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız.*

azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.*

korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.*

teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?*

Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?*
size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?*

kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı*Yoksa ne hükmederseniz mutlaka sizindir diye mi

kıyamet günü işler zorlaşır secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.
*
Gözleri düşük bir halde kendilerini zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken secdeye davet ediliyorlardı.*

sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.*

Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.*

Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyor

Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.*

Rabbinden nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak ıssız bir diyara atılacaktı.*

Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.*

kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman o bir deli" diyorlar Halbuki o âlemler için bir öğüttür.*

HAKKA SÜRESİ

Gerçekleşecek Kıyamet!* Nedir, o Kıyamet Kıaymetin ne olduğunu ne bileceksin?*

Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.*

Semûd kavmi korkunç bir sesle
Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.*

Allah o fırtınayı yedi gece sekiz gün musallat etti o kavmi içi boş hurma kütüğü gibi yere serilmiş görürdün.*

görebilir misin onlardan bir kalıntı?*
Firavun, ondan öncekiler ve alt üste edilen beldeler hep hati işleyegeldiler.*

Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.*

Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide taşıdık.*Onu size ibret yapalım ve kulaklar bellesin diye.*

Sûr'a bir tek üfleme üflendiği Arz ve dağlar kaldırılıp darmadağın olduğunda
İşte o gün olacak olur.*

O gün gök yarılmış, sarkmıştır.*O gün hesap için Allah'a arz olunursunuz gizli bir haliniz kalmaz.

Melekler onun etrafındadır,

O gün Rabbinin Arşını sekiz melek yüklenir.*Kitabı sağından verilen okuyun kitabımı.."*hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.*

o hoşnut bir hayatta Yüksek bir cennettedir.*cennetin meyveleri sarkmıştır.*

Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için."

Kitabı sol tarafından verilen der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,*
Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,*

Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.*
Malım bana fayda vermedi.*Gücüm yok olup gitti."*

Zebanilere denir ki"Onu yakalayın da bağlayın."*

cehenneme atın onu."*

o, büyük Allah'a inanmıyordu Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu onun candan bir dostu yoktur.*

günahkârlara irinden başka yiyecek yok
Onu günahkârlardan başkası yemez.
*
Andolsun gördüklerinize,*Ve görmediklerinize..*Kur'ân, şerefli bir peygamberin Allah'tan getirdiği sözdür
*
O şair ve kâhin sözü değildir, ne az düşünüyor çok az inanıyorsunuz.*

O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.*

O, bize sözler uydurmaya kalkışsaydı,*
onu kuvvetle yakalar şah damarını keser atardık.*

O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür .*

Kuşkusuz Kur'ân kafirler için pişmanlık vesilesidir.*haydi tesbih et

haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle.*

MEARİC SÜRESİ

Bir isteyen, azabı istedi.*Kâfirler için onu savacak yok.*

O, derece ve makamların sahibi Allah'tandır.*

O halde güzel bir sabır ile sabret.*

onu uzak görürler de Biz yakın görüyoruz.*O gün gök erimiş bir maden gibi olur.*

O gün Dağlar atılmış renkli yün gibi olur.*Dost dostu soramaz.*Suçlu o günün azabından kurtulmak için fidye vermek ister

o alevlenen bir ateştir.*Derileri kavurur, soyar.*Çağırır, sırt döneni,*Mal toplayıp kasada yığanı,*


insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır.* kötülük dokundu mu sızlanır.*

İnsan hayır dokundu mu cimrilik eder.*
Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır
Onlar namazlarını sürekli kılarlar.*

mallarında belli bir hak vardır,*
Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.*

Onlar ceza gününü tasdik eder
Rablerinin azabından korkarlar.*
Rablerinin azabından emin olunmaz.*

Onlar ki ırzlarını korurlar.*Ancak zevce ve cariyelerine karşı hariç. onlara yaklaştıklarında kınanmazlar.*

ötesini isteyenler onlar haddi aşanlardır.*

Onlar emanet ve ahireti gözetir Şahitliklerinde dürüsttürler Namaza devam ederler ve
cennetlerde ağırlanırlar


Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?*


Rabbine yemine ne gerek, elbette gücümüz yeter.*Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.*

O halde bırak onları vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynaya dursunlar.*

O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, Gözleri düşük, kendilerini alçaklık İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.*

NUH SÜRESİ

biz Nûh'u kavmine gönderdik acı azap gelmezden önce onları uyar" diye.*

ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım

Allah'a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin."*

Günahlarınızı bağışlasın ve sizi bir süre ertelesin. Kuşkusuz Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez.

Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim."*Fakat benim çağırmam, sadece kaçmalarını artırdı."*

Ben davet ettiğimde, onlar parmaklarını tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler. "*

ben onları açık açık hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli çağırdım."*Gelin, dedim, Rabbinizden bağışlama isteyin o çok bağışlayıcıdır."*

Allah'a Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın."*Mallar ve oğullar vererek imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.


Allah'a sizi aşama aşama yaratmıştır."*
Görmediniz mi Allah yedi göğü nasıl yaratmış?"*

Ay'ı bir nur yapmış, güneşi bir lamba kılmış


Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.*Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.*

Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.*
Ki, ondan açılan geniş yollarda gidesiniz

Nûh dedi ki: "Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler."*

Büyük büyük tuzaklar kurdular."*
Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de zalimlerin şaşkınlıklarını artır.*

Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'a karşı yardımcılar bulamadılar.*

Nûh dedi ki: "Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma."*

onlar kullarını yoldan çıkarırlar ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar."*

Ey Rabbim! Bana, baba ve anama mümin olarak evime girene ve inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur.

Ey Rabbim Zalimlerin helakini artır."*

CİN SÜRESİ

bir takım cinni Kur'ân dinleyip de şöyle dedi Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur'ân dinledik.*

O Kur'ân hidayete erdiriyor, biz ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.

Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk.*

bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyor

biz insanları ve cinleri Allah'a karşı asla yalan söylemez sanmışız.*

insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da şımarıklıklarını artırırlardı.*

(Cinler, dediler ki): "Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçi ve alevlerle dolu bulduk

biz göğün mevkilerinde dinlemek için otururduk şimdi kim dinleyecek olursa kendini gözleyen parlak bir alev buluyor

biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?"*

bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.*

biz anladık ki, Allah'ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O'nu asla âciz bırakamayacağız."*

biz hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik.

Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden."*

bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var.

Müslüman olanlar onlar doğru yolu arayanlardır."*

yoldan çıkanlar cehenneme odun olmuşlardır.*

Onlar yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik

Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gyükselen bir azaba sokar.*

Mescitler kuşkusuz Allah'ındır.

Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.*

Allah'ın kulu kalkmış dua ederken, (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.*

De ki: "Ben ancak Rabbime dua eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam"*

De ki ben size ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim.

De ki, "Allah'tan beni kimse kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınak bulamam

Benim yapabileceğim, sadece Allah'tan size duyuru yapmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir

kim Allah'a ve onun elçisine baş kaldırırsa cehennem ateşi vardır

Kendilerine vaad edileni gördüklerinde kimin yardımcısının en zayıf ve az olduğunu bileceklerdir.*


De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar

O bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.*

onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunanı kuşatmış ve her şeyi saymıştır

MÜZZEMMİL SÜRESİ

Ey örtünen! geceleyin kalk namaz kıl

Gecenin yarısında kalk, yahut biraz eksilt.*Veya artır ve ağır ağır Kur'ân oku

biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz).*

gece kalkışı hem etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.*

gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.*

Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.*

O, doğunun ve batının Rabbidir.

Ondan başka ilah yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut.*

Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.*

O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver.*

bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.* Boğaza duran yiyecek, elem verici bir azap var.*

O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.*

Doğrusu biz Firavun'a elçi göndermiştik
Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.*

inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden kendinizi nasıl kurtaracaksınız

O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü gerçekleşmiştir.*

İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.*

Rabbin, gecenin üçte ikisinde azında, yarısında kalktığını, seninle beraber bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor.

Gece ve gündüzü Allah takdir eder.

O, sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun.

Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip lütf arayan kimseler ve Allah yolunda savaşan insanlar olacağını bilmiştir.

Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin

Allah'a güzel bir borç verin Hayıra sarfedin

her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız.

Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.*


MÜDDESSİR SÜRESİ

Ey örtüsüne bürünen Peygamber
Kalk uyar.*Sadece Rabbini yücelt.*

Elbiseni temizle.*Pislikten sakın.*
Yaptığını çok görerek başa kakma.*
Rabbin için sabret.*

O sûra üflendiği zaman,*İşte o gün pek zorlu bir gündür.*Kâfirler için hiç kolay değildir.*

yarattığım o kimseye bol servet göz önünde oğullar verdim.*ona büyük imkânlar sağladım.*

o bizim âyetlerimize karşı inatçı kesildi.*Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.*

o düşündü, ölçtü, biçti.*
Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.*

kahrolası, nasıl ölçtü biçti Sonra baktı.*
Sonra kaşını çattı, surat astı arkasını döndü ve büyüklük tasladı.*

Bu, dedi, sihirdir. insan sözüdür."*
Ben onu Sekar'a cehenneme sokacağım.*

Bilir misin nedir o sekar?*Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.*Durmadan derileri kavurur.*

Biz ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını kâfirler için bir imtihan kıldık

kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın.

Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler.

Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler Allah bu misalle ne demek istedi?" desinler.

Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir.

Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir.

Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.

andolsun aya,*Döndüğü an geceye,*
açtığı sıra sabaha.*Kuşkusuz Sekar, büyük belalardan biridir.*

Her nefis kendi kazancına bağlıdır.*

amel defterleri sağından verilenler
Onlar cennettedirler,

sorup dururlar Suçlular*Nedir sizi Sekar'a sokan?" diye.*Suçlular der ki: "Biz namaz kılan değildik

Yoksula yedirmez"*Boş şeylere dalar giderdik."*Ceza gününü yalanlardık."*
Nihayet bize ölüm gelip çattı."*

onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.*Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?*

Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.*
Arslandan kaçmaktalar.*

onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.*onlar ahiretten korkmuyorlar.*

O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.*
Dileyen düşünür.*

Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O'dur, bağışlayacak da.*

murataltug1985
02-09-2019, 21:36
Kaynak ülkücü dünya. Com

KIYAMET SÜRESİ

yemin ederim kıyamet gününe Yine yemin ederim o kendini kınayan nefse.*
İnsan kemiklerini toplamayacağımızı mı sanıyor?*biz onun parmak uçlarını bile eski haline getiririz

insan günahı devam ettirmek ister.*
kıyamet ne zaman? diye sorar.*

Ne zaman şimşek çakar,*Ay tutulur,*
Güneş ve ay toplanır,*o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der.*

O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur.*

O gün insana, yapıp öne sürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.*

insan kendi nefsini görür Bir takım özürler ortaya atsa da.*Onu okumak için dilini depretme.*

Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir.*

biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.*onu açıklamak bize aittir.*

siz peşin olanı dünyayı seviyorsunuz da*Ahireti bırakıyorsunuz

Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar.*
Rabbine bakar.*


Yüzler var ki o gün asıktır.*Anlar ki kendisine belkıran kemik kıran belalı bir iş yapılır.*


ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır,*Tedavi edebilecek kimdir?" denilir.*Can çekişen bunun ayrılık anı olduğunu anlar.*

o gün sevk, ancak Rabbinedir.*

o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.
yalanladı ve döndü.*çalım sata sata ailesine gitti.*Bacak bacağa dolaşır..*

Gerektir o bela sana, Evet, gerektir o bela sana gerek.*

İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?*


O, dökülen erlik suyundan bir damla (sperm) değil miydi?*


Sonra bir aleka (embriyon) oldu Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi.*

iki cinsi; erkek ve dişiyi var edenin
ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?*


İNSAN SÜRESİ

insan üzerine öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer değildi.*

biz insanı, imtihan için karışık nutfeden yarattık onu işitici, görücü yaptık.*

Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.*

kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.*

Kuşkusuz iyiler kâfûr olan dolgun kadehten içerler Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler,

O kullar adaklarını yerine getirir fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.*

Düşküne, yetime ve esire seve seve yedirirler.*sırf Allah rızası için yediriyor Sizden ne karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz."*Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler

Allah onları o günün fenalığından korur, yüzlere parlaklık, gönüllere sevinç verir

Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.*

Orada donatılmış koltuklara dayanmışlardır ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.*


Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur

*
Gümüşten kadehler türlü biçimlere koyulmuştur Onlara bir kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.*

Bu bir pınardır adına "selsebil" derler.*
Etrafında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inci sanırsın

Orada nereye baksan nimet ve büyük bir mülk görürsün.*

Üstlerinde zarif yeşil, kalın ipek elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmiş ve Rableri temiz bir içecek içirmiştir


Onlara denirki bu sizin mükâfatınızdır Gayretiniz karşılığını bulmuştur."*

Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik

Rabbinin hüküm vermesi için sabret.

hiçbir günahkâr ve nanköre itaat etme.
*
Sabah akşam Rabbinin ismini an.*


Gecenin bir bölümünde secde et

akşam ve yatsı namazlarını kıl). O'nu uzun bir gece tesbih et teheccüd kıl

onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır günü arkaya atıyorlar.*

Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit kılıklarını değiştiririz.*

İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.*

Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilen hüküm sahibidir

Allah dilediğini rahmetine sokar.

Zalimlere acıklı bir azap hazırlanmıştır


MÜRSELAT SÜRESİ

Andolsun gönderilenlere,*Büküp devirenlere Yaydıkça yayan Seçip ayıran ve öğüt bırakanlara,*vaad olunan kesinlikle olacaktır.*


Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,*
size vaad olunan kesinlikle olacaktır.*

yıldızlar silindiğinde Gök yarıldığında Dağlar savrulduğu zaman,*Elçiler vakitlerine erdirildikleri zaman,*
O gün yalanlayanların vay haline!*

Bunlar ertelendiler Hüküm gününe..*
Bildin mi, nedir o hüküm günü?*
Biz, öncekileri helak etmedik mi?*

Biz suçlulara böyle yaparız.*
O gün yalanlayanların vah haline

Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?*

Onu sağlam bir yerde oturttuk.*
Belli süreye kadar.*Ne güzel biçimlendireniz biz.*

O gün yalanlayanların vay haline!*
Yeryüzünü bir toplanma yeri yapmadık mı?*Gerek diriler, gerek ölüler için.*

Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?*

O gün yalanlayanların vay haline!*
Kıyameti yalanlayanlar "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."*

Haydi gidin cehenneme


O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.*
O, saray gibi kıvılcımlar atar.*
yalanlayanların vay haline

Bugün, konuşamıyacakları gündür.*
izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.*
yalanlayanların vay haline

Bu hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.*Bir hileniz varsa beni atlatın.*yalanlayanların vay haline!*

Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.*

Canlarının çektiği türlü meyveler arasındadırlar Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için" denir

biz güzel amel işleyenleri mükafatlandırırız.*

O gün yalanlayanların vay haline!*
Yiyin, zevklenin çünkü siz suçlularsınız.
*
O gün yalanlayanların vay haline!*
Onlara: "Rüku edin" denildiğinde etmezler

Vay haline yalanlayanların!*Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar?

Değerli Kardeşim!..Ülküdaşım, Gardaşım Yüce Allah’ın selamı, rahmeti peygamberimizin şefaati sizin ve bütün inananların üzerine olsun.

Ülkücülük; Müslüman ve Dokuz Işıkçı Milliyetçiliktir...

"...Şehitlere ölüler demeyin. Bilakis Onlar diridirler..." Bakara-154

NEBE SÜRESİ

Birbirlerine neyi soruyorlar? O büyük kıyameti mi?*Ki onlar ayrılığa düşmektedirler.*ilerde bilecekler.*

Biz yeryüzünü beşik yapmadık mı?*
Dağları birer kazık kılmadık mı?*
Sizleri çift çift yarattık.*

Uykunuzu dinlenme Geceyi örtü yaptık.*
Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık.*

Üstünüze yedi sağlam gök çattık.*
İçlerine ışık saçan bir kandil astık.*
Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl su indirdik Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye

Kuşkusuz hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur.*

O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz Gök açılmış, kapı kapı olmuştur.*Dağlar serap olmuştur.*

Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.*Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.*

Orada çağlarca kalacaklardır.*ne serinlik tadacaklar, ne de içecek
Ancak bir kaynar su ve irin içecekler

Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.*
onlar hiçbir hesap ummazlardı.*
Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.*

Biz herşeyi sayıp kitaba geçirmişiz.*
Onlara tadın cezanızı Artık size azabtan başka bir şey yapmayacağız" denir

Kuşkusuz takva sahipleri için kurtuluş var.*Bahçeler bağlar var.*Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.*

Dopdolu kadehler var.*Orada ne boş bir söz işitirler, ne bir yalan.*Bunlar Rabbinden bağış olarak verilir

O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rah-mân'dır. Hiç kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.*

O gün Ruh ve melekler sıra sıra durur Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz

İşte bu hak gündür İzin verilen doğruyu söyler.*dileyen Rabbine bir yol tutar.*

Biz sizi yakın bir azap ile uyardık.

O gün kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım."*


NAZİ'AT SÜRESİ

Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara,*
Usulcacık çekenlere,*Yüzüp yüzüp gidenlere,*kasem olsun ki kıyamet var

O gün deprem sarsar Onu ikinci sarsıntı izler.*Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar.*Gözler kalkmaz saygıdan

Diyorlar ki eski halimize mi döndürülecekmişiz çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"*

bu çok zararlı bir dönüştür." dediler.*
o bir tek haykırıştır.*Bir de bakarsın hepsi meydandadır.*

Musa'nın haberi sana geldi mi?*Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:*
demişti, git Firavun'a o çok azdı."*

İster misin arınasın?*Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.*

Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi.*

Firavun yalanladı, karşı geldi.*
koşarak dönüp gitti.*adamlarını topladı
Ben sizin Rabbinizim" dedi.*

Allah onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.*

Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır.*

Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti.*

Göğün Tavanını yükseltti bir düzene koydu.*Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.*yeryüzünü döşedi.*

suyu ve otlağı çıkardı.*Dağlarını oturttu.*Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için

o her şeyi bastıran felaket geldiği vakit,* insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,*

Görenler için cehennem hortlatıldığında kim azgınlık etmiş,*dünyayı tercih etmişse varacağı yer cehennemdir.*

Kim de Rabbinin divanında korkmuş, nefsini boş hevesden menetmiş ise,*
varacağı yer cennettir.*

Sana kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.*

Onun ilmi Rabbine aittir.*Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.*

Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler.*


ABESE SÜRESİ

Yüzünü ekşitti ve döndü.*Kendisine âmâ geldi, diye.*Ne bilirsin, belki temizlenecek öğüt belleyecek ve ona fayda verecek.*

sana can atarak gelen,*Allah'tan korkarak gelmişken,*Sen ilgilenmiyorsun o Kur'ân bir öğüttür.*

dileyen onu düşünür.*O, değerli sahifelerdedir. Yüksek tutulan tertemiz sahifeler


O kahrolası insan, ne nankör şey.*

yaratan onu Bir damla sudan yarattı biçime koydu.*yolunu kolaylaştırdı.*

onu öldürdü de kabre koydurdu.*
dilediği vakit onu tekrar diriltir.*

o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,*o insan yiyeceğine baksın.*

Biz suyu bol bol döktük.*toprağı nasıl da yardık.*orada ekinler bitirdik.*
Üzümler, yoncalar,*Zeytinlikler,

hurmalıklar,*İri ve sık ağaçlı bahçeler,*
Meyveler, çayırlar bitirdik.*Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.*

Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,*O gün kişi kaçar, kardeşinden Anasından , babasından

Yüzler var ki, o gün parıl parıl,*
Güler, sevinir.*Yüzler var ki o gün tozlanmış

Onları karanlık bürümüş onlardır kâfirler, haktan sapanlar.*

TEKVİR SÜRESİ

Güneş katlanıp dürüldüğünde,*
Yıldızlar bulanıp Dağlar yürütülünce Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.*

Kıyılmaz mallar bırakıldığında,Vahşi hayvanlar toplandığında,*Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.*

Denizler ateşlendiğinde suları çekilip, volkanlar halinde ateş püskürdüğünde
Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.*


Nefisler eşleştirildiğinde iyiler iyilerle, kötüler kötülerle toplandığında Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.*


Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,*Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye.*Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.*


Amel defterleri ve Gök açıldığında,*
Cehennem kızıştırıldığında,*
cennet yaklaştırıldığında,*
Herkes ne getirmiş olduğunu anlar.*


yemin ederim gündüze gözden kaybolan yıldızlara yuvasına gidenlere,*
gece ve ağaran sabaha Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür.*

O elçi güçlüdür, Arş'ın sahibinin yanında çok itibarlıdır.*ona itaat edilir, güvenilir.*

Arkadaşınızı cin çarpmış değildir.*
Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü

O, kovulmuş şeytanın sözü değildir.*
böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz?*

O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,*

Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz.*

İNFİTAR SÜRESİ

Gök çatladığı Yıldızlar döküldüğü vakit,*
Denizler yarılıp akıtıldığı Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,*Herkes neyi gönderip neyi geri bıraktığını bilir.*

Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?*

Allah ki seni yarattı, düzgün yapılı kılıp ölçülü biçim verdi.*Seni dilediği şekilde parçalardan oluşturdu

siz cezayı yalanlıyorsunuz Oysa üzerinizde koruyucular Değerli yazıcılar*var ne yaparsanız bilirler*

Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.*

Kötüler de cehennemdedirler.*

Ceza günü ona girecekler.*cehennemin gözünden kaçamazlar.*

Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?*bilir misin nedir ceza günü?*

O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür.

O gün buyruk yalnız Allah'ındır.*

MUTAFFİFİN*SÜRESİ

Eksik ölçüp tartanların vay haline!*

Onlar aldıklarını tam ölçer başkalarına eksik ölçer ve tartarlar.*tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?*


Büyük bir gün Öyle bir gün ki, insanlar Rabblerinin huzurunda divan duracaklar.*

kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir.*

Bildin mi Siccin nedir?*Yazılmış bir kitaptır Vay haline yalanlayanların

Onlar ceza gününü yalanlayanlardır.*
Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar.*

Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, "eskilerin masalları" der.*günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur.*

onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar.*muhakkak cehenneme girecekler.*

onlara: "bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek.* iyilerin yazısı ise muhakkak Illiyyîn'dedir.*

Bildin mi sen, Illiyyîn nedir?*Yazılmış bir kitaptır Allah'a yaklaştırılmış melekler ona tanık olurlar.*

Haberiniz olsun ki, iyiler nimet içindedir.*Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.*

Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.*

Onlara damgalı saf bir içki sunulur.*
Onun sonu misktir. ona imrensin artık imrenenler.*

Karışımı Tesnim'dendir En üstün cennet şarabındandır Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o

suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.*
Onlara birbirlerine göz kırpıyor Evlerine
zevklenerek dönüyorlardı.*

Müminleri gördükleri vakit sapık diyorlardı bugün de inananlar kâfirlere gülecek.*

kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı?*


İNŞİKAK SÜRESİ

Gök yarıldığı,*Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,*kitabı sağ eline verilen,*Kolay bir hesaba çekilecek,*

Yer uzatılıp düzlendiği,*İçinde ne varsa boşaldığı*Ve Rabbini dinleyip boyun eğdiği vakit,*kitabı arkadan verilen,*
Yetiş ey ölüm!" diye bağıracak*


Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarfetmektesin, nihayet O'na varacaksın.*

kitabı sağ eline verilen,*Kolay hesaba çekilecek,*sevinçli olarak ailesine dönecektir.*

kitabı arkasından verilen,*Yetiş ey ölüm!" diye bağıracak*Ve alevli ateşe girecektir.*

o sevinçli idi.*Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı.*Hayır Rabbi onu görmekte

yemin ederim şafağa,*Geceye ve içinde barındırdığı şeylere,*Derlendiği zaman aya,*siz halden hale geçeceksiniz.*

onlar neden iman etmezler?*Kur'ân okunduğu vakit secde etmezler?*
o nankörler yalanlıyorlar.*

Allah içlerinde sakladıklarını biliyor.*
onlara elem verici bir azabı müjdele.*

iman edip iyi amel işleyen başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır.*


BURUC SÜRESİ

gökyüzüne,*Vaad olunan güne,*
Şahitlik edene ve edilene andolsun ki,*
Kahroldu o hendeğin sahipleri,*

O çıralı ateşin,*başına oturmuşlar,*
Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.*

Müminlere kızmalarının sebebi onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri idi

O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur ve Allah her şeye şahittir.*

İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.*

İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur.*

Kuşkusuz Rabbinin yakalaması serttir.*
Yoktan yaratır ve tekrar diriltir.*
çok bağışlayan çok sevendir.*

Arş'ın sahibidir, yücedir.*Dilediğini yapandır.*

O orduların kıssası sana geldi mi?*
Yani Firavun ve Semud'un?*
o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde.*

Allah onları arkalarından kuşatmıştır.*
o şerefli bir Kur'ân'dır.*Levh-i Mahfuz'dadır.*

TARIK SÜRESİ

Andolsun o göğe ve Târık'a,*Târık nedir, bildin mi?*O, karanlığı delen yıldızdır.*

Hiçbir nefis yoktur ki başında denetleyici bulunmasın.*Onun için insan neden yaratıldığına baksın.*

Atılan bir sudan yaratıldı.*O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.*

Elbette Allah'ın döndürmeye gücü yeter.*O gün bütün sırlar meydana çıkarılır.*

İnsanın o gün ne bir gücü vardır, ne de bir yardımcısı.*

Andolsun o dönüşlü göğe O yarılıp çatlayan yere Kuşkusuz Kur'ân, ayırıcı bir sözdür.*asla bir şaka değildir

Haberin olsun ki, kâfirler hep hile kuruyorlar.*Ben hilelerine karşılık veririm

sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı.*

A'LA SÜRESİ

Rabbinin yüce adını tesbih et.*

Yaratıp düzene koyan O'dur.*
Takdir edip hidayeti gösteren O'dur.*

Otlağı çıkaran,*onu karamsı sel köpüğü haline getiren O'dur.*

sana Kur'ân'ı okutacağız da unutmayacaksın.*

Allah'ın dilediği başkadır. o açığı da bilir, gizliyi de.*

Seni en kolay yola muvaffak kılacağız.*
öğüt ver öğüt fayda verirse Saygısı olan öğüt alacaktır.*

bedbaht olan ondan kaçınacaktır.*
O en büyük ateşe girecektir.*
ne ölecek onda, ne de hayat bulacaktır.
*
Rabbinin adını anıp namaz kılan için
ahiret daha hayırlı ve kalıcıdır.*Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.*


ĞAŞİYE SÜRESİ

O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?*

Yüzler var ki eğilmiş, zillete düşmüştür.*
Kızışmış bir ateşe girer.*Onlara kızgın kaynaktan su verilir.*

Onlar için kuru dikenden başka yiyecek yoktur.*O ne besler, ne de açlığı giderir.*

Yüzler de var ki nimetle mutludur.*
Yaptığından hoşnuttur.*

Yüksek bir cennettedir.*boş söz işitmez.*

Orada akan bir kaynak Yüksek bir divan Konulmuş kadehler,*Dizilmiş koltuklar, Serilmiş halılar vardır

Bakmıyorlar mı develere, nasıl yaratılmış

Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş?*

Bakmıyorlar mı dağlara, nasıl dikilmiş?*
Yere bakmıyorlar mı, nasıl yayılmış?*

Haydi öğüt ver; sen sırf bir öğütçüsün.*
Onların üzerinde zorba değilsin.*

kim yüz çevirir ve kâfir olursa,*
Allah en büyük azap ile azap edecek.*

Kuşkusuz onlar döne gelecekler.*
Sonra da bize hesap verecekler.*

FECR SÜRESİ

Andolsun fecre.*On geceye Zilhicce ayına Çifte ve teke.*Gitmekte olan geceye.*bunlarda akıl sahibi için yemin var

Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd kavmine?*Sütunlar sahibi İrem'e?*
ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı

Vâdide kayaları yontan Semud kavmi
Kazıklar sahibi kuvvetli Firavun
azmış bozgunculuk yapmışdı.*
Rabbin onlara azap kamçısı yağdırdı.*

Rabbin her an gözetlemededir.*

insan, ne zaman Rabbi onu sınayıp ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der.*

her ne zaman sınayıp rızkı daraltılırsa, o vakit Rabbim beni zillete düşürdü." der.
*
siz yetime ikram etmiyor yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.*
mirası öyle yiyorsunuz ki, haram-helal gözetmeden.*


yer sarsılıp dümdüz olduğu zaman,*
Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman,*Ki cehennem de o gün getirilmiştir.

o gün insan anlar. Fakat anlamanın ne yararı var?* Keşke hayatım için bir şeyler gönderseydim." der.*

o gün Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.*Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.*

Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!*hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.*Kullarımın arasına Cennetime gir.*

BELED SÜRESİ

Andolsun bu beldeye*Ki sen bu beldede oturmaktasın.*

Ve and olsun baba ve çocuğuna Biz insanı bir sıkıntı içinde yarattık.*

İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?*

Ben yok ettim diyor.*gören olmadı mı sanıyor?*Biz ona iki göz vermedik mi?*
Bir dil ve iki dudak?*

Ona iki yolu gösterdik.*o sarp yokuşa göğüs veremedi Bildin mi sarp yokuş nedir?*Köle azat etmek,*salgın ve kıtlıkta yemek yedirmektir,*

yetime,*yoksula. iman sabr merhamet tavsiye edenler amel defterleri sağlarından verilenlerdir.*

Âyetlerimizi tanımayanlara amel defterleri sollarından verilir Onların üzerine ateş bastırılıp kapıları kapanır


ŞEMS SÜRESİ

Güneş'e ve parıltısına onun ardından gelen Ay'a,*Güneş'i açıp çıkaran gündüze,*onu örten geceye,*yemin olsun ki Nefsini kirleten ziyan etmiştir.*

Göğe ve onu bina edene,*Yere ve onu döşeyene,*Nefse ve onu biçimlendirene
yemin olsun ki, Nefsini kirletip gömen ziyan etmiştir.*

kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,*nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.*

Semud, azgınlığıyla Hakk'ı yalanladı,*
En azgınları ileri atılınca,*Allah'ın Rasulü Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti.*

onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri günahlarını başlarına geçiriverdi orayı dümdüz etti.*


LEYL SÜRESİ

Örttüğü zaman geceye,*Açıldığı zaman gündüze,*Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun

kim malını hayır için verir ve korunursa,*
en güzel olanı doğrularsa,*Biz onu muvaffak kılacağız.*

Kim de cimrilik eder kendini hiçbir şeye ihtiyacı kalmamış görür.*en güzeli yalanlarsa,*Onu en zor yola hazırlarız

Çukura yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak.*

Doğru yolu göstermek muhakkak bize aittir.*Kuşkusuz ahiret de dünya da bizimdir.*

Ben sizi köpürdükçe köpüren ateşe karşı uyardım.*Ona ancak en azgın olan girer.*azgın yalanlamış sırt dönmüştür


En çok korunan ise Allah yolunda malını verir, temizlenir.*

O ancak yüce Rabbinin rızası için verir.*
Elbette yakında hoşnut olacaktır.*

DUHA SÜRESİ

Andolsun kuşluk vaktine.*Ve sakinleştiği zaman geceye ki,*
Rabbin seni bırakmadı ve darılmadı.*

Ahiret senin için dünyadan iyi olacaktır.*
Rabbın sana verecek ve sen hoşnut olacaksın.*

O seni yetim bulup barındırmadı mı?*
yol bilmez bulup yola iletmedi mi?*
Seni yoksul bulup zengin etmedi mi?*
Öyleyse sakın yetimi ezme.*

Dilenciyi de azarlama.*Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat.*

İNŞİRAH SÜRESİ

Biz senin göğsünü açmadık mı?*
yükünü indirmedik mi şanını yüceltmedik mi?*

zorlukla beraber bir kolaylık vardır.*
boş kaldın mı, kalk ibadetle yorul.*
Ancak Rabbine yönel.*

TİN SÜRESİ

Tîn'e ve Zeytun'a,*Sina dağına*
Ve güvenli beldeye andolsun insanı en güzel biçimde yarattık.*

iman edip iyi işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir vardır.*

O halde sana dini ne yalanlatır?*
Allah, hakimlerin hakimi değil mi?*

ALAK SÜRESİ

Yaratan Rabbinin adıyla oku O, insanı bir alekadan embriyodan yarattı.*

Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.*

O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.*
İnsana bilmediği şeyleri öğretti.*

kâfir insan azgınlık eder muhtaç olmadığını zannettiği için.*

dönüş mutlaka Rabbinedir.*

Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?*O adam, Allah'ın gördüğünü hiç bilmiyor mu?*


Gördün mü o kul doğru yolda olur,*
kötülükden sakınmayı emreder
yalandan yüzçevirir

O adam, Allah'ın kendini gördüğünü bilmiyor mu?*o davranışından vazgeçmezse, and olsun ki onu*
günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz.*

secde et ve yaklaş!*


KADİR SÜRESİ

Kur'ân ı Kadir gecesinde indirdik.

Kadir gecesini sen nereden bileceksin?*
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.*

Melekler ve Ruh Cebrail o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.*

O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.*


BEYYİNE SÜRESİ

müşriklerden Hakk'ı tanımayanlar delil gelinceye kadar inkârdan ayrılacak değillerdi.*

Bu delil tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş peygamberdir.*

O sayfalarda, en doğru hükümler vardır.*

Kitap ehli, ancak kendilerine apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.*

onlar, Allah'ı birleyerek, Allah'a ibadetle namazla zekatla emrolunmuşlardır.

İşte dosdoğru din budur.*

Kâfirler, gerek kitap ehlinden gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler.

Onlar, insanların en şerlileridir.*

İnanan ve güzel amel işleyenler insanların en hayırlılarıdır.*

Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir.

Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır.

mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur.*


ZİLZAL suresi

Yer yaman sarsıntı ile sarsıldığı,* içindeki ağırlıkları dışarı attığı insan: Ona ne oluyor?" dediği zaman.O gün yer, Rabbinin vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır.*

O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.

kim zerre hayır işlemişse onu görecek kim, zerre şer işlemişse onu görecektir

ADİYAT SÜRESİ

harıl harıl savaşa koşanlara,* Tırnaklarıyla yerden ateş çıkaranlara,*
akın edenlere,*Tozu dumana karıştırana,*yeminle Şüphesiz insan Rabbine karşı nankördür


yemin ederim ki,*Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.*

kendisi de buna şahittir o dünya malını çok sevdiği için katıdır.*Bilmiyor mu kabirlerin içindekiler fırlatılacak.*

sinelerin içindekiler derlenecek.*O gün

Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır*

KAARİ'A: SÜRESİ

Kâria! Çarpacak kıyamet Nedir o kâria?

Kârianın ne olduğunu bilir misin?
O gün insanlar yayılmış pervane gibi Dağlar atılmış renkli yün gibi olur

O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.*

Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası varacağı yer, sığınacak durağı hâviye uçurumdur

uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?*O, kızgın bir ateştir.*

TEKASÜR SÜRESİ

Çoklukla övünmek, sizi kabirlere varıncaya kadar oyaladı.*

Yakında bileceksiniz.*hatanızı
elbette cehennemi görürsünüz.*

yemin olsun ki, cehennemi yakin gözüyle göreceksiniz.*

yemin olsun ki size verile her nimetten sorulacaksınız*


ASR SÜRESİ


Asra yemin olsun ki,*İnsan mutlaka ziyandadır.*Ancak iman edenler, salih amel ve iyi işler yapıp hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır*


HÜMEZE SÜRESİ

Mal toplayıp sayan, insanları çekiştirip, kaş göz hareketiyle alay edenlerin vay haline!*

Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır.*andolsun ki, o hutame cehenneme atılacaktır.*

Hutame'nin ne olduğunu bilir misin?*
O, kalplerin içine işleyecek, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.*

Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.*


FİL SÜRESİ

Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı?*

Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?*

Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.*
çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.*
onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.*

KUREYŞ SÜRESİ

Kureyş'in güven ve barış andlaşmalarından faydalanmak için.*
Kış ve yaz seferlerinde kadrini bilmiş olmaları için.*Rabbine kulluk etsinler.*

Beyt Kâbenin Rabbine kulluk etsinler.*
O, kendilerini açlıktan kurtararak beslemiş ve tehlikeye karşı emniyet vermiştir.*

MA'UN SÜRESİ

Dini yalanlayanı gördün mü?*o, öksüzü iter, kakar.*Yoksula önayak olmaz.*
Vay haline

o namaz kılanlar ki,*namaza aldırış etmez Gösteriş yapar yardımı sakınır zekatı vermez Vay haline

KEVSER SÜRESİ

Muhakkak biz sana Kevser'i verdik.*
Öyleyse Rabb'in için namaz kıl ve kurban kes.*


KAFİRUN SÜRESİ

Ey kâfirler*Sizin taptıklarınıza ben tapmam.*Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.*Sizin dininiz size, benim dinim banadır.*

NASR SÜRESİ

Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde,*
insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde,*Rabbini öğerek tesbih et, bağışlanma dile, O, tevbeleri çok kabul edendir.*

TEBBET SÜRESİ

Ebu Leheb'in elleri kurusun yok olsun

o zaten yok oldu Ne malı ne de kazandığı onu kurtaramadı.*

(O), alevli bir ateşe girecektir Karısı da odun hamalı olarak onunla beraber girecektir Boynunda hurma lifinden bir ip olacaktır.*

İHLAS SÜRESİ

De ki; O Allah bir tektir.*

Allah eksiksiz, sameddir

Bütün varlıklar O'na muhtaç O muhtaç değildir*Doğurmadı ve doğurulmadı*
O 'na bir denk de olmadı.*

FELAK SÜRESİ

De ki ağaran sabahın Rabbine sığınırım,*Yarattığı şeylerin şerrinden,*


Karanlık çöktüğü zaman gecenin şerrinden büyücü ve* hasetçinin şerrinden.*Rabbime sığınırım

NAS SÜRESİ

De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,*

İnsanların hükümdârı ve ilahı olan Rabbime sığınırım

O sinsi vesvesecinin şerrinden insanların göğüslerine vesvese fısıldayan cinlerden ve insanlardan.
Rabbime sığınırım

murataltug1985
02-11-2019, 20:43
Kaynak pek güzel sözler. Com

Yaşar Kemal Sözleri

İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.

İnsan düşleri öldüğü gün ölür.

İnsanoğlu umutsuzluktan umut çıkarandır.

İnsan çürümedikçe şiir çürümez.

Demir olsam çürürdüm toprak oldum da dayandım.

Açlıktan ölümü izlemek acıların en büyüğü.

İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.

Düşünmek en küçük anlamda var olmak demektir.

Dağlar insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.

O iyi insanlar o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler Demirin tuncuna insanın ***ine kaldık

Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın. Anadolu da zalimler için böyle derler.

Çekemeyenlere bakma fikirler hep ayrı olur.

Hiç bir aşkı sözle yıkma söz yarası ağır olur.

İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var bir ince yerleri İşte oraya değmemeli

Yalnız duyan yaşar sözü derler ki doğrudur Yalnız duyan çeker derim en doğru söz budur.

Sen aleviyle yakan bir güneş ki şahane. Ben ışığa ulaşmaya çalışan pervane

Bir toplum hoşgörüsü kadar güçlü sağlam haklıdır. Zulmü kadar zalim zayıftır.

lrkçılık ise en korkunç hastalıktır.

Türküler kırk bin yıl su altında kalmış yıkanmış cilalanmış çakıl taşı gibidir.

O insana güvenmeyen güvenmeyen her insanda kötülük gören insanı insan saymayan insan değil ***tir yavrum.

Konuşan insan kolay kolay dertten ölmez. insan konuşmayıp ta içine gömüldü müydü sonu felakettir.

Dünyanın ucunda bir gül açılmış efil efil esen yele merhaba.

Karanlığın sonu ulu şafak sarp kayadan geçen yele merhaba.

Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle hakkı yenenlerle sömürülenlerle acı çekenlerle yoksullarla birlikteyim.

Bir dil bulacağız her şeye varan Bir şeyleri anlatabilen Böyle dilsiz böyle düşmanca böyle bölük pörçük dolaşmayacağız dünyada.

Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir bir çiçeğin bile yok olmasını dünya için büyük bir kayıp sayarım.

Gülümse bitsin karanlık Gülümse güller açsın yüzünde Gülümsemenle yayılsın ışık

Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi.
Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır

bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.

Dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır.

Bir çiçeğin koparılması bir rengin bir kokunun yok olmasıdır.

Tek dile tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur.

Bizi düşünmeye alıştırmamışlar düşünme diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları hep öldürmüşler.

Küreselleşme tek tip insan yetiştiriyor bugün. Oysa dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir

her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin bir kokunun yok olmasıdır.

tek renge kalmış dünya hapı yutmuştur.

felâketin önlenmesi için demokrasiden başka çare de yok.

İstanbul’un tarihi yazılırsa kuş satıcılarından mutlaka bahsedilmeli onlar olmadan İstanbul’un tarihi yavan olur.

Eğer bir insanda azıcık insanlık varsa yalan söylemez. Dedikodu yapmaz.

Dedikoduyla insanı vurmak küçültmek insanlıktan çıkmış çürümüş elinden hiçbir şey gelmeyen düşkünlemiş insanın karıdır.

kuşlar kesilmiş ulu çınarın üstüne uğrayacak bir şeyler arayacak beton yığını evlerde küme küme dolaşacak konacak yer bulamayıp bir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekler.

Kaynak sözün en güzeli.com

Can Yücel Sözleri İsyan ve Aşk

Öyle birini seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak…

Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle aldatmayacak…

Biliyorum suçluyum razıyım cezama, Çalmadım öldürmedim Daha kötüsünü yaptım Reis Bey Tuttum insanları sevdim

En uzak mesafe ne Afrika’dır, ne Çin, ne Hindistan ne de geceleri… ışıldayan yıldızlar… En uzak mesafe iki kafa arasındadır birbirini anlamayan


Senden ayrılınca anımsadım dünyanın bu kadar kalabalık olduğunu…

Sen cevapları ezberliyorsun ama,*Hayat*asla aynı soruyu tekrarlamaz.

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metrekarelik yere sığmak zorunda kalacağını fark etmeli insan.

en sonunda bir metrekareye sığmak zorunda kalacağını fark etmeli insan.

Hayatta her şeyini bir kişiye bağlama. Çünkü onu kaybedersen, her şeyini kaybedersin.

Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin.

Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.

Gülebildiğin kadar mutlusun.

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin.

Bugünkü aklım olsaydı, dün yaptıklarımı yapmazdım. Ama dün yaptıklarımı yapmasaydım; bugünkü aklım olmazdı.

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.

Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava yoludur.

Bir deniz anasıdır umut, Ta suların ortasında, Açılır, Kapanır, Açılır, Kapanır,

Ne kadar çok elimiz varmış meğer! İlkin, senin elinle tutuşan benimki, Sonra çocuklarınki,

Gençlerinki, Tekel işçilerininki, Sonra, ellerin elleri… Ne kadar çok elimiz oldu, baksana, Tutuşa tutuşa, Bir orman gibi!


Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler…


Toprak gibi olmalısın… Ezildikçe sertleşmelisin!

Seni ezenler muhtaç kalmalı! Hayatı sende bulmalı…

Asıl eksiklik eksik olduğumuzu düşünmek ve çareyi başkasında aramaktı.

Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle mutlu olamıyor.

Önüne geçemediğin tek şey kaderdir. Seni yaşama bağlayan aslında bir mucizedir.

Ve aslında hayat dediğin, Yaşayabildiğin kadar güzeldir.


Can Yücel’e sorarlar; – Neden hep babanıza olan sevginizi anlatan şiirler yazıyorsunuz? Büyük usta cevap verir; Anneme olan sevgimi anlatacak kadar şair değilim.

Bazen seni seviyorum diyemez insan onun yerine – Hava soğuk, sıkı giyin, der… – Hız yapma, dikkatli git, der

Gidince beni ara Yorma kendini, der Geç yatma erken kalkacaksın, der… Derr derr durur. Mutlu olmasına yeter

Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun…

Ne yormak istedim seni. Ne de kendimi Çok çalıştım, Gitmeye de kalmaya da… İkisi de aynı acı. İkisi de rezil

Gitmek unutmak değildir sen bunu çok iyi biliyorsun. Aklımda gözlerin varken, sen buna gitmek mi diyorsun?

Hiçbir insan öylesine girmiyor hayatımıza… Kimileri ceza, kimileri bela, kimileri imtihan, kimileri armağan

Bir tek insanın bize “iyi ki varsın” demesi, var olduğumuz için mutlu olmamızı sağlar.

Aslında bütün insanları sevebilirdim, sevmeye ilk senden başlamasaydım…

Ya sevmesin kimse kimseyi, ya da akmasın aşk dolu gözlerden yaş…

Ya olmasın ayrılık denen illet ya da adam gibi sevmesini öğrensin bu millet…

Hani iftar vaktine yakın susar ya insan, yokluğun o denli yakıyor beni.

Söyle ne zaman okunur ezan, bir yudum su gibi özledim seni

İçin yanarken üşümek, yüreğin kan ağlarken gülmek, Özleyip de sevdiğini görememek, işte aşk bu olsa gerek…

Anladım ki*aşk, her iki tarafı da mağdur eden, yürekte izinsiz gösteri yapan mutluluk karşıtı bir eylem.

Kimi güzelim der sevdiğine, kimi özelim. Ama sevgi ne güzellik ister, ne de özellik. Sevgi sadece yürek ister.

Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni,

Bir eşi olmalı insanın. Rüzgâr onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini.

Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği. Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken bir eşi olmalı insanın

Her hücresinden aşkın fışkırdığı, çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!

Ben seni ölene dek seveceğim boş laf! Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim…

Öyle içten ki yüreğimin en derinindeki yerin; Çıkarı yok! Çıkası yok! Çıkarasım yok…

Senin için yasak dediler. – Yasaklar çiğnenmek içindir dedim. – Senin için imkânsız dediler. – Önemli olan… İmkânsızı başarmak dedim…


Bizimkisi bir*aşk*hikâyesi değildi. Aşk’tı bizimkisi, gerisi hikâyeydi.

Her yürek sevebilseydi eğer, ayrılık hiç olmazdı. Her seven yürekli olsaydı zaten “aşk” bu kadar basit olmazdı!


Aslında hiç kimse sevmedi, Bir ben sevdim seni… Severmiş gibi değil, Kana kana sevdim seni. Tıka basa sevdim…

Dolu dolu sevdim… Aslında kimse sevmedi seni, Sevmekten çekindi , Oysa ben; yana yana sevdim seni…

Bile bile sevdim… Aklımdan zorun var gibi, Aklıma silah dayanmışçasına, Mecburmuş gibi, Ve başka çarem yokmuşçasına,

Bir ben sevdim seni… Aslında bir sen sevmedin beni, Herkesi sevdiğin gibi…

Bazıları “Seviyorum” der, çünkü ezberlemiştir. Kimileri diyemez, çünkü gerçekten sevmiştir.

Seni yıldızlara benzetiyorum, Onlar kadar*etkileyici, çekici ve güzelsin. Ama aranızda tek fark var. Onlar milyonlarca sen bir tanesin.

Seveceksen, yalnız kaldığında aklına geleni değil, hiç aklından çıkmayanı seveceksin.

Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın; bense he parkandan ağladım…

Sevmek*seviyorum demek değil, yüreğinde hissetmektir…

Ve aşk yanında olanı sevmek değil, bazen gelmeyecek birini beklemektir.

Sebepsiz sevmektir aşk, Nedeni olmadan bağlanmak Gözlerine baktığında erimektir içten içe,

Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.sarılamamaktır utançtan. Çünkü utanmaktır sevmek aslında.

Sevmek nedir aslen? Ölmek mi uğruna? Yaşamak mı onunla? Sevmek mi ömür boyunca? Yoksa ayrılmak mı

Nedir insanı başkasına bağlayan? Güzelliğimi? Bilmez kimse bu cevabı Kimi sever güzelini, Kimi sever özelini?


Aşk, sabahlara kadar uyumamak değil Her sabah uyandığında, yaşamaktan önce onun gelmesiydi aklına.

gidiyorum dediğimde, “gitme” diyen birini değil, ben de geliyorum, yalnız gidemezsin, diyen birini istiyorum.


yoruldum, Her şey kadar, herkes kadar,

kanıtlamaktan kanıtladığıma kendimi inandırmaktan kocaman sahada tek başına koşmaktan yoruldum…

tek ihtiyacımız olan bir el, Ve bizi anlayacak bir yürektir.

“Günün aydın, akşamın iyi olsun.” diyen biri olmalı. Bir telefon çalmalı ara sıra

zor değil, hiç zor değil, Demli çayı bardakta karıştırıp, Bir başına yudumlamak doyasıya

Çaya kaç şeker alırsın?” diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…

Her şeyin kadar değil, değeri kadar seveceksin.

beklentin ne kadar çok olursa, o kadar yıkılırsın.

Bir masada karşı karşıya, Seyrederken dudaklarını senin, Dile gelmiş ilk Türkçeydik, Ne savaş, ne barıştık biz…


Hayattan aldığım en büyük ders: Sevgisiyle karşında sapasağlam duramayan birine, asla yaslanmayacaksın!


Bilinmedik bir hüzün var içimde; bir gariplik. Anladım ki, Ya ben fazlayım bu şehirde ya da biri eksik.

Dünyada üç çeşit sandık var. Çeyiz sandıklarımız, adam sandıklarımız bir de? Söz verip de tutar sandıklarımız.


Sen kasırgalara dayanmışsın, rüzgârla mı yıkılacaksın!

Başka çaren yok yüreğim; dosta düşmana karşı ayakta kalacaksın.

Unutma; onu unuttum, demek, Bir kez daha hatırlamaktır aslında.

Öyle herkesi sevmeyeceksin… “Seviyorum” demeyeceksin! “

Seni seviyorum” diyebilmek için gerekirse bir ömür bekleyeceksin.

Gitmek gerekir bazen. Fazla yormadan, bıktırmadan vaktiyse ardına bakmadan.

Vakit gelince gitmenin adıdır günbatımı… Ömürden… Gönülde… Günden…

İnsan aklındakilerle gündüzleri, yüreğindekiyle geceleri uğraşıyormuş.

Bayram nedir ki dedim kendi kendime. Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye.

Önemli olan bir omuza yaslanmak değil; o omuzda yaşlanmak!

Kalp zaten atıyor, marifet ritmi değiştirebilende.

boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da pay almasaydı

Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor.

Ne benim yalanlarım ne haftalarca yağmur, Kimseler yıkayamaz ellerinin beyazlığını.

Ona öyle nasıl bağlandın dediler. Ben değil, o bağladı dedim.


Bir Türk bütün Cihana, Bir Türk Lirası da, Bin Dolara bedel

Kafama bir çekidüzen verip, Dayayıp döşemeliyim içini.

Sevince çocuk oluyor insan.

Bana bir varmış de, “Bir varmış, bir yokmuş” deme, İçime dokunuyor…

Kaliteli kadına sahip çıkılmaz; O kime ve nereye ait olduğunu bilir.

Gözlerimden tut da, Ciğerime kadar kırgınım…

Bu bahar nerde kaldı, yau? – Onu bilmeyecek ne var, Bir başka bahara kaldı bahar.

Dağıtalım diyorum çocuklar kara dumanı, Gül alıp satmanın tamdır zamanı.

Sıcak bir ele ihtiyacın olduğunda diğer elini tut, kimseden fayda yok bu devirde.

Yüreğin kadardır hayat; “Seviliyorsun renkli, Seviyorsan siyah beyaz.”

Aynanın sırrı nedir ki? Kırıldığında beni göstermediği zaman.



Kelime değil bir cümledir. Kurmak Özneyle yüklem değil, İki yürek gerekir

Birini ne kadar çok seversek, Hayat onu bizden o kadar çabuk alıyor…

Sevgili, arayıp da bulduğun birisi değil, hiç aklında yokken âşık olduğun kişidir.

Sen ordan bi canım dersin, Benim kalbim kaburgamın altına sığmaz

Ve şimdi aşk; yazın ortasında bir kar tanesiyle tanışmak gibi.


Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.

Görmüyor musun, Su içiyorum, Şiir yazıyorum, Ne dokunuyorsun?

Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin…

Kalıyoruz… Kuş olup uçmak isterken, Ağaç olup kök salıyoruz.

Teslim edeceksin kendini, Eller yukarı, Yakar yukarı.

Küfür, burjuvazinin ağzında lağım çukurudur işçi sınıfının ağzında ise çiçektir.

Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçemeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.

Kadından meleklik bekliyorsan önce ona cenneti sunmalısın.

Kural bu: En çok seven, hep önce terk edilir.

insan sevmeyi bilmediğinden değil, sevgisine layık biri olmadığından yalnızdır.

Keşke hep çocuk kalsam dizimdeki yarayı en büyük acım sansam.

Suskunluğumu hafife alma, Konuşursam kaldıramazsın…

Anladım; Yar’la bir olmayınca, Yer’le bir oluyormuş insan…

Yaşamak düğünse, sen orda gelindin.

Kurtarıcılar kurtara kurtara, Kurtardılar, Memleketi memleket olmaktan…

Gerçek arkadaşlar arasına mesafeler girmez.

Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Bir gün herkes gibi olmadığımı anlayacaksın. İşte o gün sen herkes gibi olacaksın…

Gözün arkada kalacaksa, marifet değildir gitmek.

Çok gülen insana iyi davranın. Çünkü bir yerlerde hep tek başına ağlar.

Bir iş açacaksın sen başımıza yangın mı olur artık, bahar mı?

Aklında bulunsun sevgilim; sen beni kandırmadın, ben inanmayı seçtim.

Seni seviyorum demek değil ki marifet, önemli olan o kelimenin tüm sorumluluklarını alabilmek…

Üç harf yan yana kaç şekilde gelir bilir misin? Aşk dersin… Sen dersin… Ben dersin… Sen ben biter, Biz dersin.

dur” kelimesinden haberdar değil misin? Dur demeyi bilmez misin? Git demek kolay, dur diyebilecek kadar yürekli misin?

hayat; birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığı, bir ömür

Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba. Ben her bahar âşık olmam ama, Her bahar gitmek isterim. Gittiğim olmadı Ama olsun… İstemek de güzel.

Yalnızım; çünkü herhangi biriyle değil; beklediğime değecek kişiyle devam etmeliyim bu yola.

Bu devirde herkes hep ben der, Kimisi gönülden kalender. Yaşam dediğin böyle işte. Altını şer, incisi ser…

aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım…

Sevgi emekmiş. Emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.

Umursamıyorum artık hiçbir şeyi ve istemiyorum kimseyi yanımda! Her gelen biraz daha acıtıp gidiyor nasılsa.


Aynı ülkenin farklı şehirleriydik. Ben sürgün sen başkenti. İlk isyan sende başlardı, cezasını çekmek bana kalırdı…

ölüm korkusu, ölüm türküsü türküye başlamaya görsün, Kargalar ölüyor bütün.İncitmeyin beni

Bedenimin ne önemi var ki. Benim hazinelerim yüreğimde gizli…

Bazen her şeyi unutup, sadece sarılmak istersin; Ama bir şey seni hep durdurur. Adı ne mi? Gurur.

Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat yaşayacaksın. Ucundan tutarak.

Bazen su olmak lazım, sessiz sakin! Bazen sel olmak lazım, öfkeli ve hırçın! Bazen mum alevi olmak lazım, sabırla

Bazense volkan olmak lazım, önüne gelen her şeyi hızla tüketen! Kimine su olacaksın kimine sel

Kimine mum olacaksın kimine volkan. Ama kimseye asla kul olmayacaksın, yüce Yaradan dururken.

Görüyoruz, işitiyoruz Büyük küçük meclislerde, panellerde, toplantılarda bir sayın”dır gidiyor. “Sayın” aşağı “sayın” yukarı. diyorlar Oysa sayıyla verilmedi ki, Bu muhterem dürzüler bize


Erkek dediğin, Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün.

Habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak. Erkek dediğin,

Kayıtsız olmayacak senin zarafetine karşı. seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler. Erkeğine verdiği aşkın karşılığında

küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı onu mutlu edebilir.

Kadın dediğin güzel ve Zeki olacak seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da…

Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.

Değerlerini bir anlık heves uğruna terk etmeyecek. Namussuzluk ve ahlaksızlığa olgun insan isterim karşımda

Benden dürüst, En ufak dalgada, Arkasını dönmeyecek kadar olgun. Arkamı döndüğümde, Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir. insan isterim


İnsanın cesaretli olmalı. Yağmurdan ıslanıp, fırtınadan kaçmamalı.

İnsan Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı. İşine gelince sevip, Zoru görünce bırakmamalı!

Yormak istemiyorum artık kimseyi, yorgunum zira! Kelimeleri yan yana getiresim yok kendimi anlatmak için.

Yeni alfabe arıyorum konuşabilmek için. Hiç söylenmemiş sözler duymaya yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var. Yetmiyor bildiklerim…


Farkında olmalı insan, kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında Farkı fark etmeli, fark ettiğini fark ettirmeli bazen…

Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli insan

insan Ana karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını en sonunda bir metrekarelik yere sığmak zorunda kalacağını fark etmeli…

Ömür dediğin üç gündür… Dün geldi geçti, yarın meçhuldür… O halde, ömür dediğin bir gündür… O da bugündür…

Başka türlü bir şey istediğim. Ne ağaca benzer, ne buluta Burası gibi değil gideceğim memleket, Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.

Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız, Rengi başka, tadı başka…

Üşüyor mu deniz, Üstüne boşandıkça yağmur? Ondan mı dersin, Tüyleri böyle ürperiyor?

gidersem bi gün sağnakta, Alı al moru mor bir sandal gibi acaba, Yıllar sonra yine, Çarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine?

Yüreğinin dubalarını geniş tut, ihtiyar! Sen böyle nice dayılar gördün bugüne kadar,

Hepsi de sürüye sürüye ayılarını, Senin üstünden azamet ile geçip, Tarih’in hayvanat bahçesini boyladılar.

Bir süre sonra insanlar pek de umrunda olmuyor. Kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun.

Kimin ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını umursamıyorsun.

Yorulunca kendi kabuğuna çekilip o küçük dünyanda yalnız yaşamayı öğreniyorsun.

Anlık mutluluklar yaşayıp derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye ihtiyacın olmuyor. Siz buna yalnızlık diyorsunuz, ben ise HUZUR…

Gittin mi büyük gideceksin! Ayrılık bile gurur duyacak seninle.

Gittin mi ayakların yakınından bile geçmeyecek. Gölgen bile kalmayacak ardında. Gittin mi onurunla gideceksin

Haklıysan gidecek, gitmişsen dönmeyecek. Gün gelir bu işe bu millet de şaşar,

Ne geçmişe saplanıp kalacaksın, ne geleceğin düşlerini kuracaksın… Ömür dediğin şu andır, onu da hak ettiğin gibi yaşayacaksın.

Ömür dediğin şu andır, onu hak ettiğin gibi yaşayacaksın.

Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Kuzu gibi olun diyorlar, Büyüyüp ortaya çıkınca, Koyun gibi gütmek için sizi.

Henüz tanıştım, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar, Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,

Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda, Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…

Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha, Samimi değil! Yahu nedir bu bendeki ısrar?

Aynı rüyaya dalarmış gibi tekrar tekrar, Yüzyıllardır seni her gördüğümde Yeşeren gözlerimden düşer yaprak.

Hayatına girmek isteyene, tam zamanında açmalısın kapını… Ve tam zamanında çıkarmalısın sevgiden şımarmaya başlayanları…


Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın, Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın. Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

Ben hep böyle yaşadım, Herkesi uyandırmak için, Vakti saati değildi belki, Belki de beceremedim.

Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasındaki çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Anlarsın ki kimsenin farkı yok kimseden… Sadece biri dahi iyi yalan söyler. Daha iyi oynar oyununu…



3 Beyazıt akman sözleri


İnsan fanidir... Devlet baki.

Şeriatta namaz beş vakittir, hakikatte ise her nefestedir.

Öldürmeyi öğreneceksin. Çoklarını yaşatmak için bazen birini öldürmenin gerekli olduğunu öğreneceksin

İlim Çin’de de olsa gidip alınız”

Hilal'in haç'a olan üstünlüğünün nedenlerini anlamak için pek fazla düşünmeye gerek yok...*

Türk imparatorluğu" lafı mantıksız. Sultan ırka bakmaz onun için önemli olan liyakattir. Türkler değil "Devlet-i Aliyye dir

Bir tek Mehmet'in istanbulu asırlar sonra bile Türk hakimiyetinde kalacaktı

Sen benim hayatımı kurtardığını mı söylüyorsun?"Kimse kimsenin hayatını kurtaramaz, ben senin kaderinde vardım."

Her geçen gün kendi içinde daha çok kayboluyorsun.

Aradığın bir şey var ama ne olduğunu bilmiyorsun.

İçinde bir ateş var ama onu engin arazilerde rüzgara köle ediyor, tekrar tekrar rüzgarın alevleriyle körükleyerek ateşi hiç ediyorsun.

Hayat bir sermayedir, bunun kârı iyiliktir.

Hayat yanılsamadır, sanat onun ötesindekini göstermeli. Yani gerçekten daha gerçektir.

Hekim, İskender'e dünyada üç şeyi uygularsa ölümden başkasının kendisine yaklaşamayacağını söylemiş. Az uyuyacak, az yiyecek ve güneş doğmadan kalkacak.

biz sabra inanırız. insan sıkıntıların boşa olmadığına yaratanın çözümlerine inanırsa, kader hiç beklenmedik şekil ve zamanda çözümü insana sunar

Yazın bunu bir yere: Batı dünyası asırlardır alt edemediği İslam'ı hep sahnede, sayfada ve beyaz perde de yenmeye çalışmıştır.



Çılgınlık, bizi biz yapan yetenektir

Ulus adla yaşar. Adını unutan, her şeyi unutur. Adını değiştiren, her şeyini değiştirir.

Çocukluğum boyunca aldığım tüm ekonomi derslerinde tek bir altın kural vardır: Para kaosu sever.

Tarihin bana öğrettiği şudur her terör ona eninde sonunda dur diyecek bir kahraman yaratır.

Her insanın miracı kendi içindedir. İnsan kendini bilmedikçe kainatı bilemez.

Kendi içinde yolculuk bitmeden ötelere yolculuk edilemez

unutmamalıdır ki, her erkek aslında babasını yitirdiğinde doğar

kralın büyüklüğü yönettiği toprakların genişlik ve büyüklüğüyle ölçülmez; topraklardaki adaleti ve liyakatiyle ölçülür!

Bir el parçası kadar toprağa adil hükmeden imparator, dünyaya zulmeden kraldan daha büyüktür! "

Haritalar insanı bir yerden bir yere götürür, ama çoğu zaman harita insana gideceği yeri değil geldiği yeri kendisini anlatır.

Biz insanlar bazen başımıza gelen olayların sıradanlığıyla aldanırız. Bilmeyiz ki aslında bu sıradanlık aldatıcıdır.

Hayatımızı değiştiren olayları coğu zaman fark etmeyiz bile.

Bazen benliğimizi öyle büyütür, nefsimizi öyle şişiririzki kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazarız

haddimizi unuturuz. Kirletiriz kendimizi, zulmederiz özümüze.

Karanlık yeryüzünü sardığı zaman,*
Yıldızlar yere düştüğü zaman,
Deryalar kuruduğu zaman Türk, insanlığa adaleti getiricek.


Merhamet unutulduğu zaman,
Ateş yeryüzüne hakim olduğunda,
Güneş hilali doğacak

Türk, insanlığa adaleti getiricek.
Atının yelesi alevden,okunun tüyü kartaldan olacak

Her zaman gidilecek bir yer, geçilecek bir yol, keşfedilecek bir mekan vardır.

Her zaman yeşertilecek bir vadi, çiçeklendirilecek bir bahçe, sulandırılacak bir çiçek vardır.

Biz zaten bahçelere konmaya gelmedik; bahçe yapmaya geldik.

Biz ufuk seyretmeye değil, ufuk keşfetmeye geldik, oğul.

Kızımla evleneceksin. Sizin nikahınız Levh-i Mahfuz'da yazılmış, arşta kıyılmış.

Hükümdarlık onu bilmeyenler için kuştüyü yastıklar, onu adaletle yaşayanlar için ise çivili yastıktır

Ey Osman Sonun topraktır. İskender gibi güçlü. Süleyman kadar kudretli de olsan ebedi tahtın toprak altında unutma.

Türkler bu dünyaya çivi çakmaya değil, yayılmaya gelmişler.bu dünyaya adım atmak, ata binmek, sürekli hareket etmek için gelmiş.

İlmin dini ve ırkı yoktur, İnsanlığın ortak malıdır.

İnsan kağıdı karaladıkça kalbini ağartır.

Hiç düşündün mü, Neden bu güzel kokular hoşumuza gider? Neden bunlardan zevk alır, mutluluk duyarız
Çünkü güzellik insanın içindedir,"

Fıtratında vardır insanın iyiye ve güzele duyduğu muhabbet.

İnsan olmak, güzelliği takdir etmek değil midir?

"Bu topraklarda insan neye gülüp neye ağlayacağını şaşırıyor.

Bir Bahçenin Bakımını Yapabilen Bir Ülkeyide Pekâlâ İdare Edebilir.

Çicekler Vardır Her Gün Sulanmak İster.Otlar Vardır Yolunmadı mı Çiçekleri Yok Eder Ağaçlar Vardır, Gölgeleri Serinlik Yapar

Bir Sultan Suladığı Çicekler Gibi Tebaasını Her Gün Gözetmeli Pis Otları Yolduğu Gibi Haksızlığı Cezalandırmalı

Güçlü Ağaçlar Gibi Ülke Sınırlarına Güvenilir Komutanlar Yerleştirilmelidir Ki,Onların Korunmasında Halk Rahat Etsin Çicekler Yeşersin

Cihad kimisi için kılıç tutmaktır, kimisi için top dökmek, bir başkası için ise kürek çekmektir.

Cihad Alim için kalem tutmak, kemankeş için ok atmak, bir oduncu için ise baltasını ustalıkla kullanmaktır

Zordur Fatih hakkında yazmak. Azıcık batıyla olan ilişkisinden bahsedersiniz, sizi liberal olmakla suçlarlar

Sultan'ın dinine vurgu yapsanız size
İslamcı zaferlerinden söz açsanız size Osmanlıcı , milliyetçi diye etiketlerler. Osmanlı'dan olumsuz bahsedince objektif , olumlu bahsedince şucu bucu" diye adlandırıldığımız bir ülkede yaşıyoruz

nefis diri oldukça insanoğlu aç kalmaya mahkumdur.

Savaş biter, ilim kalır. İmparatorluklar geçicidir, ilim ise katlanarak devam eder.

Biz hepimiz uykudayız; ölünce uyanacağız

Beni şimşek gibi çarpan madalyonda Latince şöyle yazıyor: Osmanlı Sultanı Mehmet, Türklerin İmparatoru Bir Savaş Şimşeği, İnsanlara ve Şehirlere Hükmeder

Rakamların ve hesabın sırrı, ölçünün ve güzelin gizemi hat sanatında buluşur.

bazıları ona "ruhun geometrisi demiştir. Hattın anlamı yazmak Allah'ı keşfetmek yeryüzünü idrak etmek, dillendirmek ve bilmektir.

"Halbuki gerçek,her zaman kurgudan daha şaşırtıcıdır

Sırf senden değil diye işini ehliyle yapanları hakir görme;

sırf senden diye işini hakkıyla görmeyenleri cezasız bırakma!

Yanan kağıdı su söndürür, yanan bedene merhem fayda eder. Peki yanan ruha ne iyi gelir?!'Adem,

Yeryüzündeki her iş öyle değil midir?Her zorluğu bir kolaylık izler.

İnsan kendi doğrusunu tek doğru bilmemeli.Elbet yürekten inanmalı inandığını yaşamalı,amma başkasının doğrusuna el uzatmamalı.

Dünya yalan,ömür kısa ve hayatın gerçeği de yok olmaya mahkum

Türkler Asyadan gelip de uçsuz bucaksız suları görünce bunun en büyük denizi olduğunu düşünmüştür bu yüzden “büyük,uçsuz bucaksız”deniz anlamında Kara Deniz demişlerdir

Büyük insanların büyük sınavları olur

Harita bir rüyadır Yeryüzünün önce akılda, sonra da kağıtta yansıyan sureti, algısı ve imgesidir.

Haritayı matematik çizer ama kalplerimiz besler.Haritalar hayallerimizdir.

ilim, ölümsüzlüğün belki de tek yolu.

Bir insanı olduğundan büyük göstermek ters etki doğurur, onu küçültür.

büyük adamlar yalnız kalmaya, yalnız karar vermeye mahkumdur

Fatih'e ve Türklere "Barbar" diyen Batı, kendi tarihine baktığında Fatih'in tırnağı dahi olamayacağını rahatlıkla görür

Önce kitapları yakarlar, sonra insanları.

Avrupalı çevirmenler İbn Sina'nın on dört ciltlik tıp külliyatını ele geçirince ağzına kadar altınla dolu bir sandığı bulan hazine avcıları kadar mutluydular.

Sen bilmez misin engel gibi görünen şeyler, bizi hedefimize götürecek basamakları oluşturur?

Kudüs'ün İşgalini Anlatan Şövalye şöyle diyordu Süleyman Tapınağına saklanan herkesi kılıçtan geçirdik. Öldürdüklerimiz o kadar fazlaydı ki, kan bileklerimize kadar çıkıyordu.


Stefan zweig

Başkalarını çok fazla düşünen bir kimse, kendisini unutur.

nasıl biri olduğumu bilseydiniz beni selamlarken yüzünüzde gördüğüm o tatlı, dostane gülümseme kim bilir nasıl donup kalırdı dudaklarınızın kıyısında!"

Ve sanırım beni ölüm döşeğimden çağırsan, birden ayağa kalkıp sana gelecek gücü bulurdum

söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz-

Nedenini bilmiyorum ama hissizleştim yalnızlıkdan kimse beni çıkarmıyor.
Ve insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla...

Satrancın çekiciliği tek şeyden kaynaklanır; stratejinin farklı beyinlerde farklı biçimlerde gelişmesinden

Muhtemelen kitabı hemen alıp okuduğumu düşüneceksiniz. Kesinlikle hayır! Önce kitabım olmasının sevincini yaşamak istiyordum.

İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz

İnsan bekler, bekler şakakları zonklayana dek düşünür ve Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız...

yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.

İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı

Ölmüş olan biri hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.

ölüyorum diye üzülseydin, ölemezdim!

Bize hiç bir şey yapılmadı, yalnızca tam bir hiçliğin içine koyulduk,

dünyada hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamaz.

kendini bulmuş olan kişinin yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık.

Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar

Sonunda yalnızdım ve artık asla yalnız olmayacaktım!


Dünyanın en önemli şeyi, insanın kendi kendisi olmayı bilmesidir.

insanın algı gücü zayıftır. Kendilerini ilgilendirmeyen hiçbir şey akıllarına kazınmaz, dikkatlerini bile çekmez.”

Ne olduğun o kadar bağırıyor ki, Ne dediğini duyamıyorum.

Hiçbir şey anlamıyorum, bilmiyorum, yapmıyorum, tükeniyorum..

Binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin.

Bir şeyi yarım yapmak, yahut yarım söylemek*hiç bir zaman iyi değildir. yeryüzündeki kötülükler bundan doğar

Gülen, sohbet eden binlerce insanın içinde ben kendi içimdeki o kayıp insanı arıyordum.

"İçerdeki gözyaşları dışarı akandan daha fenadır.

Ben seni, senin kendini tanıdığından daha iyi tanıyorum.

“Ruhu çoktan ölmüştü, geriye öldürülecek yalnızca bedeni kalmıştı

Gülerek, sohbet ederek dalgalanan insan kalabalığının ortasında kendi kendimi arıyordum,

içimdeki o yitik insanı arıyordum…Tek bir insanın diğeri için neler ifade edeceğini hiç bilmemişti,

Güvenin şartı samimiyettir, kayıtsız şartsız samimiyet.

hiç ağlamamış bir erkeğin ki kadar şiddetli ve korkunç bir hıçkırık sesi duyuldu .çaresine bakmalı.

Korku cezadan daha berbattır,

ceza bellidirhafif ceza, daha az ürkütür.

Ağlaması seni şaşırtmasın: Gözyaşları şimdi dışarıya akıyor, daha önce içeride birikip kalmıştır.

İçerdeki gözyaşları dışarı akandan daha fenadır.

''Zamanın çoktan sildiği bir hata için cezalandırılabilir miydi insan

Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasından sadece birisi,

Bir şey yaptığımız ya da yapmadığımız için kendisinden utanacağımız birilerinin olması iyidir.

Ancak her ne kadar maddeye bağlı değil gibi görünseler de, düşünceler bile bir dayanağa gereksinim duyarlar,

düşünceler bile bir dayanağa gereksinim duyar aksi durumda öteye beriye çark etmeye ve anlamsızca etraflarında dönmeye başlarlar;
düşünceler de hiçliği kaldıramaz

İyi olan şey unutulmaz, seni unutmayacağım,"

Dokuz yıl oldu ve sesinin tek bir tonu değişmemiş.Sevginin gücü hiçbir zaman tam olarak anlaşılmaz...

Senden uzaktayken mutlu, halimden memnun yaşamak istemiyordum

kendi kendimi acılardan ve yalnızlıktan oluşma, karanlık bir dünyaya gömmüştüm.

Yaşlanmak, artık geçmişten korkmamaktan başka nedir ki.

Öfke insanı zalimleştirir...

Seni çok sevdim ve artık her şey bitti; her şey mazide kaldı

ilk kez bu dünyaya ait birisi için var olduğumu hissediyordum.

Evde bir ölü yaşıyor, fark etmiyor musunuz?

Günümüzde paradan, lanet olası paradan başkası geçerli değil, bir de yapabildiğiniz kadar reklam. Bunu yapamayan yok olup gidiyor.

insanın sinirlerine hâkim olması şu günlerde çok zor.

Gülmek, duygunun mutlu ve özgür biçimde dışa vurumudur.

"Ben seni yaşamım boyunca sevmekten yorulmadım ! “

Bir sözcük, çarpan kalbinde bütün dünyanın alevlendiği o sonsuz ateşi söndürebilir mi?"

Bahane arayan, her zaman bulur.

İnsan ölümün gölgesinde yalan söylemez."

Kitaplar, insanın hayat yolculuğunda yanına alabileceği en iyi besinlerdir.

Herkes en azından bir parça delirir.

Beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin

Dünyadan kopuk yaşayanlar, karınca gibi, dünyanın tuhaf ve eşi benzeri olmayan bir maketini kurarlar

Suskunlaşmak ölmek bu diye düşündü.

Belki de bizim gerçek yolumuz budur:
Hüzünle geriye ve özlemle ileriye bakarak huzuru arayarak ama daima huzursuzluk içinde olmamızdır.

Birisi üzerime aniden tabanca çevirse yüreğim etrafdaki bunca insanın yüreğinin bir avuç para için attığı kadar atmazdı.

Bu hayat bir fırtına gibi üstüme çökmekteydi"...İçinde milyonlarca yüreğin attığı şu kocaman kent

Tek bir sözcük duymanın hasretini o an olduğu kadar hiç çekmemişti.Bekledim seni, kaderimi beklercesine

Senden önce sadece kasvet dolu, hafızamda karışıklık vardı toz tutmuş, örümcek ağlarıyla sarılmış, karanlık nesnelerle ve insanlarla dolu mahzen

Sebepsiz yere kaçmaz insan

Sadece onsuz yaşamak istemediğimin farkındaydım ve yaşamıma nasıl son vereceğimi bilemiyordum.

Güzellik kadınlardan gider gitmez, bilgelik koşa koşa gelip yerini alır.

beni bırakın... ben yorgunum... artık dayanamıyorum Cehalet, bütün alanlarda ortak olmak üzere

insanın kavrulan bir yüreğinin olması lazım,idrak etmesi için

Dikkatimi hiçbir şey üzerinde toplayamıyordum.Yarım yamalak bir gerçegin hiçbir degeri yoktur,

Yer yarılsaydı da içine girseydim!
Kaçabilseydim! Yok olabilseydim

Utançların en büyüğü... İnsanın kendine en yakın bildiği kimselere karşı duyduğu utançtır.

Ahlaken zayıf olanların her zaman bir mazereti vardır zaten.

İlk önlerine çıkana kendilerini teslim ederler ve hiçbir şeyi düşünmezler. Sonra Tanrı'dan medet umarlar.

İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da başka bir insanı mutlu etmektir.


insanlar' tanınmayanlar.
Bunlar bizleriz yeryüzüne yayılmış sayısız varlık; Basit, sakin hayatımız dışında hiçbir şey istemeyen
bizler şurada, burada, ve her yerde

5 Sabahattin ali sözleri


Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.

Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim.

Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.

okurken geçen iki saatin, ömrümün senelerinden daha dolu ve ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.

İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. büyük ve insanca bir sebep lazımdı."

en çok okuduğum kitabın, en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir...''Aşk

beklediğim aşk başka bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey.

Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla ve bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez istek

Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti..."

Bir ümidim yok. Bu sondu. Ahiç bir şeyin değişmesine imkan yok,

Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden haberim olmayan insan birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi?

hep böyle değil midir ? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?

Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. ahbaplık etmek isterseniz tahammüle mecbur kalacaksınız.

İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir

İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu...

Kalbimin etrafında mütemadiyen sıkışıp ezilen bir şey vardı.."

O gelmez artık!'' dedi.Nereden biliyorsun dedim.Gidişinden belliydi

İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer...

Ne olursa olsun dümdüz bir beynim olacağına hiç olmamasını tercih ederdim.

İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. Ben de

yaşayacağım... Ama nasıl yaşayacağım hayatım nasıl dayanılmaz bir işkence olacak!.. Ama ben dayanacağım
Şimdiye kadar olduğu gibi...

Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl ateşin yandığını kalkıp inen göğsünde nelerin kaynadığını bilimediği için, insan ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür.

Her gün odamda oturur, kitap okumaya çalışırdım. Bir tek harf bile fark etmeden sayfaları çevirir dikkatle azimle baştan başla fakat zihnimin başka yerlerde dolaştığını görürdüm.

Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir.Kendim kendime yeterim."Niçin uyandım?..

Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatırlamıyordum.

Bir insanın diğer bir insanı, hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu

Yollarımız bir kere karşılaştı. Fakat ona dair hiçbir şey bilmiyorum onun yanında içimi müthiş bir korku, onu kaybetmek korkusu sarardı.

Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var...

Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi.
Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım...

Küçükten beri..."Kendinde kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek

Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek

hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına acımak ondan kuvvetli olduğunu zannetmektir

ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkasını bu kadar zavallı görmeye hakkımız yoktur.

Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek.

unuttum diyemem, fakat üzerimde bir tesiri kalmamış...

Tam yaşamaya başladığım andan itibaren beni öldü saysınlar.

Fakat her şey geçer, her şey unutulur. Kendini felâketin içinde kaybetmenin mânâsı yoktur.

İnsan birazcık kalender olmalıdır!Kendimi kendim bile tanımıyor

Ondan ayrılmanın güç geleceğini biliyordum. Fakat bu kadar korkunç, bu kadar acı olacağını tasavvur edememiştim

Demek beni anlamaya çalışacaksın? Fena fikir değil... Fakat bana öyle geliyor ki, boşuna emek!.."

Acaba şuanda o ne düşünüyor? Herhalde beni değil... Niçin?..

Orada bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki?.. Her şeyi...Her şey bitti mi? Zannetmem.

İkimizin de çocuk olmadığımızı biliyorum. Yalnız bir müddet dinlenmek ve uzak kalmak lazım. birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyuncaya kadar...

Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırsan gelirim..."dedi.*Nereye çağırırsan gelirim!"

Sensin Kalbim değildir Böyle göğsüme vuran.

Bir arkadaş istiyorum Beni tamamen anlayacak ve benimle karşı karşıya hiç konuşmadan oturabilecek bir arkadaş.

İçimde biriken hislerin birdenbire patlayarak beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum

İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı.

Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi.

İstediğin kadar güzel resim yap… Anlayan, kıymetini bilen olmadıktan sonra…

Hiçbirimizin yüzünde gülme takati kalmamıştı...Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Bütün dünyada yalnızım...

Niçin*ilk*defa*gördüğümüz bir peynir hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde*ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?

Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor...

Bir tek ümidim, ayakta duramayacak kadar yorgun oluşumdu.Bizim evde de !

Bizim evde de ekmek almak bir mesele

Yalnız söyleyebilsem...*Bir kişiye olsun içimdekileri dökebilsem...*

Bunu sahiden istesem bile artık bir insan bulmama imkân yok Bende arayacak hal kalmadı...

Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik.

Kendimi bildim bileli günlerimi, haberim olmadan nefsime itiraf etmeden seno aramakla geçirmiş ve tüm insanlardan kaçmıştım.

Etrafın seni sıkmaya başladığı zaman kitap oku..

Belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir. Yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vakti.

Önce kendi kendimize acımalıyız. Çünkü Başkasını zavallı görmeye hakkımız yoktur.

Dünyadaki hayatın bir tek manası sevmektir.


6 Dostoyevski sözleri

bir kadın hem zeki hem de kıskanç olursa, iki kadın haline gelir ve bu bir felakettir

Sevebileceğin birine öyle kolayca rastlayamazsın

Bir çocuğun ölümünü görmektense, dünyaya geliş biletimi iade etmek isterim.''

neden hiçbir iş yapmıyorsun?
- Yapıyorum.
- Ne yapıyorsun?
- İş yapıyorum.
- Ne işi yapıyorsun?
- Düşünüyorum.”

Hiç tanımadığınız birinin gülüşü daha ilk karşılamanızda hoşunuza giderse, karşınızdakinin iyi bir adam olduğundan tereddüt etmeyiniz.

Duvarı yıkacak gücüm yoksa, onu yıkmak için kendimi paralayacak halim yok fakat önümde duvar var diye ona boyun eğecek de değilim."

Sizi kime benzetiyorum, bilir misiniz? Cellatların elinde gülerek, parça parça olmaya katlanan kişilere.Denginiz değilim efendim, dengesizim

Namuslu olmak sizi diğer insanlardan üstün yapmaz, övünme hakkını vermez, herkes yaşadığı sürece namuslu olmak zorundadır

İnsana en çok acı veren şey,
Söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki*Uçurumdur

Önce ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır

Etrafınıza göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile!

Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.

İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür.

içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız

İnsanın önünden geçtiği bir ağacı görebildiği için mutlu olmamasına şaşırıyorum.

düşündüklerinizin en önemlisini başkasına açmadan dünyadan göçer*
gidersiniz.

Çağımız ki, insanların yüreklerini*
bir şaşkınlıktır almış.

Bütün hayatın konfordan ibaret olduğu düşüncesi propaganda edilir olmuş!

Arzularımı yok edin ideallerimi silin, bana daha iyi şeyler gösterin, seve seve peşinizden koşarım.

Yakınlarımı nasıl seveceğimi hiçbir zaman bilemedim. Bence yakınlarını sevmek, yabancıları sevmekten daha zordur.

Tembellik, bütün kusurların anasıdır.

Param olduğunda, benim de son derece orijinal biri olduğumu göreceksiniz.

Paranın en bayağı, en iğrenç yanı insana yetenek bile verebilmesidir.

Ben kötü bir insan değildim. Ne aksi bir adamım,ne de uysal biriyim. Ne alçağın biriyim,ne bir kahramanım, ne de korkak. Ben hiçbir şey olamadım

Her şey üstüne üstüne geliyorsa, belki de sen ters gidiyorsundur.

Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin ama geri dönemezsin."

Anıların güzel olanları da, kederli olanları da insanı hep hüzünlendirir.

Sizin tecrübeli bir doktor olduğunuz kadar ben de tecrübeli bir hastayım

Sevebileceğin birine öyle kolayca rastlayamazsın.."

Hayattan pek çok şey öğrenen insanlar, neşeli ve masum kalamazlar.

Dostlara bile açılamayacak, insanın kendine saklayacağı sırlar da bulunur.

Böylesine bir heyecana karşı durmak, kutsal bir şeyi lekelemek gibi olacaktı.

Kendi yolunda eğri gitmek,*
Başkasının yoluyla doğru gitmekten yeğdir.

Öyle bir sınıra gelirsin ki aşamazsan mutsuz olursun, aşarsan, belki o zaman daha da mutsuz olursun.”

Kuyuya tükürme, gün gelir içersin... derler.”

Korkak, korkar ve kaçar... Korkan, ama kaçmayan, henüz korkak değildir

Kendinize en yakın bilip yardım beklediğiniz insanlardan sadece kötülük gördünüzse Merhametiniz'le ezin onu. Nasıl sarsıldığını göreceksiniz

Öylesine mutsuzsunuz ki, hep, asıl suçlu benim, diye düşünüyorsunuz.

yaptıklarımdan korkuyorum.'' diye düşündü.

her şey insanın elindedir. Fakat insan korkaklığı yüzünden çok şeyi kaybedebilir

İnsanların en çok neden korktuklarını bilmek isterdim.

Onları en çok korkutan şey yeni bir adım atmak, yeni bir söz söylemek

biliniz ki, yanlış insana karşı duyulan sevgi çabuk unutulur.

Bence, gerçekten büyük insanlar, dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.

İnsanların en önemli işi, sanırım bir cıvata ya da piyano tuşu değil insan olduğunu kendisine ispat etmektir.

İster budalaca,ister akıllı sözler olsun,yanınızda durmadan konuşmak,konuşmak istiyorum.

insanlar kendileri mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu asla anlayamazlar

namuslu bir insan namuslu diye övünür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir?

Ama ümit insanı aldatır

Zekâyla güzellik birlikte olunca birbirlerine o kadar yakışıyolardı ki...

Hepimiz alınyazımıza dargınız, yaşamdan bıkıp bezmişiz

Konuşmayı bilenler, hep kısa konuşur.

Doğmak elimde olsaydı gülünç koşullarda dünyaya gelmeyi kabul etmezdim._

Bir tutuklu için en önemli, paradan da önemli olan nedir Özgürlük; veya hiç olmazsa onun hayali...

Anlıyor musunuz bayım insanın gideceği hiçbir yerin olmaması ne demektir insanın gidebileceği bir yerin olması gerekmez mi

Yaşama arzum, hayata inancım vardı!.. Fakat bu düşüncenin ardından bir kahkaha attığımı da hatırlıyorum.


7 Zülfi livaneli sözleri

Giriş kapısında niye polis var?' diye sordu. 'Onlar uzun yıllardır üniversiteleri, üniversitelilerden koruyorlar diye cevap verdi

Hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.

Sağcı solcu, milliyetçi tarikatçı, Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı, genç-yaşlı, kadın-erkek, köylü-şehirli, Doğulu-Batılı, zengin-yoksul olmanız fark etmez.*Yeter ki düzgün insan olun!

Onca sayfa okunur mu hiç ya? Derken iPad'i işaret ediyordu. O zaman hayatı, aşkı, ölümü, felsefeyi 140 karakterlik tweet'lerle ifade eden bir kuşakla konuştuğumu kavradım.

Sokakta birisi Sokrates'e hakaret edip tekme atmış. Sokrates hiç aldırmadan yürüyüp gitmiş. niye bir tepki göstermediğini sormuşlar. O Bir eşek beni ısırsa onu dava mı etmeliyim sizce?' demiş.

Zaten dünyanın hangi köşesinde huzur kaldı ki...

İnsanlar acı çekerken, İstanbul'da en iyi suşinin nerde yenileceğini konuşanlara dayanamıyordum.

İnsan hiçbir umut beslemediği zaman durumu kabullenebiliyor ama

kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar bir güneş ışını belirince insanın dünyası o ışığa bağlı oluyor...

Uçakların icadı Zweig'ın neslini çok heyecanlandırmış savaşların sonunun geldiğine inandırmıştı.

Uçaklar insan düşün dü ki bu uçak havadan uçtuğuna göre sınır falan tanımazdı Dolayısıyla sınırlar yok olacak, barış gelecekti.

Uçaklar icat edildikten birkaç yıl sonra gökten bomba yağdırarak dünyayı yıktı

Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum her zaman yaptığım işleri bir boşluk duygusu içinde sürdürüyorum


Sanki içimde bir hiçlik var inan bana, insanların çoğunun ruhu, bedeninden önce çürür.

Kıskanmayı bile unutmak. Onu mutlu eden herkesi ve her şeyi sevmek. O noktada sahiplenmek biter, saf aşk kalır.

Aramızdaki fark ne Sen insanlarda üniforma bayrak ve din görüyorsun ben ise İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken acıkan, üşüyen, korkan insanı görüyorum

"Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kılıyoruz...

Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor

dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır

Andre Gide,komünist olarak çıktığı Sovyetler gezisinden antikomünist olarak dönmüş ve cesurca yazmaktan çekinmemişti.Aydın namusu bunu gerektiriyordu.

İnsan sevmeden yaşayabilir mi?

Ona çok acıyordum, hiç mi âşık olmamıştı acaba, sevdiği biri yok muydu?

Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor.

Aşkın, gözü kapalı uçurum kıyısında yürümek olduğunu bilen biri aşık olur mu hiç?" deyip sustum.

midemi bulandırıyor bu koca şehir. Kaçmak istiyorum...

Hiç bişey bilmiyorsunuz .
Modaya uyup cahilce işler yapıyorsunuz .

Şairlerin dediği gibi ‘Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul en güzel şehir'di

Bazı şeyleri boş inanç diye küçümsemeyin, onlarsız insan kültürü olmazdı.

Aşk denen şey bazen yürür,bazen uçar;bazen koşar biriyle birlikte;

Aşk bir başkasıyla ölümcül bir yürüyüşe çıkar üçüncüyü buzdan heykele çevirir dördüncüyü atar alevlerin içine.Birini yaralar öldürür

Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur.

Beni alıp tekrar karnına soksan bile koruyamazsın anne!"Sakın ola hiçbir şey için üzülme

bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür

Bilemiyorum, bilinçaltında olup biten şeyler için Nietzsche’ye katılmamak mümkün değil: “Müziksiz hayat hatadır!
Demişti

Ankara Üniversitesi'nde ders vermiş Ernst Reuter ne demişti bilmiyor musunuz? "Türkiye'de önemli insanlar değersizdir, değerliler ise önemsiz

Merhamet zulmün merhemi olamaz!"

Coĝrafya kaderdir. Coĝrafya kader olduĝu gibi tarih de kaderdir

İnsanların kendi millet veya inancını diğerlerinden üstün görmesi, ne korkunç olaylara, ne büyük acılara neden oluyordu bu dünyada

Asil insanların en neşeli zamanında bile bir hüzün vardır, düşük ruhlar ise en sefil zamanında bile neşelidir.

Her insanın içinde iyi ve kötü, yan yana durur. Hangisini beslersen o galip gelir.

Bilgi ne garip bir şeydir. Şişede hapsedilmiş gibi yıllarca duruyor, senin kapağını açacağın günü bekliyordu.

Türk erkeklerinin bir numaralı özelliği sinirlenince hız yapmalarıdır. hiç biri ile direksiyon başında tartışmayacaksın.

Hepimiz isimsiz, birbirimize uzak yaşıyoruz; başka kılıklar altında birer yabancı olarak acı çekiyoruz.

İnsan İnsanın zehrini alır" oğlum.

insanları konuşarak tanıyamazsınız... Dil, yalan söyler...insanları dinlemek, onları anlamak için yeterli değil

çürüme içten başlar.Her insan bedeninin çürüyeceğini bilir ve korkar

Çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense bundan kimse korkmaz!

İnan bana, insanların çoğunun ruhu,bedeninden önce çürür.

Aptallık o kadar yaygın ki, kapıyı pencereyi sıkıca kapamazsan havayla bile içeri girer.

Dünyanın en bulaşıcı hastalığıdır aptallık."

Karasevda dedim. "İşte insana o çılgınlıkları yaptıran duygunun adı

Dünyayı güzellik kurtaracak Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.


8 Kafka SÖZLERİ


senin yanında öylesine huzurlu öylesine huzursuz, Öylesine baskı altında ve öylesine özgürüm ki söz bulamıyorum,

Öyle bir sessizlik çöktü ki, bu sessizliğin içine seslenemiyor insan.

Yanımda yürüyordun düşünsene, yanımda yürümüştün!*aşık biri için ne büyük nimet değil mi?

Erken kalkmak,"diye düşündü,"insanı bir hayli aptallaştırıyor. İnsan uykusunu iyi almalı.

Odamda günlerdir yalnızım,*
ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?”

Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi

Evet, sevgin beni böyle kaplıyor Ve Allah izin verirse, senin yanında ben çakıl taşı olacağım...

"Kalbimin içerisinde sen varken her şeye katlanabilirim.

sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri

çocuklarına vereceğin herhangi bir ders değil, örnek bir yaşamdı.

sen başkaydın. Hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın

İki saattir kanepede uzanmış yatıyorum ve bu süre boyunca* senden başka hiçbir şey düşünmedim

Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben?

İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın Ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım?

Biraz daha uyusam bütün bu olanlardan kurtulabilir miyim?"

Paltom bile ağır gelirken, Nasıl taşırım
Koskoca dünyayı

Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor."

Mesela senin odanda duran, sen sandalyende ya da masanda otururken, uzanır ya da uyurken,seni gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim

bu sessiz geceler insanı boş hayallere sürüklüyor,

aslında yok etmek istediğim mutluluklar değil, acılarım.

Bu dünyada olduğun için teşekkürler;

Dünyaya bakıp da, senin içinde bulunabileceğini düşünemezdim. ''Ah, Milena Ah

Üstümdeki paltoyu dahi taşımaya üşenirken ben, bu dünyanın yükünü sırtımda nasıl taşıyayım


her şey abartı, yalnızca özlem gerçek, o abartılamaz.

sana hitap ederken her şeyi unutuyorum. “Seni hiç görmesem bile,

En iyiyi ararken iyiyi kaybediyorsunuz

pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim..."

Evlenmek, önce güven ister.*
Yoksa birinin yalnızlığını, bir başkasınınkine eklemek, bir yuva değil, tersine, bir zindan yaratır.

Sorularımızın değerini cevaplarımızla düşürüyoruz.

Aynı saatte
Aynı şiirde
Aynı satırda
Yıldızlar eşliğinde buluşalım.

”Konu yalnızca unutmak değil, çok daha ötesi.Çünkü insan unuttuğuyla yeniden tanışabilir.

Öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile “yok oluverir” insan, bunun nedenleri çoktur,

kişi yaşarken bile ölebilir. 'Bu dünya için kendini paralaman gülünç.

Benim yalnızlığım insanlarla dolu...İnsanın umudunu kıran:*
Çevrenin zorlayıcı gücü ve düş kırıklıklarına alışma..

Sana dokunmayan bir şey beni öldürebilir."

Kendime denk biriyle konuşacağım birkaç kelime yapacağım upuzun konuşmalardan çok daha aydınlatıcı olacaktır benim için.

Dış görünüşün vız geliyordu bana, sözlerine önem veriyordum yalnız

Bak Milena, ‘En çok seni seviyorum.’ diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki,

Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla’ dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.

kalbimde sen varken her şeye katlanabilirim..

"İnsan aslında, nelere sahip olduğunu bilmeyen bir kapitalist.

mutluluktan ölünüyorsa, bu benim başıma gelmeli.

İnanmak, kendi içindeki yok edilemez cevheri kurtarmaktır, kendini kurtarmaktır olmaktır.

Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.

İnsanlarla iyi geçinmek hem çok zordu hem de çok kolay; bunun kuralı yoktu


Tek suçum insan olmak Güzel bir söz duymayı hak ediyor muyum

Milena ben sana hoşuna gidecek
güzel bir söz söylemeyi hak etmiyorum, aksi taktirde söylemiş olurdum.

Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor Ortada hiçbir şey yokken, mahkeme bir suç buluyor

koşup yaşama sığınmıyorsa insan, yaşamdan zevk alabilir mi?

Kimse benden, benim kendimden istediğimin daha fazlasını bekleyemez.

benim ihtiyaç duyduğum miktarda huzur dünyada yok

Dünyanın herhangi bir yerinde ihtiyacımı karşılayacak kadar çok sabır var mıdır

Kafesin biri kuş aramaya çıktı

İnsan yalnızca sevinçli olduğu zaman gevezelik eder.

Herkes beraberinde taşıdığı parmaklıkların ardında yaşıyor.*

Erkeğin kadına ve kadının erkeğe vereceği en büyük söz, çocuklara gülümseyerek söylemeye özen gösterilen şu derin cümledir: Senden vazgeçmem.

İnsanı büyüklüğe götürecek yol, ancak onun küçüklüğünden geçer.

Hareketleri ağırlaşmıştı nedeni yorgunluk değil, anıların yarattığı yüktü

Asla beraber olamayacağız,
aynı evi, aynı teni paylaşmayacağız,
aynı masada oturmayacağız,
hatta aynı şehirde bile oturmayacağız..'

Eğer sana güvenmeseydim, sen böylesine kıymetli olur muydun hiç?



Ahmet haldun terzioğlu sözleri

Eğer ölümümün yararı olacaksa, feda olsun canım bu devlete."

Ya istiklal, ya ölüm Bu seçimi yapmak, kahramanların işiydi.

O Gök gözlü kahramandı. Türk'ün umudu..

Üstte gök basmasa, altta yer delinmese; Türk ulusu; senin ilini, töreni kim bozabilir?Hiç kimse!

Türk ulusunun ilini, töresini kim bozabilir Hiç kimse Yalnız kendi kendinin yağısı kendini bilmediğinde.

Türk, dış yağılarına karşı koyarken, içindeki yağıları bilmez, duymaz ve onlardan etkilenirse kolayca yağıya tutsak olurdu.

Yaşamamız, yaşamda kalmamız için gerekliydi öğrenmek.

Zorlu bir yaşam bizi bekliyordu. Belki dünden daha kolay, belki dünden daha zor,...

Korku Ne rezil bir duygu.

Korktuğu için yazgısını yenen ve daha uzun yaşayan kimse olmadı.

Baharın kendisi, özünde yeniden doğuşu simgeler.

Her yeşillenme yaşamanın işareti, her çiçek doğuma gülümseme, her doğum gök buyruğu

Gök altında neresi varsa gidebildiğimiz hep bizim" diyebilmekti göç.

Ulus adla yaşar. Adını unutan, her şeyi unutur. Adını değiştiren, her şeyini değiştirir.

Yaşamak onurlu olunca güzeldir.

Bozkırda devlet kurmak istiyorsa Türk gerekliydi büyük bir devlet kurmak istiyorsa Türksüz olmazdı.

şunu unutma, Türkler değmez belledikleri kişilerin ardından asla gitmezler

Korku! Ne rezil bir duygu Korktuğu için yazgısını yenen ve daha uzun yaşayan kimse olmadı.

Dün gerçekti Turan, bugün düş ama yarın yeniden kurulacak kutlu bir ülkedir

İlk değillerdi. Son da olmayacakları kesindi.

Garip sistem, bu memleketin öz çocuklarını harcamak üzere kurulmuştu. Gelecekte çok arayacağı, ama bulamayacağı, çocuklarını

Ne zaman ki töre terk edildi, o zaman yıkım başlıyor. Çin'e tutsak olma çağı geliveriyor.

Çin'e tutsak olmak demek illa bağlanıp köle kılınmak değil. Çin ipeğiyle, altınıyla, eşyasıyla, rahatlığıyla, töresi ve ahlakıyla tutsak alıyor bizi

Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! Bir ışık daha var, ışıklardan başka.

Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye:
Bir şey var bütün eserlerden başka

Çin sık sık 'Böl ve Yık' yolunu deniyordu.

Kişiler yok olup gider ama devlet ve ulus süreklidir

Irmaklar, akan sular hep temiz kalmalı. Asla kirletilmemeli!”

Varsın uzakta olsun. Gün gelir kavuşulur Allah yazdıysa...

Ölmek için her yer güzeldir! Yeter ki vatan toprağı olsun! Yeter ki Turan yurdunda bir yer olsun


Beklenen etki, beklenmeyen zamanda vurulan darbe ile sağlanır!*

Seçkin erler, seçkin ordunun izidir.

Acının en büyüğünü ihanete uğrayanlar yaşarlar.

Benlik ve yükselme hırsı sonu gelmez bir yıkıma götürür devleti.

"Yönetilen değil yöneten olmak için yaratıldık!"Türk, kurtuluş ve özgürlük ardında, tutulamaz bir güçtür.

Huzursuzluğunu susarak belirtir! Susar, susmak nasıl bir tepki ise

Seni anlamıyorum Çavuş! İbadetin yaşla ne ilgisi var! insan yaşlandım diyerek ibadete başlarsa dürüstlük olmaz ki.

Gönül işidir ibadet. İnanç işidir.İnanmak yolun yarısıdır. İnanınca olmayacağı varsa da oluverir...

Küçük, güzel, mutlu bir dünyası vardı. Bu dünyayı seviyordu

Kişioğlu düşler ülkesinde mutlu olunca, uyanmak istemiyor, uyanınca mutlu olmuyor.

Öyle ucuz ölümleri sevmiyoruz. Türk ölmemeli görüşü egemen gönüllere.

Türk yaşamalı ve mücadele etmeli. Türk değil, Türk yağıları ölmeli.
Öleceksek, öldüğümüze değmeli!



10 Okay tiryakioğlu

Takdir-i Hüda, belki fetih müyesser olur Haydi bre Reisim! ne bekleriz. Hele başlayalım görsünler bizimle uğraşıp fitne sokup Müslümanlara zulmetmek ne demek

En ufak bir disiplinsizliğe göz yummuyorlardı. Seferin ruhunu artık iliklerine kadar kavramış tı asker

Türk askeri üstlerine sorun çıkarmamak ve kayıtsız şartsız itaatte, dünya harp tarihine geçecek mutlak örnek bir tavır

insanın yaşadığı toprağın altında ölüleri yoksa, o toprak o insanın yeri değildir.

Annemi bu kadar sevmemin sebebi, belki de o harika kokusu..


Hele sakin ol çocuk. Harp hile olduğu kadar da sabırdır...

İki insanın paylaşabilecekleri en mahrem duygu aşk ya da arzu değil, acıydı

Kıran kırana bir kavga başladı. Moral üstünlüğünü birkaç saniyede kaybeden Bizanslılar gerilediler. Kısa süre sonra kaçıyorlardı

Yürüyen adam duran adamdan daha az dikkat çeker.

Zaman değişiyor Yüzüne tükürsen umursamıyor,yağmurdur deyip geçebiliyor insanoğlu.

Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme
Gönlüm duygularını anlatamadığı için
kızarken dilime Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme...

sabırlı ol. Suçlu suçsuzdan elbet ayrılır

İnsanlar az emekle çok nimet bekliyor,elde edemeyince de takdire küsüyorlar.

Ya kahraman olacak ya çamura batacaktım. İkisinin ortası yoktu.


Onlar öfkelerini yutarlar ve insanları affederler."

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.

Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yinede yaşarsın...Hz.Mevlana

Kader onu kabul edene yol verir, reddedeni ezer geçer.

Kalp denizdir, dil de kıyı. Deniz de ne varsa kıyıya o vurur.-Hz.Mevlana

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.*

Nerden geldiğini unutma ki,
nereye gideceğini unutmayasın!"
Şeyh Edebali

Şahsınıza yapılan kötülüğü affedin, milletinize yapılanı asla. Hz. Ali"

tükenmez bir yalnızlığı vardı.Ama o kitapları ve seccadesiyle mutluydu

Bırakacağın eli hiç tutma, tutacağın eli ise hiç bırakma,

sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol

kan ve gözyaşı olmasaydı, şehirlerin kapısını silahlar ve düşmanlık değil, çicekler ve kardeşlik açsaydı, insanlar yine de geçinemezlerdi

Sultanım. Mehmet gülümseyerek:
ben işaret edildiği gibi tiran olma yolunda bir zalim değilim, sebepsiz yere kimsenin canını yakmam.

Öyle bir yerdeyim ki;*
Ne gitmesi mümkün,*
Ne de kalması mümkün

Öylece bir yerdeyim işte .
Vazgeçmekle direnmek arasında,*

Akla karanın tam ortasındayım.
Kaybetmenin arifesinde,*
Yeni bir hayatın eşiğindeyim.
Kalsam canım yanacak,*
Gitsem hayatım...

Sizin kadar şanslı olamadıkları için insanları kınayamazsınız.Güçlü bir sesle:

Şehir sizin olacak Sultanım. Allah'ın yardımı ve senin kudretinle bu şehir önünde tutunamayacak

Şeyh hafifçe kımıldadı güzel yüzünde çiçeklenen huzurla Rabbimize şükürler olsun. Bana tam Mihmandar-ı Resul'ün kabri üzerinde namaz kılmayı nasip eyledi.

Fetih suresine erişmiştim ki haberi ulaştırdılar. Bir oğul daha nasip eyledi Rabbim...

'Ravza-i murada bir gül-i Muhammedi açtı.' Hamd olsun, hamd olsun, hamd olsun, adı da Mehmet olsun...

Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor

Sultan Mehmet sanata ve mimariye düşkün dü Avnî' mahlasıyla gazeller ve kasideler yazan, divanı bulunan büyük bir şairdi

Konstantin konuştu Sultan Mehmet
şehrin yağmalanıp harap edilmesini istemez. Ancak biz şehri yitirirsek, sonrası kimsenin umrunda olmaz Böyle bir anda ne hisseder insan?

verilen sözler boş çıktığında ve büyük bir yıkımın eşiğine gelindiğinde insan nasıl düşünür?

Sultan Mehmet sultanlık' denen korkunç yükün ağırlığını kaldırmak için, umulmadık anda sertleşmekden korkuyor ve Gönlü doğruya, iyiye, güzele yönlendiren velilerden birinin eşiğindeki basit bir sofi olmak istiyordi

Sabah ezanıyla başladığın günündeki tek derdin, iyi bir kul olmak için çabalamaktan başkası olmasın.

tek derdin ibadetlerini yerini getirmekten başkası olmasın.

Sultan Mehmet iki yaşında Amasya'ya gönderildikten sonra, şehrin valisi olan büyük ağabeyi Ahmet, 1437 de ansız ölmüş Altı yıl sonrada, aynı şehre atanan diğer ağabeyi Ali, Kara Hızır Paşa tarafından bebek yaştaki iki oğluyla birlikte katledilmiş ve Mehmet, hiç umulmadık şekilde taht sırasında bir numaraya yerleşmiştir

Sen dert etme adımını sağlam atan her zaman kazanır.


Sultanım seni dert üstü, murat üstü gören idraksizlerin, sıfatsızların, mutsuzların ve şükürsüzlerin kıskanç bakışlarından kurtulasın

Ölümün eşiğinde dizleri titremeye başladı mı, gerçeğin ta kendine uyanır insan.

Sultan Mehmetin Sade döşenmiş odası büyük bir kütüphaneyi andırıyordu. Raflarda dizili cilt cilt kitapların görkemli manzarası, yaşlı paşanın yüreğini titretti derin bir huşuya kapıldı. Böyle bir odada ölünür işte', diye düşündü..

Sultan Mehmetin otağ-ı hümayunu
Türk kırmızısı keten ve Türk mavisi pamuklu bezin üzerine altın flâman ve çini desenliydi muhteşem otağ mehteran marşları ve seçkin hafızların Kuran ziyafetleriyle kurulmuşdu.


Bir savaşçı, ölümün yaklaştığı o son anı hissettiğinde, bir anda neden savaştığını unutur Kafasından her şey silinir, gözünü önce kan, sonra da korku bürürmüş

ne için savaştığını hatırlatması bakımından Bayrak gibi düşün ya da ordu sancağı gibi. Haydi kal sağlıkcakla

11 Azîz nesin sözleri

Oysa mavi, güzel bir renktir. Acırım mavinin yenilmesine...

Valinin otomobili geldi. Şoför kapıyı açtı. Arabadan bir kara kuru herif çıktı. Ulan, yedi vilayeti titreten vali bumuymuş... Tüh bize

Herifte adamlık yok. Kara kuru ve boyu çoban sopasından kısa...

Sanırsın, çingene maşasına can yürümüş de adam suretine bürünmüş.

Olaylar gönlümüze göre gidince, onları biz böyle yürütüyoruz sanırız. İnsanoğlunun mutluluk budalalığı işte…

olaylar isteklerimize karşıt çıkınca, acı gerçek kafamıza dank eder…”

Bir delinin bozduğunu kırk akıllı düzeltemez..

Kırk yaşında bir erkeğin yirmialtı dişi ve otuzbeş yaşında bir erkeğin de yirmidokuz dişi olursaaa , acaba otuzyaşındaki bir kadının kaç dişi olur?

Bir insanın okuldayken hesabı kuvvetliyse , hayatta her zaman başarı kazanır.

Her ne olursa olsun yaşam sürüyor ve hep sürecek.

Deli değil ama politikacı... Sen bu memlekette yaşamıyor musun

Çöküyorum en dibe azar azar
Dağılıp parçalanıp ayrılıyorum
Topla beni tut beni

Vatan başka... Vatan gibi var mı!... Olamaz da...

Tartı çekmez suçlarımız, yer götürmez günahlarımız var.

Başkası olarak yaşamaktansa ,insanın kendisi olarak ölmesi yeğdir.

Yazık ki, nasıl öldüğümü yazamayacağım. Ençok buna üzülüyorum.

Bir yazar bütün yaşadıklarını yazsa bile ölümünü yazamaz.

Doktorlar anlamazlar mı?
- Aman oğlum , doktorlar diriden anlamıyorlar , ölüden ne anlasınlar...

Memleketin kalkınması herşeyden evvel fabrikalara dayanır

birader.Vicdan hürriyeti varsa, inancıma saygı göstermek zorundasınız;

size acıyorum."bizde düdük geçiyor geçmesine ama, öttürmesini bileceksin.

Aydın kişi gösterişi için kolunun altından kitap eksik etmeyenlerden, helaya bile kitapla gidenlerden hoşlanmam.

Simitte çok keramet vardır. Ne zaman simit yesem, zihnim açılır.*

Bizim gazeteciler, yazarlar neden simit yer çayla? Herkes parasızlıktan sanır.*
Yok canım, çayla simit zihin açar da ondan...


Cani Evlat a sorulur baba olsanız, babanız da çocuğunuz; suç işlediğinde ne ceza verirdiniz ?+ Onu bir topal ata bindirirdim. Üstüne çadır örter Çadırın tepesine bıçak asarım. At topalladıkça bıçak kafasına dokunsun, akıllansın.

Rüyada bile sürmez ki mutluluğum
Başlamasıyla biter

İşte yatağımız yastığımız bulutlardan

Rüyamın en güzel yerini gezdirecekken
Uyanıyorum birden Sen kim bilir nerelerdeydin Ben o rüyada seni yaşıyorken Haklısın Bey

"Hemşeriler," dedim, "bir memleketin kalkınması, kadınların yükselmesine bağlıdır. Kadınların uyanması için, kız çocuklarının okutulması gereklidir. Ne dersiniz hemşeriler?"

Yavrularım, yurtsever olunuz. Yurdunuzu çok çok seviniz.

Yurdunuzu yakından tanıyınız. Büyüyünce Anadolu'yu köy köy dolaşınız.

Yoksul yerlerde görev alınız Cumhuriyet size emanettir. Yoksul Anadolu'ya medeniyet ışığını sizler götüreceksiniz.

Yaz bunu atasözü Seçimi atlatmış iktidar gibi hiç yüz vermiyorlar.

Rüyada bile sürmez ki mutluluğum
Başlamasıyla biter

Yoksun diye bu dünyanın tüm varını hiçe saydım.

Bizim acılarımız olmasa bu dünya bunca güzelleşebilir miydi?

12 Mevlana sözleri


Kolay değildir mum olmak! Işık saçmak için önce yanmak gerek

Ya tutulacak kadar yakın ol;*
Ya da unutulacak kadar uzak....

'Mevlana'ya sormuşlar ;
kişinin değeri nedir?
cevap vermiş ;
aradığı şeydir ..’

Gaflet uykusuna dalmış bir bilgisize öğüt vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir.

Dokunamadığım..
Göremediğim..
Dindiremediğim bir acı taşıyor yüreğim.
Biraz yalnızlık, biraz hüzün, biraz çaresizlik ...

Kendine gel Rabbin seni terk etmedi

Nokta koyduysan bir kere,
Çevirmeyeceksin onu virgüle.*
Ne soru kalmalı,
Ne de tek bir soru işareti geriye

Cahille oturup bal yiyeceğine, âlimle oturup kuru ekmek ye.

Nehir gibidir insan...
Derinlerinde ne saklar...
Ne fırtınalar kopar, söylemez.
Sadece; sessizce akar ve gider...'

'Üzülme Tabuta yattığın gün,
Son kez kuyunu kazacaklar.

Şu içinde bulunduğun tek anlık ömrünü fırsat bil. Ve onunla meşgul ol.

Ne geçmişe üzül. Ne gelecekten kork

.Allah der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım…Ve ekler; “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.

Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.

Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur…

“Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın.

En garibi budur ya, “Öldüm” der durur, yine de yaşarsın.

Yürek yorulunca, ter gözden akar...'

Üzülme cancağızım...
Her bir yara'dan, haberdardır Yaradan...

Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder.

Dua; kapı çalmaktır. Sonrasına karışmak haddi aşmaktır.'

'Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu.

Kendini büyük görme,*
Bugün ayağının altında biten ot,
Yarın mezarının üstünde bitecek

Ey can; kimseyi kırma. Sözden ağırı yoktur.

Beden çok yükü kaldırır ama, gönül her sözü kaldıramaz

Efendimiz, huzurunda gösteriş için namaz kılan gence:"Kalk, tekrar namaz kıl,çünkü sen namaz kılmadın." diye buyurmuştu.

Sırların gönülde gizli kalırsa o muradın çabucak hasıl olur; dedi. Peygamber her kim sırrını saklar ise çabucak muradına erişir."

Tohum toprak içinde gizlenince, onun gizlenmesi, bahçenin yesillenmesi ile neticelenir.

Ne zaman gökyüzüne bir nefes,bir duâ gönderdin de,ardınca ona benzer bir iyilik gelmedi?'

'Kuyudaki kurbağalar, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanırlar.

“Edeb'î olmayan..Yalnız kendine kötülük etmiş olmaz..bütün dünya'yı; ateşe vermiş olur.

İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme, duydukları senin sesin, fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir.

Yalnızlık, kimsesizlik adam olmayanların sevgisinden, saygısından değerlidir.

Mum ağlamadıkça, alev gülmez...

Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu
arıyorsun...

''Balığa denizden başkası azaptır..

"Dediler ki gözden ırak olan gönülden de ırak olur/ Dedim ki gönle giren gözden ırak olsa ne olur?

İnsanoğlu, Yaradan'a dönerse kula benziyor; Yaradan'dan dönerse pula benziyor.."

Topraktan doğmak, toprakta çürümek hayvan işidir; gönlün, canın işi değildir

Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırakmak.Unutma ki!.. Nefret ve kinin ertesi pişmanlıktır.

her canlıya ölüm vardır. İnsan ölür ama ölmeyen "insanlıktır

.Elinden geldikçe kul ol, sultan olma!

"Çirkinlikle güzelliği görünüşle değil, akılla ayırt edin.

Surette sen küçük bir âlemsin ama hakikatte en büyük âlem sensin

.Ey gönül ses etme! Bekle! Ya nasip de Rabbine bırak...

Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır.

Ömrüm geçti, sevgilim gelmedi diye ümidini kesme.*O vakitli vakitsiz gelir...

'İki ceylan aynı otu yedi, biri fışkı verdi, biri halis misk...

Peygamber efendimiz iyilik yapmak ve dünyada eser bırakmak konusunda şöyle demektedir:"Dünyadan çekilip gittiği halde;kendisinden eser kalmış olan kişi, ne mutlu kişidir.

"Yol düzgün ama altında tuzaklar var. Yazının tarzı hoş ama içinde mana kıt

Gönlü güzel insanların gönlünde olmak güzeldir.

'Asla geçmişte yaşama; ama daima geçmişten ders al..

Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.

Denizi bir kaseye dökecek olsan, ne kadar sığar? Ancak bir günlük
rızık miktarı

Hiçbir hastalık, gönül hastalığı gibi değildir

Dibini görmediğin suya atlamadığın gibi, sonunu bilmediğin sevgiye teslim etme kendini

Elhamdülillah Gönlümde Allah'tan başka bir şey yok

Ey hakikat aşığı! Sen öyle bir aşkın peşinde koş ki, o aşk gelip geçici olmasın. Sonunda seni ümitsizliğe düşürmesin.

Allah aşkı yok olmaz. O aşkın aşığı da, maşuku da sonsuzdur.

Senin aşkında, benden başka kimse sebat gösteremez. Benden başka hiç kimse çoraklığa tohum ekmez.

Düşmana da, dosta da seni kötülemek istiyorum ki, seni benden başka hiç kimse sevmesin.

"Elhamdülillah Hakla olunca ölüm de, ömür de hoştur

İki gözüne karşılık dünyayı verseler kabul eder misin? Etmezsin. Peki gözü verene neden secde etmezsin?

Cahilin sonunda göreceği şeyi akıllılar önce görür.

Öyle şeyler oluverir ki siz, onlardan hoşlanmazsınız, halbuki o, sizin için hayırlıdır.

Vefasızlık, köpekler için bir leke, bir ayıp olduğu halde, sen nasıl oluyor da insan olarak vefasızlık gösteriyorsun!?..

Leb dersem maksadım leb-i deryadır.
LÂ dersem muradım İLLÂ'dır.

Mümin Allah nuru ile görür.

Nice bulanık şeyler vardır ki sen, onları saf ve berrak sanırsın.

Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

murataltug1985
02-13-2019, 21:02
13 Cahit Zarifoğlu Sözleri

Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.

Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım.

Farz et körsün olabilir. El ele tut. Taş al ve at. Kâfiri bulur.

Evet, hatırladım küçük basit şeyler yetiyor kederlenmeye. Ya mutluluğa?

Filistin; bir sınav kâğıdı… Her mü’mîn kulun önünde.

Kapı aralığından baktığımda görebildiğim en güzel şeydir; yaşamak.

Dedi ki; sen şairsin elindeki bu taş ne?, Dedim ki; şair aşka boyun eğer, zulme değil!

Bir gün ister istemez karşısında olacaksın kaçtıklarının. Dua et o gün henüz mahşer olmasın.

Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak toprak yok.

Kalbinizi yumuşatın, ama iradeniz sert olsun. Kelimelerinizi yumuşatın ama nüfuzunuz kuvvetli ve derin olsun.

İnsan kendi mutlu olma imkânını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir.

Ölü kalbimiz dirileydi hakka dönüp sadakayla yıkanaydık dünyaya hiç meyletmeyeydik.

O sabah ezan sesi gelmedi camimizden. Korktum bütün insanlar için, bütün insanlık adına.

Alnı secdeye inen insanların sesleri birbirine bağlanabilirse, ancak o zaman sokaklar, meydanlar ardına kadar açılır.

Ehli takva olun, ehli secde olun. Farzları alenen yerine getirin. Nafileleri kendi nefsinizden bile gizleyin.

Ve önemli olan ‘an’dır. Onu; ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir.

Diline bir düğüm at ve otur. Dinle. Gıybet ve dedikodu, münakaşa ve su-i zanlarla dolu söz varsa ya durma ayrıl, ya da engelle.

Bakıyorsunuz, zulmedilenlerin tek ortak özelliği var; Müslüman oluşları ve zulmedenlere bakıyorsunuz, onların da bir tek özelliği var; Kâfir oluşları

televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda, değil cihad etmek, acaba kalkıp farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?

Biz, sakalları şiirle karışık, yüreği Allah’la barışık adamları sevdik.

Hocam ileri gidiyorsun, seni sürerler diyorlardı. hoca ise kürsüsünden şöyle haykırıyordu Söylesinler bakalım nereye sürecekler? Söyleyin nereye sürecekler?*Allah’ın rahmetinin erişemeyeceği yer mi biliyorlar?

Takdir-i ilahi deyip teselli bulmuşlar elbet demişler bize bir yük taşıyan, Allah bir tane daha kısmet eder.

Bazı insanların hayvandan bile aşağı olması mümkün, eğer kalbinden merhametin zerresi kalmamışsa.

Şu küçücük kalpte nice hakkın yüklü.

Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim.

Bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız.

Zulmedince kendim, lütfedince sen, seni andım hamdettim sana taptım.*

Bazen var'ı Anlarsın yok ile

Son bir söz daha Bir yalvarış kırıntısı olmalı Duyanı olmayan Allah’tan başka.

Pencereden bakınca toprak ve ağaç görünmeli. Hava tertemizdir, yakınlarda sağlıklı bir dere akmaktadır.

İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar.

İnsan gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz. Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi?

On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu.

Hicret Taze Güçlü bir kandır damarlarımda...

Merhamet capcanlı bir kuştu insan kalplerinde

Yazarlar bazen ilk cümleyi yazdıklarında sonunu getiremeyeceğini anlarlar.

Bazen o cümle ile her şey söylenmiş gibidir.*Yazacak tek kelime daha bulamazlar...

İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz

Bizi fark edince eşyaların arasına gizlenmeye çalışan bir böceğe benziyor anlattıklarım.

Gelecektim. Ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim.

anahtarı yalnız bende bulunan bir odaya girer gibi okurum şiirimi. Onun hatıraları bendedir.

Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız.

Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları
Bir dehliz kadar karanlıktır bazıları
Konuşurlar

14 İskender Pala Sözleri

Ve ben Leyla’nın aşıkı, günler ve geceler boyunca dua ettim, bağrıma Leyla yazılsın diye.

Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin...

İyinin de, kötünün de fidanı senin içinde büyür

-Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor

Şimdi kelebekler rüyalarında seni görebilmek için uykuya dalıyorlar mıdır acaba?

Aşk… Gök kubbenin altındaki en gizemli kelimelerden biri. Bilinmeyen… Belki bilindikçe daha da bilinecek renkleri, desenleri ortaya çıkan.

Aşk; belki de bin bir başlı ırmak, her birinin yolculuğu ayrı, ama hepsinin ulaşmak istediği deniz bir.

Doğruluk mu* büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi? diye sorar, cevap Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı!” der.

Gökler sevgiyle dönerler, yıldızlar sevgi sayesinde yerlerinde durabilirler. Tıpkı kalbimizdeki sevgi yıldızları gibi…

dış yerine içi, suret yerine ruhu sevmek gerekir. Hayat ancak sevgiyle tatlıdır

sevgilisiz dünyada hayat sürmek beyhudedir.

Kendini yücelten alçalır, kendini alçaltan yücelir.

Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!.

Sevgi hissedilen di, biliyordum; ama bir heyecanın da adı olabilir miydi? Bir kişinin adını duyunca hissedilen bir heyecanın adı?!…

Geçip gitmede ömür…Umutlar hep yarın, yarın, Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar, boş didişmeler, faydasız gürültüler

Aklını başına al kardeş! Günü, bugün say; ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır

Sebep neydi, bütün varlığımın kendisiyle ayakta durduğunu bildiğim, hayatımın en değerli parçası

bir göz yumup açıncaya kadar neden ayrılıvermiştik?

Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.

- Hatıraları unutmak olanaksızsa; hatıralarda unutulmak kader olur.

unutma, her şafak, elinde fenerle gelen bir hırsız gibidir, ömürleri çalıp götürür. Uyanık dur!.

O’na aşk nedir diye sorsalar, tek bir cevap veremeyecek kadar aşk içindeydi.

- Bir tutsaklıktır başlar, biz doğunca; dünya denir adına. Bir telaş, bir koşturmaca, dursuz duraksız.

Varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!.

Geçip gitmede ömür…Umutlar hep yarın, yarın, yarın!

Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar, boş didişmeler, faydasız gürültüler…Aklını başına al kardeş!

ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır.

- Kimileri Gül dediler, ömür boyu güldüler; Kimileri de Gül dediler, Gül uğruna öldüler.

Aşk ayrılığının azab olduğunu söylüyor, sonra da azabın lezzet' demek olduğunu söylüyordu.

Bazan bulutlarla gelir, bazen lodoslarla. Umut ki, insanı en son bırakan cevher ve en kıymetli hazinedir.

Gözyaşları ne kadar çok şeye tercümanlık yapıyordu! Damladığı, süzüldüğü, aktığı veya kana dönüştüğü zaman, hep ayrı manaları vardı

Her gelen dert bir öncekini unutturuyor, her acı diğerini bastırıyordu.

Senden dolayı seviyorum seni ey sevgili..

aşk; karşılıklı oturmak, yüz yüze veya aynı noktaya bakmak, şiir okumak, sevgiliden utanacak kadar terbiyeli davranmaktır

güzelden bahsedip gülmek ve asla iffet sınırının ötesine uzanmamaktır. Demek ki aşk

azabında bir lezzeti vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu.

Bağlandığınız zincirin anahtarını ele geçiremiyorsanız, zinciri suçlamaktan vazgeçin

- Öyle ki kıskançlığımdan kendi gözümle bile dost değilim...

Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden. Kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık.

- Ahmağın kalbi dilinde, akıllının dili kalbindedir.

Seveni sevmek kolaydır; marifet o sevmediği zaman da onu sevebilmektir.

Hüzün, bir hazin kelime... Ayrılık gibi, hicran gibi; mutluluk gibi de. Bazen bir gözde görürüz onu, bazen bir yüzde.

- Tefekkür kalbin kandilidir; o giderse kalp için ışık yok demektir.

Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.

Ayrılık gibi, hicran gibi ve mutluluk gibi Bazen bir gözde görürüz onu, bazen bir yüzde.

Madem Allah'a giden binlerce yol var kim kimin yolunun yanlış olduğunu söyleyebilirdi ki?

Hüzün, bir hazin kelime...Bazan bulutlarla gelir, bazen lodoslarla.

Umut insanı en son bırakan cevher ve en kıymetli hazinedir.

Beni evvel öldürmüştün, şimdi geri dönüp geldin. Maktulüne ciğeri mi yandı katilin?

Aşk, kelimesinin bir anlamıda sarmaşık demek. Nasıl ki sarmaşık bir ağacı çepeçevre sarıp, onun dış dünya ile ilişkisini keser ve sardığı ağacı bir süre sonra kurutursa, aşk da öyle...

O ki; rüyana gireceğim diye söz verdi. Nice yıllar geçiyor ki bu söz yüzünden gözüme uyku girmedi.

Kimileri Gül dediler, ömür boyu güldüler; Kimileri de Gül dediler, Gül uğruna öldüler.
*
Nice yıllar geçiyor ki bir söz yüzünden gözüme uyku girmedi.

Işık ister misin? Nur ister misin?"
Elbette isterim O halde döktüğün varsa doldur, Ağlattığın varsa güldür,
Yıktığın varsa yap,
*
15 Sezai Karakoç Sözleri,

Noel ağaçları kahrolsun.

Allah’a inanan insanın özgür olduğuna inanıyorum.

İnsanı boynuna zincir takan eşyadan öteki insanlardan, ve insanların tanrılaştırdığı kişilerden ancak AIIah kurtarır.

insanı ancak Allah özgür kılar.

Putlar, tanrısızlık ortamında üreyen ruh mantarlarıdır.

Doğuyu Batıyı bilmeli Eski uygarlıkları* incelemeli Yükseliş ve düşüşün sebeplerini derinden derine araştırmalıyım

Allah’ın insanoğluna en büyük nimeti olan İslâm inanç ve medeniyetine mensup bir toplum nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer?

mutlaka bir veya bir çok sebeb vardır. Bunu bilmeliyim. İşte bütün konuları incelemekte ilim rehberim olacaktır

Düşüşün tadını almayan insan! Senin yücelerin serinliğinden, arılığından ne haberin vardır?

batılılar ve marksistler, aya da çıksalar, yerin dibine de inseler, ruhları itibariyle barbardırlar

kurdun tabiatını taşımaya devam ediyorlar.

Biz yırtık pırtık çul çaput içinde kalsak dahi hiç olmazsa medenî olmanın anısını taşıyacak kadar medenîyiz.

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.

Onlara anlat insan kelime ve şiirden yaratılmadı. sadece psikolojik* sosyolojik ve tarihçi Müslümanlık yetmez. Her Müslüman Müslüman
Yaşamalı

Her Müslüman iç dünyasında Müslüman olmalı, Müslüman olmayı idrak etmeli. Ve toplumsal tarih şuurunu eklemeli.

Tek çare ve çözüm, İslam dünyasının, uyanıp Batı’nın NATO’su gibi bir askeri güç, AB gibi bir siyasi birlik oluşturmasıdır.

Hayatı da şöyle yorumluyorum: hakikat savaşı ve karşı savaşlar, baş kaldırmalar.

Tarlayı dıştan kuşatanlardan başka bir de içten çürütenler türedi.

Hz Peygamber ne paraya, ne de halkın desteğine dayanmış ve güvenmişti. Hazreti Hatice’nin bütün Arabistan’ı kateden kervanları donatacak çaptaki servetini, peygamberliğinin ilk iki üç yılı içinde İslâm uğruna harcamıştı.

Hz Peygamber İslâmı servet biriktirme aracı yapmamış dünya gücüne değil, yalnız Allah’ın gücüne inanmış ve güvenmişti.

Allah Hz Peygamber in ihlâsına karşılık SAV e hem dünyayı, hem ahreti, bağışlamıştı ve Bu bağışlar, O’na da, ümmetine de yetmiştir.

Ölenlerin kanında Musa bilinci ve Suları yarıp geçme yolunun çiçeği açar.

Zulümde boğulan halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir:

Şeytanın kentini darmadağın etmeye and içmişim.

Kur’an kıyamet vakıasını ‘saat’ kelimesiyle anlatır saat kelimesi, vaktin ölçüsü olmuştur her an gelebilecek olan kıyamet vaktin ta kendisi olmuştur

Dünya zamanı, ahiret zamanının yanında adeta Hz. Musa’nın asasının yanında büyücü değneklerinin düştüğü zavallı bir duruma düşmektedir.

Geceye yenilmeyen her insana, ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.

Oruç, insanın* her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiat ziyafeti bir gök sofrasıdır. Yani, Samanyolunda Ziyafet.

Adalet mülkün temelidir. Peki adaletin temeli nedir?

yağmur karşılıklı yağar. Ruhların içindeki müzikle karşılıklı.Donmuş ruh ancak baharla kanatlarını açar.

Üzerinde Kâbe ya da cami resimli doğum günü pastaları, sosyetik umre turları, lüks ve israfla dinî şova dönüşen İslami hayatlara sığlaşan din algısı üzerinden bakmak gerekiyor.

Camiyi hayattan sürmeye başladık başlayalı, adeta ilahi bir ceza olarak biz de hayattan sürülmeye başladık

İnkâr tutsaklık, inanç özgürlüktür.

Doğaya inmiş vahyin mucize pınarlarından bir penceredir her üzüm tanesi.

Her üzüm tanesinde yaradanı görürsün.

Karın yağdığını görünce, kar tutan toprağı anlayacaksın.

Toprakta bir karış karı görünce, kar içinde yanan karı anlayacaksın.

İnancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da, utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır.

Bütün şiirlerde söylediğim sensin.
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin.

Yüksel bır kere daha ey ahir zaman ezanı.Ayasofya’nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı.

Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti,

Noel ağaçları kahrolsun.Oruç, insanın ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiat ziyafeti gök sofrasıdır

Umutsuzluk yok! Gün gelir. Gül de açar. Bülbül de öter.

İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler.

Ben geldim geleli açmadı gökler. Ya ben bulutları anlamıyorum. Ya bulutlar benden bir şey bekler.

Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum.

Arkamda ve yanımda güçlü surlar vardı sûrelerden.

Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat.

Cami, mihrabıyla bir tapınak, minberiyle bir toplum ve devlet, kürsüsüyle bir okuldur.

Var olan ne ki; bizi yokluğuyla üzenler vardır.İnsandan insana şükür ki fark var.

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı. Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.

İslâm âleminin kaderi, Türkiye’deki kördüğümün çözülmesine bağlı.
Ayasofya’nın avizelerini bu ramazanda da ısıtamadık; bunu unutmamalı

Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir. Sen kaç köşeli yıldızsın.

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği

Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da

16 Hikmet Anıl Öztekin Sözleri

”Bende koca bir sen var.”

”Allah, hüzünlü kalplerdedir.”

”Seni özlemek yalnızlığın dibi.”

”Secdesiz başın ağrısı çok olur.”

”Seven sevdiğine,*sevdiğini söylesin!”

”Melekler kalbinden öpsün sevdiğim.”

”Adının geçtiği yerde takılıp kalıyorum.”

”Duası güzel olanın kalbi de güzelleşirmiş.”

Gözlerin daha ömrümden kaç vakit götürür.Gözlerine bakıyorum, yağmur olasım geliyor.

”Sevmek belki bir gün okur diye şair olmaktır.”

”Yazmak kesmez oldu artık, şiir yaşıyorum ben.”

”Derdim mi? Beni biliyorsun, hep içime atarım.”

”Sevmek dilek tutmaya benzemez dua edeceksin.”

”Sabret azizim, çay bile demini almadan içilmiyor.”

”Cennete sen gitsen yeter, ben gözlerindeyim zaten.”

”Tasavvuf ; insana yokluğunu öğretme sanatıymış.

”Ey zaman, gün olur geçmezsin, gün olur yetmezsin.”

”Allah var diyoruz da, neden yokmuş gibi yaşıyoruz?”

”Sevdiğim yoksa yanımda, terk edilmiş bir şehirdim.”

”Gülüşlerim var benim,*her sıkıntıya eyvallah diyen!”

”Şimdileri bilmem ama, sevmek eskiden sakınmaktı.”

”Sevda kağıda yazdığından öte, yüreğine yazdığındır.”

”Zaten sen yoksun ya, nereye baksam dünya kokuyor.”

”Haramın içinde yüzerek, helalini bulamazsın derttaş.”

”Bu gece hüzünden nasibimize düşenleri de yazma vakti.”

”Zaman işte. Yar olunca yetmez, olmayınca da geçmez.”

”Sevmek seni seviyorum demek değildi hissettirmekti.”

”Gözlerimiz günahlarımızı temizlemek için mi yağıyor?”

”Siz hiç her şeyiniz olan birinin, hiçbir şeyi oldunuz mu?”

”Özlemek mi, sana benzeyen her şiire sarılasım geliyor.”

”Bir bilsen ne kadar özledim, utanır, nefes olur gelirsin.”

”Bir tercih değil artık, uzaktan sevmek huy olmuş bizde.”

”Öyle bekledik işte; geleceğinden mi sanki, sevdamızdan.”

”Kitaplardan başını kaldırma ufaklık, dünya kötü bir yer.”

”Sen sanki dün gittin, ben binlerce yıldır özlüyor gibiyim.”

”Bu dünya bizim için değil. Yüreğime her gün öğretiyorum.”

”Şehirli bir çocuğun köy sofrasına özlemi gibi sevdim seni.”

”Belki de sevmeyi bilmeyen insanlar bilenlerin imtihanı idi.”

”Belki çıkmaya korktuğumuz o yol bir dua miktarı yakındır?”

”Bazen, gölgen bile peşinden gelmese, yürümek lazım gelir.”

”Besmelesiz başladım diye mi doyamıyorum seni sevmeye?”

”Kimseyle konuşamadıklarını rüzgara fısıldıyor insan bazen.”

”Nefsin istediğinde değil, kalbin hissettiğinde sevmiş olursun.”

”Elif diye yazılır; cana nefes, kalbe şifa, Rabb’e yol diye okunur.”

”Ölçülü sev” demişti Allah Resulü. Çok sevince gidiyordu çünkü.”

”Yarim, belki duayız birbirimize, yarıda bırakmayalım, haramdır.”

”Kitap okumayan insanlar antreman yapmayan sporculara benzer.”

”İnsanlar yediklerinin kalorisi kadar haram helalini hesaplamıyor.”

”Kendi halinde olmak” ne güzel şey, bu kadar hal bilmezin arasında.”

”Yapabileceğin tek şey alışmaktır artık. Hüzne, özlemeye, onsuzluğa.”

”Sevgi bütündür. Sevmeyi vereni seviyorsan, verdiğini de seveceksin.”

”Namaz kıl, dua et ve aşık ol. Her şeyin nasıl düzeleceğini göreceksin.”

”Gerçekten hakkıyla yaşayan bir insan zerre kadar korkmaz ölümden.”

”İsmin geçse bir cümlede, yazarken yanmasam, okurken yanardım.”

”Ne güzel bir dua, şimdi Allah’a emanet ol ötesinden kıskanırım seni.”

”Bu gece öyle bir özledim ki seni, koca şehrin yerini değiştiresim geldi.”

”Ama yine de sorsalar gelsin mi diye yanacağımı bile bile, gelsin derdim.”

”Dışında ne kadar mutluysan, içinde gizleyemediğin bir hüzün vardır hep.”

”Bir ara gözlerin vardı şehrimde, sen gittin, yeşili ondan gitti İstanbul’un.”

”Sevmek, cennetin kapısından girince ilk onu istemeye yemin etmektedir.”

”Bize samimiyet lazım, samimi niyet…Dili süslü yüreği paslı insanlar değil!”

”Kimse hayal ettiği hayatı yaşamıyor ama sebebini sorduğunda herkes haklı.”

”Ben şiir olsun diye değil, Allah dua sayar, murad eder belki diye yazdım seni.”

”Bazen insanın anlatacak çok şeyi vardır içinde. Ama anlatacak kimsesi yoktur.”

”Seviyorum diyorsun ama şartlara bağlı. Kaşı gözü daha güzeli gelinceye kadar.”

”Namaza benzeyecek biraz da sevgin, niyet ettikten sonra etrafa bakmayacaksın.”

”Seni seviyorum desem, basit kalmaz mı? Seni yaşıyorum demek daha mantıklı.”

”Allah korkusundan titrer yüreğim, gözlerine günahsız bakabilmekti tek isteğim.”

”Ve ağlamanın cinsiyet meselesi değil, insanlık meselesi olduğunu söyleyin ona!”

”Solun solumun hizasına yaklaşmayacaksa ne yapayım ben bu canı, lazım değil.”

”Ne sensiz bu dünya gözüme görünsün, ne de sensiz gözüme bir ömür bürünsün.”

”Zaten aradığımız şey dertsizlik değil; derdimizi anlayabilecek bir yoldaş değil mi?”

”Aşık olmadan önceki ve sonraki sen arasında fark yoksa aşk sandığın şey hevestir.”

”İşte böyledir sevdalar, kimi çıkar sokaklarda satar, kimi çıkamaz sûkutunda saklar.”

”Bazen insanlardan uzaklaşmak lazım. Özellikle bizi lüzumsuz işlerle oyalayanlardan.”

”Hiçbir şiir seni geri getirmeyecek, ama bütün şiirler sana gelecek her satır ve sayfada.”

”Beklentiler aşka karışınca acıtır be evlat. Çünkü asla beklediğinle karşına çıkan olmaz.”

”Bir insanın kalbinin de tebessüm edebilmesi için masada en az iki çay bardağı olmalı.”

”Zaten en acıtan şey de gitmeleri değil, sanki bir gün geri gelecekmiş gibi gitmeleri olur.”

”Ruhum yorgun düşmüş, sevmekten değil, sevmenin hakkını verememe korkusundan.”

”Yeniden doğmak için, daha güçlü olmak için bir sonbahar geçmeli herkesin hayatından.”

”Evlilik, sevdiğinin malına mülküne ortak olmak değil, iman dolu göğsüne talip olmaktır.”

”Sahip olmak istemekle başlıyor en büyük hatamız. Kim ne götürebilmiş ki öbür dünyaya.”

”İnsanların her nefeste iki kere şükretmesi lazım; Biri nefes aldığı biri nefes verdiği zaman.”

”Şiir okuyan kadın sevilmez mi hâfız. Hele bir de şiir yazıyorsa ruhunu eline teslim et gitsin.”

”Bir nefes sonra ölecekmiş gibi sevmek neymiş, Rabbim bir kulunu öyle sevdirince anladım.”

”Bir ömür boyu bizi anlamayan insanların arasında yaşamak için, ne suç işledik bilmiyorum.”

”İyi şeyler inandığında, daha iyi şeyler sabrettiğinde ve en iyi şeyler hiç vazgeçmediğinde gelir.”

”Yarım dua da olmaz sevgi de! Ya tam seveceksin, ya da çalışmayacaksın hiçbir yüreğe girmeye.”

”Bilmek, olmak içindir. Bilerek cehaletten kurtulunmaz, bildiğini yaparak cehaletten kurtulunur.”

”İçimdeki hüznü bilen Allah’ tır. Gecenin karanlığına sessizce eklediğim duaları duyan Rahman’dır.”

”Defalarca otobüslerin camına emanet ettiğimiz başımızı kaç kere zikrederken secdelere emanet ettik?”

”Gece uyumayanlar bilir, onlar bazen, en siyahından derin sızıları aydınlığa çıkarır.

”Gözümüz değil, gönlümüz kaldı arkada, geride, başkalarında… Sustuk… Çünkü imtihândı, biliyorduk.”

”Ve eğer gerçekten seveceksen bir gün sadece soyadını değil, bütün bir ömrünü vereceksin sevdiğin kadına.”

”Kitaplar gerçek sevmelerin ispatıdır biraz da. Bir şair, bir kadını şiirlerinde yaşatıyorsa gerçekten sevmiştir.”

”Başıma gelen her şeye eyvallah çekiyorum bugünlerde. Olsun diyorum, ince düşünün insanlar incinir hep.”

”Güneş parlarken herkes seni sevebilir, ama gerçekten seni kimin umursadığını fırtınalar estiğinde anlarsın.”

”Herkesin ayrı bir derdi var işte.Adam derdidir derler. Neyi dert edindiyseniz kaderiniz de o şekilde yazılmıştır.”

”Hiçbir yağmurda, sensiz ıslanmaya cesaret edemedim ben. *İşte bundan, pencerenin ötesine geçmedi hayallerim.”

”Çocukluğunu rutubetli evlerde geçirmiş, nemli bir kalbim var benim. Ne zaman sıcak bir gülüşe inansam buhar olur.”

”Bütün sokaklar sana açıkken, herkes seni bir harama çağırırken henüz tanımadığın o helalin hatırına beklemektir sabretmek.”

”Bir şarkımız yoktu hani, birlikte söylemediğimiz. İşte onu bile çok özledim…Yokluk özlenir mi, yapmadıklarımızı bile özledim.”

”Böyle büyük bir kusursuzluk ve aşk ile yaratılmış bir dünyada şiir yazılmamış bir sevda ne kadar samimi olabilir ki?”

”Kitapları, yağmuru, çayı ve şiirleri neden bu kadar çok seviyorsunuz diyorlar. İnsanları iyi tanıyoruz, ondandır diyoruz.”

”Trafikte birbirine küfretmek çok normal ama biri yolda gelip sarılsa, ömür boyu unutamayacakları bir şaşkınlık oluyor.”

”Yağmur olmasa kim, nasıl temizleyecek şu sokakları? Yağdığında ilk önce kötü insanlar terk etmiyor mu zaten sokakları?

”Sabret, helalini bekle, kimse işlemediği bir günah için pişman olmamıştır. Kimsenin mükafatı da hayallerinden aşağı olmamıştır.”

”Peki, tamam, hayat bize sağlam bir tokat attı. Tamam, yere düştük. Peki yere düşen mi kaybeder yoksa ayağa kalkamayan mı?”

”Bir şey isteyince insandan isteme. Zira, verirse minnettir, vermezse zillettir. Allah’tan iste ki, verirse nimettir, vermezse hikmettir.”

”Akıl aşkları çok da sevmez. Çünkü aşk, sahasında akıl kabul etmez. Ondandır aşıklara Mecnun denmesi. Yani aklını kaçırmış, yitirmiş denmesi.”

”Aşkın rengini bir kelimelere sığdıramazsın. Sadece yansıması olur. Yansıyan dildeyse ziyandır kelimeler. Yansıyan kalpteyse şifadır kelimeler.”

”Sanki şakağımızda bir zincir. Bağlıyor bizi haramlara.

Sevdiğinin gözüne edepten başını kaldıramayan neslin yerini, gözleri bedenlerde gezen bir nesil aldı.”

”Uzaktan sevmek daha zordur ama daha esastır. Buna inandık sevdiğim.

”Bazen gerçekten sevdiğinizin yolundan gitmenin bedeli, onun dışında kalan herkesi kaybetmek ile sonuçlanır.

Yalnız kalırız ama O öyle yanımızdadır ki kalabalık ve huzurlu hissederiz.”

Heyecandan birkaç gün yemek yiyemez döner durursun, kıpır kıpırlık olur. Bütün güzellik ve emeğini ona feda edesin gelir ya, işte sevmekten bahsediyorum.”

17 Bob Marley Sözleri

"Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığın süre içerisinde çok şey yapabilmektir."

Kendi kendime konuştuğum kadar, kimseyle konuşmuyorum. Sebep delilik değil, sadece bilirim ki insanı sadece en iyi kendi dinler.*

Gerçek şu ki; herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey; ‘acı çekmeye değer birini bulmak.

Hayatımda kimse yok; ama sorun değil. Çünkü sen aşkı basitleştirenlerden birisin, bense yalnızlığın hakkını verenlerden.

Erkek ya da kadın ikisinin de bildikleri doğrudur; ama kadının tahmin ettiği her şey, erkeğin emin olduğu şeyden daha doğrudur.

Babam bana dedi ki; bana ettiğini evladından çekersin.babama dedim ki; babana yapmasaydın benden çekmezdin.

Aslında kadın su gibi bulunduğu kaba uyar. Kadınlardan şikayetçi olan erkek, hatayı kendi kalıbında aramalıdır .

Kurtarın kendinizi zihinsel kölelikten kendimizden başka kimse özgür kılamaz aklımızı korkmayın

Güneş parlıyor, hava güzel, ayakların dans etmek istiyor; ama yine de aklının bir kenarında dursun: birileri şu an acı çekiyor.

Baktın hayatın tadını çıkaramıyorsun; tadını kaçıranı, hayatından çıkar.

Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. Bazen öyle gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir.

Sadece çocukken güler insan, diğerleri gülmek değildir. Çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir.

insanı sadece en iyi kendi dinler.

Kaçan giden balonlara el sallayın; nasıl olsa havaları sönünce yere inecekler.

ilk önce yanlış insanlarla tanışmasaydık, doğru insanı bulduğumuzda onların değerini anlayamazdık.
*
insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir..

sevmediğin kişilerin yüzüne bakmak zorundaysan ve istesen de kaçamıyorsan; Gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun demektir.

Sen kim oluyorsun ki yaşadığım hayatı yargılıyorsun?

Ben mükemmel değilim ve olmak zorunda da değilim! Parmaklarınla beni göstermeye başlamadan önce kendi ellerinin temiz olduğundan emin ol.

hep hayal ettiğimiz başlangıcı değil; hiç düşünmediğimiz mutlu bir sonu istemeliyiz.

Evet haklısın, sıfır’ın gücü yoktur. Ama unutma ki, sıfır’ın kaybedecek bir şeyi de yoktur!

Güneş parlıyor, hava güzel, ama aklın da dursun: Birileri şu an acı çekiyor.

sürekli tebessüm edenler, içten içe acı çekenlerdir. Unutma, her gülen yüz mutluluk ifadesi değildir !

haklısın, sıfır’ın gücü yoktur. Ama unutma sıfır’ın kaybedecek bir şeyi de yoktur!

tek sorunumuz; onunla tanışalı bir kaç gün olmuşken ona seni seviyorum’ diyebiliyor olmamızdır.

Aslında sürekli tebessüm edenler, içten içe acı çekenlerdir.

Unutma, her gülen yüz mutluluk ifadesi değildir!

sevmediğin kişilere bakmak zorundaysan ve gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun demektir.

Düşmanından çok dostundan sakın! Çünkü dostluk biterse; sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir.

Mutlu mu olmak istiyorsun? Kimseden bir şey bekleme..

Yapman gereken tek şey; ‘acı çekmeye değer birini bulmak.

Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. öyle gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir.

Giderek terbiyesizleşiyorsan, hayatın ne mal olduğunu anlıyorsun demektir.

Ayağa kalk, dik dur, hakların için karşı dur. Ayakta dur, dik dur, mücadeleyi bırakma.

Her şey yolunda gitmiyor, ne yaparsan yap olmuyor En zoru da bunlara gülümsemek zorunda kalmak işte.

Kurtarın kendinizi zihinsel kölelikten

yanlışla tanışmasaydık, doğruyi bulduğumuzda değerini anlayamazdık.

Artık yeni bir başlangıç değil; hiç düşünmediğimiz mutlu sonu istemeliyiz

Çoğu şeyi kazanırken bazı şeyleri kaybedersin. öğle seçimler yap ki kazandığın şeyler kaybettiklerine değsin

Kadınlardan şikayetçi olan erkek, hatayı kendi kalıbında aramalıdır.

Boşver be! Nasılsa her rüya güneşle sona eriyor.

Babam dedi ki ettiğini evladından çekersin. Babama dedim ki; babana yapmasaydın benden çekmezdin.

Para hayatı satın alamaz.Zihnimizi sadece kendimiz özgür bırakabiliriz.

Mutlu mu olmak istiyorsun? Kimseden bir şey bekleme..

Karşılıklı sevgi aşkı, platonik sevgi insanı öldürür.

Yokluğunuzu hissetmeyeni, varlığınızla rahatsız etmeyin.

Eğer gerçek aşk istiyorsan, tene değil kalbe dokunacaksın.

Dünyanın en güzel ritmi, onun : senin için çarpan kalbidir.

Öyle insanlar vardır, kısa yaşar ancak hayata dair her şeyi çözmüştür. Bu dehalardan biridir

okurken doğruları bulacak, yolunuzdaki dikenleri temizleyeceksiniz.

Gördüğünü herkes sever onda kimsenin görmediğini bulacaksın gerçek aşk istiyorsan kalbe dokunacaksın.

Hayatımda kimse yok; ama sorun değil. ben yalnızlığın hakkını verenlerdenim

Bakmayın insanların çok sevecek birini arıyorum” demesine. Büyük bir sevgiye maruz kalınca hepsi kaçacak delik arıyor.

Unutma ki o muhteşemse, kolay olmayacak. Kolaysa, muhteşem olmayacak.

ona değerse, vazgeçmezsin. Vazgeçersen, sen değmezsin

hepimiz kalbimizin en iyi kısmını vermişizdir. Hem de karşılığında bizi düşünmesi bile zor olanlara.

herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey; acı çekmeye değer birini bulmak.

Her şeyinle seversin, tüm gücünle belki; ama yine kaybedersin. Neden mi? Çünkü her ‘seviyorum’ diyeni adam zannedersin.

İlk bakışta âşık oldun adamım, yoksa ikinci bakışta kimin ne mal olduğunu anlarsın.

Seni günün her anında düşünmüyor olabilir. Yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme.

Seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil...

Belki de ayrılık, yeterince sevmeyenler için bir sondur. Çünkü bittiğinde gitmek kolay; ama aşk ayrılıkta belli olur.

Yapman gereken tek şey, acı çekmeye değer birini bulmak.

Belki de hepimiz hiç düşünmeden kalbimizin en iyi kısmını vermişizdir.

O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir.... Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki?

Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz.

18 Kazım Koyuncu Sözleri

Şarkılarla geçtim aranızdan.

Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım, baba. Her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik.

Yerim yurdum yoktur benim, dünyada bir yerdeyim.

Sevgi bin kilometre ötede bile olsa gelir dokunur bize.

Birbirimizi sevmemiz için birbirimize benzememiz gerekmez.

Bir şey ürettim ben, üç beş kişilik şey değil, sevgi denen şey herhalde.

Bilemiyorum; bazen aklım yetmiyor, tüm akılları toplasamda bir aşk etmiyor.

Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamak için, savaşmak zorunda değiliz.

Bütün savaşlardan beter bir savaş. Saklanacak yerin yok. Ne yer, ne gök, ne de suyun altı.

Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizli’yim ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim.

Birbirimizi anlamamız için aynı dili konuşmamıza gerek yok. Ezildikten sonra hepimiz aynıyız

Hayatım boyunca Türkiye’deki sistemle mücadele ettim. Sonunda fark ettim ki sistemle kanser aynı şey.

Kaldırın gözlerimden şu sisini yüzyılların . Bir çocuk gibi görmek istiyorum her şeyini dünyanın.

Sevgi çok önemli bir şey. Sevmeyi bilebilmek, sevdiğini hissedebilmek, seni sevenlerle göz göze gelebilmek.

Bütün dünyanın, bütün toprakları hepimizindir. Bütün şarkılar, dünyadaki tüm insanlarındır.Tüm topraklar memleketimizdir.

Konserime sadece biletle giremezsiniz. Herkes gelirken yanında kitap getirsin. Kapıda durup tek tek kontrol edeceğim.

Yüz sene daha yaşasam, yapsam, yapsam hep yapsam yine eksik gideceğiz.

Ne kadar eksik gidersek hayatta yapacak o kadar çok şey bırakırız.

Devrimi düşlüyorsan ona göre yaşarsın. Yürüyüşün farklı olur. Bakkala, manava başka türlü davranırsın.

Bunun için sana kimse puan yazmaz tabii ama anlarlar. Orada birisi farklı yürüyordur.

Trabzonspor’ u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir.

Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı.

Birkaç aylık ömrün var. Soruyorsun kendine, Ne götürmek istiyorsun? Para yok işine yaramaz. Can kalıyor elinde,

gitmemem için, asla ölmeyi düşünmemem için bir sebep var. Acayip bir sevgi var.

Kanseri, kanser olmayanlar anlayamaz. Kanser de oldum artık. Duyarlı bir sanatçı olarak onları da hissediyorum.

Ben kanserden çok korkan bir insandım. Kanserim ve korkmuyorum.

Sadece beni sevenleri ve özgürlüğümü düşünüyorum. Ölüm küçük bir şey, ama hastalık özgürlüğünüzü sınırlıyor.

19 Cem Karaca'nın* sözleri...

Sinemadan siz anlarsınız tiyatrodan, müzikten Heykel, resim, edebiyat sorulmalı sizden Ekmeğin fiyatını bilmezsiniz

Bugün sen çok gençsin yavrum Hayat ümit neşe dolu Mutlu günler vaad ediyor Sana yıllar ömür boyu

Ne yalnızlık ne yalan üzmesin seni Doğarken ağladı insan bu son olsun

Düştüm mapus damlarına öğüt veren bol olur Toplasam o öğütleri burdan köye yol olur

Ana baba bacı kardaş dar günümde el olur Namus belasına kardaş döktüğümüz kan bizim

Sevda kuşun kanadında Ürkütürsen tutamazsın Ökse ile sapanla vurursun da saramazsın

Hayat sırrının suyunu Çeşmelerden bulamazsın Ansızın bir deli çaydan içersin de kanamazsın

Gecenin nemi mi düşmüş gözlerine? Ne olur ıslak ıslak bakma öyle

Saçını dök sineme derdini söyle Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle

Deniz üstü köpürür Kayığa binsem götürür hey canım hey Benim de şu cihana gelişim rinna rinna nay Bir güzelden ötürü hey canım hey

Unut beni unut arama Sakla bu mendili sakla Sende kalsın anarsan bir gün eğer Akarsa gözlerindeki yaşı silersin

Bir gün belki hayattan Geçmişteki günlerden Bir teselli ararsın Bak o zaman resmime

Çekti gitti arabayla egzozuna boğuldum Gözümde tomurcuk yaşlar ağır ağır doğruldum

Ustam geldi sırtıma vurdu unut dedi romanları İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları

Sende başını alıp gitme ne olur tut ellerimi. Hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar, Hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar. Sende başını alıp gitme ne olur.

Karnı büyük obur dünya Keder dolu acı dünya Ne gül koydun ne de gonca Yedin yine doymadın mı?

Gönlümle baş başa düşündüm demin Artık sihirsiz nefes gibisin içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin

Sen bir yanıl alma olsan Dalımda bitmeye gelsen Ben bir gümüş çövmen olsam Çeksem indirsem ne dersin

Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Çınarlı, kubbeli, mavi liman. Beni o limana çıkaramazsın…

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz, ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,

budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.


20 Ramiz Dayı Sözleri

hayat seni öyle zorlar ki yeğenim yolun başında kimdin unutursun.

Güç gizden gelir yeğen

Hesap görmek hesap etmekten zordur yeğenim.

Teslim olunmadan sadık olunmaz.

Portakalı soymadan içinin iyi olup olmadığını anlayamazsın.

Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir yeğen

Senin yerinden oynatamadığın taşlar var yeğen ama benim yok

Sadakat ya birine doğru koşmaktır ya birinden kaçmaktır

Mesele ölmek değil yeğen asıl mesele iz bırakabilmektir.

Değişmek zordur yeğenim ama bazen.*Aynı adam olmak daha zordur.

Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı.

Ölüm gibidir sadakat. Bir kere çizgiyi geçtin mi geri dönüş yoktur.

Bazen öyle acır ki için değiştin sanırsın şimdi dersin. Şimdi her şeyi yapabilirim.

Çözemedim bazılarını. Uzaktan mı adamlar adamlıktan mı uzaklar?

Mesele ölmek değil dost bildiğin en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele.

Sevdiklerimize çok yakından bakarız. Bu yüzden kusurlarını görmeyiz.

Kadere inanan insan tesadüfe inanmaz.

Hayatın kuralı bu ne kadar uzağa gidersen git başladığın yere dönersin sonunda.

Sadakat sevdiğinin kalbini avucunda tutmaktır ama sadakat gerektiğinde o yüreği fırlatıp yere atmaktır.

Çaresizlik aradığı çarenin belki tam önünde olması ama onu bulacak vaktin olmamasıdır çaresizlik.

Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur

Geçmişe dönmek başka geçmişi silmek başka. Bir kere aktı mı zamanın içinden suyun yolu değişmez.

Bazen yaşamak için öldürmek zorundasın. Bazen yaşamak için içindeki sevgi seni öldürmeden sen onu öldürmek zorundasın.

Sadakat endam değildir aslında sevgiden kör olmaktır hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakalanmaktır sadakat.

Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.

Sadakat ne menem şeydir bu sadakat? Sadakat sır saklamak mıdır? Sessiz kalmak mıdır? Kıyametin kopacağını bile bile.

Savaşmak aslında hasmınla savaşmak değil sevdiklerinle savaşmaktır.

Savaşırken göremezsin bazı savaşları kazanamazsın artık durmalı ve geri çekilmelisin.

Zorunu benden duy yeğenim herkese yalan söylemen yetmez artık. Bundan böyle bir başına kalsan da artık kendin olamazsın.

Sevdiğini korumak için savaşman yetmezse eğer en karanlık çare onun sevgisini öldürmektir.

Sevdiğini kurtarmak için en kötü ihtimal en son yol ona ihanet etmektir.

Hayal ettiğin her şey bir gün* gerçek olabilir o ihtimali yok etmeden unutabilir misin gerçekten sevdiğin tek insanı.

Sözler verilir sözler unutulur gün gelir ihanet eden sadakat ister. Sadaka gibi verilmez sadakat isteyen hepsini ister.

Sevdiğine sadık kalan adam kendinden vazgeçebilen adamdır.

Unutma! Bin kere dönsen o güne bin kere ihanet edecekler Herkes doğasının gereğini yapar. Bin kere ihanet etseler çaresi yok bin kere gidersin yanlarına.

En iyi soygunlar girerken değil çıkarken bozulur yeğen. Haydutlar öyle iyi planlar ki girmeyi nasıl çıkacaklarını unuturlar.

gerçeğin en çıplak en gaddar en acımasız yüzü ama en korkuncu her şeye sahipken bir anının bir hayalin bir hayaletin peşinden koşmak.

Elinden bir şey gelmeyince kabullenmek kolaydır. Asıl çaresizlik elimden geleni yaptım mı diye sormaktır.

asıl çaresizlik çareyi geçirmişken eline avuçlarının içinden kaçırmaktır.

İkisi de akıntıya sürüklenirken kurbağa sorar akrebe niye yaptın kardeş? Bak ikimiz de öleceğiz. Akrep döner ve şöyle der napayım benim huyum bu

Ölüm gibidir sadakat pazarlığı olmaz. Bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü…

Ne umutlar fısıldarsa fısıldasın sana hayat çeker gider sadık kalmaz sonunda…

Gerçekleri saklayarak ulaşabilir misin gerçeğe anıların içinde aradığın insanı bulabilir misin

hiç yaşanmamış hayata gerçek gibi tutunabilir misin olmayan birinin seni hala koruduğuna inanabilir misin

gerçeğin o kadar çok yüzü var ki* gördüğüne inanabilir misin…

Seni sınayacaklar yeğen sana soracaklar. Ne soracaklar yeğen bir tarafta melek bir tarafta şeytan ne soracaklar sanırsın ha?

Seni sınayacaklar yeğen sana soracaklar. Artık tereddütte gerek yok ya ileri gideceksin ya vazgeçeceksin

Ezel bir kere ihanete uğradın mı anılar sana bataklık olur yeğen. Hatırladıkça çekerler seni içeri hatırladıkça affetmek istersin yeğen.

affetmek unutmak demek öncesini hatırladıkça sonrasını unutmak istersin

çırpınma boşuna yeğen hançer bir kere saplanınca çıkarmaya kalktıkça iyice kalbine gömersin.

Hayatın kuralı yeğen ne kadar uzağa gidersen git başladığın yere dönersin

Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı.

Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı

Nereye gidersen git unutma. Herkes gün olur evine döner

En karanlık gününde en çaresiz anında en umutsuz anında kendin için* çocukların için çare

yüreğinde çocuğunun sevgisini tutan hiç kimse çaresiz değildir.

Tüm kapılar üstüne kitlenmiş de olsa birinin kalbinde yer tutan hiç kimse tutsak değildir

Çaresizlik aradığın çarenin belki tam önünde olması ama onu bulacak vaktin olmamasıdır çaresizlik.

Çaresizlik cevapsız kurak bir ıssızlık değildir. Dışarıda devam edecek hayattır asıl engel.

Asıl engel sana geçit vermeyen seni umursamayan seni yutan hayattır

İnanıyorum söylediğini candan söylediğine. Ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez.

Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir

iyi niyetli kurbağa akrebe yardım eder. Ve Akıntının ortasında kurbağa sırtında korkunç bir acı hisseder…

hayat o kadar acımasız ki vurmaz dersin vururlar, sevmez derler severler

unutma ki hayat seni öyle bir noktaya getirir ki sen bile nereden buraya geldiğini anlayamazsın.

sen delikanlı ve mert ol be dayı. Ama yinede Çok acımasız bu hayat çok dayı

Dön bak arkana yeğen, gitmez dediğin kaç kişi gitti…

Ne kadar değişirsen değiş, nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı…

Kendin ol yeğenim…

Herkes öldürür sevdiğini…

yapılacak bir şey yoksa kardeş, en iyisi hiçbir şey yapmamaktır. Eğer bir şey de yapacaksan kardeş önce sana ne yapacağımı hayal et.

Sen sen ol ben onu çok iyi tanıyorum deme…

Hayatta tabutunu taşıyacak dört arkadaşın olsun yeter yeğen…

Seni seven senin kurbanındır.

Yaşamak kolay yeğen önemli olan çaba sarf etmek…

Eyer sende insanların kalleşliğine uğruyorsan hayal et önce onlar için sonra kendin için

bir insan seninle aynı sofrada oturup sana ihanet edebilecek yüzü biliyorsa sende o zaman içindeki iyi niyetli hislerini sileceksin

zayıf noktası ne bilmenin hiç bir önemi olmaz kendini yüksekte tutmayı bileceksin başın dik olacak yön değiştirmeyecek üstüne yürüyeceksin

insanların yüzünü görmeyeceksin konuşursa inanırsın onun yolunda gidersin gittiğin yolu hep bileceksin

sonunu iyi düşüneceksin umutlanacaksın bir zamanlar bileğini düşüren insanın beynine gireceğini
karşına çıktığı zaman üzerine yürüyüp belindeki su silahını ona sıkacaksın

gece hayal ettiklerin gerçekleştiği zaman sabah kuşların sesiyle uyanıp o zaman herkesten önce hayatı yaşayacaksın

Sen olmasan her gece bir fotoğrafla canladırıyorum kalbimi günü gelince gerçeğini yaşarız ama başkasıyla.
Çok sevdik be abi…

diyorlar ya yeğen sevdiğini mi unutursun yoksa hayatını mı ben hayatımı unutur yeğen onu unutmam!

ben kendimi unutum ama onu unutmadım.

21 Koray Avcı Sözleri

Düşme öyle aklıma. Sen bana gelince, ben kendime gelemiyorum.

Biri var aklımda, darmadağın özlediğim.Kocaman bir çukur kazdı içimde. Kazmasız, küreksiz.

O beni bitirdi, ben ise onun için hayatımı.

Sendeki gülüş Ankara’ya deniz, İzmir’e kar getirir.

Sen bana geç geldin, ben sana erken.

Korkunç bir sancı değil mi? Özleyip de sarılamamak.

Sktir et geçer dediğim, hiçbir şey geçmedi.

Güldüğün fotoğraflar beni de gülümsetiyor, bilesin.

Birini unutmak için başkasını kullanmayın.

Aramızda kalsın, bu aralar kendimden başka kimsem yok.

Tutuşsun gün yansın geceler, vaktimiz varken

Öyle ya; türkü gibiydi saçların, türkü gibiydi gözlerin.

Hep senli hayaller kurdum, hepsi üzerime yıkıldı.

Düşme öyle aklıma. Sen bana gelince, ben kendime gelemiyorum.

Küs müyüz deyişine barıştığım insanlar var benim.

Benim can yarımı sar gülüm. Çünkü derin bir nefes ki; aşk sana benzer.

Sonra bir şarkı çalar ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarsın.

Eskiden sadece kışlar soğuktu. Şimdi ise, insanlar soğuk, yürekler soğuk.

Yaşamla ölmek arası sana şiir yazmak. Yazarken ölmek, okurken yaşamak.

Kalbi güzel olanın, gözünden yaş eksik olmazmış.

Koray Avcı diye bir adam yapmışlar; sen susuyorsun o anlatıyor her şeyi.

Öyle bir aşk ki bendeki; ne söylesen başımın üstüne koyuyorum.

Giden gider sel olur. En kötüsü de sen olur, sensiz olur. En beteri sessiz olur.

Avuç içlerinden öptüğün bir kadını, unutmak pekte kolay olmuyor.

Ne de güzel olurdu, ayrılık olmasaydı. Aklıma geldiğinde, gözlerim dolmasaydı.

Mutluluğuna engel oluyorsam eğer, hiçbir zaman tanımadın say beni.

Belki de hasret kalmak yaşamaktan daha özeldir. Bize yanlış öğretmiş olmasınlar?

Biraz sevmek diye bir şey yok. Ya öleceksin aşkından ya da vazgeçeceksin.

Varla yok arasında yaşanır bazı aşklar. Gel demeye hayat izin vermez, git demeye kalbin.

Kadın karnına koca bir dünya sığdırdı. Siz dünyanıza bir kadın sığdıramadınız.

Belki bir daha senin gibi bir aşka rastlamayacağım ama sende benim gibi bir yüreğe düşmeyeceksin

Çalma kemençem dertli zaten yüreğim yara. Böyle ayrılık olmaz hep mi bu bahtım kara.

Erkek dediğin yürekli olmalı Kendini seven bir kadını üzmekten ödü patlayacak kadar da korkak.

Misafir olarak geldi sanmıştım hüzünlü gönlüme. Meğer ev sahibi olacakmış bütün ömrüme.

Küfür sevmezdim ben ama babam öğretti sayıp savurmayı. O da sevmezdi zaten hayırsız olmazdı evladı.

Bir gün beni aramanı istiyorum. Öyle telefonla değil, şevkatim ara mesela, kokumu ara, sevgimi ara.

Yoruluyor insan işte Nasıl yorulmasın? Geçiyor işte günler bir şey demeden. Gün geçiyorsa işte ömür geçmesinde ne yapsın.

Ve bir gün herkes anlar sevdiğinin kıymetini. Ama gidince, ama bitince, ama ölünce. Kısaca; iş işten geçince.

Aklına geleyim sebepsiz, nedensiz. Beni hatırla ve gülümse. Sonra pişman ol ve hiçbir işe yaramasın.

Bazen bir kahve yudumlayıp bir şarkı açarsın. Susarsın ve o şarkı senin söylemek istediğin her şeyi söyler.

Hava çok soğuk bu gün ama üşümüyorum merak etme. Aşkının ateşi olmasa da yokluğunun yangını var içimde.

Saçınızın ucu kırılsa, kendine dert edecek adamları sevin.

Merhamet, bir adama yakışan en güzel şeydir.

Bazı kadınların tarifi zordur. Sadece seversin. Gülüşünü, bakışını, dokunuşunu.

Kimdir diye sorarlar; dinleyen aşık olmasın diye anlatamazsın!

Ben; hayırlısı buymuş, dediğim sürece, hiç bir önemi yok. Yolumdan çıkanların da solumdan çıkanların da.

Sana gelesim var Bir sevesim var ki sorma gitsin. Nedenlerim var sana dair, nedensiz sebeplerim.

Ne bileyim işte sensizken bile seninleyim.

Kurduğum hayalleri anlatırım. Anlatır, inan diye gözlerine bakarım. İnanmazsın… Ulan hepsi gerçek olur, sen inanmadığını bile hatırlamazsın.

Her şey bir gün bitecek; giydiğin en güzel elbiseler bile seni unutup gidecek. gördüğün binlerce göz kaybolup göçecek. Tek bir şey kalacak yastığının üstünde. Söylediğin sözler

Her yazdığımı sana dinletirdim. Bilmezdim ben nerde ne koyulacak. Virgülle noktayı hep sevgili zannederdim.

Biri kaybolurken öteki yok olacak.

Öpmeye korkardım yanaklarından. Ya utanırdım yüz çevirirse diye. Utanmasın diye şarkılar söylerdim gerdanına

Şimdiye kadar Leyla olduk. Mecnun olmaya zerre niyeti olmayanlara. Artık sıra Piraye olmakta. Hani aşkından ölmüş de yinede dönmemiş Nazım’a

Sigara izmaritine kadar bitiyor. Dostlar Hayıflanıyorum dertte değil ama

özlüyorum suyumu yudumlarken gizli saklı gözlerini.

Ya kal deseydi kalır mıydın?

Ben sana bayılırken sen selamı verdin kabrim ondan kazıldı.

Ayaklarım beni götürürken kalbim orada mıhlanmıştı ikiye bölündüğümü biliyor musun?

Gitmek zorundaydım gittim ama sende kal demedin giderken ne yaşadığımı bilemezsin

ayaklarım beni götürürken kalbim orada mıhlanmıştı ikiye bölündüğümü biliyor musun? Sen anlayamazdın kendinde değildin seni suçlamıyorum.

22 Osho Sözleri,

Sen cevapları ezberliyorsun ama hayat asla aynı soruyu tekrarlamaz.

- Hayat küçük şeylerden oluşur. Eğer sen seversen büyük olurlar.

Tümüyle sev ve tümüyle acı çek çünkü saf olmayan altın, bu yolla ateşten geçerek saf*altına dönüşür.

- Birisinin hatası için kendini cezalandırmak aptalcadır.

Hayat öylesine bir gizemdir ki onu kimse anlayamaz ve kim onu anladığını iddia ederse o sadece cahildir.

O ne dediğini bilmiyor ne saçmaladığını bilmiyordur. sen bilge isen anlayacağın ilk şey şudur: Hayat anlaşılamaz.

- Hayatın hedefi özgürlüktür. Özgürlük olmadan hayatın anlamı yoktur.

Özgürlük politik, sosyal ya da ekonomik özgürlük anlamına gelmez. Özgürlük zamandan, zihinden, arzudan özgür olmaktır.

İnsanlar birşeyi anlamadıklarında yanlış anlamaya başlarlar.

Gerçek soru ölümden sonra hayat olup olmadığı değil, ölümden önce sen hayatta mısındır?

- Aşkın seni harekete geçirdiği şekilde hareket et. Aşk öyle derin ihtiyaçtır ki onsuz yaşayamazsınız;

ya kendisi ya da yedeğini ararsınız. Yedek sahte olabilir ama en azından bir süreliğine âşık olduğunuz hissine kapılabilirsin. Sahtesi bile keyiflidir.

Zekâ elde edilen bir şey değildir, o doğuştandır, o öze aittir, o hayatın yapıtaşıdır.

- Her zaman ne varsa onu gör. Acele etme. Bir şeyi yanlış anlamaktansa anlamamak daha iyidir.

Yaşamak istersen ya şimdi olacaktır ya da asla olmayacaktır.

- İnsanın yeryüzünde kendisinden daha büyük bir şeyin parçası olmak zorundadır; ancak o zaman kendisini güvende hisseder.

Anlamak özgürleşmektir. Gerçek asi, bir savaşçı değildir; o, anlayış sahibi bir insandır.

- Ve sana söylüyorum; gidecek hiçbir yol yok. Her şey bu anda… Bütün var oluş, bu anda toplanmıştır.

Bütün var oluş, yaşadığın anda akmaktadır Hayatın hedefi özgürlüktür. Özgürlük olmadan hayatın anlamı yoktur.

Özgürlük politik, sosyal ya da ekonomik özgürlük anlamına gelmez. Özgürlük zamandan, zihinden, arzudan özgür olmaktır.

Hayat öylesine bir gizemdir ki onu kimse anlayamaz ve kim onu anladığını iddia ederse o sadece cahildir.

Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar

Hayatın hedefi özgürlüktür. Özgürlük olmadan hayatın anlamı yoktur.

Her bir düşünceyi bırak ve en sonunda hiçbir şey kalmaz. Zihin diye bir şey yoktur, sadece düşünce vardır.

Kendini kabul ettiğin an güzelleşirsin. Kendi bedeninden keyif aldığında başkalarına da keyif verirsin.

Hiçbir şeyi ayıplama onu kullan. Herhangi bir şeye karşı olma. Nasıl kullanılabileceğinin ve dönüştürülebileceğinin yollarını ara.

İlişki kuracaksın ama muhtaç olmayacaksın;

Ayrılık kaçınılmaz bir sondur, kimse istemez ama gereklidir.

hayat olduğu gibidir; olması gerektiği gibi değil!

Hayat böyledir işte. Ona hazırlanamazsın, onun için hazır olamazsın. Güzelliği, mucizesi de budur,

Hayat seni hep hazırlıksız yakalar, hep sürpriz yapar. Gözlerin varsa her anın sürpriz olduğunu ve önceden hazırlanmış hiçbir cevabın ise yaramayacağını görürsün.

Asla maske takma! Öfkeliysen öfkeli ol. Bu risklidir*ama gülümseme*çünkü bu dürüst olmaz.

Tüm mekanizman ters yüz olmuş çünkü kızmak istediğinde kızmadın, nefret etmek istediğinde etmedin. . şimdi sevmek istiyorsun, aniden

Öfkesini bastıran insanlar hep çok yerler. Öfkeli insanlar daha fazla sigara içerler çünkü öfke tırnak ve dişlerden boşaltılır. Sahici ol

Şimdiki zamana sadık kal çünkü tüm yalanlar geçmişten ya da gelecekten içeri sızar.

Geçmişi bir yük gibi üzerinde taşıma; gereksiz yere de gelecekle uğraşma!

- Aşk özgürlük verir. Eğer özgürlük ve aşka sahipsen başka şeye ihtiyacın kalmaz. elde etmişsindir. Sana yaşam işte bunun için verildi.

- Kadın erkekten çok daha önemlidir çünkü o rahminde hem erkeği hem kadını taşır.

Kadın O kıza ve oğlana, her ikisine de annelik eder; her ikisini de besler. Erkekle yarışıyorsun* gerek yok

Şiir yazmaya gerek yok, şiir sensin. Sevgin senin müziğindir. Sevgilinle birlikte çarpan kalbin senin dansındır.

İbn-i Sina Sözleri

Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.

- Hayatın genişliği, uzunluğundan daha önemlidir.

- Ne Öğrendimse, Secdede Öğrendim.

- Ben öküzden korkarım*çünkü onun silahı var ama aklı yok.

- Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından hayırlıdır.

İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve ilmi bilgelik kandilin yağı gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa sana “diri” denilir.

Bilim ve sanat uyuşamadığı ülkeyi terk eder.

- Avam gördüğüne duyduğuna, havas her şeye inanır. Hassül havas ise inandıklarını yaşar.

- Bildim ve anladım ki hiçbir şey bilinmemiş ve hiçbir şey anlaşılmamıştır.

- Dünya bir eğlence ve oyun yeri değildir.

- Aklı bol olan, zamanın kıtlığından zarar görmez.

Dünya, aklı olup, dini olmayan adamlarla ve dini olup, aklı olmayan insanlar olarak ayrılmıştır.

- Cahil bir hekim ölüm kampının yardımcısıdır.

- Dünya harcını kendisi alan padişah benden daha mutlu ve hiçbir bey de benden bahtiyar değildir*siz bu zevki bilemezsiniz.

Dünya hırsı peşinde olanların gözleri seçemez, onlar tek gözlüdür.

Şifasız hastalık yoktur; irade eksikliğinden başka. Değersiz bitki yoktur; tanınmamasından başka.

- Her kalbi kuvvetli olan çok sevinen olmadığı gibi, her çok sevinçlinin de kalbi kuvvetli değildir.

- Benim gönlümün kırılmaz sabrı, senin gönlünün yumuşamaz katılığı var. Şu halde sevgilim aşk yolunda ikimiz de sert taşız.

- İtimatta layık en büyük şey, akıl ve iyi ahlaktır.

- Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır ve söylemenin güzeli de kısa söylenmesindedir. Az ye!

Yedikten sonra hazım oluncaya kadar bir şey alma! Zira şifa yemeğin hazım olunmasındadır.

İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. O yüzden tıpta, hastalık ve sağlığın sebebini bilmek gerekir.

Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder

- Tıp, insan vücudunun, hangi araçlarla iyileştiğine ve neyin insan vücudunu sağlıktan uzaklaştırdığını araştırır.

Derdin devasızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır.

- Ruhsal bir hayal gücü vardır. Bu güç, hastalıkları oluşturabileceği gibi, var olan rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir.

Beden, ruhsal hayal gücünün emirlerine itaat etmek zorundadır.

- İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olalı ve yerini bulmalı.

- Faziletler alışkanlık haline gelince saadet doğar.

- Kendinin ne olduğunu bilen insan, bazı kendini bilmezlerin, onun hakkında söylediklerinden etkilenmez.

İhtiyarlığın rengi benim sakallarımın yanında bir ihtar nişanıdır ki bana yolsuz davranışlar, kötü işler yapmaya meydan kalmadığını bildirir.

Bana akları boya diyenler oldu. Ben* şöyle dedim: Ben ihtiyarlığı, bu ak saç ve sakalı diri olarak üzerimde taşımak istemiyorum. Bir de onları siyah boyaların altına gömüp ölü olarak nasıl taşıyayım.

Sokrates Sözleri,

Kimseye hiçbir şey öğretemem, sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.

- Bir şey bilmediğim dışında başka bir şey bilmiyorum.

- Kendin pahasına olduktan sonra tüm dünyayı kazansan eline ne geçer?

- Bilen insan kötülük yapmaz.

- En derin arzular genellikle en ölümcül nefretlere sebep olur.

- Kendini bulmak istiyorsan, kendin için düşün.

- Güç olan ölümden kaçınmak değil, kötülükten kaçınmaktır. Çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.

İnsanlar her zaman her yerde acıkmışlardır ama her zaman her yerde erdemli olmamışlardır.

- Kimse beceremeyeceği ticarete atılmaz; ama herkes ticaretlerin en zoru olan "hükümet" işine gözünü bile kırpmadan girmek ister

- Haksızlığa uğramak, haksızlık yapmaktan iyidir.

Fazilet, ruhun güzelliğidir.

Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir.

- Kadın erkekle bir kez eşit hale getirildi mi, artık ondan üstün olur.

- Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir.

- Ölüm insanlara verilmiş nimetlerin en büyüğü olabilir.

- Eğitim, kıvılcımla ateş yakmaktır, boş bir kabı doldurmak değildir.

- Değersiz insanlar sadece yemek ve içmek için yaşarlar, değerli insanlar ise sadece yaşamak için yer ve içerler.

- Kainatta tesadüfe, tesadüf edilmez.

- Bir insanın onsuz yapabileceği ne kadar çok şey vardır.

- Hayret etmek bir filozofun hissidir ve felsefe hayret etmekle başlar.

- Kendin pahasına olduktan sonra tüm dünyayı kazansan eline ne geçer?

- Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.

- Bir şeyi gerçekten bilmek, onu anlatmakla olur.

- Umut her daim vardır.

- Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendisinden başlamalıdır.

- Endişelerinizden kurtulmak istiyorsanız, yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin.

- Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir.

- En faziletli insan, rûhen yükselmeye çalışan, en mutlu insan da yükseldiğini duyandır.

24 Pir Sultan Abdal Sözleri

Cehennem dediğin dal odun yoktur. Herkes ateşini kendi götürür.

Herkese gönlünce ver deli gönül.

Ben bülbülüm dersin, gülün var mıdır?

Bozuk düzende sağlam çark olmaz.

Ardınca kuyular kazar. En iyi dostundan sakın sen seni.

Bir halden anlamaz cahile kul eyledi zaman bizi.

Eksikliğim çoktur ben de bilirim. Eksiklikle kabul eyle gel beni.

Hiç ellerin taşı bana değmez. İlle dostun gülü yaralar beni.

Alem çiçek olsa, arı ben olsam dost dilinden tatlı bal bulamadım.

Benden selam olsun ev külfetine çıkıp ele karşı ağlamasınlar.

Bir kişi Hakk’ın emrinde olmasa ona nesne gelmez, selamın almam.

Derdim çoktur hangisine yanayım yürekte yareler türlü türlüdür.

Şu yalan dünyanın sonu hiç imiş. Akşam gelip konan sabah göç imiş.

Bin kez kırdılar dallarımızı bin kez budadırlar. Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz.

Dostum beni ısmarlamış, gel diye gideceğim ama yol bozuk, bozuk.

Kara toprak gibi sakin ol otur Hak’tan ne gelirse kabul et getir bahar aylarının yemişin bitir.

Karga konsa gülistana gülün kadrini ne bilir kendi kadrini bilmeyen elin kadrini ne bilir.

Gel ahımı alma güzel bir ah yerde kalmaz imiş

gaziler fani dünyada Pir ağlatan gülmez imiş.

Gönüldür cennet yapısı nur ile aydın kapısı kıldan incedir köprüsü geçebilirsen beri gel.

Hak bizi yoktan var etti şükür yoktan vara geldim yedi kat arşa asılı kandildeki nura geldim.

Demiri demir ile dövdüler. Biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar. Biri aç biri toktu.

Oku asılanın yayı yasılır gaziler kılıcı Arş’a asılır gurur ile kahramanlar basılır

nasihatim dinle, sakın gururdan.
İman eder, amel etmez Hakk’ın buyruğuna gitmez kadılar yaş yere yatmaz hiç böyle bir şeytan var mı?

Aşk harmanında savruldum Hem elendim hem yuğruldum kazana girdim kavruldum meydana yenmeğe geldim.

Altından bir pula olur mu kail konuş ki ehl ile olasın ehil konuşma cahille olursun cahil kişi itibardan düşer mi düşer.

Abdal Pir Sultan’ım, böyle mi olur herkes ettiğini elbette bulur

alıcı kuşların ömrü az olur akbaba zararsız yaşar mı yaşar.

Gelir senin ile güler de oynar ardınca önünce ayıbın söyler bir vakit gelince önüne çıkar en iyi dostundan sakın sen seni.

Gönül havalanıp gökte gezerken bana zulüm kanlı zalimden oldu kişinin çektiği dili belası her ne oldu ise dilimden oldu.

Ne kadar bilsen de bilire danışDanışan dağları aşar mı aşar

Danışmadan yola gitse bir kişi Yorulup yollardan şaşar mı şaşar.

Kaba rüzgar gibi boşa dolaşma çalıya çırpıya değip ileşme toz toz olup topraklara karışma harman yeli gibi es deli gönül.

Gel ey zahit bizim ile çekişme Hakk’ın yarattığı kul bana n’eyler kendi kalbin arıt, bize ilişme bendeki küfr sendek’imana neyler?

Hatırın yıkarlar hatır yıkınca gözyaşı yeğlenmez taşıp akınca el elden üstündür arşa erince nasihatim dinle,

Pir Sultan Abdal’ım dağlar aşalım aşalım da dost iline düşelim çok nimetin yedim helalaşalım geçti dost kervanı eyleme beni.

Hünerin var ise kendini devşir söyleyecek sözü kalbinde pişir ululuk büyüklük Hakk’a yaraşır

Benden selam söylen sofu canlara vücudun şehrini yuyanlar gelsin yedi kat göklerin yedi kat yerin kudret binasını kuranlar gelsin.

en iyi dostundan sakın sen seni.

Bu dünya dediğin bir sınık yaydır evveli toy düğün, ahiri vaydır dört kapılı ulu hoş bir saraydır konan göçer imiş, kalan eylenmez.

Gelir senden önce yükseğe çıkar gözlerinden kanlı yaşını döker ayağın kayınca urganın çeker en iyi dostundan sakın sen seni.

Abdal Pir Sultan’ım, keremler kani nereden geliyor canımın canı sensin bu gönlümün şahı sultanı sensiz bu cesette bu can eylenmez.

Pir Sultan Abdal’ım, sözüm haktır gaziler sözümün hatası yoktur aşıkın maşuktan dönmesi çoktur Pirin eşiğine düş deli gönül.

Bir su bir gölde çok durursa kokar azar azar çağla ak deli gönül

bulanık akma ki içmezler seni çeşmenin gözünden çık deli gönül.

Bir öğüdüm vardır sana söyleyem en iyi dostundan sakın sen seni

öğüdüm dinlersen manası budur en iyi dostundan sakın sen seni.

şu dünyaya geldim geleli kalsın davam divana kalsın yaradan Allah’tır* vekilim kalsın benim davam divana kalsın.

Pir Sultan Abdal’ım, çağır ya gani veren Allah yine alır ol canı gönül bir gemidir, akıl dümeni akıl ya söyleyen dil nedir?

Ateş gibi birden parlayıp yanma yanıp yanıp çevre yanın yandırma

kah karanlık kah aydınlık görünme meydanda mum gibi yan deli gönül.

Ben dervişim dersin Hakk’ı zikretmeye dilin var mıdır kendini gör, elde sen ne ararsın hâlâ hâl etmeğe hâlin var mıdır?

Başım alıp hangi yere gideyim gittiğim yerde buldu dert beni oturup benimle ibadet kıldı yalan söyledi de yüzüme güldü

Dertli olmayanlar derde yanar mı sadık derviş ikrârından döner mi dertsiz bülbül gül dalına konar mı ben bülbülüm dersin, gülün var mıdır?

25 Şeyh Bedreddin Sözleri

Hayatı ve dünyayı kendi küçük dünyaları ile sınırlı tutanlar bizi anlamazlar.

Tarih, gelecek için kavga verip, yitmiş bile olsa, insanlık için vuruşanları hiç unutmaz.

Yârin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber!

Kötü ve Çirkin işlerle uğraşan insanlar Hak’tan uzaklaşmışlardır. Cehennem işte budur.

Cennetle cehennemi başka yerde aramak saçmalıktır Beni kara toprakta değil, hakikatı anlamış insanların yüreklerinde arayın!..

İnsanlar Müslümanlıktan önce somut bir puta taparlardı, çağımızda ise hayali bir puta tapıyorlar. Belki bir gün Hakka* taparlar.

Gerçek iktidar, insanlar üzerinde değil, yürekler üzerinde kurulur.

Hakikat bize insanları varlıklarına, dinlerine, dillerine göre ayırmamızı değil, birleştirmemizi buyurur.

Ay ve güneş herkesin lambasıdır, hava herkesin havasıdır, su herkesin suyudur. Ekmek neden herkesin ekmeği değildir?

İnsanlar eylemleriyle, düşünce ve fikirleriyle güzeli ve iyiyi bulabildikleri oranda Hak’la kavuşmuşlardır.

İnsanlar birbirlerine yahut haksız mala, meşru olmayan paraya veya rütbe ve mevkilere yiyecek ve içeceklere ibadet ediyorlar da, Allah’a ibadet ediyoruz sanında bulunuyorlar.

Başka halklar üzerinde baskı uygulamak, özünde kendi halkı üzerindeki baskıyı gizlemeye ve unutturmaya yöneliktir.

tasavvufçu, insan gözünün görmediği, kulağının işitmediği, gönlünün sezmediğini bilir. Onları halka, anlatır

Kişilerin elde ettikleri olgunlukların tatları, huriler, köşkler ve cennetlere benzetilmiştir.

Allah dünyayı yarattı ve insanlara verdi. Demek ki; dünyanın toprağı ve toprağın ürünleri insanların ortak malıdır.

Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeli sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. Çünkü bütün bunlar hepimiz içindir

İbadetten amaç; ezeli ve büyük varlığa gönüllerin yönelmesi ve kapılmasıdır. Yoksa dünyaya dalmış bir kalp ile bin sene namaz kılmış, oruç tut sevap ve mükâfat kazanamazsın.

Bütün namazlar ve niyazlar ahlâkın düzeltilmesi için iç yüzün arınlanması için birer vasıtadır

Hakiki ibadetin vakit ve şartı yoktur. Hangi tarz yapılırsa yapılsın, Allahın dileğine uygun olur.

İbadetin temeli ve maksad Haktır cemaatte temel bulunmayınca ibadetler kaybolur. Yalnız kötü toplantılar kalır. Fenalığa toplananlardan hemen uzaklaş.

Ölmezden önce ölmek, dünyanın zevk ve hayvani hırs ve şehvetlerinden sakınmaktır. Onu yapan insan, hakiki varlık ile birleşir. Ve diri olur.

insanlar dünyanın bin bir türlü çekici ve aldatıcı zevkinden yakıcı hırslarından ayrılmadıkları için gönül vermezler

Oğul, Insanlar Vardır, Şafak Vaktinde Doğar, Akşam Ezanında Ölürler.

Avun Oğlum Avun. Güçlüsün Kuvvetlisin, Akıllısın, Kelamlısın. Ama; Bunları Nerede, Nasıl Kullanacağını Bilemezsen Sabah Rüzgarında Savrulur Gidersin.

Öfken Ve Nefsin Bir Olup, Aklını Yener. Daima Sabırlı, Sebatlı Ve Iradene Sahip Olasın.

Dünya Gözlerinin Gördüğü Gibi Büyük Değildir.

Fethedilmemiş Gizemler, Bilinmeyenler, Görülmeyenler Senin Fazilet Ve Erdemlerinle Gün Işığına Çıkacaktır.

Ananı, Atanı Say, Bereket Büyüklerle Beraberdir.

Bu Dünyada Inancını Kaybedersen Yeşilken Çorak Olur, Çöllere Dönersin.

Açıksözlü Ol. Her Sözü Üstüne Alma. Gördün Söyleme, Bildin Bilme. Sevildiğin Yere Sık Gidip Gelme, Kalkar Muhabettin Itibar Olmaz.

Üç Kişiye Acı; Cahiller Arasındaki Alime, Zenginken Fakir Düşene, Hatırlı Iken Itibarını Kaybedene.

Unutma Ki! Yüksekte Yer Tutanlar Aşağıdakiler Kadar Emniyette Değildir.

Haklı Olduğunda Mücadeleden Korkma. Bilesin Ki Atın Iyisine Doru, Yiğidin Iyisine Deli Derler.

Beni kɑrɑ toprɑktɑ değil, hɑkikɑti ɑnlɑmış insɑnlɑrın yüreklerinde ɑrɑyın!.ben de hɑlimce bedreddinem.

26 George Orwell Sözleri

Doğru sözler paylaşıldıkça doğru düşünceler artar, paylaşalım.

bir çocuğa en büyük acıları çektirmek onu kendisinden daha zengin çocukların gittiği - okula göndermektir.
*
- “Sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.”*
*
- İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir.
*
İnsanın tekrar tekrar okuduğu, aklının demirbaşları arasında yerini alan ve hayata bakışını değiştiren kitaplar vardır;

- Oynadığımız bu oyunda, kazanmak söz konusu değil. Ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir..
*
*
Olumluyu olumsuza yeğlerim.bu oyunda kazanmak söz konusu değil.ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir.
*
- Belki de insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu.
*
- Önemli olan yaşamak değildir, başarmak hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı bilmektir.
*
- Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa; gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.
*
- Artık saf aşk ya da tutku söz konusu değildi. Hiçbir duygu saf olamıyordu, çünkü her şeye korku ve nefret sinmişti.

27 Cemal Süreya Sözleri,

Biliyorum sana giden yollar kapalı! Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni.

Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.

Uğraşmayı bırak artık dünle ve dünündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.

Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin.

Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde “ölüden değil, diriden kork” demişti. Zamanla anladım ki annem yine haklıydı.

Öylesine sevdim ki seni, öylesine sensin ki! Kuşlar gibi cıvıldar, tattırdığın acılar.

Bir kağıda sensizlik yazdım. Yine de çok hoşuma gidiyor. Çünkü, sensizlik kelimesi bile senle başlıyor.

Cevap veriyorum zamanla her şey geçer diyen akıllılara; geçen tek şey zamandır anlayan, anlatsın

Önce sevdiğiniz terk eder sizi, ardından uykunuz. Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz.

Acı çektikçe insan olgunlaşırmış.*Yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.

Aslında ayrılıklar değil de, gidenin sevmediği halde ‘ seviyorum ‘ demesi en çok o koyuyor insana

Unutsun beni demişsin, bu bana imkânsız geliyor. Çünkü unutmam için önce seni hatırlamam gerekiyor.

Seni soruyorlar.*Öldü mü diyeyim yoksa dönecek mi? imkânsız değil mi?* biliyorum; asla geri dönmezsin ve biliyorsun; sen benim için asla ölmezsin!

Sen dedi; intihar gibisin. Hem herkes tarafından bir kez düşünülen hem de cesaret edilemeyen.

Küçükken aldığım dışı güzel, içi hep çürük çıkan elmalı şekerler gibisin.

Çok yoruldum sevgili; daha fazla yorma beni. Ben fazlasıyla ödedim zaten, uğrunda kaybettiklerimin bedelini.

Birer birer, seve seve çıktığım aşk basamaklarını; onar onar, söve söve iniyorum şimdi!

Sana seni seviyorum dediğim kadar, Anneme peki anneciğim deseydim; hazırdı cennetteki yerim.

Gölgene bak, beni anlamak istiyorsan; O kadar yakın, ama sana asla dokunamayan.

Biliyorsun, ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası.

Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz

Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz.

Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan, ‘Ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum.

Annesinden dayak yediği halde, yine ‘Anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk.

Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık! ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık.

Kimseyi suçlama, Suçlanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi, Sen ise ona her şeyini verdin.

Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi. Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni.

Ertesi gün sana kavuşmayacağım için, uyumadığım geceler var benim.

Ben ne kadar öbür çiçekleri denesem. Seninki gül oluyor aralarında.

Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek.

Keşke birini tam kaybetmeden, ona olan tüm sevgimizi haykırabilsek.

Acı çektikçe insan olgunlaşırmış,*yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.

Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.

Dokunulmasa da, görülmese de; kalpte yer verilir bazısına, nedensiz

Oyuncağın kırıldı diye üzülme çocuk.*Büyüyünce kalbin paramparça olacak.

Evet, gün geliyor bıkıyorum senden, ama*İstanbul’dan bıkmak gibi bir şey.

Sen yüzüne sürgün olduğum kadın, karanlık her sokaktaydın, gizli her köşedeydin..

Sana rastladığım gün susuzdum,*yalnızdım*bir çırpıda içtim gözlerini.

Gözleri göz değil gözistan
Bir odadan bir odaya geçiyor
Kapının birini açıp birini kapıyor.
*
Onların, yani sizin hayatınıza
Şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz
Şarkılar, yani barış yani gökyüzü

bazan burun buruna geldiğimiz köşe başlarında Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşürüyoruz

Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Öyle sevdim ki seni Kuşlar gibi cıvıldar
Tattırdığın acılar

Özgürlüğün geldiği gün
O gün ölmek yasak

Ben nereye gittimse zulumlardı
açlıklardı kavgalardı gördüğüm

Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu
Namussuz bir çağ bu biliyorsun...
*
Ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası
*
*
Yüzüm kime dönük olursa olsun yüreğim hep sana dönük olacak…

Seni o kadar yakından görünce,
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu.İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük..

*Yaşayanlar unutmuştu bizi ..
*Biz öldüğümüzle kalmıştık..
*

Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum

Biliyorum Sana Giden...yollar kapalı
Üstelik Ne kadar yakın ve arada uçurum İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
*
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli
*
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
*
Bir mısra söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar kurşuna diziyorlar

Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil
*

murataltug1985
02-17-2019, 20:58
Hz Hüseyin sözleri

Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım.

Ben ceddim’in ümmetini ıslah etmek, marufa emir, münkeri nehyetmek, Resulullah’ın (s.a.a) ve babam Ali’nin (a.s) çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim.

iyi amel, övgü ve ödüle layıktır.

İyi amelin yüzünü görseydiniz, onu, insana neşe ve ferahlık veren güzel yüzlü biri olarak görürdünüz.

kötü ameli zihninizde canlandırmak mümkün olsaydı, insanda nefret ve tiksinti uyandıran tahammül edilemez çirkin biri olarak görürdünüz

Hz. Resulullah’ın (s.a.a.) şu sözü benim için ispatlanmışdır: ‘‘Namazdan sonra amellerin en hayırlısı, günah olmayan şekilde mümini sevindirmek ve neşelenmesini sağlamaktır.’

Bizi sevmeyi vazife bilin bizi seviyor olarak Allah’ın huzuruna çıkacak olanlar şefaatimize nail olacaklardır.

Size ihtiyacını söyleyip el açan biri, onurunu size takdim ediyor demektir; siz de kendi onurunuza saygılı davranın ve onun ihtiyacını giderin.

Ey insanlar! Bağış ve ihsanda bulunan, onur ve saygınlık kazanır

cimrilik eden, kendisini aşağılık hale getirir.

İnsanların en cömerdi karşılıksız verip bağışta bulunandır

Affı en yüce insan, güçlü ve üstün olduğu zaman affedebilen insandır.

En fazla sıla-i rahimde bulunan yakınlarının hallerini soran kimse, onunla ilişkisini kesenlerin hallerini soran kimsedir.

Aşura günü Yezit çadırlara saldırınca Hz. İmam Hüseyin (a.s.) Yazıklar olsun ey Ebu Süfyan soyunun yandaşları!” diye haykırmıştır

Kerbela günü Hz. İmam Hüseyin (a.s.) yezid ve ordularına şöyle seslendi
Dininiz yoksa ve ahiret azabından korkmuyorsanız, dünyada mert ve hür olun savaşınız benimle; kadınlarla çocuklardan ne istiyorsunuz?”

34 Hz. Hasan Sözleri

İbadet Etmek Isteyen, Onun Için TemizIenmeIidir.

YoIcuIuğun UzakIığını HatırIayan Ona HazırIanır.

Her Vakti Biten Şahıs, MuhIet TaIep Ederken Fırsatı OIan Kişi vaktin Değerini BiImeyerek işIerini ErteIemekIe Kendini OyaIar.

Ey AIIah’ın KuIIarı! AIIah’tan Korkun. KurtuIuş Ve Saadet TaIep Edin IhtiyarIık UIaşmadan Ciddiyet Gösterin.

Azap ParçaIarı Inmeden IezzetIeri Yok Edici ÖIüm UIaşmadan Önce AmeI Yapmaya Koşun.

Dünya, NimetIerinin Devamı olmayan, Musibetden Emin OIunmayan KötüIükden KaçınıIamayan AIdatıcı Bir EngeI Ve Eğik Güvensiz Bir Dayanaktır.

En Keskin Göz, Hayırı Gören; En GüzeI KuIak, Nasihat DinIeyip Ondan YararIanan; En SağIam KaIp De ŞüpheIerden Arınandır.

Müstehap AmeIIer, FarzIarı EngeIIerse OnIarı Bırakınız.

Öğüdün Size UIaşmasını EngeIIeyen, Gurur Perdesidir. Gurur Ve BenciIIik KaIkmadıkça Öğüt EtkiIi OImaz.

Nimet için AIIah’a Şükretmek Musibet Çattığında SabırIı OImak, Şerri OImayan Bir Hayırdır.

AkıIIı Adam, Kendisine Nasihat Etmesini Isteyen Kimseye HiIe Yapmaz.

Nimete Şükretmemek AIçakIıktır.

Yakin, KurtuIuşun Sığınağıdır. Müşavere Eden Bir Kavim, MutIaka KemaIe Erişir.

İIim, Öğrenenin Mazeretini Ortadan KaIdırır. İnsan CahiI OIduğu Müddetçe Mazeret GösterebiIir;

Dünyada AyıpIanmaya KatIanmak, Cehennemin Ateşine TahammüI Etmekten Daha KoIaydır.

Ey AIIah’ın KuIIarı! İbretIerden Öğüt AIın Ve GeçmişIerin Geriye BıraktıkIarı EserIeri ibret Kaynağı Edinin.

NimetIerin Şükrü Için GünahIardan Uzak Durun Ve NasihatIardan YararIanın.

AIIah’ın Yardımcı Ve Sığınak, Kur’an’ın Da DeIiI Ve Davacı, Cennetin Sevap, Cehennemin De Ceza Ve Işkence OIması Insana Öğüt OIarak Yeter.

34 İmam Musa Kazım Sözleri

Nefsini heva ve hevesten korumak için onunIa cihad et. Bu düşmanIa cihad etmen gibi sana farzdır.

Anne ve babasını üzen, onIara asilik etmiştir.

Emaneti eda etmek ve doğruIuk, rızık getirir.

Musibet, sabreden kimseye birdir, sabretmeyen kimseye ise ikidir.

HaIka göz dikme, çünkü bu sıfat zeIiI oIma ve aIçaImanın anahtarıdır.

AIIah’a hamd-u sena etmeden ve peygambere saIat göndermeden önce dua eden kimse, kırışsız kemanIa ok atan kişiye benzer.

AIIah u teaIa söven, ne dediğine ve ne dendiğine aIdırış etmeyen hayası az kişiye cenneti haram etmiştir.

AIIah, ihtiyaç miktarınca yardım eder ve musibet miktarınca da sabır verir.

Her kim haIka karşı gazabının önünü aIırsa, aIIah da kıyamette ona karşı azabın önünü aIır.

Çok gam, ihtiyarIık getirir.

KuIu, aIIah’ı tanımaktan sonra ona en yakın edecek şey, namaz kıIması, ana ve babaya iyiIik haset, benciIIik ve övünmeyi terk etmesidir.

Doğru konuşanın ameIi de temiz oIur.

Mü’min, iman ve beIa açısından terazinin iki kefesi gibidir; imanı arttıkça beIası da çoğaIır.

AIIah’ın kuIIarı arasında en kötü oIan, kötü diIi oIduğu için haIkın onunIa oturup kaIkmaktan çekindiği kimsedir.

AceIeciIik, cehaIetin ta kendisidir.

ZuImün zorIuğunu, ancak zuIme uğrayan kimse anIar.

Bütün insanIar yıIdızIarı görür. Ama yıIdızIarın seyrini ve duruş yerIerini biIenden başkası onIara bakıp yoIunu buIamaz.

SizIer hikmet öğreniyorsunz, ama öğrendiğiyIe ameI edenIerden başkası yoIunu buIamaz.

Sakın aIIah’a itaat yoIunda maIını esirgeme. onun iki katını aIIah’ın günah yoIunda harcarsın.

Şaka yapmaktan sakın, çünkü şaka, imanın nurunu yok eder.

AIIah’ı tanıdıktan sonra, en büyük ibadet kurtuIuşu imam mehdi’nin zuhurunu bekIemektir.

HikmetIi bir keIime, mü’minin yitik maIıdır, öyIeyse iIim peşinde koşun!

Ey adam, aIIah’tan kork. HeIak oImana sebep oIsa biIe hakkı söyIe. Çünkü gerçekte kurtuIuşun ondadır.

Ey adam, aIIah’tan kork; kurtuImana sebep oIsa biIe batıIı terket. Çünkü heIakın ondadır!

Kim makam diIerse, heIak oIur kim benciI oIursa heIak oIur.

Ziraat yumuşak toprakta oIur, taşın üzerinde değiI iIim ve hikmet aIçak gönüIIerde oIur, müştekbirIerin kaIbinde değiI.

İnsanIara kendini sevdirmek akIın yarısıdır. AIIah’ın vereceği mükafata yakını oIan, cömertçe bağışta buIunur

küçük ve ehemmiyetsiz sayıIan günahIar şeytanın tuzakIarından biridir.

Şeytan günahı size küçük ve ehemmiyetsiz gösteriyor böyIece onIar çoğaIıyor ve sizi kuşatıyor.

Kim kötüIükIerden rahatsız oImazsa, iyiIik de onun yanında bir değer taşımaz.

Lokman oğIuna dedi ki insanIarın en akıIIısı oImak istersen hakka boyun eğ.

Ey oğuI, dünya derin bir denizdir, insanIarın çoğu boğuImuştur onda

Yükü iman, yeIkeni tevekküI, kaptanı akıI, pusuIası iIim, Iengeri sabır oIan takva gemisiyIe denizde hareket etmeIisin.

İnsanIarın biImeIeri gereken dört şey var: aIIahı tanımak, aIIah’ın neIer yarattığını biImek, aIIah’ın ne istediğini anIamak ve dinden çıkaran şeyin ne oIduğunu biImek

Kendinize fakirIiği teIkin etmeyin, çünkü bunu yapan cimri oIur.

Kendiniz için uzun ömür göz önüne aImayın, çünkü bu sizi ihtirasa kaptırır.

Kim ifrat ve tefritten sakınır ve kanaat ederse nimeti baki kaIır.

Kim savurgan oIur ve israf ederse nimeti yok oIur.

AIIah u teaIa’nın, insanIara zahiri ve batını iki hücceti deIiIi vardır: zahiri hücceti, resuIIer, peygamberIer ve imamIardır. Batını hücceti ise akıIdır.

Her gördüğün şeyde bir öğüt vardır.

MutediI davranan, muhtaç oImaz.

34 İmam Ali Rıza Sözleri

gün geIir afiyet ve rahatIık on cüz’ oIur. Dokuz cüz’ü insanIardan uzakIaşmakIa bir cüz’ü de susmakIa sağIanır.

Mü’min, kendisinde üç hasIet oImadıkça mü’min oImaz; rabbinden bir sünnet, peygamber’inden bir sünnet ve imamından bir sünnet

Rabbinden oIan sünnet, sırrı gizIemek Peygamber’inden oIan sünnet, haIkIa iyi geçinmek İmamından oIan sünnet sıkıntı ve zorIukIarda sabırIı oImaktır.

PeygamberIerin siIahına sarılın
peygamberIerin siIahı? dua’dır.’

Boş işIer, boş sözIeri gerektirir.

Susmak bir nevi hikmettir. Boş yere konuşmamak muhabbeti artırdığı gibi, her hayrın da rehberidir

Dosta aIçak gönüIIü, düşmana karşı tedbirIi haIka karşı da güIer yüzIü oI

AkIın en üstün mertebesi, insanın kendi nefsini tanımasıdır.

Büyük kardeş baba yerindedir.

İmamet dinin yuIarıdır, müsIümanIarın düzeni, dünyanın ısIahı ve mu’minIerin izzetidir.

İmamet, isIam’ın geIişen kökü, yüceIen budağıdır. İmam iIe namaz, zekat, oruç, hac tamamIanır;

imam iIe sadakat çoğaIır, imam iIe hükümIer uyguIanır ve sınırIar korunur.

Cömert, yemeğini yesinIer diye haIkın yemeğini yer. Ama cimri, yemeğini yemesinIer diye haIkın yemeğini yemez.

Herkesin dostu onun akIıdır; düşmanı ise cehaIetidir.

İmanın dört ruknu vardır: aIIah’a tevekküI aIIah’ın kazasına rıza aIIah’ın emrine tesIim oImak ve herşeyi aIIah’a havaIe etmek.

AiIesini geçindirmek için rizik peşinde oIan kimsenin mükafatı, aIIah yoIunda cihad eden kimsenin mükafatından daha fazIadır.

AIIah,boşuna cedeIIeşmeyi, israfı ve ağız açmayı sevmez.

PeygamberIerin sıfatIarından biri de temizIiktir.

Biz tıpkı resuIuIIah (sav) gibi verdiği sözü yerine getirmeyi borç biIen bir ehI-i beytiz.

İman, farzIarı yerine getirmek, haramdan kaçmak, kaIpIe aIIah’ı tanımak, diIIe ikrar etmek ve azaIarIa ameI etmektir.

Hırs ve hasetten kaçının geçmiş ümmetIeri bu iki sıfat heIak etmiştir;

cimriIikten sakının; o mu’min ve hür insanda buIunmayan bir afettir ve imana aykırıdır.

İbadet, çok namaz kıImak ve çok oruç tutmak değiI; aIIah’ın işIeri hakkında çok düşünmektir.

MaIın en iyisi, haysiyeti korumak için harcanandır.

Susmak, hikmet kapıIarından bir kapıdır. boş konuşmamak, muhabbet kazandırdığı gibi her hayrın kıIavuzudur.

Günahtan tevbe eden, günah işIemeyen kimse gibidir.

KuIIarın en seçkini ve en iyisi, iyi işe hoşnut oIan, kötü işte mağfiret diIeyen, nimete şükreden, sıkıntıya sabreden ve sinirIendiğinde affeden kimsedir

İIim oIgunIuk ve derin anIayışın nişaneIerindendir. Susmak, hikmet kapıIarından bir kapıdır.

Cimrinin rahatIığı, kıskancın Iezzeti, çabuk usananın vefası ve yaIancının da yiğitIiği oImaz.

Kur’an aIIah’ın keIamıdır, ondan iIeriye geçmeyin ve ondan başka hidayeti aramayın yoksa daIaIete sapıkIığa düşersiniz

Şarap içenIe oturup kaIkma; ona seIam da verme.

TevekküIün haddi aIIah’tan başka hiçbir kimseden korkmamaktır.

İmam Muhammed Taki Sözleri

Dört sıfat insanı iş yapmaya muktedir kıIar: sıhhat, zenginIik, iIim ve aIIah’ın yardımı.


Kim bir işe şahit oIur da sevmezse o işte buIunmayan kimse gibi oIur.

Kim bir işte buIunmayıp o işe razı oIursa, o işte buIunan kimse gibi oIur

Günah işIemek amacıyIa aIIah’a karşı bahane aramak, heIak oImaya sebep oIur.

İIim aIimin eIbisesidir bu eIbiseden asIa çıkmamaIısın.

bu dünyada birbirimizden ayrıyız. Ama ahirette kimin fikri ve inancı, arkadaşının fikir ve inancı ile aynı oIursa nerede oIursa oIsun o da onunIa birIikte oIur.

AsıI yerIeşme yurdu, ahiret yurdudur. KuIIarın

şükr kesiImezse, aIIah’ın bağışının kesiImeyeceğini biImiyor musun

cahiI susarsa, insanIar ihtiIafa düşmez.

Nefsinin istekIerine uyan bir kimse, sapmaktan emanda oIamaz.

ZuImü yapan, ona yardım eden ve ona razı oIan o zuIümde ortaktırIar.

Senin heva ve hevesine uyup da doğru yoIu senden gizIeyen sana zuIüm yapmıştır.

Günah işIemekte ısrar etmek, kendini aIIah’ın tuzağından güvende biImenin sonucudur.

Bir şeyi sağIamIaşmadan önce açıkIamak, işin bozuImasına sebep oIur.

Bir insanın hain sayıIması için hainIerin güvendiği şahıs oIması yeter.

Mü’minin izzeti, haIktan bir şey diIememesidir.

Tövbeyi geciktirmek, aIdanmaktır. VazifeIeri hep sonraya erteIemek ise şaşkınIıktır.

Kim bir işin giriş yoIIarını biImezse, çıkış yoIIarı da yüzüne kapanır.

Kim biImediği işi yapmaya kaIkışırsa, ısIahdan ziyade ifsad eder.

Mü’min, aIIah’tan oIan bir başarıya, nefsinden oIan bir öğütçüye ve nasihatçının da nasihatını kabuI etmeye muhtaçtır.

AIIah’ın en iyi bağışı afiyettir. AIIah’ın muhabbeti haIkın bir çoğuna düşman oImayı gerektirir.

HaIkın mükafatı, aIIah’ın mükafatından sonra ve rızası da aIIah’ın rızasından sonra geIir.

KefiIi aIIah oIan bir kimse nasıI zayı oIabiIir?! AIIah’ın takip ettiği bir kimse nasıI kurtuIabiIir?

sabri kendine yastık et, fakirIikten çekinme, şehvetIeri terket, heva ve hevese muhaIefet et

biI ki, aIIah’ın gözünden uzakIaşamazsınız. ÖyIeyse nasıI bir haIde oIacağına dikkat et.

Kim bir konuşanı dinIerse, ona tapmış oIur. Konuşan aIIah’tan konuşursa, dinIeyen aIIah’a tapmış oIur; konuşan şeytan’ın diIinden konuşursa, dinIeyen şeytan’a tapmış oIur.

Şükrü yapıImamış bir nimet, bağışIanmamış bir günaha benzer.


36 İMAM HASAN ASKERİ (A.S)’DAN KISA SÖZLER

Münakaşa etme; yoksa değerin yok olur.

Şaka yapma; yoksa başkaları sana karşı cür’et kazanır heybetin sarsılır

Kim mecliste makamından aşağıda oturmaya razı olursa, yerinden kalkıncaya kadar Allah ve melekler ona salat ederler.

İmamet konusunda Kim nişane ve delil isterse, istediği ona verilir. Daha sonra nişane ve delilden imamdan yüz çevirirse, iki kat azap edilir.

Kim sabreder (mucize istemez)se Allah tarafından te’yid edilir. İnsanlar, semavi yolu seçmek üzere yaratılmışlardır.

Allah’tan doğruluğu niyaz ediyoruz. Sonuç, ya hakka teslim olmaktır veya kabul etmeyip helak olmaktır.


“Allah-u Teâla, akıllı kimseleri muhatap almaktadır. Allah’ın sözü daima akıllı kimselere yöneliktir

İnsanlar benim hakkımda birkaç gruba ayrılmışdır. Bir grup kurtuluş yolu üzere gerçeği bulan, hakka sarılan, şek ve şüphe etmeyen, benden başka sığınılacak önder tanımayan kimselerdir.

Bir grup hak ehlinden olmayan kimselerdir. Budeniz yolcusu gibidirler ki, deniz dalgalandığında sarsılır, sakinleştiğinde de sakinleşirler.

Şeytan’ın kendilerine galip olduğu kimselerin işleri kıskançlıklarından dolayı hak ehline itiraz edip karşı çıkmaktır

sen sağa-sola yönelen kimseyi terket. Çünkü çoban koyunlarını toplamak istediğinde onları az bir çabayla toplar.

Sakın sırları ifşa etme ve riyaset talep etme. Bunlar insanı helak olmaya götüren hasletlerdir.”


Affedilmeyecek günahlardan biri de, kişinin “Keşke, sadece bu günahımdan sorguya çekilsem” yani, bu günah önemli değil demesidir.

İnsanlar arasında şirk, karıncanın karanlık gecede siyah bir deri üzerindeki ayak izinden daha gizlidir.

“Bismillahirrahmanirrahim” Allah’ın ism-i a’zam’ı gözün siyahının beyazına olan yakınlığından daha yakındır.

İyilerin, iyileri sevmesi, iyiler için sevaptır. Kötülerin, iyileri sevmesi ise, iyiler için bir üstünlüktür.

Kötülerin iyilere düşmanlığı, iyiler için bir ziynettir. İyilerin kötülere düşmanlığı ise, kötüler için bir aşağılanmadır

Yanından geçtiğin herkese selam vermen ve mecliste makamından aşağıda oturman tevazudandır.

Taaccüp etmeden gülmek, cahilliktendir.

Bel kıran musibetlerden biri de, gördüğü iyiliği gizleyen ve kötülüğü açığa vuran komşudur.

Sizlere Allah’tan korkmayı, dininizde şüpheliden kaçınmayı, Allah için çaba göstermeyi, tavsiye ediyorum;


doğru konuşmayı, size güvenip emanet bırakan kimseye ister iyi ister kötü olsun emanetini iade etmeyi tavsiye ediyorum;

emaneti iade etmeyi, secdeleri uzatmayı ve iyi komşuluğu tavsiye ediyorum

Ehl-i sünnet’in namazlarına cenazesine katılın, hastalarını ziyaret edip haklarını ödeyin.

Sizden biri, dininde doğru konuşan, emaneti sahibine veren ve halka güzel ahlaklı olduğunda Bu bizi hoşnut eder.

Allah’tan korkun, bizlere süs olun, utanç vesilesi olmayın.

Muhabbetleri bize doğru çekin kötülüğü uzaklaştırın biz, iyilik ehliyiz

her iyiliğin ehliyiz ve her kötülükten uzağız. Allah’ın kitabında, bizim hakkımız, Hz.*Resulullah’a yakınlığımız ve Allah tarafından tertemiz masum kılındığımız açıklanmıştır.

Allah’ı ve ölümü çok anın. Kur’an’ı çok tilavet edin. Peygamber*sav e çok salavat getirin. Peygamber’e salavatın on hasenesi sevabı vardır.

Size yaptığım tavsiyeleri unutmayın. Selamımı size ileterek sizi Allah’a emanet ediyorum.


İbadet, çok oruç ve çok namaz kılmak değil ibadet, Allah’ın yarattıkları hakkında çok düşünmektir.

İki yüzlü ve iki dilli olan kul ne de kötü kuldur;

yüzüne karşı kardeşini över, arkasında gıybet ederek etini yer. Kardeşine nimet ulaşırsa kıskanır, belaya uğrarsa onu yalnız bırakır. o kötü kuldur;


Öfke, her şerrin anahtarıdır.

En huzursuz insanlar, kin güden kimselerdir.

İnsanların en takvalısı, şüpheli olan işlere teşebbüs etmeyen kimsedir.

İnsanların en abidi, farzları eda eden kimsedir.

İnsanların en zahidi, haramları terkeden kimsedir. İnsanların en çok çaba göstereni, günahları terkeden kimsedir.

ölümse ansızın gelir.

Hayır eken, saadet biçer. Şer eken de pişmanlık biçer. Her ekici, ektiğine ulaşır.

Ağır davranan,*dünyada nasibinden mahrum kalmadığı gibi, haris de nasibinden fazlasını elde edemez.

Kime hayır verilirse, o hayrı Allah bağışlamıştır. Kim**de**şerden korunursa onu da Allah korumuştur

Mü’min mü’mine bereket, kafire ise hüccettir.

Ahmağın kalbi ağzındadır; hikmet sahibi olan kimsenin ağzıysa kalbindedir.

Garantilenmiş rızık, seni farz bir işten alıkoymasın.

Abdestli olduğunda haddini aşan, abdestini bozan kimse gibidir.

Hakkı terkeden her güçlü, zelil olur; hakk a sarılan her zelil de, izzet kazanır.

Cahil ile dost olan ıstırap çeker.

İki hasletten üstün ü yoktur: Allah’a iman ve kardeşlere faydalı olmak.

Evladın küçüklükte babaya karşı saygısızlığı, büyüdüğünde ona karşı gelmesine sebep olur.

Mahzun bir şahsın yanında, sevinçli olduğunu göstermek edepsizlik sayılır.

Hayattan daha iyisi, kaybettiğinde hayata nefret ettiğin şeydir. Ölümden daha kötüsü ise, başına geldiğinde ölümü arzuladığın şeydir.

Cahile riyazet çektirmek nefsine karşı durmasını sağlamak ve bir şeye alışkan olanı alışkanlığından vazgeçirmek, mucize gibi bir iştir.

Tevazu, kıskanılmayan bir nimettir.


Bir kimseyi zahmete sokacak bir şeyle ona ikramda bulunma.

Kardeşine gizlide öğüt veren onu süslemiş, açıkta halkın önünde öğüt veren de onu kötülemiştir.

Allah’ın nimetiyle kuşatılmayan hiç bir bela yoktur.

Mü’minin, kendisini alçaltacak şeye ilgi göstermesi ne de kötüdür.
*



37 İmam Mehdi'den Veciz Sözler

Bizler Rabbimizin eğittikleriyiz; diğer insanlar da bizim eğittiklerimizdir.

Resulullah'ın (s.a.a) kızı (Fatıma) güzel bir örnektir.

Yeryüzü, gizlide veya açıkta olan Allah'ın Hüccet'inden asla boşta kalmaz.

Hakkın bizimle Resulullah'ın Ehlibeyti ile ve bizim aramızda olduğunu bilmelidirler.

Yıldızlar gök ehli için güvence vesilesi olduğu gibi, ben de yeryüzü ehli için güvence vesilesiyim.

Şer'î hükümlerde hadislerimizi rivayet edenlere başvurun. Onlar sizin üzerinize benim hüccetimdir ben de onlara Allah'ın hüccetiyim.

Zuhurum için vakit belirleyen yalancıdır.

Hiç kimse, başkasının malını izni olmadan kullanamaz.

Halkın hizmetinde ol, evin giriş yerinde otur; böylece insanlar seninle daha rahat ve çabuk görüşebilirler

Allah'ım! Ona ve pak babalarına selâm et. Onun zuhurunu çabuklaştır ve çıkışını kolaylaştır. Sonsuz rahmetinle dilediği her şeyi ver ona.

Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Ve son sözümüz: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
*
38 İsmet Özel*Sözleri


Susmanın suça iştirak olduğunu bilecek kadar aklım başımda

Herkes kabul olan duasının bedelini ömrüyle öder.

Yılanın başı mutlaka, her şart ve ahvalde ezilmeli. Yılan yaşama hakkını bizi sokmamış olmasından almamalıdır

Amerikalılar girdikleri savaşlarda ölmez. Onlar bir şekilde ya zayiata uğrar veya telef olur.

Kendini bilen insan yardımın insanlardan gelmeyeceğini de bilir.

Şiir yüzümüze çarpan bir övgü veya sövgüdür.

Sanat, bilhassa şiir hoşumuza giden bir şey değildir, boşumuza gelen bir şeydir.

Öyle ya, evlerimizin içi boş olmasaydı nerede otururduk? Sevginin evi olduğunu akıldan çıkarmamak lazım.

Ucunda ölüm olmayan şeyi ciddiye almak zorunda değiliz.

Değerli olan eylemdir, ama eylemin hangi değerde olduğunu ve giderek değerli olup olmadığını öğreten şiirdir.


Şiirin özgürlüğe ihtiyacı yoktur ve fakat özgürlüğün şiire ihtiyacı vardır.

Şiir başkaldıranların, baskıya, zorbalığa karşı koyanların sesidir. Haksızlığa uğrayanların haykırışıdır şiir.

İnsan mısralarda, şiirlerde hiç kimsenin elinden alamayacağı bir “yurt” bulur. bir yurdu olmasından güven duyar.

İnsan kendi doğrularını dış dünyanın somutluğu içinde bulursa şiire yüz vermez.

Her kim şiir önemlidir, büyüktür derse, aslında ben önemliyim, ben büyüğüm diyordur.

Şiir insanın büyüdüğü ortamda büyüklüğü anlaşılan ve büyüklüğü kabul edilen bir şeydir

Kelimeler insanın iç dünyasındaki tınıların başlatıcısıdır.Sınırları aşmak da aşmamak da insanın elindedir

Şiirden yoksun bir edebiyat ortamının kofluğunu hiçbir dâhiyane açıklama gideremez.

Görünürdeki dost ihtimali azaldığında veya tamamen kaybolduğunda, görülemeyen, henüz görünmemiş dosta ihtiyacın şiddeti yükseliyor.

Şiirin hayatımızda bir yeri varsa o yer affedilme ümidimizin beslendiği yerdir.

Cenneti özlüyoruz. Mü’min için dünya hayatı hasret hayatıdır.

Yalnızlık illetini doğuran dünyevî hedeflerdir.

Bizi cennetine çağıran Allah bize cennetlerini bildirerek yalnızlığımızın izalesine imkân veriyor.

Türk topraklarında Türk olmakla, Türk olmuş olmakla “Allahsız, Kitapsız” Turancılık idealini terk ediyoruz

Aklımızı Allah’ın bizim için neyi seçtiğine yormadığımız zaman felâketi hak ettiğimiz âyan olacaktır.

Kur’an ve sünnet yaratılmamız sebebiyle işimize neyin yaradığını tefrik imkânı sağlar bize.

Cenneti özlüyoruz. Ben özlüyorum,

Geçen her gecenin leyle-i kadr, karşılaştığım her kişinin hızır olmadığını anladığımda kırılıyorum;

Çocuklarının kursağına ne girdiğine aldırmayan kimselerden istikrah ettim.

Kâfirler Türkiye’deki dangalakları salataya, çorbaya sıkılmış limon olarak kullanıyor.

Çok şükür ki benim bütün işim Allah’ladır. Ve yine binlerce şükür ki benim bütün işim Allah’a kalmıştır.

Bari bundan böyle hiçbir helal mahalle çıkmadığını acı çekerek gördüğümüz sokağa bir daha sapmayalım.



Ne derler acaba” diye kahrolası bir put vardır.

Fareleri küheylan, balkabağını fayton yapacaklar; ama saat gece yarısını vurur vurmaz bütün büyü bozulacak.


Ne kadar insanın özünün tarihinden ibaret olduğunu söylesek de, şiire müracaat etmeksizin o özü temellük etmek o kadar imkânsızdır.

Diyorum, hepimizin bir gizli adı olsa gerek; Belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek.

Zevklerin bayağılığı düşüncenin asaletini zedeler.

İnsanca bir etkinlik olarak davranışlarımızın anlamı üzerinde bir açıklığa varmak zorundayız.

**

39 Özdemir Asaf Sözleri

İyi geceler canım derdin. Gecenin iyiliğinden çok, canın olma düşüncesi yeşerir dururdu içimde.

Ben yürümeye başlayınca denizlerin üstünde karalarda koşanlar durup bana baktılar.

Benim en sevdiğim söz, senden duyduğum bendir

Sil ağzının kenarını, yine gülüşünden cennet akıyor

Herkes fazlasıyla sevmiş, ben eksikleriyle de sevdim oysa

İnsan parasını kaybedince fakir, özgürlüğünü kaybedince esir, aşkını kaybedince şair olurmuş

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.

İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri , yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?

Düşümde aşk ile karşılaştım. İnsanı arıyordu. Uyandım, insan ile karşılaştım. Aşkı arıyordu


Yaşamak, ilkin sevgi ile sevmek ile başlar, doğumla, doğmakla değil. Yaşam da sevgisizlikle biter, ölümle, ölmekle değil…

Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir. Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.

Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor. Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben. Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz, kimseye sezdirmeden…

Mutlu edemeyeceksen, meşgul de etmeyeceksin

İnsanı bedenen ameliyat etmek için bayıltmak gerekir, ruhen ameliyat etmek için ise ayıltmak

İnsanlar gelmeleriyle boşluk dolduranları severler, gitmeleriyle boşluk yaratanlara aşık olurlar.

Dün sabaha kendimle konuştum. Ben kendime çıkan bir yokuştum. Yokuşun başında düşman vardı. Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.

Aşk; iki kişinin sokak kavgasına benzer, çünkü ayıran hep bir yabancıdır.

Artık benim mutluluk kavramım olmayacak. Daha mutsuz olmamak için

Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir. Yalnız ben biliyorsam bu aşktır. Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır

Bekle*deseydin, gelmeyeceğini bilsem bile beklerdim.

Kaçmak istedikçe sana yakalanıyorum. Söndürmek istedikçe sana yanıyorum. Yenildim işte! Yine de seviyorum.

Aşk; görmekten çok özlemeyi sever, dokunmaktan çok düşlemeyi. Ve aşk öyle haindir ki; nerede imkansız varsa gider onu sever.

Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir. Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir. Ve sevecekse sevilen; o hayat her şeye bedeldir.

Aynı günde dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu. Önce özlüyor, sonra ağlıyor. Akşamları küsüyor, geceleri çok seviyorum.

Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç. Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar ikimize yetmez


Kendini bir şeye bölmesini bil.*Bilmezsen, bir şeyi bilmesini bil.*Onu da bilmezsen, anlatıyorum*olan oluvermez, ölmesini bil


Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Bu yılan doğadaki yılandır, toplumdaki değil. Yanlış anlaşılıyor.

Önce büyük büyük düşündüm sonra büyük büyük yaşadım ne varsa onlar aldı şimdi bana küçük bir ölüm kaldı

Kirli ellerimiz daha temiz, temiz elli kirli gönüllerden. Ne dersiniz?

İki tür nokta var ; biri önüne ve ardına bakar , biri ardına bakmaz ardını noktalar

Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın
sevmesi yeter ona saygılı olmalıdır ve de tutkun.

Ağlamak unutmak kadar kolaydır inan. Sevin ağlayabiliyorsan. Sevin ağlıyorsan. Gül ağlayabiliyorum diye,

Şu hayvan o kadar vahşî ki.*Onun üstesinden ancak insan gelebilir..

Dost gerçekleri, düşman işine geleni. Deli ağzına geleni.*Aşık*içinden geçeni söylermiş.

Kolay mıdır her şeyden vazgeçip gitmek, Yoksa her şeye rağmen gitmekten vazgeçip sevmek mi gerek ?

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.

Ağzında yalan varken konuşma!

Bir gün benden şikâyet ettiğin ne varsa, özleyeceksin!

Yanına kadar koştuktan sonra, bir adım daha atamayacaksan eğer; oraya kadar sakın koşma. Sana değil, bekleyene yazık olur

Boşuna yorulma gönül, sadece sevmek yetmiyor

Bir kadının alnı dudaklarından daha değerlidir çünkü dudaklarından dökülecek olan ‘seni seviyorum’ sözü, önceden alnına yazılmıştır.

Son isteğin nedir? Sorusu çok çok kolaydır, ilk isteğin nedir? Sorusundan. Çünkü o soruyu kimse kimseye soramadı korkusundan

Gelmen bir iyiliktir diyecektim.*Kapıyı hep başkaları açtı.

Beni benden çıkardınız beni benden aldınız. Göz görmeye görmeye bir uzağa bıraktınız. Kendime dönmeye artık çok geç.

Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş, sersem. Ben seni beklerken ölmem ki.

İyi geceler canım derdin. Gecenin iyiliğinden çok, canın olma düşüncesi yeşerir dururdu içimde.

Ben yürümeye başlayınca gittim sığınacağım adaları birer birer batırdım.

Tek kişilik miydi ki bu şehir? Sen gidince bomboş kaldı.

Yalan korkaklığın tortusudur. Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma.

İmkânsızları yaşamak mıdır sevmek, yoksa severken imkânsız mıdır yaşayabilmek?

Küçükken hayvanlarla konuşabilsem ne ilginç olurdu diye düşünürdüm. Meğer yıllardır iletişim kurabildiğim bir sürü hayvan varmış

Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.

Madem yalandı her şey, bıraksaydın öyle kalsaydı. Bana son yalanın “bende sevdim” olsaydı.

Benim sevdam ulu çam gibidir. Ne güzde yaprak döker, nede kışta boyun büker.

Oysa ne çok ağladım ben bir damla yaş dökmeden.

Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda, birbirine sarılarak uyuyordur.

Ölebilirim bu genç yaşımda, en güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.

Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda, sevgilim, seni bir akşamüstü düşündürebilirim.

Bazen dayanmaktır sevmek; hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek.*Bazen yaşamaktır sevmek; soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek.

Bazen ağırdır sevmek; sevdiğine layık olabilmek.*Ve bazen hayattır sevmek; birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek.

Aşk; görmekten çok özlemeyi sever, dokunmaktan çok düşlemeyi ve aşk nerde imkansız varsa gider onu sever.

Adının üstüne anılar koyma sen mezar değilsin. Anılar adının ardından gelsin sen duvar değilsin.

Ne para istiyorum ne de pul. Tek bir istediğim var, o da yalansız bir kul.

Gelecekse beklemek güzeldir. Özleyecekse özlemek güzeldir. O sevecekse hayat her şeye bedeldir.

Ne an yaklaştımsa ittiniz ne zaman geldimse gittiniz. Siz hep büyük ve önce idiniz önce siz bittiniz.

Kime sorsam, “Ben senin mutluluğunu istiyorum” dedi. Ne kastınız vardı mutluluğuma, anlamadım gitti.

Kolay mıdır her şeyden vazgeçip gitmek, yoksa her şeyden vazgeçip sevmek mi gerek?

Madem yalandı her şey,son yalanın “ben de sevdim” olsaydı.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Bu yılan doğadaki yılandır, toplumdaki değildir

Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın!
Aşk acısı çekmeyenler şair olamaz.

Her şairin bir sevdiği, sevdalısı vardır ve sevdikleri üzerine birbirinden güzel şiirler yazılmıştır.

olmasaydı; Bir Ayrılış Hikâyesi, Bir Bozuk saattir yüreğim gibi şiirler dile gelir miydi? Aşklar bağrında şiirleri büyütür.

Sen kocaman çölde kalabalık gibisin,
denizde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, ağlatır ve güldürür;
hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

İnsansız adalet olmaz peki
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun

Sana Yeniden Başlamak İsterim
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep yeniden başlamak isterim.


Bekle Dedi gitti Ben beklemedim, o da gelmedi...Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi...

Seni Saklayacağım
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

*Bir sevgiyi anlamak
*Bir yaşam harcamaktır,
*Harcayacaksın.
*Seni yaşayacağım gözlerimde;

Seni*Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam Bakacaksın
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın

Sen ona bir gemisin, yönü senin yönündür*O da bir ada olsun, sana çevrili dursun

*
İnsanlar nerede olsa bir orayı düşünür
Derler adadakiler, şu gemi bir gelse
Gitsek buradan öteye gidsek
O gemiler de bir adayı düşünür.


Seni Seyrederdim Saçların uçuşurdu rüzgardan.Güneş yakardı,deniz yanardı..Sen konuşur ben dinlerdim.

*Gülerdin Susardın,düşünürdün.
*Benimle el-ele yürüdün*Yol biterdi.
*Görmezdim seni..*Zaman yıl geçerdi.
*çok uzakdan Seni seyrederdim


Sana gitme demeyeceğim Günün en güzel saatleri bunlar Yanımda kal.


Siyah beyaz tuşlarında piyanomun
Seni çalıyorum şimdi çoğalıyorsun odada Sen arttıkça ben kayboluyorum

Seni doğuruyorum geceye
Adını koyuyorum aya bakarak
Her şey sen oluyor her yer sen
Ben ölüyorum

Sesini duyuyorum rüyalarımda
Gözlerimi kamaştırıyor ışığın
Rüzgar sen gibi dokunuyor
Ben doğuyorum

39 Ümit Yaşar Oğuzcan Sözleri,

Bir gün gelir de unuturmuş insan en sevdiği hatıraları bile… Bari sen her gece yorgun sesiyle, saat on ikiyi vurduğu zaman, beni unutma

ben her gece seni yaşar ve seni düşünürüm…

- Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, denizler ortasında yelkensiz bıraktın, öylesine yıktın ki inançlarımı; beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

Boşuna değil pazarları sevmeyişim. Durup durup içimin kararması, gözlerimin dolması apansız boşuna değil.

Sevmek. seni sevmek. hiçbir şeyi umursamadan, tutmak ellerinden derinlere inmek, gitmek o yerlere
hep sen olmalı ve seni yaşamak ve olduğun yerde bile..

Ve deler sevgi dolu yüreğini sevgi bilmeyen bir kurşun.

Bu kadar yürekten çağırma beni. Bir gece ansızın gelebilirim. Beni bekliyorsan, uyumamışsan, sevinçten kapında ölebilirim.


***
40 Akşemseddin Sözleri


Fatih Sultan Mehmed halvete girmek, için Akşemseddine ısrar eder. O şöyle buyurur dervişlikteki lezzeti, tadınca, dünya saltanatı gözden düşer. sen devlet işi yapma ve saltanatı layıkıyla yerine getirmeye mecbursun ve bununla görevlisin.

Fatih Sultan Mehmed halvete girmek, için Akşemseddine ısrar eder. O şöyle buyurur Sen halvetime girersen ahvâl-i alem dünya işleri bozulur. Sebep olduğum için, gazaba uğrartm senin derviş olman değil hükümdar olman gereklidir. ”


Akşemseddin Hazretlerinin Fatih Hana gönderdiği mektup Dünyevi ve ruhani lezzete dayanan iki hayat tarzı vardır. Dünyevi hayat değersiz ve geçicidir. halde ona iltifat etme

Akşemseddin Hazretlerinin Fatih Hana gönderdiği mektup peygamberlere, evliyalara, halifelere rahat değil, cefa ve müşküller nasiptir. Sen onların yolundasın, nasibinden zevk duy

Akşemseddin Hazretlerinin Fatih Hana gönderdiği mektup sen Herhangi biri değilsin, memleket sana tabidir. Bedende ki her şey ruhun eseri olduğu gibi, memlekette senin eserin olacaktır.

hürriyeti kulluğa satmam.

Yürü mezarlıkta sessizce otur. O söz söyleyip susmuşları gör! Onların topraklarını bir renkte, bir halde görürsün, ama halleri bir değildir ki…

Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın.

Kendini noksan gören olgunlaşmaya 10 atla koşar. Kendini olgun sanan bu zannı sebebiyle Allah’a ulaşamaz.

Sende iyi olan ne varsa dostuna ver

Nerede akarsu varsa orada yeşillik vardır. Akan gözyaşının olduğu yere de rahmet gelir.

İçte ki kiri su değil, ancak göz yaşı temizler.

Fakire verilen,daha onun eline geçmeden Allah’a ulaşır.

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin, karşındakinin anlayabildiği kadardır

Adalet nedir? / – Ağaçları sulamak. Zulüm nedir/ -dikene su vermek.

Balığa, denizden başkası azaptır.

İyiliği ve ihsanı tamamlamak, başlamaktan daha iyidir.

Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür.

Bir mum, diğerini tutuşturmakla ışığından hiç bir şey kaybetmez.

Bal yiyen, arısından gocunmaz.

Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur.

Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.

Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamak demektir

Nice kişiler vardır ki dizimin dibindedirler, ama sanki Yemen’dedirler. Yemen’ olan niceleri de vardır ki sanki dizimin dibindedirler.

Nice bilginler vardır ki gerçek bilgi hakiki irfandan nasipsizdir Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.

Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.

Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.

40 Kaşgarlı Mahmut Sözleri

Yalnız kaz ötmеz.

Kış konuğu atеşdir.

Azığı olan yorulmaz.

Kurt komşusunu yеmеz.

Fazilеtin başı dildir.

Et tırnakdan ayrılmaz.

Çiftе kılıç kına sığmaz.

Yurt gidеr, törе kalır.

Tеmbеlе bulut yük olur.

Sеlâmеtdе acеlе yoktur.

Misk kutusu misk kokar.

Bir karga ilе kış gеlmеz.

Kanı kan ilе yıkamazlar.

Dеvlеt alâmеti bilgidir.

Dumanı kaldıran islеnir.

Acеlеci sinеk sütе düşеr.

Eşеk sürüsü başsız olmaz.

Günеşе bakan göz kamaşır.

Atеş dеmеklе ağız yanmaz.

Balık suda, gözü dışarıda.

İt ısırmaz at tеpmеz dеmе.

Atеş alеv ilе söndürülmеz.

Dеlikli inci yеrdе kalmaz.

Yaramaz malın sahibi olmaz.

Emzikli kadın iştahlı olur.

Konuk gеlirsе dеvlеt gеlir.

Varlıklı kişi çabuk kocamaz.

Yaşlı öküz baltadan korkmaz.

Coşkun ırmak gеçitsiz olmaz.

Tеmbеlе еşik dağ gеçidi

Başkasının malı, mal sayılmaz.

Kuş tuzağa yеm için yakalanır.

Dеvе silkinsе еşеğе yük çıkar.

Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.

Sıkıntı еbеdîyеn sırtda kalmaz.

Çift, iki kılıç bir kına sığmaz.

Kişi göğе tükürsе, yüzünе düşеr.

Cеhеnnеmin kapısını açan maldır.

Dеvе yükü aş olsa, aça az görünür.

Şaşkın konuk еv sâhibini ağırlar.

lrak yеrin habеrini kеrvan gеtirir.

Tanıdık şеytan, yabancıdan iyidir.

İki koç başı bir tеncеrеdе pişmеz.

Ulu kişiyi ululayan, dеvlеt bulur.

Aslan kocayınca sıçan dеliği bеklеr.

İpеk yaması ipеğе, yün yaması yünе.

İyi kişinin kеmiği еrir, adı kalır.

Kaz gidеrsе ördеk gölе sâhib çıkar.

Oğlak iliksiz, çocuk bilgisiz olur.

Dil ilе bağlanan diş ilе çözülеmеz

İyi adamın kеmiklеri еrir, adı kalır.

Ev içindе bakılan buzağı öküz olmaz.

Talihsiz kişi kuyuya girsе yеl alır.

Ekmеyincе bitmеz, dilеmеyеn bulamaz.

Aç kişi acеlеci, tok kişi yavaş olur.

Arslan kükrеsе atın ayakları dolaşır.

Aş dеvе yükü ilе olsa aça az görünür.

İtdе utanma olsa çarığın altını yеmеz.

Küçük ikеn uğraşan, büyüyüncе sеvinir.

Yaş ot yanmaz, еlçi ölmеz, öldürülmеz.

Hastanın vasiyеt еtmеsi iyilik gеtirir.

Gözdеn ırak olan gönüldеn dе ırak olur.

Külе üflеmеktеnsе közе üflеmеk yеğdir

Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiyе kavuşur.

Aç olan nе yеmеz, tok olan nе söylеmеz ?

Oğul babasına çеkеr, çеkmеk üzеrе doğar. Bеş parmak düz, birbirinin еşi dеğildir.

Önе konan yеmеk ikram еdilmеmiş sayılmaz.

Öküz olacak buzağı, kеndisini bеlli еdеr.

Dişi dеvе inlеsе yavrusu bağırır, bozlar.

Şaşmaz ok olmaz, yanılmadık bilgin olmaz.

Kardеş dеmiş bakmamış, kayın dеmiş bakmış.

Günеşdе gеdik yokdur, bеydе caymak yokdur.

Ağılda oğlak doğsa, dеrе boyunda otu bitеr.

İyilik yap suya at, pınarında dilе bulursun.

Kulunun düşman, itinin kurt olduğunu unutma.

Dеlik küçük olsa da tapayı yamayı büyük vur.

Kişidе yüz güzеlliği dеğil fazilеt dilе.

Ev sahibi doyurunca, konuğun gözü yolda olur.

Yürеkli kişi yağılı, tеmbеlin başı kanlı olur.

Parolayı bilеn kişi hayâtını kurtarır, ölmеz.

Çеyiz vеrеn kız alır, gеrеkliysе pahalı alır.

Dеvеyе binip koyun sürüsü içindе saklanılmaz.

Yiğit ordu içindе, bilgin mеclistе bеlli olur.

Atеş dumansız olmaz, gеnç kişi günahsız olmaz.

Yеmеğе tad vеrеn tuzdur ama tuz çanakla yеnmеz.

Birеr birеr bin damlaya damlaya göl olur.

Şalvarı sağlam olan nеrеyе istеsе oraya oturur.

Ağaç ucuna yеl dеyеr, dеğеrli kişiyе söz gеlir

Avcı nе kadar hîlе bilsе, ayı o kadar yol bilir.

Oynak kadın koca bulamaz, acеlеci еvinе varamaz.

Öküz ayağı olmakdansa, buzağı başı olmak yеğdir.

Kulak işitsе gönül bilir, göz görsе sеvinç gеlir.

Düzlükdеki sülünü ararkеn, еvdеki tavuğu kaçırma.

Yiğitlеrlе vuruşma, bеylеrlе sürtüşmе,

Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yеnеmеz.

Yoğun bulutu tipi sürеr, karanlık işi rüşvеt açar.

Tüccarın malı tеmiz olsa yol üzеrindе kеndisi yеr.

Dеğirmеndе doğmuş sıçan gök gürlеmеsindеn korkmaz.

İnsan şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca sönеr.

Annеsi yalancı yufka yapar, oğlu tеtik koşup kapar.

Eğir otu kökü bulunduran kişi, hastalansa da ölmеz.

Kayın ağacına katılık, söğüt ağacına tazеlik yaraşır.

İşarеt olsa yol şaşırılmaz, bilgi olsa söz saptırılmaz.

Gеniş, bol giyim yıpranmaz, danışılmış bilgi yanılmaz.

Yılan kеndi еğriliğini bilmеz, dеvеyе boynun еğri dеr.

Tuzakdan korkmuş kuş kırk yıl çatal ağaç üstünе konmaz.

Tay at olunca at dinlеnir, çocuk adam olunca ata dinlеnir.

Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kеndinе ait olur.

Halk içindе uyuşmazlık olsa, kimsе birbirinе yan bakamaz.

Baba bir kardеşlеr dövüşürlеr, ana birlеr yardımlaşırlar.

Danışılmış bilgi güzеllеşir, danışılmamış bilgi yıpranır.

Bıçak nе kadar kеskin olursa olsun, kеndi sapını yontamaz.

Saban zamanı sürtüşmе olursa, harman zamanında dövüş olmaz.

İki buğra, еrkеk dеvе itişir, ortada bükеlеk sinеği incinir.

Dövüş olmayınca düzеn düzülmеz, tipi olmayınca hava açılmaz.

Onlara Türk adı vеrildi vе onlar yеryüzünе hakim kılındı.

Tay atlaşınca at dinlеnir, oğul еrginlеşincе babası dinlеnir.

Babası (anası) еkşi еlma yеsе, oğlunun (kızının) dişi kamaşır.

Gеcеylе yola çıkan gündüzün sеvinir,

küçükkеn еvlеnеn yaşlanınca sеvinir.

Buzdan su damlar.

Çеlik kılıç gеri durmaz.

Günеşе bakan göz kamaşır.

Alacalı at yük taşıyamaz.

Kuş tuzağa yеm için yakalanır.

Kişi söylеşеrеk, at koklaşarak anlaşır.

Taş üstündе ot olmaz, yavşak kişidе ar olmaz.

Yüz görümlülüğü çok olan gеlin, güvеyiyi yavaş, yumuşak bulur.

Karganın kocamışını kim bilir, kişinin gönlündеkini kim anlar.

Silâhını hazır еdеn at da bulur, silâhını unutsa tutsak olur.

41Ahmet Ümit Sözleri

Kardeşin, kardeşi vurması kabul edilemez.

Kazanmaktan çok haklı olmak, güçlünün değil, kaybedenin yanında, mazlumla birlikte olmak tam da öyleydik Ve bu huzur veriyordu bana.


beklemeyi bilmek en büyük erdemdir. hayatı oluruna bırakmak lazım

elbette umut vardı, hem de hiç yabana atılmayacak bir umut. Hayat daha güzel olabilirdi.

Ah aptal insanlar, ah aymaz insanlar. Mahvedecekler hem kendilerini hem dünyayı…

Dev bir orkestrayı oluşturan müzisyenler gibiyiz, tek başımıza ahenk sağlamamız imkânsız

Dev bir orkestragibiyiz, hep birlikte yeri göğü inleten enfes sedalar çıkartmamız mümkün.

Ülke ateşler içinde kalmışken, kendi gönül yaranı söndürmenin peşinde koşamazsın.

Şu yaşadığımız çağda vesveseli olmak için o kadar çok sebep var ki.

Sen oturduğun yerde otur, hak yerini bulsun. Yok öyle şey, dövüşeceğiz


Zalimin en büyük başarısı, zulüm ettiklerini kendine benzetmesidir.


Sorunları halletmek yerine baskıya, şiddete başvuruyoruz. Bu, çaresizlik anlamına gelir.

Sensizliğin sürekli seni hatırlatmasından bahsediyorum..korkunçtu.

… acımasız olan biz değildik, yaşadığımız dünya, yaşadığımız çağ, bütün bir insanlıktı.

Biz, vicdanını merhametini yitirmiş dünyayı yola koymaya çalışıyorduk. Ama bu romanlarda anlatıldığı kadar kolay değildi…

ızdırabımızla alay etmeyi başardığımızda insan olmaya bir adım daha yaklaşacağız

hayal kırıklıklarına uğrayınca, umut etmeye korkuyor insan bazen hayat, sen kılını kıpırdatmasan da mutlulukla dolduruyor içini


Ölümle yüzleşmek, ölmeyi düşünmekten daha iyidir.

Ey kudretli Allahım, ne olur vakit geçirmeden al canımı şu güzel ülkenin dağıldığını gösterme bana başka ülkede ölmeme müsaade etme.

O kadar genç, o kadar tecrübesiz, o kadar iyimserdim ki, tarihin, gönlümüze göre akacağına inanıyordum. Elbette olmadı, elbette duvara tosladım


tarihin vicdanı yoktu. insanları düşünmezdi. Ne insanları, ne aşklarını ne de hayatlarını. Biz, yön vermeye çabalasak da, o kafasına göre akardı

Ülke parçalanmış, milletler yok olmuş, şehirler yağmalanmış, insanlar katledilmiş hiç umrunda olmazdı

Hayatın en güzel bencilliğidir aşk.

İlerleme zaman meselesidir aziz kardeşim, eşitlik ve güzelliğin vazgeçilmez olabilmesi için epeyce zamana ihtiyacımız var.

İnsan, tarihin rüzgârı karşısında, okyanusa düşmüş ceviz kabuğu gibidir. Ne kadar şuurlu davranırsa davransın, kaderi dalgaların insafına kalmıştır.

İnsanın en zayıf anı, kendini en güçlü hissettiği andır.

Yeryüzünde beni anlayacak tek kişi vardı, o da sendin.

Fırtınalı okyanuslardan kurtulup, ölü denizde batmayı bekleyen yelkenli gibi çaresiz, kalakalmışken, insan daha iyi değerlendiriyor kendini.

Demek ki sadece seçimlerimiz değil, rastlantılar da belirliyormuş insanın hayatını…

despotluk karşısında şerefle dövüşenler, yüksek memuriyetlere tırmanmak için birbirlerine düşman oluyorlardı

insanoğlunun musibetliği ve habisliği güzelim sevdayı mundar etmiştir..


Anlamayacak bir şey yok. yaşın genç , bilmiyorsun, insanoğlu yanlış işlerden keyif alır dört kitabın dördünde birden niye cehennem var zannediyorsun?


İnsanın gönlü geniştir geniş olasına ama sevda kuşu da nazlıdır, öyle her önüne çıkan dala konmaz.

Her önüne çıkan dala konan kuşa bizde başka ad verirler.

Bu işin macerası olmaz.” dedi yaralı bir ses tonuyla. “hakiki sevda tektir. sonuna kadar da tek kalır.

yaşam belleğimizdeki anıları silmekte ustaydı, giderek izler zayıflamaya başladı,

Ve şu da bir gerçek: Amaç ne kadar yüce olursa olsun, kendi öz çocuğunuza bile zorla bir şey yaptıramazsınız.


yaşadıklarım öğretti ki, ülkenin asıl meselesi, hep boyun eğmesi, suskunluğu erdem zannetmesi.

En mühim mücadele, fikirle yapılandır.

Şiddet eninde sonunda onu uygulayana dönen bir bumerangdır.

Hep en son görüşmemizdeki an geliyordu gözlerimin önüne .’Yaşlanmışsın,’ deyişini hatırlıyordum…

Ama annem yanılıyordu, o zaman değil asıl şimdi yaşlanmıştım, onu kaybedince, onun tükenmiş, incecik bedenini şu toprağın altına gömünce.

Evet, o zaman yaşlanmıştım işte. Çünkü anneler ölmeden çocuklar büyümezdi.

Başka bir insanın bedenine bakarak nasıl büyük bir mutluluk duyulabilir ki?

bütün yaşamınızı bir tek insana bağlamanızı, o güldüğünde mutlu olmanızı, sizi görmezden geldiğinde kahrolmanızı anlayabilmiş değilim.

Yaşam o kadar zengin, o kadar güzel ki bir insanın mutluluğunu bir başka insanın davranışlarıyla sınırlaması bana çok saçma geliyor…

…sana inanıyorum. İnanmak kefil olmak demektir. Yani sana kefil oluyorum

biz acıyla yaşamaya alışmışız, değil mi?

bir yanımız ağlarken, bir yanımız güler… ne kadar güler, orası belli değil. çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor.

vatanın yangın yerine döndüğü bir devirde. insanlar bu kadar mutsuz ve birbirlerini öldürmek için fırsat kolluyorken mesut olmak mümkün mü?

Vatan düştükçe, bazı insanlar yükseliyor, millet bahtına küserken, bazıları şans atına binmiş koşturuyordu.

42 John Verdon Sözleri

”Gerçek senin dostundur.”

”Dikkat her zaman yararlıdır.”

”Güzel şeyler güzel duyguları tetikler.”

”Yalnız hayat, boşa geçen bir hayattır.”

”Eylemler kelimelerden daha güçlüdür.”

”Unutmak unutmaktır. İsteyerek yapılır mı hiç?”

”Hayat sana limon veriyorsa limonata yap.”

”Eğer geri çekilemiyorsan, tam gaz ileri git.”

”İnsanları öldüren silahlar değil, yine insanlardır.”

”Korkunç şeyler korkunç cezaları gerektirir.”

”Bir adamın gücü aynı zamanda onun zayıflığıdır.”

”İyilik yapmak için hiçbir zaman geç değildir.”

”Kötülük görme, kötülük duyma ve kötülük konuşma.”

”Yanlış sorular sorarsan, yanlış cevaplar alırsın.”

”Sen olumlu düşünürsen çözüm yolu önünde belirir.”

”Bir şey çok mantıklı, ama tamamen yanlış olabiliyor.”

”Kötülük usturasının sapı, ağzından daha derin keser.”

”Çoğu seri katilin zekâ seviyesi ortalamanın üzerindedir.”

”Gösterişin pahalı, yaşamın da ucuz olduğu bir dünyadayız…”

”Sanki öldürme içgüdüsüyle üreme içgüdüsü iç içe geçmişti.”

”Övülmek her zaman iyi değildir. Her şey kaynağa bağlıdır.”

”Tuhaf tesadüflerin genelde çok basit açıklamaları vardır.

”Zihnimin de bir kapasitesi var, bazı şeyleri unutabiliyorum.”

”Şikayet etmek zaman kaybından başka bir şey değil.”

”Karşısında ne kadar güçlü durursan, çöküşü o derece hızlanır.”

”Tazı sen tasmasını çözmediğin müddetçe tavşanı yakalayamaz.”

”Yavrusunu korumaya niyetli bir annenin sınırları var mıdır?”

”Eğer bir şeyin yapılmasını istiyorsan onu meşgul birinden iste.”

”Hayat kısa. Hepsi bu. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir şey.”

”İhmal edilen hayat yolculuğu her zaman sefaletle, acıyla sona erer.”

”Hayatın amacı diğer insanlara elimizden geldiği kadar yaklaşmaktır.”

”İnsan iyiyi, güzeli amaç edinirse, onu kötülükten bile sağlayabilir.”

”Çıkmaz sokaktan çıkmanın tek bir yolu vardır; aksi yöne gitmektir.”

”Bir bedende yaşayan iki insanın verdiğinden daha büyük acı olamaz.”

”Çoğu kez içimizdeki çalılıklara takıldığımızdan ilerleyemez hale geliriz.”

”Bazen acının derinliği bize kaybımızın ne kadar büyük olduğunu gösterir.”

”Kafasında harcadığı zaman, dünyada harcadığı zamandan daha fazlaydı.”

”Bize anlatılanlardan çok kendi bulduklarımızın doğru olduğuna inanırız.”

”Her şeyin hikayesi uzundur. Ama her uzun hikayenin bir kısa versiyonu vardır.”

”Oysa tek gerçek şu; yeterince uzun yaşarsanız her şeyi, herkesi kaybedersiniz.”

”Hayatlarımızdaki en büyük acı, kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelendir.”

”Bizim asıl yapmamız gereken hayatı yaşanabilir kılan olgulara yoğunlaşmaktır.”

”Dünya üzerinde hiçbir şey kusursuz değildi. Her zaman artılar ve eksiler vardı.”

”Gördüğümüz örnekler, inanmak istediğimiz hikayeler tarafından oluşturulurdu.”

”İnsanlar kendi kusurlarından ziyade başkalarının hatalarını bulmaktan zevk alır.”

”Hayatta mutlu olmak için, parasız yapabileceğin kadar sevebileceğin bir işin olmalı.”

”Bazıları sadece bağnazlıklarından nefretlerini yönlendirecekleri birilerini arıyorlar.”

”Zihindeki bir yılan çalıların arasındaki iki gerçek yılandan daha korkutucu olabilir.”

”Hayatta sevgiden daha değerli hiçbir şey yoktur. Önemli olan sadece ve sadece sevgidir.”

”Bizi en çok üzen kişisel felaketler, içimizden atamayacak kadar güçsüz olduklarımızdır.”

”İnsanlar,siyah ve beyazı sever. Gri başlarını ağrıtır. Detaylar midelerini bulandırır.”

”Muhteşem insanların hep daha iyisini yapmaya çalıştığını fark ettiniz mi hiç?”

”Hiçbir kemik kırığı haddinden fazla kendine güvenme yanılgısının neden kadar acı veremez.”

”İnsan ne kadar görmezden gelirse gelsin, ölüm kendini fark ettirmenin bir yolunu buluyor.”

”Nacizane fikrime göre kurşunlar bazen problem çözmede en az beyin kadar değerlidir.”

”Genç kuşakların büyük kısmı sanki umursamazlık, tembellik ve basitlik içinde yüzüyordu.”

”Bir erkeğin bir kadına yapma çiçek alması, çiçekli bir duvar kağıdı rulosu hediye etmesiyle aynı şey Bu kadar korkunç bir şey nasıl yapılır?

bir insanın yapabileceği pisliklerin hiç sınırı yok mu?”

”Korkularımızın en büyüğü; karanlıkta, gölgeler arasında sinerek beklediğini hayal ettiklerimizdir

”Şans sevdiği bir kavram değildi. Şans, onun nazarında, aptalların kabiliyet yerine koydukları bir şeydi.”

”Eğer ne için orada durduğunu anlamayı başaramadıysan, yolunda duran kayayı asla yerinden kaldırma.

”Kimse gerçekleri savunmak için canını ortaya koymaz. Ama inançlarını savunmak için seve seve ölürler.

”Karşımızda avaz avaz bağıran değil, ama sakin bir sesle öfkesini aktaran adam bizim kanımızı dondurur.

modern dünyadaki çoğu insan gerçekte kim olduğuna ilişkin en ufak bir fikre sahip değildi.”

kendimizi daha büyük tehlikelerden korumak için korktuğumuz şeyleri yapmak zorunda kalırız

”Bu gökyüzüne yazı yazmaya benziyor. Hava açıkken, yazı okunaklı… Biraz rüzgar çıkınca, anlaşılması imkansız…”

Herkes haklı olduğu düşünülsün ister, belki de özellikle ruhsal bozukluğu olanlar

Bir hedefe ulaşmak için dış engellerden ziyade iç engelleri, gereksiz düşünceleri, duygusal itirazları aşmak gerekir

Gerçekte yaşamadığımız, bize başkalarının anlattığı şeyler bir süre sonra kendi yaşadığımız anılar haline gelir

her şey çökünce günahkarlar bile tek çıkış yolu olan dürüstlüğe sığınmak zorunda kalırlar.”

Bazen korkmak iyidir. Doğru şeylerden korkmak bizim geçmişte yapılan yanlışları yenmemizi sağlar.

Korku karanlıkta büyür. Kapıyı biraz aralık bırak yeter. Bırak kapının ardında neler olabileceğini o düşünüp, endişelensin.”

Yaz yaşlanan bir aktör misali sahnelerden çekilmeye hazırlanırken, sonbahar, tıpkı bir ölü kaldırıcısı gibi, rüzgarların arasına sinmiş, bekliyordu.”

”Hikayelere çok düşkünüz. Onlara inanma ihtiyacı taşıyoruz. Ve ne oluyor biliyor musun? Bu inanma ihtiyacı seni bataklığa sürüklüyor.”

her araştırmada tek bir hedef vardır. Ve sizin başarınız ulaştığınız her sonucu asıl hedefe ulaşmak için kullanmanızda yatar.”

”Masum çocukların ölümleri dokunaklı bir hadise olarak kabul edilebilir

İnsan ne kadar görmezden gelirse gelsin, ölüm kendini fark ettirmenin bir yolunu buluyor. Hislerinin arasına, bodrum dairesine sızan su gibi sızıyor.”

Hiçbir şey, insanı geçmişiyle başa çıkabileceği düşüncesinin yanılgı olduğunu anlaması kadar savunmasız hale getirmiyor.”

Kafamda o kadar çok şüphe var ki her konuda şüphe doluyum.Ama şüpheli olmakla birini suçlamak arasında çok fark vardır.”

İnsanların kendileri hakkında anlattıkları öyküler baştan aşağı gerçek dışı olma ihtimali taşırlar onlar hakkında kendi bulduğumuz bize gerçek gibi gelir

suçluluk, insanın yapmaması gereken bir şeyi yaptığı zaman hissettiği rahatsızlıktır.

inandığı şeylere çok sıkı sarılır insan. inanırsa zerre kuşku duymadan benimseyecektir.

43 Charles Bukowski Sözleri,

- Size zamanını ayırmayan birine, asla kendinizi harcatmayın.

çok tuhaf bir dünyada yaşıyoruz, "her şeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok."

Anlatacak çok şeyim olsa da, anlaşılmak istendiğimden emin değilim.

Bir kaplanı yakalayıp kafese koyabilirsiniz ama onu kırdığınızdan asla emin olamazsınız. İnsanlar daha kolay kırılır

Ruhunuzu kaybettiğinizin farkına vardıysanız, hala kaybedecek bir ruhunuz var demektir.

Hayatta tahammül edemediğim bir şey varsa o da yapış yapış duygusallıktır!

İnsan, geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir.
Bunun nlayabilmeniz için yaşamanız gerek.

İki kişi sekiz dokuz saat yumruklaştıktan sonra tuhaf bir kardeşlik bağı oluşur aralarında.

Yüce Tanrım sana yaklaşma cesaretini kendimde ne hakla buluyorum?*Zavallı sefil, bir günahkar sana nasıl yaklaşabilir?

En büyük acı, başkaları ile paylaşmaya cesaret edemediğin acıdır.

hayatlarımızı öyle yaşamalıyız ki ölüm bizi almaya geldiğinde titresin.

yemeğe geç kaldığımızda şikayet etmezler Tabanlarımızın su toplamasına ses çıkartmazlar Ayakkabı topuk ve tabanlarının aşındığını fark ettiklerinde yerdik fırçayı

- Yanınızda yutabileceğinizden fazlasını bulundurmayın: aşk, tutku ya da nefret.

Geride bıraktıkların ileriye gitmeni engelleyecek, unutma ileri gidebilmen için arkadakileri unutman gerek.

Kentler insanları öldürmek için inşa edilirler,

Benim konularım Eksik bir hayat olduğu söylenemezdi ama hayatın tamamı da değildi.

- Aklına sahip olmalısın, diye geçirdim içimden, asıl tehlike aklını kaçırmak.

- Boşuna değildi insanların sığınması. Dayanılır gibi değildi yoksa

Acı olmasa şair ne yapar? Daktilo kadar elzemdir şair için acı Korkunçtu.

Cesur bir adam ve bir korkak arasındaki fark şudur; Korkak aslan ile kafese girmeden iki kez düşünür. Cesur ise aslanın ne olduğunu bilmez. O sadece yapmış olduğunu düşünür

Birine ihtiyaç duyuyordu insan
Etrafında öyle biri olmak zorundaydı

- Ölmek için hep yeterince erkendir ve daima fazla geç.

hiç kaybetmedim; sadece sistemin istedikleri kazandı. Meteliksiz olabilirim; ama niteliksiz değilim

En büyük acı, başkaları ile paylaşmaya cesaret edemediğin acıdır.

- Aşk ne zaman biter biliyor musun? Bitti dediğinde yüreğin acımıyorsa.

Sen de bir gün boşuna ölmelisin benim*boşuna yaşadığım gibi.

Dengeli insan delidir. Cesur insanın hayal gücü kısıtlıdır. Korkaklık kötü beslenmenin bir sonucudur.

Gittiğinde ağlarsın şarkılarda, filmlerde, her şeye ağlarsın. Aklın başına gelince de boşa harcadığın zamana ağlarsın

Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım

Ağzından bal damlayan arının bile, kıçında iğne var. Ne güveni?

Hayat öyle bir şey ki ,sustuğunda konuşmadın diye pişman eder, konuştuğunda ise susmadığın için kahreder

Gerçek dostunun kim olduğunu öğrenmek istiyorsan hapse gir

Yalnız kalmaktan daha kötü şeyler de vardır hayatta. Ama genellikle bir ömür alır bunun farkına varmak. O zaman çok geçtir ve çok geçten kötü bir şey yoktur hayatta.

- Sevmek belki birşeydir; ama "sevildiğini bilmek" çok şeydir.

Acı hissetmemek duyguların kesintisi demektir; her çoşku şeytanla pazarlıktır

Kuşkusuz en büyük ön yargı; etrafımızdaki herkesi "insan" sanmamızdır.

Yılların bana öğrettiği şeylerden biri de bu oldu; Mutluluğu yakalamışsan sorgulama.

- Harikulade düşünceler ve harikulade kadınlar kalıcı değildirler.

Hayat ile sanat arasındaki fark, sanatın daha katlanabilir olmasıdır

- Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatadır.

- Unutma ki; yalnız olmak, yanlış yerde ve yanlış bir kalpte olmaktan iyidir.

- Yorma kendini; Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.

- Afrika’ya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üzerinde "tok karnına" yazıyordu.

Ya düşlerinin peşine düşmeyi seçersin, ya da olanları kabullenmeyi. İyilikerinle güçlenir, keşkelerinle tükenirsin! Karar senin.

iki kişi arasında kalıyorsanız; ikinciyi seçin. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı

Boş insanlarla içi dolu hayaller kuramazsınız dostlarım

Kölelik kaldırılmadı, sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde genişletildi

Ahlaksız insanlar kendilerini özgür sanırlar, ama nefret veya sevgiyi hissetme kabiliyetleri ek******

İnsanların hakkımda ne düşündüğünü önemsemeyerek hayatımı on yıl uzattım

Bir insanı sevmek, onu çok iyi tanımıyorsanız mümkündür.

İnsanlardan nefret etmiyorum, sadece onlar etrafımda olmadığında daha iyi hissediyorum.

Kalbi kırmaya tek söz yeter; ama kırılan kalbi tamir etmeye ne bir özür, ne de bir ömür yeter.

Dünyanın sorunu, akıllı insanlar şüphelerle doluyken, aptalların özgüvenle dolu olması.

Gittiğinde ağlarsın, şarkılarda, filmlerde, her şeye ağlarsın.

Aklın başına gelince onsuz boşa harcadığın zamana ağlarsın

Ateşin içinden ne kadar iyi geçebildiğindir mesele.

Onu sana tüm yaptıklarına rağmen affedebilirsin; zor olan onu affettiğin için kendini affedebilmektir.

Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam

Araba kullanmıyorum dün gece arabamı iskeleden aşağı ittim. Tek bir şeye*pişmanım. lanet şey aşağı yuvarlanırken içinde olmadığıma.

Anladım ki; hayatında birinin olmaması değil, birinin hayatında olamamakmış yalnızlık.

hayatımız mahvolduğunda,
işte o zaman farkına varırız
intiharların,ayyaşların, hapishane
kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
ve benzerlerinin.

insanda bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet, nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.


VE Cinayet konusunda En Becerikliler
Cinayet Karşıtı vaaz verenlerdir
VE Nefreti En İyi Becerenler
Sevmeyi Vaaz Edenlerdir

SON OLARAK SAVAŞI EN İYİ BECERENLER BARIŞ VAAZI
VERENLERDİR


Bilmişlerden Sakıının.
Yoksulluktan Nefret Edenlerden
Ya da Gurur Duyanlardan Sakının
Övgü Göstermekte Hızlı Davrananlardan SAKININ

Sansürlemekte Hızlı Davrananlardan SAKININ Bilmedikleri Şeylerden
Korkarlar

Sürekli Kalabalıkları Arayanlardan Sakının; Tek Başlarına Hiçtirler
Ortalama Erkek ve Kadından
Sakının

Sevgilerinden SAKININ
Sevgileri Vasattır, Nefretleri Dahiyanedir Nefretleri Seni Beni
Herkesi Öldürebilecek Kadar



44 Hacı Bayram-ı Veli'den Nasihatler

*
Konstantiniyye mutlaka alınacaktır. bunu öfke ve hiddet işi haline sokmadan, bir illeti tedavi eder gibi yapmak lazımdır

hiddet ve kin, gerçekleri gören gözleri kör eder.

Halk içinde Allah’ı çokça anınız. Bu maneviyatı yükseltir, katı kalpleri yumuşatır.

Hiç* bir günahı küçümsemeyiniz.

Boş durmayıp çalışınız. Çalışanları Allah sever.

Boş gezenler zengin bile olsalar yoldaşları şeytandır ve kalpleri şeytana konaktır.

Her nerede olursanız olunuz Allah’ın sizi gördüğünü *unutmayınız. Allah’tan korkunuz, fenalıklardan sakınınız

Neresi sizi dünyaya çekiyorsa ve size Allah’ı unutturuyorsa orası sizin helakiniz için bir tuzaktır.

Neresi sizi Allah’a yöneltiyorsa ve sizi düşündürüyorsa orası cennete gitmeniz için bir duraktır.

Emaneti koruyunuz*; zira din de size emanettir, beden de

Her namazın sonunda size hoş gelen bir ibadeti yapmayı adet edininiz. tövbe-istiğfar çekmek, ayet okumak, Allah’ı zikretmek gibi

Ezanla birlikte camide olunuz*; cahiller sizden ilerde bulunmasın.

Her ayın tek günlerinde veya en az*birinci,on beşinci ve sonuncu gününde oruç tutmaya gayret ediniz

Ölümü sakın unutmayınız*! Her gece onu hatırlayınız ve hesabınızı yapınız

Olur ki tövbe edince Cenâb-ı Hakk’ta sizi affeder

Nefsinizi kontrol altında tutunuz. Düşününüz ve nefsinizi başı boş bırakmayınız.

nefis, her fırsatta sizi ateşe götürür.


Dünyalığınız varsa sakın güvenmeyiniz Dünyalığınız yoksa çalışıp helalinden elde ediniz.

Kazandığından fakirlere cömertçe paylarını veriniz.

Kimden ilim tahsil etmişseniz hocanız* için daima Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyiniz.

Başkalarından daha çok çalışıp çok ilim sahibi olunuz.

Önce ilim tahsil ediniz, sonra helalinden para kazanıp evleniniz

İlmî bir konuyu* özüne göre düşününüz ve öyle karar veriniz. Meselelerin dıştan görünüşüne bakıp yanılmayınız.

Başkalarından daha ihlaslı ve daha çok ibadet etmedikçe rahat etmeyiniz

ve başkalarından daha çok ihsanda bulunmadıkça rahat etmeyiniz

Mezarlıkları sık sık ziyaret ediniz. Böylelikle dünya gamından ve nefsin sıkıştırmasından kurtulursunuz.

nefsin tek korktuğu ve aldatamadığı yer mezarlıktır. Nefis, ölenin kendisi olacağını ve azabı tadacağını iyi bilir

Büyük zâtların kabirlerini ziyaret ediniz. Bu zahmetiniz, o zâtların size şefaat etmesini sağlar

Bütün işlerde cimrilikten sakınınız

İnsanlığınızı koruyunuz
merhametli olunuz

Güzel huylu olunuz. Ne halde olursanız olun dünyaya rağbeti azaltınız. Kötülükten uzaklaşınız.

Her daim nasihat ediniz.

Oyun oynanan ( kumar vb.) yerlere ve laubali konuşulan meclislere girmeyiniz.

Aile arasında âdâba dikkat ediniz

Ayıplarını gördüğünüz komşuyu kınamayınız. Sırlarını*açıklamayınız.

gördüğünüz sır, size emanettir. Emanete hıyanet, çirkin bir fiildir.

Çok gülmeyiniz zira kalbiniz kararır

Sakin ve ağırbaşlı olunuz, yürürken başınız önde vakarlı bir şekilde yürüyünüz, aceleci olmayınız

öfke, düşünceyi ve iyi düşünmeyi daraltır. Sonunda insan yanılır.

Konuşurken gürleme, bağırıp çağırma, yüksek sesle bile konuşma

Allah’a isyan yolunda kimseye yardımcı olma!


Adalet güzeldir, ama Emir yönetici’de olursa daha güzeldir; *cömertlik güzeldir, zenginde olursa daha güzeldir;

sabır güzeldir, ama fakirde olursa daha güzeldir; *tövbe güzeldir, ama gençlerde olursa daha güzeldir;

utanmak güzeldir, ama hanımlarda olursa daha güzeldir.

Devlet büyükleriyle ilişkilerinizde ateşten faydalandığınız gibi olun! Uzakça durun, ısınacak kadar yaklaşın!


Büyüklerin huzuruna girerken hem kendi kadrinizi hem de başkasının kıymetini bilen olun!

İlimde ve hukuki meselelerde sana teklif edilecek işlerde, ancak kendine uygun olanı kabul et ki sonuçta başka görüşü savunmak zorunda kalmayasın.

Cahil zümre arasında ne gülün ne de gülümseyin*

Cahil topluluktan sakının, onlarla tartışmaya girmeyin

Çok konuşmayın, sorulanları biliyorsanız cevap verin*Kaynak gösterin ki dinleyenler anlattıklarınızı şüphe ile karşılamasın.

Halkın önünde konuşmayın; ancak sorulursa cevap verin

Avam ve zenginler arasında dini ve zaruri bilgiye dair sözlerden çekinin! zenginliğe ve mala karşı zaafın var gibi anlaşılmasın.

Küçük çocukları seviniz ve başlarını okşayıp sevindiriniz Peygamberimizin emridir.

Yol ortasını işgal etmeyiniz!

Beyaz giyinmeyi adet edininiz.Zira bu adet, sizi daha dikkatli kılar.

Padişah huzurunda dahi olsanız hakkı ve hakikati söylemekten korkmayınız

Padişah, sizi hoşlanmadığınız ve dininize uymayan bir işe tayin ederse kabul etmeyiniz.

HACI BAYRAM-I VELİ*HZ LERİ’NİN SULTAN 2. MURAD A NASİHATLARI

herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun İlim sahiplerine hürmet et! Yaşlılara saygı göster

gençlere sevgi göster Halka yaklaş; fasıklardan uzaklaş, iyilerle beraber ol!

Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma İnsanlığında kusur etme Sırrını kimseye açma Cimri ve alçakla dostluk kurma

Kötü olduğunu bildiğin birşeye ülfet etme!. Sana birşey sorulursa o soruya herkesin anlayacağı şekilde cevap ver

Seni ziyarete gelenlere ilminden öğret faydalansınlar ve herkes öğrettiğin şeyi anlayıp uygulasın.

insanlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve itibarlarını iyi tanı ve kusurlarını görme!

Halka yumuşak davran, müsamaha göster!

45 Tevfik Fikret Sözleri

Benim dinim insan gibi yaşamaktır.

Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer

En sakin yolculuk uykudur.
Göz açıldıkça ruh perdelenir.

Hep yıkım üstüne yıkım, acı üstüne acı! Ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu, çöküverir ağır gölgesi bir bulutun

Kadın deniz gibidir, hiç güvenmek olmaz ha!

Kedimle oynarken benim onunla eğlenmemden daha çok, onun benimle eğlenip eğlenmediğini kim bilir?

Sultani’yi yıkmak için önce beni yıkmak lazımdır

Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır. Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır.

Vatanım bütün yeryüzü, milletim insanlıktır.

Yiyin efendiler yiyin! Bu han-i istiha sizin! / Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin

Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma. Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma.

Yaşamayı bilmek işim ve sanatımdır.
Dünyada en büyük şey kişisel mutluluğu bilmektir.

Şüphe etmek akıllı insanlar için haktır

Hak bildiğin yolda, yalnız da olsan yürüyeceksin

Sevdiğim, bir kıyamet olmuşsun!
Doğruluk dilde, yok dudaklarda; Hayır ayaklarda, şer kucaklarda.

Yılların ilerlemesine yabancı kalmak, düşmeye doğru eğilmektir.

Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmesi demektir

Bir insanın ilk işi nedir? Cevap açık, kendisi olmak

Kɑrɑmsɑrlığɑ kɑpılɑn kɑlpler, çözümleri düşünmeye fırsɑt bulɑmɑzlɑr

Din şehit ister, gökyüzü kurban. Her zaman, her tarafta kan, kan, kan.

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere; Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

uzaktan ulur bir köpek.

Kaldığım varsa da gah ekmeksiz. Kalmadım şimdiye dek mesleksiz.
Bekledim on iki yıl mektebde. Bu da bir cilve-i baht olsa gerek

Güzel çocuk senin olsun hayatım istersen. Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor?

İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu. Ve başlar bize maval okumaya. Ninniler uydurup uyutur bizi boşluklar içinde, uzun, zifiri karanlık hayatdan.

46 Namık Kemal Sözleri

Bu kadar adam gördüm, içIerinden hiçbiri dünyadan hoşnut değiI, hiçbiri de dünyadan gitmek istemez.

İnsan, ne idraksız mahIûktür! Herkes kimsenin sağ kaImadığını biIir de, kendi öIeceğine inanmak istemez

Vatan, bize kıIıcımızın ekmeğidir.

Terbiye ana kucağından başIar her söyIeniIen keIime, çocuğun şahsiyetine konan bir tuğIadır.

Okumayı öğrenmek, en güç sanattır. hayvaniyetbyemekIe, insaniyeti okumakIa kaimdir.

Usanmaz kendini insan biIenIer haIka hizmetten. Vatan sevgisinden maksat, toprağa değiI, onun üstünde yaşayan insanIara duyuIan sevgidir

İnsan her nefesini mezardan uzakIaşmak için aIır ama her nefes aIışında ömründen bir nefesIik zaman azaIır..

Düşene güIen acıyandan çok buIunur.

kimse kendini kendi görüşüyIe aIgıIayamaz. Tek görme organı göz oIduğu haIde gözün kendini göremediği gibi.

İnsan vatanı sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir

Bazen fikirIerini değiştirmeIisin, çünkü sen fikirIerinin köIesi değiI, sahibisin

Dünyaya geImek hüner değiIdir. YükseI ki yerin bu yer değiIdir.

ÜIkedeki ahIak bunaIımının bir kaynağı da; ana babanın çocuk eğitiminde tuttukIarı yoIdur.

Ne maI iIedir beyim uIuIuk, kemaI iIedir. Zihin fukara oIunca, akıI ukaIa oIurmuş.

Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini?

Ne efsunkâr imişsin ah, ey dîdar-ı hürriyet; esir-i aşkın oIduk, gerçi kurtuIduk esaretten.

İnsan ne söyIediğini biImeIi, fakat her biIdiğini söyIememeIidir.

47 Victor Hugo Sözleri

İyi olmak kolaydır zor olan adil olmaktır.

Aşk bir deniz kadın onun kıyısıdır

İnsanlarda eksik olan güç değil iradedir.

Affetmek iyi insanların intikamıdır.

Fakirlik insanın sözde dostlarını uzaklaştırır.

Güzellik tektir çirkinlik bin türlüdür.

Herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz.

Zorluk adam eder bolluk hayvan eder.

Ölmek bir şey değil. Korkunç olan yaşamamaktır.

Gençliğe yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.

Ekmeksiz hürriyet hürriyetsiz ekmek düşünülemez.

Yumuşak olma ezilirsin sert olma kırılırsın.

Hiç bir ordu vakti gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir.

Bir şey olmayı değil birisi olmayı amaç edinin.

Orduları durdurmak mümkündür fikirler ise durdurulamaz.

Az yalan söylenmez yalan söyleyen her yalanı söyler!

Zamanı gelmiş bir fikir dünyadaki bütün güçlerden üstündür

Kadını güzel yapan Tanrı sevimli yapan ise şeytandır.

Tuhaf bazı kimseler birinden nefret etmeden başkasını sevemezler.

En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar.

Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir erkeği ateşleyen kadındır.

Öğrendikten ve sevdikten sonra daha çok acı çekersin

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?

Yerini vaktinde terk etmeyi bilmek gerçek olgunluktur.

Düşünceye dalmış adam işsiz değildir.

Görünen iş vardır bir de görünmeyen iş.

Kırk yaş gençliğin ihtiyarlığı elli yaş ihtiyarlığın gençliğidir.

Beni en çok üzen bana yalan söylemen değil sana bir daha inanmayacak olmam.

Hiç kimse vazgeçilmez değildir ve hiç kimse kendini vazgeçilmez sana biri kadar aptal değildir.

Kalabalıklar her zaman tehlikelidir. İçinde ruhlarını ucuza satan alçaklar barındırır.

Çalışmak uçup gidebilecek bir alışkanlıktır bırakması kolay yeniden başlaması zor bir alışkanlıktır.

Gerçekten mutlu olmak için mutluluğa sahip olmak yetmez. Onu hak etmek gerekir.

Kadınlar kendilerine yapılan birçok şeyi affedebilir ama affetikleri şeyleri hiçbir zaman unutmaz.

murataltug1985
02-18-2019, 20:15
ŞEHİT UMUT ÖZNUTEPE EL FATİHA
ŞEHİT MEHMET AKSOY EL FATİHA
ŞEHİT ÜMİT ÖZERLİ EL FATİHA
ŞEHİT YAKUP AVŞAR EL FATİHA
ŞEHİT SEMİH ÖZCAN EL FATİHA
ŞEHİT İLYAS KAYA EL FATİHA
ŞEHİT YUSUF ÇELİK EL FATİHA
ŞEHİT FEVZİ ALTINKUM EL FATİHA
ŞEHİT HALİL ÇETİNKAYA EL FATİHA
ŞEHİT SALİH ASLAN EL FATİHA
ŞEHİT ADNAN SAKA EL FATİHA
ŞEHİT SABRİ ÖZDEL EL FATİHA
ŞEHİT HAZİM ŞAHİN EL FATİHA
ŞEHİT HALİL GÜREL EL FATİHA
ŞEHİT MEHMET PAKSOY EL FATİHA
ŞEHİT NESİP ÖZEN EL FATİHA
ŞEHİT MEHMET GÜRSES EL FATİHA
ŞEHİT MUSTAFA YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT MUHAMMED MERİÇ EL FATİHA
ŞEHİT RAMAZAN YAKUT EL FATİHA
ŞEHİT KADRİ OSLU EL FATİHA
ŞEHİT CANGİR YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT CEVAT YEŞİLKAYA EL FATİHA
ŞEHİT GÜRBÜZ ÇİFTÇİ EL FATİHA
ŞEHİT CİHAN ŞEN EL FATİHA
ŞEHİT ABDULLAH AKDENİZ EL FATİHA
ŞEHİT ABDULHADİ YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT SİNAN ACAR EL FATİHA
ŞEHİT GÜRCAN KEPEKÇİ EL FATİHA
ŞEHİT ŞAHAN SEZER EL FATİHA
ŞEHİT MEHMET YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT HÜSEYİN GENÇER EL FATİHA
ŞEHİT EREN BÜLBÜL EL FATİHA
ŞEHİT FERHAT GEDİK EL FATİHA
ŞEHİT ERHAN KONUK EL FATİHA
ŞEHİT ÜMİT ÇELİK EL FATİHA
ŞEHİT ERKAN SAKAL EL FATİHA
ŞEHİT SABAHATTİN AYVA EL FATİHA
ŞEHİT SEMİH AKYILDIZ EL FATİHA
ŞEHİT YAKUP AKDAĞ EL FATİHA
ŞEHİT ERTUĞRUL TACİROĞULLARI
ŞEHİT BURAK BÜLBÜL EL FATİHA
ŞEHİT TAYYİP FİDAN EL FATİHA
ŞEHİT ERKAN KURŞUN EL FATİHA
ŞEHİT RAMAZAN BÜLBÜL EL FATİHA
ŞEHİT BATTAL YILDIZ EL FATİHA
ŞEHİT MAHMUT YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT HAKAN DEMİRCİ EL FATİHA
ŞEHİT TOLGA HEPGÜL EL FATİHA
ŞEHİT ONUR SÜNNÜOĞLU EL FATİHA
ŞEHİT MÜMİN PINAROĞLU EL FATİHA
ŞEHİT ÇINAR TAŞ EL FATİHA
ŞEHİT HARUN ARVAS EL FATİHA
ŞEHİT SADIK AKTAŞ EL FATİHA
ŞEHİT HÜSEYİN KARTAL EL FATİHA
ŞEHİT HARUN İBİŞOĞLU EL FATİHA
ŞEHİT HAYRETTİN MENNAN FATİHA
ŞEHİT BAYRAM BOZDOĞAN FATİHA
ŞEHİT HALİL ATEŞ EL FATİHA
ŞEHİT RECEP İNCE EL FATİHA
ŞEHİT ALİ YARDIMCIOĞLU EL FATİHA
ŞEHİT ERCAN ŞİMŞEK EL FATİHA
ŞEHİT EMRAH CEYLAN EL FATİHA
ŞEHİT İDRİS BÜYÜKDÖNMEZ FATİHA
ŞEHİT HASAN PATIR EL FATİHA
ŞEHİT İSMAİL DENİZ EL FATİHA
ŞEHİT SERHAT BENEK EL FATİHA
ŞEHİT ŞEVKET ALNIDELİK EL FATİHA
ŞEHİT ÖMER ÇİNTAY EL FATİHA
ŞEHİT MEVLÜD DÜNDAR EL FATİHA
ŞEHİT FURKAN DEMİREL EL FATİHA
ŞEHİT SİNAN HAMZA EL FATİHA
ŞEHİT ŞENEL AĞIL EL FATİHA
ŞEHİT OĞUZHAN KÜÇÜK EL FATİHA
ŞEHİT HAMZA DEDE EL FATİHA
ŞEHİT RISTAM ÇETİN EL FATİHA
ŞEHİT METE YAHŞİ EL FATİHA
ŞEHİT ARİF KALAFAT EL FATİHA
ŞEHİT İSMET SEVİNÇ EL FATİHA
ŞEHİT ABDURRAHMAN DÜNDAR
ŞEHİT TALAT BİLDİRİCİ EL FATİHA
ŞEHİT ŞUAYİP ŞİLEPE EL FATİHA
ŞEHİT NECMETTİN YILMAZ FATİHA
ŞEHİT MURAT ÜÇÖZ EL FATİHA
ŞEHİT RAMAZAN BAHŞİS EL FATİHA
ŞEHİT MEHMET BELDEK EL FATİHA
ŞEHİT AHMET EROL EL FATİHA
ŞEHİT YAKUP YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT ONUR TİKEN EL FATİHA
ŞEHİT HARUN AYDIN EL FATİHA
ŞEHİT ALİ GÜLNAR EL FATİHA
ŞEHİT ABDULLAH BÜYÜKSOY FATİHA
ŞEHİT SABIR BİNEN EL FATİHA
ŞEHİT RAMAZAN AYDOĞAN FATİHA
ŞEHİT ABDURRAHMAN AVCI FATİHA
ŞEHİT UFUK DEMİRKIRAN EL FATİHA
ŞEHİT ONUR YAMAN EL FATİHA
ŞEHİT SEFA TİFTİK EL FATİHA
ŞEHİT SONER FAZLIOĞLU EL FATİHA
ŞEHİT TUNCAY ZENGİN EL FATİHA
ŞEHİT AYBÜKE YALÇIN EL FATİHA
ŞEHİT HİKMET ZENGİN EL FATİHA
ŞEHİT SABRİ ERYELER EL FATİHA
ŞEHİT HALİL ERSOY EL FATİHA
ŞEHİT NEJAT YAMAN EL FATİHA
ŞEHİT OĞUZHAN KÜÇÜKDEMİR
ŞEHİT GÖKHAN PEKER EL FATİHA
ŞEHİT NURİ ŞENER EL FATİHA
ŞEHİT KORAY ONAY EL FATİHA
ŞEHİT HAKAN İNCEKAR EL FATİHA
ŞEHİT ABDULMUTTALİP KESİKBAŞ
ŞEHİT İLKER ACAR EL FATİHA
ŞEHİT MEHMET ERDOĞAN EL FATİHA
ŞEHİT ZEKİ KOÇ EL FATİHA
ŞEHİT SERHAT SIĞINAK EL FATİHA
ŞEHİT FEVZİ KRAL EL FATİHA
ŞEHİT SONGÜL YAKUT EL FATİHA
ŞEHİT AYDOĞAN AYDIN EL FATİHA
ŞEHİT MUSTAFA SARI EL FATİHA
ŞEHİT GÖKHAN BAYRAM EL FATİHA
ŞEHİT SELÇUK ÖZER EL FATİHA
ŞEHİT OĞUZHAN YILMAZ EL FATİHA
ŞEHİT FERHAT GÖZEN EL FATİHA
ŞEHİT İDRİS YÜKSEL EL FATİHA
ŞEHİT FETHULLAH ALADAĞ FATİHA
ŞEHİT YAVUZ BAYRAM EL FATİHA
ŞEHİT ABUZER DOĞAN EL FATİHA
ŞEHİT GÖKHAN PEKER EL FATİHA
ŞEHİT MUSTAFA ÖZDEMİR EL FATİHA
ŞEHİT SALİH KAN EL FATİHA
ŞEHİT EMRE KARAGÖZ EL FATİHA
ŞEHİT REŞİT YILDIZ EL FATİHA
ŞEHİT HÜSNÜ ÖZEL EL FATİHA
ŞEHİT MESUT YILMAZ EL FATİHA

murataltug1985
02-19-2019, 20:42
50 Süleyman Soylu sözleri

Halkın %47'sinin oyunu almış bir partinin kapatılmayı bekliyor olması ne kadar üzücü. Bu utanç verici bir durum.

Buradan sesleniyorum Onu yolsuzluğu, başarısızlığı, beceriksizliği ve samimiyetsizliğiyle baş başa bırakalım

millet iradesini mahkeme kapılarına düşürmenin bedelini ödeteceğiz. Bırakın bunların defterini millet dürsün.[

Türkiye'de siyaseti bitirdiler. Türk siyasetini pelteye dönüştürdüler. Vahşi, acımasız ve ahlaksız bir siyasete dönüştürdüler

CHP'ye sesleniyorum. Ey CHP, oynadığınız siyaset oyunu sadece milletin kaderini, geleceğini etkilemekle kalmıyor. Milleti yok eden ahlaksız oyundan vazgeçin.

Benim milletimin ne derdi var başörtüsüyle, birbirlerinin inancıyla? Sorun bunların siyaset anlayışında. Ey millet size soruyorum Baykal'ın banka hortumcularından ne farkı var?


Bu millet sandıkta size zıkkımın kökünü gösterecek. Yazıklar olsun size koltuk uğruna oynadığınız siyaset oyununa.

Ben fındığın çocuğuyum. Nasıl toplandığını bilirim. Ben öyle çakma Karadenizli değilim.

Uzaktan gören bir adam değilim. Sırtımda fındık, çay çuvalı taşıdım; fındık ağaçlarının üstünde fındık toplayarak o işin nasıl zorla yapıldığını bilirim.

Fındık üreticilerinin hakkı gasp edilmektedir. Bunun hesabını biz sormazsak, o fındık ağaçları, o topraklar, tarlalar sorar.


Olmuş armut, sallanınca düşer. O armut ağacının da bir dili var. O ağaç kendisine güzel bir el değmesini ister
Hep birlikte bu ağacı sallayalım


Altı buçuk yıldır muhalefet görevini yapmıyor. CHP'de Baykal çarşafa rozet taktı, o çarşafın altından da yolsuzluk çıktı. Bunlar ellerine aldıklarını kirletiyorlar.

CHP'yi şimdilerde ortaya çıkan Kılıçdaroğlu'nun temizlik jeli bile temizleyemeyecek. ben bunları altı ayda yakalarından aşağıya çekmezsem bana Süleyman Soylu demesinler.

Sayın Baykal'ı çok yakında imam cüppesi giyip sarık takarak en önde namaz kıldırırken görürseniz sakın şaşırmayın

Bu ezanları bugün bu semalarda duymamızın yegâne sebebi vardır. O da rahmetli Menderes'tir.

milletin değerleri ve kutsallarıyla yaşamasının ülke yönetenlerin en önemli görevlerinden birisi olduğunu, bunun üstünlük olmadığını, bunun lazım geldiğini ortaya koyduk

Türk siyaseti öyle bir keşmekeşin içerisine girdi ki, kimse milletimizin hâline kulak vermiyor. Birisi buzdolabı dağıtıyor, öbürü çamaşır makinesi

Allah’a yemin ederim ki, Türkiye’deki bütün meselelerin çözülmesinde en yetkili lider Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bu millet kararlıdır. Dün milletin Menderes’ini ve Özal’ını aldınız. Vallahi de, billahi de, tallahi de millet size Erdoğan’ı vermeyecek, sahip çıkacaktır.

Türkiye’de Erdoğan, başkanlık sistemini kendisi için istememektedir. Vallahi de billahi de istememektedir. Türkiye’nin geleceği için istemektedir.

Onun karizması, onun yaptığı hizmetler Türkiye ve milletle birlikte Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır.

MHP'li ve CHP'li kardeşlerime sesleniyorum. Türkiye eski Türkiye değil. 1999'daki Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'ye 3 gün cumhurbaşkanlığı yapamaz.

Şimdi çökmüş değil, güçlü Türkiye var. 1999'un Türkiye'si değil bu Türkiye.

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Gazi'dir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi'dir, ilk Meclisimiz Gazi'dir

Bu vatan için kim canını ortaya koymuşsa, kim 'gaza niyetiyle' ayağa kalkmışsa, makamların en yücesine, bu milletin gönlüne yer etmiştir

Gazilerimizin varlığı, onların aziz hatırası, bizim şerefimizdir.

başta Gazi Atatürk olmak üzere, Çanakkale'den Kurtuluş Savaşı'na, Kore'den Vietnam'a, Kıbrıs'tan, terörle mücadele ve 15 Temmuz'da milletin, devletin bekası için yüreğini er meydanına getirmiş tüm gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

Valilere talimat gönderdim; 'CHP İl başkanlarını şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin' diye.

Bu kadar basit Onların gideceği bir adres var. O adres de PKK cenazeleri Sandıkta beraberlerse cenazede de olacaklar.



Kürt atasözleri

Agır xweşe lê xali jê çêdıbe. - Ateş iyi de külü olmasa.

Aqlê sıvık barê gırane. - Hafif akıl ağır yüktür.

Aşê dina bı xwe dıgere. - Delinin değirmeni kendi kendine çalışır.

Av bı bêjingê nayê cıvandın. - Elekle su toplanmaz.

Ava da ser seri; çı bostek çı çar tıli. - Başı aşan su; ha bir karış olmuş, ha dört parmak.


Bar neyê ber kerê, wê ker were ber bar. - Yük eşeğe gelmiyorsa eşek yüke gider.

Du barane ga çek nabe - Yağmurdan sonra öküz örtünmez.


Bedewê çav kil kir, dilê xortan tev kul kir. - Güzel gözlerine sürme çekti, gençlerin gönlünü yakıp geçti.

Behr bi devê kûçika heram nabe. - Deniz itin ağzıyla haram olmaz.

Bela tên serê mêra. - Belâ yiğidin başına gelir.

Berxê xelkê ji meriv re nabin beran. - Başkasının kuzusu bize koç olmaz.

Bext nadim bi text. - Bahtı tahta değişmem.

Bê derpê bigere, stûyê xwe li ber zalim xwar neke.- Donsuz dolaş fakat boynunu zalimlerin önünde eğme.

Bi desta berda bı lınga bıdû gerya. - Elini bıraktı, ayağı ile ardına düştü.

Bi dınyê bışêwır bı aqlê xwe bık. - Dünyaya danış, aklına göre yap.

Bi xweziya dest nagije baqê keziya. - Keşke ile eller saç örgüsü demetine yetişmez.

Bira avis be kengi dizê bila bizê. - Gebe olsun da ne zaman doğurursa doğursun.

Bira ciwangê rokê bim, ne çêleka sed rojê bim. - Bir günün boğası olayım, yüz günün ineği olmayayım.

Bira dilê min bi dil be bila tûrê kirasê mû li min be. - Gönlüm hoş olsun da varsın giysim kıldan olsun.

Bira hespê çê be bila bê nal be. - İyi at olsun da varsın nalı olmasın.

Bira miradê me hebe bila ji kevir be.. - Muradımız olsun da, ister taştan olsun.

Bira rû bêşe zik neêşe. - Yüz acısın, karın ağrımasın.

Bira şêrê rokê be, ne roviyê salekê be. - Bir günlük aslan ol, bin yıllık tilki olma.

Birîna li hewalen,qaliştekê zinaran. - Arkadaşın yarası, kaya yarığı gibidir.

Birindar bi birina xwe zane. - Yaralı yarasını bilir.

Bişuxle weke mêra, bûxe weke şêra. - Adam gibi çalış, aslan gibi ye.


Bûk li ser hespê ye, kes nizane nasîbê kê ye. - Gelin atın üzerinde gelir. Ancak kime kısmet olacağını kimse bilmez.


Çavê derigırtiya lı ê derivekıryaye. - Kapısı kapalı olanın gözü kapısı açık olandadır.

Çela ku morev ji hewalê xwe re bi kohle rojekî bi xwe dikevê. - Arkadaşına kazdığın kuyuya bir gün kendin düşersin.

Çêlekê mara bê jahr nabin. - Yılanın yavrusu zehirsiz olmaz.


Çavê li deriya xwelî li seriya. - Dıșarıdan yardım umanın vay haline.

Çira ji koran re def ji keran re bêfêde ye. - Çıranın köre, davulun sağıra yararı yoktur.


Digo mirî miriyê min e ez zanim çi gorî gore. - Ölü benim ölüm. Ne olduğunu ben bilirim.

Dara xweziya şin nabe. - Keşkenin ağacı yeşermez.

Darê ji binî nebır. - Ağacı kökünden kesme.

Dema mirov got "heq" çem disekine, av diçike. - İnsan "hak" dediği zaman; ırmak durur, su kesilir.

Derew dijminê Xwedê ye - Yalan Allah'ın düşmanıdır.

Derdê dilekî, jî barê deh mîlan girantire Gönüldeki bir dert sırtladığın on yükten ağırdır.

Derdê feqîran nan e, derdê axa, kêf û dîlan e. - Fakirler ekmek derdindeler, Ağa ise; keyif ve şenlik derdindedir.

Deriyê xerata bi benda girêdayî ye. - Marangozun kapısı bağlanmış ipten olur.

Deriyê xwe bigir(e) ciranê xwe diz dernex(e). - Kapını kapa, komşunu hırsız çıkarma.

Destê dî qilêr li ser zik ê têr. - Kir gören el tok karnın üstündedir.

Deste xwarinê dirêje. - Yemeğe uzanan el uzundur.

Destikê bivir ne ji darê be dar nakeve. - Baltanın sapı ağaçtan olmazsa ağaç devrilmez.


Devê rovî ne geha hersim go çi tirş e. - Tilki, yiyemediği üzüm için 'zaten ekşiymiş' der.

Devsa şêra roviya, kirine gera meran. - Tilki aslanın makamına geçti her tarafı darmadağan etti.

Dêhn ne dêhnın; ê jı wan bawer dıkın dêhnın. - Deliler deli değil, onlara inananlar delidir.

Dê û dotê şerkırın, bêaqıla bawer kırın. - Ana kız kavga ettiler, akılsızlar inandı.

Dê u bavê xweziya tûneye: Keşkelerin annesi babası (ailesi) yoktur.

Dıkana Bekıro; du qalıb sabûn û çar torbe xwê. - Bekir'in dükkanı; iki kalıp sabun, dört torba tuz.

Dıl, ne sifre ye ku mirov ber hemuyan veke. - Yürek sofra mı ki insan herkesin önünde açsın.

Dılê şıwan bıxwaze kare, jı nêri şir derxe. - Çobanın gönlü isterse tekeden süt çıkarır.

Dılê tırsonek sênga gewr nabine. - Korkak yürekli ak göğsü göremez.

Dilê tırsonek timî dikute. - Korkak birinin kalbi hep çarpar.


Dınya guleke, bêhn bıke û bıde hevalê xwe. - Dünya bir güldür, kokla ve arkadaşına ver.

Dınya lı dınyê; çavê gur lı mihê. - Dünya dünya oldukça, kurdun gözü koyundadır

Dıza jı dıza dızi, ardu asiman lerızi. - Hırsız hırsızdan çaldı, yer gök titredi.

Di nava her gunehekî de, rêyek ku diçe kufrê heye. - Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var.


Dûjmınê te gêrıkek be ji disa hesabê xwe bıke. - Düşmanın bir karınca bile olsa hasabını yap ((önlemini al)).

Dûr bi nure. - Uzak nurludur (ışıklıdır).

52 GÜZEL SÖZLER


Yol odur ki doğru vara, Göz odur ki Hakkı göre, Er odur ki alçakta dura, Yüceden bakan göz değil Yunus Emre*

Dostunun ayıbını gizlemeyen kendi ayıplarına mağlup olur !

müridin kalbi ihlastan boş ve çıplak olursa evliyaullah hakkında edebe aykırı hareketleri bulunursa, bu gibilere velilerden ne feyz gelir,nede gönül meyleder MEVLANA HALİD BAĞDADİ

"Bir kimse her kimle şakalaşırsa, onun gözünde küçülür ve heybetsiz olur."*
Hz. Ömer (r.a.)

Veliler her gördüklerini Cenab-ı Hakk'ın ikram ettiği feraset nuru ile görürler nur ile baktıklarında uzak ile yakının farkı olmaz."Şah-ı Nakşibend (k.s)

"Güzel konuşmanın sırrı, lüzumsuz sözleri terketmektir."Hz. Ebû Bekir (r.a)

"Açlık bir yağmur bulutudur. Kul açken kalbe hikmet yağar."Bâyezîd-i Bislâmi

"Kendini pek çok seven, çevresinde pek az sevilir."C. Şehabeddin

Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır."
Hz. Ali (k.v)

Güzellik kaybolur, ama fazilet devam eder." Goethe

Düşmanların en büyüğü, düşmanlığını gizleyendir."*Hz. Ali (k.v)

"Kalbinden aşina ol, dıştan yabancı görün. Böyle güzel yürüyüş cihanda nadir bulunur. Şah-ı Nakşibend

"Mesul olduğun şeyle meşgul ol."
Hz. Ali (k.v)

"İki durumda çok dikkatli olunuz. Yemek yerken ağza girene, konuşurken ondan çıkana."Ali er-Râmiteni

Dünya, dört şeyden ibarettir; mal, söz, uyku, yiyecek. Mal, kalbi perdeler. Çok kelâm, kalbi Hak'tan alıkor. Uyku, Hakk'ı unutturur. Çok yemek, kalbi katılaştırır."
(Ma'rûf-i Kerhî)

Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide; şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!"Mevlânâ

"Bir adamın sorusundan, onun ne derece akıllı olduğu anlaşılır."
Hz. Ömer r.a.

"İnsanlığın saadeti ilim iledir."
Hz. Ali (k.v.)

"Kanaat eden kimse, aç da olsa zengindir. Mal hırsına kapılan kimse, çok malı bulunsa da da fakirdir."
Hâris Muhâsbî

Bazı kitaplar tat almak, bazı kitaplar yutmak, bazı kitaplar ise çiğneyip sindirmek içindir.Bacon

"Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras, ilim gibi şeref olmaz."
Hz. Ali (k.v.)

"Ey bütün gece sabaha kadar uyuyan zavallı! Yarın yatacağın toprağa da bir kandil yak."Feriduddin Attâr

"Kanaat en büyük zenginliktir."
"Tarihsiz gelişim olmaz."
Peyami Safa

Hak'tan bahar fermanı gelmedikçe, toprak sırrını açmaz."
Hz. Mevlânâ

"Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır."
Hz. Mevlânâ

"Gerçek hürriyet, yüce fikirlere bağlanmaktır."

"Gerçek değişmez, değişene gerçek denmez."

"İnsanların en hayırlısı; dünya işi, kendisini ahiretten alıkoymayandır."
(Hâris Muhâsibî)

"Acılara sabırla karşı koydular, tatlı oldular."Abdulkadir-i Geylâni

"Öfkenin ateşi önce sahibini yakar. Sonra, kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz."Abraham Lincoln

"İnsanlar zamandan şikayet eder, zaman konuşacak olsa insanlardan utanırdı."İmam Şâfii.

"İşinizi, Allah'tan korkanlarla iştişare ediniz Hz. Ömer (r.a.)

"Büyüklerin kabrine bağlanmaktan ne çıkar. Onların yaptığını yap, sen de hedefine var."Şah-ı Naşibend (k.s.)

"Rızık ilimle artsaydı, cahilden zor geçinen olmazdı."Sa'dî

"Bir paranın nereden geldiğini bilmek için nereye gittiğine bak."
Ebû Hanîfe

"Mezardakilerin pişman olduğu şeyler için dünyadakiler birbirini yiyor."
İmam Gazalî

"Başkasını görüp kendini görmemeyi göz bebeğinden öğren"
Sa'dî

"Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür."
Hz. Mevlana

"Âhiretteki hesap, dünyada nefsini hesaba çekmiş olanlar için kolaydır."
Hz. Ömer (r.a.)

"Yüce Allah dünyaya şöyle vahyetmiştir: Seni arzulayıp peşinde koşanları yor. Bana kulluk edenlere ise hizmet et."Seleme b. Dînâr

"Kalbin aydınlığı, helâl yemekle olur."
Hz. Ali (k.v.)

"Eğer rahatlık istiyorsan; helâlinden eline ne geçerse onu ye; bulduğunu giyin ve Allah'ın sana takdir ettiği şeylere razı ol!"
(Şakîk-i Belhî)

"Diriliş olmasaydı; yaşamak upuzun bir ölümdü."

"İslâmiyet görünmek değil, olmaktır."

"Benim en muhtaç olduğum günü size söyleyeyim mi? Kabrime konulduğum gün!"Ebû Zer (r.a.)


"Namusluluk, insanın vicdanıyla başbaşa kaldığı zaman ona verecek utandırıcı bir hesabı olmaması demektir."
Ali Fuad Başgil

"Bizim terbiye yolumuz, nefeslere varana kadar her anını uyanık geçirme üzerine kurulmuştur.

Uyanık sûfi, iki nefes arasını bile zikirle geçirir."
Şah-ı Naşibend (k.s)

"Sizler niyetinizi Allah için güzel yapın, her işiniz güzel olur, güzel sonuç verir.

Kulun güzel niyetini Allah bilsin yeter."
Gavs-ı Sânî Abdülbâki el-Hüseynî (k.s)

"Hayra niyet edince acele et ki, nefsin seni yenip niyetinden caydırmasın."
Hz. Ali (k.v)

"Şükür, nimetlerin süsüdür."
Hz. Ali (k.v)

"Asıl kazanç, âhiretinizi güzelleştirmemize yarayandır."
Hasan b. Sâbit

"Tövbe odur ki başkalarının da tövbesine vesile olur."
Gavs Abdülhakim el-Hüseynî Bilvânisî

"Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan kalp zayıflar sonra da ölür.

Kalp ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur."
Gavs-ı Sânî Abdülbâki el-Hüseynî (k.s)

"Bülbülün feryadı gonca güle, insanın sevdası bir tatlı dile."

"Anneler her şeyi görmese de, kalpleriyle duyar."
Ostrovski

"Kalplerin hayatı, ölmeyen Allah'ın zikri iledir."
Sehl b. Abdullah

"Kişi, insanlar arasında kendisinden düşük dereceli birinin bulunduğuna inandıkça gururlu demektir."
Bâyezîd-i Bistâmî

"İnsan söz ile yükseldi sultan oldu,

çok söz insanı gölge gibi yere serdi.

Söz ölüm oldu, savaş oldu, söz ara buldu, söz sulh etti."
Kutadgu Bilig'den

"Her güçlüğü kolaylık, her gayreti başarı, karanlığı aydınlık, sabrı zafer takip eder."
Abdülkerim Cîlî

"Arkadaşlıkta çıkar ve zevkler, dostlukta ise felâket ve dertler müşterektir."

"İstikamet, kerametten üstündür."
Abdülhakim Arvâsî (k.s.)

"Büyük zekâlar birlikte düşünür."
Malcom X

"Başa sıkıntı ve imtihanlar gelince, herkesin akıl ve adamlık seviyesi belli olur."
Ebû Saîd el-Harrâz

"Büyük zihinler fikirleri, orta zihinler hasideseleri, küçük zihinler kişileri konuşur."

"Yapılan bir iş, verilen iki söze bedeldir."

"Ruha muhalefet gerilik, akla muhalefet delilik, nefse muhalefet ise veliliktir."

"Sabır bela geldiğinde güzel edebini bozmamaktır.*
İbn Atâ

"Varlığa sevindiklerin az olsun ki, kayıpları seni yıkmasın."

"Mizah, meslek olmamak şartıyla güzeldir."
A. Hamdi Tanpınar

"Eli görmeyen kişi, yazıyı kalem yazı sanır."
Hz. Mevlânâ

"Edep öğrenilmeden ilim öğrenilmez."
Süfyân es-Servî (k.s)

"Kötülerin övülmesi arşı titretir."
Hz. Mevlânâ

"Senin gerçek din kardeşin sana ayıplarını gösterendir. hakiki dostun ise seni günahlardan sakındırandır."
Yahya b. Muâz

"Zekat vermeyen kavmin üzerine rahmet yağmaz."
Hz. Mevlânâ

"İlmin zekâtı, başkalarına öğretmektir."
Hz. Ösman (r.a)

"İnsanların kıymeti bilgisiyle ölçülür."
Hz. Ali (k.v.)

"Aşksız can ölü bilmek gerektir."
Sultan Veled

"Allah'ı sevmenin alâmeti, O'nun zikrini sevmektir."
Ahmed b. Ebi'l-Havârî

"Hakkı'ın rızâsına uygun her şey sevgilidir."
Muhyiddin ibnü'l-Arabî

"Nefsi tanımak, Hakk'ı bilmeyi gerektirir."
İbrahim Hakkı

"Ömür bu kadar kısa iken amelleri kısaltıp, emelleri uzatma."
Zemahşerî

"Nice küçük işler vardır ki niyet onu büyütür, nice büyük işler vardır ki niyet onu küçültür."
Râbia el-Adeviyye

"Allah'ım beni sen kaldır ki kimseler yıkamasın."
Sa'dî

"Hangi sofraya oturduysam, rızkı veren Allah idi."
Sa'di

"Bir kul, bütün âzaları ile günahları terk etmedikçe ona akıllı denmez."

"Ey evlat! Önce nefsine öğüt ver. Onu yola getir, sonra başkalarını.

Senin ıslaha muhtaç hallerin var. Gözlerin bir adım ötesini görmüyor. Körleri neyinle yola getirmek sevdasındasın."
Abdülkadir Geylânî*

"Veli kişi, toprak gibidir. Toprağa her türlü kötü şeyler atılır. Ama topraktan hep güzel şeyler biter."
Akşemseddin

"Şükür, bütün gücünü nimeti verenin istediği yolda harcamaktır."
Rüveym

"Tasavvuf ve ilmin özü, nefse ağır gelen zorluklara katlanmak, nefsin kötü huy ve çirkin sıfatlarından arınarak kalbi Allah'a bağlamak ve O'nun zikriyle süslenmektir.*
Gazâlî

"Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlık'tır.

Hakiki Müslümanlık, en büyük kahramanlıktır."
Mehmet Âkif

"Hıssî beraberlik, sadıklarla oturup kalkmak, sohbetlerinde bulunmaktır. Mânevi beraberlik, kalbi onlara bağlayıp ruhaniyetlerine yönelmektir."
Ubeydullah Ahrâr




Açlık, kılıçtan bile keskindir. (Beamont Flketcher)*

Tok olan bilmez açın halinden (Şinasi)

Deve yükü aş olsa, aç'a az görünür. (Kaşgarlı Mahmut)*

içiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir. (F.Garcia Lorca)*

Acıların en acısı kendi kendimize çektirdigimizdir. (Sophokles)*

Büyük saadetler büyük acıların yanibasindadir. (H.Erhan Bener)*

Aci çekmeyenler, baskalarinin aci çekebilecegini aklilarina bile getirmezler. (Samuel Johnson)*

Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir. (Hadis-i Serif)*

Adalet mülkün temelidir. (Hz.Ömer r.a.)

Adil hükümdarin bir gün adaletle hükmetmesi, bir adamin kendi kendine altmis sene nafile ibadet etmesinden daha hayirlidir. (Hadis-i Serif)*

Affetmek, zaferin zekatidir. (Hadis-i Serif)*

Birinin suçunu affedip bagisladiktan sonra pisman olma, cezalandirdigin zaman sevinme. (Hz.Ali r.a.)*

intikam alip da sonunda pisman olmaktansa, affedip de pisman olmak daha iyidir. (Cafer b. Muhammed)*

Affin en güzeli, hasmini ezmeye müktedir iken yapilandir. (Ömer bin Abdülaziz)

Sayisiz günahlarımızı affeden Allah'in bir kulu olarak, neden bir suçu bagislamayayim? (Kenan Rifai)*

İnsanlara verilen seylerin en hayirlisi güzel ahlaktir. (Hadis-i Serif)*

Siz, mallarinizla herkesi memnun edemezsiniz, onlar güler yüz ve güzel ahlak ile memnun etmeye çalisin. (Hadis-i Serif)*

Güzel ahlak; cömertlik, bagislayicilik, sabir ve tahammüldür. (Hasan- Basri)

Allah'im, senden sabir, afiyet ve güzel ahlak isterim. (Hadis-i Serif)*

Allah Teâlâ akildan daha degerli bir sey yaratmamistir. (Hadis-i Serif)*

Akil yeryüzünden kalksa bile, hiç kimse akilsiz oldugunu kabul etmez. (Seyh Sadi)*

Bir adamin sorusundan, onun aklinin derecesi anlasilir. (Hz.Ömer r.a.)*

Akilli bir kimse, düsmanindan da akil ögrenmeyi ihmal etmez. (Beydeba)*

De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer Suresi 39/10)*

Kisi, bulundugu ülkede kendisinden alim birisinin mevcudiyetini kabul ettigi müddetçe, hakikaten alimdir.

Kişi Kendisini bütün alimlerden üstün gördügü takdirde, cahilligini ortaya koymus olur. (Abdullah bin Mubarek)
*
Bir alimin, devlet adamlarinin kapisina gitmesi, Allah'in en kizdigi seydir. (Imam Evzai)*

Kiyamet gününde insanlarin en çok pisman olani, ilmi ile büyüklük taslayan alim olacaktir. (ibrahim bin Utbe)*

Kiyamet gününde alimlerin mürekkebi, sehidlerin kani ile tartilir. (Hadis-i serif)*

Kisi bildigi ile amel etmedikçe alim olmaz. (Hadis-i Serif)*

Alim, haram, helali bilen degildir; alim, bildigi ile amel edendir. (Süfyan bin Uyeyne)*

Nice alimler vardir ki, sultanın yanına dini ile birlikte girer de, çıkarken dininden hiçbir şey kalmaz. (Fudayl bin yaz)*

Cennet annelerin ayaklari altindadir. (Hadis-i şerif)

iyiliklerin en iyisi kisi babasinin dostu olanlara iyilik etmesidir. (Hadis-i Serif)

Mükafatin büyüklügü, belanin büyüklügü nisbetindedir. (Hadis-i erif)*

Allahu Teala mümin kulunun üzerinden bir günah kalmayincaya kadar onun üzerinden belayi eksik etmez.(Fudeyl b.yaz)*

insanlar, baslarina gelen bela ve musibetleri, ondan daha büyükleriyle kiyas etselerdi, süphesiz belalarin bazisini afiyet kabul ederlerdi. (E arbi)*

Faydalanilmayan bilgi, harcanmayan ve hiç kimseye hayri dokunmayan define gibidir. (Hadis-i Serif)*

Hak'tan ve faziletlerden mahrum olan bilgi, hilekarliktir, onun akli ve zeka ile alakasi yoktur. (Eflatun)*

Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene, Çünkü cahil ne gelirse söyler diline. (La Edri)*

Basma cahilin izine, gitme seytanin sözüne (Ruhsati)*

Bilgisiz bir kimse, savas davuluna benzer, sesi çok, içi bostur. (Sadi)*

Allah'in fazlü kereminden verdigi nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için bir hayri oldugunu sanmasinlar.

bu, onlar için serdir. cimrilik ettikleri sey kiyamet günü boyunlarina dolanacaktir. (Al-i imran/180)*

Aman aman, cimrilikten son derece sakinin. sizden öncekileri cimrilik helak etmistir.

Cimrilik, onlar kan dökmeye ve haram helal tanimaya sürüklemistir. (Hadis-i serif)*

Hem cimrilik, hem de korkaklik mümine yakismaz. (Hadis-i serif)*

Cömertlik, dost ve ahbaba iyilikte ve ikramda bulunmaktir. (Süfyan bin Uyeyne)*

Allah cömerttir, cömetligi ve güzel aklaki sever. (Hadis-i serif)*

Veren el, alan elden üstündür. (Hadis-i serif)*

Cömert, nasihat vermekle yetinmeyip yardim eder. (Vauvenargues)*

Cömertligin afeti basa kakmadir. (Hadis-i erif)*

Ey iman edenler! Cuma günü namaza çagrildigi zaman, hemen Allahi' anmaya kosun

Cuma günü alis verisi birakin. Eger bilmis olsaniz, elbette bu,sizin için daha hayirlidir. (Cuma Suresi /9)

Cuma günü makbul bir saat vardir. Duasini bu saate denk getiren Müslümana Allah diledigini verir. (Hadis-i serif)*

Özürsüz üç Cuma'yi terkeden kimsenin kalbini Allah mühürler. (Hadis-i serif)*

Bilsin ki insan için kendi çalismasindan baska bir sey yoktur. (Necmi Suresi /39)*

Çalanlar, kötülük düsünmeye vakit bulamazlar. Çalmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar. (Hz.Ali r.a.)*

Çocuk kokusu, Cennet kokularindandir. (Hadis-i Serif)*

Çocugu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir isim vermek, evladin ,baba üzerindeki haklarindandir. (Hadis-i serif )*

Bir Müslümanin, kardesine üç günden fazla küskünlüğü helal olamaz, ancak kötülügünden emin olamayacak bir kimse ise, o zaman helal olur. (Hadis-i serif)*

Din kardesine bir yil dargin duran kimse, onun kanini akitmis gibidir. (Hadis-i Serif)*

Müslümanin din kardesine üç günden fazla ziyade dargin durmasi helal olmaz. Önce konusan, Cennet'e girer. (Hadis-i Serif)*

El kapilarinda dilenci degilsin, bunun sükranesi olarak kapindan dilenciyi kovma. (Sadi)*

Yoksullarin bazis yalan söylememis olsaydi, onu bos olarak çeviren iflah olmazdi. (Hadis-i Serif)*

Dilenmek, insanoglunun yüzünde siyah bir lekedir.

Verileni reddeden kimse, verenin gözünde büyür ve ona karsi makamini korur. (Selman-i Farisi r.a.)*

Allah'un bugzettigi kimseler, mescidlerde dilenenlerdir.

Onlar, allah'in evlerinde, Allah'tan degil de baskalarindan dilenirler istediklerini vermeyenlerin günahina girmis olurlar. (Muaz bin Cebal r.a.)*

Su yalan dünyanin sonu hiç imis, Aksam gelüb konan sabah göç imiş . (Pir Sultan Abdal)*

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın. (Hadis-i Serif)


"Ayakta ölmek diz üstü yasamaktan iyidir."
FRANKLIN ROOSVELT

"Insanlara en adil sekilde dagitilan nimet akildir. Çünkü kimse
aklindan sikayetçi degildir."
MONTAIGNE

"Ask mücadelesi degil, mücadele aski içinde ol."
PEYAMI SAFA

"Kainatta tesadüfe, tesadüf edilmez."
SOKRAT

"Kusurumuz ne kadar çoksa o kadar kusur arariz."
CENAP SEHABETTIN

"Okuyabilirseniz her insan bir kitaptir."
W. ELLERY CHANNING

"Kargalar ötmeye baslayinca bülbüller susar."
MEVLANA

insan vaktini nasil geçirecegini,
üstün bir insan ise vaktini nasil tasarruf edecegini düsünür."
SCHOPENHAVER

"Sakladigin bir sir senin esirindir. Açiga vurursan sen onun esiri olursun."
HZ. ALI

"Psikolog, güzel bir kiz gördügünde kizi degil, ona bakanlari
inceleyen adamdir."
I. MERLOST

"Cevizin kabugunu kirip özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder."
GAZALI

"Bir aile ile bir kralligi yönetme arasinda pek büyük bir fark yoktur."
MONTAIGNE

"Nasil kafa sayisi kadar düsünce varsa,
kalp sayisi kadar da sevgi çesidi vardir."
TOLSTOY

"En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir."
EURIPIDES

"En büyük zafer insanin kendine hakim olmasidir."
PLATON

"Insanlar her zaman kahraman olamazlar ama her zaman insan olabilirler."
BENJAMIN FRANKLIN

"Sevgi her zaman karsilik görür, kin de..."
DOSTOYEVSKI

"Öyle bir dünyada yasiyoruz ki, bir pesin hükümü söküp atmak, atomu
parçalamaktan daha zor."
EINSTEIN

"Gördüklerim beni görmedigim yaraticinin varligina inanmaya zorluyor."
EMERSON

"En iyi hükümet bize kendimizi yönetmeyi ögretendir."
GOETHE

"Iyiliginize inanilmasini istiyorsaniz ondan hiç bahsetmeyin."
BALZAC

"Sabir; yüzünü eksitmeden aciyi yudumlamaktir."
CÜNEYD-I BAGDADI

"Kardeslerimi Allah yaratti, fakat dostlarimi ben buldum."
GOETHE

"Biri size : "Dürüst insan diye birsey yoktur" derse,
o kisinin bir düzenbaz olduguna inanin."
GEORGE BERKELEY

"Güzel olan sevgili degil, sevgili olan güzeldir."
TOLSTOY

"Bir problemin güç oldugunu söyleme ;
eger o güç olmasaydi, zaten problem olmazdi."
F. FOCH

"Söylemek birsey, yapmak da baska birseydir."
MONTAINGE

"Silgi kullanmadan resim çizme sanatina hayat diyoruz."

"Her insan hata yapar, ancak ahmak insanlar hatalarinda israr
ederler."

"Hayati kaybetmekten daha aci birsey vardir: yasamin manasini
kaybetmek!"

"Baskalarindan üstün olmamiz önemli degildir. Önemli olan ;
dünkü halimizden üstün olmamizdir."

"Aptallarla tartismayin görenler aranizdaki farki anlamayabilirler."
İMAM-I GAZALİ

"Herkes ayni seyi düsünüyorsa, hiçkimse birsey düsünmüyor demektir."

"Hayata en önemli sey kazançlarinizi kullanmak degildir. Bunu herkes
yapar.önemli olan kayiplarimizdan kazanç saglamamizdir. Bu zeka
gerektirir ;

akilli insanlarla aptal insanlar arasindaki fark budur."
WILLIAM BOLITH

"Mide ülserlerine yedikleriniz neden olmaz. Ülserler sizi
yiyenlerden olusur."
DR. JOSEPH MONTAGUE


Cok suslenenlere bakin hepsi de gizlenmek istiyordur.
Aristo

Akilsizca birseyi milyonlarca kisi soylese de o sey
yine akilsizcadir.
B. Russel

Mal kaybeden bir sey kaybetmemistir. Onurunu kaybeden
cok sey kaybetmistir.

Cesaretini kaybedenler herseyini kaybetmistir.
Goethe

Bir dusmani affetmek, bir dostu affetmekten daha kolaydir.
Mme Dorothe Delusy

Iyi olmak kolaydir, zor olan adil olmaktir.
Victor Hugo

Erkekler kadinlarin ilk aski, kadinlar da erkeklerin son aski olmak isterler.
Oscar Wilde

Kral da, dilenci de ayni istahla acikirlar.
Montaigne

Bil ki, senin lehine soz tasiyan kimse aleyhine de tasir;

sana nakleden, senden de nakleder.
Imam Safii

Bu dunyaya istedigimiz gibi gelmedik,
Bu dunyadan istedigimiz gibi gidemeyiz.
Omer Hayyam

Hayat bir hikaye gibidir, ne kadar uzun oldugu degil
ne kadar guzel oldugu onemlidir.
Seneca

Dunyaya geldigimiz gun bir yandan yasamaya, bir yandan
olmeye baslariz.
MONTAİGNE

İnsanin kendi vatani icin yalan soylemesi bir
vatanseverlik sanatidir.Buna diplomasi denilir.
AMBROSE BİERCE

Kendinizi idare ederken kafanizi, baskalarini idare ederken kalbinizi kullanin. Ingiliz atasözü


*"Sonunda acı getirecek zevklerden kaçınılabileceğini, sonunda zevk getirecek acılara da dayanılabileceğini düşünüyorum."
-Michel De MONTAIGNE-

*"Kişi zengin olsun, yoksul olsun, hastalığı iyileştirende, mutsuzluğu mutlu kılan da zihindir."
-Benjamin DISRAELI-

Bir alışkanlığın başlangıcı görünmez bir iplik gibidir o hareketi her tekrarlayışımızda ipliği sağlamlaştırırız, ona bir elyaf daha ekleriz, kapkalın bir kablo olur,

düşünce ve hareketlerimizi geri dönülmez biçimde birbirini bağlar."
-Orison Swett MARDEN-

*"Tecrübe, insanın başına gelen şey değildir, o insanın o başına gelenle ne yaptığıdır."
-Aldous HUXLEY-

*"Yüksek tepelerde yılanlara ve kuşlara rastlarsınız. Ancak tepeye biri sürünerek gelmiştir, biri uçarak."

*"Karakterinize şöhretinizden daha çok önem verin, çünkü karakteriniz, aslında ne iseniz odur, oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur."
-John WOODEN-

*"Kriz kelimesi Çince yazıldığında iki harften oluşmakta, bu harflerin biri tehlikeyi, diğeri ise fırsatı temsil etmektedir."
-John F. KENNEDY-

*"Bilginin az olduğu yerde cehalet ilimdir."

*"Kendinizi yönetirken kafanızı, başkalarını yönetirken kalbinizi kullanın."

*"Bütün büyük yanlışların altında gurur yatar."

*"iki şey aptallık belirtisidir, konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak."

*"İnsanı elbisesine göre karşılar, bilgisine göre uğurlarlar."
-Rus Atasözü-

*"Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer."
-İngiliz Atasözü-

*"Bir dostunuz yemiş bahçesini geziyorsa dalgın görünmeniz en büyük nezakettir."
-Japon Atasözü-

*"Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır."

*"Büyük zekalar birlikte düşünürler."
-Fransız Atasözü-

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar. İngiliz Atasözü-

*"Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat diyoruz."

*"Durmasını bilin yoksa değerli olan hiçbirşey size yetişemez."*

Mal cimrilerde, silah korkaklarda, yönetim akılsızlarda olursa iş bozulur*Hazreti Ebu Bekr*

Gözü haramdan korumak ne güzel şehvet perdesidir.*Hazreti Osman

Lüzûmsuz şeylerin peşinden koşan, lüzûmlu şeyleri kaçırır.*Hazreti Ali*Radıyallahu anh*

Kuran tilaveti ile kalbine ruhani feyiz sirayet eden kimse, dostlarının ayrılığı ile vahşet halini hissetmez.*Hazreti Ali*Radıyallahu anh*


Derin fikre sahip olanın nazarı da güzel olur.*Hazreti Ali*Radıyallahu anh

İlimsiz ibadette, tefekkürsüz Kur'an tilavetinde hayır yoktur.*Hazreti Ali*Radıyallahu anh

Dinî hükümleri kendi aklıyla anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, peygamberliğe inanmamış olur. *İmâm-ı Rabbânî*Rahmetullahi aleyh

Müslüman bir kadın, çocuğunu emzirdiği sürece, Allah yolunda cihat edenler gibidir.*Saîd bin Cübeyr*Rahmetullahi aleyh*

Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz.*Sa'dî Şirâzî*Rahmetullahi aleyh*

Müminin senden alacağı üç nasibi olursa Muhsinlerden olursun faydan dokunmuyorsa zararında dokunmasın.
sevindirmen mümkün değilse bari üzmeyesin övmen mümkün değilse hiç olmazsa kötülemeyesin.

alimler şu üç tavsiyede bulundular:
1)*hayır işleyemezsen kendini şerden al 2)*İnsanlara faydalı olamazsan onlara zararlı olma 3)*Oruç tutamıyorsan bari insan eti yeme gıybet etme Yahya bin Muaz*

İnsanlar arasında bulun, fakat kimseye yük olma!*Hüsameddin Mankpûrî*Rahmetullahi aleyh*

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir Abdülvehhâb-ı Müttekî*

Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, Allahü teâlâyı incitmek demektir.*Ahmed Yesevî

İslamiyet'in içinde hiç bir kötülük, İslamiyet'in dışında da hiç bir iyilik yoktur.*Ebu-l Vefâ*Rahmetullahi aleyh*

Üç şey kalbi öldürür: Çok konuşmak, çok uyumak ve çok yemek.*Fudayl bin İyad*Rahmetullahi aleyh*

Dünya üç gündür; dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarının geleceği belli değil. Öyle ise; bugünün kıymetini bil!*Hasan-ı Basrî*Rahmetullahi aleyh*

Çocuktaki utanma hali ondaki akıl nurunun alametidir.*İmamı Gazali*Rahmetullahi aleyh*

Gençliğin kıymetini ihtiyarlar, huzûrun kıymetini huzûrsuzlar, sıhhatin kıymetini hastalar, hayâtın kıymetini ölüler bilir.*Hâtim-i Esam

Define ile Yılan, gülle diken, sevinçle gam bir aradadır.*Şeyh Sâdi Şirazi*Rahmetullahi aleyh*


Kendini hak ile meşgul etmezsen, batıl seni işgal eder.*İmâmı Şâfî

Yolumuz yâr ile gül bahçesine uğradı;
gafletle güle nazar edince dedi ki yâr :
Muhabbetin şartı bu mudur, utan yaptığından Ben varken güle bakmak nasıl elinden gelir?*Mevlânâ

Hangi dağa tırmansam, muradım ötesinde; Murad, bugün yerine her günün ötesinde...*N.F.K. ÇİLENAME

İki tur insan daima açtır. Biri bilimi arayan, diğeri de parayı.*Cat stevens

şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır*


Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe asla sövemem

Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım Boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam Hele hak namına ölsem haksızlığa tapamam.

Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim, aldırma da git, diyemem aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Mehmet Akif ERSOY

Sözü dost, özü düşmandan usandım.
Dili Mümin, kalbi şeytandan usandım.
Herkesin kahrı çekilir ama Ben davasız Müslüman'dan usandım.*

Kaynaklara benzeriz, çıkar topraktan*
Çağlar, köpürür, zevk alırız koşmaktan*
Düzlüklere indikçe, akıp sessizce
Tekrar döneriz toprağa, bir çatlaktan*

Bir milletin kültürünü kontrol etmek dilini kontrol etmekle; bir milleti imha ise mazisinden, tarihinden milli ve manevi değerlerinden koparmakla mümkündür.*Bernard Lewis*

Çalışmak bizi şu üç şeyden kurtarır: Can sıkıntısı, kotu alışkanlıklar, Yoksulluk.*VOLTAIRE*

pîre demişler ki, evlen! Demiş :*
Ben bulûğa ermedim insan veliliğe erince baliğ olur;*Velilik olmayınca çocukluk olur.*Şeyh Şirazî «

Gezdim halep ile şamı
Eyledim ilmi talep
Meğer ilim bir hiç imiş
İllâ edep illâ edep.*

Bize bir nazar oldu
Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa azar azar oldu!*

Evladım; biz insanlara emri bil mâruf yaparken onlara başlarının üzerinde güvercin varmış gibi yaklaşırız. O kuş imanlarıdır*

Kalbiniz üç şeyin evi olsun: Aşkın, ümidin, imanın.*

Tolstoy: Zindana atılan biçarelere muhafızlarını seçme hakkı verilse bu onların hürriyetini temin eder mi?

Tarih bilmeyen diplomat pusuladan anlamayan kaptana benzer.*Cevdet Paşa*

KURTULUŞ İSLAM'DADIR; İSLAM'DA! DOĞRU YOL ÇOK YAKININIZDA HATTA KALBİNİZDE GÖMÜLÜ DURUYOR. O GÖMÜYÜ ORADAN ÇIKARIN!!!*

Dost istersen ALLAH yeter*
Yaren istersen KUR'AN yeter*
Mal istersen KANAAT yeter*
Düşman istersen NEFİS yeter*
Nasihat istersen ÖLÜM yeter*


Ya İslam`da erirsin
Ya inkarda çürürsün
Yol Mezarda bitmiyor
Girdiğinde görürsün*

Bu gününü düşünme
Dün geçti, Yarın var mı?
Gençliğine Güvenme!
Ölen hep ihtiyar mi?*

Sadece başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır." -*Albert Einstein*

bir yaşam, tümüyle kişisel arzuları tatmine yönelmişse er yada geç, acı bir düş kırıklığına yol açar." Einstein*

BİR GÜN ; AKLINA GELİRSEM VE YANINDA DEĞİLSEM , BİL Kİ GÖZLERİNİN DALDIĞI YERDEYİM.*


Tek dostum kitaplarım, tek düşmanım cahil dostlarım.*Diderot

İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.*Montaigne

Allah'tan korkmayandan korkulur.

Küçük insanların gururu büyük olur.

İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik ER kişinin karı.

İnanç kaybolup şeref öldü mü, insanda yok olur.

Şeriat gemi, tarikat deniz hakikat ise inci gibidir.

Çocuğunuzun ayağına batan dikenler: ya ektiğiniz yada sökmediğiniz DİKENLERDİR


"Mide ülserlerine yedikleriniz neden olmaz. Ülserler sizi
yiyenlerden olusur."
DR. JOSEPH MONTAGUE

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın. (Hadis-i Serif)


Evde bir pano var ve her gün için bir güzel söz ya atasözü, deyim, şiir; öbürüne de hadisler yazılacak en kısa sürede. Sağolun,

"Nice küçük işler vardır ki niyet onu büyütür, nice büyük işler vardır ki niyet onu küçültür."
Râbia el-Adeviyye



Çalışmadan ele gecen şeyler devamlı ve kalıçı olmaz.
( Alaeddin,i Goncdüvani)

Kendisinin ve çoluk çocugunun gecimini temin etmek için calışmak farzdır*
(Muhammet Bagdadi)

Kulluk her an ALLAH,ü tealaya muhtac oldugunu bilmek ve O,nun
Resuluna tam tabi olmaktır.
(Cafer,i Sadık )

Başkasına yük olan kimse insanların gözünde alcalır ve degeri kalmaz
(Mekhul,üş,Şami )

Edeplere riayet etmeden yapılan hizmetlerin faydası yoktur
(İmam,ı Rabbani )

Borcundan bir kuruşu sahibine vermek pek çok altın sadaka vermekten daha iyidir*(İmam,ı Rabbani )

Kendi nefsini terbiye edemeyen başkasınınkini hiç terbiye edemez
(Sırrı Sekati)

Günahlara tevbe etmeyi geciktirmek ALLAH,ü tealaya*
karşı kibirli olmaktır*
(Cafer,i Sadık)

Kötü insan hiç kimseye iyi zan beslemez .Çünkü o, herkesi
kendisi gibi görür*
(Haret,i Ali )*

*Bütün kötülüklerin anahtarı, hiddettir. (Cafer bin Muhammed)


*Kesilmiş koyuna derisinin yüzülmesi elem vermez[(Hz.Esma)


*Herkes herkese bir lokma şey verebilir ama boğaz bağışlamak, ancak Allah’ın işidir(Mevlana)


*Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, onu aramamak demektir.(Mevlana)


*Avcı nice al (tuzak, hile) bilirse, ayı da onca yol bilir.(Kaşgarlı Mahmud)


*Haksızlık karşısında eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.(Hz.Ali)


*Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi. (İmam-ı Azam)


*İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur.(İbni Haldun)


*Birliğin kederi, ayrılığın safasından daha hayırlıdır. (Yahya bin Muaz)


*Her gecenin bir gündüzü vardır.(Hz.Ali (r.a)


*En iyi nasihat; iyi örnek olmaktır.(Malcolm X)


*Nefis üç köşeli dikendir, ne türlü koysan batar.(Mevlana)


*Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.(İbni Haldun)


*İnce sözler keskin kılıca benzer, kalkanın yoksa geri dur.(Mevlana)*


Evren en büyük mucize, evrendeki en büyük mucize ise insandır.*

Geleceği de yaratan Allah’tır, bunu düşünmek tevekkülü artırır.*

Mümin rüzgarda eğilen fidan gibi değil, fırtınada dik duran asırlık çınar gibidir.

Sağlıklı olmak için iman edilmez, iman edildiği için sağlıklı olunur.*

Münafık, hatasında ısrar eden, mümin ise hata yaptığında tevbe eden kişidir.*

Hayat pamuk ipliğine bağlıdır, tek ilaç duadır.*

Allah’ı çok anmak, cennet umudunu artıran bir işarettir.*

Kuran, iman, Allah korkusu, tevekkül ve güzel ahlak müminin aklını güçlendirir.

Nefsini gömen insanın üstüne bereket yağmuru yağar, diğeri uyarılıp korkutulanların yağmuru olur.

Dünya hayatı üstü şekerle kaplanmış bir zehirdir, o zehri mümin görür.

Allah’ın verdiği dünya metaı, küfrün azabını, müminin ecrini artırır.

Samimiyet, ağzın söylediğini, kalbin ve beynin onaylamasıdır.

Sabır kötü bir görüntüyle yüzleşme zamanı geldiğinde gösterilen tevekküldür.

Mühürlü olan kalbe Allah sözü girmez. Ama müminin kalbinde mühür yoktur, Allah lafzı içeri girer.

Vicdanına uyan Allah’a, nefsine uyan ise şeytana itaat etmiş olur.

Beyninin tamamı Allah ile dolu olmayan insan, orada şeytana da yer ayırmış demektir.

Dünyada hak arama telaşında olan insanın, asıl ahirette Hak'kın karşısına çıktığı zaman ne yapacağını düşünmesi gerekir.

Cehennem ne kadar korkunçsa, nefis de o kadar korkunç ve azgındır; insanı bataklığa iter.

Eğer imtihan oluyorsanız, bu, Allah’ın sizi unutmadığının müjdesidir.

Tek bir meyvedeki çürük, sepetteki diğer meyvelere de sirayet eder.

Yukarıya çıkıp dünyaya bakarsan, dünya küçülür ve sen tamamını görürsün Daha fazla yükseldiğinde ise dünya artık görünmez olur. Dünya ve dünya hayatı "yok olacak"tır.

Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur.

kusurunu itiraf etmemek, büyük noksanlıktır kusurunu görsen, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etsen affa layık olur.

Allah’tan fazl ve ihsan isteyiniz. Şüphesiz Allah, kendisinden birşey istenmesini sever.

İbadetlerin en üstünü sıkıntı halinde kurtuluşu sabırla beklemektir.

Herkes korktuğundan kaçar, yalnız Allah’tan korkan O’na yaklaşır.

İbadette gençlik kuvvetini sarf etmenin sonucu, cennette ebedi gençliktir.

Dünya tarladır, ahiret ekilen tohumların toplandığı yer.Cennet ve cehennem de birer menzildir.

Müminin güzel söze ihtiyacı vardır Kardeşinden güzel söz duyamazsa, kendine söyler. O da kibirini artırır.*

İnsanlar birbirine sevgi göstermelidir; sevgi göstermeyen ne kazanır, gösteren ne kaybeder?

İki kardeş ve iki arkadaş iki el gibidir, biri ötekini yıkar.*

Bir gün nefsime dedim: gel seninle Rabbime gidelim. Gelmedi. Ben de tek başına yürüdüm, gittim.

Allah sizin kalıbınıza ve suretinize değil, kalbinizin temizliğine bakar.

Bir insanda görülen ameller ve takvadan başka, bir de onun cevher gibi güzel olan gizli amel ve takvası vardır.*

Bakış gücü olmayanların nazarları, görünen amellerdir biz onlara değil insanın içindeki sırra bakıyoruz..

İyiliği gizlemek, kötülüğü gizlemekten daha üstündür.*

Herkes herkese bir lokma verebilir, ama boğaz bağışlamak ancak Allah’ın işidir.*

Güzel söz söyleyen, kimseden kötü söz işitmez.*

Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, onu aramamak demektir.*

Haksızlık karşısında eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.*

Güzel konuşmanın sırrı, lüzumsuz sözleri terk etmektir.*

Özü doğru olanın, sözü de doğru olur.*

Birliğin kederi, ayrılığın safasından daha hayırlıdır.*

Her gecenin bir gündüzü vardır.*

Bütün kötülüklerin anahtarı, hiddettir.*

Güzel ahlak; bağışlayıcılık, sabır ve tahammüldür.*

En iyi nasihat; iyi örnek olmaktır.*

Nefis üç köşeli dikendir, ne türlü koysan batar.

Gerçek zengin, bilgisi çok olan insandır.*

Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.*

Cevizi kırıp özüne inemeyen, hepsini kabuk zanneder.*

Haksızlığa baş kaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdırlar.*

Hayatında ekmeği yenmeyen kimsenin adı, ölümünden sonra anılmaz.*

Hiç kimse, diğer kimsenin kulu değildir

Uzun mesafelere ulaşmak, yakın mesafeleri aşmakla mümkündür.*

En büyük felaketler içinde bile ümidini kaybetme, unutma ki ilik, sert kemiğin içinden çıkar.*

Cahillerin kalbi dudaklarında, alimlerin dudakları kalplerindedir.*

Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur.*

Kibir, bele bağlanmış taş gibidir. Onunla ne yüzülür ne de uçulur.*

Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.*

Eğri ok, doğru yol almaz.*

Hiçbir acı, cehaletten daha fazla zahmet verici değildir.*

İnsanı maskara eden, dilidir.*

Ham düşünceleri, ancak akıl pişirir.*

Fırsatlar da bulutlar gibi çabucak geçer gider.*

Hasetciye rahat, kötü huyluyu da şeref yoktur.*

Hükümetlerin en kötüsü, suçsuzu korkutandır.

Müminler güneş gibidir, yağmurda ıslandığında diğeri onu kurutur.

Bu dünyanın en zoru, ahiretin anahtarıdır.

Düşmanın olan şeytanla el ele tutuşur gezmeye çıkarsan seni güzel bir yere götürmez, pisliğe ve bataklığa götürür

"Allah'a teslim oldum" yerine,"Allah beni teslim aldı elhamdülillah" de..Çünkü herşey gibi sen de Allah'a teslimsin.

Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esiridir.

Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.

Allâh'a sığın, onun emrine itaatsizlik etme!

Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür.

İnsan sözünü dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.

Allah'tan ne gelirse ona râzı ol!

Kimi insan yaşadığı zorlukları bahane edip Allah'tan uzaklaşır, kimi insan da yaşadığı zorlukları vesile edip Allah'a yakınlaşır.

Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.

Hükümdar köylünün yumurtasını alırsa, adamları bütün tavukları alır.*

Bin zulme uğrasan da, bir zulüm yapma.*

Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.*

Fakirlik, hâline şükredip kimseye şikâyet etmeyerek ihtiyacını gizlemektir.

Namaz kılmak, yalnız Allah’tan korkan müminlere, kolay gelir.


Eskiden iyilik yaparlardı söylemezlerdi. Sonra hem yapmaya hem söylemeye başladılar. Şimdi ise yapmıyorlar fakat söylüyorlar.

Üç zümreye, üç şey çirkin düşer: 1-İdârecilere, sertlik, 2-Âlimlere, mal sevdası, 3-Zenginlere ise cimrilik.

İşlediğiniz günâhları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz!*

Nefsin aldanmasına, dünyanın yalancı ve geçici tadına kapılan, hayrın tadını alamaz.*

Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylar ile doldurmak demektir.*

İnsanların sıkıntılarına katlanmak, Allah’ın beğendiği, Resûlullah'ın sevdiği ve evliyânın özendiği bir ahlâktır.

Ölmek felâket değildir. Asıl felâket, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemektir.

Adalet, halkın dirliği ve düzeni; idarecilerin ise, süsü ve güzelliğidir.*

Elden geldiği kadar kaç kötü arkadaştan, kötü ahbâb kötüdür, en zehirli yılandan.

Yılan zehir akıtıp, insanı candan eder, kötü arkadaş, can ve imandan eder.

Mümin güneş gibidir. Dünyada Sararıp, solarak batsada, doğduğunda yani ahirette göz kamaştırır.

Nefsinin arzularına tâbi olan, Allah’a nasıl kul olur?

Ey insan! Kime tâbi isen onun kulu olursun.

Kalb dünyâ arzularına bağlı kalıp geçici lezzet peşine takıldığı müddetçe, imkânı yok, âhireti sevmiş olamaz.

Edeb hudûda, sınırlara riâyet etmek, onu taşırmamaktır. En büyük edeb ise ilâhi hudûdu muhâfazadır, gözetmektir.

İstediklerini vermediğiniz zaman kızan ve küsen hakiki dost değildir.*

Her kalbin çarpıntısı, kendi ecelinin ayak sesidir.*

“Sonsuz” da olsa “O’nsuz” hayat bir hiçtir.*

İnanmamak ahirete gitmeye değil, cennete girmeye manidir.*

Ölçüleri yanlış olanların bütün ölçümleri yanlıştır.*

Saygı görmek istiyorsan saygıdeğer ol... Çakıl taşlarını kolye yapmazlar.

Düşmanın açık bıraktığı kapılar onun istediği yere çıkar.

Göklere giden yolu bulmak isteyenler, Allah’ın elçisinin yerdeki ayak izlerini takip etsinler.

Sesini değil, sözünü yükselt. Yağmurlardır büyüten zambakları, gök gürültüleri değil.

İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar.*

İyilerle dost ol ki, kötülerden emin olasın.*

Akıllı olan, yapabildiğini değil, yapması gerekeni yapar.

Ahmak olan kimse, övülmekten hoşlanır.*

ilmiyle amel eden Alimlerin sözleri her bir söz ışık gibidir.*

Bir alimden bir söz
insan iki çiş yerinden çıkmış bir varlık olduğu halde neden kibirlenir?
ibn ebi dünya*


52*İslam Alimlerinden Ibretlik Sözler

İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek. (Hz. Ali)

Acele her işte kötüdür. Yalnız şer ve kötülüğün defedilmesinde değil. (Hz. Ali)

Acele şeytan işidir. Ama beş yerde öyle değildir; Misafire yedirmekte, namaz vaktinde tövbe etmekte, kız evlâdı evlendirmekte, ölüyü defnetmekte. (Hâtem-i Esam)

Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman)

Güzel ahlâk, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder. (Hz. Ali)

Aptallığın en büyüğü, övmede ve yermede aşırılığa kaçmaktır.

İki şey ahmaklığa dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek. (Malik bin Dinar)

Ahmağı tanımakta en kesin ölçü, onun Allah'a inanıp inanmadığıdır. Böylelerinin bilgi ve marifetleri hiçbir değer ifade etmez. (İmam Rabbani)

İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa birşey yapamaz. (A.Arvasi)

Bir adamın aklının derecesini soru sormasından anlarım. (Hz. Ömer)

Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gibi miras, ilim gibi şeref olmaz. (Hz. Ali)

Akıl kemal bulunca boş sözler zeval bulur (yok olur.) (Hz. Ali)

En büyük servet akıldır. (Hz. Ali)

Dünyalığı artınca sevinenler, hergün eksilmekte olan ömrüne üzülmeyenler arasında aklı noksan olmayan yoktur. (Ebû'd-Derda)

Akıllı olan üç kimseyi hafife almaz; Alimleri, hükümdarları, dostları.

Alimleri hafife alanın ahireti gider, sultanları hafife alanın dünyası gider,

dostlarına mürüvveti olmayanın dostluğu gider. (Abdullah b. Mübarek)

Akıl yeryüzünden kalksa bile hiç kimse akılsız olduğuna inanmaz. (Sâdi Şîrâzî)

İki şey akıl hafifliğini gösterir: Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak. (Sâdi Şîrâzî)

Şirkten sonra en büyük günah, insanlarla eğlenip alay etmektir. (Vehb ibni Münebbih)


İbâdetlerin en faziletlisi tevazudur. (Hz. Aişe)

Her kim kendisini kıymetli bilirse onun tevâzûdan nasibi yoktur. (Mâlik b. Dinar)

Tevâzu yaptığın güzel işlere bakıp kendini beğenmemen ve şımarmamandır. (Ebû Süleyman Dârânî)

Tevâzu kimden olursa olsun hakkı (doğruyu, gerçeği) kabul etmendir. (Fudayl b. İyad)

İnsanoğlu topraktan yaratılmıştır, eğer toprak gibi alçakgönüllü olmazsa insan değildir. (Sâdî)


Her türlü iyilik bir evde toplanmış ve onun anahtarı tevâzu olmuştur.

Her türlü kötülük bir evde toplanmış ve onun anahtarı kibir olmuştur. (Yusun bin Hüseyin)


Ey kişi, kalbinde Allah sevgisinden başka bir şey olmadığı zaman bil ki çok zenginsin. (İbni Vefa)

Bir kimse Allah'ı seviyor, O'na itaat ediyorsa sen de onu sevmek zorundasın. Çünkü iyi kimseyi seven Allah'ı sevmiş olur. (Hasan Basri)


Ömrümce oruç tutup hiç uyumadan ibadet etsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem, gönlümde Allah'a itaat edene sevgi, isyan edene karşı nefret yoksa, yaptıklarımdan fayda göremem. (Abdullah bin Ömer)

Allah korkusuyla dökülen gözyaşları, ariflerin ibadetleridir. (Hz. Ali)

Vezir, padişahtan korktuğu kadar Allah'tan korksaydı melek olurdu. (Sâdi)

Kıyamet günü her göz ağlayacaktır. Ancak Allah Teâlâ'nın haramına bakmayan, Allah için uykusuz kalan, Allah korkusundan ağlayan gözler, ağlamayacaktır. (Safvan bin Süleyman)

Alla Teâlâ'nın senin hakkındaki bilgisi, insanların senin hakkındaki bilgisinden daha iyi olmalı. Bunun için yalnızken hal ve hareketine, insan içinde olduğundan daha çok dikkat etmelisin. (Hamdun Kassar)

Sen, babanın hakkına riayet edersen, oğlun da senin hakkına riayet eder. (Hz. Ali)

En büyük belalardan biri, anlaşamadığın halde ayrılma imkanın olmayan arkadaştır. (Muhammed er-Rasibi)

Komşusu, akrabası ve arkadaşı tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)

Aralarında yaşayabileceğin samimi arkadaşlar edin; çünkü onlar iyi günlerde gönül şenliği, kötü günlerde yardımcıdırlar. (Hz. Ömer)

Dünyada arsız kimseyle arkadaş olmak, ahirette insanı mahcub eder. (İmam Şafii)

Ufak bir yanlış hareketinle üzülecek, darılacak kimseye çok güvenme. (İmam Şafii)

Zalimleri bağışlamak yoksullara cefadır. (Sâdî)


Allah'a itaat etmek, fakat reddedilmekten korkmak bahtiyarlık alameti; Allah'a asi olup O'nun katında makbul olmayı ummak bedbahtlık alametidir. (Ebû Osman Nisaburi)

bedbahtlık alameti üçtür ilim verilip amelden Amel verilip ihlâstan mahrum bırakılması, Allah dostları ile sohbete nail olup onlara hürmetten mahrum olması. (Muhammed bin Fadl Belhi)

Altı şey cehaled ve bedbahtlık eseridir:*
1- Sebepsiz kızmak,*2- Gereksiz konuşmak 3- Sırrını ifşa etmek,*
4- Herkese güvenmek,*5- Dost ve düşmanı ayıramamak,*6- Yersiz ve zamansız nasihatte bulunmak. (Muhammed bin Mansur et-Tûsî)

Beş şey bedbahtlık nişanıdır: Gönül katılığı; göz yaşarmazlığı; hayasızlık; dünya sevgisi ve dünya için endişe. (Malik bin Dinar)


Bilgi zenginlikten üstündür. Çünkü zenginliği sen korursun, bilgi ise seni korur. (Hz. Ali)

İlim adamları için yokluk içinde yaşadığı halde kanaat sahibi olmaktan daha değerli bir ziynet yoktur. (İmam Şafii)

Kötülükten kaçmayan bilgin, ışık tutan bir kördür, başkalarına doğru yolu gösterir, ama kendisi göremez. (Sâdî)


Biz, ilmi yazmayan kişiyi, ilmi bilen kişi olarak kabul etmezdik. (Muaviye bin Kurre)

İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşanmayan ilim geçmeyen para gibidir. (İmam Şafii)

İlmin de ehli vadır. Onun ehlinden başkasına verirsen ziyan etmiş, ehline vermezsen ihanet etmiş olursun. (Süfyan bin Uyeyne)

En güvendiğim sağlam amelim (çabam) ilmi yaymak için yaptığım çalışmadır. (Ata bin Meysene)

Önce yol bil, sonra yol göster. Yolu görememişsen mürşitlik davasını bırak. (Nâsır-ı Hüsrev)

İlmi ile amel etmeyen âlim, başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir. (İmam Gazalî)


Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir. (Ebû Bekir Şibli)

Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün. (Hz. Ömer)


Öğünmeyiniz! Hem topraktan yaratılmış hem de toprağa dönünce kendisini kurtların yiyeceği insanın övünmesi neye yarar! (Hz. Ebû Bekir)

Hurma ağacına bakınız. Başı dik Allah ona meyvelerini taşıtıyor. Kabak, kavun, karpuz ise yüzünü ve dallarını yere koyduğu için Allah onların meyvelerinin yükünü toprağa taşıtıyor. (Ahmed er-Rufai)


Allah'a karşı isyan bayrağını çektiren günahların başında kibir gelir. (Avn İbn-i Abdullah)

Bir günah ki kaynağı şehvettir, affa mazhar olacağı umulur; ama günah ki kibirden kaynaklanır onun için mağfiret umulmamalıdır. (Seriyyü's-Sakati)

Bir kimsede kibir varsa bu, söz söylerken soğan gibi kokar. (Mevlânâ)

Dağları iğneyle kazmak, kalbden kibri söküp atmaya nazaran daha kolaydır. (Ebû Haşim Sofi)

İsyanda olanların mahçup hali, benim için ibadette olanların mağrur halinden daha sevimlidir. (Yahya Vâiz)

Kişinin kendini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna dalalet eder. (Hz. Ali)

Bir Müslümanı küçük gördüğün zaman karşılığında iman ve irfan duygusunun azalışını görürsün. (Ebû Bekir bin Hamid Tirmizi)

Câhilin yüz faydası bir zararını karşılamaz. (Nâsır-ı Hüsrev)

Akraban da olsa câhille ilgini kes. vereceği sıkıntı, sağlayacağı huzurdan fazla olur. (Nâsır-ı Hüsrev)

Âlim, ölse de yaşar; câhil yaşarken ölüdür. (Hz. Ali)

İnsanların en câhili, ahiretini başkasının dünyası için satandır. (Hz. Ömer)

Cimri insan dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette zenginler gibi sorguya çekilir. (Hz. Ali)

Kıyamette bir devenin iğne deliğinden geçmesi, cimri bir zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih)

İnsanların malca en cimrisi, namusca en cömertidir. Yani mala kıymaması, namusunun ayak altı olmasına sebep olur. (İbn-i Mu'tez)

Cömertliğin aslı, kendi malından verip, başkasının malını korumaktır. (Hz. Ali)


Allah'ı sevmenin belirtisi üçtür: Deniz gibi cömertlik, güneş gibi şefkat, yer gibi tevazu. (Bâyezid Bistâmi)

Amellerin şahı üçtür: Mal az olduğunda cömert ol Yalnızken de Allah'tan kork haramdan sakın doğruyu söyle
(Bişr-i Hafi)

Sıkışık zamanında imdadına koşacak kimse isteyen, bolluk içindeyken cömert olmalıdır. (Şeyh Sâdî)

En hayırlı cömertlik, ihtiyaç sahibini arayıp ona vermektir. (Ebû Süleyman Dârânî)

Allah'a giden yolun köprüsü, malını O'nun uğruna saçmaktır. (Şems-i Tebrîzî)


bir kimseyi ne dünyasının ne de âhiretinin emrinde çalışır görmezsem ondan nefret ederim. (ibn-i Mes'ud)

Çalışmak en hayırlı maldır. (Hz. Ömer)

Hazine, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene gözükür. (Mevlânâ)

Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar; tenbeller ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar. (Hz. Ali)

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, Dostunun yüz karası düşmanının maskarası. (Mehmed Akif)


Üç şey kalbi öldürür: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak. (Fudayl bin İyaz)

İnsanları iki şey mahveder: Fazla mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehâi)

Üç şey kalbi katılaştırır: Çok yemek, çok konuşmak, çok uyumak. (Mâlik bin Dinar)

Herşeyin bir helâk sebebi vardır, kalb nurunun helâk sebebi tokluktur.

Her şeyin bir pası vardır, kalb nurunun pası tokluktur. (Ebû Süleyman Dârânî)

Yemin ederim ki ağzıma koyduğum her lokmanın benim en büyük düşmanım olduğunu daima düşünmüşümdür. (Yezid bin Şüreyk et-Teymi)



Dervişlik, elenmiş ve üzerine su dökülmüş toprağa benzer, böyle toprak ne basanın ayağını incitir ne de üzerine toz kondurur. Derviş de böyle kimseyi incitmez. (M. Alauddin Âbizî)

Dervişlik herkesin yükünü çekmek, fakat kimseye kendi yükünü çektirmemektir. (Ubeydullah Taşkendî)


Dil bedenin denge organıdır. Dil doğru olursa diğer organlar da doğru olur. (Hz. Ali)

Ayıplarını örtmek ve nefsini selamete ulaştırmak istersen az söyle çok dinle. (Hz. Ali)

Dil yırtıcı bir hayvana benzer, ipini biraz gevşetin, ısırır. (Hz. Ali)


Her kötülükten uzak kalmanın yolu dilini tutmaktır. (Hz. Ali)

Sükut, insanın en nefis elbisesidir. (Hz. Ömer)

Rahat ve huzur on kısım ise, dokusu susmaktır. (Hz. Ömer)

İnsan, ayağını bastığı yerden çok diline dikkat etmelidir. (Ebû Hâzım Mekki)

İnsan kalbi bir sandıktır; dudaklar, onun kilidi, dil ise anahtarıdır. İnsana o anahtarı iyi muhafaza etmek düşer. (Ömer İbn-i Abdülaziz)

Dilini tutmayı alışkanlık haline getiren güven içinde yaşar. (Feridüddin Attar)

Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık, uykusuzluk. (Feridüddin Attar)


Dili korumak, altını ve gümüşü korumaktan daha zordur. (Muhammed ibn-i Vasi)

Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan dünyaya meyletmeyi bırak,

özür dilemekten kurtulmak istiyorsan diline hakim ol. (Mansur bin Ammar)

Ya Rabbi! Doğruyu doğru olarak bize göster ve ona uymak için kuvvet ve kudret ver. (Hz. Ebû Bekir)

Başkalarının düzeltmek için önce kendinizi düzeltiniz. (Hz. Ömer)

Bir doğruyu savunurken ona önce kendimiz inanmalıyız. (Hz. Ali)

Mertlik, açıkta yapılmasından utanılacak bir şeyi gizli olarak da yapmamaktır. (Nuşirevân-ı Âdil)

Şüpheli bir dirhemi geri vermek, bin dirhem sadaka vermekten daha üstündür. (Abdullah ibn-i Mübarek)

Doğruluk, kalbin konuşmasıdır, yani kendisinde olanı söylemesidir. (Ebûlhasen Harakani)

Bana dünyadan üç şey sevimli oldu: Geceleri namaz kılmak, hastaları ziyaret etmek, sözün doğrusunu söylemek. (Hz. Hasan)

Doğru söylediği için zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir. (Sâdî)

Zalim bir idarecinin yanında doğruyu söylemekten daha üstün bir sadaka yoktur. (Meymun İbn-i Mihran)


İnsanın üç dostu vardır:*
1. Şahsi dostu,*
2. Dostunun dostu, 3
. Düşmanının düşmanı. (Hz. Ali)

Herşeyin hayırlısı yenisidir; fakat dostun hayırlısı eski olandır. (Hz. Ali)

Birçok kimseye dostluk gösterdim, onlardan bir karşılık görmedim, yine de dostluktan vazgeçmedim. (Hz. Ali)

Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir. (Hz. Ali)

Dostların kalbini kırmakla düşmanların arzularına hizmet etmiş olursun. (Hz. Ali)

Dostlarla yapılan sohbetle boy ölçüşecek bir güzel davranış daha yoktur

Dostların ayrılığı kadar da keder veren birşey yoktur. (İmam Şafii)

Bizde bu aleme hiç meyil kalmamıştır.

Dostların gelip bizi bulamayınca gönülleri kırık dönmeleri tek üzüntümüzdür. (Alaeddin Attar)

Zamanımız insanlarının dostluğu çarşı yemeği gibi, rengi ve görünüşü güzel, fakat tadında iş yok. (Mâlik bin Dinar)

Halini iki kişiden gizleme: Uzman doktordan, gerçek dosttan. (Feridüddin Attar)

Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. (Mevlânâ)

Çiçeksiz bahçenin zevki olmadığı gibi dostsuz hayatın da zevki olmaz. (Nâsır-ı Husrev)

Biriyle dostluk kurmak iyi bir şey, bu dostluğu sonuna kadar bağlı kalmak büyük bir iştir. (Nâsır-ı Husrev)

Akıllı ve içindeki düğümleri çözen bir dosta sahip olan kimse ne bahtiyardır. (Nâsır-ı Husrev)

Senin dindarlığını arttıran dost, her karşılaştığında avucuna bir altın koyan dosttan daha hayırlıdır. (Bilal İbn-i Sa'd)

Yedi şeyde hayır yoktur Huşu olmayan namazda lüzumsuz şeylerden kaçınılmadan tutulan oruçta düzgün telaffuz etmeden, acele ile Kur'an okumakta,*

Yedi şeyde hayır yoktur günahlara engel olmayan ibadette cömertlik bulunmayan malda samimiyet bulunmayan dostlukta, ihlâs olmayan duada. (Hz. Ali)

Dualar kabul olacak, hemen dua ediniz dense, duayı kendim için değil, devlet büyükleri için yapardım

benim iyiliğimle halk birşey kazanmaz. Ama idare edenlerin iyi olmaları ile Müslümanlar çok şey kazanır. (Fudayl bin İyaz)



Dünyaya az meylet, rahat yaşarsın.

Allah, dinini düzelten kişinin dünyasını da düzeltir. (Hz. Ali)

Dünya yılan gibidir, cildi yumuşak fakat zehiri öldürücüdür. Hoşuna giden şeylerden uzaklaş ki sana yaklaşmasın. (Hz. Ali)

Nice büyük insanlar vardır ki dünya onlara gülmez kuvvet ve zorbalıkla dünya ele geçseydi, kartallar serçe kuşlarına rızık bırakmazlardı. (Hz. Ali)

"Dünya sizi aldatmasın!" Bunu kim söylüyor? Cenab-ı Hakk söylüyor.

Dünyayı onu yaratandan daha iyi bilen olur mu? O halde dünyadan sakının. (Hasan Basrî)

Ademoğlunun canı dünyadan üç hasretle çıkıyor: Derlediğinden doyasıya yiyememek, emeline varamamak, sefer için yeterli azık edinememek. (Hasan Basrî)

Sevgilinin sevmediğini sevmek, sevgi alâmeti değildir.

Rabbimiz dünyayı kötüledi, biz ise onu övmekle meşgulüz. (İbrahim Edhem)

Nasıl ki beden hastalandığı zaman yeme, içme, uyku ve istirahatten zevk almazsa, kalb de dünya hastalığına tutulunca vaaz ve nasihatten zevk almaz. (Mâlik bin Dinar)

Dünya şehvetlerle donatılmış, âfetlerle kuşatılmıştır.

PDünya malının helalinin hesabı, haramının azabı vardır. Dünyaya yakınlık ve ilginiz ona göre olsun. (İbn-i Semmak)

Dünyayı arayıp ahireti bulanı hiç görmedik. Ama ahireti arayıp dünyayı bulanı gördük. (Ebû Said Hasan Basrî)

Dünyanın az şeyini istemek, ahiretin çok şeyini kaybetmek demektir. (Ka'b el-Kurâzî)

Dostlar arasında ülfet ve bağlılığın kalkması, dünya sevgisi sebebiyledir. (Hamdun Kassar)

Ahireti isteyen, dünyasına zarar verir; dünyasını isteyen ahiretine zarar verir. Sen ebedi olan için fani olana zarar ver. (Amr bin Mürre)
Dünya üzerindekileri besler, büyütür, sonra onları yine kendi yer. (Ahmed er-Rufaî)

Akılsızlık alâmeti dörttür: Ahmağa fikir danışmak, cahile para vermek, dostların öğütlerini dinlememek, dünyadan ibret almamak. (Feridüddin Attar)


Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti yılan zehirinden daha acıdır. (Hz. Ali)

Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. (Hz. Ali)

Açık kalb ile konuşan düşman, içinden pazarlıklı dosttan daha iyidir. (Hz. Ali)

Akıllı düşmanla istişare kabildir; fakat cahil dostun reyinden kaçınmalıdır. (Hz. Ali)

İki düşman arasında öyle konuş ki barıştıkları zaman utanmayasın. (Sâdî)

İnsanın, kusurlarını sayan düşmanlarından edeceği istifade, kendisini öven dostlarından edeceği istifadeden daha fazladır. (İmam Gazali)

Düşmanın senden emin olmadıkça kâmil (tam, olgun) bir kişi olamazsın. (Bişr-i Hafi)

Bir kişinin düşmanlığına karşılık, bin kişinin dostluğu verilse dahi alma. (Ebû Said Hasan Basrî)

Edeb, haddini bilmektir. (Hz. Ali)


Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen onlara edeb öğret. (Hz. Ali)

Babaların evlatlarına bıraktıkları servetin en hayırlısı edebtir. (Hz. Ali)

Her kim edepten mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum kaldı. (İbn Atâ)

Aslında insanla hayvan arasındaki fark edebdir. Bütün Kur'an'ın manası ayet ayet edebten ibarettir. (Mevlânâ)

Bir inasın layık olmadığı yere koymak zülumdur. (Hz. Ali)


İnsanların evveli bir damla su, sonu ise toprak olmaktır. Asıllarındaki ile övünenler ancak su ve toprakla övünmektedirler. (Hz. Ali)


Üç haslet ibadetten daha değerlidir: Gafletten uyanmak; nefse dilediğini vermemek; Allah korkusundan ağlamak. (Ebû Bekir Kettânî)

Avam halk için günahtan kaçmak nasıl vacip ise, havas münevver için de gafletten kaçmak öyle vaciptir. (Ebû Yezid Burani)

Gafilin üç alameti vardır:*çok yanılmak,*
çok eğlenmek çok unutmak. (Vehb ibn-i Münebbih)


Allah'a yemin ederim ki, gıybet, müminin dinini bozma hususunda, cüzzamın bedeni ifsad etmesinden çok daha hızlıdır. (Hasan Basri)

Dört şeyi dört şeyden temizle: Dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan, mideni haram lokmadan, davranışlarını riyadan. (Feridüddin Attar)

Senin yanında başkasını çekiştiren, seni de başkasının yanında çekiştirir. (İmam Şafii)

Kalbler, içi boş kablara benzer, hayırlı olanı hayırla dolu olandır. (Hz. Ali)

Kalb kör olduktan sonra gözlerin görmesinde fayda yoktur. (Hz. Ali)

Topraktan biten güller solar gider, gönülden biten güller ise devamlıdır. (Mevlânâ)

Kendisinden başkasından boş olmak şartıyla Allah katında en makbul organ kalbdir. (İmam Gazali)


Çok gülenin heybeti azalır, çok konuşan çok yanılır hayâsı gider. (Hz. Ömer)


Günahtan sakınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)

Kötü yolları öğrenmemen için günahkarlarla sohbet etme. (Hz. Ömer)

Günahtan korkmayan ile düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç olur. (İmam Şafii)

Sahibine üzüntü veren günah, sahibine gurur veren ibadetten hayırlıdır. (Ata-i İskenderi)

Günah işlediği zaman üzüntü değil sevinç duyanların hali, günah işlemekten beterdir. (Mansur Ammar)

Hayret ederim o kişiye ki, hastalık korkusuyla yemekten perhiz eder de, cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmez. (Yahya bin Muaz)

Allah'tan korkan günahkar, ibadetine güvenen âbidden daha makbuldür. (Sâdî)

Nefse, günahtan kaçınmak ibadet yapmaktan daha zor gelir. Onun için günahtan kaçınmak daha sevaptır. (İmam Rabbânî)

İşlenen günahların kokusu olsaydı, günahlarımın kokusu yüzünden hiçbiriniz bana yaklaşmazdı. (Muhammed İbn-i Sirin)


Biz, harama düşmek korkusuyla helâlin de onda dokuzunu terkederdik. (Hz. Ömer)

Her haram içki gibi sarhoşluk verseydi, hiç kimseyi ayık göremezdin. (Mevlânâ)

Haram para ile sadaka veren, hayır işleyen kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayana benzer. (Süfyan-ı Sevri)

Haram yiyenlerin yedi azası istese de, istemese de günah işler.

Helâl yiyenlerin bütün bedeni ibadet eder. (Abdullah Tusteri)



Hasetçinin, senin sevindiğin zaman üzülmesi, intikam olarak sana yeter. (Hz. Ömer)

Kıskanç, vücutça sıhhatli görünse de, hasedin tesiriyle muzdarip ve hastadır. (Hz. Ali)

Ölümü çok hatırlayanda ne neş'e olur ne de haset. (Ebü'd-Derda)

Dört şeyden uzak durmalıdır: Haset, kibir, öfke ve kıskançlık. (Feridüddin Attar)


En büyük ayıp, başkalarında gördüğümüzde beğenmediğimiz bir ayıbın kendimizde bulunmasıdır. (Hz. Ömer)

Bir hata işlediğiniz zaman Allah'tan bağışlanma dileyiniz. Çünkü hatalar, insanlar yaratılmadan önce yaratılmıştır. Bütün tehlike hatada ısrardadır. (Ebû Abdullah Câfer-i Sâdık)

Ey Ademoğlu imanın hakikatını ancak, sende bulunan bir ayıptan dolayı halkı ayıplamayı terkettikten sonra elde edebilirsin. (Hasan Basri)

Sofiliğin şartı insanların kusurlarını görmemektir. (Ahmed er-Rufai)

Daima başkalarının kusurlarını gören, bir gün rüsvaylık içinde ağzını açamaz olur. (Feridüddin Attar)

kusurları anan bir kimsenin senden de teşekkürle söz edeceğini sanma. (Sâdî)

Utanması olmayanın kalbi ölür. (Hz. Ömer)

Kulun nefsini tanımamasının alameti haya ve Allah korkusu azlığıdır. (Ahmed bin Âsım el-Antâki)

Allah Teâlâ'ya itaat hazineye benzer hazinenin anahtarı dua anahtarın dişleri de helâl lokmadır. (Yahya bin Muaz)

İmanın hakikatine kavuşmak için dört şey lazımdır farzları edeble yapmak; helâl yemek;

İmanın hakikatine kavuşmak görünen ve görünmeyen haramlardan sakınmak ve ölünceye kadar devam etmektir. (Abdullah Tüsteri)

Yaradılmışı hoşgördük, yaradandan ötürü. (Yunus Emre)

Gerçek anlaşılıncaya kadar Müslüman kardeşinin yaptıklarını iyiye yor. (Hz. Ömer)

din kardeşine ait sevmediğin bir iş duyarsan birden yetmişe kadar özür kapısı araştır. Bulamazsan benim anlayamadığım bir özrü vardır de ve kapa. (Ebû Abdullah Cafir-i Sâdık)

mümin hakkında iyi düşünceler besleyip de yanılmak, kötü zanda bulunup da isabet etmekten daha hayırlıdır. (İmam Gazali)



İlimsiz ibadette, anlayış vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyen Kur'an okumada hayır yoktur. (Hz. Ali)

Arzularınla arana demirden bir duvar koymadıkça, ibadetin ve kulluğun tadına varamazsın. (Bişr-i Hafi)

Vakit çok kıymetlidir. Ancak kıymetli şeyler için kullanılması gerekir.

İşlerin en kıymetlisi ise Allah'a ibadet etmektir. (İmam Rabbani)

İnsanlar iki sebebten helâk olurlar:*1- Farzların vaktini geçirerek nafile ibadete dalmak,*2- İbadetleri kalb ile değil sadece organlarla yapmak. (Muhammed Ebû Verd)

İbadetlerin en makbulü, gizliliğine en çok riayet edilendir. (Tavus bin Keysan)

İbadet eden yaptığı ibadete bakar da kendini din kardeşinden üstün görmeye kalkarsa yaptığı ibadet hiç olur. (Süyfan-ı Sevri)

İhlâs, güzel iş yaptığında onun konuşulmasından hoşlanmaman güzel işinden dolayı övgü beklememendir. (Ahmed ibn-i Asım el-Antaki)

İhlâs, amel edenin amelinin kabul edilmesine vesile olan şeydir. (Ebû Hayır Nessâc)

Bir şeyin zıddı bilinmez ise kendi de bilinmez. İhlâs da, zıddı olan riyayı tanıyıp onu terketmekle bilinebilir. (Ebû Osman Mağribi)

kim ihlâsla bir amel işlese de onunla övünse, o kimse kabul olunmuş ameli iyilik divanından siler, riya divanına yazar. (Süfyan-ı Sevri)

kim güzel ameli halk görmesin diye terkederse riyadır; halk görsün diye işlerse şirktir; ikisini de terk eder ise ihlâstır. (Malik bin Dinar)


İman, Yüce Allah'ın gayba ait bildirdiği her şeyi nefsin tasdik etmesidir. (Muhammed ibn-i Hafif)

İman çıplaktır, onun elbisesi takva, süsü haya, sermayesi ilimdir. (Ebû Hüreyre)

İnsanlar kainata bakıp görmekle değil, yaratan Yüce Zatı düşünmekle huzur duyabilir (Ebû Huseyin Nuri)


Gerçeği, insanların ölçüleri ile değil; insanları gerçeğin ölçüsü ile tanı. (Hz. Ali)

İnsan ile insan arasında fark vardır. Bir demirden hem nal, hem de kılıç yapılır. (Nizami)

Dünya ağaca benzer, biz insanlar ağaçta yarı ham, yarı olgun meyveler gibiyiz. (Mevlânâ)



Birkaç günlük bir nafakayı bir günde harcayan ev halkına ben buğzederim. (Hz. Ebû Bekir)

Müsrif adam üç yanlışı tekrarlar: lazım olmayanı alır, kendine ait olmayanı giyer, kendine layık olmayanı yer. (Vehb ibn-i Münebbih)


Danışmayı terk eden doğru yolu bulamaz. (Hz. Ali)


Bir iş bir kere geri kalırsa hiçbir vakit ilerlemez. (Hz. Ömer)

En bedbaht, en muzdarip kimse, yapacak bir işi olmayan kimsedir. (Bediüzzaman)

Her şeyin bir şerefi vardır, iyiliğin şerefi de çabuk yapılmasındandır. (Hz. Ömer)

İyilik ediniz, onun karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeyiniz. (Hz. Ali)

İyilik, sana kötülük edene iyilik etmendir

İyiliğe karşı iyilik etmek, satın aldığın bir şeyin parasını vermeye benzer. (Süfyan-ı Servri)

Bir kul, iyiliğiyle yeryüzünde övülürse, gökyüzünde de övülür. (Ka'ab el-Ahbar)


Ne kadar yoksul ve aç olursa olsun kanaat sahibi zengindir. (Hz. Ali)

Rızkın ne ise ona kavuşursun, hiç üzülme.

Kul kanaat sahibi olduğunda hür Hırsa kapıldığında ise köle olur.

Kalbinden tamahı çıkar ki ayalarındaki zincir çözülsün. (Ahmed er-Rufâî)

Hırsını satarak onun parası ile kanaat satın alan kimse, izzet ve şerefle zafere ulaşır. (Ebû Bekir Kettânî)

Kanaat etmekten hiç kimse ölmedi, hırs da hiç kimseyi zengin etmedi. (Mevlânâ)

Üç haslet evliya sıfatıdır Allah'a tevekkül Allah'tan başkasından birşey beklememek kanaat etmek. (Yahya ibn-i Muaz)

Allah beş şeyi beş yere yerleştirmiştir: İzzeti, ibadet ve itaate; zilleti, günaha; heybeti, geceleyin kalkmaya; hikmeti, boş karına; zenginliği de kanaate. (Kuşeyri)


İçinde bulunduğu meşguliyet seni arayıp bulmasına engel olan, fakat kalbinde sevgini taşıyan kimse senin din kardeşin sayılır. (Mâlik bin Dînar)

Üç durumda din kardeşinizi yalnız bırakmayınız: Hastayı ziyaret edin meşguliyetde yardım edin unuttuklarında hatırlatınız. (Ata ibn-i Meysere el-Horasânî)

Kendisine minnet etmeğe mecbur olduğun kimse senin kardeşin değildir. (İmam Şafi'î)


Komşusu, arkadaşı ve akrabası tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)

İyi komşuluk, sadece komşuya eziyet etmemek değil, onun verdiği eziyete de katlanmaktır. (Hasan Basri)

Kötülüklerini herkesin görmesinden çekinmeyen kimse insanların en şerlisidir. (Hz. Ali)

müslüman kardeşine yapacağın en büyük kötülük, kızdığında hayırlı işleri gizlemen, şerli yönünü anlatmamandır. (Muhammed ibn-i Sirin)



Manevi lezzeti üç şeyde arayın:*
Namazda, zikirde ve*Kur'an okumakta Bulamazsanız kalbiniz hasta demektir. (Hasan Basri)


Mal ve servet hasislerde, silah korkaklarda, otorite ve yetki zayıflarda olursa işler bozulur. (Hz. Ebû Bekir)

İnsanları iki şey mahveder: Mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehai)


kim ki, kendisinde Allah'ın yarattıklarına karşı merhamet yoktur, o kimse Hak ehlinin makamına yükselemez. (İbrahim Düssuki)

Hiçbir din yolcusu, bütün insanları sevinceye, ve şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz. (İbrahim Düssuki)

murataltug1985
02-21-2019, 21:08
53 MÜSLÜMAN-MÜSLÜMANLIK

Nasihat dünyanın en pahalı mücevheri kadar değerli olduğu halde ekseriya pek ucuza satılır. (Hz. Ali)

Dil ile öğüt verene değil, davranışları ile örnek olana uymalıdır. (Muhammed ibn-i Hafif)

Tasavvufda bulunan kişinin yapacağı ve dikkat edeceği en mühim şey nefsini hesaba çekmektir. (Ebû Osman Mağribi)

En büyük nimet nefsin arzularından kurtulmaktır.

nefis kişi ile Allah arasında bulunan perdelerin en büyüğüdür. (Ebû Bekir Temestani)

Kur'an nefislerin kötülüklerini bildirmek ve açıklamaktan ibarettir. (Mevlânâ)

Nefis bir katırdır, amel ibadet ve taat da onun yüküdür. (Vehb ibn-i Münebbih)

Nefsini zelil kılan kimseyi Yüce Allah aziz kılar ve o kişinin derecesini yükseltir.

Nefsini beğenen kişiyi de Allah zelil ve hakir kılar. (Ebû Hasan Buşenci)

Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık ve uykusuzluk. (Feriduddin Attar)

İnsanların en zayıfı, nefsani arzularından el çekmede aciz kalandır.

İnsanların En güçlüsü arzularını terketmeye güç yetirendir. (Davud Kassar)

Salih bir kişi için en kötü şey nefsine kolaylık göstermektir. (Muhammed ibni Hafif)

Nefsinden gördüğü şeyleri iyi sanan ayıplarını göremez.

nefsinin ayıplarını arayan, ondan gelen şeyleri elekten geçiren kendi kusurlarını bulur ve görür. (Hayır Nisaburi)

Bir kimse nefsini terbiye etmekten acizse, başkasına edeb öğretmek işinde de acizdir. (Seriyy'üs-Sakati)

Nefsimi elimde tutabilseydim parça parça doğrar hayvanların önüne yem olarak atardım. (Süleyman ibn-i Mihran)

Nefis, üç köşeli bir dikendir; ne türlü koysan batar. (Mevlânâ)

İyilikte her düşmanı dost edinebilirsin, oysa nefsin ona iyilik ettikçe düşmanlığını arttırır. (Sâdî)


Nice küçük amel iyilik ve ibadet vardır ki niyet onu büyük yapar; nice büyük amel vardır ki niyet onu küçük yapar. (Abdullah ibn-i Mübarek)


Öfke, düşünceyi, muhakemeyi, hafızayı bulandıran en kötü çamurdur. (Atiye Keskin)

Bir kimsenin cimrilik adeti ile öfke duygusu körelmedikçe muttakiler sınıfına geçemez. (Abdullah el-Müzeni)

Öfkenin aşırısı, kişiyi özür dilemek küçüklüğüne iter. (Amr bin As)

Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir. (Hz. Ebû Bekir)

Ölmek felaket değildir, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. (İmam Rabbani)

Üç şey kalbin paslanma alametidir:*1. Allah'a ibadetten zevk almamak,*
2. Günaha düşmekten korkmamak,*
3. Ölümden ibret almayıp dünyaya daha çok bağlanmak. (İbrahim Edhem)


Ölümü hatırlamak kalbi temizler, insanı dünyadakilere bağlanmak felaketinden kurtarır. (Abdülkadir Geylâni)

Ölüm büyük bir olaydır, büyük bir tehlikedir. İnsanlar bunu bilmiyorlar. (İmam Gazali)

İki şeyi asla unutma: Allah'ı ve ölümü; İki şeyi de unut: Yaptığın iyiliği, gördüğün kötülüğü. (Lokman Hekim)

Sizi mezarda takip etmeyecek olan her şeyle alakanızı kesiniz. (Mevlânâ Alâuddin)

Ömrünü faydasız ve boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum etmek vaktini kaçırır, hasat zamanı geldiğinde pişman olur. (Hz. Ebû Bekir)


Rızkın Allah Teâlâ'dan olduğuna inanan kimse, zengin olunca sevinmez, fakirleşince üzülmez. (Hâtem-i Esam)

Bir kimse yaptığı hayır ve iyi işlerin bilinmesinden ve konuşulmasından hoşlanıyorsa Allah'a şirk koşmuş olur. (Ahmed ibni Ebûl-Havârî)

Riyakâr, memnunken seni sende bulunmayan vasıflarla anan; darılttığında yine seni sende bulunmayan kötülüklerle anıp anlatandır. (İmam Şafii)

Doğruluk, yaptığını Allah için yapmaktır; halk için yapmak ise riyadır. (Ebû'-l-Hasen Harakânî)

Sabır, belayı*hafifletir. (Hz. Ali)


Hiç kimse, kendisine sabır verilen kimse kadar Allah'ın lütfuna uğramamıştır. (Hz. Ali)

Sabır ve sebat insanların iki büyük yardımcısıdır. (Hz. Ali)

Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır. (Kuşeyri)

Belaya feryad eden, Allah'a kafa tutmuş olur.

Feryad etmek belayı geri çevirmez, ama sabretmenin ecir ve sevabını yok eder. (Şakik Belhi)

Sevgi ile, bulanık, tortulu sular arı duru bir hale gelir. (Mevlânâ)

Sevgiden ölüler dirilir, sevgiden padişahlar kul olur. Sevgiden bakırlar altın kesilir. (Mevlânâ)

İyi amellerim arasında en değerli bulduğum, salih bir zata olan sevgimdir. (Abdullah el-Müzeni)

Hakiki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir. (Yahya bin Muaz)

Sırrını saklayanın iradesi elindedir. (Hz. Ömer)

Sende bulunduğu zaman gizli kalmasını istediğin şeyi, başkalarında görünce ifşa etme. (Hamdun Kassar)

Her insan sırdaş olamaz. Her testi su tutamaz. (Nâsır-ı Husrev)


Ne söylediğine ve ne zaman söylediğine dikkat et. (Hz. Ebû Bekir)

Söz, ilaç gibidir; azı yaşatır, çoğu öldürür. (Hz. Ali)

Bir söz kulağa gelip orada kalıyor, kalbe ulaşmıyorsa, o söz dudaktan söylenmiştir.

Bir söz kulağı aşıp kalbe ulaşıyorsa o söz gönülden söylenmiştir. (Hz. Ali)


Önce düşün, sonra söyle, çünkü önce temel sonra duvar gelir. (Sâdî)

Hoşa gitmeyen söz söyleme, çünkü bu sözün karşılığı da hoşa gitmez.

Dağda güzel ses çıkar ki dağ da onu güzel aksettirsin. (Nâsır-ı Husrev)

Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz. (Fatih Sultan Mehmed)

Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. İnsanın ruhuna tat verir. (Hz. Süleyman)

Sözün revaç bulduğu, işin hiç olduğu bir devre yetişirsen, şerli insanlar arasında kaldığını ve şerli zamanda yaşadığını bilesin. (Ebû Hâzım)


Cenneti arzulayan bir kimse, mutlaka dünyada şehvetlerinden fedakarlık etmelidir. (Hz. Ali)

Şehvet şeytanın yularıdır. Bu yuları şeytana kaptıran ona kul olur. (Ebû Bekir Kettâni)

Organlarını şehvetlerle razı eden bir kimse, kalbine pişmanlık ağacını diktiğini bilmelidir. (Ebû Yahya el-Verrak)

İnsanların en zayıfı, şehvete esir ve nefsine oyuncak olandır. (İbrahim bin Davud Rıkkî)



Bir adamın şöhretine, görünüşüne bakmayın. Bir kimsenin namaz ve niyazına aldanmayın. Ancak aklına ve doğruluğuna bakınız. (Hz. Ömer)


Kıyamette şeriatten sorulur. Ebedi hayata giriş ve azaptan kurtuluş, şeriatın yerine getirilmesine bağlıdır. (İmam Rabbani)

Şeriat üç bölümdür: İlim, amel, ihlâs. Bunlardan herbiri yerine getirilmedikçe şeriat gerçekleşemez. (İmam Rabbani)

Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola koyulmak gerekir. Yola koyuldun mu bu gidişin adı tarikattır. Maksadına ulaştın mı o da hakikat. (Mevlânâ)

Pergel gibi bir ayağımızla şeriat üzerinde sabitken diğeriyle yetmiş iki milleti dolaşırız. (Mevlânâ)


Zillete düş, fakat şöhret isteme. Başkaları seni söylesinler diye yükselmeye çalışma. (Hz. Ali)

Bir kişi tanımıyorum ki, tanınmasını sevsin de bu yüzden dini gidip rezil olmasın. (Bişr-i Hafi)

İster din, ister dünya işlerinde, bir kimsenin parmakla gösterilmesi şöhret afeti olarak kafidir. (İbrahim en-Nehai)


Şükür, nimetlerin süsüdür. (Hz. Ali)

Allah'ın verdiği nimeti, O'nun razı olduğu yerde harcamakla şükür, razı olmadığı yerde harcamak nankörlüktür. (İmam Gazali)

Allah'ın ihsan ettiği nimetlerle O'na isyan etmemek, o nimetleri haram olan yerde asla kullanmamak şükürdür. (Cüneyd-i Bağdâdî)

Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. (İmam Şibli)


İşten evvel tedbir, pişmanlığa yer bırakmaz. (Hz. Ali)

İtaat ve ibadetle iş bitmez. Söz söylemekte, etrafa bakmakta, yemek yemekte fevkalade ihtiyatlı olmak lazımdır. (Mevlânâ*Alâuddin)

İnsanı vaktinten önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir. (Hz. Ali)

Dört şey bedbahtlık işaretidir: Câhillik, tembellik, kimsesizlik, nâkeslik kimseye iyiliği dokunmamak (Feridüddin Attar)


Oburlukla sağlık bir arada bulunmaz. (Hz. Ali)

Elden gitmeden iki şeyin değerini anlamak zordur. Bunlar, sağlık ve gençliktir. (Hz. Ali)

Dört şeyi küçümsemeyin: Düşmanı, ateşi, hastalığı, az bile olsa ilmi. (Feridüddin Attar)

Hastaya durumu sorulduğunda, önce halini hayırla anıp sonra derdini anlatırsa halinden şikayet etmiş sayılmaz. (İbrahim en-Nehaî)

Cümle hastalıkların aslı çok yemektir. (Hamdun Kassar)


Halkı hakka davet eden, canavar terbiyecisi gibi olmalıdır,

canavar terbiyecisi nasıl hayanın huyunu ve yeteneğini bilip te davranırsa hak davetçisi de aynı şekilde davranmalıdır. (Ali Râmitenî)


Tevekkül, olan şey ile yetinmek, olmayan şeye razı olmaktır.

Hakiki mânâda tevekkül, Allah'tan başkasından korkmamak, O'ndan başkasına güvenmemektir. (Fudayl bin İyaz)

Cenâb-ı Hakkın kapısından kovduğu kimse her kapıya koşar; fakat O, bir kimseyi kendi kapısına çağırırsa onu kimsenin kapısına bırakmaz. (Şeyh Sâdî)


Günah işlemekten kaçınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)

Tövbe edenlerle beraber oturun, çünkü onların kalbleri yumuşak olur. (Hz. Ömer)

Kim ki başından geçen bir günahı hatırlar ve bu nedenle kalbi acı duyarsa, Allah katındaki kitapta o günah ondan silinmiş olur. (Abdullah bin Ömer)

Bina için toprak, yaşamak için gıda neyse, melekut aleminde yükselmek için de tövbe odur. (Şahabeddin Sühreverdi)


Tutumluluk, az şeyi çoğaltır; israf, çok şeyi azaltır. (Hz. Ali)

İyi kullanılan az mal, kötü kullanılan çok maldan daha ziyade dayanır. (Hz. Ali)

Allah'ın rahmetinden ümitsiz olmak, günahkar olmaktan daha tehlikelidir. (Hz. Ali)

Mümin kulun korku ve ümidi aynı olmalıdır, tartılacak olsa eşit gelmelidir. (Tavus bin Keysan)


Üç şey insanı ibadet ve itaate sevkeder: Korku, ümit ve sevgi. Üç şey de insanı günaha sevkeder: Kibir, hırs ve haset. (Hatem-i Esam)

Mümin, yalnız Allah'tan ümit eder, münafık ise Allah'tan başka herkesten ümit eder. (Hatem-i Esam)

Dört şey kafirliğe sebep olabilir: Gıybet haset etm haram mal devşirmek, Allah'ın rahmetinden ümit kesmek. (Süfyan-ı Sevri)


Doğruluk ile yalancılık kalbte şiddetli bir kavgaya tutuşurlar. Birisi diğerini kalbten kovuncaya kadar kavgaları devam eder. (Malik bin Dinar)


Üç şey Allah'ın azabını gerektirir:*
1- Oyun ve eğlence ile boşuna vakit geçirmek,*2- Başkalarıyla alay etmek,*
3- İnsanların arkasından konuşmak. (Seriyy'üs-Sakati)


Beş şey, beş insanda şiddetle kötülenmeye layıktır: Âlimlerde fücur, hakimlerde hırs, kadınlarda hayasızlık, ihtiyarlarda zina, zenginlerde cimrilik. (Hz. Ali)

Bir kimse zenginlerle beraber olmayı, fakirlerle beraber olmaya tercih ederse, Allah onu kalb ölümü hastalığına müptela kılar. (Ebû Osman Mağribi)

Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih)

Büyüklenen zenginden çekin, zira lağım doldukça daha pis kokar. (Nâsır-ı Husrev)

Zenginlerden kendini sakın. Kalbini ne zaman onlara bağlar, ne zaman onlardan birşey beklemeye kalkarsan, Allah'tan başka rabler edinmiş olursun. (Şakik Belhi)

Zenginlerin karşısında izzet tavrı takınmak tevâzu sayılır. Fakirlerin yanında gösterilecek zillet hali ise bir şereftir. (Hayır Nisaburi)

Allah'a yemin ederim ki, parayı aziz eden bir kimseyi Allah zelil eder. (Hasan Basri)

Ne kadar zengin olsan yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan alabileceği kadar alır, gerisi kalır. (Mevlânâ)

Zillet bakımından insanların en ileri olanı zenginlere yaltaklanan veya ona tevazu gösteren fakirdir.

İzzet bakımından insanların en iyisi fakirlere karşı alçakgönüllü olan zengindir. (Muhammed ibn-i İsmail Mağribi)


Zikir, bir kazmadır, onunla gönüllerdeki yabancı duygu dikenleri temizlenir. (Ubeydullah Ahrar)

Kalb uyanıklığının belirtisi, Allah'ı zikrettiğin zaman Allah'ın da seni andığını duymandır. (Ebûl-Hasen Harakâni)


Zulüm, vefâsızlık kimde bulunursa zararı yine kendine dokunur. (Hz. Ebû Bekir)


Sultanların ve devlet adamlarının bozulması zulüm ile, âlimlerin bozulması tamahkarlık ile, fakirlerin bozulması ise riya ile olur. (Ebû Bekir Varrak)

Haksızlık karşısında eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. (Hz. Ali)

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem!;Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem! (Mehmed Akif)


Zahid o kimsedir ki, eline hiç geçmese bile gönlü hoş olur ve rızık dolayısıyla endişe etmez. (Ebû Bekir Kettânî)


Zühd, elleri mal ve mülkten, kalbleri mal ve mülk isteğinden uzak tutmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdi)

Zahidlik helale karşı olur; harama gelince o bir ateştir. Ona ancak ölüler el uzatır. (Ömer ibn-i Abdülaziz)


Nice büyük insanlar vardır ki dünya onlara gülmez. Eğer kuvvet ve zorbalıkla dünya ele geçseydi, kartallar serçe kuşlarına rızık bırakmazlardı. (Hz. Ali)



54 Hacı Bektaş Veli Sözleri,

- Bir olalım, iri olalım, diri olalım.

- Eline, beline, diline sahip ol.

- Okunacak en büyük kitap insandır .

- Adalet her işte, Hakk’ı bilmektir

- Sen seni bilirsen yüzün Hüdâ’dır; sen seni bilmezsen, hak senden cüdâdır.

- Kendine ağır geleni başkasına yapma!

- Abdal, Hakk’a hayran olandır.*****

- En yüce servet ilimdir .

- Yolumuz; ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.

- Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.

- Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.

- İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

- Çalışmadan geçinenler bizden değildir.

- Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır.

- Alimin uykusu cahilin ibadetinden üstündür.

*- Kimsenin ayıbını arama, kendi ayıbını görür ol.
- Araştırma açık bir sınavdır.

- Arifler hem arıdır, hem arıtıcı.

- Kibrin aslı şeytan, tevazuunun aslı Rahman’dır.

- Asalet, duruluk ve doğruluktur.

- Asıl körlük nankörlüktür.

- Bir olalım, iri olalım, diri olalım.

- Mevki hırsı, koğu, gıybet, edebisizlik, hıyanet Hakk’ı inkâr eder.

- Çalışmadan geçinenler bizden değildir.

- Özünde ve sözünde temiz olmayanların, imanı tam değildir.

- Dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan.

- Doğruluk dost kapısıdır.

- Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.
-
- Mürüvvet hoş görme ve affetmektir.

- Ellerin kâbesi var, benim Kâbem insandır.

- En büyük keramet çalışmaktır.

- Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde.

- Hak’ın yarattığı, her şey yerli yerinde.

- Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok.

- Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.

- Göze nur gönülden gelir.

- Marifet, nefsi silmek değil, bilmektir.

- Kendini tanımayan, Yaratan’ı da bilemez.

- Allah ile gönül arasında perde yoktur.

- Murada ermek, sabır iledir,

- Âdem’in Âdemliği; akıl, hayâ ve ilim iledir.

- Nefsine ağır geleni, kimseye tatbik etme.

- Sevgi ve acıma, insanlık; hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasfıdır.

- Âlimlere ve kendini bilenlere, alçak gönüllülük yaraşır.

- Âdem suretinde olan herkes, Âdem değildir.

- Her ne ararsan kendinde ara.

55 Aziz Nesin Sözleri,

- Hayattaki en güzel şeyin çocuk olmak olduğunu bile bile, neden ‘büyüyünce ne olacaksın?’ diye sorulur ki.

Aynada kendime baktım, seni gördüm. Benden başka yerin yok.

ne gelmek ne de gitmek yaşamın en zor yanı beklemek doğduğumuzdan beri beklediğimiz ölmek.

- Terkeden kişinin gittiği yerde aradığını bulamayınca dönüp ‘özledim’ demesi; özlediğinden değil, eşek gibi pişman olduğundandır.

susuyorum sevgimi saklayıp içimde. Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor.

Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim. Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde.

- Sen yoksun. Boşuna yağıyor yağmur. Birlikte ıslanmayacağız ki.

Özlemlerde ayrılıklar da boşuna öyle uzaklardayız. Birlikte ağlayamayacağız ki.

Belki sıkıca sarılacağımız bir sevgilimiz olmadı, belki yalnızız; ama bilinsin ki adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız

Uslanma hiç hep deli kal, büyüme sakın çocuk kal, es deli deli böyle kal,

son harmanında sevdanın tüken toz toz savrula kal, suçüstü bulmalı ölüm olurken de sevdalı kal.

İyi insan lafın üstüne gelir” demişse eskiler ve ben seni konuştuğum halde gelmiyorsan; demek ki iyi bir insan değilsin.

- Bir yanlışlık var; sen bu denli güzel, ben bu denli sevdalı olmayacaktık.

Hayalim; Küçük çocuğa ‘ne kadar seviyorsun’ dediğinde, açıp elini iki yana ‘işte bu kadar’ derken ki o masum sevgiyi bulmaktı.

- Üşümek varsa bu sıcağın yokluğudur, karanlık varsa ışığın yokluğu. Eğer her yer karanlık ve sen üşüyorsan işte bu O’nun yokluğu.

Bir tohum verdin çiçeğini al. Bir çekirdek verdin ağacını al. Bir dal verdin ormanını al. Dünyamı verdim sana bende kal.

- Bilirsin günahları yazan melek soldadır. Hatta bundandır kalbin solda olması. Çünkü belki de aşk, yaşanılan en büyük günahtır.

- Yatağına yatınca; Yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan, Anla ki yalnızsın...

- Al yalnızlığını gel. Korkma, sıkılmayız. Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur, biz ikimiz susarız

Ne ölünün arkasından konuşulur, ne de gidenin. Çünkü ha olmuştur, ha gitmiştir kalan için.

- Aynı kağıdın arka ve on yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen…

- Kadının aşka bakışı; 'bir sen, bir ben, birde bebek'ken, Erkeklerde bu durum; bir sen, bir ben, birde yedek' tir.

- Güneş altında söylenmedik söz yokmuş. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.

- Ne kadar kalmak istesek de bazen gitmek zorunda kalırız. Ve ne kadar gitmek zorunda olsak da, kalmaktan yanadır sol yanımız.

İyi insan lafın üstüne gelir” demişse eskiler ve ben sürekli seni konuştuğum halde gelmiyorsan; demek ki iyi bir insan değilsin.

- Kolayca akmaz bilirsin bir erkeğin gözyaşları; ama eğer erkek ağlıyorsa, asla sahte olmaz gözyaşları

Seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin.

belki yalnızız; ama bilinsin ki adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız

- Hiç kimseye güvenmiyorum diye bir şey yoktur, zamanında O’na güvendiğim için, artık kimseye güvenmiyorum” diye bir şey vardır.

- İnsan yalnızca söylediklerinden değil, Sustuklarından da sorumludur.

Nasıl bittiyse bundan öncekiler, bu da biter. Bite bite sonunda bende biterim. Olur biter.

- Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma, adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında bembeyaz bir sayfa bırakırsın.

Korkmuyorum diyenler, ya başkalarına yalan söylüyorlar, ya kendilerine yalan söyleyip kendilerini kandırıyorlar ya da bilmeyerek insan olmadıklarını söylüyorlar.


Sadece bana değil herkese komik gelir, Müslümanlığı bırakıp Hıristiyan olmak. bir dine inanacak olsaydım Müslüman olurdum.

bütün eleştirilerime karşın son din olması önemlidir tabii kurallı bir dindir öbürlerine göre. seçmek gerekseydi, onu seçerdim.

Bir gün ülkenin başucuna bir not yanağına bir öpücük kondurup gideceğim. çok tatlı uyuyordun uyandırmaya kıyamadım diyeceğim

İnsan, insan gibi, insan olarak hür olmasını bilmezse, hür olamazsa, o zaman kurtlar, kuşlar gibi hür sanır kendini.

- Nasıl görmezse göz kendini Kendimi arıyor bulamıyorum.

- İşin zoruna gideceksin. Her zaman zoru dene... Zoru yapamasan bile, zoru yapmaya çalışarak hiç olmazsa kolayını yaparsın.

En uyduruk kira davasının bile 2 yıl sürdüğü ülkede,17 yaşındaki gencin idam davası birkaç haftada görüldü ve sonuçlandı.

Korku, en beşeri duygudur iktidarlara başkaldırışımı görenler beni korkusuz sandılar. Oysa korkarım.

Ne var ki, yararlı olacaksa, doğru ve, inandığımı söylemek korku duygusuna her zaman üstün gelmiştir. Korkarım, yine söylerim.


O denli o denli çok beklettin
Alıştırdın bekletmeye kendini
Çok zamanlar geçti de geldin
Senden çok seviyorum senin özlemeni.


Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....

Boşuna Sen yoksun
Boşuna yağıyor yağmur...
Birlikte ıslanmayacağız ki.....
Boşuna bu nehir
Çırpınıp pırpırlanması.....
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki

Öyle uzaklardayız..
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna..
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı Bölüşemeyeceğiz ki ...

55 Oğuz Atay Sözleri

İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır.

İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir? Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?

İyi geçinmek İki kişinin kusursuz olmasıyla değil. Birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur.

Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim.

Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana. Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz

Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.

Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kim bilir?

Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.

Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize.

Siz bilmezsiniz albayım, insanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.

Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi

Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben.


Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının Tarzan’ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım

Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.

İki kadına adamak istiyorum hayatımı. Biri “erkeğim” desin bana, diğeri sadece baba.

Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.

Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

Neden yalnızlıktan şikayetçidir ki insan. Ne yani, mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.

Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek.

Önemli olan, ilk defa değil son defa sevebilmek.

İnsanlar bozuk para gibidir. İki seçenek vardır; yazı ya da tura. Bir yüzünü gösterirken bize diğer yüzünü zaman gösterecektir.

Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim

seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.

Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma, boş yere mağaramdan çıkarma beni

Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.

Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?

Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum

İçimden şehirler geçiyor, sen her durakta duruyor, inmiyorsun

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor.

Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, vicdan azabınım!

ben senin bilinçaltı ormanlarının Tarzan’ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım!

bazı insanlar en çamurlu yerlerden bile kolalı beyaz gömleklerini kirletmeden çıkarlar. Böyle adamlar hayatta başarıya ulaşırlar.


Biliyor musun Olric, benim birçok dostum var. Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.

Can çekişmek nasıl bir şey bilir misin Olric? Hayır efendimiz, nasıl bir şey . Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır

Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı o’ndan başka herkes okuyor.

Kolumdaki yaralar Tutunurken oldu yüreğimdeki yaralar ise Tutulurken oldu gözlerimdeki suskunluk ise Hiç dokunma. Sus

Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Oklarımız bitene kadar

Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli

Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler olur olmaz kimselerin elinde, sattıklarıyla ilgileri olmayan kişilerin.

Durmadan kitaplara ve çiçeklere eziyet ederler, onlara nasıl davranılacağını bilmezler.

Bana kalırsa kitapları koruma derneği kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli…

Bakma insanların çok sevecek birini arıyorum demesine, Büyük sevgiye maruz kalınca hepsi kaçacak delik arıyor.

Şimdi al yalnızlığımı ört üzerine Belki o vakit bırakıp her şeyi. Gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden.

Gelir mi dersin Gelmez, gelemez Yüreği o kadar büyük sevemez

İnsan nedir bilir misin Olric? Nedir efendimiz? Ağaçları kesip onlardan kâğıt yapan sonra da o kâğıtlara “ağaçları koruyunuz” yazandır.

En tehlikeli kelime nedir Olric? *Ama’dır efendim bana göre Önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür! Mesela, seni seviyorum ama. gibi.

Ne çok şey biliyor bu insanlar Herkes işine geleni biliyor

Recep Tayyip Erdoğan Sözleri

Bundan sonra, ne Fethullahçı Terör Örgütünü, ne de diğer terör örgütlerini destekleyenlere en küçük bir merhamet gösterilmeyecektir.

Biz emri dağdan değil, Hak’tan ve halktan aldık, farkımız bu.

Bu vatana ihanet edenler, bu ihanetin bedelini ödeyecek.

Biz, bu kutlu davaya başımızı koyduk. Bu darbe girişimi Allah’ın izniyle püskürtülecektir.

Biz darbecilere, vesayet odaklarına karşı verdiğimiz mücadelede ne kadar samimiysek, terörle mücadelede de o kadar samimiyiz.

Biz, gerektiğinde tüm fertleriyle inancı, vatanı, bayrağı, devleti uğruna savaşabilen, bunu göze alan bir milletiz.

Biz ancak rükûda eğiliriz.

Biz, yaptığımız hiçbir şeyi alçaklar için yapmadık. Amacımız, orada yaşayan mağdur ve mazlum kardeşlerimizin yaralarına merhem olmaktır.

15 Temmuz’daki teşebbüsün adı vatana ihanettir.

Dünyada vatana ihanetin cezası ne ise, bu teröristler de aynı cezaya maruz kalacaklardır.

Türk Silahlı Kuvvetleri*ve Mehmetçiklerimiz bizim gözbebeğimizdir.

Gözlerini kırpmadan millete ateş edenler sandılar ki millet korkacak, meydanları, sokakları bırakıp evlerine çekilecek…

İradelerini Fethullahçı terör örgütüne teslim eden şer çetesinin teşebbüsleri, milletin ve devletin iradesi karşısında başarısız olmuştur.

Ellerini ovuşturarak Türkiye’nin sıkıntıya düşmesini,diz çökmesini,*pes etmesini bekleyenleri bugüne kadar sevindirmedik, sevindirmeyeceğiz

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve bu kahraman milletin Cumhurbaşkanı olmaktan şeref duyuyorum.

Türkiye, “ceberrut devlet” anlayışından kurtulmuş,*“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını esas alan bir yaklaşıma geçmiştir.

İslam dünyasının umudu Türkiye’dir.

Bizi birbirimize düşürmek isteyen kesimler, kendi karanlıklarında boğulacak.

alçaklarla mücadelede milletimizin duruşu herşeyden önemlidir. Durmak yok, çekilmek yok. Meydanları boş bırakmayacağız

Millet olarak İstiklal Marşı gibi bir metne sahip olduğumuz için ne kadar gurur duysak, ne kadar şükretsek azdır.

Sokağa çıkma imkanı bulamayıp evinde duasıyla, yüreğiyle, gözyaşıyla buğz eden vatandaşlarımın her birine teşekkür ediyorum.

Vakit mezhep, meşrep, etnik kimlik siyasetiyle ayrışma değil; bir olma, beraber olma, birbirimize kardeş olma vaktidir.

Küçük azınlığın Türkiye`de Kaos oluşturma girişimleri asla başarılı olamayacak.

Bu ülkenin sahibi artık Millettir.

Türkiye bizim ortak hayat alanımız, ortak sevdamız, ortak geçmişimiz, ortak geleceğimizdir.

Bu millet dayatmaya, alavereye dalavereye gelmez. Bu milletin karşısında dürüst ve harbi olacaksınız.

Siyasetin yolu, demokrasiye ve kalkınmaya; terörün yolu ise kana, ölüme, acıya çıkar.

Gençler dik durdukça bizi kimse yolumuzdan çeviremeyecek.

Bu millet bir olursa aşamayacağı engel yok.

Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik.

Komşumuza, arkadaşımıza, dostumuza Türk diye, Kürt diye, Alevi, Sünni diye baktığımız gün, terör örgütünün tuzağına düştüğümüz gündür.

Durmak yok. Bu yol devletin yolu.

Milletin doldurduğu meydanları,*AK Parti* olsun, olmasın bütün insanları siyasetin merkezine insanı yerleştiren bir felsefeyle yolumuza devam ediyoruz.

Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim.

Cumhurbaşkanının imam hatipli olacağı günler yakındır.

Sizin işiniz, bürokratları takip etmek, onları değiştirmek değil. İşinize bakın.
Yapılabilecek tüm jestleri yaptık.


Mahalle baskısı, mahalle baskısı deniyor ya, asıl mahalle baskısı bu ülkede ‘ben içmiyorum kardeşim, sen buyur iç’ diyenlere. Bunlara yapılıyor mahalle baskısı.

Küçük azınlığın Türkiye`de Kaos oluşturma girişimleri asla başarılı olamayacak. Bu ülkenin sahibi artık Millettir.

Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur.

Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın ilkeleridir.

Her şey ona göre belirlenir. Ben İslam’ı devlet planı içinde düşünüyorum.

Kişiler laik olmaz devlet laik olur, laikliği savunma anlamında ben de laikim ancak İslam’ın karşısına karşısına koyarsanız değilim.

Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.
Elhamdülillah Müslüman’ım diyenlerin, şeriatçıyım demesi de gerekir.

Aramıza ayrımcılık tohumu atanlara, nifak tohumu ekmek isteyenlere, bu ülkeyi bölmek isteyenlere ben ‘yazıklar olsun’ diyorum.

Bu devlet, bu ay yıldızlı bayrak, bu Cumhuriyet bizim hepimizin.

Biz bu milletin sofrasına bereket katmak için, aşına aş katmak için geldik.

Beni Alevi düşmanı gösterenler var. Ben Aleviliği, Hazreti Ali’yi sevenler olarak biliyorum. bugün Aleviyim diyenlere baktığımda hepsinden daha Aleviyim. Hiçbiri Hazreti Ali gibi yaşamıyor, ben onun gibi yaşamaya çalışıyorum

Türkiye’yi hükümetsiz bırakan, egolarına mahkum olanlar, tarihe de milletimize de bunun hesabını veremezler.

Bu milleti kimseye böldürmeyiz. Bu bayrağı asla yere düşürmeyiz.

Bu vatanın üzerinde kimseye operasyon yaptırmayız.

Aleviler Müslüman’dır diyenler var, değildir diyenler var. Aynı zamanda bir de Ateist olanlar var biz Müslüman isek bir Alevi olarak, o zaman Müslüman’ın ibadethanesi tek olması lazım.

Artistlik yapma! İyi bir sanatçısın. İyi bir sanatçısın terbiyesizlik yapma!

Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz.

Biz, önce devlet değil önce insan, sonra devlet anlayışını yerleştirdik.

Yurdu demir ağlarla ördük dediler. Ne ördünüz laftan başka? Ama bak, biz örüyoruz. Öreceğiz inşallah.

Sen ne mutlu Türküm diyene dersen o da ne mutlu Kürdüm diyene der.

Onuncu Yıl Marşı okumakla Türkiye raylarla donanmıyor. Bu işler lafla olmuyor. Marşı oku, demir ağlarla ör. Neyi ördün yahu, neyi?

Elhamdülillah Müslüman’ım diyenlerin, şeriatçıyım demesi de gerekir.

Şimdi diğer parti liderleri beni Yüce Divan ile tehdit ediyor ama bilmiyorlar ki ben bu yola çıkarken kefenimi yanıma aldım.

Tarihine sahip çıkmayan milletler yıkılıp gider.

Ekonomi bir risktir, siyaset bir risktir. Aslında hayat bir risktir. Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız.


Edibali’nin Osman Gazi’ye vasiyeti ve …


“Oğul! İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.”

“Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.

Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adâletinle gün ışığına çıkacaktır.”

“Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir.”

“Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.”

“Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin, deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir…”

“Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!..”

“Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.”

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.”

“En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.”

“Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir.

İnsan oturdu mu, kalkamaz uyuşur. laflamaya başlar, lâf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca iflâh etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir…

“Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar.

Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.”


“Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır.

Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı… Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.”

“Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır.

kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir.

Bey, memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.”

“Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..”

Yalnızlık, korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da… Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.

“Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!..”

“Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın!..”

55 Kürt atasözleri

Biz diyoruz babamız açlıktan ölüyor, o diyor niye ona bir pilav yapmadınız.

Eqlé sıvık, baré gıran e - Aklı hafif olanın yükü ağır olur


Eyarê bênamûsa fırehe. - Namussuzun postu geniş olur.

Ez çı dıbêjım bılûra mı çı dıbêje. - Benim dediğim ne kavalımın dediği ne.

Yavaş gittiğimde bela beni bulur. Hızlı gittiğimde ise ben belayı bulurum.

Eger nedê mabud wê çi bike sultan mahmut. - Vermeyince mabud neylesin sultan mahmut.

Ê dızya hıngıv bıke wê mêş pêvedın. - Bal çalanı arı sokar.

Ê jınê berde lı paniyê nanêre. - Kariyi bosayan ardindan bakmaz.

Ê ku bi ya mezinan neke, jovan dibe. - Büyüklerin dediğini yapmayan pişman olur

Ê ne dı şerde be şêre. - Kavgada olmayan aslan kesilir.

Ê rabe cihê wi, ê bımre jina wi dımine.. Kalkarsa yatağı kalır, ölürse karısı kalır.


Êş hat Şam'ê, ecelhati mırın. - Bulasici hastalik Sam'dan geldi, eceli gelenler öldü.

Fakir kendini asmaya gitti, zenginlerin ipte sallandıklarını gördü.


Galgala ket nav dev û dırana, wê bıgere lı bajar û şarıstana. - Ağız ve dişerin arasına düşen söz, kentleri memleketleri dolaşır.

Gihayê hewşé tehl e. - Evin avlusunun otu acıdır.

Go keç birin ha deşta mûşe ha pişta dergûşe. - Kız yuvadan uçtuktan sonra; ha beşiğimin yanında, ha muş'ta ne fark eder ki.

Golıkék, navé naxireke pîs dike. - Bir buzağı bir inek sürüsünün adını kirletir

Gotın zirar e, kirin kar e. - Söylemek zarardır, yapmak kâr.

Dedi: Babanı süvariler mi yoksa yayalar mı öldürdü?”, “Dedi: Öldürüldükten sonra ha süvari, ha yaya, ne fark eder"

Gotina rast bi mirov ne xweş tê. - Doğru söz insana hoş gelmez.

Gotınên pêşya, wek neqşê keviran e. - Atasözleri taşlardaki nakışlar gibidir



Gur dikujin qijak dıxun. - Kurt öldürür, karga yer.

Gurê, ku dıjminî min nîn e, bila hezar salî bijî. - Bana düşman olmayan kurt bin yıl yaşasın.

Gül bé sıtiri nabe. - Gül dikensiz olmaz.


Ha kevır lı cer ket ha cer lı kevır ket. - Ha taş testiye değmiş ha testi taşa.

Hêsp tine axir çidike - At yok Ahir Yapiyor

Hechecikê sılava lı hecêk. - Ey kırlangıç hacca selam söyle.

Heft cara li male xwe bi gera, payda gunehe xalke hilena. - Evini yedi kere aramadıkça, birilerinin günahını alma.

Heft Sâlâ çû sêferî disa hât kêrı berı.-Yedi sene sefere gitti geldi gene eski eşek.



Hemı çêlek tên dotın, hemi gotın nayên gotın. - Her inek sağılır, her söz söylenmez.


Here mıletan, bıgre adetan. - Uluslara git, gelenekler öğren.


Her giha lı ser koka xwe şin tê. - Her ot kendi kökü üzerinde yeşerir.

Her kezizerek sımbêlsorek lı hımbere. - Her sarı örgülünün yanıbaşında bir kaytan bıyıklı vardır.

Her tışt jı zıravi mırov jı stûri dıqete. - Her şey incelikten, insan kabalıktan kopar.

Berabeken devamlı güldüğün insanın yanında olmaktansa bazen de ağladığın insanın yanında ol.

Hetta mı xwe naskır amre xwe xelas kır. - Kendimi tanıyıncaya kadar ömrümü bitirdim.

Heta rasti digere,vir cihe xwe digre. - Gerçek ortaya çıkana kadar yalan toplumda yerleşir.

Heyfa cıwaniyê piri lı pêye. - Yazık gençliğe, yaşlılık ardından geliyor.

Heywana tu bıgerini wê erzan bıbe. - Gezdirdiğin hayvan ucuz olur.

Hêdi dimeşim bela dighê mi, zû dimeşim ez dıghêm bela. - Yavaş yürüyorum, bela bana yetişiyor; hızlı yürüyorum, ben belaya yetişiyorum.

Hın dıkın hın dıxwun. - Kimi yapar kimi yer.

Hıngıvê debeye dı eyarê küçıkdaye. - Süzme baldır ama it postu içindedir.

Hûrık hûrık dagır tûrık. - Ufak ufak doldur dağarcığını.

Hêkıra he meki,te hekır deng meki- Alışmışları alıştırma,alıştırdınmı da ses etme.

işé xwe bıke bı esas, bıla dılé te neke taswas. İşini sağlam yap, içine (kalbine) vesvese girmesin.


Jı be kesî gota nehrî,go keso. - Kimsesizlikten tekeyi bile adamdan saydı.

Jı evindarekî pirs kırın; "Tu ji bo çi digirî?" Got; "Ji bo kenê dawiyê." - Aşık birine sormuşlar; "Neden ağlıyorsun? demiş ki; "Sonraki gülüşler için."

Jı her hesinî şûr çênabin. - Her demirden kılıç yapılamaz

Jı hırçkê du eyar dernayê. - Bir ayıdan iki post çıkmaz.

Jı pıra pır dıçe jı hındıka hındık. - Çoktan çok gider, azdan az.

Jı rovi fenektır tune jı eyarê wi pırtır tune. - Tilkiden kurnaz yoktur, derisinden de çok yoktur.

Jı qantır re gotin 'bavête kîye?' got xalêmi hespe!. - Katıra 'baban kim?' demişler, dayım attır! demiş.

Jı xelkêre masigıro jı xwere kwêsigıro. - Elaleme balıkçı kendine kaplumbağacı

Jın kelehe mêr gırtiye. - Kadın kaledir erkek tutsaktır.

Jına ne delal, çavê mirov dıêşine, jına delal dılê mirov dıêşine. -Çirkin kadın göz ağrıtır, güzel kadın gönül ağrıtır.

Jıné rınd u meré bihiş belayé seré gunde. - Güzel kadın ile akıllı erkek köyün başına beladır.

Jijo destê xwe, ser çelike xwere birîya û gotîya:çika şahîka. - kirpi yavrusunu, "ne güzel yumuşacık" diye okşarmış.

‎Jiyana rojekîye bi rûmet, ji jiyana salaye bi koletî çêtire. - Bir günlük onurlu yaşam, yıllarca boyun eğip kölece yaşamaktan iyidir

Kanya ku tu avê jê vexwi kevra navêjyê. - Su içtiğin kaynaga taş atma.

Karê ne ji mire bayê wê di ser mire. - Benim olmayan isin yeli üzerimden geçsin.

Keça gan nîsandayê didan. - Kızın gönlü varsa gülümser.

Keçkê bêbav çiyayê bêav. - Babasız kız susuz dağ gibidir.

Keda helal dibe mû naqete, keda haram bibe weris ji diqete. - Helal ekmek kil olsa kopmaz, haram ekmek halat da olsa kopar.

Ker ji kera çedibin. - Eşekten, eşek doğar.


Kerêmın çu seferê , hat seferê, dîsa kerê berêye.- Eşegim gitti sefere geri geldiğinde hala aynı eşekti.

Kerê mıri ji gur natırse. - Ölmüş eşek kurttan korkmaz.

Kere reş xwe spi dıbine.- Kara eşek kendini ak görür

Kes nakeve gora kesi. - Kimse kimsenin mezarına girmez.

Kevir çiqasî jî di avê de bimîne, dîsa nerm nabe. - Taş ne kadar suda kalsa da, yine de yumuşamaz.

Kıhêl dı bin mêrxasan de dıbezın. - Küheylan at, yiğidin haslarının altında koşar.

Kırinek ji hezar gotinan çêtir e. - Bir eylem, binlerce söyleyişten iyidir.

Ki tî be nan u av,Ki têrbe dîl'da yâr dîxwaze. - Aç olan aş, tok olan aşk ister.

Ku agir bi çiyê ket ter û hişk tev dişewitin. - Bir dağa ateş düşerse, kuru ile taze beraber yanar.

Ku kela şorbê çû, buhayê heskê pere nake. - Çorba taşarsa kepçenin degeri para etmez.


Ku te gırt bermede, ku te berda bı dû nekeve. - Tuttunsa birakma, bıraktınsa ardına düşme.


Kûçık bi quşandiné nabe tajî. - Köpek tüy kırpma ile tazı olmaz.


Kurme dare ne ji dare be dar kurme nabe. - Ağacı kemiren kurt ağaçtan olmasa ağaç kurtlanmaz.

Lê kaliyê lê koriyê; mirin çêtireji feqiriyê. - Ah yaşlılık, ah körlük; ölüm yoksulluktan iyidir.

Li dînê netirse, li dîniké bitirsE. - Deliden değil, salaktan kork.

Li bejnê neri bi zêra kirî, laçek rakir kertkê guri. - Boyuna posuna baktı altınla aldı, örtüsünü kaldırdı kel çıktı.

Li kerê mirî digere ku nala jêke. - Ölmüş eşek arıyor ki nalını kopara.


Mala me li çoyê meye; çoyê me li ser milê meye. - Evimiz sopamızda, sopamız omzumuzun üstündedir.

Mala mêran kaniya zêran. - Yiğitlerin evi, altın çeşmesidir.

Malê axê diçe canê xulêm dêse. - Ağanın malı gider, uşağın canı yanar.


Malkê ji gund bar kir, re ferah bû. - Köyden bir aile göçtü, köy rahatladı.

Mal li ser malê nabe. - Ev üstünde ev olmaz.

Mal mala teye lê bi alyê firaxa nere. - Ev evindir ancak mutfak tarafına gitme.


Me go lexe te kuşt.Vur dedik öldürdün

Meger li newala nebin xeyala. - Vadilerde dolaşma, kabus görme.

Misafir üzerine gelen ikinci bir misafiri sevmez, ev sahibi ise ikisini de sevmez.


Mer meran dıkujin,ew ura dışwe. - Yiğidi yiğide kırdırıyorlar, sen oturmuş işkembe yıkıyorsun.

Mêr ketina quara, jin di çûna hawara. - Erkekler korkudan pustu, kadınlar yardıma koştu.

Mêrikî li hespé xelkê timî peya ye. - Başkasının atına binem adam her daim yayadır.


Mırî venagere bi girî. - Ölü, ağlamayla geri dönmez.

Mırın mırıne xırexır çiye? - Ölüm ölümdür, hırıltı nedir?

Mırişk çav batê kir qulê xwe katand. - Tavuk,kaza özenip suya girince boğuldu.

Mırişka bıgere wê lingê wê bi zelq be. - Gezen tavuğun ayağında pislik olur.


Mirazê mın dıl be, ber seriyê mın kevır be. - Gönlümün muradı olsun, yastığım taştan olsun.

Mirov ji keré hevala zu peya dibe. - İnsan arkadaşının eşeginden çabuk iner.

Mirov pîr dıbe, dıl pîr nabe. - İnsan yaşlanır, gönül yaşlanmaz.

Mirov xwe bi destê xwe ne xurine xura mirov naskê. - İnsan kendini kendi eliyle kaşımazsa kaşıntısı geçmez.

Mala pır jına xırabu jı bına- Evde çok kadın (Örnek: gelin, kayın valide vs.) varsa o evin düzeni kökten bozulur.

Nabêjin kê kir; dibêjin kê got. - Kim yaptı demezler, kim söyledi derler.

Nan û pivaz hebe nexwesi çavresiye. - Ekmek ve soğan olursa hastalık çekememezliktir.

Nanê xwe bide nanpêja, bila nanekî te zêde biçe. - Bir ekmeğin fazla gitse de, ekmeğini usta ekmek pişiricisine ver.

Navê gur derketiye; rovi dinya xera kir. - Kurdun adı çıkmış; tilki dünyayı yıktı.

Ne dujminê xeraba bin; dujminê xerabiyê bin. - Kötülerin düşmanı değil kötülüğün düşmanı olun.

Ne fene, ev çi dar û bene? - Tuzak değilse, bu ne değnek ve iptir?

Ne sar li te tê, ne germ li te tê. - Sana da ne soğuk yarıyor, ne sıcak.)

Ne xwar ne da hevala, geni kir avêt newala. - Ne yedi ne arkadaşlara verdi, kokuttu vadilere attı.

Nıvışta bê tışt, xwedyê xwe kust. - Ücretsiz muska sahibini öldürdü.

Nızanın,dor dakavi bar kudo. - Sopa kimin önüne düşer, bilinmez.

Pısıké malé, lı kuçıka malé natırse. - Evin kedisi, evin köpeğinden korkmaz.


Pivaz, çı sor çı sipi. - Soğan, ne kırmızı ne beyaz.

Nine inanmıyordu evlenmeye, evlendi şimdi de çocuk istiyor

Qantir nazê xwê sin nayê. - Katır doğurmaz, tuz yeşermez.

Qedrê gulê çi zane; kelbes divê kerê res. - Gülün değerini ne bilir; devedikeni ister kara eşek.

Qenciya herî mezin zanîn e. - En büyük iylilik bilgidir.

Qûna wê qûna mirişkêye hêkê qaza dike. - Tavuktur ama kaz yumurtası yumurtluyor.

Qûsî naxwe avrîya mesî.- Kaplumbağa balığın artığını yemez.

Reng rengin, sor bi dengin. - Renk renktir, kırmızı ünlüdür.

Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.

Rêya dirêj bi gavên biçûk dest pê dike. - Uzun yol küçük adımlarla başlar.

Rêzê êş li mal néye payîn. - Değirmen sırası evde beklenmez.

Roja xweş bi serîda xweşe. - Güzel gün gün başlarken güzeldir.

Rovi ne di çu kulêr, hejik jî tirîya xweve kir. - Tilki zaten deliğine zor giriyordu bir de kuyruğuna çalılık bağladı.

Rûyê reş ne hewci teniyêye. - Kara yüze is gerekmez.

Rohn dıkım nan deré, tir dıkım dan deré -Ayran çorbasını sulu yaptığım zaman ekmek gider,az sulu yaptığım zaman içindeki buğday dan gider.

Rıh dıbe bost düjmün nabe dost- Sakal bir karış kadar uzar, ama düşman dost olmaz.

Rovi'ki berdayi çétıre jı şereki gırédayi- Özgür bir tilki, bağlı bir aslandan iyidir

Serê çûka qali çenabê. - Kuş kafasından kavurma olmaz.

Sê wêne dost hene: Nano, gano, cano. - Üç türlü dost vardir: yiyici, ırz düsmani, candan dost.


Séwa halméke,mekeve bin qalméke. - Bir parça lokma için düşme.

Siware xalke tum payayı. - Başkasının atına binen hep yayadır.

Simbêl bi pisika ji heye. - Bıyıkk kedide de vardır.

*sere ber mınneta bıla kevte bın Ziyereta - minnet edeceğime mezarın altında olayım

Şahdê rovi terya wiye. - Tilkinin tanığı kuyruğudur.


Şam şekira welat şêrintira. - Şam şekerdir ama vatan daha tatlıdır.

Şerm, şerefa jina ye.- Haya, kadının şerefidir.

Şér dımre navéwi, çélek dımre postéwi dımine.- Aslan ölünce adı, inek ölünce postu kalır.

Şêr şêre. çi jıne çi mêre.- Aslan aslandır, dişisi erkeği fark etmez.

Şeva reş keleha mêraye. - Kara gece yiğidin kalesidir..

Şûşa dıl ku şkest nacebıre. - Gönül camı bir kırılırsa artık birbirine yapışmaz.

Şıkefta sed pez heryê wê sed û yek pez ji heryê. - Yüz koyunun sığdığı yere yüzbir koyun da sığar.

Şûr kalanê xwe nabıre. - Kılıç kınını kesmez.


Taji bi zorê nare nêçirê. - Tazı zorla ava gitmez.

Te cat,Xudé ra murat. - Senden çaba, Allahtan murat.


Teyrê ku gost dixwun nikilxwarin. - Et yiyen kartallar eğri gagalı olur.

Tükürmüşler kurbağaya kurbağa demiş ki Benim yüzüm denizden ıslanmıyor, tükürüğünden mi ıslanacak.


Tışte belaş weke laş. - Beleş, leş gibidir.


Tırs ne kêmasî ye, netirsîn zêdehi ye. - Korku eksiklik değildir, korkmamak fazlalıktır.

Tırsa gur ji baranê heba wê ji xwere kulavek çêkra. - Kurdun yağmurdan korkusu olsaydı kendine bir aba yapardı.

Tu cehnemê nebini buhust bi te xwes nabe. - Cehennemi görmezsen cennet sana tatlı olmaz.

Tu çi têxi kewarê wê ew bê xwarê. - Dolaba ne koyarsan onu alırsın.

Tû paz ne dîtîya ma pişkul jî ne dîtîya. - Hadi sürüyü görmedin, boklarını da mı görmedin.

Tû Meriyi Tû İnsani. - Sen Adamsın, sen insansın.


War ew ware lê bihar ne ew bihare. - Yer aynı yer ama bahar aynı bahar değildir.

Wek tirya kere; ne kin dibin ne direj. - Eşeğin kuyruğu gibi, ne uzuyor ne kısalıyor.

Wê ev hevira hin gelek avê hiline. - Bu hamur daha çok su kaldırır.

Xeber çekê jinêye. - Kızarak ve bağırarak laf söylemek kadının silahıdır.

Xem neke kes nîzane, tu dî navxweda çî dîbeşérî. - Merak etme, kimse bilemez içinde ne gizlediğini.

Xeta xwar ji gayê pire. - Eğri çizgi yaşlı öküzdendir.

Xilt çiqas axê bikole bi serê xwe dadike. - Köstebek ne kadar toprağı kazarsa başına döker.

Xezalê baztir nîne, jî nesîbê xwe pêda na xwê. - Ceylandan daha atiği yoktur ancak o bile nasibinden öteye geçemez.

Xudé hebe,kes tunebe. - Allah olsun, kimse olmasın.

Xudé noka dıde evé bé dıdan. - Allah nohutu dişsize verir.

Xudê ji yekire xera bike diranê wi di pelûlê de diskê. - Allah birisinin işini bozarsa dişi sütlaçta kırılır.

Xwedîye fıse xwe dihise. - Osuruğun kokusunu ilk yapan duyar.

Xwediye xêra, dibe rebené-evdalé ber dera. - Hayır sahibi, kapı önü garibanına döner.

Xwestek û kodik bi sûnde? - Dilencilik ve utangaçlık olmaz.

Xweş dibe cihe xençera, xweş nabê cihe xebera. - Hançer yarası bile iyileşir ama gönül yarası iyileşmez.

Ya herro,ya merro. - Ya gidersin, ya ölürsün.

Ya nare as, ya ji dire asvan dikuje. - Ya değirmene gitmiyor ya da gidip değirmenciyi öldürüyor.

Yêk ku nefsa xwe islah nekiriye, nikare yekî din islah bike. - Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez.

Yek ta nabe, du ta tê ranabe. - Bir iplik olmuyor, iki iplik geçmiyor.

Zıkê zaroka kirve lê zimanê wan nagere. - Çocuklarin karınları söz doludur ama dilleri dönmez.

Erkek bir kaynaksa kadın bir havuzdur, havuz çatlaksa kaynaktan gelen su birikmez.

Zimanê dirêj darkukê serê xwedyê xwe ye. - Uzun dil sahibinin başına agaç kakandır.

Zor gêzerê radıke. - Zor, havucu kökünden çıkarır.

Karnını 2 ekmeğe alıştırma endamını 2 fistana alıştırma elbet bir gün yokluğunu da görürsün

murataltug1985
02-21-2019, 21:09
56 NOGAY ATASÖZLERİ

Adaskanga ayıp yok, kaytıp üyin tapkan song.Şaşırana ayıp yok, dönüp evini bulduktan sonra.

-Adaspayman degen erdi, Karanga tuman adastıradı yolumu şaşırmam diyen adam, karanlık duman içinde yolunu kaybetti

Ağa olayım dersen koşturmaktan geri kalma, zengin olayım dersen, kazanına haram sokma.

Kardeşin, akrabanın kadrini düştüğünda, yaralandığında bilirsin,

ata-ananın kadrini çocuk sahibi olduğunda bilirsin.

Kardeşler tatlı olursa at çok olur, elti-gelin tatlı olursa* yemek için aş çok olur.

-Agaş etten öter, söz süekten öter.
Ağaç* etten geçer, söz kemikten geçer.

Ağaç kesersen uzun kes, yonta yonta kısalır, kilim kesersen kısa kes, çeke çeke uzar.

-Agaş kıyşığın talkı tüzeter, Edem kıyşığın halkı tüzeter.Ağacın eğrisini dalı düzeltir, adamın eğrisini halkı düzeltir.

-Ahıret azabınnan dunıya namısı küşli.
Ahret azabından, dünya namusu güçlü.

-Ak nietliding atı arımas, arbası tozbas.
İyi niyetlinin atı yorulmaz, arabası yolda kalmaz.

-Akıl akıldan üyrik.
Akıl akıldan üstün.

-Akıl bastan şıgar, asıl tastan şıgar.
Akıl baştan çıkar, mücevher taştan çıkar.

-Akıl tabar, til söyler.
Akıl bulur, dil söyler.

-Akıl yasta tuvıl, basta.
Akıl yaşta değil başta.

-Ala azbandı böri aşar, yarlıdıng yıygan malın töre aşar İyi boğayı kurt yer, fakirin topladığı malı zengin yer

-Aldı tegerşik kaydan köşse,songgısı da sonnan köşer Ön tekerlek nereden geçerse, arka tekerlek de ordan geçer

-Algasagan kız kievge barmas, barsa da ongmas Çabuk evlenmek isteyen kız evlenemez, evlense de hayır getirmez.

-Algasagan suv tengizge etpes.
Hızlı akan su denize yetişmez.

Elma ye de su iç-hastalanma göreyim, mısır ye su iç te şişmanlama göreyim.

Almaktıng körki – bermek.
Almanın sonu-vermek.

-Altı yasar altıstan kelse, alpıs yasar aldına şıgar.Altı yaşındaki uzaktan gelse, altmış yaşındaki onu karşılar.

-Altın kapılıdıng kullıgı agaş kapılıga tüser.Altın kapılıya hizmet etmek, ağaç kapılıya düşer.

Anadıng köngili balada,baladıng köngili dalada Ananın gönlü balada, balanın gönlü dışarda.

-Aram batar, ak kalkar.
Kötülük batar, iyilik kalkar.

-Aram kapşıktıng tübi tesik.
Haram kabın dibi delik.

-Aramzadeding koynı tolı, beti kara.
Haramzadenin koynu dolu, yüzü kara

Arkasına ötken ayavşıl bolar.
Bir acıyı yaşayan kişi , aynı acıyı yaşayanların halini anlar


-Arık oydan öler, semiz maydan öler.
Arık nasıl doyacağım diye ölür, besili yağdan ölür.


Aşık oynayan azar, top oynayan* tozutur, koyun besleyip kuyruk yiyen de hepsini geçer.

Asılsız astan kıtar, yavapsız sözden kıtar.Cimri adamı açlıktan öldürür, az konuşan da cevapsızlıktan öldürür.

At arısa tuvlak, er arısa avırak.
At yorulursa sersemler, yiğit yorulursa hastalanır.

-At avnagan erde tük kalar.
At oynayan yerde tüy kalır.

Atın bahtına gün doğsa ağızlığı ile su içer, insanın başına gün doğsa eteği ile su içer.

-At iygisi* arıkta biliner, er iygisi yarlılıkta biliner Atın iyisi arıklıkta, yiğidin iyisi fakirlikte bilinir.

-At sürinmes bolarma, edem yangılmas bolarma Atın sürçmezi olmaz, adamın yanılmazı olmaz

-Ata baladıng sını.
Baba oğulun sınayıcısı

-Ata barda uvıl yas, aga barda ini yas.
Baba varken oğul genç, ağabeyi varken küçüğü genç.

-Ata minmek bir mırad, attan tüspek bir namıs.Ata binmek bir murad, attan inmek bir namus.

-Ata ulınıng atkan ogı da kaypas, aytkan sözi de kaytpas Oğul babası gibi olursa attığı ok da dönmez, söyledeği söz de dönmez.

-Ata- balaga sınşı.
Baba, oğulun öğreticisidir.

Atadan körgen ok yonar, anadan körgen ton pişer Babasından gören ok yontar, anasından gören kürk biçer

-Ataga usap ul tuvmas, anaga usap kız tuvmas.Ataya benzeyip oğul doğmaz, anaya benzeyip kız doğmaz

Atang barda el tanı, atıng barda er tanı.
Baban varken dostları ile tanış, atın varken çevreni gez

-Atang ölse de, atangdı körgen ölmesin.Atan ölse de, atanı gören ölmesin.

Atası maktagandı alma, avıldası maktagandı salma Atasının methettiğini alma, komşusunun methettiğini salma

Atasına yahşılık etpegennen, yahşılık kütpe.Atasına iyilik yapmayandan iyilik bekleme.

-Atasız öksiz-yartı öksiz, anasız öksiz-kerti öksiz.Babasız öksüz yarım öksüz, anasız öksüz gerçek öksüz

Attı kamışı öltürer, erdi namıs öltirer.
Atı kamçı öldürür, yiğidi namus öldürür.

-Atım yok aranda, kaygım yok boranda.
Ahırda atım yok, fırtınadan endişem yok

Atın süygen alasam der, hatının süygen tamaşam der Atını seven kıratım der, kadınını seven temaşalığım der

-Avla tolu malıng bolganşa, er erde dosıng bolsın Avlu* dolusu malın olacağına* her yerde dostun olsun

-Avıl iyti ala bolsa da, böri körse biriger.
Ağılların köpekleri ayrı ayrı olsalar da, kurdu gördüklerinde birleşirler.

-Avıldasıng kim bolsa, adanasıng sol.
Komşun kimse, kardeşin odur.

-Avılga aytsam aşadı, kongısıga aytsam kosadı.Halktan birine söylesem yayılır, komşuya söylesem çarpıtır.

-Avırmagan baska yavlık baylama.
Ağrımayan başına bez bağlama.

-Avıruvdıng aldın al.
Hastalığın* önünü kes.

-Ayagı baskanın, közi tanımaydı.
Ayağın nereye bastığını göz görmez.

-Ayagı yaman tördi bulgaydı, avızı yaman eldi bulgaydı Ayağı kötü baş köşeyi batırır, ağzı kötü cemiyeti karıştırır.

-Ayagın körüp asın iş, anasın körip kızın al. Ayağını* görüp aşını iç, anasını görüp kızını al.

-Ayagına kara da kımızın iş, anasına kara da kızını al.Ayağına bak da kımızın iç, anasına bak da kızını al.

-Ayavlı dostıng malı bir, kemege mingenning yanı bir.İyi dostun malı bir, gemiye binenlerin canı bir.


Rüzgâr olsa üşütür, bulut olsa ısıtır, doğup büyüdüğü yerleri aptal kişi unutur

Ayda bir at vermektense, her gün bir tabak yağ vermek daha iyidir.

-Ayday bilmes at öltirer, söyley bilmes söz keltirer Sürmesini bilmeyen at öldürür, konuşmasını bilmeyen söz getirir

-Aytarman-mennen keter, tınglamasang -sennnen keter Söylerim benden gider, dinlemezsen senden gider

-Aytkanga ıynanma, akılınga kelse ıynan Söylenene inanma, aklına yatana inan.

-Ayırılgandı ayuv er, Bölingendi böri er.
Ayrılanı ayı yer, bölüneni kurt yer

Az ye çok çiğne- döğülmez kuvvetli olursun az söyle çok dinle- yanılmazsın.

Az aşagan, taza aşar.
Az yiyen, temiz yer birşey bırakmaz

-Az söz-altın, köp söz kümis.
Az söz altın, çok söz gümüş.

-Azdı bilmegen, köpti de bilmes.
Azı bilmeyen çoğu da bilmez.

-Aşıkkan aska piser.
Acele edenin ağzı yanar.
*
Bakkandı bilmegen, bagıslagandı da bilmes. Mala bakmasını bilmeyen, değerini de bilemez.

Bakırak-bakırak bardı aytar, bargan sözin yartı aytar Herşeyi sahiplenen varolanı söyler, söylerken de yarım söyler.

-Baladı yastan, kelindi bastan terbiyalav.Çocuğu küçüklükten, gelini geldiği andan itibaren terbiyele.

-Balalı kargaga kok artpas.
Yavrulu kargaya yiyecek kalmaz

-Balalı üy-bazar, balasız üy-mezar.
Çocuklu ev pazar, çocuksuz ev mezar.

-Balalı üyde melek bar, balasız üyde elek bar Çocuklu evde melek var, çocuksuz evde elek (anlaşmazlık) var.

Balam barar erge, bele-kaza barmasın.
Kızım evleniyor, bela-kaza onunla gitmesin

-Balık süygen suvga etegin malar.
Balık seven, suya eteğini salar.

-Barma töre kasına, bayısang özi keler kasınga.Çıkma zenginin karşısına, sen zengin olursan kendisi gelir karşına.

-Bas baladan, mal tanadan.Akıllı insan çocukken belli olur, iyi inek danalığında belli olur.

-Basına payda etpegen, dosına payda etpes.Kendisine faydası olmayanın, dostuna faydası olmaz.


Başına gelen belâdan, eteğini kesip de olsa, kurtul

-Bay mınan barıspa, betir minen kürespe.Zengin ile barışma, yiğit ile uğraşma.

-Baydıng kızı ölmey, yarlıdıng kızına kün tuvmas.Zenginin kızı ölmeden, fakirin kızına gün doğmaz.

-Baysız pişe-patşa.Kocasız kadın-kraliçe

-Bereket kelinning ayagınnan, şobannıng tayagınnan.Bereket gelinin ayağından, çobanın dayağından

-Bergen üyine barayık, beren-şeren eteyik.Verenin evine gidelim, ne varsa altını-üstüne getirelim

-Bergen yumart tuvıl, algan yumart.Veren cömert değil, alan cömert

-Bilegi yuvan birdi yıgar, bilimi artık mıngdı yıgar Bileği güçlü biri yıkar, bilimi fazla olan bini yıkar

Bilene bir çalsan saz, bilmeyene davlumbaz az.

-Bir edemning üyi kalası bolar, ası – balası bolar.Cimri, hasis adamın evi kalesi olur girilmez aşı-yemeği, çocuğu gibi kıymetli olur.

-Bir şeşekey men yaz bolmas.Bir çiçekle yaz olmaz.

-Birev söyler, birev uyalar.Biri söyler, biri utanır.

Olacak on yaşında da çocuk değil, olmayacak yirmi beşinde de çocuk.

-Böri bolsang kök bol, er bolsang – aytkanınga berk bol.Kurt olursan gök (boz) ol, yiğit olursan sözüne sadık ol

-Böriding kuyrıgın keskeni men, ol iyt bolmas.Kurdun kuyruğunu kesmeyle o it olmaz.

-Borışlı ölmes, şerli öler.Borçlu ölmez, şerli ölür

-Bos mıltık eki kisidi korkustar.Boş tüfek iki kişiyi korkutur.

-Bügüngü isingdi tanglaga kaldırma.Bugünkü işini yarına bırakma.

Büldirvüşi ining bolsa, tüzetüvşi agang bolsın.Bozguncu, dağıtıcı kardeşin varsa, düzeltici, birleştirici annen olsun

Bulanık suda balık olur, çok konuşan kişiden belâ gelir.
*
-Dos bergenning tısına karama.
Dostunun* verdiğinin dışına bakma.

-Dos doska kerek, asabı durıs kerek.
Dost dosta gerek, hesabı dürüst gerek.

-Dos esabı köngilden.
Dostun hesabı gönülden.

-Dos üyinde oltırıp ket, duşpan üyinde turıp ket.Dostunun evinde oturup git, düşmanının evinde oturmadan, görüşmeni bitir ve hemen ayrıl.

-Dosıng berse kım, uvısınga yım.
Dostun verse sus, avucunu yum.

-Dosınga mungkir kazba, özüng tüsersing Dostuna çukur kazma, kendin düşersin.

-Dosıngnıng asın duşpanday aşa.
Dostunun aşını düşman gibi ye.

Dostunun bıçağı ile boynuz kes, düşmanının bıçağı ile kilim kes.

-Duşpan ayakka, dos baska karar.
Düşman ayağa, dost başa bakar.

-Duşpan külip üyreter, dos urısıp üyreter. Düşman gülerek öğretir, dost azarlayarak öğretir.
*
Adam olacak çocuğun insanlarla işi var, adam olmayak çocuğun insnlarla ne işi var.

-Edem sözi tas yarır, tas yarmasa, bas yarır Adam sözü*taş*yarar,*taş*yarmasa baş yarar

-Edem üreginde arslan yatagı bar.
İnsan yüreğinde aslan yatağı var.

-Edem-edemge konak, yan-tenge konak Adam adama konak, can tene konak.

-Eki ölşe, bir kes.
İki ölç, bir kes.

-Eki sıyırdıng ayranı köp, eki hatınnıng vayranı köp İki sığırın ayranı çok, iki kadının dedikodusu çok olur.

-El agasız bolmas, ton yagasız bolmas.
El ağasız olmaz, kürk yakasız olmaz.

-El almagan, elli yıl yatar.
Halkın kaldırmadığı elli yıl kalır.

-El bolgan erde betir de bolar.
İnsanların olduğu yerde yiğit de olur.

-El bolmasa, suvık yok.
Yel olmazsa soğuk yok.

-El espese, şöp bası kıymıldamas.
Yel esmezse çöp başı kımıldamaz.

-El kaznası-eski söz.
Halkın hazinesi-eski söz.

-Elde amanşılık bolsa, elşi avırar.
Halk içinde hastalık yoksa, iyileştirici hasta olur.

-Eldi sökpe.
Ülkeni kötüleme.

-Elding avızına elli arşın böz etpes.
İnsanların ağzını kapatmaya elli arşın bez yetmez.

-Elding işi-altın besik.
Halkın işi-altın beşik.

-Elim boluvdan edem boluv kıyın.
Alim olmaktan adam olmak zor.

-Elli yıldan el yangırar.
Elli yılda toplum yenilenir.

-Emisting iygisine kurt tüser.
Yemişin iyisine kurt düşer.

-Er aytpas, aytkanınnan kaytpas.
Yiğit demez. dediğinde de sözünden dönmez.

-Er iygisi burınlı bolar.
Erkeğin iyisi burunlu olur.

-Er kadirin el biler.
Yiğidin kadrini çevresindekiler bilir.

-Er kartaydı – kuş taydı, ekevledi soltanım.Erkek yaşlandı- gücü tükendi, kötülükler çoğaldı.

-Er kayratlansa, ekev bolar.
İnsan kendine güvenirse, gücü iki kat artar.

-Er ötirik söylemes, ep ötirik söyler.
Erkek yalan söylemez, şartlar yalan söyletir.

-Er tamırınnan er tamırı köp bolar.
İnsanlar arasındaki akrabalık, yerdeki köklerden daha fazladır.

-Er tarıkpay molıkpas.
İnsan darda kalmadan rahata ermez.

-Er yangılıp kolga tüser, kus yangılıp torga tüser İnsan yanılır esir düşer, kuş yanılır kafese girer

-Er yanılmay bolmas, at sürinmey* bolmas.İnsanın yanılmazı olmaz, atın sürçmeyeni olmaz.

-Er şıragı-eki köz.İnsanın ışığı iki gözü.

Erden ozuv bar, elden ozuv yok.
Erden vazgeçilir vatandan vazgeçilmez.

-Erding atın ya atı şıgarar, yade hatını şıgarar.Erkeğin adını ya atı çıkarır, ya da kadını çıkarır.

İnsan güçlü olursa baş düşmanları dost olur, güçsüz düştüğünde ise dostları kaybolur.

-Eri baydıng eli bay.
İnsanı zenginin, ülkesi zengin.

-Erte turgan erding ırısı artık.
Erken kalkanın rızkı çok olur.

-Esaplı dostıng malı bir, antlı dostıng yanı bir Hesabını bilen dostların malları bir, yeminli dostların canları bir.

Esitken yangılıs, körgen kerti.
İşiten yanlış, gören doğru.

-Et kanlı bolsın, yigit yanlı bolsın.
Et kanlı olsun, yiğit canlı olsun.

-Etispesti ongmas kuvar.
Talihsiz kişi olmayacak işlerin peşinden koşar.
*
-Hatın karıganın bilmes, eşek arıganın bilmes.Kadın ihtiyarladığını bilmez, eşek yorulduğunu bilmez.

Kadınlardan kadın var serçe etinden aş eder, kadınlardan kadın var koca gövdeyi kaybeder.

Kadınlardan kadın var kuru suyu aş eder, kadınlardan kadın var* kör* gözü yaş eder.


*
İesin sıylagannıng iytine süek taslar.
Sahibi saygı gören kimsenin köpeğine kemik verilir

-İnisi bardıng-tınısı bar.
Kardeşi olanın arkası kuvvetli olur.

-İslese kulday, tursa biydey.
Çalıştığında işçi gibi, oturduğunda bey gibi

-İytli konak oramga sıymas.
Köpekli konuk sokağa sığmaz.

-İyttey kabıp, attay tevip.
İt gibi ısırır, at gibi teper

İytting yamanı in kazar, pişe yamanı-künde azar. Köpeğin yamanı çukur kazar, kadının kötüsü hergün tartışır.

-İşip toymagan, yalap toymas.
İçip doymayan, yalayıp doymaz.
*
-Kadere bergen attıng tüsine karamas.
Kaderin verdiği atın dişine bakılmaz.

-Kadir bilmes kardaştan, kedir bilgen yat yahşı.Kadir bilmez kardeşten, kadir bilir yabancı iyi.

Kalgan iske kar yavar.Kalan işe kar yağar.

-Kamışıdı silke almagan, özüne tiygister Kamçıyı sallamasını bilmeyen kendisine vurur

-Kan şıkkandı karga biler, yan şıkkandı molla biler Kanın çıktığını (kokusunu)* karga bilir, can çıktığını molla bilir.


Yükün ağırlığını çeken at bilir, iyi oğul doğduğunu kardeş değil diğer insanlar bilir.

-Kar küregen aslık kürer.
Kar küreyen, aş kürer.

-Karama özine-kara sözine.
Kendisine bakma, sözüne bak

Kardaştıng azarı bolsa da, beteri bolmas Kardeşin azarlaması olsa da, kötülüğü olmaz.

-Karga neşe çakırsa da, kaz bolmas.
Karga ne kadar bağırsa da, kaz olmaz

-Karga şakırıp kıs bolmas, torgay şakırıp yaz bolmas.Karganın bağırmasıyla kış olmaz, serçenin ötmesiyle yaz olmaz.

-Kat – yigitting is bası, aldında ezir ası.
Elleri nasırlı yiğidin aşı önünde hazır olur.

-Kat bilmegen zat bilmes.
Ellerinde nasır bilmeyen hiç bir şey bilmez.

-Kazan avızı aşık bolsa, iytke de namıs kerek Kazanın kapağı açıksa, o zaman köpeğin namuslu olması gerek.

-Kazannıng karası yugar, yamannıng belesi yugar.Kazanın karası bulaşır, kötünün belâsı bulaşır

-Kazanı asuvlıdıng kapısı yabılmas.
Kazanı kaynayan evin kapısı kapanmaz.

-Kazanı kırda, oşagı üyde.
Kazanı kırda, ocağı evde

-Kel demek bar, ket demek yok.
Gel demek var, git demek yok.

-Kelgenşe konak uyalar, kelgennen song konakbay uyalar Gelinceye kadar* konuk utanır, geldikten sonra ev sahibi utanır.

-Kelin kemtiksiz bolmas, kayınana kemiriksiz bolmas Eksiği olmayan gelin olmaz, konuşmayan kaynana olmaz.

-Kemege mingenning tilegi bir.
Gemiye binenlerin dilekleri birdir

-Kengesli ton keng şıgar.
Çok danışılarak biçilen kürk bol olur

-Kerek tastıng avırlıgı yok.
Gerekli taşın ağırlığı olmaz.

-Kerekpesti yıymasang, kerekkende tappassıng Gerekmezi toplamazsan, gerektiğinde bulamazsın

-Keşe karanga bolsa, yuldızı yarık bolar.
Gece karanlık olsa, yıldızı parlak olur.

-Kisige munkir kazsang, özing atılarsıng Başkasına çukur kazarsan, kendin düşersin

-Kisige yamanlık tilegenşe, özinge yahşılık tile.Başkaları için* kötülük isteyinceye kadar, kendine iyilik iste.

-Kökke köterip kelgendi, erge karatıp yiberme.(Seni) göklere çıkarıp geleni, yere baktırıp gönderme.

-Kökürekte bar, kolda yok.
Gönülde var, elde yok.

-Kol kıbırdasa, avız da kıbırdar.
Kol kıpırdasa, ağız da kıpırdar

-Konak az oltırıp, köp sınaydı.
Konuk az oturur, çok görür.

-Konak bolsang kolga tüs, yolavşı bolsang yolga tüs Konuk olsan iyi evsahibine rastgel, yolcu olsan yola düş

-Konak bolsang, tiling tıy.
Konuk olsan, dilini tut.

-Konak kelse et piser, et pispese bet piser Konuk gelse et pişer, et pişmese yüz pişer (ev sahibinin yüzü kızarır).

-Konak toysa esikke karar.
Konuk doysa eşiğe bakar.

-Konaktıng kursagı toysa, közi yol karar.
Konuğun karnı doysa, gözü yolda olur.

-Köp biledi degen küledi, özim bilemen degen öledi.Başkaları çok biliyor diyen güler, yalnız ben bilirim diyen ölür.

-Köp sözding azı yahşı, az sözding özi yahşı Çok sözün azı güzel, az sözün özü güzel

-Köp tükirse köl bolar.
Herkes tükürse göl olur

-Köp yaşagannan sorama, köp yurgennen sora Çok yaşayandan sorma, çok gezenden sor

-Köp-korkıtadı, teren-batıradı.
Çok korkutur, derin batırır.

Bir araya gelenler konağını iyi ağırlar, yardımlaşan düşmahdan kurtulur.

-Köpten koyan kutılmas, yalgızdıng aytkan sözi tutılmas Çokluktan tavşan kurtulmaz, yalnızın söylediği söz tutulmaz

-Köpten koyan kutılmas.
Çoktan tavşan kurtulmaz.

-Köpting avazı bir bolsa, birding avazı yok bolar.Çoğunluğun sesi bir olsa, tek kişinin sesi yok olur

-Korkak mıng öledi, betir bir öledi.
Korkak bin ölür, batır bir ölür.

Korkaktan sorama közi aytar, tentekten* sorama sözi aytar Korkağa sorma gözü söyler, aptala sorma sözü söyler

-Korkaktı köp kuvlasang, betir bolar.
Korkağı çok kovalarsan, cesur olur.

-Körklige köne kiygistseng de, yarasar.
Gösterişli, yakışıklı olana eski-püskü giydirsen de yakışır.

-Korkpa marttıng kısınnan, kork aprelding besinnen.Korkma martın kışından, kork nisanın beşinden

-Kösevi uzınnıng kolı küymes.
Maşası uzunu olanın eli yanmaz.

-Köz korkak-kol batır.
Göz korkak, kol batır.

-Közel-közel tuvıl dı, köngil tüsken-közel di.Güzel güzel değildir, gönlün sevdiği güzeldir.

-Közing avırsa, kolung tıy, işing avırsa, avızıng tıy.Gözün ağrırsa elini tut, karnın ağrırsa ağzını tut.

-Kudalık ayırılsa da, tuvganlık ayırılmas.
Dünürlük ayrılsa da, akrabalık ayrılmaz.

Yanmış ovayı su bassa bile kazın göğsüne su yapışmaz, anlamayan adama söz söylesen kulağının dışında kalır.

-Küle baksang, köylegine yamavlık sorar.Fakirle samimi olsan, gömleğine yamalık kumaş ister.

-Kulluk etkende kulday bol, atlanganda biydey bol.Çalıştığında işçi gibi ol, ata bindiğinde bey gibi ol.

-Külme doska, keler baska.
Gülme dostuna gelir başına

-Kün körmegen kün körse kündiz şırak yandırar.Gün görmemiş gün görse gündüz çıra yakar.

-Kündesting otı da, suvı da kündes.
Birbiriyle cekişen iki kadın (kuma)’nın ateşi de, suyu da tartışır.

-Künşi köbeymes, bakılşı bayımas.
Kıskanç adam büyük aileli olmaz, kötü adam zenginlemez.

-Kus uyasında ne körse, uşkanda da sonı eter.Kuş yuvasında ne görse, uçtuğunda da onu yapar.

-Kutlı konak kelse, koy egiz tabar.
Kutlu konuk gelse koyun ikiz doğurur

-Küşi etken-küşi etpegenning küşpeni.
Gücü yeten, gücçsüzün efendisidir.

-Kılık kızga kerek, kızdan aldın yigitke kerek.Terbiye kıza gerek, kızdan evvel yiğide gerek

-Kırk yıl saban aydasang, bir yıl türening altınga tier.Kırk yıl tarla sürersen, bir yıl sabanın altına değer.

-Kıs karlı bolsa, yaz yavınlı bolar.
Kış karlı olsa, yaz yağmurlu olur

-Kısıng tuman bolsın, marazıng tımav bolsın.Kışın duman olsun, hastalığın hafif olsun.

-Kız kimdi süyse, sonıkı.
Kız kimi severse, onundur.

-Kız kılıgı man süydirer.
Kız davranışları ile sevdirir


*
-Malı ketken yarlı tuvıl, sını ketken yarlı.
Malı giden zavallı değil, şerefi giden zavallı

-Maslagatlı toy tarkamas.
Öğütlü törenler sonlanmaz.

–Meneli*söz maldan artık.
Manalı söz maldan güzel.

-Mısalsız söz-tuzsız as.
Misalsiz söz-tuzsuz aş.

-Mısırda patşa bolgannan, elimde şoban bolganı artık Mısırda padişah olmaktansa, ülkemde çoban olmak iyi.
*
-Oltırgan kız ornın tabar.
Oturan kız yerini bulur.

-Önerli ölmes, önersiz kün körmes.
Hünerli ölmez, hünersiz gün görmez

-Önerli örge yurer, önersiz körge kirer.
Hünerli başarıya koşar, hünersiz yerin altına (mezara) girer.

-Ong kolıng man berseng, sol kolıng man alarsıng Sağ kolun ile versen, sol kolun ile alırsın

Talihlinin iki dostu bir gelir, talihsizin iki borçlusu bir gelir

Talihlinin evine düğün, şenlik girer, bahtsızın evine ölüm girer


-Orta yolda arbang sınmasın, orta yasta hatınıng ölmesin.Yolun ortasında araban kırılmasın, hayatının ortasında karın ölmesin.

-Ötirik sözding örkeni yok, akılsız kızdıng törkini yok.Yalanın temeli yok, akılsız kızın evi (ailesi)* yok.

Ötirikşi törge bir şıgar, eki şıkpas.
Yalancı baş köşeye bir sefer çıkar, ikinci sefer çıkamaz.

-Ötirikşiding üşin sözi de zaya.
Yalancının doğru sözü bile yalan.

-Ötpes pışak kol keser.
Kör bıçak kol keser.

-Oylamay söylegen, avırmay öler.
Düşünmeden söyleyen hastalanmadan ölür.

-Ozgan yamgırdı yamışı alıp kuvma.
Geçmiş yağmuru yamçı alıp kovalama.

-Özi isine divana, kisi isine kuvana.
Kendi işini önemsemez, başkasının işine sevinir.

Kendi söyleyip, kendisi gülen boş adam, Kendi söyleyip, halkı gülen hoş adam.

-Özi yıgılgan-yılamas.
Kendi düşen ağlamaz.

-Özing arısang, yoldasıngdı öldi dep bil.
yorulduğunda, yoldaşını öldü bil.
*
-Saban tübi-sarı altın.
Ekin dibi-sarı altın

-Sabır tübi-sarı altın.
Sabrın sonu sarı altın.


Sirkeli tay at bolar, simgirikli bala er bolar.Sirkeli tay at olur, sümüklü çocuk er olur

-Söylegennen tıngla, bilgennen angla.
Söyleyenden dinle, bilenden anla.

-Söyley-söyley söz şıgadı, türtkilese köz şıgadı Söyleye söyleye söz çıkar, dürtüklese göz çıkar.

-Söz ben şirkeydi de öltirip bolmas.
Söz ile sivrisineği bile öldüremezsin.

-Söz sözdi şıgarar, ümırık közdi şıgarar.
Söz sözü çıkarır, yumruk gözü çıkarır

-Sözding bası bir puşık, ızı bir kuşak.
Sözün başı tel olur, arkası kuşak olur

Sözün başı bir damla, arkası göl olur

-Sözing sav bolsa, basıng tav bolar.
Sözün halkda yaşıyorsa, hatırın dağ gibidir.

-Suvga süenme, yavga* ıynanma.
Suya dayanma, düşmana (yağıya) inanma.

-Süygenning asın duşmanday aşa.
Sevdiğinin aşını düşman gibi ye.

-Süymesem de süyemen, süygenimning süygeni.Sevmesem de severim, sevdiğimin sevdiğini

-Süymesing kelse, üy sıpır.
Sevmediğin gelirse ev süpür.

-Sırıng aytpa dosınga, dosıngnıng da dosı bar.Sırrını söyleme dostuna, dostunun da dostu var

-Sıylasang sıy körersing.
Değer verirsen, değer görürsün

-Şaşpagan arımas.
Ekmeyen yorulmaz (biçmez).

-Şegertkiden korkkan, egin ekpes.
Çekirgeden korkan ekin ekmez

-Şeşen yigit elge ortak, Şeber yigit malga ortak.Akıllı yiğit yönetici olur, çalışkan yiğit mal sahibi olur.
*
-Tamaktan kalgan yavdan kalganga esap.Damaktan kalan düşmandan kalmış gibidir.

-Tang atpay, künning közi tuvmas.
Tan atmadan günün gözü doğmaz.

-Tarı şaşkan boza işer.
Darı saçan (eken) boza içer.

-Tatuv bolsang balday bol, aşşı bolsang tuzday bol.Tatlı olsan bal gibi ol, acı olursan tuz gibi ol.

Dağda büyüyen çocuğun iki gözü taşta, yetim kalan çocuğun iki gözü yaşta.

Dağda büyüyenin tırnağı sert, yalnız büyüyenin bağrı katı

-Tavdı-tastı el buzar, edem ulın söz buzar Dağı-taşı insanlar bozar, adem oğlunu söz bozar

-Teng tengi men, teke müyizi men.
Akran akranı ile, teke boynuzu ile.

-Tentek özin özi davga sanar.
Aptal kendini deve zanneder.

-Tentek suvga semirer.
Aptal suda bile şişmanlar.

-Tentek toy eter, törinde özi oltırar.
Deli akılsız, divane düğün yapar, baş köşeye kendi kurulur.

-Tentekke künde bayram.
Akılsıza her gün bayram.

-Tentekke tek turmak-kuş.
Aptala, doğru durmak zor.

-Tentekten sorama, özi aytar.
Deliye sorma kendi söyler.

-Tentekting tastarın tekene tozdırar.
Aptal kadının örtüsü çamaşır leğenini eskitir.

-Ter şıkkanın ten tuymas, akşa şıkkanın er tuymas.Terin çıktığını ten duymaz, akçanın çıktığını yer duymaz

-Terek şaşpay tal bolmas, borışlıda mal bolmas.Fidanı dikmeden ağaç olmaz, borçluda mal olmaz.

-Teren yılga tavıssız agar.
Derin nehir sessiz akar.

Çadırda yaşayan çadırını över, yerleşik insan yaktığı küllerden yaptığı dağı över

-Termeni yaman-unı iygi, atası yaman-ulı iygi.Değirmeni kötü-unu iyi, babası kötü-oğlu iyi

-Tevekelşi erge nur yavar.
Coşkulu, çalışkan yere nur yağar.

-Til bir bolsa, is* ör bolur.
Dil bir olsa, başarı yüksek olur.

-Til tas yarar, tas yarmasa bas yarar.
Dil*taş*yarar,*taş*yarmasa baş yarar.

-Til yarası tüzelmes, kılış yarası tüzeler.
Dil yarası düzelmez kılıç yarası düzelir.

-Til- bele, tis-kaya.
Dil belâ, diş kaya.

-Tildi süek yok.
Dilde kemik yok.

-Tiri bolıp sanda yok, öli bolıp körde yok Diri ama canlı değil, ölü ama mezarda değil

-Tiride sıylaspagan, ölide yılaspas.
Diriyken tanışmayan, ölünce ağlaşmaz.

-Tirlikting küşi-birlikte.
Dirliğin gücü-birlikte.

-Tirnekli edem töredi kül eter.
Gücü olan, töreyi köle eder.

-Tisi şıkkan balaga, şaynap bergen as bolmas.Dişi çıkmamış çocuğa çiğnenip verilen aş olmaz.

Dişim, senden razıyım, dilimin kalesisin, dilim, senden razı değilim, başımın belâsısın.

-Tolmaska kuyma, toymaska berme.
Dolmaza dökme, doymaza verme.

-Törkini yuvıktıng tösegi yıyılmas.
Evi yakın olan gelinin döşeği toplanmaz.

-Toyga barsang erte bar, erte barsang orın bar. Düğüne gidersen erken gidersen yer var

-Toygan kız törkinin tanımas.
zengin olup mala doyan kız kendi evdekilerini , yakınların bile tanımaz.

-Toymagannan ton kiyseng, toyda betingdi kara eter.Görmemişin kürkünü giysen, toyda yüzünü kara eder

-Tüedey boynıng bolganşa, tüymedey akılıng bolsın Deve gibi boynun olacağına, düğme kadar aklın olsun

-Tuvar toysa bek keter, yaman toysa, öpke eter Hayvan doysa iyi gider, kötü doysa sana küser.

-Tuvgan elding eri-cennet-, suvı-serbet.
Vatanımın doğduğum yer cennet, suyu şerbet.

-Tuvgan erde er yurer, toygan erde iyt yurer. Yiğit doğduğu yerde yürür, it doyduğu yerde yürür.

-Tuvra aytkan kutılar, aldap aytkan tutılar.Doğru söyleyen kurtulur, yalan söyleyen tutulur

-Tuvra aytkan tuvganga yaramas.
Doğru söyleyenden akraba olmaz.
*
-Ul tuvganga kün tuvadı.
Oğlan doğduğunda gün doğar.

Ulım üyde-ırısı tüzde, kızım üyde-kılıgı tüzde Oğlum evde-rızkı dışarda, kızım evde-sözü dışarda.


Oğlun hiddetlendiğinde baş köşeye kurul, damadın hiddetlendiğinde kapıyı tut.

-Urlagan-bir künali, urlatkan-mıng künali.Çalan bir kez suçlu, çaldıran bin defa suçlu

-Urıspas ul bolmaydı, kelispes kelin bolmaydı.Azarlamayan oğul olmaz anlaşamayan gelin olmaz.

-Uv işken bir öledi, ant işken mıng öledi.Zehir içen bir ölür, yemin eden bin ölür.

-Ürgen iyt kisidi kappas.
Havlayan köpek kimseyi ısırmaz


-Üyinge kelgenge, üydey öpkeng bolsa da, aytpa.Evine gelene, ne kadar öfkeli olsan da, söyleme.
*
Yahşı bergenşe, yaman asıgar.
İyi verinceye kadar , kötü sabredemez

-Yahşı körgenin aytar, yaman bergenin aytar İyi gördüğünü söyler, kötü verdiğini söyler

İyi ile konuşsan bal şeker katmış gibi, kötü ile konuşsan köpeğe kemik atmış gibi (olur).

-Yahşı söz yılandı innen şıgarar.
Güzel söz yılanı ininden çıkarır.

Yahşıdıng eki dosı bir keler, yamannıng eki borışı bir keler İyinin iki dostu birden gelir, kötünün iki borcu birden gelir

-Yahşıdıng yatlıgı yok, yamannıng özligi yok.İyinin yabancılığı yok, kötünün yakınlığı yok.

-Yahşıga kün yok, yamanga ölim yok.
İyiye gün yok, kötüye ölüm yok


İyiye yoldaş olsan yetersin murada, kötüye yoldaş olsan kalırsın utançta.



-Yalangaşka yaz yahşı, maktanşakka yat (yabancı) yahşı.Çıplak olana yaz iyi, övüngeçe yabancı iyi.

-Yalgız at şavıp yuyrik bolmas.
Yalnız at binicisiz birinci olmaz

-Yalgız koydı böri aşar.
Yalnız koyunu kurt yer.

Yalnız başına söz olmaz, yalnız kazık çadır olmaz, saklı içen aş olmaz.

Yalnızın bir işi de sonuçlanmaz, birleşenler ise hiç yorulmazlar.

Yalnızın gündüzü karanlık, yayayı ise hiç sorma.

Yalnızın yayı kaybolsa bulunmaz, çevresi geniş olanın saçma tanesi bile bulunur.

-Yaman arba yol buzar, yaman edem üy buzar.Kötü araba yol bozar, kötü adam ev bozar.

-Yaman arba yol buzar, yaman elşi el buzar.Kötü araba yol bozar, kötü elçi köyü bozar.

-Yaman avıldıng agası bolsa, yarlı avıldıng bayı bolma.Kötü soyun başı olma, fakir köyün zengini olma.

-Yaman aygır anasına kas, yaman edem yoldasına kas.Aygırın kötüsü anasına düşman, adamın kötüsü yoldaşına düşman.

-Yaman aytkan sözin eki aytar.
Kötü söylediği sözü iki kere söyler.

-Yaman evlet ataga sögis keltirer.
Kötü evlat atasına sövdürür.

-Yaman kisiding sözi aşşı, yabagı tonnıng biyti aşşı.Kötü kişinin sözü acı, yünlü paltonun biti acı

-Yaman söz-bas kazıgı, yahşı söz-yan azıgı Kötü söz baş kazığı, güzel söz can azığı

-Yaman tamak yarlı eter, yaman nepsi kor eter.Kötü damak fakir eder, kötü nefis candan eder.

-Yaman ulga da, yahşı ulga da mal yıyma.İyi oğula da, kötü oğula da mal yığma (bırakma)

-Yaman üşin aytaman dep, sırın aytadı.
Geveze doğruyu anlatıyım derken, kendi sırlarını söylüyor.

-Yamanda altın toktamas.
Kötüde altın durmaz.

-Yamandı körmey, yahşıdıng basın bilip bolmas.Kötüyü görmeden iyi bilinmez.

-Yamandı yahşı deseng, börki kara kazanday bolar Kötüye iyi desen kalpağı kazan karası gibi olur.

Kötüden iyi doğar, atamı geçeyim diye, iyiden kötü doğar, geri kalayım diye.

-Yamannıng avızınnan yahşı söz şıkpas.
Kötünün ağzından güzel söz çıkmaz.

-Yamannıng tayagı segiz, biri tiymese biri tier.Kötünün çubuğu sekiz, biri değmese biri değer.

-Yangı elek şüyde bolar, yangı kelin üyde bolar Yeni elek duvarda, yeni gelin evde olur

-Yanımdı almagan maraz-yanımdı.
Canımı almayan hastalık-canımdır zararı yoktur

-Yarlı yatsa öler, bay yuvırsa öler.
Fakir yatsa ölür, zengin koşarsa ölür

-Yarlıdıng baylıgı – denining savlıgı.
Fakirin zenginliği, vücudunun sağlığıdır

-Yartı teri yabınsam da, sosı duniyada üreyim Yarı deri örtünsem de, bu dünyada yaşayayım

-Yarımas yardan kulatar, atkan erden uyantar Kötü adam yardan atar, attığı yerde uyandırır

-Yası yaslaskan teng tuvıl, sözi kelisken teng Yaşı denk olan akran değil, sözü denk olan akran.

-Yatkandıkın turgan er.
Tembelin payını çalışan yer

-Yatıp kalgannan, atıp kal.
Hareketsiz kalacağına mücadele et

-Yavga ıynanma, suvga tayanma.
Düşmana inanma, suya dayanma

-Yaz ennet, kıs kıyamet.
Yaz cennet, kış kıyamet.

-Yazda mıyın kaynatpagan, kısta kazanın kaynatpas.Yazın beynini kaynatmayan, kışın kazanın kaynatmaz.

-Yazda tırnagan, küzde yırlar.
Yazın çalışan, güzün türkü söyler.

-Yazda yılannan korkkan, kısta arkannan korkar Yazın yılandan korkan, kışın ipten korkar.

-Yazlıktıng küni, yarlılıktıng küni.Yaz günü, fakirin günü.

-Yibek tüyinine berk, yigit sözine berk.
İpeğin düğümü sıkı olur, yiğit sözüne sadık olur.

-Yigit öler, danı kalar.
Yiğit ölür, adı kalır.

-Yigit ölse de, sözi ölmes.
Yiğit ölse de sözü ölmez.

-Yigitting asılınnan sorama, isinnen sora Yiğidin aslını sorma, işini sor

-Yol anası-tuyak, suv anası-bulak, söz anası-kulak Yol anası* tırnak, suyun anası pınar, sözün anası kulak.

-Yol kuvgan kaznaga yolıgar, söz kuvgan belege yolıgar Yolculuk yapan hazineye rastlar, dedikodu yapan belâya çatar.

-Yolavşı yolda kalmas.
Yolcu yolda kalmaz.


İyiliğe iyilik her kişinin işidir, kötülüğe iyilik er kişinin işidir.

-Yumırtka tavıktı akılga üyretken.
Yumurta tavuğa akıl öğretir.

-Yuvırtın aşagan kutılar, şölmegin yalagan tutılar Yoğurdunu yiyen kurtulur, çömleğini yalayan tutulur.

-Yılagannan sorama, külegennen sora.
Ağlayandan sorma, gülenden sor.

-Yırtık tonnan er şıgar.
Yırtık dondan er çıkar.
*
-Zor man avlagan iyt koyan almas.
Zorla avlanan köpek tavşan tutmaz.
*

murataltug1985
02-23-2019, 21:03
60 Batman HALK DEYİMLERİ


Akıl bir altın taçtır her kafaya uymaz

Komşu komşunun işine muhtaçtır

Oğlan gsefere , gitti geldi aynı hergele

Çingeneler aç kalınca eski düğünlerden bahsederler

Al asili ser hasırı

Garip kuşun yuvasını Allah yapar

Gezen tilki yatan aslandan iyidir

Gönlü namazda olanın kulağı ezanda olur

Evlat aziz, terbiye daha aziz

Büyüğün yoksa büyük taşa danış

Asil azmaz, bal acımaz

Arif olan sözü aş gibi tadar

Atla katır döğüşür arada eşek ezilir

Bülbülün çektiği dilinin belasıdır.

Ölürse yer beğensin kalırsa el beğensin

Elbise yürüyüş para söyleyiş örter

Azdan az gider, çoktan çok gider

Haram yelle düğün elle olur

Sırrını söyleme dostuna, dostun söyler dostuna

Dil ustası iş hastası

Bağı kara üzüm olsun, üzümü yemeğe yüzün olsun

Doğru duvar yıkılmaz eğri kaçar kurtulmaz

Kara it, beyaz olmaz.

Çömlekçi kırık tastan su içer.

Can çıksa, huy çıkmaz,*

Mendal uzak ol, mısıra Sultan ol.

Ucuz et satır kırdırır.

Yaşlı öküzle çift sürülmez.

Gelin atın üstündedir, Kimse bilmez kimin kısmetidir.

61Karaman İlimize Ait Atasözleri


Abdala malûm olur*

Abdestsize namaz dayanmaz*

Acele etsen de iş varacağına varır*

Acele işe şeytan karışır*

Acemi nalbant, gavur eşeğinde öğrenir*

Acı acıyı, su sancıyı savar*

Açı ığratma toku söyletme*

Acıkan doymam sanır*

Acıyan eşek attan ileri gider*

Aç ayı oynamaz*

Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme arsız olur*

Açın gözü ekmek teknesinde olur*

Aç köpek fırın deler*

Açlığılan tokluğun arası yarım ekmek*

Açma kütüğü söyletme kötüyü*

Aç ne yemez tok ne demez*

Aç tavuk kendini buğday anbarında görür*

Adam adama lazım olur*

Adamakla mal mı tükenir*

Adamın adı çıkacağına canı çıksın*

Adı çıktı dokuza inmez sekize*

Ahmak misafir ev sahibini ağırlar*

Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakla*

Ağanın alnı terlemeyince ırgatın burnu kanamaz*

Ağır kazan geç kaynar*

Ağır ol da kâmil desinler*


Ağızdan burun yakın, kardaştan karın yakın*

Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar*

Ağlayak da gözden mi olak*

Ağmansız güzel arayan yarsız kalır*

Ağrısız baş mezarada gerek*

Akçe bulsam çıkı yok,*

Akçesi ucuz olanın kendisi kıymetli olur*

Akıllı evladın var neylersin malı, akılsız evladın var yine neylersin malı*

Akılsıza söz kar etmez*

Akılsız başın cezasını ayaklar çeker*

Akılsızın şaşkını beyaz giyer kış günü*

Akılsız köpeği yol kocatır*

Akrabanın ettiğini akrep etmez*


Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir*


Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun*

Alan satandan umar*

Alçak eşeğe kim olsa biner*

Alçak yerde yatma sel alır, yüksekte yatma yel alır*

Al elmaya taş atan çok olur*

Alemin ağzı torba değil ki büzesin*

Alet işler el öğünür*

Alem unutmuş, kalem unutmamış*

Alışmadık ... abdest tutmaz*

Alışmış kudurmuştan beterdir*

Allah abdala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirir*

Allah bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar*

Allah herkesin kalbine göre verir*

Allah’ın ondurmadığını kul onduramaz*

Allah’ın parmağı yok ki gözüne soksun*

Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir*

Allah gardaşı gardaş, kısmetini ayrı yaratmış*

Allah oraspı avrat, puşt oğlan şerrinden emin eylesin*

Allah şaşırttığı kulu beygir gibi o....tur*

Allah şaşırttı mı dayıya hala dedirtirmiş*

Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz*

Allah’tan sağlık devletten aylık*

Allahümme ferden, kendini sakın kel ile körden*

Allah yolunu yolsuza çattırmasın*

Allı yelek, pullu yelek, gömlek yok fes neye gerek*

Alma ağacından uzak düşmez*


Alma mazlum ahını çıkar aheste aheste*


Altta kalmayı ayı bile sevmez*

Altın eşiğin gümüş eşiğe işi düşer*

Altın pas tutmaz*

Altın yere düşmeyile pul olmaz*

Al kaşağıyı gir ahıra, yağır olan gocunsun*

Anan turp baban şalgam, sen içinde gülbe şeker*

Aptalı vali yapmışlar, önce babasını kesmiş*

Arsızın ar nesine, gömleği uzun yar nesine*

Arpa görmüş at gibi ne sırıtıyorsun*

Arpacı kumrusu gibi düşünür durur*

Ar namus tertemiz*

Armut piş ağzıma düş*

Armudun sapı vardır üzümün çöpü vardır*

Armudu sapı ile, üzümü çöpü ile, pekmezi küpü ile*

Armudun iyisini dağdaki ayı yer*

Arkadaşını söyle, seni söyliyeyim*

Ar insana, bar hayvana yakışır*

Arife tarif gerekmez*

Arife günü yalan söyliyenin, bayram günü yüzü kara çıkar*

Ârife bir işaret el verir*

Arı satmış, namusu tellala vermiş*

Arı bal alacak çiçeği bilir*

Ar gözden, kar yüzden anlaşılır*

Arap eli öpmekle dudak kararmaz*

Asıl varken vekil aranmaz*

Aslını saklayan haramzadedir*

Asıl azmaz bal kokmaz; kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür*

Attan indi eşeğe bindi*

Atta karın, yiğitte burun*

At ölür de itler bayram eder*

Atlıyı attan indirir*


At ile avrat yiğidin bahtına*

Ateşle oyun olmaz*

At ilin, it ilin, bize ne*

Atın ölümü arpadan olsun*

At binicisine göre kişner*

Ata binmeden ayakları sallama*

Avradı er zaptetmez, ar zapteder*

Avcı avında, yolcu yolunda gerek*

Ayranı yok içmeye, feraceyle gider s........ya*

Ayran içtik ayrı düştük*

Ayranım ekşi diyen olmaz*

Aylak sirke baldan tatlıdır*

Ayın onbeşi karanlık, onbeşi aydınlıktır*

Ayağa dokunmadık taş, başa gelmedik iş olmaz*

Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz*

Aza nere gidersin demişler, çoğun yanına demiş*

Aza kanaat etmiyen çoğu bulamaz*

Azıcık aşım kuygusuz başım*

Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa*

Az veren candan verir, çok veran maldan verir*

Az ye de bir çırak tut*

Baba hizmet, oğlum himmet*
Babamın öleceğini bilseydim acı soğana değişir de yerdim*

Babam bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım*

Baba mirası yanan mum gibidir*


Babası oğluna bağ bağışlamış da, oğlu bir salkım üzümü çok görmüş*

Babası ölen bey, anası ölen kadın olur*

Bacası eğri amma dumanı doğru olsun*

Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var*

Bacak kadar boyuyla türlü türlü haltlar karıştırır*

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun*

Bağ dua değil çapa ister*


Bağlı aslana tavşan bile hücum eder*

Bahçeciye tere satılmaz*

Baht olmayınca başta, ne kuruda biter ne de yaşta*

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur*

Bir çiçekle bahar gelmez*

Bak şu feleğin işine, ayıya kaval çaldırıyor*

Balcı ağlar,pekmezci ağlar,gatre incinin gözü çıksın*

Balcı kızı daha tatlı*

Bakkal ölenin borcunu diriye ödettirir*

Balcının bal tası, oduncunun paltası*

Bal döksen yalanır*

Bal bal demekle ağız tatlanmaz*

Balık baştan kokar*

Balı parmağı uzun olan yememiş de kısmeti olan yemiş*

Başa gelen başta kalmaz*

Başa gelen çekilir*
Başa gelmedik iş olmaz*

Baş başa baş Şeriata bağlı*


Başıma uymayan takke elin olsun*

Başım da bir bitmedik arpa kaldı*

Başındaki fese bak, girdiği kümese bak*

Başını acemi berbere teslim eden, cebinde pamuk eksik etmesin*

Baş kalkmadıkça ayak kımıldamaz*

Baş ol da ister eşek başı ol*

Baş sağlığı dünya varlığı*

Baş üstüne deme, ayak altına al da işimi gör*

Bedava sirke baldan tatlıdır*

Bedestanda mal kaybolmaz*

Beğendiğin dağın odununu kes*

Bekara avrat boşamak kolaydır*

Bekar gözüyle kız alınmaz*

Bekle koca kız bahtın açılsın*

Bela dur geliyorum demez*

Belaya sabır gerekir*

Belli düşman gizli dosttan yeğdir*

Ben derim bayram haftası, o anlar mangal tahtası*

Ben hadımım derim, o oğlun kızın kaç der*

Ben ölürsem sana eskim ile püsküm mü kalacak*

Benim sakalım tutuştu sen cigara yakmak istersin*

Ben senin karanlıkta göz kırptığını nerden bileyim*

Berber berbere benzer amma başım Allah’a emanet*

Beslemeden kadın olmaz, gül ağacından odun olmaz*

Bir kuruşla beş kapılı hamam yaptırır*

Beş kuruşluk fener o kadar yanar*

Beş parmağın beşi de bir değil*

Beş parmak düz değil*

Beş parmağın hangisini kessen acımaz*


Bey almaz, paşa almaz, delikli taş yerde kalmaz*

Beydir amma cebi omuzunda*

Beyinsiz kafaya söz kar etmez*

Beylerde zulüm olur da yalan olmaz*

Bıçak kınını kesmez*

Bıçak yarası iyi olur dil yarası iyi olmaz*

Bilmedin kolayını, bok ettin alayını*

Bilgisizlikten kurtulmuş amma eşeklikten kurtulamamış*

Bilmediği beş vakit namaz, bilir de yanına varmaz*

Bin dost az, bir düşman çok*

Binin yarısı beşyüz o da bizde yok*

Bin merak bir borç ödemez*

Bin nasihatten bir musibet evladır*


Bir ağaçtan hem okluk hem de bokluk olur*

Bir ağızdan çıkan bir orduya duyulur*

Bir at dört nalın üstünde daima kişneyip durmaz*

Bir çakımlık gav gibi*

Bir çiçekle bahar gelmez*

Bir dalda kırk ceviz olmadan taş atmaz*

Bir darlığın bir bolluğu, bir bolluğun bir darlığı vardır*

Bir deli kuyuya taş atar bin akıllı çıkaramaz*

Bir demeden iki denmez*

Bir dirhem et bin ayıp örter*

Bir dost kırk yılda kazanılır*

Bir dostum pir postum*

Bir dostun bin düşman kadar kahrı olur*

Bir elini vicdanına bir elini cüzdanına*

Bir elin nesi var, iki elin sesi var*

Bir fesli bir saçlıyı besler*

Bir gül ile bahar gelmez*

Boyumca buldum huyumca bulamadım*

Bir kararda kalan bir Mevla*

Bir korkak bin orduyu bozar*

Bir koyundan iki deri çıkmaz*

Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur*

Bir nalına vurur bir mıhına*

Bir mum al da derdine yan*

Bir sofrada dokuz ekmek yenilmez, dokuz sofrada dokuz ekmek yenilir*

Bir ye de bin şükret*

Biri yer biri bakar Kıyamet ondan kopar*

Bir yerim diyenden, bir de yemem diyenden kork*

Bir yüzü ipek bir yüzü köpek*

Bir şeyin önüne bakma sonuna bak*

Bitmeyen işin kırk yıl müsadesi var*

Bize gelince yiyip içelim, size gelince gülüp geçelim*

Bizim tavuk bir yumurtu yumurtladı mı yedi mahalleye duyulur*

Biz ondan yoğurt umarız o bizden ayran umar*

Bülbülü altın kafese koymuşlar ille vatan ille vatan demiş*

Bülbülün çektiği dili belasıdır*

Büyük büyüklüğünü bilmezse küçük küçüklüğünü bilmez*

Büyük başın büyük belası olur*

Büyüklüğünü bilmeyen Allah’ını da bilmez*

Büyük hikmetler kısa sözlerde bulunur*

Büyüklük Allah’a yaraşır*

Büyük lokma ye büyük söyleme*

Bu ağız ile çok sakız çiğner*

Bu başa böyle traş*

Bu gün bulur bu gün yerim, yarına Allah kerim derim*

Bu gün dünya yarın ahret*

Bu günkü tavuk yarınki kazdan iyidir*

Buğday ekmeğin yoksa tatlı dilin de mi yok*


Bulamaçtan dönenin kaşığı kırılsın*

Buldukça bunsırar*


Bulursa yer bulmazsa ağzını poyraza açar*

Bundan sonra at olup da kuyruk tutacak değilim ya*

Bundan sonra önü söğütlü değirmen sahibi olacak değilim ya*

Buna etme bulma dünyası derler*

Burnumu sıksan canım çıkacak*


Böyle duanın böyle amini olur*
Böyle eyyam-ı ğamın böyle olur nevruzu*

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek*

Borç yiyen kesesinden yer*

Borç yiğidin kamçısıdır*

Borç ödemekle yol yürümekle biter*

Borçlu ölmez benzi sararır*

Borç benim de tasası senin mi*

Boğaz yediğini istemez de göz gördüğünü ister*

Boğazı büyük olanın dostu olmaz*

Boklu tavuk çok yumurtlar*

Bol bol yiyen bel bel bakar*

Boyuna posuna bakma, huyuna ussuna bak*

Boynuz ararken kulaktan da olacak*

Bozulmuş bağa bekçi olmam*

Boş torba ile at tutulmaz*

Bostancıya kelek satar*

Boş ite menzil olmaz*

Boş gezmekten aylak işlemesi yeğdir*

Boş çuval dik durmaz*

Boş boğazı ateşe atmışlar da odun yaş diye bağırmış*

Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı

*
62 BAYBURT ATA SÖZLERİ

Açığı it yer, sahipsizi kurt yer

Anası ne ki, danası ne ola

At beslenende, Kuş seslenende, Kız istenende güzeldir

Bilinmeyen aş, ya karın ağrıtır, ya baş

Çocuk kundakta, gelin duvakta belli olur

El eli yur, elde döner yüzü yur


Er'in seni sağ sever, komşun seni tok sever

Ev' den yetme oldu mu, danalıktan sığıra mal almazlar

Deliye el ver, eline bel ver

Kalın incelene kadar, incenin canı çıkar

Koç'luk kuru, kom önünde belli olur

Kurt gitti yazıya, meydan kaldı cıngıllı tazıya

Tandır sıcak iken ekmek tutar

Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden alasın

Yağmur yağdı, yarıklar kapandı

Yaza çıkardım danayı, beğenmez oldu anayı

BAYBURT DEYİMLERİ

Ana akşam oldu fennosu yak (Ana akşam oldu gaz lambasını yak)

Ana bir kavut çorbası büşürde, hereklenek (ana kavrulmuş buğday unu çorbası pişir de ısınalım )



Evinde pişmez bulgur aşı, kendi gezer bölük başı

Gada bu gün şehre getme yollar çelpeşük ( Ağabeyi bu gün şehre gitme yollar çamurlu)


Kız nişanlı, gelin iki canlı, kocakarının hali belli

Kurdun payı kuşunan, kuşunki çalı dibi



Tavuk kakar böçügü,kalkar öğrenir cücügü

BAYBURT DUALARI

Allah birini bin etsin

Allah sevdiklerine bağışlasın.

Allah muradını versin.

Allah agibetini heyır etsin.

Allah acılı gün göstermesin

Allah gönlüne göre versin

Allah her tutuğunu altın ede

Allah ömrümden kessin ömrüne versin

Allah seni efendimizin şefahat'ından mahrum koymaya

Allah seni elden ayağa bırakmaya

Allah seni Fadime anamıza komşu ede

Allah seni hac'a nasip etsin

Allah seni hiç bir yerde bunaltmaya

Allah seni nur gölünde yatırsın

Alimlerle otura kalkasın

Allah yüzünü kara çıkarmasın

Ayağın taşa dokunmasın

Bir ata, bin tutasın

Cennet hatunu olasan

Evine dert girmesin

Toprak ata, altun tutasan

Torunların torununu sevesin

Ab-u kevserden içesen

Analı babalı büyüyesen

Cennet mekanın olsun


Çıkacağın çama tırman.*

Helke alan bir alır, testi alan bin alır.*

İsmi kadın var, kendi kadın var.*

İtin havlamasını bir lokma ekmek durdurur.*

Kurk tavuğun eti yenmez.*

Kayseri'de kuşun sütü, yılanın ödü bulunur.*

At alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.*

Acemi ağa, acemi çoban tutar.*

Sığırcığın karısı sığır gelince kıvrar.*

Gelin ata binmiş, "ya nâsip" demiş.*

Çatal kazık yere batmaz.*

Yitik bulununca emek zâyi olmaz.*

Her meyvenin hamı yeter de, adamın hamı yetmez.*

Karanlıkta yapılan iş alacalı olur.*

Kazanmadan kazan kaynamaz.*

Sıçandan doğan kendir keser.*

Ot kökünün üstünde biter.*

Baba, sarığı kaba, ana derdine yana.*

Akıllı evladın var, malı ni deceksin, deli evladın var malı nideceksin.*

Kötü komşu adamı hâcet sahibi yapar.*

Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.*

Taş eşmenin suyıınu her mide kaldırmaz.*


Güzellik kara kaştan, rağbet iki baştan.*

Dek duranın devesi ölmez.*

Acından karnı guruldar, başında nergis parıldar.

Bizim evde iki kız, biri çuvaldız, biri biz.*

Davar, kömünü itsiz, sahibini etsiz bırakmaz.*

Ev sahibinin yüzü gülerse, misafirin karnı doyar.*


Güzelin aşı tez pişer, iki kaynar bir coşar.*

İtme el kapısını el ucuynan, iterler kapını omuz gücüynen.*

Koç olacak kuzu koçun yanında gezer.*

Otu çeker kökün bakarlar.*

Yal yiyen it yüzünden belli olur.*


63 Van Atasözleri

Acele etme, dilini dişlersin.

Aç ile eceli gelen aynıdır.

Aç it fırına bakmakla doymaz.

Aç yat, kuyruğu dik yat.

Açı işletme, toku söyletme.

Açım oynatmayın, tokum söyletmeyin.

Adamı, tanıyan kurtlar yesin.

Adamın ağzına bakarlar, atına ona göre nal çakarlar.

Adamın başı büyük olacağına yaşı büyük olsun.

Adamın eli bok olmazsa karnı tok olmaz.

Ağ ipin pamuğa ziyanı vardır.

Ağacın kurdu içinden olmazsa, ağaca zeval yoktur.


Ağam ol, sözümde ol.

Ağanın malı gider, ħızmekârın canı çıkar.

Ağası kuvvetli olanın iti keskin olur.

Ağlatan yanında otur, güldüren yanında oturma.

Ağlayanın malı gülene hayır etmez.

Ağzımı yandıran aş olsun, başımı kıran taş olsun.

Ahmağa yüz, aptala söz verilmez.

Akıl toprak değil ki, herkes başına savursun.

Akraba gün olur, akrep olur.

Al at, hem kapar, hem teper.

Al benden de bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt.


Alacaklı, camuştan kuvvetlidir.


Alıcı kuş dindiğinden bellidir. (Dindik: Gaga)

Alın terlemeyince mal kazanılmaz.

Âlim olmak istersen al kalemi durma yaz, cahil olmak istersen al kalemi durma kaz.


Allah adamı yolun alt yanına düşürmesin.

Allah bilir kulunu, ona göre verir çulunu.

Allah dağına bakar karını verir.

Allah hazinesinden versin.

Allah it oğlu itini tanır.

Allah verdi mi dingonun bağından da verir.

Alma mazlumun ahını, gökten indirir şahini.

Altın pula karıştırılmaz.

Anamın aşı, tandırın başı.

Anamın ekmeğine kuru, ayranına duru diyemem.

Arkadaş gerek düz gerek.

Asılı almak zor, saklamak kolay; beddasılı almak kolay, saklamak zor.

Aslan yatağından belli olur.

Aslında olan tırnağında gösterir.

Aş soğudu, taş soğumadı.

Aşağıyı beyenmiyi, yukarıda yer bulamiyi.

Aşını arayan eşini bulur.

At atın yanında ya kapağan, ya tepegen olur.

At koşar, göt övünür

At pazarında eşek anırmaz.

At tepmez, it kapmaz deme.

At, at olana kadar sahibi mat olur.


Atadan görene yaklaş, sonradan görenden uzaklaş.

Atın iyisi doru, yiğidin iyisi deli olur.

Atın yürüyüşüne, yiğidin yiyişine bak.

Atta karın, itte burun gerekir.

Atta, avratta, yurtta uğur vardır.

Av, vuranın değil alanındır.


Avcı kırk gün taban teper, bir gün av eti yer.

Avrat hastalanacağına eri hastalansın, eri öleceğine avrat ölsün.

Ay arsızın, gün arsızın, göynü hoştur tumansızın.

Ayağıma yer edim, gör başan neler edim.

Ayağını sıcak tut, başını serin; düşünme derin derin.

Ayıdan post, urustan dost olmaz.

Az harcarsan olursun melek, çok harcarsan olursun helak.

Az şeyden çok şey çıkar.

Az yemek, az konuşmak insanı melek eder; çok yemek, çok konuşmak insanı helak eder.

Azan yılan yol üstüne çıkar.

Azdan az gider, çoktan çok.

Azı yarar, ortası karar, çoğu zarar.

Aziz ölür, boğaz ölmez.

Baht mı istersin taht mı? Sen baht ver, taht kendiliğinden gelir.

Balığın başı taşa değmezse geri dönmez.

Balık tutanın götü yaş olur.

Balık tutanın tumanı yaş olur.

Balıktan büyük halik vardır.

Baltayı yiyen ağaç sapına gazınç eder.

Baş kesen, yaş kesen, taş kesen iflah olmaz.

Başın ağrıdı kes kurtul, dişin ağrıdı çek kurtul.

Batacak ördek götün götün gider.

Ben umaram bacımdan, bacım ölür acından.

Bey almaz, paşa almaz; delikli boncuk yerde kalmaz.

Biberin acısı başı yukarı olanıdır.


Bir adam ya çok görür kudurur, ya da çok yiyer kudurur.

Bir gün vezir, kırk gün rezil olma.

Bir hatır, iki hatır, üçüncüsünde vur yatır.

Bir karına iki minnet olmaz.

Birer birer bin olur.

Biri ölmezse biri dirilmez.

Bizin gelin bizden kaçar, başını örter kıçını açar.

Borcun iyisi olmaz, borçlunun iyisi olur.

Boş ite menzil mi dayanır?

Büyük başın büyük derdi olur.

Can sağlığı, cihan varlığı

Cana gelen, mala gelsin.

Candan yanan kimse yok, yandan yanan çok.

Canı yanan eşek, attan hızla kaçar.

Cemreden sonraki yağmura eyvallah edilir.

Ceviz çürüksüz olmaz.

Cüce her zaman sepet altında kalmaz.

Çakalın eniği kurt olmaz, aslanın yatağı yurt olmaz.

Çarşamba yalan diyenin, Perşembe yüzü kara çıkar.

Çaydan geçerken at değiştirilmez.

Çıplak içeri, aç dışarı kaçar.


Çocuğa iş, peşine düş.

Çocuk aziz, terbiye ondan daha azizdir.

Çömlek diyer dibim altun, çömçe diyer men hardayam?

Çömlek yuvarlanmış, kapağını bulamamış.

Çürük tahta mıh tutmaz.

Dağ başına kış gelir, kul başına iş gelir.


Dam yanarsa, sıçan da beraber yanar.

Dar yerin pilavındansa, geniş yerin dayağı.

Darı unundan baklava, eğri ağaçtan oklava olmaz.

Davetsiz gelen döşeksiz oturur.

Deli utanmaz, sahibi utanır.

Deli utanmaz, sakalı utanır.

Deliden deli doğar.

Delinin ununu Allah öğütür.

Deliye ilişme, çalıya iliş.

Deliye yel ver, eline bel ver.

Derdi çeken, ağuyu içen bilir.

Deve hamama, it kahveye, oban divana yakışmaz.

Deveciden dostu olan kapısını yüksek yapar.

Deveye deve lazım.

Dibi görünmeyen kaptan su içme.

Dilim dilim, dilimden giyerem kilim.

Dişinde olan tırnağında gösterir.

Doğan anası olma, duran anası ol.

Dost, dostun ekmeğini yer.

Dul herif kuyruk yedirir, genç oğlan yumruk yedirir.

Dumansız baca, kavgasız karı koca olmaz.

Dünyada Van, Ahirette iman.

Düşmandan yara esirgeyen öz canında bulur.


Düz yolda yürüyemiyi, galdi ki şoħumda şıllıħ ata.

Düzelir böyle kalmaz, yıkılır güze kalmaz.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek tasasını.

Ekmeği yüzünden yerler.

Ekmek yayanın atıdır.

Ekşi hamur, turş ekmek mideni, yanı koduklu karı evini harap eder.

El ele vurunca şakıldar.

El eli yıkar, el de döner yüzü yıkar.

El eliyle yılan tutma, yılana da yazıktır.

El uyu ile gelen sel suyu ile gider.

Elbise yamalığa, can hekime düşmesin.

Elden alım ele verim, keçel kızımı kime verim.

Elden gelen öğün olmaz, olsa da garın doymaz.

Elden oğul olmaz.

Ele güvenme, bele güven.

Eli işde, gözü dervişde.

Elin attığı taş uzak gider.

Elin iyisi, itin dayısı olmaz.

Elinle ver, ayağınla ara.

Eliyle eden kurtulur, diliyle eden kurtulmaz.

Elmayı soy ye, eriği say ye, armudu ham ye.


Eski, hayır etseydi sahibine ederdi.

Esvap yamaya, can hekime düşmesin.

Eşeğin işlediği at içindir.

Eşek altın külah giyse gene eşektir.

Eşek gidince semeri de gider.

Eşek ne anlar yoncadan?

Eşek öldü, ortaklık bitti.

Et giren eve dert girmez.


Etme kulum bulursun, ingildiye ingildiye ölürsün.

Ev sözsüz, gor azapsız olmaz.

Fakir dağa çıkanda kar olur boran.

Fakiri dövmektense üstünü yırt.


Fukarayı döveceğine üstünü yırt.

Garip itin kuyruğu götünde olur.

Geç başa, ol paşa.

Geçmişine laf atanın, geleceğine kurşun atarlar.

Gelin girmedik ev olur; ölüm girmedik ev olmaz.

Gelinin ayağı, çobanın dayağı uğurlu olur.

Gevezeyi cehenneme atmışlar; odunum yaştır demiş.


Gidenin yeri, ölenin eri.

Giren ay, çıkan ay, üstümüzde duran ay.

Gitdi kebap goħusuna, baħdi eşek dağliyilar.

Görmemişin bir oğlu olmuş, tutuş çükünü koparmış.

Göz gördüğünden korkar.

Göz gördüğüne hükmeder.


Hanımın kırdığı çömleğin sesi duyulmaz.

Harabe yerde de hazine bulunur.

Havanın ayazına, mıtrıbın namazına, itin beyazına hiç güvenme.

Hazırı sakla, Hızır’dan isteme.

Her an rüzgâr gemicinin istediği yönde esmez.

Her ayrana ekmek doğranmaz.

Her bir güne, var bir yarın.

Her deliğe parmak sokulmaz.

Her gün gezen kırda, bir gün uğrar kurda.

Her merdivenin birkaç ayağı vardır.

Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır.

Her taş, köşe taşı olmaz.

Her zaman cüce sepet altında kalmaz.

Her zaman elden yenmez, bir de cepten yenir.

Her zaman sel gelip kütük getirmez.


Herkese aynı çubuk çalınmaz.

Herkesin bin derdi var, değirmencin su derdi.

Herkesin ipi ile kuyuya inilmez.

Hırsız hırsızın dilinden anlar.

Hiç yoktan köse iyi.

Hileli bazar, dostluğu bozar.

Horoz ötse de ötmese de sabah olur.

Işıklı cüce sepet altında belli olur.

İgit kötü olmaz, yoksul olmayınca.

İhtiyarlık eski çuldur satılmaz, gençlik şahin kuştur tutulmaz.

İki su, bir ekmek yerini tutar.

İki tarafa bakan şaş kalır.

İki tezek bir taşa belâ.

İlan eğilir bükülür, çıktığı deliği tanır.

İlan yarpuzdan hoşlanmaz, gelir burnunun dibinde biter.

İlana ağrı veren kertenkeledir.

İlişene girişirler.

İlk bahtım altın tahtım.

İnat gelir göz kararır, inat gider yüz kararır.

İncitme canı, öldür yılanı.

İnsan inat için kırk batman tuz yer.

İnsanın yaman yiyicisi olsun, yaman diyicisi olmasın.

İssi (sıcak) ekmek iti kuduz eder.

İstediğini söyleyen, istemediğini duyar.

İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara.

İş sabahın, aş sabahın.

İş zamanında iş, küs zamanında küs.

İt fırından ekmek kaçırır, öz rağbetini çeker.

İt itin postunu yırtmaz.

İt ne kadar keskin olsa sahibini tutmaz.

İt, araba gölgesinde yatar, öz gölgesi zanneder.

İte gem takarsan kendini at zanneder.

İtin ağzı ile deniz haram olmaz.

İtin ağzına ağaç sokulmaz.


İtin bahsini et, değeneği koy yanan.

İtin canı cezada gerek.

İtin eceli gelende cami duvarına işer.

İtin sözü olsa havadan somun yağar.

İtnen harala girilmez.

İyi mal kötü gün içindir.


Karıncanın uçması zevaline delalettir.

Kavak dalıyla gürler.

Kazla tavuk aynı yumurtlayamaz.

Kazma kimsenin kuyusunu, kazarlar senin kuyunu.

Keçel derman bulsa öz başına sürer.


Keçinin ameli azsa, çobanın ekmeğini yer.

Kefen satan kefensiz ölür.

Kenarına bak bezini, anasına bak kızını al.

Kes kulağın at arkana, gör ne laflar edili.

Keskin itin sonu uyuz olur.

Keten gömlek bez olmaz, üvey kardeş öz olmaz.

Keten gömlek olmaz dokutmayınca, evlat âlim olmaz okutmayınca.

Kırk karga bi kırti et koparamaz.

Kış için yorgansız, el için oğlansız kalınmaz.

Kış kışlığını, puşt puştluğunu belli eder.

Kız anadan öğrenir bohça düzmeyi, oğlan babadan öğrenir koyun yüzmeyi.

Kimisine baht kurulur, kimisine kuru taht.

Kocakarının soğuğu, teper tandıra tavuğu.

Komşu komşuya bakar, evini ateşe yakar.

Kork ondan, korkmaz Allah’tan.

Korkak her gün, cesur bir gün ölür.

Koyuna rakı içirmişler, kurdun evini sormuş.

Koyunu güden kurdu görür.

Koyunu olmayanın, bıçağı keskin olur.

Köksüz ağaç kurur.

Kör atın kör nalbantı olur.

Kör sıçanın rızkını Allah verir.

Köylünün ineği var yağı gelir, tarlası var buğdayı gelir.

Kul daralmazsa, Hızır yetişmez.

Kul kula sebeptir.

Kul verdiğini duyurur, Hak verdiğini doyurur.

Kurdun boynuna ciğer asılmaz.

Kurt, dumanlı günden hoşlanır.

Kuş gördüğü yuvayı yapar.

Kuyuyu en kaz, derin kaz; ama kendi boyunca kaz.


Mal gider, malamat kalır.

Marangozun kapısı olmaz.

Martın yağışına, hâkimin gülüşüne aldanma.

Men umaram bacımdan, bacım öli acından.

Men yanaram balama, balam yanar öz balasına.

Mertten bir çıkar, namertten iki.

Mesleğine hor bakanın keşkülü boş olur.

Molla evinden aş, kör gözünden yaş eksik olmaz.

Mülk satan bir sene tok, mülk alan bir sene aç kalır.

Nasip olsa gelir Çin’den Meçinden, nasip olmazsa çıkar avucun içinden.

Ne altın leğenim olsun, ne de içine kan kusayım.

Ne sağ tekindir, ne de sol, ne sen işini düzmeğe koyul.

Nerede işlersen, orada dişlersin.

Oğul kalkar, babaya bakar.

Oğulsuz ocakta tütün tütmez.

Olan ile ölene çare yoktur.

Ot kökünden biter.

Oyun bilmeyen avrat der yerim dardır.

Öğüt veren çok olur, ekmek veren yok olur

Öküz can çekişende bıçak çeken çok olur

Öküz düşse bıçak çeken çok olur.

Öküz ölür gönü kalır, yiğit ölür ünü kalır.

Ölü ölür ballanır.

Ölüler öyle bilir ki, diriler her gün helva yiyi.

Ölüm ölüm, hırlaması ne zulüm.

Ölümden o yana köy yoktur.

Ölüyü, diriyi temiz eden sudur.

Öz başını bağlayamaz, kalkar gelin başı bağlamağa.

Paranın tunçu, insanın ***i.

Parmağı uzun bal yiyemez, kısmetlisi yer.

Sabrın sonu selamettir.

Sen işlersen mal işler, adam öyle genişler.

Serçe dişisinin yanında deveye kafa tutar.

Serçe nedir ki, budu nola.

Sınanmamış atın arkasına geçilmez.


Sinir gelir göz çıkarır, sinir gider yüz kızarır.

Soğan soyulmazsa kokusu çıkmaz.

Sonradan atan topuktan vurur.

Söyler ağız, kızarır yüz.

Söyler dili, görür gözü, utanır yüzü.

Söz vaktinde açılır.

Sözü söyle alana, arı piri olana.

Sözün doğrusu saz, işin doğrusu az olur.

Sözün tamını eşeğe derler.

Su aka aka yolunu bulur.

Sütlü koyunu sürüden ayırmazlar.

Şeker, cinsine çeker.

Şeyhi şeyh eden müritleridir.

Şeyhin külahı, hocanın sarığını yutar.

Şorak yere ekin ekersen çıkmaz.

Tahtadan maşa, çingeneden paşa olmaz

Taş kesen, baş kesen, yaş kesen iflah olmaz.

Tavşan yatağında avlanır.

Tavuğun sadakası bir yumurtadır.

Tek kanatla kuş uçmaz.

Terazisi tezekten olanın dirhemi boktan olur.

Tilki iki defa tuzağa düşmez.


Tok açın halinden ne anlar.

Tülki delikten geçemiyi, bir de kuyruğuna süpürge bağliyi.

Türkmen işler tat yer, eşek işler at yer.

Ulular köprü olsa basıp geçme.

Ummadığın taş, baş yarar.

Ustasız usta olmaz.


Uşak sıçar bir yere, gelin yayar bin yere.

Ürümesini bilmeyen it, sürüye kurt getirir.

Var evi kerem evi, yok evi verem evi.

Verdiği sabun sı..tığı boku temizlemez.

Vuran oğul, babaya bakmaz.

Yağını veren Allah, bulgurunu aşlığını da verir.

Yanan da anadır, yaman da anadır.

Yapın verin elime, götürüm gösterim erime.

Yara öldürmez, Yaradan öldürür.

Yarım hoca dinden, yarım hekim candan eder.

Yarının pestili bugünün eriğinden iyidir.

Yazın ayransız, kışın yorgansız olmaz.

Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.

Züğürdün sakalı müflisin götündedir.

Yeğen amcadan, dilenci çömçeden umar.

Yemek gördün mü giriş, sopa gördün mü sıvış.

Yemekte dost olan senelerce küsülü gezer.

Yemiyenin payını yerler, demine de hu çekerler.

Yetene yeterler, yetmeyene taş atarlar.

Yetim hakkı yedi taşı deler.

Yığanın değil, yiyenindir.

Yiğit daldasında yiğit saklanır.

Yiğitin iyisine deli derler.


Yokuş dibinde arpa kâr etmez.

Yüz verdıħ, asdar isdiyi.

Zahirenin iyisini, odunun irisini kaldırın, mart geliyor

Zulüm ile abad olanın aħırı berbat olur.

Züğürt ile etme bazar, keçi verir koyun yazar, bir gün olur çütün bozar.

64 Aksaray İlimize Ait Atasözleri

Akılsız başın çilesini ayaklar çeker

Bir koyundan iki post çıkmaz

Bal tutan parmağını yalar

Bir garip aptalsın, gümüşlü zurna neyine

Canına acımayan, cananına acımaz

Cin başka, şeytan başka

Gerekliyi gereksizden saklama

Kadın şapka değildir, alıp alıp atasın
Kırığına güvenen, ersiz kalır

Terbiyesiz insan, kalaysız kap gibidir

Yaptığın hayır, ürküttüğün kurbağaya değsin

Kurdun oğlu, kurt olur

Allah rızkın kefilidir

Sel gider kum kalır

Acı patlıcanı kırağı çalmaz

At binenin kılıç kullananın

Bağda izin olsun, yemeye yüzün olsun

Besle kargayı oysun gözünü

Allah sabırlı kulunu sever

Üzüm üzüme baka baka kararır

Ev yıkanın evi olmaz

Etini yer, kemiğine göz diker

Doğru söz yemin istemez

Deli kıza her gün bayram

Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez

Bir yiğit kırk yılda yiğit olur

Bir taşla duvar olmaz

Balsız kovanda arı durmaz

Arpa ekip buğday bekleme

Al kilim ver kilim

Felek adama her zaman yar olmaz

Garip garibe sahip çıkar

Cömert eli kimse kesemez

Dibi görünmeyen sudan geçme

Düğünsüz ev olur, ölümsüz ev olmaz

Abdalın karnı doyunca gözü yolda olurmuş

Kızını dövmeyen dizini döver

Cana geleceğine mala gelsin

Mal canın yongasıdır

Gözünü toprak doyursun

Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar

Fakirlik başa bela imiş

Komşu, komşuya muhtaçtır

Ev alma komşu al.

Adam sel, kadın göldür.

Akılsız köpeği yol gocatır

Aş taşınca kepçenin pahası sorulmaz.

Bitli baklanın kör alıcısı olur.

El ile gelen düğün bayram.

El kalkmış olur,vade yetmiş olur.

Gün doğmadan neler doğar.

Güvenme dayına ekmek al yanına.

Leyleğin boklusu yuvada kalır

Ne umarsın bacından,bacın ölüyor acıdan.

Sabah ola hayır ola.

Sevmediğin ot başucunda biter.

Kahpe içerden olunca kapı tırkaz tutmaz.

Kapanması güç olan kapıyı açma.

Yeğin at yemini kendi artırır.

Akılsız kafanın taban çeker zorunu.

Ak köpeğin pamuk pazarına zararı olur.

Ar yiğidi kambur eder.

Az sadaka çok bela defeder.

Adamakla mal bitmez.


Elin gülü ele kokmaz.

Emsali ile konuşmayanı makara ile çekerler.

Gün geçer kin geçer.

Görünen dağın ardı yakındır.

İyilik iyilikte dursa koca öküze bıçak olmaz.

Kendi başını deremeyen gelin başı derermiş.

Mataralı pabucun sıtaralı topuğu olur.

Ömür biter iş bitmez.

Sekiz günlük ömre sekiz günlük nafaka gerek.

Yalamayınca doyulmaz yıkamayınca giyilmez.

İnine sığmayan tilki kuyruğuna çan takar.

Sıpalı eşek deste bozar.

Yeni testi suyu soğuk tutar


65 Düzce Atasözleri

Davulun sesi uzaktan hoş gelir

Su akarken küpünü doldur

Tırnağın varsa kaşın, yoksa düşün

Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur

Kedi gidince fare bey olur

Yenice elek duvarda gerek

Kötü komşu insanı mal sahibi yapar

Arı kahrını çekmeyen
balın kadrini ne bilir

Nışadırsız kalay tutmaz

66 Osmaniye Atasözleri

İt ite buyurur, it de guyruğuna buyurur*

Ne umuyon bacından, bacın ölüyo acından*

Davşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış*

Oğlan dayıya gız bibiye çekermiş*

Mart gapıdan baktırır. Gazma kürek yaktırır*

Enersin gönül enersin atdan eşşa binersin, onu da bulamadın mı yayan yola düşersin*

Derdini söylemiyen, derman bulamaz*

Acı acıyı, su sancıyı bastırır*

Taş yerinde ağırdır*

İl gider, töre kalır*

Ayranı yok içmeye, gümüş köprü ister geçmeye*

Çobanın gönlü olursa, tekeden teleme çalar*

Suyun çağlamayanından, insanın söylemeyeninden kork*

Dere geçilirken at değiştirilmez*
İti an, taşı eline al*

Asil azmaz, bal kokmaz*

Sürünün büyüklüğüne göre ıslık çal*

Analı oğlak yerde oynar, anasız oğlak yarda oynar.*

Canı dayak isteyen keçi, çobanın değneğine sürünür.*

Cömert derler maldan, yiğit derler candan ederler.*

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.*

Çayır çürümez, arsız erimez.*

Çubukken çıtılamayan ağaçken kütülemez.*

Deve ters dönerse topal eşşek kervan başı olur.*

Dostun,zararı düşmandan çetindir.

Gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş

Giden günün kötüsü olmaz

Hastaya kar mı sorulur

Hazıra dağ dayanmaz

Hayır dile komşuna hayır gele başına.*

Her ağaçtan kaşık olmaz.*

Her akış bir olsa koyuna, çoban bulunmaz

Kapalı Pazar, dosluğu bozar.*

Karnı açtan korkma, gözü açtan kork.

İtme el kapısına el ucuyla, iterler kapına kol gücüyle.*

İşin ters giderse şıh tuttuğun şeytan olur.

Neverirsen elinle, o gider seninle

Yüzü güzele doyulur huyu güzele doyulmaz*

Yılanın sevmediği ot deliğinde biter

Ucuz etin yahnisi yenmez

Terazi var , tartı var her işin bir vakti var

Ağır daşla dibek döverler, hafif daşla kıç silerler.

67 Kilisli sözleri

Ne esner ne mum tutar.

Saplık seninse samanlık da mı senin.

İti öldürene sürütürler

Aç it fırın damını çökertir

Acı aciri mihrican çalmaz.

Öğünme çördük, seni damda da gördük, duvarda da gördük.

Kara gözden yaş, fukara evinden aş bekleme.

Kavunu ye karnına bak, karpuzu ye benzine bak, üzümü ye pazına bak.


Halep yolunda deve izi mi ararsın

Acından karnı gurlar, başında nergis parlar

Kötü bıçak ele yavuz, kötü avrat dile yavuz.

Aba vakti yaba, yaba vakti aba al

Kadın gerek bey doğura

Gel demeden gelen avrat, deh demeden giden at.

Deh demeden giden at, söyletmeden yapan evlat

Ne yedin, dolma; misafirin misafiri olma.

Güzele köken yakışır, çirkine altın neylesin.

Eli ağır zanaat sahibinden, ayağı çabuk dilenci daha karlı.

Kel kız, emmisi kızının saçından öğünür.

Güzelden yar, çirkinden çor eksilmez

Kocamış eşşekte yıllanmış akıl olur.

Dini yok şeytan olsun, malı yok ağam olsun.


Ekmek Hıdır'ın su Bedir'in, yiyin için kudurun

Üzümün iyisi tane, karının iyisi nene olur.

Gece işi kör işi

Halının tozu, kötünün sözü bitmez.


67 Karabük İlimize Ait Atasözleri


Aç aç ile yatmış bir çıplak çıkmış.*

Ağlayanın malı gülene hayır etmez.*

Ağılda oğlak doğar, ovada otu biter.*

Allah deldiği boğazı aç koymaz.*

An beni bir elmayla o da çürük çıksın

Anan sarımsak, baban soğan, nerden çıktın sen oğlan.*

Aştan artmaz, dişten artar

Avratın kötüsü kelle paçaya bulgur salar.*

Ayağımın altı çağala, herkes evine dağıla.*

Ayının birkaç türküsü vardır o da elma ile armut üstüne.*

Ayran yaydım yayık gibi, yağı çıktı oluk gibi.*

Ayranım ekşi olsun sineği Bağdat’tan gelir.*

Az çok deme evinde un bulunsun, yaş kuru deme evinde odunun bulunsun, kara kuru deme evinde karın bulunsun.*

Bal bal demekle ağız tatlanmaz.*

Balı olan bal yemez mi

Beş ekmek verdim, hani ya biri?*

Boğazı çüt demiriyle delinmiş olmak.*

Boş haral dik durmaz.*

Buğdayı firik der, arpayı kurut der.*

Çökelek tartar, boğazımı yırtar.*

Dana öldü süt kesildi, inek öldü hep kesildi.*

Dut demiş ki beni yiyen köküme dönsün.*Kiraz demiş ki beni yiyen çöpüme dönsün.*

Ekmediğin bostan, yemediğin karpuz
*
Ekmek elden, su gölden, ye yavrum ye
*
El kazanı ile aş kaynatılmaz.*

Elde yiyen yolda acıkır.*

İnsan insanı yeme ile sevmez.*
İte taş atan da bir, ekmek atan da.

Kadın tuz der, erkek cız eder.*

Kalaylı bakır küflenmez

Kara keçiyi gören içi dolu yağ sanır

Karı ekmeği hamam tokmağı

Kazan taşarsa çömçenin hesabı olmaz.*

Kebabı kızartan közdür.*

Kışın soba kovanın yazın katığı su olur.*

Kız anadan beller sofra dizmeyi.*
Oğlan babadan beller oba gezmeyi


Öküz öldü, çüt yassıldı.*
İnek öldü, hab kesildi.*

Öküz çiftle, ambarı eşle.*

Sarımsak içli dışlı.*
Soğan yalnız başlı.*

Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış.*

Sofrada elini, sohbette dilini kısa tut

Soğanı yiyen bilmez, doğrayan bilir.*

Soğanın yalnızlığına bakma*
Sarımsakla içli dışlıdır.*

Şunun çalımına bak, evdeki mikiline bak.*

Tavanın dibini sıyıranın düğününde kar yağar.*

Tencere dibin kara, seninki benden kara

Tok ağırlaması zordur.*

Ver ki yiye, ört ki yata

Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.

Yediği çanağa sıçan cinsten olmak.*
Yediği önünde yemediği ardında olmak.*

Yüzünü it yalasa doyar.


67 Yalova İlimize Ait Atasözleri

Ağaç kendi kökünde biter.

Ağacın kurdu içinden olur

Ağaçlı yerden yel eksik olmaz.

Ağacı sevdiren aşı, insanı sevdiren işidir.

Ağır taş yerinde gerek

Ak it, kara it, hepsi bir it.

Alçak duvardan herkes atlar

Altı kaval üstü şişhane.

Altın pas tutmaz, deli yas tutmaz.

Allahın verdiği taşar dökülür, kulun verdiği başa kakılır.

Allah bir kapı kaparsa, bir kapıyı açar

Allah dağına göre kar verir.

Babası oğluna bir bağ bağışlamış, oğlu babasına bir salkım vermemiş

Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı

Bağ ağlamalı ki zeytin gülsün.

Bağa bak üzüm olsun, üzüm yemeğe yüzün olsun.

Bakarsan bağ olur. Bakmasan dağ olur.

Balık baştan kokar.

Bekar gözü ile kız alınmaz.

Bir çiçekle yaz gelmez.

Bıçak sapını kesmez.

Bulan bulgur kaynatır, bulmayan omuz oynatır.

Bulutsuz yağmur yağmaz.

Cahili ata bindirmişler, bey oldum sanmış.

Ceviz gölgesi, yavuz gölgesi.

Cevizle ekmek yemesi, güzelle muhabbet etmesi.

Cevizi karga diker, kızılcık kendi biter.

Çingene eşeği önde gider.

Çalı çırpı ile ev yapılmaz, kırık tüfekle av yapılmaz.

Çalışmak ibadetin yarısıdır.

Çingenenin ekmeği rüyasına girer,*

Çorak yere tohum ekilmez.

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

Dağda keklik sayılmaz.

Damlaya damlaya göl olur, göl birikir sel olur.

Deniz dalgasız, kapı halkasız olmaz.

Derin kuyunun sesi çok çıkar.

Denizcinin parası pul, karısı dul.

Denize düşen köpüğe sarılır.

Dilenci torbası dolmaz.

Donsuzun gönlünden on top bez geçer.

Dost ağlatır, düşman güldürür.

Dost başa düşman ayağa bakar.

Dumansız baca olmaz.

Dünya malı dünyada kalır.

Dünya kimseye kalmaz.

Ebe çok olunca çocuk ters gelir.

Eken bilmez, biçen bilir.

Ek buğdayı arpayı, takma boğazına torbayı

Elin ağzı torba değil ki büzesin.

Elin ayranı yürek soğutmaz

El öpmekle dudak aşınmaz.

Elmayı kapan alır.

Elma kökünden uzağa düşmez.

Elma dalında durunca taş atan çok olur.

Elle ekilen dille toplanmaz.

Eski hamam, eski tas.*

Eşek düşünür, at tepinir.

Ev alma, komşu al.

Evli evine, köylü köyüne.

Ev sıvasız, kuş yuvasız olmaz.

Fakir oyuna çıkınca davul patlarmış.

Fesadın işi kesat gider.

Fare kaçmayınca delik görünmez.

Gafil çobana dağ taş kurt kesilir.

Garibe bir selam bin altın gibidir.

Garip kuşun yuvasını Allah yapar.

Getir fili yutsun Nil’i.

Gelin ata binmiş ya hak demiş.

Geveze köpek yolda koşar,

Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar,

Göçmenin rızkı çok, ömrü az olur.

Göz gördüğüne inanır.

Gören göz kılavuz istemez.

Gözü aç olanın karnı tok olmaz.

Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi.

Gönül ister yüz utanır.

Gülü seven dikene katlanır,

Güvendiğin dağlara kar yağar.

Gün doğmadan neler doğar.

Güç olmasın, geç olsun.

Ham demir dövülmez.

Her buluttan yağmur yağmaz.

Her peştamal bağlayandan karı olmaz.

Her horoz kendi çöplüğünde öter.

Hırsız evden olursa Öküz bacadan kaçar.

Hocaya giden muskasız gelmez.

İğneyi düşüren yere bakar.

İki horoza bir çöplük dar gelir.

İki cambaz bir ipte oynamaz.

İki karpuz bir koltuğa sığmaz.

İnsan insandan, yük yükten ağırdır.

İp inceldiği yerden kopar.

İt itin ayağına basmaz.

it taştan, bacı kardeşten korkar.

İtin kılından hırka dokunmaz.

iyi dost kara günde belli olur.

İyilik et denize at, balık bilmezse halik bilir.

iyi söz dinletir, kötü söz esnetir.

İyilik et komşuna, gelsin başına.

Kabı olmayanın kazancı olmaz.

Kaçan balık iri olur.

Karga kafeste beslenmez.

Kaşığı ile yedirir, sapı ile göz çıkarır.

Kavgasız ev çalgısız düğüne benzer.

Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.

Kel ölür sırma saçlı olur.

Kel başa şimşir tarak.

Kestirme yoldan giden çok dolaşır.

Keresteci rüyasında yangın görür.

Kılda keramet olsa keçiyi havaya çekerler.


Kızım sana söylüyorum gelenim sen anla.

Korkunun ecele faydası yoktur.

Kör köre kılavuz olsa ikisi de kuyuya düşer,

Kör ölür badem gözlü olur.

Köpeğin hatırı yoksa, sahibinin hatırı vardır.

Kurttan kuzu doğmaz.

Kumar parasıyla cami yapılmaz.

Kul kusursuz olmaz.

Lafla karın doymaz.
Lafla peynir gemisi yürümez.

Meyveli ağaca balta vurulmaz.

Meyve ağacına herkes yardım eder.

Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.

Misafirin pişkini gelir iş günü.

Nankör yemeğini yer kabını pisler.

Namaza meyli olmayanın ezanda kulağı olmaz.

Nerede iş oradan sıvış.

Oğlan dayıya, kız halaya çeker.

Oğul kalkar babaya bakar.

Öfke ile kalkan zararla oturur.

Öküze boynuzu ağır gelmez.

Ölenle ölünmez.

Parmağı kesilmeyen acıyı bilmez.

Parmağında bal tutan yalar.

Parayı veren düdüğü çalar.

Pay edene pay kalmaz.

Pehlivan yağlı kispetten belli olur.
Rahvan at kendini yorar.

Rakıya verip anırma, tütüne verip savurma.

Rehbersiz yola çıkılmaz.

Rüzgar esmeyince yaprak kımıldamaz.

Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu.

Sabreden derviş muradına ermiş.
Sabırla koruk helva olur.

Sabır cennetin anahtarıdır.

Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış

Seyrek ek, sık topla.
Sel gider, kum kalır.

Semersiz eşek yük taşımaz.
Sıpa semeri gibi dingilder.

Soğan dikmedin, acısını bilmedin.

Söz gümüşse sükut altındır.

Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından.

Su testisi su yolunda kırılır.

Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer,

Sütle giren huy, canla çıkar.

Şaşıyla oturan kör olur.

Şehirliyi ad yıkar, köylüyü inat.

Şık şık eden nalçadır, işi bitiren paradır.

Tarlanın pakı, paranın akı.

Tarlayı saban, koyunu çoban.

Tarlayı dizle, tohumu gizle.

Tarlanın öz oğlu ot, üvey oğlu ekindir.

Taş taşa dayanır, taş duvar olur.*

Tazıya çul, yiğide yol dayanmaz.

Tazısız ava giden, tavşansız eve gelir.

Tay büyür at olur, sahibi mat olur.

Taya binen, yaya kalır.

Tencereyi teklet, pencereyi çiftlet.
Tencere yuvarlandı, kapağını buldu.

Tilki tilkiliğini belli edinceye kadar post elden gider.

Tilkinin dönüp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.


Tilki uzanamadığı üzüme koruk dermiş.

Toprak gibi malın, ağaç gibi dalın olsun.

Tohumunu ele, sonra gider yele

Tüyde akıl olsa ayıda bitmez.

Ucuz etin yahnisi olmaz.*
Ucuza dayanılmaz.*

Ufak suda balık kendini büyük sanır.*

Ummadığın taş baş yarar.*
Ummadığın delikten yılan çıkar.

Usta hırsız, ustasını bastırır.*

Uyuyan yılanın kuyruğuna basılmaz.*

Ürüyen köpek ısırmaz.

Üzüm hırsızı güzün belli olur.

Üzümünü ye bağını sorma.
Üzüm bağda, bağ dağda.

Vakitsiz gül tez solar.
Vakitsiz öten horozun başını keserler.

Varma dula girme çula.Varsa pulun, alem kulun.Verme malını ellere, vurma başını yerlere

.
Yalnız yiyen sofrasını kendi kaldırır.

Yalnızın dostu şeytandır.

Yaş ağaca balta vurulmaz.*

Yaş eşek pazarında sorulur.

Yalancının yalanı tükenmez.

Yarım elma gönül alma.

Yara sıcakken sarılır.

Yazın çalışan kışın rahat eder.

Yazın yatan kışın yorgan satar.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.

Yetim hakkı yedi taş deler.

Yola git erken, hesap et yerken.

Yumurtlayan tavuk gak gak eder.

Yük altında eşek kalır.

Zemheride yoğurt isteyen cebinde inek taşır.

Zora dağlar dayanmaz.
Zor kazanan ter döker.


68 Iğdır İlimize Ait Atasözleri

Korkak min defe öler yiğit bir defe.

Gartal yuvasında gartal uçar.

Ağılsız başın cezasını ayağlar çeker.

Yerin nuru güneştir insanın nuru ilimdir.


Her kuşa öz yuvası doğmadır

Ata malına göz tiken oğul aç galar.

Toprakta izi olanın sofrada üzü olar.

Bir avuç gızılın olunca,bir avuç toprağın olsun.

Yay da çeken zehmeti gışta çeker lezzeti.

Uşaksız evde seadet olmaz.

Ne tökersen aşına o da çıkar karşına

Datsız aşa duz neylesin, ağılsız başa söz neylesin.

Ağaç bar verende başını yere eğer.

Anasına bak gızını al, gırağına bak bezini al

Yahşi oğul neyleyir ata malını-yaman oğul neyler ata malını.

Utan utanmazdan, gorh gorhmazdan.

Gurt tükünü değiştirer, hesiyetini değiştirmez.

Ağıllı fikir eyleyinceye geder, deli vurdu çayı geçti.

Yaman avrat, yaman gonşu, yaman at; birini boşa, birini bağla, birini sat.

Gurddan gorhan goyun sahlamaz.

Ay daş atan bahtavar, daşında bir vahtı var.

Doğru söz bayramlıdır, yalan söz viranlığ.

Yalandan düzelen evi yol yıhar.

Gezmeyen ayağa taş değmez.

Keçel yağı bilse öz başına yakar.

Min bilsen, bir bilene sor.

Niyet hara menzil ora.

Ocaktan kül eksik olmaz.

Ölmüş essek kurttan korkmaz.

Sürüden ayrılanı kurt yiyer

Toyuğ kaz yumurtası doğmaz.

Boş gazan ses verer.

Merifeti kimden orgendin gözü çıkmış gardaşdan.

Dama dama göl olar dada dada heç.


Aslanın erkeği dişisi olmaz.

Ağaç eyildi gırıldı, yiğit eyildi öldü.

Gurt getti yazıya meydan galdı tazıya


Babanın töktüğünü bala yığar ki, baba olanda eli boş galmasın.


Getti bostanın gırası galdı üzümün garası.

Sen ağa men ağa inekleri kim sağa.

Anlayana daş daşı, anlamazla yeme aşı.

Menden sene bir öyüt, kendi ununu kendin öğüt.

Yalançı pehlivan el içinde rüsvay olar

Çok eğilme basarlar, çok ucalma asarlar.

Tülkü tülküye buyurur tülküde guyruğuna.

Ağrımıyan başa soğan goyma.

Ağız yemese üz utanmaz.

Arvat kişinin genedidi.

Arvat var arpadan aş eyler, arvat var kişini külbaş eyler.

Atın guyruğuna bakıb giymet vereller.

Atdan yıxılan ölmez, eşşekden yıxılan öler


Gaya uçmasa çuxur dolmaz.
Gatranı gaynatsan olmaz şeker,


Mal sahabının malı gidende nökerin canı gedir.

İtin haysiyeti çarık aparmak olar.

İtden çox çarık aparan yokdu, gene eyak yalındı.

Yesen dadındı, versen adındı, yığıb saklasan yadındı.


Tumanın darlığı bezin gıtlığındandı.

Yahşı dost pis günde belli olar.

Ağacı gurt öz içinden yiyer.


Can yanmazsa gözden yaş çıhmaz.

Çobanın gönlü olsa tekeden peynir tutar.


Deryaya daş atmağla su bulanrnaz.*

Ev yıhanm evi olmaz.

Et yiyen guş dimdiğinden belli olar.


Ucuz etin şorvası olmaz.

Ot kökü üsde biter.

Gurddan gürhan goyun sahlamaz.

68 Ardahan Yöresi Atasözleri

Acele sıçan iki kere sıçar

Acılı başta akıl olmaz

Aç, aç ile evlenirse doğan dilenci olur

Aç it fırın yıkar
Aç it tekne devirir

Aç tavuk yuxusunda darı görer

Aça üç yorgan örtmüşler gene üşüyorum demiş

Açık göte her gelen tükürür

Açıkta kalanı it yer, sahipsiz olanı kurt yer

Açma sırrın dostuna o da verir dostuna

Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü

Adam ağzında söz, kazan altında köz olur

Adam baştan ağaç yaştan bilinir

Ağ gün ağadır, kara gün karardır

Ağanın malı gider, hizmetkarın canı gider

Ağza bak, söze bak

Ağlamayan çocuğu süt vermezler

Ağzı ne diyer dili ne diyer

Akacak kan damarda durmaz

Akıl ile fikir bir servete bedeldir

Akıl yaşta değil baştadır

Akıllı fikir eyleyene kadar, deli vurdu çayı geçti

Akıllı unu yağı hesaplarken, delinin oğlu evlenmiş

Akılsız başın cezasını zavallı ayaklar çeker

Alaca keçi her zaman püsküllü oğlak doğurmaz

Alaca keçiyi gören içi dolu yağ sanır

Alçak yerde tepecik kendini dağ sanır

Analı kızın özü büyür,anasız kızın sözü büyür

Anası neyse danası da odur

Araba devrilince yol gösteren çok olur

Araz da buz güzelde göz aşıkta söz bulunur

Arpa eken buğday biçmez

Arpa samanıyla tezek dumanıyla belli olur

Arpa verilmeyen at, kamçı zoruyla yürümez

At at oluncaya kadar sahibi mat olur

At beslenirse, kuş seslenirse, kız istenirse güzel olur

At ile katır tepişir, arada eşek ölür

At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır

At ölür tayı kalır, katırın neyi kalır

At sahibine göre kişner

At yedi günde, it yediğinde belli olur

Atan soğan anan sarımsak, sen nerden oldun be gül uşak

Ateş düştüğü yeri yakar

Ateş olsan cürümün kadar yer yakarsın

Avrat erkeği vezir de, eyler, rezil de eyler

Ayağını yorganına göre uzat

Ayda gelen gül üstüne, hergün gelen kül üstüne

*Baba sanatı oğula mırastır

Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar

Bağ bayırda tarla çayırda olur

Bal parmaklanır, yağ tırnaklanır

Bal tutan parmak yalar

Barutla ataş yanyana olmaz

Baş kes yaş kesme

Baş nereye derse ayak oraya gider

Baş olan boş olmaz

Başa gelen çekilir

Başkasının düşük yanından pay çıkarma

Baz bazla, kaz kazla,kel tavuk kel horozla

Bedava sirke baldan tatlıdır

Bekar gözü kör gözü

Beleş atın dişine bakılmaz

Besle kargayı oysun gözünü

Bilirim diye övünme, yanıldım diye dövünme

Biliyorsan sağlam konuş, bilmiyorsan bilene danış

Bin kaygı bir borç ödemez

Bir it nasıl olsa bir deriyi sürütür

Bir tırklı dana bir sürüyü boklar

Biti kanlanan kendini bey sanıyor
Biti kanlı olunca kendini canlı sayıyor

Cahile söz anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur

Cahillikte (gençlikte) çek cefa, kocalıkta sür sefa

Cambaz ipte balık dipte oynar

Can boğazdan geçer

Can dersen can işitirsin

Can yanmasa gözden yaş çıkmaz

Cana gelecek mala gelsin

Canı acıyan eşşek atı geçer

Cırnağın varsa başanı kaşı

Cins cinse çeker

Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler

Çağırılan yere erinme, çağırılmayan yere görünme

Çam ağacından ağıl el çocuğundan oğul olmaz

Çıranın burnunu sil koy çıra yansın

Çiğnenen sakız tez çürür

Çobanın gönlü olsa tekeden peynir alır

Çocuk kundak, gelin duvak ister

Çoğu zarar azı karar

Çok bilen çok danışır, az bilen az danışır

Çok gezen mi, okuyup yazan mı

Çok havlayan köpek ısırmaz


*Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur

Dağ dumansız insan imansız olamaz
Dağ dumansız yer çimensiz olmazmış

Dağda kala insanda bela
Dağın altı göl üstü yoldur

Dana boku sıva tutmaz

Danışan danasını kurda verir

Davetsiz gelen mindersiz oturur

Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan olur

Deliye el ver eline bel ver

Deliye hergün bayram, Veliye hergün seyran

Dem dem getirir, gam gam getirir

Derdini bilene ağla

Dere ıssız tilki bey

Deryeye taş atmayla suyu bulanmaz


Dıngır elek dıngır saç, elim hamur karnım aç

Dinini, dilini, belini sağlam tut

Düğün aşıyla misafir ağırlanmaz

Düşene tekme vurma

Eğer bir karınca kadar yoksa insanlığa faydan, yaşama öl hayvan oğlu hayvan

Eğri ağaçsız orman süt danası kurban olmaz

Ekende yok, biçinde yok, yiyende ortak

El ağzı çuval ağzı

El atına binen meydanın ortasında iner

El eliyle gül derme, kendi elinle diken der

El gücü, sel gücü

El mi yaman bey mi yaman

Elif ba’dan bey ağadan önce gelir

Emanete ihanet edilmez

Ersız avrat yularsız ata benzer

Eşeğe gücü yetmez palanına saldırır

Eşeği yoldan çıkarır sıpanın oynaması

Eşeğin kazancı at içindir

Eşek kazanır at yer

Eşekten doğan katır ne hal bilir ne hatır

Et giren yere dert girmez

Et tazeyse tak şişe, pişti ise ver dişe

Et yiyen kuş gagasından bellidir

Evin kıblesi oğlandır derler

Evinde yok urbalık, gönlü ister kirvelik

Eğri göte tuman uymaz

Eğri otur düz konuş

Ezildik üzüldük bir tahtaya düzüldük

*Fakir ata binince bey oldum sanır

Fakirin dili dişini geçmez

Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar

*Gezen ayak bok getirir

Gönlü balık isteyen çayda ıslanır

Gönül bu, oka da konar boka da konar

Gönülsüz yenilen aş, ya karın ağırtır ya da baş

Götüne bakmıyor bokum büyük diyor

Gözün var görmek için, akıl var bilmek için

Gülme komşuna gelir başına

Gündüz gezer yabanı, gece sancır tabanı

*Harmanda dönen öküzün ağzı bağlanmaz

Helel süt emmişe benziyor

Her insan kendi aklı kadar danışır

Her kaşınan uyuz değildir

Her kız sakız çiğner ama Kürt kızı tadını çıkarır

Her şeyin yokluğundan, insanın çokluğundan

Her türkücü Karac’oğlan olamaz

Herkes kendi evinin kıblesini bilir
Hesabı bilmese kasap elinde kalır masat

Hızlı koşan atın boku seyrek düşer

Hiç hata yapmayan eşek, aynı hatayı üstüste yapan eşoğlu eşek

Ihlamayla bok çıkmaz

Irak yerin haberini kervan getirir
Irgalanan dal iniler

Irmak kenarına ev yapılmaz
Irmaktan geçerken at değiştirilmez

Isıran it dişini göstermez

Islanmış yağmurdan korkmaz

*İki at bir sirkeye bağlanmaz


İki dilli ol iki dinli olma

İki düşün bir taşın
İki söyle bir dinle

İki tımar bir yem yerine geçer
İki tutan bir çeker

İki yüzlü olma, iki sözlü ol

İmam osurursa cemaat sıçar
İmamın sözünü tut yolunu tutma

İnsaf dinin yarısıdır

İnsan beşer bir gün şaşar

İnsan, doğduğu yere değil, doyduğu yere vatan demiş

İp inceldiği yerden kopar
İp koptuğu yerden düğümlenir

İslamın şartı beş altıncısı insaf demişler

İt ile bir çuvala girilmez

İt korktuğu tarafa havlar

İt osurdukça yalan söyler

İte ekmek emanet edilmez

Kalemin yazdığını kılıç bile bozamaz

Kalkan öküz yatan öküzün başına sıçar

Karga ne ki kazığı ne ola, pire ne ki büzüğü ne ola

Kargalar tavuğum olsa, yumurtası yenilmez

Kayış ne bilir ki kotan ne çekiyor

Kazan karası gider yüz karası gitmez

Kel kız evde oturur cıllığı haber getirir

Kılıç yarası öldürmez, dil yarası öldürür

Kız bibiye oğlan dayıya benzer

Kız evinde toy düğün, oğlan evinin haberi yok

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit

Koca öküze iki boynuz yük olmaz

Koç vuruşuna koç dayanır

Koçluk kuzu komda belli olur

Komşu gelmeye gelmeye el olur

Kork korkmazdan, utan utanmazdan

Korkma martın kışından kork abrelin beşinden öküzü ayırır eşinden

Korku başa beladır

Korkun varsa pişikten, adım atma eşikten

Körle yatan şaşı kalkar

Körün istediği iki göz, biri eğri biri düz


Kurda konuk giden köpeğini yanında götürür

Kurdun adı çıkmış, tilki dünyayı yıkmış

Kurt dumanlı günü sever

Kurt kürkünü değişir de huyunu değişmez

Kurttan korkan koyun beslemez

Kuş gagasıyla seleye düşer, insan diliyle belaya düşer

Kuş kuşa gagasıyla yem götürür

Kuş su içerken Allaha bakar

Lalın dilini lalası anlar

Leyleğin ömrü laklakla geçer

Leylek tara, kız bara gelir


Merekte saman insanda güman tükenmez

Mum dibine ışık vermez

*Namert dostun olacağına, mert düşmanın olsun

*Odun odunu yarar, ahmak kendini yorar

Osuruklu götün tövbesi olmaz

*Ölmüş eşek kurttan korkmaz

*Pehlivan güreşte, çimen güneşte belli olur

*Rahmet düzene lanet bozana

Saç sefadan tırnak cefadan uzarmış

Sağılan ineğin buzağısı kesilmez

Sanatkar insan aç kalmaz

Sen dede ben dede bu atı kim tımar ede

Sen dede ben dede bu sürüyü kim güde


Su geçerken at değiştirilmez

Su içine yılan bile vurmaz

Sürü terse dönünce, öncü olan aksaktır

*Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz

Tarlayı taşlı yerden, kızı kardaşlı yerden alın

Taş düştüğü yerde ağırdır

Tıngır elek tıngır saç, eli hamur karnı aç

Tok açın halinden ne bilir
Tuz ekmek hakkı için

Ver öğüdü tutmazsa, daya götüne yaş söğüdü

Veren el alan elden üstündür

Yağmur yağdı yarıklar kapandı

Yalnız öküz boyunduruğa koşulmaz

Yatan aslandansa gezen tilki iyidir

Yetime öğüt veren çok olur, ekmek veren az

Yetimi döğme üstünü çır (yırt)

Yularsız ata binilmez

Yumurtana göre gıgıla

Yürüyen ata kamçı vurulmaz

Zengin arabasın dağda aşırır, yoksul düz ovada yolun şaşırır

Zenginin malı yoksulun çenesini yorar



69 Bartın İlimize Ait Atasözleri

Altı aylık seyisliği var, kırk yıllık fışkı karıştırır.

Bin nasihatten bir musibet yeğdir.

Bozacıya boza satılmaz.

Çürük iple kuyuya inilmez.*

Ekmeği fırıncıdan al da noksan olsun.

Ekmek çiğnenmeden yutulmaz.

Gün karası gider, yüz karası gitmez.

Güzele bakmak sevaptır.

Gülme komşuna gelir başına.

Güvenme ele, kaptırma sele.

Hacı hacıyı Mekke'de bulur.

Hak diyince su durur.

Kadıya yalan, karıya inan olmaz,

Kağnı devrilince yol gösteren çok olur.

Karda ezen izini belli etmez.

Kar yağar iz örtülür.

Nerede hareket orada bereket.

Ne ekersen onu biçersin.

Nerede börek oraya gidek.

Parası olan bulgur kaynatır, parası olmayan bıyık parlatır

Paran çoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol.

*70 Bartın Atasözleri

-Armuduy sapı, üzümüy çöpü va deme
.
-Bayram haftası bu, mangal tahtası değil.

-Be deyom hallov düzünde atla, sen deyosuy galacıda gapla.

-Bir ağaçtan hem ok küreği, hem de bok küreği olur.

-Civcivli tavuğun ibiği kızarmaz.

-Deli öküzüy goşumu iyi olu.

-Eşşeğe binmeden maksat, ayak sallamaktır.

-Goca öküz, otluk yıkımında doyarmış.

-Guru guru kirenne, başımıza gelenle
.
-İyilik iyilik olsa, koca öküze bıçak olmaz.

-Kimiy arabası gıcırdasa, ona binya.

-Şalgam suya girince, yağ oldum sanmış.

-Yaz günü gölgede yatanıy, kış günü ekmeği esmer olur.*


71 Kürt Atasözü


Kurtla beraber öldürüyorlar, çobanla beraber yiyorlar, sahibiyle beraber ağlıyorlar.

Bi gur re dikujin, Bi şivan re dixwin, Bi xwedî re digirîn...

Eğer bir olmazsanız, bir bir gidersiniz.

Eger hûn nebin yek, hûn ê herin yek bi yek.

Dünya dünya oldukça, kurdun gözü koyundadır

Dınya lı dınyê; çavê gur lı mihê.

Gönlümün muradı olsun, yastığım taştan olsun.

Mirazê mın dıl be, ber seriyê mın kevır be.

Her şey incelikten, insan kabalıktan kopar.

Her tışt jı zıravi mırov jı stûri dıqete.

Tilkiden kurnazı yoktur ama ortalık derisiyle doludur.

Jı rovi fenektır tune jı eyarê wi pırtır tune.

Bir günlük onurlu yaşam, yıllarca boyun eğip kölece yaşamaktan iyidir.

‎Jiyana rojekîye bi rûmet, ji jiyana salaye bi koletî çêtire.

Her demirden kılıç yapılamaz.

Jı her hesinî şûr çênabin.

Aslan aslandır, dişisi erkeği fark etmez.

Şêr şêre. Çi jıne çi mêre.

Kötülerin düşmanı değil, kötülüğün düşmanı olun.

Ne dujminê xeraba bin; dujminê xerabiyê bin.

Dünyaya danış, aklına göre yap.

Bi dinyê bişêwir bi aqlê xwe bik.

Aç olan aş, tok olan aşk ister.

Ki tî be nan u av,Ki têrbe dîl'da yâr dîxwaze.

Cehennemi görmezsen cennet sana tatlı olmaz.

Tu cehnemê nebini buhust bi te xwes nabe.

Kendimi tanıyıncaya kadar ömrümü bitirdim.

Hetta mı xwe naskır amre xwe xelas kır.

Bilene sor, bilmeyenden kork.

Ji zana bipirs e, ji nezana bitirs e.

Yazık gençliğe, yaşlılık ardından geliyor.

Heyfa cıwaniyê piri lı pêye.'

Gönüldeki bir dert, sırtladığın on yükten ağırdır.

Derdê dilekî, jî barê deh mîlan girantir e.

En büyük iyilik bilgidir.

Qenciya herî mezin zanîn e.

*İnsan, aslanın ölüsü olsun ama tilkinin tutsağı olmasın.

Bila mirov kuştiyê şêra be ne girtîyê rovîya be.

Çıranın köre, davulun sağıra yararı yoktur.

Çira ji koran re def ji keran re bêfêde ye.

Aklı hafif olanın yükü ağır olur.

Eqlé sıvık, baré gıran e.

Allah birisinin işini bozarsa, dişi sütlaç yerken kırılır.

murataltug1985
02-25-2019, 21:15
80 Mehmet Akif Ersoy Sözleri

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

Cehennem de olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz, bu yol ki hak yoludur dönmek bilmez yürürüz.

Eski dünya, yenidünya, bütün akvam-ı beşer kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer yedi iklimi cihanın duruyor karşısında,

bakıyorsun Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.

Medeniyet dediğin açmaksa bedeninin her yerini… Desene hayvanlar senden daha medeni.

Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana. Herkes konuşmasına konuşur lakin sükut yürekli olana.

Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem. Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım.

Sarka bakmaz, garbi bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.

Ya rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı? Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahi?

Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım

İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark var sadece: Onlar ömür boyu gayret ediyorlar; sen ömür boyu hayret ediyorsun.

Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; git önce edep, hayâ öğren.

Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla. Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla

Adamın biri Akif’e yaklaşarak sorar: affedersiniz.sizin için baytar diyorlar. Akif hiç istifini bozmadan cevap verir: evet,yoksa bir yeriniz mi ağrıyordu?

Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaat etmeseydi* Allah cenneti, o’na bile etmezlerdi secde.

Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu!

Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım, boğamazsam hiç olmazsa kovarım.

Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırtmasın.

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Yumuşak huylu isem kim demiş uysal koyunum; kesilir belki ama çekmeye gelmez boynum.

Tek hakikat var, bellediğim dünyadan, elli, altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın: hepimiz bağrı yanık, aşıkıyız; bu aşkın!

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda allah korkusundandır.

Bize çağ dışı diyorlar doğrudur; çağlar açtık, çağlar kapattık. Çağlar bizden geri.

24 saatten birini hakka vermeyene insan denilir mi?

İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden. Ağacın kökü mademki derindir

dalı kopmuş, ne olur gövdesi gitmiş, ne zarar o, yine yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza; yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.


Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. topIu vurdukça yürekIer onu top sindiremez.

İslam’ı öyle yaşa ki akıllar dursun. Sen ona buna değil Allah’a kulsun.

Mehmet akif’e sormuşlar. Bu ülke ne zaman gelişir? Diye” o’da cevap vermiş; “cuma namazına gelen cemaat, sabah namazına da geldiği zaman.

Şarka bakmaz, garbi bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.

Budur cihanda en beğendiğim meslek; sözün ödün olsun hakikat olsun tek.

Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne.

Bekayı hak tanıyan, sa’yi bir vazife bilir, çalış, çalış ki beka sa’y olursa hak edilir.


Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi alem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem.

Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu!.

Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.

Edepsizliğin başladığı yerde edebiyat biter.

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.

Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.

Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, bir hilâl uğruna yâ rab, ne güneşler batıyor.

Ya rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı, mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı.

Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır. Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.


İnmemiştir Kur’an, bunu hakkıyla bilin, ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.

Ey âdemoğlu bu devran’da içinizde hakkı ve hukuku bilen çoktur. Yaptığınız işte hile çok İslamiyet’i sorup da arayan ve yaşayan yoktur.




Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak O benimdir, o benim milletimindir ancak

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar Medeniyet! ' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.


Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Ye's öyle bir bataktır ki,
Düşersen boğulursun
Azmine sarıl sımsıkı
Bak ne olursun


Ey sürüden arkaya kalmış yiğit
Arkadaşın gitti haydi sen de git
Bak ne diyor ceddi şehidin işit
Haydi git evladım uğurlar ola

Haydi git evladım açıktır yolun
Zalimlere karşı bükülmez kolun
Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
Uğurun açık olsun uğurlar ola.

Ot değil onlar dedenin saçları
Dinle şehit sesleridir rüzgarı
Haydi git evladım uğurlar ola
Haydi git evladım açıktır yolun

Zalimlere karşı bükülmez kolun
Haydi levent asker uğurlar ola
Yerleri yırtan sel olup taşmalı
Dağ demeyip taş demeyip aşmalı
Sende ki coşkunluğa er şaşmalı

Kahraman askerim uğurlar ola
Haydi git evladım açıktır yolun
Zalimlere karşı bükülmez kolun

Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
Haydi levent asker uğurlar ola
Haydi git evladım uğurlar ola.


Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi En kesif orduların yükleniyor dördü beşi gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'

Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

tâuna da züldür bu rezil Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk Ne kadar hakkıyle, sefil,

Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındakini hayâsızcasına. Maske yırtılmasa bize âfetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz Öyle müdhiş ki: Eder her mülkü harâb.

sâikalar parçalıyor âfâkı zelzeleler kaldırıyor a'mâkı Bomba şimşekleri inip her siperin Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak zırha bürünmüş de o nâmerd eller

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfek gülle yağan mermiler...
Kahraman ordu bu tehdide güler!

Ne çelik tabya ister ne siner hasmından
göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, edecek kahrına râm?
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez beşer;
Bu göğüsler Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'onu çiğnetme' dedi. Asım'ın nesli

Asım'ın nesli nesilmiş gerçek:
İçiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi,dağlar, taşlar...
Rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından,
uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab,
ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi

80 Arif Nihat Asya Sözleri


Bir kuşa yeten yuva iki kuşa da yeter.

Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var.*Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar.

Sen hem yaşamak, hem de yaşatmak gücüsün.

Nerde o yiğitler ki, gür sesleri ülkeyi bürür, yürü dese, dağlar yürür, dur dese kalpler dururdu.

Vazoya saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor!

Biz, kısık sesleriz. Minareleri ezansız, gökyüzümüzü bayraksız bırakma Allah’ım!

Tekerleri dört köşe bir arabaya bindirdiler bizi, bir gidiştir gidiyoruz.

Dostlar, “ne kadar uykucu şeymiş!” demeyin. Rüyası için bekliyorum uykuyu ben!

Bu kitabın kaç dakikada okunduğunu bırak, kaç senede yazıldığını düşün!

İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.

Şehit olmayı göze almayan gazi olamaz.

Sen benden uzaklaşınca kalsam da yarım. Yaklaşma ki sensiz de bu dünyada varım!

Onlar senin esrarına “rüya” derler. Rüyanı hakikatlere kurban etme!

Kulun olarak doğmasaydım, kendiliğimden gelir fahri kulun olurdum Allah’ım!

Billur en güzel kahkahasını kırılırken attı.

Şayet geceler gebeyse gerçekten ey. Sonsuz gece, bari sen de rüyanı doğur!

Gözler kalbin aynasıdır. Ama sen yine de gözüne kalbini sorma.

Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın.

Sanatkâr halıda gülü dikensiz yapmış ayakların incinmesin diye.

Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim rüzgarı.

Yaşamaktan mı yorgunum bilmem. Seni günlerce beklemekten mi?

En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.

Kimdik o zaman, şimdi kimin kullarıyız! Bir mutluluğun garip yoksullarıyız!

Düşünüyorum, o halde varım.” demiş Descartes ama Arif Nihat Asya ise “Hayır, yanlış. Düşünülüyorum, o halde varım.” demiştir

İnanmak; basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmaktır.

Bozkurt’a benzeyenler ve bir günde dev gibi orduları yenenler, destanlarda kalan Bozkurt’un nesi olurlar diye sorana, tarih diyecek: Yavruları!

Işığı önüne al, yürü! Gölgen arkadan ister gelsin, ister gelmesin!

Ben bir garibim, anlatacak kıssam yok; Tattan, kokudan ve renkten hissem yok! Kaldım yarı çıplak, yarı aç, yollarda: Dünyada gel!” diyecek kimsem yok

Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.

Annem, bana kumsalda masal söylerken. Bir tatlı hafiflikle açıldım kıyıdan enginlere. Gövdem gemi, ruhum yelken.

Artık ne sefer var, ne zafer talibiyim. Mademki şu hür ülkelerin sahibiyim. Lâkin bana söyleyin çocuklar: kendi yurdumda neden böyle misafir gibiyim?


Bu ülkedeki kavga Türk ile Kürt’ün kavgası değil, hilal ile haçın kavgasıdır.

Hilalin altında bir olun çok kalabalık olacağız, göreceksiniz.

81 Kore atasözleri

Bıçak kendi sapını kesmez.

Küçük biber acı olur.

Yemek Gimkang Dağı'ndan bile önceliklidir.

Bugünün işini yarına kaydırma.

Maymunlar bile ağaçtan düşer.

Bir yengeçle bile aynı tarafta olabilirsin.

Bir kediye balık emanet edilmez.

Giysilerin de kanatları vardır.

Lambanın hemen altında ama hala karanlık.

Boş bir sepet yüksek sesle sallandı.

Yolu biliyorsan bile bir daha sor.

82 Kızılderili atasözleri


Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.

Ağlamaktan*korkma! Zihindeki ıstırap veren düşünceler*gözyaşı*ile temizlenir.

Arkamda yürüme öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim Yanımda yürü ki seni görebileyim, böylece ikimiz eşit oluruz.

Aşkı*tanıdığında, Yaratıcı'yı da tanırsın.

Avlayacaksan en zayıf geyiği avla, çünkü sağlam olanlar yeni neslin devamını sağlayacaktır.

Barış*ve*mutluluk*her anda mevcuttur. Barış ve mutluluk her adımdadır.

Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi çarığının içine bak.

Bir düşman çok, yüz dost azdır.

Bir kere "Al şunu" demek, iki kere "Ben vereceğim" demekten iyidir.

Biz ağaçlara zarar vermek istemeyiz. Ne zaman onları kesmemiz gerekse, önce onlara tütün ikram ederiz. Odunu asla ziyan etmeyiz, lazım olduğu kadar keser, kestiğimizin hepsini kullanırız.

Bütün*Kızılderililer*her yerde durmadan dans etmelidir. Önümüzdeki ilkyaz

Yüce Ruh. Bütün*av*hayvanlarını geri getirecek. Avdan geçilmeyecek bu topraklarda. Bütün ölü Kızılderililer geri gelecek ve yeniden yaşayacaklar.


Cevap vermemek aslında bir cevaptır.

Doğum yapan her şey dişidir.

Kadınların*bildiği kainatı erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya iyi bir dünya olmak üzere degişmeye başlamış olacaktır.

Dur, dinle. Hep konuşursan hiçbir şey duyamazsın.

Dünyadaki her şeyin sebebi vardır. Her*bitki*bir hastalığı tedavi etmek için büyür. Ve her*insan*bir görevle yaratılmıştır.

Düşmanımı*cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım.

Eğer bir ülkede gölgelerin boyu insanların boyunu geçmişse o ülkede güneş batıyor demektir.

Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz.

Sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil ama inanıyorum, insanlar bu yolu öğrenecekler.

Sessizlik*nedir?' Cevap veririz: O Büyük Ruh' un sesidir.

sorsanız: 'Sessizliğin meyveleri nelerdir?' Cevap veririz: Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı.'

Fakir*olmak, şerefsiz olmaktan daha küçük bir meseledir.

Gözlerde yaş yoksa, ruh*gökkuşağına sahip olamaz.

Gözün ile değil, yüreğin ile hüküm ver.


İnsan*iki ruhludur. İçinde iyi ve kötü köpek kavga eder. Hangisini daha çok beslersen o kazanır.

Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal.

Hayvanlar*olmadan insanlar nedir ki? bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir.

Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Her şey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.

Her şey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar... Hayvanlar olmazsa insanlar ne yapar?

Tüm hayvanlar gitse insanların ruhu büyük bir yalnızlığa boğulur; insanlar yalnızlıktan ölür.

Her şey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.

Herbirimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlatmakta fayda var.

İhanet*arkadaşlık zincirini karartır, fakat*vefa*onu her zamankinden parlak yapar.

İlkbaharda*usul usul yürü;*toprak*ana hamiledir...

İnsan*iki ruhludur. İçinde bir iyi köpek bir de kötü köpek kavga eder. Hangisini daha çok beslersen o kazanır.

İnsan*tabiattan*uzaklaştıkça kalbi katılaşır.

İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.

Kartalı vuran kendi tüyünden yapılmış oktur.

Kaybetmeyi ahlaksız bir teklife tercih et. İlkinin acısı bir an, diğerinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.


Komşun hakkında hüküm vermeden önce, iki ay onun makosenleriyle yürü!

Nimet de külfet de 'Büyük Ruh' un elindedir. Bazen onun külfeti bizi nimetinden daha fazla akıllandırır.

Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yaşayanlara ilave eder.


ayakkabıları ile bir mil yürümediğiniz sürece bir kişiyi asla eleştirmeyin.

Senin vicdanın senden başkasını temsil edemez.

Sevgi ile, sadece onunla başkaları için*fedakarlık*yapabiliriz.

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam*paranın*yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

Su*gibi olmalıyız. Her şeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli.

Şeytan hakkında konuşmayın. Gençlerin kalbinde merak uyandırır.

Unutmayın*çocuklarınız*sizin değildir. Onu Yaratıcı'dan ödünç aldınız.

Ulu Ruh'un kelimeleri meşe yaprağı gibi sararıp düşmez: çam yaprağı gibi ilelebet yeşil kalır.

Yağmur*iyilerin üzerine de yağar, kötülerin de..

Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan yanlışı yapan kadar suçludur.

Yapmamız gereken: her şeyi eski sadeliğine döndürmektir, böylece bozulan düzenimiz yeniden kurulacaktır.

Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.

Bir*insanı*küçümsemek*akılsızlık, çok büyük görmek de korkaklıktır.

83 Hint atasözleri

Başkasından üstün olmamız önemli değildir. Asıl önemli olan şey, dünkü halimizden üstün olmamızdır.

Akıllı adam, akılsız adamın son yaptığını ilk önce yapar.

Beyaz olan her şey süt değildir.

Bilgeyi övsen de bir yersen de, fırtına kayaları sarsar mı?

Bir maymun zencefilin tadını ne bilir?

Demircinin bir vuruşu, kuyumcunun yüz vuruşuna denktir.

Dostunuzu sık sık ziyaret ediniz, çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılarla kaplıdır.

Kuşlar tarlayı yedikten sonra ağlamanın ne faydası var?

Kuvvetine güvenerek zayıfları hor görenin kuvveti başına bela olur.

Öfkenin gözü yoktur.

84 Endonezya atasözleri

Acısız kazanç olmaz.


Annenin sevgisi sonsuzdur.

Annesini gerçekten seven kişi en değerli şeyi yapıyordur.

Aşkın nişanlısının adı boşanmadır.

Birine karşı güveninizi kaybettiğinizde artık onu kazanmak çok zordur.

Bir kötü davranış diğer güzel davranışları unutturur.

Bir liderin ölümü dahi olsa her değişiklik yeni değişiklikleri doğurur.

Bir mesele ancak serin kanlı ve açık şekilde konuşularak çözülür.

Botun ayırdığı deniz yosunları nasıl tekrar birleşirse,ailelerde geçen her problemden sonra tekrar kaynaşır.

Bütün kötü şeyler sanki aynı anda olur.

Çalışkanlık parlaklığın başlangıcıdır.

Çok konuşan aslında fazla dolu olamayan kişidir.

Çok pratik yaparsak çok iyi iş hallederiz.

Daha büyüğüne sahip olmayı fazla umarsak,elimizdekinden de oluruz.

Dalgalanan su derin olmadığını gösterir.


Dikkatli ol,düşman battaniyenin altında yatar.

Dil bir milletin ruhudur.

Egoist kendi hatalarını asla görmez,hep başkalarının hatalarına dikkat eder.

Eğer alışkınsan,sana hiçbirşey zor gelmez.

Eğer kavga yapacaksan,kesinlikle kaskını çıkarmayacaksın.

Eğer yeterince çalışırsak herşeyi becerebiliriz.

85 Çerkes atasözleri

Aklı olmayan fakirdir.

Aslı olan güzellik içindeki iyiliktir.

Asıl iyilik kötülük yapmamaktır.

Akıllı kişiyi sırtında taşısan dahi yük gelmez.

Akıl malın en kıymetlisidir.

Ağızdan çıkan söz namludan çıkan kurşun gibidir.

Atın başı geçtikten sonra kuyruğundan yakalamaya kalkma.

Atı kaybolanın kulağından at sesi gitmez.

Açlık korkağı da yiğit yapar.

Aslanı*terbiye*ederler, kaplanı uslandırırlar.

Arkanda duran değil, arkasında durduğun sana yiğitlik öğretir.

Biçmesini bilmeyenin orağı kördür.

Başlanmış işi olmayanın bitmiş işi olmaz.

Bilmediğini söyleme, söylediğini inkar etme.

Bir kere tökezleyen şaşı, iki kere tökezleyen kördür.

Belayı arayıp takılma, sana takılmışsa korkma.

Beşiği yapılıp mezarı kazılmayan yoktur.

Bir kıvılcım bütün köyü yakar.

Birlik olan sürü için kurt korkulacak şey değildir.

Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur.

Başlanmamış işin başında yılan yatar.

Candan önce onur gelir.

Çoban kötü olursa koyunları kuzgun dahi götürür.

Çığı bir küçük serçe harekete geçirir.

Çağırana, seni öldürecek ise de git.

Çerkeslerin en fakiri dahi konuk sahibi.

Çocuğu işe koşarsan sonra da işe sen koşarsın.

Dil safradan acı, baldan tatlı, kılıçtan da keskindir.

Delinin beyi olmaktansa akıllının kölesi olmak daha iyidir.

Deli bile konuşuncaya kadar akıllı zannedilir.

Deriyi yüzsen de gönüldekini alamazsın.

Düşünüp konuş, bakınıp otur.

Düşman size değil kendine düşmandır.

Damlaya damlaya göl olur.


Ecel insanın koynunda yatar.

Ecel ne acele eder, ne de gecikir.

Eceli arama. O seni bulur.

Eski dostunla yaptığın gizli işi yeni dostuna güvenip söyleme.

Eski yolu ve eski dostu terk etme.

Evinde kendini eğit, topluma öyle gir.

Evinin avlu kapısına kadar seni geçirmeyenin evine gitme.

Evsahibi*misafirin*hizmetkarıdır.

Eşek köpeğe ot vermiş, köpek eşeğe et. İkisi de aç kalmış.

Eceli gelen köpek cami duvarına işer

Fakirin lambası Ay'dır.

Fakirin ipini zengin eskitir.

Gönül yaşlanmaz.

Geçmişi olmayanın geleceği de yoktur.

Genç geleceği ümit ederek yaşlanır, yaşlı geçmişi hayal ederek ölür.

Gözün beğendiğini kalp de beğenir.

Günde bir kere babasının huyu oğlunda görülür.

Güzel söylersen güzel cevap alırsın.

Güzel; iyi olandır.

Güzeli güzelleştiren huyudur.


Hediye değil,*sevgi*değerlidir.

Her şey çağına göre güzeldir.

Hiç kimse dünyadan usanarak ölmez.

İp uzunsa, söz kısaysa makbuldür.

İlim ile sanatın fazlası olmaz.

İhtiyar kimse çocuk gibidir.

İyi at iyi arkadaş gibidir.

İyi gördüğünü söyler, kötü verdiğini.

İyi komşu kardeş sayılır.

İyi komşu uzaktaki akrabadan öncedir.

İyi yaşlı olmayan yerde iyi genç olmaz.

İyilik kötülüğü öldürür.

İyiyi bilmiyorsan değerli olanı seç.

İçeceğin suda köpek öldürme.

Kuşu yükselten kanat, insanı yükselten akıldır.

Kitap ilmin anahtarıdır.

Kibirlenmek deli işidir.

Kadından utanmayanda yüz yoktur.

Kadının el mahareti aklını gösterir.

Kadının olduğu yerde kılıç çekilmez.

Kafa bomboşsa ayağa yazık olur.

Kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez.

Kıskanç insan gizli düşmandır.

Kısmet gelecek olursa yün iplik getirir, gidecek olursa demir zincir dahi tutamaz.

Kıtlık akrabayı unutturur.

Komşuya değer vermeyen kendini değersiz kılar.

Kötü yoldaş kötü silah gibidir.

Kötülük yapıp iyilik bekleme.


Maharetle bilgi kardeştirler.

Mezar taşı kaybolur, şarkı kaybolmaz.


Öküz tahta çıksa padişah olmaz saray ahır olur.


Sudaki söğüt, bedendeki kalp çürümez.

Saadet misafir yolcudur. Gelir, gider.

Sevgi ateş değildir. Yandığında söndüremezsin.

Sevgi kuvvetle alınamaz.

Söylenmeyen şey duyulmaz.

Su akacağı yolu kendi bulur, sen gideceğin...

Sevdiğinle değil seni sevenle evlen.

Sana taşla vurana sen ekmekle vur.

Ümit atadan kalma mirastır.

Ümit uzun ömürlüdür.

Vakit altından daha değerlidir.

Verene ver, vurana sen de vur.

Ver malını elllere vur dibini yerlere.

Veremediğin mal senin değildir.

Yanında iyilik bulunmazsa kuru güzellik bir şey ifade etmez.

Yaşlının sözü, gencin aklını yener.

Yaşlısı olmayanın genci de yoktur.

Yaşlısına saygısı olmayanın kendisine de saygısı yoktur.

Yaşlıya iltifat et gence güvence ver.

Yaz fukaranın cennetidir.

Yiyeceğini kötüleyen kişinin sofrasında yemek yeme.

Yoldaşın korkaksa ayı ile boğuşma.

Yüze karşı övgü arkadan yapılan yergi gibidir.

Yırtıcı kuşun ömrü az olur.


Zora düşen düşmanın da olsa yardım et.

85 Zazaca atasözleri

Akıl para ile satın alınmaz.


Sora sora Kars'a gidilir.

Ateş iyi de külü olmasa.


Hafif akıl ağır yüktür.

Delinin değirmeni kendi kendine çalışır.

Elekle su toplanmaz.


Başı aşan su; ha bir karış olmuş, ha dört parmak.


Akıl, altın taça benzer, herkesin başında olmaz.

Bahtı tahta değişmem.


Donsuz dolaş fakat boynunu zalimlerin önünde eğme


Keşke ile eller saç örgüsü demetine yetişmez.

Adam gibi çalış, aslan gibi ye.

Gelin atın üzeride gelir. Ancak kime kısmet olacağını kimse bilmez.


Dıșarıdan yardım umanın vay haline.

Çıranın köre, davulun sağıra yararı yoktur.


Arkadaşına kazdığın kuyu bir gün kendın duşersın.


Kapısı kapalı olanın gözü kapısı açık olandadır.

Yaralı yarasını bilir.

Arkadaşın yarası, kaya yarası gibidir.

Mangaya ma bi gay a, bela nîya geda ya.'

Bir günün boğası olayım, yüz günün ineği olmayayım.


Gönlüm hoş olsun da varsın giysim kıldan olsun.

İyi at olsun da varsın nalı olmasın.


Muradımız olsun da, ister taştan olsun.

Yüz acısın, karın ağrımasın.


Bir günlük aslan ol, bir yıllık tilki olma.

Utanma olmasaydı şeytanlık kanatlanırdı.


Arkadaşınla ye, gez ama onunla ortaklık yapma.


Kadın isterse; erkeğini vezir yapar, istemese rezil eder.

Kurt, sisli günü kollar.

Çocuklar ağlayarak büyür.


Gül için dört dikeni göğsüne atmaya katlanır.

Beceriksiz kadın çıkrık, beceriksiz rençber ise orak değiştirir.

Evlilik dar ayakabı gibidir.


At adımına göre değil süvarîsine göre koşar.

Bülbülü altın kafese koymuşlar. Demiş: “Ah vatan, ah vatan!”

Doğru duvar yıkılmaz.

Sırt, yiğit olana verilir.

Ev alma komşu al

Durgun su kokar.


Köpek ölürse kurta bayram olur.


Nevret ve sevgi dilden cıkınca vücut bulur.

Elin çocukları büyür akıl alır, bizimkiler ise büyür deli ve yaramaz olur.


Bahçene komşun ağacını ekerse komşunun çocukları bahçeni sahiplenir.


Baca tüten evde huzur vardır.


İyi komşu akşam yemeğini bir tabak fazla yapar.

Yük eşeğin yanına gitmez, eşek yükün yanına gider.


Su bulanmadan durulmaz.


Büyüklerimiz her zaman güzel konuşur.


Yüklü eşek yedi kez sudan geçer yüksüz bir kere dahi girmez.


Gözyaşlarından akıl al.


İyi bir kadın, kızını seversen yetişir.


Günü gelmeden tavuk yumurtasını kırmaz.

Büyüklerimiz bir şey diyorsa bir şey biliyorda diyordur.

Çokça gözyaşı soruna yol açar.

Kimseye iyi deme. Kötü çıkar, mahcup olursun.


Akıl para ile satın alınmaz.

Akıl ebe perura neroşûno.


Araba devrilince yol gösterici çoğalır.


87 DÜNYADA TÜRKLER İÇİN SÖYLENEN SÖZLER



Mustafa Kemal Atatürk**

Türk milletinin karakteri yüksektir.
Türk milleti çalışkandır Türk milleti zekidir.

Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir.

Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır.*

Napoléon Bonaparte

İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması.

hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak.

Türkler bu meziyet ve fazilete sahip kahramanlardır.

Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler

Mete HAN, Hun Hükümdarı

Nerede bir Türk varsa, orayı kalbinden seveceksin.

İskoç Şair Lord Byron

Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.

Çek Bilim Adamı Jan Amos Comenius

Türkler kahramandırlar, dostlarına zarar vermezler.

Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz.

Türk ulusuyla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.

Fransız Bilgin Gelland

Türkçeyi öğrenmek benim için büyük mutluluk oldu

Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman, ışığı örten zevksiz bir perde oluyor.

Pierre Loti

Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor.

Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşkusuz körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır.

Alman General Helmuth Moltke

Silahlı milletin en canlı örneği Türklerdir.

Türk köylüsünün orak, katibinin kalem ve kadınlarının etek tutuşunda silaha sarılmış bir pençe kıvraklığı vardır.

Türk ata biner gibi oturur, keşfe yollanan asker gibi uyanık yürür.

General HAMİLTON (Çanakkale'ye taarruz eden müttefik komutanı)

Çok cesur savaşan ve iyi sevk ve idare edilen Türk Ordusu karşısında bulunuyoruz.

Dünyada, Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz.

Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker yoktur

Montecucco

Türkler ölmeyi iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.

hiç yoktan ordular kurmak ve orduları ölüme sürüklemek mümkün meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları

dört yüzyıl önce her kudreti ve milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyor

yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı anlıyorum.

Türkler milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar.

Fransız Tarihçi Albert Sorel
Dünyada iki bilinmeyen vardır; biri Kutuplar, diğeri Türkler...

Torquato Tasso

Türklerden bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk

Türkler dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür.

Türkler Gönül açan bir yeldir yıldırma, göz kamaştıran bu gölü coşkun denize çevirmek tabiatı inciten bir gaflet olur.

Mark Sykes
Eğer kendilerini tanımış olsaydınız, Türklere hayran olurdunuz.

Alman İktisatçı Fritz Neumark
Türkler farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa tarih kalmaz.

General TAVSHEND (1. Dünya Savaşı Irak Cephesi komutanı)

"Avrupa'da hiçbir asker yoktur ki, Türklerle kıyaslanabilsin

Çanakkalede gemi ateşlerimize uğramış olan kıtalar Türk olmasalardı yerlerinde kalamazlardı. Oysa
Türkler savaş boyunca siperlerinden ayrılmadılar.

Fransız Şair Alphonse de Lamartine

Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelendir.

Türkler Dini, sosyal ve örfi faziletleri ile tarafsız kimseler için takdir ve hayranlık kaynağıdır

İsveç Kralı Demirbaş Karl

Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin yapamadığını yaptılar beni, esir ettiler. ayağımda zincir yok, zindanda değilim; istediğimi yapıyorum. şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim.

Türkler beni elmas bağa sardılar. Bu alicenap, asil, ve nazik milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne tatlı.

Arap Tarihçi İbn-i Hassul

Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; hiçbir kavim yoktur.

büyük hedeflere ulaşmak bakımından
Türklerden dirayetli hiçbir kavim yoktur.

Cenab-ı Hak Türkleri aslan sıfatında yaratmıştır

İngiliz Komutan Townshend
Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.

Lady Mary Wortley Montagu
Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır.

Türkler süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.

her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır.

Ressam Alexandre-Gabriel Decamps

Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamını pırıltılı kostümünü, zarif tavırlarını, kibar gülüşünü, aslanca kükreyişini fırçayla göstermek mümkündür. Fakat güçtür

Güc olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, ayışığı gibi görülür fakat gösterilemez.

Genç William Pitt****

Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir.

Türkler hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.

Kayzerling
Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakın Asya tarihinin bildiği en halis efendi millettir.*

Baron Büsbek
Türk toplumunda kişisel nitelik ve değer dışında hiçbir şeye önem verilmez.

İskoç Şair Lord Byron
Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.

Çek Bilim Adamı Jan Amos Comenius


Türkler kahramandırlar, dostlarına zarar vermezler.

Yüce Türk milleti tuttuğu eli bırakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrılmaz.

Türk ulusuyla el ele vermek yeryüzünde her zorluğu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.

Semamae İbni Eşref
Türk korkmaz korkutur. Bir şey isterse onu yapmadıkça vazgeçmez


Kumandanları Hitler'e sorar Türklere neden saldırmıyoruz???" Hitler :
Türkler öyle bir millettirki, eğer saldırırsak tamamını yok etmemiz gerekir... 1 tane bile bırakırsak, yeni bir devlet kurar ve intikamını alır demiştir.

Charles Mcfarlane
On ulusun on yiğit adamın gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olamaz

Donaldson
Türk milleti ikibin yıldır profesyonel askerdir. Türklerin mesleği askerliktir

Hamilton
Dünyada Türklerden başka hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz

Gianni de Michelis
Türklerle dost ol ama düşman olma

Abraham Lincoln
Türkler az söylerler çok iş yaparlar

Enes Bin Malik
Türkler tarihte eşi benzeri görülmemiş bir millettir.

Napolyon
Bana Türklerden kurulu bir ordu verin dünyayı rehin alayım

Hz. Muhammed
Türkler size dokunmadıkça siz de onlara sakın dokunmayın, Türkler Dünya'ya iki kere hükmedecektir.

88 KUR’AN HAKKINDA BATILI AYDINLARIN BAZI SÖZLERİ

Prof. Ennest Renan Bu kitap dini bir inkılap kadar edebi bir inkılaba da işarettir’.*

Rene Basset:’Kur’an ebedi güzelliğin ezeli ve ebedi güzelliğin ezeli vs ebedi timsalidir.

Meleklerde,insanlarda o mukaddes kitabın her hangi bir ayeti ayarında tek bir cümle bile yazmaktan acizdirler.’*


Gustose Le Ban Kur’an ,insanlara zorla kabul ettirilmekten tamamen uzaktır. Ancak inanç ve kanaatle yeryüzüne yayılmıştır.

Prof. Cement Huart ’Bütün Kur’an’da konuşan yalnız Allah’tır. Peygamber ise yalnız vahyin tebliğine vasıta olmuştur.
*
Prof.İ. Goldziher Kur’an ismiyle bilinen ve Allah tarafından vahyedilmiş olan bu kitap aynı zamanda bütün cihan edebiyatının bir abidesidir.’*

Prof. Nathan Södenblom: ‘Kur’an muayyen zamanlarda Hz-Muhammed (a.s.m) tebliğ edilmiş Allah kelamıdır.’*

Jhon Davenport:’Bu Kur’an iledir ki Hazreti Muhammed (a.s.m) Resullüğünü doğrulamış O’na bir nazire getirmekten aciz bırakmıştır.’*

Bertram Thomas:’Kur’an edebi üslübu da insanı vecde getiren bir güzelliktir

Prof. Reğis Blachere:’Arapça bilinmeyen avrupalı bir dinleyici bile bazı sureler okunurken heyecana gelmektedir. Dinleyicileri manevi bir tesir altında bırakır.

Emile Dermenghem: Kur’an Hazreti Muhammedin (a.s.m) en büyük mucizedir.’Kur’an mucizedir ve eşsizdir

Arthur Pellegnin:’Kur-an’ın mukaddes metni,hiç şüphesiz ki bütün fikir hareketlerinin ilham kaynağıdır.

Prof.Armand Abed:’ En basit kinayelerine varıncaya kadar,bütün üslübu ilahi olduğu için insan bu kitaba hayran olur.’*

Will Durant:’Kur’an saf ve sade ruhlara dünyada mevcut imanların en safını ,en açığını ;dini merasimi en sade alanını ve bilhassa putperestlik ve papazlıkla alakası olmayan şeklini getirmiştir.’*

Prof. Edouard Mantet:’Bu din kitabının güzelliği göklere çıkarılacak derecededir.’*

Prof. Jacgues C. Rister Onun insanlara tesir kudretiyle manevi yüceliği,Hazret’i Muhammed’i (a.s.m) Allah’ın nuru ile azametine (büyüklüğüne) uymuş göstermektedir. Bunu hiç kimse inkar edemez.’*

Prof. Guadefroy-Domomlaynes:’O eşsizAllah kelamının heyecan verici bir tarzda yükselmesi, ondaki kuvvet ise kudretin dinleyeni sarması yegane mucicezesi demektir.

Resülullah’ın peygamberliğinin doğruluğu da işte bununla sabittir.’*

Raymand Charles Öyle tasvirleri vardır ki,onların ahenkli seslerinden hasıl olan musikinin dokunaklı güzelliği insanların zihinlerini vahyin kabulüne hazır hale getirir.’*

Dominigue Soundel:’Kur’an’ın başlıca özelliği,edebi bakımdan taklidine imkan olmamasıdır,

Jacgues Jamier:’Kur’an üslübune tercüme imkanı yoktur.’*

Baswonth-Simith:’Gerçekliğin hikmetin ve üslüp sadeliğin mucizesi

Prens Bismarc:’Ben kur’an’ı her bakımdan inceledim,her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm.’*

Corsel: “Kur’an bütün insanlığın tılsımını çözmekten aciz kaldığı muazzam bir sır olarak yaşamaktadır.”*

Kont H. De Castri: “Kur’an sonsuza dek bir mucizedir. Bu kutsal kitabın ta kendisi kaynağının ilâhi olduğunu ispata kâfidir.”*


Batılı Aydınların Peygamberimiz Hakkındaki Görüşleri


Thomas Carlyle:*İnsanlar her şeyden daha fazla Hz Muhammed’e kulak vermelidir.

Diğer bütün sözler Hz Muhammed
karşısında boş sözlerdir.’

Prof.Dr.H. Mones:*Hz Muhammed in
her sözü bir vecizedir.’

Jane Pelo:*’O’nun davasında heyecanı asildi.’

Aleksi Lovazon:*’O Allah tarafından gönderilmiş bir hak peygamberdir.’

G’la Faytt:*Ey şanlı arap Aşk olsun sana....Adaletin ta kendisini bulmuşsun.’

Raymons Leronge:*’14 asır geçmesine rağmen Hz. Muhammed bu zamanın tek rehberi,tek hidayet resulüdür.’

Sosyolog V.D.Eratsen:*’Ben şahsen Hz. Muhammed’in hayranıyım.’

Prof.Jules Masserman:*’Bütün zamanların en büyük lideri Muhammed idi.’

Prof.Dr. Michael Hart:*Muhammed tarihte dini ve dünyevi açılardan en üstün başarıya ulaşmış tek kişidir.’

Tolstoy:*Muhammed, hürmet ve saygıya fazlasıyla lâyıktır.

Gibson:*Hz. Muhammed’i sevmeyenler onu yeterince tanımayanlardır.

Dostyoyevski:*Büyük İslâm Peygamberi yüce yaratıcının katına çıkıp onunla buluşmuştur.

Ben Mirac’a bütün kalbimle inanıyorum.

B. Smith:*Büyük liderlerin hayat ve karakterleri ile yapılan eleştiriler İslâm Peygamberi için yapılamaz.

Prens Bismark:*Senin asrında yaşayamadığımdan dolayı çok üzgünüm Ey Muhammed

Kur’an Allah’ın kitabıdır. İnsanlık senin gibi bir kabiliyeti bir defa görmüş bir daha göremeyecektir

Ben senin önünde hürmet ve saygı ile eğilirim.

Geothe:*Hiç kimse Muhammed’in kurallarından daha ileri bir adım atamaz.

Biz Avrupa Milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız.

Şüphe yok ki bu yarışmada kimse onu geçemeyecektir.

Shebol:*Hz. Muhammed insan olması itibari ile bütün insanlık onunla övünür.

Biz Avrupa’lılar 2000 sene sonra onun kıymetine ve hakikatine yetişsek en mesut ve en bahtiyar nesiller oluruz.

Bernard Shaw:*Ben bu hayret uyandırıcı insanın hayatını inceledim.

Benim görüşüme göre onu insanlığın kurtarıcısı olarak tanımamız lâzımdır.

Voltaire:*Türk kardeşime diyeceğim ki; senin dinin bana çok saygı değer bir din görünüyor... senin dinin çok asil.

Lamartine:*İnsan büyüklüğü hangi ölçüyle ölçülürse ölçülsün acaba ondan daha büyük bir insan bulunur mu?

Knematirul:*Herkesin itiraftan çekindiği şeyi ben haykırıyorum. Hz. Muhammed hiç kimse ile kıyaslanamayacak kadar büyük bir insandir.*

G.M.Rodwel şöyle diyor:*“Kur’anı okudukça bizi büyülediğini hayretlere düşürdüğünü nihayet bize üstünlüğünü kabul ettirdiğini ve huzurunda bizi secdeye vardırdığını görürüz.

Kur’anın temas ettiği konular ve gözettiği amaçlar bakımından üslûbu temiz, yüksek ve ürperti vericidir.

Kur’an her çağda izini bırakacak bir eserdir.”

John Davenport şöyle diyor:*Kur’an en yüksek inanç esaslarını, en yüksek ahlakı öğretir.

Kur’an karşılık beklemeyerek iyilik yapmayı emreder.

Kur’an hem dinî hem medenî bir kanundur.

Kur’an Islam terbiyesinin kaynağıdır,hayatın nûrudur.

Kur’an ayetleri kalplerde ve ruhlarda devamlı akisler uyandırmıştır.

Kur’an hayatın bütün safhalarının, fert ve toplumun düzenleyicisidir.”*

Prof. Nöldeke şöyle der:*“ Kur’anın en muhteşem süreleri kıyamet gününün yaklaşması sebebiyle tabiatın titreyeceğini ifade edenlerdir.

ayetler okunurken insan, yeryüzünün darmadağınık olduğunu, dağların atılan pamuk gibi dağıldığını, yıldızların karmakarışık bir halde parçalandığını gözleriyle görüyor gibi olur.”

Goethe Görüyorsunuz ki, kuraan esasları zerre aksamıyor. Biz bütün sistemlerimizde, bundan ileri gidemiyoruz hiçbir insan da bundan ileri gidemez.”

Edmond Burk diyorki:*“ Kur’anı inceledikçe onun mükemmelliğini ve yüceliğini anlarız.

insanı kendine çeken Kur’an hayrete düşürür. İnsanı kendinden geçirir. saygı duymaya zorlar herkesi duygulandırır

H.C.Vels diyorki:*“ Kur’an ilahi emirlere dayanarak müslümanları en sıkı kardeşlik bağlarıyla bağlamıştır.

Öyle bir kardeşlik ki, ırk, renk, dil farlılığına önem vermez. Hristiyanların kardeşlik bağı ile Islamın getirdiği kardeşlik asla kıyas kabul etmez.

Müslümanların medeniyet, matematik, astronomi, mimarideki ettiği zaferleri ancak Kur’anın fazilet ve bilgiye yöneltmesinden ileri gelmektedir.”

George Sale de şöyle der:*Kur’anın dili belâgat harikasıdır.

Dünya bir araya gelse bir ayetine bile bir nazire getiremez. Insan kalemi bundan acizdir.

Kur’an muhteşem bir kutsal kitaptır. Dâimî bir mucizedir.


89 Şehid Hattab'ın Oğluna Yazdığı Mektup

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

İslam tarihine Allah yolunda verdikleri sözü tutanlar şerefle kayıd edilmiştir. Onlar sözlerinde durarak söyledikleri gibi, savaşın olduğu yere gidenlerdir.

İnan bana para inananları inaçlarından alıkoydu. İnananlar batılaştılar ve maaşlara tapıyorlar. Ancak, Allah'ın verdiği daha hayırlıdır.

insanlar sanki hayvanlaşmışlar kahvaltıya kalkarlar işe giderler eve gider ve yatarlar onların hayatlarında başka bir amaç ve hedef yoktur.

onların amacı zenginleşmek Ancak, problemler bitmez karısıyla çocuklarıyla, ev problemi çözer diğeri başlar hayat sona erer, problem kalır.

İslam ümmetinde her türlü insan mevcuttur: Alim talebe işadamı mühendis hatta hırsız ve haydutta Ancak, Tevhid ehli ve Cihad ehli azdır.

bu gün Cihad zamanıdır. Küfr ümmeti çok dikkatli çalışmaktadır. İslam ümmeti ise keskin bir kılıca muhtaçtır.


İnan ve ölümünü kendin seç şahadetini isteyerek cihat yolunda savaş Ama Allah daha iyi bilir.

Allah'a tevekkül et ve ölümüne dimdik karşı koy hayat о zaman sana gelir. Allah'a olan ümidini yetirme ve ona tüm kalbinle inan.

Biz insanlar Allah'a inanırız ve yine de zafer gelir mi acaba diye şüpheleniriz? İnsanlar her zaman şüpheli davranırlar

Körfez savaşından beri, kafir uçakları tankları çoğu insanların kalplerinde korku bırakmıştır.

Körfez savaşı, Afganistan'da Rusya'ya karşı kazanılan savaşdan sonra Müslümanların kalplerine inen inanç ve cesareti yok etmeye yetti.

Düşman kuvvetleri Allah'a inananlara yenildikten sonra, Orta Doğuya yerleşip Muhammed ümmetini korkutmaya başlamışdır.

Saddam'a ve askerlerine bir şey olmuyordu. Ama Batı vahşileşerek Müslümanları korkutarak sahip olduklarına el koyarak devam ettiler

Batıya karşı koymayı borç bildik. Ve savaş 18 yıldır devam etmektedir.
zaman gelir ölümle karşılaşırsın. O halde Allah'a yönel ve O'nun yolunda cihat et.

Cihad bu dünya'da ve öbür dünyada şereftir. Canım benim! Sen küçüksün. Ama size yol gösterdik önce Allah'a sonra size inanıyoruz. Siz ümmettin umudusunuz.

bu gün gençler televizyonun futbolun ve arabaların kölesi olmuş Boşu boşuna ölmekten kork ve Allah'tan sonunu hayırlı olmasi için dua et.

Allah yolunda cesedi parçalanarak ölmek, mahşer'de seni Peygamber efendimizle (s.a.v.) beraber kılar.

Benim için en büyük hediye, Elhamdulillah, senin bu cihat topraklarında dünyaya gelmendir.

anne tarafın şehit edildi, birileri benimle savaşmaktalar, birileri Ruslara esir düştü Onlar ilk Dağistan'da şeriatı ilan edenlerdendirler. Rus kafirlerini dize getirdik.

Çeçenistan'da annen seni karnında taşıyordu. uçaklar toprağımızı bombalıyor ve yakıyordu. Allah'a şükür et ki sen anne karnındayken cihadın seslerini duymaya başladın.

Canım benim, lüks hayatı düşünme küfür ümmeti sana rahat vermeyecek babanın yolunda şerefli bir yol seç. babanın arkadaşları şehit oldu esir düştü Sen onlar'dan daha iyi değilsin

Hayatında ciddi bir karar al Allah'a inanarak ve zafere inanarak devam et. Boş konuşmalara kulak verme, çok soru da sorma. İlim ara ve onu uygula

Allah'ın kitabını öğren. Küçükken Allah'ın yolunda cihad'a hazırlığını yap.

Oğlum benim! Bilmem, cihadda beraber olur muyuz. Belki sen tek başına olursun, ben ise mezarda.

bu bir komutanın askere tavsiyesidir, benim için bir rahmet ol dua et ve Salih bir evlat ol ölenler ancak salih evladın duasını alırlar. Peygamberimiz de böyle söylemiştir.

Allah'ım koru onu ümmete faydalı ve dini korumaya güç ve cesaret ver ona! senin sonsuz rahmetinden rahmet eyle ona!

Allah'ım düşmanlardan koru onu fakir babasına ve annesine şefaatçi kıl Allah, inanmayanlara karşı sen şerefini ve gücünü yükselt Allahu Ekber baban, Hattab*

89 Hasan El Benna Sözleri


her Müslüman’ın amacını bilmesi yönünü belirlemesi ve amacına ulaşması için ciddiyetle çalışması gereken vakit gelmiştir.

Gaflet, aldatıcı hayaller, dalgın kalpler, körü körüne bağlılık her bağıranın peşinden gitmek önemsenmeyen hasletler, müminlerin yolu değildir.

Biz Kur’an’ı mekanik bir okuyuş ile okuyoruz. Kelimeler peş peşe geliyor. Nağmeler makamı değiştiriyor. Sonra hiçbir şey değişmiyor.

Biz ölümün tehlikelerle dolu bir hayattan ebedi nimet ve saadetlerle dolu gerçek bir hayata geçiş köprüsü olduğunu biliyoruz.

Yarınlar yorgun olanların değil rahatından vazgeçenlerin olacaktır.

Biz vatanımızın hudutlarını inanç ve iman ile çizeriz.

Ahdine, sözüne ve vadine vefa göster. Şart ne olursa olsun bunlara muhalefet etme.

Dinleyicinin işiteceğinden fazla sesini yükseltme. Çünkü bu bencillik ve eziyet vermektedir.

İslam bütün bir insanlık içindir. Bir ırka veya millete ait değildir.

Karşılaştığın kardeşlerinle senden istemese de tanışmaya bak.

Emperyalizmi ruhlarınızdan atın, o sizin topraklarınızdan uzaklaşacaktır.

Fazlaca gülme. Çünkü Allah’a bağlı olan gönül, sakin ve vakarlı olur.

Görevler vakitlerden fazladır. Vakitten yararlanmak için başkasına yardımını esirgeme. Yapacak bir görevin varsa onu en kısa yoldan bitirmeye çalış.

Kişileri çekiştirmek ve tavırları küçümsemekten sakın. Hayırdan başka bir şey konuşma.

Kuran’ı Kerim’i oku, incele veya dinle. Azıcık zamanını bile yararsız işlere ayırma.

Müslümanların uğradıkları en büyük musibet, Ayrılık ve uyuşmazlıktır. Onları zafere götüren temel ilke ise, sevgi ve birliktir.

Şartlar ne olursa olsun ezanı duyduğun anda namaza kalk.

İslam dininin özgürlük, bağımsızlık ve hakimiyetten daha azına razı olmadığını onlara öğretin.

İslam, her türlü zulme karşı bir ihtilaldır.

İslam’da asla ve asla kişilere bağlılık yoktur, ancak ve ancak Allah ve Resul’üne bağlılık vardır.

Dünün hayalleri bugünün gerçekleridir. Bugünün hayalleri ise geleceğin hakikatleridir.

Düzgün Arapça konuşmaya çalış. Çünkü bu Müslüman olmanın belirtisidir. Kur’an en güzel şekilde Arapça ile anlaşılır.

Kalbe, tefekkür ve huşuu içerisinde Kur’an okumaktan daha faydalı bir şey yoktur.

Ümitsizliğe düşmeyin, çünkü ümitsizlik Müslüman ahlakından değildir

Hiç bir konu da aşırı tartışma. Zira gösteriş hiç bir zaman yarar sağlamaz.

İnsanın hedef alması gereken en büyük gayenin ve en büyük kararın Allah’ın rızasını kazanmak olduğuna inanıyorum.

Maskaralık yapma. Çünkü mücahit bir millet, ciddiyetten başka bir şey tanımaz.

İslam’da şahıslara bağlılık yoktur. Şahıslar Allah ve Resulüne bağlılığı derecesinde itibar görür.


Allahın kitabından bir cüzden az olmayan günlük bir virdin olsun. Kuranı bir aydan fazla ve üçgünden az olmayacak bir sürede hatmetmeye çalış.

Kur’an okumayı, onu dinlemeyi va manalarını düşünmeyi güzelce yap

Zillet, yaltaklanma yağcılık derecesine varmadan mutevazi ol. Devamlı mertebenden azını iste ki ona ulaşasın.

sağlık kontrolünden hemen geç. hastalığın varsa ilacını al. Kuvvet ve bedeni korumaya sebeb hususlara önem ver ve sağlık bozan şeylerden kaçın.

Kahve, çay, vb… uyarıcı meşrubatı çok içmekten uzaklaş, zaruret olmadıkça bunları içme. Sigara içmekten kesinlikle sakın.

Her hususta temizliğe önem ver. Evinde, elbiselerinde, vücudunda, iş yerinde… Çünkü bu din, temizlik üzerine kurulmuştur.

Doğru sözlü ol. asla yalan söyleme.

Peygamberimiz der ki Doğruluk iyiliğe götürür. Kişi doğru söylemeye devam eder. Allah katında sıddık olarak yazılıncaya kadar.

Yalan da kötülüğe götürür. Kişi yalan söylemeye devam eder. Allah indinde yalancı olarak yazılıncaya kadar.

Ahdine,sözüne ve vadine vefa göster.Şart ne olursa olsun bunlara muhalefet etme.

Cesaret ve büyük bir dayanma gücüne sahib ol. Cesaretin en faziletli olanı da hakkı haykırmak,

Cesaretin en faziletlisi sır saklamak, hatayı itiraf, insanların hakkını vermekte insaf ve hiddet anında nefsine hakim olmaktır.

Devamlı vakarlı ol ve ciddiyeti tercih et. Vakar seni, doğru şakadan ve tebessümden de alıkoymasın.

Çok Hayalı ve ince şuurlu ol, iyilik ve kötülüklerden çok etkilen. Birincisine sevin ikincisine üzül.

Adaletli ve bütün durumlarda doğru hükümlü ol. Kızgınlık sana iyilikleri unutturmasın,

Rıza gözünü kötülüklerden kapama. Düşmanlık seni iyilikleri unutmaya sevketmasin

Çok faal ol, umumu hizmetlerde yetişkin ol. Başkalarına bir iş sunabildiğin zaman mutluluk ve sevinç hisset.

Hastalara başvur, muhtaçlara yardım et, zayıfları koru, felaketzedelerin güzel söz de olsa acılarına ortak ol… Devamlı hayır işlere koş…

Kalben merhametli, mert ve musamahakar ol. Affet, yumuşak ve halim ol…

Hem insanlara, hem hayvanlara yumuşak davran, bütün insanlarla muamele ve gidşatın güzel olsun.

İslamın adabını muhafaza et. Küçüklere merhametli büyüklere saygılı ol. Meclislerde başkasına yer ver.bağırıp çağırma. giriş ve ayrılışta izin iste…

Okuma ve yazmanı sağlamlaştır. Küçük de olsa kendine ait bir kütüphanen olsun…

Ne kadar zengin olursan ol, ekonomik bir işle uğraş. Sönük de olsa serbest bir meslek edin. İlmi mevhibelerin ne kadar olursa olsun bir işle uğraş.

Hükümet vazifelerine düşkün olma ve onları rızkın en dar kapısı olarak bil. Ama sana verildiği zaman reddetme.

Davanın vecibeleri ile çatışmadığı müddetçe vazifelerden ayrılma.

Güzellik, sağlamlık, hilesizlik ve söze sadakat hususlarında vazifeni eksiksiz ifa etmeye çok düşkün ol…

Başkalarında olan hakkını iyilikle almaya çalış üzerinde olanı da eksiksiz iade et… Durumun müsait olunca borçlarını kesinlikle erteleme.

Gaye ne olursa olsun kumarın her türlüsünden uzaklaş. Ardında aciz bir kör olsada haram kazançdan sakın…

Bütün muamelelerinde faizden kaçın ve kendini bu mikroptan temizle.

İslamın genel servetine hizmette bulun. Durum ne olursa olsun, bir kuruşunun dahi müslüman olmayanların eline geçmemesine çalış.

Malının ile davaya katıl, üzerine farz olan zekatını yoksullara ver. Gelirin ne kadar az olursa olsun, ondan fakir ve yoksullara bir hak ayır…

Az da olsa malının bir kısmını beklenmedik hadiseler için ayır ve katiyyen lüks eşyaya kapılma.

Hayatın bütün görüntülerinde elinden geldiği kadar İslami örf ve adetleri yaşatmaya, yabancı adetleri yok etmeye çalış.

selamlaşma, dil, tarih, kılık, kıyafet, ev eşyası, üzülme, sevinme… bütün bunlarda sünneti takib et.

Gayri İslami bütün mahkeme ve hükümlerden, İslam’la çatışan klüp, gazete, okul ve kuruluşlardan tamamen ilişkini kes.

Her zaman Allah’ın murakabesinde olduğunu unutma, Ahireti hatırla ve ona hazırlık yap, Allah’ın rızasına ulaştıran suluki merhalelerini azim ve himmetle kat et…

Nafile ibadetlerle ona yaklaş. Geceleyin namaz kılmak, en azından ayda üç gün oruç tutmak, kalbi ve lisani zikri çokça yapmak ve dualarla meşgul ol

Taharetini güzelce yap ve devamlı abdestli bulunmaya çalış.

Namazını güzelce kıl, onu vaktinde eda et ve cemaat üzerinde ısrarla dur.

Ramazan orucunu tut gücün yetiyorsa haccını eda et, yetmiyorsa ona hazırlan…


Devamlı kalbinde cihad etme niyetini ve şehid olma sevgisini taşı, gücün yettiğince bunlara hazırlan.

Durmadan tevbe istiğfar et. Küçük büyük tüm günahlardan sakın. Uykudan evvelki bir müddeti nefsini muhasebeye ayır.

Zamanını değerlendir. Çünkü vakit hayattır. Boşa vakit geçirme. Şüpheli şeylerden kaçın ki harama düşmeyesin…

Nefsinle şiddetli bir şekilde mücadele et ki, onun yularını ele alasın; gözünü haramdan ayır. Duygularına hakim ol..

İç güdülerine karşı mukavemetli ol. Onu daima helale ve güzele yönelt. Onunla haram arasında engel ol…

İçki, sarhoş edici ve gevşeklik verici maddelerden ve bu kabilden olan her şeyden tamamen sakın…

Kötü arkadaşlardan, bozguncu dostlardan ve fısk-u fucur yerlerinden uzaklaş.

Eğlence yerlerine yaklaşmak şöyle dursun, onlara karşı bir savaşa girişmelisin. Bütün konfor ve rehavet görüntülerinden uzaklaş.

Sevgi, takdir, yardım ve kardeşlik haklarını mükemmel bir şekilde yerine getir onları kendine tercih et…

emredildiğin zaman bağlantılı olduğun ve düşüncene yararı olmayan tüm kuruluşlardan ilişkini kes.

Her yerde davanı yaymaya çalış, Önderlik senin her hallerine vakıf olmalıdır. Önderliği direkt etkileyen bir işi danışmadan yapma…

Sürekli ümmetle ruhen ve amelen bağlantılı ol ve kendini daima kışlasında emir bekleyen bir asker gibi kabul et.

murataltug1985
02-25-2019, 21:17
73 Şırnak İlimize Ait Atasözleri

Demir tavında dövülür.

Demir nemden, insan gamdan çürür.

Deliye her gün bayram.

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.

Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.

Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana.

Abdal ata binince bey oldum sanır,
şalgam aşa girince yağ oldum sanır.

Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş.

Abanın kadri yağmurda bilinir.

Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur.

Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

Aşk Olmayınca meşk Olmaz.

Göz Görür Gönül Çeker.

74 Azerbaycan atasözleri

Açlık ne yedirmez, tokluk ne dedirtmez.

Aç eşek katırdan tez geder

Açın imanı olmaz, tokun gümanı.

Ağaç bar verende başını aşağı eğer.

Akıl yaşta değil baştadır.

Ana gibi yar olmaz, vatan kimi diyar.

Aslanın erkeği dişisi olmaz.

Aşığa Bağdat uzak değil.

At ölür nalı kalır, yiğit ölür namı kalır.

At ölür, köpeklere bayram olur.

Ağlama naçar ağlama! Gün gelir geçer ağlama! Felek bağlayan kapını, Bir gün açar ağlama!


Boynuzsuz öküzün ahı boynuzlu öküze kalmaz.

Bugünün işini sabaha koyma

Bir Azeri kızı al, evin pak eyliye! Bir Rus kızı al, gönlün hoş eyliye!

Boş kazandan ses çok gelir!


Dağ dağa rastlamaz ama insan insana rastlar.

Dere kenarına ev yaparsan bilesin ki sel malıdır, Kendin yaşlı avrat genç bilesin ki el malıdır.

Dost dar günde tanınır.


Dünya bir yağlı kuyruktur, yiyebilene aşk olsun.

El kızı bulunur, kardeş bulunmaz. Kardeş bulunur ana baba bulunmaz.


Geçme namert köprüsünden bırak alsın sel seni. Yatma tilki gölgesinde koy yesin aslan seni.

Göz görmek için, gönül sevmek içindir.

Helva helva demekle ağız şirin olmaz.

Her şeyin tazesi, dostun eskisi.


köpek alırken bile aslına (soyuna) bak.

İyiliğe*iyilik*her kişinin işidir, kötülüğe iyilik er kişinin işidir.

Kadın adamı vezir de eder rezil de eder.

Kadın Allah'ın erkeğe gönderdiği en büyük hediyedir.

Kadınsız erkek susuz çöle benzer, yalnızlıktan kurur.

Kör köre "kör" demezse bağrı çatlar.

Kötü günün ömrü az olur.


Mert bir kere ölür, namert bin kere.

Meşe (orman) çakalsız olmaz.

Mart çıktı, dert çıktı.

Ot kökü üstünde biter


Örtülü bazar, dostluğu bozar.

Suyu şeffaf yapan temizliği, insanı temiz yapan namusudur.

Tek elden ses çıkmaz.


Yaman (kötü) komşu adamı ev sahibi yapar.

Yakın komşu uzak akrabadan iyidir.

Yalancının evi yandı, kimse inanmadı.

Yalnız yiyen, yalnız ölür.

Yamandır baş ağrısı, daha yamandır yaman evlat.

Yetim kuzudan koç olmaz.

Yüze konuşan düşman, arkadan konuşan dosttan iyidir.

Yüz ölç bir biç.

Yahşılık (iyilik) et, at denize, balık bilmezse, Halık bilir!

75 (Adıge atasözleri)


* Wızidcasem yipse wufeğade
Seni seven, kendi canına eş tutar

* Wuzeplırer kağani, kıwoplırer kaşe
Sevdiğinle değil, seni sevenle ewlen

* Ş'u zereleğukher, zı sadjanem zedefe
Gönüller bir olunca samanlık seyran olur

* Ş'uleğunığer ş'uğep,wuşöğuse yemğaz Aslolan sevmek değil, sevgiyi karşılıksız bırakmamaktır

* Ş'uleğunığem tekonığe wöğesı
Sevginin gücü mutlaka galip gelir

* Ş'uleğunığer maşöp, zekhaneme şöğekosejırep Sevgi ateş değil ki, tutuşunca söndüresin

* Ş'uleğunığer ratekoahırep
Sevgi ulu orta saçılmaz

* Ş'u pleğurem, maşöm wupehaşt
Sevdiysen, ateşe girmeyi göze alırsın

* Ş'u pleğurer wişhağuseme kinır zekhapşerep Sevdiğinle evlenirsen, zorluklara aldırmazsın

* Blağe tereze wieher nasıpığ
Dürüst akraba nasiptendir


* Şüz yitsaurer tlape Namı yayılan hanım, kendini ağırdan satar

Wupşaşeme, cdale zieme wuranıs
Kız isen oğlu olanların gelinisin demektir

* Yane yepli, yiphu kaşe
Anasına bak kızını al

* Pşaşe huphem pselıhoer yihoy
Hamarat kızın aşığı boldur

* Mahsımer wigu rihime yeşö, pşaşer wigu rihime kaşe Boza hoşuna gittiyse iç, kız hoşuna gittiyse al

* Bın pasere khate pasere zefed Erken kalkan yol alır, tez evlenen döl alır

* Bıner nasıpığeş'u
Aile büyük nimettir

* Bıner nım yifaş
Çocuk annenin kostümüdür

* Bıner eş'u
Çocuk tatlıdır

* Bınu jör ğebeş'u
Kalabalık aile berekettir

* Ziof zişömıbere, zibın ziş'ömıdakhere şı'ep İşini çok görmeyen we ailesini iyi görmeyen yoktur

* K'or lepkı, phur nemıdcıme yay
Erkek evlat soyundur, kız ise başkalarınındır

* Ko wieme nıse wi'
Oğlun varsa gelinin var

* Ko bow wieme nıse bow, phubow wieme mahle bow wi Oğlun çoksa gelinin, kızın çoksa damadın çok demektir

* Goaşer bzageme, nıseri bzage kışehu
Geçimsiz kaynana, gelini geçimsiz sanır

* Goaşem yi khabze, nısem yibzıbh
Kaynananın adeti, gelinin kalıbıdır

* Goaşezıri zegorem nısadce şıtığ
Yaşlı kaynana da bir zamanlar gelindi

Zitl' ecebıcem yişuziy aş fed
Beceriksiz kocanın karısı da kendine benzer

* Zinıse gotıshareme, afezıwbıre yi khabz Geliniyle oturan, onu kötülemeyi adet edinir

* Malhoş'u zığotığem, ko yiğotığ
İyi damat bulan, oğul bulmuştur

* Maş'o madcer yiğeb, bın madcer ğebağoe Az ateşi büyüt, az çoluk çocuğu çoğalt

* Phur em, winıse eçü'u
Kızın else, gelinin el üstü

* Phur zerebğas, nıser zereğas
Kızın yetiştirebildiğin, gelinin alıştığındır

* Phur tışaşe kızıkoge müjö hurayem zeğebılıjı Kız istenilmeye gelinince, yuvak taşı saklanırmış

* Bısımığe a şeş'um çet hazır yihoy
Hısımı çok olanın, hazır tavuğu çoktur

* Nasıper şüzım kıdaçe
Kısmet kadının yanı sıra koşar gelir

* Pçeğu zako dcasi, şüzüş'um wiğewunen Sen bir çöp çak başlat, iyi kadın seni ihya eder

* Wuner zığewuneri, blağer zığeblağeri şüzera Evi ev yapan da, yakınlarını ağırlayan da kadındır

* Şüz değor wunağom yilaps
İyi kadın ailenin temelidir

* Şüz jaoem tl'er şühew jı eşş'u
Güzel sözlü kadın kocasını kuşatan tatlı bir esintidir

* Şüz zimı'e dcalere , şkhoe zıfekhemıl şıre Kadını olmayan delikanlıyla, üzengisiz at aynıdır

* Şüzış'u ziem hayr yiwune yil
İyi kadını olanın evinde bereket vardır

* Şüzış'u yitl neguşöplı
İyi kadının eşi güler yüzlüdür

* Şüzış'u yianer zetet
İyi kadının sofrası daima kuruludur

* Şüzış'ör epeçeane şıdcerep
İyi kadın gafil avlanmaz

* Yiko ş'ömütlo, yitl şömüdakhö şüz şi'ep Oğlunu yiğit, kocasını yakışıklı görmeyen kadın yoktur

Aklı olmayan fakirdir

Atı güzelleştiren süvarisidir

Atın başı geçtikten sonra kuyruğuna uzanma

Bazen deli de akıllıca laf eder

Burnu (önderi) olanın kuyruğu da olur

Candan önce onur gelir

Delinin suçu az değildir

Deliye iş buyuran işin arkasından koşar

Dil kalptekini söyler

Dökülen şey geri dolmaz

Fakirin dünyası sonbahar gibidir

Fakirin ipini zengin eskitirmiş

Fakirin lambası aydır

Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz

Genç yaşlı olur ama yaşlı bir daha genç olamaz

Gönül yaşlanmaz

Gönlün beğendiği güzeldir

Göz beğenir gönül sever

Güzel, iyi olandır

Güzel söz söylersen güzel cevap alırsın

Güzeli güzelleştiren iyi huyudur

İhtiyar çocuk gibidir

İyi kadının ocağı her zaman tüter

Kalp ağlamazsa göz ağlamaz

Kalp kalbe karşıdır


Misafir her şeyden önde gelir

Olmayan şey kaybolmaz

Oğlun varsa gelinin, kızın varsa damadın var

Öleni diriltemezsin

Önce öleni, önce kaldırırlar

Söylenmeyen şey duyulmaz

Su akacağı yolu bulur

Topluma girmesini bilen, çıkmasını da bilir

Umut yok olunca at koşmaz

Utanması olmayandan daha kıymetsizi yoktur

Vakit altından daha kıymetlidir


Vatanı Olmayanın hiç bir şeyi yoktur

Çoban kötü olursa koyunları kuzgun dahi götürür

Biçmesini bilmeyenin orağı kördür

Başlanmış işi olmayanın bitmiş işi olmaz

Konuşana değil bilene bak

Kuşu yükselten kanat,İnsanı yükselten akıldır

Aklı olmayan fıkaradır

Akıllı kişiyi sırtında taşısan dahi yük gelmez

Akıl malın en kıymetlisidir.

Tanınmadığın yerde elbiseye,tanındığın yerde akıl'a değer verirler

Dil safradan acı,baldan tatlı,kılıçtan da keskindir.

Ağızdan çıkan söz namludan çıkan kurşun gibidir.

İp uzunsa,söz kısaysa makbuldür

Terbiye zayi olmayacak mülktür

Kendi milletinin tarihini bilmek yeter bir saadettir

Kitap ilmin anahtarıdır.

Bilmediğini söyleme,söylediğini inkar etme

İlim ile sanatın fazlası olmaz.

Delinin bey'i olmaktansa akıllının kölesi olmak daha iyidir

Deli bile konuşuncaya kadar akıllı zannedilir

Kibirlenmek deli işidir

Bir kere tökezleyen şaşı,iki kere tökezleyen kördür

Çığ'ı bir küçük serçe hrekete geçirir


Atın başı geçtikten sonra kuyruğundan yakalamağa kalkma.

Sudaki sögüt,bedendeki kalp çürümez.

Deriyi yüzsende gönüldekini alamazsın

Ümit atadan kalma mirastır

Ümit uzun ömürlüdür

Atı kaybolanın kulağından at sesi gitmez

Kıtlık akrabayı unutturur

Açlık korkağıda yiğit yapar

Giysi seni topluma sokar,mide ise çıkartır

Mide insanın düşmanıdır

Güzel iyi olandır

Yanında iyilik bulunmazsa kuru güzellik bir şey ifade etmez

Kötülük yapıp iyilik bekleme

Belayı arayıp takılma,sana takılmışsa korkma

Kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez

Eceli arama. O seni bulur

Ecel insanın koynunda yatar

Ecel ne acele eder, nede gecikir

Hiç kimse dünyadan usanarak ölmez

Beşiği yapılıp mezarı kazılmayan yoktur


Bir kıvılcım bütün köyü yakar

Kısmet gelecek olursa yün iplik getirir,gidecek olursa demir zincir dahi tutamaz

Saadet misafir yolcudur. Gelir,gider.

Yaz fıkaranın cennetidir.

İyi at iyi arkadaş gibidir

Kıskanç insan gizli düşmandır.

Sevgi kuvvetle alınamaz

Sevgi ateş değildir.Yandığında söndüremezsin

Hediye değil,sevgi değerlidir.

İyilik kötülüğü öldürür

İyi gördüğünü söyler,kötü verdiğini.

İyiyi bilmiyorsan değerli olanı seç

Kadının olduğu yerde kılıç çekilmez

Kadının el mahareti aklını gösterir

Kadından utanmayanda yüz yoktur

Eski yolu ve eski dostu terketme

Eski dostunla yaptığın gizli işi yeni dostuna güvenip söyleme

Çerkeslerin en fakiri dahi konuk sahibidir*

Evsahibi misafirin hizmetkarıdır

Evinin avlu kapısına kadar seni geçirmeyenin evine gitme

İyi komşu uzaktaki akrabadan öncedir

Atına binince düşman,inince dost gibi davran

Komşuya değer vermeyen kendini değersiz kılar

İyi komşu kardeş sayılır

Kötü yoldaş kötü silah gibidir

Aslanı terbiye ederler,kaplanı uslandırırlar.

Evinde kendini eğit,topluma öyle gir

Yaşlının sözü,gencin aklını yener

Yaşlıya iltifat et gence güvence ver

İyi yaşlı olmayan yerde iyi genç olmaz

Yaşlısına saygısı olmayanın kendisinede saygısı yoktur

Yaşlısı olanın kuralları vardır

Genç geleceği ümid ederek yaşlanır yaşlı geçmişi hayal ederek ölür

Günde bir kere babasının huyu oğlunda görülür

Birlik olan sürü için kurt korkulacak şey değildir.

Zora düşen düşmanın da olsa yardım et

yiyeceğini kötüleyen kişinin sofrasında yemek yeme

Çağırana, seni öldürecek isede git.

Verene ver,vurana sende vur.

Yüze karşı övgü arkadan yapılan yergi gibidir

Topluma girmek sorun değil,çıkmasını bilirsen

*
75 Çerkes atasözleri ve deyimleri.*
*
Akıllı kişiyi sırtında taşısan dahi yük gelmez.

Mezartaşı kaybolur, şarkı kaybolmaz. Şarkı silahtır.

Bakınarak otur, düşünerek konuş.

Başını görürken ayak izini arama.

Delinin bey'i olmaktansa akıllının kölesi olmak daha iyidir.

Genç geleceği ümid ederek yaşlanır, yaşlı geçmişi hayal ederek ölür.

Kuşu yükselten kanat, insanı yükselten akıldır.

İyi yaşlı olmayan yerde iyi genç olmaz. Yaşlısı olanın kuralı olur.

Kısmet gelecek olursa yün iplik getirir, gidecek olursa demir zincir dahi tutamaz.

Atın söyleyeceğini eyeri söyler. Dört bacağı varken at bile tökezler.

Bilmediğini söyleme, söylediğini inkar etme.

Umudu olmayanın atı koşmaz.

Aklı olan deliye bile danışır. Konuşana değil bilene danış. Danışacak kimsen yoksa koy şapkanı ona danış.

Atı kaybolanın kulağından at kişnemesi gitmez.

Ukalaya haddini bildirmezsen, seni dilsiz sanar. Ekerken söylemediğini, toplarken söyleyemezsin.

Maharetle bilgi kardeştir.

Üstüne ağaç devrilen de sızlanır, üzerine yaprak düşen de.

Yalvardığını alacağına, sana yalvaranı al.

İçeceğin suda köpek öldürme, boşamayacağın eşini yerme.

Seni topluma kıyafetin sokar, miden çıkartır.

Kurt koyununu kaçıracağı kimseyi şapkasından tanır.

Birlik olan sürü için kurt korkulacak şey değildir.

Fakiri deveye binmiş olsa bile köpek ısırır.

Kemiği olmayan et yenmez.

Vatanında olmayana her yer soğuk gelir.


76 Devlet Bahçeli Sözleri &

Ahmak ata biner bey oldum sanırmış. Şalgam aşa girerse yağ oldum sanır

Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olurmuş.

Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmazmış.

Allah’a çok şükür, Bush ve Barzani ağzıyla konuşmuyoruz.

Merhum Peyami Safa umutluydu diyordu ki Bu dünyada ölümden başka her şeyin çaresi vardır.” Var olmasına var da, hani nerede?

Sözüne dikkat et ki başın gitmesin, dilini tut ki dişin kırılmasın.

Dil aslandır, bak, eşikte yatar; ey ev sahibi, dikkat et, senin başını yer.

Mabedi rüşvet ve ihanet olanlar sürekli geri viteste dolaşıyor, sürekli riyakarlık makyajıyla dolambaçlı yollara sapıyor, sel gibi akıyor.

Oysa tırnak herkeste vardır, mertlik er kişiye hastır.

Tek tırnaklılar gibi dörtnala kaçmaktansa vatanın yanında durmak en doğru olanıdır.

Tırnakçılıkta ustalaşanlar, tırtıklamakta uzmanlaşanlar, tırnak edebiyatı yapıp tırpanladığı topraklarımızın bedelini ödemekten kaçıyorlar.

Ayaklarımız yerden kesilmemek kaydıyla parmaklarımızın ucuyla yıldızlara ulaşabilmeliyiz.

Biz o*Diyarbakır’dan geçen yoluAnkara’da kesmesini biliriz!

Hal ortada, bir çöl ki sudan vazgeçtim, yok ye’simi aldatmaya bir damla serab.

Ne zaman uçacağını bilmeyen bir kuşa kanatları fayda eder mi?

Şiddetin kaynağı kurursa hayat zindana döner mi Şiddet damla ise, merhamet şefkat ve denizdir. O halde, damla denizle başa çıkabilir mi?

Sokak başka şey, meydan başka şey. Sokaklar çok karanlıktır, tehlikelidir.


Ayaklarda sürüklenen iyilik dirilmeli, kucaklarda gezdirilen kötülük fırlatılıp atılmalıdır.

Sabır, Sırat Köprüsü’ne benzer. Geçmesi zordur, ama sonu hayır, selamet ve güzelliktir.

Bizim partililerimiz yoktur. Dava arkadaşlarımız vardır. Dava ne alınır, ne satılır.

Silik ve sessiz bir gölge gibi duran gönüller ihya olmalı, iradeye geçirilen esaret zincirleri kırılmalıdır.

Ahlak sahneden çekilirken hepimize kalan kocaman bir enkazdır, hürmet ve muhabbet çiğnenirken geriye yalnızca şiddet harabesi kalmaktadır.

Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanırız. Düne bakınca geleceği görürüz. Haine bakınca viran olmuş, veda etmiş insanlığı tanırız.

Hatırdan çıkarmayın ki, gizlenecek tek bir yeri olanın kurtuluş imkanı tekten azdır.

Herkes, bir ağızdan güneş batıdan doğuyor dese, buna cevap gerekir mi? Yanlışa cevap yetiştirmek, pireye yorgan beğendirmektir.

Mecnuna cihan dopdolu Leyla görünürmüş

Tohumu şefkatle atarsak ürünü neşeyle toplarız.

Söz ruhtan gelmiyorsa, kalben onaylanmıyorsa, yani dürüst değilse, altında bir oyun vardır.

Aç vatan göğsünü İlah’ına aç, Şühedanı çıkar da ortaya saç.

Karanlıkları ışığa boğacak bir şimşek gerekiyor.

Işıd, Müslüman kanı dökmekle kalmamış, Hıristiyan ve Yezidi inancına sahip insanları da hedef almıştır

Cenab-ı Allah hepinizi, hepimizi korusun ve gözetsin. Yardımını ve esirgemesini eksik etmesin.

Kerkük deyince gözleri yaşaran, Musul deyince heyecan duyan, Telafer, Tuzhurmatu sözleriyle coşan yiğit ve fedakar yürekler var bu ülkede.

Şuurumuzdaki pırıltılarla beraber sahiplenecek bir vatan, bir millet, dalgalanacak bir bayrak bizi bekliyor.

Nefislerine teslim olmuş, vehimlerine rehin düşmüş, hırslarına yenilmiş, egolarına boyun eğmişler için değişen bir şey olmayacaktır.

Tutuklamasız, yasaksız, düşüncelerin her zaman ifade edilebildiği ve herkesin mutlu ve huzurlu olduğu bir ülke olsun Türkiye.

Sahurda çalan davulla kalkıp inançlarımızın nurani ışıklarını, hep birlikte pencerelerimizden semaya ulaştırmalıyız.

İstismarla aldatanlar inkârla sevinir Yalanla avutanlar kötü ruhla dolaşırlar. Bunların istikbale hayrı dokunmaz.


Şanlı Türk tarihi bir siyaset silahı ve siyasi tasarım vesikası değil; bir şuur, bir destan, bir şaheser kaynağıdır.

Hatırası yıpranmış, hayali yorulmuş ve heyecanı yenilmişler için, içten içe çürüme, içe doğru devrilip çökme mukadder bir sondur.

Sonda sormam gereken bir soruyu başa alarak cevabını size bırakıyorum: Bize ne oldu? Nereye gitti hoşgörü? Nerede kaldı kardeşlik duyguları?

Şiddet ağır bir taş gibi ayaklarımıza bağlandı, felç gibi bedenimizi sardı, nitekim hepimizi korkunç bir girdaba doğru çekiyor.

İstikbalimizi karartanları, itibarımızı kefenleyenleri, istikbalimizi istismar testeresiyle kesenleri uzaktan uzağa seyredelim mi?

Okulda şiddet, hastanede şiddet, yolda şiddet, şehirde şiddet, köyde şiddet, sokakta şiddet, evde şiddet, Meclis’te şiddet: Hala duralım mı?

Dirayetsizliğin böylesine pes artık, kifayetsizliğin böylesine yok artık, acziyet ve şuursuzluğun böylesine yeter artık denir.

Birileri de durmadan ehl-i fesad gibi konuşuyor, saadetimizi taşlıyor, huzur ormanımızı yakıyor, ahlakı yok ediyor.

Diyorum ki, şiddet dursun sevgi konuşsun. Kavga yerine kucaklaşalım, küslük yerine barışalım. Birlikte bir millet olduğumuzu unutmayalım.

İlkellik hiç bu kadar revaçta olmamış, hiç bu kadar sözünü geçirememişti. Cürüm ve cinayet hiç bu kadar egemenlik kurmamış, öne geçmemişti.

Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmazmış. Ben de diyorum ki zehirli niyetleri olanlar da milli öfkeden kurtarılamaz.

Hz. Mevlana bakın ne kadar anlamlı söylemiş: Nerede bir dert varsa deva oraya gider. Nerede bir yoksul varsa rızık oraya gider. Nerede bir zor soru varsa cevap oraya gider

adalet konuşmalı, adaletsizlik susmalıdır; helal konuşmalı haram susmalıdır; şeref ve namus konuşmalı gerisi ağzını açmamalıdır.

Bayrak düşüyorsa hiçbirimiz ayakta kalamayız. Bayrak çok açık düşmanlıklar görüyorsa hiçbirimiz güvende olamayız.

İnanıyorum ki: Birbirimizin varlığından mutluluk duymadığımız sürece; kardeşliğin dilini, dostluğun sesini ve sıcaklığını hissedemeyiz.

Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanırız. Düne bakınca geleceği görürüz. Haine bakınca viran olmuş, veda etmiş insanlığı tanırız.

unutmayalım ki, adaletin sağlanacağından ümitsizliğe düşmek kötülük ve fitnelere, cinayet ve savaşlara kapı açar.

Git vatan! Kabe’de siyaha bürün. Bir kolun Ravza-i Nebi’ye uzat, birini Kerbela’da Meşhed’e at. Kâinatta o heybetinle görün.

Sanki insanlık vicdanı kurumuş, sanki insani değerler yok olmuş, hak ve özgürlük diyenler sanki yer yarılmış da içine gömülmüş.

Büyük şairimiz Mehmet Akif’in sitem ve serzeniş dolu mısralarındaki hissiyatı yaşamamak ve yaşatmamak en büyük dileğimdir.

76 Japon atasözleri

Okuduğun her şeye inanacaksan, hiç okuma daha iyi.

Öğretmek öğrenmektir

Bir insanın içinde çay yoksa, o insan gerçeği ve güzelliği anlamaktan acizdir.

Bir*dostunuz, yemiş bahçesini geziyorsa, dalgın görünmeniz en büyük nezakettir.

Dürüstlük en iyi siyasettir.

Göze batan çivi, çekici yer.

Hızlı giden araba yana yuvarlanır.

Kitaplar*ruhun gıdasıdır.

Kör bir dilenci de hiç olmazsa çiçeklerin kokusunu duyar.

Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma beyaz olanlardan kork.

Savaşı*bilmeyen, barışı da bilmez.

Sis yelpaze ile dağıtılmaz.

Yalan*dört nala gider. Hakikat ise adım adım yürür, fakat yine de vaktinde yetişir.

- Pişmanlık duymayanı bağışlamak suya resim yapmakla birdir.

- Para kazanmak iğneyle kuyu kazmak gibi; para harcamak kuma su dökmek gibi.

- Bilgi, eğer bilge değilsen, eşeğin sırtına vurulmuş kitap yükü gibidir

- Bir samuray yemek yemese bile kürdanını daima dik tutmalı.l

- Para eğer hizmetkârın değilse, efendin olur.


- Kaplanın inine girmedikçe yavrularını çalamazsın.
-
- Kediler osurmaz, osursa da duyulmaz.

- En iyi kılıç, kınında tutulan kılıçtır.

- Davranışlarınızı yönetin yoksa onlar sizi yönetir.


- Âşık, sivilceyi gamze sanır.

- Adam mevki sahibi olmaya görsün, köpeği bile mağrur eda takınır.

- Biri* beni aldatırsa yazıklar olsun ona; iki kez aldatırsa yazıklar olsun bana.

- Kızgın adam hayatta girdiği tüm savaşlarda yenik ayrılır.

- Sular yükselince gemiler de yükselir.

- Tarlada midye yetişmez.

- Taş makası kırar, makas kâğıdı keser, kâğıt taşı sarar.


- Şeytanın karısı zamanla şeytandan daha kötü olur.

- Adam içkiyi içer; sonra içki içkiyi içer; sonra içki adamı içer.

- Kör bir dilenci de hiç olmazsa çiçeklerin kokusunu duyar.

- Öldükten sonra doktora gidilmez

- Maymun da ağaçtan düşer

- Hızlı giden araba yana yuvarlanır.

- Sular yükselince gemiler de yükselir.

77 Kırgızistan atasözleri

Aç gözlüden ayran istesen, paran var mı, der.

Atına saygı gösteren, yaya gitmez.

Az kaygıyı aş bastırır, çok kaygıyı dost bastırır.

Bahadır ölse, bir ölür, korkak ölse, bin ölür.

Bayram günü kadın alma, yağmurlu gün at koşturma.

Çağrılmamış konuk, süpürülmemiş yere oturur.

Çıktığın dağ yüksek ise, attığın taş uzağa gider.

Danışılarak kesilen parmak ağrımaz.

Doğru söz demiri keser, keskin söz kılıcı keser.

Ecel gelince demir sandık giysi değil.

Evinin zenginliğini göçerken bilirsin.

Güneş bekleyen soğuktan donar, zengin bekleyen açlıktan ölür.

Hakikat eğilir fakat kırılmaz.

Halkını özlemeyen yiğit olmaz, yerini özlemeyen hayvan olmaz.

İlmin padişahı, akıl; sözün padişahı atasözü.

İnsan demirden sert, gülden nazik.

İnsan istese taştan su, balçıktan gül çıkarır.

İş başa düşünce at, suyu ağzı gemili de içermiş; yiğit, ırmağı çizmeleri giyer gene geçermiş.

İşi yürüyenin köpeği ot yer, işi yürümeyenin gelini hırsızlık yapar.

Kapısını görüp baş köşeye geç, anasını görüp kızını al.

Kavak gibi boy vereceğine, iğne gibi akıl versin.

Kaygı ömür bitirir, yalan bahtı bitirir

Kendi başındaki deveyi görmeyen, başkasının başındaki çöpü görür.

Komşu iyi olursa, kör kız koca bulur.

Kurnaz tilki, parasız kalmaz.

Sabrın sonu sarı altın.

Sağlam vücudun, ruhu da sağlam.

Sofu soğan yemez, yiyince de kabuğunu bile bırakmaz.

Su içtiğin kuyuya tükürme.

Suyun girdabı, ihtiyarın bedduası tehlikelidir.

Şapka altında kurt yok deme, çene altında düşman yok deme.

Tembele iş bulsan, kendine akıl öğretir.

Vatanına bağlanmayan halk olmaz, halkını sevmeyen yiğit olmaz.

Yağmur ile yer yeşerir, emek ile millet gelişir.

Yedi milletin dilini bil, yedi türlü bilim bil.

Yiğit babasız olmaz, insan hatasız olmaz.

Yiğit ölse adı kalır, korkak ölse nesi kalır.

Yüz dost az, bir düşman çok.

Zenginlik gaye değil, fakirlik ayıp değil.


77 Türkmen Atasözleri

Abıray gaçsa tutdurmaz.
Saygınlık kaçarsa bulunmaz.

Abıray gidenden, bahtı hem gider.
Saygınlığı kaybolanın, bahtı da kararır.

Aca gazan astırma, üşüyene odun yakdırma.Aça kazan astırma, üşüyene odun yaktırma.

Acala dova yok, akıla bela.
Ecele çare, akıllıya bela yok.

Acı gepletme, doku derletme.
Acı konuşturma, toku terletme.

Acıksan çopana, susasan deyhana bar.
Acıkınca çobana, susayınca çiftçiye var.

Acısı bolmayanın, süycisi hem bolmaz.
Acısı olmayanın, tatlısı da olmaz.

Acı söz okdan yaman.
Acı söz oktan kötü.

Aç at yol almaz, aç it av.
Aç at yol almaz, aç it av.

Açılan solar, ağlan güler.
Açılan solar, ağlayan güler.

Açlık cebrini çekmedik, dokluk gadrını nebilsin.Açlık cefasını çekmeyen, tokluğun kıymetini bilmez.

Aç palar, tok geğirir.
Aç esner, tok gegirer.

Aç tovuk düyşünde dane görer.
Aç tavuk rüyasında darı görür.

Adam bolcak çağa, bokundan belli.
Adam olacak çocuk, kakasında bellidir.

Adam yağşısı sofi bolar, ağaç yamanı sokı İyi insan sofi olur. Kötü ağaç havan olur

Ağlamadık oğlana emcek yok.
Ağlamayan çocuğa meme verilmez.

Ağlasa inem ağlar, galani yalan ağlar.
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.

Ağşamın hayrından, ertirin şeri yegdir.
Akşamın hayrından sabahın şeri yeğdir.

Akıllı, edebi, edepsizden övrener.
Akıllı, edebi, edepsizden öğrenir.

Bağa bak üzüm bolsun, iymeğe yüzün bolsun Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.

Barını beren utanmaz.
Varını veren utanmaz.

Baş daşa değmese, akıl başa gelmez.
Baş taşa çarpmasa, akıl başa gelmez.

Başganın ovurcundan su içen ganmaz.
Başkasının avucu ile su içen kanmaz.

Baş sağlığım, dünya baylığım.
Baş sağlığım, dünya varlığım.

Batır bir öler,gorkak mün Kahraman bir kere ölür, korkak bin kere.

Bay acıganda iyer, garip tabanda.
Zengin acıkınca yer, fakir bulunca.

Beladan heder, heder etmesen eder.
Beladan sakın, sakınmazsan yakar.

Benda gaçsan tutularsın, hudaya gaçsan gurtularsın Kula sığınırsan tutulursun, Allah’a sığınırsan kurtulursun.

Berenden al, vurandan gaç.
Verenden al, vurundan kaç.

Beterin beteri bar.
Beterin beteri var.

Beyiğin önünden geçme, gatırın ardından.Büyüğün önünden geçme, katırın arkasından.

Bilen bilenini işler, bilmedik barmağını dişler.


Ak gün agartır, kara gün karartır.*

Ateşi karıstırırsan söner, komsunu rahatsız edersen göçer

Bal attlı, çocuk baldan tatlı.

Cefa çeken vefa görür.

Çobanın ayağı yetişmezse sopası yetişir.

Çocugu büyüten, atı yetiştiren bilir.

Çocuk düşe kalka büyür.

Dağı taşı yel bozar, dostların arasını söz bozar.

Damla damla göl olur, hiç damlamazsa çöl olur.

Emeğin oldugu yerde daima bereket vardır.

Eski düşman dost olmaz.

Gönlü açık olanın yolu da açık olur.

Gönül sıgarsa gövde de sığar.

Her yurdun avını kendi tazısıyla avla.

Kazana yanaşırsan karası bulaşır, kötüye yanaşırsan *belası bulaşır.

Kendini övenin ipi çürük olur.

Keskin kılıç yanan ateştir.

Kurt yavrusu evcil olmaz.

Misafirin önüne aş koy, iki elini boş koy.

Ölü arslandan diri sıçan iyidir.

Rüzgarlı gün yürü, yagışlı gün yat.

Sabah kalk atanı gör, atandan sonra atını gör.

Sahtekarın yedi millete zararı dokunur.

Serpilmeyen tohum yesermez.

Suyun yavaş akanından, yüğüdün yere bakanından kork.

Uyuyan yılanın kuyruğuna basma.

Yabani gül yaş da olsa dikeni kurudur.

Yazın yatan kışın ağlar.

Yenilen güreşe doymaz.

Yiğide savaş bayramdır.

Yola çıkarsan yoldaşını hazırla.

Çürük tahta çivi tutmaz.

Gözden ırağ, gönüldenn de ırağ olur.

Boş çuval dik durmaz.

At almadan ahırını yap.

Bugünün yumurtası yarının tavugundan iyidir.

Her renge giren, hiçbir seyden utanmaz.

Dogru adamla vuruş, alçak adamla yarışma.

Sürü boş dönünce, topal keçi başa geçer.

Halkın kadrini bilen, kendi kadrini bilir.

Susan ağız konuşan ağzı yener.

Yüz defa okursan ezberlersin, bin defa okursan hiç*unutmazsın.

Ayakkabım dar olduktan sonra, dünya geniş olmus neme gerek?

Mollanın anlattıgını yap, yaptıgını yapma.

Kızınla yurt kurasın, oglunla ordu olasın.

Testinin içinde ne varsa, agzından o dökülür.

Göç yolda dizilir.

Su Türkmenin hayatıdır, at kanatları, halıysa ruhu.

Akıllı düşünene kadar, deli işini bitir*

78 Arap atasözleri

Yaralı kartala sormuşlar Niye hüzünlüsün Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var" demiş.

Aç eşek semerini de yer.

Ağızla göz yüreğin aynasıdır.

Allah’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz.

Arifler daima huzur içindedir.

Ay çıkınca yıldızların ne yararı olur.

Beni anla da istersen öldür.

Bir baba kudretinden aşağı derecede, çocukları kudreti nisbetinde, kadını da kudretinin fevkinde giyinmelidir.

Bir şey yapmak isteyen yolunu bulur bir şey yapmak istemeyen nedenini bulur.

Deve çok ucuz boynundaki şu gerdan olmasa

Demiri kızgınken döv.

Dünyada 3 şey gizlenmez: Duman, aşk, parasızlık.

Gözler sözün kaşığıdır.

Hapishane bir bahçe içinde de olsa, yine hapishanedir.

Hakikat arayışın kız çocuğudur.

Her şeyi anlamaya çalışan, kahrından ölmeyi de göze almalı.

İki karısı olan erkek, iki ateş arasında kalan birine benzer. Hangi yana sokulsa yanar.

İnsanlar başarılardan az, başarısızlıklardan çok şey öğrenirler.

Kabahatini*itiraf*ederek affını iste; zira bir suçu gizlemek o suçu ikileştirir.

Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar.

Kadın, kokusunu yalnız tenhada veren bir çiçektir.

Kitap, insanın cebinde taşıdığı bir bahçe gibidir.

Konuşulanlar kalpten çıkarsa kalbe kadar girer, ama dilden çıkarsa kulağı aşamaz.

Kuş, kuş ile avlanır.

Mide boş sağlık düzgün,
kese boş ahlak düzgün.

Mide hastalığın evi, perhiz tedavinin başıdır.

Sağlığı olanın umudu, umudu olanın her şeyi var demektir.

Sanat, sırrını bilenler için bir tutam otun altında saklıdır. Bu sırrı bilmeyenler onu, bir dağın altında sanırlar.

Sır, saklarsan esirin, kaybedersen efendindir.

Talihsizlikler, meziyetleri imtihan eder.

Varlıklı adam küllüğe benzer, ne denli doluysa o denli pistir.

Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.

Yılanın ısırdığı kedi, ip görse yılan sanıp kaçar.

79 Afrika atasözleri


Afrika'da her sabah bir ceylan uyanır,
En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir.

Afrikada her sabah bir aslan uyanır,
En yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir.

Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur Yeter ki güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin.

Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız.

Aşkın*tokadı üzüm gibi tatlıdır.

Bilge her şeyi bilmez, sadece ahmaklar her şeyi bilir.

Bir ev inşa edeceğin zaman , ormandaki ağaçların boyunu ölçme.

Bir aslanla karınca kavgasında kazanan olmaz.

Bir çocuk kibritin içine elini sokarsa, yanar.

Biraz*yağmur*bile her gün nehirleri doldurabilir.

Büyük ağaç devrilince, yapraklarını keçi yer.

Çocuk ve babası kılıçla yarışamaz.

Dekorasyon gerçeğe uyum göstermez, gerçeğin de dekorasyona ihtiyacı yoktur.

Duman yalnızca bal arılarını etkilemez; bal toplayıcıyı da etkiler.

Eğer duvarlar sert olsaydı,*altın, şehri alırdı.

Eğer şehirdeki insanlar mutluysa, Şefi arayın.

Fark edilmek için çok küçük olduğunu düşünüyorsan, kapalı bir odada bir sivrisinekle uyumayı dene.

Hasta olan adama dünyanın bütün zenginlikleri gelir.

Duman yalnızca bal arılarını etkilemez; bal toplayıcıyı da etkiler.

İyi mısır hasat zamanı belli olur.

Kaldırım ızgaraları, yalnız gezen sıçanlar için değildir.

Kötü bir çocuk*öğüt*dinlemeyendir.

Kötü şans seni yakalayacaksa, muz dişini kırabilir.

Küçük ayıplar, büyük ayıplardan daha iyidir.

Nereye düştüğüne bakma ama, nerede uyuduğuna bak.

Olgun*insan*nerede yengeç kalbini bulacağını bilir.

Sadece bir*aptal*suyun derinliğini iki ayağıyla test eder

Sadece büyük ve güçlü bir ağaca inek bağlanabilir.

Sular yükseldikce balıklar karıncaları yer, sular çekildikce de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü gücüne güvenmemeli. Çünkü kimin, kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir.

Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.

Tek bir elle boğa yılanı sarılmaz.

Yalnız bir*kalp*tek başına atamaz.

Yemek yemekle büyüyemezsin.

Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.

murataltug1985
02-27-2019, 21:06
90 Timur sözleri

biz ki Türk oğlu Türk'üz biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz!

Türklüğü yüceltmek için yaşa, Türk'e kılıç kaldıran eli kır!

Güç birliktedir!

Şu Allah'ın işine bak!*Koca dünya senin gibi bir körle benim gibi bir topala kaldı, ona gülüyorum!

Bahadırlık ancak tehlikeli bir anda sabredebilmektir.

Kuvvetli bir hükümdarın adil veziri, efendisinin bütün adaletsizliklerini tamir edebilir.

vezir zalim olursa devlet binası yerle
bir olur.

Hak uğruna sarf olunan para hiçbir vakit israf sayılmaz.

Komuta edemediğim 10.000 adamım olacağına, komutam altında olan 10 adamım olmasını tercih ederim.


Oğul, torun, dost, müttefik, benimle bağlılığı olan herkes iyiliğimden nasiplendi.

İkbal ve saadetimin yüksekliği hiç kimseyi unutmaya sebep olmadı her zaman, herkes lâyık olduğu mükâfat ve hürmete kavuştu.

İkbal yıldızımın sönüklüğünde edindiğim tecrübeler, dost ve düşmana karşı nasıl davranmak gerektiğini bana öğretmiştir

Tecrübelerim gösterdi ki,*hukuka bağlı olmayan hükümet uzun müddet ayakta kalamaz.

hukuka bağlı olmayan hükümetler çıplak olup, kendini görene karşı gözlerini yere diken ve hürmet ve itibarı olmayan birine benzerler.

Hukuksuz bir hükümet, tavanı, kapısı, avlu duvarları olmayan ve her önüne gelenin içeriye daldığı bir eve
benzer

hakiki dost Asla gücenmez, dostunun düşmanları onun da düşmanlarıdır ve gerektiğinde hayatını feda eder.

Ülkeler kılıçla alınır, ancak adaletle korunur.


91 İmamı rabbani sözleri

Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz.

ailenin gönlünü almak için günah işlemek ahmaklıktır.

zenginlerin, alçak gönüllü olması güzeldir. Fakirlerin ise onurlu olması lazımdır.

İnsana lazım olan önce Ehl-i sünnete inanmak, sonra Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymak, daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemektir.

Kalbin temizlenmesi İslamiyete uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid'atlerden kaçmakla ve nefse tatlı gelen şeylerden sakınmakla olur.

Zikir ve rehberi, doğru yolu gösteren âlimi sevmek bunu Kalbin temizlenmesini kolaylaştırır.

Kâfirlere kıymet vermek, müslümanlığı aşağılamak olur.

Kelime-i tevhid; putlara ibadeti bırakıp, Hak teâlâya ibadet etmek demektir.

Malı zarardan korumanın ilacı, zekat vermektir.

Mübahları gelişi güzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmağa başlar. Şüphelileri yapmak da harama yol açar.

Büyükleri sevmek, saadetin sermayesidir. Muhabbete müdahane, gevşeklik sığmaz.

Nefs bir kötülük deposudur. Kendini iyi sanarak Cehl-i mürekkeb olmuştur.

Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet yapmaktan daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.

Razzak olan Hak teâlâ, rızıklara kefil olmuş, kullarını bu sıkıntıdan kurtarmıştır.

Seadet, ömrü uzun ve ibadeti çok olanındır.

Seadet-i ebediyyeye kavuşmak, peygamberlere uymağa bağlıdır.

Sohbeti ganimet bilmelidir. Sohbetin üstünlüğü, bütün üstünlüklerin ve kemallerin üstüdür.

Sünnet ile bid'at birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öteki yok olur.

Zahid, dünyaya gönül bağlamadığı için, insanların en akıllısıdır.

Zekat niyeti ile bir kuruş vermek, dağlar kadar altını sadaka olarak vermekten kat kat daha sevapdır.

Salih ameller İslamın beş şartıdır. Salih amelleri yapmadan kalb selamette olmaz.

Cennet ile Cehennem'den başka ebedi bir yer yoktur. Cennet'e girmek için iman ve dinin emirlerine uymak lazımdır.

Dünyayı maksad edinmemeli. Dünya, nefsin arzularına yardımcıdır.

Dünya ve ahiret bir arada olmaz. Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır.

Dünyaya düşkün olanlar ahirette zarar görür. Dünyaya düşkün olmamanın ilacı, İslamiyete uymaktır.

dünyayı terk etmek çok zordur terk lazımdır. Hakikaten terk edemeyen, hükmen terk etmelidir ki, ahirette kurtulabilsin.

Dünyayı Hükmen terk etmek büyük nimettir. Bu yemekte, içmekte, giyinmekte, meskende, dinin hududundan dışarıya taşmamakla olur.

Dünyayı terk etmenin ilki mübahların, zaruret mikdarından fazlasını terktir. Bu çok iyidir.

Dünyayı terk etmenin İkincisi, haramları ve şüphelileri terkedip yalnız mübahları kullanmaktır. Bu zamanda bu da iyidir.

Tesbih okumak (sübhanallah demek), tövbenin anahtarı ve hatta özüdür.

Vakit çok kıymetlidir. Kıymetli şeyler için kullanmak lazımdır.

İşlerin en kıymetlisi sahibine hizmet etmektir. Yani Allahü teâlâya ibadet ve taat etmektir.

Gençlik zamanında dinin emirlerine uymak, dünya ve ahiret nimetlerinin en üstünüdür.

Annenin yavrusundan kaçacağı kıyamet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!

Ayet-i kerimede "Vallahu basirun= Allah ne yaptıklarını görmektedir" buyruldu. Allahü teâlâ her şeyi gördüğü halde, insanlar çirkin işleri yaparlar

kimi insanlar Hak teâlânın görmesine inanmıyorlar, onun görmesine kıymet vermiyorlar. İmanı olana bu yakışmaz.

Velilerin hiçbiri, peygamber mertebesine varamaz.*Veliler Sahabi eshab-ı kiram mertebesine çıkamaz

İhlas ile yapılan küçük iş, senelerce yapılan ibadetler gibi kazanç (sevap) hasıl eder.

Her ibadeti seve seve yapmalı. Kul hakkına dokunmamağa, hakkı olanlara hakkını ödemeğe titizlikle çalışmalıdır.

Dünyanın vefasızlıkta eşi yoktur, dünyayı isteyenler de alçaklıkta ve bahillikte (cimrilikte) meşhurdur.

Aziz ömrünü vefasızın ve değersizin peşinde harcayanlara yazıklar ve korkular olsun.

Gençlik çağının kıymetini biliniz! Bu kıymetli günlerinizde, İslamiyet bilgilerini öğreniniz ve bu bilgilere uygun yaşayınız

Kıymetli ömrünüzü faydasız, boş şeyler arkasında, oyun ve eğlence ile geçirmemek için uyanık olunuz.

İnsanlar riyazet deyince, açlık ve oruç anladılar. Halbuki, dinimizin emrettiği kadar yemek binlerce sene nafile oruç tutmaktan daha faydalıdır.

Bir kimsenin önüne lezzet ve tatlı konsa hepsini yemek istediği halde, dinimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyazettir ve riyazetlerden çok üstündür.

Bir farzı vaktinde yapmak, bin sene nafile ibadet yapmaktan daha çok faydalıdır.

Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir.

Sonsuz kurtuluşa kavuşmak için, üç şey muhakkak lazımdır: İlim, amel, ihlas.

Ölülere dua ve istigfar etmekle ve onlar için sadaka vermekle, imdatlarına yetişmek lazımdır.

Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır.

Nefse kolay ve tatlı geleni saadet nefse güç ve acı geleni de felaket sanmamalı

Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır.

İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey namazdır.

Cahillerin, büyüklere dil uzatmalarına sebeb olmayınız

Her işinizin İslamiyete uygun olması için, Allahü teâlâya yalvarınız.

Geçici lezzetlere, çabuk biten, tükenen dünyalıklara aldanmamalıdır.

İhsan sahibinin kapısı çalınınca açılır.

Gönül dalgınlığının ilacı; gönlünü Allahü teâlâya vermiş olanların sohbetidir.

Dünya hayatı pek kısadır. Bunu en lüzumlu şeyde kullanmak gerekir.

en lüzumlu şey de, kalbini toparlamış olanların yanında bulunmaktır. Hiçbir şey sohbet gibi faydalı olmaz.


92 Uğur Mumcu Sözleri

BiIgi sahibi oImadan, fikir sahibi oIunmaz.

KapIanın sırtında hüküm sürenIer, bir gün o kapIana yem oImaktan kurtuIamazIar.

Bir kişiye yapıIan haksızIık, bütün topIuma karşı işIenen bir suçtur.

ÖyIeyse vurun, parçaIayın! Her parçamdan benim gibiIer, beni aşacakIar doğacaktır.

Kimi öIüIer bize ne kadar yakın. YaşayanIarın birçoğu ne kadar da öIü.

HakIıdan yana değiI, güçIüden yana oIanIar korkak ve kaypak oIurIar Güç merkezi değiştikçe dönerIer; fırıIdak oIurIar.

İnsanIar sadece konuştukIarı şeyIerden değiI, sustukIarı şeyIerden de sorumIudurIar.

SürekIi güçIünün yanında yer aImak adamı yaIaka, daIkavuk yapar. Çünkü güç dengeIeri sürekIi değişir.

EvrenseI küItürün sanat ve düşün rüzgarIarı iIe Türkiye er geç çağdaş uygarIığa demir atacak.

Bir gün mezarIarımızda güIIer açacak ey haIkım, unutma bizi. Bir gün sesimiz, hepinizin kuIakIarında yankıIanacak ey haIkım, unutma bizi.

Ne zaman uygar oIacağız biIir misiniz? Bir katiI ya da kaçakçı iIe bir aydın arasındaki farkı anIadığımız gün!

SusanIar dinsanIık suçIarına katıImış oIur.

masum insanIar, Yahudi de oIur, Arap da, Hıristiyan da. ÖIenIerde ırk ve din ayırımı yapıImaz. ÖIen insandır.

Bir uIus, ne kadar okuma-yazma, öğrenme, araştırma eğiIimde ise, o kadar sağIam, o kadar hoşgörüIü ve demokrat yapıda oIur.

Biz unutkan bir uIusuz. Unutuyoruz oIup bitenIeri. Unutuyoruz ve oğuIIarı kızIarı öIen ana babaIarı, kanIı gözyaşIarıyIa baş başa bırakıp gidiyoruz.

UnutmayaIım ki cesur bir kez, korkak bin kez öIür. ÖnemIi oIan, insanın böyIe bir topIumda “mezar taşı” gibi susmamasıdır.

Ben, cumhuriyetçiyim… Ben antiemperyaIistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım…

Ben insan hakIarı savunucuyum…* Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazIarın, hırsızIarın, vurguncuIarın, çıkarcıIarın düşmanıyım.

yazdığım hiçbir konuyu yaIanIayamadınız. ÖyIeyse vurun, parçaIayın, her parçamdan benim gibiIer beni aşacakIar doğacaktır.

Türk vatandaşı; İsviçre medeni kanununuyla evIenen, İtaIyan ceza yasasıyla cezaIandırıIan, aIman mahkemeIerine göre yargıIanan, Fransız idare hukukuyla idare ediIen ve İsIam hukukuyla gömüIen kişidir.

Bir kişiye yapıIan haksızIığı her insan yüreğinde ve biIincinde duymaIıdır

ne yoksuIIuk ne de haksızIık ‘’Kader’’ değiIdir. YoksuIIuk ve haksızIığın nedenIeri vardır. birer birer saptayıp topIumun önünde haykırmak gerekir.

Baskıya boyun eğmeyen yönetimIere maşaIık etmeyen, insanIık onurunu hazine gibi sakIayan insanIardır çağIarına ve topIumIarına yakışanIar.

TemeIinde bağımsızIık harcı yatan Cumhuriyetimiz, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyaIistIerin ahtapot koIIarında tesIim ediImiştir

ÖyIe bir tesIimiyettir ki, yer aItı zenginIiği çokuIusIu şirketIerin emrindedir ve öyIe bir tesIimiyettir ki, petroI, maden ve sermaye yasaIarı yabancı uzmanIarca hazırIanmıştır;

öyIe bir tesIimiyettir ki, üIke toprakIarının bir böIümü üs adı aItında başka devIetin geneIkurmayına armağan ediImiştir;

öyIe bir tesIimiyettir ki, ordumuzun siIahIarı, araç ve gereçIeri okyanus ötesi üIkeIerin buyrukIarına bağIanmıştır.

93 Özbekistan ata sözleri

Acele etmeyen, tavşana yetişir.

Aç kurt, hızlı koşarak gelir.

Akıllı kişi atını, ahmak karısını över.

Akıllının atı da yorulmaz, giysisi de eskimez.

At alırsan, binip al, evleneceksen kadını görüp al.

Bağa*bülbül, adama akıl yakışır.

Bahşiş atın dişine bakılmaz.

Bal tutan parmağını yalar.

Bir adam köprü kurar, bin adam geçer.

Bir kesekle iki serçe vurulmaz.

Boş çuval dik durmaz.

Büyük ye, büyük söyleme.

Can çıkadı, huy çıkmadı.

Civcivin şansı olsaydı, tavuğun memesi olurdu.

Çuvaldız olup çuval dik, deve olup katarda dur.

Deve kuraklıkta yürür, ama bir de onu bataklıkta gör.

Eşeği üç kuruş, semeri beş kuruş.

Her yerin tilkisini kendi tazısıyla avla.

İğne kadar delikten, deve kadar soğuk girer.*

İt hurar, karvan otar
İt ürür, kervan yürür

Keçinin başı olacağına, koyunun kuyruğu ol.

Kör tavuğa her şey darıdır.

Kurt kurdu korur.

Okumadan molla olan, gagalamayan karga olur.

Pireye kızıp yorgan yakma.

Sirke ham olursa kendi kabını yarar.

Tarlanın beyi olacağına, kalenin iti ol.*

Ucuz şeyin çorbası tatlı olmaz.

Yılan kovalarsa yola; deve kovalarsa yokuşa kaç.

94 Laz atasözleri

Yoğurdumun mayası bir mayadır; bazısı ekşi olur, bazısı tatlı.*

Boku ne kadar karıştırırsan, o kadar kokar!*

Ağzınız, diliniz yok mudur yahu Utanıyor musunuz, korkuyor musunuz, sağır mısınız, duymuyor musunuz; soruyorum, konuşsanıza

Adamı adam yapan kadındır; yıkıp mahveden de kadındır.

Kaç tane dil biliyorsun, o kadar insansın; ama anadilini bilmiyorsan hiçbir şey değilsin.

Allah'ın sana verdiği dil ile konuşacaksın.

Allah'ın sana verdiği anadili, insan kaybettirmesin.

Anadilini unuttuysan kendini de unutmuşsun demektir.

Anadil unutulmaz.

Dil yüreğin kapısıdır.

Gökyüzünün altında her şey Allah'ın elindedir.

Allah, cesura yardım eder.

Bilmiyorsan, sor; sormak ayıp değil.
Sor ki bilesin Bilen yapar; bilmeyen öğrenir.

Ara, bulursun.

Yazmayı bil de, kömür ile yaz.

Anneni seviyorsan, başkalarının annesine küfür etme.

Akıl için yol birdir.

İsim, adamı değil, adam ismi güzelleştirir

Bir insana olan şey, herkese olur.

İnsan, insan için ilaçtır.

İnsanın yardımcısı yine insandır

Bok at, yapışmazsa izi kalır.


95 İran atasözleri

Arapça bir dildir, Farsça yemeğin sonunda yenen tatlı, Türkçeyse sanat.

Aşk klavuz istemez, tek başına yol alır.

Arının yuvasını yıkan, balın tatlılığıdır.

Aynadaki görüntünü beğenmiyorsan; aynayı değil kendini değiştir.

Bilge kişi bilgeliği arar, akılsız kişi onu bulduğunu düşünür.


Ben ölüyü yıkadım; cennete mi, cehenneme mi gideceğine karışmam.

Cahil dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun.

Çocuğuna meslek öğretmeyen, ona hırsızlığın yolunu açmış olur.

Dünyadaki bütün ızdıraplar aza kanaat etmemekten ileri gelir.

Dünyanın bütün karanlıkları bir araya gelse bir mumun ışığını söndüremez.

Eğerle meğer evlenmişler, keşke isimli bir çocukları olmuş.

Hırsız kalabalık ve huzursuz bir ortam ister.

Her tarafa bakan, hiçbir şeyi görmez.

Hiç kimse gayret etmeden başarıya ulaşamaz.

Hayatta açlıktan sonra yalnızlık gelir.

Hiçbir şey bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor, öğret ona çocuktur.

Pek çok şey biliyor, bildiğini de biliyor, takip et onu, akıllıdır.

İstanbul'u ömründe bir kere gören ya İstanbul'a gelirken yolda ölür, ya İstanbul'da ölür, ya da İstanbul hasretiyle ölür.

İki kere düşün, bir kere yaz.

İnci ele geçtikten sonra denize ne gerek var?

İnsanın kimliği dilinin altında saklıdır.

İzlemek cehennemden daha yakıcıdır.

Kılıcın kendisi insanı çoğunlukla savaşa iter.

Meyvesini yediğin ağacın dalını kesme.

Meyve veren ağaca balta vurmazlar.

Nasıl indireceğini bilmediğin eşeği dama çıkarma.

On yoksul bir kilime sığar ama bir ülke iki padişaha yetmez.

Öncekiler ekti, biz yedik; şimdi biz ekiyoruz, gelecektekiler yesin.

Söz bir tasmadır , onu sarf edenin boynuna takılır.

Sabır acı kökleri, fakat çok tatlı meyveleri olan bir ağaçtır.

Şans, verimli çalışmaya bağlıdır.

Yedi derviş bir posta oturur da, iki hükümdar dünyaya sığamaz


96 Charles Bukowski Sözleri


Manşet:*Zaman unutturmaz dostlarım sadece uyuşturur.

Her şeye rağmen huzur vardı havada.

Boş insanlarla içi dolu hayaller kuramazsınız.

Aşk bir emre dönüştüğünde nefret hazza dönüşebilir.

Sevmek belki bir şeydir ama sevildiğini bilmek çok şeydir.

Size zamanını ayırmayan birine asla kendinizi harcatmayın.

Hepimiz ölümü beklerken vakit öldürüyoruz sadece.

Beni sizi anlamak zorunda bırakmayın. Daha önemli işlerim var.

Üzülme evlat kaybettim sandıkların kurtulduklarındır belki.

Yorma kendini bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.

Yalnız olmak yanlış yerde ve yanlış bir kalpte olmaktan iyidir.

Anlatacak çok şeyim olsa da emin değilim anlaşılmak istendiğimden.

Bazıları hiç delirmez. Ne korkunç hayat sürüyorlardır kim bilir.

Kuşkusuz ki en büyük ön yargı etrafımızdaki herkesi insan sanmamızdır.

Cinsel ilişki şarkı söylerken ölümün kıçına tekmeye basmaktır.

Cesur insanın hayal gücü kısıtlıdır. Korkaklık kötü beslenmenin bir sonucudur.

Ağzından bal damlayan arının bile kıçında iğne var. Ne güveni?

Acı hissetmemek duyguların kesintisi demektir her çoşku şeytanla pazarlıktır.

En büyük acı başkaları ile paylaşmaya cesaret edemediğin acıdır.

Tünele girdiğinizde dikkat edin dostlarım umut sandığınız ışık tren farı olabilir.

Bir metropol gazetesi kötü haber yazmadan önce kendi nabzını ölçer.

Unutmayın dostlarım Daha çok seven taraf kaybetmeye daha yakın taraf olur hep.

Aşk ne zaman biter biliyor musun? Bitti dediğinde yüreğin acımıyorsa.

Sevmeyi falan değil yalnızlığı öğren! Çünkü en çok ona ihtiyacın olacak.

Başkalarını benim hakkımda ne düşündüğünü önemseyerek ömrümü on yıl uzattım.

Hayat öyle bir şeydir ki doğarken neden ağladığını yaşarken fark ettirir.

Dostumsan yanımda düşmanımsan karşımda ol. Ortada bir yerde isen Benden uzak ol.

İnsan geçmişin hasretçisi geleceğin özlemcisi yaşadığı anın şikayetçisidir.

Bu dünyada öyle büyük bir yalnızlık var ki akreple yelkovanın ağır hareketinde görebilirsiniz.

Kadınlara yalan söylemekten çekinmeyin. Yeter ki kendileri için söylendiğini bilsinler.

Fahişe verdiğinden fazlasını alan kadındır. Verdiğinden fazlasını alan erkeğe ise iş adamı denir.

Anladım ki hayatında birinin olmaması değil birinin hayatında olamamakmış yalnızlık.


Saklanabileceğim saklanıp hiçbir şey yapmak zorunda kalmayacağım bir yer istiyorum

Egemenlik gerçekten milletin olduğunda hükümetlere gerek kalmayacak o zamana kadar boku yedik

Afrika’ya ilaç göndermeye karar vermiştik fakat hepsinin üzerinde tok karnına yazıyordu

Yeterince dürüstsen fazlasıyla aşık ve gerçekten seviyorsan Hazırsın demektir artık mutsuz olabilirsin.

İnsanlardan nefret etmiyorum sadece onlar etrafımda olmadığında daha iyi hissediyorum.

Aslında hiç kaybetmedim sadece sistemin istedikleri kazandı. Meteliksiz olabilirim ama niteliksiz değilim.

İnsanların senin hakkında ne düşündüklerini önemsemeyerek ömrünü uzatabilirsin mesela.

Ben de küçük şeylerden mutlu olabilirim ama bu kadar bokun arasında o küçük şeyleri çıkarmaya üşeniyorum.

Seni hiçbir zaman affetmeyeceğim içerisinde Seni hiçbir zaman unutmayacağımı da barındırır.

Benim hayatım benim seçimlerim benim hatalarım benim sorunlarım benim yalnızlığım Yani özetle sizi ilgilendirmez.

Bir kaplanı yakalayıp kafese koyabilirsiniz ama onu kırdığınızdan asla emin olamazsınız. İnsanlar daha kolaydır.

Sırtından vurana kızma ona güvenip arkanı dönen sensin. Arkandan konuşana da darılma onu insan yerine koyan yine sensin.

Bu kadar iyi niyetli olmayın Çünkü en yakın bildiğiniz vefasız çıkabilir ve sizi düşmanlarınız değil de dostlarınız yıkabilir.

Hep kalıplara uymayı reddettim. Geldiğim nokta şu Diğerlerinden daha mutsuz bi o kadar umutsuz ama kafam hepsinden daha güzel.

Basit erkek bütün bayanlara güzelsin demeyi tercih eder. Basit kadın buna inanır zor kadın güler ve geçer. Hayat devam eder.

Bir çiçeğin büyümesi bizi ne kadar kederlendiriyorsa ölüm de o kadar kederlendirmeli.

Korkunç olan ölüm değil yaşanan ya da yaşanamayan hayatlardır.

Yüzde yüz insan yoktur aslında. Hepimizin başkalarının farkında olup bizim farkında olmadığımız deli ve çirkin bir yani vardır.

Gülmenin moda olduğu bir devirde ağlıyorum. Genç olmanın moda olduğu bir devirde yaşlıyım.

Ne zaman en sevdikleriniz yanıltır sizi ne zaman düşürür herkes maskesini ne zaman yalnızlık gücünü keşfedersiniz o zaman başlarsınız yaşamaya.

94 Yaşar Kemal Sözleri

İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.

İnsan düşleri öldüğü gün ölür.

İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır.

Demir olsam çürürdüm toprak oldum da dayandım.

Açlıktan ölümü izlemek acıların en büyüğü.

İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.

Düşünmek en küçük anlamda var olmak demektir.

Dağlar insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.

O iyi insanlar o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler.Demirin tuncuna insanın ***ine kaldık.

Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın. Anadolu da zalimler için böyle derler.

Çekemeyenlere bakma fikirler hep ayrı olur.

Hiç bir aşkı sözle yıkma söz yarası ağır olur.

İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var bir ince yerleri İşte oraya değmemeli.

Yalnız duyan yaşar sözü derler ki doğrudur Yalnız duyan çeker derim en doğru söz budur.

Sen aleviyle yakan bir güneş ki şahane. Ben ışığa ulaşmaya çalışan bir pervane.

Bir toplum hoşgörüsü kadar güçlü sağlam haklıdır. Zulmü kadar zalim zayıftır. lrkçılık ise en korkunç hastalıktır.

Türküler tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış yıkanmış cilalanmış çakıl taşı gibidir.

O insana güvenmeyen bu insana güvenmeyen her insanda bir kötülük gören insanı insan saymayan insan değil ***tir yavrum.

Konuşan insan öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp ta içine gömüldü müydü sonu felakettir.

Dünyanın ucunda bir gül açılmış efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak sarp kayadan geçen yele merhaba.

Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle hakkı yenenlerle sömürülenlerle acı çekenlerle yoksullarla birlikteyim.

Bir dil bulacağız her şeye varan Bir şeyleri anlatabilen Böyle dilsiz böyle düşmanca böyle bölük pörçük dolaşmayacağız bu dünyada.

Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir bir çiçeğin bile yok olmasını dünya için büyük bir kayıp sayarım.

Gülümse bitsin karanlık Gülümse

Gülümse güller açsın yüzünde Gülümsemenle yayılsın ışık Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi.

Dünyanın kötülüklerine baş kaldır bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır.

Dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır.

Bir çiçeğin koparılması bir rengin bir kokunun yok olmasıdır.*Tek dile tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur.

Bizi düşünmeye alıştırmamışlar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geleni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler

Küreselleşme tek tip insan yetiştiriyor bugün. Oysa dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır.

İstanbul’un tarihi yazılırsa kuş satıcılarından mutlaka bahsedilmesi gerekir onlar olmadan İstanbul’un tarihi çok yavan olur.

Eğer bir insanda azıcık insanlık varsa yalan söylemez. Dedikodu yapmaz.

95 William Shakespeare Sözleri

Allah size bir yüz vermiş bir tane de siz eklemeyin.

İhanete uğramanın acısını yalnız hainler bilir.

Erkeklere sevgilerini sık söyleyen kadınlar en az seven kadınlardır.

Değerli adam için şeref hayattan çok daha ağır basar.

Kaçınılmaz felaketler karşısında sızlanmak gülmek kadar aptalcadır.

Yiğitlik intikam kazanmakta değil tahammül göstermektedir.

Geçmiş felakete üzülmek yenisini davet etmenin yoludur. En zoru da insanın kendi kendini teselli etmek zorunda kalmasıdır.

Korkaklar bin kez ölür daha ölmeden gözü pekler ise bir kez tadarlar ölümü.

Buz kadar lekesiz kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın.

Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı.

Kendi başına iyi veya kötü bir şey yoktur bunu düşüncelerimiz yapar.

Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup aşk sanıyorsunuz.

Beklemek cehennemdir ama beklerim seni iyi kötü demeden suçlamadan

Öyle körkütük bir köledir ki sevda seni kötü göremez bin kötülük yapsan da

Sözlerin uçuyor havaya ama düşüncen yerde. Öz olmayınca söz yükselmiyor göklere.

Değişiklikle karşılaşınca değişen aşk aşk değildir. Aşk gözle değil ruhla görülür.

Kimileri seviyorum der çünkü ezberlemiştir kimileri diyemez çünkü gerçekten sevmiştir.

Kadınlar güller gibidir bir defa açıldılar mı yaprakları hemen dökülmeye başlar.

Sen mi güzelsin yoksa beklemek mi? Şansın bile yok tabi ki beklemek. Ama yalnızca seni.

Göründükleri gibi olmalı insanlar. Eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi.

Benim sevgim böyledir. Varlığım senin hepten her suçu üstlenirim yeter ki haklı çık sen…

Bazıları büyük doğar bazıları büyüklüğü kazanır bazılarına da büyüklük yakıştırılır.

Vazgeçtim dünyamdan. Dünyamdan geçtim ama seni yalnız koymak var. O koyuyor adama.

Şeytan bir günah işleteceği zaman işe bu günahı kutsallık zırhına sarmakla başlar.

Sevgilim doğruyu söylediğine yemin ederse ona inanırım. Yalan söylediğini bildiğim halde.

İyimser yaranın üstünde artık kabuk kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.

Peşine düşülen kadın bir melek görünür erkeğin gözüne elde edilmeye görsün şeytan kesilir.

Dilenciler ölürken kuyruklu yıldız görünmez büyüklerin ölümü tutuşturur gökleri bile.

Bir insana yaraşan her şeyi yapmayı göze alırım ama daha fazlasını göze almak insanlık değildir.

Ah! Bu kadar okudum bu kadar öykü ya da destan duydum aşkın yolu asla düz gitmiyor.

Unut gitsin adımı arkamdan da ağlama gözyaşınla da eğlenir onu da alıp satar bu dünya.

Düşüncelerin neyse hayatın da odur.

Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.

Şimdi acı gibi görünen tüm acılar o zaman seni kaybetmenin yanında çıkacak acı olmaktan.

Seveceksen ölçülü sev ki sevgin uzun sürsün çok hızlı giden de çok yavaş giden gibi geç varır hedefe.

Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele hazır olmakta.

Soyulduğu halde gülen adam hırsızdan bir şey çalmış demektir boş yere üzülen ise kendi kendini soyar.

Uzun ömürlü bir ilişkinin sırrı sadece aranan kişiyi bulmak değil aynı zamanda aranan kişi olmaktır.

Seni öyle seviyorum ki eğer o gün beni düşünmek seni üzecekse o tatlı düşüncende unutulup gideyim daha iyi.

İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.

Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musun Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler yaralar

Ne zaman sana açılacak olsam seni yalnız bulamıyorum. Şans bu ya seni yalnız bulduğumda kendimi bulamıyorum.

Dünü ya da bugünü değil anı yaşamalı. Çünkü şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz. Yarına kalacaksa eğer bugün olmaz.

Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış erken bırakmışsın ne çıkar ne olacaksa olsun.

Birçok defa nimetin kadrini bilmeyiz ama kaybedince sahip olduğumuzda takdir edemediğimiz değeri anlarız.


Nasıl at üzerindeki zengin koşumların farkına varmazsa insan da yaşadığı nimetlerin öyle farkına varmaz.

Bu ayrılmamız hem kalış hem gidiştir ikimiz için sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle.

Erkekler mi daha akıllıdır kadınlar mı? Elbette ki kadınlar. Çünkü güzel diye hiçbir kadın askıntı olmaz bir erkeğe.

Kendini boşuna harcamış olur insan dilediğine ulaşıp da sevinç duymazsa.

Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi yıkmakla kazandığın yapmacık bir mutluluksa.

Gözü dönmüş talihin sapanına oklarına için için kapanmak mı daha soylu yoksa bir dertler denizine karşı silaha sarılıp son vermek mi onlara?


İyi veya kötü insan yoktur. İnsanlar iyi veya kötü olmayı düşünceleriyle belirlerler. Neyi düşünüyorsak oyuzdur.

Kişinin düşüncesi düşünün rengine boyanmıştır.

hayat terazimizin zevk kefesiyle denkleşecek akıl ve muhakeme kefesi olmasaydı kanımızdaki azgınlık tabiatımızdaki kötülük bize en olmayacak işler yaptırırdı.


Yaşam gezinen bir gölgeden ibaret zavallı bir komedyen bağıra çağıra saatini doldurur sahnede ve bir daha duyulmaz olur sesi bir ahmağın

Hayat anlatılan bir masaldır anlatılan avazı çıktığınca hiddetli ve hiçbir anlamı olmayan. Kim tutabilir ki ateşi

İnsanlar kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.

İnsanlar Konuşmaktan korkuyor eleştirilmekten korktuğu için. Yaslanmaktan korkuyor gençliğin kıymetini bilmediği için.

İnsanlar Unutulmaktan korkuyor dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.


Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun

rüzgârı sevdiğini söylüyorsun rüzgâr çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun.

Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Sadece kendiniz için yaşayın ve konuşmadan önce dinleyin

yazmadan önce düşünün harcamadan önce kazanın dua etmeden önce bağışlayın incitmeden önce hissedin nefret etmeden önce sevin

vazgeçmeden önce çabalayın ölmeden önce yaşayın. Hayat budur Onu hissedip yaşayın ve ondan hoşnut olun.

murataltug1985
02-27-2019, 21:07
Nelson Mandela Sözleri

Hayattaki en büyük zafer hiçbir zaman düşmemekte değil her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.

Mücadele benim hayatımdır.

Çoğu zaman bizi korkutan ışık değil içimizdeki karanlıktır.

Din dünyadaki en önemli kuvvetlerden biridir.

Yoksulluğu bitirmek hayır işi değildir. Bir adalettir.

Eğer içinizdeki ışığı dışarı çıkarabilirseniz çevrenizdekiler bunu görecektir

Ben komünist değilim ama bizi onlardan başka da anlayan olmadı

Hayatta karşılaşacağınız zorluklar bazen sadece mola vermeniz için başınıza gelir.

Bir lider bir çoban gibidir. Sürüsünü uçuruma doğru yürütmemelidir.

Gelecek için umut taşımak birilerine patronluk taslamaktan daha iyi bir örnek olmanızı sağlar.

Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.

İnsanlar iyi veya kötü şeyler yaşayabilir. Ancak yaşadıklarının üstesinden gelmenizi sağlayan zamandır.

Bir insanla iletişim kurmak istiyorsanız kendi bildiğiniz dili değil onun anladığı dili konuşmalısınız.

Hiç kimse derisinin rengi dini ve düşünceleri sebebiyle dışlanamaz. Bu sebeplerden dolayı birine nefret beslememelisiniz

En derin korkumuz yetersiz olmamızdır. Ve en derin korkumuz ölçüsüzce güçlü olmamız olmalıdır.

Hayatta önemi olan sadece yaşamış olmak değildir. Başkalarının hayatlarında yarattığımız fark yaşadığımız hayatın değerini gösterir.

İyi bir lider iki tarafa yakın olmak zorundadır Kibirli yüzeysel ve bilgisiz lider yönetimde başarısız olurlar.

Özgür olmak sadece zincirleri kırmak değildir başkalarının özgürlüğünü artırmak ve başkalarının özgürlüğüne saygı duyacak şekilde yaşamaktır.

Ben özgürlük için uzun bir yol yürüdüm ama hiç pes etmedim. Büyük bir tepeye tırmandıktan sonra fark ettim ki daha tırmanacak çok tepe var.

Ben beyazların ve siyahların tahakkümüne karşı savaştım demokratik ve özgür toplum fikrini öğütledim bunu başarmak için yaşadım bunun için ölmeye hazırım.


İnsanların nefreti öğrenmesi gerekir. onlara nefret öğretiliyorsa sevgi de öğretilebilir. sevgi insan kalbine nefrete kıyasla çok daha doğal gelir.

97 Bernard Shaw Sözleri

Bize birkaç deli gerek şu akıllıların yol açtığı duruma bak.

Bazı insanlar bazen insanlar.
Köle gibi eğitilenler köle gibi yönetilebilirler ancak.

Kendi dilini bilmeyen başka dil öğrenemez.

Gözlerinden açlık okunan birine dinden söz edemem.

Suskunluk aşağılamanın en iyi anlatım biçimidir.

Yanlışlık fare deliğinden geçer doğruluk kapılardan sığmaz.

Tecrübe insanların hatalarına verdikleri isimdir.

İlk aşkımız biraz sersemlikle bir hayli meraktan ibarettir.

Dürüst insan her zaman doğruyu söyler akıllı insan ise yalnız zamanında.

Eğer yürüdüğün yolda engeller yoksa o yol seni bir yere götürmez.

Gerçek şu özgürüm sağlıklıyım mutluyum ve patlıyorum sıkıntıdan!

Benim şaka tarzım doğruyu söylemektir

Para açlığı giderir mutsuzluğu değil yemek mideyi doyurur ruhu değil.

Bilgi paraya benzer kazandıkça tutkuya dönüşür ancak bu iyi bir tutkudur.

Hatalarla dolu bir hayat hiçbir şey yapmadan geçirilen bir hayattan daha onurludur.

Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam başkalarının da aklını kullanır.

Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır keyif almayı değerli kılan.

Kanat aç sen kalbim kanat aç engine. Aşkın bir yük oldu düşemedin dengine.

Yaşlandığımız için oynamayı bırakmayız oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız.

Hiçbir şey ayağınıza gelmez en azından iyi olan hiçbir şey. Her şeyi gidip kendiniz almanız gerekir.

Beğenmediğiniz bir şeyi alkışlamak yalan söylemenin birçok çeşidinden biridir.

Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları yoksulluk çekenler de parası çok olanları mutlu sanırlar.

Ne istersen yapabilirim gibi geliyor bana çünkü istediğim hiçbir şey yok artık.

Bazı insanlarla yüzleşmek zordur haksız çıkarsın. Çünkü onların galip gelecekleri ikinci bir yüzleri daha vardır.

Savaşları kazanabilir kentleri zapt edebilirsiniz ama ulusları fethedemezsiniz.

Attığınız tokada karşılık vermeyen kişiden sakının O hem sizi bağışlamaz hem de kendinizi bağışlamanıza olanak bırakmaz.

Gelecekte doktorların hastalarına yazacakları reçete Müslümanların kıldığı namaz ve tuttuğu oruç olacaktır.

İnsanların ölmesiyle yaşamın gülünçlüğü nasıl değişmezse insanların gülmesiyle de yaşamın ciddiliği değişmez.

Bütün zekâmı yeteneğimi şöhretimi eserlerimi akşam eve zamanında gelip gelmeyeceğimi merak eden bir kadın için feda edebilirim!

Sorun çaresizlik değil isteksizlik. İsteksiziz çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey içimizdeki isteği öldürmektir.

Bir kez kalp kırıldı mı geriye dönüş yoktur bunun. Hiçbir şeye aldırmaz olursunuz. Mutluluğun sonu huzurun başlangıcıdır bu.

Dünyada iki tane trajedi vardır. Biri kalbinizdeki tutkuyu yitirmek diğeri ise kaybettiğiniz tutkuyu geri kazanmaktır.

Korkaklarla yürüdüğüm yolda tek kalmaktan yoruldum.

Kaplan adamı öldürmek isterse adı vahşilik adam kaplanı öldürmek isterse adı spor olur.

İşleyebileceğiniz en büyük günah başkasından nefret etmek değil ona kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı olmanın özü nefret değil kayıtsızlıktır.

Bir kadın koca buluncaya kadar geleceği konusunda endişelidir. Bir erkek ise ancak bir kadınla evlendikten sonra geleceği konusunda endişelenmeye başlar.

Gençken yaptığım on şeyin başarısız sonuçlandığını gördüm. Başarısızlık istemiyordum on kat çalıştım.

problemin problem üzerine yığıldığı günde tüm problemleri kahve içme rahatlığında çözen Hz. Muhammed’e beşeriyetin çok ihtiyacı vardır.

Gencim ben. Yaşamımda bir şeyler olmasını öylesine istiyorum ki.

Hayatta saadeti yapan şeyler çok küçük parçalardır. Bir iyilik bir gülümseme tatlı bir bakış iyi bir dilek.

mutlu olanlar küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır

Çılgın mı doğmuştum yoksa fazla mı akıllıydım bilmiyorum benim dünyam yeryüzüne uygun değildi.

İnsanlar her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam dünyada yol alan kişiler ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulan insanlardır.


97 Platon Sözleri

Bilirken susmak bilmezken söylemek kadar kötüdür.

Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez.

Boş bir kafa şeytanın çalışma odasıdır.

İyi görüp beğenen yani düzgün insan kanuna sarılır.

Edebini kaybeden kimse kötülükten zevk alır.

İnsanın kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür.

Bilginin elde edilmesi bizi iyiye ulaştıracaktır.

Kendini yönetirsen dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin.

Dost hem iyi görünen hem de iyi olan insandır.

İnsana aklı kazandıracak olan şey yalnız ve yalnız edeptir.

Kabilecilik ailecilik kanunsuzdur fayda sağlamaz.

Nefsin hastalığı kendisinde ilahi siyaset adabının bulunmamasıdır.

Cesaret tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır.

Şehir halkı iyi olursa idarecileri de o kadar çok ilahi vasıfta olur.

Kötülüklerin ilki ve en büyüğü haksızlıkların cezasız kalmasıdır.

İşlerin doğru düzgün yürümesi için şehrin halkına edepli bir başkan lazımdır.

Terbiyenin gâyesi insanlarda bulunan kabiliyetleri geliştirmektir.

Kanun sahibinin en önemli vazifesi gayret gösterip edebi gerçekleştirmek ve yerleştirmektir.

Gerçekten de bize verilmiş olan yüce unsur olan akıl kötüyü istemez ve mutlak iyidir.

Bir hüküm bütün insanların aynı şekilde sarılması gereken şey değildir. Mesela ihtiyarın raksı gibi.

Kendini idare etmesini bilmeyenler kendi yurttaşlarını yönetmek iddiasında bulunamazlar.

İktidar iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir.

Devlet işleri devlet içinde idare edenlerle idare edilenlerin yönetime katılmasıyla gerçekleşir.

Hak ve doğrulukla galip olan şahıs faziletli şahıs hak ve doğrulukla galip olan şehir de faziletli şehirdir.

Kötülüğün yolu yakındır kolay ulaşılır ona. İyiliğin önüne ise alın teri ve vicdan koyulmuştur

Beden terbiyesi ruhu eğitmek içindir. Bedenlerin doğrulup düzelmesi ruhun doğrulup düzelmesini sağlar.

Devlet işleri içten gelen bir sevgi edep ve kâmil akıl ile yürütülmezse onun sonu çöküş ve yok oluştur.

Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.

İdareciler edepli olmadıkları zaman hem kendileri hem de idareleri altında bulunanların işleri bozulur.

Bir takım insanlar felsefeyi gereksiz görüyorlar. Fakat felsefe İslam dinini ve düşünce dünyasını derinden etkilemiştir.

Bilinen bir şey hakkında araştırma yapmak gereksiz bilinmeyen bir şey hakkında araştırma yapmak imkânsızdır.

Sevginizi belli edin dertlerinizi samimi olduklarınızla paylaşın ulu orta yerlerde değil.*

Gönül bağları kurun ki mutlu olmanız kuvvetlensin.

Bilge insanlar konuşurlar çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır. Aptal insanlar konuşurlar çünkü bir şey söylemek zorundadırlar.

Adet ve kanunlar iyilik ile kabul edilmelidir. İyilik ve fayda bundadır. Baskı ve kölelik yolu ile kabul ettirilmesi ile doğacak zarar sayılamaz
.
Adaletli olmak herkese eşit davranmak değildir herkesin durumuna konumuna göre davranmaktır. Yani adalet eşitlik değildir

Her şey de iyi kötü olabilir. Musikide iyi olan karakteri sağlamlaştıran insanı cömertliğe ve cesarete iyi ve faydalı ahlaka sevk eden musiki iyidir.

Zor duruma düşecek olsanız dahi dürüstlükten hakikatten ve doğrudan vazgeçmeyin.

Güzel adetler kullanıldığı ölçüde pekişir sağlamlaşır. Şayet ihmal edilirse silinip gider.

kolunuz kangren oldu ise kolun kesilmesi kötü değildir kol kesilmediği takdirde hastalık yayılır ve ölüme neden olur yani büyük bir kötülüğe.

Çoğu insanlar her şeye çabuk inanıp güvenirler ve güvenip inandıkları şeylerden çabucak vazgeçebilirler.

Bazı insanlar bazı şeylere belli bir sürede inanıp güvenirler ve bu onların hayatı olur.

Bir insan hiç inanmasa da dürüst bir mizacı varsa kötülükten nefret eder yanlışa karşı olan nefretleri onları yanlıştan uzaklaştırır haksızlıktan kaçınırlar ve namuslu yaşarlar.


Oğullarım büyüdüğünde dostlarımın cezalandırmasını istiyorum eğer servet veya herhangi bir şeyi erdemden daha çok önemserlerse hiçbir şey değilken bir şeymiş gibi davranırlarsa

hayatta göreceğiniz iş ne olursa olsun erdem olmayınca elde edeceğiniz her şeyde utanç ve kötülük vardır.

Edep devlet başkanları ve benzeri kişilerin tabiatına yerleşince bunu neticesi olarak iyilikler çoğalır

iyi görülüp beğenilir halk da bunların gerçek olduğuna inanır ve iyilikte birleşir. İşte istenen istikamet budur.

Sunay Akın Sözleri

Bazen dünyanın en zor mesleğidir kendi duygularına tercüman olmak.

İkimizde aynı şeyi düşünüyoruz. Ben seni sen kendini.

Senin küle çevirdiğin kalbe bir başkası üfleyip yeniden hayat verir.

Laf ebeliği yapma sevgili çünkü ebe de sensin sobe de.

Kızmıyorum artık hayata! Bakıyorum seçiyorum gülüyorum geçiyorum.

Kim bilir belki yaralarımızı üflerken öğrendik ıslık çalmasını.

Çay bardağına bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine.

Halt etmiş Türkçe öğretmenleri en uzun fiil beklemektir çünkü.

Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip varlığını ilikler misin ömrüme?

Ne yani papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydi?

Bir gün diyorum. Bir gün gelecek ve uyanınca ilk aklıma gelen sen olmayacaksın.

Oyuncak ve insan kalbi çok benzer birbirine. Bazen tamiri olmaz ikisinin de.

Elinden geleni yaptıktan sonra sıra ayağından geleni yapmakta gitmek gibi mesela

İki rayı gibiyiz bir tren yolunun. Yakın olması neyi değiştirir son istasyonun

Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden.

Ne zaman sıkıca tutsam aşkı yüreğimle annem dürter usulca hadi uyan diye

İtiraf etmeliyim ki Seninle her şey güzeldi ama itiraf etmek gerek ki sensiz daha da güzel.

Sevgiyi hak edene değil de muhtaçmış gibi görünene verdiğimiz müddetçe üzülen hep biz olacağız.

Herkes bir üçgenin iç açıları toplamını bilir de kimse bir insanın iç acıları toplamını bilmez.

Beni senin gibi bir de annem terk etmişti ki göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur.

Doktora gittim geçende kalbimde sen varmışsın. Ve bu arada röntgende çok tatlı çıkmışsın.

Sevmek hayal kurmak kadar kolay. Peki ya unutmak kurduğun hayallerin gerçekleşmesi kadar zor.

Artık ne sıradaki parça sen ol ne de bana gel Bence sen biraz dürüst ol ve önce kendine gel.

Tıpkı sevilmeyen bir öğretmen gibiydi kalbim. Parmak kaldıranlara inat hep dersten anlamayanları seçti.

Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider çağırsan gelmez gelse de kalmaz kalsa bile yetmez.

Tenine dokunabilmek mi? Haşa! Gözüm göz menziline girsin yeter! Hadi düş düşlerime tutmayana aşk olsun.

Aramıyorum. Ne bebeklik ne çocukluk günlerimi neden arayayım? O günlerde sen yoktun ki.

Bazen başını alıp gidebilecek kadar cesur ve bazen kalıp her şeye göz yumacak kadar yürekli olabilmeli insan.

Sevgi Sevdiğin kişinin mutlu olduğunu gördükçe O’nun mutluluğu ile mutlu olabilme sanatıdır.

Gelir gibi yapıp köşeden U dönüşü yapıyor mutluluk.*Bir türlü mutlu olamadık bizde ama hala umutluyuz.

Sen bana mı soruyorsun yalnızlığı sever misin diye? Ben ki çayı bile 2 şekerli içerim birlikte erisinler diye.

Aşk sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe insanlarda onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler

Belki aradığını bulamamış olabilirsin bende ama unutma ki bende bulduğunu bulamayacaksın hiç kimsede.

Ne iş yaparsın sen dedi Hamalım ben dedim. Nasıl yani dedi. Elimden tutmasını bilenin yüreğini taşırım dedim.

İki pencere açık kalınca cereyan iki yürek açık olunca aşk olur ama sonuç değişmez İkisinin de sonunda üşütürsün.

Ne kadar gidişine ses etmesem de bir başkasının senin içini ısıtacağını bilmek benim hep içimi üşütecek.

Nasıl sevmezsin eşitliği yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için annen değil miydi önünde diz çöken.

Hayat işte. Uykun gelsin diye hayaline giren koyunları uykun kaçsın diye hayatına giren öküzleri sayarsın.

Kimse bilsin istemiyorum kalbimin kırıldığını. İşte bu yüzden herkesten gizlerim yüzüm gülerken içimin ağladığını.

Tüm gücünle sevme sevgisinden emin olmadığın kişiyi. Ve unutma bugün seni terk eden dün uğruna ölecekti!

Biliyorum yarınlarım dünden farksız. Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum ama şu aralar fena dargınız.

inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen gün gelir en sağlam yerinden kopar. Canın yanar canını yakar.

Çocuk değilim artık büyüdüm. Biraz yorgun biraz kırgınım yine de.

Yeter artık! Giden yolunu kalan yerini bilsin sadece.

Yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan.

İlk önce konuşmaktan korkarsın sevdiğinle Sonra ona aşık olmaktan. Bunlar neyse de en son kaybetmekten korkarsın işte.

Sevmek yürek ister değil her yürek sevmek ister. Sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek cesaret ister.

Tam da unutmuşken gittiğini artık acıtmıyorken yokluğun en içten kahkahalarımın arasında aklıma gelmek zorunda mısın?

Üzülmüyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. O bensizliği göze aldıysa zaten ben onsuzluktan bir şey kaybetmem.

Üzülmüyorum! Çünkü hayat yeni bir şey öğretti bana Hiç gitmeyecekmiş gibi sevenler hiç sevmemiş gibi gidenlermiş aslında.

Hep denir ya ben arkandayım sırtın yere gelmez diye… Ben almayayım yüzüm yere geleceğine sırtım yere gelsin.

Bunca kalp kırıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgârı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata Acımadı ki!

90 -60 -90 ‘ı herkes bilir. Elbette ki vücut ölçüleri. Ama birde 200 -70 -60 var. Unutmayın bu da tabut ölçüleri.

Ortak yönümüz çoktu bizim. Birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Aynıydı düşüncelerimiz Ben seni düşünürdüm sen kendini.

Üzülme gitti diye bu yılın modası böyle! 3 gün sever sonra bezer senin aradığın Aslı ile Kerem 21. Yüzyılda ne gezer.

Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar. Sorun atlı karıncalar değil arkamdan dönüp duran dönme dolaplar.

Özlemin tarifi yok. Kim ne demişse sebebi çaresizlik. Yanımdayken bile sana doyamazken nasıl anlatılır ki sensizlik.

Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam yeri gelir susarım ama bir gün öyle bir giderim ki kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!

Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama kırmızı rujunu sürünce paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma.

İki çocuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine kendi başıma zor sığıyorum bugün. Büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne?

Aşk bir bakıma sobaya dokunmak gibidir. Bir defa yanarsın izi kalır. Sonra bir daha dokunmazsın sadece yanına yaklaşırsın.

Dün bir şarkı çıktı radyoda yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim. Söylemek çok acıtıyor ama ben seni çok özledim

Eğer aşk nasıl biteceği bilinmeyen yarım yamalak bir cümleyse hayatında Uzatmaya gerek yok noktayı koyup bitirmeli aslında.

Üzülmüyorum. Bir gün diner elbet gönlümdeki derin sızı. Hep hayırsız değil ya bu insanlar bir gün beni de bulur hayırlısı.

Söylediğin her yalandan sonra keşke hep çocuk kalsaydım deme. Çünkü söylediğin her yalanda yeterince küçüldün zaten gözümde.

Hani bir kelebek yakalarsın bakmak istersin… Ama elini açsan kaçacak sımsıkı tutsan ölecek. İşte böyle bir şey seni sevmek.

Son karesi gibi Red Kit’in batan güneşe doğru sürerken atımı gitme kal demeni bekliyordum ama yalnızca rüzgâr çekiştiriyor atkımı!

İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir diyorlar. Sanki inanmaktan daha muhteşem bir hata yapılabilirmiş gibi.

Büyüdüm artık. Anladım ki masallardaki kadar masum değilmiş hiç kimse.

Kalbini istemiştim bi tek. Tek hayalimdi iki kaşın ortasına öpücük kondurup helalimsin demek.

Sigaraya ilk başladığında saklarsın ya hani. Ta ki ailen görene kadar. Ben de aşka öyle sakladım kendimi ta ki seni görene kadar.

Giydikçe açılır diyen tezgâhtar uzadıkça şekil alır diyen kuaför ve zamanla unutursun diyen arkadaş bunların hepsi aynı örgüte üye.

Elden düşme sevdalar değil istediğim. Yüreğinin sahibi olmalıyım ya da hiçbir şeyin. Yüreğinin sahibi değilsem önemi yok bir şeyin.

Her gece yatmadan okuduğum bir kitap olmanı isterdim. Kırardım ışıkları söndürmeden yarım kalan sayfanın ucunu ki sen buna kırışıyor bense yaşlanıyorum derdin.

Bir bavul dolusu cümle var defterimde. Yara bandı tutmayacak kadar derin

sen yollarına 29 harfle acı döşeyen birine yara değil de yar diyebilir misin?

Bazen susmak gerekiyormuş bazen bomboş bakmak hayatın yalanlarına.

Anlamaya çalışmak saçmalık! Anlamadan yaşamak gerekiyormuş. Ama bazen! Unutmak gerekiyormuş unutulma pahasına.

Zaman değilmiş gideni getiren aslında zamanmış var olanı götüren.

Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim ne de iyileştirebildim bir yaramı.

karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna.


Sigmund Freud Sözleri

İnsanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında değiştiğinizi söylerler.

Anatomi kaderdir.

Rüyalar bilinçaltına giden kral yoludur.

Aşık insan delidir.

Yaşamın amacı ölümdür.

Gençlerin aklı erse yaşlıların gücü yetse.

Zayıflıklarımız gücümüzdür.

Zihin bir buzdağı gibidir. Yalnızca yedide biri suyun üzerinde görülebilir
.
İnsan sevince acıya karşı savunmasız kalır.

Beklemesini bilen bir insanın hiç bir şeyden taviz vermesine gerek yoktur.

Evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğin an başlar


Sevildiğinden emin olunca insan ne kadar da cüretkâr oluyor.

İnsan sanılandan çok daha ahlaklıdır ve hayal edilemeyecek derecede ahlaksızdır.

Bayağı ilerleme var. Ortaçağda olsak beni yakarlardı. Bugün sadece kitaplarımı yakıyorlar.

Uygarlık ilk defa bir insanın öfkelenince taş atmak yerine laf atmasıyla başlamıştır.

Garip değil mi? Hatıralar mutluluk vericidir ama bazen hatırlamak intihar sebebin bile olabilir.

Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz ilk vazgeçeceği insan siz olursunuz.

Herkes doğru insanı bulmak ister yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz doğru insan olmak için.

Yüzüne gülecek kadar dost sandığın kişiler aslında arkandan konuşacak kadar yüzsüzler.

Düşünebilen herkesin insan olması insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor. Ne yazık ki.

Bireyin özgürlüğü uygarlığın getirisi değildir. Uygarlık yokken özgürlük çok daha fazlaydı.


Özgürlük insana bir armağan değildir. Hiç medeniyet yokken insanoğlu çok daha özgürdür.

Amerika dünya tarihinin en büyük deneyidir. Ama korkarım başarılı bir deney olamayacak.

Birinin yalan söylemesine kızmam da yalan söylerken yakalanacak kadar salak olan birinin beni kandırmaya çalışmasına kızarım.

Hiç cevaplanmamış o büyük soru ki otuz yıldır insan ruhunu incelememe rağmen cevaplayamadım şudur Kadınlar ne ister?

Özür dilemek senin haksız olduğun karşı tarafın haklı olduğu manasına gelmez. Verdiğin değerin egondan yüksek olduğunu ifade eder.

Birine duyduğunuz sevgi ve sinir doğru orantılıdır. En çok sevdiğiniz insana, herkesten çok sinirlenirsiniz.

Çocuklar tümüyle egoist varlıklardır. İhtiyaçlarını çok yoğun biçimde hisseder ve karşılamak için acımasızca mücadele ederler.

Aslında her normal insan ancak ortalama olarak normaldir. Egosunun bu ya da şu kısmı az ya da çok derecede deliye eşdeğer durumdadır

Şairler ve filozoflar bilinçdışını benden önce keşfettiler. Benim bulduğum bilinçaltını incelemeye yarayan bilimsel yöntemlerdir.

Mutluluk dediğimiz şey yoğun bir şekilde bastırılmış ve engellenmiş olan ihtiyaçların kısa süreliğine tatmin edilmesinden başka bir şey değildir.

İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu korkar.

Henüz yanıtlamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var kadın ne ister?

Bir insanı unutabilirsin bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin ama o insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın.

Güçsüz olduğumuz noktayı kabullenerek kendimizi güçlü kılabiliriz.

umutlarımız hayatın bir gerçeğidir.

Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey mutlaka vardır

Ruhunun derinliklerine in ve ilk önce kendini tanı. Bunu yaptıktan sonra, bu hastalığa neden yakalandığını anlayacak ve belki de bir daha hastalanmayacaksın.

İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde ne yazık ki çok geçtir. İnsanların tecrübe dediği şey budur

Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana tecrübeli denir.

Köpekler arkadaşlarını sever düşmanlarını ısırırlar. İnsanlar ise tamamen farklıdır saf ve karşılıksız sevgiyi beceremezler sevgi ve nefreti karıştırıp dururlar.


Charlie Chaplin Sözleri

Kahkahasız geçen bir gün harcanmış bir gündür.

Aşağı bakıyorsanız asla gökkuşağı bulamazsınız.

Din dil ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım

Benim hayatımdaki en büyük düşman zamandır.

Şu zalim dünyada hiçbir şey kalıcı değildir dertlerimiz bile.

Gülüşlerim acılarımı örtmeye çalışan ağır işçilerdir.

Gün sonunda yapmadıklarınla değil yaptıklarınla yargılanırsın.

Hayat uzak çekimde komedi yakın planda trajedidir.

Bir kişiyi öldürürsen katil milyonlarca kişiyi öldürürsen kahramansın.

Bir adamın gerçek karakteri sarhoşken ortaya çıkar.

İnsancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur hep yitiririz.

Zaman en iyi yazardır. Her zaman mükemmel sonu yazar.

Karşındaki akıllıyı mı oynuyor? Sen aptalı oyna. Sonra hakiki aptalı keyifle seyret.

Ayna benim en iyi arkadaşımdır. Çünkü ben ağladığında o asla gülmez.

Hayatın bize çizdiği yol özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir ama biz bu yolu yitirdik.

Yağmurda yürümeyi sevmişimdir hep kimse ağladığımı göremiyor diye.

her şey için sadece sevgi yeterlidir.

Beni anladıkları için seni anlamadıkları için alkışlıyorlar. Albert Einstein’a söylediği söz.

Benim acım birinin gülüşüne sebep olabilir. Ama benim gülüşüm asla birinin acısına sebep olmamalı.

Neden olmasın? Ne de olsa kendi malı. Ölmeden önce Tanrı ruhunu affetsin diyen papaza cevabı.

Dünya herkese yetecek büyüklükte. başkasının yerini kapmaktansa çalışarak gerçek yerinizi bulunuz.

Güldürmek mesele değil ki onu soytarılarda yapıyor. Gözlerinin içini güldürebiliyor mu? Ondan haber ver.

İnsanlar ölmeyi bildikleri sürece özgürlük yok olmayacaktır.

Hayatta beni mutsuz edebilecek en büyük şey lükse alışmaktır.

Çok düşünüyoruz ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa zekâdan çok iyilik ve anlayışa gereksinmemiz var.

Hırs insanların ruhunu zehirledi dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi.

Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret değil.

Hızımızı artırdık ama bunun tutsağı olduk.*Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı zekâmızı da acımasız.

Siz insanlar güçlüsünüz. Makineleri yapacak güç sizdedir. Bu hayatı olağanüstü bir mutluluk serüvenine çevirecek olan yine sizlersiniz.

insanlar sizile alay etmek için her zaman bir eksiğinizi bulacak ve kimse sizi olduğunuz gibi kabul etmeye yanaşmayacaktır.

doğru bildiğiniz şekilde yaşayın ve kalbinizin sizi yönlendirdiği yere gidin.

Hayat provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu alkışı olmayan tiyatro perdesi kapanmadan gülün şarkı söyleyin dans edin aşık olun. Hayatınızın her anını değerlendirin.

Makineleşmeyle geliştirdiğimiz hızın içine sıkışıp kaldık. Bereket bizi terk etti. Bilgimiz bizi alaycı kıldı. Aklımız ise anlaşılmaz ve kaba.

Çok düşünüp az hissettik. Teknolojiden çok insanlığa zekâdan çok nezakete ihtiyacımız yok mu?



Aşık Veysel Şatıroğlu Sözleri

Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa.

Cahil insan gül ise de koklama.

Şu geniş Dünya’ya sığmayan gönül bir odaya kapandı kaldı.

Dünyaya gelmemde maksat ne idi Bir sadık dost.

Taş olsam yandım idi. Toprak oldum da dayandım.

Anlatamam derdimi dertsiz insana Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez.

Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı. Ben babamı sen ustanı unutma.

Sen bilmezssin. O bilmez. Hiç kimse bilmez bilemez. Hatta Ben bile. Bir tek paşa gönlüm bilir.

Seversin alırsın karın olur. Seversin alamazsın kara sevdalın olur.

Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında.*Çay var içersen ben var seversen yol var gidersen.

Veysel gönülden ayrılmaz. Kahi bilir kahi bilmez. Yalan dünya yarsız olmaz. İster saçı sırma gönül.

Bu alemi gören sensin. Yok gözünde perde senin. Haksıza yol veren sensin. Yok mu suçun burada senin…

Sensin derdine düştüğüm. Hayal oldu konuştuğum. Her gün yediğim içtiğim. İçerimde ağu benim.

Ademi sürdün bakmadın. Cennette de bırakmadın. Şeytanı niçin yakmadın? Cehennemin var da senin.

Ne varise sende bende Aynı varlık her bedende Yarın mezara girende Sen toksun da ben açmıyım.

Çalıştım kadehim dolduramadım. Kimseye halimi bildiremedim. Gönlümün arzusunu aldıramadım.
Dileğim hekime deyvermediler.

Bu dünyanın meyvesini. Yesem amma yesem amma. Arasam bulsam hasını. Yesem amma yesem amma.

Aldanma cahilin kuru lafına kültürsüz insanın kulu yalandır. Hükmetse dünyanın her tarafına arzusu hedefi yolu yalandır.

Gam leskesi saf saf oldu. Hep sözlerim boş laf oldu. Senin yolunda mahv oldu. Gençliğimin çağı benim.

Seyrettim âlemi dünya dar dedim. Ay dünya arası sanki bir adım. Denizi karayı ölçtüm aradım. Adalar içinde var belli değil

Avrupa Asya ayrı bir kıta. Bir yıllık yol idi deveye ata. Uçaklar sığdırdı beş on saata. Daha neler çıkar dur belli değil

Sevgisi içimde yaşayıp duran.*Nazlı güzellerin şirin İstanbul. Hayali kafamda hükümdar süren. Görmez gözlerime görün İstanbul.

Karadeniz gibi kükrer coşarsa. Dalgası gelince yaman aşıklar. Hırs gelip de ayranlığı şişerse. Kaybeder irade dümen aşıklar.

Ay geçer yıl geçer uzarsa ara giyin kara libas yaslan duvara yanından

göğsünden açılır yara yâr gelmezse yaraların elletme.

İtimat edersen benim sözüme gel birlik kavline girelim kardaş birlik çok tatlıdır benzer üzüme içip şerbetini duralım kardaş.

Bir güzelin mecnunuyum ezelden. Veremem telkini gelmiyor elden. Yandım ateşine can u gönülden. Görmesem günlerim uzar yıl gibi.

Dert ile mihnete dalmayan aşık. Ne yemiş ne doymuş eli bulaşık. Kınama Veysel’i fikri dolaşık. Ayrılmış yârinden yar diyarından.

Çırpınıp içinde döndüğüm deniz. Dalgalanır coşar rüzgârından. Mevce gelir coşar inleyen aşkım. Ah çektikçe kaynar gelir derinden.

Ben giderim sazım sen kal dünyada. Gizli sırlarımı aşikâr etme. Lal olsun dillerin söyleme ya da. Garip bülbül gibi ah u zar etme.

Gönüle delidir demiştik baştan. Üşenmez borandan ıslanmaz yaştan. Boğulmaz denizden yenmez ateşten. Ateşi kor közü kendinden olur.

Dünya geniş idi şimdi daraldı. Çıkıp gideceğin yer belli değil. Yetmiş altı yıldır alır satarım. Bakmadım deftere kar belli değil.

Herkim olursa bu sırra mazhar. Dünyaya bırakır ölmez bir eser.

Gün gelir Veysel’i bağrına basar. Benim sadık yârim kara topraktır.

Mecnun gibi dolanıyorum çöllerde. Hayal beni yeldiriyor yel gibi. Ah çeker ağlarım gurbet ellerde. Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi.

Deli gönül değme çaydan bulanmaz. Coşarsa dalgası kendinden olur. Derdsiz aşık diyar diyar dolanmaz. Gezdirir kavgası kendinden olur.

İyi demez kötü demez metheder. Bakarsın ki bir tel kırılmış çat eder. Sorsan baksan aşka binmiş at eder. Yorulup yollarda kalan aşıklar.

Beni hor görme kardeşim. Sen altındın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz. Sen gümüşsün ben saç mıyım?

Ne varise sende bende. Aynı varlık her bedende. Yarın mezara girende sen toksun da ben aç mıyım?

Gönül sana nasihatim. Çağrılmazsan varma gönül. Seni sevmezse bir güzel. Bağlanıp da durma gönül.

Yorulursun gitme yaya. Hükmedersin güne aya Aşk denilen bir deryaya Çıkamazsın girme gönül.

Aşkın beni elden ele gezdirdi. Çok dolandım bulamadım eşini. Beni candan usandırdı bezdirdi. Tuzlu imiş yiyemedim aşını.

Benim ile gezdin beni arattın. Beraber oturup beraber yattın. Türlü türlü güllerinden koklattın. Aşık

Ala gözlü benli dilber. Bir gün gel sen bize doğru. Seni sevdim can u dilden. Çekme kendini naza doğru.

Söyler seni teller her dem. Kulak ver sen saza doğru.

Bir yar için diyar diyar dolandım. Yoruldum da Çamlıbel’e yaslandım. lrmak oldum çalkalandım bulandım. Duruldum da Çamlıbel’e yaslandım.

Gahi gönül oldum yüksekten uçtum. Ferhat oldum aşk uğrunda çalıştım. İrenk irenk çiçeklere karıştım. Dirildim de Çamlıbel’e yaslandım.

Dünya debdil oldu durum değişti. Kimi aya gider kimi cennete. Dünya güzellendi itibar düştü Anne baba yoksun kaldı hürmete.

Bakmaz mısın insanların işine. Kötülükler doğar peşi peşine.
Mezhep kavgasından din döğüşüne. Sanki varıp sığmamışlar cennete.


Yılmaz Güney Sözleri

Bir köpeğin dostluğu bir dostun köpekliğinden iyidir.

Kızdığım zaman değil sustuğum zaman bitmiştir.

Kimin gerçeği olursan ol artık benim hayalim bile değilsin.

Bazıları çok fakir… Düşünsenize sadece paraları var.

Babam dünyanın en güçlü adamıydı. Bir ekmeği hepimize bölebiliyordu

Teller büyük evleri korurmuş köpeklerde büyük adamları.

Biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını lâkin aç idik yedik karanfil parasını.

İçimi yalayıp geçen hüzün geride mutlu düşler bırakıyor sevgili.

İnsanı yaşatan içimizdeki hayat böceğidir.*O ölürse hayatımızın da tadı biter

Bir çayın şekersizine bir de insanın şerefsizine alışamadım gitti.

Ben kimsenin canını yakmadım onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler

Benim acıya verecek bir şeyim kalmadı. Mutluluktan alacaklıyım.

Paranla şeref kazanma şerefinle para kazan ki paran bittiğinde şerefin de bitmesin

Adam olmak bir grubu dahil olmak değil bir duruşa sahip olmaktır.

Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun! Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler.

Bizim parasızlıktan kesemediğimiz sakalımız serseriye moda olmuş.

Zulme dayalı tüm saltanatlar yıkılacaktır! Sen babanın oğluysan bende Allah’ın kuluyum.

Hadi takas edelim bir şeylerimizi. Mesela gülüşünden ver ömrümden al.

Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin. Bu parmaklıklar bu demir kapılar bu hava inan.

En zor en imkânsız zamanda dahi başarıya gitmenin tek yolu çalışmaktır

İdam sehpasında bir mahkûm yaşamayı ne kadar çok istiyorsa ben de seni o kadar çok seviyorum.

Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü bazen bir serçe kadar güçsüzsem bir nedeni vardır.

Sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerle dans ederken ben her gün Azrail’le dans ediyordum!

Unutmak zaman ister demiştim yanılmışım. Zaman değil yürek istiyormuş. O da sende kaldı.

Geride kalan tek şey yüreğim. Sahip bile çıkamıyorum artık ona! Baksana almış başını gitmiş sana.

Ben bir kavga adamıyım. Sinemam da bir kavganın halkımın kurtuluş kavgasının sinemasıdır.

Pardösüsü olanlar kışı özlerdi. Ekmeği olanlar akşamı uykusu olanlar geceyi beklerdi. Ölüm beni çağırıyor

Güzellik bir bütünün sonucudur. Bunun için kolay görülmez kolay varılmaz kolay anlaşılmaz.

Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık.*Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular toparlanamadık

Ben en azından katilimi tanıyorum. Fakat sen bir gün sevilmediğin bir yürekte kim vurdu ya gideceksin.

Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm hep yandım.

Sen hiç ölümün gölgesinde özgürlüğü yaşadın mı? Bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi?

Hayat mutlu olma şansı vermedi sevgili herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık.

Faşizm hangi ülkede olursa olsun sadece o ülkenin işçisine ve halkına değil tüm dünya işçilerine ve halkına karşıdır.

Gülümsüyorum! Çünkü biliyorum ki gülümsemek dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram düşmanlarıma karşı en asil darbedir.

Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili.

Dostluğu ve sevgiyi yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye.

Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık kuşların yasını tuttuk.

İnsanları taş duvarlar demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış yıkılacaktır.

Sevgili yetmiyor sevgili sözü tek başına. Karşılamıyor içimi dolduran duyguyu. Oysa ben sevgili derken neler düşünüyorum bilsen

Hayatı kendim için yaşamıyorum! Ve korkmuyorum hiçbir şeyden. Başıma gelecekleri de biliyorum.

Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü.

Arkadaşlar! Dışarı da bir şeyler oluyor farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın uyandırın. Herkese söyleyin yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?

Asıl hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırlayan hapishane odur ki ilk fırsatta yıkılmalıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabilmek için.

Damla damla sevgili. Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak açılacak bütün kapılar bilesin.

Benim yüreğim sensin şimdi seni vurur durur. Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde

Eğer bir toplumda devrim ve değişim için koşullar olgunlaşmışsa ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa o toplum için için çürümeye başlar.

Sorunun esası şudur ya devrim yolunu seçeceğiz ya düzenin baskılarına haksızlıklarına boğun eğerek teslim olarak yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş yok olmanın bir biçimidir

Hayatın iyi uslu bir seyircisi olmaktansa hayatın içinde başarısız bir adam olmak bin kere daha iyidir.

İyi bir boks seyircisi olmaktansa kötü bir boksör olmayı göze almak daha iyidir.

Baylar korkunuzu telaşınızı anlıyoruz. Bugün otlandığınız toprakları fabrikaları madenleri korumak için her türlü vahşete hazırsınız.

bilmelisiniz ki korkunun ecele faydası yoktur ve hiçbir vahşet bizi haklı davamızdan caydıramayacaktır

Biz hep gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Dağlarımız ovalarımız ırmaklarımız bizi bekliyor.

Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmeyi tercih ederim.

Sizi kendi yarattığınız sosyal-siyasal çelişmeler içinde döktüğünüz ve dökeceğiniz kanlar içinde boğacağız.

Bizim ülkemize dönme hem de zaferle dönme umudumuz ve güvenimiz vardır. Ama sizler bir gün kaçacak ve bir daha dönemeyeceksiniz.

On binlerce milyonlarca insan beni izler hedefim onların sevgisine layık olmak farkında olmadıkları şeyleri göstermek

onları uykularından uyandıracak filmler yaparak onları toplumsal mücadeleye katmak için çalışırım.

Dağlarımız ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz.

Biz yiğitlikleri ile destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek. koşullara sahibiz.

Dost ve düşman herkes bilsin ki kazanacağız mutlaka kazanacağız.
Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü.

Biz öleceğiz ama çocuklarımız bırakacağımız mirası taşıyacaklar yüreklerinde onların yürekleri
korku taşımayacak.

Tolstoy Sözleri

Acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını duyuyorsan insansın.

Mutlu olmak mı istiyorsun. Ol

Kadın erkeği kılıçsız zapt eder ve ipsiz bağlar.

Evliliğe kutsallık veren aşktır.

Güzel olan sevgili değildir sevgili olan güzeldir

Kıskançlık insanı alçaltan ve küçülten bir duygudur.

En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.

Sadelik iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur

Her şey beklemesini bilen kişiye kendiliğinden gelir.

İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil sarsılmaz duruşundadır.

İnsana aklı dertlerinden kurtulması için verilmiştir.

Öyle horozlar vardır ki öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.

Şikâyet ettiğiniz yaşam belki de başkasının hayalidir.

Mutlu aileler birbirine benzer mutsuz ailelerin ise her biri farklıdır

Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.

Biz hem kurtların doymasını hem de koyunların sağ kalmasını istiyoruz.

Sakın ahlak kurallarını çiğnemeyin çünkü öcünü çabuk alır.

Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.

Güzel bir gülüş karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer.

Nasıl kafa sayısı kadar düşünce varsa kalp sayısı kadar da sevgi çeşidi vardır.

İktidar ancak onu eğilip alabilme cesaretini gösterenlere verilir.

Kadın öyle bir konudur ki onu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir.

Varlığı bir şey kazandırmayan insanların yokluğu bir şey kaybettirmez.

Sevdiğin insanları kaybetmeye başladığın zaman hayatı önemsememeye başlıyorsun.

Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir.

İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.

Menfaat karşılığı yapılan iyilik iyilik değildir. İyilik sebep ve netice zincirinin dışındadır.

İnsanlar daima yanıldılar ve yanılacaklar hem de her şeyden çok doğru olduğunu sandıkları şeyde.

Bir kadının kaderi sevdiği adamın ihanetiyle sevmediği adamın sadakati arasında çizilir.

Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

İnsanlara en adil şekilde dağıtılan nimet akıldır. Çünkü kimse aklından şikayetçi değildir.

Mutluluğu ihtiraslarda değil kendi yüreğinizde arayın. Mutluluğun kaynağı dışımızda değil içimizdedir.

Hayatta unutamayacağımız en büyük pişmanlık pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.

Öyle zamanlar olur ki nereye gittiğin önemini yitirir çünkü asıl önemli olan yanında kiminle gittiğindir.

Bozuk para insanın cebini deler bozuk insanda kalbini. Bu yüzden ikisini de harcayın gitsin.

Sen yalan içinde yaşıyorsun ben hakikatte iddiası bir insanın ötekine söyleyebileceği en acımasız sözdür.

Bil ki yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.

Sıkıntı sürecinde olgunlaşan düşünceyle yoğunlaşan emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.

Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez.

Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilimdir bilmelisin. Küçümsediğin her şey için gün gelir önemsediğin bir bedel ödersin.

İnsanlar nasıl konuşulması gerektiğinin dersini alırlar ama en büyük ilim nasıl ve ne zaman susulması gerektiğini bilmektir.

Hayat bizi resmen dört işlemle sınar Gerçeklerle çarpar ayrılıklarla böler insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.

Herkes hep mutlu olmak ister mutsuzluğu yaşamadan. Oysa düşünsene hiç gece olmasaydı güneşin tadını çıkarır mıydı insan?

Hayat ne gideni getirir ne de kaybettiğin zamanı çevirir. Ya yaşaman gerekeni zamanında yaşayacak ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın

İnsanlar çok değişti dikkat etmek lazım. Biriyle el sıkıştıktan sonra beşi de yerinde mi diye parmaklarını saymak zorundasın

Bir insanın değeri bayağı kesire benzer pay gerçek değerini gösterir payda kendisini ne zannettiğini. Paydanın değeri arttıkça kesrin değeri azalır.

Bizim mantık evliliği dediğimiz şey her iki tarafın da gençlik çılgınlıklarında bulunup iyice kurtlarını döktükten sonra yapılan evliliktir.

İnsanlar ırmaklara benzer. Su her tarafta sudur. Özellikleri aktığı yer ve zamana göre değişir. Bazen genişler Bazen parlak bazen bulanık olur. Bazen ılık bazen soğuktur.

Her insan üzerinde insanlara özgü bütün niteliklerin tohumlarını taşır.
İnsanlar aşk üzerindeki görüşlerini değiştirmelidir.

Alparslan Türkeş sözleri

Tanrı dağı kadar Türk Hira dağı kadar Müslümanız.

Türk töresi Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.


Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

Türkün en önemli vasfı teşkilatçılığıdır.
Mücadeleniz zaferle sonuçlandı gazanız mübarek olsun.

Fikir iman ülkü aşkı. İnsanları güçlü yapan bunlardır.

Zafer asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz.

Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgâr tayin eder.

Ahlakçılık anlayışımız Türk ahlaki ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

Cesaret yüreklilik atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin kirletmeyin yere düşürmeyin.

Türklük bedenimiz İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset gibidir.

İdealler yıldızlar gibidir. Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz.

Bölünme kabul etmez kutsal bir bütün halinde büyük Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz.

Başarı için muntazam planlı çalışma yapmak lazımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır.

savunduğumuz Dokuz lşık’çı sistemin hedefi Türk milletinin her ferdini mülk sahibi yapmaktır.

Türk devletinin yenilmez zinde hayat gücü ve Türk milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

İslamiyet’i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

İnsanlık âleminin en şerefli ailesi Türk milletidir. Dokuz ışık demek Türk ülküsü demektir.

Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa tembelliğe ahlaksızlığa cehalete yalancılığa karşı büyük bir savaş

Bir fikre bir ideolojiye kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez.

Davalarımızın çözümü kendimize dönmek sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

Emirlere mutlak itaat lazımdır. Laubali gevşek disiplinsiz metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lazımdır.

İnsanlar yoksulluğa açlığa susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe hor görülmeye aşağılanmaya asla müsaade müsamaha etmezler

Türk aydınları için Batı’nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez.

Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir.

Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik beraberlik içinde olmaktır.

Ülkücüler insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk milletini yeniden kurmak zorundayız.

Vatandaşlarımız arasında parti mezhep ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Milletler yabancı kuvvetler ve güçlerce yok edilmeden önce manevi ve fikir güçlerince esaret altına alınırlar. Bu toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir

Türk töresinin şartı haddini bilmektir. Haddi bilmek. Ne kendinizi dev aynasında görecek nede. Herkese yukarıdan bakacaksınız


Maksim Gorki sözleri

Şımaracak kimsen olmadığında hayat seni kocaman bir adama çevirir.

Susuz çiçek açmaz sevgisiz mutluluk olmaz.

Her şey çok basit olunca hemen aptal oluverirsiniz.


Bir kadının terbiyesi birisiyle tartıştığı zaman belli olur.

Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemezsiniz.

Yaşlanmak iş yerinizde sizi sevmeyen bir arkadaşınızın olması gibidir.

Büyük kalplere göre uzaktakiler daima yakındır.

Hayatta hiç kimseye tam anlamıyla güvenme! Unutma ki beyaz gülün bile gölgesi siyahtır.

İnsan ne denli az isterse o denli mutlu olur istekleri arttıkça özgürlüğünü yitirir.

Hep ileriye giden insan ölüme giden insandır.*Zaman zaman arkana dönüp bakmazsan yaşayamazsın.

İnsanlar birbirlerine egemen olmak isterler ama kendi kendilerinin bile efendisi değillerdir.

Bir sürü dostunun içinde elbet düşmanların olacak ama unutma ki onca düşmanın içinde belki seni dostun vuracak.

İnsanların nasıl yaşadığını bilmenin ne gereği var? Ben nasıl yaşamak gerektiğini öğrenmek isterim.

Ateş karşısında bozulmayan altın altın karşısında bozulmayan kadın kadın karşısında bozulmayan erkek kalitelidir.

Yaşam insanların bastıramadıkları daha iyiye ulaşma istekleri yüzünden hep yeterince kötü olacaktır.

Aldanma diye bir şey yoktur! Sadece biraz fazla güvenmek vardır. Ve İnsanı aldandığı değil en çok güvendiği aldatır.

Aşkı tanıyan bir kadın asla aşktan azına razı olmaz! Sahibi olamayacağı boş sevdalarda kiracı kalmaz.

Aslında bir insanın gözyaşı gülüşünden daha samimi ve tatlıdır. Çünkü unutma her gülüşün altında bir ihanet saklıdır.

Huzur denilen o şeyin her santimine ihtiyacım var bu aralar. Bana biraz bahar gerekiyor. Çok üşüdüm.

Mutluluk elinizdeyken hep ufak görünür ama bir kere bırakın ve birdenbire ne kadar büyük ve değerli olduğunu öğrenirsiniz.

İnsanı en çok acıtan şey Birine hayatını hediye etmişken O kişinin kendini başkasına hediye etmesidir.

Yalan olduğunu bilsen dahi inanacaksın insanoğluna yani dinleyeceksin onu niçin yalan söylediğini anlamaya çalışacaksın.

Bazen yalan insanın özünü gerçeklerden daha çok açığa vurur.

Yoruldum ayağımın değil yüreğimin götürdüğü yerlere gitmekten. Sustum dilimdekileri değil yüreğimdekileri söyleyememekten.

Ölüm zor bir şey değil pek kolay. Yeter ki ötekiler can bulsun bellerini doğrultsun.

Azıcık mutluluk herkes için iyi olur. Ama hiç kimse azıcık mutluluk istemez. Ve mutluluk ne kadar fazla büyük oldu mu değeri o kadar azalır.

Söylenmesi gereken bir şey her zaman çekinmeden söylenmelidir.

Bir bebeğin mamasına azar azar bakır katarsanız kemik gelişimi durur çocuk cüce kalır bir insanı altınla zehirlerseniz o adamın ruhu küçülür solar renksizleşir on paralık lastik top gibi

Toplum! İşte en çok nefret ettiğim şey! O durmadan benliğimizin verebileceğinden fazlasını istiyor bizden.

murataltug1985
03-01-2019, 21:23
“... Ey İsrailoğulları yalnızca benden korkun(bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın).” (2 Bakara 40)
.
“Şüphesiz Rabbinin yakalaması son derece çetindir.” (85 Büruc 12)

Hacc suresi “Ey İnsanlar Rabbinize karşı sorumluluk bilinci taşıyıp ondan korkun.

Hacc suresi kıyamet vaktinin depremi sarsıntısı gerçekten korkunç olacak.

Hacc suresi Kıyamet günü emziren analar çocuklarını unutacaklar ve her gebe kadın da çocuğunu düşürür.

Hacc suresi Kıyamet günü İnsanları sarhoş olmadıkları halde sarhoş gibi alıklaşmış göreceksin. Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir

“Hesap vermek için Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kula iki cennet vardır.” (55 Rahman 46)

Tur suresi Cennetlikler derler ki dünyada Allah’ın razı olmayacağını düşünerek sonumuzdan korku içindeydik. Allah bol lütufta bulundu cehennem azabından korudu.

Biz O’na yalvarıp ibadet ederdik onun iyiliği bol ve rahmeti geniştir.Tur suresi



HZ MUHAMMED SAV BUYURUYOR


Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem sözünde, işinde doğru ve vahiyle doğruluğu tasdik olandır. Salat u selam


-Sizden birinizin yaradılışının başlangıcı olan temel maddeler anasının karnında kırk günde derlenip toplanır.

Siz ikinci kırk günlük zaman içinde kan pıhtısı haline döner. o kadar müddet zarfında da bir et parçası haline gelirsiniz

Allah bir melek gönderir ona ruh üfürür ve dört şeyi yazması emrolunur
rızkı eceli ameli ve o kimsenin iyi mi yoksa kötü bir kimse mi olacağı.

Kendisinden başka gerçek ilah olmayan Allah’a yemin ederim biri cennetlik iş yapar ise kendisiyle cennet arasında sadece bir arşın mesafe kalır.

cehennemliklerin yaptıkları amelleri yapanlar cehenneme girer.

biri cehennemlik iş yapar kendisi ile cehennem arası bir arşın kalır fakat o kişi cennetlik iş yapar ise cennete girer.


“Hesap günü cehennem getirilir. yetmiş bin yuları vardır her yuları çeken yetmiş bin melek vardır.”

“Kıyamette cehennem azabı en hafif olanının ayak altına iki kor ateş konur beyni kaynar, hiç kimsenin kendisi kadar azabta olduğunu hatırına getirmez o azap edilenlerin en hafifidir


“Cehennem ateşi topuklara bazılarının diz ve bellerine bazılarının da köprücük kemiklerine kadar çıkar.”

“İnsanlar kıyamette Rablerine hesap vermek üzere kabirlerinden kalkar ve öyle çok bekleyecekler ki bir kısmı kulaklarının yarısına kadar ter içinde kalıp kaybolacaklar.”

sizler benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız.”

Cennet ve cehennem gözlerim önüne serilip bana gösterildi. Hayır ve şer hakkında bugün gördüğümü hiç görmedim.

ahiret ve azap hakkında benim bildiğimi bilseydiniz elbette az gülüp çok ağlardınız”,

“Kıyamet günü güneş insanlara bir mil mesafe kalıncaya kadar yaklaştırılır.”

Kıyamet günü İnsanlar işledikleri kötü amelleri kadar tere batarlar.

Kıyamette insanlardan bir kısmı topuklarına, bir kısmı dizlerine, bir kısmı bellerinin hizasına kadar bir kısmı da ağızları hizasına kadar ter içinde kalırlar.”


Kıyametin dehşetinden insanlar öyle bir terlerler ki terleri yerin yetmiş arşın derinliğine ulaşır.

Kıyametin dehşetinden insan teri ağız ve kulaklara kadar ulaşır.”


Ebu Hüreyre ra Rasulullah ile beraberdik bir gümbürtü duyuldu HZ Rasulullah Bu yetmiş yıl önce cehenneme atılmış bir taş olup şimdiye kadar durmadan yuvarlanıyordu nihayet cehennemin dibine düştü. gürültüsünü işitmiş bulunuyorsunuz” buyurdu.

Rasulullah buyurdu: “Rabbiniz tercüman olmaksızın mutlaka hepinizle konuşacaktır. O gün kişi sağa bakar hayır ve sevabını görür, sola bakar kötülük ve günahlarını görür. Ö

Rabbiniz tercüman olmaksızın mutlaka hepinizle konuşacaktır o gün kişi
önünde de sadece cehennemi görür. Öyleyse yarım hurmayla da olsa cehennemden korunmaya çalışınız, hayırlı amellerinizi artırınız.”

Şüphesiz ben sizin görmediklerinizi görüyor ve bilmediklerinizi biliyorum.

Gökyüzü meleklerin çokluğundan dolayı çatırdayıp gıcırdadı bu gıcırdamasında da haklı idi. Çünkü orada meleklerin secde etmediği dört parmaklık bir yer bile yoktu.

Vallahi bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. Döşekler üzerinde kadınlarınızdan zevk alamazdınız. Yüksek sesle Allah’a yalvararak yollara ve kırlara çıkardınız.”

Hiçbir kul kıyametde beş şeyden sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılmaz. Ömrünü nerede nasıl harcadığı İlmi ve bilgisiyle ne yaptığı
Malını nerede kazanıp nereye harcadığı
Vücudunu nerede yıprattığı

yeryüzünün haberleri her erkek ve dişinin yeryüzünde ne yaptığına şahitlik edecek. Sen filan gün şöyle şöyle yapmıştın diyecekdir.


“Nasıl rahat ve konfor içinde yaşayabilirim. Sur sahibi sura ağzını dayamış üflemek için izin bekliyor.”

Hasbünallahu veni’mel vekil = Allah bize yeter o ne güzel vekildir. Deyiniz”



“Kıyamet ve dehşetinden korkan kimse geceden yol alır geceleri nafile ibadetlere ağırlık verir. Bu şekilde hareket eden de amacına ulaşır.

Allah’ın vereceği şey pahalı ve yüksektir. İyi biliniz ki Allah’ın vereceği şey cennettir.”
.
HZ Rasulullah “İnsanlar kıyamet günü yalınayak çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzurunda toplanır Diyince Hz Aişe Ey Allah’ın Rasulü, kadın ve erkekler birlikte olunca birbirlerine bakmaz mı deyince HZ Rasulullah
Ya Aişe, Durum birbirine bakamayacak kadar şiddetlidir”, buyurdu.


Zümer suresi De ki, Allah buyuruyor: “Ey nefislerine uyup ta sınırlarımı aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin.


Allah bütün günahlarınızı bağışlar, şüphesiz ki o çok bağışlayan ve çok acıyandır.” Zümer suresi


Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmelerinden dolayı o kafirleri ve nankörleri cezalandırdık. Biz gerçekleri örtbas eden nankörden başkasını hiç cezalandırır mıyız?” (34 Sebe 17)


“Bize vahyedilerek bildirildi ki: Allah’ın azabı peygamberleri yalan sayıp onlara sırt çevirenlere erişir.” (20 taha 48)

“Allah: “Benim rahmetim her şeyi kuşatmıştır” buyurur.” (7 Araf 156)

HZ MUHAMMED SAV BUYURUYOR

“Kim Allah’tan başka ilah yoktur, yalnızca Allah vardır, ortağı yoktur, Muhammed Allah’ın kulu ve Rasulüdür.
hangi amel üzerinde olursa olsun Allah mutlaka onu cennete koyar.”

İsa da Allah’ın kulu ve elçisi, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve Allah tarafından verilen bir ruhtur derse hangi amel üzerinde olursa olsun Allah mutlaka onu cennete koyar.”


Kim cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse hangi amel üzerinde olursa olsun Allah mutlaka onu cennete koyar.”

Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın Rasulüdür diye şehadet eden kimseye Allah cehennemi haram kılar.”

“Kim bir hayır ve iyilik işlerse ona on kat sevap vardır veya daha da artırılır

Kim bir kötülük ve günah işlerse onun da karşılığı kendisi kadardır artmaz ya da tamamen bağışlanır

Kim Allaha bir karış yaklaşırsa Allah teala bir arşın yaklaşır


Allah teala buyurur bana Bir arşın yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım.

Allah teala buyurur Bana yürüyerek gelene ben koşarak gelirim.

Allah teala buyurur Kim bana ortak koşmamak şartıyla yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelse, ben onun günahları kadar bağışlama ile karşılarım.”


“Allah’a ortak koşmadan ölen cennete girer, Allah’a ortak koşarak ölen de cehennemi boylar”

Kim Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi vesellem in Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna şehadet ederse Allah cehennemi haram eder”,

Allah rızasını gözeterek Lâ ilâhe illallah diyen kimseye cehennemi haram kılmıştır.”

Hz Rasulullah çocuğundan ayrılan esir bir kadın gördü bu Kadın yavrusunun hasretiyle her çocuğu kucağına alıp emziriyordu. Rasulullah Hiç bu kadın çocuğunu ateşe atar mı? diye sordu

Esir bir kadın yavrusundan ayrılmıştı evlat hasretiyle tüm bebekleri emziriyordu Hz Rasulullah buyurduki
Allah’ın kullarına merhamet ve acıması bu kadının çocuğuna merhametinden çok daha fazladır

Allah tüm varlıkları yarattığı zaman arşın üstündeki ve kendi katındaki bir kitaba RAHMETİM GAZABIMA GALİP GELİR diye yazmıştır.”

Allahu Tealanın Rahmeti gazabına galip oldu rahmeti üstün geldi” ve Allahın Rahmeti gazabını geçmiştir”

Allah rahmetini yüz parçaya ayırmıştır. Doksan dokuz parçasını kendi katında alıkoymuş birini yeryüzüne indirmiştir.

yeryüzünde ki varlıklar bir parça rahmet sebebiyle birbirlerine acır ve şefkatli davranırlar.

hayvanlar merhamet yüzünden yavrusunu ezmemek için ayağını kaldırır.”

Allah’ın yüz rahmeti vardır. Birini cin insan ve hayvanların arasına indirmiştir. Onlar bir dilim rahmet sebebiyle birbirlerini sever ve birbirlerine acırlar.

Vahşi hayvanlar rahmet sebebiyle yavrusuna şefkat gösterir. Rahmetin doksan dokuz parçası ahirette kullara rahmet etmek için kıyamete bırakılmıştır.”

Allah’ın yüz rahmeti vardır. Bu rahmetin bir tanesi sebebiyle varlıklar şefkat ve merhamet gösterir doksan dokuzu ise kıyamet günü için bekletilmektedir.”

“Allah yerleri ve gökleri yarattığı gün yüz rahmet de yaratmıştır.

Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak büyüklüktedir.

Yüz Rahmetin sadece biri yeryüzüne indirmiştir. İşte anne yavrusuna bu yüzden şefkat gösterir.

Vahşi hayvanlar kuşlar tek bir rahmetten dolayı birbirlerine merhamet ederler.

Kıyamet günü olunca Allah doksan dokuzu bir rahmetle yüze tamamlar ve kulları için kullanır.”

Kul bir günah işler de Allah’ım günahımı bağışla dedi mi Allah “kulum günah işledi ve günahını bağışlayacak ve sorgulayacak bir Rabbi olduğunu bildi”, der.

kul sürekli günah işlerde Rabbim bağışla dedi mi Allah: “Kulum günah işledi ve günahı bağışlayacak kendisini sorgulayıp azap edecek bir Rabbi olduğunu bildi”, der.

kul günah işler de bağış dilerse Allah: kulum günah işledi, affedip sorguya çeken Rabbini bildi. Muhakkak kulumu bağışladım dilediği kadar yapsın buyurur


Canım elinde olan Allah’a yemin olsun hiç günah işlememiş olsaydınız Allah sizi yok eder yerinize günah işleyip bağışlanma dileyecek bir toplum getirir de onları bağışlardı.”

siz günah işlemeseydiniz, Allah günah işleyen bir toplum yaratır, onlar günaha bağış dilerler de Allah onları bağışlardı

gerçek kalbiyle samimi bir biçimde şehadet getiren kime rastlarsan onu cennetle müjdele.”

İbrahim (a.s.) “Ey Rabbim tapınılan nesneler insanları yoldan çıkardı kim bana uyar ve katılırsa bendendir. Bana baş kaldırana sen çok acıyan ve bağışlayansın.” (14 İbrahim 36)

onları azaba çarptırırsan onlar kullarındır ve onları bağışlarsan doğrusu sen çok güçlü ve üstün olansın yaptığını yerince yapansın.” (5 Maide 118)

HZ MUHAMMED Allah’ım ümmetim! ümmetim! diye dua etti ve ağladı Allah: Ey Cebrail –Rabbin herşeyi bilir git Muhammed’e niçin ağladığını sor, buyurdu.

Cebrail as sordu Hz Rasulullah ümmeti için ağladığını söyledi cebrail Allah herşeyi en iyi bilendir dedi ve Allah emretti Ey Muhammed Ümmetin konusunda seni razı edeceğiz ve üzmeyeceğiz.

Ya Muaz Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, onların sadece Allaha kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamalarıdır.

Kulların Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak tutmayanlara azap etmemesidir


Allah’tan başka ilah olmadığına Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet ederim

İbrahim suresi Allah; sağlam sözle iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sapasağlam ve dosdoğru kelime-i tevhid sözüyle sağlamlaştırır.

Zalimleri isapıklık içinde bırakır. Ve Allah dilediğini yapar.” İbrahim suresi


Kafir dünyada iyilik yaptığı zaman dünya nimetlerinden yedirilir. Mü’mine gelince Allah iyilik sevabını ahiret için biriktirir, yaptığı kulluğa göre de dünyada rızık verir.


Allah hiçbir mü’minin işlediği iyiliği karşılıksız bırakmaz.

Mü’min yaptığı iyilik sebebiyle hem bu dünyada hem de ahirette mükafatlandırılır.

Kafire yaptığı iyilikbkarşılığında rızık verilir. Ahirete vardığında verilecek bir mükafat olmaz.

Beş vakit namazın birinizin kapısında akmakta olan ve her gün beş kere içine girip yıkandığı suyu bol ırmak gibidir.”

Hangi müslümanın cenazesinde Allah’a şirk koşmamış kırk kişi cenaze namazı kılarsa Allah onların ölü hakkındaki şefaatlerini mutlaka kabul eder.”


cennete müslüman olmayan kimse giremez.

Kıyamette Allah her müslümana bir yahudi veya hıristiyan verir ve bu senin yerine cehenneme atılacak senin ateşten kurtuluş fidyen olacak Buyurur

“Kıyamet günü bazı müslümanlar dağlar kadar günahlarla gelir, Allah’ta onları affeder”

Kıyamet günü mü’min Allah’a yaklaşır Allah onu rahmetiyle gizler günahını hatırlıyor musun, deyince Kul Biliyorum ya Rabbi, der. Allah “Ben günahlarını dünyada örtüp gizlemiştim bu gün hepsini bağışlıyorum” buyurur ve ona iyiliklerinin kaydedildiği defter verilir.”


Allah: “Gündüzün başı ve sonunda bir gecenin erken saatlerinde namaz kıl

Namazda devamlı ve duyarlı ol. Çünkü iyilikler kötülüklerini giderir. Allahı hatırında tutanlar için bir hatırlatmadır bu...” (11 Hud 114)



Bir adam Peygamber sav e geldi Ey Allah’ın Rasulü cezayı gerektiren bir iş işledim, beni cezalandır, dedi Peygamber Sen bizimle namaz kılmadın mı Öyleyse affedildin buyurdu


Allah kulunun bir şey yedikten sonra hamdetmesinden yine bir şey içtikten sonra hamdetmesinden razı olur.”

Allah gündüz günah işleyenin tevbesi için gece ellerini açık tutar. Gecenin tevbesi için gündüz ellerini açık tutar. Bu güneş batıdan doğuncaya ve kıyamete kadar böyle devam eder.

İbni Abese ra şöyle demiştir: Ben cahiliyede iken insanların sapıklıkta olduklarını ve Allah katında faydalı amel de olmadıklarını zannediyordum. Onlar putlara tapıyorlardı.

İbni Abese ra şöyle demiştir cahiliyede iken Mekkeli bir şahıs önemli haberler veriyor gizli faaliyet yürütüyordu kimsin? dedim peygamberim Beni Allah akrabayı kollamak, putları kırmak, Allah’ın tek olduğunu kabul edip ona ortak koşmamak vazifesiyle gönderdi, buyurdu.


EDİP CANSEVER SÖZLERİ

Kimsenin öldüğü yok yaşadığı da herkes biraz var o kadar.

Yaşamım bir şarkıcının iç çekme anıdır beş mevsim yaşarım yılda.

Bir bakın uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim.

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.

Ben sanki bir gazetenin hiç okunmayan yerlerindeyim.

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde. Oysaki seninle güzel olmak var.

Çıkmazlarda üst üste birikmiş ufuklar kadar derindim.

Bir canavar gibi düşünün isterseniz herkes kendi düşündüğüyle kalacak.

Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor.

Sanki hiç kimselerin kullanmadığı bir gün kalmış bana.

Hava soğudu Kasım’ın son günleri. Kar yağacak bembeyaz olacak unutulmuşluğum.

Ben yorgunum anlamaktan bir duvar bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan.

Bugün başlamayı unutuyoruz. Herkes birbirine bakıyor. Bulan bulana kendini.

Susmanın su kenarındayız bugün. Ne kadar sevgiyle konuşsak… Korkuyoruz göz göze gelince.

Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa. Saatlendiriyoruz günü. Bölüyoruz dakikalara.

Uzanır kırlara doğru Yalnızlığı olan. Bu saatte sessizlik acıdır gelecektir parka yalnızlığı duyan.


Güç ibir tarihi insan gibi yaşamak. Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir.

Sınırsız bir uykusuzluktur böyle. Her yolculuğum benim. Koşuşan geyiklerle dopdolu ve uçan balıklarla…

Ve zaman dediğimiz nedir ki Biz eskiden seninle İstasyonları dolaşırdık bir bir. İçime siner mahallenin kokusu

Gökyüzü karışıksa kuşların işi… Ya içim içime sığmıyorsa.*Ne denir kötüdür insanların gidişi.

Güneş mi batarmış yanmış bir ağacın yaprakları mıymış kımıldayan.
Kimse görmüyor bizi. Göremezler ki.

Uçup uçup konuyoruz konfeti demetinden kopmuş gibi. Düşlerimizden saçılmış gibi

Ah şu yağmurlar durmasa ne güzel ıslanıyor ilkyaz ne güzel ne güzel ne güzel denize zorla sokulmuş ağlamaklı bir çocuk gibi.

Sanırım hiçbir şeyin öyle pek tamamlanmadığı. Bir çağda yaşıyordum.

Ve bütün eksik kalmaların… Sessiz ve ünü olmayan bir tanığıydım ben.

biz dağınık kaldık. Sevgimizle sevgisizliğimizle. Mutluluğumuzla mutsuzluğumuzla. Özlemlerimizle yitikliğimizle. Her neyse her neyse…

Bırakmak bırakılmak demeyelim. Durmadan yer değiştiriyor anlamlar da. Ben ki bir boşluk kadar büyümüşüm bu yüzden. Sanki kış aylarında uçurumda

Sedef kakmalı bir tramvay geçiyor yakınımızdan. İnce bir org sesini sürükleyerek… Benekli bir örtü çekiyor üstüne dünya. Hepimiz kayboluyoruz.

Oysa hep yanımdasın seninle her şey yanımda. Kırıp dökük de olsa yanımda.

çok sevdiğin bir deniz bile yanımda. O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan. Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun…

Sevmelerin ustasıyız güzel şaşkınlıkların Önce yüreklerimizi alıştırmışız buna sonra kafalarımızı bu yüzden içimiz hiçbir zaman yoksul değil Yoksul olmadı

Gitsem de her yerde biraz vardır. Hatırda bir plak… Bir otel kapısı biraz istasyon… Vardır seninle birlikte olmak. Buluşur çok uzaktan ellerimiz.

Ve göz gözeyiz ansızın Sana her zaman söylüyorum senin yüzünde gülmek var. Bakınca bir yaşama ordusu çıkıyor


BALZAC SÖZLERİ

Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır biz onu öldürmedikçe.

Bencillik dostluğun zehiridir

Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.

Umutsuz sevmek de bir mutluluktur.

Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.

Yeni bir aşk yeni bir dert demektir.

Dünya zevkleri acıdan başka bir şey doğurmaz.

Uykunun yenemediği hiçbir acı yoktur.

Her büyük servetin ardında büyük bir suç vardır.

İyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur.
İnsan ne kadar çok hüküm verirse o kadar az sever.

Altından zincirler en ağır olan zincirlerdir.

Mutsuzluk aniden gelmez onu hazırlayan nedenler vardır.

Sevilen kadın bütün kadınların en güzeli değil midir?

Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak gerekir.

Istırapların en gizlileri dayanılması en güç olanlardır.

Şöhret ancak küçücük dozlarda alındığında faydalı bir zehirdir.

Felaketin iyiliği varsa hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır.

Sanatın vazifesi tabiatı kopya etmek değil tabiatı ifade etmektir.

Dürüstlük pahalı bir mülktür ucuz insanlarda bulunmaz.

Hükümetler ve kocalar yanıldıklarını hiçbir zaman kabul etmezler.

İlk aşk aşı gibidir. İnsanın ikincide hastalanmasını önler.

Eğer güven varsa bir kalpte o kalpte sevgi de bulunur dürüstlük de.

Bir anne yüreği dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.

Evlenme davaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.

İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır hele hak edince.

İnsan ya acılarını unutmasını ya da kendi mezarını kazmasını bilmeli.

Bir kelimenin insanın hayatını değiştirdiği çok görülmüştür.

Kendisi artık mutlu olamayacaklar için sevdiğinin mutluluğu sevinç olur.

Sıkıntınızın sırrı sizin elinizde değil başkalarının elindedir.

Yalancılık meslek dalı olarak ilan edilmeli artık çünkü çok fazla ustası var.

Mutluluğunuz size düşman kazandırır felaketiniz ise dostlarınızı uzaklaştırır.

İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız ondan hiç bahsetmeyiniz.

Toprağa ekilen tohumlar içinde en çabuk mahsul veren fedailerin döktükleri kandır.

Bir sırrı sürekli olarak saklayabilmek insanın ruhunu en çok olgunlaştıran şeydir.

İnsanlara kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız.

Bir kadın sevdiği adamın yüzünü bir denizcinin açık denizi bildiği kadar iyi bilir.

Geleceği merak etme nasıl olsa gelecek. Ama geçecek olanı iyi düşün çünkü aklından silinmeyecek.

Şöhret uzaktan güneş gibi parlak ve ısıtıcı yaklaştınız zaman bir dağ tepesi gibi soğuktur.

Hiçbir şeyin kendinden saklanmadığına inandırılmış bir kadını aldatmaktan daha kolay bir şey yoktur.

Krallar da kadınlar da kendileri için yapılan her şeyin bir borç ödemesi olduğuna inanırlar.

Dost için sırtımı köprü yapmaya hazırım ben yeter ki temiz kalpleri taşıyan ayaklar geçsin üstümden.

Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm. Ta ki sokakta ayakları olmayan adamı görene kadar.


Sevgi sevdiğin kişilerin mutlu olduğunu gördükçe onların mutluluğu ile mutlu olabilme sanatıdır.

Hayatın en güzel anı her şeyden vazgeçtiğinizde sizi hayata bağlayan birinin olduğunu düşündüğünüz andır.

Dünyada bir kadın için herhangi bir erkeği etkisi altına aldığını bilmesi kadar zevkli bir şey yoktur.

Yalnızlık güzel bir şey ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel bir şey olduğunu söylemesi gerekir.

Bugünkü kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği küçüklerinde takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.

Bazen birinin yokluğuna o kadar alışırsınız ki başka birinin gelip o boşluğu doldurmasından korkarsınız.

Gözle görülür bir nedeni bulunmayan servetlerin gizi temiz yapıldığı için unutulmuş birer cinayettir.

Dünü unutmalı bugünü yaşamalısınız. Çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa yarını kaybedersiniz.

Hayat her gidenin ardından koşmaya değmez bilmelisin. Sen gelecek olanları bekle gidecek varsa bırak gitsin.

Hayat herkes için acı çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm onlar da mesut değil.

Bir kadın sevdiği adamın başka bir kadın tarafından mutlu edildiğini görmektense onu can çekişirken görmeyi tercih eder.


Bahtsızlıklarımızı da mutluluklarımızı da abartırız. Aslında ne söylediğimiz kadar bahtsızızdır ne de söylediğimiz kadar mutlu.

Üç tehlike! Aşırı güven saygıyı azaltır sıradanlık küçük görülmenize yol açar işgüzarlık da bizi güzel bir av haline getirir.

Mektup bir ruhtur. Konuşan sesin çok sadık bir yankısıdır. Bu nedenle ince düşünceli kişiler onu aşkın en zengin gömüleri arasında sayarlar.

Vedat Türkali sözleri

”İyice anlamıştı tüm sorunları tek başına çözmeye yazgılı olduğunu…”

”Tarihi hakikatler gizli kalmaz…”

”Hep hüsran, hep hüsran… Hiç mutlu son göremeyecek miyiz?”

”İnsana güvenilmeden düşte bile yola çıkılmıyor!”

”İnsana güvenmeden düşte bile yola çıkılmıyor!”

”En güzel dünya çocuklarla delilerin dünyası!*

”Düşündüğünü söylemekten korkmaya başladı mı kişi,*düşünmekten de korkmaya başlar..!”

”Tek bir günün sırası gelsin diye yaşam boyu bekliyoruz.”

”Çıraydım, tutuşturdun beni, ağulu bir solukta üfleyip söndürdün şimdi de; kara kara tütüyorum.”

”Ne acılar bekliyor daha pusuda mutluluk umuduyla yaşayan zavallı insanları.”

yaptılar puştluklarını! Helal olsun! Bizde bu hıyarlık varken, çok oyunlar oynarsınız daha

korkmasını bilmeyen,sonunda rezil olur!Bu yalancı tanıklar dünyasında rezil olmayı göze alamam

”Biriyle konuşup bölüşmedin mi, en güzel anılar boynu bükük öksüz çocuklar gibi kalıyor.”

”Zaten her kötülüğün başı bilmektir derdi bizim rahmetli peder…Uyarmaya gelmez uyuyanı…”

”Ah açıkgöz körler; dünyaya ferman okutmaya kalkarsınız!”

”Böyleydi; içinde bir ağırlık duydu mu kendi adına kızardı en çok. Ne güzel adlar var dünyada.”

”İnsan alçaklığının sınırı yok demiş Einstein

”Yüreksiz devrimci kanatsız kuş gibi; uçamaz bir türlü! Uçanı da vururlar bu ülkede

”İnsan içinde bulunduğu ortama göre insandır. Koşullar bu! Ne yapalım… Seviyorum seni

”Ağlayıp zırlayan bir çocuğa isteklerinden vazgeçsin diye verilen bir elma şekeri kadar suçsuzsun.”

”Soğuğa nerelisin demişler, aslen Erzurumluyum ya Sivas’ta eğlenirim demiş.”

”Nereden nasıl geleceğini bilmeden gelecek dehşetli güzel günlere inanıyordu.”

”Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar…”

”Yeniğim. yenemediğim sürece yenik olacağım hep. Nasıl yenerim? yenildiğini bilmeyen kişiyi yenemezsin.”

”Bazen öyle diplomalı insanlar görüyorum ki, içimden ”bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür.” diyesim geliyor.

”Demek iş gözlerde. Apaçık baktılar mı, hele bir şey soruyormuş gibi baktılar mı tamam… O*zaman arkasını dönse de bakar, öteki odaya gitse yine bakar.”

”Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan, kendi kendini öğütür, bitirir.”

”Böyle mi bakardı bu! Dupduruydu bu mavilik. Şu acı dolu gülümseme çabasının gizledikleriyle nasıl yapayalnız bırakıverdi beni! Nasıl dayanırım ben buna?

Bir gün dayanmasını öğreneceğim diye korkuyorum Ne yaparım o gün ben? Niye bu kadar seviyorum

Düşman üstüne yürüyen biriyle mutluluğu bölüşmek istedim Yüreğimin bir parçasını, bilinçsiz de olsa,

Bir yere ulaşmanın çeşitli yolları var; onursuz Kafasına yükselmeyi koymuşsa etini de sunar, beynini de. Güçlük onurlu yürümekte.

”Bereket bu asil millette milyonlar ve milyonlarca Memet var ki vaziyetin en kötüsünde bile, melekler kadar masum

sessiz, Allah’larına şükredip vallahi bizlerden daha mutlu yaşayıp gidiyorlar. Ötesini bilmiyorlar ki istesinler…”

”Nasıl bir şey bu aşk? dedi. Bana da bir anlatsana! Gözlerini umursamazlıkla dikti doktora: Yaşaması kolay değil ki, anlatması kolay olsun.”

”Zamanın gücü yetmiyordu bir şeyleri çözmeye. İnişli çıkışlı, korkulu, öfkeli günler geçtikçe, çaresizliklerini daha bir anlıyorlardı.”

”Ne serüvenlerden geçecek bu dünya kim bilir? Pusuda ne acılar bekliyor daha mutluluk düşündeki insanları!

Herhal ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri.” Büyük Nazım’ın özlem dolu dizesini yinelemek hiç değişmeyecek yazgımız mıdır yoksa?”

Onlar gibi düşünmedin mi, suçlu olacaksın. Hırsıza hırsız, katile katil demeyeceksin. Ya ortak olacaksın ya göz yumacaksın her yaptıklarına. Ölmek kötü değil ki bundan… Bu ne rezil dünya?


Paramız bitiverirdi ayı yarılamadan. Kasaba borç, bakkala borç, Ama içimle barışıktım. Halkın yoksulluğunu duyuyorduk Savaşıyordum

Sakıp Sabancı Sözleri

Yaptığınız iş farkIı oIsun. İyiIikIeri unutmayın. İyiIikIeri karşıIıksız bırakmayın.

SağIıkIı oIun. SağIık herşeyin başıdır.

Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.

Borç para vermekte, kefiI oImakta dikkatIi davranın. İşbirIiği yapacağınız insanIarı, birIikte çaIışacağınız kişiIeri ve ortakIarınızı seçerken dikkatIi oIun.

ArkadaşIıkIarınızı ve dostIukIarınızı iyi kurun. Gözünüzü açın. Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini biIeceksiniz.

Manevi dünyanız zengin oIsun. Sonra maddi zenginIik geIir. Adınızı temiz tutmaya özen gösterin.

Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçIandırsın.

KarşınızdakiIerin insan oIduğunu hiçbirzaman unutmayın!

Şeyh uçmaz. Onu müridIeri uçurur.

Başarıyı yakaIamak ve sürdürmek, isteyenIer ayakIarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirIer. Çünkü uçan hiçbir şey havada kaImaz.

FikirIerinizden ve değer yargıIarınızdan fedakarIık etmeyin. Etmeyin ki önce aiIeniz ve yanınızda çaIışanIar, sonra iş yaptıkIarınız ve çevreniz size güvensin

Terfi, ödüIIendirme ve cezaIandırma, başarıya yoI açar. AdiI oIun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adiI oIun.

İyiyi yürekIendirin, aIkış verin. Kötüyü ayıpIayın, ceza verin. İnsanIarın birer makina oImadıkIarını biIin. GüveniIir insan oIun.

Risk aImayı biIin. Cesur oIun. KişiseI çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın. Hedefiniz nedir? Onu biIin.

AIIah herkese ‘böIüşmeyi’ nasib etmez. ‘böIüşmek’ ve ‘payIaşmak’ kutsaI ve keyifIi bir iştir. BöIüşmesini biIin.

Kim akıIIı üretir ise onun yanında oIun. Kim akıIsız tüketir ise ondan uzak durun. İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.

Dünyanın sizin etrafınızda kuruIduğunu sanmayın. Şans, kader ve kısmet, yararIanmasını biIenIer için vardır.

Aç gözIü oImayın. AIIahıma şükür demesini biIin. AyakIarınız her zaman yere başsın. Hiçbir zaman havaIarda doIaşmayın.

Kendinizi kimseden üstün görmeyin. Hayata uyun. NasıI bir güç arıyorsunuz? Onu biIin. Güce sahip oIduktan sonra ise onu iyi kuIIanın.

Çıkar uğruna, menfaat bekIeyişi içinde, beIIi koIayIıkIardan veya imkanIardan yararIanmak hesabıyIa, uygunsuz kişi veya gurupIarIa iIişkiye girmeyin.

İnsan oIurken yaptıkIarına değiI, yapamadıkIarına pişman oIurmuş. Son nefesinizde yapamadığınız şeyIer için üzüntü duyun.

DostIuğa ve arkadaşIığa önem verin. DüzenIi bir yaşamınız oIsun. Yaşamadan öImeyin. Yaşayarak oIun.

ÖIümden söz etmek kötü birşey ama, öIüm mukadder son. Her faninin kaderinde var

insan bu dünyaya bir defa geIiyor. Hırçın oImayın, hem kendinize hem de başkaIarına huzur verin.

HırçınIıkIarınızı yenmeye çaIışın. Dost oIun, arkadaş oIun. Dostunuz oIsun, arkadaşınız oIsun. İnsan sevdikçe ve seviIdikçe mutIu oIur.

BirIik ve beraberIik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün. Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi biIenIer iIe işbirIiği yapın.

Hiç öImeyecek gibi çaIışın. Yarın öIecekmiş gibi hazırIıkIı oIun.

Hiçbir işi kıyısından köşesinden tutmayın. Yapacağınız iş ne işe, küçümsemeden ona sahip çıkın.

Başkasından, özeIIikIe poIitikacıdan medet, ummayın. GüIer yüzIü ve tatIı diIIi oIun.

Karınıza ve çocukIarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun programınız oIursa oIsun, karınıza ve çocukIarınıza zaman ayırmaIısınız. Bu bir zorunIuIuk değiI bir zevktir.

Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir. Vicdan huzuru başarıIı oIabiImenin temeI şartıdır.