fatih kısaparmak balon baskılı balon İsrail'e yardımı Türkiye organize edecek! - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : İsrail'e yardımı Türkiye organize edecek!


Necip Fazıl
12-03-2010, 18:09
İsrail'deki yangın faciası nedeniyle NATO'nun yapacağı yardımın Türkiye tarafından organize edileceği bildirildi.

İSRAİL'DE YANGIN PANİĞİ-FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN (http://habervaktim.com/resim.php?id=27666&cat=2227&page=1)

Tarihinin en büyük felaketi ile karşı karşıya gelen İsrail, hızla ilerleyen ve onalarca kişinin ölümüne neden olan, evleri ve otomobilleri yakan, binlerce hektarlık alanı küle çeviren yangın nedeniyle dünyanın dört bir tarafından yardım istiyor.

İsrail NATO'dan yardım isteyince görev Türkiye'ye düştü. İsrail NATO üyesi olmadığı için Ankara devreye girerek İsrail'in bu talebinin kabul edilmesi için düğmeye bastı. Türkiye İsrail'e gönderecek yardımların koordinasyonunu sağlayacak. NATO da İsrail'in talebini kabul etti ve siyaseten açık destek verdiğini dile getirdi.

OTOBÜSÜN İÇİNDE 40 KİŞİ DİRİ DİRİ YANDI

http://habervaktim.com/gommefoto/14447004016.jpg

İsrail'in kuzeyindeki Karmel dağlık bölgesinde dün sabah saatlerinde çıkan yangın ülkeye dehşeti yaşatıyor.

Şiddetli rüzgarla birlikte alevlerin önü alınamazken, Asfiya adlı Dürzi köyü yakınında başlayan yangını söndürmek için binlerce kişi seferber oldu ancak çabalar bir sonuca ulaşmadı.

Alevler yayılınca Hayfa Üniversitesi ile bazı oteller boşaltıldı, 500 mahkumun bulunduğu Damon Cezaevi tahliye edildi. Boşaltılan yerler arasında bazı çiftlikler de vardı.

İçerisinde yaklaşık 50 cezaevi gardiyanının bulunduğu bir otobüs alevlere yakalandı ve 40 kişi diri diri yandı. Görgü tanıklarından biri, ''Onlarca kişi yandı. Şoke edici bir şeydi... Ancak, alevleri durduracak bir şey yapmak mümkün değildi'' diye konuştu. Bir itfaiye görevlisi ise, otobüsün yoluna devam ettiği sırada, yangının yoldan uzak olduğunu ancak alevlerin umulduğundan çok hızla ilerleyip, otobüsü içine aldığını belirtti. Kurtarma ve itfaiye görevlilerinden de çok sayıda kişi yaralandı.

Alevler ilerleyen saatlerde Beit Oren'e ulaştı ve bir çok ev alevlerin içinde kaldı. Akşam saatlerinde ise karanlığın bastırmasıyla uçaklar söndürme çalışmalarına ara verdi. Alevler yüzünden tahliye edilenlerin sayısı 10 bini aştı.

Yangın nedeniyle binlerce dönüm ormanlık alan yanarken elektrik hatlarının zarar görmesi nedeniyle bölgedeki Dürzi kasabası Daliyat a-Karmel'de ve civardaki Dürzi köylerinde elektrikler kesildi.

ULUSLARARASI YARDIM
İsrail Kanal 2 televizyonu, Türkiye'nin yanısıra Yunanistan, İspanya, Rusya, Fransa, Azerbaycan, Mısır ile Güney Kıbrıs Rum kesiminin de yardım için harekete geçtiğini duyurdu.

Yangın söndürme çalışmalarına destek vermesi beklenen ülkelerden en az 10 yangın söndürme uçağı ve helikopterinin İsrail'de olması bekleniyor. Yunanistan, 4 yangın söndürme uçağını İsrail'e gönderdi.

HABERVAKTİM.COM-NTV

Necip Fazıl
12-03-2010, 18:09
http://www.habervaktim.com/resim/resim157986_1.jpg?t= (http://www.akpartiforum.com/haber/157986/israile_yardimi_turkiye_organize_edecek.html)

depare
12-03-2010, 19:12
Gazze bombalanırken yapılmadı bu organize işler bu tam bir fiyasko Türkiye için..

İnsani ve İslami yardım imiş :) Filistinden esirgenen yardım...

Şuan Filistin yanıyor olsaydı bizde dahil tüm dünya izleyecekti..!
Yardım gönderseydik israil engelleyecekti..

İntifada
12-03-2010, 20:29
Bu jest benide utandırdı...
bir müslüman olarak utanıyorum...

Mavera
12-03-2010, 20:34
basbakanimiz gerekeni söylemis islami ve insani.. tabiki olayin filistin boyutu cok manidar ama siyasi ve dini argümanlardan siyrilip baktigimiz zaman olay insani ve islami olabiliyor..
Sonucta o Alemlerin Rasülüde medinede anlasmayi bozan yahudileri affetmisti ayni sekilde kendisini taifte taslayanlara lanet okumak bir yana onlarin islahi icin Allaha yalvarmisti..

Kafa Ayarı
12-03-2010, 21:16
Yapılan doğrudur Deprem'de İsrailin bize çok yardımı oldu Bunu Müslümanlık Yahudilik açısından değil İnsanlık açısından ele alın derim.Hadi askerler yanar ona birşey demem ama yanan insanlar masum bir suçları yok.Ayrıca israil'e insanlık dersi verilmiştir

EZEL
12-03-2010, 21:22
basbakanimiz gerekeni söylemis islami ve insani.. tabiki olayin filistin boyutu cok manidar ama siyasi ve dini argümanlardan siyrilip baktigimiz zaman olay insani ve islami olabiliyor..
Sonucta o Alemlerin Rasülüde medinede anlasmayi bozan yahudileri affetmisti ayni sekilde kendisini taifte taslayanlara lanet okumak bir yana onlarin islahi icin Allaha yalvarmisti..

Hicretin 5. senesi. (Milâdî 627) Benî Kurayza Yahudilerinin Peygamber Efendimizle olan anlaşmalarına göre, Hendek Muharebesinde düşman tarafından sarılan Medine'yi Müslümanlarla elele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu.(1) Fakat, bunu yapmadılar. Üstelik anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, harbin en nâzik safhasında müşriklerle işbirliğine giriştiler.

Peygamber Efendimizin tahkik ve sulh için gönderdiği heyete hakarette bulundular ve, "Resûlullah da kim oluyormuş? Muhammed'le aramızda ne ahid vardır, ne de akid" dediler. Hattâ daha da ileri giderek Peygamber Efendimiz için küstahça sözler bile sarfettiler.(2)

Bununla da yetinmediler. Medine üzerine baskınlar düzenleyerek, Müslüman âile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne bile kalkıştılar. Bu hareketleriyle Müslümanları, harp endişesinden daha büyük bir telâş ve endişeye düşürdüler. Bu, Peygamber Efendimizin kendilerine lütufkâr davranmasına karşı açık bir nankörlük ve hıyânetti.

Hendek Muharebesinde 10 bini bulan düşman ordusu büyük bir hezimete uğrayarak geri çekilmişti. Harpte müşrikler yanında yer alan Kurayzaoğulları da hayal kırıklığı içinde Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan sağlam kalelerine çekilmişlerdi.

Giriştikleri hâince hareketin farkında idiler. Bu sebeple, Resûl-i Ekremin her an üzerlerine yürümesinden endişe duyup korkuyorlardı.

Cebrâil'in (a.s.) Getirdiği Emir

Nitekim, Müslümanlar Medine'ye henüz yeni dönmüşlerdi ki, Cebrâil (a.s.) Resûl-i Ekreme şu emri getirdi:
"Yâ Muhammed! Yüce Allah, sana, Benî Kurayza üzerine yürümeni emrediyor!"(3)
Resûl-i Ekrem Efendimiz, silahını yeni çıkarmış, temizliğini henüz bitirmişti. Derhal Hz. Bilal'i çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nidâ etmesini emretti:
"İşiten ve Allah'ın emrine itaat edenler, ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!"(4)
Bu dâveti duyan Müslümanlar da bir anda toplandılar.
Peygamberimiz sancağı Hz. Ali'ye teslim ederek ordudan önce onu yola çıkardı. Abdullah bin Ümmi Mektûm'u ise Medine'de yerine imam bıraktı.(5)

İslâm ordusu 3000 kişiden ibaretti. İçlerinde 36 süvari vardı. Ordu, Resûlullah'la olan anlaşmasını en nazik bir zamanda bozan, vatana hıyânet eden, düşmanla işbirliğine girişen Benî Kurayza Yahudilerine hak ettikleri cezayı vermek üzere yola çıkıyordu.

Ordudan önce yola çıkarılmış olan Hz. Ali, Kurayzaoğulları kalelerine yaklaşarak, sancağı kalenin dibine dikti. Bu esnada Yahudilerden bazı nâhoş sözler duydu. Kurayzaoğulları, Peygamber Efendimiz hakkında ağır laflar ediyor, ileri geri küstahça konuşuyorlardı.

Bu davranışlarıyla giriştikleri hâinlikten pişmanlık duymadıklarını açık açık belli ediyorlardı.
Hz. Ali, sancağı bir başka Sahabîye teslim ederek geri döndü. Yolda Peygamber Efendimizi karşıladı. Onun bu sözleri işitip de üzülmesini istemiyordu.
"Yâ Resûlallah," dedi, "şu şirret adamların yakınına kadar varmasan, olmaz mı?"
Resûl-i Ekrem, "Neden?" diye sordu.
Hz. Ali, Yahudilerden işittiği nahoş sözleri tekrarlamaktan utanıp sustu.
Peygamber Efendimiz: "Herhalde, sen, onlardan beni üzecek birtakım sözler işitmişsindir" deyince Hz. Ali, "Evet, yâ Resûlallah" karşılığını verdi.
O zaman Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Musa Peygamber, bundan daha ağırıyla karşılaşmış, daha çok üzülmüştü.
"Git! O Allah düşmanları, beni görecek olurlarsa, söylemiş oldukları çirkin sözlerden hiçbirini söyleyemeyeceklerdir!"(6)

Resûl-i Ekrem Efendimiz, mücahidlerle Benî Kurayza Yahudilerinin kalelerinin dibine kadar vardı. Oradan Yahudi ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara şöyle seslendi:
"Ey Allah'ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri! Allah sizi hor, hakîr kıldı mı ve belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek siz bana kötü söz söylediniz öyle mi?"
Yahudi ileri gelenleri süt dökmüş kediye dönmüşlerdi:
"Yâ Ebâ'l-Kasım! Sen, sözünü bilmezlerden değilsin! Musâ'ya indirilmiş olan Tevrat'a yemin ederiz ki, biz sana hiçbir kötü laf sarfetmedik" diyerek söylediklerini inkâr ettiler.(7)

Benî Kurayzalıların Muhasaraya Alınması

Benî Kurayza Yahudileri, cürüm üzerine cürüm işlediler. Peygamber Efendimiz ve mücahidleri iyi bir şekilde karşılamak yerine, onlar hakkında ileri geri konuştular, söylenmeyecek laflar ettiler. Bu, onların teslim olmayıp mukavemet edeceklerinin ifadesi idi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, önce mücahidlere onları oka tutmalarını emretti. Mücahidler onlara ok yağdırmaya başladılar. Kurayzaoğulları da kalelerinden Müslümanların üzerine en şiddetli bir şekilde ok yağdırıyorlardı. Böylece, Kurayzaoğulları muhasara altına alınmış oluyorlardı.

Görünüşte Hz. Resûlullah ve Müslümanların yanında bulunan, hakikatta ise daima İslâm düşmanlarıyla gizliden gizliye işbirliği yapan münafıklar, muhasara esnasında Kurayzaoğullarına gizlice şu haberi gönderdiler:
"Sizler teslim olmayınız! Medine'den çıkıp gidin deseler de, çıkıp gitmeyiniz!
"Onların istediklerini kabul etmeyip çarpışmayı sürdürürseniz, biz size hem canımız hem silahlarımızla yardıma söz veriyoruz."

Haliyle gizlice gelen bu haber Kurayzaoğullarına bir cesaret verdi. Karşı koymaya devam ettiler.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), herşeye rağmen muhasarayı kaldırmıyordu. Müslümanları da cihâda ve sıkıntılara katlanmaya teşvik edici konuşmalar yapıyordu.

Benî Kurayzalılar, muhasaranın uzadığını görünce, sıkılmaya başladılar. Münafıklardan da herhangi bir yardım gelmeyince bütün bütün maneviyatları sarsıldı. Büyük bir korkuya kapıldılar. Bunun üzerine görüşme isteğinde bulundular. Resûl-i Ekrem Efendimiz istediklerini kabul etti.

Peygamber Efendimizle görüşmek ve konuşmak üzere içlerinden Nabbaş bin Kays'ı gönderdiler. Nabbaş, "Yâ Muhammed!" dedi, "Benî Nadir Yahudilerinin teslim olmalarındaki gibi kanımızı dökme, mal ve silahlar senin olsun! Kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim. Her cins silah hariç olmak üzere, her âile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsâade et!"
Peygamber Efendimiz, "Hayır, bu teklifi kabul edemem" buyurdu.
Nabbaş ikinci olarak şu teklifi yaptı:
"Öyle ise kanımızı bize bağışla. Sadece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim. malları olduğu gibi bırakalım!"
Peygamber Efendimiz, "Hayır," dedi, "kayıtsız, şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çareniz yoktur!"
Nabbaş, me'yus ve perişan bir halde, kavminin yanına döndü. Olup bitenleri olduğu gibi anlattı.

Ka'b bin Esed'in Teklifleri

Ka'b bin Esed, onların reislerinden biri idi. Bütün bu olup bitenlerden sonra durumu açık seçik anlamıştı.
"Ey Yahudi topluluğu!" dedi. "Görüyorsunuz ki, bir felâketle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz.
"Size, üç ayrı teklifim olacak. Onlardan istediğinizi kabul edebilirsiniz.
"Benî Kurayzalılar merakla, "Nedir o tekliflerin?" diye sordular. Ka'b tekliflerini sıralamaya başladı:
"Birinci teklifim: Şu adama tâbi olalım ve onun peygamberliğini kabul edelim!
"Vallahi, onun Allah tarafından gönderilmiş, kitabınızda sıfatlarını yazılı bulduğunuz peygamber olduğu sizce de malûm olmuştur.
"Ona iman edecek olursanız, kanlarınız, mallarınız, çoluk çocuğunuz kurtulmuş olur!
"Ona tâbi olmayışımızın tek sebebi, Araplara karşı duyduğumuz kıskançlık ve onun İsrailoğullarından gelen bir peygamber olmayışıdır! Halbuki bu, Allah'ın bileceği bir iştir.
"İbni Hıraş'ın yanınıza geldiği zaman size söylediği şeyleri hatırlamıyor musunuz? O, 'Ben, Şam gibi her türlü yiyeceği, içeceği bol olan bir yeri terk edip su kırbası, hurma ve arpadan başka birşeyi bulunmayan bir yere geldim' demişti.
'Bununla başka neyi kastetmek istiyorsun?' diye sorulunca da o; 'Mekke'den bir peygamber çıkacaktır. O zaman sağ olursam ona tâbi olur ve ona yardım ederim. Eğer, benden sonra gelirse, ona karşı hîle ve aldatma yoluna başvurmaktan sakınınız! Ona tâbi olup dostları ve yardımcıları olunuz' dememiş miydi?"
Benî Kurayza Yahudileri, "Hayır," dediler, "biz, bizden başkasına tâbi olmayız. Biz kitap sahibi bir cemâatız!"
Kâ'b, bu teklife kimsenin yanaşmadığını görünce, ikinci teklifini yaptı:"O halde size ikinci teklifim şudur: Geliniz, çocuklarımızı ve kadınlarımızı öldürelim. Tâ ki aramızda herhangi bir ağırlık kalmış olmasın. Sonra da kılıçlarımızı sıyırıp Muhammed'le Ashabının üzerine yürüyelim. Allah, onunla aramızda kesin hükmünü verinceye kadar çarpışmaya devam edelim. Ölürsek, zaten arkamızda bıraktığımız bir nesil yok! Şayet, galip gelirsek yeniden evlenir, evlâtlar yetiştiririz."
Kurayzaoğulları bu teklifi de uygun görmediler.
O zaman Kâ'b, üçüncü teklifini arz etti:
"Size üçüncü teklifim şudur: Bu gece Sebt (Cumartesi) gecesidir. Bu gece, Muhammed ve Ashabı, bizim kendilerine karşı herhangi bir harekette bulunmayacağımızdan emin ve gafil bulunabilirler.
O halde hemen kalelerimizden aşağı inelim. Onları ansızın vurabiliriz."
Kurayzaoğulları bu teklife de şu cevabı verdiler:
"Biz, Sebt günü çalışma yasağını nasıl bozabiliriz. Bizden önce, Sebt (Cumartesi) gününe hürmetsizlikten dolayı maymun ve domuzlara çevrilen belli kimselerden başka, hiç kimsenin ihdas etmediği birşeyi biz nasıl ihdas edebiliriz?"
Kâ'b'ın bütün bunlardan sonra son sözleri şunlar oldu:
"İçinizden hiçbir kimse, doğduğundan şu âna kadar, bir gece bile tedbirli ve doğru görüşlü olarak gününü geçirmemiştir."(8)

Bunların Müslüman olmasına sebep, yıllar önce kendilerini ziyaret eden İbni Heyyiban'ın konuşmasıydı.
Aralarında bundan sonra bir kargaşalık başladı. Birbirlerine ileri geri lâflar sarfettiler. Bir taraftarı da kadınlar ve çocuklar ağlaşıp duruyorlardı. Yahudiler yaptıklarından son derece pişman oldular.
Bu sırada iki kardeş olan Sa'lebe ile Esid bin Sâ'ye ortaya çıkıp, Kurayzaoğullarına şu nasihatta bulundular:
"Ey Kurayzaoğulları! Vallahi, siz gayet iyi biliyorsunuz ki Muhammed Allah'ın Resûlüdür.
"Onun vasıflarını bize hem kendi âlimlerimiz, hem de Benî Nadir âlimleri söylemişlerdir. Onlardan biri, hepimizin çok sevdiği İbni Heyyiban'dı. O öleceği sırada, bu Peygamberin sıfatlarını bize haber vermişti" dediler.
Benî Kurayza Yahudileri, "Hayır! Bu, o gelecek peygamber değildir" diyerek hakkı bile bile inkâr ettiler.
Fakat, Sa'yeoğulları söylediklerinden vazgeçmediler. Bu inançlarını pervasızca tekrarladılar:
"Vallahi," dediler, "bu gelecek olan o peygamberin sıfatındandır! Allah'tan korkunuz da, ona iman ediniz!"(9)
Kurayzaoğulları kıskançlıklarının esiri olmuşlardı. Peygamber Efendimizin nübüvvetini tasdik etmeye niyetli görünmüyorlardı.
Bunun üzerine iki delikanlı olan Sa'lebe ve Esid'le amcalarının oğlu Esed bin Ubeyd kaleden inip, Müslüman oldular.(10)
İbni Heyyiban Şamlı bir Yahudi idi. Âlimdi. İslâmın gelişinden iki yıl önce Benî Nadir Yahudilerine gelip misafir olmuştu.
Aralarında bir müddet yaşadıktan sonra ölüm döşeğine düşmüştü. Vefât edeceğini anlayınca, "Ey Yahudi cemâatı! Ben, buraya ne için geldim, bilir misiniz?" diye sormuştu.
Yahudiler, "Sen, daha iyi bilirsin" demişlerdi.
Bunun üzerine İbni Heyyiban geliş maksadını şöyle anlatmıştı:"Ben, bu memlekete, sadece gelme zamanı çok yaklaşmış bulunan ve buraya hicret edecek olan o peygamberi görmeye geldim! Umarım ki, o çok yakında gelecek ve ben de ona tâbi olacağım.
"Ey Yahudi cemâatı! Ona tâbi olmakta herkesten önce davranmalısınız."(11)
Ölüm döşeğinde Peygamber Efendimizin geleceğini müjdeleyen İbni Heyyiban, umduğuna erme imkânı bulamadan orada hayata gözlerini yummuştu.(12)
Benî Kurayza Yahudileri, yirmi beş gece süren muhasaradan sonra, başka çare kalmadığını anlayarak teslim olmayı kabul ettiler. Haklarında hüküm vermek üzere de Peygamber Efendimizden bir hakem tayin edilmesini istediler.
Peygamberimiz, "Ashabımdan istediğinizi hakem olarak seçiniz" buyurdu.
Kurayzaoğulları, "Biz, Sa'd bin Muaz'ın vereceği hükme göre teslim oluruz" dediler.
Peygamber Efendimiz, "Pekâla! Sa'd bin Muaz'ın hükmüne göre teslim olunuz" buyurdu.(13)
Hendek Muharebesinde yaralanan Hz. Sa'd bin Muaz o sırada tedavisine bakılması için, Mescid-i Nebevîde kurulan bir çadırda bulunuyordu. Evsli Müslümanlar, onu alıp Hz. Resûlullahın huzuruna getirdiler.
Efendimiz şöyle buyurdu:
"Ey Sa'd! Bunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla."
Hz. Sa'd, "Yâ Resûlallah!" dedi. "Ben, iyi biliyorum ki; Allah sana, onlara yapacağın muâmele hakkında bir emir vermiştir. Sen, Allah'ın sana emrettiğini yap!"
Peygamber Efendimiz, "Evet, öyledir! Fakat, sen de onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla" dedi.
Hz. Sa'd, "Yâ Resûlallah! Onlar hakkında, Allah'ın hükmüne uygun hüküm veremem diye korkuyorum" diye cevap verdi.
Peygamberimiz ısrar etti, "Sen, onlar hakkında hükmünü ver! "(14) buyurdu.
Benî Kurayza Yahudileri, eskiden beri Evslilerin müttefikleri idiler. Bu sebeple, Hz. Sa'd onlardan söz almak istedi: "Kurayzaoğulları hakkında vereceğim hükmü kabul edeceğinize dair bana Allah'ın ahd ve misakıyla söz veriyor musunuz?" diye sordu.
Evsliler, "Evet, söz veriyoruz" dediler.
Hz. Sa'd, onlara hakem olması hasebiyle, Peygamber Efendimizden de bu hususu sorması gerekiyordu. O sırada Peygamber Efendimiz, bazı Sahabîlerle bir tarafta oturuyordu. Hz. Sa'd, Efendimize olan derin hürmetinden dolayı, bizzat ismini zikredip sormaktan hâyâ duydu. Yüzünü başka tarafa çevirerek, "Şurada bulunan zât da bu yolda vereceğim hükmü kabul buyuracağına dair bana, Allah'ın ahd ve misakıyla sizin gibi söz veriyor mu?" diye sordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Evet" diye cevap verdi.
Bundan sonra Hz. Sa'd'ın emri üzerine Kurayzaoğulları kalelerinden indiler. Silahlarını bırakıp teslim oldular.
Hz. Sa'd bin Muaz bütün bunlardan sonra hükmünü şöyle açıkladı:
"Ben, onlar hakkında buluğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına; malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim."
Peygamber Efendimiz, Hz. Sa'd'ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek, "Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ'nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin" buyurdu.(15)
Hakikaten de, Hz. Sa'd bin Muaz'ın Kurayzaoğulları Yahudileri hakkında verdiği hüküm, Hz. Musâ'nın şeriâtındaki hükme uygundu. Tevrat'ta bu hüküm şöyle açıklanmıştır:
"Bir şehre harb için yaklaştığında, onu sulha dâvet edesin. Ve eğer sana sulh cevabını verip, sana kapılarını açarsa, içinde bulunan kavmim hepsi sana haraç verip, hizmet etsinler.
"Lâkin, eğer senin ile musalaha etmeyip harp eder ise, onu muhasara edesin.
"Ve, Allah'ın, onu senin eline teslim ettikte erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin.
"Amma, kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganimeti, yani o şehirde bulunanların hepsini yağma edip Allah'ın sana verdiği düşmanlarının ganimetlerini yiyesin."(16)
Benî Kurayza Yahudileri, Tevrat'ın bu hükmüne uygun olarak kendilerine verilen cezaya bilmecburiye rıza gösterdiler.

Peygamber Efendimizin emriyle, büluğ çağına ermiş erkeklerin elleri bağlandı. Bütün eşyaları bir araya toplandı. Eli bağlı erkekler, mallar ve davarlar Medine'ye getirildi. Ganimetler bir eve kondu. Davarlar ise, etrafa yayılmaya bırakıldı. Daha sonra ganimetlerin beşte biri Beytü'l-Mâl'e yani devlet hazinesine tahsis olundu. Kalanı mücahidler arasında pay edildi.

Verilen hüküm gereği erkeklerin boyunları vuruldu. Muhasara sırasında kaleden aşağıya taş bırakarak bir Sahabînin şehid olmasına sebep olan Nübâte adındaki bir kadına da kısas uygulandı.
Bu arada birkaç kişi de affa uğradı. Bunlar, daha önce Müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı. İyilik gören Sahabîler, onların affını isteyince, Resûl-i Ekrem de onları affetti.

Böylece, Medine'nin etrafı, muzır unsurlardan temizlenmiş oluyordu. Hz. Resûlullah ve Müslümanlar, bu hâdiseden sonra uzun müddet huzur ve sükûn içinde yaşadılar ve harpsiz bir devir geçirdiler.

1. Sîre, 2:147-148.
2. A.g.e., 3:233; Tabakât, 2:74; Müslim, 3:1389.
3. Sîre, 3:244.
4. A.g.e., 3:244-245; Tabakât, 2:74.
5. Tabakât, 2:74.
6. Sîre, 3:245; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:228; Tabakât, 2:77.
7. Sîre, 3:245.
8. Sîre, 3:246-247.
9. Sîre, 3:228; İsâbe, 1:33.
10. Sîre, 3:227-228.
11. A.g.e., 3:228.
12. A.g.e., 3:228.
13. A.g.e., 3:351; Tabakât, 3:422.
14. Tabakât, 3:424-425.
15. Sîre, 3:251; Tabakât, 3:426; Taberî, 3:56.
16. Tevrat: Tesniye, Bab 20X 10-15.

Salih Suruç

Mavera
12-03-2010, 21:30
yariya kadar okudum baktim bitecek gibi degil sonunu okudum yani sonucta o Alemlerin Rasülü onlari affetmis..

unnamed
12-03-2010, 21:51
ne insani ne de islami..
ikiside kabul edilemez...
yardım gönderilen ülke israil dir...
daha 2 ay öncesine akdar yardım götüren mavi marmaraya celaltlarını salan israildir...

EZEL
12-03-2010, 21:55
yariya kadar okudum baktim bitecek gibi degil sonunu okudum yani sonucta o Alemlerin Rasülü onlari affetmis..


Kafaları vurulmuş ....

Mavera
12-03-2010, 21:58
Kafaları vurulmuş ....

Bu arada birkaç kişi de affa uğradı. Bunlar, daha önce Müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı. İyilik gören Sahabîler, onların affını isteyince, Resûl-i Ekrem de onları affetti.


ama bak iyi olanlari affedilmis yani hakedenin kafasi vurulmus bu demek oluyorki israil askerlerinin barbarligi yüzünden bütün insanlarin ölümünü istemek pekde insani olmasa gerek..
ayrica sucsuz bir insani öldüren, insanligi öldürmüs diye buyuran kim?

Özgür Çağrı
12-03-2010, 22:04
Biz gebertmiyoruz yangın çıktı inleye inleye geberiyor katil yahudiler cehennem azabının provasını yapıyorlar :hihi2:

EZEL
12-03-2010, 22:09
Bu arada birkaç kişi de affa uğradı. Bunlar, daha önce Müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı. İyilik gören Sahabîler, onların affını isteyince, Resûl-i Ekrem de onları affetti.


ama bak iyi olanlari affedilmis yani hakedenin kafasi vurulmus bu demek oluyorki israil askerlerinin barbarligi yüzünden bütün insanlarin ölümünü istemek pekde insani olmasa gerek..
ayrica sucsuz bir insani öldüren, insanligi öldürmüs diye buyuran kim?

Mavera burda yahudilerden iyilik gören müslümanlar söz konusu değil burda yahudilerden şiddet gören müslümanlar söz konusu ayrıca kimse tüm insanların ölümünden bahsetmiyor .. İyilikden anlamayan bir topluma hala ders vermeye çalışıyoruz bunlar ahde vefa gösterse geçmişte soykırımdan kaçarken herkes kapılarını suratına kapatırken biz onlara kapı açmıştık onlar ne yaptılar insanlarımızı katlettiler .

Suçsuz bir insanı öldürmek yoldan geçerken durduk yere birisini öldürürsen vb bir şey yaparsan geçerlidir . Senin vatandaşını vede din kardeşlerini katleden bir devlete yardım etmemen senin suçsuz yere bir insanı öldürmen anlamına gelmez ...

BEN O YAHUDİLERİ KURTARMAK YERİNE ÜZERLERİNE YANGIN BOMBASINI ATMAYI YEĞLERİM İÇİN RAHAT OLSUN KURTARDIKLARIMIZ İÇİN İSRAİL FİLİSTİN TOPRAKLARINDA YENİ YERLEŞİM BİRİMLERİ AÇAR 2 BOMBA ATAR AL SANA YENİ YERLEŞİM YERİ ....

unnamed
12-03-2010, 22:13
Mavera burda yahudilerden iyilik gören müslümanlar söz konusu değil burda yahudilerden şiddet gören müslümanlar söz konusu kimse tüm insanların ölümünden bahsetmiyor .. İyilikden anlamayan bir topluma hala ders vermeye çalışıyoruz bunlar ahde vefa gösterse geçmişte soykırımdan kaçarken herkes kapılarını suratına kapatırken biz onlara kapı açmıştık onlar ne yaptılar insanlarımızı katlettiler .

Suçsuz bir insanı öldürmek yoldan geçerken durduk yere birisini öldürürsen vb bir şey yaparsan geçerlidir . Senin vatandaşını vede din kardeşlerini katleden bir devlete yardım etmemen senin suçsuz yere bir insanı öldürmen anlamına gelmez ...

BEN O YAHUDİLERİ KURTARMAK YERİNE ÜZERLERİNE YANGIN BOMBASINI ATMAYI YEĞLERİM İÇİN RAHAT OLSUN KURTARDIKLARIMIZ İÇİN İSRAİL FİLİSTİN TOPRAKLARINDA YENİ YERLEŞİM BİRİMLERİ AÇAR 2 BOMBA ATAR AL SANA YENİ YERLEŞİM YERİ ....

:saygılar::saygılar::saygılar::saygılar::saygılar:

Kafa Ayarı
12-03-2010, 22:19
Burnumuzun ucunda yanan Haydarpaşa Garı'na tek bir söndürme uçağı gönderilmezken , Dün İsrail'de başlayan yangına Türkiye 2 adet yangın söndürme uçağı gönderdi! Başka ülkeler de sorun olduğu zaman ilk sıradayız nedense.

unnamed
12-03-2010, 22:22
Burnumuzun ucunda yanan Haydarpaşa Garı'na tek bir söndürme uçağı gönderilmezken , Dün İsrail'de başlayan yangına Türkiye 2 adet yangın söndürme uçağı gönderdi! Başka ülkeler de sorun olduğu zaman ilk sıradayız nedense.

arkadaşım dalgamı geçiyorsun?
tovbe ya rabbi..
oraya enden uçak gönderilmediğini bilmiyormusun?
denizden yangın söndürme gemileri bile su sıkarken büyük tahribat verdiler..
tonlarca suyu birden boca etseniz o bina yıkılır..
Allah'ım ya..
demin ne der şimdi ne der...

depare
12-04-2010, 15:52
Burada İslami anlatımlarla duygulara ve inanca işleme yapılıyor hani İslam da varsa kimse bir şey diyemez hesabı :)

Peygamber (s.a.v) bugün gelse onca yıl Filistinli müslümanlara reva görülenleri öğrense İsraillilere Kuranı Kerimde ki en ağır cezayı verirdi ellerini,ayaklarını kestirip ölüme terk ederdi..

Dünle bugünü karıştırmamak lazım bunlar insan değil islamdan da anlamaz..

Hem bunlar kıyamete yakın asker,sivil,çocuk diye ayrılmadan öldürülüyor bir tek yahudi sağ kalmıyor o zaman da İslamın merhametini sorgularsınız bunlar İslama ters dersiniz :)

M.Atilla
12-04-2010, 16:22
Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.5 / MÂİDE - 8

Konu ile ilgili en güzel açıklama bence...

El Emin
12-04-2010, 16:32
Bende işin filistin yanından bakınca oh olmuş diyesim geliyor ama
İçinde çocuk vardıysa.İçinde Filistine yapılana katılmayan varsa.
İşte bunları düşünürken şefkati insan galebe çalıyor.

En iyisini mevla bilir.Yananları tek tek tanımadığımdan bir şey dememem en sağlıklısı.

Hüdaverdi
12-04-2010, 16:49
Bir yandan diyorum yanan ağaçlar,bir ülkeye ait değil sonuçta bu ağaçlar,dünyaya ait bir şey,nerede yanarsa yansın dünyanın ciğerleri tükeniyor olmuş olur.Bu yüzden ormanı,ağaçları korumak adına,hele ki dindirilmeyecek büyüklükte ise söndürülmesi gerekir.
O topraklarda israil toprağı değil bizim zihnimizde,işgal edilmiş Filistin toprağıdır.

Diğer yandan diyorum Türkiye katılmasa sanki yangın söndürülmeyecek.
Bir çok ülke yardım etti,new yorktan bile yardım gitti,söndürülmesi Türkiyeye kalmış bir şey değil.
20 uçak gönderilmiş,2 si Türk uçağı,olsa ne olmasa ne ?

Diğer yandan da diyorum israile insanlık dersi veriyoruz,söz konusu ağaç ise,insan için neler yapabileceğimizin göstergesi bu yardım,en büyük sorun yaşadığımız insanımızı öldürenler dahi olsalarda.Belki az da olsa insanların önyargısını kırmış oluruz,israili utandırmış oluruz.

Diğer yanım,en sevdiğim yanım ise diyor 'zalimler için yaşasın fani hayatta ki cehennem' ;D
Yansınlar,yerleşim yerleri de yanıyor.

Ama keşke uçaklar gönderilir gönderilmez,liderleri uçağı gezdikten hemen sonra uçaklar geri çevrilseydi.
Orada ağaçlar yanarken israil askerleri sivil öldürmeye yaralamaya devam etti.
Buna tepki olması için geri çekilmesi lazımdı.
Bu ölümler ve yaralamalar dünya da duyulmuyor bundan eminim,uçakların geri çekiliş sebbeiyle de duyulmuş olurdu.Ne kadar zalim ne kadar kana susamış olduklarını gösterirdik.

İslami ve insani adına bu saldırıların yapılması üzerine uçakların geri çekilmesi lazımdı.

Hüdaverdi
12-04-2010, 16:53
Burnumuzun ucunda yanan Haydarpaşa Garı'na tek bir söndürme uçağı gönderilmezken , Dün İsrail'de başlayan yangına Türkiye 2 adet yangın söndürme uçağı gönderdi! Başka ülkeler de sorun olduğu zaman ilk sıradayız nedense.Kafa ayarını taş moduna ayarlamışsın sanırım.
La haydarpaşaya değil helikopter -ki helikopter gönderilmedi- uçak gönderilseydi anasını ağladırlardı paşa haydarın :w:
Kaldı ki haydar paşanın ççapı ne ki uçak kullanırsın ? Töbe yaw güzel güldüm he sağol :güzel:

Şeytanı delirtmenin en iyi yolduur iyi yanımızı ortaya dökmek ama sabır lazım sabır.