Cihannur
05-28-2014, 16:51
Salih Tuna
http://img845.imageshack.us/img845/160/5n7z.png
Bir acayip karakterin dışavurumu
Biz nasıl rezil, nasıl utanmaz, nasıl yüzsüz, nasıl arsız insanlarız; başımızı taştan taşa çalsak, bir ömür insan yüzüne çıkmasak yeridir.
Diyeceklerine...
Nasıl bir sosyal ve kültürel sınıfın temsilcileriyiz ki, bu ülkede demokratik seçimle işbaşına gelmiş hiçbir başbakan kendini güvende hissetmiyor.
Diyeceklerine...
Ne kadar nobran, ne kadar küstah, ne kadar kendi çıkarları dışında hiçbir değere inanmayan insanlarız ki Turgut Özal'a, 'Benim iki gömleğim var; biri bayramlık, diğeri idamlık' dedirtmek zorunda kaldık.
Diyeceklerine...
Bu millet bizim gibilere iyi ediyor da altmış yıldır iktidar yüzü göstermiyor; matine-suare yüzümüze tükürseler hakları var.
Diyeceklerine...
Biz ne korkunç, ne bayağı, ne usaresiz ve idraksiz, biz ne insafsız ve edepsiz insanlarız ki 1960'ta başbakan astık, tam 20 yıl bu müstekreh cinayeti 'özgürlük' bayramı olarak kutladık.
Diyeceklerine...
Yahu biz nasıl sivilleriz ki en şedit darbeci paşanın içinde bile bizim içimizdeki kadar militarizm yok:
'Asmayalım da besleyelim mi' diyerek bir sağdan bir soldan sapır sapır gençler asan (yaşı tutmayanın da yaşını büyültüp asan) 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren olmasaydı 27 Mayıs'ı 'hürriyet ve özgürlük' bayramı olarak kutlamaya devam edecektik.
Diyeceklerine...
Kuşkusunda bile samimiyetsiz, rüyasında bile yalancı, öyle sahtekâr, öyle vicdansız, öyle rezil mahlûklarız ki, Demirel'in bile, '27 Mayıs'tan sonra başbakanlar odalarında hep bir darağacı gölgesi görmüşlerdir...' dediği vesayetin azat kabul etmez 'yeniçerileri' olduk.
Diyeceklerine...
İçlerinden biri, sefil hazların müptelası en cıvık şaşkalozu, 'Ortadoğu'nun politikacıları nedense 'idamlık gömlek' edebiyatını çok seviyor.(...) Durmadan 'İki gömleğimiz var biri bayramlık, öteki idamlık' diye geziyorlar. Mazoşistlik bir belagat, aklın ve mantığın kanunlarını çiğneyip geçiyor...' diyebildi.
Kardeşlerim, bu münferit bir fecaat değil, bir acayip karakterin dışavurumudur!
Mısır'da yüzlerce sivile idam cezası kesen o rezil darbe hakkında, 'Demokrasi darbeyle de gelir' demekle, 27 Mayıs darbesini 'bayram' olarak kutlamak arasında zihniyet bakımından fark yoktur.
'Benim iki gömleğim var; biri bayramlık, diğeri idamlık' diyen Özal'ın, Kürt-Türk barışını gerçekleştirmek istemesinin dışında suçu neydi?
'Biz idamlık gömleğimizi giydik de yola öyle çıktık' diyen Erdoğan'ın anaların gözyaşlarını dindirmek ve Türkiye'ye bir Türkiye daha katmanın dışında suçu nedir?
Biricik sorumuz şudur kardeşlerim:
Bu ülkeyi namerde muhtaç etmeyen, IMF kapılarında dilendirmeyen, tarihiyle, halklarıyla barış ve güven içinde yaşatmak isteyen, halktan aldığı yetkiyi halktan başka kimseye vermeyen, her türlü vesayete karşı sonuna kadar demokrasi diyen, hülasa, yeniden Büyük Türkiye'yi inşa etmek için yola çıkan herkes neden idamı göze almak zorunda kalıyor?
Çünkü...
Sandıktan umut kesen 'azgın azınlığın' seçilmiş siyasi iktidarları seçim dışı yöntemlerle iş yapamaz hâle getirmek için yapmayacağı kepazelik, girmeyeceği kılık yok!
Bu uğurda şeytanla bile işbirliği kuracaklarını kaç kez kanıtladılar.
Nasıl ki 12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlamak için Çorum ve Maraş'ta mezhep çatışması üzerinden plânlarını devreye sokmuşlardı, şimdilerde de yine mezhep çatışmasına umutlarını bağlamış görünüyorlar.
'Barış süreci' devam ettiği için Kürtlerin ölümleri üzerinden saltanat kurma hayalleri en azından şimdilik suya düştü.
Ekonomik kriz çıksın diye bir yağmur duasına çıkmadıkları kaldı, ama olmadı.
Sokakları mezhep çatışması üzerinden hareketlendirip ülkeyi yönetemez ve yönetilemez hâle getirip darbeye zemin hazırlamaktan başka 'çıkarları' kalmadı.
CHP, 28 Şubat darbesini destekledi, 27 Nisan e-muhtırasına alabildiğine omuz verdi.
İsmet Bozdağ, 'Menderes... Menderes...' adlı kitabının 205'inci sayfasında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'in, Celal Bayar'ın cumhurbaşkanlığından alınarak yerine Adnan Menderes'in getirilmesini teklif ettiği mektubu dönemin Savunma Bakanı Ethem Menderes'e verdiğinden bahisle şöyle der: 'Bu mektup, bir 'Darbe' teklifidir! Bu mektup 27 Mayıs oldu bittisinden yüz kez önemlidir! Ve Türkiye'deki fikir gevşekliğine bakınız ki, 2 Mayıs 1960'da bir 'Geri darbe' yapılması teklifine imza koyan bir Orgeneral, sadece 25 gün geçtikten sonra 27 Mayıs'ta, sol destekli bir darbenin başına geçiyor, geçebiliyor...'
CHP darbe olsun da ne olursa olsun diye böyle hep koşarsa sittin sene sandıktan çıkamaz.
17 Aralık ve 25 Aralık'taki 'maklubeci darbeye' bile dört elle sarıldılar da ne oldu?
Unutmasınlar ki, Ecevit, İnönü'ye de Evren'e de karşı çıktığı için iktidar yüzü gördü.
Kaynak (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SalihTuna/bir-acayip-karakterin-disavurumu/53793)
Yeni Şafak 28.05.2014
http://img845.imageshack.us/img845/160/5n7z.png
Bir acayip karakterin dışavurumu
Biz nasıl rezil, nasıl utanmaz, nasıl yüzsüz, nasıl arsız insanlarız; başımızı taştan taşa çalsak, bir ömür insan yüzüne çıkmasak yeridir.
Diyeceklerine...
Nasıl bir sosyal ve kültürel sınıfın temsilcileriyiz ki, bu ülkede demokratik seçimle işbaşına gelmiş hiçbir başbakan kendini güvende hissetmiyor.
Diyeceklerine...
Ne kadar nobran, ne kadar küstah, ne kadar kendi çıkarları dışında hiçbir değere inanmayan insanlarız ki Turgut Özal'a, 'Benim iki gömleğim var; biri bayramlık, diğeri idamlık' dedirtmek zorunda kaldık.
Diyeceklerine...
Bu millet bizim gibilere iyi ediyor da altmış yıldır iktidar yüzü göstermiyor; matine-suare yüzümüze tükürseler hakları var.
Diyeceklerine...
Biz ne korkunç, ne bayağı, ne usaresiz ve idraksiz, biz ne insafsız ve edepsiz insanlarız ki 1960'ta başbakan astık, tam 20 yıl bu müstekreh cinayeti 'özgürlük' bayramı olarak kutladık.
Diyeceklerine...
Yahu biz nasıl sivilleriz ki en şedit darbeci paşanın içinde bile bizim içimizdeki kadar militarizm yok:
'Asmayalım da besleyelim mi' diyerek bir sağdan bir soldan sapır sapır gençler asan (yaşı tutmayanın da yaşını büyültüp asan) 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren olmasaydı 27 Mayıs'ı 'hürriyet ve özgürlük' bayramı olarak kutlamaya devam edecektik.
Diyeceklerine...
Kuşkusunda bile samimiyetsiz, rüyasında bile yalancı, öyle sahtekâr, öyle vicdansız, öyle rezil mahlûklarız ki, Demirel'in bile, '27 Mayıs'tan sonra başbakanlar odalarında hep bir darağacı gölgesi görmüşlerdir...' dediği vesayetin azat kabul etmez 'yeniçerileri' olduk.
Diyeceklerine...
İçlerinden biri, sefil hazların müptelası en cıvık şaşkalozu, 'Ortadoğu'nun politikacıları nedense 'idamlık gömlek' edebiyatını çok seviyor.(...) Durmadan 'İki gömleğimiz var biri bayramlık, öteki idamlık' diye geziyorlar. Mazoşistlik bir belagat, aklın ve mantığın kanunlarını çiğneyip geçiyor...' diyebildi.
Kardeşlerim, bu münferit bir fecaat değil, bir acayip karakterin dışavurumudur!
Mısır'da yüzlerce sivile idam cezası kesen o rezil darbe hakkında, 'Demokrasi darbeyle de gelir' demekle, 27 Mayıs darbesini 'bayram' olarak kutlamak arasında zihniyet bakımından fark yoktur.
'Benim iki gömleğim var; biri bayramlık, diğeri idamlık' diyen Özal'ın, Kürt-Türk barışını gerçekleştirmek istemesinin dışında suçu neydi?
'Biz idamlık gömleğimizi giydik de yola öyle çıktık' diyen Erdoğan'ın anaların gözyaşlarını dindirmek ve Türkiye'ye bir Türkiye daha katmanın dışında suçu nedir?
Biricik sorumuz şudur kardeşlerim:
Bu ülkeyi namerde muhtaç etmeyen, IMF kapılarında dilendirmeyen, tarihiyle, halklarıyla barış ve güven içinde yaşatmak isteyen, halktan aldığı yetkiyi halktan başka kimseye vermeyen, her türlü vesayete karşı sonuna kadar demokrasi diyen, hülasa, yeniden Büyük Türkiye'yi inşa etmek için yola çıkan herkes neden idamı göze almak zorunda kalıyor?
Çünkü...
Sandıktan umut kesen 'azgın azınlığın' seçilmiş siyasi iktidarları seçim dışı yöntemlerle iş yapamaz hâle getirmek için yapmayacağı kepazelik, girmeyeceği kılık yok!
Bu uğurda şeytanla bile işbirliği kuracaklarını kaç kez kanıtladılar.
Nasıl ki 12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlamak için Çorum ve Maraş'ta mezhep çatışması üzerinden plânlarını devreye sokmuşlardı, şimdilerde de yine mezhep çatışmasına umutlarını bağlamış görünüyorlar.
'Barış süreci' devam ettiği için Kürtlerin ölümleri üzerinden saltanat kurma hayalleri en azından şimdilik suya düştü.
Ekonomik kriz çıksın diye bir yağmur duasına çıkmadıkları kaldı, ama olmadı.
Sokakları mezhep çatışması üzerinden hareketlendirip ülkeyi yönetemez ve yönetilemez hâle getirip darbeye zemin hazırlamaktan başka 'çıkarları' kalmadı.
CHP, 28 Şubat darbesini destekledi, 27 Nisan e-muhtırasına alabildiğine omuz verdi.
İsmet Bozdağ, 'Menderes... Menderes...' adlı kitabının 205'inci sayfasında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'in, Celal Bayar'ın cumhurbaşkanlığından alınarak yerine Adnan Menderes'in getirilmesini teklif ettiği mektubu dönemin Savunma Bakanı Ethem Menderes'e verdiğinden bahisle şöyle der: 'Bu mektup, bir 'Darbe' teklifidir! Bu mektup 27 Mayıs oldu bittisinden yüz kez önemlidir! Ve Türkiye'deki fikir gevşekliğine bakınız ki, 2 Mayıs 1960'da bir 'Geri darbe' yapılması teklifine imza koyan bir Orgeneral, sadece 25 gün geçtikten sonra 27 Mayıs'ta, sol destekli bir darbenin başına geçiyor, geçebiliyor...'
CHP darbe olsun da ne olursa olsun diye böyle hep koşarsa sittin sene sandıktan çıkamaz.
17 Aralık ve 25 Aralık'taki 'maklubeci darbeye' bile dört elle sarıldılar da ne oldu?
Unutmasınlar ki, Ecevit, İnönü'ye de Evren'e de karşı çıktığı için iktidar yüzü gördü.
Kaynak (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SalihTuna/bir-acayip-karakterin-disavurumu/53793)
Yeni Şafak 28.05.2014