İntifada
09-27-2010, 17:55
ÖNDER SAV… ŞEVKET KAZAN… OĞUZHAN… NUMAN KURTULMUŞ… 22 EYLÜL… SAADET… KAYYUM… VE DARBE…
22 Eylül dünya siyaset tarihin en karanlık günü olarak geçmiştir tarihe…
Milli görüş büyük bir medeniyetin adı...
Milli görüş hakla batıl kavgası…
Milli görüş merhametin adı…
Milli görüş adil bir duruş…
Şimdilerde son büyük bir darbenin yeni adı…
Milli görüş kayyumun ilk yazıldığı kapı…
Her on yılda bir darbelere maruz kalmış her darbenin ardından daha da güçlenmiş özünü sözünü hiç yitirmeden bu günlere gelmiş bir umut ağı…
Ne Vural Savaş'ın gaza gelip kapamasına yenik düşmüştü bu dava ne kurumve kuruluşlarına yapılan baskılara…
Ne manevi liderinin yasaklı oluşu yavaşlatmıştı bu davanın koşuşunu…
Ne de çekip gidenler geriletmişti söylediğimiz yeni bir dünya kurma umudumuzu…
Dünyaya Siyonizm’in bir habis ur olduğunu anlatan, zalimleri ürkütüp korkutan, mazlumları ayağa kaldıran bir medeniyetin adı olan milli görüş onu destekleyen ve desteklemeyen her onurlu insanın takdir ettiği bir sabra, pes etmeyen bir duruşa, yılmayan, yıkılmayan, yenilmeyen bir anlayışa sahipti dünya kamuoyunun nezdinde…
Hangi oluşumla bu denli uğraşılsaydı yerinde yerler eserdi sorusu çok mühimdir…
Lakin milli görüş her durumda toparlanmış dimdik durmasını bilmiştir…
Çünkü milli görüş Alparslan’ın, Sultan Fatih'in görüşüdür…
O nedenledir ki tüm düşmanları birleşse bile yıkamayacağını bildiği bir manevi görüştür…
Hem İslami, hem insani, hem evrensel olarak yeryüzündeki tüm mazlumların huzurunu önceleyen bir anlayışla yürütmüştür destanını…
Lakin geldiğimiz süreç artık aşka, davaya, sevdaya zarar verenlerin elinde oyuncak edilen bir anlayışa sürüklenmiştir dava…
Konutu kuşatmakla başlayan süreç kongreye müdahale, iftar basma, makam arabalarına saldırma, sofraları devirip ekmeyi çiğneme olaylarının tek müsebbibi burası bizim diyen ruhlardan kaynaklanmıştır…
Millete anlatılan dürüst, ender rastlanan, ender bulunan siyaset adamı Numan Kurtulmuş'u önce övecek 'ey millet bu adamı ve milli görüşü seç kurtul 'diyeceksiniz…
Sonrada millet bir kere bile denemeden al aşağıya çekeceksiniz…
Bu millet yaptıklarınızı gönlüne ve gözüne kaydediyor beyler merak etmeyin…
Şimdide millete överek anlattığınız Numan Kurtulmuş'u kötülemeniz aslında kendinizi inkâr etme mantığını doğurur. Bu mantığa da bu millet olumlu bakmaz…
Bu davanın içinde yaşanan tüm acı ve tatsız olaylar tüm baskı ve yasaklar, darbe ve sıkıntılı anlar hep içerde yüreklilikle halledilirdi…
Şimdi ne değişti de…
Şevket Kazan Müslümanların gönlünde derin bir yara açan Önder Sav'ın kapısına gidip medet umar oldu…
Ne oldu da Oğuzhan Asiltürk bu denli acımasızca basının önünde medya üzerinden davasının genel başkanına saldırır oldu…
Ne oldu da bir tek onların dediği doğru başkalarınınki siz bilmiyorsunuz oldu…
Kim neyi nereye götürüyordu ki sanki mirası elinden gitmiş adamlar gibi her fırsatta vurdunuz Numan Kurtulmuş'a…
Ne değişti de herkesin alın teri olan bu dava 'babamın partisi 'diyerek anılır hale geldi…
Babama, bana, ablama, enişteme, dayıma vs… Sadakat olunca bu sınavı geçmiş mi oluyorduk…
Yukarıdaki ağabeylerin aile partisi miydi Saadet Partisi?
Birkaç isim yok diye tüm davanın gençlerini bu kadar kışkırtmaya ne hakkınız vardı…
Dava adamıyım diyen ağabeyiler! Siz dava adamı olamayacak kadar davasızmışsınız da gönül verenleriniz mi görmedi…
Şimdi siz partinizi kayyuma vererek dünyaya kendinizi nasıl anlatacaksınız?
Genç nesiller ders kitaplarında sizi okursa ya?
Ya Vural Savaş sizi ziyarete gelirse?
Ya Önder Sav?
Ya ÖSS sorusu olarak sınavlara yer alırsanız?
Dava ümmetin, mazlumların değil miydi?
Yoksa Oğuzhan Asiltürk’ün, Şevket Kazan'ın, Yasin Hatipoğlu’nun, Ahmet Tekdal’ların mıydı?
Neden bir sürü soru işaretiyle meşgul ediyorsunuz size gönül verenleri?
Çıkıp anlatın o zaman. Bu bir aile davasıdır diye çıkıp söyleyin o zaman bu bizim şirketimiz diye…
Size gönül verenler bu denli yıpranmışken umudunu ve ümidini, gençliğini ve ruhunu size katıp bunu onur sayanları artık üzmeyin…
Bu davaya gönül veren herkes her makul durumu tonere edebilirdi anlayabilirdi…
Ama hiç kimse kendi genel başkanına bunca acıyı, bunca ayak oyununu, iftarını, misafirlerini hiçe saymayı makul göremez…
Kimse bunların bir anlamı vardır diyemez…
Hele birde her türlü sıkıntıya rağmen burada kalıp dik duran milli görüşçüleri örseleyemez…
Kendi partilerini sisteme, derin güçlere kurban vermiş dava adamları şimdi en büyük darbeyi kendi elleriyle kendi partilerine vuruyorsa bu iki nedenledir…
Ya darbeye alışkın bünyeye darbesizlik ağır geldi…
Ya da derin güçler içimize kadar sızıp bu süreci gerçekleştirdi…
Sebep ne olursa olsun kaybeden kayyumcular olacaktır…
Durum ne olursa olsun davasını kayyuma getirenlerin mağlubiyetiyle sonuçlanacaktır…
Davanın en samimi neferlerinin gönlünü ezerek ulaşacağınız bir hedefiniz olmayacak ancak hüsran olacaksınızdır…
Oysa çok zor zamanlarda gelir Numan Kurtulmuş gibi liderler…
Ve şimdi ondan kurtuluyoruz diye sevinen güçler…
Bilesiniz ki artık Türkiye’nin bir Numan Kurtulmuş'u vardır ve o bu millete hizmet edecek imkânı millet tarafından bulacaktır…
Bu ülke için sayısal rakamı ne olursa olsun çok büyük anlam ve önem taşıyan partisi Saadet Partisi'ni bu duruma düşürenlerin derhal yargı yolu açılmasını diliyor ve 22 Eylül ihtilalı sebebiyle yargılanmalarını umuyorum…
Hazır referandumdan evet de çıkmışken…
Sonra Önder Sav'ı bu kadar seviyorsanız indirin Numan Kurtulmuş'u yapın genel başkan Önder Sav'ı…
İnanın bunu daha fazla anlardı bu millet…
Ama kayyumu asla anlamayacak ve bunu siz kimseye anlatamayacaksınız…
Söylenecek söz çok lakin yazacak mecalimiz yok…
Bunca sıkıntılı sürece çok mutedil, sabırla bakan kalitesini bir kez daha konuşturan kıymetli adam Sayın Numan Kurtulmuş sakın başını yere eğme her şey milletin önünde oldu ve bu millet bu fotoğrafı iyi okudu…
“BU BİR HALKIN SEVDASIDIR MAZLUMLARIN DUASIDIR
VE BİR ELİF SEVDASIDIR ÇEKEMSSEN ONA YANARIZ…”
SONSUZ OLANA SONSUZ İTAATLE...
N. Mümine BUCAK
22 Eylül dünya siyaset tarihin en karanlık günü olarak geçmiştir tarihe…
Milli görüş büyük bir medeniyetin adı...
Milli görüş hakla batıl kavgası…
Milli görüş merhametin adı…
Milli görüş adil bir duruş…
Şimdilerde son büyük bir darbenin yeni adı…
Milli görüş kayyumun ilk yazıldığı kapı…
Her on yılda bir darbelere maruz kalmış her darbenin ardından daha da güçlenmiş özünü sözünü hiç yitirmeden bu günlere gelmiş bir umut ağı…
Ne Vural Savaş'ın gaza gelip kapamasına yenik düşmüştü bu dava ne kurumve kuruluşlarına yapılan baskılara…
Ne manevi liderinin yasaklı oluşu yavaşlatmıştı bu davanın koşuşunu…
Ne de çekip gidenler geriletmişti söylediğimiz yeni bir dünya kurma umudumuzu…
Dünyaya Siyonizm’in bir habis ur olduğunu anlatan, zalimleri ürkütüp korkutan, mazlumları ayağa kaldıran bir medeniyetin adı olan milli görüş onu destekleyen ve desteklemeyen her onurlu insanın takdir ettiği bir sabra, pes etmeyen bir duruşa, yılmayan, yıkılmayan, yenilmeyen bir anlayışa sahipti dünya kamuoyunun nezdinde…
Hangi oluşumla bu denli uğraşılsaydı yerinde yerler eserdi sorusu çok mühimdir…
Lakin milli görüş her durumda toparlanmış dimdik durmasını bilmiştir…
Çünkü milli görüş Alparslan’ın, Sultan Fatih'in görüşüdür…
O nedenledir ki tüm düşmanları birleşse bile yıkamayacağını bildiği bir manevi görüştür…
Hem İslami, hem insani, hem evrensel olarak yeryüzündeki tüm mazlumların huzurunu önceleyen bir anlayışla yürütmüştür destanını…
Lakin geldiğimiz süreç artık aşka, davaya, sevdaya zarar verenlerin elinde oyuncak edilen bir anlayışa sürüklenmiştir dava…
Konutu kuşatmakla başlayan süreç kongreye müdahale, iftar basma, makam arabalarına saldırma, sofraları devirip ekmeyi çiğneme olaylarının tek müsebbibi burası bizim diyen ruhlardan kaynaklanmıştır…
Millete anlatılan dürüst, ender rastlanan, ender bulunan siyaset adamı Numan Kurtulmuş'u önce övecek 'ey millet bu adamı ve milli görüşü seç kurtul 'diyeceksiniz…
Sonrada millet bir kere bile denemeden al aşağıya çekeceksiniz…
Bu millet yaptıklarınızı gönlüne ve gözüne kaydediyor beyler merak etmeyin…
Şimdide millete överek anlattığınız Numan Kurtulmuş'u kötülemeniz aslında kendinizi inkâr etme mantığını doğurur. Bu mantığa da bu millet olumlu bakmaz…
Bu davanın içinde yaşanan tüm acı ve tatsız olaylar tüm baskı ve yasaklar, darbe ve sıkıntılı anlar hep içerde yüreklilikle halledilirdi…
Şimdi ne değişti de…
Şevket Kazan Müslümanların gönlünde derin bir yara açan Önder Sav'ın kapısına gidip medet umar oldu…
Ne oldu da Oğuzhan Asiltürk bu denli acımasızca basının önünde medya üzerinden davasının genel başkanına saldırır oldu…
Ne oldu da bir tek onların dediği doğru başkalarınınki siz bilmiyorsunuz oldu…
Kim neyi nereye götürüyordu ki sanki mirası elinden gitmiş adamlar gibi her fırsatta vurdunuz Numan Kurtulmuş'a…
Ne değişti de herkesin alın teri olan bu dava 'babamın partisi 'diyerek anılır hale geldi…
Babama, bana, ablama, enişteme, dayıma vs… Sadakat olunca bu sınavı geçmiş mi oluyorduk…
Yukarıdaki ağabeylerin aile partisi miydi Saadet Partisi?
Birkaç isim yok diye tüm davanın gençlerini bu kadar kışkırtmaya ne hakkınız vardı…
Dava adamıyım diyen ağabeyiler! Siz dava adamı olamayacak kadar davasızmışsınız da gönül verenleriniz mi görmedi…
Şimdi siz partinizi kayyuma vererek dünyaya kendinizi nasıl anlatacaksınız?
Genç nesiller ders kitaplarında sizi okursa ya?
Ya Vural Savaş sizi ziyarete gelirse?
Ya Önder Sav?
Ya ÖSS sorusu olarak sınavlara yer alırsanız?
Dava ümmetin, mazlumların değil miydi?
Yoksa Oğuzhan Asiltürk’ün, Şevket Kazan'ın, Yasin Hatipoğlu’nun, Ahmet Tekdal’ların mıydı?
Neden bir sürü soru işaretiyle meşgul ediyorsunuz size gönül verenleri?
Çıkıp anlatın o zaman. Bu bir aile davasıdır diye çıkıp söyleyin o zaman bu bizim şirketimiz diye…
Size gönül verenler bu denli yıpranmışken umudunu ve ümidini, gençliğini ve ruhunu size katıp bunu onur sayanları artık üzmeyin…
Bu davaya gönül veren herkes her makul durumu tonere edebilirdi anlayabilirdi…
Ama hiç kimse kendi genel başkanına bunca acıyı, bunca ayak oyununu, iftarını, misafirlerini hiçe saymayı makul göremez…
Kimse bunların bir anlamı vardır diyemez…
Hele birde her türlü sıkıntıya rağmen burada kalıp dik duran milli görüşçüleri örseleyemez…
Kendi partilerini sisteme, derin güçlere kurban vermiş dava adamları şimdi en büyük darbeyi kendi elleriyle kendi partilerine vuruyorsa bu iki nedenledir…
Ya darbeye alışkın bünyeye darbesizlik ağır geldi…
Ya da derin güçler içimize kadar sızıp bu süreci gerçekleştirdi…
Sebep ne olursa olsun kaybeden kayyumcular olacaktır…
Durum ne olursa olsun davasını kayyuma getirenlerin mağlubiyetiyle sonuçlanacaktır…
Davanın en samimi neferlerinin gönlünü ezerek ulaşacağınız bir hedefiniz olmayacak ancak hüsran olacaksınızdır…
Oysa çok zor zamanlarda gelir Numan Kurtulmuş gibi liderler…
Ve şimdi ondan kurtuluyoruz diye sevinen güçler…
Bilesiniz ki artık Türkiye’nin bir Numan Kurtulmuş'u vardır ve o bu millete hizmet edecek imkânı millet tarafından bulacaktır…
Bu ülke için sayısal rakamı ne olursa olsun çok büyük anlam ve önem taşıyan partisi Saadet Partisi'ni bu duruma düşürenlerin derhal yargı yolu açılmasını diliyor ve 22 Eylül ihtilalı sebebiyle yargılanmalarını umuyorum…
Hazır referandumdan evet de çıkmışken…
Sonra Önder Sav'ı bu kadar seviyorsanız indirin Numan Kurtulmuş'u yapın genel başkan Önder Sav'ı…
İnanın bunu daha fazla anlardı bu millet…
Ama kayyumu asla anlamayacak ve bunu siz kimseye anlatamayacaksınız…
Söylenecek söz çok lakin yazacak mecalimiz yok…
Bunca sıkıntılı sürece çok mutedil, sabırla bakan kalitesini bir kez daha konuşturan kıymetli adam Sayın Numan Kurtulmuş sakın başını yere eğme her şey milletin önünde oldu ve bu millet bu fotoğrafı iyi okudu…
“BU BİR HALKIN SEVDASIDIR MAZLUMLARIN DUASIDIR
VE BİR ELİF SEVDASIDIR ÇEKEMSSEN ONA YANARIZ…”
SONSUZ OLANA SONSUZ İTAATLE...
N. Mümine BUCAK