fatih kısaparmak balon baskılı balon Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor! - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!


Kur'ânTalebesi
02-06-2010, 01:13
http://images.yonja.com/pics/news/recepiv2.jpg

Bu nesil başka nesil! En çok sevdiği şeyler kahkaha, imaj ve para. Ota-bota gülmek, üzerinde markalarla görünmek ve kısa yoldan köşeyi dönmek!

Aman, hayat nedir, hayatın anlamı nerededir, insanın bu kâinattaki yeri nedir vs. gibi ciddi sorular sormayın onlara. Çünkü, onlar için hayat nihayetinde "koca bir eğlence merkezi!" Hayatın anlamı, "gülmek, eğlenmek ve (güya) mutlu olmak."

Ciddiyet ve düşünme gerektiren şeylerden fersah fersah kaçan bir nesil, Recep İvedik nesli. Emek, gayret, çaba ve alınteri de onların uzağında. Ençok sevdikleri şey, cep telefonları, bilgisayarları ve bir de oyunları. Yaşları nedir diye sorarsanız, alt ve üst sınır da alabildiğine geniş. 5-6 Yaşından 40 küsur yaşına kadar uzanabiliyor.

İzlenme rekoru kıran mâlûm filmden kâm alanlara, bu filmi "accaaayip komik" bulanlara, "gülmekten yarıldık!" diyenlere bakın. İşte o zaman, Recep İvedik neslinin üyelerini kolayca tanıyabilirsiniz. Ençok büyük şehirlerde yaşarlar, ama küçük şehirlere de yayılma potansiyelleri son derece yüksek.

Bu neslin simgesi ise aslında hayalî Recep İvedik karakteri değil, Acun. Vakt-i zamanında, üniversite gençleri arasında yapılan bir araştırmada, gençlerin örnek aldığı kişiler sorulmuştu da, büyük çoğunluk aynı ismi söylemişti: Acun!

Bir kere, Acun kısa yoldan, bir TV programıyla şöhret olabilmişti. Sonra, iyi para kazanıyordu. Dünyanın dört bir yanını gezebiliyordu. Dahası, en azından o sıralar, işi-gücü plajlarda gezip güzel kızlarla yarenlik etmekti. Ve gençler koro halinde bağırmıştı sanki: "Biz de Acun gibi olmak istiyoruz!"

Anlayacağınız, İvedik nesli de firar etmek istiyor: sorumluluklarından, emekten, kanaatle yaşamaktan, aklından ve hatta kalbinden, hasılı hayatın gerçeklerinden firar etmek istiyor. Acun'un hangi zor şartları yaşadıktan, dişiyle-tırnağıyla çabaladıktan sonra, özendikleri o konuma geldiğini ve sonra firar etmekten vazgeçtiğini görmek istemiyorlar.
Hadi, bir anketi daha zikredelim. Hani bir süre önce üniversite gençliği arasında yapılan bir ankette sormuşlardı: aşk mı, para mı? Ankete katılanların yüzde yüze yakını (% 90'dan fazlası) "Aşk senin olsun, bana para gerek para!" dememiş miydi? O günlerden sonra, kız öğrencilerime hayattaki ideallerini sorduğumda, "Okulumu bitirmek, sonra da zengin bir koca bulup evlenmek!" cevabını alınca şaşırmıyorum.

Bir de, çok daha yeni bir araştırmadan ilginç bilgiler ister misiniz? İstanbul'da yaşayan gençlere sormuşlar: "Hayatta kaybetmekten en çok korktuğunuz şey nedir?" El-cevap: "Cep telefonumu!" (% 90). Hayır, komedi filminden bir sahne değil bu cevap, İvedik neslinin ete-kemiğe bürünmüş, ağlanası halde hayatımızda arz-ı endam etmesi sadece. Kaybetmekten en çok korktukları ikinci şey, bilgisayarları (% 68)! Peki ya sevdikleri, aileleri? Elbette onları da kaybetmekten korkuyorlar, canım! Ama üçüncü sırada (%53). Sosyologların ve sosyal mühendislerin kulağı çınlasın!

Örnekleri çoğaltmak mümkün, ama sanırım tablo çok iç açıcı değil. Ne hayatın, ne ölümün, ne sonsuz hayatın hesaba katıldığı, ahlâkî endişelerin çok gerilerde kaldığı tuhaf bir gençlik geliyor, ve hatta gelmiş durumda, kısacası. Oysa...

***

Kalabalıklarda kakara-kikiri yaşayıp kuytu yalnızlıklarda ağlayan, ölüm gerçeğini yakınında hissedip sevdiklerinin ölümüyle parça parça eksilen, keyif ve zevk peşinde koşarken hayatın görünüşte tatlı ama aslında acı yüzünü yalayıp ağzı yanan ve üstelik doyamayan yine aynı: İvedik neslinin üyeleri....

Gençlik kesinlikle elde durmayan, gelip gidecek birşey. Yaşlılık ve ölüm de bizim için. Hayat olanca hoyratlığıyla meydan okuyor, ölüm bütün sertliğiyle bir duvar gibi toslamamızı bekliyor. Mezar ağzını açmış bize bakıyor...

Eğer meşru sınırlar içinde kalmazsak, hayatı ciddiye almazsak gençliğimizi kaybettiğimiz gibi, o gençlik hem dünyada, hem mezarda, hem de öteki dünyada elemler ve sıkıntı kaynağı olmaya aday bizim için.

Nimet şükür istiyor. Gençlik nimetinin şükrü de, onu, artık çoktan unutturulan iffet ve namus ölçüleriyle yaşayabilmek ve sonsuz gençliğe vesile eyleyebilmek. Yaratılmışlığımızı, Yaratıcımızı, sonsuz hayatı unutarak sırf zahirî heveslerle yaşamaya çalışmak nafile bir çaba. Zira, hiçbir şey düşünmeden ân'ı yaşayabilmek sadece hayvanlara özgü.

Biz insanız! Ân'ımızı hem geçmişimizle hem de geleceğimizle birlikte yaşıyoruz. Bizi insan kılan akıl ve fikrimiz bizi geçmiş ve gelecekle bağlıyor. Geçmişin lezzetleri yokluklarıyla bugünümüze elemler taşıyor; geleceğe ilişkin korkularımız ve endişelerimiz şu ân'ımızın keyfini paramparça edebiliyor. Hiç düşünmeden yaşamayı ne kadar istersek isteyelim; böyle bir şey mümkün değil!

Başka hiçbir şeyi "kafaya takmadan" sadece bugünü yaşama iddiası, dışı tatlı içi acı mı acı bir aldatmaca. Zehirli bir bal. Dildeki lezzeti arttırmak için o baldan yenen her kaşık, nasıl karın ağrılarıyla kıvrandırıyorsa; kendimizi hazır ân'da, bugünde saklamaya çalıştıkça, geçmişin hüzünleri, elimizden kayıp giden sevdiklerimiz, geleceğin kaygıları ruhumuzu kat kat büyük acılarla kıvrandırıyor. Elimizde ne zevk, ne keyif ne de kahkahalar kalıyor.

Hayattan firar edemiyoruz, ölümden kaçamıyoruz, kendimizden ve temel acılarımızdan saklanamıyoruz. Hayvan gibi de yaşayamıyoruz.

İvedikler, bir serçe kuşu kadar bile lezzet alamaz hayattan. Çünkü, inanmadığı ya da inancını hayatına yansıtmamaya inat ettiği için bütün geçmiş zamanlar, gözünde ölmüş, yok olmuş haldedir. Aklı geçmişten ve gelecekten zifiri karanlıklar taşıyabilir dünyasına ancak. Yokluk düşüncesi sonsuz ayrılıkları haber verir. Sonsuz ayrılıklar sonsuzca daha bu dünyadayken yakar kavurur gönülleri ve ruhları.

Hayatı hayatlandırabilmek; geçmişi, geleceği ve bugünü aydınlatabilmek ancak Yaratıcı'yla bağ kurabilmekle mümkün. Gerçek zevk de bu bağ sayesinde; mutluluklar da, kavuşmalar da.

Hayatın lezzetini ve zevkini isteyenlerin önünde, hayatını ve gençliğini (yeniden) inanarak hayatlandırmaktan ve aydınlatmaktan başka yol yoktur.

Çünkü, hayat böyledir!

İvediklerin zannettiği gibi değil...

Murat Çiftkaya

Cihan_ŞümuL
02-06-2010, 01:17
resme bakınca iğreniyorum izlemeye nasıl tahammül ediyorlar anlamıyorum

Beritan
02-06-2010, 01:30
espipiyi tamamen belden aşşağı yapan ve bunu mizah anlayışı diye milleti güldüren..
ve bunu taklit ederek eğlenen bir nesil....hayırlı olsun..

Cihan_ŞümuL
02-06-2010, 01:33
egitim egitim egitim.

başka yolu yok...

Beritan
02-06-2010, 01:36
iyide bunu izleyenlerin çoğu eğitimli geçinen ünv.li...:)

bunun çözümü edep edep edep:)

Kur'ânTalebesi
02-06-2010, 01:36
Bu gençler de egitim aliyor :) Eksiklikleri kesfetmek ve telâfi etmek gerekir...

Ak Koza
02-06-2010, 01:40
Ama cok komik ya hareketleri kopuyorum izlerken (:

Cihan_ŞümuL
02-06-2010, 01:41
iyide bunu izleyenlerin çoğu eğitimli geçinen ünv.li...:)

bunun çözümü edep edep edep:)

diplomalı cahillerimiz var.

uzman cahil yetiştiriyor sistemimiz.

şimdi egitim sistemini kökten değiştirmeli ahlaka ve manevi değerlere dayalı bir sistem kurulmalı.

Neden bizim egitim sistemimiz mimar sinanlar gibi örnek sahsiyetler cıkaramıyor diye düşünmeliyiz.

Herkes diplomalı olsun derken kaliteden vazgecildi.

Kur'ânTalebesi
02-06-2010, 01:43
Ama cok komik ya hareketleri kopuyorum izlerken (:

Komikten ziyade hayadan nasibini almamis desek... Sahsen izleme firsatim olmadi (üzerine para verseler de izlemem), fakat ailecek gibip izleyenlerin çocuklari üzerindeki etkisini görmek ne kadar edepsiz oldugunu anlamaya yetiyor...

Ak Koza
02-06-2010, 01:46
Ya abla benim özendiğim falan yok ama hareketleri o sözleri güldürdüğü için izliyorum

Kur'ânTalebesi
02-06-2010, 01:47
Sorun bu ya, bu sözler ve hareketlere ancak aglanir...

Cihan_ŞümuL
02-06-2010, 01:56
Sorun bu ya, bu sözler ve hareketlere ancak aglanir...

kesinlikle aglanır.

Üç mevsim
02-06-2010, 05:43
Eğitim ancak cehaleti alıyor, eşeklik baki kalıyor

EpiVaTeS
02-06-2010, 05:53
iğreniyorum...
bu filmden bu karakterden...
ve bunu izleyen bi ton insandan...
ıyyyy resmen ya...

sedat5453
02-06-2010, 07:23
Bu ülkede tüm zamanlar'da en çok izlenen filmler sıralamasında ilk iki'derecep ivedik 2 ve recep ivedik 1 var.Bu film yapıldıktan sonra çoğu genci recep ivedik kahkahası atarken gördüm yani böhöhöhöy şeklinde:) hep özenti hep özenti tv'de ne görse gençlerimiz özeniyor,bunları gören toplumumuzun büyükleri ne yapıyor onlarda özeniyor:) full özenti olmuşuz yaşlılarımız evlenme programlarından çıkmaz olmuş:) biz bunlarımı örnek alacağız toplum'da büyüğüyle küçüğüyle toplumsal çöküntü var,bu şekilde az biraz ahlaki değerleri hatırlatan biri olsa şimdi bunun ahlakla ne alakası var diyorlar veya dini bu işlere karıştırmayın diyorlar,DİNİN BU İŞLERE KARIŞMA ZAMANI GELMEDİMİ ARTIK yok olmayımı bekliyoruz neyi bekliyoruz...

ishakyilmaz
02-06-2010, 14:07
Ne yazık ki adam milletin gözünün içine bakarak küfür yağdırıyor!Bundan daha acı verici durum ise izliyicininde küfür yanlışına ortak olmasıdır!Filmleri izlenme rekorları kırıyor.Türk toplumunun analizi açısından geniş bir analiz sahasıda diyebiliriz.Bunun analizlerini devlet eli ile yapıp,sebep ve sonuçları üzerinde çalışmak gerek.Malesef RTÜK te bu konuda sessiz kalıyor.Üst üstte ivedik filmlerinde ki küfür olayın el atılması lazım.Aksi halde sessiz kalınarak büyük teşvik sağlanmaktadır.

Cerrah
02-06-2010, 15:50
Böyle komedi filmi mi olur, ben izlesem anca kusarım...

ALmi´
02-06-2010, 15:56
Saçma sapan bir karakter .

LeyaL
02-06-2010, 16:13
Ama cok komik ya hareketleri kopuyorum izlerken (:

Biraz daha dikkatli ve düşünerek bakmayı, bakdığınızda da görebilmeyi deneyin..
Gülmek yerine ağlayabileceğiniz kanısındayım...

Hiç bir espiri yönü yok bence, tamamen argo.. Birde çocuklar izliyor çok yazık...
Biz insanlar basit değiliz ki bu kadar, bu şekildeki basit hareket ve sözlere gülelim.

Gülmeyi bilmiyoruz belkide kim bilir..
Eksik olan yanlarımızı saçma işlerle dolduruyorlar..
Allah (c.c) muhafaza etsin bizleri bu tür şeylerden..

El Emin
02-06-2010, 16:34
Ağzımda ki lafı Özgün abi almış...
Tam ben söyleyecektim.
Ablalarımız eğitime önem vermiş de..
Eğitim cehaleti alır,Eşeklik baki kalır...
İnsanların yanlış bakış açıları...

Ak Koza
02-06-2010, 16:34
Size göre öyle zevkler ayrıdır ben beğeniyorum örnek almaya calışıyorum falan demedim sadece hareketleri çok komik onlara gülüyorum dedim ayrıca cocuk falan değilim neyin iyi neyin kötü olduğunu bildiğimi düşünüyorum

El Emin
02-06-2010, 16:53
Bu konuda yalçın abi uzun uza diye yazmış olduğum yazılar ve beynimde büyük bir bu konuda birikinti var.
Toplumumuzun Ahlaki değerleri tamamen dejenere olmuş durumda.
Bu konuda senin ile hem fikiriz.
Fakat cidden bu konuda ilk adım nereden atılmalı diye merak ediyorum ve içinden çıkamıyorum.
Toplum artık öyle bir nokta gelmiş ki Ailece insanlarımız Çok rezil rüsva hareketlerin ve sözlerin bulunduğu dizileri izler olmuşlar.
Yeni Nesil edep ve haya gibi konularda çok kısır bir duruma düşmüş.
Bir Hristiyan olsam ve Avrupa ülkesinde yaşasam doğal karşılarım Amenna.
Gelip görelim ki biz ki Müslümanız.
Hz.Muhammed(s.a.v)'in ümmeti olduğumuzu söylüyoruz.
Ama haya konusunda hz.Osman gibi büyük sahabeleri ve peygamberleri hiç mi hiç örnek almıyoruz.
Her geçen gün ayıp sayılan şeylerin sayısı düşer oldu.
Bu konuda nereden başlanmalı diye bir önerin var mı? Çok merak ediyorum.

El Emin
02-06-2010, 17:50
Bu güzel yorumundan dolayı ALLAH razı olsun.
Haklısın katılıyorum.
Yani buradan Adem ağabeye sesleniyorum..
Adem ağabey bak ilmi saklama milletin önüne de sun...Yalçın ağabey sende aynen öylesin..
:) Bu işin espiri kısmı tabi bende bir kaç yazı paylaşacağım bu konuda inşaALLAH.
Diğer değerli büyüklerimiz de yorumlarını belirtikleri takdirde konu çok güzel renklere ev sahipliği yapacaktır.

El Emin
02-06-2010, 18:02
Günümüz araştırmacıları “kötü çocuk yoktur, kötü terbiye vardır” düstûrunda müttefiktirler. Kötü terbiye ise anneve babadan gelen bir eksikliktir.
Büyükler: “Küçüklükte öğrenilen, taş üzerine kazıdır; büyüklükte öğrenilen buz üzerine yazıdır.” demişlerdir.Öyleyse gonca güllerimizin şebnemlerini toplayabilmek için, Kur’ân ve sünnetin ışığından gözlerine, oradan da minik yüreklerine süzülebilmeliyiz. Güzel örnek olan ebeveynler, yavrularıyla, hem dünyayı, hem de âhireti saâdetle kucaklayacaklardır.

Bilgin Cintaş

Kur'ânTalebesi
02-06-2010, 19:31
Yüce Allah insanı tertemiz ve berrak, işlenmeye hazır kıymetli bir mücevher suretinde yaratmıştır. Bu, onun hayra da şerre de istidadının bulunduğunu ve yaratılıştan kazanılmış olan kalb, akıl, ruh ve vicdan gibi latîf cevherlerinin, hangi inanç ve kültür havzasında yoğrulursa o yöne doğru meyledeceğini göstermektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen “Allah sizi hiçbir şey bilmediğiniz hâlde annelerinizin karnından çıkardı ve size işitme(niz için kulaklar), (görmeniz için) gözler ve (anlayıp idrak etmeniz için de) gönüller verdi ki (bundan dolayı O’na) şükredesiniz” (Nahl, 16/78) âyeti de, insana doğuştan İlâhî bir lütuf olarak kazandırılan cevherlerin varlığına dikkat çekmektedir. Dolayısıyla insan, hayatını idame ettirmek için herhangi bir terbiyeye ihtiyaç hissetmeden tabiî insiyakıyla yaşantısını sürdüren hayvandan farklı olarak, potansiyel hâldeki donanımını bir eğitim sürecinden geçirerek geliştirmek ve belli bir düzeye getirmek mecburiyetindedir.

Yüce Allah, Kur’ân’da “Ey iman edenler, kendinizi ve aile halkınızı yakıtı taş ve insanlar olan ateşten koruyun!” (Tahrîm, 66/6) buyururken, çocukları dünyevî ve uhrevî hayata hazırlamanın önemli bir mesuliyet olduğuna işaret etmiştir. Keza Allah Resûlü de, “Bir baba evlâdına güzel edep ve ahlâktan daha üstün bir miras bırakmış olmaz.” (Tirmizi, Birr 33) ve “Çocuklarınıza ikram edin ve onları güzelce terbiye edin.” (İbn Mâce, Edeb 3) buyurarak bu vazifenin asla ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.

Ancak, günümüzde çocuk terbiyesi gibi fevkalâde hassas olan bu meselede inisiyatif, ya bütünüyle âdet ve geleneklere bırakılmış veya gelenekten kaynaklanan kimi yanlışlıkları düzeltmek adına Batı kültürünün şefkatli(!) kollarına terk edilmiştir. Dünden bu güne bazı yörelerde bir anne-babanın kendi anne-babasının veya kayınvalide ve kayınpederinin yanında çocuklarını kucağına almasının yadırgandığına dâir uygulamalar, her ne kadar gelenekten kaynaklanan katı âdetler ise de; bu gün artık geleneğin bu gibi yanlışlıklarını düzeltmek adına maalesef Batı kültürüne dayalı kimi esasların egemen kılınmaya çalışıldığını görmek gibi bir tali’sizliği de yaşıyoruz. Ne acıdır ki, gereksiz bir saygı ve faydasız bir terbiye anlayışının yerini, bu defa mânevî değerlerimizden kopma ve yırtılma hâli istilâ etmiş, bu konuda ifrat ve tefritler yaşanır hâle gelmiştir. Öyle ki, anne-baba belli bir yaştan sonra çocuğunun sigarasına, uyuşturucu kullanmasına, akşamları eve geç gelmesine, hattâ geceleri sokakta geçirmesine, dinî vecibeleri yerine getirmesine dahi karışamamakta; oğluna veya kızına bir şey söylese on katıyla karşılığını almaktadır. Nesillerin gönlünden iffet ve hayâ perdesi sıyrılmış, saygısızlık ve yüzsüzlük âdeta zamane nesillerinin şiarı olmaya yüz tutmuştur.

[...]

Günümüzde çocuk eğitimine dâir yapılan ilmî araştırmalar gösteriyor ki, çocuk eğitimi ve terbiyesi çocuğun doğumuyla başlaması gereken bir süreçtir. Hadîs-i şerîflerde bu vetirede yapılması gereken yükümlülükler arasında, yeni doğan çocuğa mânevî şahsiyetinin kazandırılmasına matuf olarak âlim ve fâzıl bir zâta tahnik yaptırılarak dua ettirilmesi, kulağına ilk telkin edilecek sözlerin ezan ve ikamet olması, güzel bir isim verilmesi, doğumundan dolayı Yüce Yaratıcıya bir şükrün ifadesi olarak akîka kurbanın kesilmesi gibi tavsiyelerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Küçük yaşlarda sevgi ve şefkate büyük ihtiyaç duyan yavruların sevgi ve şefkat timsali ebeveynler tarafından muhabbetle kucaklanması, sevgiden yoksun bırakılmaması da çocuk terbiyesinin önemli esaslarındandır. Bununla birlikte ölçüsüz ve dengesiz bir sevginin zamanla çocuğun şımarmasına ve lâubalileşmesine sebep olacağından, şefkat-ciddiyet dengesinin korunması ve bu hususta dengeli olunması gerekmektedir. Çocukları hayata hazırlamak ve şahsiyetlerinin gelişmesine yardımcı olmak maksadıyla, onlara değer verip ilgilenmek, onların seviyelerine uygun espriler yapmak, ‘yavrum, evlâdım, çocuğum’ diye hitap ederek gönüllerini almak, herhangi bir suç işlediklerinde cezalandırmadan önce konuşmalarına fırsat verip dinlemek, yaşlarına uygun görevler vererek sorumluluk sahibi olmalarına, özgüven kazanmalarına yardımcı olmak gibi hususlar da hadîs-i şerîflerde öngörülen tavır ve davranışlardır. Çocuk terbiyesinde en önemli hususlardan biri de, onların kendi öz kültürümüzü ve mânevî değerlerimizi, en güzel yöntemlerle öğrenmelerini ve iyice kavramalarını sağlamaktır. Onlara, dinî ve millî değerlerimizi en tesirli biçimde kavratmanın yolu, bunları bizzat yaşamamızdır.

Prof. Dr. Osman Güner
Ondokuz Mayıs Üniv. İlâhiyat Fak. Öğrt. Üyesi

Makalenin tamamini okumus oldugumda "Çocuk egitimi" bölümüne eklerim Allah'in izni ile :)

merve
02-06-2010, 20:02
Ahlaksız,terbiyesiz diyecek sıfat bulamıyorum bu kelimeler az kalıyor gerçekten. Diziler filmler hepsi toplumun geleneklerini yıkmaya yönelik !! İzlesinler tamamda ne diye örnek alıyorlar anlamıyorum !!

Erhan KARACA
02-06-2010, 20:09
=) Recep ivedik cogu kişinin içinde olan gizli bir köşesidir bence.. bu kadar tutulmasının sebebi onunla aynı davranışları sergilenmek ve ya o davranışları tasvip etmek degil.. bi nevi içindeki ivedik aşkı.. =) nasıl aşk bu kadar igrenc onu da bilemem..

Ak Koza
02-07-2010, 01:08
Abla sende taktın ya bu adama (:

Kur'ânTalebesi
02-07-2010, 02:14
İzlesinler tamamda ne diye örnek alıyorlar anlamıyorum !!

Aman efendim örnek almamalari gerektigi gibi izlememeleri de gerekir. Insanin kendini bu tür pisliklere maruz birakma hakki yoktur, ayrica örnek almama niyetleri bu pisliklerden etkilenmeyecekleri anlamina gelmez. Hiç degil ise izlenme rekorlari kirilmamasi için, ayni rezaletin baska versiyonlarinin piyasaya çikmamasi için izlemenmesin :)