fatih kısaparmak balon baskılı balon Seyyid Nasrallah'tan İslam Ümmetine Büyük Vaad - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Seyyid Nasrallah'tan İslam Ümmetine Büyük Vaad


Beylerbeyi
08-25-2008, 21:00
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, İsrail liderlerinin Lübnan’a yönelik tehditlerini İsrail’in içinde bulunduğu ve onlar açısından önemli olan bazı menfaatler ile yakından alakalı olduğunu, Lübnan'a kara harekatı yapmayı planlayan 5 tümen ile birlikte İsrail devletinin de yok olacağını söyledi.

Beyrut’un güney banliyölerinde İmam Mehdi İzci Teşkilatı üyelerine hitap eden ve İsrail’in Lübnan’a saldırması durumunda Hizbullah'ın kesin bir zafer elde edeceği sözünü veren Seyyid Hasan Nasrullah, “İslami Direniş liderliğinin, Lübnan aleyhindeki tehditlerin tümünü İsrail içersindeki iç çatışmalara hamlettiğini” belirterek “bizler bu tehditleri hafife almıyoruz, kararlılık ve azimle hepsini ele almaktayız” dedi.

Seyyid Nasrullah İsrail’in Lübnan’a yükleyeceği yeni bir savaşın “çok çabuk neticeleneceği ve zaferin hızlıca elde edilip apaçık aşikar ve inkar edilemez olacağı” sözünü verdi.

Nasrullah “düşmanlarımızın ordusu gasıp rejimlerinin kuruluşundan bu güne dek görmediği bir şeye; çatışma meydanlarındaki cesur, dayanıklı ve adanmış direnişçilerin öngörülemeyen savaş metotlarına tanık olacak” diye de ekledi.


Nasrullah “İsrail’in tehditlerine gelince özellikle de Olmert ve bazı bakanlar tarafından dillendirilen bu son tehditler İsrail’in Lübnanlıları korkutma, psikolojik savaş ve şantaj uygulama bağlamında değerlendirilmelidir. İsrail’in Lübnan Hükümetinin programını açıklamasından ötürü sarfettiği tehditleri anlamak mümkün değil. Diyorlar ki Lübnan hükümeti direnişe sahip çıktı, Hizbullah’ı koruma altına aldı, bu yüzden de bedel ödemeli. Bu gerçekten de komik bir yaklaşım. Çünkü önceki hükümetin beyanında direniş daha fazla güvence altındaydı. Buna rağmen o günlerde siyonist liderler çıkıp da Lübnan Hükümetinin direnişe sahip çıkıp koruduğunu, direnişin her yaptığından Lübnan Hükümetinin sorumlu olduğunu söylemiyorlardı. O günlerde böyle konuşmamalarına rağmen şimdi böyle demelerinin nedeni ne? Çünkü onların şimdilerde tehdit ve şantaj uygulamaya ihtiyaçları var. Diğer yandan bildiğiniz gibi Kadima Partisinde de iç seçimler var. İsrail'in kendi içerisinde de bu tür tehdit ve korkutma niteliğine sahip açıklamalara ihtiyaç duyulmakta… İsrail rejimi içerisindeki liderler arasında kriz var. Her birisi kendisinin kurtarıcı, büyük ve tecrübeli bir önder olduğu izlenimini vermek istiyor” dedi.

Olmert’in iktidarı devraldığında tehditler savurarak güçlü bir lider izlenimi verdiğini, fakat sonunda başarısız olduğunu söyleyen İsrail gazetesinin açıklamalarına işaret eden Nasrullah, tehditleri küçümsemediklerini de sözlerine ekledi.

“Biz bu tehditleri hafife almıyoruz. Bu tehditleri ciddi bir şekilde ele alacağız. Fakat bu durum, bizleri korkuya veya endişeye sevketmeyecektir. Onlardan korkmuyoruz.” dedi.

Temmuz savaşından sonra Hizbullah’ın silah gücünü artırdığını belirten Nasrullah, İsrail'in içinde bulunduğu krize de göndermede bulunarak “Lübnan’a karşı herhangi bir savaşın yansımaları önceki savaş gibi olmayacaktır" ded.

Nasrullah konuşmasına çarpıçı açıklamalarıyla şöyle devam etti:

“2006 Temmuz savaşından sonra direnişin konumunu, gelişmesini ve imkanlarını; buna ilave olarak İsrail toplumunun düşünce yapısını, İsrail ordusunu meydana getiren unsurları ve siyasi liderlerinin seviyesini bilen bir kişi olarak sizlere şunu söylemek istiyorum:

Siyonistlerin uzun bir zamana ihtiyaçları var. Lübnan’a saldırmadan önce bin defa değil on binlerce kez düşünecekler.

Barak’ın yaptığı edebiyata bakın. Barak Lübnan ve İsrail, direniş ve İsrail, Hizbullah ve İsrail arasındaki dengeden söz ediyor.

Sonra da buna itiraz ediyor ve Suriye, İran ve bu iki ülkenin arkasında duranları tehdit ediyor. Diyor ki "siz uçaklara karşı gelişmiş silah yani hava savunma sistemi verdiğiniz zaman bu durum dengeleri bozacaktır. İsrail ise dengelerin bozulmasına müsaade etmeyecektir." Barak dengelerin varlığını itiraf ediyor ve bunların bozulmasından korkuyor.

Bizlerin şimdi tehditlere tehdit ile söze söz ile yanıt vermeye ihtiyacımız yok. Bizler eylem adamıyız. Önceden söyledik. Sonra da söylediklerimizi yaptık. Şimdi yeniden söylüyoruz. Ve yine yapacağız. Herhangi bir düşmanca saldırı ya da Lübnan’a karşı herhangi bir savaşın sonuçları ve yansımaları Temmuz 2006 savaşının sonuçları ve sınırlarında kalmayacaktır.

Şehid lider Hac İmad Muğniye’nin cenaze töreninde söyledim. Şehadetinden bir hafta sonra ve 40. gününde tekrarladım. Lübnan’ın karşılaşacağı yeni tehdit hava saldırısı şeklinde olmayacaktır. Bunu size ve tüm Lübnanlılara şimdi birkez daha söylüyorum.

Yeni tehdit Barak’ın söylediğidir. Barak, kara harekatı yapacak. Günlerden bir gün, 5 tümenin de Lübnan’a girmesini emredecek. Şimdi tatbikat ve eğitim yapıyor, hazırlanıyorlar. 5 Tümen dengeleri değiştirecek. 5 tümen ev ev, köy köy savaşacak.

Barak'ın bu sözüne karşılık ben de yeni vaadimi söylüyorum:

Senin 5 tümenin bizim dağlarımızda, vadilerimizde, köylerimizde ve evlerimizde yok olacak. 5 tümeninle birlikte senin gasıp devletin de kutsal topraklarımızda yıkılacak.

Barak, Mofaz ve Aşkenazi ileride vuku bulacak bir savaşın hızlı, açık ve net bir zafer olacağını söylüyorlar.

Buna karşılık ben de Allah’a tevekkül ettikten sonra onlara şunu söylüyorum:

Biz bu savaşın olmasını istemiyoruz. Fakat tehdit ettikleri ve vaat ettikleri gibi savaş olursa savaşın her bir günü bizim için zafer olacak. İnşaallah Zafer kesin, net ve açık olacak.

http://www.velfecr.com/haber_detay.php?haber_id=8255

isimsiz
08-26-2008, 22:31
israilin yıkıldığı günleride göreceğiz. ZAFER İNANINDIR VE ZAFER YAKINDIR. :-*

Beylerbeyi
08-27-2008, 12:58
israilin yıkıldığı günleride göreceğiz. ZAFER İNANINDIR VE ZAFER YAKINDIR. :-*



inşallah :-*

israilin yıkılması islam coğrafyasındaki fitne ve fesadın ortadan kalkmasına, islam ülkelerinin huzurlu ve refah bir döneme erişmesine vesile olacaktır. bu döneme erişmek için özellikle arabistan ve mısır gibi ülkelerin ümmet bilincini daha iyi benimsemesi israilin desteklemekten vazgeçmeleri gerekir. umutlu musun derseniz "evet" derim. çünkü daha 30 yıl öncesinde coğrafyamızda islam hukukunun etkisi çok azdı. bilinçsiz insanların yönetimindeki islam ülkeleri kafasızlıklarının etkisiyle bilinçli veya bilinçsiz 'siyonizm'e hizmet ettiler.

1979 da bu coğrafyada güneş doğdu. iran'da meydana gelen 'uyanış' kısa sürede çevresindeki ülkelerde de görülmeye başlandı. israil bu yılı 'kabus' olarak tanımlayabilir. iran'ın rejim ihraç etme çabaları filistin ve lübnan da etkisini gösterdi, suriye de yavaş yavaş iran'dan etkileniyor. ilerleyen dönemde daha çok ülkelerin iranın bu çağrısına kulak verecegini düşünüyorum. ırak'ta önemli bir güç haline gelen iran, kuveyt ve bazı ülkelerde de çalışmalarını sürdürüyor. mısır ve özellikle dünyanın en büyük petrol üreticilerinden (malesef petrollerinin büyük çoğunluğu abd ye hizmet ediyor) arabistan'ın bu uyanışa katılmaları israil'i hiç uğraşsız ortadan kaldırmaya yetecektir.

şeyh şamil
08-27-2008, 14:42
Allah yardımcıları olsun.Zaferlerini inş. bizde göreceğiz hemde çok yakında..Ben buna gönülden inananıyorum.

Beylerbeyi
08-27-2008, 14:51
Allah yardımcıları olsun.Zaferlerini inş. bizde göreceğiz hemde çok yakında..Ben buna gönülden inananıyorum.



kardeş nickin çok güzel, ilk (+) nı ben vereyim. hoşgelmişsin :-*

şeyh şamil
08-27-2008, 15:06
Allah yardımcıları olsun.Zaferlerini inş. bizde göreceğiz hemde çok yakında..Ben buna gönülden inananıyorum.



kardeş nickin çok güzel, ilk (+) nı ben vereyim. hoşgelmişsin :-*

Allah (cc) razı olsun.Hoşbulduk Üyeliğimiz hayılı olur inşALLAH

isimsiz
08-27-2008, 15:28
israilin yıkıldığı günleride göreceğiz. ZAFER İNANINDIR VE ZAFER YAKINDIR. :-*



inşAllah :-*

israilin yıkılması islam coğrafyasındaki fitne ve fesadın ortadan kalkmasına, islam ülkelerinin huzurlu ve refah bir döneme erişmesine vesile olacaktır. bu döneme erişmek için özellikle arabistan ve mısır gibi ülkelerin ümmet bilincini daha iyi benimsemesi israilin desteklemekten vazgeçmeleri gerekir. umutlu musun derseniz "evet" derim. çünkü daha 30 yıl öncesinde coğrafyamızda islam hukukunun etkisi çok azdı. bilinçsiz insanların yönetimindeki islam ülkeleri kafasızlıklarının etkisiyle bilinçli veya bilinçsiz 'siyonizm'e hizmet ettiler.

1979 da bu coğrafyada güneş doğdu. iran'da meydana gelen 'uyanış' kısa sürede çevresindeki ülkelerde de görülmeye başlandı. israil bu yılı 'kabus' olarak tanımlayabilir. iran'ın rejim ihraç etme çabaları filistin ve lübnan da etkisini gösterdi, suriye de yavaş yavaş iran'dan etkileniyor. ilerleyen dönemde daha çok ülkelerin iranın bu çağrısına kulak verecegini düşünüyorum. ırak'ta önemli bir güç haline gelen iran, kuveyt ve bazı ülkelerde de çalışmalarını sürdürüyor. mısır ve özellikle dünyanın en büyük petrol üreticilerinden (malesef petrollerinin büyük çoğunluğu abd ye hizmet ediyor) arabistan'ın bu uyanışa katılmaları israil'i hiç uğraşsız ortadan kaldırmaya yetecektir.


bu güzel yorum için +1 RABBİM razı olsun

Beylerbeyi
08-27-2008, 16:50
israilin yıkıldığı günleride göreceğiz. ZAFER İNANINDIR VE ZAFER YAKINDIR. :-*



inşAllah :-*

israilin yıkılması islam coğrafyasındaki fitne ve fesadın ortadan kalkmasına, islam ülkelerinin huzurlu ve refah bir döneme erişmesine vesile olacaktır. bu döneme erişmek için özellikle arabistan ve mısır gibi ülkelerin ümmet bilincini daha iyi benimsemesi israilin desteklemekten vazgeçmeleri gerekir. umutlu musun derseniz "evet" derim. çünkü daha 30 yıl öncesinde coğrafyamızda islam hukukunun etkisi çok azdı. bilinçsiz insanların yönetimindeki islam ülkeleri kafasızlıklarının etkisiyle bilinçli veya bilinçsiz 'siyonizm'e hizmet ettiler.

1979 da bu coğrafyada güneş doğdu. iran'da meydana gelen 'uyanış' kısa sürede çevresindeki ülkelerde de görülmeye başlandı. israil bu yılı 'kabus' olarak tanımlayabilir. iran'ın rejim ihraç etme çabaları filistin ve lübnan da etkisini gösterdi, suriye de yavaş yavaş iran'dan etkileniyor. ilerleyen dönemde daha çok ülkelerin iranın bu çağrısına kulak verecegini düşünüyorum. ırak'ta önemli bir güç haline gelen iran, kuveyt ve bazı ülkelerde de çalışmalarını sürdürüyor. mısır ve özellikle dünyanın en büyük petrol üreticilerinden (malesef petrollerinin büyük çoğunluğu abd ye hizmet ediyor) arabistan'ın bu uyanışa katılmaları israil'i hiç uğraşsız ortadan kaldırmaya yetecektir.


bu güzel yorum için +1 RABBİM razı olsun



okuduğun için benden de 1 + :) rabbim sizden de razı olsun :-*

Beylerbeyi
08-30-2008, 12:03
İsrail karşısında kazandığı büyük zaferlerle İslam dünyasında apayrı bir yer edinen Lübnan Hizbullah hareketinin nasıl kurulduğu, bugünlere nasıl geldiği ve Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ın nasıl bir şahsiyet olduğunu, Hizbullah'n kurucularından olan Ali Ekber Muhteşemi anlattı.

Hüccetülislam Seyyid Ali Ekber Muhteşemi’nin Hizbullah’ın kuruluşu ve bunu takip eden süreç hakkında anlattıkları, kendisi örgütün kuruluşunda ve teşkilatlanmasında bizzat yer alan bir şahsiyet olduğu için, bu hareketin tahlilinde başvurulacak en güvenli kaynaklardan biridir.

Beylerbeyi
08-30-2008, 12:03
Bundan 25 yıl önce, Suriye’de İslam Cumhuriyeti’nin büyükelçiliği görevini ifa ederken Hizbullah’ın kurulması ve teşkilatlanmasında çok önemli bir rolünüz oldu, Allah’ın inayetiyle. Hizbullah’ın bugün geldiği konuma ve ulaştığı güce baktığınızda neler hissediyorsunuz?


Ben de bütün Müslüman halklar, Lübnan milleti ve dünyanın değişik yerlerine dağılmış tüm devrimci akımlar gibi gurur duyuyorum bundan. Hizbullah’ın sadece Lübnan halkı için değil dünyanın bütün özgürlükçü ulusları adına elde etmiş olduğu böylesine büyük bir kazanımdan dolayı çok mutluyum. İsrail’in ve Amerika’nın Orta Doğu’daki planlarının yenilgiye uğratılması az bir kazanım değildir, özellikle de Amerika, İsrail ve emperyalist dünyanın karşısında duran bu gücün bir devlet değil de direnişçi bir parti ve akım olduğu göz önüne alındığında. Hizbullah, bundan 25 yıl önce İslam İnkılabı'ndan ve İmam Humeyni’nin rehberliğinden ilham alarak oluşmuş ve bugün izzetin zirvesine çıkmış bir harekettir.

Beylerbeyi
08-30-2008, 12:04
İmam Humeyni Necef’te iken sizler de onunla birlikte idiniz; Şehid Abbas Musevi gibi bazı Lübnanlı talebeler de Şehid Muhammed Bakır Sadr’ın medresesinde tahsil ile meşgul idiler. O dönemde Hizbullah’ın ikinci genel sekreteri olan Abbas Musevi ile bir irtibatınız var mıydı?


Necef-i Eşref’te hemen hemen bütün İslam ülkelerinden tahsile gelmiş öğrenciler vardı ve bunlar sık sık İmam’ın yanına uğruyorlardı. Fakat Lübnanlı İslami ilimler öğrencileri diğerlerinden çok daha mümtaz idiler, diğerleri arasından hemen seçiliyorlardı. Kültürlü, dinamik, açık fikirli ve günün sorunlarına vakıftılar.

Beylerbeyi
08-30-2008, 12:04
Hizbullah’ın kuruluşundan bahsedebilir misiniz?


Hizbullah’ın kuruluşuyla doğrudan ilgisi olan şey İsrail’in Lübnan’a saldırısı ve bu ülkeyi işgali idi. Lübnan saldırısı İran Irak savaşında İran’ın Hürremşehri geri almasının ardından -ki bu evre tüm dünya tarafından İran’ın en büyük zaferi olarak görülüyordu zira Irak rejimi şehrin etrafında çok güçlü savunma hatları oluşturmuştu ve bu müstahkem mevziler Saddam’ın şehri tamamen ilhak etme niyetinde olduğuna işaretti- gerçekleşmiştir. Kimse Hürremşehr’in kurtarılacağını beklemiyordu, şehir özgürlüğüne kavuştuğunda İsrailliler, İslam İnkılabı’nın Filistin meselesine ilkesel bir önem atfettiğini ve kısa fakat çok anlamlı olan “bugün İran, yarın Filistin” şiarını da de göz önüne alarak “Eğer İran bu savaşı kazanır ve Irak rejimini mağlup ederse İran’a Filistin’in yolu açılacak ve Irak üzerinden kuvvetlerini bizimle savaşmak için Filistin’e sevk edecek” diye düşündüler. Bu İsrail’in varlığı için ciddi bir tehdit olacaktı. Ürdün; Amerika ve İsrail’in siyasetlerinin paralelindeydi ve İsrail için tehdit oluşturmuyordu. Suriye ise Hafız Esed’in yönetimi altında olmasına rağmen merkezi hükümet politikaları izleniyordu ve Suriye’nin İran’a İsrail’le savaşması için sınırlarını açması söz konusu olamazdı. Güçlü ve merkezi bir devlete sahip olmadan Şiilerin ve Sünnilerin güçlü olduğu ve içersinde Filistinlileri de barındıran yegane ülke Lübnan idi ve İran, Filistinlilerin ve Lübnanlıların yardımına gidebilirdi bu ülkeye.



Hürremşehr’in 1982’deki fethinden birkaç gün sonra Filistinlileri Lübnan’dan, Lübnan kuvvetlerini de ülkenin güneyinden çıkarma bahanesiyle İsrail’in Güney Lübnan’a saldırısı başlamış oldu. İsrail’in Güney Lübnan’ı işgalinden bir hafta sonra da İran, güçlerini Lübnanlı ve Suriyelilere destek olması için bölgeye gönderdi. Ordunun ve Devrim Muhafızlarının, ve üst düzey siyasi kişiliklerin -Doktor Ali Ekber Velayeti ve dönemin savunma bakanı olan General Selimi gibi- Suriye’ye gelmesiyle Hafız Esed ve Suriye’nin siyasi ve askeri makamlarıyla görüşmelerde bulunuldu ve bunun sonucunda İran’ın Ordu ve İnkılab Muhafızlarına ait 11 birliğinin Lübnan’a yerleşmesi kararı alındı. (bütün bunlar bir hafta içersinde gerçekleşti) Lübnan’da Suriyeli ve İranlı komutanlardan oluşacak bir ortak operasyon odası kuruldu ve İran’ın Suriye ve Lübnan’ı savunmak amacıyla savaşa girmesi için somut bir cephe hattını bizim yetkimize bıraktılar.

Beylerbeyi
08-30-2008, 12:06
1982’de kurduğunuz bu teşkilat sadece Şii rengine mi sahipti yoksa diğer gruplardan da kimseleri barındırıyor muydu?



Biz Hizbullah’ı Hizbulahi Ümmetin bir tezahür ve tecessümü olarak kurguladık tamamen. “Bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir” ayeti tüm İslami taifeleri içermektedir ve sadece Şii bir rengi yoktur bunun. Özellikle Lübnan gibi insanlarının birbirlerine hoşgörüsüyle meşhur olmuş, Şiisi, Sünnisi, Dürzi ve Hristiyanı birlikte yaşayan bir toplumda. Bu eğitim halkalarına, Ehli Sünnet’ten olanlar ve Lübnan dışından gelenler de iştirak etmekteydiler.

Beylerbeyi
08-30-2008, 12:06
Seyyid Hasan Nasrullah ve Hizbullah’ın diğer merkez komite üyeleri sizce hangi özellikleriyle temayüz ediyorlar?


Davaya çok bağlı, çok iyi insanlar idiler. Şeyh Rağıp Harp –direnişin Şeyhi- kendisini tamamen direnişe vakfetmişti ve İmam Humeyni’nin düşüncelerini tebliğ etmekle meşguldü. Seyyid Abbas Musevi şerif, temiz, cesur ve çok seçkin bir insandı.



Seyyid Nasrullah’ın özelliklerinden biri de medresedeki başlangıç düzeyi derslerini Seyyid Abbas Musevi’den almış olmasıydı. Abbas Musevi iki devre Hizbullah’ın genel sekreterliğini yürütmüştü. Seyyid Nasrullah’ın imtiyazlarından biri Hizbullah’ın en alt basamaklarında olgunlaşarak yukarılara çıkmış olmasıdır. Seyyid Abbas Musevi ve Şeyh Suphi Tufeyli ta en başta Hizbullah’ın önderlik şurasına dahil olduklarında ne meydan görmüşler ne de askeri bir operasyona katılımları olmuştu. Fakat Seyyid Nasrullah Hizbullah’a daha ilk giriş aşamasında direniş meydanına atıldı ve bir savaşçı olarak İsrailliler ve onların Lübnan’daki çok uluslu uşaklarıyla savaşmaya başladı fiili olarak. O daha 1982 yılında savaşımını başlatmış oldu ve yeteneğini ve kapasitesini gösterdiğinde de merkez şurası sorumlulukları ona yükledi. 1982 yılının sonunda savaş alanındaki yetenekleri ve düşünsel istikameti göz önüne alınarak Beyrut’un askeri komutası kendisine bırakıldı. Bunun sonrasında da Seyyid Hasan güçlü bir komutana dönüştü ve İsrail’i önce Batı Beyrut’tan, sonra da şehrin tümünden atarak Sayda’ya kadar geri çekilip bu kentte mevzilenmek zorunda bıraktı. Bu Seyyid Nasrullah’ın yetenek ve üstünlüğünü göstermektedir. O bu basamaklara çıkmaya ilk basamaktan başlamış, kendisini mücadele ve savaş meydanlarında ispat etmiş ve bunun sonucunda da Hizbullah liderlik kadrosu tarafından kendisine çok daha ağır sorumluluklar yüklenmiş ve gün gelmiş Beyrut ve Güney Lübnan bölgesinin askeri komutanlığına atanmıştır. Seyyid Nasrullah’ın bu bölgeye atanmasının üzerinden 2-3 yıl geçmeden ise Lübnan’daki çok uluslu güçler geri çekilmeye başladılar. Amerikan, Fransız ve İtalyan güçleri ülkeyi terk ettiler. Bu güçlerin firarından bir süre sonra da Siyonistler işgal edilmiş Filistin topraklarının yakınına dek geri çekildiler.