fatih kısaparmak balon baskılı balon Tıp Sözlüğü - Siyaset Forum

PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Tıp Sözlüğü


Cerrah
03-19-2009, 17:19
A

Abazi : Merkez ve sinir sistemi hastalıkları olmaksızın da görülebilen, yürüme yeteneğinin yitirildiği hareket kusuru

Abdomen : Karın, batın

Abdominoplatik: Laparoplastik

Abdüksiyon: Kol yada bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey ekseninden yana doğru hareketi

Abiyogenez: Canlıların cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş

Ablasyon: Cerrahi girişimle patolojik bir oluşumun alınmasını belirten terim

Abrasyon: Derinin yüzeysel katmanlarındaki lezyon

Abortus: Çocuk düşürme,düşük

Absans: Kısa süreli şuur kaybı

Abse: Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum

Absorbsiyon: Emilme, örnsindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir

ACE: Anjiyotensin dönüştürücü enzim için kullanılan kısaltma

Açık dolaşım: Kanın damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılıp, madde alış-verişi olduktan sonra toplayıcı damarlarla kalbe dönmesine denir

Adaptasyon: Canlının yaşama ve üreme şansını artıran çevreye uyumunu sağlayan ve kalıtsal olan özellikleri

Addis sayımı: 24 saatlik toplam idrardaki alyuvar ve akyuvarların sayısını ölçme işlemi

Addüksiyon: Kol ya da bacağın tamamının ya da bir bölümünün vücudun dikey eksenine doğru hareketi

Adenin: Pürin grubundan azotlu bir organik bileşik (Adenintimin protein çiftinin bir azotlu bir bileşeni)

Adenit: Salgı bezlerinin akut ya da kronik iltihabı

Adenohipofiz: Hipofizin salgıbezi yapısı gösteren ön lobu

Adenoidektomi: Adenoitlerin (geniz bademcikleri) cerrahi girişimle çıkarılması

Adenoidit: Geniz bademciklerinin iltihabı

Adenokarsinom: Mikroskobik yapısı salgıbezi özellikleri gösteren kötü huylu tümör

Adenom: Salgıbezi dokularından kaynaklanan iyi huylu bir tümör

Adenopati: Salgıbezleriyle ilgili hastalık süreci

Adenosarkom: Yapısında mikroskobik incelemeyle saptanabilen iki tür hücrenin bulunduğu kötü huylu tümör

Adenovirüs: Adenoviridae familyasından DNA içeren virüs

Adenozin trifosfat (ATP): Canlıların doğrudan kullandığı hücresel enerji molekülü, biyolojik enerji

Adinami: Kuvvetin azalması ya da kaybı

Adipoz doku: Hücrelerinde yağ kabarcıkları içeren bağ doku

Adipozite: Derialtı dokusunda aşırı yağ birikimi

Adiyadokokinezi: Elleri açıp kapama gibi birbirine karşıt hareketleri art arda hızla yapma yeteneğinin kaybı

Adjüvan: Organizmanın bağışıklık yanıtlarını güçlendirmek için kullanılan değişik yapılardaki maddelere verilen ad

Adneks: Belirli bir sistemin ana organıyla hem anatomik, hem işlevsel bağları olan yapıların genel adı

Adneksit: Dölyatağı ekleri olan yumurtalıklar ve tüplerin akut ya da kronik iltihabı

Adrenalin: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir

Adventisya: Kan damarları duvarının dış katmanı

Aeorafaji: Yemek yerken ya da yutarken sindirim sistemine aşırı hava girmesi

Aerobik solunum: Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şeklidir

Afaki: Gözde merceğinin bulunmaması

Afazi: Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur

Afrodizyak: Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim

Afoni: Ses kaybı Kısmi veya tam olabilir Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur

Aft: Ağız ya da yutak mukozasında genellikle çok sayıda yüzeysel ülserleşme

Agalaksi: Doğumdan sonra süt salgısının bulunmaması

Agenezi(aplazi): Organizmanın doku, organ ya da organ gurubu gibi bir bölümünün bulunmaması

Agenitalizm: Üreme organlarının bulunmaması

Aglütinasyon: Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır

Agnozi: Duyular aracılığıyla algılanan uyarılara anlam verme yeteneğinin yok olması

Agoni: Solunum ve kalp atımlarının düzensizleşmesi, el ve ayakların soğuması gibi yaşam belirtilerinin giderek zayıfladığı ölümden önceki durum

Agorafobi: Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur

Agrafi: Yazı yazma becerisinin kaybolması

Agramatizm: Sözdizimi açısından doğru cümleler kurarak konuşabilme yeteneğinin olmaması

Agranülositoz: Kanda ve kemik iliğinde akyuvarların iyice azaldığı ya da tümüyle yok olduğu ağır hastalık

Aguzi: Tat alma duyusunun kaybolması

Ajitasyon: Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum

Akalazya: Bir büzgen kasın yetersiz gevşemesiyle ortaya çıkan bozukluk

Akalküli: Düzenli düşünme yeteneğinde sayısal simgelerle işlem yapma güçlüğü biçiminde ortaya çıkan bozukluk

Ajite: Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan

Akinezi: Normal bir insanda kendiliğinden oluşan otomatik hareketlerin bir bütün olarak azalması ya da kaybı

Akne: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir

Akoli: Bağırsaklarda safranın bulunmadığı patolojik durum

Akomodasyon: Gözün farklı uzaklıklarda bulunan cisimleri net olarak görmek için yaptığı uyum

Akondroplazi:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür

Akrofobi: Yüksek yerlerde ya da uçak gibi hızla yükselen araçlarda bulunma korkusu

Akromatopsi: Renk algılamasının bulunmadığı görme bozukluğu
Akromegali: Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür

Akson: Sinir hücrelerinin uzun uzantısısinaptik bağlantıların sağlantığı uzantılardır

Aktif taşıma: Yarı geçirgen bir zarda maddelerin az yoğun ortamdan çok yoğun ortama enerji harcayarak geçmesi olayıdır

Aktin: Kaslarda kasılmayı sağlayan protein yapıdaki ince iplikler

Akustik Sinir: İşitme siniri

Alel: Bir karakter üzerinde aynı yada farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden herbiri

Alg: Sulu ortamda yaşayan tek hücreli organizmalardırFotosentez yada fagosite yaparak beslenir

Ambliyopi: Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği

Allantoyis kesesi: Yumurta içindeki metabolik artıkların depolandığı embriyonik kese

Alveol: Akciğerlerde genişlemiş küçük kesecik

Amino asit: Proteinlerin yapı taşıdır Bir amino asit, amino grubu (NH2) ile bir karboksil grubu (COOH) taşıyan bileşiklerdir Çok sayıda amino asit peptid bağları ile bağlanarak proteinleri oluşturur

Amnezi: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması

Amonyak (NH3): Protein metabolizması sonucu oluşan azot ve hidrojen bileşimi olan keskin kokulu bileşik

Anaerobik solunum: Hücrede moleküler oksijenin kullanılmadığı bir solunum şeklidir

Analjezik: Ağrı kesici

Anemi: Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır

Anemik: Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi

Anerji: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması

Anestezi: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir

Anizogami: Farklı şekil, büyüklük ve yapıdaki gametlerin birleşimiyle yapılan eşeyli üreme şekli

Anksiete: İç sıkıntısı, iç daralması

Anosmi: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir

Anoreksi: Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar

Ansefalit: Beyin iltihabı

Antiasit: Asit giderici

Antidiüretik hormon: Böbreklerden suyun geri emilmesini sağlayan ve hipofizin arka lobundan salgılanan hormon

Antienflamatuar: İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç

Antijen: Canlı vücuduna dışarıdan giren ve antikor oluşmasını sağlayan yabancı madde

Antikodon: tRNA'daki üçlü baz dizilişi

Antikor: Vucuda giren yabancı maddeleri(antijen) yok etmek için vücudun ürettiği savunma maddesi

Antiseptik: Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır

Antiseptiklerin Tarihi
İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür

Antiseptikler Nasıl Etki Eder?
Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir

Antispazmodik: Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim

Antistatik: Statik elektrik birikimini önleyen madde

Antitoksik: Toksin giderici

Antitüssif: Öksürük giderici

Antiviral: Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen

Anüler: Halka şeklinde

Anüri: İdrar çıkaramama

Anüs: Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı

Aorta: Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir

Aortik Anevrizma: Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme

Apandis: İnce bağırsak ile kalın bağırsağın birleştiği yerde parmak şeklinde bir çıkıntı

Apandisit: Kör barsak (apendiks) iltihabı

Apati: Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık

Apeks: Uç, tepe, zirve

Apirojen: Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan

Apne: Solunumun geçici bir zaman içinde durması

Apoenzim: Enzimin koenzim olmadan etkinlik gösteremeyen protein kısmıdır

Apopleksi: Felç, inme

Araknoit: Beynin üzerinin örten ince zar

Asetabulum: Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk

Asetilsalisik Asit: Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı

Asidoz: Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu

Aso: "Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır

Asthma: Astım Bkz Detaylı Bilgi

Aşil Tendonu: Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı (kiriş)

Atropin: Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır

Atmosfer basıncı: Atmosferin yer yüzünde bulunan her cisim üzerine yaptığı basınç Deniz seviyesinde, 760 mm'lik civa sütununun 1 cm2 alana yaptığı basınç "1 atmosfer" basıncıdır

Cerrah
03-19-2009, 17:19
B

Babinski bulgusu: Nörolojide çok önemli olan bir muayene testi Ayak tabanıın dış keranı boyunca, ucu sivri bir cismin sürtülmesiyle ortaya çıkan normal refleks, Babinski bulgusunda ters yönde gerçekleşir

BAC (bakteriyel yapay kromozom) NA parçacıklarını kopyalamakta kullanılan ve bir cins bakteride bulunan bir madde

Bağışıklık: Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur

Bakteri: Tek hücreli mikroorganizmalardır Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır

Bakteriemi: Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır

Ballismus: Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, "hemiballismus" adını alır

Bal özü:Çiçekler tarafından salgılanan tatlı ve genellikle kokulu bir sıvı

Bandaj: Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır

Barbitüratlar: Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir

Basil: Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır Örneğin Tüberküloz'un etkeni Koch adı verilen basildir

Başkalaşım: Bazı böcek ve kurbağa gibi canlıların, yumurtadan çıktıktan sonraki gelişme evrelerinde yapısal değişikliğe uğrayarak atalarına benzer hale gelmeleri

Batın: Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır

Bazal Metabolizma: Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında sarf edilen enerji miktarıdırVücut yüzeyi şahsın, boyu ve kilosundan hesap edilirTroid bezinin fazla çalışmasında, bazal metabolizma yükselir

Bazal metabolizma hızı: Besin alınması ve hareketsiz durumda vücudu canlı tutmak için gerekli enerji tüketimi

Bell Paralizi: Yüz siniri felcidir

Bence-Jones Proteini: Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein

Beriberi: B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit

Beyin: Omurgalılarda kafatası içindeki merkezi sinir sisteminin bir bölümü

Bikonkav: Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan

Bifid: İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık

Bifurkasyon: İki dala ayrılma yeri

Bilateral: Her iki tarafa ait olan, iki taraflı

Billurubin: Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya

Billüribinemi: Kanda billüribinin artması

Biopsi: Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması

Bilefarit: Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı

Bistüri: Laboratuarda kullanılan keskin bıçak

Biyogenez: Canlıların kendilerine benzeyen canlılardan oluştuğunu açıklayan görüş

Biyokütle: Belirli bir alan ve hacimde bulunan canlı ağırlığa biyokütle denir

Biyosfer: Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka Biyosferin deniz seviyesinden 8-10 km'si atmofere, 8-10 km'si okyanusların dibine doğru uzanır

Biyoteknoloji: Özellikle DNA ve hücreyle ilgili konularda kullanılan biyolojik tekniklere verilen ad

Blastula: Döllenmiş yumurtanın bölünmeler sonucu, ortası sıvıyla dolu olan bir hücre tabakasından oluşan yapı

Bone: Kemik

Botilismus: Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme

Brakiyalji: Kol ağrısı

Bradikardi: Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması

Bronchiolitis: Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir

Bronş: Soluk borusundan ayrılan akciğerlere giden iki boru

Bronşit: Bronşlarda bakterilerin yerleşip üreyerek iltihaplanması

Bowman kapsülü: Nefronun ucunda, glomerulusu saran yarım küre şeklindeki bölüm

Bül: Ciltte içi sıvı dolu kabarık oluşumlar Çapları 05 cm'den büyüktür Küçük olanlarına vezikül denir Bkz Resim - Vezikül

Büllöz: Büllerden oluşan lezyon

Cerrah
03-19-2009, 17:20
C
Caduceus: Mitolojide Tanrı'nın habercisi olan Merkür'ün asasıdır ABD ordusu tıp mensuplarının sembolü olup, tıp biliminin sembolü olan Eskülap asaından farklıdır Merkür asaının çevresinde iki yılan vardır, Eskülap'ta ise, bir yılan bulunur

Caisson Hastalığı: Vurgun Dalgıçlarda ve çok yükselen havacılarda atmosfer basıncının ani değişimlerine bağlı olarak meydana gelir

Calcaneus: Topuk kemiği

Candida: Bir mantar çeşidi

Cenin: Gelişmenin erken dönemindeki embriyoya verilen ad

Cerahat: Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır

Cerrahi: Tıbbın en eski dallarından biridir İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır

Cerumen: Kulak kiri İnsan kulağında normal olarak bulunan balmumu kıvamındaki salgıdır Bu salgının fazlalığı, kulak tıkanması ve geçici sağırlığa yol açar

Cestodiasis: Yassı solucan enfeksiyonudur

Clavicula: Köprücük kemiği

Cor: Kalp

Covper bezi: Seminal sıvının oluşturduğu bezlerden biri

Crossing-over: Eşey ana hücrelerinde gerçekleşen mayoz bölünmenin profaz I safhasında oluşan tetratların kromatitleri arasındaki parça değişimi

Caoxae: Kalça kemiği




Ç

Çekum (Caecum): İncebarsakla kalınbarsağın birleştiği yerdeki kesedir Bu bölgede, iltihaplanma, ülserasyon veya kanser görülebilir

Çenek: Tohum yaprağı Tohumun yapısındaki bitki taslağında bulunan yapraklardanherbiri

Çift çenekli bitki (Dikotiledon) :Embriyolarında iki çenek yaprak (kotiledon) bulunan bitkiler İletim demetleri gövdede belirli bir düzende yerleşmiştir

CDNA: Tamamlayıcı DNA Haberci RNA şablonundan sentezlenerek elde edilen DNA şeklinde de tanımlanabilir

Çıban: Çıbanlar, derideki ter bezleri veya kıl keselerinin enfeksiyonlarıdır

Çiçek: Akut, enfeksiyöz bir hastalıktır Her yaşta ve her cinsten kişiler bu hastalığa yakalanabilir İki tipi vardır: Variola major ve variola minor

Çil: Deride, güneşe maruz kalma sonucu beliren, ufak lekelerdir Bunlar, daha fazla, lokalize güneş yanıklarına benzetilebilir ve ekseriyetle sarışın veya kızıl saçlılarda görülen melanin pigmenti birikimidir

Cerrah
03-19-2009, 17:21
D


Dakriyoadenit: Gözyaşı bezi iltihabı

Dakriyosistit: Gözyaşı kesesi iltihabı

Dakriyosistektomi: Gözyaşı kesesinin ameliyatla çıkartılması

Dakriyosistografi: Kontrast madde verilerek gözyaşı kesesi ve kanalının radyolojik olarak incelenmesi

Dakriyosistorinostomi: Gözyaşı kanalının tıkalı olduğu durumlarda uygulanan, kesenin burun boşluğuna diranajını sağlayan ameliyat

Dakriyolit: Gözyaşı taşı

Daltonizm: Renk körlüğü

Debilite: Zeka geriliği

Defekasyon: Dışkının dışarı atılması

Defekt: Eksiklik, kusur

Defibrilatör: Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç

Deflorasyon: Kızlık zarının yırtılması

Deformite: Şekil bozukluğu

Deformasyon: Şeklini bozma

Dekübitis: Uzun süreli yatan hastalarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar

Dekompresyon: Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması

Dekonjessan: Konjesyonu (şişme) azaltan, dekonjessif

Delirium: Zehirlenmeler, ateşli hastalıklar, epilepsi, histeri ve akıl hastalıklarında görülebilen, titreme, hallüsinasyonlar ve saldırganlıkla birlikte bilincin kaybolması tablosuna verilen isim

Demans: Bunama, muhtelif formları vardırSenil Demans, Presenil Demans, Toxic Demans

Demonstrasyon: Göstererek öğretme

Dejenerasyon: Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri

Demoralizasyon: Moral çöküntü

Demiyelinizasyon: Sinir liflerinin etrafını saran myelin tabakasının kaybı

Dansimetre: Yoğunluk ölçen cihaz

Deontoloji: Aynı meslek grubunda olan insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde uyulması öngörülen ahlaki, moral değerler

Depilasyon: Kılların çıkartılması işlemi

Depresyon: Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik

Dermabrazyon: Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi

Dermatit: Cildin iltihabi durumu

Dermatoloji: Cildiye, cilt hastalıklarını inceleyen bilim dalı

Dermis: Ciltte en üst tabaka olan Epidermis'in altındaki tabakaya dermis adı verilir Bkz Lazerle Cilt Tedavisi

Dendrit: Sinir hücresinin kısa olan uzantısı
Deoksiribonukleik asit (DNA) : Canlılardaki yönetici molekül Genetik bilgileri içeren ve hücre çekirdeğinde yer alan ikili sarmal molekül

Deoksiribonukleotid: DNA'nın yapıtaşı olan molekül

Deoksiriboz: C5H10O4 bileşiminde olan ve DNA'nın yapı birimlerinden biri olan şeker Genel adı pentoz olan monosakkarit

Deplazmoliz: Plazmolize uğramış hücrenin tekrar su alarak eski haline dönmesi

Dermis: Hayvanlarda derinin alt tabakasına verilen ad

Difüzyon: Moleküllerin hareket enerjileriyle çok yoğun ortamdan az yoğun ortama hareket etmesi

Dihibrit: İki karakter bakımından melez olan bireylere verilen ad

Dikotiledon: Embriyosunda iki çenek yaprağı bulunan bitki

Diploid: 2n kromozom takımı taşıyan hücre

Disakkarit: İki mol monosakkaritin dehidrasyonu sonucu oluşan çift şeker Maltoz, sakkaroz, laktoz gibi

Diyabet: Şeker hastalığı

Doğalgaz: Yer kabuğunun içinde metan, etan gibi çeşitli hidrokarbonlardan oluşan yanıcı gaz

Doku: Belirli bir işi yapmak üzere özelleşmiş hücreler topluluğu

Dominant: Baskın gen

Döllenme: Yumurta ve spermin birleşmesi

Döllenme borusu: Spermlerin yumurtayla birleştiği ve zigotu oluşturduğu tüp

Döl yatağı: Uterus Dişi üreme sisteminde, fetusu doğuma kadar beslemek ve barındırmakla görevli kas yapısında bir organdır

Domain: Bir protein içerisinde bulunan ve kendine ait bir fonksiyona sahip bölüm Tek bir protein içindeki domain bölümleri, hep birlikte proteinin total fonksiyonunu belirler

Düşük: Fetusun, gebeliğin 28 haftasından önce ölümü, ve rahmin dışa atılmasıdır

Cerrah
03-19-2009, 17:21
E

Edema: Ödem, vücudun her hangi bir yerinde hücre dışında anormal su birikmesi

EEG: Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma

Efektör: Bir organizmanın uyarıya karşı reaksiyon gösteren vücut kısmı, örneğin kas

Effekt: Tesir, etki

Effektif: Etkili, tesirli

Efervesan: Suya atıldığı zaman küçük gaz kabarcıkları çıkartarak köpüren, eriyen

Effüzyon: Vücut boşluklarında veya doku içerisinde sıvı birikmesi "Plevral effüzyon" iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesidir

EKG: Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma

Ekinokok: Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar

Eklampsi: İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali

Ekdoderm: Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen dış tabaka

Eklem: İskelet sistemini oluşturan, iki yada daha fazla kemiğin birbirne eklendiği kısım

Eko: Yankı

Ekoloji: Canlıların birbirlriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı

Ekokardiyografi: Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem

Ekokardiyogram: Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge

Ekoensefalogram: Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi

Ekolali: Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması

Ekosistem: Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü

Eklampsi: Gebelerde plasentadan gelen toksinlerle oluşan bilinç kaybı ve konvulsiyonlarla birlikte seyreden tablo

Eksizyon: Bir dokunun çıkartılıp atılması

Ektazi: Genişleme Örn Bronşektazi

Ektoderm: Derinin en dış tabakası

Ektopi: Her hangi bir organın normal bulunması gereken yerde değilde, vücudun başka bir yerinde olması hali

Ektropion: Göz kapaklarının serbest kenarlarının dış tarafa kıvrılmaları

Ekzama: Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı Akut ve Kronik diye ayrıldığı gibi Yaş ve Kuru ekzema cinsleri de vardır

Elektroansefalografi: Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi

Elektrokardiografi: Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi

Embriyo: Yumurtanın döllenmesinden sonra, oluşan canlı taslağı

Emülgatör: Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi

Endokrinoloji: İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır

Endoderm: Embriyo gelişimi sırasında meydana gelen iç tabaka

Endokard: Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar

Endokrinolog: Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi

Endokrin bez: İç salgı (hormon) bezi

Endosperm: 3n kromozomlu besi doku

Ensefalon: Beyin

Envazyon: Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir

Enzim: Hücre içinde üretilen ve bütün hayat olatlarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki Katalizör proteinlere verilen ad Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşme sürecini hızlandırır, ancak sürecin oluş biçimini etkilemezler

Epitel: Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası

Erozyon: Deri veya mukozada görülen, sınırlı bir bölgede epitel kaybı, yüzeyel yaralar Örneğin; Cervical erozyon, halk arasında rahim ağzında yara olarak bilinir

Epididimis: Erkek üreme sisteminde, testislerin üzerinde bulunan spermlerin olgunlaştığı ve kısa bir süre depolandığı yer

Erepsin: Proteinlere etki eden ince bağırsak özsularında bulunan enzim

Ergotin: Çavdar mahmuzu özütü İlaç yapımında kullanılır

Eşey: Cinsiyet

Eşeyli üreme: Farklı iki eşey hücresinin birleşmesiyle bir canlı oluşması

Eşeysiz üreme: Bir canlının özelleşmiş üreme hücrelerini meydana getirmeden tıpatıp atasına benzer canlıların oluşmasını sağlayan üreme şeklidir

Etoloji: Canlıların davranışlarını inceleyen bilim dalı

Ecoli: Küçük boyutlu gen yapısı dolayısıyla genetik hastalık göstermeyen ve laboratuarda kolaylıkla üretilen bir cins bakteri Bu sebeplerden dolayı genetik çalışmalarda yaygın biçimde kullanılır

Elektroforesis: DNA parçacılkları ya da proteinler gibi iri molekülleri, benzeri moleküllerle birarada bulunduğu karışımlarından ayrıştırmakta kullanılan bir yöntem

Cerrah
03-19-2009, 17:22
F

Fab Fragmanı: Immünglobulin molekülünde bulunan, antijen bağlayan fragman

Fab sınıflaması: FAB terimi French-American-British sözcüklerinin baş harflerinden oluşur Akut lenfoblastik lösemi (ALL) ve akut myeloblastik lösemide (AML) neoplastik hücrelerin morfolojik özelliklerine göre yapılan bir sınıflama sistemidir FAB sınıflaması için wright boyaması, sitokimyasal boyalar ve bazı durumlarda (ör: AML - M7) elektron mikroskopla platelet peroksidaz pozitifliğinin gösterilmesinden de yararlanılır FAB'a göre ALL olguları 3, AML olguları 7 kategoriye ayrılır Hücre morfolojisine göre yapılmış bir sınıflama olmakla birlikte her grubun klinik davranışı, hatta tedaviye yanıtları farklıdır Bu sınıflamanın doğru yapılabilmesi için periferik kan örnekleri ile karar verilmesi yeterli değildir, mutlaka kemik iliği yayması incelenmelidir

Fagositoz: Yabancı bir partikülün nötrofil tarafından etkisi hale getirilmesindeki en öönemli aşamadır Sırasıyla partikülün nötrofile tutunması, hücre içine alınması, fagositik vakuol (fagozom) oluşması ve degranülasyon kademelerinden oluşur

Fallop Tüpleri: Her biri yaklaşık 10 ar cm uzunluğunda, uterusun üst köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan iki borudur Tuba uterina veya uterus tüpleri de denir

Fallot's Tetralogy: Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim

Falks Serebri: Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar

Familya: Irsi, kalıtsal, herediter

Farinks: Yutak

Fasial Sinir: Yüz siniri, yedinci kafa çifti

Fasial Paralizi: Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur

Fat: Yağ

Fatal: Öldürücü, ölümle sonuçlanan

Favizm: G-6PD eksikliği olan bazı kişilerde bakla yenildiğinde ağır seyirli bir hemolitik kriz oluşur Sadece bir kısım hastada oluşması nedeniyle bakla ile oluşan hemolizin tek nedeninin enzim eksikliği olmadığı, genetik veya immünolojik başka faktörlerin de rolü olduğu düşünülmekte ise de kesin mekanizma açıklanamamıştır Favizm oluşumu G-6PD Akdeniz tipinde sık görülür

Faz Spesifik İlaçlar: G1 spesifik: L-Asparaginaze S spesifik: Antimetabolitler, hidroxyurea, procarbazine G2 spesifik: Bleomycine, bitki alkaloidleri M spesifik: Bitki alkaloidleri

Febril: Ateşli, hummalı

Fekalit: Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı

Feçes: Dışkı

Femur: Uyluk kemiği

Ferment: Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler

Fermentasyon: Mayalanma

Ferritin: Demir elementinin vücutta depo edilen şekli

Fertil: Gelişme yeteneği olan, doğurabilen

Fertilite: Doğurma yeteneği, verimlilik

Fetus: Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim

Fetal: Fetus'a ait

Fibrin: Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde

Fibrinemi: Kanda fibrin bulunması

Fibninüri: İdrarda fidrin çıkması

Fibrom: İyi huylu bağ dokusu uru

Fibro-Sarkom: Bağ dokusunun kötü huylu tümörü

Fibröz: Lif dokusu

Fibula: Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder

Filaria: Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur

Frenik Sinir: Nervus Frenicus Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır

Cerrah
03-19-2009, 17:22
G


Galaktemi: Kanda süt bulunması

Galaktosel: Memede, içi süt dolu kist

Galaktore: Memeden kendiliğinden süt gelmesi

Galaktoz: Süt şekeri

Galaktozüri: Gebelerde idrarla galaktoz çıkması

Galaktüri: İdrarın süt görünümünde çıkması

Ganglion: Lenf bezi, bazı ufak urlara verilen isim

Gangren: Dokunun ölmesidir, ancak halk arasında daha çok bir uzvun vücuda bağlıyken ölmesi anlaşılır

Gastrit: Mide iltihabı

Gastrodüodenit: Mide ve onikiparmak barsağının iltihabı

Gastroenterit: İshalle seyreden mide barsak iltihabı

Gastroenteroloji: Mide, barsak hastalıkları bilgisi

Gastroenterelog: Mide, barsak hastalıkları mütehassısı

Gastroskopi: Hastaya yutturulan bir kamera ile midenin görerek muayene edilmesi

Gastrointestinal: Mide - barsak

Gastrolit: Mide taşı

Gastromegali: Midenin genişlemesi

Gastronomi: İyi yemek yeme bilimi

Gastroptozis: Mide düşüklüğü

Giardia: Tek hücreli organizmalardandır Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir

Giardiasis: Giardia İntestinalis adlı mikroorgnizmanın sebep olduğu hastalık

Cerrah
03-19-2009, 17:23
H

Habitüel: İtiyadi, alışkanlığa bağlı

Hallüsinasyon: Gerçekte olmayan şeyleri algılamak

Halluks: Ayak başparmağı

Halotan: Anestezik bir madde

Hamartom: Yeni oluşmuş kan damarlarında meydana gelen tümör

Hamartroz: Eklem boşluğuna kan dolması

Haşiş: Esrar, haşhaş

Hematom: Organ içerisinde veya aralarında kan birikmesi

Hemoraji: Kanama

Hemaglütinasyon: Kan yuvarlarının aglütinasyonu

Hemanjiektazi: Kan damarlarının genişlemesi

Hemanjiom: Kan damarlarından dogan urlar

Hematemez: Kan kusma

Hematosel: Testis torbalarında kan birikmesi

Hematolog: Kan hastalıkları uzmanı

Hematomiyeli: Omurilikte kanama

Herpes: Uçuk, içi sıvı dolu vezikül

Herpes Simpleks: Aynı adı taşıyan virüsün sebep olduğu çeşitli deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı dolu oluşumlar ile belirgin virütik enfeksiyon

Hiler: Hilus'a ait Örneğin, Hiler Lenf Adenopati denildiği zaman Hilus'a komşu lenf bezlerinde büyüme anlaşılır

Hilus: Organlarda büyük damar ve sinirlerin, akciğerlerde solunum yollarının giriş kapısı

Hİiperkromazi: Pigment fazlalığı gösteren

Hipofiz: Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir

Hipospadias: Penisin doğumsal bir şekil bozukluğudur İdrar yolunun son kısmı olan üretra'nın dışa açılan deliğinin normal yerinde değil, penisin alt yüzünde herhangi bir yerde olması halidir

Cerrah
03-19-2009, 17:23
İ

İhtiyozis: Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık

İdiopatik: Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen

İdeopatik trombositopenik purpura: Deri ve mukozalarda yaygın kanama odakları yanında, hafif travma sonucu kolayca kanama görülmesi, trombosit sayısının azalması ve kanama zamanının uzaması ile belirgin, sebebi bilinmeyen purpura (deri ve mukozalardaki küçük kanama) şekli


İkter: Sarılık

İktus: İnme darbe

İdiot: Doğuştan aptal

İleitis: İnce barsak iltihabı

İleum: İnce barsağın son bölümü

İleus: Barsak tıkanması

İlluzyon: Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması

İmbesil: Geri zekalı

İmitasyon: Taklit

İmmatür: Tam gelişmemiş

İmminent: Tehdit eden

İmminent Abortus: Düşük tehdidi altındaki gebelik

İmmobil: Hareketsiz

İmmün: Bağışık, bulaşıcı hastalıktan muaf

İmmünite: Bağışıklık,muafiyet

İmmünize: Bağışık kılmak

İmmünoloji: Bağışıklığı inceleyen bilim

İmmünolog: Bağışıklık uzmanı

İnflamasyon: Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon

İntermedier: Arada oluşan, meydana gelen

İntraepitelial: Epital hücreleri içerisinde

Cerrah
03-19-2009, 17:24
J

Jargon: Kelimeleri yerinde kullanamama ile karekterize anlamsız ve anlaşılmaz konuşma

Jejunum: Oniki parmak barsağından sonra gelen ince barsak bölümü

Jejunit: Jejunum iltihabı

Jigantizm: Ergenlik çağından önce oluşan hipofiz bezi tümörlerinde büyüme olayının kontrolden çıkması sonucu oluşan dev görünüm

Jinekoloji: Kadın hastalıkları ile ilgili tıp dalı

Jinekomasti: Erkeklerde memenin anormal ölçüde büyümesi

Jinjivit: Diştleri iltihabı

Joint: Eklem

Juvenil: Gençliğe ait


K

Kakozmi: Pis koku

Kalyum: Potasyum

Kardiak: Kalbe ait

Karina: Trakeanın (nefes borusu), sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad

Kaşeksi: Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali

Katabolizma: Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi

Keloid: Eski bir kesi veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır

Keratin: Tırnak ve boynuzun ana maddesi

Keratinizasyon: Boynuzlaşma

Keratit: Kornea iltihabı

Keratoma: Nasır

Keratometre: Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet

Keratoplasti: Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı

Keratoskop: Korneayı muayene aleti

Kernicterus: Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir

Ketonemi: Kanda keton cisimciklerinin bulunması

Ketonüri: Idrarla keton çıkarılması

Kızamık: Salgın yapan virütik bir çocukluk çağı hastalığıdır

Kifoz: Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad

Kist: Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir

Kist Hidatik: Bazı organlarda (daha çok karaciger, akciğer, beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi berrak su görünümünde kistler

Kist Sebase: Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler

Klostrofobi: Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur

Kleptomani: İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır

Koch Basili: Tüberküloz basiline, bulanın adına izafeten verilen ad

Kolesterol: Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar

Korpus: Gövde

Kürtaj: Küretajın kelime anlamı kazımaktır Ama burada adı geçen Kürtaj halk arasında, küçük hamileliklerde rahim içerisindeki ceninin tıbbi müdahele ile alınması kastedilmektedir Kürtaj ayrıca teşhis amaçlı da yapılabilir Yani rahim iç duvarından kazınarak örnek alınıp incelenmeside kürtaj olarak adlandırılır

Cerrah
03-19-2009, 17:24
L

Labil: Kararsız, çabuk değişen

Laktasyon: Annenin süt verme devresi

Lakrima: Göz yaşı

Lakün: Küçük boşluk, delik

Lagoftalmi: Göz kapaklarındaki bozukluk nedeniyle gözlerin tam kapanmaması hali

Lap: Lenfadenopati'nin kısaltılmış şeklidir Lenfadenopati, lenf bezlerinde büyüme anlamına gelir

Laparatomi: Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması

Laparoskopi: Ucunda kamera olan, laparoskop denilen aletle karın boşluğunun endoskopik incelenmesi

Larva: Tırtıl, kurtçuk

Larenks: Gırtlak

Larenjit: Larenks iltihabı

Larengoskop: Bogazın muayenesine yarayan aynalı ışıklı alet

Larengoskopi: Gırtlağın içinin larengoskop ile muayenesi

Lenfoma: Başlangıcını lenfoid dokudan almış ur

Lezyon: Genel anlamda henüz tam olarak niteliği tespit edilmemiş bozukluk

Ligament: Vücudun muhtelif eklemlerinde, organlarında bulunan bağlara verilen isimdir

Cerrah
03-19-2009, 17:24
M

Makro: Büyük

Makrosefali: Başın (beynin) normalden büyük olması

Magnet: Mıknatıs

Malabsorbsiyon: Emilimin bozuk oluşu

Maladi: Hastalık

Malasi: Keyifsizlik, kırıklık

Malarya: Sıtma

Male: Erkek

Malformasyon: Kusurlu oluş, sakatlık

Malfonksiyon: Her hangi bir organın yetersiz veya dengesiz görev yapması

Malin: Habis, kötü huylu

Malleol: Ayak ekleminin her iki tarafındaki kemik çıkıntılarına verilen isim

Malleus: Orta kulaktaki çekiç kemik

Malnutrisyon: Sağlık için şart olan, vitamin, mineral, protein ve benzeri maddelerin yetersiz alınmasından doğan hastalıkları tanımlayan bir terimdir

Malpraktis: Tıpta yanlış, özensiz tedavi

Mastektomi: Ameliyatla memenin alınması

Mamilla: Meme başı

Mamografi: Meme filmi

Mandibula: Alt çene kemiği

Mani: Aşırı neşe şeklinde beliren psişik hastalık

Manifest: Aşikar, gizli olmayan

Manfan Sendromu: Sebebi bilinmeyen herediter genetik bir hastalık

Marihuana: Esrar

Mastektomi: Memenin her hangi bir rahatsızlık nedeniyle alınmasıdır Basit mastektomi sadece meme dokusunun çıkartılmasıdır Radikal mastektomi ise, kanser vakalarında baş vurulan memeyle birlikte, memenin altındaki kasların ve koltuk altındaki lenf bezlerinin de çıkartılmasıdır

Mastitis: Memenin iltihabıdır, emziren annelerde sütün birikmesi nedeniyle veya meme başındaki çatlak nedeniyle sık rastlanan bir durumdur

Mastoidektomi: Mastoid hücrelerin iltihaplanması nedeniyle mastoid kemiğin çıkartılması ameliyatıdır

Mastoidit: Kulak arkasında bulunan mastoid kemikteki, mastoid hücrelerinin iltihabıdır Genellikle orta kulak iltihaplarını takip eder

Mazohist: İşkenceden zevk alan, işkence tarzı hareketlerden cinsel haz duyan

Menenjit: Beyin zarlarının (Meninkslerin) iltihabıdır

Menopoz: Adetten kesilme

Menstrual: Menstruasyonla ile ilgili, adet görme ile ilgili

Menstrual Siklus: Adet görme dönemleri, iki adet arası

Mentruasyon: Adet görme, ay başı Kadınlarda periodik kanama

Mental Reterdation: Zeka gelişiminde gerilik

Metastatik: Metastaz yapmış lezyona verilen isim (Başka bir organdan atlamış tümöral oluşum)

Metastaz: Herhangi bir organdaki kanser hücrelerinin, vücudun başka bir bölümüne atlamasıdır

Mitoz: Hücre bölünmesi

Miyom: Uterus adalesinin iyi huylu tümörüdür

Mukolitik: Mukus'u eriten anlamındadır Yani, akciğerlerde oluşan ve katılığı nedeniyle çıkarılmakta güçlükle karşılaşılan mukus'un (balgam) kıvamını azaltarak, atılmasını sağlayan ilaçlar

Mukoza: Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası

Cerrah
03-19-2009, 17:25
N

Narkoanaliz: Psikanalize yardımcı olmak amacıyla, bir narkotik ilacın kullanılmasıdır

Narkolepsi: Önüne geçilemiyecek kadar şiddetli uyuma eğilimi

Narkoz: Ameliyat yapmak için duyu, hareket ve bilincin damar yolu veya solunum yolu ile narkotik madde verilerek uyuşturulmasıdır

Narkotik: Uyutucu, uyuşturucu

Narsizm: Kendi kendini sevmek anlamına gelirAslında gelişimin normal bir safhasını teşkil eder, ancak hayatın ileri devrelerinde varlığı anormal sayılır

Natal: Doğuşa ait

Nazal Kemik: Burun kemiği

Nazofarinks: Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge

Natrium: Sodyum

Naturel: Normal, tabii

Nausea: Mide bulantısı

Nebulizer: Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet

Neonatal: Yeni doğana ait

Neoplazi: Patalojik anlamda yeni doku oluşumu

Nöroloji: Asabiye, sinir hastalıkları

Nöroşirürji: Beyin cerrahisi

Nodül: Yuvarlak, çapı 1 cm'den küçük patolojik oluşumlar

Cerrah
03-19-2009, 17:25
O

Obduksiyon: Otopsi

Obez: Şişman

Obezite: Şişmanlık

Obje: Görülebilen veya dokunulanilen herhangi bir şey

Objektif: Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen

Obliterasyon: Vücuttaki boşlukların tıkanması

Observasyon: Müşahade

Obsesyon: Daimi endişe,fikri sabit, nöroz

Obstrüksiyon: Tıkanma, engel

Obstetri: Doğum bilgisi

Odiogram: Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür

Oedipus Kompleksi: Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bilinçsiz yakınlık nedeniyle babasını kıskanması ve bununla ilgili ruhsal bozukluklar kompleksine verilen isimdir

Odontoid: Diş şeklinde

Oftalmik: Göze ait

Oftalmopleji: Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan tablo

Oftalmoloji: Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı

Oftalmoskop: Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet

Oftalmoskopi: Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi

Oftalmolojist: Göz hastalıkları uzmanı, göz mütehassısı

Oftalmonometri: Göz içi basıncın ölçülmesi

Okkult: Gizli, kapalı

Oklude: Kapalı, tıkalı

Oksiput: Başın arka kısmı

Okulomotoryus: Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir 3kafa çifti Nervus Oculomotorius

Oküler: Göze ait

Olekranon: Dirsekteki çıkıntı

Olfaktoryus: Koku siniri Nervus Olfactorius

Oligüri: İdrarın normalden az çıkartılması

Oligo: Geri, küçük

Oligodendroglioma: Sinir sistemi destek dokusuna ait, özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör

Oligospermi: Menide spermatozoidlerin normalden az oluşu

Omentum: Karın içerisinde, barsakları örten oluşum

Onanizm: Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin

Onkoloji: Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı

Opak: Donuk, şeffaf olmayan

Operabl: Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan Aksi; inoperabl

Operasyon: Cerrahi müdahale, ameliyat

Opiat: Afyonlu ilaç, uyuşturucu

Opistotonus: Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali Örn Tetanozda

Osteogenesis: Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi

Osteogenesis İmperfekta: Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık

Osteojenik: Kemik yapıcı

Osteoid: Kemik gibi, kemiğimsi

Osteoliz: Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi

Osteomalasi: Kemiklerin yumuşaması ile karekterize bir hastalık

Osteomiyelit: Kemik iltihabı

Osteofit: Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar

Osteoplasti: Kusurrlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı

Ovoblast: Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi

Ovosit: Olgunlaşma devresinden önceki dişi cinsiyet hücresi

Ovülasyon: Kadınlarda yumurtalıklarda ovüm'ün (Yumurtanın) atılmasıdır Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14 günler arasında olur

Cerrah
03-19-2009, 17:26
Ö

Ödem: Vücutta anormal miktarda su toplanmasıdır Kalp, damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı allerjik durumlarda ve beyin travmalarında ciddi sonuçlar doğurabilir

Ödipus Kompleksi: Bkz Odipus Kompleksi

Östaki Borusu: Orta kulakla nazofarenksi birleştiren, atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeliyen yola verilen isimdir

Östrojen: Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sekonder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlıyan hormondur

Ötenazi: Kısaca ölüm hakkı da denilebilir Tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda, hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidirYasal değildir

Özefagus: Yemek borusuna verilen isimdir, yutak ile mideyi birleştirir


P

Pakimenenjit: Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır

Pandemi: Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir

Palilali: Psikolojik bir bozukluk olup, aynı cümle veya kelimenin bir çok defa tekrarlanmasıdır

Palyatif: Hafifletici

Palpasyon: Elle dokunularak yapılan muayene

Palpitasyon: Kalp çarpıntısı

Palsy: Felç, inme

Pan: Bütün

Panaris: Tırnak yatağı iltihabı, dolama

Panarterit: Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum

Pankardit: Kalbin bütün zarlarının iltihabı

Pankreas: Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler

Pankreatit: Pankreas iltihabıdır

Panoftalmi: Gözün bütün tabakalarının iltihabı

Pansinüzit: Bütün yüz sinüslerinin iltihabı

Papillom: Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler

Papillokarsinom: Kötü huylu papillom

Papaverin: Opiumdan elde edilen, düz kasların spazmını çözücüetkiye sahip bir alkaloid

Papillit: Görme sinirinin retinaya girdiği yerin (optik papilla) ödemli iltihabı

Papül: Ciltteki, sınırları belirgin, kabarık, 1 cm'den küçük çaplı lezyonlardır Resim - Papül

Para: Yanında, yan Örn Para-aortik aortun yanında

Parakardiak: Kalbin yanında, kalbe komşu

Paralitik: Felç olan, felçli kişi

Paralizi: Felç

Paramedian: Orta hattın yanında, orta hatta yakın

Paramedikal: Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren

Paranazal: Burun boşluğunun yanında, buruna komşu

Parankim: Bir organ yada bezin görev gören dokusudur Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır

Paraozefageal: Özefagusun (yemek borusu) yanında yer alan

Parapleji: Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali

Paraparezi: Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması

Paratiroid: Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim

Paratiroidektomi: Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması

Paratrakeal: Nefes borusunun yanında yer alan

Paravertebral: Omurganın (Vertebral Kolon) yanında yer alan

Parazitemi: Kanda parazit bulunması

Parazit: Asalak

Parasentez: İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı

Parenkim: Organın kendine özel doku yapısı

Parenteral: İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi

Parestezi: Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar

Parietal Kemik: Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim

Paroksismal: Ani ve geçici krizler halinde gelen

Parsiyel: Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi

Partikül: Parçacık, zerre

Partus: Doğum

Parotis Bezi: Kulak altı tükrük bezi

Parotitis: Kabakulak

Patella: Diz kapağı kemiği

Patojen: Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar

Patogenez: Hastalığın esas ve gelişimi

Patognomonik: Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi

Patolojik: Normal olmayan, hastalıklı

Patolog: Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi

Pediatri: Çocuk hastalıkları ile uğraşan tıp dalı

Pediatrist: Çocuk hastalıkları uzmanı

Pelvis: Leğen kemiği

Penis: Erkek cinsel organı

Periton: Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır

Peritonit: Peritonun iltihabıdır

Peroral: Ağız yolu ile

Peteşi: Ciltte nokta biçiminde kanamalar (Damar dışına kan çıkması)

Phenotype: Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü, aynı tür fertlerini belirleyen, gözle görülebilen özelliklerin tümü

Pitriasis: Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen, bazan kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır Çeşitli türleri vardır, bunlardan Pitriasis versicolor'da deniz mevsimlerinde hasta olan bölge güneş ışını almadığı için daha belirgin hale gelir

Plak: Plak, dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir Yüksekliğine oranla kapladığı alan geniştir ve keskin bir kenarı vardır Plaklar en sık sedef hastalığında (psöriasis) görülür

Plevra: Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar

Plevral: Plevraya ait

Plörezi: Plevra iltihabı Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesi

Plörit: Plevranın, sıvı birikmeksizin kuru iltihabı

Polikistik: Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır Polikistik böbrek, polikistik meme gibi

Polip: Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış, saplı iyi huylu küçük ur

Prostat: Erkeklerde mesanenin altında ve idar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez

Prostatit: Prostat iltihabı

Psoriasis: Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir Sık rastlanan, özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer bölgelerinde rastlanan simetrik, kırmızı, kabuklanma ve pullanma gösteren bir cilt hastalığıdır Sebebi bilinmemektedir Bkz Resim

Pulmoner: Akciğer veya akciğerlerle ilgili

Pulmoner Arter: Akciğerin büyük besleyici arteri

Purpura: Deri ve mukozalardaki küçük kanamalar


Püstül: Ciltte, içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır

Cerrah
03-19-2009, 17:26
R

Rabies: Kuduz

Radius: Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir

Radikal: Sebebe yönelik, köklü

Radikül: İnce dal, küçük kök

Radikülit: Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır

Radikülopati: Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık

Radyoaktif: Radyasyon yayan özelliğe sahip

Radyodermatit: Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit

Radyoloji: Genel anlamda X ışınları,ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır

Radyoterapi: Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi

Rahim: Uterus, döl yatağı

Raşitizm: D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktırKemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder

Refraksiyon: Kırılma

Refraktometre: Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz

Rejenerasyon: Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri

Rejional: Bir bölgeye ait

Regresyon: Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması

Regurjitasyon: Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi

Rehabilitasyon: Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma

Relaksin: Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon

Remisyon: Hastalık belirtilerinin sönmesi

Renal: Böbrekle ilgili

Renal Arter: Böbrek arteri

Reproduktif: Çoğalabilen

Respirasyon: Solunum, nefes almak

Respiratuvar Sistem: Solunum sistemi

Retansiyon: Birikme, toplanıp kalma (Örn İdrar retansiyonu; idrar tutulması, idrar yapamama)

Retiküler: Ağ gibi, ağ biçiminde

Retina: Gözün en iç tabakası, ağ tabaka

Retinit: Retina iltihabı

Retrobulber: Göz küresinin arka kısmı

Retrobulber Nörit: Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu

Retrogressiv: Gerileyen

Retroperitoneal: Periton zarının arkasında

Retroversi: Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması

Revaskülarizasyon: Yeniden damarlanma

Reynaud: Sebebi bilinmeyen, daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır

Rezeksiyon: Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması

Rezidü: Artık, bakiye

Rezidüel: Kalan, artan ( Örn Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar)

Rezistan: Mukavim, dirençli

Rezistans: Direnç, mukavemet

Rezorbsiyon: Emilme

Cerrah
03-19-2009, 17:26
T

Tabes Dorsalis: Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik, yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden tabloya verilen isimdir

Talamus: Orta beyindeki bir cekirdek grubuna verilen addır

Talasemi: Kalıtsal bir kan hastalığıdır Akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür

Tak****: Çok hızlı solunum

Tartar: Diş taşı

Telenjektazi: Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar

Telekardiofon: Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet

Telepati: Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması

Temporal Bölge: Şakak bölgesi

Tendinit: Tendon iltihabı

Tendon: Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar

Tenesmus: Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen, ağrılı işeme veya defekasyon duygusu

Tenya: Barsak paraziti, şerit, yassı solucan

Testosteron: Erkek **** hormonuna verilen addır

Tremor: İrade dışı titremelere verilen addır Örneğin, Hipertiroidi (Tiroid bezinin fazla çalışması) adı verilen rahatsızlıkta ellerde görülen ince amplitüdlü titremelere tremor adı verildiği gibi, Parkinson da görülen kaba ve büyük amplitüdlü titremelere de tremor denir

Tromboz: Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır

Cerrah
03-19-2009, 17:27
U

Ulcus: Bkzülser

Ulna: Önkolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında) bulunanıdır

Ultrasound: İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları Ultra-ses

Ultrasonografi: Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir Şua söz konusu değildir

Ultraviole: Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar

Ureter: Sidik borusu

Uterus: Rahim, döl yatağı

Uterus Bicornis: Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür

Uvula: Küçük dil

Cerrah
03-19-2009, 17:27
V

Vagotomi: Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir

Vagus: Nervus Vagus onuncu kafa siniridir, kafatasından çıktıktan sonra mide, barsak sisteminin bir kısmına, kalp ve akcigerlere dallar verir Bu sistemlerin fonksiyonlarında önemli rol oynayan bir sinirdir

Vajen: Kadın cinsel organı

Vajinit: Vajina iltihabı

Vaksın: Aşı, Bkzaşı çeşitleri; attenüe, otojen, BCG, polivalen, sabin, salk

Varis: Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişliyerek kıvrımlı bir hal almasıdırYüzeyel olduğu gibi derin venlerde de varis gelişebilir

Varikosel: Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu

Vaskülit: Damar iltihabı

Vazodilatasyon: Damar genişlemesi

Vazodilatör: Damar genişletici etkiye sahip ilaç, madde

Vazokonstrüksiyon: Damarları büzülmesi, kasılması

Vazokonstrüktör: Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde

Vazospazm: Damar kasılması, büzülmesi

Vejetaryen: Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez

Ven: Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar

Vertigo: Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir Vertigodan kastedilen labirentit, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır

Vitiligo: Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler

Cerrah
03-19-2009, 17:27
Y

Yabancı Cisimler: Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir

Yağ Embolisi: Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur

Yağlı Dejenerasyon: En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir

Yalancı Gebelik: Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur Bu duruma yalancı gebelik denir Daha çok psikolojik menşelidi

Cerrah
03-19-2009, 17:28
Z

Zar: Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adıdır

Zatürree (Pnömoni) : Akciğer dokusunun iltihabı Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil mikrobik etkenlerin yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir

Zayıflık: Kişinin vücut ağırlığının yaşına, cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması

Zehir: Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde Zehrin en tipik özelliği bu zararlı etkisini en küçükdozlarda bile göstermesidir

Zehirlenme: Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalıkhaline ya da ölüme yol açar

Zeka: Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü

Zeka Geriliği: Zihinsel gelişmenin yavaşlığı Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür

Zeka Yaşı: Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü

Zigoma: Gözlerin alt ve yan kısımlarında, elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi

Zigot: Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre

Zona: Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı Herpesvirüs

Zoofili: Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu Genellikle aşırı duygusal, destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış kişilerde (bekarlar, çocuksuz çiftler vb) görülür



ALINTIDIR..