Sami Selçuk’un ismi bir hayli uzun ve enteresan yeni kitabı üzerine çevremden arayanlar, meraklı sorular yöneltenler oldu. Kitapta, Ergenekon davası sürecinde yapılan yanlışlar sıralanmış; hatta adından başlayarak davanın kirletildiğini yazmış. Buradan da yazar davanın daha baştan kirletildiği hükmüne varmış.

Batıgil Demokrasinin ve Hukukun Doğugil Serüveninden kesitler/ Adıyla Siyasallaşan Dava: Ergenekon. Kitabın adı bu...

Okumaya fırsat bulamadım ama konu güncel olduğuna göre ihtimal ki star gazetesinde yayınlanan yazılar ağırlıklıdır.

Çevremdekiler, ‘Yoksa, Sami Selçuk Ergenekon’u mu savunuyor?’ anlamına gelen sorular soruyorlar.

Sami Bey’in, bu konuyla ilgili tavrını, yaklaşımını ve tek yönden değil her açıdan analiz eden bütüncül bakışını biliyoruz. Ergenekon davasına karşı tavırlarıyla bilinen gazetelerin ara ara onun yazılarına sığındıklarını, manşetlerine taşıdıklarını da görüyoruz. Yazıların işlerine gelen yönlerini itinayla ayırarak...

Kitabı okumadığımı tekrarlayarak; her kim bana Sami Bey’in Ergenekon’u müdafaa ettiğini söylerse itiraz ederim. Kitabın adı daha baştan bu kanaati üretiyor olsa bile...

Peşin hükmüm odur ki, Sami Selçuk bir şeye itiraz ediyorsa bu muhakkak hukuk adına bir itirazdır. Herkesin, hatta savcıların bile o eleştirileri dikkate almalarında fayda vardır.

Sami Bey, yalnızca tecrübeli bir hukuk adamı değil, aynı zamanda bir akademisyen yani bir hukuk hocasıdır. Eli kalem tutan bir aydındır. Yakın geçmişte, demokrasinin en kritik eşiklerinde ait olduğu sınıfın hilafına hukuk ve özgürlükler lehine tavır koyabildiği unutulmamalıdır. Zor zamanda, zor olanı yapmak gibi özel bir sicile sahiptir.

Dolayısıyla, Sami Selçuk içinde darbe, cinayet, provokasyon ve nihayet bugünden geriye doğru karanlık faili meçhuller tarihini sorgulayan bir davaya karşı olamaz.

Türkiye’nin ilk kez darbe teşebbüsünü ve darbe müteşebbislerini yargılama aşamasına geldiğini göz ardı ediyor olması düşünülemez. Eleştirilerinin derinlikli olduğunu unutmadan, doğru okumak lazımdır.

Peki tersini düşünelim. O veya bir başka star yazarı Ergenekon’a bir şekilde destek verse ne olur? Hiçbir şey... Bu gazetede her farklı görüş yer bulabilir, buluyor, bulmaya da devam edecek. Bütün güçleriyle Ergenekon’u sulandırmaya, önemsizleştirmeye, çarpıtmaya çabalayan ve bu yüzden de köşelerinden tek ses çıkan gazeteler gibi olamayız...

Her görüş yazılabildiğine göre, her itiraz da yapılabilmelidir.

Mesela...

Sami Selçuk, tıpkı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ gibi ‘Ergenekon’ kelimesine itiraz etmektedir. Selçuk, Başbuğ’dan daha da ileri giderek bu adın konulmasının tek başına davayı siyasallaştırdığını iddia etmektedir. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. Yine, Sami Selçuk’un Ergenekon’la 1894 Fransa’sının meşhur Dreyfus davası arasında kurduğu benzerlik de zorlama bir görüştür. Arada anlamlı bir benzerlik yoktur.

Soruyu şöyle soralım.

Bir davaya isim koymakla o dava siyasallaşmış olur mu? Olmaz... Bütün önemli davaların bir ismi vardır. Kaldı ki ‘Ergenekon’ adını koyan bizzat terör örgütü kurmakla itham edilen ve o örgütün üyesi olmakla iddia edilen şahıslardır.

Her büyük davanın sembolleştiği bir adı olur. Nihayet, Sami Bey’in örnek verdiği Dreyfus Davası da adını Alfred Dreyfus’tan almıştır. Bugünden geriye bakıp ‘Şahıs adı verilmesi davayı hukuktan uzaklaştırmış, kişiselleştirmiştir’ denilebilir mi?

Kaldı ki Ergenekon davasında ‘silahlı terör örgütü suçlaması’ başlı başına o kadar önemlidir ki davanın adına takılmak ne kadar anlamlıdır, diye sormak geliyor içimden. Yani, ‘terör örgütü’ tamam da hiç olmazsa adı Ergenekon olmasın demek de çok anlamlı görünmüyor.

Tartışacağız, bir yol bulacağız. Türkiye böylesine büyük süreçler konusunda biraz tecrübesiz. Sabır ve enerji lazım.

Esasen bütün bunlar, yazılanlar çizilenler, yapılan yorumlar Ergenekon Davası’nın tarihsel öneminin zannettiğimizden büyük olduğunu gösteriyor.


Mustafa Karaalioğlu - Star