Bilal Baştan
04-03-2011, 08:24
Eski dosyaların açılma zamanı gelmedi mi?
Ahmet’in Mehmet’in üç kuruşluk dosyası değil.
Ahmet’in Mehmet’in dosyalarına bakan yüksek yargı üyelerinin.
Yargıtay üyelerinin.
Ve dahi Danıştay üyelerinin.
Evet, düne kadar yüksek yargıdakiler aleyhine yapılan şikayetler, “Yapılacak işlem olmadığından” şeklinde absürd bir ifade ile geri çevriliyordu..
Gerekçe merekçe yok..
Adam yüksek hakim.. Ama bir bakıyorsunuz, “PKK’dan yararlanmamız lazım” diyor. Adeta politikaya soyunmuş, teröristten bile nemalanmaya bakıyor.
Bu adamın, yüksek yargıda verdiği kararlara biz nasıl güveneceğiz?
Bir başkası, bağımsız yargının en tepesinden bir yerde..
Politikacılara küfür ediyor..
Şikayetçi oluyorsunuz.
“İşlem yapılmasına gerek olmadığına” deyip, geri çeviriyorlar..
İyi de, yüksek yargıdakiler için, küfür etme özgürlüğü mü var?
Hakaret etme ayrıcalığı mı var?
Bir başka olayda, yüksek yargı üyesi, avukat arkadaşına soruyor: “Bozma mı istiyorsun, onama mı?”
Bu kadar ucuzlamış iş, sizin anlayacağınız.
“Sadece istediğin sonucu söyle, biz hallederiz” diyor, yüksek yargı üyesi..
Ama bu olay, Yargıtay’ın tepe kurulunda, “İşlem yapılmasına gerek olmadığına” kararı ile sonuçlanıyor..
Çünkü Yargıtay’ın tepesindeki kurulun, hesap vereceği kimse yoktu..
Ne görevden alınabiliyorlar, ne de yargılanabiliyorlar.
Bunların tümü, kendi arkadaşlarının verecekleri kararla mümkün.
Onlar da, kendi arkadaşları aleyhine karar vermeyeceklerine göre..
O zaman hangi suç işlenirse işlensin, cevap aynı: “İşlem yapılmasına gerek olmadığına!”
Gel gelelim; uzun mücadeleler sonucunda, Yargıtay’da da, Danıştay’da da dengeler değişti.
Artık yargıyı şahsi ideolojileri doğrultusunda kullananların hakimiyeti sona erdi..
Yeni seçilen yüksek hakimler, mazbatalarını aldılar, görevlerine başladılar.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu yeniden oluştu..
Artık, halkın gözünün içine baka baka işlenen o malum suçlar için, “iki satırlık yazı ile dosyayı kapatma” kararlarını, yeniden ele alıp, sonuçlandırmak gerekmez mi?
“PKK’dan yararlanmayı teklif eden ey yüksek hakim. Gel bakalım buraya.. Ne demek bu, teröristten yararlanmak?” diye sormanın zamanı gelmedi mi?
Başbakan’a, TBMM’ye küfür eden yüksek yargıca, “Gel bakalım buraya. Sen kime küfrediyorsun?Kime bu hakaretleri ediyorsun?” demenin zamanı gelmedi mi?
Fotokopi üzerinden dosyalar birleştirenlere, tahliye kararları verenlere, bunun için önceden pazarlık yapanlara, “Gelin bakalım buraya.. ‘Şu sanığı tahliye edersen, Yargıtay Başkanlığı için şansın artar’ deme rezilliğini siz nasıl sergilersiniz? Bir sanığı tahliye etme karşılığında,Yargıtay Başkanı nasıl olunur? Bunu nasıl dile getirebilir, pazarlığını yapabilirsiniz?” deme zamanı gelmedi mi?
Görüyoruz işte, yukarıdaki skandalların içinde yer alan veya içinde yer alanları destekleyen yüksek yargıdakiler, görevden ayrılır ayrılmaz, hep CHP kadrosundan bir yerlere geliyorlar.
Son ayların tartışmalı isimlerine bakın.
HSYK’da büyük tartışmalara sebep olan KadirÖzbekCHP’den milletvekili adayı..
YARSAVGenel Başkanı E.Ülker Tarhan CHP’den milletvekili adayı.
Tutuklandığında, Yargıtay Başkanlığı seçimi bile tahliyesi üzerinden pazarlık konusu yapılan İlhan Cihaner CHP’den milletvekili adayı..
Son olarak da, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi eski Başkanı Mustafa Kıcalıoğlu, CHP kontenjanından,İş Bankası yönetim kurulu üyeliğine getiriliyormuş..
Oh ne güzel, ne âlâ memleket burası..
4.Daire’de, muhafazakar insanların aleyhine onlarca karar ver.
Muhafazakar birisi davacı ise, davasının reddine, muhafazakar kişi davalı ise, davanın kabulüne..
CHP’nin taraf olduğu ihtilafların büyük çoğunluğunda, CHP lehine..
Sonra emekli olduğunun hemen ertesinde, CHP kontenjanından, büyük bankalardan birisinin yönetim kurulu üyeliğine.
Böyle şey olur mu?
Söyleyin, böyle yargı olur mu?
Ahmet’in Mehmet’in üç kuruşluk dosyası değil.
Ahmet’in Mehmet’in dosyalarına bakan yüksek yargı üyelerinin.
Yargıtay üyelerinin.
Ve dahi Danıştay üyelerinin.
Evet, düne kadar yüksek yargıdakiler aleyhine yapılan şikayetler, “Yapılacak işlem olmadığından” şeklinde absürd bir ifade ile geri çevriliyordu..
Gerekçe merekçe yok..
Adam yüksek hakim.. Ama bir bakıyorsunuz, “PKK’dan yararlanmamız lazım” diyor. Adeta politikaya soyunmuş, teröristten bile nemalanmaya bakıyor.
Bu adamın, yüksek yargıda verdiği kararlara biz nasıl güveneceğiz?
Bir başkası, bağımsız yargının en tepesinden bir yerde..
Politikacılara küfür ediyor..
Şikayetçi oluyorsunuz.
“İşlem yapılmasına gerek olmadığına” deyip, geri çeviriyorlar..
İyi de, yüksek yargıdakiler için, küfür etme özgürlüğü mü var?
Hakaret etme ayrıcalığı mı var?
Bir başka olayda, yüksek yargı üyesi, avukat arkadaşına soruyor: “Bozma mı istiyorsun, onama mı?”
Bu kadar ucuzlamış iş, sizin anlayacağınız.
“Sadece istediğin sonucu söyle, biz hallederiz” diyor, yüksek yargı üyesi..
Ama bu olay, Yargıtay’ın tepe kurulunda, “İşlem yapılmasına gerek olmadığına” kararı ile sonuçlanıyor..
Çünkü Yargıtay’ın tepesindeki kurulun, hesap vereceği kimse yoktu..
Ne görevden alınabiliyorlar, ne de yargılanabiliyorlar.
Bunların tümü, kendi arkadaşlarının verecekleri kararla mümkün.
Onlar da, kendi arkadaşları aleyhine karar vermeyeceklerine göre..
O zaman hangi suç işlenirse işlensin, cevap aynı: “İşlem yapılmasına gerek olmadığına!”
Gel gelelim; uzun mücadeleler sonucunda, Yargıtay’da da, Danıştay’da da dengeler değişti.
Artık yargıyı şahsi ideolojileri doğrultusunda kullananların hakimiyeti sona erdi..
Yeni seçilen yüksek hakimler, mazbatalarını aldılar, görevlerine başladılar.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu yeniden oluştu..
Artık, halkın gözünün içine baka baka işlenen o malum suçlar için, “iki satırlık yazı ile dosyayı kapatma” kararlarını, yeniden ele alıp, sonuçlandırmak gerekmez mi?
“PKK’dan yararlanmayı teklif eden ey yüksek hakim. Gel bakalım buraya.. Ne demek bu, teröristten yararlanmak?” diye sormanın zamanı gelmedi mi?
Başbakan’a, TBMM’ye küfür eden yüksek yargıca, “Gel bakalım buraya. Sen kime küfrediyorsun?Kime bu hakaretleri ediyorsun?” demenin zamanı gelmedi mi?
Fotokopi üzerinden dosyalar birleştirenlere, tahliye kararları verenlere, bunun için önceden pazarlık yapanlara, “Gelin bakalım buraya.. ‘Şu sanığı tahliye edersen, Yargıtay Başkanlığı için şansın artar’ deme rezilliğini siz nasıl sergilersiniz? Bir sanığı tahliye etme karşılığında,Yargıtay Başkanı nasıl olunur? Bunu nasıl dile getirebilir, pazarlığını yapabilirsiniz?” deme zamanı gelmedi mi?
Görüyoruz işte, yukarıdaki skandalların içinde yer alan veya içinde yer alanları destekleyen yüksek yargıdakiler, görevden ayrılır ayrılmaz, hep CHP kadrosundan bir yerlere geliyorlar.
Son ayların tartışmalı isimlerine bakın.
HSYK’da büyük tartışmalara sebep olan KadirÖzbekCHP’den milletvekili adayı..
YARSAVGenel Başkanı E.Ülker Tarhan CHP’den milletvekili adayı.
Tutuklandığında, Yargıtay Başkanlığı seçimi bile tahliyesi üzerinden pazarlık konusu yapılan İlhan Cihaner CHP’den milletvekili adayı..
Son olarak da, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi eski Başkanı Mustafa Kıcalıoğlu, CHP kontenjanından,İş Bankası yönetim kurulu üyeliğine getiriliyormuş..
Oh ne güzel, ne âlâ memleket burası..
4.Daire’de, muhafazakar insanların aleyhine onlarca karar ver.
Muhafazakar birisi davacı ise, davasının reddine, muhafazakar kişi davalı ise, davanın kabulüne..
CHP’nin taraf olduğu ihtilafların büyük çoğunluğunda, CHP lehine..
Sonra emekli olduğunun hemen ertesinde, CHP kontenjanından, büyük bankalardan birisinin yönetim kurulu üyeliğine.
Böyle şey olur mu?
Söyleyin, böyle yargı olur mu?