|
|
|
|
#1 |
![]() Efendimiz, “Ya Ebu’l-Heysem!” diye seslenince çocuk, yerinden bir ok gibi fırlayıp kapıyı açarak, “Baba kalk, Resûlullah geldi!” diyordu. Hz. Ebu’l- Heysem, neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen kapıya koştu. Gözlerine inanamıyordu. Gecenin bu saatinde, hanesini Sultanlar Sultanı şereflendirmişti Bir insanın evinde en çok değer verilen ve hakkında konuşulan şahsın kim olduğunu evlerdeki çocuklardan öğrenmek mümkündür. Sahabeden Hz. Ebu’l-Heysem’in saadet hanesinde yaşanan şu hadise bunun en canlı örneğidir: Bir gece yarısı Allah Resûlü, şiddetli açlıktan ızdırap çeker hâle gelmişti. Mübarek evinden çıktı, bir tarafa doğru yürümeye başladı. Biraz sonra da karşıdan birilerinin geldiğini hissetti. Dikkatini oraya çevirdi, tanımıştı... Bu, hayatının hiçbir anında O’ndan ayrılmayan bahtiyar insan Hz. Ebû Bekir’di. İki dost selâmlaştı. Allah Resûlü, “Ey Ebû Bekir! Gecenin bu vaktinde seni dışarıya çıkaran nedir?” dediler. Ebû Bekir (radıy u anh), Allah Resûlü’nü görünce derdini unutuvermiş ve sorulan soruya cevap verme yerine, “Anam babam Sana feda olsun Yâ Resûl , Sen niye çıktın?” demişti. EBU’L-HEYSEM’E GİDELİM! Fahr-ı Kâinat, durumunu anlattılar. Tam bu esnada bir karartı daha belirmişti. Belli ki bu uzun boylu, görkemli insan Hz. Ömer’di (radıy u anh), Söz Sultanı Efendimiz, Hz. Ömer’e de (radıy u anh) niçin oralarda dolaştığını sordu. O da, aynı cevabı verdi, “Açlık, Ey Allah’ın Resûlü, açlık beni dışarıya çıkardı” dedi. Efendimizin hatırına, Ebu’l- Heysem geldi. Evi o taraflardaydı. Gündüz de onu bağında görmüştü. Ebu’l- Heysem, hiç olmazsa onlara hurma ikram eder ve açlıklarını yatıştırırlardı. “Gelin Ebu’l-Heysem’e gidelim” dediler. Ebu’l- Heysem’in (radıy u anh) evine vardılar. Ebu’l- Heysem (radıy u anh) ve hanımı uyuyordu. EVİNİ ŞEREFLENDİRİYOR Evde, bir de küçük çocukları vardı. Yaşı, beş veya altıydı. Önce kapıyı Hz. Ömer (radıy u anh) çaldı. O gür sesiyle “Ya Ebu’l-Heysem!” diye seslendi. Ebu’l-Heysem (radıy u anh) ve hanımı bu sesi duyamamıştı. Fakat, yatağında mışıl mışıl uyuyan o yavru, birden yatağından fırladı, “Baba kalk! Ömer geldi!” dedi. Ebu’l-Heysem (radıy u anh), çocuğunun rüya gördüğünü sandı.“Yat oğlum, gecenin yarısı, bu vakitte burada Ömer’in işi ne!” deyince çocuk yattı. Kapı açılmayınca, bu defa da o narin sesli Ebû Bekir (radıy u anh), gelip seslendi: “Yâ Ebu’l- Heysem!” Çocuk yine fırladı, kalktı ve “Baba! Ebû Bekir geldi!” diye bağırdı. Babası onu tekrar yatırdı. Son ses, sesi soluğu cenazeleri dahi dirilten Allah Resûlü’ne aitti. O, “Ya Ebu’l-Heysem!” diye seslenince, çocuk, yerinden bir ok gibi fırlayıp kapıyı açarak, “Baba kalk, Resûlullah geldi!” diyordu. Ebu’l- Heysem (radıy u anh), neye uğradığını şaşırmıştı. Hemen kapıya koştu. Gözlerine inanamıyordu. Gecenin bu saatinde, hanesine, Sultanlar Sultanı şereflendirmişti. Hemen onları içeri aldı. Bu şeref, insana hayatta belki bir kere nasip olurdu. Hayatının en sevinçli anını yaşıyordu. Canını bile sofraya koysa azdı. Hurma getirdi, süt getirdi, et getirdi ve bu aziz misafirlerine ikram etti... Ebu’l-Heysem’in oğlunun sergilemiş olduğu bu tablo oldukça ibret vericidir... Ebu’l-Heysem, Allah Resûlü’ne gönül verip kendisini tanıdığı gibi bunu oğluna da öğretmişti; hatta gecenin ilerleyen saatlerinde evlerine gelen bu şeref misafirlerinin üçüncü kapıyı çalarken kibar bir şekilde tıklatılmasından, bahtiyar çocuk Allah Resûlü’nün teşrif buyurduklarını anlamakta gecikmemişti. Ebu’l-Heysem’in (radıy u anh) Allah Resûlü’ne göstermiş olduğu derin muhabbet, oğluna da yansımaktaydı...
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Ahh ahhh nasip işte Allahım bizi nasiplenenlerden eyle .
|
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
|
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
onlar böyle evlatlar yetiştiriyordu ya biz
ebul heysem akabe biatında Efendimize 16 yaşında olmasına rağmen ilk iman eden kişiydi Rabbim bize de Efendimize aşık olmayı nasip etsin. Allah razı olsun |
|
|
|
|