![]() |
#13 |
![]() 04.05.2011
Bu coşkulu meydandan tüm Kastamonu'ya, Abana'ya, Ağlı'ya, Araç'a, Azdavay'a, Bozkurt'a, Cide'ye, Çatalzeytin'e, Daday'a, Devrekani'ye selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum. Aynı şekilde Doğanyurt'a, Hanönü'ne, İhsangazi'ye, İnebolu'ya, Küre'ye, Pınarbaşı'na, Seydiler'e, Şenpazar'a, Taşköprü'ye, Tosya'ya selamlarımı, sevgilerimi tüm kardeşlerime yolluyorum. Sevgili kardeşlerim; ne zaman Kastamonu'ya gelsem burada doğrusu huzur buldum. Kastamonu'nun o manevi atmosferini, Kastamonu'nun güzelliğini, Kastamonuluların şu sıcaklığını yüreğimde hissettim. Osmanlı Padişahı IV. Mehmet, Kastamonulu Karabaş Veli Hazretlerinin bir vaazı sırasında duygulanıyor ve hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Cihan Padişahı diyor ki, Kastamonulu Karabaş Veli Hazretlerinin sözleri bana öyle tesir ediyor ki, İbrahim Ethem gibi tacı tahtı terk ederek dağlara düşmek istiyorum. İşte Kastamonu böyle bir şehir. Kastamonulu Sadık Paşa'yı bilirsiniz değil mi? Sadık Paşa, Şeyh Şaban-ı Veli'nin türbesinin bulunduğu mezarlıkta yatar. Cenazesi yıkanırken vücudunda 18 süngü, 9 kurşun yarası bulunuyordu. İşte Kastamonu böyle yiğitlerin şehri. 18 Mart'ta bir kez daha Çanakkale'ye gittik. Orada şehitlerimizin aziz ruhuna dualar gönderdik. Çanakkale'ye yaptırdığımız Yeni Şehitlikte dolaşırken Kastamonulu şehitlerin çokluğu dikkatimizi çekti. Öğrendik ki Kastamonu, Çanakkale Savaşımızda, Kurtuluş Savaşımızda en fazla şehit veren ilimiz. Aslında Kastamonu'nun biliyorsunuz Kurtuluş Savaşı yok, Kastamonu'nun biliyorsunuz bir bağımsızlık savaşı olmadı, ama buna rağmen ülkemizin kurtuluş mücadelesinde, istiklal mücadelesinde Çanakkale'de en fazla şehidi veren ilimiz oldu. Ve hani meşhur bir türkü var ya, "ana ben gidiyorum düşmana karşı" diyen Çanakkale türküsü var ya, aslında bu Kastamonu'nun türküsüdür. Kastamonu, Şeyh Şaban-ı Veli'nin, Aşıklı Sultanın, Benli Sultanın, Karabaş Veli Hazretlerinin Kurtuluş Savaşında cepheye mermi taşırken donarak şehit olan Şerife Bacı'nın şehridir. Yavuz Sultan Selim, Kastamonu'ya geldiğinde Candaroğulları Bey'i benim kılıcım Müslüman'a kalkmaz diyerek teslim olmuştu. İşte Kastamonu kardeşliğin şehridir, birliğin şehridir, beraberliğin şehridir. Sevgili Kastamonulular, değerli kardeşlerim; bakınız burada bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Son birkaç hafta içinde CHP bu ülkenin, bu milletin dini değerlerine ardı ardına hakaretler yağdırdı. Eskişehir'de bir sergi açtı CHP'li belediye. Camiye, tesettüre hakaret ettiler. CHP'nin bir milletvekili adayı, güya bir bilim kadını çıktı, İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığında eskiden orada "Ruhuna Fatiha" yazarmış, ondan rahatsız olmazmış da, şimdi ise orada Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde "Her nefis ölümü tadacaktır" yazıyor. Bu Allah'ın ayeti biliyorsunuz. Hatta tabutların üzerinde örtü var ya, hep bu örtülerde o yazar. Allah'ın ayetine sinir bozucu diyor. Yani sen profesör olmuşsun ama, cehalet her yerinden akıyor. Yani böyle bir ifadeyi kullanmak için CHP adayı olman mı gerekiyordu? Ama bunların genine işlemiş genine. Yeni Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu, geçen hafta Samsun mitinginde edepli bir insanın ağzına almayacağı ifadeler kullanmaya yeltendi. Sadece edep yahu dedik, sustuk. Ardından Balıkesir'de yine şahsıma ait hakaret içeren ifadeler kullandı, kendisine hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya, hani Alevilik vardır ya kendisinde, Hacı Bektaş-ı Veli'ye de saygısı vardır diye dedik ki, bak Hacı Bektaş-ı Veli diyor ki; "eline, beline, diline hakim ol" diyor. Hanım kardeşlerimden özür diliyorum, kendisinden önceki beline hakim olamadı, gitti. Genel Başkanlıktan gitti, ama şimdi yine milletvekili adayı. Peki diğer taraftaki hanım milletvekili ne oldu? Onu aday yapmadılar, ne oldu? Suçlu o mu? İkisi de suçlu değil miydi? Ama ne dediler? Hala bu medya, hala bu siyasiler bunun için ne diyorlar biliyor musun? Böyle bir hareket için insanın özeline karışıyorlar diyor. Kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özeli oluyor. Kendi eşiyle değil ya, buna nasıl kendi özeli dersiniz? Bu özel değil, özel değil, bu genel genel, bu genel bir ahlaksızlıktır başka bir şey değil. Bu toplumu aldatmayın. Son zamanlarda Sayın Bahçeli de çıkmış, AK PARTi iktidarı insanların özeline giriyor diyor. Niye? Çünkü kendi adamlarının da bu tür kasetleri çıkmaya başladı o da rahatsız olmaya başladı. O da aynı şeyleri söylüyor. İnsanların özeline giriyorlar diyor. Böyle özel olur mu Allah aşkına? Peki özeldi de niçin bu milletvekillerini istifa ettirdin? Özeldi de, istifa ettirtme, sahip çık. Neden? Çünkü başına geleceği biliyor da onun için. Değerli kardeşlerim, bu tür bu toplumun ahlak değerlerine, bizim eskimez değerlerimize ters düşenler noktasında herkes işte Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifadesiyle; eline, diline, beline hakim olacaksın. Ve onun için Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir skandal kasetin Genel Başkanıdır. Yoksa nerede onun Genel Başkanlık, haddine mi, haddine mi? Böyle bir kaset çıkmasaydı şimdi Kılıçdaroğlu mu vardı? Yoktu. İşte o gidiş gitti. Onun için Hacı Bektaş-ı Veli'den gelen bir şeyle, millete dil uzattı, milletin değerlerine dil uzattı, kendini lisanı münasiple uyardık. Ancak dün Siirt'te haddi aşarak, sınırları aşarak, artık edep dairesini tamamen çiğneyerek, aklı, izanı, vicdanı, inancı bir kenara bırakarak mutlak Yaratıcımız olan Allah-u Teala'ya dil uzatmak gibi bir densizliğe, bir edepsizliğe, büyük bir saygısızlığa imzasını attı. Haşa diyorum, Sübhanallah diyorum. Allah mekandan, zamandan münezzehtir diyorum. Rabbimin mağfiretine, sizlerin affına sığınıyorum. Diyor ki; "statükocuların Allah'ı Ankara'dadır." Değerli kardeşlerim, buradan Kastamonu'dan sesleniyorum, Siirt'te karşında beklediğin kalabalığı bulamadın diye bu densizliği yapmaya hakkın var mı? Bu densizliktir, bu edepsizliktir, bu Yaratan'a karşı küstahlıktır, saygısızlıktır. Şahsıma yapılan bir hakarete bugüne kadar hep katlanıyorum, ama Yaratan'a yapılmış bu küstahlığa gülüp geçemem, bunun benzetmesini bile yapamazsın. Nedir bu haddini bilmezlik. Kemal Kılıçdaroğlu'na buradan çok samimi bir tavsiyede bulunuyorum. Bizden özür dilemedi, bari bu edepsizlikten dolayı Müslümanlardan, bu milletten özür dilesin. Eğer zerre kadar haysiyeti varsa, bu sözün üzerine artık o koltukta oturmasın. Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman diyeceksin ve Müslümanların mutlak Yaratıcısına bu şekilde densizlik yapacaksın. Kendisine artık edep yahu demiyorum, buradan, Kastamonu'dan, evliyalar şehri Kastamonu'dan haddini bil haddini diyorum. Değerli kardeşlerim; 12 Haziran yaklaştı, 38 gün var. 12 Haziran'da inanıyorum ki Kastamonulu kardeşlerim bunları sandığa gömecek, ben bunu biliyorum. Bugüne kadar olandan daha farklı gömecek, ben bunu biliyorum. Değerli kardeşlerim; bunlar şımarmamalı, bunlara haddini öyle bildirmeliyiz. Demokratik yoldan, sandıkta haddini bunlara bildirmeliyiz. İstiklal şairimiz, büyük mütefekkir Mehmet Akif'in Kastamonu'da şurada, yanı başımızda Nasrullah Camiinde verdiği vaaz, Kastamonu'dan dalga dalga yayılarak tüm Anadolu'ya ulaşmış, kahraman askerlerimize büyük moral kazandırmıştı. Ben her fırsatta merhum Akif'in o vaazını hatırlıyorum. Burada, Kastamonu'da o vaazdan birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki Akif; "aramıza sokulan fitneleri, fesatları, fırkacılıkları, komiticalıkları, daha bin türlü ayrılık gayrılık sebeplerini ebediyen çiğneyerek el ele, baş başa vereceğiz, hep birlikte çalışacağız, her şeyden evvel birlik, dayanışma, yardımlaşma, bir kere bunu elde edelim, gerisi Allah'ın izniyle kolaylaşır" diyor. Sevgili kardeşlerim; Akif, Nasrullah Camii'nde bu sözleri söylerken cemaat göz yaşlarını tutamamıştı. Akif'i dinleyen Kastamonu halkı, varını yoğunu Kurtuluş Savaşı için seferber etmiş, gencecik delikanlılarını İstiklal Savaşı'na uğurlamıştır. Şunu unutmayınız sevgili kardeşlerim: Bu ülke kardeşlik üzerine inşa edilmiştir, bu ülke birlik üzerine, beraberlik üzerine, dayanışma üzerine inşa edilmiştir. Nasıl ki Çanakkale Şehitliğimizde 81 vilayetten, Şam'dan, Kudüs'ten, Bağdat'tan, Kerkük'ten, Bakü'den şehitler yan yana yatıyorsa, Kurtuluş Savaşı'nda da 81 vilayet canını, malını, varını, yoğunu ortaya koymuştu. Biz milliyetçiliği hiçbir zaman ırkçılık olarak görmedik. Biz milliyetçiliği hiçbir zaman ayrımcılık olarak görmedik. Mehmet Akif ne güzel söylemiş. Şimdi şurada fotoğrafını görüyorum. "Sizi bir aile efradı yaratmış Yaratan. Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan." Bu kadar güzel. Evet, bizler aynı ailenin evlatlarıyız. Bizler bu ülkenin 74 milyon vatandaşı olarak biriz, beraberiz, kardeşiz. Bakın burada, Kastamonu'da bir kez daha ifade ediyorum. Asıl milliyetçilik, milletine hizmet etmektir. Asıl milliyetçilik, ülkesi için eser üretmektir. Asıl milliyetçilik, bu millete, bu ülkeye hizmetkar olmaktır. Milliyetçilik, bu ülkenin zenginliğine zenginlik katmaktır. Milliyetçilik, okul yapmaktır, milliyetçilik hastane yapmaktır, milliyetçilik yol inşa etmektir, üniversite kurmaktır, şehirlere modern konutlar kazandırmaktır. Milliyetçilik, bu ülkenin, bu milletin onurunu dik tutmak, bu Ay-Yıldızlı Bayrağı gururla dalgalandırmaktır. Değerli kardeşlerim; bak 26 maddelik Anayasa değişikliğini hamd olsun Kastamonu büyük bir destekle, Türkiye ortalamasının üstünde bir destekle gerçekleştirdik. İnanıyorum şimdi 12 Haziran'da da sandıklardan yine aynı şekilde bu patlamayı gerçekleştireceğiz. 38 günümüz var. 38 gün kapı kapı dolaşmaya evet mi? Buna hazır mıyız? Buna hazır mıyız? Bu sadece Tayyip kardeşinizin görevi değil, bunu hep beraber yapacağız. Bu başarı hepimizin ortak başarısı olacak, bu zafer hepimizin ortak zaferi olacak. Bakın sevgili kardeşlerim; eğitimde, göreve geldik, ki Anayasa'da ileri demokrasi dedik, temel hak ve özgürlükler dedik, insan öncelikli bir yaşam dedik. Devlet, insanın nesi olacak? Hizmetkârı olacak. Biz, halkımıza efendi olmaya değil; biz, halkımızın hizmetkârı olmaya geldik, bizim durumumuz bu. Sevgili kardeşlerim; Milli Eğitim bütçesi gerilerdeydi, 1. sıraya getirdik. Milli Savunma 1'nciydi, 6. sıraya aldık. Sevgili kardeşlerim, sıraların üzerine kitapları koyduk mu? Ücretsiz olarak kitapları aldık mı, alıyor muyuz? İlköğretimde de, ortaöğretimde de... Sevgili kardeşlerim ne dedik? Yoksulluk eğitim için mani değil. Eğer ilköğretimdeyse yavrumuz, bak size erkek öğrenciye 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde değerli kardeşlerim, erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz, annenin hesabına. Onun için sosyal güvencesi olmayan kardeşlerim müracaatını yapacak ve bunu alacak, kaç çocuğu olursa olsun mani yok. En az 3 tane dedik ya. Evet, yani bu milletin nüfusunu azaltmak istiyorlar, azaltmak istediler yıllarca. Yaşlı bir Türkiye istiyorlar yıllarca. Biz de diyoruz ki genç, dinamik bir nüfusla aydınlık yarınlara yürüyeceğiz. Çünkü her şeyin başında insan var. Ekonomide insan, eğer insan varsa tüketim var, insan varsa üretim var, insan yoksa bunların hiçbiri yok. Emek, insanın türevidir. Sermaye, insanın türevidir. İnsan olursa bunlar olur, insan yoksa bunlar yok. Onun için bizler insanı öne çıkardık. Değerli kardeşlerim; şimdi yeni bir süreç. Kastamonu'da üniversite var mıydı? Soruyorum var mıydı Kastamonulu kardeşim? Duysunlar bu milliyetçiyiz diyenler. Kim Kastamonu'ya üniversiteyi kazandırdı, kim? Biz kazandırdık, biz. Niye? Evliyalar, ulema şehri Kastamonu, üniversitesiz olamazdı. Ve hamd olsun üniversiteyi getirdik, Kastamonu'ya kazandırdık. Şimdi Kastamonu Üniversitesi sürekli gelişiyor, büyüyor, daha da iyi olacak. 4 fakülte, 2 enstitü, 3 yüksekokul ve 4 meslek yüksekokulu hizmete girdi. Barınma ihtiyaçlarını karşılamak için, biz geldik MHP 45 liracık veriyordu üniversite öğrencilerine, 45 liracık. Sevsinler sizi gibi milliyetçiyi. Neredeydin, paran mı yoktu, sefil miydin, niye 45 lira? Peki biz ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz üniversite öğrencisine, 240. Ve ne kadar müracaat olursa olsun bursa ve krediye, hepsine veriyoruz. Geçen yıl kaç öğrenciye verdik biliyor musunuz? 900 bini buldu, 900 bin. Çıkmış Kılıçdaroğlu diyor ki, ben her eve diyor 600 lira vereceğim diyor. Ya geç o işleri geç. İşte bak biz sadece üniversite öğrencisine ne veriyoruz? 240. Bir de beslenme yardımı veriyoruz Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da oradan, etti 390. Mastır öğrencilerine ne veriyoruz? 480 lira. Değerli kardeşlerim, doktora öğrencisine ne veriyoruz biliyor musunuz? 720 lira burs veya kredi veriyoruz. Biz buyuz, daha da iyi olacak. Bakınız yurtlarımızı çoğaltıyoruz, yaygınlaştırıyoruz. İnşallah yurt sorunu da kalmayacak, yurt sorunu da kalmayacak. Daha iyi olacak, daha güzel olacak. Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber şimdi size eğitimde bir müjde veriyorum. Bu müjde ne biliyor musunuz? Artık karatahtayı kaldırıyoruz. Yavrular, çocuklar, karatahta ilköğretimde, ortaöğretimde kalkıyor. Ne geliyor? Akıllı tahta geliyor. Bu akıllı tahta, bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Değerli kardeşlerim, onunla kalmıyoruz. Her çocuğumuza ücretsiz olarak birer tane elektronik kitap veriyoruz. Bu elektronik kitap, IPad'i biliyorsunuz değil mi IPad, IPad. Ve bunun içine müfredat yükleniyor, hatta zaman olacak ki öğrenciler kitabını bile yanında taşımaya gerek duymayacak. Sadece IPad'iyle bile derse gidip gelebilecek. Yani Amerika'da George neyle okuyorsa, hangi imkana sahipse, aynı şekilde Kastamonu'daki Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin aynı imkana sahip olacak. Ayşe, Fatma, Hülya aynı imkana sahip olacak. Yani Amerika'daki George buna sahip olur da, benim Kastamonu'daki, Amasya'daki kardeşim niye sahip olmasın ya. Fakat şimdi bazı gelişmeler var, enteresan olan o. Değerli kardeşlerim; bakınız biz göreve geldik. Bu milliyetçiyiz diye geçinen MHP var ya, gitti IMF'nin kapısına DSP, ANAP beraber. Dilendiler dilendiler dilendiler, bir 30 milyar dolar borç aldılar. Ve 23,5 milyar dolar borçla bize devrettiler. Değerli kardeşlerim, ödedik ödedik ödedik, dün itibariyle borç ne kadar biliyor musunuz? 5,1 milyar dolar. Yani biz bu parayı şimdi 5 milyar doları var ya hemen öderiz ha, bizim için problem değil. Peki niye ödemiyorsun Sayın Başbakan. Ya çok düşük faizi var, çok çok düşük, onun için yavaş yavaş öderiz hiç önemli değil, yormayalım kendimizi diyoruz. Çünkü parayı yönetmek, finansı yönetmek de bir sanattır. Onun için hiç acele etmeye gerek yok. Bize hiçbir zararı yok, faydası var. Dolayısıyla da bu şekilde devam ediyor. Ama 2012'nin sonunda o da bitiyor. Bakın 3 yıldır biz IMF ile stand-by anlaşması yapmadık. Niye? Bizim siyasi irademize hükmetmek istediler, dedik ki yok, yok. Eğer parayı konuşacaksak konuşalım. Ama gelip de Maliye Bakanlığını ben yönetirim dersen, kusura bakma o MHP'nin dönemindeydi, o zaman yapardın. Ama bizim dönemde bunu yapamazsın. Değerli kardeşlerim; bizim milli bankamız ne? Ziraat Bankası mı, Halk Bankası mı, Merkez Bankası mı, hangisi? Merkez Bankası. Öbürleri de devlet bankası, eyvallah. Ve Merkez Bankası'nın kasasında ne kadar döviz vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar. Bak bunu iyi düşünelim 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var biliyor musunuz? 93 milyar dolar var, 93 milyar dolar. Öyle zannediyorum ki Kılıçdaroğlu, biraz herhalde kasadaki bu paraya göz dikti. Çünkü bunlar, kasalar doluyken boşaltmaya alışmışlar, alışmışlar. Kusura bakma, benim milletim artık sana bu fırsatı vermez, geç artık geç. Daha çok beklersin. Zaten 12 Haziran'da da inşallah defterin dürülecek, bir daha da geri dönemezsin herhalde. Değerli kardeşlerim, artık biraz da bu isyan etmesinin, küfretmesinin, hakaret etmesinin arkasında bunu görüyor da onun için. Değerli kardeşlerim; bakınız, sizden niçin ben bu 38 günde durmadan koşalım diyorum? İşte bunun için. Bakınız Sayın Kılıçdaroğlu, 8 yıl SSK'nın Genel Müdürlüğünü yaptı 90'lı yıllarda. Ah ah o yılların dili olsa da konuşsa. Ama benim buradaki bacılarım, buradaki kardeşlerim o yılları hatırlarlar. Sigorta hastanelerinde kuyrukta az mı bekledik? İlaçlarımızı alabiliyor muyduk? Oradan numarayı alırsın, o gün muayene oldun oldun, olmadın doktor bey ne der? Muayenehaneye gel. Öyle mi? Muayenehaneye gittiğinde parayı ödüyor muydun? Ah ah, ilacın yarısını alırsın, yarısını alamazsın. Şimdi böyle bir şey var mı? Sayın Kılıçdaroğlu, batırdın SSK'yı be. Batırdın batırdın, senden öncekiler böyle zarar etmiyordu, sen geldin oraya zarara başladı. Her yıl geri gitti, her yıl geri gitti. Baktın ki bu işin altından kalkamayacağım, bu defa da gitti merhum Ecevit'e siyasete girmek istediğini söyledi. Merhum Ecevit de bunun başarısız bir Genel Müdür olduğunu öğrenince bunu veto etti, aday yapmadı bunu. Şimdi de kalkmış, Ecevit'in üzerinden prim yapmaya çalışıyor. Bakın şimdi size ben burada o döneme yönelik bir belgeyi açıklayacağım. Sevgili kardeşlerim, şu anda CHP'nin Muğla milletvekili adayı, DGM'nin eski savcısı, ismini vermeyeyim. 21 Mayıs 2003 tarihli Neşter Operasyonu iddianamesinde Kılıçdaroğlu'nu tanık olarak dinliyor, sanık değil tanık. Bu çok enteresandır. O dönemde tabi Kılıçdaroğlu, Genel Müdürlük koltuğunda oturuyor. SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor CHP'nin şimdiki Muğla milletvekili adayı. İddianame sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor: Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir kamburdur. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Şimdi o gün kendisini sanık olarak davet etmeyen o savcıya şimdi vefa borcunu ödedi ve onu Muğla'dan milletvekili adayı yaptı. Kim? Kılıçdaroğlu. Bunlar bu, bunlar bu, her tarafı bunların batak batak. Batak. Bakın değerli kardeşlerim, şimdi SSK'da artık devlet bankası, SSK böyle bir ayırım var mı? İstediğin hastaneye gidiyor musun? Ağız diş sağlığı her yere gidebiliyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alabiliyor musun? Olay bu ya. Niye? Her zaman söylüyorum, devlet, halkı için var, halkı için var. Ve bakın artık belli bölgelere helikopter ambulanslar yerleştirdik, yani şehirler arasında bir sıkıntı olduğunda helikopter ambulanslar gelsin, hastayı alsın taşısın diye. Geçen Gümüşhane'de miting yapıyoruz, yanıma Semih diye bir yavrumuzu getirdiler, 11 yaşında. Böbrek diyalizi, hasta. Fakat bu yavrumuzun artık böbreğinin değişmesi gerekiyordu. Hemen arayış başladı, Zonguldak'ta böbrek bulundu. Anneyle baba, çocuk Trabzon'dan bizim bir ambulans uçağımız var. O ambulans uçağımızla alındı, böbrek de diğer ambulans uçağımız var, Zonguldak Çaycuma'dan o da diğer uçakla alındı. Uçaklar Ankara'ya geldi. Ankara'da operasyon gerçekleşti ve Semih'imiz sağlığına kavuştu. Değerli kardeşlerim, işte devlet bu, hizmetkar devlet bu. Semih'e sordum o gün. Semih ne olacaksın dedim? Semih dedi ki; Başbakanım, doktor olacağım dedi. Semih, ağzın dert görmesin yavrum dedim, inşallah sen de dertlilerin devası olursun. Bu, hedef bu. Değerli kardeşlerim, biz hayal pazarlamıyoruz, biz birilerinin yaptığı gibi umut simsarlığı yapmıyoruz, biz ilkesizce, düşüncesizce, kontrolsüzce bol keseden atan siyaseti elimizin tersiyle ittik. Milleti kandıran, millete göbeğini kaşıyan adam diyenlerle, millete aptal gözüyle bakanlarla beraber olmadık, olmayacağız. Değerli kardeşlerim, milletin bütçesini har vurup harman savuran, kaşıkla verip, faiz, enflasyon yoluyla kepçeyle geri alan siyaset tarzını, ekonomi yönetimini biz ittik. Bakınız, işte MHP dönemi. Sevgili kardeşlerim, ya bunlara haddini bildirmemiz lazım. Devletin kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Ah benim sevgili kardeşlerim, yüzde 61. Şimdi nerede biliyor musunuz? Yüzde 25. Milli gelir karşısında buydu, şimdi bu hale geldi. Devletin ödediği faiz neydi biliyor musunuz? Yüzde 63 devlet borçlanma faizi ödüyordu. Peki şimdi ne ödüyor? Şimdi yüzde 7 borçlanma faizi ödüyor. 63 nere, yüzde 7 nere? Kimin cebinde kalıyor bu fark? Vatandaşımın cebinde kalıyor. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Canavar değil mi enflasyon, cebimizdeki parayı alıp götürmüyor muydu? Şimdi ne oldu enflasyon? İşte dün, evvelsi gün açıkladı, 4,3. Değerli kardeşlerim, aradaki fark 26 puan. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yüzde ile vurduğunuz zaman sevgili kardeşlerim, şöyle bir böldüğünüzde ortaya çıkan rakam korkunç bir rakam. İşte bütünüyle bunu ele aldığımızda, bu cebinizde kalan para asgari ücretin üzerine koyduğunuzda 1000 liranın üzerine çıkar. Ama bunun hesabını kimse yapmıyor ve biz iktidara gelmeden önce asgari ücretle kaç ekmek alıyordun, kaç kilo pirinç alıyordun, un alıyordun, yumurta alıyordun, süt alıyordun, yap hesabını, bir de bugünkü hesabı yap. Açık konuşuyorum; eğer biz gelmeden önce asgari ücrette aldığından bugün az alıyorsan inanın burada 1 dakika durmam, 1 dakika durmam; biz bu ülkeyi böyle yönettik, böyle yönetiyoruz. Sevgili kardeşlerim, bakınız göreve geldik. Cumhuriyet tarihinde ne kadar duble yol yapılmıştı? 79 senede 6100 kilometre duble yol yapılmıştı. Biz ne kadar yaptık? 13600 kilometre duble yol yaptık 8 yılda. 79 senede 6100 kilometre, 8 senede 13600 kilometre. Bu ne demek biliyor musunuz? Bunu 10'la çarpacaksın, yani biz eğer 79 sene biz iktidar olsaydık bu ülkede, demek ki bu ülkede şu ana kadar 136 bin kilometre bölünmüş yol yapardık; bu, bu demektir. Sevgili kardeşim, bitmedi, bak artık hızlı trenimiz var. Ankara-Eskişehir, şimdi Eskişehir-İstanbul, hızla o devam ediyor. Şimdi bu ay Ankara-Konya'ya açıyoruz. Türkiye nelere kavuşuyor. Şimdi Ilgaz Tünelini yapıyoruz inşallah. Artık daha rahat ulaşacaksınız, artık dağları aşmayacaksınız, tünellerden geçeceğiz inşallah, bütün bunları başaracağız. Şu anda hizmet defterimizin içerisinde hamd olsun bunlar var, bunları da süratle geliştireceğiz. Süratle bunları da inşallah geliştireceğiz. Bakın sevgili kardeşlerim, bugün 40'a yakın ayrı hizmetin, tesisin açılışını yaptık. Yaklaşık 600 trilyonluk Kastamonu'ya bugün ayrı hizmet, ayrı eser kazandırdık. Özel sektör, devlet sektörü; bunları yaptık. Değerli kardeşlerim, artık bu kervan yürüyor. Daha çok eserler görecek inşallah. Çünkü biz hizmete doymuyoruz, doymayacağız, hızla devam edeceğiz. Eğitimde de, sağlıkta da, adalette de bu adımları atarak yolumuza devam edeceğiz. Ulaşımda aynı şekilde bu yola devam edeceğiz. Durmak yok. Bu şekilde devam edeceğiz. Değerli kardeşlerim, bunlara, önümüzü kesenlere siz yol vermeyeceksiniz. Çünkü Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. Mesele bu, bunu başarmamız lazım. Sevgili Kastamonulular, bakınız 780 bin kilometre vatan toprağının her karışına hizmet mührümüzü vurduk. 81 vilayetimizin 81'inde artık üniversite var. Yollarla birbirine bağladık, demir ağlarla birbirine bağladık. Değerli kardeşlerim, dünyanın her yerine koştuk. Sadece Kastamonu'ya 467 derslik yaptık 8,5 yılda. Okullarımıza 7055 adet bilgisayar gönderdik. Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında az önce söylediğim gibi süratle inşallah akıllı tahtalarımızı da okullarımıza ihalenin ardından göndermeye başlayacağız. Sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla birlikte sağlıkta Kastamonu'ya neler yaptık? Belki bilmiyor olabilirsiniz, bunları da söyleyeyim. 83 trilyonluk yatırım yaptık. Üniversiteye devredilen Merkez Devlet Hastanesini, Daday Devlet Hastanesini, Kadıdağa Trafik Hastanesini, Seydiler, Pınarbaşı, Hanönü, Ağlı, Şenpazar sağlık merkezlerini. Azdavay İhsan Gazi İlçe Hastanelerini, İnebolu Devlet Hastanesi Ek Binasını ve 7 adet aile sağlığı merkezini tamamlayıp hizmetinize sunduk. Tosya Devlet Hastanesi Ek Binasının yapımına biz başladık, süratle tamamlayıp onu da hizmete açtık. Değerli kardeşlerim, biz geldiğimizde Kastamonu'da uzman hekim sayısı neydi biliyor musunuz? 92. Kaça çıkardık? 152'ye çıkardık. Değerli kardeşlerim, 623 olan ebe ve hemşire sayısını 824'e çıkardık. Bilgisayarlı tomografi cihazını 2'ye çıkardık. 2 adet modern MR cihazı getirerek sizlerin bu sağlık hizmetlerini başka yere gitmeden çözelim istedik. Ayrıca, burası da çok önemli, ilimizde 21 adet diyaliz cihazı vardı sevgili kardeşlerim. Şimdi bu diyaliz cihazlarının sayısı ne oldu biliyor musunuz? Bu da önemli, 99 oldu. Bir tane 112 istasyonu vardı, bugün bu sayı hamdolsun 22 oldu. Sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmeye devam mı? İstikrar sürsün, Kastamonu büyüsün mü? Adalet hizmetlerini söyledim. Taşköprü Adalet Sarayını tamamladık, hizmete sunduk. İşte az önce de Kastamonu Adalet Sarayını hizmete açtık. TOKİ aracılığıyla Kastamonu'da bugüne kadar 1747 konut uygulaması başladık, 1423 konutu tamamladık ve sahiplerine teslim ettik. Diğerlerinin de inşası devam ediyor. Ulaştırmaya gelince, tarihi hizmetler, 2002 yılına kadar Cumhuriyet tarihinde Kastamonu'da yapılan bölünmüş yol ne kadar biliyor musunuz? 47 kilometre. Peki, biz 8,5 yılda ne yaptık? 160 kilometre bölünmüş yol yaptık. 47 kilometre Cumhuriyet tarihinde, 8 yılda 160 kilometre. Sağ olun, var olun, sağ olun. Değerli kardeşlerim, yani Cumhuriyet tarihinde yapılanın 3,5 katını biz yaptık. 1980'li yıllarda yapımına başlanan Kastamonu Uzunyazı Havaalanını hizmete alma çalışmalarımız Ulaştırma Bakanlığımız ve Kastamonu Valiliğimizin iş birliğiyle süratle devam ediyor ve süratle inşallah onu da bitireceğiz. KÖYDES çalışmaları, 180 trilyon gönderdik bütün köylerin yol ve su sorunun çözmek için. Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında BELDES projelerine azami desteğimizi verdik, vermeye yine devam edeceğiz. Ve durmak yok, yola devam diyoruz. Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında 134 tane susuz köyler halloldu. Doğalgazımı Kastamonu'ya gönderdik, ama ben diyorum ki; Kastamonulu kardeşim, niye doğalgaz kullanmıyorsun? Ya Helga kullanıyor rahat içinde, hala benim Ayşem, Fatmam kalkıp da 5 kat, 6 kat apartmanın bodrumundan gidip kömür mü taşıyacak ya? Huzur içinde olun, refah içinde olun, kombinin düğmesine basın, dairenizin her yerinde sıcak su olsun, sıcaklık olsun. İnsanca yaşamanın tadına ulaşalım. Ve temiz, hesaplı, kirli havadan tamamen tecrit edilmiş evinde, mutfağında gönül rahatlığıyla bunu kullanalım. Ve bu adımları atalım. Geliyorum son olarak tarıma, tarımda attığımız adımlara. Kastamonu'da 2002'de 15 milyon lira tarımsal destek verilmiş MHP dönemi, DSP dönemi. 2010'da 2 kattan fazla artışla 32 milyon lira tarımsal destek verdik. 2003-2010 yıllarında toplam 269 trilyon tarımsal destek verdik Kastamonu'ya. Değerli kardeşlerim, bakınız MHP döneminde, bakın bu çok önemli hanım kardeşlerim bunu lütfen iyi dinlesinler, beyefendi kardeşlerim bunu iyi dinlesinler, çiftçi kardeşlerime bunu iyi anlatmamız lazım. Ziraat Bankası yüzde 59 faizle çiftçime ne veriyordu? Kredi veriyordu. Şimdi yüzde 5. 59 faiz nere, yüzde 5 faiz nere? Ah benim kardeşlerim ah. Yüzde 5 de biz sübvanse ediyoruz ayrıca. Halk Bankası esnaf kardeşime kredi veriyordu yüzde kaç faizle? Yüzde 47 faizle veriyordu. Ey MHP, hani milliyetçiydin, hani esnafın yanındaydın? 3,5 yıl durabildiler, kaçıp gittiler ondan sonra. Şimdi kalkmış biz diyor, 2023 bizim diyor projemizdi. Ya sen 3,5 yıl durdun, 5 yıl burada millet kalktı yetki verdi, niye duramadın? Niye bırakıp kaçtın? Bu iş irade ister, irade. Değerli kardeşlerim, yüzde 47 faiz şimdi yüzde 5 faizle. Ne veriyorlardı biliyor musunuz? Taş çatlasın 5 milyon. Biz ne veriyoruz? Değerli kardeşlerim, biz bu rakamı, onlar 5 bin verirken biz bunu 100 bine çıkardık. Aramızdaki fark bu ve yüzde 5 faizle. Yüzde 47 nere, yüzde 5 nere? Aramızdaki fark. Bunları tek tek kapı kapı anlatmaya hazırız değil mi? Hazır mıyız Kastamonu? Hani şöyle bir elleri göreyim bakayım hazır olup olmadığınızı anlayım, hazır mısınız heyecanınızı bir göreyim, bu iş heyecan ister heyecan, coşku ister coşku. Öyleyse şöyle bayraklarınız inmesin, heyecanınız dinmesin ve şu 38 günü başarıyla sürdürelim. Şarkımız neydi bizim? Beraber bir söyleyeyim bakalım, hazır mıyız?Beraber yürüdük biz bu yollarda. Bu olmadı be, Kastamonu'ya bu yakışmadı, şehitler diyarına bu yakışmadı. Şöyle gümbür gümbür söyleyelim diyorum. Hazır mıyız? Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, Türk demokrasisi için, Partimiz için hayırlı olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Sağ olun, var olun. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|