| ♥ Oku Beni Ey Kitap! ♥ Siyaset Forum Farkıyla ! Belirlenmiş bir kitabın üyeler tarafından okunduğu, yorumlandığı ve bilgi akışının sağlandığı bir bölümdür. |

| Anketimiz: Lâ'yı nasıl buldunuz? | |||
| Beğendim, şahâne idi |
|
2 | 40.00% |
| Beğendim |
|
2 | 40.00% |
| Beğen-me-dim |
|
0 | 0% |
| Berbattı =) |
|
0 | 0% |
Karışık duygular içerisindeyim, neyi işaretleyeceğimi bilemiyorum
|
|
1 | 20.00% |
| Katılımcı sayısı: 5. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor | |||
![]() |
|
|
|
|
#1 | |
|
Alıntı:
*** Dünya Bir Cennet Bir De Cehennem Gibiydi İçinde zümrüt kuşunun yabancılık acısı. Âdem ağlarken gülümsedi. Kanı terine, teri gözyaşına karıştı. Demek böyleydi burası, dünyaydı. Kimi isyankârdı yer kimi itaatkârdı. Kimi bozguncuydu kimi uysaldı. Dünya aynı ânda korku ve hayranlıktı. Bu bilgiyle bir yanını hoş buldu koca dünyanın Âdem, ama daha çok diğer yanından korktu. Bundan sonra bir yurdu ümitti Serendip yolcusunun, daha geniş bir yurdu korku. Şu dünya âlemin mizacındaki kararsızlık. Âdem'i en çok da bu korkuttu. Meşrebi dönekti dünyanın. Fırtına hiç beklenmedik ânda patlıyordu. Onda her Ân her şey olabilirmiş gibi duruyordu. Her şey iç içeydi burada. Dağınıktı, düzensizdi. Emniyetsizdi. Hiçbir şey sonuna kadar duru sonuna kadar masum değildi. Dünya işte, bir cennet bir de cehennem gibiydi. *** Bulutlar Ve Filbahri Ağacı Bulutlar geldi. Suyun üzerine gölgelerini bıraka bıraka ufkun üzerinden akıp gitti. Yumdu gözlerini Âdem, sonra açtı. Bulutları bir varlardı bir yoklardı. Âdem bir bulutlara bir gölgeye baktı. Suretten sirete. Kesretten vahdete. Çoktan Bir'e. Gölgeden ışığa. Nakıştan nakışa. Bir dünyayı gördü bir cenneti hatırladı. Bir resim. Bir suret. Bir vehim. Cennette vuku bulmuş bir bahse mevzu olan insanın hatırladığı rüya. Bildi yaradılışının ve macerasının hikmetini. Asıl, sürgüne göre sıla olan makamdaydı.
|
||
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Harika dizeler. Ellerine parmaklarına sağlık kardeş.
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Sizin de gözlerinize sağlık
![]() Ben biraz daha ilerideyim alıntıladığım yerlerden; ama ancak vakit bulup aktarabiliyorum, not aldıklarımı ![]() *** Ya Rabbi, dedi Âdem, ey kalpleri çekip çeviren, açan değiştiren. Yokluğu yokluk ki, ben onu hâlâ yitirdiğim cenneti sever gibi seviyorum. Şu arzın sathında cenneti bana onun kadar kuvvetle hatırlatacak biri daha varsa gönder bana. Yoktu. Arzın sathında bir Âdem bir Havva, aralarında bir büyük umman duruyordu. Her şey kopmuş ayrılmış aslından. Bir Havva kalmış Âdem'e, arı duru, yekta. Gülün adıyla varlığı arasına mesafe girmediği, dünyanın o en saf zamanında. Aşk da sadece aşktı. Bunca bulanmışlıkla daha karşılaşmamıştı. Havva varlığında ne kadarsa, yokluğunda da o kadardı. Ve Âdem anladı ki cennette bile Havva'ya doyamamıştı. Değilse, geride söylenecek bu kadar çok söz kalır mıydı? Âdem bu kez Hava'ya seslendi. Dedi Ey ismimin bütün harfleri, ey benim benliğim, benliğimin sen'i. İçimde tecelli bulan lâtif esmasınca, her ânımın şimdisi. Her gecikmişliğimin telâfisi. Arttır kelimelerimi. Göster yüzünü, cennetlik et beni. Dünyanın son gününe değin yaşasam, bambaşka bir gözle görmüşlüğüm görülmüşlüğüm. Çünkü cennette gördüğüm görüldüğüm. Gençliğini gördüğüm, gençliğine görüldüğüm. Bir esenlik bahçesinde zorlamışlığım zorlanmışlığım. Sınadığım sınandığım. Sınavım. Kaybım. Kaybımda kazancım. Yani kârım, kârgâhım. Nihayetinde kararım, karargâhım. Bu nedenle yeri hiç kimseyle dolmayacak olan ve yerimi doldurmayacak olanım. Etin etimden, kemiğin kemiğimden. Ay ışığında oku harflerimi ay ışığında yaz nameni. Senden önce öleyim ki ölümden korkma. Benden evvel öl ki ölümden korkmayım. Öyleyse dirimim gibi ölümümde de arkadaşım. Ey benim yaradılışım, yolunu kaybetmiş yol arkadaşım. Kimi bağrındaki kemikten yaratılmışsan ona gel. Eksik parçamı arar gibi seni arıyorum ben. Sen de beni ara. Boşluğunu doldur, eksiğini tamamla. Dünya dediğin bir kaza ertesi. Aç kapılarını. Elinle koymuş gibi bıraktığın yerde bul beni. Gel neredeysen. Cennet olsun yeniden. Konu NûN tarafından (04-02-2010 Saat 11:24 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
|
|
|
#4 | |
|
Alıntı:
Etkilendim Ya Hu.. |
||
|
|
|
|
#5 |
|
Evet toprağım haklısın, benim de çok hoşuma gitti özellikle bu alıntı...
*** Şu dağ, şu taş, şu toprak. Şu, denizi uzun uzun seyreden yağmur kuşu şahit olsundu ki güzelliğin kaynağını böyle kuvvetle hatırlatmasa, Âdem, Havva'yı böyle hasretle beklemezdi. Aşkın tarihçesinin bile olmadığı bir tarihte onu böyle büyük bir aşkla sevmezdi. Böyle çözülmezdi dizleri, kalbi dile gelmezdi. Havva belli ki içinde değil içinden çok derindeydi. Yandı Âdem bu yüzden yandıkça tükenmedi. Değil mi ki ondan sürgün edilmiş olsa bile, cennetin hatırasını yitirmeyen bir kalbe güvenilebilirdi. Âdem yitirdiği cennetin hesabını dünya gözüyle yapmaya ancak o zaman başladı. Havva'sız bu dünya, bir cehennem yurdu. Oysa Havva olsaydı Âdem'in dünyası cennet olurdu. *** Cennetin hatırası, Rabbin bağışı. Pervanelerin kanatları yandı. Öyle daraldı ki içi, Âdem bu dünyaya sığmadı. Bu dünya ona artık dar, anladı ki durmakla olmuyor. Ne kurduysa arkasında bıraktı. Yolculuk zamanı geldi çattı. Kapattı kapısını Âdem. Salının yelkenini bağladı. Ummanlara açıldı. |
|
|
|
|
|
#6 |
|
DİYEBİLİRDİ..AMA DEMEDİ..
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Katkıları ile dünyamıza eşlik edenlerden mevlam razı olsun.
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Kitabın yarısından çogunu okudum.
Çok etkileyici. okurken bambaşka alemlere gidiyorum. Lakin... Kafamı kurcalayan soru var: Yazılanlar ,verilen bilgiler Kitaba uygun mu? |
|
|
|
|
|
#9 | |
|
Alıntı:
BELÂ AŞKTAN BÜYÜKTÜR Söz gece içinde genişledi, ân geldi Kabil bir denge bozulmasında, direnmesine bir yüreklilik hali, bir göze almak cesareti yüklemeye yeltendi. Aşk aşk, diyecek, aşkına bir ölçüsüzlük cesareti giydirecek, göze alırım kendi bedelimi, öderim diyetimi, diyecekti ki yerini bir aşkınlık telâffuzunda belirledi. Belirlediği yerde büyüklendi. Kolay olanı değil zor olanı seçmekle kibirlendi. Sesi yüksek perdeli, gözleri alev alevdi. Âdemse usul usul, açık seçik söyledi. Bak bana, dedi. Uzun gece ırmaklarına benzeyen bu söyleşmekler sırasında sesini ilk kez yükseltti: Aşk, diyorsun. Ölçüsü olmaz ya, varsa da ölçüsü, neler yapabildiğin değil, neler yapabilmediğindir. Aşk aşk, diyorsun. Aşk adına yapıp yapabileceğin, olup da biteceğin bu mu senin? Oğul, dedi, senin keşfettiğini ben çoktan eskitmiştim. Aşkı bana mı öğretiyorsun? Ve içine düşen huzursuz bir sezgiyle, gözlerini Kabil'in gözlerine, bu elâ mehtap hatırasına dikti. Dikkat et, dedi: Belâ aşktan büyüktür, Allah hepsinden. Sesi yine eski sesiydi. Kabil ikna olacak gibi değildi. Baba, dedi. Demekten çok diklendi. Sesine bir zorbalık eklenmişti, ve ilk kez baba sözcüğünün ne sonuna ne de başına iyeliği eklememişti. Benim, dememişti, benimsememişti. Babasının bir yanını eksik bıraktığını fark bile etmedi. Durdu, bir ân için söyleyeceğinden kendisi de korktu. Ama içinde tutmadı. Bir alev dilini, kıyasının boşluğuna bıraktı. Sen, dedi, sen derken yüzüne kan hücum etti, sen her gece, uğrunda bir cennet feda ettiğin, dünyalar güzeli Havva'nın koynunda uyuyorsun. Sonra tutup bana nefsin vaazını veriyorsun. Yapma! Bana söylevler verip durma! Boşuna tüketme nefesini. Parlak sözlerini onlara inanacak uydum akıllılara sakla. Âdem dehşetle baktı onun yüzüne. Oğul, dedi, edep her türlü davanın üzerindedir. Ve insan ancak dili kadar edeplidir. Bilmediği kelimeler kadar edepli bildiği kelimeler kadar da edepsizdir. İnsan olan her hesabı aşar da bir kendi sözcüklerinin ağırlığı altında ezilir. Ne kadar hicapsız sözcükler üşüşmüş diline senin. Bu kelimeleri sana ben öğretmedim. Nereden öğrendin? Ve oğul, utanmak ki nimetlerin en değerlisidir. Utanman yok mu senin? Âdem de, ilk kez, oğul sözcüğünün arkasına sahiplik ekini eklememişti. Sustu. Araya, ağaçları iki büklüm eden rüzgârın sesi doldu. Âdem yasak meyve sonrasındaki büyük çıplaklığı hatırlayarak şimdi Kabil'in yerine de utanıyordu. Kabil. Sanki bütün söylediklerini söylememiş gibiydi. Bir müddet ses etmedi. Sonra, döndü babasına, neden susuyorsun, dedi. Bana karşılık gelecek bir kelimen yok mı? Sen ki kelimelerin sahibisin. Haydi, bul da söyle, çıkar hazinelerinin arasından bir mucize, bana da göster birini. Utanmanın da üstündeki davamdan caydırabilirsen caydır beni. Şimdi de sen akla kendini. Cevabım, dedi Âdem, yaşadıklarım. Cennette zuhur etmiş bir mucizeyi miras olarak bırakıyorum sana. Bundan daha iyi bir sözü bulup da sana ne anlatayım? |
||
|
|
|
|
#10 |
|
Teşekkürler Nun kardeş dizeler çok hoştu.
|
|
|
|
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|