|
![]() |
#1 |
![]() Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?
Ve siz kendiniz "muhakkak yanlıştır" dediğiniz halde aynı şeyi başkaları dedi diye o insanları İZANSIZLIKLA; KARAKTERSİZLİKLE suçlama yapmanız doğru mu?
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
bu lafı gazete gurubunu kötülemek eleştirmek için demiyorum Zaman gazetesi gurubu Risaleinuru kendilerini rehber alsada Üstadın meşrebinin aynısı değildir nurculuk Risaleinuru neşretme okuma ve yazma mesleğidir bu açıdan bakıldığında zaman gazetesi gurubu nurcu değildir ama İslama hizmet eden menbaını risaleden alan bir guruptur fakat bu makaleyi kaleme alan kişi ve gurup nurcu değilken başkasının nurculuğunu eleştirmek veya tartışmak ona mı düştü evet gazete Üstaddan bahsetmemekle hata yapmıştır ama Asıl amaç gazete gurubuna duyulan kıskançlık bunun neticesinde Bediüzzamanı haber yapmamayı alet ederek sürekli müslümanları tek tük hatalarından dolayı eleştiriyorsa bunada kızarım eğer bu gazete gurubu Milli görüşü destekleseydi bugün bu yorumlar yapılmayacaktı doğru mu ? ![]() onun için samimiyetsiz tavırlar olarak görüyorum her fırsatta zaman gurubuna sataşmak için fırsat kollayan milli görüşüde bu yüzden sevmiyorum uhuvvete zarar veriyor bu hareketleri Kafir zındık dururken sürekli müslüman guruplarla uğraşmayı hizmet olarak görmem ben |
||
![]() |
![]() |
#3 | ||||
![]() Alıntı:
Başkasının nurculuğunu eleştirmek için illaki nurcu olmak gerekirse chpyi eleştirmek içni de chpli olmamız gerekmez mi? ne diye forumda ha bire chpyi eleştiriyoruz? mantığınız baştan yanlış. eleştiri ayrıdır hakaret ayrıdır. Eleştiri iyi niyetle yapıldıktan sonra alınır baş üste yapılır dostum. Arkadaşımızın yazısında da hakaret vs. görmedim, gayet seviyeli bir şekilde eleştiri hakkını kullanmış. Alıntı:
Biz gazete patronumuyuz? Bizim gazetelerimiz, televizyonlarımız mı var? Bizim reklam gelirlerimizi mi alıyorlar elimizden? Bu ne acaip bir mantık. müslümanları tek tük hatalarından dolayı her zaman eleştireceğiz, eleştirmezsek bugün tek tük olan yarın çuvalla olur. Alıntı:
Buna nasıl cevap verebiliriz ki? buyursunlar desteklesinler bu hatayı yine yaptıklarında milli görüşçüler bakalım yahu bizi destekliyorlar susalım mı diyceekler yoksa eleştirecekler mi? bunu ancak o zaman görürüz. ama bu mantığınızı okuyunca sizin bu kadar hararetli savunmanızı hem de yanlışın eleştirilmesine verdiğiniz tepkiyi bu grubun saedce akpyi desteklemesine bağlasak yanlış yapmış olur muyuz? Alıntı:
Milli görüşü sevmeyebilirsiniz, arzu ederseniz ayrı bir başlıkta açıp milli görüşü sevmmiyorum sevmiyorum sevmiyorum da diyebilirsiniz ama konumuz başka. |
|||||
![]() |
![]() |
#4 |
![]() zaman nurcu değil mi?
bu hafta olan 32. gün programını izledimde,kurucusu pek de öyle durmuyor :| |
|
![]() |
#5 |
![]() Hakikat nazarında zulümdür.
Ey mü'mine kin ve adâvet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz. Aynen öyle de, sen, bir hane-i Rabbâniye ve bir sefine-i İlâhiye olan bir mü'minin vücudunda, İmân ve İslâmiyet ve komşuluk gibi, dokuz değil, belki yirmi sıfat-ı mâsume varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir câni sıfatı yüzünden ona kin ve adâvet bağlamakla o hane-i mâneviye-i vücudun mânen gark ve ihrakına, tahrip ve batmasına teşebbüs veya arzu etmen, onun gibi şenî ve gaddar bir zulümdür. |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Zamsn gazetesi dahil, onlarla aynı telden çalarlar sanladılar demek ki, Nuculuğun son kullanma tarihinin geçtiğini.İşlerine gelince saidi nursiyi yere göğe sığdıramayan zihniyet işine gelmeyince hatırlamıyor bile.
|
|
![]() |
#7 |
![]() Nurculuk senin zihniyetin gibi bir şey mi ki kullanma tarihi vs. geçsin?
|
|
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Zaman gazetesi gerçekten Nur Cemaatinden falan değil arkadaşlar,bunu bir kere kabul edelim..Eğer gerçekten Bediüzzaman Said Nursi'nin izinden gitselerdi,birçok yanlışı yapmazlardı..Sizlerin bilmediğiniz şeyleri burada açıklayacak olsam,inanın bu kadar olmaz,diyeceksiniz..
|
|
![]() |
![]() |
#9 |
![]() http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...BC7A7A616D616E
http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...BC7A7A616D616E http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...BC7A7A616D616E ee şimdi bu iftira değil mi karaktersizlik değil mi bak haber yapmışlar |
|
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Said-i Nursi’nin Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yaşamı, Kürt isyanlarıyla ve cumhuriyet rejimini İslamcı/hilafetçi bir yapıya dönüştürme girişimleriyle iç içe geçerken, sürgün-mahkeme-ceza sarmalından kurtulamaz.
1932’de tutuklandı, 1934’te Isparta’ya sürüldü. 1935’te Eskişehir’de 11 ay hapse mahkûm oldu. 1936’da Kastamonu’ya sürüldü. Kastamonu’da yedi yıl kalan Said-i Nursi, yörenin zenginlerinden Taşköprülü Sadık Demireller (1902–1979) ile birlikte yaşadı. “Miralay Sadık Bey” diye de anılan bu yeni “talebe” onun parasal destekçisi oldu; yemeğini yaptı, hatta ayaklarını da yıkadı. Sürgünde yaşadığı ev giderek bir merkez oldu. Ünü ve etkisi giderek yayıldı. İbrahim Fakazlı’nın anlattıkları bu etkiye iyi bir örnek oluşturmaktadır: “İkinci Cihan savaşında ihtiyat askeri iken bir gece rüyamda karargâh çadırında oturuyorduk. O sırada askerler bana dediler ki, ‘Peygamber Efendimiz (a.s.m.) karargâhımıza geldi.’ …Birden karşımda kendilerini gördüm. Belinde yerlere değen kılıç, başında o zamana kadar hiç görmediğim uzun bir sarık, ayağında normal bir şalvar, üzerinde göğsü açık bir gömlek, çok nurani sakalsız, bıyıklı bir zat. Ağlayarak kendimi ayaklarına attım.” Böylece rüyada da olsa, peygamberin fiziksel tarifini yapan Fakazlı, daha sonra Kastamonu’ya gittiğini ve rüyasında gördüklerinin benzerini yaşadığını anlatmaktadır. Rüyaya inancın hiç kimseye bir zararı yoktur, ama başka kişiler üstünde egemenlik kurmak için kullanılması ya da kullandırılması daha sonra örnekleriyle göreceğimiz gibi, kişisel ve toplumsal zararlara yol açabilmektedir. İbrahim Fakazlı’nın rüyasına dönelim: “Zira ben üstadımızı görür görmez, askerde gördüğüm rüya gözümün önüne geldi. Rüyada Peygamber Efendimizi aynı sarık, aynı kıyafet ve aynı endam ve nuraniyet içinde görmüştüm. Bunun için şaşkın ve perişan bir halde ağlayarak Üstadın mübarek ayaklarına kapanmışım, ‘Ancak gelebildim’ diyemiyordum.” Said-i Nursi bağlılarının rüyaları kendi yaşamlarını etkilemekle kalmaz aynı zamanda adaletin yerine getirilmesinde de ana etken olur. T.C. yargıçlarından Abdurrahman Şeref, gördüğü ‘rüya’nın etkisiyle nasıl mahkeme kararı verdiğini anlatarak ilginç bir örnek oluşturmaktadır: “1- Ben Said-i Nursi’nin ‘Tefrikaya düşmeyin. Birleşin, vahdette kuvvet var, nitekim üç ayrı elif üç eder. Yan yana gelirse (111) eder’ teşbihini çok beğenir, hemen her yeri düştükçe söylerdim… 2-Kararın yazılması sırasında rüyamda İmam-ı Gazali Hazretlerini gördüm, ‘Kararını okudum ve çok beğendim’ dedi. 3-Rüyamda celalüddini Suyuti Hazretlerini gördüm. Elinden öptüm, alnımdan öptü… 4-Rüyamda Hazret-i Ali’yi gördüm, ‘Bana yardım etmiyorsunuz‘ dedim. Harp kıyafeti içerisinde idi, gülümsedi. ‘Yardım ediyoruz, ediyoruz…’ dedi…” Yargıç dava kararını rüyasında bağlamaya kararlıdır ama uygun bir gerekçe yaratmak için rüyasından bir süre daha yararlanmak ve davayı buna göre sonuçlandırmak gereksinimin duymaktadır. “5- Rüyamda Ali Himmet Berki’yi gördüm. ‘28 buraya gel’ dedi. Koşarak gittim, eğil dedi. Eğildim. Sağ göğsüme bir madalya taktı. ‘Bu nedir efendim?’ dedim. Cevap verdi: ‘Gerekçeli olarak yazdığınız bir karardan dolayı…’ Uyandım. Ve, derhal rüyamı yazdım.” Yargıç Abdurrahman Şeref’in Hz. Peygamber’i gördüğü son rüyası mahkeme kararını bağlar.... Said-i Nursi’nin olabileceklere işaret eden sözleri de varislik yaklaşımı aydınlatmaktadır. O, daha önceleri, kendisini mahkûm edecek olan yargıçlardan ve devlet yöneticilerinden öcünün nasıl alınacağını belirtiyordu: “Beni öldürdükten sonra yaşayamayacaksınız! Kahhar bir el ile, cennetiniz ve mahbubunuz olan dünyadan tardedilip ebedî zulümata çabuk atılacaksınız! Arkamdan, pek çabuk sizin Nem-rudlaşmış reisleriniz gebertilecek, yanıma gönderilecek. Ben de huzur-u İlahîde yakalarını tutacağım. Adalet-i İlahiye, onları esfel-i safiline atmakla intikamımı alacağım!” Said-i Nursi’nin hoşgörüsü yoktur. Düşmanı olarak bellediği kişileri beyinlerini bomba ile dağıtmakla tehdit eder: “Ey din ve âhiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz, bana ilişmeyiniz! İlişseniz, intikamım muzaaf (katmerli) bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlahîden ümid ederim ki: Mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa, göreceğiniz de var!” (Meczup Yaratmak, UDY, 3. Basım, 2007) |
|
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|