|
![]() |
#1 |
![]() Parti içinde çoğu konuda tartışılan iki isimin tartışması hem partiyi hem Reis'i yıpratma noktasında muhalefete büyük bir koz veriyor özellikle B.A'ın B.Başkanına söyledikleri partiyi usulsüzlük içinde göstermesi çok büyük GAF B.Başkanın B.A'yı istifaya davet etmesi ayrı bir GAF gereksiz bir koz verdiler...
![]() Konu EBULFETH tarafından (03-24-2015 Saat 00:05 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
Konu Cihannur tarafından (03-24-2015 Saat 00:17 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde de söyledim. Ülke yönetiminde son sözün Başbakanımız tarafından değil Cumhurbaşkanımız tarafından da değil AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu tarafından yani ortak akıl tarafından söylenilmesinden yanayım ve doğrusunun da bu olduğu kanaatindeyim.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Alıntı:
Kaldı ki 12-13 yıl öncesinden bahsedeyim ben mahalle temsilciliğimiz açılırken büyüklerimizin verdiği görevi ikiletmeden gecemizi gündüzümüze katarak 18 yaşındayken ev ev üye toplamak kapıların yüzlerimize kapatılması geceleri bayrak asarken milliyetçi kardeşlerimiz tarafından darp edilen kardeşlerimiz olduğu dönemlerden bahsedersek karşılıksız bu partiye hem fiilen hem maddiyen hem maneviyen hizmette bulunmuşsak ilk söz bizimdir. İki yaşını başını almış siyasi tecrübeleri tartışılmaz ama hem halk içinde hem parti içinde sürekli tartışılan kişinin birbilerine söyledikleri sözler ikisinden çok partiyi yıpratmıştır ki partinin yanında reis'i etkilemiştir. 1 oy bile düşüşe geçmemiz 4 partinin meclise gireceği bir ortam da çok tehlikeli sonuçlara yol açacaktır. Tekrar söylüyorum REİS'in yanında iki isim de benim için bir şey ifade etmiyor. Ama F.G konusunda B.Arınç'dan çevrem de aynı görüşte olduğum değil karşıt görüşlerde olduğumuz kişilerinden şüphesi çok fazladır Melih Bey için zaten Ankara da doyum noktasını fazlası ile geçmiştir. İki isim içinde haklarında hayırlı olsun işleri rast gitsin yeter ki bu atışmaları partiyi parti nezninde Cumhurbaşkanımızı etkilemesin |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Türkiye'deki ve Amerika'daki mevcut durumları birbirleriyle karşılaştırarak parlamenter sistemle başkanlık sisteminin farkını net bir biçimde görelim Özgür Suriye.
Yönetimsel olarak, ülkeyi istediği gibi yönetme anlamında hangisi daha güçlü ve daha etkilidir; AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu mu yoksa ABD Başkanı Demokrat Barack Obama mı? Bu sorunun cevabı çok açık nettir. Elbetteki Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başkan Barack Obama'ya göre -'zavallı Obama'ya- yönetimsel anlamda çok daha güçlü ve çok daha etkilidir. Başbakan Ahmet Davutoğlu, yürütmeyi istediği gibi idare edebildiği gibi, yasamada salt çoğunluğa sahip olan siyasi partinin genel başkanı olarak istediği yasaları çıkarabilme gücüne sahiptir. Yani hem yasamada hem yürütmede hâkim durumda olarak parlamenter sistemdeki tek başlılık sayesinde ülkeyi tek başlı olarak istediği gibi yönetebilmektedir. Başkan Barack Obama ise yürütmeyi istediği gibi idare edebildiği hâlde, partisi olan Demokrat Parti hem temsilciler meclisi hem de senato seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin gerisinde kaldığı ve kongrenin her iki kanadında da Cumhuriyetçi Parti ağırlığa geçtiği için yasamaya hâkim olabilecek güce sahip değildir. Başkan Obama, istediği yasayı çıkartamaz. İstediği bir yasayı çıkartabilmek için kendi partisinin (Demokrat Parti) rakibi olan Cumhuriyetçi Parti'yi ya da Cumhuriyetçi vekilleri ikna etmek zorundadır. Başkanlık sistemi çift başlı bir model olduğu için ve yürütmenin başını elde eden Demokrat Parti ve Demokrat Partili Başkan Obama, diğer baş olan yasamanın başını Cumhuriyetçi Parti'ye kaybettikleri için ülkede tek başlarına hâkim, gerçek anlamda tek başlarına iktidar değillerdir. Yani Başkan Obama şu sıralar, AK Parti milletvekilli Burhan Kuzu'nun tabiriyle 'zavallı Obama' durumundadır. İşte yukarıdaki bu tablo, parlamenter sistemin yönetimsel anlamda başkanlık sistemine olan üstünlüğünü net bir biçimde göstermektedir. Parlamenter sistemde gerçek anlamda iktidar olmak için 1 seçimi (genel seçim) kazanarak milletvekili sayısında salt çoğunluğu elde etmek -Türkiye'nin cari hukukunda 276 milletvekili- yeterliyken, başkanlık sisteminde yasama ve yürütme seçimleri ayrı ayrı yapıldığı için sadece 1 seçimi, yürütme seçimini (başkanlık seçimi) kazanmak gerçek anlamda iktidar olmaya yetmemekte, gerçek anlamda iktidar olmak için 2 seçimi de (hem başkanlık seçimi hem de meclis üyeleri seçimi) kazanmak zorunludur. Eğer seçimlerden biri kazanılıp diğeri kaybedilirse ABD'deki mevcut durumda olduğu gibi yürütmede Demokratlar hâkimken yasamada ise Cumhuriyetçiler hâkim konuma gelebilirler ve yasamada ve yürütmede farklı başların bulunmasıyla ülke, çift başlı olarak yönetilmek zorunda kalabilir. Buraya kadarki yorumlarım sistemlerin karşılaştırılması şeklindeydi. Şimdi de başkanlık sistemine geçilip geçilemeyeceği konusunu değerlendirelim. AK Parti'nin, başkanlık sistemini getirmek için iki büyük zorluğu var: 1- 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde 330 ya da üzerinde milletvekili çıkarmak. 2- Halk oylamasında en az salt çoğunluk olan % 50 + 1 oya ulaşmak. AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde HDP, % 10'luk seçim barajını geçemezse 330'un üzerinde milletvekili sayısına belki ulaşabilir ve başkanlık sistemini de halk oylamasına götürebilir; ama asıl zorluk o zaman başlıyor. Çünkü Türkiye'de başkanlık sistemine halk desteği mesela GENAR ve Denge Araştırma'nın sonuçlarına göre % 45'ler civarındaymış. Bu sonuç, halk oylamasının kabulü için yeterli değil; en az 5 puan daha destek sağlanması lazım ki o da kolay değil. AK Parti, başkanlık sistemini referanduma götürse bile salt çoğunluğa ulaşılamayacağı ve başkanlık sisteminin, halk oylamasında % 55 civarında bir oy oranıyla reddedileceğini tahmin ediyorum. Konu Cihannur tarafından (03-26-2015 Saat 05:02 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | |
![]() Alıntı:
Ebul Feth, siz 12-13 yıl öncesinde AK Parti için gece gündüz çalışırken, elinizden geleni yaparken Melih Gökçek ne yapıyordu hatırlıyor musunuz? Demokrat Parti'ye geçmişti ve AK Parti'ye karşı Demokrat Parti saflarında mücadele ediyordu. Allah'tan, Demokrat Parti genel seçime girmedi de AK Parti'nin oylarını belki de % 1-2 oranında bölebilecekken bölmedi. Melih Gökçek, 3 Kasım 2002 Genel Seçiminden sonra 2003 yılında AK Parti'ye katıldı. Kendi kafasına göre hareket ediyor ya! Sen kimsin ya diye boşuna söylemiyorum. Siyasi partilerde parti adabı olur, parti disiplini olur. Bir belediye başkanı çıkıp da başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsünü hedef alarak o Paralelcidir, Paralel Yapı'dan talimat alarak iş yapıyor, istifa etsin ya da görevden alınsın minvalinden sözleri nasıl söyler?! Diğer konuya gelelim. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, "Ülkeyi hükümet yönetmektedir ve sorumluluk hükümettedir" sözüne katılıyorum. Cumhurbaşkanımız Erdoğan da bu söze iştirak edecektir. Çünkü eğer o söze iştirak etmeyecek olsaydı Ahmet Davutoğlu gibi sorumluluğunu müdrik ve emanetçi olmayacağı belli olan değerli bir entellektüelimizi kendi yerine başbakan olarak teklif etmezdi. Karar, yetki ve sorumluluk hükümete aittir. Ülkeyi AK Parti hükümeti yönetmektedir. Hareketimizin lideri olan Kurucu Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan ise engin siyasi bilgi, birikim ve deneyimiyle hükümete liderlik ve yön göstericilik yaparak yardımcı ve uyarıcı olabilir; denge, denetim ve uyarı görevlerini yerine getirebilir. Eğer bundan fazlasını isterse yönetimde sıkıntı çıkabilir. Önemli olan şey kurumsal yapının oturmuş olması ve bu sayede işlerin tıkır tıkır yürüyor olmasıdır. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan döneminde nasıl ki ülkemizi ve milletimizi olağanüstü ve muhteşem hizmetlerle başarıyla yönettiysek, şimdi de AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde de aynı şevk ve heyecanla ülkemizi ve milletimizi olağanüstü ve muhteşem hizmetlerle yine başarıyla yönetiyoruz Allah'a şükürler olsun. AK Partimizin kurumsallaşmasını tamamlamış olması bu başarıyı sağlamamızdaki en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Konu Cihannur tarafından (03-26-2015 Saat 17:24 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() ak parti ankara büyükşehir belediye başkanı sayın melih gökçek, arınç'a hakaret etmedi sadece onu cumhurbaşkanımıza yaptığı terbiyesizlikten ötürü istifaya davet etti.
Arınç ise Gökçek'e bir demeyeceğim dedikten sonra!!! ağza alınmayacak hakaretlerde bulundu. Ak Parti'nin görev başındaki ankara büyükşehir belediye Başkanı'nı yolsuzlukla , Ankara'yı paralelcilere peşkeş çekmekle , haysiyetsizlikle , paralelcilerin kucağına oturmakla suçlayarak en çok Ak Parti'ye zarar verdi ve paralelcilerin ekmeğine yağ sürdü. ''Madem bunları biliyordun da niye susuyordun?'' diye sormazlar mı adama? Konuşmak için istifaya davet edilmeyi mi bekledin? Demek ki bu Arınç partiden atılsa ak parti hakkında doğru veya yalan daha neler anlatacak ![]() Ayrıca Cumhurbaşkanı'na laf atmadan önce kimseye danışmayan Arınç, Gökçek'e ne cevap vereyim diye etfafındakilere sorduğunu itiraf etti. Gökçek'in makamı Cumhurbaşkanı'nın makamından daha mı yüksek? ![]() Hala Feto'ya Hocaefendi diyen Arınç görev başındaki parti arkadaşı Gökçek'i yolsuzluk , namussuzluk ve haysiyetsizlikle itham ediyor!.. Arınç konuştukça batıyor!.. Daha da batmadan istifa etse iyi olur. not: Bülent Arınç'ın eşi ve kızı ile damadı fanatik Fetullah'çıymış. Arınç'ın fanatik Feto'cu olan damadı Ekrem Yeter'in favladığı bir tweet. ![]() https://twitter.com/omerfaruksokmen/...99299389714432 Konu Özgür Suriye tarafından (03-24-2015 Saat 01:10 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
AK Parti'nin 3. Adamı olan Bülent Arınç'ı Paralelcilikle, AK Parti'yi içerden vurmakla itham etmek de nedir? Onu istifaya davet etmek de nedir? Siz kimsiniz Melih Gökçek? Bu partide bu kadar belediye başkanı var da kimse sorun çıkartmıyor da Melih Gökçek'e ne oluyor da sorun çıkartıyor. Yaptığı ayıptır, hadsizliktir, parti adabına uymamaktır. Erdoğan'a da Gül'e de Arınç'a da sevgimiz, saygımız, güvenimiz tamdır. Parti içinde farklı görüşler olabilir; ama kimse parti içinde ikilik çıkartmasın, partinin huzurunu bozmaya kalkmasın. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Sana basit bir soru sorayım Özgür Suriye. Mevcut parlamenter sistemimiz içinde iktidarda bulunan AK Parti, yürütmeye hâkim olan AK Parti, herhangi bir konuda yasa yapmaya ihtiyaç duyduğunda bunu yapabiliyor, istediği yasayı çıkarabiliyor mu? Evet, yapabiliyor. Bu durumu bir de başkanlık sistemine özelinde sorgulayalım. AK Partili bir başkan, herhangi bir yasaya ihtiyaç duyduğunda ihtiyaç duyduğu yasanın CHP ağırlığındaki bir meclis çoğunluğundan çıkmasını sağlayabilir mi? Bu sorunun cevabı da şudur: Normalde CHP ağırlığındaki meclis çoğunluğu, AK Partili başkanın istediği yasayı parlamentodan kolay kolay geçirmez. Yasayı geçirmeyi kabul ettiğinde ise onun karşılığında da AK Partili başkandan birtakım isteklerde bulunabilir. Bu durumda da AK Partili başkan, istediği yasayı ya da yasaları geçirmek için bazı tavizler vermek zorunda kalabilir.
Bu ne demektir biliyor musun? Attan inip eşeğe binmektir. Elindeki iktidarı hiç gereği yokken karşıt görüşündeki siyasi partinin ortaklığına açmaktır. Daha da kötüsü, ülkeni yönetim krizlerine müsait ortama getirmektir. Parlamenter sistemde gerçekten iktidar olmak için tek seçimi, genel milletvekilliği seçimini kazanmak yeterlidir; ama başkanlık sisteminde gerçekten iktidar olmak için hem başkanlık seçiminin hem de milletvekilliği seçiminin ikisini birden kazanmak gerekir. Çünkü her iki seçimi de kazanamazsan yasama ve yürütmenin ikisinde birden hâkimiyetini kuramaz ve gerçek anlamda iktidar olamazsın. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() İşin temelinden, felsefesinden başlayalım.
Parlamenter sistem nedir? Parlamenter sistem, yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden yumuşak biçimde ayrıldığı, yasamada çoğunluğu elde eden parti ya da partilerin hem yasamada hem yürütmede hâkim duruma geçtikleri sistemdir. Başkanlık sistemi nedir? Başkanlık sistemi, yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert bir biçimde ayrıldığı, yasama ve yürütme seçimlerinin ayrı ayrı yapıldığı, yasamanın yürütmenin işine, yürütmenin de yasamanın işine olabildiğince karışmamasını öngören sistemdir. Bu tanımlamalardan sonra sorayım: Kâğıt üstünde hangi sistem daha iyi, hangi sistem daha demokratik. Cevap da şu: Kâğıt üstünde elbetteki başkanlık sistemi, parlamenter sisteme göre daha iyi, daha demokratik bir sistemdir. Kuvvetler birbirinden net bir biçimde ayrılmış, yasama kendi işine bakıyor yasa yapıyor, yürütme de kendi işine bakıyor ülkeyi yönetiyor. Ama pratikte, kâğıt üstünde olduğu gibi olmuyor. Başkanlık sistemini isteyenler kendilerini bir yoklasınlar, buna hazırlar mı? Yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert bir biçimde ayrılmasından yanalar mı? Yasamanın yürütmenin işlerine, yürütmenin de yasamanın işlerine olabildiğince karışmamasından yanalar mı? Açık söylüyorum: Ben bunlardan yanayım; ama bunun Türkiye'ye -en azından henüz- uygun olmadığını biliyorum. Başkanlık sistemi; sorunlarını büyük ölçüde çözmüş gelişmiş ülke, gelişmiş toplum sistemidir. Günümüz dünyasında mesela kuzey Avrupa ülkesi sistemidir. Bana sorarsan hangi sistemi istersin diye, ideal sistem hangisidir diye? Başkanlık sistemini isterim, ideal sistem başkanlık sistemidir derim. Ama sadece yasama ve yürütme kuvvetlerinin değil yargı kuvvetinin de halk oyuyla seçildiği ve üç kuvvetin de (yasama, yürütme ve yargı) tamamen birbirinden ayrıldığı ve herkesin sadece kendi alanında kaldığı ve kendi işine baktığı bir başkanlık sistemi isterim, ideal yönetim sistemi budur derim. Üç temel kuvvetin de (yasama, yürütme ve yargı) tamamen birbirinden ayrıldığı, seçilmiş olan; yasama, yürütme ve yargı mensuplarının hepsinin de 4 ya da 5 yılda bir onları seçen millete hesap verdikleri ve hukuka aykırı işler yaparlarsa da hukuka hesap verdikleri bir sistem ideal yönetim sistemidir. Konu Cihannur tarafından (12-16-2016 Saat 00:03 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|