|
|
|
|
#1 |
|
Bugün okuduğum bu konu ile alakalı bir yazı var . Onu sizinle paylaşmak istiyorum..
Silahı masaya koyup yapılacak pazarlığın kimseye faydasının olmayacağı ortada. Terörün sona ermesi, silahı bir hayat biçimi haline getirenleri etkisiz kılacak. Sivil siyaset içinde yer alanların önünü açacak. BDP ile PKK arasındaki ilişki tersyüz edilecek. Bu yüzden PKK'nın muhatap kabul edilmemesi terörün sona erdirilmesi için vazgeçilmez bir önşart niteliğinde idi. Başlayan süreç ve gelen işaretler bu önşartın artık aşıldığını gösteriyor. 'İnisiyatifi terör örgütüne kaptırıyoruz' itirazının bu yüzden hiçbir karşılığı yok. Tersine, terör örgütü inisiyatif kaybediyor. Hükümetin ısrarı legal Kürt siyasetini tesviye ediyor. Diyaloğun başlaması ve sürmesi gerekiyor. Hakkâri'deki patlama, başlayacak diyaloğun mayınlı bir yolda ilerleyeceğini haber veriyor. Mayınların bu diyalog sürecini baltalamak için patlayacağı bilindiğine göre, kimse oyuna gelmemeli. Cengiz Çandar'ın vurguladığı şekilde, patlayan mayınlara inat, diyalog devam etmeli. Dünya pratiklerinde görüldüğü üzere terör örgütleri kolay vazgeçmiyorlar. İşler yoluna girdiği zaman aynı örgütün içinde şiddeti bir yaşam biçimi haline getirmiş ve sürdürmekte kararlı gruplar çıkıyor. El Fetih, İRA ve ETA'da bu örnekler incelenebilir. Ortak nokta, örgütlerin amacına ulaşmalarından sonra, örgütün özerk bir yapı kazanması yüzünden varlığını devam ettirebilmek için şiddeti sürdürmesi. Çıkacak sonuç önümüze karamsar bir tablo koyuyor: Diyalog sonuç alsa, terör örgütü tasfiye edilse bile silahlı eylemlerin devam edeceği. Devam eden silahlı eylemler bu sefer doğrudan kitlesel bir tepkiye yol açıyor. Kısa vadede tırmanan terör, orta vadede saman alevi gibi sona eriyor. Terör sorununun çözümü için elverişli bir iklim var. Uluslararası dengeler PKK'nın oynayacağı bir alan bırakmıyor. Murat Karayılan'ın İsrail'e seslenişine destek verecek bir Kürt kamuoyu mevcut mu? Bu ılımlı ve olumlu iklimi korumamız gerekiyor. Tek ölçü, önümüze gelen fırsatı kullanıp şiddet ihtimalini bertaraf etmek. Şiddet beklentisi sona erince Kürt sorununu çözecek açılım hızla mesafe alır. Şiddetin yoldan çıkardığı aklımız hükmünü yürütmeye başlayınca her şey yoluna girer. 'Müzakere süreci' tabiri de kimseyi rahatsız etmemeli. Demokrasinin en katılımcı ve etkili biçimi 'müzakereci demokrasi' demek. Demokrasi içinde herkes her türlü müzakereyi yürütebilir. Elinde silah olanlar hariç Mümtazer Türköne
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Muhattap alsan bir dert almasan bir dert.
|
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Bu görüşmeleri destekliyorum ben.
Adına ister "pazarlık" isterse "karşılıklı güven aranıyor" denilsin, hiç önemli değil Yeterki bu sorun bir çözüme kavuşsun. Herşey siyaset arenasında tartışılsın. İnsanlarımız artık ölmesin, Türkiye daha çok iyi yerlere gelsin istiyorum. |
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
hassas bir dönemden geçerken sanki birilerinin dediği olmuş intibanı uyandıracak bu başlığı tasvip etmiyorum..derdimiz bu ülkede barış ise kan dökülmesini kardeş kavgasını önlemekse ise birilerinin ağzından konuşmak böyle bir başlangıcı baltalamaktan başka birşey değildir..demokratik açılımın ilk günlerinde haburdaki olayları hatırlatır herkesi sağ duyulu olmaya çağırıyorum..demekki o yaşananlar bize ders olmamış...kimse mevzi kazandım elime koz geçti mantığıyla hareket etmesin yoksa kısa zamanda aynı tıkanıklığı yine yaşarız ..
|
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Kürt meselesi silahlı mücadele ile çözülemez. Demokratik siyasi mücadeleye kayış sevindiricidir. Eğer kürt siyasi hareketlerinin önüne dinamit koyulmazsa silahlı mücadele rafa kalkabilir.
Dağa çıkartmak kolay indirmek zordur. Vay efendim işte kürt meselesinde şu reformlar yapıldı artık kürtler eskisi kadar zulum görmüyor işkenceleri kürtlerde eşit vatandaş oldu falan filan . Evet belki bir çok reform yapıldı ama dağdaki insanın 30 senelik kurumsallaşmadan sonra dağdan inmez. Birilerinin aleti olur ki olmuştur taşeronlaşır hedefinden sapar. Ve silahlı mücadeleyle geçirdiği her yıl dahada güçlenir teşkilatlanması artar tecrübesi artar adeta ordulaşır Biz hala 3-5 çapulcu desekte bu 3-5 çapulcu dediğimiz insanların kurduğu örgütü silahlı mücadeleyle 30 senedir lağv edemediğimiz bir gerçektir. Kendimizi boş boş övmeyi bırakalım ve gerçekten çözüme yönelik barışa yönelik korkusuzca cesurca adımlar atalım. Korkaklar bu işi çözemez Bu işi çözmek her babayiğidinde harcı değil ... |
|
|
|
|
#6 |
|
Eğer bu sorun çözüme kavuşursa
Bana göre Tayyip Erdoğan Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi Başbakan'ı olacak. |
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Bu iş olacak
Referandumda çıkan “evet” oyları sanki büyük bir taşı yerinden kımıldattı. Sistemin özünü demokratik bir şekilde değiştirmekle kalmadı, bu halkın “barış” istediğini bir anlamda tescil etti. Siyasetçiler daha cesur ve kararlı davranabilecekleri bir alan buldurlar. Ve, bu alanı kullanacaklarının önemli işaretlerini de vermeye başladılar. Öcalan’la İmralı’da “anlamlı” görüşmelerin yapıldığını bizzat Öcalan açıkladı. Dün de hükümet temsilcileriyle BDP yöneticileri buluştu. Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, “bu iş bitsin artık” dedikten sonra çözüm için “fırsat” olduğunu söyledi. BDP başkanı da olumlu konuştu. İkisi de yeni bir anayasa hazırlanacağını ima ettiler. Yeni bir Türkiye’yi oluşturacak, savaşı bitirecek, barışı kalıcı kılacak bir anayasa hazırlanacak. CHP de bu barışçı gelişmeleri destekleyen bir tavır aldı. MHP dışındaki bütün siyasi aktörlerin “barış” için hemfikir olduğu yeni bir siyaset iklimine kavuştuk ve anlaşılan bunu sonuna kadar götürmeye bu sefer herkes kararlı. Bu “barış karşıtı” siyasetini de MHP sürekli olarak oy kaybederek ödüyor. Bunun çeşitli nedenleri var. En önemlilerinden biri, Türkiye zenginleşiyor, büyüyor ve gelirini arttırıyor. Türkiye’nin muhafazakâr zenginleri de, yeni yeni ortaya çıkan Kürt burjuvazisi de bu zenginlikten pay almak istiyor. Barışta daha zenginleşeceklerini biliyorlar. Zenginliğin tabana yayılması da ancak barışla mümkün olacak. Bu zenginleşme ve büyüme, özellikle Türk “ırkçılığını” ciddi biçimde törpülüyor, ülke büyüdükçe “savaşın saçmalığını, Kürtlere haklarını vermemek için hayatı zehir etmenin” anlamsızlığını herkes daha iyi görüyor. Muhafazakârlıkla milliyetçiliğin birbirinden ayrılmaya başladığı çok ciddi kırılma noktalarından birinden geçiyoruz. “Yeni bir Türkiye” mesajını veren referandum sonuçları, bu yeni Türkiye’nin “barışı bulan” bir Türkiye olduğu gerçeğini de sanırım herkese gösterdi. “Devlet Öcalan’la görüşür” diyen Başbakan bu sözlerinin ertesinde yüzde 58 oy aldı, bunun bir “onay” olduğunu da kavradı. Hükümetin kararlılığı da buradan geliyor. Kürt kesiminde ise PKK’nın dışında yeni ve demokratik bir inisiyatif ortaya çıktı. Bu kesim, Kürt meselesini gündeme getiren PKK’ya saygısızlık etmiyor ama artık bundan sonrasını silahla değil “sözle” çözmek gerektiğini de sıkı biçimde vurguluyor. PKK, savaşta ısrar ederse, Kürt tabanından da ciddi bir tepki alacağını seziyor. Allah muhafaza bu barış gerçekleşmez de savaş yeniden ve şiddetlenerek başlarsa, bu seferki savaş eskisi gibi olmayacak. Mesela bir daha asla bir karakol baskını olmayacağını biliyoruz. Bugünkü teknolojiyle hiçbir karakolun baskın yemesi mümkün değil, daha önceki baskınların neredeyse tümü “şike” baskınlardı. Ama ordudan birileri bir kere daha böyle bir “şike baskının” yolunu açarsa bunun bedelinin ağır olacağını, gerçeklerin ortaya çıkacağını ve “şikecilerin” cezalandırılacağını biliyor. Bu gerçek, savaşa devam etmek istemesi halinde PKK’nın şiddeti dağlardan şehirlere taşımak zorunda kalması demek. Böyle bir gelişme, kendini “gerilla örgütü” olarak gören PKK’yı gerçek anlamda “terör örgütüne” çevirirken, hem Kürt halkından hem de dış dünyadan alacağı desteği de kaçınılmaz olarak azaltacaktır. PKK, kendi halkının tepkisini çekmeyi göze alırsa sanırım büyük bir hata yapar. Türkiye’nin zenginleşmesi, muhafazakârlıkla milliyetçiliğin ayrışması, Kürtlerin de zenginlikten payını istemesi, bu zenginliğin hükümetin kendine güvenini arttırması, Öcalan’ın barışı desteklemesi, Kürt ve Türk halklarının barışı arzulaması, dünya konjonktürünün buna müsait olması, artık yeni bir Türkiye kurulması gerektiği bilincinin yaygınlaşması, bu bilincin kendini referandumda açıkça ifade etmesi hepimizi büyük bir fırsatın eşiğine getirdi. Barış, hepimiz için elle tutulur hale geldi. Manasız takıntılar yüzünden bütün bir hayatı feda etmenin anlamsızlığını herkes az çok anladı. AKP’nin, BDP’nin, CHP’nin barışı destekleyen açıklamaları, yeni bir anayasa sözünün verilmesi, Kürtlerin eşit olma hakkının Türkler tarafından anlaşılması muhteşem bir fırsat yaratıyor. Bu sefer barışı yakalayacağız gibi geliyor bana. Eşit, özgür, adil bir ülkede zenginleşerek yaşayacağız, çocuklarımız ölmeyecek. Çok ümitli ve çok sevinçliyim. ahmetaltan111@gmail.com KUM SAATİ 24.09.2010 Ahmet Altan Bu iş olacak |
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
bu sorun elbet çözülür..
ki çözülecekte... Türkiye'nin kanayan yarısı... lâkin başlığın altında kötü imalar yatmaktadır... Devletin muhattapı terör örgütü değildir!!! Halktır!!! burda ki noktaya dikkatimizi çekelim lütfen... |
|
|
|
|
#9 | |
|
Alıntı:
Ancak bu başlık Taraf gazetesinin dünkü manşetiydi o yüzden aynen kopyalayıp yapıştırdım. Devlet'in Apo'yla masaya oturduğu doğrudur ancak pazarlık mı yapılıyor veya karşılıklı anlaşma mı yapılıyor yada karşılıklı güven mi aranıyor bilinmez. Zaman herşeyi gösterecek. Daha fazla insanımızın ölmemesi ve Türkiye'nin daha fazla huzura kavuşması için Bu şeyleri dert etmemeliyiz. |
||
|
|
|
|
|
#10 | |
|
Alıntı:
biliyorsunuz hala bu ülkede kürsüden ip atanlar var... yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına böyle bir yorumda bulundum... lafım size değildi... |
||
|
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| Seçenekler | |
| Stil | |
|
|