![]() |
#3 |
![]() 251. debate = tartışmak
252. debt = borç 253. deceit = kandırmak *** deceitful = hilekar, hileci 254. deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in) 255. decipher = şifresini çözmek 256. decipher = şifresini çözmek, anlamını meydana çıkarmak 257. declare = ilan etmek, beyan etmek 258. decline = (1) azalmak, gerilemek (2) kibarca reddetmek (= turn down) 259. dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to) 260. dedicate to = kendini adamak (= devote to) 261. deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume) 262. deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion) 263. deepen = derinleştirmek, derinleşmek 264. defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat) 265. defect = bozukluk, kusur, hata, sakatlık *** speech defect = konuşma özrü 266. defend = savunmak 267. define = tanımlamak 268. degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme 269. delay = geciktirmek 270. delightful = zevkli, hoş 271. deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2) doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak 272. demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta 273. demobilize = askerden terhis etmek 274. demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with) 275. demonstrate = (1) uygulamalı bir şekilde göstermek (= show) (2) gösteri yapmak, protesto düzenlemek 276. deny = (1) inkar etmek (2) yapmasını yasaklamak (deny somebody to do something) 277. depress = (1) üzmek (= sadden, upset) (2) bastırmak (= press down) 278. derive from = çıkarmak, gelmek 279. descend = inmek, azalmak 280. desert = çöl 281. deserve = hak etmek 282. design = plan çizmek, tasarlamak 283. design = tasarlamak, dizayn etmek 284. desire = (1) istek, arzu (2) istemek, arzu etmek (= wish) 285. desolate = mutsuz, kederli (= depressed) (2) terkedilmiş (= deserted) 286. dessert = tatlı 287. destination = hedef, varılacak yer 288. destiny = kader, kısmet 289. destroy = yıkmak, yok etmek (= damage, ruin) 290. detain = alıkoymak, göz altında tutmak (= take into custody) 291. detect = meydana çıkarmak, işin aslını ortaya çıkarmak (= discover, notice) 292. detection = teşhis etmek, belirlemek 293. deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage) 294. deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen) 295. determination = (1) azim, kararlılık (= ambition) (2) inat (= stubbornness, obstinacy) 296. devastate = yıkmak, tahrip etmek (= destroy) 297. develop = (1) geliş(tir)mek, genişle(t)mek, ortaya atmak (teori, fakir vb) (2) (foto) film banyo ettirmek (3) (vücudun ürettiği bir hastalığa) yakalanmak “develop cancer” 298. deviate = sapmak, yönünü değiştirmek (= diverge, stray) 299. devote = adamak 300. diagnose as = teşhis etmek 301. differentiate = ayırmak (= distinguish) 302. diminish = azalmak (= decline) 303. direct = (1) yönetmek (2) (turiste vb) yol göstermek (guide) 304. disappearance = ortadan/gözden kaybolmak (= vanish) 305. disclose = açığa çıkarmak, gün ışığına çıkarmak (= reveal, display) 306. discover = keşfetmek 307. discriminate (against) = (ırk, yaş, cinsiyet vb) ayrımcılık yapmak 308. discriminate against = ayrımcılık yapmak 309. discuss about = tartışmak (= argue) 310. disease = hastalık, maraz (= illness, ailment) 311. dismiss = kovmak (işten), kafasından çıkarmak 312. dismissal = kovma, başından savma 313. dispatch = göndermek, yollamak (= send, submit) 314. display = göstermek, sergi *** on display = sergide 315. displeased = hoşnut kalmamış, memnun olmayan (= discontented, unsatisfied) 316. dispose of = başından atmak, --- den kurtulmak (= get rid of) 317. dispute = (1) tartışmak, anlaşamamak (= disagree) (2) anlaşmazlık (= controversy) 318. disqualify = diskalifiye etmek, elemek, yetersiz görmek 319. disseminate = (bilgi, fakir vb) yaymak, dağıtmak 320. distinct = (1) farklı, ayrı, bağımsız (= different) (2) açık seçik, net (= clear) 321. distinguish = ayırmak, farkını söylemek (= differentiate) 322. distort = (1) (olayın aslını) çarpıtmak, farklı bir anlam yüklemek (= misrepresent) (2) (şeklini/biçimini vb) bozmak, tahrif etmek (= disfigure) 323. distress = (1) tehlike (2) acı, ıstırap 324. distribute = dağıtmak (= deliver, hand out) 325. divert = (trafik yönünü vb) saptırmak, başka yöne çevirmek 326. dizzy = başı dönen, kendini bayılacak gibi hisseden (= giddy) 327. docile (dosayl) = uysal, evcil 328. dominate = egemen/baskın olmak, hakim olmak, idaresi altına almak 329. donate = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribute) 330. donation = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribution) 331. dowry = çeyiz 332. dramatic = (1) tiyatro ile ilgili (= theatrical) (2) önemli, kayda değer (= drastic) (3) ani, çok hızlı (fiyatlarda ani ve hızlı artış gibi) 333. draw = (1) (resim vb) çizmek (2) (perde vb) çekmek, kenara almak (3) (sonuç) çıkarmak (***draw a conclusion) (4) bir maçın berabere bitmesi 334. dress code = (bir işyerinde veya okulda) kıyafet genelgesi 335. drug addict = eroin bağımlısı 336. drug dealer = eroin ticareti yapan kişi 337. dustbin = çöp kutusu (= trash can) 338. earth***** = deprem 339. edit = bir kitabı basılabilir hale getirmek, editörlük yapmak 340. edition = (kitap için) basım, baskı, yayın 341. educate = eğitmek (= train) 342. effect = etki (= influence, impact) *have an effect on = üzerinde etkisi olmak 343. elect = seçmek (= vote for) 344. eliminate = elemek, den kurtulmak (= get rid of) (2) yok etmek, yıkmak (= destroy) 345. elimination = (1) ortadan kaldırma, yok etme, bertaraf etme (2) hesaba katmama 346. embarrass = utandırma (= humiliate) 347. embrace = (1) kucaklamak (= hug, cuddle) (2) (fikir, din vb) benimsemek 348. emerge = ortaya çıkmak (= come out) 349. emphasize = vurgulamak 350. employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb) uygulamak 351. empty = (1) boşaltmak (2) boş 352. emulate = taklit etmek,(= imitate, copy) 353. enable = olanaklı kılmak 354. enclose = çevresini sarmak 355. encounter = karşılaşmak ( to face) 356. encourage = teşvik etmek 357. endure = dayanmak 358. enhance = büyülemek 359. enhancement = yükseltme, artırma, çoğaltma (= improvement, enrichment) 360. enlarge = büyütmek, genişletmek 361. enquire = soruşturmak 362. enslave = köleleştirmek, esir etmek 363. ensure = birini temin etmek/emin kılmak, birine garanti vermek 364. entertain = eğlendirmek 365. entirely = tamamen (= completely) 366. entrance = giriş 367. envy = kıskanmak, imrenmek 368. epic = destan 369. epic = destansı (şiir vb) 370. equal = eşit, adil 371. equality = eşitlik (= parity, fairness) 372. equate = eşitlemek 373. equip = donatmak 374. equip = donatmak ***equipment = donanım, teçhizat 375. erode = yıpratmak, aşınmak 376. erupt = patlamak 377. establish = kurmak, doğruluğunu kanıtlamak, kabul etttirmek |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|