Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi


Cevapla
Seçenekler
 
Alt 02-16-2009, 16:26   #1
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
İstikbâli Kıble (Namazda Kıbleye Dönmek)

Farz, vâcib ve nafile namaz kılan, tilâvet secdesi yapan, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)naze namazı kılan kimselerden hiç birisinin, bu namazların edaları ve kazaları esnasında, kıble istikametinin dışında başka bir yere dönmeleri caiz olmaz. Ancak, kıble istikametine dönerler. Sirâcü´l -Vehhâc´da da böyledir.

Mekke´de bulunanlar için kıble, bizzat Ka´be´dir. Bu hu-hususta ulemanın ittifakı vardır. Ka"be´nin, bizatihi kendisine dön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meleri lazımdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir,

Mekke şehrinde namaz kılan kimse ile Ka´be arasında, du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)var gibi bir hâilin olmasında veya olmamasında bir fark yoktur. Tebyîn´de de böyledir.

Evinde namaz kılan bir Mekkelinrn, namazı, tam Ka´be´ye dönerek kılması gerekir. Hatta, o kimse ile Ka´be arasındaki du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)varlar kaldırılacak olsa, Ka´be´nin, o adamın karşısına çıkması ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekir. Kâfi´de de böyledir.

Bir kimse, Ka´be dahilinde, yüzünü Hâtim´e çevirerek na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılmış olsa, o kimsenin namazı caiz olmaz. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Mekke´nin dışında olan kimse de, yönünü, Ka´be cihetine çevirir. Ammenin görüşü budur. Sahih olan da budur. Tebyîn´de de böyledir.

Ka´be ciheti işaretle bilinir : Şehirlerde işaret ve köylerde alâmet mihrablardır. Sahralarda deül ile yıldızlardır. Fetâvâyi Kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dîhân´da da böyledir.

İstikbâl-i kıblede mu´teber olan şekil : Kâ´be binasının di şında, beytin mekanına (Kabe´nin yerne doğru) dönmektir.

Fetâvâyi Huccet´de : «Kabe´nin bulunduğu yere dönmek, derin kuyularsa, yüksek dağlarda ve Ka´be´nin dışında da caizdir. Çünkü Ka´be, yedi kat yerin altından, yedi kat semanın üstüne, tâ arşa varıncaya kadar Ka´be´nin hizasıdir.» denilmiştir. Muzmarât´ta da böyledir.

Ka´be´nin içinde veya damında namaz kılan bir kimse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılarken, hangi tarafa dönmüş olursa, olsun kıldığı namaz caiz olur.

Bir kimse, Ka´be´nin duvarında namaz kılmış olsa, eğer yü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zü Ka´be´nin tavanına dönük olursa, namazı caiz olur; değilse caiz olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Yatalak bir hastanın, kıbleye dönmeye gücü yetmez ve yö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nünü döndürecek bir kimse de bulunmasa, o yatalağın, yüzünü, iste(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği tarafa çevirmesi caiz olur. Huİâsa´da da böyledir.

Keza, bu kimsenin, yüzünü Kıble´ye çevirecek birisi bulunsa fakat döndürülmek hastaya zarar verecek olsa; bu kimsenin yüzü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nü, islediği tarafa çevirmesi caiz olur.ZahîrSyye´de de böyledir.

Korkan bir kimse, gücünün yettiği tarafa dönerek nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını kılar. Burada korkmak, ister düşmandan ister yırtıcı hayvan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan, ister hırsızdan olsun müsavidir; aralarında bir fark yoktur.

Kıbleye döndüğü zaman denizde boğulacağından korkan kimse de, yönünü Kıbleye çevirmeden namaz kılabilir.

Bir özür sebebi´iîe farz namazı veya özürsüz olarak nafile bir namazı, hayvan üzerinde kılacak olan kimse, de yönünü kıbleye çevirmeden namaz kılabilir. Münyetü´l - Musafll´de de böyledir.

Gemide, farz veya nafile namaz kılmak isteyen bir kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin Kibleyedönmesi lâzımdır. Gemide bulunan bir kimsenin, yönünü istediği tarafa çevirerek namaz kılması caiz, olmaz.

Kıbleye dönüp, gemide namaz kılan bir kimsenin, yönü, gemi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin dönmesi ile kıbleden ayrılmış olsa; o kimse, namaz içinde Kıbleye dönerek namazım tamamlar. Şerh-i Münye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Kıblenin hangi tarafta oMuğu hususunda şüpheye düşen bir kimse, soracak bir kimseyi de bulamazsa, araştırır; kalbinin ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)naat ettiği yöne dönerek namazını kılar Hidâye"de de böyledir.

Bu kimse, namazım kıldıktan sonra, kıble hususunda hatâ ettiğini anlamış olsa bile, namazını iade elmez. Fakat, hatasini namaz esnasında anlarsa, namaz içinde hemen kıbleye dönerek namazını tamamlar. Zâhidi´de de böyledir.

Bir kimsenin yanında, bulunduğu yerin halkında birisi ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu halde, ona sormadan fakat kıble istikametini araştıra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak namaz kılması caiz olmaz.

Bu durumda, yanında kıble istikâmetini sorabileceği bir kimse bulunduğu halde, ondan sormadan, kendi araştırması ile namaz kılan kimse, şayet kıbleye dönmüşse namazı caiz olur. Fakat kıbleye dönmemişşe, namazı caiz olmaz Münyetü´l - Musallî´de de böyledir.

Saharda, kıble istikameti hususunda şüpheye düşen bir kimse, araştıması neticesi, bir istikamet üzerinde kanaat hasıl edip, o yöne yönelmiş olarak namaza başlasa; sonra iki kişi gelip, kıble(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin başka tarafta olduğunu haber verseler, eğer, o adamlar misafir (yo´cu) iseler, sözlerine iltifat edilmez.

Fakat haber veren o, iki kişi, o beldenin halkından iseler, söz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini kabul etmek gerekir. Aksi halde namaz caiz olmaz. Hulâsa1 da da böyledir.

Bir kimse, kıble istikâmetini araştırır da, vardığı kanaatin haricinde bir yöne dönerek namaz kılarsa, bu namaz caiz olmaz. Hatta, kıbleye isabet etmiş olsa bile... Münyetü´l - Musallî´de de böyledir.

Bir kimse, kıble olduğu hususunda şüphesi bulunmayan bir yöne dönerek namazını kılmış, olsa sonra da, kıble istikâmeti hususunda şüpheye düşse, bu kimsenin kılmış olduğu namaz ca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)izdir.

Fakat, bütün kalbi ile, namazın fasid olduğuna kanaat ge-Urmiş olursa, namazı iade etmesi vacib olur. Huİâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir kimseye, bu husustaki şüphe namaz içinde «durdu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğum kıblede gerçekten isabet yok» şeklinde gelirse, o kimsenin, hemen kıbleye dönmesi lazım gelir.

Fakat, bu şekildeki şüpheye .rağmen, kıbleye isabeti durmuş olduğu açığa çıkarsa, bu durumda, görüş ayrılığı vaki olmuştur. Sahih olan ise, o kimsenin kılmakta olduğu namazı bozup yeniden kılmasıdır. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Kıble istikâmetinde şüphesi bulunan bir kimse, araştırır yapmaksızın namaz kılmaya başlamış ve namazın içinde de, kıble istikametine isabet ettiği veya isabet etmediği hususunda, kesin bir kanaate varıp şüphesi gitmiş olsa, bu kimse kıble istikame(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinde namazına´ devam eder.

Eğer, hatası namazdan sonra meydana çıkarsa, veya kıble istikametinde, isabet edip etmediği, hususunda hiç bir şey ortaya çıkmazsa, o kimse, bu şekilde kılmış olduğu namazı iade eder.

Namazı bitirdikten sonra, kıbleye isabet etmiş olduğu ortaya çıkarsa, namazı tamam olmuş olur. Hulâsa´d a da böyledir.

Araştırma yapmış olmasına rağmen, kıble istikâmetinin hangi taraf olduğu hususunda, hiç bir kanaat sahibi olmayan kimse için:

— «Bu kimse, namazı tehir eder.» denilmiştir. Veya:

— «Dört tarafa da dönerek ayrı ayrı namaz kılar.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Veya:

— «İstediği yöne dönerek namaz kılar.» dlnilmiştir. Bahru´r -Râık´ta da böyledir. En isabetli olanı ise, son kavildir.

Bu kimse, eğer, bir yöne dönerek namaz kılarsa, kıbleye isabet ettiği belli olunca, namazı caiz olur.

İsabet etmediği, belTi olunca veya bir şey belli olmayınca, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını iade eylemez. Zahîriyye´de de böyledir.

Bir beldeye giren ve orada mihrablar gören bir kimsenin, kıble istikametini araştırmasında bir mana yoktur. Mihrabların yö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüne durup namazını kılar.

Çölde olan bir kimse de, gece açık havada, yıldızlara bakıp kıble cihetini tayin etme ilmini biliyorsa, araştırma yapmaz. Serah-si´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Mihrabının bulunmamasından dolayı, kıblesi belli olmayan bir mescide giren bir kimse, araştırma yaparak namazını kılmış oîsa, sonra da hatası meydana çıkmış bulunsa, bu kimse, namazını iade eder: Çünkü o kimsenin kıble istikametini sorma imkânı var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dı.

Bu kimse, araştırması soncu, kıble istikametim .doğru tayin etmişse, namazı caiz olur. Fetâvâyi KâdÜhâıı´da da böyledir.

Bu dununda, bu kimse, kıbleyi sormuş olsa da, haber ver memiş bulunsalar; sonra da bu kimse, araştırma yapıp namazını kılmış olsa sonradan hatası açığa çıkmış olsa bile bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin kılmış olduğu namaz caizdir. Serâhsfnin Muhkyt´inde de böyledir.

Karanlık bir gecede mescidde, kıble istikametini araştı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rarak namaz kılan bir kimse, daha sonra namaz kılarken kıb(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le istikametine dönmemiş olduğunu anlamış olsabüe, kılmış olduğu namaz caizdir. Çünkü, onun, kıble istikametini sormak için, insan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların kapılarını çalması gerkmez.

Kıblenin istikametini araştırarak namaza başlamış olan bir kimse, bir rek´at kıldıktan sonra, kıblenin başka istikamette olduğu kanaatine varsa, o tarafa dönerek ikinci rek´ati kılar. Sonra tekrar, kıblenin birinci rek´atta yöneldiği istikamette olduğu kana(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atine varırsa, bu durumda ne yapmasının gerektiği hususunda, meşayih arasında görüş ayrılığı meydana gelmiştir. Bazıları: «Bu kimse, namazı bozar ve birinci rek´ati kılmış bulunduğu istikâmete dönerek yeniden kılar.» demişlerdir! Bazıları ise : «...namazına bozmadan devam eder; ancak birinci rek´ati kıldığı tarafa döner.» demişlerdir. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.

Kıble istikametini araştırarak, çölde namaz kılmakta olan bir kimseye, kıble istikametini araştırmamış olan.biş başka kimse, uymuş olsa; eğer, imam olan şahıs, kıble konusunda isabet etmişse, ikisinin de namazı caizdir.

Fakat, eğer imâm kıble konusunda isabet etmemişse, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, imâmın namazı caizdir; muktedînin namazı caiz değildir. Hulâ-sa´da da böyledir.

Mahpus olduğu için, Mekke´de kıble hususunda şüpheye düşen bir insanın yanında, kıbleyi sorabileceği bir kimse olmasa; kıble istikametini araştırıp, namazını kılmış bulunsa; sonradan da —kıble hususunda— hata etmiş olduğu ortaya çıksa, İmâm Muham-med (RA.) ´e göre, bu kimsenin namazını iade etmesi gerekmez. En doğru kıyas budur. Aynı durum, Medine´de meydana gelmiş olsa, hü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)küm yine aynıdır. Zahîriyye´de de böyledir.

Kıble cihetinde şüpheye düşüp, araştırma ile bir rek´at namaz kılan kimse, ikinci rek´atte rey´i, o tarafa dönmüş olduğu için bu rek´ati de o tarafta kılmış olsa; hatta, (her rek´ati kıldıkça kibk jstikameti hususundaki kanaat ve) rey´ini değiştirdiği için dört rek´ati, dört ayn istikamete dönerek kılmış olsa İmâm Muhammed (R,A.) den gelen bir rivayette, bu kimsenin namazı ´şüphesiz caiz olur. Fetâvâyî Kâdûhân´da da böyledir.

Bir kimse, kıble istikametini araştırmış olarak, bir yöne dönüp, bir rek´ati kıldıktan sonra, rey´ ve kanaati başka bir yöne dönmüş~olduğu için, ikinci rek´atide o tarafa dönerSk kılmış olsa-fakat, bu arada, birinci rek´atin secdesini unutmuş olduğunu ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tırlarsa bu kişinin durumu hakkında, meşayih arasında görüş ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılığı olmuştur. Sahih olan kavil ise: «Bü kimsenin namazının, fa-sid olmuş olduğudur. Gunye´de de böyledir.

Bİr kimse; araştıma yaparak namaza başlamış olsa ve bil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meyerek kıble istikameti hususunda hata yapış bulunsa; sonra da, namazda hatasını anlayıp yönünü kıbleye çevirmiş olsa; bu kimsenin namazı kılmaya başladığı zamanki halini bilen, başka bir kimse de, gelip ona uyarak namaz kılmaya başlamış olsa, bu durumda, namaza ilk başlamış olan kimsenin namazı caiz, ikinci şahsm namazı ise, fasid olur.

Kör bir adam, kıblenin aksi istikametine dönerek namaza başlamış olsa, başka bir adam da gelerek onun yönünü kıbleye çevirerek ona uysa; eğer, kör olan şahıs, namaza başlayacağı vaki Kible istikametini sorabileceği bir kimse bulduğu halde, ona sor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan namaza durmuş olursa; hem, îmâm olan kor şahsın, nem de kendisine cemaat olmuş bulunan şahsın, namazı fasid olmuş olur.

Fakat eğer kör şahıs, kıble istikametini sorabileceği kimseyi bulamamışsa, kendisinin namazı sahih olur; ona uyan şansın na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı ise, fasid olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.

Karanlık bir gecede, karanlık bir evede bulunan kimseler, kıble istikametinde şüpheye düşerek sorabilecekleri bir kimse de bulamasalar ve kıble istikametine delil olabilecek bir alametde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masa; veya bu şahıslar, aynı1 şartlarla bir sahrada bulunuyor olsa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; hepsi de, araştırma yaparak, ayn ayn istikametlere dönüp na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılmış olsalar; kıbleye isabet etmiş olsalar da, olmasalar da namazları caiz olur.

Bunlar, bu namazı cemaatle kılmış olurlarsa; ancak, imâmdan ileri durmayan ve aynca, imâmın.kıblesine muhalif bulunmayanla-namazları caiz olur. Aksi durumda olanlann, — cemaatle kıl-malan halinde — namazlan caiz olmaz.

Bir cemaat, sahrada, kıble istikâmetini araştırmış olarak namaz kılmış olsa, ve bu cemaat içinde, musbûk ve lâhık olanlar da bulunsa, imâm namazını bitirince, o ikisi ayağa kalkıp, geçir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dikleri rek´atleri kaza ederlerken, kıblenin, imâmın dönmüş oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu taraf olmadığı açığa çıksa, mesbûkun yönünü kıbleye çevirip namazını tamamlama imkânı vardır. Lâhık içinse, bu imkân yoktur.

Tilâvet seödesi için de, aynı şekilde kıble istikameti araş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tırılır. Namaz kılacak kimsenin kıbleyi araştırmasının caiz olduğu gibi tilâvet secdesi yapacak kimsenin de kıbleyi araştırması caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.[17]



Kâbede Kılınan Namazlar:


Kâ´be´nin içinde, farz olsun veya nafile olsun, namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak sahihtir.

Şayet, Kâ´be´nin içinde cemaatle namaz kılınacak olunursa, imâmın etrafında daire olunur. Kimin sırtı, imâmın sırtına veya yüzü imâmın sırtına jgeîmişse, onun namazı caiz olur. Yüzünü ima(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın yüzüne çeviren kimsenin namazı da caiz olur; fakat, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, imâmla bu şahıs arasında, bir sütre bulunmazsa, namazı mekruh olur.

Fakat, bu durumda, akasını imâmın yüzüne döndüren kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazı caiz olmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de ve Sirücü´I - VeH-hâc´da da böyledir.

Kâ´be içinde, cemaatle namaz kılınırken, imâmın sağında ve solunda bulunan kimselerden, imâmın yöneldiği duvara imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan daha yakın olmayanların namazları caiz olur. ez - Zâd´da ve îmâm Serâhsî´nin Mebsut Şerhi´nde de böyledir.

fi tmâm, Harem-i Şerif de namaz kıldırdığı zaman, insanlar Kâ´be´nin etrafında halka olurlar ve imâmın kıldırmakta olduğu namazı kılarlar.

Cemaatten her hangi biri, imâmın bulunduğu tarafta olmamak şartıyle, Kâ´be´ye imâmdan daha yakın bulunsa bile, namazı caiz olur. Hidâye´de de böyledir.

îmâm, Kâ´be´nin içinde, cemaat de Kâ´be´nin etrafında bulunsa; bu durumda, eğer Kâ´be´nin kapısı açık olursa, namazları caiz olur. Tebyin´de de böyledir.

Eğer, bir kadın, imâmın hizasına durmuş olur ve imâm da ona, imâm olmaya niyyet- etmiş bulunursa; bu durumda, kadın, imâmın yönelmiş olduğu tarafa dönmüş bulunursa, imâmın namazı fasid olur. Fakat, kadın başka tarafa^ yönelmiş bulunursa, imâmın namazı fasid olmaz. Zahİrîyye´de de böyledir.

Kâ´be´nin içinde namaz kılian bir kimse, bir rek´ati bir ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rafa, diğer rek´ati de başka bir .taraf a dönerek kılmış olsa, namazı caiz olmaz. Çünkü o kimse, zaruretsiz olarak, yakîni olan kıbleden dönmüş olur. Bedai´de de böyledir. [18]

 

Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-16-2009, 16:27   #2
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazda Nıyyet

Niyyet, namaza girmeyi dilemektir.

Niyyetin şartı, hangi namazı kıldığını bilmektir. Hangi namazı kıldığını bilmenin en yakın delili îse; bu husus, kendisine soruldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunda, o kişinin, hemen cevap verebilmesidir. Eğer o kimse, düşün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meden bu sorunun cevabım veremezse, namazı caiz olmaz.

Aslında, itibar, bunun dil ile söylenmesine değildir. (Yani kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ben bilmesi kâfidir.) Fakat, dili ile de söylerse, bu hâî kalbinin azi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)metini topladığı için, daha güzel! olur. Kâfi´de de böyledir.

Kalbini hazırlamadan aciz olan kimsenin, bunu, dille söy^ lemesi de kâfi gelir. Zâhfcft´de de böyledir:

Nafile, sünnet ve teravih namazları için, mutlak niyyet kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fidir. Sahih olan da budur. Bu, açık bir cevap ve âlimlerin umu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)munun seçtiği görüştür. Tecnls´de de böyledir.

Teravih namazını kılarken, ihtiyata uygun olanı, şu şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kilde niyyet etmektir: «Niyyet ettim teravih namazını kılmaya», diyerek, teravih namazı kılmaya veya «niyyet ettim vaktin sünnetSnt kumaya» diyerek, vaktin sünnetim klimaya veyahut da «niyyet etttm gecendh kıyamına» diyerek, geceyi ikame etmeye niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)melidir. Münyet&l - MusaUî´de de böyledir.

Sünnet namazları kılarken: «ALLAH´ın Resulüne uyarak na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılmaya, rüyyet ettim.» şeklinde niyyet etmek, ihtiyata daha münasip olur. Zehıyre de de böyledir

Vacipler ve farzlar, mutlak namaz niyyeti ile edâ olunmaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; bu icmaen böyledir. Gıyâsiye´de de böyledir.

Bunlarda, muhakak tayin yani hangi namazı kılacağım belirtmek lâzımdır. «Niyyet ettim bu günkü öğle namazının fora(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na» veya »...İkindi namazına», veyahut «...Vaktin Sanana», veyar hut da ...vaktin Öğle namazına», gibi... niyyet edilinŞerhu´l - Mok-addiim´de de böyledir.

Sadece, «farza nflyyet ettim» demek kâfi gelmez. Fakat, bir kimse «...vaktin farzını kılmaya» diye niyyet ederse, cum´a hariç, bu niyyeti caiz olur. Cum´a gününden başka günlerde, Öğle vaktinde «vaktin farzına...» diyerek niyyet, caiz olur. Sahih olan da budur.

Vakti içinde kılınmış olan bir namazın, sadece, o vaktin farzı niyyetiyle kılınması caiz olur.

Fakat, bir kimse vaktân çıktığını bilmeden, vaktin farzı niyyeti ile — çıkmış olan vaktin farzını — kılmış olsa, bu caiz olmaz. Si-râcü´l Vehhâc´da ıda böyledir.

Fakat, bir kimse «bu günün Öğle namazına.» diye niyyet ederse, namazı kıldığı zaman, vakit geçmiş bile olsa, kıldığı namaz caiz ölür. Bu, vaktin çıkması konusunda, şüphe taşımayan kimse içindir. Tebyîn´de de böyledir.

Cenaze namazında «ALLAH için namaza, meyyit için duaya» diye niyyet edilir.

Bayram namazında «Bayram namazını kılmaya», vitirde ise «Vitir namazını kılmaya» diye niyyet edilir. Zâhidî´de de böyledir.

Gaye isimli kitabta : Vitir namazının vücubiyeti hususun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da ihtilaf olduğu için, ona «vacib» diye niyet edilmez.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir

Adanmış olan tavaf namazını kılarken, nezredilmiş olan namazın kılındığını, niyeytle belirtmek de şart kılınmıştır. BahruV - Raık´ta da böyledir.

Niyyet ederken, rek´at adedini belirtmek şart kılınmamış(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tır. Şerhul -yikâye´de de böyledir.

Bir kimse, beş rek´at diye miktar belirtmiş olsa da, dört rek´at tamamlanınca oturmuş bulunsa, bu namazı caiz olur. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, beş rek´at niyyeti boştur; bir değer taşımaz. MünyetüU - Musal-lî´de de böyledir.

Kabe niyyeti (Niyyet esnasında kıbleye döndüğünü belirt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek) de şart değildir; Fetva da bunun üzerinedir. Muzrarât´da da böyledir.

Kaza namazlarında, ta´yine (hangi namazı kılacağın» be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lirtmeye) ihtiyaç vardır. Fethu´l Kadlr´dc de böyledir.

Kazaya kalmış namazlar çok olduğu zaman, bunları kaza etmekle uğraşan kimsenin, kıldığı kaza namazını, öğle, ikindi... gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi hangi vakti kılıyorsa, onu belirtmesine ihtiyaç vardır, «...günün öğlesi», «...günün ikindisi», şeklinde niyyet edilir. Fetâvâyi Kâdî-lıânVia da böyledir. Esahh olan da budur.

Bu kimse, şayet, işinde kolaylık istiyorsa, «üzerimde en ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce (veya en sonra) kazaya kalan öğle namazını kılmaya...» diye veya buna benzer bir şekilde niyyet etmelidir. Fetâvâyi Kâdîhân -da da böyledir.

Bir kimse, başladıktan sonra bozmuş bulunduğu nafile bir namazı kaza ederken, niyyetinde, bu namazı kaza etmekte olduğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu belirtmesi şarttır, Tebyîn´de de böyledir.

Bir kaza namazına niyyet edildiği esnada, «Cumartesi... namazına» diye niyyet edilse de, kazaya kalan namaz, Pazar gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nünün namazı veya durum bunun tersine olsa, bu hususta, ine-şayih ihtilaf etmiştir;

Böyle bir durum, vakit namazlarında caiz olur. Gunye´de de böyledir.

Bir kimse, farz namazı kılmaya başlasa da, sonra onu, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)file zannetse ve nafile diye devam etse ve namaz bitene kadar da bu niyyetde olsa; kıldığı bu namaz, farz namaz (olarak caiz) dir. Şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, iş bunun aksine olmuş olsaydı, hüküm de tersine olurdu. Yani, nafile diye başlanılan namaz, farz niyyeti ile bitirilmiş olsa bile o namaz, nafile namazdır; farz namaz değildir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, öğle namazına başladıktan sonra, nafileye niy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet eylese veya ikindi namazına veyahut kaza namazına veyahut da cenaze namazına niyyet edip başlamış olsa ve bu ikinci niyyetin-den sonra tekbir aîsa; ilk başladığı namazdan çıkmış, niyyet edip tekbir alidığı ikinci namaza başlamış olur. Şayet, tekbir alma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mışsa, tekbirsiz niyyetle Önceki namazdan çıkmış sayılmayacağın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan, ilk başlamış olduğu namazı bitirmiş olur. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, Öğle namazından bir rek´at kıldıktan sonra, tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bir alır ve yeniden kalbinden öğle namazına niyet ederse, kalbi İle niyyet ettiğinden, kılmış olduğu ilk rek´at da caizdir. Fakat,

ikinci defa tekbir aldığı esnada dili ile, «niyyet ettim Öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına» diyerek niyyet etmişse ilk başladığı öğle namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur ve ilk kıldığı rek´at caiz olmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Nafile için tekbir alan bir kimse, sonra, tekrar tekbir ala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak, bu ikinci tekbirle de farza niyyet etse, o kimse farza başlamış olur,

Yalnız başına namaz kılmakta olan bir kimsenin, namazı-nızLcaiz olması için, şu üç şeye, niyyet etmesi gerekir :

1- Namazı ALLAH için kıldığına,

2- Hangi namazı kılmakta olduğuna,

3- Kıbleye dönmeye.

îmâm da, yalnız kılan kimse gibi niyet eder. îmâm olmak için, ayrıca niyyet etmesi ihtiyâç değildir. Hatta, imâm olan kimse, «felan adama imâm olmamaya» niyyet etmiş bulunsa da, o adam da, gelip bu imâma uymuş olsa, bu bile caiz olur. Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Fakat, bir imâm, kadınlar için, imamlığa niyyet etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazsa, ona uyan kadınların, namazları sahih olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

îmâma uyan kimse de, yalnız kılan kimse gibi niyyet eder ve aynca imâma uymaya da niyyet eder. Çünkü, niyyetsiz olarak, imâma uymak caiz değildir. Kâdîhân´da da böyledir.

İmâma uyan kişinin «İmâmın başladığı ve kıldığı namaza» veya «... ve imâmın namazına iküdâya» diye niyyet etmesi caiz olur. Keza, «başkasına değil ona iktidâya» niyyet etse bu da caiz olur. Esahh olan da budur. Mi´râcü´d IMrâye´de de böyledir.

Ancak, imâma uyan kimse, «imâmın farzına...» veya «imâmın namazına...» diye niyet etse, bu caiz olmaz. Tebyîn´de de böyledir.Bu hususta, efdal olan, imâm «ALLAHu Ekber» dedikten son-ra, «imâma uymaya» niyyet etmektir. Böylece, namaz kılan kimseye uymuş olur. îmâm yerine durunca, ona iktida edilmiş olsa, bu da caizdir. Alimlerimizin hepsi bu görüştedir. Fetva da buna göredir. Şeyhu´l - İmâmü´z - Zalıid İsmail ve Hakim Abdurrahman el - Kâtib de bununla fetva vermişlerdir. Kuvvetli olan da budur. Muhıyt´te de böyledir.

îmâmın, henüz namaza başlamadığım bilen bir kimse, «imâmın namazına» başlamaya niyyet etse, imâm namaza başladığı vakit, o adam da namaza başlamış olur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, imâmın namazına başlamaya niyyet etmiş olsa da imâm namaza başladı zaniiı ile kendisi namaza başlamış bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bu kimsenin, o niyyeti caiz olmaz. Kâdîhân´da bu görüsü seçmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Şerhul - Münye´de de böyledir. îmânım, öğleyi mi, cum´ayı mı kıldığını bilmediği halde, bir kimsenin «imâmın namazına» niyyeti ile imâma uyarak kıldığı namaz, imâm hangi namazı kılmışsa, o namaz olarak caiz odur.

Fakat, imâma uymaya niyyet eden kimse, «imâmın namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na)» niyyet etmese de, «öğle namazına» diye niyyet etse; eğer, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın kıldığı namaz, cum´a namazı olursa, bu durumda, o kimsenin niyyeti caiz olmaz.

îmâma uyan kimse, eğer işin kolayım istiyorsa, «imâma uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya ve onun namazını kılmaya» veya «imâmla birlikte onun kıldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı namazı kılmaya» diyerek niyyet etmesi münasip olur. Muhıyt´te de böyledir.

Cum´a namazı kılmak için imâma uyan kimse, öğle ve cu-ma´nın ikisine birden niyyet etse, bazı âlimler bunu caiz görmüşler ve iktidarım hükmü sebebi Üe cum´ayı tercih etmişlerdir.

Bir kimse, imâma uymaya niyyet etmiş olsa da, imâmın Zeyd mi Amr mı olduğunu hatrlamasa veya imâmı Zeyd olarak gör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, halbuki imâm Amr olsa, bu durumda da, o şahsın, imâma iktidâ-sı caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.İmama uyan kimse, imamın şahsını görse ve «ben, bu imâm olan Abdullah´a uydum» dese; veyahut da, imâmın şahsını görmese ve fakat «Ben mihrabda duran imâm Abdullah´a uydum» dese, imâm ise Abdullah değil de Ca´fer olsa; yine, o şahsın iktîdası caiz olur.

Muktedî, Zeyd´e uyduğu zaman, imâm, Amr ise, niyeti caiz olmaz. Tebyîn´de de böyledir.

Cemaat çok olduğu zaman, imâma uyan kimse için, en mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nasip yol, imâmı ta´yin etmemektir. (Niyyet esnasında, kime uydu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu belirtmemektir.

Cenaze namazında da ölüyü tayin etmemek (niyyet esnasında kimin cenaze namazını kılacağını belirtmemek) daha uygun olur. Zahîriyye´de de böyledir. [19]



Bilgi Durumları İtibariyle, Namaz Kılan Kimselerin Dereceleri


Bilgi durumları itibariyle, namaz kılan kimseler, şu altı gruba ayrılırlar :

1- Namazın farzlarını ve sünnetlerini bildikleri gibi, farzın mânasını da bilen kimseler.

Bu kimseler, namazı kılmakla, gerçekten sevaba hak kazanırlar. Terketmeleri sebebi ile ide azaba müstehak olurlar.

Bu gibi kimseler, sünneti yapmakla da sevaba müstehak olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; sünneti terketmekten dolayı ise azap görmezler.

Bilgi seviyesi yüksek olan bu kimseler, «Öğle namazına», «ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di namazına» veya «sabah namazına) niyyet ettikleri zaman, ne yaptıklarını bildiklerinden dolayı niyyetleri caiz olur.

2- Bazı kimseler de hangi namazın farz, hangisinin sünnet ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu bilir ve farza.farz olarak niyyet eder; ancak, kıldığı namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daki f arzların, sünnetlerin neler olduğunu bilmez; işte bu gibi kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selerin de niyyeti (ve namazı) caiz olur.

3- Bir kimse, farza niyyet eder fakat farzın manasını bilmez(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, o kimsenin niyyeti (ve namazı) caiz olmaz.

4- Bir kimse, diğer insanların kıldığı gibi farzları ve nafilele(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri kılıyor fakat farzları nafilelerden ayıramıyor bulunsa, onun da niy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yeti (ve namazı) caiz değildir.

5- Kıldığı namazın, hepsinin de farz olduğuna inanan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, namazı caizdir.

6- Bir kimse, ALLAHu Teâlâ´nm, kuÜarına beş vakit namazı farz kıldığını bilmese fakat kendisi, bu namazları vaktinde kılıyor olsa; bu şahsın kıldığı namazlar da caiz değildir. Gunye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. [20]



Farz mı. Nafile ini Kıldığını Bilmeyen Kimse:


Bir kimse, farzı nafileden ayırmayı bilmiyor ve kıldığı na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazların hepsine farz diye niyyet ediyor olsa; kendisinden önce, mü-ekked sünnet olmayan ikindi, akşam ve yatsı gibi namazlarda, o kimseye uymak caiz olur. Sabah, öğle gibi, kendisinden önce, sün-net-i müekkede bulunan namazların hiç birisinde, bu kimseye ifcti-dâ eylemek caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Niyyetin, namaza başlarken yapılmasının efdal olduğu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda, âlimlerimiz ittifak etmişlerdir. Kâdîhân´da da böyledir,

Tekbirden önce niyyet etmek, tekbir esnasında niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek gibidir. Ancak, niyyetle tekbir arasında, namaza uymayan bir iş yapmamak gerekir. Kâfî´de de böyledir.

Bir kimse, namazı kılmak için niyyet etse ve sonra da abdest alıp mescide gitse ve tekbir getirip —önce niyyet ettiği nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za başlamış olsa, bu caizdir ve niyyetine bir zarar vermez.

Tekbîr aldıktan sonra niyyet etmek ise, âdetten değildir. Hulâsa1 da da böyledir.

Farzda Riya Olmaz:

Farz´da riya (gösteriş´ olmaz, Hulâsa´da da böyledir.

Bir adam, ALLAH rızası için namaza başladıktan sonra, kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bine riya duygusu girse, o namaz, başladığı hal üzeredir.

Riya diye, insanların yanında namaz kıümayıp da, görsünler di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye onların yanında namaz kılan kimselerin haline denir.

insanların yanında olduğu zaman, namazı güzel kılıp, yalnız bulunduğu zaman güzel kılmayan kimselere de, —ihsan hâriç na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın aslî sevabı verilir. Mıızmarât´ta da böyledir.

Bir kimse, öğle namazını kılmak için mescide girse ve imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı —tahiyyata— oturmuş bulsa ve onun birinci oturuşta mı, ikinci oturuşta mı olduğunu da bilemese, hemen niyyet edip imâma uyar. Fakat, niyyet esnasında, şayet : «îmâm birinci oturuşta ise, ona uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dum, eğer ikinci oturuşta ise ona uymadım.» demiş olursa, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin imâma iktidâsı, caiz olmaz.

Keza, bu durumda, bîr kimse «îmâm birinci oturuşta ise farza, ikinci oturuşta ise nafile kılmaya nîyyet ettam.» dese, o kimsenin farza iktidası, caiz olmaz.

Bir kimse, mescide varsa ve kılınan namazın, yatsı namazı mı, yoksa teravih namazı mı olduğunu bilemese ve imama uyup niy-yet ederken de : «eğer kıldığı farz ise, ona uydum! teravih ise uyma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dım.» dese, bu kimsenin namazı sahih olmaz.

Fakat, bu durumda, bu kimse :«Kıldığı farz ise de, teravih ise de imâma uydum.» dese ve namazın teravih olduğu meydana çıksa, iktidası sahih olur. TeciüVde de böyledir.

Bir kimse, mescide girdiğinde, imâmı namaz kıldırmakta iken görse ye kıldıkları namazın yatsı namazı mı, teravih namazı mı olduğunu bilemese ve : «Eğer yatsı ise iktida eyledim, teravih ise ik-tida etmiyorum.» dese; kılınan namaz ister yatsı olsun, ister teravih olsun, o kimsenin iktidası sahih olmaz.

Fakat, bu durumda, bu kimse : «Yatsıda İse de, teravinde ise de imâma uydum.» demiş olsa; kılınan namaz ister yatsı olsun, ister teravih olsun, bu şahsın iktidası sahih olur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. [21]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:28   #3
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
4- NAMAZIN SIFATI

Namazın Farzları


I - Namazın Farzı :


Namazın birinci farzı, tahrî-me (iftitâh tekbîri) dir.îftitah tekbiri, bize göre şarttır.

Hatta bir kimse, farzlar için .tekbir alsa, o tekbirle, nafile bir namazı eda edebilir. Ilidâye´de de böyledir. Fakat, böyle yapması, farz için aldığı iftitah tekbirini, selâmla tamamlamayı terk etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için, mekruh otur.

Fakat, bir farzın tekbîri üzerine, başka bir farzı bina etmek, bil - icmâ caiz olmaz.

Keza, nafile bir namazın tahrîmesi üzerine, farz bir namazı bina etmek de caiz değildir.

Bir kimse, üzerinde necaset bulunduğu halde tekbir alsa da, tekbirden sonra o pisliği atmış bulunsa; veya, tekbir aldığı zaman, açık bulunan bir yerini kapatmış ve bunları da amel-i yesîr ile yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olsa; veyahut da, zevalin belli olmasından önce, tekbir almış olsa da, tekbir aldıktan sonra, zeval ortaya çıksa; veya yönü kıblede değilken tekbir almış olsa da, tekbirden sonra, yönünü kıbleye çe-^ virmiş bulunsa, bütün bunlar caizdir. Bahru´r - Râık´ta da böyledir. 0 Bir kimsenin, «SübhanALLAH» diyerek veya «Lâ ilahe illailâh» diyerek başlaması sahih olur; fakat evlâ olan, namaza «ALLAHu Ek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber» diyerek başlamasıdır. Tefeyîn´de de böyledir.

Tekbîr´den başka bir lafızla, namaza başlanıp, başlanama-yacağı hususunda, meşayih arasında ihtilâf vâkiî olmuştur. Bazıları; «Namaza, tekbirden başka bir lafızla başlamak mekruh olur.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mişlerdir. Esahh olan da budur. Zehıyre´de de, Muhıyt´te de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

İmâmı A´zara Ebu Hanîfe (R.A.)´ye göre : «Bir kimsenin, ALLAHu ilâh", subhânALLAH, Jâüâhe illALLAH gibi, ALLAHu Teâlâ´mn isim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinden birini, ta´zîm kasdı ile söyleyerek, namaza başlaması caiz olur. Tebyîn´de de böyledir.

Keza, elhamdü lillah, Iâilâhe gâyrihû, tefcârekallâh lafızları ile de, namaza başlanması caizdir. Muhıyt´te de böyledir.

Keza, İmâmeyn´e göre, bir kimsenin, ALLAHu ecsll veya Alla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hu a´zam veya er-Rahmanu Ekber lafızları ile de namaza başlaması caizdir. Fakat, başta eceli veya a´zam veya ekber lafızlarını söyler ve bunların hemen akabinde AHah lafzını anmazsa, bu sıfatlarla nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za başlamak bil-icma caiz olmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de, Sîrâ-cül Vehhâc´da da böyledir.

Keza, bir kimse, namaza başlarken «ALLAHumme» demiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, fâkihlerimize göre, namaza başlamış olur. Hulâsa´da ve Fetevâyi Kâdîhân´da da böyledir. Esahh olan da budur. Muhıyt´te de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimse, sıfatı zikretmese de, sadece «ALLAH», er-Ral-man, er - Rab ve benzeri gibi, Cenab-i Hakkın isimlerinden birini zikretmiş olsa ve bu isimîere de hiç bir sıfat eklenmemiş bulunsa, İmâm-ı A´zam (R.AJ´a göre, bu kimse, namaza başlamış olur. Teb-yîn´de de böyledir. Sahih olan da budur.

Namaza, ALLAHu Teâlâ´nın sadece kendisine mahsus isimleri ile mi başlanır; yoksa, başkalarına da isim olmuş bulunmaları itiba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)riyle müşterek bulunan isimleri ile de başlanabilir mi, hususunda âlimler arasında çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır.

Bu hususta, zahir ve esahh olan, ALLAHu Teâlâ´nin isimlerinin her biri ile namaza başlanabileceğidir. Bu kavili, el-Kerhî de zikret(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. İmâm Mergînânî de bununla fetva vermiştir. Zâhidî´de de böyledir.

«ALLAHümme ğfirlî» lafzı ile namaza başlanması sahih olmaz. Çünkü, bu lafız, sadece tazim için değildir; bu lafızda, kulun ihtiyacı şaibesi vardır. SerahsS´nin Muhıyt´inde de .böyledir.

Esteğfiruİlah, eözübillah, mnâ lillah veya lâ havle ve lâ kuv(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vete illâ billâh veyahut da mâşâellan.lafızları ile de namaza başlan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, ta´zim kasdetmeden veya müezzine cevap ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek niyyeti ile ve şaşkınlıkla tekbir almış olsa; bu arada niyyet.de etmiş bulunsa, bu tekbirle namaza başlamak caiz olmaz. Tatarhâniy-ye´de de böyledir.

Bismİilâhirrahmânirrahîm lafzı, ile de namaza başlanmış olmaz. Tebyîn´de de böyledir..

AlSahu Ekfoer lafzı, başına bir istifham (soru) elifi getirile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek söylenmiş olsa, bu şekilde namaza başlanmış olmayacağı husu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sunda ittifak vardır. Sıyrfîyye´den naklen Tatarhâniiyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

ALLAHu Ekber lafzını, kâf-ı fârisî ile ALLAHu Egber şeklinde okumuş oba, namaza başlamış olur. Muhıyt´te de böyledir.

Tekbir ile namaza başlanabilmesi için de, tekbirin ayakta veya ayakta olmaya yakın bir şekildeki rükû´ halinde söylenmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekir. Aksi ıalde, tekbirle bile namaza başlanılmış olmaz. Zâhidî´de de böyledir.

Hatta, oturduğu yerden tekbir alıp da, sonra ayağa kalkmış olan kişi de, namaza başlamış oîmaz.

Fakat, bir kimsenin, ayakta durmaya gücü yettiği halde, nafile namazları oturduğu yerde kılması ve tekbîrini de oturduğu yerde alması caiz olur. Serâhsi´nin Muhıyt´mde de böyledir.

İmânı-ı A´zam Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, muktedî´nin tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birinin, imâmın tekbirine (bitişik gibi) yakın olması gerekir. îmâmeyne göre, muktediî, imâm tekbir aldıktan sonra, tekbir alır. Fet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)va da İmâmeyn´m kavli üzeredir. Maden´de de böyledir,

«Bu iki durumun da caiz olduğunda ihtilaf yoktur. Sahih olan da budur. İhtilaf, sadece hangisinin daha efdal ve daha evla olduğu hususundadır.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir.

Muktedî´nin tekbirinin, imâmın tekbirine«,yakm olması sö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zü, parmağı hareket ettirince üzerindeki yüzüğün de hareket etmesi -gibi iki tekbirin de bir anda alınması demektir.

tmâmeyn´e göre, uzaklıktan kasıt ise, muktiedînin, ALLAH lafzı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın başındaki elifi, imâmın söylediği AJlahu Ekber lafzının sonunda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki re harfine ilave edip bitiştirmesidir. Musaffa´da da böyledir.

imâma uyan kimse, imamla birlikte tekbir alır ve ALLAH laf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını imâmla birlikte söylemiş olmasına rağmen, ekber lafzını Ondan önce bitirmiş olursa, Fakîh Ebû Ca´fer´e göre, o kimse, namaza baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lamış olmaz ve esahh olan da budur.

Keza, imâma rükû´da yetişen bir kimse, Aliahu Ekber der; fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat ALLAH lafzını ayakta iken, Ekber lafzını da rükû´a varınca söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, bu kimse namaza başlamış olmaz.

İmâma uyan kimsenin, henüz imâm tekbir almadan önce ALLAH demesi halinde, Zahİrü´r-Rivâye´de, namaza başlamış olmayacağı hususunda icma´ vardır.

Bir kimse, imâmdan önce tekbir almışsa, sahih olan kavle göre, eğer o kimse, alidığı tekbirle imâma iktidaye niyyet etmiş ise, namaza başlamış olmaz.

Fakat, bu kimse, o tekbirle imâma uymaya niyyet etmemiş ise, kendisi, tekbaşına kılacağı namaza başlamış olur. Serahsf´nin Mu-hıytfSnde de böyledir.

îftitah tekbiri hususunda efdal olan, bir kimsenin, imâma yetiştiği zaman tekbir almasıdır.

Sahih olan kavle göre, imâma birinci rek´atte yetişmiş olan kimse, imâmın iftitâh tekbirinin faziletine yetişmiş olur. Hasr´da, Ebû Yûsuf babmda´da böyledir.

îmânı rükû´da iken, ona yetişen bir kimse, ayakta tekbirini İthr da,, onunla rükû´ tekbirini de irâde eylerse namazı caiz olur. Bu niyyeti de gereksiz olur. Serahsî´nîn Muhıyt´inde ide böyledir.

bir kimsenin farsca alması mekruh olur. Muhıytfte de böyledir.bibleri muşturmuştur.

Keza, bu ihtilâf, sadece arabca üe farsça arasında değildir; Türkçe, Zenciceğ,Habeşce, Nabtîce ve benzeri... arabca dışındaki bütün diller arasında geçerlidir. Kâdîhân´da da böyledir.

Mebsût-u Veb´iî´de : «Ahras ve ümmî, hiç bir şey söyüyemez iseler, niyyetleri ile namaza başlamış olurlar. Dillerini oynatmaları lazım değildir.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir. [22]



Kıyam


Kıyam, farz ve vacib namazlarda farzdır. Cevheretü´n-Ney-ytoe ve Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Ayakda durmanın (kıyanım) haddi; bir kimsenin, iki elini uzattığı zaman, dizlerine yetişemez olması halidir.

Kıyam esnasında, özürsüz olarak ayaklardan birinin üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde durmak mekruhtur. Özürlü olan kimsenin, böyle sadece bir ayağının üzerine durması, mekruh olmaz ve namazı caiz olur. Cevheretü´n - Neyyire ve Sfoacül - Vehhâc´da da böyledir. [23]



Kıraat


Ebû Hanife İRA.) ´ye göre, farz olan kıraat, kısa da olsa bir âyet okumaktır. Muhiyt´te de böyledir. Hulâsa´da : «esahh olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.» denilmiştir. Tatarhâniiyye´de de böyledir.

Kısa bir âyet okumakla iktifa eden, günahkâr olur. İkâ-ye´de de böyledir.

Ebû Hanîfe´ye göre, Cenâb-ı Hakkin, iki kelimeden meyda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na gelen (=Süımne kirtile), keyfe kadde-Sümme nazara) gibi, âyetti celilerini okumanın caiz olması hususunda, âlimler arasında ihtilâf vardi

Bir kimsenin, nıüd hâmmetânî gibi bir keii-meden veya (=sâd), û (= nûn), J (=kâfJ gibi bir harften meydana gelmiş olan âyetleri okuması hakkında da, meşâyih arasında ihtilâf vardır. Musaffa´da da böyledir. Esahh olan ise, bunların caiz olmamasıdır. Ibn4 Melik´in Şerhü´I - Mecma´ında M böyledir. Keza, Zahiriyye´de de, Slrâcıi´I - Vehhâc´da da, Fethül -Kadîr´de de böyledir.

Bir kimse, iki rek´atte de, âyete´I - kürsî veya müdâyene âyeti gibi uzun bir âyet okumuş olsa, bu kimsenin namazı, bütün âlimlere göre caizdir. Muhıyt´te de böyledir. Esahh plan da budur. Kâfî´de de, Münyetü´l - Musallî´de de böyledir.

Kıraatin haddine gelince, bize göre, harfleri tashih, (güzel telaffuz etmek´ elbette yapılması gerekli bir iştir. Bir kimse, şayet harfleri lisanı ile tashih ederek okur fakat bunu kendisi bile işit(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, o kıraatle namazı caiz olmaz. Bu, meşâyihin umumunun alıp benimsediği görüştür. Muhıyfte de böyledir. Muhtar olan da budur. Sirâciyye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Nikâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Hayvan keserken besmele çekme, yeminde istisna, talak, (boşama), ıtak (köle azadı), karısına karşı yemin etme ile alış - veriş gibi hususlarda da yukarıdaki kaide geçerlidir. Yani, söylediğini kendisi işitmezse, bunlar geçersizdir.

Farz namazlarda. Kıraatin yeri iki rek´attır. Muhıyt´te de böyledir.

Bu iki rek´atm, ük iki rek´at, son-iki rek´at veya değişik rek´atler olması müsavidir. Namazın iki rek´atli, üç rek´atli veya dört rek´atli olması da müsavidir. Şeyh Ebi´I - Mefcârim´in Nfikâye

Şerhi´nde de böyledir.

Bir kimse, namazda, hiç bir rek´atte kıraat etmese veya yal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nız bir rek´atte kıraat etmiş (Kur´ân okumuş) bulunsa, kimsetnin namazı fesada gider. Şemnî´de de böyledir.

Vitir namazının ve nafile namazların bütün rek´atlerinde kir´aat (Kur´ân okumak) farzdır. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz içinde, uyuyarak Kur´ân okumuş olmak, caiz olmaz. ZahîHyye´de de böyledir.

Farsça kıraatte bulunmak caiz olmaz. Ancak, İmâm Ebû Yûsuf (R.A. ve İmâm Muhammed (R.A.3 ´e göre, bir özre dayalı ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak bu caiz olur. Şeyh Ebî´l - Mekârim´in Nikâye Şerhi´nde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (R.A.)´ye göre, farsca ve diğer dillerle kıraat etmek caizdir ve sahihtir. Ancak, İmâmı A´zam´m da sonradan İmâmeyn´in kavline rücû´ ettiği rivayet olunmuştur. Buna da itimad edilir. Hidâye´de de böyledir. Esrâr´da : «îhtiyânm budur.» denilmiştir.

Tahyık´ta : «Muhakkik âlimlerin hepsinin seçtiği de budur. Fetva da bunun üzerinedir.» denilmiştir. Şeyh Ebil - Mekârîm´in Nikâye ŞerhS´nde de böyledir. Sahih olan budur Mecma´u´l - Bah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reyn´de de böyledir. [24]



Rükû


Rükû´da vacib olan had : Kişi, eğilmesini tamamlayınca, ona, rükû´ ediyor denilebilmesidir. ŞÖyleki, o kimse, ellerini uzattı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı zaman, diz kapaklarını tutabilmelidir. Sürâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Tam bir rükû´ yapmadan, deve çöker gibi, kıyamdan secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye gitmek yanlış ise de, rükû´dan bedel olarak yinede caiz olur. Kam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bur olan bir kimsenin kamburluğu, rükû´ derecesine erişmişse, rü-kû´u yerine getirmek için başı ile işaret eder. Hulâsa´da da, Tecnîs´-de de böyledir.

Rükû´nun vakti, kirâti bitirdikten sonradır: Sahih olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Muhıyt´te de böyledir. [25]



Secdeler.


İkinci secde de, birinci secde gibi, icmâ´ı ümmetle farzdır. Zâhid´î´de de böyledir.

Secdeyi, sünnete tam uygun olacak bir şekilde eda edebil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olmak için, alnı ve burnu birlikte yere koymak gerekir. Bunlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan birini, bir özür sebebi ile yere koyamamış olmak, mekruh değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bir kimse, hiç bir özrü olmadan, almm yere koymuş fakat bur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nunu koymamışsa, bu da, bil - icmâ´ caizdir; fakat mekruhtur.

Bir kimse, bunun aksini yapmışsa, yani, burnunu yere koymuş fakat alnını koymamışsa İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ göre, yine böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Yani caizdir, fakat mekruhtur. İmâmeyn´e göre ise, bu kimsenin namazı caiz değildir. Fetvâ´da bunun üzerinedir.

Bir kimsenin, secde ederken, bir Özrü olsun veya olmasın, yanağını veya çenesini yere koyması caiz olmaz.

Şayet, namaz kılan kimse, Özürlü bulunduğu için, alnını ve bur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nunu yere koyamıyorsa, o kimse secde yapmaz; namazını imâ iîe kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Hazânetü´l - Müftîyn´de de böyledir.

Bir kimse, sadece burnu ve burnunun sert olan kemiği üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine secde ettiği zaman, namazı caiz olur; fakat, burnun yumuşak olan uc kısmı üzerine secde edildiği zaman, namaz caiz olmaz. Sirâ-cü´I - Vehhâc ve Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

Bir kimse, ot, saman, pamuk, yumuşak döşeme veya kar üzerine secde ettiği zaman, alnı ve burnu istikrar bularak, sabit du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur ve sertliği hissederse, secdesi caiz olur. Fakat, bu uzuvları istik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar bulmaz da, bastırdıkça aşağı doğru inmeye devam ederse, secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si caiz olmaz.

Çamur üzerine secde edilmiş olsa, eğer çamur yerde ise, caiz olur, değilse caiz olmaz.

Serîr, yani koltuk, kanepe ve benzeri şeyler üzerine secde edilmez.

Çuval üzerine secde etmek caizdir. Hulâsa´d a da böyledir. Buğday ve arpa üzerine secde yapılınca, bu caiz olur.

Darı, sarı darı veya dühn denilen bir cins darı ile pirinç üzerine secde edilirse, bu caiz olmaz. Fakat, şayet bu saydığımız şeylerle atılmış pamuk, çuval içine konmuş olursa, üzerlerine secde yapmak caiz olur. Sfcrâcüfl - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılmakta olan bir kimsenin üzerine, secde edilmiş olsa, bu secde caiz olur. Fakat, üzerine secde edilen şahıs, namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mamakta veya secde eden kimsenin kıldığı namazı kılmamakta ise, Üzerine yapılan secde caiz olmaz.

Bir kimsenin, özürsüz olarak; uyluğunun üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz olmaz. Fakat, bir özürden dolayı, uyluğu üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek caizdir.

Bir kimsenin, dizlerinin üzerine secde etmesi, özürlü de ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, özürsüz de olsar caiz değildir. Hulâsa´da da böyledir.

El, yerde bulunduğu takdirde, avucun üzerine secde etmek caiz olur. Esahh olan budur. TebyînMe de böyledir.

Bir kimse, ölünün sırtı üzerine secde etmiş olsa, eğer ölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün üzerine keçe veya yün örtülmüş ve secde eden kimse de ölünün bedenini hissetmezse, bu secde caiz olur. Eğer, ölünün vücudunu hissederse, secde caiz olmaz. Serahsî´riin Muluyt´inde de böyledir.

Bir kimsenin secde ettiği yer, ayaklarının bulunduğu yer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den bir ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) boyu veya iki ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) boyu yüksek, olursa, o kimsenin secdesi caiz olur; daha^fazla yüksek olursa, secdesi caiz olmaz. Zâ-hidt´de de böyledir.

Bir kerpicin yüksekliği ise, dörtte bir arşındır. SirâciTl -Vehhâc´da da böyledir.

Hüccet´de : «Sesde edilen yerde, çokça, diken veya cam kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rıkları olsa da secde eden kimse, başını oradan kaldırıp, başka bir yere koysa, bu şekikle yapılmış olan secde caiz olur. Ancak, bu ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci bir secde sayılmaz, bilakis bu iki hareket tek bir secde olur, Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, secde esnasında, ellerini ve dizilerini yere koy- i mayı terk etmiş olsa, ittifakla namazı caiz olur. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Secde eden bir kimse, secde esnasında, ayaklarını yere koy-masa, secdesi caiz olmaz. Şayet, özürsüz olarak, secde esnasında, ayaklarının birini yere koymuş olsa, bu idurumda, secdesi kerahatle caiz olur. Münye Şerhi´nde de böyledir.

Ayağı yere koymak, ayak parmaklarını yere koymak demek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Bir kimse, tek bir parmağını yere koymuş olsa bile secdesi caiz olur.

Parmakları değil de, ayağının üst kısmını yere koyan kimsenin secdesi de caiz olur. Bir kimse, yerin dar olmasından dolayı, secde esnasında, sadece ayağının birini yere koymuş olsa, bir ayağının üzerinde ayakta durmasının caiz olduğu bu durumda da, secdesi caiz olur. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, uyuyarak secde yapmış olsa, o secdeyi iade eder. Fakat, rükû ve secde esnasında uyumuş olan kimsenin, hiç bir şeyi iade etmesi gerekmez. Serahsî´nin Muhıyfünde de böyledir.

Secde esnasında, alnını, küçük bir taşın üzerine koymuş olan kimsenin secdesi, eğer, alnının çoğu yere değiyorsa caiz olur; alnının çoğu yere değiniyorsa, o kimsenin secdesi caiz olmaz. TecmSs´ de de böyledir. [26]

Ka´deî Ahîre (Son Otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruş) :


Son ka´dede, teşehhüd miktarı oturmak farzdır.

Teşehhüd : et - Tahıyyâtü föÜâhi. yi, sonuna kadar oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktır. Sahih olan budur.

Hatta, imâma uymuş olan bir kimse, imâmdan önce, et - Tahiy-yatfı bitirerek konuşmuş olsa, yine namazı tamamdır, Cevheretü´n -Neyyire´de de böyledir.

Son ka´de, farz namazlarda da, nafile namazlarda da farz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Hatta, bir kimse, iki rek´at namaz kılsa da sonunda oturmasa ve kalkıp gitse, bu kimsenin namazı fasid olur. Hulâsa´da da böyledir.

Fakat, bir kimsenin, namazdan kendi isteği ile çıkması, farz değildir. Sahih olan da budur. Tebyîn´de, Aynî, Şerhu´l - Kenz´de ve fıkıh kitablarının ekserisinde de böyledir. [27]



Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:29   #4
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazın Vacibleri

Farz olan, üç ve dört rek´atii namazlarda, kıraati, ilk iki rek´ata tayin etmek vacibtir.

Hatta, bir kimse, dört rek´atii farz namazda, Kur´ân´ı unuta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak ilk iki rek´atte değil de son iki rek´atte veya ilk iki rek´atin biri ile son iki rek´atin birinde okumuş bulunsa, o kimsenin, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması vacib olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namazda, Fâtihâ ve zamm-ı sûre okumak vacibtir.

Zamm-ı sûre veya onun yerini tutacak üç kısa veya bir uzun âyeti, farz namazın ilk iki rek´atında ve fâtihâ´dan sonra okumak da vacibtir. Nehrül - Fâık´ta da böyledir.

Vitir Namazının ve nafile namazların her rek´atinde, kıraat (- Kur´ân okumak) vacibtir. Bahrü´r - Râıfc´ta da böyledir.

Fatihayı, sûre´den önce okumak vacibtir. Nehrül-Fâık´ta da böyledir.

Birinci veya ikinci rek´atte, Fâtihâ´yı unutup, zamm-ı sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi okuduktan sonra, bu durumu hatırlayan kimse; zahirü´r- rivâyeye göre, Fâtihâ´yı okur ve arkasından yeniden zamm-ı sûre okur. Mu-hıyt´te de böyledir.

Yatsı namazının ilk iki rek´atinde, Fâtihâ´yı okumayıp zam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)m-ı sûre okuyan kimse, son iki rek´atinde bunları iade etmez.

Fakat, eğer bu kimse, Fâtihâ´yı okumuş olur fakat zamm-ı sûre okumamış bulunursa, bu durumda, son iki rek´atte, Fâtihâ´yı ve zam-ı sûreyi okur. Ve o kimse, bunları açıktan okur. Sahih olan da budur. Hİdâye´de de böyledir.

Bir kimse, yatsı namazında ilk iki rek´atte, hiç bir şey okumadığı zama, son rek´atlerde Fâtihâ ve zamnı-ı sûreyi okur. Ve bunları açıktan okur. Ayrıca da sehiv secdesi yapar. FetâvâyÜ Kâdî-hân´ın, Sehiv Secdesi Bölümü´nde de böyledir,

ilk iki rek´atte Fâtihâ´yı iktisar edip, her rek´atte yalnız bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rer defa okumak da vacibtir. Münye´de de böyledir.

îlk iki rekatte veya onların sadece— birinde, Fâtihâ´yı arka arkaya iki defa okuyan kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir.

Bir kimse, Fatihâ´dan sonra zamm-ı sûre okur ve ondan sonra da tekrar Fâtihâ´yı okursa, o kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Zahîriyye´de ve Tecnîs´de de böyledir. Esahh olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Zahidî´de de böyledir.

Her rek´atta tekrarlanan fiillerin, her birinde tertibe riayet etmek de vacibtir. .Secdeler gibi... veya, bütün namazlarda rek´atle-rin sayısı gibi... Hatta, birinci rek´atteki secdelerden birini unutan kimse, o secdeyi namazın sonunda kaza etmiş olsa, caiz olur.

Keza, mesbûk (imâma sonradan uyan kimse>, imâm nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım bitirdikten sonra, namazının kalan kısmım kendisi keza eder. Bize göre bu böyledir. Şayet, tertib vacib değiî de farz olsaydı, o, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hir edilmiş olurdu. Yani, imâma sonradan uyan kimsenin, yetişme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği rek´atJeri sonradan kaza ettiği gibi, tertibe riayeti unutan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, de bunu namazın sonunda kaza etmesi gerekir.

Fakat, her rek´atte kıyam (=ayakta durmak), rükû ve her na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın ka´de-i ahîresiı (=son oturuşu) gibi tekrarsiz olarak meşru´ kılınmış olan fiillerde; tertib farzdır. Hatta, kıyâm´dan Önce rükû´ etmiş olan veya rükû´dan önce secde etmiş bulunan kimselerin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı caiz olmaz

Keza, bir kimse, teşehhüd miktarı oturduktan sonra, üzerinde, secde bulunduğunu veya benzeri bir durum olduğunu hatırlasa, o oturuşu batıl olur. Tebyin´de de böyledir.

Rükû´dan doğrulma sırasındaki kıyamda, itidalin farz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madığında icma´ vardır. İmâm Ebû Hanife İRA.) ve İmâm Muham-mede lR.A.)e göre böyledir. Zahirîyye´de de böyledir.

İki secde arasındaki oturuşta da durum aynıdır. Yani, tama-ninet farz değildir. Kâfi´de de böyledir.

Rükû´da, secdelerde ve bütün rükünlerde itidal farzdır. Bunlarda, itidal, binefsihi farzdır. İmâm Kerhî´de, İmâmı A´zam (RA) ve İmâm Muhammed CR.A.) ´in sözleri üzerine, bunların farz olduğunu söylemiştir. Zahîriyye´de de böyledir. Sahih olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur, îbnî Emirul - Hac´m Mtinye Şerhİ´nde de böyledir.

Ta´dil-i erkân: Bütün azaların sakinleşmesi, mafsalların (= bedendeki eklem yerlerinin^ muHamin olması (= yani her uz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vun bütün hareketlerinin durması) demektir.

Ta´dil-i erkân´m en az miktarı ise, bir defa «SübhânALLAH» di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yecek kadar durmaktır. Ayni Şerhül - Kenz´de ve Nehrü´l - Fâık´ta da böyledir.

Ka´deiûlâ (—birinci oturuş) da, teşehhüd miktarı oturmak da vaoibdir. Bu, dört ve üç rek´aîüi namazlardadır. Ve müddet, iki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nci secdeden, başın kaldırılması ile başlar. Esahh olan da budur. Zâhîrtyye´de de böyledir.

Ka´de-i ûlâ´da olduğu gibi, ka´de-i ahire´de de teşenhütde bulunmak (=et - Tahiyyat´ı okumak) vaciptir. Sirâcül VehhAc´a göre, sahih olan budur. Serâhsî´nin Muhıyt´ine göre ise, bu esahhtır. Teşehhüd, et- Tahiyyat´ı okumaktır, ki şöyledir.

Zahidî´de de böyledir.

Bu, teşehhüd, bize, Abdullah bin Mes´ûd tarafından nak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledilen teşehhüddür. Bu teşehhüdü okumak, Ibn´i Abbâs´m (R-A*~ hümâ) naklettiği teşehhüdü okumaktan evladır. Hidâye de de boy-

Teşehhüd´ün lafzı ile, elbette, teşehhüd´de olan manaları kasdetmek gerekir. Sanki, o kimseyi AİIahu Teâlâ diriltiyor o da, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz´e, kendi nefsine ve evliyaıülaha lAi-lah Dostlarına) selam veriyor... Zâhîdfde de böyledir.

Selamın lafzı da (yani: «es-selâmü aîeyküm ve rahmetul-lah» demek) vacibtir. Kenz´de de böyledir.

Vitirde Kunut Dualarını okumak vaciptir. Bayram Namaz-Ianndaki tekbirler de vacibdir. Sahih olan dâ budur. Hatta, bunların îerkedilmesi halinde, sehiv şeddeleri vacib olur.

Aşikar okunacak yerde, açıktan okumak; gizliden okuna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak yerlerde, gizli okumak da vacibdir. Tebyin´de de böyledir.

Sabah namazının iki rek´at farzında, akşam namazının ilk iki rek´aünde ve yatsı namazının da ilk iki rek´atinde, imâm açıktan okur. îlk iki rek´atten sonraki rek´atlerde İse, imâm gizlice okur. Zâhidi´de de böyledir.

Öğle ve ikindi namazlarında, imâm Arafad´da olsa bile gizli okur. Cum´a ve Bayram Namazlarında ise, imâm açıktan o-kur. Hîdâye´de de böyledir.

İmâm olan kimse, ramazanda, terâhvih ve vitir namazların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da açıktan okur.

Ancak, yalnız başına namaz kılan kimse, kıldığı namaz gizli oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nacak bir namaz ise, onun gizli okuması vacibdir. Sahih olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.

Fakat, eğer namaz açıktan okunacak bir namaz ise, bu durumda tek başına namaz kıüan kimse muhayyerdir. Dilerse, açıktan okur ki bu daha efdâldir. Ancak, bu durumda, da açıktan okuması, imâm gibi mübâlağlı olmalıdır. Çünkü, onu dinleyen biri bulunma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktır. Tebyîn´de de böyledir.

Açıktan okurken, imâm kendisini yormaz. Bahrü´r - Raik´ta da böyledir.

İnsanların duyma ihtiyacından fazla sesini yüksel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ten imâm günahkar olur. Çünkü, imâmın açıktan okumasının sebe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi, ancak, dinleyen cemaatin kalplerinde huzur hasıl olması, tedeb-bür ve tezekkür meydana gelmesidir. Sirâcül - Vehhâc´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Namaz için lüzumlu olan zikir de açıktan söylenir. İftitah tekbiri gibi ...iftitah tekbiri, farz olmamasına rağmen, namazın başladığına bir alamet olsun diye vaz´ olunmuştur.

İntikâl tekbirleri de böyledir. İmânı olan kimse, bu tekbirleri her eğriliş ve .doğruluşfa, açıktan getirir. Fakat, namazı yalnız kılan kimselerle, bir imâma uymuş olan kimseler, bu tekbirleri açıktan almazlar.

Bayram namazlarındaki tekbirler gibi bazı namazlara mah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sus olan tekbirler açıktan söylenir. Irak ulemâsının mezhebinde, kunut tekbiri de açıktan alınır. Hidâye Sahibi ise, bu tekbiri gizli söylemeyi İhtiyar etmiştir.

Teşehhüd okumak, «âmin» demek ve teşbihleri söylemek gibi, yukarıda söylediğimiz zikirlerin dışında kalan şeylerse, açıktan okunmaz. Bahrü´r- Râık´ta da böyledir.

Gece kılacağı bir namazı unutarak terk eden kimse, onu gündüz kaza etmek için, imâm olur ve gizli okursa; sehiv secdesi yapması gerekir.

Fakal, bu kimse, gündüz kılınacak bir namaz için, imâm ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak kıidınrsa, gizli okur; açıktan okumaz. Şayet ununtur da açıktan okursa, sehiv secdesi yapması lazım gelir Fetâvây* Kâdlhân´ın, sehiv Secdeleri Bölümü´nde de böyledir.

Münferidin, bu namazları kaza ettiği zaman, açıktan okun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gereken namazlarda, nasıl okuması gerektiği hususunda me-sâyih arasında ihtilaf doğmuştur. Esahh olan ise, bu gibi namazlarda açıktan okumanın ehdal olduğudur. Muhıyt´te ve Kâfi´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Şemsü´I - eimme ve Farü´l islâm da bunu ihtiyar etmiştir. Kâdihân da: «Sahih olan budur.» demiştir. Zehıyre´de de: «Bu esah-hdır..» denilmiştir. Tebyin´de de böyledir.

Hulâsa´da, Asıl´dan naklen: «Bir kimse, yalnız başına na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılarken, Fâtiha´yı veya zamm-ı sürenin bir kısmını okuduktan sonra, bir başka şahıs gelir ve o kimseye uyarsa, imâm Fatihâ´yı ikinci defa ve açıktan okur.» denilmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Fakat, gündüz kılman nafilelerde, gizli okumak vacibdir.

Gece nafile kılan kimse ise, muhayyerdir. (Dilediği gibi okur.) Zâbidi´de de böyledir.

Açık ve gizili okumanın hududunda da itilaf edilmiştir. Fakıyh Ebû Ca´f er ve Şeyhü´l - İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fadl: «Açık okumanın en aşağı derecesi, başkasına duyurmak; gizli okumanın en aşağı derecesi ise kişinin kendi duyacağı kadar oku-masıdır.» demişlerdir. İtimatta bu kavledir. Muhıyt´te de böyledir. Sahih olan da budur. Vikaye´de ve Nikâye´de de böyledir. Alimle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin ekseriyetinin almış olduğu görüş debudur. Zahidi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimsenin, dudakları oynasa ve bir başka kimse de ona iyice yaklaşıp, kulağını onun ağzına tuttuğu halde, onun sesini an(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak işitiyorsa fakat onun okuduğunu anlamasa, buna, Mücemcek ( = pek anlaşılmayan söz, açıklık kazanmıyan haber,) denir. [28]



Namazın Sünnetleri:


İftitah tekbiri için elleri kaldırmak, Elleri kaldırırken parmakların arasını açmak, İmâm olan kimsenin tekbiri açıktan alması, Sübhânekeyi gizli okumak, Eüzüyü ve Besmeleyi gizüi okumak, Fâtihâ´dan sonra «âmin»i gizli söylemek, Sağ eli sol el üzerine koyarak, elleri göbek altında bağlamak, Rükû´a giderken tekbir almak, Teşbihleri üçer defa söylemek,

Rükû´da elleri ile diz kapaklarını tutmak ve bu sırada, parmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan açık bulundurmak,

Secdeye giderken tekbir almak, Secdede dirsekleri yere koymamak, Secdede, karnını uyluğu üzerine koymamak, Secdede, üç defa teşbih etmek, , Secdede, elleri ve dizleri yere koymak, Otururken, sol ayağı yere yayıp sağ ayağı dikmek, Rükû´dan tam doğrulmak (kavme

İki secde arasında tanı oturmak (celse), Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Kavme´de ve celse´de tamaninet de sünnettir. Tamanînet: kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me ve celse esnasında, bedenin sakinleşmesi ve «sübhanALLAH» diye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cek kadar, bu şekilde durması demektir. İbn-i Emîrü´l - Hâc´ın MÜn-ye Şerhi´nde de böyledir.

Peygamber (S.A.Vi Efendimize salavat getirmek. Ve o´na dua-olmektir. [29]



Namazın Edebleri:


Ayakta iken secde yerine bakmak, Rükû´da iken ayakların üstüne bakmak, Secdelerde iken burnun ucuna bakmak. Otururken kucağına (uylukların üstüne) bakmak,

Sağına selâm verirken, sağ omzuna; soluna selam verirken, sol omzuna bakmak,

Esnerken ağzını kapamak.

Güç yettiği kadar öksürmemek. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. [30]



Namazın Keyfiyyetî (=Nâmaz Nasıl Kılınır?)


Namaza başlamayı murad eden kimse, önce tekbir alır ve baş parmakları, kulak yumuşaklarının hizasına varıncaya kadar ellerini kaldırır. Tebyin´de de böyledir.

Tekbir alırken başını eğmez. Hulâsada da böyledir.

Fakîh Ebû Câ´fer: «Bu kimse, ellerinin içini kıbleye karşı çevirir; parmaklarının arasını açar; ellerini kaldırır ve başparmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları, kulak yumuşakları hizasında istikrar bulduğu zaman tekbirini

alır.» demiştir.

Şemsü´I - Eimme Serahsî ise: «Meşâyih´in âmmesi bu görüşte(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.» demiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Namaza başlayacak olan kimse, ellerini tekbirden önce kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırır. Esahh olan da budur. Hfdâye´de de böyledir.

Vitir´deki Kunut Tekbiri ile Bayram Namazlanndaki tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birler de böyledir. Bunlardan başka, hiç bir tekbirde eller kaldırıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz, el - ihtiyar Şerhü´l - Muhtâr´da da böyledir

Sahih olan kavil üzere, bize göre, namaza girmeyi murad eden kimse, şayet ellerini kaldıracak olsa, yine namazı fasid olmaz. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Kadınla bu tekbirler esnasında ellerini, omuzları hizasına kaldırırlar. Sahih olan budur. Hfdâye´de ve Tebyîn´de de böyledir.

Erkekler, tekbir esnasında ellerini kaldırdıkları zaman parmaklarım tam bir şekilde birbirine bitiştirmedikleri gibi, tam bir şekilde açmazlar da. Bilakis, hali üzere bırakırlar ve parmaklar kapalılıkla açıklık arasında kalır. Nihâye´de de böyledir. İtimad edilen kavil de budur. Muhıyt´te de böyledir.

Tekbir aldığı halde, ellerini kaldırmış bulunan kimse, tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)biri bittikten sonra, artık ellerini kaldırmaz. Fakat, bu hali tekbir alırken hatırlarsa-, ellerini kaldırır.

Bir kimsenin, kaldırılması sünnet olan yere kadar ellerini kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmaya gücü yetmezse, ellerini gücünün yettiği yere kadar kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rır.

Bir kimsenin, sadece bir elini kaldırmaya gücü yeterse, o elini kaldırır.

Eğer, bir kimsenin, ellerini sünnet olan yere kadar kaldırmaya gücü yetmez fakat daha yukarıya kaldırmaya gücü yeterse, öylece k?3dırııvTebyin´de de böyledir.

Mebsût´ta: «Bir kimse, «ALLAH» lafzının başındaki elifi medde-derse ( — uzun okursa´ namaza başlamış olmaz. Bunu, kasden ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa, o kimsenin, kâfir olmasından korkulur.» denilmiştir.

Keza, (´Ekber» lafzının «elifi» ni veya «Be» sini uzatırsa, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, yine namaza başlamış olmaz.

Bir kimsenin «ALLAH» lafzının «He» sini ve «Ekber» lafzının «Re» sini uzatması da hatadır.

«ALLAH» lafzının «lam» mı uzatmak sevaptır.

«ALLAHu Ekber» de «He» cezm edip «ALLAH Ekber» şeklinde okumak da hatadır. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir.

Bir kimse, ALLAHu Ekber lafzının hemzelerini uzattığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bu hal şek ( = şüphe) yerinde olduğundan, namazı bozulur.

Ekber lafzında «Be» ile «Ra» arasında bir elif getirerek birazcık uzatmak, bazılarına göre, namazı ifsad eder; bazılarına göre ise, ifsad etmez. Nihâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, sağ elini sol elÜnftı üstüne koyarak, ellerini göbeği altında bağlar.

Muhıyt´te, İmâm Hâzerzâde´den naklen: «Namaz kılan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, tekbir aldıktan sonra, sağ elini sol elinin üzerine kor ve ellerini göbeğin altında bağlar.» denilmiştir. Nihâye´de de böyledir.

Kadın, ellerini göğüslerinin üzerine koyar. Münye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Kendisinde sünnet olan zikir bulunan her kıyamda, elleri bağlamak da sünnettir. Sübhâneke´yi, Kunut dualarını okumak ve cenaze namazını kılmak gibi...

Bayram tekbirlerim almak gibi... kendisinde sünnet olan zikir bulunmayan kıyamlarda ise, elleri bağlamayıp salıvermek sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nettir. Nihâye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir. Şemsü´l - Eimme Scrahsî, Sadrü´l - Kebir Bürhânü´l - Eim-me ve Sadrü´ş - Şehid Hüsâmü´d - Dîn de bunla fetva vermişlerdir. Muhıyt´te de böyledir.

întd´kâl´da sünnet olan zikir söylendiği sırada, rükû´ kay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesinde, ellerin salıverilmesi gerektiğinde, ulemânın ittifakı var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Ebî Mükânim´in Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

Âlimlerimizin ekserisi, ellerin bağlanmasını istihsân etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. (Güzel görmüşlerdir.) Hulâsa´da da böyledir. Musaffâ´da da «Bu sahihtir» denilmiştir. Ebî Mükârîm´m Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

El bağlamanın şekli şudur: Sağ avucun içi, sol elin dışına ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nur; bas parmak ve küçük parmak ile sol bilek tutulur; geri kalan parmaklar ise, kol üzerinde serbest bırakılır.

Ayakta dururken, münasip olan, iki ayağın arasını dört parmak kadar açmaktır. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, ellerini bağiadıktan sonra «Sübhaneke» yi okur:

Hidâye´de de böyledir.

İmâm da, muktedi de, münferîd de «Sübhaneke» yi okur. Tatarhâniyye´de de böjdedir.

Asıl´da ve Nevâdîr´de «ve celle senâük» zikredilmemiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Tahrîmeden (= iftitah tekbirinden) sonra da, senâ´dan (sübhâneke´yi okumaktan) sonra da tevcih edilmez. (Yani: «Alla.-hümme innî veccehtü...»´ duası okunmaz.) Şeyh Ebî MekârimUn Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

Evlâ olan, bu duayı tekbirden önce de okumamaktır. Böylece o duâ, niyyete ilave edilmemiş olur. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, sonra «eûzü çeker.

Eûzü´nün şekil şudur.

(Eûzü billahi min eş-şeytânirracîm)

Muhtar olan da budur. Hulâsa´da da böyledir. Fetva da böyle verilir. ZâhÜdî´de de böyledir.

Alimlerimizin görüşüne göre, eûzü´yü gizlice çekmek sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nettir. Zehıyre´de de böyleedir.

İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, eûzü çekmek, senâ´nm (sübhâneke´nin) haricindedir ve kıraate tabidir. Hatta, mesbûk (eûzü´yü, yetişemediği rek´atlerin kaza etmi-ye kalkınca çeker. Namaza, imâm ile başlayan kimseler ise, böyle değildir.

Bayram namazları kılınırken, mesbûk eûzü´yü tekbirlerden sonraya bırakır. Hidâye´de ve ekseri metinlerde böyledir.

Eûzü, ancak namazın başlangıcında çekilir. Namaza başla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı halde, eûzü´yü çekmeyi unutarak. Fâtiha´yi okumaya başlayan kimse, artık dönüp eûzü çekmez. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, sonra «Besmele» çeker.

«Bismillâhi´r - Rahmâni´r - Rahîm» Kur´ân-ı Kerîm´den bir âyettir. Sürelerin aralarını ayırmak için indirilmiştir. Zahîriyye´de de böyledir.

Besmele´yi, namazda, zamm-ı sûre yerine okumak mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.

Farz olan kıraat, sadece Besmele çekmekle eda edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olmaz, Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

Besmele, her rek´atin başında okunur. Bu, Ebû Yûsuf (R. A.) ´un kavlidir. Muhıyt´te de böyledir. Huccet´de: «Fetva bunun üzerinedir.» denilmiştir. Tatarhâriiyye´de de böyledir.

Fâtihâ ile sûıe arasında besmele çekilmez. Vikâye´de ve Ni-kâye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Bedâi ve Cevheretü´n -Neyyire´de de böyledir.Sonra Fâtihâ okunur.Sirâc´ül - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, Fâtihâ´yı bitirdikten sonra «âmin» der. Sünnet olan, âmn´i gizli söylemektir. Muhıyt´te de böyledir.

Âmîn kelimesinde, iki lügat vardır: Med ve kasr C=uzat-mak ve kısaltmak). Âmîn kelimesinin manası: îstecib I duamızı - kabul et) demektir.

Âmin kelimesinde, mim harfini şeddeliyerek «âmmîn» şeklinde okumak, fahiş bir hatadır. Fakat, bu kelimeyi şeddeli olarak «am-mîn» şekiiııde okuyan kimsenin de namazı bozulmaz. Fetva ıda bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun üzerinedir. Çünkü bu lafız, Kur´ân´da mevcudtur. Tebyîn´de de böyledir.

Münferîd, İmâm ve İmâma uyan kimselerin hepsi de, «âmin»´i i, gizli söylemek hususunda müsavidirler. Zâhidî´de de böyledir.

İmâma uyan kimse, öğle ve ikindi namazları gibi açıktan okunması gereken bir namazda,, imâmın «veleddâlîn» dediğini du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarsa bazı meşâyihimiz: «O kimse âmin demez» demişlerdir. Fakflı Ebû Ca´fer el - Hîndivânî ise: «O kimse âmin der.» demiştir. Muhiyt-te de böyledir.

Cum´a ve bayram namazlarında, imâma uyan bir kimse, imâma uyan başka kimselerin âmin dediği işitirse, kendisi de âmin der. İmâm Zahîrü´d - Dîn de: Âmîn der» demiştir. Fetâvâ´dan nak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)len, Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Sonra, namaz kılan kimse Fâtihâ´ya, bir sûre veya üç âyet zam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meder:

îbn-i Emiri´l - Hâcc´m, Miinye Şerhi´nde de böyledir.

Uzun bir âyet de, bir sûrenin veya üç kısa âyetin ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rini tutar. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, kıraatten sonra rükû´a varır:

Sahih mezheb de budur. Hulâsa´da da böyledir.

Câmius - Sagir´dc : «Namaz kılan kimse, eğilirken tekbir alır.» denilmiştir. Hidâye´de de böyledir. Tahâvî ise: «Bu sahih´dir. demiştir. Mî´racü´d - Dirâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû için eğilmeye başladığı esnada, tekbire de başlar; eğilmesini tamamladığı sırada, tekbirini de biti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rir. Muhıyt´te de böyledir.

İmâm, rükû´ ve diğerlerinin tekbirlerini açıktan alır. Bu «zâhirü´r - rivâyedir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Hulâsa´da da:

«Esahh o] an budur, denilmiştir.

Namaz kılan kimse, tekbirdeki «ra» harfini cezm eder Ç=yani Harekesiz okur.) Nihâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, iki eli ile dizlerine dayanır. Hidâye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Bedâ´ı´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû´da dizlerine dayanırken, parmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının arasını açar, Bu halin halicinde parmakları açmak, menduh değildir. Secde halinin haricinde ise, parmakların arasını kapatmak da mendup değildir. Bu iki halin dışında, parmaklar, kendi halle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine terkedilrüer. Hidâye´de de böyledir.

Rükû´a varan kimse, sırtını dümdüz eder. Hâttâ, sırtının üzerine bir bardak su konulmuş olsa, orada dökülmeden durur. Rükû´a varan kimse, başını eğmez ve kaldırmaz. Başı ile belif aynı hizada dümdüz dtrur. Hulâsa´da da böyledir.

Rükû´ esnasında, dizleri de yay gibi bükmek mekruhtur.

Kadın, rükû´a az eğilir; dizlerine dayanmaz; parmaklarını açmaz ve parmaklarını kapalı bir şekilde, uyluklarının üzerine koyar Dizlerini büker ve dirseklerini böğründen uzaklaştırmaz. Zahidi de de böyledir.

Rükû´a varan kimse, üç defa «Sübhane Rabbiye´l azim» der Bu, teşbihin en az söyleneceği miktardır. Aslında, bir kimse, teşbihi tamamen terk etse veya sadece bir defa söylemiş olsa; bu da caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir fakat mekruhtur.

Namaz kılan kimse, bütün azaları mutmain olduktan sonra başıjni rükû´elan kaldırır.

Ancak, bu durumda, azaların sakin olmasını terk eden kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı da, İmâm-ı A´zam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e göre. caizdir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, imâm olup namaz kıldırmakta ise, rükû´dan doğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rulunca, bil- icam´ «Semî´ALLAHü limen ha m i deh´ der.

Namaz kılmakta olan kimse, muktedi ise, «Semi´ALLAHû li men hamiden» demez; «Atiahümme Rabbena Iekel - hamd» der; bunda ihtilaf yoktur.

Namaz kılmakta olan kimse münferid ise, esahh olan kavle göre, bunların her birisini de söyler. Muhıyt´te de böyledir. İ´timâd edilen de budur. Tatarhaniyye´de de böylddir Esahh olan da budur. Hidâye´de de böyledir,

Sonra, başka bir rivayette de: «bu iki teşbihi cem eden kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, tesmi´ci doğmlurken okur. doğrulunca da «Rabbena lekel -hamd» der. denilmiştir. Zahidi´de de. böyledir. Sahih olan da budur.

Kınye´de de böyledir.

Muhammed bin Yûsuf´dan, «Rükû´dan doğrulurken semi´al - lahü limen hamideh demeyen kimsenin durumundan sorulunca, O: «Kalktıktan sonra bunları söylemez» demiştir.

Keza intikal hallerinde zikredilmesi gereken teşbihler, bu -durumlarda söylenmemiş olursa, başka yer ve durumda da söylen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezler. Rükû´dan secdeye -inerken, kiyâm´dan rükû´a eğilirken söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lenmesi gereken tekbirleri söylememek gibi... Veya, secde teşbih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini, başını secdeden kaldırdıktan sonra söylemek gibi.

Hasılı, her şeyi kendi yerinde yapmaya riâyet etmek gerekir. Yetime´den naklen Tatarhaniyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, «semi´ALLAHû ti men hamideh» dediği zaman, en sonraki «he» harfini cezm eder; bu «he» deki harekeyi belli etmez. Hüccet´ten naklen Tatarhaniyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû´dan doğrulup, dümdüz olduğu zaman, tekbir allir ve secdeye gider.

Hidâye´de de böyledir.

Tekbire, eğilmeye başladığı sırada başlar ve secde de iken Üç defa «sübhâne Rabbiye´l - a´la» der; ki, bu en az miktardır Mu-hıyt´te de böyledir.

Bu gibi teşbihleri, rüku da ve secdelerde üçten fazla söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek müstehabtır. Bu fazla teşbihleri, tek sayıda bitirmek de müste-habtır. H3dâye´de de böyledir,

Rükû´ ve sücûddaki bu teşbihlerin, en azı üç, ortası beş ve en mükemmeli de yedi defa söylemektir. ez-Zâd´de de böyledir.

Ancak, imânı olan kimse, cemaati usandırmamak için fazla miktarda söyleme?. Hidâye´de de böyledir.

Bir kimse, secdeye varmayı murad ettiği zaman, önce yere, en yakın olan uzvunu kor. Şöyle ki: O kimse, evvela iki dizini, son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra iki elini, sonra da burununu ve daha sonra alnını yere kor.

Secdeden kalkmak istediği zaman ise, önce alnını, sonra bur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nunu, sonra da ellerini ve daha sonra da dizlerini kaldırır.

Namaz kılan kimse, normal olduğu zaman böyle yapar; fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, buna gücü yetmiyecek durumda ise, mümkün olanı yapar; me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selâ: Önce ellerini, sonra dizlerini koyar. Veya sağ dizini önce, sol dizini sonra koyar. Tebyin´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, secde esnasında, ellerini kulaklarının hizasına koyar. Parmaklarının uçları kıble istikametinde olur. Ayak parmaklarının uçları da kıble istikametinde olur.

Secde esnasında, ellerin ayasına dayanılır. Dirsekler ise, böğür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerden ayrı tutulur. Kollar yere serilmez. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, karnını dizlerinden uzak tutar. Hidâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye´de de böyledir.

Kadınlar, rükû´da ve secdelerde, kollarını yanlarından uzak-laştırmazlar; secdelerde, karınlarını uyluklarının üzerine koyarlar. Hulâsa´da da böyledir.

Bu hususlarda, cariye de hür kadın gibidir. Ancak, cariye iftitah tekbîrinde, ellerini erkekler gibi kaldırır. SÜrâcü´İ - Vehhâc´ da da böyledir.Sonra, başım kaldırır ve tekbir alır.

Burada sünnet olan, oturması tamam olana kadar, nama? kılan kimsenin başım kaldırması dır. Bize göre, bu oturuşta, sünnet olan bir zikir yoktur. Cecheretü´n - Nfeyyire´de de böyledir.

Bir kimse, oturmasını tamamlamadan ikinci secdeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olsa, İmâm-ı A´zam (R.A.) ve îmâm Muhammed CR.AJ´e güre bu da caiz o3ur. Hidâye´de de böyledir.

Secdeden başım kaldırmak, bir rükû´n değildir. Aslında, rükû´n itikâlidir. Çünkü itikâl olmayınca, ondan sonrakinin olması da mümkün değildir. Ve, bu intikâl de, ancak başı kaldırmakla mümkün olur. Bundan dolayıdır ki, başın kalması gerekir. Hatta, başı kaldırmadan intikâl mümkün olmuş olsaydı, o kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı caiz olurdu. Meselâ : Yastık üzerine secde eden kimsenin önünden yastık kaldırılınca alnının yere dokunması gibi... Nİhâye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bası kaldırmanın derecesi hakkında ihtilâf edilmiştir. Ebû Hanife (R.A.) dan rivayet edildiğine göre: Doğrulmuş olma hali, eğer oturuş durumuna yakınsa, bu caizdir. Fakat durumu yere daha yakınsa, bu caiz değildir. Tebyin´de ide böyledir. Esafih olan da budur. Hidâye´de 4e böyledir.

Ebû Yûsuf (R.A.) tan rivayet edildiğine göre: Bir kimse, başını kaldırdığı zaman, o kimseye «başım kaldırdı» deniüebilirse, bu miktar kaldırmış olması caizdir. Muhıyt´te :«Bu esahhtır» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tebyîn´de de böyledir. Sahih olan da budur. Bedâf de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Sonra tekbîr alır ve İkinci secde içfcn eğilir.

İkinci secde de, birinci secdedeki gibi teşbih eder, Muhıyt´ te de böyledir.

Sonra, secdeyi tamamlayınca ayağa kalkar.

Bu kalkış esnasında oturmaz. Elleri ile, yere de dayanmaz. Ancak, eHeri ile dizlerine dayanır, Muhıyt´te de böyledir. Bize göre, bir özrü olmayan kimsenin bu dayanmayı terk etmesi müste-habtır. Meşhur olan kitablarm çoğunda da böyledir. Bahrü´r -.Râık´ ta da böyledir.

Bir kimsenin, bu kalkış esnasında oturmasında veya yere dayanmasında da şafii mezhebinde´ olduğu gibi bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Zchîriyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ikinci rek´ati de birinci rek´at gibi kılar. Yalnız, bu ikinci rek´atte, iftifah tekbiri almaz ve eûzü çek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me/.. KudrûH´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ikinci rek´atm ikinci secdesinden başını kaldırdığı zaman, sol ayağını yere serer.

Ve namaz kılan kimse, yere serdiği bu sol ayağının üzerine oturur. Sağ ayağını da dikerek, parmak uçlarını kıbleye doğru çe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)virmiş olur. Ellerini uyluklarının üzerine koyar. Ellerinin parmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larını ise yayar. Hidâye´de de böyledir. Diz kapaklarını tutmaz. Esahh olan da budur. Hulâsa´da da böyledir.

Kadın ise, sol kalçasının üzerine oturur. Ve iki ayağım da sağ tarafından çıkarır. Hidâye´de de böyledir.

Ve İbni Mes´ud´ım Rivayet ettiği Teşehhüdü okur. Kâîi´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, bu teşehhüdden sonra, hiç bir şey oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Serahsînin Muhıyt´inde de böyledir.

Tahiyyat´ı okuyan kimse, «eşhedü en lâ ilahe illALLAH» lafzı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na varınca, şehadet parmağı ile işaret eder. Muhtar olan kavle göre ise, işaret etmez. Hulâsa´da da böyledir. Fetva da bunun üzerinedir. Müzmerât, Kübrâ´dan böyle nakledilmiştir. Âlimlerin çoğu da bu işareti doğru görmemişlerdir. Münyetü´l - Mü Eti ise, bu işa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reti mekruh saymıştır. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, Teşehhüd´ü okuduktan sonra ayağa kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kar.

Muhıyt´te de böyledir.Cellâbî´de: «Oturur vaziyette iken ayağa kalkmak, secde halinden ayağa kalkmak gibidir.» denilmiştir. Tahâvi ise: «Kalkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, elleri ile yere dayanmasında bir beis yoktur.» demiştir. Zâhî-dî´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ayağa kalktığı zaman, son iki rek´atde de, ilk iki rek´atte yaptığı gibi kıyam, rüku´ ve secde fillerini yapar. Muhıyt´tc de böyledir.

Son rek´atlerde, secde Fâtihâ okunur. Kâfi´de de böyledir.

Son rek´atlerde, Fâtihâ´dan sonra, ilave olarak bir şey oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak mekruhtur. El - İhtiyar Şerhü´l - Muhtardan naklen, Sirâcül -Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, bu son iki rek´atte, bir şey okumayı ve teşbihi terk etmiş olsa, o kimse üzerine bir şey lazım gelmez. Bunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı sehven okumamış olsa da, sehiv secdesi gerekmez. Fakat, bunları okumak daha efdaldır. Sahih olan rivayet de.budur. Zehıyre´de de böyledir. îtimad edilen kavil de. budur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Esahh olan da budur. Muhiyt´in Kıraat Bölümü´nde ide böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bu kavil şahindir ve zâhirü´r - rivâyedür. Beda´i´de de böyledir.

Bu son iki rek´atte susmak mekruhtur. Hulâşa´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaz kılan kimse, ka´de-î ahire de oturur.

Bu oturuş, birinci oturuş gibidir. Hidâye´de de böyledir.

Bu oturuşta da, teşehhüd´ü okur. Teehhüdden sonra da Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gamber (S.A.V.) Efendimize salavat getirir. Muhıyt´te de böyledir.

İinâm Muhammed (R.A.J ´den : «Peygamber (S.A.V.) Efen-diımz´e nasıl salavat getirileceği» soruldu, O da : «Salavât getirecek kimse der.» dedi.

Bazıları, demeyi kerîh görmüşlerse de, sahih olan bunun kerîh olmadığıdır. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz´e salât-ü selâmı tamamladıktan sonra; kendisi, ana - babası ve bütün mü´min-leriçin istiğfar eder. Hulâşa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, kendisi için ve başkaları için ruâ eder. Sadece nefsi için dua etmesi doğru olmaz. Sünnet olan da, hem ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disine ve hem de başkalarına dua etmektir. Tebym´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, daha sonra «Rabbena âtinâ...» duasını, sonuna kadar okur. Hulâşa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, insanların sözlerine benziyen sözlerle dua etmez. Ve kullardan isteme manâsını içine alan, bir şekilde, de duA etmez. Meselâ : «ALLAH´ım!... Benî filân kadınla evlendir.» diye

duâ etmez. Çünkü bu, insanlarm sözüne benzemektedir.sözü ise, insanların sözüne benziy eni erden değildir.sozu birinci cinstendir. Hidâye´de de böyledir.

Bu gibi lafızlarla duâ etmek caiz değildir. Sahih olan da budur. Hidâye Şerhi Aynî´de de böyledir.

Bir kimse, namazda (=AtDah´un, benî büyük bir mal ile rızklandır.l diye duâ etse, namazı fasid olur.

Fakat, eğer = ALLAH´ım beni ve hada rıziklandır) demiş olsa veya buna benzer bir şeyle duâ mîş bulunsa namazı fasid olmaz. Müzmarât´ta da böyledir.

Velvâliciyye Kitabında : «Bir kimsenin, namazda, ezberle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olduğu duâ ile duâ etmesi münasip olur. Çünkü, —aksi takdir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de— duâ eden kimsenin lisanına, insanların söylediklerine benzeyen şeylerin gelmesiyle, namazının bozulmasından korkulur,» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tatarhaniyye´de de böyledir.

Bu zikrettiğimiz şeylerin hepsi de namazı ifsad eder.

Namazın sonunda en az teşehhüd miktarı oturmamak, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozar. Fakat, teşehhüd miktarı oturmuş bulunan kimsenin, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı artık tamamdır. Bu kadar oturmakla namazdan çıkmış olur. Tebyîn´de de böyledir.

Hz. Ebû Bekir (R.A.)´den rivayet edilmiştir : Hz. Ebû B»-klr (R.A.), Peygamber (S.A.V.) Efeııdimiz´e :

«Yâ Rasulaİlah!... Bana bir duâ öğretiniz de, onu namazda okuyayım.» deyince : Peygamber (S.A.V. Efendimiz, O´na : diye duâ et.» buyurmuştur.

İbn-i Mes´ûd (RA´(o duadan şu kelimelerle duâ eder(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di.

Nihâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse namazın sonunda; diye duâ etmesi de müstehab olur. Huccet´ten naklen, Tatarhâniyye´-de de böyledir.

Namaz kılan kimse, bundafn sonra, iki tarafına selâm verir.

Selamın birini sağ tarafından, diğerini de sol tarafından ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rir. Birinci selamda, yüzünü, sağ yanağının beyazlığını görünceye kadar, sağ tarafa çevirir.

İkinci selamda ise, yüzünü, sol yanağının beyazlığım görünceye kadar sol tarafına çevirir. Kınye´de : «Esahh olan da budur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Şeyh Ebîl - Mekârim´in, Nikâye Şerhi´nde de böyledir.

Namaz kılan kimse, selâm verirken : «Es-selamü aleyküm ve rahmetttllâh» der. Mufuyt´te de böyledir.

Muhtar olan, es-selâm lafzının başında, elif ve lâm (= harf-i ta´rif) bulunmasıdır. Teşehhüd´de de böyledir. Zahîriyye´de de

böyledir.

Bize göre, bu selâmın sonunda «... ve berekâtüh» dememek gerekir.

Selâm verirken sünnet olan, ikinci selamda, birinci selâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma nisbeten sesi biraz azaltmaktır. Muhıyt´te de böyledir. En gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zeli de budur. Tebyîn´dc de böyledir.

Namaz kılan kimse, eğer sağma selam verdikten sonra, aya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğa kalkar ve bu durumda da konuşmaz ve mescidden de çıkmamış bulunursa, oturup soluna da selam verir. Hüccet´den naklen Tatar-hâniyye´de de böyledir. Sahih olan, yönünü kıbleden dönmüş olan kimsenin, selam lafzım söylememesidir. Kınye´de de böyledir.

Bir kimse, önceden sol tarafına selam vermiş olursa, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se konuşmadan sağ tarafına da selam verir. Sol tarafına vermiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu selamı ise yenilemez. Fakat, bu kimse, Önce önüne selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, sol tarafına da selam verir. Tebyîn´de de böyledir.

Muktedî´nin selam vermesi hususunda, ihtilaf edilmiştir, Fakîh Ebû Ca´fer : «Muhtar olan, muktedînin, imâm sağma selam verinceye kadar beklemesidir. İmâm, sağma selam verince, muktedî de sağma selam verir. İmâm soluna selam verince de muktedî solu-lıa selam verir.» demiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Selam veren kimse, selam verdiği tarafla bulunan, melek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lere ve mü si umanlara —selam vermeye— niyyet eder. Zâhidî´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, selam esnasında, zamanımızın kadınlarına ve kendisi ile birlikte namaz kılmakta olmayan kimselere niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Sahîh olan da budur. Hidâye´de de böyledir.

İmâma uyan kimse, selam esnasında, yukarıda zikrettikle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimizle birlikte, imâma selam vermeye de niyyet eder. Eğer, imâm muktedî´nin sağ tarafında ise, sağ tarafında bulunanlarla bir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)likte, imâma selam vermeye de— niyyet eder. İmam eğer, mukte(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dînin sol tarafında ise, sol tarafında bulunanlar içinde, imâma da niyyet eder.

İmâm eğer, muktedî´nin önünde ise, sağ tarafmdakilerin içinde, önadaselam vermeye niyyet eder. Bu, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´tın kavlidir. İmâm Muhammed (R.A.) ´e göre, muktedî, her iki tara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fına selam verirken de imâma selam vermeye niyyet eder. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir. Bu kavil, Ebû Hanîfe (R.A.) den de rivayet edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Câfî´dc de böyledir. Fetvalarda da sahih olan budur. Tatar-hâniyye´do de böyledir.

Münferîd (= yalnız başına namaz kılan kimse sadece me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lekleri selamlamaya niyyet eder. Ve bu niyyetinde, meleklerin sayısını belirtmez. HSdâye´de de böyledir.

Öğle, akşam ve yatsı namazlarında selam verdiği zaman, imâmın oturup beklemesi mekruhtu; sünnetleri kılmak için ayağa kalkar. Ve, âmâm olan bu kimse, nafileyi, farzı kıldığı yerde kılmaz; Sağ.tarafında, sol tarafında veya arka tarafında kılar. îmâm dilerse, sünnetleri evine dönüp orada kılar. Münferîd veya muktedî olan musallînin, farz namazı kıldığı yerde durup, nafileleri orada kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ve duâ etmesi caizdir. Keza, bu kimselerin, nafileleri kılmak için, yerlerinde kalmaları, arkalarına çekilmeleri veya sağ veya sol taraflarına çekilerek —oralarda namaz kılmaları müsavidir ve bunların hepsi de caizdir.

Sabah ve ikindi gibi, sonunda nafile olmayan namazlarda, imâmın, yönü kıbleye karşı olduğu halde, bulunduğu yerde bekleme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si mehruhtur. Bu durumu, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, bid´at olarak isimlendirmiştir.

İmâm, bu gibi hallerde muhayyerdir. Dilerse, güneş doğana ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar oturur, ki bu efdâldir Şayet, hizasında, sonradan gelip de na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz/kılmakta olan kimse yoksa, bu oturuş esnasında, imâm yönünü cemâate döndürür. Fakat, böyle bir kimse var ise, imâm, sağ tarafı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na veya sol tarafına döner. Bu hüküm, yazın da kışın da aynıdır. Sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olan da budur. Hulâsa´d a da böyledir.

Huccet´de ; «İmâm, öğle, akşam ve yatsı namazlarında, gecik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meden sünneti kılmaya başlar; uzun uzun duâ ile meşgul olmaz.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. [31] [32]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:30   #5
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Kıraat

Seferde, ıztırar halinde, kıraatin sünnet olan miktarı, tat-maz kılan kimsenin Fâtihâ´yı ve dilediği bir sureyi okumasıdıi*. Iz-tirar : Yolculukta, acele etmek; hazerde ise, vaktin dar olması ve nefsi veya malı hakkında, bir korku taşımak gibi hallerdir. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumlarda, vakti geçirmeyecek veya —korkudan—emîn olacak kadar okumak gerekir. Zâhidî´de de böyledir.

Seferde ve ihtiyar halinde kıraatin, sünnet olan miktarı ise : -Sabah namazında Bürûc Sûresini ve emsallerini okumaktır. İhtiyar halinde maksat, vakitte genişlik bulunması, emniyet ve karar halinin olması demektir. Mezkûr sureler okumakla, seferde kısa okumaya verilen ruhsatlarla, kıraatte sünnet olan miktarın gözetilmiş olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı hallerinin, arası cem edilmiş olur. İbnî Emîri´I - Hâc´ın Münye-tül - Musallî Şerhi´nde de böyledir.

Öğle namazında, kıraatin sünnet olan miktarı da, sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı gibidir. İkindi ve yatsı namazlarında ise, bundan biraz daha kısa okunur. Akşam namazında ise, cidden kısa süreler okunur. Zâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hidî´de de böyledir.

Hazerde Kıraatin sünnet olan miktarı : Sabah namazında, Fâtihâ´dan sonra, iki rek´atte kırk veya elli âyet okumaktır. Câ-miü´s - Sağîr´de zikredüdiğine göre. Öğle namazındaki kıraat miktarı da sabah namazı gibidir. Asü´da ise : «Ondan daha aşağıdır.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir.

Kıraatin sünnet olan miktarı, ikindi ve yatsı namazlarında, Fâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tihâ´dan başka yirmi ayettir.

Akşam namazında ise, Fâtihâ´dan sonra ilk iki rek´atin her bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde, bir kısa sûre okumak sünnettir. Muhiyt´te de böyledir.

Hazerde, sabah ve öğle namazlarında, tıvâl-i mufassalı (= uzun sûreleri), ikindi ve yatsı namazlarında, evsât-ı Mufassalı t = Orta uzunluktaki sûreleri), akşam namazında ise, kısâr-ı muJa»-sah (kısa sûreleri) okumak sünnettir. V´kâye´cle de böyledir

Uzun sûreler, Hııcurât´tan Bürûc Sûresine kadar olan sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir.

Or.ta uzunluktaki sûreler, Büruc´dan Lem Yekun´e kadar olan sûrelerdir.

Kısa sûreler ise, Lem YekünMen Kur´ân´m sonuna kadar olan sûrelerdir. Muhiyt´te, Vikâye´de ve Münyetü´l - Musallfde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Yetîme´de : «Bir kimse, ikindi namazını, mekruh vakitte kılıyor cisa bile, uygun olan, sünnet olan miktarda kıraat etmektir.» denilmiştir. Tatârbâniyye´de de böyledir.

Vitir namazında, Fâtîhâ´dan sonra, hangi sûrelerin okunma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı gerektiği konusu üzerinde durulmamıştır. Mi´râcü´d - Dftrâyede de böyledir.

Vitir namazını kılan kimsenin Fatihadan sonra dilediği sûreyi okuması, güzel görülmüştür. Muhıyt´te de böyledir.

Fakat, Peygamber (S.A.V) Efendimiz, vitir namazım «Seb-bihâ´sme Rabbikel - a´la», »Kul Yâ Eyyühe´î - Kâfirûn» ve «Kul hü-ve´Hahü ehad» ile kılardı. Sen de, bazı günlerde, teberrüken vitir na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bu sûreleri okuyarak kıl, bazan da, Kur´ân´m diğer sûrelerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den ayrılmış olmaktan kaçınmak için, diğer sûreleri de oku. Teh-zîb´de de böyledir.

İmâm olan kimsenin, müstehab olan kıraatin üzerine, bir miktar daha ilave ederek onu ziyadeleştirmesi uygun olmaz. Cemaa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te ağırlık vermemelidir. Kıraat, müstehab olan miktara ulaşıp ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mamlandıktan sonra, imâm onu hafifletir. Tahavî´den naklen Muz-marât´ta da böyledir.

Sabah namazının birinci rek´atında, ikinci rek´atinden daha uzun okumak, bil´icmâ´ sünnettir.

İmâm Muhammed (R.A.3 : «Bütün namazların ilk rek´atle-rinde, ikinci rek´atlermden daha uzun okumak, bana daha sevimli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.» demiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Z&hı´dî´de ve Mi´râcû´d -Dirâye´de de böyledir. Huccet´de de, fetva için bu kavil alınmıştır. Tatarhâriiyye´de de böyledir.

Cunı´a ve Bayram Namazlarında, iki rek´at arasındaki kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)raat Farkı üzerinde ihtilâf edilmiştir. Bedâi´de de böyledir.

Bu hususta bazı âlimler : «Bu iki rek´at arasındaki fark, üçde bir ve üçde iki nisbetinde olmalıdır : Üçde iki, birinci rek´atte; üçde bir de, ikinci rek´atte okunmalıdır.» demişlerdir.

Tahâvî Şerhü´nde ise : «Uygun olan, birinci rek´atte otuz âyet, ikinci rek´atte ise, on veya yirimi âyet okumaktır.» denilmiştir Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir.

Bu ölçü, yukardaki «üçde bir, üçde iki» kavüni açıklamaktadır. Ev!â olan da budur. Aslında, birinci rek´atte okunan miktar ile ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´atte okunan miktar arasındaki farklılık, daha fazla olsa; me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selâ : Bir kimse, birinci rek´aîte uzun bir sûre, ikinci rek´atte de üç âyet okumuş olsa, bunda da hüküm bakımından bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Zahîrîyye´de de böyledir.

Câmiü´s - Sağîr´in bazı şerhlerinde : «îkinci rek´atte, birin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´atten üç veya daha fazla bir miktarda uzun âyet okuma ha-linde, bunun caiz olacağında hilaf yoktur; ancak bu mekruhtur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, aradaki fark, üç âyetten az olursa, bu durum mekruh da değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.» denilmiştir. Hulâsa´da da böyledir.

Murgînânî ise : «Eğer, âyetlerin uzunluğu birbirlerine ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kın ise, âyetlerin sayısına itibâr olunur. Ancak, âyetler uzunluk ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kımından birbirlerinden farklı iseler, bu durumda, kelimelerinin —veya— harflerinin sayısına itibâr olunur.» demiştir. Tebyîn´de de böyledir.

Namazlara, muayyen sûre veya âyetler tahsis ederek, —o namazlarda, sadece o sûre veya âyetleri— okumak mekruhtur.

Tahâvî ve İsücâbî : «Bu durumun mekruh olması, böyle yapan kimsenin yaptığı şeyi vacib görüp, başka sûre veya âyetleri okuma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın caiz olmayacağım sanması, veya başkalarım okumayı mekruh görmesi halindedir. Böyle olmada, bu süreleri, kendisine kolay gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği için veya teberrüken (yani, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları okumuş olduğu için) okursa, bunda bir kerahat yoktur. Yine de, zaman zaman, —câhil kimseler, başkalarının okunmasının caiz olmayacağını sanmasınlar diye— başka âyet veya sûreleri de oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak şarttır. Tebyîn´de de böyledir.

Efdal olan, farz olan namazların her rek´atinde Fâtihâ´yı ve ilk iki rek´atte— bir sûrenin tamamım okumaktır.

Âciz olan kimse, bir sûreyi, iki rek´atte de okuyabilir. Hulâ-m´da da böyledir.

Bir sûrenin, âyetlerinden bir kısmını, bir rek´atte, diğer kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mını da başka bir rek´atte okumak hususunda «bu mekruh olur» da denilmiştir; «mekruh olmaz» da denilmiştir. Sahih olan ise, bunun mekruh olmayışıdır. Zahîriyye´de de böyledir. Mekruh olmamakla beraber münasip olan, böyle yapmamaktır. Böyle yapılmış olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sında da bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir.

Hüccet´de : «Birinci rek´atte bir sûrenin sonunu, (mesela : Âmene´r - resulü´yü), ikinci rekatte de kısa bir sûreyi (meselâ ; (Kul hüvellahü ehad´i okumak mekruh olmaz.» denilmiştir. Tatar-hâmyye´de de böyledir.

Eğer, suretim sonu okunan kısa sürenin tamamından daha uzun ise, heı iki rek´atte de, sûre sonlarından okumak, kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa sûrenin tamamını okumaktan efdâidir. Ancak, tamamı okunan sûre, —bu sûre sonlarından— daha uzun ise, onu okumak efdâidir. Zehıyre´de de böyledir,

Namaz kılan kimse, «Müdâyene âyeti» gibi uzun. bir âyet okumak isterse, böyle uzun bir âyet okumasından, kısa bir sûre miktarına baliğ olan, üç âyet okuması, daha sahihdir. Tatarhâniyye´ de de böyledir.

Aralarında bir veya iki sûre bulunan, iki sûreyi bir rek´atte cem etmek (yani, bu iki sûreyi bir rek´atte okumak) mekruhtur.

Fakat, aralarında sûreler bulunan bu iki sûreyi, iki ayrı rek´atte okumak mekruh değildir.

Bazıları : «Bu iki sûre arasında, tek bir sûre var ise, bunları, birbirini takip eden iki rek´atte okumak mekruhtur.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bazıları da : «—Bu iki sûrenin aralarında bulunan sûre uzun ise, aralarında iki kısa sûre bulunduğu halde bunları okumak mekruh olmadığı gibi bu durumda da mekruh değildir.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muhıyt´te de böyledir. Hulâsa´da da böyledir.

Bazıları ise : «Rek´atin birinde bir sûre, diğerinde ise baş-. ka sûre okunursa, asla mekruh olmaz. Fakat, ikinci rek´atte, birinci rek´atte okuduğu sûrenin üst tarafında bulunan bir sûreyi okumak mekrûtur.» demişlerdir.

Keza, namaz kılan kimsenin, ikinci rek´atte, birinci1 rek´atte okuduğu âyetten daha üst tarafta bulunan bir âyeti okuması da mek-. ruhtur. Aynı rek´atte, önce bir âyet okuyup, ondan sonra da, daha üst tarafta bulunan başka bir âyeti okumak da mekruhtur.

Aralarında bir veya iki âyet bulunan âyetleri, bir rek´atte veya iki rek´atte cemstme (yani bu durumda olan âyetleri bir rek´at(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te okuma) halinde de sûreler hakkında söylediğimiz —hükümler— geçerlidir. Muhıyt´te ide böyledir.

Yukarıda söylediğimiz hükümlerin tamamı, farz namazlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la ilgilidir. Bu durumlarda, sünnet namazlarda kerâhat yoktur. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir.

Namaz kılan bir kimse, birinci rek´atte bir sûre okusa, ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´atte ise, bu sûre ile aralarında —rsadece— bir sûre bulunan başka bir sûreyi okumaya başlasa veya bu kimse ikinci rek´atle, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci rek´atte okuduğu sûrenin üst tarafında bulunan bir sûreyi oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya başlamış olsa; muhtar olan kavle göre, o kimse, başladığı sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reyi okumaya devam eder; onu okumayı kesmez. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Nomaz kılan kimse, bir sûreyi okumaya başladıktan sonra, başka bir sûreyi okumak istediğinde; eğer, başladığı sûreden bir ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya iki âyet okumuşsa, bu sûreyi bırakıp, istediği sûreyi okumaya laması, mekruhtur. Keza, başladığı sûreden bir âyetten az, hatta bir harf bile okumuş olsa, bunu bırakıp başkasını okuması mekruhtur.

Namazda, rükû´ için tekbir almış olan kimsenin, rükû´a varma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıkça, bunu terkedip, okumaya devam etmesinde beis yoktur. Hulâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa´da da böyledir.

Bir kimsenin, namazda yalnız Fatihayı okuması veya Fati(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha ile birlikte —sadece-— bir veya iki âyet okuması mekruhtur. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir.

Namazda, Kur´ân´i hatmeden kimse, birinci rek´atte muav-veneteyn´dcıı (Kul eûzü bi Rabbîl-Felak ve Kul eûzü bi Rabbi´n- Nas´dan) sonra rükû´a gider. İkinci rek´ate kalkınca, Fâtihâ´yi ve Bakara Sûresi´nin ilk âyetlerini okur. Iîulâ?a´da da böyledir.

Hüccet´dc : «Kuram Kırâat-i seb´a ile ve rivayetlerin hepsi ile okumak caizdir. Fakat ben, acib kıraatlerle, imâlelerle ve garîb rivayetlerle okumamayı doğru görüyorum. denilmiştir. Tatarhânly-ye´de dc böyledir.

Bir kimse, nafile namazları, oturduğu yerden kılabilir. Bu kimse, rükû´ etmek istediği zaman, ayağa kalkar ve rükû´unu yapar. Ancak, efdai olan, rükû´ için ayağa kalktığı zaman, o kimsenin bir miktar Kur´an okumasıdır. Eğer, bu durumda, okumazsa veya rükû´ için ayağa kalkmazsa veyahut da kalktığı halde, okumadan rükû´a varırsa, bunlarda caizdir. Fakat, rük´û için kalkmak isteyen kimse, tam doğrulmadan rükû1 yaparsa, caiz oîmaz. Hulâsa´da da böyledir. [33]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:32   #6
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Zelletü´l Kârî (Namazda Kur´ân Okuyan Kimsenin Hata Etmesi)

Bir keKmenin son harftni, diğer kelimenin ilk harfine bitiştir-ırek, okuyucunun hatasmdandır.

Namaz kılan kimse, Kur´an okurken, bir kelimenin son har-fini, diğer kelimenin ilk harfine bitiştirirse, bunu kasden yapmış clsa bile, o kimsenin namazı sahih olan kavle göre fasid olmaz. Me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selâ :

İyyake na´büdü´dc, kef harfini, mm harfine bitiştirerek oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, veya,

Ğayri´l - mağdübi ´aleyhim´de, be harfini, ´ayn harfine bitiştire(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek okumak, veya,

SemiTalIahü İbnen hamideh´de, ALLAH lâfzının he´sini,, Iâm´a bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiştirerek okumak gibi... Bu gibi haller, kasden yapılmış olsa bile namaz bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kelime yerine başka bir kelimeyi okumak da okuyanım ha-tasmdandir.

Bir kimse, bir kelime yerine başka bir kelimeyi okur ve bu durumda, eğer mana değişmemiş olursa, namazı bozulmaz :

«İni´I - müslimîne» yerine «imıe´z - zâlimine» okumak veya ben(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zerleri gibi...

Bir kimse, birinden diğerini meşakkatsiz ayırma imkânı olan iki harften birini diğerinin yerine okursa ve bu durumda da maıia bozulursa, o kimsenin namazı, bütün âlimlerimize göre faşid ulur :

Sad yerine ti ile, salihât´ı tâllhât okumak gibi...

Fakat, Zı ile Dad, Sad ile sin, Ti ile te harflerinde olduğu ihi bu iki harfin arası meşakkatsiz ayırdedilemezse, bu durumda ler ihtilaf etmişlerdir; ekserisi ise «bu durum namazı bozmaz.» demişlerdir.

Kadı İmâm Ebû´ı - Hasan ve Kadı İmâm Ebû Asım : «Eğer, bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu kasdcn yaparsa yani kasden böyle okursa kimsenin namazı bozulur; fakat, düzgün okumak istemesine rağmen, bu iki harfin aralarını ayırd edemezse, namazı bozulmaz.» demişlerdir. Bu kavil kavillerin en adaletlisidir. Vecîzü´l - Kerderî´nin ihtiyar ettiği kavil de bu kavildir.

Bazı harfleri düzgün okuyamıyaıı kimse, bu harfleri güzel okumaya gayret sarf etmelidir; uygun oî an budur. Bu gayreti gös(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)termezse, mazur sayılmaz.

Bir kimse, bazı harfleri teleffuz edemez ve bu harflerin bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madığı âyet de olmazsa, o kimsenin namazı eaiz olur. Ancak, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, başkalarına imâm olamaz. Fakat içinde, o kimsenin okuyama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı harf bulunmayan âyet var ise, namazda o "âyeti okur. Ve namazı caiz olur. Fakat, böyle bir âyet bulunmasına rağmen, okuyamadığı harfin bulunduğu âyeti okursa, bazıları : «Bu kimsenin namazı caiz olmaz.» demişlerdi". Kâdîhân´da da böyledir. Sahih olan da budur. Muhıyt´te de böyledir.

Harfi hazfetmek de, zelle-î kâridendir :

Hazf, icaz ve tcrhıyn yoluyla olur, mana da değişmezse, bü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tün âlimlere göre namazı bozmaz. Yâ mâlik´i, yâ mâli okumak gibi.

Eğer hazf, îcâz ve lerhıym yönünden olmaz ve mana da bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazsa, yine namazı bozmaz; : Ve lekad ca´ehüm rusülünâ bi´I - bey-jiinat lafzında ca´et´ten te´nin hazfedilmiş olması gibi...

Eğer hazf ten dolayı mana değişirse, bütün alimlere göre namaz bozulur : Femâ Iehüm yü´minûn´da Iâ´nın hazfedilmesi gibi... Ki, bu lafzın aslı lâ yü´minûn´dur. Muhıyt´te de böyledir. Itabiyyede : «Sahih olan budur. » denilmiştir. Tatarhaniyye´de de böyledir.

Bir kimse, ve hüm lâ yuzlemûn fereeyete şeklinde okuyarak, efereeyte´nin eÜf´ini hazf etmiş ve yuzlemım´un mm´unu efereeyte´-nin fe´sine bitiştirirse;; veya yahsebûne nehüm yuhsinüne sım´an şeklinde okuyarak, eniıehüm´ün elifini hazfetmiş ve nun´u nun´a bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiştirerek okumuş olsa, namazı bozulmuş olmaz. Zehıyre´de böyledir.

Bir harf ziyâde ederek okumak da zelle-i kâridendir :

Namazda Kur´ân okuyan kimse, bir harf ziyâdeleştirerek okur ve bu durumda mana da bozulmazsa, âlimlerin tamamına göre, namazı fasid olmaz : Bir ye ilâve ederek ve enhâ ´anil münker şeklinde okumak gibi. Hulâsa´da da böyledir.

Hümüllezîne keferû´nun hüm´ünün mün´ini cezmedip ellezî´ nin elifini izhar ederek okuyan kimsenin namazı bozulmaz.

Ve mâ haîaka´z - zekere ve´1-ünsâ lafzında da yukarıdaki gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi hazfedilerek okunması gereken elifi izhâr edip, zefde i d gam olunmuş bulunan lâm´ı da izhar ederek okumuş olan kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı da bozulmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Bir harf ilave etmekle mana değişmiş olursa, namaz bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur :

yerine okumak veya,Yenne okumak gibi... Veyahut da

lafızlarında birer vav ilavesi ile mananın ve namazın bozulması gibi... Hulâsa´da da böyledir.

Bir kelimeye bedel olarak, başka bir kelime okumak da, namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, Kur´ân okuyan kimse için hatadır :

A Başka bir kelimeye bedel olarak okunan kelimenin manası, yerine okunduğu kelimenin manasına yakınsa ve okunan kdlime Kur´ân´ da da varsa, bu şekilde okuyan kimsenin, namazı bozulmaz: el- ´alîm yerine el-hakîm lafzının okunması gibi...

O İmâmı A´zam CR.AJ ve İmâm Muhammed CR.A.)´e göre, bir kelimeye bedel olarak, Kur´ân´da bulunmayan ve fakat manası yerine okunduğu kelimeye yakın olan başka bir kelimeyi oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yan kimsenin namazı da bozulmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) buna muhaliftir. O´na göre, bu kimsenin namazı bozulur :

yerine okumak gibi...

Kur´ân´da bulunmayan ve manaca da yakınlığı olmayan bir kelime, Kur´ân´d an bir kelimeye bedel olarak okunursa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zar. Bu hususta ihtilaf yoktur. Fakat, bu kelimenin tesbîh, tahmîd veya zikir kelimelerinden olmaması da gerekir.

Kur´ân´da bulunmasına rağmen, mana bakımından araların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da yakınlık olmayan ve değişik okunduğu zamandaki manasının doğruluğuna inanmanın insanı kafir edeceği kelimelerden birini diğerinin yerine okumak, bütün âlimlere göre namazı bozar :

yerin okumak ve benzerleri gibi..

Sahih olan budur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´un görüşü de budur. Hu-lâsa´da da böyledir.

Bir kimse, bir şahsın nesebini yanlış okumak suretiyleNisbet ettiği isim Kur´ân´da bulunursa, İmâm Muhammedi (R. A.) ´e göre, bu durumda o kimsenin namazı bozulmaz :

veya gibi... Alimlerimizin tamamı bu görüştedir. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, bir kimse şeklinde okursa namazı bozulur. diye okuyunca namazı bozulmaz. Çünkü :

Hz. îsâ´nm babası yoktur; Hz. Musa´nın ise babası vardır. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, sadece isimde hata etmiş olur. Vecîzü´l - Kerderf de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bedel olmadan bir kelime ekliyerek okumak da hatadır:

Fazla olarak okunan kelime, manayı bozuyorsa ve bu keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me Kur´ân´da da bulunmakta ise, bu okuyuşun namazı bozduğunda hilaf yoktur:

okumak gibi...

Fazla olarak okunan kelime, Kur´ân´da bulunmuyor ve manayı da bozuyorsa, bunu okuyan kimsenin namazı da ihtilafsız bozulur :-şeklinde okumak gibi...

Fazla olarak okunan kelime, eğer manayı bozmazsa ve bu kelime Kur´ân´da bulunmakta ise, bil-icrna´ namazı bozmaz : şeklinde okumak gibi...

Bu durumda, fazla olarak okunan fakat manayı bozmayan keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me Kur´ân´da bulunmasa bile âlimlerimizin ammesine göre yine na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz bozulmaz : okumak gibi şeklinde Muhıyt´te de böyledir.

Bir harfi veya bir kelimeyi tekrarlayarak okumak : 9 Bir harf, şeddelenmek sureti ile tekrar okunmuş olursa, bu okayuş namazı bozmaz : diye okumak gibi...

Fakat, el-hamdü liUah lafzı, üç lâm ile şeklinde okunursa, namaz bozulur.

Bir kelimenin .tekrar okunmasından dolayı mana bozulmaz, namaz da bozulmaz. Fakat bir kdlimenin tekrar okunmasından do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)layı mana bozulursa, sahih olan kavle göre, namazın bozulacağında şüpheyoktur

seklinde okumak gibi... Zahîriyye´de de böyledir. Takdim veya Tehir :

Namaz kılan kimse, bir kelimeyi başka bir kelimeden öne alarak dursa veya başka bir kelimeden daha sonraya bıraksa ye bu durumda da mana bozulmazsa, namaz da bozulmaz :lafzını okurken, şehıyk kelimesini Öne geçinpek gibi..; Hulâsa´da daböyledir.

Takdim veya te´hîr yapılması halinde, mana bozulursa, âlim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerin ekserisine göre, bu durumda namaz da bozulur :

şeklinde okumak gibi... Zahîriyye´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimse, iki kelimeyi, diğer iki kelime üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine takdim eder ve bu durumda da mana bozulursa, o kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı da bozulur :âyetini, şeklinde okumak gibi...

îki kelimenin takdim veya te´hiri halinde mana bozulmazsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz da bozulmaz :

ayetim şeklinde okumak gibi...

0 Bir harfin, diğer bir harfin önüne geçmesi halinde manâ bozulursa, namaz da bozulur : ui´r-f- yerine ru*it okumak gibi...

Fakat, bu durumda mana bozulmazsa, namaz da bozulmaz : O»J/´*ti£ yerine ^J^l <Ûc okumak gibi. Muhtar olan kavil de budur. Hulâsa´da da böyledir.

B´r âyet yerine, başka bir âyeti okumak :

0 Namaz kıtan kimse, bir âyet yerine başka bir âyeti okumuş olsa; şayet, bu durumda, önceokuduğu âyeti okuduktan sonra tam bir duruş ile durmuş olur ve sonra başka âyete başlamış bulunursa.

Veya okuduğu âyetin bir kısmınd dedikten sonra, demiş olsa; veya lafzını okuduktan sonra âyetini okursa; veya lafzını okuduktan sonra dese, bu kimsenin namazı bozulmaz. Bu âyetlerin ilkinde durmayıp âyetleri birleştirmiş olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, bu okuyuşunda, mana bozulmazsa, namaz da bozulmaz: »veli yerine âyetini okumak gibi...

âyetini okumak gibi...

Bir âyet yerine, başka bir âyet okunduğu zaman, mana bo-. zulursa, âîimllrimizin ekserisine göre namaz da bozulur:

şeklinde okumak gibi... Salih olan da budur. Huîâsa´da da böyİedİr. Kur´ân okurken, lüzumsuz yerde durmak, geçmek veya yersiz başlamak:

Namaz kılan kimse, durulmaması gerek.en yerde durduğu veya başlanmaması gereken yerden başladığı zaman, bu durumda eğer mana fazla bir şekilde bozulmuyor ise, o kimsenin namazı, biMcmâ´ bozulmaz :

âyetini okuyup, duran kimsenin diye başlaması gibi... Mumyt´te de böyledir. Keza, veya gibi kaviller(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de durmayıp geçmek halleri de namazı bozmaz. Fakat, bunlar çir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kin görülmüştür. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, durulmaması gereken yerde durur ve-va başlanmaması gereken yerden başlarsa ve bu durumda da mana bozulursa, âlimlerimizin âmmesi yanında, namazı bozulmaz1

Namaz kılan kimse. deyip durur, sonra ´ve okursa, namazı bozulmaz. Bazı âlimlere göre ise, bu durumda namaz bozulur. Fakat, fetva, bu durumlarda na-mazın bozulmayacağı üzerinedir. Muhıyt´te de böyledir.

Kâdî İmâm Sa´id Necîb Ebû Bekir: «Namaz kılan kimse, kıraati tamamlayıp rükû´ için tekbir almayı istediği zaman, eğer bitim sena ile ise, ALLAHü Ekber´e vasi etmek (bitiştirmek, geçmek) evlâdır. Şayet sena ile

kavli gibi... Tatarhâniyye´de de böyledir.

İ´rabda Lahn yapmak:

Namaz kılan kimse, lahn yaptığı zaman, mana değişmez-se, namazı bil-icmâ´ fasid olmaz. fzmi okurken te harfinin sesini yükseltmek gibi...

Eğer lahn, manayı fazlaca bozar ve namaz kılan kimse, bunu kasden yapmış olursa, kâfir olur: âyetini mim

harfinin nasbi ve Rab kelimesinin ref´i ile okumak ve benzerlerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de olduğu gibi...

Fakat, bu okuyuş kasden olmaz da, hataen olursa, mütekaddi-mîn´in kavillerine göre, bu kimsenin namazı bozulur. Müteahhirîn ise, bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Muhammed Wn Mukâtil, Ebu Nasr Muhammed bin Selâm, Ebû Bekir bin Sa´îdi´I-Belhî Fakîh, Ebû Ca´fer el-Hindivânî, Ebû Bekir Muhammed bin Fadl, Şeyhü´l-İmânı Zahidi ve Şemsü´I-Eimme Halvâıü: «Bu kimsenin namazı bozulmaz.» demişlerdir.

Mutekaddimîn´in kavilleri, ihtiyata daha uygundur. Çünkü, bu durumda küfür kasdı vardır. Küfür olan ise, Kur´ân´dan değildir. Müteahhirîne gelince, ontann kavillerinde de bir genişlik vardır. Çünkü insanlar, i´râbm inceliklerini bilip ayırdedemezler. Mu-hryt´te de böyledir. Fetvada bunun üzerinedir. Itataiyye´de ve Zahîriyye´de de böyledir.

Şeddeyi ve medeti terketmek :

Namaz kılan kimse âyetinde şeddeyi terk etse veya âyetineki Rabb kelimesinin be´sini şeddesiz okusa, her ne kadar, bazı âlimler namazı bozulur demişlerse de muhtar olan kavle göre, o kimsenin namazı bozulmaz.

Eğer manayı bozmazsa, meddi terk etmek namazı bozmaz: lafızlarını rnedsiz okumak gibi...lafızlarında medleri terk etmek manayı bozsa bile, namaz bozulmaz; Şeddenin terke-dilmesinde bozulmadığı gibi... Hulâsa´d a da böyledir. Fetva da buna göredir. Itâbe´de de böyledir.

İdgâmı terketmek veya olmadığı yerde idgâm yapmak:

Bir kimse,, hiç bir kimsenin idgâm yapmadığı yerde idgâm yaparsa, ibareyi çirkinleştirmiş olur. Böyle yapan kimse, kelimenin manasını anlaşılmaz hale getirmiş olursa, namazı bozulur.

lafzındakî ğayın harfini lâm harfine idgâm ife okumak gibi...

Bir kimse, hiç bir kimsenin idgâm yapmadığı yerde idgâm ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par ve bu durumda da mana bozulmazsa, yani idgâmsız okunduğu zamandaki mana anlaşılırsa, o kimsenin namazı, bozulmaz:

lafzında, lâm´ı sîn´e idgâm ederek okumak gibi...

Namaz kılan kimse, idgâm yapılacak yerde, idgâmı terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa ve bu durumda da ibare yönünden fazlalık bulunsa, yine de, o kimsenin namazı bozulmaz : Lafzında olduğu gibi... Muhiyt´te de böyledir.

Uygun olmayan yerde Smâle yapmak :

Namaz kılan kimsenin, imale yapılabilecek yerlerin dışın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da imale yapması da kıraat hatalanndandır.

Namaz kılan kimse, besmele´de, maliki yevmi´d-din´de ve bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lara benziyen lâfızlarda, imale yaptığı zaman namazı bozulmaz Mumyt´te de böyledir.

Kur´ân´da olmayanı okumak:

Emîrü´l-Müminîn Hz. Osman (R.A.)´m toplamış bulundu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu Kur´ân´da bulunmayan bir lafzı, okumak da kıraat hatalarm-dandir. Bazı âlimler : «Bir kimse, bilinen mushafta bulunmayan ve manası da yerinde olmayan bir lafzı, kendi nefsi hakkında duâ ve sena kasdı da olmadan okursa, ittifakla o kimsenin namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur.» demişlerdir.

Ancak bu kimse, manası yerinde olan bir kıraati okursa, İmâ-meyn´in kavli üzere, namazı bozulmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «Bu kimsenin namazı bozulur.» demiştir.

Bu hususta, sahih olan kavil şudur: Bir kimse, İbn-i Mes´ud"-un veya diğerlerinin sahifelerinde bulunan bir lafzı okuduğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bu okuduğu, namazda okunması mûtad olanlardan olmasa bile, namazı bozulmaz. Namazın caiz olacağı miktarda, ammenin sahifeîerinde bulunanı okusa bile, o kimsenin namazı caiz olur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kelimenin bazı harflerini okumamak :

Kelimenin bazı harflerini okuyup diğerlezini bırakmak da kıraat hatalarındandır. Bu hal, ya nefesin kesilmesinden veya keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)menin kalan kısmının unutülmasından meydana gelir. Unutan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sonra hatırlarsa, kalan kısmı okur.

Meselâ: Elhamdülillah lafzım okumak isteyen kimse, el de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yip, nefesi kesilebilir veya kalan kısmı unutabilir. Sonra hatırlarsa, hamdülülah der. Veya, bu kimse kalan kısmı hatırlamıyabilir.

Fâtihâ´yı veya sûreyi okumak isteyen bir kimse, bunları unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tabilir.

Bir kimse, fâtihâ´yı okumak ister, el diye başlar ve onu oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu hatırlayarak, okumayı terkeder ve rükû´a varır veya bazı kelimeleri hatırlar ve okudum diye bunları terkeder ve başka keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meleri okur... Bu durumların hepsinde ve bunlara benziyen bütün durumlarda, âlimlerimizin bazılarına göre namaz bozulur. Şemsü´l-Eimme Halvâttî de, bununla felvâ vermiştir.

Bazı âlimlerimiz : «Namaz kılan kimse, bir kelimenin ya-rısmı hatırlar ve okursa, eğer bu kelimenin tamamını okuyunca namaz bozulması gerekirse, o kelimeyi okuyunca namazı bozulmuş olur. Kelimenin yarısını okuyan kimse, o kelimenin tamamının okunması, namazın bozulmasını gerektirmiyorsa; o kimse kelime(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin kalan yarışını da okur. Namazı bozulmuş olmaz.» demişlerdir. Zehiyre ve Muhıyt´te de böyledir. Yarım (kelinîe) hakkında, tüm kelimenin hükmü vardır. Sahih olan da budur. Fetâvâyi Kâdîhan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir.

Bazı âlimler : Bir kimse, «Lağv olmaksızın, lügatta sahih olan vecihle, bir kelimenin yarısını okumuş olsa ve bu durumida da mana bozulmasa; uygun olan, o kimsenin namazının fesadının ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmemesidir.

Fakat, okunan o yarım kelimenin bir manası yoksa, boş bir söz ise veya boş bir söz olmamakla beraber, bu okuyuş manayı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cu ise, namazın fesadını icâb ettirir. Meşâyihin ammesi ise, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumun namazı bozmadığı görüşündedirler; çünkü bu hâl, namaz içindeki tenahnuh gibi, kaçırılması mümkün olmayan şeylerdendir. Zehiyre ve Muhıyt´te de böyledir.

Namazda Kur´ân okuyan kimse, kelimelerin bazı harflerini —elinde olmadan— alçaltıp gizlediği zaman, bu durumda namazı bozulmaz. Sahih olan budur. Ve bunda, umumî belvâ vardır. Mu-hıyt´te de böyledir.

$ Np.mazda, Kur´ân´ı, kelime bozulacak şekilde îâhinlerle okuyan kimsenin namazı bozulur. Fakat, bu lahn, med harflerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de veya lîn harflerinde olursa, namaz bozulmaz; ancak, lahn fahiş olursa, bu hallerde namaz bozulur.

Namaz haricinde Kur´ân okuyan kimsenin durumu hakkında, âlimler ihtüâf etmişler ve bu hâli kerih görmüşlerdir. Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Kerderî´nin el-Vecîz´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir Lahn ile okunan Kur´ân´ı dinlemek de kerih görülmüştür. Hulâsa´da da böyledir.

Ebû´l-Kâsım es-Saffâri´1-Buhârî´mn, şöyle dediği nakledil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir ; «Namaz, bazı yönlerden caiz, fakat bir cihetten fasid ise, ihtiyaten, fesadı ile hükmolunur. Yalnız, kıraat tokuma) babı, bundan müstesnadır; çünkü, bunda insanlar için umûmî belvâ vardır.» Zalıîriyye´de de böyledir.

Cenabı Hakkın isimlerine te´nis getirmek :

ALLAHu Teâlâ´nın isimlerine, te´nis ifade eden bir harf ila(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ve etmek de, kıraat hatalarındandir.

Mu hanım e d bin Ati bin Muhammedü´1-Edfh :

âyetini, namazda te´nis te´si ile okuyan kimsenin namazı bozulur. Çünkü, ALLAHu Teâlâ´nın isimlerine te´nisin duhûlü caiz değildir.» demiştir.

ve Sibi lafızlara te´nis te´sinin duhûlü caiz olmaz.

Şeyhü´l - İmâm Ebu Bekir Muhammed bini´I - Fadl´ın:

«...Te´nisin duhûlü namazı bozmaz. Çünkü, onu buraya getirmek ve söylemek, ALLAHu Teâlâ´dan başkasının işidir.» dediği rivayet olunmuştur. Âlimlerimizden bazıları, bu kavli sahih görmüşlerdir. Muhiyt´de ve Zehıyre´de de böyledir.

Fetvâid´de : «Bir kimse, namazda, fahiş bir hata ile oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duktan sonra, dönüp doğrusunu okusa, bana göre namazı caizdir. Durum i´rabda da böyledir: ref´in yerine nasb, nasb yerine ref ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya ref ve nasb yerine cerr okumuş olsa, yine namazı bozulmaz.» denilmiştir. [34]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:33   #7
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
5- İMAMET

Cemâat


Cemaat, sünnet-i müekkededir. Mütûn´de, Hulâsa1 da, Mu-hiyt´dc ve Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

el-Ğâyede: «Âlimlerimizin âmmesi, gerçekten cemaat, vacîb-tir, dediler.» denilmiştir.

Müfîd´de ve onun tesmiyesinde : «Cemaat, sünnetle vacib olduğu için sünnettir.» denilmiştir.

Bedâi´de : «Cemaat, akıllı, erginlik çağma gelmiş, cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atle namaz kılmaya —zahmetsiz— gücü yeten erkekler üzerine va-cibtir.» denilmiştir.

Bir kimse, cemaate yetişemediği zaman, başka bir nıescid ara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekmez. Bu hususta ihtilaf yoktur. Ancak, cemaatle namaz kılmak için, başka bir mescide gitmek daha güzeldir.

Cemaate yetişemiyen kimsenin, namazı, kendi kavminin mahallesinin mescidinde kılması en güzelidir.

Kudûrî: «Cemaate yetişemiyen kimse, ehiini toplayıp, namazı onlarla beraber kılar.» demiştir.

Şemsü´l-Eimme de : «Zamanımızda evlâ olan, kişinin kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)minin mescidine girmediği zaman ailesi fertleri ile cemâat olması eğer girer ise, namazını orada kılmasıdır.» demiştir.

Cemaat, bazıözürlerle düşer :

Hastaya, kötürüme, topala, eli - ayağı çaprazvari kesilmiş olan kimseye; ayağı kesilmiş olana, yürümeye gücü yetmeyen felçliye, aciz olan ihtiyara ve E´bû Hatiife CR.A.) indinde kör olana, cemaat vacib olamaz.

Sahih kavle göre, cemaat; yağmur çamur, şiddetli soğuk ve fazla karanlık sebebiyle de düşer. Tebytn´de de böyledir.

Karanlık gecede, esen rüzgar sebebiyle de cemaate gidü-meyebilir. Fakat, gündüz esen rüzgar özür değildir.

Bir kimsenin, büyük ve küçük abdestinin veya bunlardan bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinin daralması; cemaatle namaz kılmaya çıkarsa, borçlu olduğu kimsenin kendisini hapsetme tehlikesi; setere ( = yolculuğa) çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması, seferde namaz kılıncaya kadar kafilenin kaybolacağından korkması, hasta olan bir kimseye bakmakta olması; malının kay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bolacağından korkması; yemek hazır olup, namaz kılana kadar nefsinin onu arzu etmesi; yemek vaktinin dışında da, hazır olan yemeği canının çok istemesi, cemaate gitme vazifesini düşürür. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Belli bir imâmı olan ve belli bir cemaatı bulunan bir mahalle camiinde cemaatle namaz kıldıktan sonra, ikinci defa ezan okuyarak orada tekrar cemaatle namaz kılmak mühab olmaz. Fakat, ezan okumadan cemaatle namaz kılmak, icmaen mubah o-lur. Bu konuda, yol üzerindeki mescidin hükümü de aynıdır. Şerhü´il - Mecmu´da da böyledir.

Cemaat olabilmek için, iki kişinin bir arada obnası gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kir. İkinci kişi, akılı bir çocukda olabilir. Sirâcıyyede.de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir topluluğun, birbirlerini çağırarak, bir araya gelip, nafile bir namazı cemaatle kumaları mekruhtur.

Sadrii´ş - Şehid´in, eİ - Asi isimli kitabında : «Mahalle mesci(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dinde ezansız ve kametsiz, cemaatle nafile namaz kılmak mekruh olmaz» denilmiştir. Şemsül - Eimtne Halvâıfl ise : «... imâmdan başka üç kişi olursa, biî-Mifak mekruh olmaz.» demiştir Fakat, dört kişinin nafileyi cemaatle kılmaları, Esahh olan kavle göre mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir. [35]



İmamete Kimin Daha Çok Hak Sahibi Olduğu


Namazla ilgili hükümleri en iyi bilen kimsenin, imamete geçmesi evladır. Muzmarât´ta da böyledir. Zahir rivayet de budur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. Bu hüküm, namazla ilgiii hükümle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin en iyi bilen kimsenin, sünnet yerini bulacak kadar Kur´ân oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayı bilmesi halindedir. Teby´n´de de böyledir. Ve bu kimse, din(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den (—amelindeki noksanlıktan dolayı) ta´n olunmaz, (ayıplanmaz) Kifâye´de ve Nitoâye´de de böyledir.

İmâm olan kimse, başkaları haramdan daha fazla sakınmakta ise zahiri kötülüklerden kaçmahdir. Muhiyt´te ve Zâbidî´de de böyledir.

Bir kimse, namazla ilgili bilgilerde mütebahhir olur, fakat başka bilgilerden nasibsiz bulunursa; bu kimse, — başka sahada daha çok bilgi sahibi olan kimselere göre imamlığa daha evlâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır; daha layıktır. Hulâsa´da da böyledir.

İlimde müsavi olan kimseler arasında, imamlığa daha eh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)il o´an, kıraat Kur´an okuma) ilmini daha iyi bilen ve daha gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zel Kur´an okuyan kimsedir. Bu kimse, Kur´an okuma esnasında durulacak yerde durur, geçiüecek yerde geçer; kelimelerin şed(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desini, tahfifini ve kıraatle, ilgili diğer hususları bilir. K´fâye´de de böyledir.

İmâm olacak kimseler, kıraat hususunda da müsavi olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, aralarında, haramdan en çok kaçınan kimse imâm o!ur. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da eşit iseler, en yaşlı olanları olur. Hidâye´de de böyledir.

İmâm olacak kimseler, bu hususlarda da müsavi iseler, ahlâkı en iyi olan, hangisi ise, o imâm olur. Bunda da eşit iseler, soyu sopu iyi olan imâm olur. Bu durumda da eşitlik varsa, yüzü güzel olan imâm olur. Fethü´l : Kadir´de de.böyledir. İmâm olacak kimseler, bütün bu hususlarda müsavi iseler, daha çok gece namazı — krlmiş — olanlar imâm olmaya hak kazanmış olur. Kâfi´de de böyledir. Bu hususta da eşitlik varsa, neseb yönünden şerefli olan imâm olur. Fethü´l - Kadir´de de böyledir.

En mükemmel imâm, en faziletli kimsedir. Çünkü, maksud olan, cemaatin çok olması ve imâm olan kimseye insanların ço(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunun rağbet etmesidir. Tebylh´de de böyledir.

Yukarıda saydığımız vasıfların hepsi de iki kişide eşit-ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak bulunursa, hangisinin imamlık yapacağı Kur´a ile tesbit edilir; veva imâm cemaat tarafından seçilir. Hulâsa´da da böyledir.

Ziyafet verilen bir evdeki cemaate ev sahibinin imamlık yapması daha uygundur. Ancak, burada sultan veya kâdi (=hâ-kim1 bulunmakta ise, onlar imânı olurlar.

Hükümdar varsa onun veya ev sahibinin, misafirlerinden her(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hangi birini imamlık için öne geçirmiş olmaları halinde, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin tekbir alıp namaza başlaması efdâldir. Misafirlerden birinin, kendi başına ileri geçip namaz kıldırması da caizdir.

Bir evde, o evde oturan kiracı, o evin sahibi ve misafir olan kişiler bulunmakta olsa; imamlık için izin vermeye ve kendi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinden izin istenilmeye hak sahibi olan, o evde oturan kiracıdır. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Keza, öndüç alman imameti, ödünç verene göre, daha evladır. Siracü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Mahallenin imamından daha ehil bir kimse, o mahallenin mescidine girmiş olsa, mahallenin imamının namaz kıldırması diğer kimsenin kıldırmasından daha evladır. Kunye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

= Ahras ( = dilsiz) bir kimse, diğer dilsiz kimselere imamlık yapmış olsa, hepsinin de namazları caiz olur. -

Âlimlerimiz: «Bazı yerlerde, ümmî´nin imamlığı caiz de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir» demişledir.

Şeyhü´l- İslâm, Kitâbü´s-Salât Şerhinde : «Ahras (= dit siz) iîe ümmî (sokuma yazma bilmeyen, cahil) bir arada bulunduk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları sırada, namaz kılmak isteseler, ümmî´nin imamlık yapması da(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha uygundur. Bu durumda, ikisinin de namazlarının caiz olduğu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda ihtilaf yoktur.» demiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Menyetü´I - Musallî´de : «Cünüplükten teyemmüm etmiş olan kimsenin imamlığı, hadesten ( = abdestsizlikten) teyem müm etmiş olan kimsenin imamlığından daha evladır » denilmiştir Nehrül - Fâık´ta da da böyledir.

Mescidin dışında bir topluluk, içinde de bir topluluk oturmakta iken, müezzin kamet getirse ve bunun üzerine dışardaki cemaaten biri kalkıp imâm oiur; aynı şekilde, içerdeki topluluktan da biri kalkıp imâm olur ve namaz kıldırmaya başlarsa, namaza önce baş-hyaîıa uyup, namaz kılmakta kerahat yoktur. Hulâsa´da da böv ledir.

Fıkhi bilgi ve sâlih olma bakımından müsavi fakat Kur´an okuma bakımından biri diğerinden daha üstün olan iki kişiden, iyi okuyamıyam, cemaatin imamlığa geçirmesi doğru değildir, şüphesiz ki, böyle yapan cemaat, bir kötülük yapmış olur.

Cemaatin bir kısmı iyi okuyanı, bir kısmı da diğerini seçerse, bu durumda, seçenlerin sayısının çok olduğu tarafa itibâr edilir! Siracü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Bir mahallede imamlık yapmaya elverişli sadece bir kişi bulunsa, illâ da onun imâm olması gerekmez. O kimse, bu mahal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lenin imamlığını terketmekle de günahkar olmaz. Gunve´de de böv-ledir. [36]



Başkasına İmâm Olması Caiz Olan Ve Olmayan Kimseler


MürgSnânî: «Heva ve bid´at sahibi olan kimsenin arkasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, namaz kılmak caizdir.

Rafızî´nin cüheminin, kaderenin müşebbehenin ve Kur´ân ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ratılmıştır, diyenin arkasında, namaz kılmak caiz değildir.

Yalnız, hevâ ve bid´at sahibi olan kimse, bu hallerinden dolayı kâfir olmuyorsa, arkasında namaz kılmak maal - kerâhe (=mekruh olmakla beraber´ caiz olur; aksi taktirde caiz olmaz.» demiştir. Tebyin´de ve Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Bedai´de de böyledir.

Mi´râcı inkar eden kimseye bakılır; eğer o kimse, esrâ´yı ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni Mescid-i Haram´dan (Mekke´den) Mescid-i Aksa´yâ (Kudüs´e? ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar olan bölümü inkar ediyorsa kâfir olur; ancak, Beyt-i mukad(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desten sonrasını inkâr ediyorsa, kâfir olmaz.

Bid´at sahibinin veya fasıkın ardında namaz kılan kimse, cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at sevabını alır. Fakat, bu sevap, mütteki bir kimsenin ardında kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan namazın sevabı kadar olamaz. Hulâsa´da da böyledir.

Şaf´i mezhebinden olan bir imâma uymak, muhakkak ki sahihtir. Ancak —arkasında, Hanefi mezhebinden olan bir kimsenin namaz kılma ihtimali olan— Şafi´î bir imâm ihtilaflı yerlerden sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kınmalıdır. Meselâ : Bir yerinden kan çıkınca abdest almalı; kıble istikâmetinden fazla dönmemen ve bunlar gibi diğer ihtilafı husus(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lara dikkat etmelidir. Nîhâye´de ve Klfâye´nin Vitr Babı´nda da böyledir.

Namaz kılan kimsenin, batıya yönelmesi fahiş bir hatadır. Fetâvâyî Kadihân´da da böyledir.

Kendisine, Hanefi mezhebinden bir kimsenin uymakta ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu Şafi´î imâm, inancında (amelinde) mütaasıb, şüpheci olmama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lı; az olan ve durgun bulunan bir sudan abdest almamış olmalı; el-bisesine bulaşmış olan meniyi yaş ise yıkamış kuru ise ovala-lamış olmalı; vitrin arasını kesmemeli; geçmiş namazların kazasında tertibe riâyet etmeli; başının dörtte birini meshetmeli ve benzeri husus´ara riâyet etmelidir. Nlhftye´de ve Kifâye´nin Vitir Babı´nda da böyledir.

Bu durumdaki Şafi´î imâm, içine pislik düşmüş bulunan az bir suda abdest almaz. Fetevâyî Kâdıhân´da da böyledir.

Bu imâm, mâ-i müste´meîle (kullanılmış su ile) de ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dest almaz. Sîrâciyye´de de böyledir.

İmâm Tlmurtâşî´nin zikrettiğine göre, Şeyhü´l - İslam Hâ-herzâde: «Aslında, bu imâmın, bu gibi durumlarını bilmeyen bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, bu imâma uyması caizdir fakat mekruhtur.» demiştir. Kifâ-ye´de ve Nihâye´de de böyledir.

Şâfi´î bir imâma uyanHanefi bir kimse, imâmın — Şâfi´î mezhebine göre namazını ifsad eden bir halini bilse ve fakat imâm bu durumu bilmemekte olsa, âlimlerin kavillerine göre, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı caiz olur; bazıları ise «caiz olmaz» demişlerdir. Sahih olan ise birinci kavildir. Meselâ: Şâfi´î imâmın kadına dokunması, zekere (tenasül uzvuna) dokunması ve benzeri durumlar gibi...

Bu durumda, muktedinin görüşü, (rey´i, mezhebi) imâmın na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının caiz olduğu şekilde ise, kendi görüşüne (mezhebine) itibar olunur ve o kimsenin namazının, caiz olduğunu söylemek gerekir. Tebyin´de de böyledir.

Fazlî : «İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.´in görüşlerine göre, Hanefi mezhebinden oüan bir kimsenin, vi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir namazında da Şâfi´î bir imâma uyması sahihtir.» demiştir. Hulâ-sa´da da böyledir.

İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Yûsuf (R.A.) a göre, teyemmümle namaz kılan kimsenin, abdest almış olan kimseye imâm olması caizdir. Hîdâye´de de böyledir.

Şeyü´l - İslâm; «Bu durum, abdestli olarak namaz kılan kimselerin yanında, su bulunmadığı zamandır. Eğer, abdest alan kimselerin, yanında su varsa, bu durumda, teyemmümlü olan kimsenin imamlığı caiz olmaz» demiştir. Nihâye´de de böyledir.

Cenaze namazında, abdesti olan kimsenin, teyemmümlü olan imâma uymasında, hiçbir ihtilaf yoktur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Özürlü bir kimsenin, özürlü diğer bir kimseye uyması, ö-zürleri aynı olduğu takdirde caizdir; özürleri aynı değilse caiz de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Tebyin´de de böyledir.

Yellenen kimselerde, idrarını tutamıyan kimselerin ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kalarında namaz kılmak caiz değildir. Bahrü´r - Râik´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

İdrarını tutamıyan bir kimse hem yellenen hem de ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rası bulunan bir kimseye uyamaz. Çünkü, bu durumda, mukte-dîniiı Özrü bir, imâmın özrü ise, iki olmaktadır. Cevheretü*n -Meyyire´de de böyledir.

Temiz olan bir kimse, idrarını tutmıyan kimseye uyamaz. Temiz kadınlar da, kendisinden istihâza kanı gelen kadınlara uya- r mazlar. Bu hüküm, hadesin abdeste yakın olduğu zamandadır. Zâhidi´de de böyledir.

Abdest alırken ayaklarım yıkamış bulunan bir kimse, mestleri üzerine meslietmiş olan kimseye veya yarası üzerine mes~ hetmiş bulunan kimseye uyabilir. Keza, neşterle kan aldırmış o-lan kimseye, sağlam kimseler, — kanın çıkmasından emin iseler uyabilirler.

Hayvanına binmiş olan bir kimse, kendisi gibi hayvan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larına binmiş olan ve yakınında bulunan kimselere imâm olabilir; bunlar namazlarını imâ ile kılarlar. Çıplak olan bir kimse de, çıp(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lak olan diğer kimselere imamlık yapabilir. Hulâsa´da da böyledir.

Ef´dal olan ise, çıplakların, tek tek ve birbirlerine uzak yerlerde oturup, namazı imâ ile kılmalarıdır. Bunlar şayet, cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atle namaz kılacaklarsa, kadınlar gibi imâm aralarında durur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Bu durumda, imâmın, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin önür.de durması da caiz olur. Nihâye´de de böyledir.

Çıplakların cemaatle namaz kı´malan mekruhtur. Cev-heretü´n - Nteyyire´de ye Sirâcü´î - Vehhâc´da da böyledir.

Ayakta durarak namaz kılan kimsenin, oturduğu yerde, rük-û´lu ve secdeli namaz kılan bir kimseye uyması caizdir.

Rükû´ ve secde ile namaz kılan kimseler, imâ ile namaza kılan kimseye uymazlar. Fetâvâyfi Kadîhân´da da böyledir.

Oturan kimsenin imamlığının olduğu gibi, kamburun da, ayakta imamlık etmesi caizdir. Zehıyre´de ve Tatarhâniyye´de de böyledir.

Kamburun ayakta durma hâli ile rükû´ hali farklı ise, imâ-metli itifakla caizdir. Bu iki hali arasında fark yoksa, tmâm-ı A´zam (R.A. ve İmâm Yûsuf (R.A.) ´a göre, yine namazı caizdir. Âlimlerin ammesi, bu kavli almışlardır. Bu kavle, İmâm Muhammed (R.A.) muhaliftir. Kîfâye´de de böyledir.

Ayağı aksak olan imâmın ayağının bir kısmına basıp ayakta durarak imamlık yapması caizdir. Fakat, bu durumda, sağlam olan bir kimsenin imamlık yapması evladır. Tebyin´de de böyledir.

Nafile namaz kıTmaktâ olan bir kimse, farz namaz kılanın arkasında kılabilir. HSdâye´de de böyledir. Ancak, bu kimse, son iki rek´atte kur´ân okumaz. Câmiu 1 - Cevâmİ´den naklen Tatarîıâniy-ye´de de böyledir.

Farz kılan bir kimseye uyup, nafile kılmakta olan kimse, namazını bozsa, sonra yine o şahsa uyarak, bozduğu namazın kaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına niyyet etse, bize göre, bu kazası caiz olur. Kâfi´de de böyledir.

Mecnûna ve sarhoşa uymak caiz olmaz. Cinnet getirip, son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da iyleşen kiseye, bu iylik zamanında iktida etmek (=uymak) caiz olur. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir.

Fakih, zahiri1 rivayetlerde: «Cinnetten kurtulmuş olan kimsenin, bilinen bir zamanda iyileşmiş olması ile başka bir za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)manda iyleşmiş olması arasında bir fark yoktur. İyleşmiş olduğu zamanda, sağlam kimse durumundadır. Biz de bu görüşü alırız.» demiştir. Tatarhânflyye´de de böyledir.

Mukîmin misafire, vaktin içinde olsun, dışnda olsun uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması caizdir.

Misafirin yerliye uyması ise, vaktin içinde olursa caiz olur; dışında olursa caiz olmaz.

Mukîm (=yerli> ikindi namazının iki rek´atini kılınca güneş batsa ve bu sırada bir misafir gelip ona iktidâ etmiş =-uymuş) olsa, bu misafirin, o mukime uyması sahih olmaz.

Öğle namazım iki rek´at kılan kimsenin, öğleden önce dört rek´at namaz kılan kimseye uyması caiz olur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

A´râbi´nin âmânın, kölenin veled-i zinanın, fasikın imamet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri caizdir. Hulâsa´da da böyledir. Ancak, bu gibi kimselerin imam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lık yapmaları mekruhtur. Mütûn´de de böyledir.

—Kadına da imamlık yapmaya niyyet etmesi halinde, erke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğin kadına imameti caizdir. Ancak, imam havlette (=kadınla tek başlarına kapalı bir yerde) olmaması lâzımdır. Fakat, imâm halvette olup, kendisine uyan kadınların tamamına veya bir kısmına mahrem ise, bu durumda bu şahsın imameti, yine caizdir fakat mekruhtur. Tahâvî şerhi´nden naklen NShâye´de de böyledir.

Kadınların cum´a namazında, imâm, kadınlara imamete niyyet etmemiş olsa bile erkeğe uyması caizdir, Bayram namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları için de hüküm aynıdır. Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Erkeğin kadına uvması caiz değildir. Hidâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Kadının kadınlara, farz olsun nafile olsun, bütün namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larda, imâm olması mekruhtur. Cenaze namazı, bu hükümden müs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tesnadır. Nfihâye´de de böyledir.

Şayet, kadın imâm olursa, kendisine uyan kadınların orta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larında durur. Aslında, böyîe, ortalarında durması da kerâhati gi-dermez. Bu durumda, imâm olan kadın öne geçse bile namazları bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Cevheretü´n - Neyy&re´de de böyledir.

Kadınların, tek tek namaz kılmaları daha efdâldır. Hulâsa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir.

Kadınların önlerine geçmesi halinde, hünsa-i müşkil´in ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dınlara imameti caizdir. Hünsâ-i müşkil kadınların arasında dururur ve imâm da erkek olursa, hünsâ´nm erkek olma ihtimali bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için — namazı bozulur. Serâhsî´nin Muhiyt´irude de böyledir.

Hünsâ´nm, erkeklere imâm olması caiz değildir.

Mürahik sabinin, kendisi gibi sâbîlere imameti caizdir. Hu-îâsâ´da da böyledir.

Belh îmâmlarmin kavline göre, çocuklara (=sabilere* teravih namazında ve mutlak sünnetlerde iktida etmek (=uymak) sahihtir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Muhtar olan kavil, çocukların bütün namazlarda imamlık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının caiz olmamasıdır. Hidâye´de de böyledir. Sahih olari da budur. Muhıyt´ta da böyledir. Ammenin kavli de budur; zahirü´r rivâyet´de budur. Bahrür - Râık´ta da böyledir.

Okuyabilen bir kimseye uyma imkânı olan ahrasın = dil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sizin) yalnız başına kıldığı namazı da caizdir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Ümmînin diğer ümmîlere imameti caizdir. Slrâciyye´de de böyledir.

Bir, ümmî, ümmî olanlarla güzel Kur´ân okuyabilenlere imâm olmuş olsa, İmâm-i A´zam Ebû Hanife (R JU ´ye göre hepsinin

de namazı fasid olur. Diğer imamlar ise: «Secde kârinin (=Kur´ân

okuyanın) namazı fasid olur.» demişlerdir. Mecma´ul - Bahreyn

Şerhi´nde de böyledir.

«Ümmi namaza başladıktan sonra, Kur´ân okuyabilen bir kimse gelse ümmî´nin namazı bozulur.» denilmiştir. Kerhî ise; «Bu durumda, ümmînin namazı bozulmaz.» demiştir.

Güzel Kur´ân okuyabilen bir kimse var iken, ümmînin, ona uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan namaz kılması hususunda ihtilaf vardır. Esahh olan kavil ise, o ümmî´nin namazının caiz olmayışıdır.

Mescidin kapısında veya yanında, güzel Kur´ân okuyabilen birisi varken, bir ümmînin yalnız başına mescidin içinde namaz kılması, caizdir ve bu hususta ihtilaf yoktur.

Güzel Kur´ân okuyan kimse ile ümmînin kılmakta oldukları na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz başka başka namazlar ise, ümmînin yalnız başına namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması caizdir. Bu durumda ümmi, güzel Kur´ân okuyanın namazını bitirmesini beklemez. Bu hususta ittifak vardır.

îmâm Timurtâşî: «Gece gündüz çalışarak, namazı caiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak miktarda Kur´ân okumayı öğrenmesi, ümrnîye vacib olur. Ümmî kıraatte kusur ederse, ALLAH indinde mazur sayılmaz.» demiştir. Nihâye´de de böyledir,

0 Kur´ân okuyabilen kimsenin, ümmîye ve ahrasa uyması caiz olmaz. Ümmînin, ahrasa uyması da caiz değildir.

Elbiseli bir kimsenin, çıplak bir kimseye uyması da caiz değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

İmama sonradan yetişen bir kimsenin, yetişmediği rek´atleri tamamlamak üzere kalktığı zaman, kendi durumunda, olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lere uyması caiz değildir. Fetâvâyî Kâdihân´da da böyledir.

Lâhık (— imâma uyduktan sonra, bazı sebeplerle ondan ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılan ve sonra yine ona uyan kimse), bir başka lâhık´a; bir şeye bin-ili olmayan, binili olana uyamaz. Huîâsa´da da böyledir.

Öğleyi kılan, ikindiyi kılana; bu günün öğlesini kılan, dün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü öğleyi kılana, cum´ayı kılan öğleyi kılana ve bu saydıklarımızın tersini yapanlar, birbirlerine uyamazîar.

Farz kılan, nafile kılana; nezreden nezredene uymaz. Yalnız, birbirlerine uymayı nezredenler, uyabilirler ve bu hâl sahih olur.

Kılmakta olduğu nafile namazı bozan bir kimse, nafilesini bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zan diğer bir kimseye uyamaz. Ancak, aynı nafileyi bozmuş olurlar ve sonra da biri diğerine iktida etmiş bulunurlarsa bu caiz ve sahih

Yemin eden, yemin edene uyabilir. Nezreden, yemin edene uya-elbisellerin ise namazları caiz değildir. Bu, bü-icma böyledir, Hulâ-sa´da da böyledir.

Çıplak bir kimse, çıplak kimselere elbiseli kimselere imâm olduğu zaman, çıplak imâmın ve çıplak cemaatin namazları caizdir; elbiselilerin ise namazları caiz değildir. Bu, bil-icmâ´ böyledir. Hul-âsa´da da böyledir.

Elbisesinde necaset bulunduğu halde, onu yıkamaya Özrü bulunan sahih bir kimsenin, devamlı özrü bulunan bir kimseye uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması caiz değildir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Pelteğin (—bazı harfleri okuyamryamn> imamlığı caiz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Ancak, kendisi gibi pelteklere imamlık yapması caizdir.

Pelteğin okuyamadığı harflerini okuyabilen bir kimse bulunursa, imâm olan pelteğin de diğerlerinin de namazları fesada gider. Yer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinin dışında duran, yerlerinde durana uyamaz.

Namazda çok tenahnuh eden öksürük gibi yapan,) temteme eden ( = dilini te harfine alıştırıp te... te... te... deyip duran), veya fe´fee yapan fe, fe fe... deyip duran) kimseler, imamlık yapmaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar.

Harflerin bazılarını ancak zorlukla çıkarabilen bir kimse, eğer temteme´si ve fe´fee´si yoksa ve zorluk çektiği harfleri de çikarabili-yorsa, o kimsenin imâm olmasında kerahat yoktur. Muhıyt´in Zelle-tü´İ - Kâri Bölümü´nde de böyledir.

Kârî (= güzel Kur´ân okuyan kimse,) ümmîye uyduğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, namaza başlamış olmaz. Ancak, kıldığı namaz nafile bir na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz olursa, kazası icabetmez. Sahih olan budur.

Ümmîye uymakla namazı bozulan kimsenin durumu ile; bir erkeğin, kadına, çocuğa, abdestsize, cünübe uyması ile namazın bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulması durumu, aynıdır.

Bu meselede aslolan: İmâmın hali, müktedînin hali gibi veya ondan daha üstünse, hepsinin de namazı caizdir. Ancak, imâmın ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li, müktedînin halinden aşağı ise, bu durumda, imâmın namazı ca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)izdir; fakat, cemaatin namazı caiz değildir. Afuhiyt´te de böyledir.

Ancak, imâm ümmî muktedî kârî (—Kur´ân okuyabilen> ise veya imâm ahras ( = dilsiz), muktedî ümmî ise, bu durumda, im(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)âmın da namazı sahih olmaz. Fetâvâyi Kâdİhan´da da böyledir.

Faldh Ebû Abdullah el - Cürcânî: «...Bu durumda, ancak ümmînin ve ahrasın namazları, Elbû Hanife (R.A.) ye göre bozulur. Diğer iki imamımızın kavillerine göre ise; ümmî eğer arkasında kâ-ri´nin bulunduğunu bilirse, namazı bozulur; fakat bu durumu bil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse namazı sahihtir.» demiştir.

Zahirü´r - rivâyedeise: «...bilme hali ile bilmeme hail arasında bir fark yoktur.» denilmiştir. Nihâye´de de böyledir.

İki kişi, birbirine imâm olmak niyetiyle, aynı anda namaza başlasalar, ikisinin namazları da caiz olur. Ancak, namaza birbirine uymak niyyeti ile başlarsa, ikisinin namazları da fasid olur. Serâh-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Üzerinde, elbisesi ile Örtülmüş resim bulunan bir erkeğin, başka kimselere imâm olmasında bir beis yoktur.

Keza, parmağındaki yüzükte veya cebindeki parada, küçük re(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sim bulunan kimsenin, bu resimlerle namaz kılmasında da bir beis yoktur. Çünkü bunlar, küçük resimlerdir. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir.

Kendi mahallesine imâm olabilecek bir kimse başka bir mahalleye imâm olmuş olursa, o kimsenin, ramazanda´, yatsının vak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ti girmeden önce, imâm olduğu mahalleye gitmesi uygun olur.

Yatsının vakti girdikten sonra, imâm olduğu mahalleye gitmiş olması mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir.

Fâsık bir kimse, cum´ada imâm olsa da, cemaatin ona mani olmaya gücü yetmese, bazılarının kavline göre; cum´ada ona uymak ve onun yüzünden cum´ayı terk etmemek gerekir. Cum´a nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zından başka namazlarda, ona uymayıp, başka bir mescide gitmeye cevaz vardır. Zahîrîyye´de de böyledir.

Bir kimse, kendisinden hoşnut olmayan bir cemaate imâm olsa, eğer bu hoşnutsuzluk imâmın fesadından veya kendisinden da(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha evla bir imâmın mevcudiyeti sebebinden kaynaklanıyorsa, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, — bu cemâate — imamlık yapması mekruhtur. Fakat, aynı imâm imamlığa daha müstehak ise, — imamlığı — mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

İmâmın namazı uzatması mekruhtur. Tebyin´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

İmâmın, sünnet olan miktardan fazla namazı uzatmaması ve cemaatin haline riayet etmesi münasip olur. Cevheretü´n -Ney-yire´de de böyledir.

Bir kavme, bir aylığına imâm olan bir kimse, bu müddet dolduktan sonra: «Ben mecusî idim.» dese, o kimsenin sözü kabul edilmez; müslüman olmaya zorlanır ve ona iyice bir dayak atı´ır. O kavmin kılmış bulunduğu namazlar, caizdir.

Keza, bir kimse : «Ben size uzun müddet abdestsiz namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırdım.» dese, o kimsenin de sözü kabul edilmez. O kimsenin cinnet getirmiş olması veya bu sözü ve ramdan söylemiş bulunması muh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)temeldir. O adamın arkasında namaz kılmış olanlar, ihtiyaten bu namazlarını iade ederler.

Keza, bu imâm: « elbisemde pislik vardı.» dese, yine yukarıda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki gibi davranıhr. Hulâsa´da da böyledir. [37]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı