|
![]() |
#1 |
![]() Kıraat
Seferde, ıztırar halinde, kıraatin sünnet olan miktarı, tat-maz kılan kimsenin Fâtihâ´yı ve dilediği bir sureyi okumasıdıi*. Iz-tirar : Yolculukta, acele etmek; hazerde ise, vaktin dar olması ve nefsi veya malı hakkında, bir korku taşımak gibi hallerdir. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumlarda, vakti geçirmeyecek veya —korkudan—emîn olacak kadar okumak gerekir. Zâhidî´de de böyledir. Seferde ve ihtiyar halinde kıraatin, sünnet olan miktarı ise : -Sabah namazında Bürûc Sûresini ve emsallerini okumaktır. İhtiyar halinde maksat, vakitte genişlik bulunması, emniyet ve karar halinin olması demektir. Mezkûr sureler okumakla, seferde kısa okumaya verilen ruhsatlarla, kıraatte sünnet olan miktarın gözetilmiş olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı hallerinin, arası cem edilmiş olur. İbnî Emîri´I - Hâc´ın Münye-tül - Musallî Şerhi´nde de böyledir. Öğle namazında, kıraatin sünnet olan miktarı da, sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı gibidir. İkindi ve yatsı namazlarında ise, bundan biraz daha kısa okunur. Akşam namazında ise, cidden kısa süreler okunur. Zâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hidî´de de böyledir. Hazerde Kıraatin sünnet olan miktarı : Sabah namazında, Fâtihâ´dan sonra, iki rek´atte kırk veya elli âyet okumaktır. Câ-miü´s - Sağîr´de zikredüdiğine göre. Öğle namazındaki kıraat miktarı da sabah namazı gibidir. Asü´da ise : «Ondan daha aşağıdır.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Kıraatin sünnet olan miktarı, ikindi ve yatsı namazlarında, Fâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tihâ´dan başka yirmi ayettir. Akşam namazında ise, Fâtihâ´dan sonra ilk iki rek´atin her bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde, bir kısa sûre okumak sünnettir. Muhiyt´te de böyledir. Hazerde, sabah ve öğle namazlarında, tıvâl-i mufassalı (= uzun sûreleri), ikindi ve yatsı namazlarında, evsât-ı Mufassalı t = Orta uzunluktaki sûreleri), akşam namazında ise, kısâr-ı muJa»-sah (kısa sûreleri) okumak sünnettir. V´kâye´cle de böyledir Uzun sûreler, Hııcurât´tan Bürûc Sûresine kadar olan sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. Or.ta uzunluktaki sûreler, Büruc´dan Lem Yekun´e kadar olan sûrelerdir. Kısa sûreler ise, Lem YekünMen Kur´ân´m sonuna kadar olan sûrelerdir. Muhiyt´te, Vikâye´de ve Münyetü´l - Musallfde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Yetîme´de : «Bir kimse, ikindi namazını, mekruh vakitte kılıyor cisa bile, uygun olan, sünnet olan miktarda kıraat etmektir.» denilmiştir. Tatârbâniyye´de de böyledir. Vitir namazında, Fâtîhâ´dan sonra, hangi sûrelerin okunma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı gerektiği konusu üzerinde durulmamıştır. Mi´râcü´d - Dftrâyede de böyledir. Vitir namazını kılan kimsenin Fatihadan sonra dilediği sûreyi okuması, güzel görülmüştür. Muhıyt´te de böyledir. Fakat, Peygamber (S.A.V) Efendimiz, vitir namazım «Seb-bihâ´sme Rabbikel - a´la», »Kul Yâ Eyyühe´î - Kâfirûn» ve «Kul hü-ve´Hahü ehad» ile kılardı. Sen de, bazı günlerde, teberrüken vitir na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bu sûreleri okuyarak kıl, bazan da, Kur´ân´m diğer sûrelerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den ayrılmış olmaktan kaçınmak için, diğer sûreleri de oku. Teh-zîb´de de böyledir. İmâm olan kimsenin, müstehab olan kıraatin üzerine, bir miktar daha ilave ederek onu ziyadeleştirmesi uygun olmaz. Cemaa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te ağırlık vermemelidir. Kıraat, müstehab olan miktara ulaşıp ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mamlandıktan sonra, imâm onu hafifletir. Tahavî´den naklen Muz-marât´ta da böyledir. Sabah namazının birinci rek´atında, ikinci rek´atinden daha uzun okumak, bil´icmâ´ sünnettir. İmâm Muhammed (R.A.3 : «Bütün namazların ilk rek´atle-rinde, ikinci rek´atlermden daha uzun okumak, bana daha sevimli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.» demiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Z&hı´dî´de ve Mi´râcû´d -Dirâye´de de böyledir. Huccet´de de, fetva için bu kavil alınmıştır. Tatarhâriiyye´de de böyledir. Cunı´a ve Bayram Namazlarında, iki rek´at arasındaki kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)raat Farkı üzerinde ihtilâf edilmiştir. Bedâi´de de böyledir. Bu hususta bazı âlimler : «Bu iki rek´at arasındaki fark, üçde bir ve üçde iki nisbetinde olmalıdır : Üçde iki, birinci rek´atte; üçde bir de, ikinci rek´atte okunmalıdır.» demişlerdir. Tahâvî Şerhü´nde ise : «Uygun olan, birinci rek´atte otuz âyet, ikinci rek´atte ise, on veya yirimi âyet okumaktır.» denilmiştir Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir. Bu ölçü, yukardaki «üçde bir, üçde iki» kavüni açıklamaktadır. Ev!â olan da budur. Aslında, birinci rek´atte okunan miktar ile ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´atte okunan miktar arasındaki farklılık, daha fazla olsa; me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selâ : Bir kimse, birinci rek´aîte uzun bir sûre, ikinci rek´atte de üç âyet okumuş olsa, bunda da hüküm bakımından bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Zahîrîyye´de de böyledir. Câmiü´s - Sağîr´in bazı şerhlerinde : «îkinci rek´atte, birin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´atten üç veya daha fazla bir miktarda uzun âyet okuma ha-linde, bunun caiz olacağında hilaf yoktur; ancak bu mekruhtur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, aradaki fark, üç âyetten az olursa, bu durum mekruh da değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.» denilmiştir. Hulâsa´da da böyledir. Murgînânî ise : «Eğer, âyetlerin uzunluğu birbirlerine ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kın ise, âyetlerin sayısına itibâr olunur. Ancak, âyetler uzunluk ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kımından birbirlerinden farklı iseler, bu durumda, kelimelerinin —veya— harflerinin sayısına itibâr olunur.» demiştir. Tebyîn´de de böyledir. Namazlara, muayyen sûre veya âyetler tahsis ederek, —o namazlarda, sadece o sûre veya âyetleri— okumak mekruhtur. Tahâvî ve İsücâbî : «Bu durumun mekruh olması, böyle yapan kimsenin yaptığı şeyi vacib görüp, başka sûre veya âyetleri okuma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın caiz olmayacağım sanması, veya başkalarım okumayı mekruh görmesi halindedir. Böyle olmada, bu süreleri, kendisine kolay gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği için veya teberrüken (yani, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları okumuş olduğu için) okursa, bunda bir kerahat yoktur. Yine de, zaman zaman, —câhil kimseler, başkalarının okunmasının caiz olmayacağını sanmasınlar diye— başka âyet veya sûreleri de oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak şarttır. Tebyîn´de de böyledir. Efdal olan, farz olan namazların her rek´atinde Fâtihâ´yı ve ilk iki rek´atte— bir sûrenin tamamım okumaktır. Âciz olan kimse, bir sûreyi, iki rek´atte de okuyabilir. Hulâ-m´da da böyledir. Bir sûrenin, âyetlerinden bir kısmını, bir rek´atte, diğer kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mını da başka bir rek´atte okumak hususunda «bu mekruh olur» da denilmiştir; «mekruh olmaz» da denilmiştir. Sahih olan ise, bunun mekruh olmayışıdır. Zahîriyye´de de böyledir. Mekruh olmamakla beraber münasip olan, böyle yapmamaktır. Böyle yapılmış olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sında da bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir. Hüccet´de : «Birinci rek´atte bir sûrenin sonunu, (mesela : Âmene´r - resulü´yü), ikinci rekatte de kısa bir sûreyi (meselâ ; (Kul hüvellahü ehad´i okumak mekruh olmaz.» denilmiştir. Tatar-hâmyye´de de böyledir. Eğer, suretim sonu okunan kısa sürenin tamamından daha uzun ise, heı iki rek´atte de, sûre sonlarından okumak, kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa sûrenin tamamını okumaktan efdâidir. Ancak, tamamı okunan sûre, —bu sûre sonlarından— daha uzun ise, onu okumak efdâidir. Zehıyre´de de böyledir, Namaz kılan kimse, «Müdâyene âyeti» gibi uzun. bir âyet okumak isterse, böyle uzun bir âyet okumasından, kısa bir sûre miktarına baliğ olan, üç âyet okuması, daha sahihdir. Tatarhâniyye´ de de böyledir. Aralarında bir veya iki sûre bulunan, iki sûreyi bir rek´atte cem etmek (yani, bu iki sûreyi bir rek´atte okumak) mekruhtur. Fakat, aralarında sûreler bulunan bu iki sûreyi, iki ayrı rek´atte okumak mekruh değildir. Bazıları : «Bu iki sûre arasında, tek bir sûre var ise, bunları, birbirini takip eden iki rek´atte okumak mekruhtur.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bazıları da : «—Bu iki sûrenin aralarında bulunan sûre uzun ise, aralarında iki kısa sûre bulunduğu halde bunları okumak mekruh olmadığı gibi bu durumda da mekruh değildir.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muhıyt´te de böyledir. Hulâsa´da da böyledir. Bazıları ise : «Rek´atin birinde bir sûre, diğerinde ise baş-. ka sûre okunursa, asla mekruh olmaz. Fakat, ikinci rek´atte, birinci rek´atte okuduğu sûrenin üst tarafında bulunan bir sûreyi okumak mekrûtur.» demişlerdir. Keza, namaz kılan kimsenin, ikinci rek´atte, birinci1 rek´atte okuduğu âyetten daha üst tarafta bulunan bir âyeti okuması da mek-. ruhtur. Aynı rek´atte, önce bir âyet okuyup, ondan sonra da, daha üst tarafta bulunan başka bir âyeti okumak da mekruhtur. Aralarında bir veya iki âyet bulunan âyetleri, bir rek´atte veya iki rek´atte cemstme (yani bu durumda olan âyetleri bir rek´at(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te okuma) halinde de sûreler hakkında söylediğimiz —hükümler— geçerlidir. Muhıyt´te ide böyledir. Yukarıda söylediğimiz hükümlerin tamamı, farz namazlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la ilgilidir. Bu durumlarda, sünnet namazlarda kerâhat yoktur. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir. Namaz kılan bir kimse, birinci rek´atte bir sûre okusa, ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´atte ise, bu sûre ile aralarında —rsadece— bir sûre bulunan başka bir sûreyi okumaya başlasa veya bu kimse ikinci rek´atle, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci rek´atte okuduğu sûrenin üst tarafında bulunan bir sûreyi oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya başlamış olsa; muhtar olan kavle göre, o kimse, başladığı sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reyi okumaya devam eder; onu okumayı kesmez. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Nomaz kılan kimse, bir sûreyi okumaya başladıktan sonra, başka bir sûreyi okumak istediğinde; eğer, başladığı sûreden bir ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya iki âyet okumuşsa, bu sûreyi bırakıp, istediği sûreyi okumaya laması, mekruhtur. Keza, başladığı sûreden bir âyetten az, hatta bir harf bile okumuş olsa, bunu bırakıp başkasını okuması mekruhtur. Namazda, rükû´ için tekbir almış olan kimsenin, rükû´a varma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıkça, bunu terkedip, okumaya devam etmesinde beis yoktur. Hulâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa´da da böyledir. Bir kimsenin, namazda yalnız Fatihayı okuması veya Fati(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha ile birlikte —sadece-— bir veya iki âyet okuması mekruhtur. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir. Namazda, Kur´ân´i hatmeden kimse, birinci rek´atte muav-veneteyn´dcıı (Kul eûzü bi Rabbîl-Felak ve Kul eûzü bi Rabbi´n- Nas´dan) sonra rükû´a gider. İkinci rek´ate kalkınca, Fâtihâ´yi ve Bakara Sûresi´nin ilk âyetlerini okur. Iîulâ?a´da da böyledir. Hüccet´dc : «Kuram Kırâat-i seb´a ile ve rivayetlerin hepsi ile okumak caizdir. Fakat ben, acib kıraatlerle, imâlelerle ve garîb rivayetlerle okumamayı doğru görüyorum. denilmiştir. Tatarhânly-ye´de dc böyledir. Bir kimse, nafile namazları, oturduğu yerden kılabilir. Bu kimse, rükû´ etmek istediği zaman, ayağa kalkar ve rükû´unu yapar. Ancak, efdai olan, rükû´ için ayağa kalktığı zaman, o kimsenin bir miktar Kur´an okumasıdır. Eğer, bu durumda, okumazsa veya rükû´ için ayağa kalkmazsa veyahut da kalktığı halde, okumadan rükû´a varırsa, bunlarda caizdir. Fakat, rük´û için kalkmak isteyen kimse, tam doğrulmadan rükû1 yaparsa, caiz oîmaz. Hulâsa´da da böyledir. [33]
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Zelletü´l Kârî (Namazda Kur´ân Okuyan Kimsenin Hata Etmesi)
Bir keKmenin son harftni, diğer kelimenin ilk harfine bitiştir-ırek, okuyucunun hatasmdandır. Namaz kılan kimse, Kur´an okurken, bir kelimenin son har-fini, diğer kelimenin ilk harfine bitiştirirse, bunu kasden yapmış clsa bile, o kimsenin namazı sahih olan kavle göre fasid olmaz. Me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)selâ : İyyake na´büdü´dc, kef harfini, mm harfine bitiştirerek oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, veya, Ğayri´l - mağdübi ´aleyhim´de, be harfini, ´ayn harfine bitiştire(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek okumak, veya, SemiTalIahü İbnen hamideh´de, ALLAH lâfzının he´sini,, Iâm´a bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiştirerek okumak gibi... Bu gibi haller, kasden yapılmış olsa bile namaz bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir. Bir kelime yerine başka bir kelimeyi okumak da okuyanım ha-tasmdandir. Bir kimse, bir kelime yerine başka bir kelimeyi okur ve bu durumda, eğer mana değişmemiş olursa, namazı bozulmaz : «İni´I - müslimîne» yerine «imıe´z - zâlimine» okumak veya ben(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zerleri gibi... Bir kimse, birinden diğerini meşakkatsiz ayırma imkânı olan iki harften birini diğerinin yerine okursa ve bu durumda da maıia bozulursa, o kimsenin namazı, bütün âlimlerimize göre faşid ulur : Sad yerine ti ile, salihât´ı tâllhât okumak gibi... Fakat, Zı ile Dad, Sad ile sin, Ti ile te harflerinde olduğu ihi bu iki harfin arası meşakkatsiz ayırdedilemezse, bu durumda ler ihtilaf etmişlerdir; ekserisi ise «bu durum namazı bozmaz.» demişlerdir. Kadı İmâm Ebû´ı - Hasan ve Kadı İmâm Ebû Asım : «Eğer, bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu kasdcn yaparsa yani kasden böyle okursa kimsenin namazı bozulur; fakat, düzgün okumak istemesine rağmen, bu iki harfin aralarını ayırd edemezse, namazı bozulmaz.» demişlerdir. Bu kavil kavillerin en adaletlisidir. Vecîzü´l - Kerderî´nin ihtiyar ettiği kavil de bu kavildir. Bazı harfleri düzgün okuyamıyaıı kimse, bu harfleri güzel okumaya gayret sarf etmelidir; uygun oî an budur. Bu gayreti gös(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)termezse, mazur sayılmaz. Bir kimse, bazı harfleri teleffuz edemez ve bu harflerin bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madığı âyet de olmazsa, o kimsenin namazı eaiz olur. Ancak, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, başkalarına imâm olamaz. Fakat içinde, o kimsenin okuyama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı harf bulunmayan âyet var ise, namazda o "âyeti okur. Ve namazı caiz olur. Fakat, böyle bir âyet bulunmasına rağmen, okuyamadığı harfin bulunduğu âyeti okursa, bazıları : «Bu kimsenin namazı caiz olmaz.» demişlerdi". Kâdîhân´da da böyledir. Sahih olan da budur. Muhıyt´te de böyledir. Harfi hazfetmek de, zelle-î kâridendir : Hazf, icaz ve tcrhıyn yoluyla olur, mana da değişmezse, bü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tün âlimlere göre namazı bozmaz. Yâ mâlik´i, yâ mâli okumak gibi. Eğer hazf, îcâz ve lerhıym yönünden olmaz ve mana da bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazsa, yine namazı bozmaz; : Ve lekad ca´ehüm rusülünâ bi´I - bey-jiinat lafzında ca´et´ten te´nin hazfedilmiş olması gibi... Eğer hazf ten dolayı mana değişirse, bütün alimlere göre namaz bozulur : Femâ Iehüm yü´minûn´da Iâ´nın hazfedilmesi gibi... Ki, bu lafzın aslı lâ yü´minûn´dur. Muhıyt´te de böyledir. Itabiyyede : «Sahih olan budur. » denilmiştir. Tatarhaniyye´de de böyledir. Bir kimse, ve hüm lâ yuzlemûn fereeyete şeklinde okuyarak, efereeyte´nin eÜf´ini hazf etmiş ve yuzlemım´un mm´unu efereeyte´-nin fe´sine bitiştirirse;; veya yahsebûne nehüm yuhsinüne sım´an şeklinde okuyarak, eniıehüm´ün elifini hazfetmiş ve nun´u nun´a bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiştirerek okumuş olsa, namazı bozulmuş olmaz. Zehıyre´de böyledir. Bir harf ziyâde ederek okumak da zelle-i kâridendir : Namazda Kur´ân okuyan kimse, bir harf ziyâdeleştirerek okur ve bu durumda mana da bozulmazsa, âlimlerin tamamına göre, namazı fasid olmaz : Bir ye ilâve ederek ve enhâ ´anil münker şeklinde okumak gibi. Hulâsa´da da böyledir. Hümüllezîne keferû´nun hüm´ünün mün´ini cezmedip ellezî´ nin elifini izhar ederek okuyan kimsenin namazı bozulmaz. Ve mâ haîaka´z - zekere ve´1-ünsâ lafzında da yukarıdaki gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi hazfedilerek okunması gereken elifi izhâr edip, zefde i d gam olunmuş bulunan lâm´ı da izhar ederek okumuş olan kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı da bozulmaz. Muhıyt´te de böyledir. Bir harf ilave etmekle mana değişmiş olursa, namaz bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur : yerine okumak veya,Yenne okumak gibi... Veyahut da lafızlarında birer vav ilavesi ile mananın ve namazın bozulması gibi... Hulâsa´da da böyledir. Bir kelimeye bedel olarak, başka bir kelime okumak da, namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, Kur´ân okuyan kimse için hatadır : A Başka bir kelimeye bedel olarak okunan kelimenin manası, yerine okunduğu kelimenin manasına yakınsa ve okunan kdlime Kur´ân´ da da varsa, bu şekilde okuyan kimsenin, namazı bozulmaz: el- ´alîm yerine el-hakîm lafzının okunması gibi... O İmâmı A´zam CR.AJ ve İmâm Muhammed CR.A.)´e göre, bir kelimeye bedel olarak, Kur´ân´da bulunmayan ve fakat manası yerine okunduğu kelimeye yakın olan başka bir kelimeyi oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yan kimsenin namazı da bozulmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) buna muhaliftir. O´na göre, bu kimsenin namazı bozulur : yerine okumak gibi... Kur´ân´da bulunmayan ve manaca da yakınlığı olmayan bir kelime, Kur´ân´d an bir kelimeye bedel olarak okunursa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zar. Bu hususta ihtilaf yoktur. Fakat, bu kelimenin tesbîh, tahmîd veya zikir kelimelerinden olmaması da gerekir. Kur´ân´da bulunmasına rağmen, mana bakımından araların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da yakınlık olmayan ve değişik okunduğu zamandaki manasının doğruluğuna inanmanın insanı kafir edeceği kelimelerden birini diğerinin yerine okumak, bütün âlimlere göre namazı bozar : yerin okumak ve benzerleri gibi.. Sahih olan budur. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´un görüşü de budur. Hu-lâsa´da da böyledir. Bir kimse, bir şahsın nesebini yanlış okumak suretiyleNisbet ettiği isim Kur´ân´da bulunursa, İmâm Muhammedi (R. A.) ´e göre, bu durumda o kimsenin namazı bozulmaz : veya gibi... Alimlerimizin tamamı bu görüştedir. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, bir kimse şeklinde okursa namazı bozulur. diye okuyunca namazı bozulmaz. Çünkü : Hz. îsâ´nm babası yoktur; Hz. Musa´nın ise babası vardır. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, sadece isimde hata etmiş olur. Vecîzü´l - Kerderf de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bedel olmadan bir kelime ekliyerek okumak da hatadır: Fazla olarak okunan kelime, manayı bozuyorsa ve bu keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me Kur´ân´da da bulunmakta ise, bu okuyuşun namazı bozduğunda hilaf yoktur: okumak gibi... Fazla olarak okunan kelime, Kur´ân´da bulunmuyor ve manayı da bozuyorsa, bunu okuyan kimsenin namazı da ihtilafsız bozulur :-şeklinde okumak gibi... Fazla olarak okunan kelime, eğer manayı bozmazsa ve bu kelime Kur´ân´da bulunmakta ise, bil-icrna´ namazı bozmaz : şeklinde okumak gibi... Bu durumda, fazla olarak okunan fakat manayı bozmayan keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me Kur´ân´da bulunmasa bile âlimlerimizin ammesine göre yine na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz bozulmaz : okumak gibi şeklinde Muhıyt´te de böyledir. Bir harfi veya bir kelimeyi tekrarlayarak okumak : 9 Bir harf, şeddelenmek sureti ile tekrar okunmuş olursa, bu okayuş namazı bozmaz : diye okumak gibi... Fakat, el-hamdü liUah lafzı, üç lâm ile şeklinde okunursa, namaz bozulur. Bir kelimenin .tekrar okunmasından dolayı mana bozulmaz, namaz da bozulmaz. Fakat bir kdlimenin tekrar okunmasından do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)layı mana bozulursa, sahih olan kavle göre, namazın bozulacağında şüpheyoktur seklinde okumak gibi... Zahîriyye´de de böyledir. Takdim veya Tehir : Namaz kılan kimse, bir kelimeyi başka bir kelimeden öne alarak dursa veya başka bir kelimeden daha sonraya bıraksa ye bu durumda da mana bozulmazsa, namaz da bozulmaz :lafzını okurken, şehıyk kelimesini Öne geçinpek gibi..; Hulâsa´da daböyledir. Takdim veya te´hîr yapılması halinde, mana bozulursa, âlim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerin ekserisine göre, bu durumda namaz da bozulur : şeklinde okumak gibi... Zahîriyye´de de böyledir. Namaz kılan bir kimse, iki kelimeyi, diğer iki kelime üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine takdim eder ve bu durumda da mana bozulursa, o kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı da bozulur :âyetini, şeklinde okumak gibi... îki kelimenin takdim veya te´hiri halinde mana bozulmazsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz da bozulmaz : ayetim şeklinde okumak gibi... 0 Bir harfin, diğer bir harfin önüne geçmesi halinde manâ bozulursa, namaz da bozulur : ui´r-f- yerine ru*it okumak gibi... Fakat, bu durumda mana bozulmazsa, namaz da bozulmaz : O»J/´*ti£ yerine ^J^l <Ûc okumak gibi. Muhtar olan kavil de budur. Hulâsa´da da böyledir. B´r âyet yerine, başka bir âyeti okumak : 0 Namaz kıtan kimse, bir âyet yerine başka bir âyeti okumuş olsa; şayet, bu durumda, önceokuduğu âyeti okuduktan sonra tam bir duruş ile durmuş olur ve sonra başka âyete başlamış bulunursa. Veya okuduğu âyetin bir kısmınd dedikten sonra, demiş olsa; veya lafzını okuduktan sonra âyetini okursa; veya lafzını okuduktan sonra dese, bu kimsenin namazı bozulmaz. Bu âyetlerin ilkinde durmayıp âyetleri birleştirmiş olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, bu okuyuşunda, mana bozulmazsa, namaz da bozulmaz: »veli yerine âyetini okumak gibi... âyetini okumak gibi... Bir âyet yerine, başka bir âyet okunduğu zaman, mana bo-. zulursa, âîimllrimizin ekserisine göre namaz da bozulur: şeklinde okumak gibi... Salih olan da budur. Huîâsa´da da böyİedİr. Kur´ân okurken, lüzumsuz yerde durmak, geçmek veya yersiz başlamak: Namaz kılan kimse, durulmaması gerek.en yerde durduğu veya başlanmaması gereken yerden başladığı zaman, bu durumda eğer mana fazla bir şekilde bozulmuyor ise, o kimsenin namazı, biMcmâ´ bozulmaz : âyetini okuyup, duran kimsenin diye başlaması gibi... Mumyt´te de böyledir. Keza, veya gibi kaviller(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de durmayıp geçmek halleri de namazı bozmaz. Fakat, bunlar çir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kin görülmüştür. Hulâsa´da da böyledir. Namaz kılan kimse, durulmaması gereken yerde durur ve-va başlanmaması gereken yerden başlarsa ve bu durumda da mana bozulursa, âlimlerimizin âmmesi yanında, namazı bozulmaz1 Namaz kılan kimse. deyip durur, sonra ´ve okursa, namazı bozulmaz. Bazı âlimlere göre ise, bu durumda namaz bozulur. Fakat, fetva, bu durumlarda na-mazın bozulmayacağı üzerinedir. Muhıyt´te de böyledir. Kâdî İmâm Sa´id Necîb Ebû Bekir: «Namaz kılan kimse, kıraati tamamlayıp rükû´ için tekbir almayı istediği zaman, eğer bitim sena ile ise, ALLAHü Ekber´e vasi etmek (bitiştirmek, geçmek) evlâdır. Şayet sena ile kavli gibi... Tatarhâniyye´de de böyledir. İ´rabda Lahn yapmak: Namaz kılan kimse, lahn yaptığı zaman, mana değişmez-se, namazı bil-icmâ´ fasid olmaz. fzmi okurken te harfinin sesini yükseltmek gibi... Eğer lahn, manayı fazlaca bozar ve namaz kılan kimse, bunu kasden yapmış olursa, kâfir olur: âyetini mim harfinin nasbi ve Rab kelimesinin ref´i ile okumak ve benzerlerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de olduğu gibi... Fakat, bu okuyuş kasden olmaz da, hataen olursa, mütekaddi-mîn´in kavillerine göre, bu kimsenin namazı bozulur. Müteahhirîn ise, bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Muhammed Wn Mukâtil, Ebu Nasr Muhammed bin Selâm, Ebû Bekir bin Sa´îdi´I-Belhî Fakîh, Ebû Ca´fer el-Hindivânî, Ebû Bekir Muhammed bin Fadl, Şeyhü´l-İmânı Zahidi ve Şemsü´I-Eimme Halvâıü: «Bu kimsenin namazı bozulmaz.» demişlerdir. Mutekaddimîn´in kavilleri, ihtiyata daha uygundur. Çünkü, bu durumda küfür kasdı vardır. Küfür olan ise, Kur´ân´dan değildir. Müteahhirîne gelince, ontann kavillerinde de bir genişlik vardır. Çünkü insanlar, i´râbm inceliklerini bilip ayırdedemezler. Mu-hryt´te de böyledir. Fetvada bunun üzerinedir. Itataiyye´de ve Zahîriyye´de de böyledir. Şeddeyi ve medeti terketmek : Namaz kılan kimse âyetinde şeddeyi terk etse veya âyetineki Rabb kelimesinin be´sini şeddesiz okusa, her ne kadar, bazı âlimler namazı bozulur demişlerse de muhtar olan kavle göre, o kimsenin namazı bozulmaz. Eğer manayı bozmazsa, meddi terk etmek namazı bozmaz: lafızlarını rnedsiz okumak gibi...lafızlarında medleri terk etmek manayı bozsa bile, namaz bozulmaz; Şeddenin terke-dilmesinde bozulmadığı gibi... Hulâsa´d a da böyledir. Fetva da buna göredir. Itâbe´de de böyledir. İdgâmı terketmek veya olmadığı yerde idgâm yapmak: Bir kimse,, hiç bir kimsenin idgâm yapmadığı yerde idgâm yaparsa, ibareyi çirkinleştirmiş olur. Böyle yapan kimse, kelimenin manasını anlaşılmaz hale getirmiş olursa, namazı bozulur. lafzındakî ğayın harfini lâm harfine idgâm ife okumak gibi... Bir kimse, hiç bir kimsenin idgâm yapmadığı yerde idgâm ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par ve bu durumda da mana bozulmazsa, yani idgâmsız okunduğu zamandaki mana anlaşılırsa, o kimsenin namazı, bozulmaz: lafzında, lâm´ı sîn´e idgâm ederek okumak gibi... Namaz kılan kimse, idgâm yapılacak yerde, idgâmı terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa ve bu durumda da ibare yönünden fazlalık bulunsa, yine de, o kimsenin namazı bozulmaz : Lafzında olduğu gibi... Muhiyt´te de böyledir. Uygun olmayan yerde Smâle yapmak : Namaz kılan kimsenin, imale yapılabilecek yerlerin dışın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da imale yapması da kıraat hatalanndandır. Namaz kılan kimse, besmele´de, maliki yevmi´d-din´de ve bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lara benziyen lâfızlarda, imale yaptığı zaman namazı bozulmaz Mumyt´te de böyledir. Kur´ân´da olmayanı okumak: Emîrü´l-Müminîn Hz. Osman (R.A.)´m toplamış bulundu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu Kur´ân´da bulunmayan bir lafzı, okumak da kıraat hatalarm-dandir. Bazı âlimler : «Bir kimse, bilinen mushafta bulunmayan ve manası da yerinde olmayan bir lafzı, kendi nefsi hakkında duâ ve sena kasdı da olmadan okursa, ittifakla o kimsenin namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur.» demişlerdir. Ancak bu kimse, manası yerinde olan bir kıraati okursa, İmâ-meyn´in kavli üzere, namazı bozulmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «Bu kimsenin namazı bozulur.» demiştir. Bu hususta, sahih olan kavil şudur: Bir kimse, İbn-i Mes´ud"-un veya diğerlerinin sahifelerinde bulunan bir lafzı okuduğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bu okuduğu, namazda okunması mûtad olanlardan olmasa bile, namazı bozulmaz. Namazın caiz olacağı miktarda, ammenin sahifeîerinde bulunanı okusa bile, o kimsenin namazı caiz olur. Muhıyt´te de böyledir. Bir kelimenin bazı harflerini okumamak : Kelimenin bazı harflerini okuyup diğerlezini bırakmak da kıraat hatalarındandır. Bu hal, ya nefesin kesilmesinden veya keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)menin kalan kısmının unutülmasından meydana gelir. Unutan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sonra hatırlarsa, kalan kısmı okur. Meselâ: Elhamdülillah lafzım okumak isteyen kimse, el de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yip, nefesi kesilebilir veya kalan kısmı unutabilir. Sonra hatırlarsa, hamdülülah der. Veya, bu kimse kalan kısmı hatırlamıyabilir. Fâtihâ´yı veya sûreyi okumak isteyen bir kimse, bunları unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tabilir. Bir kimse, fâtihâ´yı okumak ister, el diye başlar ve onu oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu hatırlayarak, okumayı terkeder ve rükû´a varır veya bazı kelimeleri hatırlar ve okudum diye bunları terkeder ve başka keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meleri okur... Bu durumların hepsinde ve bunlara benziyen bütün durumlarda, âlimlerimizin bazılarına göre namaz bozulur. Şemsü´l-Eimme Halvâttî de, bununla felvâ vermiştir. Bazı âlimlerimiz : «Namaz kılan kimse, bir kelimenin ya-rısmı hatırlar ve okursa, eğer bu kelimenin tamamını okuyunca namaz bozulması gerekirse, o kelimeyi okuyunca namazı bozulmuş olur. Kelimenin yarısını okuyan kimse, o kelimenin tamamının okunması, namazın bozulmasını gerektirmiyorsa; o kimse kelime(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin kalan yarışını da okur. Namazı bozulmuş olmaz.» demişlerdir. Zehiyre ve Muhıyt´te de böyledir. Yarım (kelinîe) hakkında, tüm kelimenin hükmü vardır. Sahih olan da budur. Fetâvâyi Kâdîhan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir. Bazı âlimler : Bir kimse, «Lağv olmaksızın, lügatta sahih olan vecihle, bir kelimenin yarısını okumuş olsa ve bu durumida da mana bozulmasa; uygun olan, o kimsenin namazının fesadının ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmemesidir. Fakat, okunan o yarım kelimenin bir manası yoksa, boş bir söz ise veya boş bir söz olmamakla beraber, bu okuyuş manayı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cu ise, namazın fesadını icâb ettirir. Meşâyihin ammesi ise, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumun namazı bozmadığı görüşündedirler; çünkü bu hâl, namaz içindeki tenahnuh gibi, kaçırılması mümkün olmayan şeylerdendir. Zehiyre ve Muhıyt´te de böyledir. Namazda Kur´ân okuyan kimse, kelimelerin bazı harflerini —elinde olmadan— alçaltıp gizlediği zaman, bu durumda namazı bozulmaz. Sahih olan budur. Ve bunda, umumî belvâ vardır. Mu-hıyt´te de böyledir. $ Np.mazda, Kur´ân´ı, kelime bozulacak şekilde îâhinlerle okuyan kimsenin namazı bozulur. Fakat, bu lahn, med harflerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de veya lîn harflerinde olursa, namaz bozulmaz; ancak, lahn fahiş olursa, bu hallerde namaz bozulur. Namaz haricinde Kur´ân okuyan kimsenin durumu hakkında, âlimler ihtüâf etmişler ve bu hâli kerih görmüşlerdir. Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Kerderî´nin el-Vecîz´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir Lahn ile okunan Kur´ân´ı dinlemek de kerih görülmüştür. Hulâsa´da da böyledir. Ebû´l-Kâsım es-Saffâri´1-Buhârî´mn, şöyle dediği nakledil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir ; «Namaz, bazı yönlerden caiz, fakat bir cihetten fasid ise, ihtiyaten, fesadı ile hükmolunur. Yalnız, kıraat tokuma) babı, bundan müstesnadır; çünkü, bunda insanlar için umûmî belvâ vardır.» Zalıîriyye´de de böyledir. Cenabı Hakkın isimlerine te´nis getirmek : ALLAHu Teâlâ´nın isimlerine, te´nis ifade eden bir harf ila(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ve etmek de, kıraat hatalarındandir. Mu hanım e d bin Ati bin Muhammedü´1-Edfh : âyetini, namazda te´nis te´si ile okuyan kimsenin namazı bozulur. Çünkü, ALLAHu Teâlâ´nın isimlerine te´nisin duhûlü caiz değildir.» demiştir. ve Sibi lafızlara te´nis te´sinin duhûlü caiz olmaz. Şeyhü´l - İmâm Ebu Bekir Muhammed bini´I - Fadl´ın: «...Te´nisin duhûlü namazı bozmaz. Çünkü, onu buraya getirmek ve söylemek, ALLAHu Teâlâ´dan başkasının işidir.» dediği rivayet olunmuştur. Âlimlerimizden bazıları, bu kavli sahih görmüşlerdir. Muhiyt´de ve Zehıyre´de de böyledir. Fetvâid´de : «Bir kimse, namazda, fahiş bir hata ile oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duktan sonra, dönüp doğrusunu okusa, bana göre namazı caizdir. Durum i´rabda da böyledir: ref´in yerine nasb, nasb yerine ref ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya ref ve nasb yerine cerr okumuş olsa, yine namazı bozulmaz.» denilmiştir. [34] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() 5- İMAMET
Cemâat Cemaat, sünnet-i müekkededir. Mütûn´de, Hulâsa1 da, Mu-hiyt´dc ve Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir. el-Ğâyede: «Âlimlerimizin âmmesi, gerçekten cemaat, vacîb-tir, dediler.» denilmiştir. Müfîd´de ve onun tesmiyesinde : «Cemaat, sünnetle vacib olduğu için sünnettir.» denilmiştir. Bedâi´de : «Cemaat, akıllı, erginlik çağma gelmiş, cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atle namaz kılmaya —zahmetsiz— gücü yeten erkekler üzerine va-cibtir.» denilmiştir. Bir kimse, cemaate yetişemediği zaman, başka bir nıescid ara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekmez. Bu hususta ihtilaf yoktur. Ancak, cemaatle namaz kılmak için, başka bir mescide gitmek daha güzeldir. Cemaate yetişemiyen kimsenin, namazı, kendi kavminin mahallesinin mescidinde kılması en güzelidir. Kudûrî: «Cemaate yetişemiyen kimse, ehiini toplayıp, namazı onlarla beraber kılar.» demiştir. Şemsü´l-Eimme de : «Zamanımızda evlâ olan, kişinin kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)minin mescidine girmediği zaman ailesi fertleri ile cemâat olması eğer girer ise, namazını orada kılmasıdır.» demiştir. Cemaat, bazıözürlerle düşer : Hastaya, kötürüme, topala, eli - ayağı çaprazvari kesilmiş olan kimseye; ayağı kesilmiş olana, yürümeye gücü yetmeyen felçliye, aciz olan ihtiyara ve E´bû Hatiife CR.A.) indinde kör olana, cemaat vacib olamaz. Sahih kavle göre, cemaat; yağmur çamur, şiddetli soğuk ve fazla karanlık sebebiyle de düşer. Tebytn´de de böyledir. Karanlık gecede, esen rüzgar sebebiyle de cemaate gidü-meyebilir. Fakat, gündüz esen rüzgar özür değildir. Bir kimsenin, büyük ve küçük abdestinin veya bunlardan bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinin daralması; cemaatle namaz kılmaya çıkarsa, borçlu olduğu kimsenin kendisini hapsetme tehlikesi; setere ( = yolculuğa) çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması, seferde namaz kılıncaya kadar kafilenin kaybolacağından korkması, hasta olan bir kimseye bakmakta olması; malının kay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bolacağından korkması; yemek hazır olup, namaz kılana kadar nefsinin onu arzu etmesi; yemek vaktinin dışında da, hazır olan yemeği canının çok istemesi, cemaate gitme vazifesini düşürür. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Belli bir imâmı olan ve belli bir cemaatı bulunan bir mahalle camiinde cemaatle namaz kıldıktan sonra, ikinci defa ezan okuyarak orada tekrar cemaatle namaz kılmak mühab olmaz. Fakat, ezan okumadan cemaatle namaz kılmak, icmaen mubah o-lur. Bu konuda, yol üzerindeki mescidin hükümü de aynıdır. Şerhü´il - Mecmu´da da böyledir. Cemaat olabilmek için, iki kişinin bir arada obnası gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kir. İkinci kişi, akılı bir çocukda olabilir. Sirâcıyyede.de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bir topluluğun, birbirlerini çağırarak, bir araya gelip, nafile bir namazı cemaatle kumaları mekruhtur. Sadrii´ş - Şehid´in, eİ - Asi isimli kitabında : «Mahalle mesci(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dinde ezansız ve kametsiz, cemaatle nafile namaz kılmak mekruh olmaz» denilmiştir. Şemsül - Eimtne Halvâıfl ise : «... imâmdan başka üç kişi olursa, biî-Mifak mekruh olmaz.» demiştir Fakat, dört kişinin nafileyi cemaatle kılmaları, Esahh olan kavle göre mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir. [35] İmamete Kimin Daha Çok Hak Sahibi Olduğu Namazla ilgili hükümleri en iyi bilen kimsenin, imamete geçmesi evladır. Muzmarât´ta da böyledir. Zahir rivayet de budur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. Bu hüküm, namazla ilgiii hükümle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin en iyi bilen kimsenin, sünnet yerini bulacak kadar Kur´ân oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayı bilmesi halindedir. Teby´n´de de böyledir. Ve bu kimse, din(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den (—amelindeki noksanlıktan dolayı) ta´n olunmaz, (ayıplanmaz) Kifâye´de ve Nitoâye´de de böyledir. İmâm olan kimse, başkaları haramdan daha fazla sakınmakta ise zahiri kötülüklerden kaçmahdir. Muhiyt´te ve Zâbidî´de de böyledir. Bir kimse, namazla ilgili bilgilerde mütebahhir olur, fakat başka bilgilerden nasibsiz bulunursa; bu kimse, — başka sahada daha çok bilgi sahibi olan kimselere göre imamlığa daha evlâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır; daha layıktır. Hulâsa´da da böyledir. İlimde müsavi olan kimseler arasında, imamlığa daha eh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)il o´an, kıraat Kur´an okuma) ilmini daha iyi bilen ve daha gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zel Kur´an okuyan kimsedir. Bu kimse, Kur´an okuma esnasında durulacak yerde durur, geçiüecek yerde geçer; kelimelerin şed(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desini, tahfifini ve kıraatle, ilgili diğer hususları bilir. K´fâye´de de böyledir. İmâm olacak kimseler, kıraat hususunda da müsavi olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, aralarında, haramdan en çok kaçınan kimse imâm o!ur. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da eşit iseler, en yaşlı olanları olur. Hidâye´de de böyledir. İmâm olacak kimseler, bu hususlarda da müsavi iseler, ahlâkı en iyi olan, hangisi ise, o imâm olur. Bunda da eşit iseler, soyu sopu iyi olan imâm olur. Bu durumda da eşitlik varsa, yüzü güzel olan imâm olur. Fethü´l : Kadir´de de.böyledir. İmâm olacak kimseler, bütün bu hususlarda müsavi iseler, daha çok gece namazı — krlmiş — olanlar imâm olmaya hak kazanmış olur. Kâfi´de de böyledir. Bu hususta da eşitlik varsa, neseb yönünden şerefli olan imâm olur. Fethü´l - Kadir´de de böyledir. En mükemmel imâm, en faziletli kimsedir. Çünkü, maksud olan, cemaatin çok olması ve imâm olan kimseye insanların ço(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunun rağbet etmesidir. Tebylh´de de böyledir. Yukarıda saydığımız vasıfların hepsi de iki kişide eşit-ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak bulunursa, hangisinin imamlık yapacağı Kur´a ile tesbit edilir; veva imâm cemaat tarafından seçilir. Hulâsa´da da böyledir. Ziyafet verilen bir evdeki cemaate ev sahibinin imamlık yapması daha uygundur. Ancak, burada sultan veya kâdi (=hâ-kim1 bulunmakta ise, onlar imânı olurlar. Hükümdar varsa onun veya ev sahibinin, misafirlerinden her(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hangi birini imamlık için öne geçirmiş olmaları halinde, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin tekbir alıp namaza başlaması efdâldir. Misafirlerden birinin, kendi başına ileri geçip namaz kıldırması da caizdir. Bir evde, o evde oturan kiracı, o evin sahibi ve misafir olan kişiler bulunmakta olsa; imamlık için izin vermeye ve kendi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinden izin istenilmeye hak sahibi olan, o evde oturan kiracıdır. Tatarhâniyye´de de böyledir. Keza, öndüç alman imameti, ödünç verene göre, daha evladır. Siracü´l - Vehhâc´da da böyledir. Mahallenin imamından daha ehil bir kimse, o mahallenin mescidine girmiş olsa, mahallenin imamının namaz kıldırması diğer kimsenin kıldırmasından daha evladır. Kunye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. = Ahras ( = dilsiz) bir kimse, diğer dilsiz kimselere imamlık yapmış olsa, hepsinin de namazları caiz olur. - Âlimlerimiz: «Bazı yerlerde, ümmî´nin imamlığı caiz de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir» demişledir. Şeyhü´l- İslâm, Kitâbü´s-Salât Şerhinde : «Ahras (= dit siz) iîe ümmî (sokuma yazma bilmeyen, cahil) bir arada bulunduk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları sırada, namaz kılmak isteseler, ümmî´nin imamlık yapması da(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha uygundur. Bu durumda, ikisinin de namazlarının caiz olduğu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda ihtilaf yoktur.» demiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Menyetü´I - Musallî´de : «Cünüplükten teyemmüm etmiş olan kimsenin imamlığı, hadesten ( = abdestsizlikten) teyem müm etmiş olan kimsenin imamlığından daha evladır » denilmiştir Nehrül - Fâık´ta da da böyledir. Mescidin dışında bir topluluk, içinde de bir topluluk oturmakta iken, müezzin kamet getirse ve bunun üzerine dışardaki cemaaten biri kalkıp imâm oiur; aynı şekilde, içerdeki topluluktan da biri kalkıp imâm olur ve namaz kıldırmaya başlarsa, namaza önce baş-hyaîıa uyup, namaz kılmakta kerahat yoktur. Hulâsa´da da böv ledir. Fıkhi bilgi ve sâlih olma bakımından müsavi fakat Kur´an okuma bakımından biri diğerinden daha üstün olan iki kişiden, iyi okuyamıyam, cemaatin imamlığa geçirmesi doğru değildir, şüphesiz ki, böyle yapan cemaat, bir kötülük yapmış olur. Cemaatin bir kısmı iyi okuyanı, bir kısmı da diğerini seçerse, bu durumda, seçenlerin sayısının çok olduğu tarafa itibâr edilir! Siracü´l - Vehhâc´da da böyledir. Bir mahallede imamlık yapmaya elverişli sadece bir kişi bulunsa, illâ da onun imâm olması gerekmez. O kimse, bu mahal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lenin imamlığını terketmekle de günahkar olmaz. Gunve´de de böv-ledir. [36] Başkasına İmâm Olması Caiz Olan Ve Olmayan Kimseler MürgSnânî: «Heva ve bid´at sahibi olan kimsenin arkasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, namaz kılmak caizdir. Rafızî´nin cüheminin, kaderenin müşebbehenin ve Kur´ân ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ratılmıştır, diyenin arkasında, namaz kılmak caiz değildir. Yalnız, hevâ ve bid´at sahibi olan kimse, bu hallerinden dolayı kâfir olmuyorsa, arkasında namaz kılmak maal - kerâhe (=mekruh olmakla beraber´ caiz olur; aksi taktirde caiz olmaz.» demiştir. Tebyin´de ve Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Bedai´de de böyledir. Mi´râcı inkar eden kimseye bakılır; eğer o kimse, esrâ´yı ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni Mescid-i Haram´dan (Mekke´den) Mescid-i Aksa´yâ (Kudüs´e? ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar olan bölümü inkar ediyorsa kâfir olur; ancak, Beyt-i mukad(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desten sonrasını inkâr ediyorsa, kâfir olmaz. Bid´at sahibinin veya fasıkın ardında namaz kılan kimse, cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at sevabını alır. Fakat, bu sevap, mütteki bir kimsenin ardında kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan namazın sevabı kadar olamaz. Hulâsa´da da böyledir. Şaf´i mezhebinden olan bir imâma uymak, muhakkak ki sahihtir. Ancak —arkasında, Hanefi mezhebinden olan bir kimsenin namaz kılma ihtimali olan— Şafi´î bir imâm ihtilaflı yerlerden sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kınmalıdır. Meselâ : Bir yerinden kan çıkınca abdest almalı; kıble istikâmetinden fazla dönmemen ve bunlar gibi diğer ihtilafı husus(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lara dikkat etmelidir. Nîhâye´de ve Klfâye´nin Vitr Babı´nda da böyledir. Namaz kılan kimsenin, batıya yönelmesi fahiş bir hatadır. Fetâvâyî Kadihân´da da böyledir. Kendisine, Hanefi mezhebinden bir kimsenin uymakta ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu Şafi´î imâm, inancında (amelinde) mütaasıb, şüpheci olmama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lı; az olan ve durgun bulunan bir sudan abdest almamış olmalı; el-bisesine bulaşmış olan meniyi yaş ise yıkamış kuru ise ovala-lamış olmalı; vitrin arasını kesmemeli; geçmiş namazların kazasında tertibe riâyet etmeli; başının dörtte birini meshetmeli ve benzeri husus´ara riâyet etmelidir. Nlhftye´de ve Kifâye´nin Vitir Babı´nda da böyledir. Bu durumdaki Şafi´î imâm, içine pislik düşmüş bulunan az bir suda abdest almaz. Fetevâyî Kâdıhân´da da böyledir. Bu imâm, mâ-i müste´meîle (kullanılmış su ile) de ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dest almaz. Sîrâciyye´de de böyledir. İmâm Tlmurtâşî´nin zikrettiğine göre, Şeyhü´l - İslam Hâ-herzâde: «Aslında, bu imâmın, bu gibi durumlarını bilmeyen bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, bu imâma uyması caizdir fakat mekruhtur.» demiştir. Kifâ-ye´de ve Nihâye´de de böyledir. Şâfi´î bir imâma uyanHanefi bir kimse, imâmın — Şâfi´î mezhebine göre namazını ifsad eden bir halini bilse ve fakat imâm bu durumu bilmemekte olsa, âlimlerin kavillerine göre, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı caiz olur; bazıları ise «caiz olmaz» demişlerdir. Sahih olan ise birinci kavildir. Meselâ: Şâfi´î imâmın kadına dokunması, zekere (tenasül uzvuna) dokunması ve benzeri durumlar gibi... Bu durumda, muktedinin görüşü, (rey´i, mezhebi) imâmın na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının caiz olduğu şekilde ise, kendi görüşüne (mezhebine) itibar olunur ve o kimsenin namazının, caiz olduğunu söylemek gerekir. Tebyin´de de böyledir. Fazlî : «İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.´in görüşlerine göre, Hanefi mezhebinden oüan bir kimsenin, vi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir namazında da Şâfi´î bir imâma uyması sahihtir.» demiştir. Hulâ-sa´da da böyledir. İmâm Ebû Hanife (R.A.) ve İmâm Yûsuf (R.A.) a göre, teyemmümle namaz kılan kimsenin, abdest almış olan kimseye imâm olması caizdir. Hîdâye´de de böyledir. Şeyü´l - İslâm; «Bu durum, abdestli olarak namaz kılan kimselerin yanında, su bulunmadığı zamandır. Eğer, abdest alan kimselerin, yanında su varsa, bu durumda, teyemmümlü olan kimsenin imamlığı caiz olmaz» demiştir. Nihâye´de de böyledir. Cenaze namazında, abdesti olan kimsenin, teyemmümlü olan imâma uymasında, hiçbir ihtilaf yoktur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Özürlü bir kimsenin, özürlü diğer bir kimseye uyması, ö-zürleri aynı olduğu takdirde caizdir; özürleri aynı değilse caiz de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Tebyin´de de böyledir. Yellenen kimselerde, idrarını tutamıyan kimselerin ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kalarında namaz kılmak caiz değildir. Bahrü´r - Râik´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. İdrarını tutamıyan bir kimse hem yellenen hem de ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rası bulunan bir kimseye uyamaz. Çünkü, bu durumda, mukte-dîniiı Özrü bir, imâmın özrü ise, iki olmaktadır. Cevheretü*n -Meyyire´de de böyledir. Temiz olan bir kimse, idrarını tutmıyan kimseye uyamaz. Temiz kadınlar da, kendisinden istihâza kanı gelen kadınlara uya- r mazlar. Bu hüküm, hadesin abdeste yakın olduğu zamandadır. Zâhidi´de de böyledir. Abdest alırken ayaklarım yıkamış bulunan bir kimse, mestleri üzerine meslietmiş olan kimseye veya yarası üzerine mes~ hetmiş bulunan kimseye uyabilir. Keza, neşterle kan aldırmış o-lan kimseye, sağlam kimseler, — kanın çıkmasından emin iseler uyabilirler. Hayvanına binmiş olan bir kimse, kendisi gibi hayvan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larına binmiş olan ve yakınında bulunan kimselere imâm olabilir; bunlar namazlarını imâ ile kılarlar. Çıplak olan bir kimse de, çıp(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lak olan diğer kimselere imamlık yapabilir. Hulâsa´da da böyledir. Ef´dal olan ise, çıplakların, tek tek ve birbirlerine uzak yerlerde oturup, namazı imâ ile kılmalarıdır. Bunlar şayet, cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atle namaz kılacaklarsa, kadınlar gibi imâm aralarında durur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Bu durumda, imâmın, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin önür.de durması da caiz olur. Nihâye´de de böyledir. Çıplakların cemaatle namaz kı´malan mekruhtur. Cev-heretü´n - Nteyyire´de ye Sirâcü´î - Vehhâc´da da böyledir. Ayakta durarak namaz kılan kimsenin, oturduğu yerde, rük-û´lu ve secdeli namaz kılan bir kimseye uyması caizdir. Rükû´ ve secde ile namaz kılan kimseler, imâ ile namaza kılan kimseye uymazlar. Fetâvâyfi Kadîhân´da da böyledir. Oturan kimsenin imamlığının olduğu gibi, kamburun da, ayakta imamlık etmesi caizdir. Zehıyre´de ve Tatarhâniyye´de de böyledir. Kamburun ayakta durma hâli ile rükû´ hali farklı ise, imâ-metli itifakla caizdir. Bu iki hali arasında fark yoksa, tmâm-ı A´zam (R.A. ve İmâm Yûsuf (R.A.) ´a göre, yine namazı caizdir. Âlimlerin ammesi, bu kavli almışlardır. Bu kavle, İmâm Muhammed (R.A.) muhaliftir. Kîfâye´de de böyledir. Ayağı aksak olan imâmın ayağının bir kısmına basıp ayakta durarak imamlık yapması caizdir. Fakat, bu durumda, sağlam olan bir kimsenin imamlık yapması evladır. Tebyin´de de böyledir. Nafile namaz kıTmaktâ olan bir kimse, farz namaz kılanın arkasında kılabilir. HSdâye´de de böyledir. Ancak, bu kimse, son iki rek´atte kur´ân okumaz. Câmiu 1 - Cevâmİ´den naklen Tatarîıâniy-ye´de de böyledir. Farz kılan bir kimseye uyup, nafile kılmakta olan kimse, namazını bozsa, sonra yine o şahsa uyarak, bozduğu namazın kaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına niyyet etse, bize göre, bu kazası caiz olur. Kâfi´de de böyledir. Mecnûna ve sarhoşa uymak caiz olmaz. Cinnet getirip, son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da iyleşen kiseye, bu iylik zamanında iktida etmek (=uymak) caiz olur. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir. Fakih, zahiri1 rivayetlerde: «Cinnetten kurtulmuş olan kimsenin, bilinen bir zamanda iyileşmiş olması ile başka bir za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)manda iyleşmiş olması arasında bir fark yoktur. İyleşmiş olduğu zamanda, sağlam kimse durumundadır. Biz de bu görüşü alırız.» demiştir. Tatarhânflyye´de de böyledir. Mukîmin misafire, vaktin içinde olsun, dışnda olsun uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması caizdir. Misafirin yerliye uyması ise, vaktin içinde olursa caiz olur; dışında olursa caiz olmaz. Mukîm (=yerli> ikindi namazının iki rek´atini kılınca güneş batsa ve bu sırada bir misafir gelip ona iktidâ etmiş =-uymuş) olsa, bu misafirin, o mukime uyması sahih olmaz. Öğle namazım iki rek´at kılan kimsenin, öğleden önce dört rek´at namaz kılan kimseye uyması caiz olur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. A´râbi´nin âmânın, kölenin veled-i zinanın, fasikın imamet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri caizdir. Hulâsa´da da böyledir. Ancak, bu gibi kimselerin imam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lık yapmaları mekruhtur. Mütûn´de de böyledir. —Kadına da imamlık yapmaya niyyet etmesi halinde, erke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğin kadına imameti caizdir. Ancak, imam havlette (=kadınla tek başlarına kapalı bir yerde) olmaması lâzımdır. Fakat, imâm halvette olup, kendisine uyan kadınların tamamına veya bir kısmına mahrem ise, bu durumda bu şahsın imameti, yine caizdir fakat mekruhtur. Tahâvî şerhi´nden naklen NShâye´de de böyledir. Kadınların cum´a namazında, imâm, kadınlara imamete niyyet etmemiş olsa bile erkeğe uyması caizdir, Bayram namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları için de hüküm aynıdır. Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Erkeğin kadına uvması caiz değildir. Hidâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Kadının kadınlara, farz olsun nafile olsun, bütün namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larda, imâm olması mekruhtur. Cenaze namazı, bu hükümden müs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tesnadır. Nfihâye´de de böyledir. Şayet, kadın imâm olursa, kendisine uyan kadınların orta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larında durur. Aslında, böyîe, ortalarında durması da kerâhati gi-dermez. Bu durumda, imâm olan kadın öne geçse bile namazları bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Cevheretü´n - Neyy&re´de de böyledir. Kadınların, tek tek namaz kılmaları daha efdâldır. Hulâsa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir. Kadınların önlerine geçmesi halinde, hünsa-i müşkil´in ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dınlara imameti caizdir. Hünsâ-i müşkil kadınların arasında dururur ve imâm da erkek olursa, hünsâ´nm erkek olma ihtimali bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için — namazı bozulur. Serâhsî´nin Muhiyt´irude de böyledir. Hünsâ´nm, erkeklere imâm olması caiz değildir. Mürahik sabinin, kendisi gibi sâbîlere imameti caizdir. Hu-îâsâ´da da böyledir. Belh îmâmlarmin kavline göre, çocuklara (=sabilere* teravih namazında ve mutlak sünnetlerde iktida etmek (=uymak) sahihtir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Muhtar olan kavil, çocukların bütün namazlarda imamlık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının caiz olmamasıdır. Hidâye´de de böyledir. Sahih olari da budur. Muhıyt´ta da böyledir. Ammenin kavli de budur; zahirü´r rivâyet´de budur. Bahrür - Râık´ta da böyledir. Okuyabilen bir kimseye uyma imkânı olan ahrasın = dil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sizin) yalnız başına kıldığı namazı da caizdir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Ümmînin diğer ümmîlere imameti caizdir. Slrâciyye´de de böyledir. Bir, ümmî, ümmî olanlarla güzel Kur´ân okuyabilenlere imâm olmuş olsa, İmâm-i A´zam Ebû Hanife (R JU ´ye göre hepsinin de namazı fasid olur. Diğer imamlar ise: «Secde kârinin (=Kur´ân okuyanın) namazı fasid olur.» demişlerdir. Mecma´ul - Bahreyn Şerhi´nde de böyledir. «Ümmi namaza başladıktan sonra, Kur´ân okuyabilen bir kimse gelse ümmî´nin namazı bozulur.» denilmiştir. Kerhî ise; «Bu durumda, ümmînin namazı bozulmaz.» demiştir. Güzel Kur´ân okuyabilen bir kimse var iken, ümmînin, ona uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan namaz kılması hususunda ihtilaf vardır. Esahh olan kavil ise, o ümmî´nin namazının caiz olmayışıdır. Mescidin kapısında veya yanında, güzel Kur´ân okuyabilen birisi varken, bir ümmînin yalnız başına mescidin içinde namaz kılması, caizdir ve bu hususta ihtilaf yoktur. Güzel Kur´ân okuyan kimse ile ümmînin kılmakta oldukları na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz başka başka namazlar ise, ümmînin yalnız başına namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması caizdir. Bu durumda ümmi, güzel Kur´ân okuyanın namazını bitirmesini beklemez. Bu hususta ittifak vardır. îmâm Timurtâşî: «Gece gündüz çalışarak, namazı caiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak miktarda Kur´ân okumayı öğrenmesi, ümrnîye vacib olur. Ümmî kıraatte kusur ederse, ALLAH indinde mazur sayılmaz.» demiştir. Nihâye´de de böyledir, 0 Kur´ân okuyabilen kimsenin, ümmîye ve ahrasa uyması caiz olmaz. Ümmînin, ahrasa uyması da caiz değildir. Elbiseli bir kimsenin, çıplak bir kimseye uyması da caiz değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. İmama sonradan yetişen bir kimsenin, yetişmediği rek´atleri tamamlamak üzere kalktığı zaman, kendi durumunda, olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lere uyması caiz değildir. Fetâvâyî Kâdihân´da da böyledir. Lâhık (— imâma uyduktan sonra, bazı sebeplerle ondan ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılan ve sonra yine ona uyan kimse), bir başka lâhık´a; bir şeye bin-ili olmayan, binili olana uyamaz. Huîâsa´da da böyledir. Öğleyi kılan, ikindiyi kılana; bu günün öğlesini kılan, dün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü öğleyi kılana, cum´ayı kılan öğleyi kılana ve bu saydıklarımızın tersini yapanlar, birbirlerine uyamazîar. Farz kılan, nafile kılana; nezreden nezredene uymaz. Yalnız, birbirlerine uymayı nezredenler, uyabilirler ve bu hâl sahih olur. Kılmakta olduğu nafile namazı bozan bir kimse, nafilesini bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zan diğer bir kimseye uyamaz. Ancak, aynı nafileyi bozmuş olurlar ve sonra da biri diğerine iktida etmiş bulunurlarsa bu caiz ve sahih Yemin eden, yemin edene uyabilir. Nezreden, yemin edene uya-elbisellerin ise namazları caiz değildir. Bu, bü-icma böyledir, Hulâ-sa´da da böyledir. Çıplak bir kimse, çıplak kimselere elbiseli kimselere imâm olduğu zaman, çıplak imâmın ve çıplak cemaatin namazları caizdir; elbiselilerin ise namazları caiz değildir. Bu, bil-icmâ´ böyledir. Hul-âsa´da da böyledir. Elbisesinde necaset bulunduğu halde, onu yıkamaya Özrü bulunan sahih bir kimsenin, devamlı özrü bulunan bir kimseye uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması caiz değildir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Pelteğin (—bazı harfleri okuyamryamn> imamlığı caiz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Ancak, kendisi gibi pelteklere imamlık yapması caizdir. Pelteğin okuyamadığı harflerini okuyabilen bir kimse bulunursa, imâm olan pelteğin de diğerlerinin de namazları fesada gider. Yer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinin dışında duran, yerlerinde durana uyamaz. Namazda çok tenahnuh eden öksürük gibi yapan,) temteme eden ( = dilini te harfine alıştırıp te... te... te... deyip duran), veya fe´fee yapan fe, fe fe... deyip duran) kimseler, imamlık yapmaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Harflerin bazılarını ancak zorlukla çıkarabilen bir kimse, eğer temteme´si ve fe´fee´si yoksa ve zorluk çektiği harfleri de çikarabili-yorsa, o kimsenin imâm olmasında kerahat yoktur. Muhıyt´in Zelle-tü´İ - Kâri Bölümü´nde de böyledir. Kârî (= güzel Kur´ân okuyan kimse,) ümmîye uyduğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, namaza başlamış olmaz. Ancak, kıldığı namaz nafile bir na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz olursa, kazası icabetmez. Sahih olan budur. Ümmîye uymakla namazı bozulan kimsenin durumu ile; bir erkeğin, kadına, çocuğa, abdestsize, cünübe uyması ile namazın bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulması durumu, aynıdır. Bu meselede aslolan: İmâmın hali, müktedînin hali gibi veya ondan daha üstünse, hepsinin de namazı caizdir. Ancak, imâmın ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li, müktedînin halinden aşağı ise, bu durumda, imâmın namazı ca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)izdir; fakat, cemaatin namazı caiz değildir. Afuhiyt´te de böyledir. Ancak, imâm ümmî muktedî kârî (—Kur´ân okuyabilen> ise veya imâm ahras ( = dilsiz), muktedî ümmî ise, bu durumda, im(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)âmın da namazı sahih olmaz. Fetâvâyi Kâdİhan´da da böyledir. Faldh Ebû Abdullah el - Cürcânî: «...Bu durumda, ancak ümmînin ve ahrasın namazları, Elbû Hanife (R.A.) ye göre bozulur. Diğer iki imamımızın kavillerine göre ise; ümmî eğer arkasında kâ-ri´nin bulunduğunu bilirse, namazı bozulur; fakat bu durumu bil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse namazı sahihtir.» demiştir. Zahirü´r - rivâyedeise: «...bilme hali ile bilmeme hail arasında bir fark yoktur.» denilmiştir. Nihâye´de de böyledir. İki kişi, birbirine imâm olmak niyetiyle, aynı anda namaza başlasalar, ikisinin namazları da caiz olur. Ancak, namaza birbirine uymak niyyeti ile başlarsa, ikisinin namazları da fasid olur. Serâh-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Üzerinde, elbisesi ile Örtülmüş resim bulunan bir erkeğin, başka kimselere imâm olmasında bir beis yoktur. Keza, parmağındaki yüzükte veya cebindeki parada, küçük re(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sim bulunan kimsenin, bu resimlerle namaz kılmasında da bir beis yoktur. Çünkü bunlar, küçük resimlerdir. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir. Kendi mahallesine imâm olabilecek bir kimse başka bir mahalleye imâm olmuş olursa, o kimsenin, ramazanda´, yatsının vak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ti girmeden önce, imâm olduğu mahalleye gitmesi uygun olur. Yatsının vakti girdikten sonra, imâm olduğu mahalleye gitmiş olması mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir. Fâsık bir kimse, cum´ada imâm olsa da, cemaatin ona mani olmaya gücü yetmese, bazılarının kavline göre; cum´ada ona uymak ve onun yüzünden cum´ayı terk etmemek gerekir. Cum´a nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zından başka namazlarda, ona uymayıp, başka bir mescide gitmeye cevaz vardır. Zahîrîyye´de de böyledir. Bir kimse, kendisinden hoşnut olmayan bir cemaate imâm olsa, eğer bu hoşnutsuzluk imâmın fesadından veya kendisinden da(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha evla bir imâmın mevcudiyeti sebebinden kaynaklanıyorsa, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, — bu cemâate — imamlık yapması mekruhtur. Fakat, aynı imâm imamlığa daha müstehak ise, — imamlığı — mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir. İmâmın namazı uzatması mekruhtur. Tebyin´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. İmâmın, sünnet olan miktardan fazla namazı uzatmaması ve cemaatin haline riayet etmesi münasip olur. Cevheretü´n -Ney-yire´de de böyledir. Bir kavme, bir aylığına imâm olan bir kimse, bu müddet dolduktan sonra: «Ben mecusî idim.» dese, o kimsenin sözü kabul edilmez; müslüman olmaya zorlanır ve ona iyice bir dayak atı´ır. O kavmin kılmış bulunduğu namazlar, caizdir. Keza, bir kimse : «Ben size uzun müddet abdestsiz namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırdım.» dese, o kimsenin de sözü kabul edilmez. O kimsenin cinnet getirmiş olması veya bu sözü ve ramdan söylemiş bulunması muh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)temeldir. O adamın arkasında namaz kılmış olanlar, ihtiyaten bu namazlarını iade ederler. Keza, bu imâm: « elbisemde pislik vardı.» dese, yine yukarıda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki gibi davranıhr. Hulâsa´da da böyledir. [37] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() İktidânın Sıhhatine Manî Olan Ve Olmayan Hâller
Bir kimseyi, iktidâdan imâma uymaktan) şu üç şey men eder: 1. Yük taşıyan hayvanların ve arabaların geçtiği umûma afit yol. Tahâvî´de de böyledir. İmâm ile muktedî iinâma uyan kimse) arasında yol bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunur ve eğer bu yol dar olur ve araba veya yüklü hayvan geçemezse bu yol, ik´tidâya imâma uymaya´ mani olmaz. Ancak, bu yol, ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niş olur da arabalar ve yüklü hayvanlar geçebilirse, bu yol, iktidâya mani olur. Fetâvâyi Kâdihân´da ve Huîâsa´da da böyledir. Bu hüküm, yola bitişik saflar olmadığı zamandır. Fakat, saflar yola bitişmiş kavuşmuş) olduğu zaman, bu yol imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymaya mani değildir. Yolun üzerinde namaz kılan bir ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şi bulunmuş olsa, onunla ittisal bitişik olma hali) sabit olmaz. İttisal üç kişi ile bil-ittifak sabit olur. iki kişi de ise, görüş ayrılığı vardır. İmânı Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, iki kişi ile ittisal sabit olur; İmâm Muhammed (R.A.) e göre ise, sabit olmaz. İmam, yolda durmuş cemaat de yolun uzunlamasına imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın arkasında saf tutmuş olsa; imâmla, arkasındakiîerin arasında, yoldan araba geçecek kadar mesafe bulunmazsa, namazları caiz olur. Keza, sona varıncaya kadar, birinci safla ikinci&i saf arasında, araba geçecek kadar mesafe bulunmasa, namazları caiz olur. Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi.Kâdihân´da da böyledir. -üide, imâma iktidâden men eden hâl ise, iki saf miktarın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da olan boşluktur. Bayram namazlarında ise, bu iki saf miktarındaki veya daha fazla miktandaki boşluk, ik ti daya mani değildir. Cenaze namazlarında ise, meşâyih arasında, ihtilaf vardır. Nevâ-ziî´de cenaze namazı kılman yer mescid gibi kabul edilmiştir. Huîâsa´da da böyledir. 2. Kendisinden geçmek, ancak kayık gibi bir vaista ile mümkün olan nehir C = Irmak´ da, imâma iktidâya manidir. Tehâvi Şerhi´nde de böyledir. Şayet, imâmla muktedirim arasında, içinden gemi veya mo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tor geçen bir nehir varsa, bu nehir, imâma iktidaya, mani olur. Eğer nehir küçük olurda, ondan kayık geçmezse, bu nehir, imâma ikti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daya mani olmaz. Muhtar olan görüş buldur. Huîâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Cevâhürü´l-EhÜlatiy´de de böyledir. Eğer, nehir üzerinde köprü bulunur ve onun üzerinde de imâma varana kadar saf bulunursa, bu durumda, nehrin arkasında kalan kimselerin, imâma uymasına mâni bir hal kalmamış olur. Üç kişinin bir saf oluşturacağı hususunda icmâ´ vardır. Tek kişinin saf olmayacağına da icmâ´ vardır. İki kişi hakkında ise ih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tilaf vardır. Eğer, imâmla muktedinin arasında, su vakuru veya havuz bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nur ve bunların içinde de bulanan suyun bir tarafına bırakılan ner caset, diğer tarafını dapis´endirirse,bu su veya havuz, iktidaya ma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni olmaz. Fakat, eğer bir tarafına bırakılan pislik diğer tarafım pis(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lendi rmiyorsa, iktidaya mani olur. Muhıyt´te de böyledir. 3. Kadınlardan meydana gelmiş olan tam bir saf da imâma İk-t´daya mânidir. Tâhâvî Şerhi´nde de böyledir. İmâmın arkasında, kadınlardan tam bir saf bulunursa, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların arkasında bulunan erkek safların tamamının namazları fesada gider Muhıyt´te de böyledir. A Mescidde fevkânenm ( = mahfilin) üstünde ve altında, er(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kek cemaat namaz kılıyor olsa da, önlerinde, ya kadınlar veya bir yol bulunsa, bu erkek cemaatin, namazları caiz oîmaz. Bu kadınlar üç´tane İseler, zâhirü´r rivâyede kadınlardan itibaren, geriye doğru erkeklerden, üç safta bulunanların, hepsi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazları fasid olur. Daha geride kalanların namazları sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hihtir, caizdir. Fakat, eğer kadınlar tam bir saf iseler, bunların arkasında bulunan bütün erkek saflarının namazları fasid olur. Fovkânede bulunan erkeklerin, tam alt hizalarında kadınlar varsa, fcvkânede bulunanların namazları caizdir. Fetâvâyi Kâdihân-tla da böyledir. Şeyh Zâhid Ebû´l - Hasen er - Rüstağfinî´nin Fevâid´inde «Bir mescidde bulunan fevkâne´de kadınlar imâma uyarak namaz küsalar fevkânenin altında da erkekler saf tutup namaz kılsalar, bunların namazları fasid olmaz.» denilmiştir. Bir imâm, erkeklere ve kadınlara namaz kıldırmakta olsa da, kadınların saffı, erkeklerin sarfının hizasında bulunsa, sadece kadınların saffmm yanında bulunan bir erkeğin namazı fasada gider. Ve bu adam, kadınlarla erkeklerin arasında, bir sütre veya bir duvar gibi olur. Görmüyormusun ki, kadınlarla erkeklerin ara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sında, semerin gerişi kadar bir sütre bulunsa, bu sütre sayesinde, hiç bir erkeğin namazı,fasid olmaz. Kadınlarla erkeklerin arasında, bir arşın yüsekliğinde bir duvar bulunsa, bu bir sütre sayılır. Şayet bu duvar, bir arşından noksan ise, ondan sütre olmaz. Eğer, kadınlar, bu auvarm üzerinde iseler, bu durumda da, o duvar, sütre değildir. Fakat, duvarın yüksekliği bir adam boyu ise, o duvar, yerde olan erkekler için sütredir; duvarın üzerinde o-´ lan, erkeler için ise, sütre değildir. Muhıyt´te de böyledir. Muktedi ile imâm arasında bir duvar var ise, iktida, sahih, olmaz. Ancak, bu durumda, iktidâdın sahih olmaması için, duvarın büyük olması ve muktedi imâma varmak isteyince o duvarın mani olması gerekir. îmânım halinin, o adamca, bilinip veya bilinmemesi arasında da bir fark yoktur. Zehıyre´de de böyledir. Eğer, duvar küçük olur veya duvar büyük olduğu halde, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da bir deîik, bir pencere bulunur ve bunlar nıuktedinin imâma ulaş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masına manî olmazsa, imama iktida sahih olur. Keza, duvardaki delik küçük olur, imâma varmaya müsait bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunmaz ancak, bu delik imâmın hali ile onu dinleme, görme hususun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da şüphe bırakmazsa, iktida sahih olur. Duvar küçük olur ve imâma varmaya mani bulunur; lâkin imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın hali, muktedilere gizli kalmaz ise, yine iktida sahih olur. Sahih olan kavil de budur. Muhıyt´te de böyledir. «Duvarda örtülmüş kapı varsa, iktida sahih oimaz.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Çünkü o, vusule manidir. «Bu durumda iktida sahih olur.» diyenlerde vardır. Çünkü o kapı vüsûl için konulmuştur ve onun kapalı olması ile açık olması arasında bir fark yoktur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Mescid çok büyük olsa bile, içindeki fasıla, ifctidâya mani değildir. Yani, bir mescid içersinde, imamla muktedi arasında, ne kadar boş yer bulunursa bulunsun, iktida sahih olur. Vecizü´î - Ker-derî´de de böyledir. İmânı mihrabda iken, muktedi, mescid içinde, ne kadar uzakta bulunursa bulunsun, iktisadi caizdir. Tahavî Şerhi´nde de böyledir. Bir kimsenin, mescide bitişik olan evinin üzerinden imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uyması imâmın hâli ona şüpheli ( = meşhûl) olmasa bile caiz olmaz. Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Yalnız, bu kimse, mescidin duvarının başında olursa, iktidası caiz olur. Serahsi´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bir kimse, eğer mescid ile evinin arasındaki duvarın üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde durur, imâmın hali hususunda da bir şüphesi bulunmazsa, kimsenin iktidası sahih olur. Mescide bitişik sekilerden, imâma iktida, seki camin´in dışında bulunsa bile safların imâma ulaşması şartıyla, caizdir. Hulâsa´da da böyledir. = Aralarında, umuma ait yol olmadıkça, câmi´e komşu olanın, kendi evinden imâma uyması caizdir. Arada, umuma ait yol bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunsa bile, eğer o yolu, saflar kapatmişsa, bu durumda, yine evden camiin imâmma uymak caiz olur. Tatarhanîyye´de de böyledir. Bir kimse, mescidin damından imâma uymuş olsa; eğer mescidin dama açılan bir kapısı varsa ve imâmın halinden de bir şüpheye düşülmüyorsa, o kimsenin iktidası sahih olur. Eğer, imâmın hali şüpheli bulunursa, o kimsenin iktidası sahih olmaz. Fetâvâyî Kâdİhan´da da böyledir. Mescidin dama açılan kapısı olmadığı halde, damdaki kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, imâmın haline tam vakıf oluyor ve bir şüphesi bulunmuyorsa, o kimsenin, imâma iktida etmesi caiz olur. Keza, bu şekilde mina(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reden iktida da caiz olur. Hulâsa´da da böyledir. [38] İmâmın Ve İmâma Uyan Kimselerin Yerleri tmâm ile birlikte, bir erkek veya aklı eren bir çocuk bu. lunduğu zaman, — bu kişi — imâmı sağ tarafına durur. Muhtar olail da budur. Bu kimse, imâmdan geriye durmaz. Zâhirü´r - rivâye de bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Muhiyt´te de böyledir. Bu kimsenin, ^imâmın arkasına durmuş olması da caizdir. Fakat, o kimse kötü bir şey yapmış olur. Serahsî´nm Muhıyt´inde de böyledir. Bu kimsenin, imâmın arkasına durmuş olsa da caizdir. İmâm Mu h amme d, İRA.) nassan bir kerahat zikretmem iştir. Âlim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler, bu hususta görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bazıları: «Bu durum mekruhtur» demişlerdir. Sahih oîan da budur. Bedâi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. İmâma uyan iki kişi olduğu zaman, onun arka tarafında dururlar. Bunlardan birisi çocuk olsa bile, hüküm aynıdır. İmâma uyanlar, bir kadınla bir erkekten ibret olursa; er(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kek, imâmın sağına durur, kadın ise, imâmın arkasında durur. İmâma uyanlar, iki erkekle bir kadın olursa; erkekler, imâmın arkasına kadın da erkeklerin arkasına durur. İmamla birlikte namaz kılanlar, iki erkek olsa da, imâm, onların arasına durmuş bulunsa, bu durumda namazları caiz olur. İki adam saharda namaz kılarken, biri diğerinin sağ tara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fına durur; üçüncü bir adam gelince namaza başlamadan önce, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymuş olan kimseyi geriye çeker. Şeyhü´l - İmâm Ebû Bekir Turhal´ın: «İmâma uymuş olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, üçüncü şahsın geriye çekmesi ile namazı bozulmaz. Üçüncü kişi, o kimseyi isterse tekbirden önce çeksin, isterse sonra çeksin, hüküm değişmez.» dediği rivayet olunmuştur. MııhıyVte de böyledir. Fetâvâyi ltâbiyye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Tatarhâniy-ye´de de böyledir. Sahrada, bir yerde, iki kişiden birisi diğerine imâm olsa, üçüncü bir şahıs da gelip, bunların namazlarına ^ıhil olsa ve bu şahıs imâmla imâma Önce uymuş oîan kimsenin arasındaki mesa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fede ve fakat önceki şahıstan daha ileride dursa, bu durumda na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz bozulmaz. Bu kimse, ayaklan imâmdan geride olduğu halde, imâmın sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ettiği yerden daha ileriye secde -etmiş olsa, yine ö namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Muhıyt´te de böyledir. Erkekler, çocuklar, hünşâlar, kadınlar, mürahıklar, yaşı dokuzdan yukarı olan kız çocuklar, namaz için toplanmış olsalar; imâmın tam arkasına erkekler, sonra erkek çocuklar, sonra hün-sâlar, sonra kadınlar ve daha sonra da kız çocuklar dururlar. Ta-hâvî Şerhi´nde de böyledir. Kadınların cemaate gelmeleri mekruhtur. Ancak, yaşlı ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dınlar, sabah, akşam ve yatsı namazına gelebilirler. Bu güne göre fetva işe, fesadın zuhura çıkmış olmasından dolayı, kadınların, bütün namazlara gelmeleri mekruhtur. Muhtar olan da budur. Tebyin´dc de böyledir. Cemaate münasip olan, namaza kalktıkları zaman sıkışa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak, aralarında hiç bir açıklık bırakmadan, saflarında, omuzları bir hizada, dümdüz durmaktır. Bunu, imâmın emretmesinde de bir beis yoktur. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. İmâma layık olan da, cemaatin tam orta hizasında dur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktır. İmâm, eğer ortanın sağında veya solunda durursa, sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nete muhalefetten dolayı günahkâr olur. Tebyîn´de de böyledir. Namaz kılarken, imâmın tam arkasına, en faziletli bir kimsenin durması da münasip olan hususlardandır. Tahâvî Şerhi´n-dc de böyledeir. Cemaatle namaz kılarken, birinci safda durmak, ikinci saf da -durmaktan; ikinci safda durmak da üçüncü safda durmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan daha efdaldir. Birinci safda açıklık bulunursa, orası ikinci safda bulu-nanJarca kapatıüır ve açıklık ikinci safda kalır. Kunye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. İmâma uyan kimseler için, en faziletli yerler, imâma en yakın olan yerlerdir. Şayet, yerler imâma uzaklık bakımından müsavi iseler, bu durumda, imâmın sağ tarafı daha efdaldir. Ahsen (=en güzel) oıan da budur. Muhıytte de böyledir. Kadınla erkeğin bir hizada bulunması, erkeğin namazım ifsad eder. Bunun için aşağıdaki şartîar vardır : 1- Bir hizada bulunan kadının cima´ya elverişli ve iştah çekici kimselerden olması gerekir. Bu hususta yaşa itibar edilmez. Sahih olan da budur. Tebyîn´de de böyledir. Namaz kılan erkeğin yanında fakat ayrohizada, iştah çekmiyen bir sabiye kız çocuğu bulunsa ve bu kız çocuğunun, namaza da a k-lıyetiyor olsa, o erkeğin namazı bozulmaz. Kâfİ´de de böyledir. 2- Namazın, ruku´İu ve secdeli bir namaz olması gerekir. Bu namazı imâ ile kılıyor oisalar bile, kadının yanındaki erkeğin, namazı bozulur. 3- Edâ ve namaza başlama bakımından, namazın, erkekle kadın arasında müşterek olması gerekir. Bu sözümüzle, tahrîme namaza iftitah tekbiri ile başlama cihetinde müşterek olmayı ve tahrîmelerini, imâmın fcahrîmesi üzerine bina etmelerini kasdediyoruz. Eda yönünden ortaklıkla da, takdîren ve tahkîken, imâmın eda ettiği namazı eda etmelerini kasdediyoruz. Burada, müdrîk´in t=baştan itibaren imâma uymuş olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin) tahrîmesi, imâmın tahrîmesi ile, edası da imâmın edası ile beraber olursa, tahrîken tahrîme ve tahkîken eda olur. Lâhık´-ın tahrîmesi de hakikaten imâmın tahrîmesi ile beraberdir. İmâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın eda ettiği bölümü, lahık´ın kaza etmesi "ise takdiridir. Mes-muk´un (simama sonradan uyan kimsenin) tahrîmesi, yalnız ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına namaz kılan kimsenin (.= münferidin) tahrimesi gibidir. Bukimsenin, noksanlarını kaza ederken, kadınla erkeğin bir hizada bulunmaları, erkeğin namazını ifsad eylemez. Tebyîn´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. 4- Kadınla erkeğin bir hizada bulunmalarının, erkeğin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bozması için, ikisinin de bir yerde bulunmaÜan gerekir. Hat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta, erkek sekide olsa da, kadın da yerde bulunsa, eğer seki bir adam boyu yüksekte ise, erkeğin namazı bozulmaz. 5- Bu durumda, erkeğin namazının bozulması için, araların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da bir engelin, bir perdenin bulunmaması lazımdır. Meselâ : Ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dınla erkek bir yerde bulunsalar da, bu yer (veya seki) de arala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rında bir direk bulunsa, bu durumda da, erkeğin namazı fasid ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Bu engelin en aşağısı, yüksekliği bir semerin arkası, (yakla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şık bir arşın) kadar, kalınlığı da parmak kalınlığı kadar olmalıdır. Açıklık da, hail (mani) yerine geçer. Aradaki açıklığın en aşağı de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)recesi de, araya bir erkeğin durabileceği kadardır. Tebyîn´de de böyledir. 6- Kadınla erkeğin bir hizada namaz kılmasından dolayı, erkeğin namazının bozulması için, kadının kıldığı namazın sahih olması da gerekir. Şayet, kadın deli olursa, onunla aynı hizada bulunması, erkeğin namazını ifsad etmez. Kâfi´de de böyledir. 7- Kadınla erkeğin aynı hizada bulunmasının, erkeğin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bozması için, imâmın namaza başlamadan önce sonra değil kadınlara da niyyet etmesi gerekir. Niyyetin sahih olması için, niyyet esnasında kadınların hazır olmaları şart değildir. 8- Kadınla aynı hizada bulunmaktan dolayı erkeğin namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın bozulması için, aynı hizada bulunmanın, tam bir rükün müd-detince devam etmesi de gerekir. Hatta, bir kadın, bir safta tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bir almış olsa, ikinci bir safta da rükû´ yapsa ve üçüncü bir saf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta da secde etse, buralarda sağında, solunda ve arkasında na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılanların hepsinin namazları da bozulur. 9- Kadınla aynı hizada namaz kılmaktan dolayı erkeğin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının bozulması için, kadınla erkeğin yönlerinin aynı olması gerekir. Şayet, yönleri değişik olursa, erkeğin namazı bozulmaz. Namaz kılan bu kimselerin, yönlerinin değişik olması, ancak Kâ´-be´nin içinde namaz kılındığı zaman düşünülebilir. Veya bu hâl, çok karönhk bir gecede, her biri kendi taharrisinin kıble isti kametini araştırmasının) neticesine göre namaz kılarken vuku bulabilir. 10- Aynı hizada bulunmakta mu´teber olan ölçü bacak ve topuklardır. Sahili olan da budur. Tebyîh´de de böyledir. 11- Bir kadın, ancak üç erkeğin namazını ifsad eder. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar : Sağındaki, solundaki ve arkasındaki erkeklerdir. Bir kadın, bunlardan daha fazla erkeğin namazını ifsad etmez. Tebyîn´de de böyledir. Fetva da bunun üzerinedir. Tatarhâniyye´de de böyledir. 12- Bu durumda, iki kadın, dört erkeğin namazını fesada verir: Birisi, sağ taraflarında olan, diğeri sol taraflarında bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan. İkisi de arkalarında bulunanlardır. 13- Eğer üç kadın olursa, sağ taraflarından üçer, sol taraf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larından üçer; arkalarından da son safa kadar, kendi hizalarında bulunan kimselerin hepsinin namazlarını ifsad ederler. Bu cevap açıktır. Tebyîn´de de böyledir. 14- Hunsâ-i müşkilin, aynı hizada bulunmasından dolayı, erkeğin namazı bozulmaz. Tatarhâniyye´nin İmamın ve Ona Uyan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların Yerleri BÖliimü´nde de böyledir. [39] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() İmâma Tabi Olunacak Ve Olunmayacak Yerler
Bir kimse, imâma teşehhüd´de yetiştiği zaman, imâm, muktedî teşehhüdü (=et-Tahiyyat´ı) okumayı bitirmeden ayağa kalkarsa veya namazın sonunda, muktedî et Tahiyyât´ı okumayı bitirmeden imâm selam verirse, bu durumda muhtar olan görüş, muktedînin imâma uymaması ve teşehhüdü tamamlaması d ir, Fakat, bu durumda, muktedînin teşehhüdü tamamlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması da caizdir. İmâm, muktedî teşehhüdü tamamlamadan önce konuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş olsa, bu durumda muktedî, —imâmın selam verdiği zamanda olduğu gibi teşehhüdünü tamamlar. Muktedî, teşehhüdünü bitirmeden önce, imâm kasden ab-destini bozmuş olsa/bu durumda, muktedînin namazı bozulmuş olur. Hulâsa´da da böyledir. Birinci ka´dede, imâm teşehhüdünü okuyup, üçüncü rek´-ate kalkmış bulunsa, arkasında bulunanlardan bazıları da teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüdü okumayı unutmuş ve ayağa kalkmış olsalar, dönüp yeniden teşehhüdü okurlar ve imâma bundan sonra tabi olurlar. Üçüncü rek´ate yetişemiyeceklerinden korksalar biîe, böyle yaparlar. Ki-. fâye´de de böyledir. Muktedî, teşehhüdden sonra veya salavâtlardan önce o-kunan duaları okumadan imâm selam verecek olsa, bu durumda muktedî, o duaları okumayı terk eder ve imâmla birlikte se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lam verir. Muktedî, teşbihlerini üçer defa söylemeden önce, imâm başım rükû´dan veya secdeden kaldırmış olsa, bu durumlarda muktedî, imâma tabi olur. Fetâvâyi Kadîhân´da da böyledir. Muktedî, imâmdan Önce başını rükûdan veya secdeden kaldırmış olsa, geri döner. Ve bu, iki rükû´ veya iki secde olmuş olmaz. Hulâsa´da da böyledir. îmâm secdeyi fazla uzatmış olduğundan, muktedî ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şını kaldırsa ve ikinci secde zannı ile de imâmla birlikte tekrar secde etse; birinci secdeye niyyet etmiş olsa da, olmasa da, yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tığı bu secde, birinci secdeden olur. Keza, bu durumda, ikinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deye niyyet etse de imâma tâbi olsa, bu secdesi de ikinci secdeden olur. Bu secde de imâma iştirak etmesi caiz olur. Tebyîn´de de böyledir. Muktedî´nin,,imam alnım yere koymadan, basını ikinci secdeden kaldırması caiz olmaz. Bu muktedî´nin, o secdeyi yeniden yapması gerekir. Eğer, o secdeyi iade edip yeniden yapmaz ise, namaz bozulmuş olur. Fetâvâyî Kâdİhan´da da böyledir. Muktedî birinci secdeyi uzatsa da; imâm ikinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi yapsa, muktedî başmı kaldırsa ve imâmı birinci secdede zan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nederek, ikinci defa secdeye varsa, bu secdesi ikinci secdeden olur. İkinci defa secdeye varırken, birinci secdeye niyyet etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa bile, bu hüküm değişmez. Çünkü, bu durumda niyyet, yerine isabet ermemiş olmaktadır. O kimsenin fiiline ve imâmın fiiline i´tibâr olunmaz, Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir. Şu beş şeyi imâm terk ederse, muktedî de imâma tabi olur ve bu beş şeyi terk eder : 1- Bayram tekbirleri, 2- Birinci oturuş, 3 - Tilâvet Secdesi, 4- Sehiv Secdesi, 5 - Kunut. îmâm, kunutu, bir rüknün fevt olmasından korktuğu zaman terkedebilir. Eğer böyle bir korkusu olmazsa, kunut eder ve son ra rükû´a varır. Hulâsa´da da böyledir. 1- îmâmin namazda fazla secde yapması, 2- Bayram tekbirlerini, sahâbîlerin kavillerinde bulunan miktardan daha fazla getirmesi. 3- Cenaze namazında beş defa tekbir alması, 4- Unutarak, fazla rek´ate kalkması. Kerderî´nin Vecîzi´nde de böyledir. İmâm, şayet fazla rek´ati, secde ile kayıtlamamış olursa, geri dönüp selam verir. Bü durumda, muktedî de imâmla birlikte selam verir. Fakat, eğer imâm beşinci yani fazla rek´ati secde ile kayıtlamış olursa, muktedî kendi başına selam verir. îmâm, son oturuşta oturmayıp, fazla rek´ate kalkarsa, muktedî teşehhüdü okur ve selam verir. Fakat imâm, kalktığı fazla rek´atm secdesini yaparsa, hepsinin de namazı bozulur. Hulâsa´da da böyledir. Şu dokuz şeyi imâm terketse bile, muktedî bunlan yapar: 1- İmâm, tahrîmede (=iftitâh tekbirinde) ellerini kaldır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayı terkederse, 2- İmâm, senâ´yı (=Sübhâneke´yi okumayı) terkederse; bu durumda imâm ister Fâtihâ´da olsun, ister zamm-ı sûre´de ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sun, muktedî, sübhânekeyi okur. İmâm Muhammed (R.A.), ikinci şıkka muhaliftir 3- îmâm, rükû´ tekbirini terkederse, 4- İmâm, secdelerin tekbirlerini terkederse, 5- İmâm, rükû´ ve secdelerin tekbirini terk ederse, 6- îmâm, «semi´ALLAHü Iimen hamideh» demeyi terk ederse, 7- îmâm, et-Tahiyyatü´yü okumayı terk ederse, 8- îmâm, selam vermeyi terk ederse, 9- îmâm, teşrik tekbirlerini terk ederse, muktedî, bunların hepsini de yapar; yani, bunları terk etmekte imâma uymaz . Vecîzü´ft-Kerderî´de de böyledir. Muktedî, imâmdan önce secde etmiş olsa da, imâm da ona yetişmiş bulunsa, bu caiz olur. Fakat böyie yapmak, muktedî için mekruh olur. Muhıyt´te de böyledir. [40] Mesûk : Mesbûk : İmâma birinci rek´atte yetişemeyen kimsedir. Mesbûk hakkında pek çok hükümler vardır. Eahrü´r-Râık´ta da böyledir. Mesbûk, imâma, açıktan okunan rek´atte yetişirse, sena´-yi {= sübhâneke´yi) okumaz. Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Tecnîs´de de böyledir. Esahh olan kavil de budur. Vecî-zül-Kerderî´de de böyledir. Bu hükümde, mesbûk´un imâma yakın olması iîe uzak bulunması veya imâmın kıraatini işitmemesi mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)savidir. Hulâsa´da da bbyledir. Ancak, bu durumda mesbûk yetişemediği rek´ati kılmaya kalktığı zaman, sübhaneke´yi okur ve kıraat için eûzü-besmele´yi çeker. Fetâvâyi Kâdîhân´da, Hulâsa´da ve Zâhiriyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Mesbûk, imâma gizli okunan rekatte yetişmiş olursa, se-nâ´yı t= sübhaneke´yi) okur. îmâma uyan kimse, imâm okumaya başlayınca susar, sübha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neke´yi okumaz. Sahih olan budur. Tatarhâniyye´de de böyledir. İmâma rükûda veya secdelerde yetişen kimse, taharri eder yani araştırır. Eğer, senayı okuyunca, rükû´a veya secdeye ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tişeceğine kanâat getirirse, sübhaneke´yi ayakta okur. Bu kanâate varmazsa, senayı okumayı terk eder ve imâma tâbi olur. Mesbûk, imâma, rükû´da veya secdede yetişemezse, bunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı yapmaz. îmâma, oturuş esnasında yetişen bir kimse, sübhaneke´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi okumaz, hemen tekbîr alır, sonra da eğilerek oturur. Bahrti´r-Râik´ta da böyledir. Mesbûk, yetişebildiği rek´atleri imâmla birlikte kılar; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da yetişemediği rek´atleri —tek başına— kaza eder. Serahsî´nin Mumyt´inde de böyledir. «Mesbûk, önce, yetişemediği rek´atleri kaza etmeye baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa namazı fasid olur.» denilmiştir. Sahih olan da budur. Zâhi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)riyye´de de böyledir. Camii Fetavâ´da : «Önce yetişemediği rek´atleri kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si müteahhirîn´den bazılarına göre caizdir. Fetva da bunun üzeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nedir.» denilmiştir. Sözün açığı ise, bu halin namazı bozduğudur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Mesbûk, —bazı yerler müstesna teşehhüdden sonra ve selamdan önce kalkmaz. Şu hallerde mesbûk, teşehhüdden sonra ve selamdan ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce kalkabilir : Meshetmiş olan mesbûk, mesh müddetinin çıkmasından korktuğu zaman, Özür sahibi bir mesbûk, vaktin çıkmasından korktuğu /aman, Mesbûk, cum´ada- ikindi vaktinin girmesinden korktuğu zaman, Bayram namazlarında, Öğîe vaktinin girmesinden kork(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuğu zaman, Sabah namazında, güneşin doğmasından korktuğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, Kendisine hades sebkat edeceğinden yâni abdestinin bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulacağından korktuğu zaman, imâmın namazı bitirmesini ve sehiv secdesini beklemez. Fakat, vaktin çıkması iîe namaz bozulmaya-caksa, mesbûk imâma tabi olur. Mesbûk, imâmın selam vermesini beklediği takdirde, in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sanların önünden geçmesinden korkarsa, yine teşehhüdden sonra kalkabilir. Vecîzüll-Kerderî´de de böyledir. Saydığımız bu hallerin dışında da mesbûk, teşehhüd mik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarı oturduktan sonra kalkmış olsa, bu durumda da namazı caiz olur ve fakat bu namaz kerâhat-ı tahrîmiyye ile mekruh olur. Fethü´î-Kadîr´de de böyledir. Mesbûkun, teşehhüd miktarı oturmadan kalkması caiz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Mesbûk, namazdaki noksanlarını tamamladıktan sonra, imâm henüz sedam vermemişse, mesbûk selamda imâma tabî olur. Ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zdan´: «Bu durumda, mesbûk´un namazı fasid olur.» demişlerse de; bazıları da: «...fasid olmaz.» demişlerdir. Fetva da «fasid ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maması» üzerinedir. Hulâsa´da da böyledir. Mesbûk, imâmı bekler; imâm iki tarafına selam verme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den, yetişemediği rek´atleri kaza etmek için kalkmaz. Bahrür-Râik´ta da böyledir. Mesbûk, imâm devamında nafile bir namaz olan, bir na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı kıldırmakta ise, imâm ayağa kalkana kadar bekler. Veya bu namazın devamında nafile bir namaz yoksa, mesbûk imâm mihrab-dan dönene kadar veya yerinden ayrılana kadar veyahut da bir miktar vakit geçene kadar bekler. Ki şayet, sehiv secdesi varsa, imâmla birlikte onu yapsın. Timurtâşî´de de böyledir. Bazı rek´atlere yetişemeyen veya imâma son teşehhüdde yetişmiş bulunan mesbûk, teşehhüdü tamamlayınca, ondan sonra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki dualarla meşgul olmaz. Mesbûk, bundan sonra ne yapar, ne söyler? Bu hususta, Îbnü´s-Şücâ´ şöyle demiştir: «Mesbûk, bu durumda, teşehhüdü tlekrar eder, yaafi, tekrar tekrar «eşhedü enlâ iiîâhe illALLAH» der.» demiştir. Muhtar olanda budur. Gıyâsiyye´de de böyledir. Bu durumda sahih olan, mesbûk´un imâm selam verin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceye kadar, teşehhüdde teressül etmesi, yanî, yavaş yavaş, harfle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinin mahreçlerine, medlerine riayet ederek onu ©kumaşıdır. Ve-dzü´l Kerderî´de, Fetâvâyi Kâdîhân´da, Hulâsa´da ve Fethül-Kadîr-de de boyladir. Mesbûk, unutarak imâmla birlikte veya imâmdan önce selam vermiş olursa, sehiv secdesi yapmaz. Fakat, eğer bu şeklîde imâmdan sonra selam verirse, sehiv secdesi yapar. Yani, ona sehiv secdesi lazım olur. Zahîriyye´de de böyledir. Muhtar olan da budur. Cevahirü´l-Ahlâtî´de de böyledir. Eğer mesbûk, imamla biriikte selam vermenin kendisine îâzım olduğu zannı ile, onunla beraber selam vermiş olursa, bu sclam kasden verilmiş bir selam olduğundan dolayı, masbûkun na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını ifsat eder. Zahireyye´de de böyledir. Mesbûk olan bir kimse, unutarak, imâmla birlikte selam verir ve namazım bozuldu zannı ile —tekrar— tekbir alıp nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zına devam ederse, o mesbûk namazdan çıkmış olur. Münferîd (=yalnız basma namaz kılan kimSe) bunun hilafınadır. Münferîd, şüpheye düştüğü zaman, tekbir alır ve niyyet eyliyerek namazına devam eder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Mesbûk, kazaya kalan rek´atleri kılarken, önce kırâaatîi olan rek´atleri kaza eder. Hatta mesbûk, akşam namazının son bir rek´atine yetişmiş olsa, yetişemediği iki rek´ati kılarken, oturmakla onların ara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larını ayırır. Bu şekilde, akşam namazındaüç defa oturmuş dur. Ve, yetişemediği için kaza ettiği her rek´atte, Fatihayı ve zamm-ı sureyi okur. Bu rek´atierden birinde, kıraati terk etmiş olsa, namazı bozulur. Mesbûk, dört rek´atli namazlarda, son bir rek´ate yetiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, imâmdan sonra kıldığı ilk rek´atte FâtÜıâ ve zamm-ı sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re kouması gerekir. Sonra .oturur ve teşehhüdü okur. Sonra kalkar ve bu rek´atte de Fâtihâ ve zammı sûre okur. Bundan sonraki rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atte ise muhayyerdir. Dilerse kıraatte bulunur; dilerse bulunmaz. Efdal olan ise kıraat etmesidir. Hulâsa´da da böyledir. Mesbûk, dört rek´atli namazlarda, iki rek´ate yetişmiş olursa, yalnız kıldığı ifei rek´ati kıraatle kılar. Şayet, bunların birinde kıraati terk ederse, namazı fasid olur. Hatta, imâm, ilk iki rek´atin kıraatini son iki rek´atte okur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, mesbûk kendisine yetişmiş ve uymuş olsa, bu durumda bile, yetişemediği iki rek´ati kılmaya kalkınca, yine kıraat eder. Eğer kıraati terk edecek olursa, namazı fasid olur. Vecîzü´I-Kerderî´de de böyledir. Mesbûk, yetişemediği rek´atleri kılarken, Münferîd gibidir. Ancak, şu dört hususta mesbûk, münferîd ( = namazı tek başi-ruı kılan kimse´ gibi değildir : 1- Bu durumda, ne mesbûk başka bir imâma´ uyabilir; ne de mesbûk´a uyulabiJir. Bunlar caiz değildir. Mesbûk, diğer bir mesbûk´a uymuş olduğunda, okusa da oku-znasa da uyan mesbûk´un namazı fasid olur; imâm olanın namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na ise, bir şey olmaz. Bahrür-RâıVla da böyledir. Aynı halde olan iki mesbûk´tan birisi, yetişenıeyip kazaya bıraktığı miktarın kaç rek´at olduğunu unutmuş olsa da, diğer mes-bûka uymadan, onun yaptığım yapsa namazı sahih olur. Hulâsa´-da da böyledir. Mesbûk, secde eden imâma, sehiv secdesi yapıyor zannı ile, o secdede tâbi olsa, sonradan da onun sehiv secdesi olmadığı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı anlasa, bu husustaki iki rivayetten meşhur olanı, bu mesbûkun r\mnsmniT% bozulmuş olduğudur. Çünkü, münferid yerinde iken, iktidâ etmiş olmaktadır. Fakîh Ebûll-Leys ise : «Bu zamanda, bu halden dolayı namaz bozulmaz.» demiştir. Fakat, mesbûk bu durumda, o secdenin sehiv secdesi oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu anlamazsa, namazı fesada gitmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Muhtar olan da budur ve fetva da buna göre verilir. Ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bul edilmiş o´an da budur. Guyasiyye´de de böyledir. İmâm beşinci rek´ate kalkmış, mesbûk da bu halde imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymuş olsa, eğer imâm dördüncü rek´atin başmda oturmuş ise, mesbûkun namazı fesada gitmiştir; eğer imânı oturmamışsa, imâm beşinci rek´ati secde ile kayıtlamadıkça, mesbûkun namazı fesada gitmez. Bu durumda imâm, besinci rek´ati secde ile kayıtlayınca, hepsinin namazı da fesada gider. .Fetevâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. 2- Mesbûk, kılmakta olduğu namazı kesmek niyyeti ile yeni(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den tekbir alsa, katiyyetle —önceki namazı bozmuş ve yeni bir namaza başlamış olur. Münferîd ise böyle değildir. 3- Mesbûk, kılmadığı rek´atleri kılmak için ayağa kalkmış olsa, imâmın da üzerinde o namaza başlamadan önce sehiv secdesi bulunsa da, ondan dolayı secde etse; mesbûk, kıldığı rek´ati secde ile kayıtlamadan önce, döner ve ijnâmla birîikte o secdeleri yapar. Eğer dönmez ise, namazının sonunda, o sehiv secdelerini yapması lâzım gelir. Münferîd ise, bunun hilafına, başkasının sehvinden dolayı secde etmez. 4- Mesbûkun, teşrik tekbirlerini getireceği hususunda itti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fak vardır. İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ ´ye göre, münferîd bu tekbir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri getirmez. Fethü´I-Kadîr´de de böyledir. Mesbûk, sehiv secdelerinde, imâma tabi olur; selam da tabi olmaz. Teşrik tekbffcrüerinde ve telbiyede de tabi olmaz. Mesbûk, selamda ve telbiyede imâma tabi olursa, yani bu hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerde ona uyarsa, namazı bozulur. Eğer tekbirde, mesbûk oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu bildiği bir imâma tabi olursa namazı bozulmaz. Şemsül-Eim-nre Serâhsî bu görüşe meyletmiştir. Burada tekbirden murat, teş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rik tekbirleridir. Bahrü´r-Râik´ta da böyledir. İmâm, tilavet secdesini hatırlar ve onu kaza etmek için dönerse, eğer mesbûk rekatinü secde ile kayıtlamamişsa, öylece bırakır ve imâma tabolarak, tilavet secdesini yapar. Mesbûk, sonra kazasına devam etmek için kalkar. Eğer dönüp imâmla birlikte o secdeyi yapmazsa, mesbûkun namazı fesada gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)der. Ve eğer mesbûk, rek´atini secde ile kayıtladıktan sonra, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma tabi olursa, bir rivayete göre namazı fasid olur; diğer bir riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yete göre ise, imâma tabi olmazsa, namazı fasid olur. Asi isimli ki-tabda ise : «Namazı fasid olur.» rivayeti vardır. Bu husus, Fethül-Kadîr´de, Bedâi´de, Tatarhânivye´de, Tahâvî´de, Muzmarât´ta, Se-rahsî´nih Mebsût Şerhi´nde, Sirâcü´l-Vehhâc´da ve Hıüâsa´da da böyledir. İmâm, tilavet secdesini iade etmemiş olsa, mesbûkun na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı sahihtir. Bu durumda mesbûk için lâzım olan namazının, ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zaya kalan kısmını tamamlamaktır. Tatarhânivye´de de böyledir. İmâm, secdemi sulbiyeyi (=namazın unutmuş bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu secdesini) hatırlasa ve onu yapmak için dönse, mesbûk. da ona tabi olur. Mesbûk, bu durumda imâma tabi olmazsa, namazı bozulur. Eğer mesbûk, rek´atini secde ile kayıtlamış olursa, bütün ri-vâyetlsrde namazı bozulur; dönsün veya dönmesin fark etmez. Bu hususta asîolan : Mesbûk, infirâd ( = tek başına olma) ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimle imâma uymuş veya iktfdâ ( = imâma uyma) yerinde infîrad eylemişse namazı bozulur. [41] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Lâhık :
Lâhık : Önce imâma uyup, sonra uyku, abdestinin bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ve, izdiham gibi sebeplerle, namazının bir kısmını kılmayıp da, sonra yine imâma iltihâk eden kimse demektir. Bu kimse, zayi ettiği namazı kılarken, sanki imâmın arkasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da imiş gibi, okumadan kılar. Sehvetse de, sehiv secdesi yapmaz. Vecizül-Kerderî´de de böyledir, îmâm, sehvinden dolayı secde yapsa, lâhık, mesbûkun hüâfma, üzerinde olanı kaza etmeden imâma tabi olmaz. Hulâsa´-da da böyledir. Lâhık, abdestini tazeledikten sonra geri dönse, ona layık olan, evvela namazının kazaya kalan kısmı ile meşgul olmasıdır. Bu esnada, kıraat etmez ve fakat kıraat edecek kadar durur. Rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´ ye secdelerde de, imâmın durduğu kadar durur. Ancak, imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan daha fazla veya daha noksan durmuş olması da zarar vermez. Tahâvî .ŞerM´nde de böyledir, Bir kimse (lâhık imâmla birlikte tekbir aldıktan sonra, imâm bir rek´at kılana kadar uyuşa fakat sonra uyansa, o lâhık, artık birinci rek´ati kılar. Her ne kadar, imâm ikinci rek´ati kılı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yor ise de. Zehiyre´de de böyledir. Lâhık, imâmla kılmadığını kaza ile meşgul olmasa da, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce imâma tabi ve sonra da imâm selam vermeden Önce kaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya kaüanlarla meşgul olsa, bize göre namazı caizdir. Tahâvî Şer-hVnde de böyledir. Lâhık olan misafir, imâmla birlikte kılamadığını kılar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, ikâmetle niyyet etse veya abdesti bozulsa da kendi şehrine girmiş olsa, o kimse, misafir namazını tamamlar. İmâm Züfer (R. A.) t buna muhaliftir. Ve bu hal, imâm namazını bitirdikten sonra olmuşsa, bu kaide geçerlidir. Fakat, bu halin meydana geldiği sı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rada imâm daha namazını bitirmemişse, o kimse bu namazı ittifakla dört rek´at kılar Musaffa´da da böyledir. İmâm, dört rek´alit bir namazın ilk oturuluşunu unuta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak terk ettiği zaman, arkasındaki lâhık, uyumuş olur ve uyanır, veya abdesti bozulur ve sonra da gidip abdest alıp geri dönerse, bu sırada imâmda, bir rek´ati sebkat etmişse t=ileri geçmişse), bize göre, lâhık, oturulacak yerde oturmaz. İmâm Züfer (R.A.) ise, buna muhaliftir. Mesbûk da bu hükmün hilafmadir. Hulâsa´-da da böyledir. Şu altı şeyin kazasında Mesbûk, Lâhik´a Muhal-ftir: 1- Kadınların erkeklerle aynı hizada olmasında, 2- Kırâatde, 3- Sehiv secdelerinde, 4- Ka´de-i ûüâda, birinci oturuşta), imâm bu oturuşu terk ettiği zaman, 5- Selam verirken, imâmın dıhk ile gülmesinde, 6- imâm, ikamete niyyet edince, mesbûk rek´atini secde i´e kayıtladığı zaman. Zahırivye´de de böyledir. Dört rek´atli bir namazda, birinci rek´ate yetişememiş o-lan bir kimse, kalan üç rek´atte de uyumuş olsa ve sonra uyansa´, uyumuş olduğu halde geçen rek´aüeri kırâatsiz olarak kılar. Son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra imâma mütâbaaten (=tâbi olarak* pturur ve kalkıp yetişe-memiş olduğu ilk rek´ati, kıraat ederek kılar; sonra da oturup ´ namazını tamamlar. Bu kimse, iki rek´atte uyuşa da, bir rek´atte imâma yeti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şip yetişemediği hususunda şüphe etse,, şüphe ettiği o rek´ati, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın arkasında kılar. Hulâsa´da da böyledir. [42] İmamet Ve Cemaat Konusu İle İlgili Bazı Meseleler İmâmla cemaat arasında, namazın kaç rek´at kılındığı hususunda ihtilaf edilse ve cemaat: «Üç rek´at kıldırdın.» dese; İmâm´da : «Dört rek´at kıldırdım., dese; îmâm´m kanaati çok kuvvetli ise, cemaatin sözüne uyarak namazı iade etmez. Ancak, bu hususta yakîni yoksa, cemaatin sözüne uyup, namazı yeniden, kılar. ( = kıldırır.) Bu hususta, cemaat arasında görüş ayrılığı çıksa ve bir kısmı : «üç rek´at...», bir kısmıda «...dört rek´at kıldı.» deseler, bu durumda, imâm hangi tarafta ise, tarafını tuttuğu adam bir kişi bile olsa, imâmın sözü alınır. Muhıyt´te de böyledir. Bu durumda, imâmla beraber bir kişi bile olmadığı vakit, imâm da, cemaat de namazı iade ederler. Cemaat yine imâma uyar ve bu iktidal&n sahih olur. Muhıyt´te de böyledir. Cemaatten birisi: «imâm üç rek´at kıldırdı.», başka biri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si de : «...dört rek´at kıldırdı.» dese, imâm da, cemaat de bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta şüphe içinde bulunsalar, bu durumda, imâma da, cemaate de yapacak bir şey- yoktur. Hulâsa´da da böyledir. Bu durumda, noksan olduğu inancı ile, imâmın o namazı iade eylemesi, yani yeniden kılması (=kıldırmâsı) nıüstehap olur. İrr-âm, üç rek´at kıldırdığı kanaatinde ûlsa da, cemaatten bir kimse de tam kıldırdığı kanaatinde bulunsa, bu durumda imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın cemaatle namazı yeniden kılması.gerekirken, tamam kılındı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı kanaatinde olan kimsenin, bu namazı iade etmesi gerekmez. Muhıyt´te de böyledir. Cemaatten biri, namazın noksan kılındığı kanaatinde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa da, imâm ve cemaat bu hususta şüpheye düşseler; vakit varsa, ihtiyaten bu namazı iade ederler. Yeniden kılmasalar da üzerleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne bir şey lâzım gelmez. Ancak, cemaatten, iki kişi, namazın nok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san kılındığına kanaat getirirler ve bunu böyle haber verirlerse, imâm ve cemaat, bu namazı yemden kılarlar. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. İmâm, cemaatle namazı kılıp gittiği zaman, cemaatten ba-zuarı : «...bu öğ"e namazı...», bazıları da : «...ikindi namazı...» der(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse, eğer bu namaz öğle vaktinde kılınmışsa, Öğledir; ikindi vaktinde kıhnmışsa ikindidir. Eğer, hangi vakit olduğu belli değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, her iki taifenin namazları da caizdir. Zahîriyye´de de böyledir. [43] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() 6- NAMAZDA İKEN HADES VÂKİ OLMASI (=ABDESTİN BOZULMASI)
Bir kimsenin namazda abdesti bozulursa, yeniden abdest a ir ve Önceki kıldığı kısım üzerine, kalan kısmı bina eder. (= ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmı kılar.1 Kenz´de de böyledir. Bina t=namazın kalan kısmım tamamlama) hususunda, erkekle kadın müsavidir. Muhıyt´te de böyledir. Namazda iken, abdesti bozulma adeti olmayan kimse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını yeniden (ve baştan) kılar. Hidâye´de ve Kâfi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Namaz esnasında abdest bozulunca, isti´nâf (=namazı baştan başlayıp, yeniden kılmak) daha efdaldir. îsti´nafın efdal oluşu, bazı alimlere göre, herkes hakkındadır. Bazıları ise: «Kat´iyyetie, yalnız başına namaz kılan kimseler için isti´nâf daha efdaldir.» demişlerdir. Fakat, imâm ve muktedî, eğer yeni bir cemaat bulabilirler ise, isti´naf etmeleri (=baştan başlayıp yeniden kılmaları) daha ef(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daldir. Eğer cemaat bulamazlarsa, önceki cemaatın sevabını ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumuş olmak için bina etmeleri, t=namazın kalan kısmını tamam-lamaları daha efdaldir ve üstündür. Fetvalarda sahih görülen ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vil de budur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. [44] Binanın ( = Namazın Kalan Kısmım Tamamlamanın) Şartları 1- Binanın caiz olması için, lıades´in abdest afmayı gerektir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi; bu halin nadirâttan olmaması, semavî olması; kulun, bu ha-derte ve bu hadesin meydana geliş sebebinde kend´ isteğinin bu-hvnmanıasi şarttır. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Bir kimsenin namaz içinde abdesti, idrarla, gâitle (=bü-yük abdestle), yellenmekle veya burun kanaması ile bozulduğu vakit, eğer bunlar kasden olmuşsa, namazı fesada gitmiştir. Bu na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda bina yapılamaz. (Yanî, abdest, yenilenip, namazın kalan kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı tamamlanamaz.) Eğer bu kimse, abdesti kasden bozmamış olduğu halde, ab-destin bozulma şekli, guslü de gerektiriyorsa, Cşehvetle meninin çıkması gibi), o kimse, yine namazı bina edemez. Abdeslin bozulma şekli, guslü değil de sadece abdesti icab et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirdiği halde, bu bozulma, inşânın kendi iradesi ile olursa, yine, namaz bina edilemez. Buna, İmâm Ebû Yûsuf (R.A. muhalefet etmiştir. Hulâsa´da da böyledir. Bir kimse, kendi kastı olmaksızın, kendisine, ağız dolusu kusuntu galebe çalarsa, o kimse, konuşmadan abdestini tazeler ve namazını bina eder. Kendi isteği ile kusarsa, namazım bina ede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Muhıyt´te de böyledir. Namaz kılan bir kimseye, kendi fiilinin haricinde hades vaki1 os!a, (yani abdesti bozulsa); basma bir fındık değmesi ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya başka birisinin attığı taş veya benzeri . bir şeyin değip başını yarması veyahut da birisinin yarasına dokunup kanatması gibi) — Jmâm-ı A´zam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazını bina etmesi caiz olmaz. Tahâvî Şerhinde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bir kimse namaz kılarken, damdan tuğla veya tahta düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se ve bu kimsenin başı yarılsa; eğer bunların düşmesi damdan birisinin geçmesi sebebi ile olursa, o kimse abdest alıp namazına devam eder. (Yâni, bina eder.) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), bu gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşe muhaliftir. Fakat, bu şeyler, bir kimsenin geçmesi sebebi ile düşmemişse, âlimlerimizden bir kısmı: «Bu kimse, yine namazını hi´âfsız olarak bina eder.» demişler; bir kısmı ise: «Muhay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yerdir, dilerse bina eder; dilerse baştan kılar.» demişlerdir. Sahih olan .da budur. Bir kimse, bir ağacın altında bulunmuş olduğunda, ağaç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan bir meyve düşerek, bu şahısta bir yara açsa, hüküm yine böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. ´. Namaz kılan kimsenin ayağına veya secde ederken alnı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na diken batsa ve bunda, kendisinin bir kastı olmadığı halde-, di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken batan yerden kanç çıksa, bu durumda, namazını bina eylemez. Bİr kimseyi, eşek ansı soksa ve bundan dolayı o kimseden kan çıksa, hüküm yine böyledir. (Bir kimse, hapşırmiş olsa da bu sebeple abdesti bozu!sa veya öksürse de, öksürüğün şiddeti ile kendisinden yel çıkmış olsa, bu durumda yine namazını bina etmez.» denilmiştir. Sahih olan da budur. Zahîriyye´de de böyledir. Bir kadının taharet bezi, onu yerinden oynatması sebebi ile düşmüş ve kendi isteği olmadan bu bez ıslanmış olsa, âlimleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mizin hepsinin kavillerine göre, bu kadm namazım bina eâer. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu kadın bezi yerinden oynatması sebebiyle, namazım bina eder. Diğer imamlara göre, bu durumda namaz bina edilmez. Tebyîn´de de böyledir. Eğer, bir kimsenin çıbanından kan akarsa, o kimse, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dest alır, kanı yıkar ve namazını bina eder. Bir kimse, kanı akana kadar çıbanını sıkmış olsa veya .diz kapağında çıban olsa da, secde ederken dizlerine çöktüğü için, bu çıban parçalanıp açılsa; bu hâl, kasden abdest bozma yerinde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için, o kimse, kıldığı namazının üzerine, kalan rek´atleri bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na edemez. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimse namaz kılarken bayıldığı veya cinnet getirdiği, delirdiği veyahut da kahkaha ile güldüğü ve yine namaz içinde bu hallerden kurtulduğu zaman, abdest alır ve namazına kaidığj yerden devam eder. Kczâ, namazda uyuyup, ihtilâm olan kimsenin; namazım guslettikten sonrabina etmemesi müstahsen görülmüştür. Bir kimse, namaz içinde kadının fercine baktığı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit, inzal vaki olursa gusledip namazım bina edemez. Veya, namaz kılan bir kimsenin elbisesine dirhem miktarın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan fazla sidik saçılsa, o kimse hemen dönüp onu yıkar. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, zâhirü´r-rivaye´ye göre, namaz bina olunamaz. Tahâvî Şer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hi´nde de böyledir. 2- Binanın caiz olmasının şartlarından biri der namaz da abdesti bozulan kimsenin, hemen dönüp hiç beklemeden abdest almaya g´.tmesidir. Hatta, namaz kılan bir kimse, abdestsiz bir rükün eda etse v>j-ya olduğu yerde, bir rükün eda. edecek miktarda beklese, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulur. Namaz içinde abdesti bozulan kimse, abdest a!maya giderken Kur´ân okumuş olsa, namazı bozulur; fakat abdest aldıktan sonar, geri dönerken Kur´ân okusa, namazı bozulmaz. Bunun aksini söy-liyenler de vardır. Yanî bunlar: «Abdest almaya giderken Kur´ân okusa, namazı bozulmaz da, gelirken okursa bozulur.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Sahih olan ise, herîki durumda da, bu kimsenin namazının bozulacağıdır. Abdest almaya giderken, teşbih ve tehlîî etmek (^sübhâna1-lah ve Iâüâhe illALLAH demek) esahh olan kavle göre, binaya manî değildir. Tebyîn´de de böyledir. Bir imâmın, rükû´ esnasında abdesti bozulmuş olsa ve bu durumda, başını kaldırıp «semi´ALLAHü limen hamiden» dese; veya secdede abdesti bozulunca, başını kaldırırken «ALLAHü Ekber» ´dese; eğer, namaz kılan kimse, bunları söylemekle., rüknün edası(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kasdediyorsa, onun namazı tamamen bozulur. Bunları söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mekle, rüknün edasını kasdetmemesl halinde ise, bu hususta, Ebıı Hanîfe CR.A.) ´den iki rivayet vardır. Kâfî´de de böyledir. İmâmın, secdede abdesti bozulur ve «ALLAHü Ekber» di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yerek, başım secdeden kaldmrsa, namazı bozulur. Fakat, tekbir getirmeden doğrulursa, namazı tamamen bozulmaz; kendi yerine birisini imâm olarak geçirir. Vecîzü´l-Kerderî´de de böyledir. Bir kimse, namazda uyuşa ve uyurken abdesti bozulsa ve o kimse abdesti bozulur bozulmaz uyansa ve uyanınca hemen abdest alsa namazını bina eder. Uyanınca, bir müddet bekleyip, hemen abdest almaya gitmeyen kimsenin namazı, tamamen bozulur. Mi´râcü´d-Dirâye´de de böy-ledeir. 3- Binanın caiz olmasının şartlarından biri de, abdesi bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulunca, namaza mani bir harekette bulunmamaktır. Çünkü, namaz kılan kimsenin, şayet abdesti bozulmamış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)saydı, namaza mani olan bu işlerin hiç birini yapamazdı. Veya, namazda abdesti bozulan kimsenin yapacağı iş, yapıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması zarurî olan işlerden olmalıdır. Namaz içinde abdesti bozulan bir kimse, konuştuğu veya ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti kasden bozduğu veya kahkaha Üe güldüğü veya yiyip içtiği veyahut da bunlara benzer şeyler yaptığı zaman, o kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olmaz. Keza, namaz içinde aklî muvâzenesini kaybeden veya üzerine baygınlık gelen veya cünüp olan bir kimsenin, bu durumlarda, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olmaz. Keza, namaz içinde bir kadının fercine bakmasından dolayı menisi gelen kimsenin de, namazını bina etmesi caiz olmaz. Tehâ-vî Şerhi´nde de böyledir. Namaz içinde abdesti bozulan kimse, muhtaç olduğu su(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yu isteyerek veya kuyudan su çekerek abdest alır ve namazını bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eder, İstincâ ederken avret mahalli açılan bir kimsenin, namazını bina etmesi batıl olur. Fakat bu kimse, istincâsım, elbisesinin al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tından gizlice yaparsa, namazını bina edebilir, Bedâi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Namaz kılan kimsenin abdesti bozulduğu zaman, hemen abdest almaya gider. Bu esnada, abdest alan kimse, avret mahalli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni açar veya avret yeri o kimsenin kasdı olmadan açılırsa, bu durum hakkında Ebû Ali en-Nesefi: «Bu kimse, eğer örtünme. imkanı bulamamışsa, namazı tamamen bozulmaz.» demiştir. Ni-hâye´de de böyledir. Bacaklarım abdest için açan kadının namazı, batıl oku-. Sahili olan da budur. Namaz içinde abdesti bozulan kimse, abdest aldığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, abdest azalarını üçer defa yıkayarak, başını kaplama meshe-derek, nıazmaza, istüışak ve diğer sünnetlerini yerli yerinde yaparak abdestini alır. Sahih olanda budur. Fakat bu kimse, abdest azalarını dörder defa yıkarsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı yeni baştan kılar. Tatarhâniyye´de de böyledir. Namazda iken abdesti bozulan bir kimseye, su, uzakta ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya su kuyusu, yakında bulunursa, bu kimse muhayyerdir; zahmeti en az olanını seçer; dilerse suya gider, dilerse kuyudan su çeke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek abdestîni tazeler. Kuyudan su çektiği zaman, namazını bina etmez; yeniden kılar. Sahih olan budur. Muzmarât´ta da boyîeçlir. Muhtar olan da budur. Namaz kılarken abdesti bozulan bir kimse, evinde su var iken onunla abdest almayıp, abdest almak için havuza gider ve bu durumda, evi de havuzdan yakın olursa; eğer, aralarındaki mesa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fe iki saf miktarı ise, namaz —tamamen bozulmuş olmaz. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, havuz ile ev arasındaki uzaklık farkı, iki safdan- fazla ise, bu kimsenin namazı tamamen bozulur; onun üzerine, namazın kalan kısmım bina edemez. Bu kimsenin evinde su olsa da, abdestini havuzdan almak bu kimsenin âdeti olsa, veya bu kimse, evde su olduğunu unutarak havuza gitse ve orada abdestini alsa, namazını bina eder. Hulâsa´-da da böyledir. Namazda abdesti bozulan kimse, havuzun başında yer ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu halde oradan, daha ileriye geçtiğinde eğer bu geçiş, yerin dar olması gibi bir sebepten dolayı olmuşsa, namazını bina eder; aksi takdirde bina edemez. Vecîzü´l-Kerden´de de böyledir. Namazda abdesti bozulan kimse, abdestini aldıktan son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra, başına mesh .etmediğini hatırlayarak gidip başını meşhetse, bu durumda, namazım bina etmesi caiz olur. Fakat, Önce hatırîaya-maz da namaza durduktan sonra hatırlarsa, gidip başını mesheder ve namazım yeniden kılar. Hulâsa´da böyledir. Bir kimse, elbisesini unutmuş olsa da, dönse ve eibisesi-ni giyse, namazı yeniden kılar. Tatarhânlyye´de de böyledir. Bir kimsenin, mescitte abdesti bozuüsa ve dışarı çıkıp içinde su olan bir kaptan abdestini alsa ve o kabı da namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı´ yere götürse, eğer kabı bir eliyle götürmüşse, namazını bina eder. Muhıyt*te de böyledir. Namazda iken abdesti bozulan kimse, abdest almak için evine gelse de, kapıyı kilitli bulsa, onu açıp abdestini alır. Çıkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ca da,´hırsız korkusundan dolayı kapıyı kitlerse, namazım bina et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz olur; böyle bir korku yoksa, bina etmesi caiz olmaz. Tstarhâniyye´de de böyledir. Namazda abdesti bozulan kimse, abdest alacağı kabı dol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)durur ve onu tek eliyle taşırsa,, namazını bina eyler. îki e´iyle ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şırsa, bina etmesi caiz olmaz. Cevheretü´n-Neyyitre´de de böyledir. Namaz kılan kimseye, namazın cevazına mani bir pislik isabet ederse, onu yıkar. Şayet o pislik, hariçten isabet etmişse, o kimse namazı bina eylemez. Buna İmânı Ebû Yûsuf (R.A.) mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)haliftir. Pislik -eğer kendisinden isabet etmişse, o kimse namazım bina eder. Tebyîn´de de böyledir. Elbisesine pislik bulaşan, kimse, o saat onu çıkarıp başka bir elbiseyi giyme imkânına sahipse, o kimsenin öyle yapıp, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olur. Eğer, o saat çıkarıp, başka elbiseyi giyme imkânı olmaz ve o pis elbise ile bir rükün eda ederse, bil-iemâ namazı bozulur. Eğer, namazdan bir cüz eda etmeden, öylece bir müddet beklemiş olsa bile namazı bozulmaz. O saat çıkarma mümkün olduğu ve başka bir elbisesi de bulunduğu halde çıkarmamış ve bu durumda, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazdan da bir cüz kılmamışsa, bu hal hakkında, arkada şiarımızın ihtilâfı vardır. Ebû Hanîfe (R.A.) ile Ebû Yûsuf (R.AJ: «Bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulur.» demişlerdir. Muhiyt´te de böyledir. Bir kimsenin namazda abdesti bozulmuş olsa, hemen dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ner abdest alır. Bu abdestini kasden bozarsa, bu kimsenin, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bina etmesi caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir. 4- Binanın caüz olmasının şartlarından biri de, iük abdesti-. nin bozulması üzerine alacağı ikinci abdestinin bozulmasını gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiren bir halin bulunmamasıdır. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Mestlerinin üzerine meshetmiş olan bir kimsenin, namaz içinde abdesti bozulsa da, abdest almak için gitse ve abdest a[ır-ken mesh müddeti bitse, namazını yeniden kılar. Sahih olan da budur. Teyemmümle namaz kılmakta olan bir kimsenin, abdesti na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz içinde bozulsa, abdest almaya gidince de su bulsa, bu kimse de namazını bina edemez. Özürlü kadın da böyledir; yani, özürlü kadın namaz kılarken abdesti bozulsa da, abdest almaya gidince özrü bitse, bu kadın da namazını bina eyîiyemez. SeraJısî´nin Mu-hıyt´inde de böyledir. Sargısının üzerine meshetmiş ol anın, yarası iyileşir veya yarası kanayanın, namazının vakti çıkarsa, bunlar da namazlarını yukarıdaki gibi bina edemezler. Tatarhâniyye´de de böyledir. Binnm caiz olmasının şartlarından biri de, imâma iktida etmiş olan kimse, namazda abdesti bozulduğu vakit, abdestini ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niler ve imâm namazını bitirmeden ve arallannda iktidaya mani bir hâl olsa bile imâma dönmesidir. Eğer, imâm namazı bitirmişse,, bu kimse, kendi başına nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını bina eder; imâma dönmez. Bu durumda imâma dönerse, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının bozulup bozulmayacağı hususunda ihtilâf vardır. Eğer, imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la aralarında bir mani yoksa, dönmeksizin olduğu yerden imâma uyar. Bahrû´r - Râık´ta da böyledir. Namazı yalnız başına kılan kimse, abdest aldıktan sonra, namazı tamamlama hususunda, evi ile namaz kıldığı yer arasında muhayyerdir; fakat, namaz kıldığı yere dönmesi efdâldir. Kâfî´de de böyledir. îmâm da, yalnız kılan gibidir. Yerine geçirdiği imâm, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bitirmemişse, dönüp ona uyar; bitirmişse, kendi başına na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina eder. Vikaye Şerhi´nde de böyledir. 5- Binanın caiz olmasının şartlarından biri de, abdesti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulan kimse, sahibi tertfb ise, abdesti bozulduktan sonra, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde bulunan kaza namazını hatırlamamasıdır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. 6 - Binanın ceÜz olmasının şartlarından biri de, namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmakta olan imâmın abdesti bozulursa, kendi yerine (imamlığa) ehil olmayan bîrini geçirmemesidir. Bu imâm, şayet yerine bir kadını veya bir çocuğu geçirmiş o-lursa, namazını yeni baştan kılar. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eyliyemez. [45] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|