Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi


Cevapla
Seçenekler
 
Alt 02-16-2009, 16:34   #1
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
İmâma Tabi Olunacak Ve Olunmayacak Yerler

Bir kimse, imâma teşehhüd´de yetiştiği zaman, imâm, muktedî teşehhüdü (=et-Tahiyyat´ı) okumayı bitirmeden ayağa kalkarsa veya namazın sonunda, muktedî et Tahiyyât´ı okumayı bitirmeden imâm selam verirse, bu durumda muhtar olan görüş, muktedînin imâma uymaması ve teşehhüdü tamamlaması d ir,

Fakat, bu durumda, muktedînin teşehhüdü tamamlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması da caizdir.

İmâm, muktedî teşehhüdü tamamlamadan önce konuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş olsa, bu durumda muktedî, —imâmın selam verdiği zamanda olduğu gibi teşehhüdünü tamamlar.

Muktedî, teşehhüdünü bitirmeden önce, imâm kasden ab-destini bozmuş olsa/bu durumda, muktedînin namazı bozulmuş olur. Hulâsa´da da böyledir.

Birinci ka´dede, imâm teşehhüdünü okuyup, üçüncü rek´-ate kalkmış bulunsa, arkasında bulunanlardan bazıları da teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüdü okumayı unutmuş ve ayağa kalkmış olsalar, dönüp yeniden teşehhüdü okurlar ve imâma bundan sonra tabi olurlar. Üçüncü rek´ate yetişemiyeceklerinden korksalar biîe, böyle yaparlar. Ki-. fâye´de de böyledir.

Muktedî, teşehhüdden sonra veya salavâtlardan önce o-kunan duaları okumadan imâm selam verecek olsa, bu durumda muktedî, o duaları okumayı terk eder ve imâmla birlikte se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lam verir.

Muktedî, teşbihlerini üçer defa söylemeden önce, imâm başım rükû´dan veya secdeden kaldırmış olsa, bu durumlarda muktedî, imâma tabi olur. Fetâvâyi Kadîhân´da da böyledir.

Muktedî, imâmdan Önce başını rükûdan veya secdeden kaldırmış olsa, geri döner. Ve bu, iki rükû´ veya iki secde olmuş olmaz. Hulâsa´da da böyledir.

îmâm secdeyi fazla uzatmış olduğundan, muktedî ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şını kaldırsa ve ikinci secde zannı ile de imâmla birlikte tekrar secde etse; birinci secdeye niyyet etmiş olsa da, olmasa da, yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tığı bu secde, birinci secdeden olur. Keza, bu durumda, ikinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deye niyyet etse de imâma tâbi olsa, bu secdesi de ikinci secdeden olur. Bu secde de imâma iştirak etmesi caiz olur. Tebyîn´de de böyledir.

Muktedî´nin,,imam alnım yere koymadan, basını ikinci secdeden kaldırması caiz olmaz. Bu muktedî´nin, o secdeyi yeniden yapması gerekir. Eğer, o secdeyi iade edip yeniden yapmaz ise, namaz bozulmuş olur. Fetâvâyî Kâdİhan´da da böyledir.

Muktedî birinci secdeyi uzatsa da; imâm ikinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi yapsa, muktedî başmı kaldırsa ve imâmı birinci secdede zan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nederek, ikinci defa secdeye varsa, bu secdesi ikinci secdeden olur. İkinci defa secdeye varırken, birinci secdeye niyyet etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa bile, bu hüküm değişmez. Çünkü, bu durumda niyyet, yerine isabet ermemiş olmaktadır. O kimsenin fiiline ve imâmın fiiline i´tibâr olunmaz, Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Şu beş şeyi imâm terk ederse, muktedî de imâma tabi olur ve bu beş şeyi terk eder :

1- Bayram tekbirleri,

2- Birinci oturuş,

3 - Tilâvet Secdesi,

4- Sehiv Secdesi,

5 - Kunut.

îmâm, kunutu, bir rüknün fevt olmasından korktuğu zaman terkedebilir. Eğer böyle bir korkusu olmazsa, kunut eder ve son ra rükû´a varır. Hulâsa´da da böyledir.

1- îmâmin namazda fazla secde yapması,

2- Bayram tekbirlerini, sahâbîlerin kavillerinde bulunan miktardan daha fazla getirmesi.

3- Cenaze namazında beş defa tekbir alması,

4- Unutarak, fazla rek´ate kalkması. Kerderî´nin Vecîzi´nde de böyledir.

İmâm, şayet fazla rek´ati, secde ile kayıtlamamış olursa, geri dönüp selam verir. Bü durumda, muktedî de imâmla birlikte selam verir. Fakat, eğer imâm beşinci yani fazla rek´ati secde ile kayıtlamış olursa, muktedî kendi başına selam verir.

îmâm, son oturuşta oturmayıp, fazla rek´ate kalkarsa, muktedî teşehhüdü okur ve selam verir. Fakat imâm, kalktığı fazla rek´atm secdesini yaparsa, hepsinin de namazı bozulur. Hulâsa´da da böyledir.

Şu dokuz şeyi imâm terketse bile, muktedî bunlan yapar:

1- İmâm, tahrîmede (=iftitâh tekbirinde) ellerini kaldır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayı terkederse,

2- İmâm, senâ´yı (=Sübhâneke´yi okumayı) terkederse; bu durumda imâm ister Fâtihâ´da olsun, ister zamm-ı sûre´de ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sun, muktedî, sübhânekeyi okur. İmâm Muhammed (R.A.), ikinci

şıkka muhaliftir

3- îmâm, rükû´ tekbirini terkederse,

4- İmâm, secdelerin tekbirlerini terkederse,

5- İmâm, rükû´ ve secdelerin tekbirini terk ederse,

6- îmâm, «semi´ALLAHü Iimen hamideh» demeyi terk ederse,

7- îmâm, et-Tahiyyatü´yü okumayı terk ederse,

8- îmâm, selam vermeyi terk ederse,

9- îmâm, teşrik tekbirlerini terk ederse,

muktedî, bunların hepsini de yapar; yani, bunları terk etmekte imâma uymaz . Vecîzü´ft-Kerderî´de de böyledir.

Muktedî, imâmdan önce secde etmiş olsa da, imâm da ona yetişmiş bulunsa, bu caiz olur. Fakat böyie yapmak, muktedî için mekruh olur. Muhıyt´te de böyledir. [40]



Mesûk :


Mesbûk : İmâma birinci rek´atte yetişemeyen kimsedir. Mesbûk hakkında pek çok hükümler vardır. Eahrü´r-Râık´ta da böyledir.

Mesbûk, imâma, açıktan okunan rek´atte yetişirse, sena´-yi {= sübhâneke´yi) okumaz. Hulâsa´da da böyledir. Sahih olan da budur. Tecnîs´de de böyledir. Esahh olan kavil de budur. Vecî-zül-Kerderî´de de böyledir. Bu hükümde, mesbûk´un imâma yakın olması iîe uzak bulunması veya imâmın kıraatini işitmemesi mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)savidir. Hulâsa´da da bbyledir.

Ancak, bu durumda mesbûk yetişemediği rek´ati kılmaya kalktığı zaman, sübhaneke´yi okur ve kıraat için eûzü-besmele´yi çeker. Fetâvâyi Kâdîhân´da, Hulâsa´da ve Zâhiriyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Mesbûk, imâma gizli okunan rekatte yetişmiş olursa, se-nâ´yı t= sübhaneke´yi) okur.

îmâma uyan kimse, imâm okumaya başlayınca susar, sübha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neke´yi okumaz. Sahih olan budur. Tatarhâniyye´de de böyledir.

İmâma rükûda veya secdelerde yetişen kimse, taharri eder yani araştırır. Eğer, senayı okuyunca, rükû´a veya secdeye ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tişeceğine kanâat getirirse, sübhaneke´yi ayakta okur. Bu kanâate varmazsa, senayı okumayı terk eder ve imâma tâbi olur.

Mesbûk, imâma, rükû´da veya secdede yetişemezse, bunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı yapmaz.

îmâma, oturuş esnasında yetişen bir kimse, sübhaneke´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi okumaz, hemen tekbîr alır, sonra da eğilerek oturur. Bahrti´r-Râik´ta da böyledir.

Mesbûk, yetişebildiği rek´atleri imâmla birlikte kılar; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da yetişemediği rek´atleri —tek başına— kaza eder. Serahsî´nin Mumyt´inde de böyledir.

«Mesbûk, önce, yetişemediği rek´atleri kaza etmeye baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa namazı fasid olur.» denilmiştir. Sahih olan da budur. Zâhi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)riyye´de de böyledir.

Camii Fetavâ´da : «Önce yetişemediği rek´atleri kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si müteahhirîn´den bazılarına göre caizdir. Fetva da bunun üzeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nedir.» denilmiştir. Sözün açığı ise, bu halin namazı bozduğudur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Mesbûk, —bazı yerler müstesna teşehhüdden sonra ve selamdan önce kalkmaz.

Şu hallerde mesbûk, teşehhüdden sonra ve selamdan ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce kalkabilir :

Meshetmiş olan mesbûk, mesh müddetinin çıkmasından korktuğu zaman,

Özür sahibi bir mesbûk, vaktin çıkmasından korktuğu /aman,

Mesbûk, cum´ada- ikindi vaktinin girmesinden korktuğu zaman,

Bayram namazlarında, Öğîe vaktinin girmesinden kork(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuğu zaman,

Sabah namazında, güneşin doğmasından korktuğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man,

Kendisine hades sebkat edeceğinden yâni abdestinin bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulacağından korktuğu zaman, imâmın namazı bitirmesini ve sehiv secdesini beklemez. Fakat, vaktin çıkması iîe namaz bozulmaya-caksa, mesbûk imâma tabi olur.

Mesbûk, imâmın selam vermesini beklediği takdirde, in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sanların önünden geçmesinden korkarsa, yine teşehhüdden sonra kalkabilir. Vecîzüll-Kerderî´de de böyledir.

Saydığımız bu hallerin dışında da mesbûk, teşehhüd mik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarı oturduktan sonra kalkmış olsa, bu durumda da namazı caiz olur ve fakat bu namaz kerâhat-ı tahrîmiyye ile mekruh olur. Fethü´î-Kadîr´de de böyledir.

Mesbûkun, teşehhüd miktarı oturmadan kalkması caiz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Mesbûk, namazdaki noksanlarını tamamladıktan sonra, imâm henüz sedam vermemişse, mesbûk selamda imâma tabî olur. Ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zdan´: «Bu durumda, mesbûk´un namazı fasid olur.» demişlerse de; bazıları da: «...fasid olmaz.» demişlerdir. Fetva da «fasid ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maması» üzerinedir. Hulâsa´da da böyledir.

Mesbûk, imâmı bekler; imâm iki tarafına selam verme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den, yetişemediği rek´atleri kaza etmek için kalkmaz. Bahrür-Râik´ta da böyledir.

Mesbûk, imâm devamında nafile bir namaz olan, bir na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı kıldırmakta ise, imâm ayağa kalkana kadar bekler. Veya bu namazın devamında nafile bir namaz yoksa, mesbûk imâm mihrab-dan dönene kadar veya yerinden ayrılana kadar veyahut da bir miktar vakit geçene kadar bekler. Ki şayet, sehiv secdesi varsa, imâmla birlikte onu yapsın. Timurtâşî´de de böyledir.

Bazı rek´atlere yetişemeyen veya imâma son teşehhüdde yetişmiş bulunan mesbûk, teşehhüdü tamamlayınca, ondan sonra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki dualarla meşgul olmaz.

Mesbûk, bundan sonra ne yapar, ne söyler? Bu hususta, Îbnü´s-Şücâ´ şöyle demiştir: «Mesbûk, bu durumda, teşehhüdü tlekrar eder, yaafi, tekrar tekrar «eşhedü enlâ iiîâhe illALLAH» der.» demiştir. Muhtar olanda budur. Gıyâsiyye´de de böyledir.

Bu durumda sahih olan, mesbûk´un imâm selam verin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceye kadar, teşehhüdde teressül etmesi, yanî, yavaş yavaş, harfle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinin mahreçlerine, medlerine riayet ederek onu ©kumaşıdır. Ve-dzü´l Kerderî´de, Fetâvâyi Kâdîhân´da, Hulâsa´da ve Fethül-Kadîr-de de boyladir.

Mesbûk, unutarak imâmla birlikte veya imâmdan önce selam vermiş olursa, sehiv secdesi yapmaz.

Fakat, eğer bu şeklîde imâmdan sonra selam verirse, sehiv secdesi yapar. Yani, ona sehiv secdesi lazım olur. Zahîriyye´de de böyledir. Muhtar olan da budur. Cevahirü´l-Ahlâtî´de de böyledir.

Eğer mesbûk, imamla biriikte selam vermenin kendisine îâzım olduğu zannı ile, onunla beraber selam vermiş olursa, bu sclam kasden verilmiş bir selam olduğundan dolayı, masbûkun na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını ifsat eder. Zahireyye´de de böyledir.

Mesbûk olan bir kimse, unutarak, imâmla birlikte selam verir ve namazım bozuldu zannı ile —tekrar— tekbir alıp nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zına devam ederse, o mesbûk namazdan çıkmış olur. Münferîd (=yalnız basma namaz kılan kimSe) bunun hilafınadır. Münferîd, şüpheye düştüğü zaman, tekbir alır ve niyyet eyliyerek namazına devam eder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Mesbûk, kazaya kalan rek´atleri kılarken, önce kırâaatîi olan rek´atleri kaza eder.

Hatta mesbûk, akşam namazının son bir rek´atine yetişmiş olsa, yetişemediği iki rek´ati kılarken, oturmakla onların ara(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larını ayırır. Bu şekilde, akşam namazındaüç defa oturmuş dur. Ve, yetişemediği için kaza ettiği her rek´atte, Fatihayı ve zamm-ı sureyi okur. Bu rek´atierden birinde, kıraati terk etmiş olsa, namazı bozulur.

Mesbûk, dört rek´atli namazlarda, son bir rek´ate yetiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, imâmdan sonra kıldığı ilk rek´atte FâtÜıâ ve zamm-ı sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re kouması gerekir. Sonra .oturur ve teşehhüdü okur. Sonra kalkar ve bu rek´atte de Fâtihâ ve zammı sûre okur. Bundan sonraki rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atte ise muhayyerdir. Dilerse kıraatte bulunur; dilerse bulunmaz. Efdal olan ise kıraat etmesidir. Hulâsa´da da böyledir.

Mesbûk, dört rek´atli namazlarda, iki rek´ate yetişmiş olursa, yalnız kıldığı ifei rek´ati kıraatle kılar. Şayet, bunların birinde kıraati terk ederse, namazı fasid olur.

Hatta, imâm, ilk iki rek´atin kıraatini son iki rek´atte okur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, mesbûk kendisine yetişmiş ve uymuş olsa, bu durumda bile, yetişemediği iki rek´ati kılmaya kalkınca, yine kıraat eder. Eğer kıraati terk edecek olursa, namazı fasid olur. Vecîzü´I-Kerderî´de de böyledir.

Mesbûk, yetişemediği rek´atleri kılarken, Münferîd gibidir.

Ancak, şu dört hususta mesbûk, münferîd ( = namazı tek başi-ruı kılan kimse´ gibi değildir :

1- Bu durumda, ne mesbûk başka bir imâma´ uyabilir; ne de mesbûk´a uyulabiJir. Bunlar caiz değildir.

Mesbûk, diğer bir mesbûk´a uymuş olduğunda, okusa da oku-znasa da uyan mesbûk´un namazı fasid olur; imâm olanın namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na ise, bir şey olmaz. Bahrür-RâıVla da böyledir.

Aynı halde olan iki mesbûk´tan birisi, yetişenıeyip kazaya bıraktığı miktarın kaç rek´at olduğunu unutmuş olsa da, diğer mes-bûka uymadan, onun yaptığım yapsa namazı sahih olur. Hulâsa´-da da böyledir.

Mesbûk, secde eden imâma, sehiv secdesi yapıyor zannı ile, o secdede tâbi olsa, sonradan da onun sehiv secdesi olmadığı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı anlasa, bu husustaki iki rivayetten meşhur olanı, bu mesbûkun r\mnsmniT% bozulmuş olduğudur. Çünkü, münferid yerinde iken, iktidâ etmiş olmaktadır. Fakîh Ebûll-Leys ise : «Bu zamanda, bu halden dolayı namaz bozulmaz.» demiştir.

Fakat, mesbûk bu durumda, o secdenin sehiv secdesi oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu anlamazsa, namazı fesada gitmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Muhtar olan da budur ve fetva da buna göre verilir. Ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bul edilmiş o´an da budur. Guyasiyye´de de böyledir.

İmâm beşinci rek´ate kalkmış, mesbûk da bu halde imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymuş olsa, eğer imâm dördüncü rek´atin başmda oturmuş ise, mesbûkun namazı fesada gitmiştir; eğer imânı oturmamışsa, imâm beşinci rek´ati secde ile kayıtlamadıkça, mesbûkun namazı fesada gitmez. Bu durumda imâm, besinci rek´ati secde ile kayıtlayınca, hepsinin namazı da fesada gider. .Fetevâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

2- Mesbûk, kılmakta olduğu namazı kesmek niyyeti ile yeni(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den tekbir alsa, katiyyetle —önceki namazı bozmuş ve yeni bir namaza başlamış olur. Münferîd ise böyle değildir.

3- Mesbûk, kılmadığı rek´atleri kılmak için ayağa kalkmış olsa, imâmın da üzerinde o namaza başlamadan önce sehiv secdesi bulunsa da, ondan dolayı secde etse; mesbûk, kıldığı rek´ati secde ile kayıtlamadan önce, döner ve ijnâmla birîikte o secdeleri yapar. Eğer dönmez ise, namazının sonunda, o sehiv secdelerini yapması lâzım gelir. Münferîd ise, bunun hilafına, başkasının sehvinden dolayı secde etmez.

4- Mesbûkun, teşrik tekbirlerini getireceği hususunda itti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fak vardır. İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ ´ye göre, münferîd bu tekbir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri getirmez. Fethü´I-Kadîr´de de böyledir.

Mesbûk, sehiv secdelerinde, imâma tabi olur; selam da tabi olmaz. Teşrik tekbffcrüerinde ve telbiyede de tabi olmaz.

Mesbûk, selamda ve telbiyede imâma tabi olursa, yani bu hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerde ona uyarsa, namazı bozulur. Eğer tekbirde, mesbûk oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu bildiği bir imâma tabi olursa namazı bozulmaz. Şemsül-Eim-nre Serâhsî bu görüşe meyletmiştir. Burada tekbirden murat, teş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rik tekbirleridir. Bahrü´r-Râik´ta da böyledir.

İmâm, tilavet secdesini hatırlar ve onu kaza etmek için dönerse, eğer mesbûk rekatinü secde ile kayıtlamamişsa, öylece bırakır ve imâma tabolarak, tilavet secdesini yapar.

Mesbûk, sonra kazasına devam etmek için kalkar. Eğer dönüp imâmla birlikte o secdeyi yapmazsa, mesbûkun namazı fesada gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)der.

Ve eğer mesbûk, rek´atini secde ile kayıtladıktan sonra, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma tabi olursa, bir rivayete göre namazı fasid olur; diğer bir riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yete göre ise, imâma tabi olmazsa, namazı fasid olur. Asi isimli ki-tabda ise : «Namazı fasid olur.» rivayeti vardır. Bu husus, Fethül-Kadîr´de, Bedâi´de, Tatarhânivye´de, Tahâvî´de, Muzmarât´ta, Se-rahsî´nih Mebsût Şerhi´nde, Sirâcü´l-Vehhâc´da ve Hıüâsa´da da böyledir.

İmâm, tilavet secdesini iade etmemiş olsa, mesbûkun na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı sahihtir. Bu durumda mesbûk için lâzım olan namazının, ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zaya kalan kısmını tamamlamaktır. Tatarhânivye´de de böyledir.

İmâm, secdemi sulbiyeyi (=namazın unutmuş bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu secdesini) hatırlasa ve onu yapmak için dönse, mesbûk. da ona tabi olur. Mesbûk, bu durumda imâma tabi olmazsa, namazı bozulur.

Eğer mesbûk, rek´atini secde ile kayıtlamış olursa, bütün ri-vâyetlsrde namazı bozulur; dönsün veya dönmesin fark etmez.

Bu hususta asîolan : Mesbûk, infirâd ( = tek başına olma) ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimle imâma uymuş veya iktfdâ ( = imâma uyma) yerinde infîrad eylemişse namazı bozulur. [41]

 

Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-16-2009, 16:36   #2
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Lâhık :

Lâhık : Önce imâma uyup, sonra uyku, abdestinin bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ve, izdiham gibi sebeplerle, namazının bir kısmını kılmayıp da, sonra yine imâma iltihâk eden kimse demektir.

Bu kimse, zayi ettiği namazı kılarken, sanki imâmın arkasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da imiş gibi, okumadan kılar. Sehvetse de, sehiv secdesi yapmaz. Vecizül-Kerderî´de de böyledir,

îmâm, sehvinden dolayı secde yapsa, lâhık, mesbûkun hüâfma, üzerinde olanı kaza etmeden imâma tabi olmaz. Hulâsa´-da da böyledir.

Lâhık, abdestini tazeledikten sonra geri dönse, ona layık olan, evvela namazının kazaya kalan kısmı ile meşgul olmasıdır. Bu esnada, kıraat etmez ve fakat kıraat edecek kadar durur. Rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´ ye secdelerde de, imâmın durduğu kadar durur. Ancak, imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan daha fazla veya daha noksan durmuş olması da zarar vermez. Tahâvî .ŞerM´nde de böyledir,

Bir kimse (lâhık imâmla birlikte tekbir aldıktan sonra, imâm bir rek´at kılana kadar uyuşa fakat sonra uyansa, o lâhık, artık birinci rek´ati kılar. Her ne kadar, imâm ikinci rek´ati kılı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yor ise de. Zehiyre´de de böyledir.

Lâhık, imâmla kılmadığını kaza ile meşgul olmasa da, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce imâma tabi ve sonra da imâm selam vermeden Önce kaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya kaüanlarla meşgul olsa, bize göre namazı caizdir. Tahâvî Şer-hVnde de böyledir.

Lâhık olan misafir, imâmla birlikte kılamadığını kılar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, ikâmetle niyyet etse veya abdesti bozulsa da kendi şehrine girmiş olsa, o kimse, misafir namazını tamamlar. İmâm Züfer (R. A.) t buna muhaliftir. Ve bu hal, imâm namazını bitirdikten sonra olmuşsa, bu kaide geçerlidir. Fakat, bu halin meydana geldiği sı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rada imâm daha namazını bitirmemişse, o kimse bu namazı ittifakla dört rek´at kılar Musaffa´da da böyledir.

İmâm, dört rek´alit bir namazın ilk oturuluşunu unuta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak terk ettiği zaman, arkasındaki lâhık, uyumuş olur ve uyanır, veya abdesti bozulur ve sonra da gidip abdest alıp geri dönerse, bu sırada imâmda, bir rek´ati sebkat etmişse t=ileri geçmişse), bize göre, lâhık, oturulacak yerde oturmaz. İmâm Züfer (R.A.) ise, buna muhaliftir. Mesbûk da bu hükmün hilafmadir. Hulâsa´-da da böyledir.

Şu altı şeyin kazasında Mesbûk, Lâhik´a Muhal-ftir:

1- Kadınların erkeklerle aynı hizada olmasında,

2- Kırâatde,

3- Sehiv secdelerinde,

4- Ka´de-i ûüâda, birinci oturuşta), imâm bu oturuşu terk ettiği zaman,

5- Selam verirken, imâmın dıhk ile gülmesinde,

6- imâm, ikamete niyyet edince, mesbûk rek´atini secde i´e kayıtladığı zaman.

Zahırivye´de de böyledir.

Dört rek´atli bir namazda, birinci rek´ate yetişememiş o-lan bir kimse, kalan üç rek´atte de uyumuş olsa ve sonra uyansa´, uyumuş olduğu halde geçen rek´aüeri kırâatsiz olarak kılar. Son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra imâma mütâbaaten (=tâbi olarak* pturur ve kalkıp yetişe-memiş olduğu ilk rek´ati, kıraat ederek kılar; sonra da oturup ´ namazını tamamlar.

Bu kimse, iki rek´atte uyuşa da, bir rek´atte imâma yeti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şip yetişemediği hususunda şüphe etse,, şüphe ettiği o rek´ati, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın arkasında kılar. Hulâsa´da da böyledir. [42]



İmamet Ve Cemaat Konusu İle İlgili Bazı Meseleler


İmâmla cemaat arasında, namazın kaç rek´at kılındığı hususunda ihtilaf edilse ve cemaat: «Üç rek´at kıldırdın.» dese; İmâm´da : «Dört rek´at kıldırdım., dese; îmâm´m kanaati çok kuvvetli ise, cemaatin sözüne uyarak namazı iade etmez. Ancak, bu hususta yakîni yoksa, cemaatin sözüne uyup, namazı yeniden, kılar. ( = kıldırır.)

Bu hususta, cemaat arasında görüş ayrılığı çıksa ve bir kısmı : «üç rek´at...», bir kısmıda «...dört rek´at kıldı.» deseler, bu durumda, imâm hangi tarafta ise, tarafını tuttuğu adam bir kişi bile olsa, imâmın sözü alınır. Muhıyt´te de böyledir.

Bu durumda, imâmla beraber bir kişi bile olmadığı vakit, imâm da, cemaat de namazı iade ederler. Cemaat yine imâma uyar ve bu iktidal&n sahih olur. Muhıyt´te de böyledir.

Cemaatten birisi: «imâm üç rek´at kıldırdı.», başka biri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si de : «...dört rek´at kıldırdı.» dese, imâm da, cemaat de bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta şüphe içinde bulunsalar, bu durumda, imâma da, cemaate de yapacak bir şey- yoktur. Hulâsa´da da böyledir.

Bu durumda, noksan olduğu inancı ile, imâmın o namazı iade eylemesi, yani yeniden kılması (=kıldırmâsı) nıüstehap olur.

İrr-âm, üç rek´at kıldırdığı kanaatinde ûlsa da, cemaatten bir kimse de tam kıldırdığı kanaatinde bulunsa, bu durumda imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın cemaatle namazı yeniden kılması.gerekirken, tamam kılındı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı kanaatinde olan kimsenin, bu namazı iade etmesi gerekmez. Muhıyt´te de böyledir.

Cemaatten biri, namazın noksan kılındığı kanaatinde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa da, imâm ve cemaat bu hususta şüpheye düşseler; vakit varsa, ihtiyaten bu namazı iade ederler. Yeniden kılmasalar da üzerleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne bir şey lâzım gelmez. Ancak, cemaatten, iki kişi, namazın nok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san kılındığına kanaat getirirler ve bunu böyle haber verirlerse, imâm ve cemaat, bu namazı yemden kılarlar. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

İmâm, cemaatle namazı kılıp gittiği zaman, cemaatten ba-zuarı : «...bu öğ"e namazı...», bazıları da : «...ikindi namazı...» der(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse, eğer bu namaz öğle vaktinde kılınmışsa, Öğledir; ikindi vaktinde kıhnmışsa ikindidir. Eğer, hangi vakit olduğu belli değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, her iki taifenin namazları da caizdir. Zahîriyye´de de böyledir. [43]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:36   #3
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
6- NAMAZDA İKEN HADES VÂKİ OLMASI (=ABDESTİN BOZULMASI)

Bir kimsenin namazda abdesti bozulursa, yeniden abdest a ir ve Önceki kıldığı kısım üzerine, kalan kısmı bina eder. (= ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmı kılar.1 Kenz´de de böyledir.

Bina t=namazın kalan kısmım tamamlama) hususunda, erkekle kadın müsavidir. Muhıyt´te de böyledir.

Namazda iken, abdesti bozulma adeti olmayan kimse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını yeniden (ve baştan) kılar. Hidâye´de ve Kâfi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaz esnasında abdest bozulunca, isti´nâf (=namazı baştan başlayıp, yeniden kılmak) daha efdaldir.

îsti´nafın efdal oluşu, bazı alimlere göre, herkes hakkındadır. Bazıları ise: «Kat´iyyetie, yalnız başına namaz kılan kimseler için isti´nâf daha efdaldir.» demişlerdir.

Fakat, imâm ve muktedî, eğer yeni bir cemaat bulabilirler ise, isti´naf etmeleri (=baştan başlayıp yeniden kılmaları) daha ef(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daldir.

Eğer cemaat bulamazlarsa, önceki cemaatın sevabını ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumuş olmak için bina etmeleri, t=namazın kalan kısmını tamam-lamaları daha efdaldir ve üstündür. Fetvalarda sahih görülen ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vil de budur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. [44]



Binanın ( = Namazın Kalan Kısmım Tamamlamanın) Şartları


1- Binanın caiz olması için, lıades´in abdest afmayı gerektir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi; bu halin nadirâttan olmaması, semavî olması; kulun, bu ha-derte ve bu hadesin meydana geliş sebebinde kend´ isteğinin bu-hvnmanıasi şarttır. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

Bir kimsenin namaz içinde abdesti, idrarla, gâitle (=bü-yük abdestle), yellenmekle veya burun kanaması ile bozulduğu vakit, eğer bunlar kasden olmuşsa, namazı fesada gitmiştir. Bu na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda bina yapılamaz. (Yanî, abdest, yenilenip, namazın kalan kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı tamamlanamaz.)

Eğer bu kimse, abdesti kasden bozmamış olduğu halde, ab-destin bozulma şekli, guslü de gerektiriyorsa, Cşehvetle meninin çıkması gibi), o kimse, yine namazı bina edemez.

Abdeslin bozulma şekli, guslü değil de sadece abdesti icab et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirdiği halde, bu bozulma, inşânın kendi iradesi ile olursa, yine, namaz bina edilemez. Buna, İmâm Ebû Yûsuf (R.A. muhalefet etmiştir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, kendi kastı olmaksızın, kendisine, ağız dolusu kusuntu galebe çalarsa, o kimse, konuşmadan abdestini tazeler ve namazını bina eder. Kendi isteği ile kusarsa, namazım bina ede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz kılan bir kimseye, kendi fiilinin haricinde hades vaki1 os!a, (yani abdesti bozulsa); basma bir fındık değmesi ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya başka birisinin attığı taş veya benzeri . bir şeyin değip başını yarması veyahut da birisinin yarasına dokunup kanatması gibi) — Jmâm-ı A´zam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazını bina etmesi caiz olmaz. Tahâvî Şerhinde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir kimse namaz kılarken, damdan tuğla veya tahta düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se ve bu kimsenin başı yarılsa; eğer bunların düşmesi damdan birisinin geçmesi sebebi ile olursa, o kimse abdest alıp namazına devam eder. (Yâni, bina eder.) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), bu gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşe muhaliftir. Fakat, bu şeyler, bir kimsenin geçmesi sebebi ile düşmemişse, âlimlerimizden bir kısmı: «Bu kimse, yine namazını hi´âfsız olarak bina eder.» demişler; bir kısmı ise: «Muhay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yerdir, dilerse bina eder; dilerse baştan kılar.» demişlerdir. Sahih olan .da budur.

Bir kimse, bir ağacın altında bulunmuş olduğunda, ağaç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan bir meyve düşerek, bu şahısta bir yara açsa, hüküm yine böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. ´.

Namaz kılan kimsenin ayağına veya secde ederken alnı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na diken batsa ve bunda, kendisinin bir kastı olmadığı halde-, di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken batan yerden kanç çıksa, bu durumda, namazını bina eylemez.

Bİr kimseyi, eşek ansı soksa ve bundan dolayı o kimseden kan çıksa, hüküm yine böyledir.

(Bir kimse, hapşırmiş olsa da bu sebeple abdesti bozu!sa veya öksürse de, öksürüğün şiddeti ile kendisinden yel çıkmış olsa, bu durumda yine namazını bina etmez.» denilmiştir. Sahih olan da budur. Zahîriyye´de de böyledir.

Bir kadının taharet bezi, onu yerinden oynatması sebebi ile düşmüş ve kendi isteği olmadan bu bez ıslanmış olsa, âlimleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mizin hepsinin kavillerine göre, bu kadm namazım bina eâer. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu kadın bezi yerinden oynatması sebebiyle, namazım bina eder. Diğer imamlara göre, bu durumda namaz bina edilmez. Tebyîn´de de böyledir.

Eğer, bir kimsenin çıbanından kan akarsa, o kimse, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dest alır, kanı yıkar ve namazını bina eder.

Bir kimse, kanı akana kadar çıbanını sıkmış olsa veya .diz kapağında çıban olsa da, secde ederken dizlerine çöktüğü için, bu çıban parçalanıp açılsa; bu hâl, kasden abdest bozma yerinde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için, o kimse, kıldığı namazının üzerine, kalan rek´atleri bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na edemez. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse namaz kılarken bayıldığı veya cinnet getirdiği, delirdiği veyahut da kahkaha ile güldüğü ve yine namaz içinde bu hallerden kurtulduğu zaman, abdest alır ve namazına kaidığj yerden devam eder.

Kczâ, namazda uyuyup, ihtilâm olan kimsenin; namazım guslettikten sonrabina etmemesi müstahsen görülmüştür.

Bir kimse, namaz içinde kadının fercine baktığı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit, inzal vaki olursa gusledip namazım bina edemez.

Veya, namaz kılan bir kimsenin elbisesine dirhem miktarın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan fazla sidik saçılsa, o kimse hemen dönüp onu yıkar. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, zâhirü´r-rivaye´ye göre, namaz bina olunamaz. Tahâvî Şer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hi´nde de böyledir.

2- Binanın caiz olmasının şartlarından biri der namaz da abdesti bozulan kimsenin, hemen dönüp hiç beklemeden abdest almaya g´.tmesidir.

Hatta, namaz kılan bir kimse, abdestsiz bir rükün eda etse v>j-ya olduğu yerde, bir rükün eda. edecek miktarda beklese, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulur.

Namaz içinde abdesti bozulan kimse, abdest a!maya giderken Kur´ân okumuş olsa, namazı bozulur; fakat abdest aldıktan sonar, geri dönerken Kur´ân okusa, namazı bozulmaz. Bunun aksini söy-liyenler de vardır. Yanî bunlar: «Abdest almaya giderken Kur´ân okusa, namazı bozulmaz da, gelirken okursa bozulur.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Sahih olan ise, herîki durumda da, bu kimsenin namazının bozulacağıdır.

Abdest almaya giderken, teşbih ve tehlîî etmek (^sübhâna1-lah ve Iâüâhe illALLAH demek) esahh olan kavle göre, binaya manî değildir. Tebyîn´de de böyledir.

Bir imâmın, rükû´ esnasında abdesti bozulmuş olsa ve bu durumda, başını kaldırıp «semi´ALLAHü limen hamiden» dese; veya secdede abdesti bozulunca, başını kaldırırken «ALLAHü Ekber» ´dese; eğer, namaz kılan kimse, bunları söylemekle., rüknün edası(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kasdediyorsa, onun namazı tamamen bozulur. Bunları söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mekle, rüknün edasını kasdetmemesl halinde ise, bu hususta, Ebıı Hanîfe CR.A.) ´den iki rivayet vardır. Kâfî´de de böyledir.

İmâmın, secdede abdesti bozulur ve «ALLAHü Ekber» di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yerek, başım secdeden kaldmrsa, namazı bozulur. Fakat, tekbir getirmeden doğrulursa, namazı tamamen bozulmaz; kendi yerine birisini imâm olarak geçirir. Vecîzü´l-Kerderî´de de böyledir.

Bir kimse, namazda uyuşa ve uyurken abdesti bozulsa ve o kimse abdesti bozulur bozulmaz uyansa ve uyanınca hemen abdest alsa namazını bina eder.

Uyanınca, bir müddet bekleyip, hemen abdest almaya gitmeyen kimsenin namazı, tamamen bozulur. Mi´râcü´d-Dirâye´de de böy-ledeir.

3- Binanın caiz olmasının şartlarından biri de, abdesi bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulunca, namaza mani bir harekette bulunmamaktır.

Çünkü, namaz kılan kimsenin, şayet abdesti bozulmamış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)saydı, namaza mani olan bu işlerin hiç birini yapamazdı.

Veya, namazda abdesti bozulan kimsenin yapacağı iş, yapıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması zarurî olan işlerden olmalıdır.

Namaz içinde abdesti bozulan bir kimse, konuştuğu veya ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti kasden bozduğu veya kahkaha Üe güldüğü veya yiyip içtiği veyahut da bunlara benzer şeyler yaptığı zaman, o kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olmaz.

Keza, namaz içinde aklî muvâzenesini kaybeden veya üzerine baygınlık gelen veya cünüp olan bir kimsenin, bu durumlarda, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olmaz.

Keza, namaz içinde bir kadının fercine bakmasından dolayı menisi gelen kimsenin de, namazını bina etmesi caiz olmaz. Tehâ-vî Şerhi´nde de böyledir.

Namaz içinde abdesti bozulan kimse, muhtaç olduğu su(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yu isteyerek veya kuyudan su çekerek abdest alır ve namazını bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eder,

İstincâ ederken avret mahalli açılan bir kimsenin, namazını bina etmesi batıl olur. Fakat bu kimse, istincâsım, elbisesinin al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tından gizlice yaparsa, namazını bina edebilir, Bedâi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaz kılan kimsenin abdesti bozulduğu zaman, hemen abdest almaya gider. Bu esnada, abdest alan kimse, avret mahalli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni açar veya avret yeri o kimsenin kasdı olmadan açılırsa, bu durum hakkında Ebû Ali en-Nesefi: «Bu kimse, eğer örtünme. imkanı bulamamışsa, namazı tamamen bozulmaz.» demiştir. Ni-hâye´de de böyledir.

Bacaklarım abdest için açan kadının namazı, batıl oku-. Sahili olan da budur.

Namaz içinde abdesti bozulan kimse, abdest aldığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, abdest azalarını üçer defa yıkayarak, başını kaplama meshe-derek, nıazmaza, istüışak ve diğer sünnetlerini yerli yerinde yaparak abdestini alır. Sahih olanda budur.

Fakat bu kimse, abdest azalarını dörder defa yıkarsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı yeni baştan kılar. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Namazda iken abdesti bozulan bir kimseye, su, uzakta ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya su kuyusu, yakında bulunursa, bu kimse muhayyerdir; zahmeti en az olanını seçer; dilerse suya gider, dilerse kuyudan su çeke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek abdestîni tazeler. Kuyudan su çektiği zaman, namazını bina etmez; yeniden kılar. Sahih olan budur. Muzmarât´ta da boyîeçlir. Muhtar olan da budur.

Namaz kılarken abdesti bozulan bir kimse, evinde su var iken onunla abdest almayıp, abdest almak için havuza gider ve bu durumda, evi de havuzdan yakın olursa; eğer, aralarındaki mesa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fe iki saf miktarı ise, namaz —tamamen bozulmuş olmaz. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, havuz ile ev arasındaki uzaklık farkı, iki safdan- fazla ise, bu kimsenin namazı tamamen bozulur; onun üzerine, namazın kalan kısmım bina edemez.

Bu kimsenin evinde su olsa da, abdestini havuzdan almak bu kimsenin âdeti olsa, veya bu kimse, evde su olduğunu unutarak havuza gitse ve orada abdestini alsa, namazını bina eder. Hulâsa´-da da böyledir.

Namazda abdesti bozulan kimse, havuzun başında yer ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu halde oradan, daha ileriye geçtiğinde eğer bu geçiş, yerin dar olması gibi bir sebepten dolayı olmuşsa, namazını bina eder; aksi takdirde bina edemez. Vecîzü´l-Kerden´de de böyledir.

Namazda abdesti bozulan kimse, abdestini aldıktan son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra, başına mesh .etmediğini hatırlayarak gidip başını meşhetse, bu durumda, namazım bina etmesi caiz olur. Fakat, Önce hatırîaya-maz da namaza durduktan sonra hatırlarsa, gidip başını mesheder ve namazım yeniden kılar. Hulâsa´da böyledir.

Bir kimse, elbisesini unutmuş olsa da, dönse ve eibisesi-ni giyse, namazı yeniden kılar. Tatarhânlyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, mescitte abdesti bozuüsa ve dışarı çıkıp içinde su olan bir kaptan abdestini alsa ve o kabı da namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı´ yere götürse, eğer kabı bir eliyle götürmüşse, namazını bina eder. Muhıyt*te de böyledir.

Namazda iken abdesti bozulan kimse, abdest almak için evine gelse de, kapıyı kilitli bulsa, onu açıp abdestini alır. Çıkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ca da,´hırsız korkusundan dolayı kapıyı kitlerse, namazım bina et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz olur; böyle bir korku yoksa, bina etmesi caiz olmaz. Tstarhâniyye´de de böyledir.

Namazda abdesti bozulan kimse, abdest alacağı kabı dol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)durur ve onu tek eliyle taşırsa,, namazını bina eyler. îki e´iyle ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şırsa, bina etmesi caiz olmaz. Cevheretü´n-Neyyitre´de de böyledir.

Namaz kılan kimseye, namazın cevazına mani bir pislik isabet ederse, onu yıkar. Şayet o pislik, hariçten isabet etmişse, o kimse namazı bina eylemez. Buna İmânı Ebû Yûsuf (R.A.) mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)haliftir. Pislik -eğer kendisinden isabet etmişse, o kimse namazım bina eder. Tebyîn´de de böyledir.

Elbisesine pislik bulaşan, kimse, o saat onu çıkarıp başka bir elbiseyi giyme imkânına sahipse, o kimsenin öyle yapıp, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olur.

Eğer, o saat çıkarıp, başka elbiseyi giyme imkânı olmaz ve o pis elbise ile bir rükün eda ederse, bil-iemâ namazı bozulur. Eğer, namazdan bir cüz eda etmeden, öylece bir müddet beklemiş olsa bile namazı bozulmaz. O saat çıkarma mümkün olduğu ve başka bir elbisesi de bulunduğu halde çıkarmamış ve bu durumda, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazdan da bir cüz kılmamışsa, bu hal hakkında, arkada şiarımızın ihtilâfı vardır. Ebû Hanîfe (R.A.) ile Ebû Yûsuf (R.AJ: «Bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulur.» demişlerdir. Muhiyt´te de böyledir.

Bir kimsenin namazda abdesti bozulmuş olsa, hemen dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ner abdest alır. Bu abdestini kasden bozarsa, bu kimsenin, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bina etmesi caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

4- Binanın caüz olmasının şartlarından biri de, iük abdesti-. nin bozulması üzerine alacağı ikinci abdestinin bozulmasını gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiren bir halin bulunmamasıdır. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

Mestlerinin üzerine meshetmiş olan bir kimsenin, namaz içinde abdesti bozulsa da, abdest almak için gitse ve abdest a[ır-ken mesh müddeti bitse, namazını yeniden kılar. Sahih olan da budur.

Teyemmümle namaz kılmakta olan bir kimsenin, abdesti na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz içinde bozulsa, abdest almaya gidince de su bulsa, bu kimse de namazını bina edemez. Özürlü kadın da böyledir; yani, özürlü kadın namaz kılarken abdesti bozulsa da, abdest almaya gidince özrü bitse, bu kadın da namazını bina eyîiyemez. SeraJısî´nin Mu-hıyt´inde de böyledir.

Sargısının üzerine meshetmiş ol anın, yarası iyileşir veya yarası kanayanın, namazının vakti çıkarsa, bunlar da namazlarını yukarıdaki gibi bina edemezler. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Binnm caiz olmasının şartlarından biri de, imâma iktida etmiş olan kimse, namazda abdesti bozulduğu vakit, abdestini ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niler ve imâm namazını bitirmeden ve arallannda iktidaya mani bir hâl olsa bile imâma dönmesidir.

Eğer, imâm namazı bitirmişse,, bu kimse, kendi başına nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını bina eder; imâma dönmez. Bu durumda imâma dönerse, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının bozulup bozulmayacağı hususunda ihtilâf vardır. Eğer, imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la aralarında bir mani yoksa, dönmeksizin olduğu yerden imâma uyar. Bahrû´r - Râık´ta da böyledir.

Namazı yalnız başına kılan kimse, abdest aldıktan sonra, namazı tamamlama hususunda, evi ile namaz kıldığı yer arasında muhayyerdir; fakat, namaz kıldığı yere dönmesi efdâldir. Kâfî´de de böyledir.

îmâm da, yalnız kılan gibidir. Yerine geçirdiği imâm, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bitirmemişse, dönüp ona uyar; bitirmişse, kendi başına na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina eder. Vikaye Şerhi´nde de böyledir.

5- Binanın caiz olmasının şartlarından biri de, abdesti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulan kimse, sahibi tertfb ise, abdesti bozulduktan sonra, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde bulunan kaza namazını hatırlamamasıdır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

6 - Binanın ceÜz olmasının şartlarından biri de, namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmakta olan imâmın abdesti bozulursa, kendi yerine (imamlığa) ehil olmayan bîrini geçirmemesidir.

Bu imâm, şayet yerine bir kadını veya bir çocuğu geçirmiş o-lursa, namazını yeni baştan kılar. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eyliyemez. [45]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:38   #4
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
İstihlâf

İstihlâf : Namaz içinde, her hangi bir sebepten dolayı, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın kendi yerine, başka birini geçirmesi demektir.

Namazın binasının eaiz olduğu her yerde imâmın da ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine bir başkasını geçirmesi caizdir.

Namazın binasının sahih olmadığı yerlerde ise, istihlâf yoktur.

Başlangıçta, imâm olmaya elverişli olan her şahsın, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın abdesti bozulunca, onun yerine geçip imâm olması da elve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rişlidir.

Başlangıçta, imameteelverişli olmayan kimsenin, imâmın ha-desi halinde, onun yerine geçmesi de doğru olmaz. Muhryt´te de. böyledir.

İstühlâfın Şekli:

Namazda abdesti bozulan imâm, burnunun kanadığı zannını vermek için, elini burnunun üzerine koyarak ve eğilerek geriyo çekilir; arkasındaki saftan birini, öne geçirir. Ve bu işi, konuşa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak değil de, işaretle yapar. Sahrada, safları geçmeden; camide ise, daha dışarı çıkmadan, imâmın, yerine bir başkasını geçirme hak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kı vardır. Tebyîn´de de böyleedir.

imâmın abdesti bozulduğu zaman, yerine, safları birbi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine muttasıl olduğu halde, mescidin dışından birini geçirmesi sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olmaz. Ebû Hanîfe (R.A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.)un görüşlerine göre, bu durumda, cemaatin namazı bozulur, imâmın namazının, bozulup bozulmayacağı hususunda ise, iki rivayet vardır. Esahh olan, onun da namazının bozulacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhan´da da böyledir.

îmâm için evla olan, mesbûku yerine geçirmemesidir. Şayet imâm, mesbûku yerine geçirmek isterse, münasip olan, onun kabul etmemesidir. Kabul etmiş olursa, bu da caizdir. Za-hîriyye´de de böyledir.

İmâm, mesbûku öne geçirirse, mesbûk da imâmın bırak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tığı yerden başlar. Selâm verme vaktine gelince, mesbûk, bir mü4riki öne geçirir. Müdrik, cemaatle birlikte selâm verir.

Namazı tamam olduğu zaman imâm, kahkaha ile güler, kas-den abdestini bozar, konuşur veya mescidden çıkarsa, hem ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disinin hem de cemaatin namazı tamamen bozulur. Birinci imâma gelince eğer o namazım kılıp bitirmiş ise, onun namazı bozulmaz, şayet bitirmemiş ise, onun da namazı bozulur. Sahih olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Hidâye´de de böyledir.

İmâmın abdesti, namaz içinde rükûda bozulmuşsa, yeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne geçirdiği imâma, parmağını, dizinin üstüne koyarak işaret eder.

Eğer, namazı secdede bozulmuş ise, parmağını alnına koyarak işa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ret yapar. Eğer, okurken bozulmuş ise, parmağını ağzına kor.

Şayet, geride bir rek´ati kalmışsa, bir parmağı ile; iki rek´at kalmışsa iki parmağı ile işaret" eder.

Tilavet secdesi için, parmağını, alnına ve ağzına koyarak işâ-rette bulunur. Sehiv secdesi için ise, parmağım, kalbinin üzerine koyar. Zahîrüyye´de de böyledir.

îmâm, bu işaretleri, yerine geçirdiği adam durumu bil-catyorsa yapar; şayet durumu bilen birisi ise, bu işaretleri yapma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına hacet kalmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, dört rek´atli bir namazda bir imâma uysa, imâmın da abdesti bozulsa ve yerine bu kimseyi geçirse; eğer bu şahıs, imâmın kaç rek´at kıldığını ve geride kaç rek´at kaldığını bilmezse, bu kimse, bu durumda, dört rek´at namaz kılar ve ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yaten her rek´atte de oturur. Fetâvâyi Kâdîhan´m Mesbûk Bölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)münde de böyledir.

Namaz içinde abdesti bozulan imâm, yerine bir lâhıkı ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çirmiş olsa; lâhık, cemaate işaret ederek noksanını tamamlar ve sonra cemaatle namaza devam eder. Şayet böyle yapmaz ve kendi üzerinde bulunanı tehir edip, imâmın bıraktığı yerden devam ederse; selam verme yerine kadar varır ve burada, yerine başka birini geçirir; bu yeöi imâm da cemaatle selam verir. Bu, bize gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re caizdir. Muzmarât´ta da böyîedeir.

Namazda abdesti bozulan imâm, mescidden çıkmadıkça veya yerine başka birini getirip de, o kimse, imâm makamında ce-caate imâm olmaya niyyet etmedikçe veya cemaat, bir başkasını imâmın yerine geçirmedikçe, imamlık hakkına sahiptir. Hatta, bu hallerden biri bulunmasa da. abdesti bozulan imâm, mescidin bir tarafında abdest alsa ve cemaatte onu beklemiş olsa, imâmın yeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne dönüp, onlarla beraber namazını tamamlaması caiz olur.

Eğer, yerine bir imâm geçirmez, cemaatte bu işi yapmaz ve imâm mescidden çıkarsa, cemaatin namazı fesada gider. îmâm ise, abdestini alıp, namazım bina eder; çünkü imâm, kendi nefsinde, rnünferîd (tek başına namaz kılan) gibidir. Mumyt´te de böyledir.

Şayet, bir kimse, kendiliğinden, abdesti bozulan imâmın yerine geçer ve imâm mescidden çıkmadan Önce, imâmın yerine durursa, bu da caiz olur. Fakat, o şahıs, mihraba varmadan, imâm mescidden çıkarsa, o şahsın da, cemaatin ´de namazı bozulur; ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceki imâmın namazı ise bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

İmâmın ardında tek bir şahıs olduğu zaman, imâmın ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti bozulmuş olsa, imâm tayin etse de, etmese de, o şahsın imam olacağı açıktır.

Abdesti bozulan imâm, bir şahsı, cemaat de, başka bir şahsı ileri geçirse, asıl olan, imâmın ileri geçirdiği şahıstır. Ancak, cemaat, imâmın öne geçirdiği şahıstan daha önce, kendilerinin öne geçirmiş oldukları imâma uymuşlarsa, bu durumda imâm, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin Öne geçirdiği imamdır.

Eğer, cemaatten ayrı ayrı topluluklar, ayrı ayrı birer imâ- , mı öne geçirmişlerse, bu durumda, sayıca çok olan topluluğun ile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri, geçirdiği imâma itibar olunur. Topluluklar sayıca müsavi ise(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler, hepsinin de namazları bozulur.

Öne, iki kişi geçecek olsa, hak, daha önce imâmın yerine varanındır. Bu iki kişi, imâmın, yerine aynı anda varır ve cemaatin bir kısmı birine, diğer kısmı da-öbürüne iktida ederlerse, cemaat-. ten, daha çoğunun uymuş olduğu tarafın namazı sahih olur; az olan tarafın ise, namazı fasid olur. Cemaat, sayıca müsavi olduğu takdirde, tercih mümkün olmadığından, her iki tarafın namazları da sahih olmaz. Tebyîn´de de böyledir.

Abdesti bozulan bir imâm, son safta bulunan bir şahsı ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine geçirse ve sonra mescidden çıksa; eğer, imâmın yerine geçir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği kimse, o esnada imamete niyyet ederse; imâm olmuş olur. Bu durumda, önceki imâmın durduğu yerle, yeni imâmın arasında olanlarla, sağ ve sol tarafında bulunanların namazları bozulur. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, bu kimse önceki imâmm makamına varınca, imamete niyyet eder ve bu şahıs mihraba varmadan, önceki imâm mescidden çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olursa, hepsinin de namazı bozuümuş olur.

Bu durumda, imâmın yerine geçen şahsin ve cemaatin, nanıazlaıının caiz olmasının şartı, imâmın yerine geçen şahsın, imâm mescidden çıkmadan önce mihraba varıp, imâmın yerine clurmasıdır. Bahrü´r-Râik´ta da böyledir.

Abdesti bozulan imâm, yerine birini geçirdiğinde, o şah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sın da abdesti bozulur ve o da yerine bir başkasını geçirirse, bu durum hakkında Fudalî : «Önceki imâm mescidden çıkmamış ve üçüncü imâm da imâmın yerine varmamışsa, bu caiz olur. Durum, sanki o şahıs kendi nefsini öne-geçirmiş veya önGeki imâm onu öne geçirmiş gibi olur; böyle olmaz ise caizâ olmaz.» demiştir. Hulâsa* da da böyledir.

Bir imâmın, namazda abdesti bozulsa ve yanında da hiç kimse bulunmasa, bu durumda bir adam gelip cemaat olana ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar, o imâm mescidden çıkmaz. Ve sonra çıkar. İkinci adam, ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kadaşlarımıza göre, birincinin halifesi C= yerine geçirdiği kimse) olur. Zahiriyye´de de böyledir.

Bir imâm, namazda kıraatten (= Kur´ân okumaktan) aciz kaldığı zaman, yerine birini geçirir. Bu, namaz caiz olacak kadar okuyamadığı veya utanmak veyahut korku arız olduğu zaman olur; unutmaktan dolayı böyle yapılmaz. Fakat, imâm, namaz caiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak kadar okumuşsa, yerine hiç kimseyi geçirmez; rükû´a varır ve namazına devam eder. Şayet, bu durumda yerine başkasını geçir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, namaz fasid olur. Çünkü, böyle yapmaya ihtiyaç yok-U*ı\ Tebyîn´de de böyledir.

îmâm, okumayı unuttuğu zaman, yerine birini geçirmesi asla caiz olmaz. Bunda icmâ´ vardır. Aynî´de de böyledir.

Bir misafir, diğer bir misafire uyduğunda, imâm olan mi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)safirin abdesti bozulur ve yerine, bir mukimi imâm olarak geçirir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, arkasındaki misafir, namazını dörde tamamlamaz; iki rek´atte sslam verir. Şayet yerine, misafir olan birini geçirir ve bu şahıs da ikâmete niyyet ederse, arkasındaki cemaat içinde bulunan misafir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler, namazlarını tamamlamazlar. Serâhsî´nin Mıüuyt´inin Müsafİ-rin Namazı BÖlümü´nde de böyledir. [46]



Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler :


Abdestim bozuldu zannı ile mescidçlen çıkan bir kimse, sonra abdestinin bozulmadığını anlasa, namazını kılmaya yeniden baştan başlar. Bu şahıs, mescidden çıkmamışsa, namazını bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eder, (Geride kalanını kılar.) Hidâye´de de böyledir.

Yukarıdaki durum,-bir kimsenin, namaza abdestsiz başla-dığmı veya mesh müddetinin bittiğini sanmasmm veya teyemmümlü iken serabı görüp de su zannetmesinin veya tertib sahibi ise, öğle namazında iken sabah namazını kılmadığını sanmasının veya elbisesinde bir kırmızılık görüp de onu pislik zannetmesinin hilâfınadır; bu hallerde hakikati anlayıp geri dönse, namazı bozulur; bina caiz olmaz.

Ev, namazgah ve cenaze namazı kılman yerler de mes-cid hükmündedir. Sahradaki saflar da mescid hükmündedir.

Bir kimse, imamlık için öne geçmiş olsaf eğer önünde sütre yoksa, arkasındaki safların mesafesine itibar olunur. Eğer önünde sütre varsa, hudut sütredir. T&byîn´de de böyledir.

Bir kimse, yalnız başına namaz kılıyorsa, secde yeri, mes-citldc olduğu gibidir. Sağı, solu ve arkası da böyledir. Yani, bu me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)safeler kadar olan mesafe, mescid hükmündedir. Muhıyt´te de böyledir.

Kadının, musallada namazgâhda) abdesti bozulsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı fasid olur. Çünkü, musallanın mescid hükmünde olması sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dece erkekler hakkındadır. (Yani kadın burada namazını bina edemez.) Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimse, abdestinin bozulacağından kor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kup, namaz kıldığı yerden ayrılsa ve sonra da abdesti bozulsa, o kimsenin, namazım bina etmesi hakkı yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. [47]



Namazı Bozan Bazı Haller :


1- Sabah namazını kılarken güneşin doğması,

2- Cum´a namazını kılarken, Ükndi vaktinin girmesi,

3- Yara iyileştiği için sargının düşmesi,

4- Özürlü bir kimsenin namaz içinde— özrünün sona er(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi,

5- Ümmîniıı, imâmın yerine geçmesi,

6- İmâ ile namaz kılanın, rükû´ ve secdelere gücü yetmesi,

7- Mestleri üzerine meshetmiş olarak, namaz kılmakta olan bir kimsenin, namaz içinde mesh müddetinin bitmesi,

8- Teyemmümle namaz kılmakta olan kimsenin namaz esmişinda su bulması,

9- Ayaktaki mestlerin, amel-i yesirle (kolaylıkla çıkması,

10- Üromî´nin, bîr sûreyi düşünerek okuyabilmesi,

11- Ümmî´nin namaz içinde dinleyerek, Kur´ân ezberle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, gibi hallerde namaz bozulur.

Teyemmümle namaz kılmakta iken, su bulan bir kimse, onu kullanmaya gücü yetmezse veya onu kullanmaya imkân bula(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazsa namazı bozulmaz,

Bir kimsenin, mestleri geniş olduğu için, zahmetsiz çıkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, abdesti bozulur. Fakat, mestler zor bir fiil ile çıkarsa, namazı tamamdır.

Ümmî, Kur´ân okuyan bir kimseden, fazla meşgul ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan Kur´ân okumayı hakikaten öğrenirse, namazı tamamdır. Bu hüküm, ümmînin, namazı münferiden kıldığı veya imâm oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu zaman geçerlidir. Böyle okursa, ümmînin imameti caiz olabilir.

Fakat, ümmî, güzel Kur´ân okuyan bir kimsenin arkasında na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kıldığı zaman, —Kur´ân öğrenirse— umuma göre namazı fa-sid olur. Ebû´I - Leys ise, o ümmînin, namazının bozulmadığı görü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şünü seçmiştir: Tebyîn´de de böyledir. Sahih olan da budur. Zahl-rîyye´de de böyledir.

12- Çıplak bir halde namaz kılan kimse, temiz ve kendisi ile namaz kılmak aciz olacak kadar elbise bulursa, namazı bozulur.

13- Pis bir elbise ile namaz kılmakta olan bir kimse, o ne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)caseti temizleyecek bir imkân bulur veya bu imkânı bulamaz fakat elbisesinin dörtte biri veya daha fazlası temiz olur ve bununla ör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tünmesi mümkün olduğu halde, o şahıs bunları yapmazsa, namazı bozulur.

14- Teyemmümlü olarak namaz kılmakta olan bir kimse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz esnasında su bulur ve kullanmaya da gücü yeterse, namazı bozulur.

15- Sahib-i tertib olan bir kimse, namaz kılarken, geçirmiş olduğu bir namazı hatırlarsa namazı bozulur.

16- Abdestli bir kimse, teyemmümiü bir imamın arkasında namaz kılarken suyu görürse veya bu kimse, imâmın sahib-i tertip olduğunu ve onun da bir fâitesi (= kazaya kalmış namazı) bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunduğunu hatırlarsa, sadece, o muktedîniıı namazı bozulur; bâlıl olur. Tebyîn´de de böyledir.

Bu durumlarda, naınaz batıl olduğu zaman, bu namaz, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fileye çevrilmiş olmaz. Yalnız, şu üç yerde btı namazlar, nafileye çevrilmiş olur´

Tertip-sahibinin, «--namaz esnasında™ kilau^viığı bir na-mazi hatırlaması hailinde,

Sabah namazını kılarken güneşin doğması halmd´e/

Cum´ayı -kılarken ikindi vaktinin girmesi halinde, Cevheretü´n - NeyyâreMe de böyledir.

Pis elbise İle namaz k»J arken, onu temizleyecek bir şey bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kimsenin namazı bozulur.

Bir kisfse, keza namazı kılarken tulü´., zevfcl, gurup gibi kerahat vakti girerse, o namaz bozulur,

Bir cariye, baş örtüsüz namaz kılarken azad edilir ve : anda başmı Örtmezse, namazı bozı$m\

Bu mes´e!elerden herhangi biri, namaz kılan bir kimseye, —teşehhüd miktarı oturduktan sonra veya sehiv secdesi yaparken bile arız olursa, o kimsenin namazı bâtıl olur. Eğer bu İr-imâm ise, arkasındaki cemaatin namazları da batıl ölür.

Namazdan, selâmla çıkmış olan bir kimsenin üzerinde, i eecdesi bulunsa ve bu esnada mezkûr hallerden -birisi anz tâz: bu kimse, eğer sehvinden dolayı secde ederse, namazı batıl old^ sehiv secdesi yapmazsa, namŞzi batıl olmaz

Cemaatten, olan bir kimse, teşehhüd miktarı oturdukta sonra, imâmdan Önce selam verip namazdan çıkmış sonradan da bu şahsa, saydığımız haÜerden birisi arız olsa, sadece bu şahsın namazı batıl olur. Cemaatin —ve imâmın namazına bir şey ol-

Keza, imâm, sehiv için secde ettiği zaman, cemaatten olanlar, .sehiv secdesi yapmasalar; imâma da bu hallerden birisi, arız olsa, bu durumda, imâmın namazı bozulur; cemaatin namazı ise bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Tebyîn´de de böyledir. [48]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:39   #5
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
7- NAMAZI BOZAN ŞEYLER VE NAMAZIN MEKRUHLARI :

Namazı Bozan Sözler :


Namazda unutarak, kasden, hatâen veya bilerek, a/ veya çok konuşan kimsenin namazı bozulur,

Muktedînin, namazın ıslâhı için, oturacağı yerde, kalkan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma : «Otur», kalkacağı yerde, oturan imâma da : «Kalk» demesi veya namazın ıslâhı için olmayan, insanların sözlerinden herhangi biri iüe konuşmasa, bize göre namazı bozar. Ve bu namazların yeni baştan kılınması gerekir. Muhiyt´te de böyledir

Bu hâl (konuşma), son oturuşta, teşehhüd miktarı otur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan Önce olursa, namazı bozar. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Konuşmakla namaz; konuşmanın duyulacak kadar olması ile bozulur. Konuşma, başkaları tarafından duyulmasa, fakat sade(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce konuşan tarafından duyulsa yine namazı ifsad eder, bozar. Mu-Jııyt´t´e de böyledir.

Şayet, bir kimsenin konuştuğu, kendisi tarafından bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le duyulmazsa, harfler sıhhatli olsa bile, o kimsenin namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Zahidi´de de böyledir.

«Namazda, uyur halde de olsa, konuşunca na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz bozulur. Muhtar olan da budur.» denilmiştir. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Namaz kılan kimse, başkasına selam verirse namaz bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur.

Bu kimse, namaz bitti zannı ile selam verse yine namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur.

Bu kimse, namazda olduğunu unutarak selâm vermiş olsa, yi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne namazı bozulur.

Namaz kılan kimse, bir adamın verdiği selama, selamla muka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bele etmiş olsa yine namaz bozulur. Ebûl - Mekârim Şerhi´nde de de böyledir.

Bir mesbûk, imâmla birlikte selam verilir zannı ile» seSam verirse, namazı bozulur. Bu selam, kasden verilmiş olduğu için- de, namazım bina eylîyemez. Hulâsa´da, da böyledir.

Mesbûk, imâmla birlikte selam vermişse bakılır, eğer üzer rinde kalan rek´atleri hatırladığı halde selam vermişse, bu mes-bûkun namazı bozulur. Fakat, eğer üzerinde kalan rek´atleri unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak selam vermişse, bu mesbûkun namazı bozulmaz. Çünkü, unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak selam vermek, sahibini namazın hürmetinden Çıkarmaz. Ta-havî Şerhi´nde de böyledir.

Yatsı namazını kılan kimse, .teravih zannı ile Üd, rek´aj tamamlanınca selam verse; veya bîr kimse, cum´a namazı zannı ile öğle namazının ikinci rek´atinde selam verse; veya mukim olan bir kimse, misafir olduğu zannı ile iki rek´ati tamamlayınca selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se namazı bozulur; yeniden kılması gerekir.

Bir kimse, dördüncü rek´at zannı ile, ikinci rek´atte selam vermiş olsa, bu kimse namazına devam eder. Sonunda da sehvi için secde eder. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Selamı unutmak, eğer selam namazın aslında vaki´ ise, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın bozulmasını gerektirir; ve eğer, selam namazın vasfında va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki ise fesadını gerektirmez.

Bir kimse, namazdaunutarak, bir adama selam vermeyi kasdetse ve «es-selam» der demez, namazda olduğunu hatıriasa, o kimsenin selam vermesi, gerçekten münasip olmaz; bu kimse he-men susar. Fakat, yine de Bu kimsenin namazı bozulur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, selam niyyeti ile namazda müsafaha etse (= el sıksa), namazı bozulur. Çünkü o, manen konuşmaktadır. Bir kim-katriv karşıfok vereme?. Ancak,

Her iki ?Uucu duaya kui´-ı üTuw ´zşohböyiedu"

\Uu kirrısv:. bu iie. söylemiş oİsi aP Ki-´-rki göre, o km^ kui na

küan kilise ai-^sa dü peşi sıra «ol flos´. bo^uhnaz. ;!uüu.. k»´!biiiden´demesi daha Îiîi fViaktu". Hulâss´da da böy

us ona demesi,.olur,

am;îzda ,aksıraii,. «elhamdülillah» demezse, namazdan sonra ıi sahihtir.

Namaz kılan kimse,.r.;iktedî ise, imâma uymuş-t.aaks:i-´dığînda, gizli o.l-uak Jciıi olarak da «elhamdülillahdeme/. AiirnJerin kaviller: lİTnufrtöşî´de de böyledir.

Namaz kılan iki kişito;: bu-;, aksırsa da, namazın hanem(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den bir kimse de «y^riıansüke; bu duaya, namaz kılanla-t´îrt ikisi do´-âiîiin» we-e:er, ;jkiiran şahsın namazı Kus: diğcdniuki bozu^:rtaz. kendisi için duâ etine-

kişiden, birisi, namaz dışında

namni´ kıîan diğr.- şahıs danbozulmaz. Çünkü bu .-´:ucumda,

kendi jıofsine dua değildir» denilmiştir. Sirâcü´I-

Müktedî´nin, imâm tutulur tutulmaz, hemen o dakikada, onu açması mekruhtur. Çünkü, imâmın hatırlaması ve okumaya devam etmesi mümkündür..Bu durumda ise, muktedî, ihtiyaç ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, imâmın arkasında okumuş olur. Serahsî´nin Mühıyt´inde de böyledir.

İmâmın, kendisini başkasının açmasına meydan vermesi uygun değildir. Çünkü bu hâl, iurkasıhdakinin Kur´ân okumasına yol açmak olur ki, bu da mekruhtur. Eğer imâm, kifayet miktarı okumuşsa hemen rükû´a varmalıdır veya başka âyete intikai etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lidir. Kâfî´de de böyledir

Bir âyeti tekrar tekrar okumaya veya susup durmaya ilcâ denir. Nihâye´de de, böyledir.

Namazda olmayan bir kimse, imâma karşı kıpırdamış ve ona yol açmış ise, imâm da düşünüp hatırlamışsa, eğer imâm, onun yol açışı tamam olmadan okumasına devam ederse, namazı bozulmaz. Fakat, o kimsenin okuyuşuna uyarsa, imâmın namazı bozulur. Çünkü—burada— hatırlamak açışa izafe edilir. Mürâhıkm yol açışı da baliğin yol açışı gibidir. Namaz dışında olan kimseyi, imâma uyan birisi dinlemiş olsa ve bu muktedî, dinJlediği şeyle imâma yol açsa, bu durumda, hep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin namazı da bâtıl olur. Çünkü, telkin dışarıdan gelmiştir. Bah-rüRâık´ta da böyledir.

Namaz kılan kimseye, kötü bir haber verilse de o da : «in-nâ liUahi ve innâ ileyhi râci´ûn» dese veya sevinçli bir haber ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rilse de : «elhadü lillah» dese; bu kimse, eğer bunlarla, haberi ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirene cevap vermeyi kasdederse, namazı bozulur; fakat, cevap vermek kasdı ile değil de namazda olduğunu bildirmek kasdi ile bunları söylemişse, namaz bozulmaz. Bunda icmâ´ vardır. Serah-dfrtin Mühıyt´inde de böyledir.

Namaz kılmakta olan bir kimseye, hayreti mucip bir ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber verilse ve o da : «SübhânALLAHi velhamdülıllahi ve lâ ilahe il-lALLAHü´ vellahü ekber.» dese, eğer bununla, haberi getirene cevap vermeyi kasdetmemişse, namazı bozulmaz. Bu, herkese göre böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Fakat bununla haberi getirene cevap vermeyi kasdetmişse. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve tnıâm Muhammed (R.A.) ´e göre, namazı bozulur. «Bu durumda namazı bozulmaz! çünkü —söylediği

insan kelâmı değildir.» diyenler de olmuştur, Nisab´da : «Fetvbuna göredir.» denilmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, hilâli görse ve : «Rabbî ve Rabbü-keHâh» dese, İmâmı A´zam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med (R.A.)´e göre, namazı bozulur.

Âlimlerimize göre, hummadan veya benzeri bir hastalıktan ALLAH´a sığınmak maksadı ile namazda Kur´ân okuyan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazı bozulur. Zahîriyye´de de böyledir.

Namaz kılan hasta, ayağa kalkarken veya eğilirken : «Bis(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)millah» dese, kendisine isabet eden meşakket, ağrı veya acıdan dolayı böyle demişse, namazı bozulmaz. Fetva da bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muzmarât´ta da böyledir.

Sadrü´ş - Şehîd´in Câmiü´s - Sağîri´nde : «Bir kimse, (in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn´ u cevap kasdı ile söylerse, herke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sin yanında namazı bozulur.» denilmiştir.

Namaz kılan, kimse, başkalarına cevap kasdı olmadan «Al-îahümme salli aiâ Muhammed» veya «ALLAHû Ekber» dese, bil-ic-mâ´ namazı bozulmaz. Fakat bunları, cevap kasdiyle söylemiş olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bazıları : «Bu durumda, herkese göre bu kimsenin namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur.» demişlerdir. Zahir olan kavil de budur.

Namaz kılan bir kimse, birine cevap vermeyi kasdetme-

Bir kimse âyetini okusa da, namaz kılan kimse, Peygamber (S.A.VJ Efendimiz´e se-lavât getirse, namazı bozulmaz.

Keza, bir kimse şeytandan bahsetse de, namaz kılan kimse : «ALLAH ona lanet etsin», dese, namazı bozulmaz.

Bir kimse : «Yüksek sesle fatiha okuyun, mühim, çok mühim şeyle,r içi´n.» dese, mesbûk da okusa, namazı bozulur. Fetva da bu kavle göre verilmiştir. Hulâsa´da da böyledir.

N;u~az ju-lan bir inı´ns^, öh şairin kasth iîe okumuş o´lsa, namazı yeleri, ş:;r okuyorum kasdı İta namaz:

Cinde de boy.i-..:nşa - ; nu dili ´ie söyîem.:? bo?:uîrorîZ ?:vo´. îyünak -Mıısallfde de i--öyi3tîır.

Fetvalarda : rims´?, nzr hu be v;tva bir ineseîe düş:- ruh olur,» deiîîimîştir ğirkde, r. si´cerevru:´ absniVolime ise, nam-ayA bomiuv, Fak;-1. iH;"jh değilse, a kimsenin rtamiA Knr;iaVur. Serâhd´nfo Mubiyt´kıde böyi

Kcslii ılaiı bir kim^, insanlarda-!hâl f= imhjolan bir şeyederek,-namaz içiucir- AÜaİ eâlâ´j-a dup edrıre. namazı k gibi , gibi ALLAH´ım, filan .kariu;- r;zsk oîarak ban Buyur AHahım- Buyur, buyur.,. Emrine amadeyim. Senin or(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tağın yoktur. Buyur... Hamd ve ni´met ancak Senin içindir. Mülk de Senindir. Senin ortağın yoktur.) dese, namazı bozulur. Hulâsa´ da da böyledir,

Bir kimse, teşrıyk günlerinde (Kurban bayramının arefe-sinden itibaren dört gün) namazın içinde, «ALLAHu Ekber» demiş olsa, namazı bozulmaz. Fetâvâyl Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, namaz içinde, isteyerek ezan okusa Ebû Hanî-fe´ye (R.A.> göre, namazı bozulur. Muhıytte de böyledir.

Namaz kılan kimse, ezanı işittiği zaman, müezzine cevap vermeyi isteyerek, onun söylediğini´ tekrarlarsa, namazı bozulur; bu niyyetle söylemezse, namazı bozulmaz. Müezzinin söylediği ezan lafızlarını tekrarlarken, hiç bir niyyeti bulunmazsa, yine bozulur. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Namazda şeytan vesvese verse de, Gücü yetme, yalnız ve yalnız pek yüksek ve çok büyük olan Al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lah iledir.) dese, eğer bunu âhiretle ilgili bir iş için yapmışsa na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz; şayet dünya ile ilgili bir iş için yapmışsa, namazı bozulur. Tunurtâşî´de de böyledir.

Bir kimse, namazın sonunda, teşehhüdü unutarak selam verir ve sonra da bunu hatırlar ve teşehhüd okumakla meşgul olur /fakat bunu tamamlamadan selam verirse, îmâm Ebû Yûsuf (R.A.)-´a göre namazı bozulur. Çünkü bu kimse, teşehhüde dönüşü sebebi ile, birinci oturuşu terketmiş olur ve bu durumda teşehhüdü tamam lamadan önce selam verirse namazı bozulur. İmâm Muhammed (R. A.) ´e göre ise, bu kimsenin namazı bozulmaz. Çünkü, kimsenin bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci oturuşu, teşehhüde dönmesi üe tamamen terkedilmiş olmaz. Ancak, teşehhüdden okuduğu miktarı terkedilmiş olur; veya; hiç terkedilmiş olmaz. Çünkü teşehhüdün okunacağı yer, oturulan zamandır. Onun terkine zaruret yoktur. Fetvada bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Hakkında bir rivayet bulunmayan şu mes´ele de, âlimlerin ihtilâf ettiği mes´eîelerdendir :

Bir kimse, namazda Fatihayı ve zanım-ı sûreyi okumayı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuğu zaman, bunu riikû´da hatirlasa ve onları okumak için ayağa kalksa ve sonra da doğrulduğuna pişman olsa ve hemen akabin-´de secdeye varsa, rükû´, tamamen veya hiç terketmiş olmaz. Çünkü o, rükû´u kıraat için terk etmiştir. Kıraatte . bulunmadığı vakit, snaki o kıraat yokmuş gibıi olur. Fetâvâyl Kâdîrhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimse, namaz içinde inîese, âh dese veya ağlasa, ağ-İarken de sesini yükseltse ve bu sesden harfler meydana gelse; eğer bu ağlama, cennet veya cehennemin anılmasından ve onları hatırlamış olmasından dolayı olmuşsa, o kimsenin namazı tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Fakat bu kimse, bir ağrıdan veya bir musibetten dolayı ağUf • mış olursa, namazı bozulur. Âh-u enîni, günâhının çokluğundan dolayı ise, yine namazı bozulmaz.

Namaz kılan kimse, sessizce ağlasa ve gözlerinden yaş ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, namazı bozulmaz.

Enîn : Âh! Âh!., demektir. Teevvüh ise : Eyvah!... Ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vah-... demektir. Tatarhânİyye´de de böyledir.

Bir kimse, namazda «âh!., «âh!..» dese, bü-icmâ namazı bozulur. Fakat, bu «âh!» çekmesi duyulmazsa, namazı bozulmaz. ancak mekruh olur. Çünkü bu, bir söz değildir. Muhıyt´te de böy-Üedir.

Namaz kılan kimse, sec.de yerinde bulunan toprağa üfür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş oîsa, eğer üfürürken sesi duyulmaz ise, namazı bozulmaz. (Ne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fes alıp verme gibi...) Fakat, bu durumda, kasden üfürmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur.

Bu üfürme, hece harfleri şeklinde duyulursa, bu hal konuşma mevkiinde olduğundan, üfüren kimsenin namazı bozulur. Hulâsa´ da da böyledir.

Namaz kılan kimse, «hoo, veya hâst» diyerek yanına gelen hayvanları sürse veya «hoşt» diyerek köpeği kovsa, namazı bozu-itur, fakat, hece harfleri olmayan bir sesle kovarsa, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.

Keza, bir kimse, hece harfleri ile kedi çağırsa, namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur. Hece harfleri olmayarak çağırırsa, namazı bozulmaz. Keza, ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diyi hece harfleri olan bir sesle kovarsa, yine namazı bozulur. Ze-hıyre´de de böyledir.de

Namaz kıiu´i >,

Çünkü, oksi:ro.1ü.nce

Sahi iütidür.

Bâzı alimler Bakarak okunan k, böyle okuyan kimsenin ntrnıszi

Bazıları ise "Fâtihâ ımdeğilse bozulmaz.»´ d´-;rrıîşierdir,, Vibym´de âr

N´tc.ii.-: kısan kin^ Maiü bulunsa cia. o. ve bakan şah)s iç bir hrroin görijş ay-nîmi <.jiniac´on— o khiîserün :

İs i U bina bakıp bir şev.oti- de-liitrniştir. Tatarhâuîyi´O´dö

da namaz jalan o- ve´anlar.a (R. A.}1a-göre, bov´e vaptijViseiiiı?." namazı bu görüşü kabvl curuşievdir.

İmâm-Muhaımned ^RA.j´e göre is; mi;-i0juif t^rm" lur. Sahih alan ise, bil-icma. bu kimsenin naınazmin hnvsidir. Bu hususta okuduğunu an lava- iîe anlamayan ar;´fark yoktur. TebySn´de de böyledir.

Namaz kılan kimi. e, olsy. bü okuduğu şeyle,-

ma

kesir olur.

Tek ,iif YRpii.uA ;si-!´ ise, -iki elle yapılmış olsalar bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le anıcl-i kailidir. Gömlek çıkamıa, pantolonun-düğmelerini çöz-eik:. bahiri´´. k;.´ar:;Ai, takkesini giyme veya onu çıkarma gibi işler bu cıiiisiccîeiKİir.--

Mükerrer (= tekrarlanmış) olmayan ve bir elle yapılma makamında olan işlerin hepsi, iki elle yapılsa bilamel-i ka-lîl (= amel-i yesîr) sayılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

2) Amel-i kesîr üe amel-i yesîr ( = amel-i kalîl) arasındaki fark, namaz kılanın re´yüıe görüşüne) bırakılmıştır. Namaz kılan kimse, şayet yaptığı -işi çok görürse, o iş, ameli kesirdir ve eğer yaptığı işi az görürse, o da amel-i kaîîldir. Bu kavil, Ebû Ha-nîfe (R.A.) nin kavillerine çok yakındır.

3´ Namaz kılan kimseye, uzaktap. bakan birisi, onun yaptığı işleri görünce, onun namaz kılmamakta olduğunda şüphe etmezse iş> amel-i kesirdir. (= çok işdir.) Ve bu iş, namazı bozucudur. Fakat, eğer şüphe ederse, yani o kimsenin namazda olup olmadığı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı farkedemezse, o iş, amel-i kalîl (= az iş, amel-i yesîr = kolay iş) dir ve bu iş namazı bozmaz. Esahh olan da budur. Tebyîn´de de böyledir.,En güzel olan kavil de budur. Serahsî´nin Muhıyt´inde böyledir. Âmmenin ihtiyarı da budur. Fetâvâyi Kâdîhân´da ve Hu-İâsa´da de böyledir.

Namaz kılan kimse, kılıcını kınına koysa veya onu kının(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan çıkarsa, namazı bozulmaz.

Keza, namaz kılan kimse, peştemalınm eteğini omuzuna atsa veya bir eli ile taşıyabileceği bir şeyi yüklense veya bir çocuğu sır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tına alıp taşısâ veya elbisesini omuzuna alıp taşısa namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, taşıması zor oîan bir şeyi, namazda zora(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki taşısa namazı bozulur. Zahîıiyye´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimse, ister kasden olsun, ister unutarak olsun, bir şey yer veya içerse namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Dişlerinin arasında, yiyecek parçalan kalmış olan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, namaz esnasında bunları çiğnese ve yutsa, eğer bunlar nohut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan küçükse, o kimsenin namazı bozulmaz; fakat mekruh olur. Şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet bu şey, nohut kadar —veya ondan büyük ise bu kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulur. Sİrâcül - Vehhâc´da da böyledir. Bu, Tebyîn´de, Ta-hâvî Şerhi´nde de böyledir. Bekâlî de : «Bu esahhtır.» demiştir. Bürcendiy"de de böyledir,

Namaz kılan kimse, dişlerinin arasındaki kanı yutsa, —bu kan tükrüğüne galebe etse bile, — namazı bozulmaz. Shâcü´l-Veh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hâc´da da böyledir.

Nısab´da : «Bir kimse, namaza başlamadan önce yiyip iç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sonra da namaz kılmaya başlasa; ağzında yemek artıkları veya su artığı kalsa ve onları namazda yese ve içse, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fetva da bunun üzerinedir.» denilmiştir.

Keza bir kimse dişleri arasında kalmış olan şeyi, namaz esna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sında yutsa, —eğer bu şey nohut kadarsa— İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu kimsenin namazı bozulmaz. Mıızmai´ât´ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, dişlerinin arasından çıkan kanı yutsa, bu kan, ağız dolusu olmadıkça, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdî(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hân´da ve Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, dışardan susam alsa da, onu yutsa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Sahih oîan da budur.

Tatlı bir şey yiyen bir kimse, sonra namaza durduğunda, ağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zında kalmış olan tadı yutsa, namazı bozulmaz.

Namaz kılan kimse, ağzına fâniz (= bir nevî şeker, peynir sekeri, ham şeker) veya şeker alsa da yutmasa, fakat tadı mîdesi-ıe inse, namazı bozulun Hulâsa´da da böyledir. .Muhtar olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Zahîriyye´de de böyledir.

Namazda sakız çiğnemek, sakız çok olursa namazı bo-zar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namaz kılan kimse, çok miktarda fevfele çiğnediği zaman, ondan bir şey kopup ayrılmasa bile o, amel-i kesîr olduğu için, o kimsenin namazı bozulur.

Eğer ondan bir şey kopup ayrılır ve boğazına girerse, az da ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, yine o kimsenin namazı bozulur. Fakat, o çiğnenmediği zaman, feükrüğünc girmekle, o kimsenin namazı bozulmaz.

Namaz esnasında ağzına yağmur, dolu veya kar parçası düşen kimse, onu yutarsa, namazı bozulur. Sirâcü´l - Vehhâc´da da

böyledir.

Namaz kılan kimse, lambanın fitilini kaldırmış olsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.."

.kat., vürü,.;.

Bu ´iüüv:, kiMcy3 arkasını doudüâu zc-jn^ı, naynazı bozu-

içinde, b.: miıâari yuriir-

bir detada

af yürür, bivaz durur ve son-

zi bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân´

Etleri k«ldınnak namazı bozmaz.

Fakat, ayaklan uzatarak hım an (= eşeği) sürmek namazı bo-. zar. Bu iş, binili iken bir ayakla yapılırsa, namazı bozmaz. Huîâsa´

ds da böyledir.

ivuutda iken, havyarı c-rindnüı olarak hır ayağı syllamak bu di inimde iki ayağım sal-mayapruak, iki elle pnyakmak gibidir. Ba´;fi bozulmaz.» dtayguiî: Olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.

Namazda İken, göğsünü kıbleden çeviren kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bozulur. Fakat, kıbleden göğsünü değil de, yüzünü çevirmiş olan kimsenin-namazı bozulmaz. Zahidî´de de böyledir. Bu, bir an dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüldüğü zasmndn*.

Namazda İken, hayvana binmek, namazı bozar. Çünkü bu, ancak iki elle yapılır. Fakat, namazda iken, hayvandan inen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân´da da böyledir.

Bir kimse, namaz kılan bir şahsı, yerinden kaldırıp sonra tekrar yerine koyduğunda, eğer, yönünü kıbleden döndürmemiç-se, o şahsın namazı bozulmaz. Fakat, o şahsı yerinden alır, hayvan üzerine korsa, namazı bozulur. SirâcüH - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, özürsüz olarak, imâmın önüne geçmiş olursa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Fadlî´nin Fetâvâsi´nda : «Sahrada namaz kılan kimse, secde yeri kadar (ayağı ile secde ettiği yerin mesafesi kadar) geri-, lerse namazı bozulmaz. Bu durumda, secde miktanna, arkasında, sağında ve solunda bulunan yerlere i´tibâr olunur. Kıble tarafında olduğu gibi, diğer taraflarda da bu kadar mesafe mescid hükmün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dedir. Namaz kılan kimse, işte bu kadar yerlerden çıkmaz ise, o kimse mescidden çıkmamış demektir. Bu hususta çizgiye itibar edilmez. Hatta bir kimse, etrafına çizgi çekmiş olsa ve o çizgiden çıkmasa, fakat bizim dediğimiz kadar olan mesafeden ayrılmış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, o kimsenin namazı bozulur.» denilmiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Safta açık bir yer olsa, namaz kılan kimse hemen oraya girer Yanında namaz kılan kimse, yerini genişletene kadar ilerler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, namazı bozulur. Hizânetü´l - Fetâvâ´da da böyledir.

Bir kimse, evinde akşam namazı kılarken, başka biri gelip ona uysa; imâm, unutarak, üçüncü rek´atte oturmadan, dördüncü rek´ate kalksa, muktedî de ona uysa, bu durumda, her ikisinin de namazları bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz içinde akrep ve yılan öldürmek, namazı bozmaz. Bir vurmakla bir kaç defa vurmak arasında bir fark yoktur. Ez-her ( = en açık) olan kavil de budur.

Nevâzil´de : «Bu hâl, muktedî için olursa, ayakkabısını alır ve ona doğru yürür, İmâmdan ileri geçmiş olsa bile, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Hulâsa´da da böyledir.

Bu meslede, yılanların her çeşidi müsavidir. Sahih olan da budur.» denilmiştir. Hidâye´de de böyledir.

Namaz içinde, akrebin ve yılanın Öldürülmesinin, namazı bozmaması, onların, namaz kılanın Önünden geçmesi ve kendisine eziyet etmelerinden korkması halindedir. Fakat, böyle bir korku yoksa, —namaz içinde— onları öldürmek mekruh olur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, namaz içinde, üç taşı arka arkaya atarsa veya üç biti arka arkaya öldürürse veya üç kılı arka arkaya koparırsa veya sürme çekerse, namazı bozudur, Zahîriyye´de de böyledir.

Huccet´de : «Âlimlerden bazıları : Namaz kılan kimse, ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şı, kolunu açıp uzatarak; gücünün yettiği kadar havaya doğru atar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, tek bir taş atmış olsa bile namazı bozulur.» demişlerdir, denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Hasen´in : «Hayvan üzerinde namaz kılan kimse, hayvan yürüsün diye ona vurursa, namazı bozulur.» dediği nakledilmiştir.

Bazıları da : «Bir defa veya iki defa vurursa, namazı bozulmaz; faJcat üç defayı bir rek´atte vurursa, namazı bozulur.» demişlerdir. Burada, vurmaktan murad, arka arkaya vurmaktır. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz kılan kimse, başka bir şahsa, bir eliyle veya kamçı ile vurursa namazı bozulur. Münyetü´I - MusafiTde de böyledir.

Namaz kılan kimse, bir kuşa taş atsa, namazı bozulmaz, fakat mekruh olur. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz´ kılan kimse, geniş olan mestini ayağından çıkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış o.Isa, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, üç kelime kadar yazı yazarsa, namazı bozulur. Fakat, daha az yazarsa, namazı bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, havaya veya elbisesine bir şey yazsa fakat ondan bir şey anlaşılmasa bu yazı çok bile olsa, yazan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulmaz. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, açık bir kapıyı kapamış olsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz. Fakat, bu kimse, kapalı bir kapıyı açarsa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Sabî çocuk, namaz kılan kadının memesini emer ve me-, meden de süt çıkarsa, kadının namazı bozulur; süt çıkmazsa, kadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın namazı bozulmaz Çünkü, süt çıktığı zaman, kadın süt emzir-miş hükmünde olur; süt çıkmazsa, bu hükümde olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Çocuk, namaz kılan kadını üç defa emerse, süt çıkmasa bile, kadının namazı bozulur. Hulâsa´da da böyledir,

Namaz kılmakta olan bir kadının iki uyluğu arasına koca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı cima´ eylese, yaşlık gelmese bile, kadının namazı bozulur.

Namaz kılan kadını, kocası şehvetle veya sehvetsiz olarak öp(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olsa; veya kadım şehvetle tutsa, yine kadının namazı bozulur.

Fakat bir kadın, namaz kılan erkeği öpmüş olsa ve bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da erkekte iştah olmasa, erkeğin namazı bozulmaz,

Namaz kılaiı bir erkek, talâk-ı ric´i ile boşamış bulunduğu ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rısının fercine şehvetle baksa, kadına müracaat etmiş olur, fakat namazı bozulmaz, Muhtar olan da budur. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, namazda, eline şişeyi alıp başını veya sakalını yağlasa veya başına gül suyu dökse, bu kimsenin namazı bozulur. Fakat, elindeki yağı, başına ve sakalına sürerse, bu durumda nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, namaz esnasında sakalını tararsa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namaz kılan kimse, bir rükünde üç defa bir yerini kaşır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, namazı bozulur. Bu hüküm, her defasında elini kaldırdığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mandır. Fakat, her defada elini kaldırmasada, elini bir defa kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rınca, tekrar tekrar kaşırsa, namazı bozulmaz. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir..

Namaz kılan kimsenin, önünden geçilse, namazı bozulmaz, fakat, önünden geçen kimse günahkâr olur.

Geçilmesi mekruh olan yer hakkındaki kavillerin en sahih ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı, kişinin namaz kıldığı yerde ayağından itibaren, secde ettiği ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re kadar olan mesafedir. Tebiyn´de de böyledir.

Âlimlerimiz: «Bir kimse, namaz kıldığı zaman, secde ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin kadar o!an mesafenin Önünden geçeni görmezse, bu geçiş mekruh olmat.» demişlerdir. Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Esahh olan da budur. Bedâi´de de böyledir. Ve dokuya en yakın olan da budur. Bu, sahraya ait bir hükümdür.

Bir kimse, mescidde namaz kıldığında, önünden geçen şahısla kendi arasında, insan gibi bir hâil duvar direk gibi bir mani bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nuşa, Önünden geçÜirniş olmasında; bir kerahat yoktur.

Fakat, arada bir. hail olmaz ve mescid de küçük olursa, nere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den geçerse geçsin mekruhtur. Bu hususta, büyük mescid sahra gibidir. Kâfi´de de böyledir.

Namaz kdan kimsenin önünden, aynı hızda iki kişi geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, kerahat, namaz kılana yakın olanadır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılan bir kimsenin Önünden geçme mecburiyetinde olan bir binicinin,.günahkar olmamasının çaresi şudur: O -binici, hayvanın Öbür tarafına geçerek, hayvanını sütre yapar. Nihâye´de . de böyledir.

Namaz kılan kimsenin Önünden, iki kişi geçecek olsa, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lardan biri, namaz kılanın önünde durur, öteki geçer. Sonra da diğeri aynı şeyi yapar. Böylece, ikisi de geçmiş olur. Guırye´de de

böyledir.

Sahrada namaz kılan kimsenin, önüne bir arşından uzun, parmak kalınlığında bir sütre dikmesi uygun olur. Sütreyi, secde edeceği yerin az ilerisine ve sağ kaşının hizasına diker; sol. kaşı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın hizasına da dikebilir. Fakat, sağ kaşının hizasına dikmesi daha efdaldır. Tebiyin´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, önüne, ağaç bir sütre koymasında bir sakınca olursa, o zaman bunu koymaz. Kâfi de de böyledir. Bir topluluk bu kavli sahih görmüştür. Hulâsa´da da: «Bu esahhtır.» denilmiştir. Gımye´de de: «Muhtar olan budur.» -denilmiştir.

Namaz kılan kimse, önüne sütre koyacaksa, onu uzunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masına koyar, enine koymaz. Tebylin´de de böyledir.

Bir kimse, yanında," böyle sütre olacak bir ağacı olmadığı veya dikecek başka bir şey bulamadığı veya Önüne koyacak. bir şey olmadığı zaman, önüne bir çizgi çizer mi, çizmez mi?... Bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta, âlimlerimizin bir kısmı:: «Çizmez.» demişlerdir. Bu kavil, İmâm Muhammed (RA)´den rivayet edilmiştir. Bazı âlimlerimiz de: «Çizilir.» demişlerdir. Bu kavil de, îmâm Muhammed CRJU´-

dejı rivayet edilmiştir.

Sütre yerine çizgi çekilir diyenler, çizginin nasıl olabileceğinde de görüş ayrılığına düşmüşlerdir.. Bazıları: «Uzunlamasına çizilir,» demişler; bazıları da: «Mihrab gibi çizilir.» demişlerdir. Muhıyt´-te de böyledir.

Namaz kılman yer, yola karşı değil ve gelip geçme kor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kusu yoksa, sütreyi yapmayıp, terk etmede bir beis yoktur. Tebyin´-de de böyledir.

î-mâmın sütresi, cemaat için ide sütre olarak kâfidir.

Namaz kulan kimse — eğer önünde sütre yoksa — önünden geçecek olanı, işaretle veya «sübhânellah» diyerek uyarır. Bu h&k erkeklere aittir. Kadınlar ise, el vururlar. El vurmanın şekli: Sağ el ile sol el üzerine vurmaktır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bu durumda, işaretüe teşbihi bir arada cem etmek, (ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni hem işaret etmek hem de «sübhanellah» demek) mekruhtur. İşaret kaşla, gözle veya başka uzuvlarla yapılır. KAfi´de de böyledir.

Namazda, rükû´ ye secdeleri uzatmak, zahirü´r - rivâyeye göre, namazı bozmaz.

Keza, namazda, fazla secde rükû´ yapmak da namazı boz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.

Fakat, bir kimse, namaz bitmeden tam bir rek´at fazla kılarsa, namazı bozulur.

îmâm, fazla olarak rükû´u ve secdedintn de birini yapsa ve celse (—oturma) için başını kaldırdığı zaman biri gelip, bu imâma uysa da rükû ve iki secde yapsa, imâmın namazı, fazla rek´at kıldığı için bozulur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını kılarken, tekbir alsa da ikindi veya nafileye niyyet etse, namazı bozulur. Çünkü, bir kimsenin, içinde bulunduğu namazdan başka bir namaza niyyet etse, nafile olur; ikindiye niyyet etse ikindi olur.

Bir kimse; tertib sahibi veya kazasının çokluğu sebebi iSe sa-hib-i tertiblikten düşmüş veya vakit dar ise, zaruretten dolayı kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı namazdan çıkar.

Keza, bir kimse, nafile kılarken, tekbîr alıp farz kılar. Veya cum´a kılarken tekbir alır, öğleyi kılar veya zikrettiğimiz yerlerde bunların tersini yaparak, içinde bulunduğu namazdan çıkar Teb-yln´de de böyledir.

Bir kimse, öğle namazından bir rek´atı kılmış olsa da, ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı namaza yeniden başlamak niyyeti ile tekbir alsa, kıldığı bir rek-´at. bozulmaz; yani o kimse, o bir rek´ati kılmış sayılır. Hatta, ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan rek´atleri kılarken, kılmış bulunduğu o rek´at itibariyle, son oturuşa oturmamış olsa, namazı bozulur. Bahrü´r - Râik´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bu hüküm, niyyeti, kalbi ile yaptığı zaman geçerlidir. Yoksa, dili ile: «Niyyet ettim Öğle´namazım kılmaya derse, kılmış bulunduğa, o ilk rek´at, batıl olur. Kâfi´de de böyledir.

Bir kimse yalnız başına namaz kılarken, birisi gelip ona uysa, o da uyan kimseden dolayı İkinci bir tekbir alsa, bin kimse, birinci tekbiri üzeredir. Yani, o ana kadar kıldığı namaz, namaz oflarak sayılır. Ve imâm olan kimse, buna göre hareket eder:

Sonradan uyan, kadınsa, imâmın önce kılmış bulunduğu Jo» sim sayılmaz. Nihâye*de de böyledir.

Bir kimse öğJe namazına başlamış olsa da, sonradan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymak niyyeti ile tekbir alsa, Önce kılmış olduğu kısım ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tıl olur.

Şayet, bir kimse> öğle namazım evde kılsa da, sonra cemaatle — aynı namazı yeniden — kılsa, Önce kılmış olduğu namaz batıl olmaz Kâfî´de de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını dört rek´at kılsa, selam verince, unutarak bir secdeyi yapmadığım hatırlasa, sonra da kalkıp yeni baştan dört rek´at daha kılsa ve salam verse, — bu — namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Çünkü, ikinci defa öğleye niyyet faydasıdır; boştur. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, bir rek´at kıldığı zaman, farz namaza, farz namaz bitme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den Önce, nafileyi katmış olur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir.

Bir kimse, akşam namazından iki rek´at kıldıktan sonra, teşehhüd miktarı otursa ve namaz bitti sanarak selam verse, sonra kalkıp tekbir alarak akşam namazının sünnetine niyyet etse, sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)net için secde etsin veya etmesin, akşam namazı bozulmuş olur. Çünkü, farz tamam olmadan, farzdan nafileye dönüş mümkün olur. Fakat, selam verdiği zaman, akşam namazını tamamlamadığını hatırlar ve bu durumda da namazının da bozulduğunu sanırsa, ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tık kalkıp, ikinci defa, akşam namazı niyyeti ile üç rek´at kılar.

Bir kimse, akşam namazına başlar, bir rek´at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını zannederek tekbir alır ve üç rek´at kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, namazı caiz olur.

Şayet, iki rek´at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını sanarak tekbir alır ve üç rek´at kılarsa, caiz olmaz.,

Rezzîn isimli kitabta: «Bu kaide, o kimsenin tekbir alıp bir rek´at kıldıktan sonra oturmaması halinde böyledir. Çünkü, o. ka´de-i ahîreyi terketmiş olmakta ve farz tamam olmadan nafileye dönmüş bulunmaktadır.» denilmiştir. Huîâsa´da da böyledir. [49]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:40   #6
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazda Mekruh Olan Ve Mekruh Olmayan Şeyler

Namaz kılan kimsenin, elbisesi sakalı ve bedeni ile oyna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması veya secdeye giderken, elbisesini korumak maksadı ile Ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den veya arkadan çekip kaldırması mekruhtur. Mi´râcü´d - Dirâ-ye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, rüku´a varınca, sırtına yapışma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması için, elbisesini sarkıtmasında bir beis yoktur.

Namaz kılan kimsenin, namaz bittikten sonra, altındaki top(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rakları veya otları silmesinde bir beis yoktur.

Namaz esnasında kendisini meşgul edip, — namazına — zarar verme ihtimali olunca, secde edeceği yeri, namazdan Önce silme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinde de bir beis yoktur. Zararı yoksa, namazın ortasında bunları silmek mekruhtur. Teşehhüdden ve selamdan önce silmek ise, mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh değildir. Fetâvâyî Kâdihân´da da böyledir. Ancak, bu durumda, silmeyi terketmek daha efladır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaz kılan kimsenin, alnının terini silmesinde bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir,

Namaz kılan kimsenin, kendisine fayda veren bir ameli iş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemesinde bii- sakınca yoktur. Peygamber (SA.VJ Efendimiz, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz esnasında, alnındaki teri silerdi; secdeden doğrulurken de el(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bisesini, sağma soluna silker, sarkıtırdı.

Namaz kılan kimsenin, kendisine faydalı olmayan bir şeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ise mekruhtur. Sahih olan da budur. Hulâsa´da ve NShâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, burnundan akan şeyi silmesi, onu yere damlatmaktan daha evladır. Gunye´de de böyledir,

Namaz kılan kimsenin, okuduğu âyetleri ve teşbihleri parmaklan ile sayması mekruhtur. Bu, İmâm Ebû Yûsuf a göredir. İmâm Muhammed´e göre ise, bu şekilde saymak mekruh değildir. Bu konudaki ihtilaf farz namazlardadır. Nafile namazlarda ise, bu şekilde sayarak bil-icmâ´ caizdir. «Bu hususta, nafile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerde de ihtilaf vardır.» denilmiştir. Farzlarda ise bu şekilde say(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak bil-İcmâ caiz almaz. Fakat, bu hususta hepsinde de — yani´ farzlarda da nâfileüer de de ihtilaf vardır; zahir olan budur. Teb-yîn´de de böyledir.

Âlimlerimiz : «Eğer namaz kılan kimse, sayma ihtiyacı his(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sederse, sözle söyliyerek değilde, işaret ederek sayar. Zaruret var ise, söyliyerek de sayabilir.» demişlerdir. Nîhâye´de de böyledir. «Parmakların ueu ile saymak mekruh olmaz.» da demişlerdir. Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz dışında teşbihleri saymak konusunda da ihtilaf var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Müstesfâ´da : «Namaz haricinde, teşbihleri saymak mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Sahih olan budur.» denilmiştir. Tebyiiı´de de böyledir.

Sureleri saymak, —namaz amelinden olmadığı için— mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hîdâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, secde yerinde bulunan çakılları dön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dürüp düzeltmesi mekruhtur. Ancak, bu çakılların üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me imkânı yoksa, onlan.bir defada veya iki defada düzeltmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Zâhirür - rivâyede ise : «Bir defada düzeltilir» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Münye´de de böyledir. Fakat, onu düzeltmemek, daha sevilen bir haldir. Hulâsa´da da böyledir.

Namazda, parmaklan birbirine geçirmek ve çıtlatmak da mekrûhdur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Parmaklan çıüatmak, insanların çoğuna göre, namaz hari(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cinde de mekruhtur. Zâhîdî´de de böyledir.

Çözülmesin diye, saçın tamamını toplayıp, bir şeyle başın üzerine bağlamakda mekruhtur. Tefeyîn´de de böyledir.

Âlimler, saçın bağlanış şekli pususunda ihtilafa düştüler; bazıları : «Saçı, başın ortasında toplayıp, sonra bağlamak.», bazıla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı da : «Saçı, kadmlann yaptığı gibi, başın iki tarafına toplamak.», bazıları ise : «Saçı toplayıp, başm arka tarafına, iple veya kordela gibi bir bez parçası ile yapıştırır gibi bağlamak...» demişlerdir. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat hangi şekilde olursa olsun, erkeklerin saçlanm bağlamaları mekruhtur. Gâyetü´I - Beyân´dan naklen Bahrü´r - Râık´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Namazda elini böğrüne koymak da mekruhtur. Fetâvây! Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz dışında da böyle elini böğrüne koymak mekruhtur. ZAhUlİ´de de böyledir.

Namazda, baş kıbleden dönecek şekilde, sağa sola dönmek, sallanmak mekruhtur. Fakat, başı çevirmeksizin göz ucuyla bak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namazda, bakışlarını semaya dikmek mekruhtur. Tebyîn´-de de böyledir.

Teşehhüdde veya iki secde arasında, kalçalarını yere koyup oturmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Keza, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, kalçaları yere koyup dizleri dikmek de mekruhtur. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir, Esahh olan da-budur. Kâfö´de ve Mebsût´dan naklen Nihâye´de de böyledir.

Buradaki mekruh olan oturuş şekli : «Ayak parmaklarının ucu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na oturmak...», «ökçelerin üzerine oturmak...», dizleri göksüne. toplayarak oturmak...», «elleri yere dayıyarak oturmak...´», «köpek oturuşuna benzer bir şekilde oturmak...» gibi oturuş şekilleridir. Ve bunların hepsi de mekruhtur. Zâhidî´de de böyledir.

Namazda, el ile selam almak mekruhtur.

Namazda, özürsüz olarak, bağdaş kurup oturmak da mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tebyîn´de de böyledir.

Namazda, secde ederken, kolları yere sermek; rükû´a eğilir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken ve rükû´dan doğrulurkeh ellerini kaldırmak; elbisesinin bir ucu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu, başına veya omuzuna atıp, diğer tarafını salıvermek de, mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Münye´de de böyledir.

Namaz içinde, kollarını giymeden, elbiseyi omuzuna atmak mekruhtur, Tebyîn´de de böyledir. Bu durumda, elbisenin altında gömlek bulunması ile bulunmaması müsavidir. Nihâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Hulâsa ve Nisâb´da : «Namaz kılan kimse, elbiseyi, yırtık veya sökük yerinden giyse ve ellerini yakasına sokmasa, bu durumun, mekruh olup olmadığı hususunda, müteahhirûn ihtilaf etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. Muhtar olan kavil ise, bu durumun mekruh olmamasıdır.» denilmiştir. Muzmarât´ta da böyledir.

«Kaftan içinde namaz kılacak olan kimsenin, ellerini kaf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tanın yakasına girdirmesi ve düşmesin diye kaftanı bir kuşakla bağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)laması uygun olur.» demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namaz haricinde, elbiseyi omuza atmak hususunda., âlimler ihtilafa düşmüzlerdir. D&râye´de de bu gibi ihtilaflar zikredilmiştir. Kunye´nin Kerâhat Babi´nda da bunun mekruh olmadığı tashih edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. BahrttV - Râık´ta da böyledir.

Başına giyecek bir şey bulduğu zaman, bir kimsenin, erinip veya tenbelEk edip, bunu giymeden, başı açık namaz kılması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Fakat bunu, gönül alçaklığından veya huşu´dan dolayı ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa mekruh olmaz. Aksine bu, daha güzeldir. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Yanında, gömleği bulunduğu hal!de, bir kimsenin, sadece don ile namaz kılması mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir.

Fetâvâyi İtabiyye´de : «Bornos (denilen uzun bir elbise) ile namaz kılmak mekruhtur. Bunun, harbte giyilmesinde kerahet yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de ide böyledir.

Bîr kimsenin, elbisesinin, kollarını dirseklerine kadar sıva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıp, kollan açık namaz kılması mekruhtur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Namazda sama mekruhtur. Sama : Vücudu, baştan ayağa kadar,elleri bile bir taraftan çıkaramıyacak şekilde bütünü ile bir giyeceğe sarmak demektir. Tebyîn´de de böyledir.

Bir kimsenn, namazı -sağ omuzunu açık bırakıp bir ucunu, sağ koltuğun altından, sol omuzunun üzerine atarak, giymş bulunduğu bir elbise ile kılması da mekruhtur. Fetâvâyi KâdShta´-

da da böyledir.

Namazda, i´ticâr da mekruhtur. İ´ticâr : Sarığı, başın etra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fına sarıp, başın ortasını açık bırakmaktır. Tebyîn´de de böyledir.

İmâm Velyâlîcî : «Bu hâl, namaz içinde olduğu gibi namaz dışında da mekruhtur.» demiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Yenisi ve güzeli varken eski ve kötü elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Mi´râcü´d - Dirâye´de de böyledir.

Namazda, telessüm de mekruhtur. Telessüm : Namaz için(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ağzı ve burnu kapatmaktır.

Namazda, esnemek mekruhtur. Bir kimseye esneme hali galebe ederse, namaz kılan kimse, gücünün yettiği kadar yutmaya ve onu defetmeye çalışır. Fakat, esneme hali, daha fazla galebe ederse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılan kimse, elini veya yenini, ağzının üzerine kor. Tebyîn´dede böyledir. Esnerken ağzını kapatmamak mekruhtur. Hızânetül-Fıkh´da da böyledir. Namaz kılan kimse, esnediği zaman, ağzına eli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin dışını kor. Muhtârütü´l - Nevâzil´den naklen Bahrü´r - Râık´ta ida böyledir.

Bir kimse, namazda iken esnediği vakit, kıyamda sağ eliyle, onun dışında ise, sol elinin içi ile ağzım kapatır. Zâhidİ´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namazda, gözleri yummak mekruhtur.

Büyük veya küçük abdest darlığı var iken, namaza girmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bu durum, namaz kılan kimseyi fazlaca rahatsız ederse, o kimse namazı keser. Yellenmekle ilgili hüküm de böyledir. Bîr kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, bu durumlarda da namaz kılması caiz olur; fakat bu günah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tır. Şayet, vakit dar olur da, âbdest almakla meşgul olmak, namaz vaktinin geçmesine sebep olacak bulunursa, o kimse, namazım bu halde kılar. Çünkü, kerâha´tüe kılmak, kaza etmekten evlâdır.

Namaz esnasında, bir kimsenin, kendisini yelpaze ile veya elbisesinin yakası bir şeyle serinletmesi mekruhtur. —Çok olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması halinde böyle yapmakla namaz bozulmaz. Tebyîn´de de böyledir.

Kasiden yapılmaları halinde namaz içinde Öksürmek ve boğaz temizlemek mekrûtur. Fakat, bunlar, —gayrete rağmen de-fedilemedikleri takdirde mekruh olmaz. Zâhddî´de de böyledir.

Namazda tükürmek mekruhtur.

Keza, rükû´dave secdelerde tumânîneti terk etmek de mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tumânînet : Namaz kılan kimsenin, belini tam doğrultması ve azalarının sakin olması demektir. Muhıyt´te de böyledir.

= Keza, kavme´yi terk etmek de mekruhtur. Kavme : îki secde arasında, azalar sakin olacak şekilde oturmaktır. îbni Emîrül -Hâcc´ın Münyetü´l - Musallî Şerhi´nde de böyledir.

Münferîd´in (= yalnız basma namaz kılan kimsenin)), ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin saflarının arasında,onların oturma ve kalkmalarına mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)halif bir şekilde namaza durması mekruhtur.

Keza, muktedînin (= imâma uyarak namaz kılmakta olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin) , tek başına, arkada namaz kılması da mekruhtur. Muham-med bin Sücâ ve.Hasan bin Ziyâd´m Ebû Hanife (R.A.)´den riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet ettiklerine göre : Şayet, saf arasında boş yer yoksa, muktedînin bu şekilde namaz kılması mekruh olmaz. Fakat, bu durumda, muk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tedînin saftan birisini kendi yanma çekip, onunla birlikte idurması daha güzeldir. Muhıyt´te de böyledir.

Muktedînin, bu durumda, çekeceği şahsın âlim olması uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olur. Tâ ki, durumu anlasın ve namazı fasada vermesin. Hızâ-netü´l Fetâvâ´da da böyledir.

Hâvi´de : «Bir kimsenin, arka tarafında mezar olduğu hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de namaz kılması mekruh değildir. Çünkü bu durumda, namaz kılan kimse ile kabir arasında bir miktar mesafe vardır. Fakat, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da namazın mekruh olmaması için, şayet, mezardaki namaz kılmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta olsa idi, namaz kılan kimse üe mezardakânin arasından, geçilebi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lecek bir yerin oltmâsı gerekirdi.)) denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, önünde, başı üzerinde, sağında, solunda veya elbisesinde resim varken namaz kılması, mekruhtur.

Üzerinde namaz kılınan yaygıda resim bulunması halinde, iki ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vayet vardır; sahih oian, suret üzerine secde edilmedikçe bunun mekruh olmamasıdır. Bu, resimlerin, bakan kimsenin zahmetsiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak görebileceği kadar büyük olması halindedir. FetâvâyÜ Kâdîhân´ da da böyledir.

Resim, bakan kimsenin dikkatle bakmayınca ve düşünme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yince göremiyeceği kadar küçük olursa, namaz mekruh olmaz.

Resmin başı kesilmiş olursa, onda bir beis yoktur. Başın kesilmesi, o başın üzerinin iplikle Örülerek başın görülmez olması ile olur. Böylece, baştan bir eser kalmamış olur. Şayet sadece baş ile beden arası, bir iplikle dikilip örülürse, buna itibar edilmez. Çünkü, kuşlardan boynu böyle süslü olanlar vardır.

Mekruh olma bakımından en şiddetli hâl, resmin ön tarafta ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masıdır; sonra başın üzerinde, sonra sağda, sonra solda ve sonra da arkada olmasıdır. Kâfi´de de böyledir.

Tehzîb´de : «Resim, idayalı bir yastıkta bulunsa da o yastık, namaz kılan kimsenin önünde olsa, o kimsenin namazı mekruh olur. Ancak, yastık yere atılmışsa, namaz mekruh olmaz.» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tatarhântyye´de de böyledir.

Canlı olmayanların resimleri mekruh değildir. Nihâye´de de böyledir.

Farz namazlarda, bir rek´atte, bir sûreyi tekrar okumak mekruhtur. Nafile namazlarda ise, böyle yapmak mekruh değildir. Fetâvâyi Kâdâhân´da da böyledir.

Bir kimsenin,, yalnız başına nafile bir namaz kılarken, bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruh olmaz. Fakat, farz namaz kılan kimsenin, ihtiyarî olarak bir âyeti tekrar tekrar okuması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Özür veya unutmak sebebi ile, bir âyetin farz namazlarda da tekrar edilmesinde bir beis yoktur. Muhıyt´te de böyledir.

Cum´a namazında, içinde secde bulunan bir sûreyi okumak veya secde âyetinin okunulmasından korkulan herhangi bir namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, yine içinde secde âyeti bulunan bir sûreyi okumak mekruhtur. Hulâsa´d a da böyledir.

Namaz kılan kimsenin, secdeye giderken, ellerini, dizlerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den önce yere koyması, secdeden kalkarken de dizlerini, ellerinden önce kaldırması mekruhtur. Özür müstesnadır. Mümye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Muktedî´nin, imâmdan önce rükû´ ve secde yapması ve ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şını imâmdan önce kaldırması mekruhtur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namaz kılan kimsenin,

Açıktan besmele çekmesi ve açıktan âmin demesi;

Kıraati rükû´da .tamamlaması;

Zikirlerin, intikâlin tamamlanmasından sonra olması;

Farz kılarken, özürsüz olarak asaya (= bastona) dayanması; mekruhtur. Nafile namazlarda, bu şekilde dayanmak mekruh olmaz. Zâhidi´de de böyledir.

Sırtında sabi bir çocukla namaz kılmak caizdir, fakat mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Şayet, çocuğu koruyacak kimse olmaz ve çocukda ağlasa, bu durumda mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Namazda, gömlek veya takke çıkarmak veya bunları giy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, mestleri çıkarmak —amel-i yesîr ile olsa bile— mekruhtur. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin, namazda sangını başından alıp yere koyması veya yerden kaldırıp başına koyması; namazı bozmaz, fakat bunlar mekruhtur. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Bir kimsenin, sangının büklümü üzerine secde etmesi mekruhtur. Zehıyre´de de böyledir.

Bü halin mekruh olması, hacminin, o kimsenin secdesine mani´ olmaması, şartına bağlıdır. Eğer, secdeye mani´ oluyorsa, namaz asla caiz olmaz. Bürcendîye´de de böyledir.

Bir kimsenin, yüzüne toprak değmesin diye, yenini serip üzerine secde etmesi mekruhtur. Fakat bunu, sangına ve elbisesine toprak değmesin diye yapmışsa, mekruh olmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Yer (toprak) üzerinde namaz kılan bir kimse, sıcaklık dokunmasın diye serdiği bir bezin, üzerine secde ederse, bu mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Zahîrıyye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin, secdede, ayaklanni örtmesi mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hulâsa´da da böyledir.

Yalnız başına nafile namaz kılmakta olan bir kimsenin, rahmet âyeti okunduğu zaman rahmet dilemesinde veya azâb âyeti okununca bundan ALLAH´a-— sığınmasında ve istiğfarda bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunmasında bir beis yoktur. Farz namaz kılmakta olan bir kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, bunları yapması ise, mekruhtur. Fakat, imâmın, farz olsun, nafile oîsun, hiç bir namazda böyle yapması doğru olmaz. Münye´ de de böyledir.

Nanıaz kılan kimsenin, bir sağına bir soluna meyletmesi (.= eğilmesi) mekruhtur. Zehıyre´de de böyledir.

Namazda, özürsüz olarak ayaklar arasında terâvuh mekruhtur. Terâvuh : Ayağın biri üzerine, biraz çöküp dayanmak; biraz da diğerine çöküp dayanmaktır. ~

Keza, tek ayağın üzerine dayanarak namaz kılmak da mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Zahîriyye´de de böyledir.

Namaz esnasında kalkarken, ayağın birini ileri atmak mekruhtur. Tebyîn´de de böyledir.^

Namaz kılan kimsenin, koku veya reyhan koklaması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Zehıyre´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimsenin, el ve ayak parmaklarını, secde esnasında ve diğer hallerde, kıble istikametinden başka [tarafa çe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)virmesi mekruhtur. Fetâvâyı Kâdîhân´da da böyledir.

İmâm olan kimsenin, tek başına ve tamamen, nührab oyu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunun içine girmiş olarak namaz kılması mekruhtur. Fakat imâm, mihrabın dışında durur ve mihraba secde ederse, bu mekruh ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Tebyîn´de de böyledir.

Mescit, imâmın arkasında bulunan cemaate dar gelirse, imâmın tek başına mihrabda namaz kılması mekruh olmaz. Fetâ-vâyî Burhâmyye´de de böyledir.

Namaz esnasında, imâmın, .tek başına seki gibi yüksek bir yerde bulunması mekruhtur. Zahirü-´r - rivâye budur. Hîdâye´de de böyledir.

Bu durumda, imâmın yanında, cemaatten bazı kimseler bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunursa, o zaman mekruh olmaz. Serahsî´nin MuhıytUnde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bu hususta, sekinin yüksekliğinin miktarı bir adam boyu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Bundan aşağısına itibar olunmaz. Sürenin yüksekliği göz önün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de tutularak, yüksekliğin bir arşın olduğu da söylenmiştir. îtimatl edilen de budur. Gâyetü´l - Beyfin´da : «Sahih olan budur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bahrü´r Râık´ta da böyledir.

Kâ´be´nin üzerinde namaz kılmak, Kâ´be´ye olan ta´zimin terk edilmiş olmasından dolayı mekruhtur.

Bir kimsenin, kendisi için, mescidde özel yer ayırması mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tatarhânliyye´de de böyledir.

Bir kimsenin, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kıt ması mekruh olur. Maden´de de böyledir.

Bir kimse, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kılsa ve bu sırada aralarında, sırtı namaz kılana dönük bir başka şahıs bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunsa, bu durumda namaz mekruh olmaz. Timurtâşî´de de böyledir.

Namaz kılan bir kimseye karşı durmak mekruhtur. Namaz kılan kimsenin, ön safta veya son safta olması müsavidir. Münye´de de böyledir.

Yakında olsa bile, konuşan bir kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh değildir. Ancak, konuşan kimseler, seslerini yükselt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tikleri zaman, namaz kılan kimse okumasında şaşıracaksa bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, —konuşan kimsenin arkasında namaz kılmak— mekruh olur. Hulâsa´da da böyledir.

Uyuyan kimselerin arasında namaz kılmak, mekruh olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

İçinde ateş yanan tennûr´a veya ocağa karşı namaz kılmak mekruhtur.

Kandile veya lâmbaya karşı namaz kılmak ise, mekruh değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Esahh olan da budur. Hı-zânetü´l - Fetâvâ´da da böyledir.

Ellerinde veya başı üzerinde Kur´ân olduğu veya asılı bir kılıç veyahut da benzeri şeyler bulunduğu halde namaz kılmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Rükû´d a iken, birisinin geldiğini hisseden ve gelen kimseyi tanıyan bir imâmın, o şahıs yetişsin diye rükû´unu uzatması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. İmâm, gelenin kim olduğunu tanımazsa ve uzatma miktarı ancak bir veya iki teşbih miktarı olursa, bu şekildeki uzat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma, mekruh olmaz. Muhtârü´l - Fetâvâ´da da böyledir.

İmâmın, safların hizasında durması mekruhtur. Bahrü´r Râık´ta da böyledir.

Bir kimsenin, ağzında dirhem ve dinar (= para) bulundu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu halde namaz kılması, bunlar o kimsenin okumasına mani ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masa bile mekruhtur.

Elinde bir mal tutarak namaz kılmak da mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Önünde pislik bulunduğu halde, namaz kılmak mekruh-dur. Serahsî´iün Muhıyt´inde de böyledir.

Özürsüz olarak namaz içinde yürümek; bir adım atıp dur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, sonra bir adım daha atıp yine durmak, mekruhtur. Bunlar, bir özür sebebi ile yapılmış olursa, mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimsenin, safın gerisinde tekbir alıp, sonra safa katıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması mekruhtur. Serâhsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Elleri, rükû´da dizlerin üzerine ve secde de, —özürsüz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak— yere koymamak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir .

îmâma uymuş olarak namaz kılmakta olan kimsenin, Kur´-ân ^kuması İmâm Ebû Hatifte (R.A.) ye İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a gc , mekruhtur. Hidâye´de de böyledir.

Namaz kılan kimsenin,

Başını aşağı eğmesi veya yukarı kaldırması;

Ellerini, kulaklarının hizasından yukarı veya omuzlan hizasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan aşağı kaldırması;

Secdede, karnını uyluklarına bitiştirmesi ye

İmâm yokken kamet getirilmiş olursa, cemaatın ayağa kalkma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı, mekruhtur. Hızânetü´l -Fıkh´ta da böyledir

Sünneti tamamlamada acele etmek mekruhtur. Münye´de de böyledir.

Huccet´de : «Namaz kılarken sinek, sivri sinek kovmak mekruhtur. Zaruret hali müstesnadır. Bu durumun —sadece mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olması, bu işin ameM kalîl ile yapılmış olması şartına bağlıdır.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Namazda, özürsüz olarak yapılan, her amel-i kalîl mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bir kimsenin yayı, oku ve sadağı (= ok koyduğu kabı) boynunda takılı olduğu halde namaz kılmasında bir, beis yoktur. Ancak, bunların sallanmaları namaz kılan kimseyi meşgul eder ve oyalarsa, bu durumda, bunlarla namaz kılmak mekruh olur. Bunun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la beraber, böyle kılmış olan namaz caizdir, Sirâcü´I - Vehhâc´da ıda boy eldir.

Bir kimsenin, gasbettiği yerde namaz kılması caizdir. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, zulmetmiş olmasından dolayı, o kimse azaba uğrar. Bir kul, Al] ahu Teâlâ ile kendi arasındaki şeyin sevabını, kendisi ile bir baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ka kul arasındaki şeyin de ikâbını (= cezasını) görür. Muhtârül-Fetâvâ´da da böyledir.

Bu şekilde kılman namazlar, şartları ve rükünleri tamam olduğu için caizdir.

Kerâhatle kılman" namazlar, maal - kerâhe (~ mekruh olmakla beraber) caizdir. Hidâye´de de böj´ledir.

Bu namazlardaki mekruh olma hâli, kerâhat-i tahrîmiyye (= harama yakın mekruh) ise, namazın iadesi (= tekrar kılınma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı) vacip olur; kerâhat-i tenzîhiyye t = helâla yakm kerâhat) ise, na-roazm iadesi müstehap olur. Şüphesiz ki, kerâhati tahrîmiyye, va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cip rutbesindedir. Fethül Kadîr´de de böyledir. [50]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:41   #7
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazın Mekruhları İle İlgili Bazı Mes´eleler

Namaz kılan kimseyi, ana-babasından birisi çağırırsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bitirmeden ona cevap vermez. Ancak, anne veya babası yar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dım isterlerse, namaz kılan kimse, namazını bozar. Çünkü, zaruret-siz olarak namazı kesmek caiz değildir. Bu hususta, yabancılar da, ana - baba gibidir.

Bir kimse namaz kılarken, başka bir kimsenin damdan düşe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceğinden veya ateşte yanacağından veyahut da suda boğulacağın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan korkar ve bu durumda olan kimse de, namaz kılan kimseden yardım isterse, namaz kılan kimsenin namazını bozması vacip olur.durumda, namaz ister

farz olsun, ister nafile olsun müsavidir. Çünkü, bir dirhem değerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deki şey, bir maldır.

Bir kadın, namaz kılarken, ocaktaki tenceresi taşarsa, onu kurtarıp düzeltmek için, namazını keser.

Keza, namaz kılmakta olan bir misafirin, (yolcunun) hayvanı giderse; namaz kılmakta olan bir çoban, koyununu, kurdun yiyece(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğinden veya namaz kılan kimse, bir körün kuyuya düşeceğinden korkarsa, bü kimseler, bu sebeblerden dolayı namazlarını ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)serler. SVâcül - Vehhâc´dâ da böyledir.

Namaz kılmakta olan, bir kimseye, bir zımmî (= İslâm beldesinde yaşayan, gayr-i müslim kimse), gelip : «Bana İslam´ı öğret, bildir; derse, o kinişe farz bile kılıyor olsa, namazını bozar. Hulâsa´da da böyledir.

Tan yerinin ağarmasından sonra, hayır olan zikrin dışın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da konuşmak mekruhtur. Serahsî´nin Muluyt´inde de böyledir.

Husumet (düşmanlık) niyyeti ile namaz kılınmaz. Hıüâ-sa´da da böyledir. [51]



Mescidlerle İlgili Bazı ´Meseleler


Mescidin kapısını kitlemek mekruhtur.

Bazıları: «Mescidin eşyalarını korumak için, kapısını kitlemek-te bir beis yoktur.» demişlerdir. Sahih olan budur.

Mescidin üstünde (damında), başka bir bina yoksa cima´ eylemek, büyük ve küçük abdest bozmak mekruhtur.

Bayram ve cenaze namazı kılınan yerler hakkında, ihtilâf edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Esahh olan, onların mescid hükmünde olmadıklarıdır. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar her ne kadar, imâma uyma bakımından, mescid hükmünde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)salar bile, bir mekân hükmünde olduklarından, genelde mescid hükmünde olmazlar. Te&yîn´de de böyledir.

Mescidin avlusu da, mescid hükmündedir.

Bir kimse, camiin avlusunda imâma uymuş olduğunda, saflar birbirine bitişmemiş ve "avlu dolmamış olsa bile, o şahsm iktidası sahih olur.

İmâm Muhammed, (R.A ) buna işaret ederek : Bir kimsenin saflar, birbirlerine bitişmemiş olsa bile, cum´a (kılman yerin) ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pısından iktidası sahihtir.» demiş ve «Saflar oraya kadar bitiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, cami civarındaki dükkanlardan imâma iktidâ, sahih ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.» buyurmuştur.

Mescidin kapısında bulunan sekiler, mescidin avlusundan sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıldığı için, buralarda da imâma iktidâ sahih olur. Fetâvâyi KAdî-hân´da da böyledir.

Mescidleri, kireçle ve altın suyu üe süsleyip nakışlamak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir.

Bu hüküm, bir kimsenin, mescidi, kendi malı ile süslediği halerdedir.

Fakat, bir mütevelî, mescidi vakıf malı ile nakışlarsa, tazmin etmesi, harcadığı şeyi kendisinin ödemesi gerekir. Hidâye´de de böyledir.

Zâlim kimselerin, mescidin malına olan tama´larından (on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları çalışmalarından) korkulduğu zaman, mescidin mallan toplanır. Kâfî´de de böyledir.

Yazıların düşme, dökülme ve tepelenip çiğnenme korkusu olduğundan, mescidin mihrabına ve duvarlarına, Kur´ân yazarak süslemek doğru ideğildir.

Nesefî´nin Cem´inde : «Namazgahla ve sergide, ALLAHû Teâlâ´-nın isimleri varsa, onu sermek ve kullanmak mekruhtur.

Keza, bir başka kimsenin, bunu kullanacağından korkarsa, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, sahibinin mülkünden çıkarması da mekruhtur. Vacip olan, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, yüksek bir yere koymak ve üzerine de başka bir şey koymaktır.»

denilmiştir.

Keza, esmâ-i hüsna dan birini, bir yaprak kağıda yazıp, kapıya yapıştırmak, isme ihanetten dolayı, mekruhtur. Kifâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Mescidde ağız yıkamak ve abdest atmak mekruhtur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, abdest almaya ayrılmış bir yer varsa, orada abdest almak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Abdest alınan yerde, namaz kılmak da mekruhtur Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Mescidin duvarına tükürülmez.

Mescidin Önündeki çakılların arasına da tükürmek mekruhtur.

Mescidin hasırlarının üstüne de. alfana da tükürmek mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.

Sümkürmek de böyledir.

Lüzum hisseden kimse, bunları mendiline alır. Şayet, söylediği(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miz yerlere sümkürmüş veya tükürmüşse, onları buralardan kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Mecburiyet ve zaruret halerinde, hasırın üzerine tükür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, altına tükürmekten daha ehvendir. Çünkü, hasır hakikatte mescid değildir, hasrın altı ise hakîkaten mesciddir. Şayet, hasır yoksa, tüküren kimse, tükrüğünü açıkta bırakmaz; toprağa gömer. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Çamurda yürümüş olan kimsenin, ayağını mescidin duva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rına veya direklerine sürmesi mekruhtur. Hasırına sürmesinde bir beis yoktur. En iyisi böyle de yapmamaktır. Bu kimsenin, ayağını, mescidin, toplanıp biriktirilmiş bulunan toprağına sürmesinde bir beis yoktur. Eğer toprak dağınık ise, bu toprağa sürmesi mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Muhtar olan budur. Bu kimsenin, mescide konulmuş bulunan oduna ayağım sürmesinde bir beis yoktur. Serahsînin Muhıyt´inide de böyledir.

Mescidin içine kuyu kazılmaz. Fakat, Zemzem Kuyusu gibi daha. önceden bulunan kuyular müstesnadır.

Mescidin içine ağaç dikilmesi mekruhtur. Çünkü, ağaç dikilince kiliseye benzer ve ağaç namaz kılınacak yeri işgal eder. Ancak, ağaç dikmekte mescid için bir menfaat varsa, yani yerde su sızıntısı olur, mescidin direğini durdurmak, temelini sağlamlaştır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak için, sızıntıyı çeker düşüncesiyle ağaç dikilirse, bu durumda bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Hasırlarını koymak için, mescidin içinde bir ev yapmakta bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir.

«Bir şehrin surlarının (kale duvarlarının) üzerine yapılan mescidde namaz kılınmaz.» demişlerdir. Çünkü sûr, ammenin hak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kıdır. Bu husustaki tafsilatlı cevabın en uygun olanı şudur : «Eğer o şehir, kahren (zoraki, savaşla) fethedilmiş ve hükümdarın emri ile sürün üzerine mescid yapılmışsa, o mescidin içinde namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak caiz olur. Çünkü imam, (= hükümdar, komutan) yolu mescid eylemiştir. Böyle yapmış olması da´ evlâdır.

Özürsüz olan bir kimsenin, mescidi yol edinip, gelip geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz değildir. Özrü var ise böyle yapması caizdir.

Bir özründen dolayı mescidden gelip geçmesi caiz olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin her giriş çıkışında değil günde bir defa tahiyyetül1 - mescid kılması caizdir.

Terzinin veya herhangi bir şey dikmekte olan bir kimsenin, mescidin içinde dikiş dikmesi mekruhtun Ancak, o kimse, mescid(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, oraya çocukların girmesine mani olmak veya orayı korumak için durmakta ise, bu durumda —bir şey dikmesi mekruh olmaz.

Keza, bir kâtip, mescidde ücretle yazı yazarsa, bu mekruhtur; yazıyı ücretsiz yazması ise mekruh değildir.

Bir muallimin, çocuklara sıcağın veya soğuğun zarar vermeme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si için, mescide oturup çocuklara derslerini öğretmesi mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir.

Muallim (öğretmen, öğretici) ile ilgili mes´ele, dikici ve kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiple ilgili mes´ele gibidir. Kâdî İitıâm´ın Nüsha´sında ve ikrârül Uyûıı´da da böyledir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir evin içinde mescid bulunsa ve evin kapısı kitlenince, ev halkı mescide cemaat olsa, bu mescid, bu cemaatin mescididir. Bu cemaat, diğer insanların o mescidde namaz kılmalarını yasaklama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıkça, mescidde alışveriş yapmanın ve cünüp olan kimsenin oraya girmesinin, haram olması gibi mescidlerle ilgili hükümler, bu mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cid için de aynen sabit olur.

Şayet, evin kapısı kitlenince, orada cemaat kalmaz fakat kapı açılınca orya cemaat gelirse, bu durumdaki bir yer, her ne kadar orada namaz kılmaktan insanlar men edilmıyorlarsa da mescid de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Fetâvâyİ Kâdihân>la da böyledir.

Hiç bir kimse, mescidin lâmbasını evine götüremez, fakat evinin lâmbasını mescide götürebilir. Hulâsa´da da böyledir.

Mescidin lâmbasını, mescidde, gecenin üçde birine kadar, yanık bir vaziyette bırakmakta bir beis yoktur. Fakat, bundan daha fazla, yanık bırakılamaz. Ancak, vakfeyleyen kimse böyfe al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masını şart koşmuş veya lâmbanın daha fazla yanıkdurması bu mescidde adet İse, lâmba yanık bırakılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir mescidi, ALLAH rızası için yaptırmış olan kimse, o mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidi ısÜah eylemede, imar ve tamir etmede, ona hasır veya kamış sermede, kandil asmada; o mescidde ezan okumada, kamet getir-, mede ve imamlık yapmada, —eğer ehil ise başkalarından daha çok hak -sahibidir. Eğer ehîlf değilse, bu hususlarda, onun re´yine (== görüşüne) baş vurulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir İdmsenin, namaz vakitleri dışında, namaz kılmadan mescidde oturmasında bir beis yoktur. Fakat, bu sırada, bir şeyi telef ede:36, tazmin eder. (öder.´ Hulâsa´da da böyledir. [52]



8- VİTİR NAMAZI


İmâmı ´zam Ebû Hanife (RA.)´den vitir namazı hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da üç rivayet vardır :

1- Bir rivayete göre, vitir namazı farzdır.

2 - Bir rivayete göre, vitir namazı müefcked sünnettir.

3- Bîr rivayete göre ise, vitir namazı vacibtir. Bu kavil, İmânvı A´zam (R.A.) ´m son kavlidir. Sahih olan da budur. Serah-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Vitir namazı, eğer yatsıya tabi bir sünnet olmuş olsaydı, bu namazı, gecenin sonuna kadar te´hir etmek, yatsıya tabi bir sünneti te´hir etmek gibi mekruh olurdu. Tebyln´de de böytedir.

Vitir namazını, gücü yettiği halde, ayakta değilde attı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rarak kihnak caiz değildir.

Özürsüz olarak, vitir namazını binekte knmak da caiz değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Aradan çok müddet geçmiş olsa bile, bir kimsenin, kas-den veya unutarak, terketmiş olduğu vitri kaza etmesi vaciptir. Vi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir niyyeti olmaksızın, bu namazı kaza etmek caiz olmaz. Kitfâye´de de böyledir.

Vitir namazını kaza eden kimse, kunutu da kaza eder. Muhıyt´te de böyledir.

Yatsmm sünnetini farza tabi olarak gecenin sonuna tehir etmek mekruhtur; fakat, vitri gecenin sonuna tehir etmek müstehabtır. Tebyîn´de de böyledir.

Vitir, üç rek´atitir ve bu üç refe´atin araları selâmla kesil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Hidâye´de de böyledir.

Kunut, sahih olmak üzere vacibtir. Cevheretü´n - Ney-ylre´de de böyledir.

Vitir kılmakta olan kimse, üçüncü rek´atin kıraatini biti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rince tekbir alır; ellerini kulakları hizasına kaldırır ve rükû´a var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, senenin bütün günlerinde kunut; yapar.

Kunut´ta ayakta durma miktarı, «tze´s - semâü´nşekkat Sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si» ni okuyana kadardır. Mumyt´te de böyledir.

Kunutta, ellerin salınıp sahnmayacağı hususunda, ihtilâf ´ edilmiştir. Muhtar olan kavil, kunut esnasında, ellerin aşağı salın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan kaldırılacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

İmâm olsun, cemaat olsun; vitir kılmakta olan kimseler, kunutu gizli okur. Muhtar olan kavil budur. Nlhâye´de de böyledir.

Yalnız başına vitir kılan kimse de, kunutu gizli okur. Muhtar olan budur. Mecmau´l - Bahreyn´de de böyliedir.

Kunutta okunması mecburî olan bir duâ yoktur.

Yalnız, kunut´ta «ALLAHüme inne neste´ıynüke» duasını okumak evladır.

Kunut duasını güzel okuyamıyan kimse :

«Rabbena ât mâ fi´d-dünyâ haseneten ve fi´1-âhireti haseneten ve fcinâ azebe´n-nâr» âyetini okur, Muhiyt´te de böyledir.

Veya, bu kimse : «Allâhümme´ğfirlenâ» der ve bunu üç defa tekrar eder. Ebû´I - Leys´in ihtiyarı da budur. Slirâciyye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir kimse, kunutu unutmuş olsa ve bunu .rükû´da hatır-lasa, sahih olan, o kimsenin, rükû´da kunutu okumamasıdır. Bu kimse, tekrar kıyama da kalkmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bu kimse, şayet rükû´dan kıyama dönse ve kunutu okusa, bu durumda, rükû´u yenilemez ise, namazı bozulmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

Fakat, bu kimse kunutu unuttuğunu rükû´dan başını kaldırdığı zaman hatırlarsa, bil-ittifak kunutu okumaya dönmez. Muzmarât´ta da böyledir.

Vitir kılmakta olan kimse, eğer Fâtiha´yi okur da, süreyi terk ederse; bu kimse rükû´dan doğrulur; sûreyi okur; kunutu iade eder; rükû´ yapar ve sehivden dolayı da secde eder.

Keza, sûreyi okur da, Fatiha´yj terk ederse, bu durumda da Fatiha´yı´okur, sûreyi, kunûtiu ve rükû´u da iade eder. Bu kimse, şayet rükû´u iade etmemiş olsa, yine namazı caiz olur. Sirâ-cül - Vehhâc´da da. böyledir.

0 Vitir, cemaatle kılınırken, imâm, kunut yapmadığını, rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da hatırlarsa, kıyama dönmesi caiz olmaz. Bununla beraber, şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, imâm, kıyama döner ve kunutu okursa, rükû´u yenilemesi uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olmaz.

Bu durumda, imâm, rükû´u iade ederse, cemaat, önceki rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da imâma tabi olmaz; ancak, ikinci rükû´da tabi olur. Bunun aksini yapsalar bile namazları bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Vitir kılan kimse, kunutta Peygamber (S.A.V.) Efendimiz-´e salat okumaz. Bu, bizim âlimlerimizin ihtiyar ettiği kavildir. Zâhîriyye´de de böyledir.

Muktedî, kunutta imâma tabi olur.

Muktedî, kunutu bitirmeden, imâm rükû´a varmış olsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda da muktedî imâma tabi olur.

İmâm, kunut yapmadan rükû´a varmış olsa, bu durumda muktedî de kunuttan bir şey okumamış bulunsa, muktedî eğer, yetişemeyip rükû´u kaybedekten korkarca, o zaman rükû´a vahr. Eğer bundan korkmazsa, kunutu okur ve sonra rükû´a varır. Hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lâsa´da da böyledir.

Nâtıfî, Ecnâs´ında : «Bir kimse, birinci rek´ati mi, ikinci rek´ati mi yoksa üçüncü rek´ati mi kılmakta ol´duğu hususunda şüpheye düşerse, bu durumda, içinde bulunduğu rek´atte kunut ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par, sonra oturur. Daha sonra, kalkıp iki rek´at daha kalır. Bu iki rek´atin herbirinde de oturur ve ihtiyaten kunut yapar. Bir kavle göre de", bu kimse hiçbirisinde kunut yapmaz. Sahih olan, önceki kavildir. Çünkü, kunut vacibtir; vacible bid´at arasında tereddüt yoktur. Bu kimse ihtiyaten kunut yapar» denilmiştir. Serahst´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Mesbûk, imâmla birlikte kunut yapar; imâmdan ayrıldık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan sonra yapmaz. Münye´de de böyledir.

İmâmla birlikte kunut yapmış olan mesbûk, namazın ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmını kaza ederken, ikinci defa kunut yapmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bütün âlimlerin kavilleri budur. Muzma-rât´ta da böyledir.

Vitirde, üçüncü rek´atın rükû´unda imâma yetişmiş bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan bir mesbûk, namazının kalan kısmını kaza ederken de kunut yapmaz. Muhiyt´te de böyledir.

Vitirden başka hiçbir namazda kunut yoktur. Mütûn´da da böyledir.

İmâm, vitirde, rükû´dan doğrulduktan sonra kunut yapsa, fakat muk-tedı bunu görmese, bu durumda muktedî imâma tabi olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.

Şayet, imâm sabah namazında kunut yaparsa, arkasında(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kiler susarlar. Hîdâye´de de böyledir. Bu durumda cemaat ayakta bekler. Sahih olan budur. Nihâye´de de böyledir.
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı