Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 05-06-2010, 20:19   #1
Kullanıcı Adı
montenegro
Standart
Hocaefendinin Açıklamaları

Sinan Burhan, Milli Gazete 03.05.2010
Sinan Burhan
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil Bey T24 adlı yayın organına mülakat vermiş. Bu mülakatta en çarpıcı cümleleri ise Hocaefendi'nin 28 Şubat ve Milli Görüş Camiasına ilişkin açıklamaları oluşturuyor. Bu açıklamalar fevkalade önemli. Bu açıklamalar varsa arada bir gönül kırıklığı bunu gidermeye katkı sağlamıştır. Sayın Mustafa Yeşil'in T24'ten Selin Ongun'un sorularına verdiği cevapların en çarpıcı bölümünü size aktarmak istiyorum:
Fethullah Gülen'in hareketle ilgili sorguladığı ve "Keşke farklı davransaydık" dediği bir şey duydunuz mu?
Mesela şu var, Yalçın Doğan'a televizyonda verdiği söyleşide Erbakan için "Hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli" gibi ifadeleri olmuştu. Bu konuda "Acaba böyle söylemem gerekir miydi?" diye sorguladığına şahit oldum.
Neden? "Bu açıklamalar bana düşer miydi?" manasında. "Evet benim niyetim onları küçük görmek, zarar vermek değildi" ama nihayetinde karşı tarafı üzdüğünü düşündüğü için kendini sorguluyordu.
Gülen'in yine 28 Şubat sürecinde örtünmeyle ilgili sözleri İslami çevrelerde çok tartışıldı. Erbakan olayındaki gibi "O açıklamayı yapmasaydım" gibi bir sorgulaması oldu mu?
Orada Hocaefendi çok kitabi ve usule yönelik bir şey söyledi. Dinde meseleler ikiye ayrılır; usul ve furuat. Hocaefendi'nin o sözlerinde furuat, teferruat olarak çevrildi. Mesele şudur; bir insan örtünme ayetini inkâr ederse küfre girer ama başını örtmezse dinden çıkmaz. Orada söylediği de şu; başörtüsü usul kadar önemli değildir, "insanlar başını örtmediğinde dinden çıkmazlar" dedi. İşte bu furuatı bazı İslami gruplar, "Vay Hoca başörtüsüne teferruat dedi" manasına getirdi.
Bu açıklamalar Muhterem Hocaefendi'nin rikkatli bir gönüle sahip olduğunu gösteriyor. Bir camianın üzülmüş olabileceğini düşünmek inceliktir. Kendisi hem alim hem de gönül insanıdır. Bu şekilde düşünmesi hayırlı olmuştur.
Bu aralar elimden İslam tarihi hiç düşmüyor. Peygamber Efendimiz vefat ettikten sonra çoğu cennetle müjdelenmiş sahabilerin, bir takım münafıkların da etkisiyle nasıl bir çatışma içine girdiklerini ibretle okuyorum. Hz. Aişe Validemiz ve Hz. Ali Efendimiz arasındaki mücadelenin, savaşın nedenlerine baktığınız zaman her ikisi de haklı. Yine Hz. Osman'ın şehadeti ayrı bir yaralayıcı olaydır. Bu mübarek insan, yahudi ve münafiklar yüzünden şehit edilmiştir. İslam tarihindeki bu olayları tekrar tekrar okumalıyız. Bu olaylar birer masal değil gerçektir. O nedenle birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır. Hocaefendi hizmetleriyle milletin hayır duasını almaktadır. Dünyanın dört bir yanında İslam'ın bayraktarlığını yapmaktadırlar. Yine Milli Görüş siyaseti bu milletin canlanmasına, siyasi alanda var olmasına hizmet etmiş, cihat ve ümmet şuurunu geliştirmiştir. O nedenle herkes kendi alanında İslam'a hizmet etmiştir. İslam'da hüsnü zan esastır. Birbirimizin eksikliklerin görmek yerine artılarını görmeliyiz. Ben de hizmete ait bir dershaneye gittim lise yıllarımda güzel ahlâk ve faziletten başka bir şey görmedim. Yine bu Milli Görüş camiası içerisinde de yer almış birisi olarak İslam'a hizmetten başka bir şey görmedim. O nedenle amaç İslam'a hizmet olmalıdır. Bugün gelinen noktada Ergenokon ve darbe planları yapanları ortaya çıkmasında STV ve Zaman gazetesinin büyük bir rolü olmuştur. Bu ülkede yıllarca cinayet işlediler. Kaos çıkarttılar bu cinayetleri Müslümanların üzerine attılar.
Tekrar edelim birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır. Allah (c.c), Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz" (el-Hucurat 49/10).
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size âyetlerini işte böyle açıklar" (Ali İmrân, 3/103).
Yine İslam kardeşliği ile ilgili Yüce Peygamberimiz bakın ne buyurmuş:
"Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiginizi kardeşiniz için etmedikçe iman etmiş olmaz" (Buhârî, imân, 7)
O nedenle kardeşlerim şimdi birlik zamanı...

 

montenegro isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-06-2010, 20:24   #2
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
montenegro Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hocaefendinin Açıklamaları

Sinan Burhan, Milli Gazete 03.05.2010
Sinan Burhan
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil Bey T24 adlı yayın organına mülakat vermiş. Bu mülakatta en çarpıcı cümleleri ise Hocaefendi'nin 28 Şubat ve Milli Görüş Camiasına ilişkin açıklamaları oluşturuyor. Bu açıklamalar fevkalade önemli. Bu açıklamalar varsa arada bir gönül kırıklığı bunu gidermeye katkı sağlamıştır. Sayın Mustafa Yeşil'in T24'ten Selin Ongun'un sorularına verdiği cevapların en çarpıcı bölümünü size aktarmak istiyorum:
Fethullah Gülen'in hareketle ilgili sorguladığı ve "Keşke farklı davransaydık" dediği bir şey duydunuz mu?
Mesela şu var, Yalçın Doğan'a televizyonda verdiği söyleşide Erbakan için "Hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli" gibi ifadeleri olmuştu. Bu konuda "Acaba böyle söylemem gerekir miydi?" diye sorguladığına şahit oldum.
Neden? "Bu açıklamalar bana düşer miydi?" manasında. "Evet benim niyetim onları küçük görmek, zarar vermek değildi" ama nihayetinde karşı tarafı üzdüğünü düşündüğü için kendini sorguluyordu.
Gülen'in yine 28 Şubat sürecinde örtünmeyle ilgili sözleri İslami çevrelerde çok tartışıldı. Erbakan olayındaki gibi "O açıklamayı yapmasaydım" gibi bir sorgulaması oldu mu?
Orada Hocaefendi çok kitabi ve usule yönelik bir şey söyledi. Dinde meseleler ikiye ayrılır; usul ve furuat. Hocaefendi'nin o sözlerinde furuat, teferruat olarak çevrildi. Mesele şudur; bir insan örtünme ayetini inkâr ederse küfre girer ama başını örtmezse dinden çıkmaz. Orada söylediği de şu; başörtüsü usul kadar önemli değildir, "insanlar başını örtmediğinde dinden çıkmazlar" dedi. İşte bu furuatı bazı İslami gruplar, "Vay Hoca başörtüsüne teferruat dedi" manasına getirdi.
Bu açıklamalar Muhterem Hocaefendi'nin rikkatli bir gönüle sahip olduğunu gösteriyor. Bir camianın üzülmüş olabileceğini düşünmek inceliktir. Kendisi hem alim hem de gönül insanıdır. Bu şekilde düşünmesi hayırlı olmuştur.
Bu aralar elimden İslam tarihi hiç düşmüyor. Peygamber Efendimiz vefat ettikten sonra çoğu cennetle müjdelenmiş sahabilerin, bir takım münafıkların da etkisiyle nasıl bir çatışma içine girdiklerini ibretle okuyorum. Hz. Aişe Validemiz ve Hz. Ali Efendimiz arasındaki mücadelenin, savaşın nedenlerine baktığınız zaman her ikisi de haklı. Yine Hz. Osman'ın şehadeti ayrı bir yaralayıcı olaydır. Bu mübarek insan, yahudi ve münafiklar yüzünden şehit edilmiştir. İslam tarihindeki bu olayları tekrar tekrar okumalıyız. Bu olaylar birer masal değil gerçektir. O nedenle birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır. Hocaefendi hizmetleriyle milletin hayır duasını almaktadır. Dünyanın dört bir yanında İslam'ın bayraktarlığını yapmaktadırlar. Yine Milli Görüş siyaseti bu milletin canlanmasına, siyasi alanda var olmasına hizmet etmiş, cihat ve ümmet şuurunu geliştirmiştir. O nedenle herkes kendi alanında İslam'a hizmet etmiştir. İslam'da hüsnü zan esastır. Birbirimizin eksikliklerin görmek yerine artılarını görmeliyiz. Ben de hizmete ait bir dershaneye gittim lise yıllarımda güzel ahlâk ve faziletten başka bir şey görmedim. Yine bu Milli Görüş camiası içerisinde de yer almış birisi olarak İslam'a hizmetten başka bir şey görmedim. O nedenle amaç İslam'a hizmet olmalıdır. Bugün gelinen noktada Ergenokon ve darbe planları yapanları ortaya çıkmasında STV ve Zaman gazetesinin büyük bir rolü olmuştur. Bu ülkede yıllarca cinayet işlediler. Kaos çıkarttılar bu cinayetleri Müslümanların üzerine attılar.
Tekrar edelim birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır. Allah (c.c), Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz" (el-Hucurat 49/10).
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size âyetlerini işte böyle açıklar" (Ali İmrân, 3/103).
Yine İslam kardeşliği ile ilgili Yüce Peygamberimiz bakın ne buyurmuş:
"Hiçbiriniz kendi nefsiniz için arzu ettiginizi kardeşiniz için etmedikçe iman etmiş olmaz" (Buhârî, imân, 7)
O nedenle kardeşlerim şimdi birlik zamanı...
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-06-2010, 20:21   #3
Kullanıcı Adı
montenegro
Standart
Hangi Parti? Fethullah Gülen 29.10.2002 -


Siyasetten uzak kalmadaki ısrarınızın sebebi nedir?
Aslında, siyaset bugünü yarınla, yarını da öbür günle bir arada düşünmek ve halkın hoşnutluğunu Hakk'ın rızasıyla beraber mütâlaa etmek gibi geniş perspektifli bir idare sanatıdır. Fakat, günümüzde siyaset sadece parti, propaganda, seçim ve iktidar mücadelesi şeklinde anlaşılmaktadır.
Servet, şöhret, güç ve kuvvetle elde edilen hakimiyet gelip geçicidir; bâki olan, hak ve adaletin hakimiyetidir. Onun içindir ki, en büyük siyaset, hak ve adalet taraftarlığında aranmalıdır. Heyhât; dünyanın pekçok ülkesine baktığımızda, nerede adalet ve hak düşüncesiyle bütünleşen siyaset; nerede çoğu yalan ve tezvirden ibaret olan sokak şarlatanlıkları..!
Maalesef, günümüzde insanların büyük bir bölümü, günlük politika oyunlarını, kitlelerin aldatılıp iğfal edilmesini, iktidar ve menfaat mücadelelerini ve bu uğurda bütün gayr-ı meşrûların meşrû gösterilmesini siyaset telâkki etmektedir. Bu yanlış yorum ve telakkiden dolayı, kalbî hayatım, düşünce istikametim ve Hak'la münasebetim adına her türlü siyâsî hareketten uzak kaldım ve bundan sonra da uzak kalmayı zarûri görmekteyim.
- Türkiye'deyken farklı siyasî anlayıştan insanlarla görüşüp konuştuğunuz medyaya yansımıştı. Bu görüşmeleri siyaset dışı olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Ben düz bir vatandaşım ve bir vatandaş olarak herkesle görüşme hakkım olduğunu zannediyorum. Siyasilerle görüşmelerimde onların bazı siyasi mülahazaları olabilir. Fakat, şimdiye kadar benim hiçbir siyasi mülahazam olmadı. Zaten görüşme teklifleri hep muhataplarımdan gelmiş ve ben de bunu memleket meselelerini anlatmak için bir fırsat kabul etmiştim. Mesela; bir Terör Kanunu mevzuu olduğu zaman, hem parlamanterlerle, hem de Başbakan ile görüşmüşümdür. Milletimizi yeniden akrebin kıskacına çekme meselesi olunca, içimde ürperti hasıl olmuş, ben de endişelerimi devlet büyüklerine anlatmışımdır. Görüştüğüm her insana da "keşke en sağdakinden en soldakine kadar bütün partiler, memleket meseleleri üzerinde anlaşabilseler, milli meselelerde zıtlaşmaya gitmeseler" demişimdir ve bu şekilde fikir alışverişinde bulunmamın da çok normal olduğunu düşünüyorum.
Hükümet, adalet ve asayiş demektir. Bunların bulunmadığı bir yerde hükümetin varlığından söz edilemez. Hükümet bir değirmene benzetilecek olursa, çıkardığı un, nizam, huzur ve emniyettir. Bunları çıkarmayan bir değirmen ise, kuru bir gürültüden ibarettir ve hep hava öğütür. İşte, adalet ve asayişin yara aldığını/alabileceğini zannettiğim hususlarda milletimizin yararına olacak bazı tedbirler alınmasını tavsiye ettiğim zamanlar olmuştur.
Görüşmelerde hep günlük siyasetten uzak, umumi ve kalıcı mevzuları dile getirmeye çalışmışımdır. Mesela, bir defasında şunları söylediğimi hatırlıyorum: "Bir hükümetin milletine "Benim milletim" demesinden ziyade, bir milletin başındaki hükümete "Benim hükümetim" demesi daha önemlidir ve zannımca her zaman aranan da işte budur. Aksine millet, başındaki hükümeti bünyesine musallat olmuş tırtıl silsilesi görüyorsa, o bünye ile o baş, çoktan birbirinden kopmuş demektir.
Halkın kalbinde devlete saygı, hükümete hürmet, memurun şiddetiyle değil, devleti idare edenlerin tavır ve davranışlarındaki ciddiyet, iş ve hizmetlerindeki samimiyetle kazanılmaya çalışılmalıdır. Şimdiye kadar, ne zalim memurların istibdadıyla, ne de kitlelerin iğfaliyle hiç kimse hiçbir yere varamamıştır.
İrfan ve asaletten mahrum, devlet işlerinden de anlamayan nasipsizler, şayet yanlışlıkla birer vazife başına getirilmişlerse, hükümetin gücünü kullanmaktan, onun iktidarını istismar etmekten, her yerde kendi çıkarlarını aramaktan ve despot birer kral gibi hüküm sürmekten geri kalmayacaklardır. Böylelerinin iktidarda olduğu bir ülkede sadece zalimlerin "hay-huy"u ve mazlumların iniltisi duyulacaktır ki, bu şeâmetli seslerin yükseldiği hemen her yerde Âd ve Semûd'un âkıbeti kaçınılmaz olagelmiştir."
Evet, bir hükümet, milletinin yalnız iş, hareket ve davranışlarını değil, düşünce ve anlayışını da tanzime çalışmalıdır. Böyle bir tanzimde en önemli esas ise, düşünce birliği, his birliği, tâlim ve terbiye (öğretim ve eğitim) birliğidir. Bir milleti meydana getiren fertler, ayrı kültür, ayrı düşüncelerle besleniyor, birbirleriyle zıtlaşıyor ve birbirlerine karşı farklı anlayışların kavgasını veriyorlarsa, o milletin kendi kendini yeyip bitirmesi mukadderdir. Ben milletimizin bir ferdi olarak onun böyle bir akıbete uğramaması için doğru bildiğim hususları her fırsatta söylemeye çalıştım.
- Bazı partileri desteklediğinizi iddia edenler var. Herhangi bir partiyi desteklediğiniz oldu mu?
Maalesef, bugün de o türden asılsız iddialarda bulunanlar oluyor. Fikirleri siyasetle bulanmış ve her şeyi dünyevî çıkarlar ve siyasî maksatlarla açıklama eğilimindeki bazıları anlayamasa veya anlamamakta diretse de, Kur'an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz'in Sünnet-i Seniyyesi ve Selef-i Salihin'in safiyane içtihadlarından çıkardığım dinime ve milletime hizmet çizgimde siyasetin ve dünyevî ücretlerin en ufak bir yeri olmadığına hayatım şahittir. Adımı dünden bugüne bazı partilerle birlikte ananlar olmuşsa da, bütün bunlar, bir kasda dayanmıyorsa, mutlaka bir yanlış değerlendirme ve yanlış bilgiden kaynaklanmaktadır. Hizmet felsefem gereği, her türlü iç bölünme ve anarşiye, din, medeniyet ve demokrasi gibi sahalardaki inhisarcılığa, onları memleket içinde menfî kullanmaya ve insanımız arasında bölünmelere vesile kılmaya karşı olduğum ve daima devletin, ülke bütünlüğünün ve memleket içinde istikrarın yanında bulunduğum herkesin malûmudur.
Fakat, bir zaman Adalet Partisi'ni, bilâhare Anavatan Partisi'ni, daha sonra Doğru Yol Partisi'ni ve önceki seçimde de DSP'yi desteklediğim gibi bir vehme kapılanlar veya böyle bir vehim üretmekte kendileri açısından yarar görenler olmuştur.
Şu ana kadar sayın Başbakan dahil, hiç ama hiç kimseyle siyasî maksatlı görüşmem ve -kullanılması ve bir kelime olarak anılması bile rahatsızlık verici- herhangi bir pazarlığım olmamıştır, olması mümkün değildir ve ileride de olmayacaktır. Ben, şu kadar milletvekili koltuğuna değil, Kur'an-ı Kerim'de, her mü'minin arzusu olan Cennet dahil, her şeyden daha büyük ve daha değerli olduğu ilan edilen Allah'ın rızasına talibim. Şu ana kadar hiçbir partiye doğrudan veya dolaylı, yazılı veya sözlü en küçük bir destek vermediğim gibi, bu konuda ve herhangi bir parti ya da adayın seçim çalışmaları veya seçimde desteklenmesi hususunda en yakınlarıma bile herhangi bir ihsasta bulunmuş değilim.
- Merhum Turgut Özal'ı ve Bülent Ecevit'i desteklediğiniz iddia edilmişti. Onların dindar kesimden de oy almalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir insanı takdir etmek ve ona saygı duymakla onun siyasi destekçisi olmak farklı farklı şeylerdir. Merhum Turgut Bey takdir ettiğim ve saygı duyduğum bir insandı. Fakat, benim ona oy verilmesi için tavsiyelerde bulunduğum iddiası doğru değildir. Bu meseledeki sır milletimizin vefasında ve basiretinde gizlidir. Turgut Bey, hayatı boyunca yüksek gayeler arkasında koşmuş, hep ufuklu yaşamıştı. Büyük bir düşünce ve devlet adamıydı. Eğitim adına yapılagelen hayırlı faaliyetlerin de sürekli destekçisi olmuştu. Onu bu şekilde tanıyan halkımız da bir vefa duygusuyla ona destek çıkmıştı.
Sayın Bülent Bey'e oy verilmesi hususunda da kat'iyen bir tavsiye ve teşvikte bulunmadım. Zaten, sayın Ecevit'in böyle bir talep ve beklentisi olmadı.
Münasebetlerinde oy almayı hedef edinmedi. Bülent Bey dürüstlüğün sembolü oldu. Dün farklı bugün farklı konuşmadı. Solu, Türkiye gerçeklerine göre yeniden şekillendirdi; "din"iyle "ulusal değerleri"yle barışık bir sol kültür oluşturmaya çalıştı. Onun içindir ki, her dindarı mürteci görmedi. Solun, samimi dindarlarla barışık olabileceğini gösterdi. Basiretli Türk halkı da, dürüst ve tutarlı tavrının karşılığı olarak onu destekledi. O, kendisine yöneltilen bütün tenkitlere rağmen, özellikle yurtdışındaki kültür elçilerimiz olan fedakar öğretmenlere ve eğitim faliyetlerine sahip çıkarak halkın gönlüne taht kurdu. Zannediyorum, seçimlerden sonra ayrılacak olmasaydı bu halk yine onu desteklerdi.
Milletimiz samimi gayretleri hiçbir zaman karşılıksız bırakmadı. Kim vefalı ve hasbi davranmışsa halk da ona karşı aynı vefa ve samimiyetle muamelede bulundu.
- Son haftalarda medyada "Fethullah Gülen Cemaati falan partilere oy verecek" şeklinde haberler çıktı. Sizi sevenler oylarını hangi partiye verecek?
Evvelâ, daha öncede defaatle söylediğim gibi; "Fethullahçı" şeklindeki ifadelerden tiksinti duyuyorum. "-cı", "-cu" türü sözlerden hiç hoşlanmıyorum. "Cemaat lideri" gibi yakıştırmalardan küfür işitmiş gibi rahatsız oluyorum. Sadece müşevviki olduğum eğitim faaliyetlerine gönül vermiş insanları "cemaat" şeklinde değerlendirmenin de yanlış olacağını düşünüyorum. Sevgi, diyalog, hoşgörü, barış ve karşılıklı anlayış esaslarına dayanıp eğitim seferberliğine çıkan samimi insanların faaliyetlerini "Gönüllüler Hareketi" şeklinde ifadelendirmenin doğru olacağını zannediyorum.
Saniyen, Fakiri tanıyan insanların, benden ferdin hür iradesiyle vereceği kararları etkileyen siyasi telkinlerde bulunacağımı ve bir başkasına "oyunu şu partiye vermelisin" demek gibi bir nezaketsizliğin içerisine gireceğimi bekleyeceklerine inanmıyorum. Başkaları parti kurabilir ya da bir partiyi destekleyebilir. Bu, o insanların kendi hizmet anlayışlarıdır. Onları da kınamaz ve yadırgamayız. Fakat, kendilerini baştan beri siyasetin dışında tutan ve farklı bir çizgide insanlığın hizmetine adanmış ruhların, değil bir partiyi desteklemeleri, dünya sultanlığı bir altın tepside sunulsa; "Yanlış anlaşılırız, sevgi kahramanlarıyla ümide kapılanlara inkisar-ı hayal yaşatırız. Demek ki bunlar da makam-mansıp sevdasına tutulmuş; meğer bunca gayret iktidar içinmiş; şimdiye kadarki sevgi ve hoşgörü mesajları yalanmış dedirtiriz." diyerek o altın tepsiyi de yere çalmaları gerekir.
Biz bütün partilere "eşit yakınlıktayız." Daha önce de ifade ettiğim gibi, "eşit uzaklıkta" demiyorum; "eşit yakınlıkta"yız; çünkü her partinin müntesipleri, sempatizanları bizim insanımızdır. İnsanların partileri, siyasi anlayışları bizim onlarla dost olmamıza mani değildir.
Herkesi kucaklayanlar, muhabbet fedailiğine soyunanlar geçici politik çıkarlar için kimseyi dışlamaz, kimseyi siyasi anlayışına ve partisine mahkum etmez. Kim ne yakıştırırsa yakıştırsın, kim hangi vehim, beklenti ve suizanlarını seslendirirse seslendirsin onların çizgisi bellidir: Onlar ne herhangi bir partiyi destekleyip diğerlerini bir kenara iter ve ne de bir şartlanmışlık ve önkabulle herhangi bir partiye karşı cephe alır.
Evet, bugüne değin sözlerimde ve yayınlanmış eserlerimde partilerüstü (bu ifadeyi bir fazilet göstergesi olarak kullanmıyorum) konumumuza gölge düşürecek herhangi bir ifade vaki değildir. Esas itibariyle memleketimizin kargaşa ve kavgalardan dolayı ağır zarara uğrayacağını düşünen bir insan olarak toplumda her meseleye diyalog, uzlaşma ve hoşgörü ortamı içinde çare aranması gereğine inanıyorum. Buna karşılık çatışmalardan medet uman ya da gündelik siyasi çıkarlarını ön planda tutan bazı çevreler, beni de siyasi çekişmelerin tarafı haline getirmek istemektedirler. Ancak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da benim herhangi bir biçimde politik tartışmalara katılmam sözkonusu dahi değildir.
Bu vesile ile bir kez daha ifade etmeliyim ki; bütün vatandaşlarımızın kendi serbest tercihleri yönünde demokratik anayasal haklarını kullanmaları tavsiyesi dışında; herhangi bir partinin desteklenmesi ya da engellenmesi gibi bir düşünce ve davranış içinde değilim ve bundan sonra da asla olmayacağım. Ben milletimizin basiret ve firasetine güveniyor, onların partilerüstü düşüneceğini, herhangi bir partiden ziyade millet ve memleket menfaatlerini öne çıkaracaklarını ümit ediyorum. Kaynağı kim olursa olsun, bu kanaat ve beyanım dışındaki her tür iddianın gerçekten uzak bir yakıştırma, vehim ve suizan olduğunun bilinmesini istiyorum.



http://tr.fgulen.com/content/view/13995/9/
montenegro isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-06-2010, 20:33   #4
Kullanıcı Adı
montenegro
Standart
http://tr.fgulen.com/content/view/16881/26/


Meydanların Dili ve Üslup Meselesi
Özellikle seçim sürecinde, kürsüye çıkan ya da kendisine mikrofon uzatılan hemen herkesin oldukça öfkeli ve rakiplerini yerin dibine batırırcasına konuştuklarına şahit oluyoruz. Yediden yetmişe herkesin önünde cereyan eden bu atışmalardaki genellemelerden dolayı bilhassa siyaset sahnesinde yara almayan şahıs ve kurum da kalmıyor. Bu açıdan, meydanların dili ve üslup meselesi nasıl değerlendirilebilir?
  • Üslup ayn-ı insandır; insanın kıymeti üslubundan anlaşılabilir. (01.10)
  • Bazen dinleyici kitle, hatibi kürsüsünden alıp kendi seviyesine indirir; dolayısıyla da, konuşan insan genel üslubuna yakışmayan beyanlarda bulunabilir. Ne var ki, hiçbir sebep, üslup bozukluğuna mazeret sayılamaz. (02.54)
  • Onca ciddi mesele karşısında heyecan duymayan iki ayrı dinleyici grubunun "pilli" ve "fena fi'l-hayvan" sözleri üzerine kopardıkları alkış tufanı... (03.02)
  • Üslup kırılmasında kulağa ilişen hususlardan biri de çok saldırgan bir dil kullanılmasıdır. Bir insanın, rakibine ve onun takipçilerine karşı saldırırcasına konuşması çok ayıptır; fakat, taraftar olan dinleyicilerin o çirkin sözleri alkışlamaları ve savunmaları ondan daha büyük bir ayıptır. (05.37)
  • Günümüzde yapılan en büyük yanlışlardan bir diğeri de bir heyetin bütünüyle karalanmasıdır. "Uğursuzlar, beceriksizler, ülkeyi satanlar..." diyerek, şöyle böyle bir tercihten dolayı bir yere gönül vermiş insanların hepsini birden karalamak öyle büyük bir vebaldir ki, bu cürmü işleyen biri o insanların umumundan helallik almadan Cennet'e giremez. (07.47)
  • Özellikle devlet adamlarını ve siyaset ehlini daha sonra utanacakları sözler sarfetmekten alıkoyacak en önemli vesile istişaredir; yanında beklentisiz ve hakperest danışmanlar bulunduran ve onların fikirlerine değer veren kimseler, meşveretin hakkını vermeleri nispetinde yanlışlıklardan uzak kalacaklardır. (09.30)
  • Bir tenkitte bulunurken, ister falan partinin taraftarlarının isterse de filan kurumların tamamını hedef almak ve meseleyi ta'mim ederek o dairedeki bütün insanları karalamak çok çirkin bir davranıştır. Her müessesede olduğu gibi, mesela Adliye ve Askeriye'de de olumsuz işler yapan bazı kimseler bulunabilir; onların yüzünden o müesseseleri bütünüyle karalamak ve gözden çıkarmak zulümdür. (14.15)
  • Yeniçeri arasından kendi hükümdarını mıncıklayarak öldüren insanlar da çıkmıştır; fakat, dört-beş asır boyunca milletin namus, şeref, haysiyet ve istiklalini koruyan da yine yeniçeridir. Bu itibarla da, üç-beş kişinin hataları sebebiyle "peygamber ocağı" dediğimiz müessesemizi topyekün karalayanlar baltayı kendi ayaklarına vurduklarının farkına varmalıdırlar. (18.00)
  • Bazı kurumlardaki kimi insanlar çok olumlu hizmetlerin aleyhinde olabiliyorlar; ne var ki, onlara karşı "herkes kendi karakterinin gereğini sergiler" demeyi bile yakışıksız sayıyorum. Çünkü, bu beyanda da "karakteri çirkinliklere açık" demek gibi bir hakaret söz konusudur. Oysa, başkalarının saldırganlığı, saldırgan davranmayı bize meşru kılmaz. (20.45)
  • Resûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in "Beni Rabbim terbiye etti; terbiyemi ne de güzel yaptı!.." mealindeki sözünün mânâsı... (22.31)
Milletin Hâkimiyeti ve Oyların Rengi
Bazı kimselerin bir küfür ifadesi saydıkları ve seçimleri boykot çağrılarına argüman olarak kullandıkları "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca, genel mânâda siyasete bakışımız zaviyesinden, seçim zamanı kendimize daha yakın gördüğümüz bir adaya oy vermemiz "siyasete dalmak" sayılır mı?
  • Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ilk defa telaffuz edilirken "Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir" şeklinde söylenen, zamanla mazmun ve mefhum korunmakla beraber kelimelerle oynanarak "Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir" sözüyle seslendirilen ve günümüzde daha yalın bir Türkçe kullanma iddiasıyla "Egemenlik milletindir" cümlesiyle vurgulanmak istenen husus demokrasidir. Bu söz, hâkimiyetin –hâşâ– Allah'tan alınarak insanlara verilmesi demek değildir; aksine, hâkimiyetin, Allah'ın vazettiği esaslar çerçevesinde, kaba kuvvet temsilcilerinin elinden alınıp millete verilmiş olduğunu belirtmektedir. (29.49)
  • İnsan, kendi kaderini ve mefkuresini de ilgilendiren meselelere karşı bütün bütün kayıtsız kalamaz. Hatta, o meselelerin gereğini yerine getirmek bir yönüyle Allah hakkıdır. Bu itibarla da, seçimleri boykot çağrısı yapanlar –en yumuşak ifadeyle– adalet-i mahza ve adalet-i izafiye konularını anlayamamış ve dinin ruhunu kavrayamamış kimselerdir. (43.30)
  • Dünyadan elini eteğini çekmiş ve tamamen ahirete mütevecih olmuş o Fikir Mimarı, bir dönemde ruh ve mânâ köklerinden süzülüp gelen değerlere karşı saygılı bulduğu bir partiye açıktan açığa oy vermiştir. Hiçbirimiz Allah'la irtibat ve İslam'a bağlılık mevzuunda onun kadar derin olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu açıdan, siyasete dalmak ile mefkuremizi de ilgilendiren mevzularla gerektiği kadar alakadar olmak birbirine karıştırılmamalıdır. (45.57)
  • İnanan bir insanın -kendi ruh ve mânâ köklerinin yeniden neşv ü nema bulması niyetiyle- inandığı istikamette oyunu kullanması, üzerine bir vecibedir; bu görevini yerine getirmeyen bir insan günaha girmiş olur. (47.53)
  • İster genel isterse de mahalli seçimlerde, imkanım olsa, borç para alır, biletlerini temin eder ve burada duran arkadaşların bile oylarını kullanmak üzere Türkiye'ye gidip gelmelerini isterdim. Hiçbir zaman şu ya da bu partiyi işaret etmedim. Ne var ki, imkanı olduğu halde, mefkuresi hesabına faydalı gördüğü kimseler için izhar-ı re'yde bulunmayanların Allah katında mesul olacaklarına inanıyorum. (49.17)
  • Siyasetçilerle ve parti temsilcileriyle yapılan görüşmeler; destek talepleri ve verilen cevaplar... (50.37)
  • Biz hiçbir zaman siyasete dalmadık; asla parti ayırımı yapmadık; bütün siyasi cereyanların temsilcilerine aynı yakınlıkta bulunduk; faydasına inandığımız görüşlerimizi onlarla paylaştık. Bugün de aynı yerde duruyoruz; bizim değerlerimize saygılı olan, kalbî ve ruhî hayatımızı hesaba katan ve aynı zamanda ebed arzularımız adına da bir mesajı bulunan insanlar hangi partide olurlarsa olsunlar, biz onlardan yana izhar-ı re'yde bulunuruz. Bizim yegane arzumuz, bağımsız ve devletler muvazenesinde söz sahibi bir Türkiye'dir. (55.20)



lütfen herkes dinlesin
montenegro isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-06-2010, 22:20   #5
Kullanıcı Adı
Cihan_ŞümuL
Standart
montenegro nun yazdıklarının üzerine başka bir şey eklemek mümkün değildir .sagolasın kardeş. milli gazete yazarını da yazdıgı yazıdan dolayı tebrik ediyoruz.
Cihan_ŞümuL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2010, 22:27   #6
Kullanıcı Adı
.:Ay_Yıldız:.
Standart
Kişiliğini sevmiyor olabiliriz ama şu an forumunda bulunduğumuz parti başkanının hocası,yetiştiricisi konumundadır. Yani böyle bir şahsiyeti Ecevit gibi muhafazakarlık ile uzaktan yakından alakası olmayan,başörtülü bir gazeteciye gösterdiği tarihi akıl almaz bir tepkisi bulunan bir şahsiyetten daha aşağıda görmek benim zihniyetime göre yanlıştır. kıyaslama insanın doğasında olan birşey fakat bazı değerleri çiğnediğinde bazı şeylere zarar verebilir kardeşim.
.:Ay_Yıldız:. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2010, 22:32   #7
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
.:Ay_Yıldız:. Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kişiliğini sevmiyor olabiliriz ama şu an forumunda bulunduğumuz parti başkanının hocası,yetiştiricisi konumundadır. Yani böyle bir şahsiyeti Ecevit gibi muhafazakarlık ile uzaktan yakından alakası olmayan,başörtülü bir gazeteciye gösterdiği tarihi akıl almaz bir tepkisi bulunan bir şahsiyetten daha aşağıda görmek benim zihniyetime göre yanlıştır. kıyaslama insanın doğasında olan birşey fakat bazı değerleri çiğnediğinde bazı şeylere zarar verebilir kardeşim.
Önceden öğrencilerinden ötürü kendisine saygım ve sevgim azda olsa vardı ama artık Yok!

Dindar gözüküp Dine ters tutumlar sergileyen bir şahsiyet Dindardan rahatsız olanlarla aynı kefededir benim gözümde..

Yani demek oluyor ki Ecevitte kendine muhafazakar damgası vursaydı onunda yaptıklarını görmezden gelip saygı duyardık.Siz duyabilirsiniz ama ben ASLA!
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2010, 22:32   #8
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
Molla haddini aşma bence
Çıktığımız kabuğa hakaret etmeyiz biz. O senin ecevitle bir tuttuğun muhterem olmasaydı ne siyonizmi öğrenebilirdik nede türkiyeyi yöneten bu kadrolar olabilirdi.
Ne yaparsa yapsın erbakan türkiyenin baş tacıdır. Bulunduğum ortamda erbakana karşı ileri geri konuşturtmam !
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2010, 22:34   #9
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Alıntı:
Furkanca Bakış Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Molla haddini aşma bence
Çıktığımız kabuğa hakaret etmeyiz biz. O senin ecevitle bir tuttuğun muhterem olmasaydı ne siyonizmi öğrenebilirdik nede türkiyeyi yöneten bu kadrolar olabilirdi.
Ne yaparsa yapsın erbakan türkiyenin baş tacıdır. Bulunduğum ortamda erbakana karşı ileri geri konuşturtmam !
Hacım sen saygı duy sev say ama o seni bağlar.Ben ister severim ister sevmem.

Bu arada ben o kabuktan çıkmadım.

El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-29-2010, 22:38   #10
Kullanıcı Adı
.:Ay_Yıldız:.
Standart
Erbakan'ın geçmişinde takdir edilecek davranış vardır. Şu an Akparti'nin var olmasının baş sebebidir. Üstelik Türk siyasetinde din olgusunun oluşmasında da önemli bir yer tutmuştur kendisi. Doğru ya da yanlış icraatları olabilir ama bu ülkeye bin bir zararı olan ve ideolojimize tamamen ters olan bir Ecevitle kıyaslanacak ,hatta o kıyaslamada geri düşecek bir şahsiyet değildir diye düşünüyorum.
.:Ay_Yıldız:. isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı