|
|
#6 | |
|
Alıntı:
Şimdi öncelikle Hocam size bir iki soru sormak istiyorum… ( Tabi bu soru Tüm Dinler Arası Diyalog destekçilerine… ) 1.Diyoloğun amacı nedir? Eğer amacı cihat, tebliğ ve davetse Ne Allahın kelamında nede İslam Tarihin de görülmeyen bu ( bence sözde ) Cihat yerine icamayi ümmetin kullandığı metotları kullansanız… Eğer diyorsanız o metotlar eskidi ortama şartlara uymuyor benim cevabım şu olur… Kuranda – Hadis ve siyerde – İcmai Ümmette ve Bunlarda Bulunan Hiç bir Kıyaslanacak duruma yakın bir şey yokken beşeri Akılla farklı bir yol aramak bence cok ama çok terstir… sen İcmai ümmetin metodunu kullan senin görevin tebliğ, tebliğ metodunu incelemek değil bu senin ödevin yoksa başka gayemiz yok Allahın emri olduğu için bu işi yapıyoruz yoksa başka ne çıkarımız o zaman sen İcmai ümmetin metodunu kullan onlara Hidayeti veren Allah (c.c)dür… Yoksa yok ise bizim metotlarımız değildir… “Müslümanlar Diyalogdan kaçan taraf olmamalı” demişsiniz? Bu konuda hem fikirim (Kuran-ı Kerim incelendiğinde Hz. Peygamberin misyonunun “davet” esası üzerine bina edildiği görülmektedir. Kur’an, Hz. Peygamberin ve müslümanların da’vet ile ilgili çalışmalarında uymaları gereken yöntemleri de açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu yöntemlerden birincisi : “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle da’vet et ; onlarla tartışmanı en güzel bir şekilde sürdür” (Nahl Sûresi, 25) ayet-i kerimesidir.) Müslüman münazaradan da İslam uğruna sohbetten de kaçmaza ama bu yaptığın Diyalog kişiler arası değil, bunu amacı Ekonomi olsa Devlet politikasında Denge olsa Anlarım Fakat bu Dinle arası Kültürler arası değil dinler arası böyle bir şey olmaz olamaz… Biz Allahın dediğini Gibi tebliğ ve davet olur… Tebliğ edilecek kişinin konumunu, fikir yapısını iyi değerlendirmek ve tebliğ edilecek kişiyi iyi seçmek Kalbinde biraz olsun, iman nûru parıldayanlara öncelik tanımakla beraber İslam metodu ile ( Dinler arası Diyalog ile değil ( ayrıca ne dinleri Allah katında Tek din İslam dır.) bizim hedefimiz yürekleri Allah’ın emirleri için güzel hoş ve kibarca kalplerini yumuşatmaktır. Allah İlahi kelamın da Firavun’ a bile kac kere yumuşak bir dille direk olarak Allahın emirlerine davet edildiğini anlatmaktadır… Yani biz Allahın bize verdiği ödevin amacı dışına çıkmadan Allahın gösterdiği metodla tebliğimizi ve davetimizi yapacaz… Sonuc olarak hidayeti veren Allah (c.c) üdr. Bundan sonra artık iman edip etmemenin insanların kendi istemelerine bağlı bulunduğu ifade edilmiştir. (Kehf Sûresi,29) Peygamber Efendimiz, iman etmeyeceklerine kanaat getirdiği hâlde, Ebû Cehil'i, Ebû Leheb'i İslâm'a dâvet etmeye devam etmiştir. Onların küfürde inatları sebebiyle ye'se (ümitsizliğe) kapılmamıştır. Âyet-i kerîmede buyurulur: Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. Ve sen, körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, âyetlerimize îman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır. (Neml, 80-81) saygılrımla... Konu islam tarafından (09-25-2008 Saat 17:22 ) değiştirilmiştir.. |
||
|
|
|
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| Seçenekler | |
| Stil | |
|
|