|
|
|
|
#1 |
|
Kaynak ihvanlar .net
Yunus Aleyhisselam ve Balık Yüce Allah buyuruyor: Kuşkusuz Yunus gönderilen peygamberlerdendi o ( Rabbinden*izinsiz bir gemiye binip gitmişti*(Sâffât, 139-140)*Allah (Celle Celaluhu) Hz. Yunus’u Asûr başkenti Musul yakınlarındaki*Ninovaya peygamber gönderdi. Hz. Yunus Ninova halkını*yıllarca îmana davet etti onlar îman etmeyince büyük azabın geleceğini haber verdi ve Allah’ın (c.c.) emrini beklemeden kavmine kızıp oradan ayrıldı bir gemiye bindi. Hava çok sakin iken gece yarısı şiddetli yağmurlar*yağdı şimşekler çaktı gemi dalgalarda kapılıp beşik gibi*sallandı. Gemi personeli,*“İçimizde sahibinden kaçan bir köle var, onu denize atmazsak batarız”*dediler. Yolcular bakıştılar ve*kaçağı bulamayınca kura çekmeye karar verdiler. Yüce Allah buyuruyor üç defa kur’a çektiler üçü de Yunus’a gelince kaybedenlerden*oldu. Yunus kendini kınarken denize atıldı ve balık*onu yuttu.*(Sâffât, 141-142) İlk kura Hz. Yunus’a gelince, iki defa daha tekrarladılar ve Hz. Yunus Rabbimden kaçan köle benim!” Diye kendini* kınarken, denize atıldı ve Allah’ın (c.c.)*izniyle çok yunus balığı onu yutuverdi. Yüce Allah buyuruyor o karanlıklar içinde “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü*mine’z-zâlimîn” diye nidâ etti.*(Enbiyâ, 87) Gecenin karanlığında denize atılan Hz. Yunus, Allah korkusuyla ve kendini kınayarak “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” diye, tesbih*edip Allah’a (c.c.) yalvardı. dişi balıklar yumurtalarını denizin derin sularına atarken, erkek balıklar spermlerini püskürterek “dış dölleme” ile*onları döllerler. Yunus balığı iç döllenme ile gebe kalır, yavruyu doğurur*ve memesinden süt fışkırtarak dalgalar arasında yavrusunu emzirir. Memeli balıklar hariç, bütün balıklar solungaçları ile solunum yapar suda çözülmüş oksijeni alır, yunus balığı akciğer solunumu*yapar ve su altında fazla kalamaz. Yüce Allah buyuruyor o tesbih edenlerden olmasaydı diriliş*gününe kadar balığın karnında kalırdı. O tesbih etti biz onu bitkin halde dışarı çıkardık. Üzerine gölgelik için kabak*türünden geniş yapraklı ğaç bitirdik.*(Sâffât, 143-144-145-146) Hz. Yunus balığın karnında duayı okumasaydı,*orada ölecekti ve insanlar yeniden dirilip mezardan çıkarken, o da*balığın karnından mahşere gidecekti. Ancak Hz. Yunus “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’zzâlimîn”*tesbihâtına devam edince, Allah (c.c.) tarafından bağışlandı ve*balık onu sahile attı. Hz. Yunus ana karnından çıkar gibi balığın karnından çıkmış, dar ve*karanlıktan kurtulmuştu. balığın karnında derisi eriyip kıpkırmızı*et yığını haline geldi hasta ve bitkindi. Sabah hava aydınlanınca sevindi güneş yakıp*sinekler çıplak etlerine konup ısırınca, tesbihatına devam*etti Allah’tan (c.c.) yardım istedi. Allah (c.c.) onu güneş ve sinekden koruması için, yapraklarına sinek*konmayan kabak türünden geniş yapraklı bir ağaç yarattı * Hz. Yunus rahatlamıştı ve tertemiz havayı soluyordu. karnı acıkmış ve susamıştı. Er-Rezzak Allah (c.c.) dağ keçisini ona*yönlendirdi ve kırk gün Hz. Yunus’u taze keçi sütü ile besledi. Yüce Allah buyuruyor: Onu yüz bin kişiye peygamber olarak gönderdik.*(Sâffât, 147) peygamberlikten azil olmayan, Hz. Yunus sağlığına*kavuşunca Allah (c.c.) onu tekrar Ninova halkına peygamber*olarak gönderdi. Ninova halkı îman etmeyince Hz. Yunus kavmini bırakmıştı azab vakti*gelince, Ninova şehrinin kapkara bulutlar kapladı her taraf zifiri karanlık oldu Korkan*halk îman etmek için Hz. Yunus’u aradı bulamayınca tevbeleri kabul oluncaya kadar üç gün üç gece göz*yaşları döküp tevbe etti ve azaptan kurtuldular Hz. Yunus Ninova’ya dönünce halkı onu sevinç gözyaşları*ile karşılayıp îman tazeledi ilâhî emirlere uygun yaşayıp huzura kavuştular. Yüce Allah buyuruyor: Yunus’un duasını kabul ettik onu sıkıntıdan ve balığın karnından*kurtardık. biz Yunus’un tesbihâtını okuyan mü’minleri*kurtarırız. Dertlerine derman arayanlar, geçim sıkıntısı çekenler, borç yüküyle ezilenler, daralanlar, sıkılanlar*Allah’ın (c.c.) biz Yunus’un tesbihâtını okuyan mü’minleri kurtarırız” diye vaadettiği, Hz. Yunus’un balığın karnında okuduğu*“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” i sürekli okusalar, sıkıntıdan kurtulup huzura kavuşurlar.*Aksi halde dünyalarını ve âhiretlerini karartırlar. Kaynak genel türk tarihi.net Türk Halk İnançlarında Kurt Göktürklerden gelen Bozkurt ve Ergenekon destanı kurttan türeyişi gösterir Türk dünyasında anlatılan destanlarda kurt önemli bir inanç figürüdür ilk Türklerde en önemli hayvan sembolü kurttur. kurt resimleri, kaya resimlerinde *şaman ve kam aletleri ve elbise üzerinde yer almıştır. kurt,*devlet, hükümdarlık ve yiğitlik gibi kavramlarıyla ilişkilendirilmiştir. Göktürk ve Uygur devrinde kurt başlı bayraklar görülmektedir. Burgut Abidesinde erkek ve dişi kurtlar türeme efsaneleridir Oğuz’a yol gösteren gök yeleli erkek Kurt ve Kültiğin Kitabesinde “Tanrı güç verdiği için babam hakanın ordusu Kurt gibi düşmanı koyun gibi imiş” gibi ifadeler Kurt’un Gök ehli olduğuna işaret eder Türkler*zevk, düşünce ve inanışa göre bazen bir renge ilahi bir boya vermişler ve onu dinsel bir renk gibi görmüşlerdir. Oğuz Kağan Destanı’nda “Ufukta bir Kurt (Börü) görünür. Oğuz Kağan’ın ordusu kurdu izler, kurt yerde kayıp olur. Oğuz hakan Rabbim bizim buraya gelmemizi buyurdu, deyip durur” Gök Kurt, Türklere yol göstermiştir Maviye karşı saygı bütün Türk halklarında vardır. Eski bir inanç ve ilahi bir renkdir. “Gök” kelimesi yaşamak yenilenmek gençleşmek yeşermek ve göyermek anlamdadır. Nuh Efsanesinde Tufan’dan sonra Nuh’un oğlu Yasef’e Turan denilen Türk toprakları düşer efsanede Türkler Yasef’den gelmiştir. Yasef’in oğullarından Maruhun Lakabı Türk’tür. Türkçeyi ilk defa ortaya çıkaran kişidir. kendisine Türk denilmiştir Çin kaynakları Kök Türk Kağanlığı Fetretten çıkarken liderliği üstlenen yol gösteren Aşina) ve Aşite isimli iki aileden söz eder. Çin yıllıkları Kök Türklerin Hun kolundan geldiğini açıklar bu aşiretin adı Aşina’dır. Kök –Türklerin atalarını düşmandan kurtaran bir tek çocuk kurtulur. Kolları ve bacakları kesilmiş çocuğu kurt besler. Efsaneye göre Rab kutlu soyun yok olmasını istememiştir. Kurt Rabbinin buyruğunu dinleyerek yol gösterir. Çoğalan aile Aşina adını alır ve çadır önüne Kurt başlı sancak asarlar Türk mitolojisinde Kurd doğan Karaçay Balkar ve Nart destanlarında Örüzmek’den söz edilir Bu Kafkas destan kahramanı gökten gelmiş bir taşın içinden çıkmış ve dişi kurdun sütüyle beslenmiştir Türkçede ala, kır ve boz eşanlamlıdır Türk mitolojisindeki geyik “ala geyik” Kurt “Bozkurt At “kır at”tır. Karaçay–Balkar ve Oset Nart destanlarında “Ala wgan” ve “Kurd alagon” adlı kahramanlar vardır. İri cüsseli Alawgan kendisine uygun bir kız bulamayınca “emegen” dev bir kadınla evlenir. Alagan’ın etimolojisini yapanlar bu kelimeyi Kurt soyundan olan demircisi” veya ” Kurt Soylu Alangan” şeklinde izah eder Al –Ruhu ak veya kara iyelerdir Kara iyeler kendilerinden çekiniir. Ak iyelerden yardım alınabilmek için onlara iyi davranılır. Od –ateş hastalık mikroplarını yakarak öldürür. Aklar ister ise her şeyi yakar. Kutsallığına inanılan Kurt gücü temsil eder riayet etmeyene karşı bu gücünü cezalandırıcı olarak gösterir Azerbaycan halk inancı ve Karapapah Türklerine göre kurt ile Boz donlu Kurt ayrıdır Donu boz olan Kurt, yani bozkurt hayatı boyunca sadece bir kurtla çiftleşir Dişisi veya erkeği ölen bozkurt başka bir kurtla çiftleşmez. Halk birbirini çok seven çiftler için bozkurt benzetmesi yapar Bu tür çiftler ardı sıra ölür Anadolu’da bu türden ölümlere “dayanamadı yanına gitti” denilir Kırım Tatarları ve Kıpçaklarda Kurt’a “Börü” ve Kırsal kesimde “Kaşkır” veya “Kurt” denilir. Kurta Kaşkır Kaşı kır denilir adı telaffuz edilmek istenmez. Kurt kutsal olup onun isminden kaçınılır. Kırımda Kurt ismi için “Börü” kelimesi kullanılır Kırım’da köy, nehir ve mahalle ismi olarak Kurti adı vardır. Tatar-Türk düşüncesine göre “Kara Oğuz nerede ise, kurt da oradadır yol gösteren, güç yüklü, kutlu kurt boz olan isminden çekinilen ve ondan bahsedilmesi gerekince Kırkaş-Kaşkır gibi isimlerle tanımlanan kurttur. yaşam tarzı ile örnektir semavi boyutu vardır. Köpeğin, Börü – Kurt gibi ulumasında ölüm getireceğine inanılır. Köpeğin kurt gibi uluması kötü ruhların kara iyelerin görünmesi sebebiyledir. köpeklerde bu tür insanları görünce ağlarlar Anadolu’da baykuşun görünmesi ve köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak bilinir. Onları uzaklaştırmak için yiyecek verilir. Bu, kazayı savmak içindir Türük Hakanı”, “Türük Buyruku” ve “Türk Budunu” bir bütünü oluşturur Türk Budunu Türk Hakanı Türk Buyruğu yönetmek üzere kutsanmıştır Türk kağanları kendilerini, insanları idare etmek üzere Rab tarafından görevlendirildiğine inanır hâkimiyetlerini ilahi bir buyruğa dayandırır Onlara Onlara gök ve Yerin Rabbi tarafından hayat verilmiştir Kut almışlardır türklerin ilk dini Tek Tanrı İnancına dayanır ve Gök dini diye isimlendirilen din Tengricilik di Kağanlarda Kurt’da şüphesiz Göksel olması itibariyle Kut bulmuş olacağından kutsaldı. Kut bulmuş kağanın bayrağına kutlu hayvan Kurt yakışırdı. Erzurum ve çevresinde doğum yapacak hanımı al basmaması için yastık altına bir parça Kurt derisi konulurdu Kadını ve çocuğu koruyacağına inanılan bu uygulama Ata Ruhu, Kurt Ata inancına dayanırdı Güney*Doğuda kırsal kesimde ki ebeler de Kurt Kafatası kemiği bulunur. Ebeler kırk basan çocukları kurt kafatasını hamam tası gibi kullanarak yıkarlarsa çocuğun şifa bulacağına inanılırdı Karaçay Türklerinde hamile kadınlar kurt dişi taşırlar. Dünyaya gelmiş erkek çocuğun beşiğinin dört yönüne kurt resmi çizerlerdi Kuzey Azerbaycanda loğusa kadının yastık altına bebek erkek ise; kurtdişi, bıçak, kurt ağzı, kartal gagası, kemik konulur. Kız olsa makas, iğne, sap, ayna konulur Sarıkamış, Kars ve çevresi Türk aşiretlerinde erkek çocuğun büyüyünce cesur olması için burun kanatları iğne ile delinip kurt kılı geçirilir Salıncakta sallanmakta olan kıza çubukla vurulur ve aniden nişanlısının ismi sorulur. Kızın ismini söylediği erkeğe müjde verilir ve kız istetilir oğulları olur ise kurt dişi ve kurt damağı ile yıkanılır. çocukların cesur olacağına inanılırdı Moğollara yenilen*Kumanlar Kafkasya çevresine ve Gürcistan’a iner, bir kısmı Hıristiyan olur. Hıristiyan Kumanların Şamanlıktan Tengricilikten ayrılamaz gece çadırından çıkarak kurt gibi uludu Kurtlar cevap verdi. düşmanın yenileceği anlaşıldı” Kaşkarlı Mahmuta göre hamile kadına “tilki mi yoksa kurt mu diye sorarlar. Tilki diye cevap verenin kızı, kurt diye cevap verenin oğlunun olacağına inanılırdı Bulgaristan Türklerinde Hıdırellez de üzerinden atlanılan ateşten alınan közün üzeri örtülür külün üzerindeki şekillere mana verilir. Şekiller kurt izine benzerse mutluluğa yorumlanırdı. Kurt gelecekteki başarıların simgesi olarak kabul edilirdi yeniden doğuşun simgesi Hıdırellezde koruyuculuğun simgesi olarak od ateş ve ocak yakılır gelecekten haber veren yol göstericiliğin simgesi olarak Kurt motifi kullanılırdı Avar ve Kumuklarda köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak algılanırdı Kırım’da köpeğin kurt gibi uluması uğursuzluk işaretiydi Kötü bir habere yorumlanır. Yol gösterici geleceğin müjdeleyicisi olarak bilinen kurdun uluması köpek tarafından taklit edilmesi uğursuzluk olarak anlaşılırdı Kafkasya’da Kumuk ve Nogaylarda köpeğin kurt gibi uluması, kara iyelerin görünmüş olması olarak izah edilirdi Tatar Türklerinde insan ismi olarak Kurt nezir kurda adak, veya kurdun adağı demektir. Muhammed Nezir, Muhammed’e adak kurban, veya Muhammed Adağı kurbanı demektir Kurdun kutsallığı İslam dönemindede devam etti Kırım Türklerinde Seyit Börü, Seyit Kuvtov ve Kurt Seyidov gibi insan isimleri vardır. “Seyit” Hz. Muhammed soyundan gelenlerdir. Karaim Türklerinde köklü bir kurt kültü vardır. Karaimlerde Kurttan türemiş olma inancı yaygındır. Karaimlerde sık tekrarlanan bir söze göre “Temelimiz kurttan olmuştur” Kurtlu insan ismi Karaylar ve Tatarlarda yaygındır. Zikir kurt, Kurt Nezir gibi isimlere rastlanır. “Allahım bizi kurttan bağışla” şeklinde dua örnekleri vardır. Afganistan Hazara Türklerinde Muhammet Nezir diye insan ismi vardır. Dede Korkut Destanı’nda “…Kara başım kurban olsun kurdum sana…”bir zikir gibidir? 779 da Yablakar ailesinden Börü /Böğü Kağan’ı öldürerek Tun Tarkan tahta geçmiştir. Göktürk- Uygur döneminde çok sayıda Kurt veya Börü insan ismi vardır. Börü soylulara mahsusdur. Yörüklerde “Kurt Cemaati” isimli bir cemaat var olmuştur Bağlamak, bağlanmış olmak, bağı bozmak yeni evli çiftler için ilişkide başarısızlığı sağlamak için yapılmış bir büyüdür. Bu büyüden korunmak ve kurtulabilmek için bir takım inançlar taşınır ve uygulamalar yapılır. Kurt Ata ve Kurt ana inançları doğurmak ve doğurtmak fiilleri ile ilgilidirler. Hakkâri’de çocuk ergin ve yaşlı kız ve hanımların kemer tokası farklıdır. Erginlikte genç kızlar tokasında kurt kabartması gümüş kemer takarlar. Bu kemerler çoluk çocuğa karışıldıktan sonra genç kızlara bırakılır Maraş, Adıyaman ve Kayseri’de kurt kanı ile sigara kâğıdına özel tılsım yapılıp oğlan kapısına altına gömülür ise ve gömen şahıs uzaklaşır ise, damadın ay dört defa oluncaya kadar eşi ile birleşemeyeceğine inanılır Hakkâride bağlı çiftlerin bağını bozmak için gelin ve damat parmaklarını kurt kanına bular kanlı parmaklarını çaprazlaştırarak çarpı işareti yaparlar Orta ve başparmakla yapılan çapraz işaret çocuklarda küs işareti olarak bilinir. kolların bağlanması şeklinde yapılınca kısmetin kesileceğine inanılır. Bağlı gelin ve damadın bağlarının bozulması için de uygulanılan yöntemler vardır. Güneydoğu Türkmenleri ve Hakkâride bağın bozulması için çiftler kurt postu üzerinde birleştirilir Ergenekon efsanesindeki Türk genci ile birleşen dişi kurt semboliktir. dişi kurt Bozkurt kılığına girmiş düşmandan kendisini ve yaralı Türk gencini korumuş bir Türk kızıdır Kurt veya Bozkurt donuna girmiştir kurdda her ana gibi çocuğunu korur çocuğunu kurtaran kadın dişi bozkurt gibi tasavvur edilir Yaradılış Efsanesinde kurt, yerini dişi kurda bırakır. Efsaneye göre, düşmanla yapılan savaşta sağ kalan erkek çocuğu kurtaran dişi kurttur Kurt Baba isimli Anadolu’da yatırlar vardır Geyik Baba yatırlarındaki ulu zatların Geyik kılığına giriş efsaneleri anlatılır Konya’da ki Kurt Baba, Kastomunu’daki Kurt Şeyh, Konya Tavşanlıda Kurt Dede Kurt ismini almıştır incelenebilir. Halk Efsanelerinde şekil değiştirme cezalandırma, Beddua keramet gibi, durumlarla oluşur. Şekil değiştirme, taşa dönüştürme gibi Dişinden, kılından, tırnağından, yağından, , kanından, kafatasından korunmak ve kurtulmak için yararlanılan kurt seccadeleri vardır Kurt atadır. Türklerdeki Baba Kültü ile Kurt Ata Kültü uyuşmaktadır. Güney Türkistan’da Börü Han, Börü Nisa, Börü Nisan, Börücan gibi kız isimleri ve Börü, Börübey, Börcübek, Cinborü gibi erkek isimleri kullanılmaktadır. Bu bölgenin Türkleri yaşamayan çocuklarını esnetilmiş Kurt derisinin ağız kısmından geçirip yaşayan çocuğa Börü ismi verir Türk Dünyasının birçok yerinde çocuğu yaşamayan anne çocuğunu yatıra satar. çocuğun yatır korumasına girdiğine inanılır. Bu çocuklara yatırın ismi veya cinsiyetine göre Satı veya Satılmış adı konur. Bu çocuk hayatının dönüm noktalarında o türbeyi ziyaret eder. Güneydoğuda Hakkârili Pinyaniş aşiretinde kurt silahla öldürülmez. Bunu yapan aşağılanır. Kurdun zararsız hale getirilmesi için özel av yöntemleri vardır. Bu kurda saygı biçimidir. Borak aşiretinde kurdun uğuruna inanılır kurt başı kutsiyettir Pervaride kurda atılan tüfeğin patlamayacağına inanılır Güney Azerbaycan’da yaşayan Kaşgay Türklerinde Kurt’a küfredilmez. Kurdun evcil olmayan hayvanlarda itibarlı bir yeri vardır Anadolu Azerbaycan ve Kafkasyayı kapsayan Dede Korkut Destanı’nda Kurt yüzü mübarek dür” biliyoruz. Kurt yüzü mübarek bilinmiştir. Stalin’in Karaçayları Kafkasya’dan sürmeden evvel 1940 larda davası mahkemeye akseden Karaçay Türkleri yemin ederken ellerini kurt kirişine basardı. Üzerine yemin edilen nesne yalan söylenirse yalan söyleyeni çarpma gücüne inanılırdı kurt. Kutsal ve mukaddesti Karaçaylar 1940 dan sürgüne gönderilinceye kadar yetişkin insanların karyolasına kurt resmi yapardı Kurdun birçok bayrak, flama, kokartta yer almıştır kutsi bir inancın kalbe Nakşedilmiş koruyucu bir inancın sonucudur. Kurt yol gösterir Iğdır Soykırım Anıt Müzesi’nde asker, kurt, kartal ve at motifi yer almıştır her dördü de koruyucu, kurtarıcı, yol göstericidir Türkün tefekkür simgeleridir. Bozkurt Türeyiş ve Cengiz Han Destanında Kurttan türeyiş vardır. Doğu Sibirya ilkel kavimlerinin atalarının kurt olduğuna inanılır Kurt motivi Türk Dünyası ve Kızıl Derili efsanelerinde yer almıştır Kafkasya Türkmenlerinde 16-30 Ocak tarihleri arasındaki günlere “Kurt Günleri” denir Gagauz Türklerinde her yıl kış ayında “Canavar/Kurt Yortusu” yapılır. Nazar ve kem gözden korunmak Türk halk inancında önemlidir Nazar muhakkak görülerek yapılmaz. Giyaben de nazar değebilir. canlı ve cansız mala insanlara çocuk ve kadınlara nazar olabilir Nazara uğrayan mal mülk zarar görürken, insanlar hastalanıp ölebilir Nazar için yarı ölümdür, denilir. Nazar’dan korunmak için bostanlara kurt kafası dikilir. uğuruna ve yararına inanılan “Kurt Yağmuru” bulutsuz ve güneşli havada yağar. kurdun doğurmakta olduğuna inanılır Afyon – Bolvadin’de yaşayan Karabağlı Karapapah Türkleri Nevruz Yenigün de tarlaya “Kurt Kafası” dikip bereketi için etrafında dönerler Kurt kafasının koruyuculuğuna inanılır. Bu uygulamada Artova-Tokat’da da vardır. Kumuk Türklerinde Börü Gözü ve Kurt Gözünün nazara karşı koruyucu etkisine inanılır. Aile fertlerinde ihtilaf ve geçimsizliği gidermek için, ihtilaflıların arasından geçilir. dargın çiftlerin barıştırılacağına inanılır. Bu uygulama yapılamaz ise de Küsler barıştırılır K.Afganistan Türklerinde Kurt Dişi çocukların nazardan korunmaları için kullanılır Türkmenler çocuğun kalpağına, Özbekler Kelepoş’una ve omuzuna kurt dişi takar Kurt dişi Türkiyede de nazar boncuğu olarak kullanılır ve mavi boncukla birlikte kızların saçına erkek çocukların omuzuna, yakasına ve beşiğine takılır[ Türkiye’de bebeği yaşamayan kadınlara ve çocuklara yapılacak koruyucu uygulamalarda ” kurt ile ilgili inançlar da vardır. nazarlığa kurt dişi ve kurt tırnağı takılır. Bebek kurt derisinin ağzından geçirilir. Cesur olması istenilen erkek çocuk burun kanadı delinerek buradan veya kulak memesi deliğinden kurt kılı geçirilir. Kırk döneminde çocuklar kurutulmuş kurban gözü ile olduğu gibi, kurt gözü ile de banyo yaptırılır. kurt dişi, kurt postu, kurt tırnağı olan nazarlıklar beşik veya salıncağa takılır Güney Türkistan’da yaşamayan erkek çocuklar için özel yapılmış kurtağzından çocuğun büyükbabası veya büyükannesi çocuğu geçirir. Anadolu’da kurdun fonksiyonlarına inanılır Özbekistan’da bebeği nazardan korumak için onun başına nazarlık olarak Kurt Kemiği, Kurt dişi, acı ısırık üzerlik Sarımsak ve iğne konulur, muska yapılır Anadolu’da Ballayan Türkmen aşiretinde kötü kişinin nazarından korunmak için okunarak ağzı bağlanınca, iki muska yapılır. biri ulu ağacın altına diğeri eşiğin altına gömülür Ege ve Akdenizde; Bozkurt’un dişini cebinde taşıyan kimseye nazarın değmeyeceği ve uykusunda sayıklamayacağı inancı vardır. Bozkurt’un kurtulmuş gözü toz haline getirilerek sürme gibi göze çekilirse, o gözün iyi göreceğine ağrımayacağına inanılır. Bu yörede gece kurtlardan bahsedilmez, aksi halde kıl koparılır veya ateşe çivi atılır Bozkurt’un ak iye, diğer kurtların kara iye görünümü var. halk inancına göre kuvvet tespiti yapılmıştır. fonksiyonları farklıdır. Boz olmayan kurdun zararından korunmak için demir ve ateş devreye girmiştir. Anadolu’da yılan, cin gibi varlıkların isminin gece geçmemesine özen gösterilir. Bolvadin Karabağ Türkmenlerinde ağılları nazardan korumak için kapı önüne sırık dikilir üzerine kurt başı takılır Azerbaycan’da Kurtağzı Türk dünyasındaki gibi bıçakla bağlanır. Anadolu’daki “kurtağzı bağlaması” uygulaması Bayır –Bucak Türkmenlerinde de vardır. Evcil hayvan dağda, merada kalıp köye dönmemiş ise, hayvana kurdun zarar vermemesi için merasim ve dua yapılarak kurdun ağzı bağlanır. hayvan çiftliğe dönünce, açlıktan ölmemesi için kurdun ağzı açılır. Bu uygulama Güney ve Kuzey Azerbaycanda da vardır Karaçay Türklerinde de kurtağzı bağlanır.bıçak kınından çıkarılır ters çevrilir, bıçak ve kını ilgili duası okunarak birbirine bağlanır. Hayvanlar otlaktan dönünce, kurt açlıktan ölmesin diyedua okunarak bıçak ve kını açılır. Buna kurdun ağzının açılması denir. Bu uygulama da “bıçak” “bağlama –bağlanma” temaları ve merhamet yer almaktadır. Kurdun avlanarak rızkını arar mani olunmamalı Kuzey Kafkasya’da Tabasaranlar’da köyden birinin ineği yitse Molla kurdun ağzını bağlar. Kurtağzı bağlamak Karapapak, Kırmanç ve Kumanlarda da vardır Koyun Abdal’ın bağlarda koyun sürüsünün otlattığı koyunların meyvelere dokunmadan sadece otları yediği koyunların bağlara zarar vermeyeceğini garanti ettiği anlatılır. Koyunlar halisane otlatılır ise sadece rızıklarını yiyecekleri inancı ulu zatlarla ilgilidur Azerbaycan’da Kazak inancına göre hiçbir dişi kurt erkek yavrusu ve erkek kurt da dişi yavrusu ile çiftleşmez. Kurtların yakın çevredeki hayvanları parçalamaz Karınlarını doyurmak için başka muhitlerden hayvan bulurlar Kurt saldıracağı* kimsenin dikkatini çeker, saldıracağını duyurur. Aniden ve arkadan saldırmaz. Her kurdun saldıracağı bir sürü vardır. Birbirlerinin sürülerine saldırmazlar. Azerbaycan’ın Kazak bölgesinde çobanlar baktığı sürü sahiplerinden “Kurt payı” alır Kurt payı kurtların hakkı ettir. Çobanlar 10-15 kilo eti yemeleri için kurtlara ayırır ve onların yiyecekleri yerlere koyar. nasipleri paylaştırılır Kurdun rızkı gelmelidir. beslenme hakkı vardır. Anadolu’da ekin toprağa atılırken “kurdun ve kuşan payı” toprağa serpilir. Nevruzda ambar temizlemede kurdun – kuşun payı Anadolu ve Güney Azerbaycan da gözetilir.Türk Dünyası’nın her yerinde görülen “Kurt Ağzı Bağlama” uygulamasının helal –haram ve rızk-nasip inancı vardır. Kurdun ağzı bağlanılarak ölüme terk edilmez Kurda yememesi gereken evcil hayvan için işaret verilmişir. Evcil hayvan dönünce kurdun ağzı açılır. Kurdun ağzı bıçakla bağlanır. Bağlanmak ve açılmak bıçak –demirle yapılar. Demir de Türk halk inançlarında vardır. Bağlanma ve açılmanın dua eşliğinde yapılmasından dolayı bu uygulama İslamidir Bazı uygulamalarda yakılmış ateşe bakılması, sönmüş ise kurdun hayvanı yemesi şeklinde algılanması, kurdun hayvanı yemeyeceğinin işaretidir Türklerde adalet kavramının gösterir. Kurtağzının bağlanılması gibi kurdun manevi kuvvetiyle insanların ağzı, dili, gönlü bağlanır. Bunun için kurt yağı kullanılır. kurt yağı insanların sevimli görünmelerini önler ve şirin konuşmalarına manidir Düşmanlık yapılmak istenilen kimsenin ağzını, dilini, kapısını bağlamak için, o kişinin kapısına kurt yağı sürülür. Bu kapılara “Bağlı Kapı” denilir Nahçıvan’da Kurt kutsidir. Kurt yağı tekin değildir Kurt yağı sürülmüş bir ailenin aile fertleri arasında tatsızlık çıkacağına inanılır Kurt Yağı ile ocak yıkılır” denilir Azerbaycan Türklerinde iki insan arasında ihtilaf çıkması isteniyorsa, ara açmak için kurt Yağı” sürülür Kurt Eski Türklerde Tengriden kut bulmuş bir canlı, semavi bir varlık dır. Fiziki ve cinsel özellikleri vardır Bozkurt mitolojide yer alan bir varlıktır Kendisine sevgi ve saygı duyulur yardımı istenir kendisinden korkulup çekinilir zararından korunulur Boz kurt’un hayatın her safhasındadır İnsanlar dünyaya gelmeden, geldikten sonra, isim almalarında evlilikte bereket ve, savaşta mücadelede hastalıkda, haber almada kurtun fonksiyonuna inanir. Kurt yaşam biçimi ve çevre itibariyle Türk halk inançlarında örnektir Kurdun; kanı, yağı, kılı, postu, dişi, tırnağı, kemiği, kafatası, izi halk inançlarında anlatılır kurt kültürü Halk inancında derin bir iz taşır Bozkurt son yüzyıl da devlet armaları üst kültür kurumlarına da yansımıştır. Kaynak yeni şafak.com yılkı atları Sönmüş bir yanardağ olan Karadağ'ın krateri Ulu Çukur ve civarında 400 yılkı atı, kendi seçimleri olmayan özgürlüğe terk edilseler de, 20 bireyden oluşan sürüler halinde, özgürce yaşıyor Özgür olmak gibi istekleri yoktu; arabaya koşulsalar, zor yüklerin altına sokulsalar da sıcak bir yuvanın huzuru onlara yetiyordu. Çünkü onlar bu evlerde doğmuş, dünyaya gözlerini bu evlerde açmışlardı. Soydaşlarının , o tepe senin bu vadi benim, özgürce dolaştıklarını düşünüp heves ediyorlardı belki de. Ama Burası onların yuvasıydı, sırtına da binseler, yüklerini de taşıtsalar bu insanlar onların ailesiydi. Sahipleri de istemezdi ayrılmayı çocuklarıyla birlikte büyütmüş; ateşten kızıl ak köpükten beyaz yeleleri uzadıkça, çocuklarının saçlarını okşar gibi okşamışlardı. Beslemiş, korumuş, emeğinden yararlanmış, ama vefa borcuyla onları sahiplenmişlerdi.TERKEDİLDİLER ne yazık ki, gün olmuş devran dönmüş, hayatın , birbirine sevgi, merhamet ve sadakatle bağlı iki tarafı ayırmıştı Müslümanlığı kabul eden Türkler, at etini yemeyi bırakmış, yaşlanan, ihtiyaç dışı atları, doğada başka atlar olduğunu ve onların arasına karışarak hayatlarını sürdürebileceklerini bildikleri için vahşi doğaya bırakmayı, gelenek haline getirmişlerdi yılkı kültürü bir at yetiştirme biçimiydi. Bağ bahçe bitip kış yaklaştığında bakamayacaklarını düşündükleri atları yılkıya salar, kış bittikten sonra yeniden çıkıp yakalar ve atlarla olan hayatlarına kaldıkları yerden devam ederlerdi. aynı atın tekrar yakalanması imkansız olduğundan yakalanan at eve getirilirdi. kimsenin atı olmazdı, bir at seneden seneye farklı insanların hizmetine girerdi. insanın teknolojiye olan tutkusu, ve teknolojinin atlara oynadığı son oyunun. dönüşü yoktu. Adı ister özgürlük olsun, ister terk ediliş ayrılık, yuva sıcaklığının bitişiydi.Onların yerini traktör almıştı Kiminin sahibi çocuklarını şehre salmış, okutmuş, 'adam' etmişti. O çocuklar da yılkıya salınmış atlar gibi, şehrin vahşi doğasına alışacak, yuvaya dönmeyecekti. İhtiyar anne ile baba terki diyar edecek, yuva kalmayacaktı. Belki de atlar için yılkıya karışmak en iyisiydi. Kader, onları vahşi hayatla yüzleştirdi onlara rehberlik edecek, aynı kaderi paylaşan, yıllardır dağlarda yaşamış, özgür yoldaşları vardı Fakat vahşi doğa kolay değildi. Yılkılar HAYATA KÜSTÜ yılkıya kabul edilmek için çok uğraştılar, itildiler, kovuldular, istenmediler. kimi hayata küstü, mücadele etmedi ve veda etti yaşama pek çoğu ayakta kalmayı başardı. alıştı, yılkıya sürünün lideri oldu kendi sürüsünü oluşturdu. Yeni bir aile kurdu çoğaldılar, bugün Anadolu'da sayıları binlere ulaşan yılkı sürüleri yaşıyor. Özellikle Manisa'nın Spil ve Yunt dağında, Erciyes eteklerinde, Afyon'un Kocayayla'sında ve Karaman'ın Karadağ bölgesinde yılkılar, az popülasyona sahip sönmüş bir yanardağ olan ve tepesindeki Ulu Çukur da 400'e ulaşan vahşi yılkılar atları yaşıyor yılkı neslini devam ettiriyor vahşi doğanın kucağında doğup büyüdület Karadağdaki yılkıya salınan atlar, yaklaşık 40 yıl önce bırakılmışlar 15 – 20 atlık sürüler halinde yaşıyorlar. her geçen yıl çoğalıyorlar. Her sürünün mutlak bir lideri var. Lider sürünün en görkemli,ve en yiğit erkeği Sürü, kıyıda otlanırken, lider, tehlike yerinde tek başına ve gözü kulağı etrafta duruyor. Lider geldiğinizi fark ettiğinde hemen sürüye koşar en öne geçer sürüsünü, yokuşa doğru çeker diğer sürünün lideri de kendi sürüsünü bu sürüye doğru götürerek iki sürünün birleşmesini sağlı. Artık iki sürü birleşmiştir yamaca doğru kimi zaman dörtnala, kimi zaman otlanıp sakin adımlarla tırmanırlar. Bir süre sonra onlara yamaçtan aşağı inen bir sürü daha katılır. yılkılar tehlike anında güç birliği yaparlar İç Anadol kurtların yoğun yaşadığı bir coğrafyadır kurtlar sayıları ona ulaşan sürüler halinde ve tek yakaladıkları hayvanlara tuzak kurarak avlanırlar. Yılkıların yaşadıklarından edindikleri tecrübe, güç birliğini öğretmiştir Atların yaşadığı Ulu Çukur, yanardağ ağzı, köylülerin yayla kullandığı, koyun, keçi besiciliği ve bal yetiştiriciliği yaptıkları yüzlerce metre derinlikdeki bir düzlüktür 12 ev bulunur, aileler kasıma kadar burada yaşar bahara kadar köylerine dönüyorlar. Karadağ, sönmüş bir yanardağ. Patlamada dağın püskürttüğü küller ve çakıllar her yerde açıkça görülür. püskürmenin etrafa savurduğu kaya büyüklüğünde kırılmış taşlar da vardır. Bölgede tek bir su kaynağı var, Her yana atların su içmesi için, kimi yıllar önce taşlardan oyulmuş, kimi de günümüzde betondan yapılı yalaklar var. Orman Bakanlığı yalaklara sutaşıma işini yakın köye vermiş. İhaleyi alan köylü, su tankeriyle her gün yalakları dolduruyor. atlar susuz kalmıyor.Yılkılar için çetin günler geride kalıyor; kış bitmek üzere. 2300 metre yüksekliğindeki Karadağ, kış boyunca kar altındaydı zorlu üç ayın ardından karlar eridi. Baharda; yılkılar yeni evlatlar doğuracak, çoğalacaklar. Onlar, Karadağ'ın özgür çocukları yazılara konu olacak, belgesellerde yelelerini rüzgârlarla yarıştıracak, uçup koşmaya devam edecekler. Kaynak vikipedi.com Ahal Teke atının memleketi Türkmenistandır Türkmen, Kazak, Kırgız ve Özbek bölgelerinde; Son zamanlarda ise Kuzey İran' Almanya ve Avusturya'da da yetiştirilir Boyu 150 – 160*cm Renkleri:Tilki rengi; bakırımsı, parlayan kahverengi ya da gridir Beyaz olanları hafif gümüşümsüdür ve parlar. At yarışları, mesafe yarışları, engel atlamada güzel eğitim verilirse hüner gösterirler Ahal teke*bir Türkmen*atıdır. Bilim ahal tekeyi, üç bin yıl önce insanlar tarafından ilk evcilleştirilmiş at türü olarak görür Orta Asya'da*Türk halkları*arasında özellikle* Türkmenistan'da yaygındır. Ahal tekenin adı*Manas*ve*Dede Korkut gibi*Türk destanlarında*da geçer adı ve*Türkmenistan'ın*Ahal vilayetindeki Teke Türkmenlerinden gelir. Dik bir duruşu vardır uzun ince bir boynuna omzu eğimlidir, uzun bir sırtı uzun bacakları ve küçük sert bir kalçası vardır. Yelesi yumuşak ve azdır. Kulakları diğer atlardan uzun ve hafif orak şeklindedir.ahal tekenin gözlerinin etrafı siyahtır gözleri badem şeklindedir Vücudu daima hafif metalik parlar. Kılları çok ince ve yumuşaktır. Hareketleri rahat ve esnektir. Hüner ve eğitim gösterilerinde diğer atların zorlandığı zor hünerleri kolayca başarır. Cesur, zeki, duygusal ve inatçıdır, sezgileri güçlüdür, sahibine daima bağlıdır, tek biniciye alışık olurlar ve en ufak imayı bile algılayabilirler. Ahal Teke eski Türkmen atlarının soyundandır ve safkan olan tek at ırkıdır. Ahal Teke milattan önceki binyılda bile Doğu Avrupa'dan*Çin'e ün salmıştır. Ahal Teke kanı Avrupalı at soylarının pek çoğunda bulunur. İngiliz tam kan at ırkının damızlıkların soyu, Osmanlıdan İngiltere'ye gitmiş üç aygıra dayanır. Bunlardan biri Kuzey Afrika'dan gitmiş olan Arap atıdır. diğer ikisi özellikle de İstanbul'dan gelen eski Türkmen atıdır. Alman at ırkını etkilemiş olup bu ırkları ıslah eden en ünlü aygırın adı Almanca'da "Turkmen Atti"dir Avrupa'daki at soyları bugüne kadar Ahal Teke damızlıkları ile çiftleştirilip, asilleştirilirler. Almanya'da Neustadt kentindeki Trakyalı-atı çiftliğinde Ahal Teke çiftleşmeleri ile Trakyalı-atları asilleştirilmişlerdir. Türkmenistan devlet armasinin ortasinda Ahal Teke resmi bulunur Ahal Teke Türkmenlerin* Alabay Türkmen Çoban Köpeği ve Türkmen halısının yanında en büyük gururları ve Türkmenistan armasındaki milli hayvanlarıdır. Türkmenlerin ve Türk halklarının yetiştirdikleri Ahal Tekeler, orta asya bozkırlarında hür olarak "Tabune" denilen sürüler halinde yaşar. Başlarında atlı çobanları vardır. Yunus (hayvan) Yunus,*balinaları yunusgillerdendir kıta sahanlıkları ve sığ*denizler olmak üzere, tüm*Dünya denizlerinde ve nehirlerde bulunan yunuslar*etoburdur balık*ve*mürekkep balığı ile*beslenirler.*Omurgalıdırlar Yunusgiller, balinalar takımı içindeki en kalabalık familyadır 10 milyon yıl önce,*ortaya çıkmıştır hayvanlar* âleminin*en*zeki*canlılarıdır arkadaş canlısıdırlar insanların gözünde popülerdirler En sık rastlanan yunus Flipperdaki şişe burunlu yunus" afalinadır yunusgiller familyasının*en tipik türü tırtak" adlı bayağı yunustur Yunusgillerde büyük altı tür, vardır daha çok "balina" adı ile anılan Bu canlılar şunlardır: Cüce katil balina Kısa yüzgeçli pilot balina Uzun yüzgeçli pilot balina orca*- Katil balina Elektra balinası Yalancı katil balina Dişli balinalar yunus" adı ile anılan diğer türler, nehir yunusları Amazon nehir yunusu,* Ganj ve İndus nehir yunusu,* La Plata yunusu* Çin nehir yunusudur. dişli balinalar takımında bulunan bazı türleri, yunuslardan farklı olsa da "yunus" adı ile ilişkilendirilir İngilizcede, bu familya için "domuz balığı" anlamına porpoise*kelimesi kullanılır bu kelime, gemiciler ve balıkçılar tarafından küçük yunusu adlandırmak için kullanılmıştır "domuz balinaları" nehir yunusları" "liman yunusları" ve "liman yunusugillerdir. Bu familyanın tipik türü domuz balinasıdır mutur" "gerçek yunus" "azak yunusu"ve yalnızca "yunus"adlarıda kullanılır "yunus" ortak adı ile anılan canlıların sınıflama listesi aşağıda sunulmuştur; Balinalar Dişli balinalar Yunusgiller Alaca yunus Şili yunusu Benguela yunusu Beyaz başlı yunus Uzun burunlu bayağı yunus Kısa burunlu bayağı yunus, tırtak Grampus Boz yunus Sarawak yunusu Atlantik beyaz yanlı yunusu Beyaz burunlu yunus Siyah çeneli yunus Kum saati yunusu Pasifik beyaz yanlı yunusu Gölgeli yunus Avustralya küçük yüzgeçli yunusu
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Kaynak carl sagan kozmos
Dünyamızı engin bir okyanusa benzetirsek Her kuşağa düşen okyanustaki adaya toprak katarak büyütmektir. Kainat OLMUŞ VEYA OLAN YA DA OLACAK HER ŞEYDİR. Kozmos düzen içinde ki evren anlamında Yunanca bir sözcüktür düzendir karmaşa ve Kaos’un karşıtıdır. Evreni oluşturan canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle uyumunu içerir karmaşık ama gizemli bir incelikle işlenmiş bağlara karşı hayranlık ifade eder Evreni düşünmek heyecan verir. İnsanın sesini soluğunu kesen ürperti veren, başdöndürücü bir duygudur tüm sırları yaratan en büyüğümüz Rabbimiz evreni yaratmıştır evrendeki mekân ve zamanı aklınızla anlayamayız yaşadığımız yerküre, başsız ve sonsuz bir enginlikte kaybolan minicik bir gezegendir. insan soyu her dem genç, her dem merak küpü ve her dem cesur, ve umut vericidir. Son iki bin yıllık dönemde evren ve kainat konusunda çok şaşırtıcı ve beklenmedik buluşlara ulaşıldı Bu buluşlar insanı heyecanlandırıyor. insanın gelişimi sonucu meraklı insanoğlu öğrenmenin, anlamanın insana sevinç verdiğini ve bilginin hayatta kalmanın önkoşulu olduğunu biliyor geleceğimiz kainatın her zerreciğini ne denli iyi bileceğimize bağlı Bütün buluşlar keşifler, kuşku ve hayal gücüyle gerçekleştirilmiştir. Hayal gücü bizleri bilinmez diyarlara götürür o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku düşle gerçek arasındaki farkı bulmamızı sağlar Kainatın zenginlikleri sınırsızdır. Her zerresi ayrı bir hayranlık uyandırır dünyanın her parçası olağanüstü güzelliktedir parçalar arasındaki her bağlantı, sınırsız bir zenginlik kaynağıdır Yerküremizin yüzeyi, okyanus ve kıyıları oluşturur. Evren sınırsızdır biz ise sadece küçük bir kıyısında dolaşmaktayız evren denizinde sadece ayak parmaklarımızı ıslatabilmekteyiz... Dünyada uzunluk ölçüsü olarak kullanılar metre ya da kilometre Kainatı ölçemez evren çok büyüktür ve kilometreler anlamsız kalır. Evrenin ölçüsü ışık hızıdır. Işık, saniyede 300.000 kilometre hızla ilerler. yerküremizin çevresini saniyede yedi kez dolanır bu. Işık sekiz dakikada Güneş’ten dünyaya ulaşır. Yani yerküremizin Güneş’ten sekiz ışık dakikası uzaklıkta olduğunu söyleyebiliriz. Bir yılda ışık uzayda on trilyon kilometre kateder. Işığın bir yılda aldığı mesafeye ışık yılı denir. Işık yılıyla zaman değil, uzaklık ölçülür. Yerküremiz Kainattta tek yer değildir kuşkusuz. Kainat sınırsızdır gezegen yıldız ve galaksiler kainatın sadece zerreleridir, Kainatın en önemli özelliği engin, soğuk ve her yeri kaplayan sonsuz uzaydır. Galaksilerdeki sonsuz uzay gecesi garip ve ıssızdır ancak uzay ve kainattaki gezegen yıldız ve galaksiler eşsiz bir güzellik oluştururlar evrende dünya yüce yaratıcının eseridir ve her zerresi eşsiz kıymettedir Galaksilerare bakabilirsek, uzay dalgaları üzerine yayılmış köpük gibi hafif ışıltılı şekiller görürüz. Bunlar galaksilerdir bazıları tek başına, bazıları küme küme engin kainatın karanlığına dolaşırlar. Biz Yerküremizden sekiz milyar ışık yılı uzakta bulutsu yıldızlar (nebulalar) yöryöresindeyiz burası evrenin en uç bölümünden biri Evren gazdan, tozdan, yıldızlardan oluşur, milyarlar ve milyarlarca yıldız güneş işlevi görüyor olabilir galakside yıldızlar ve dünyalar vardır. Belki de canlı varlıklar, akıllı canlılar ve uzay uygarlıkları evren her biri eşsiz güzellikte bir koleksiyonu anımsatır, deniz kabukları mercanlar Ölçülemeyecek kadar uzun zaman dilimleri içinde doğanın ve kainatın ürünleridir bunlar Yüz milyar kadar galaksi, ve yüz milyar yıldız vardır galaksilerde, yıldız ve gezegenler olabilir Bu akıl almaz sayılar karşısında, neden tek bir yıldız, yani Güneş insanların yaşadığı bir gezegene yaşam veriyor Kainatta evrende uzayda diğer gezegenlerde hayat olması güçlü bir olasılıktır. Ama biz insanlar bilemiyoruz. Sekiz milyar ışık yılı uzaklıktan, Samanyolu’nun içindeki kümeyi bile zor bulabiliriz, Güneş’i ya da yerküreyi akılla anlamak imkansızdır şu an için Üzerinde insan yaşadığından emin olduğumuz tek gezegen, yerküremız kayalar ve madenlerden oluşmuş minnacık küredir: Dünyamız. Güneş ışığının yansımasıyla hafif parlar yerküre uzayda kayıp bir cisimdir dünyamızdan yola çıkarsak Galaksiler Kümesi» iki milyon ışık yılı ötededir ve yirmi ana galaksiden oluşur. dağınık ve karanlık bir kümedir. Bu galaksilerden biri, yeryüzünden görülen Andromeda galaksisindeki yıldızlardan, gazdan ve tozdan oluşmuş kocaman fırıldaktır; kendisine bağlı iki uydusu bulunur. Dünyamız 250 milyon yılda bir döner Yuvamız olan yerkürede galaksinin kıyılarına doğru gelirsek karanlık bir bölgeye gireriz. aydınlanmış yıldızlardan, sabun köpüğü görünümünde olmasına karşın, içine 10.000 Güneş ya da bir trilyon yerküre sığacak büyüklükte olanları vardır. bazıları ise ufaktır Bazı yıldızlar, örneğin, Güneş tek başınadır. Diğerleri kalabalıktır yıldız sistemleri çifttir ve iki yıldız birbirinin yörüngesinde dolaşır. yıldız kümelerinde, üçlü sistemler yada birkaç düzine ve binlerce yıldızın yer aldığı gruplar vardır. Yıldızların kümeler oluşturduğu bölgeleri güneş aydınlatır. çift yıldızlar, birbirlerinin yakınından geçerler aralarındaki mesafe toza boğulur. Çoğunun birbirinden uzaklığı Jüpiter’in Güneş’ten uzaklığına eşittir. Bazı genç yıldızlar süpernovalar bağlı bulundukları galaksi kadar parlaktır; «kara delikler» ise birkaç kilometre uzaktan bile görülemezler. Bazıları parıltılıdır, bazıları yanıp söner ya da göz kırpıştırırcasına parıldar. Kimisi çok edalı döner durur; kimisi de öylesine çılgınca döner ki, kutupları yamyassı gibi görünür. Yıldızların gözle görülen kızılötesi ışık çıkarırlar; bazıları parlak X ışınları ya da radyo dalgaları kaynağıdır Mavi yıldızlar genç ve kızgındır sarı yıldızlar orta yaşlıdırlar çoğu bu sınıftadır kırmızı yıldızlar yaşlı ve ölgündür küçük beyaz ya da siyah yıldızlar ölümün eşiğindedirler. Samanyolu’nda karmaşık ama uyumlu her türden 400 milyar yıldız yer alır. Gezegende insanların yakından bilebildikleri sadece birkaç yıldız vardır Her yıldız sistemi, uzayda ötekilerden nice ışık yılı uzaklıktadır Kendi gezegen ve güneşden başka bir şeyin varlığından habersiziz yalnızca bunlara ait bilgi edinmeye çalışıyoruz kainatı aklımızla düşünemiyoruz Yıldızlardan bazıları, donmuş milyonlarca cansız ve taşlaşmış dünyacıklarla, gezegen, sistemleriyle çevrilidir. yıldızların bizimkine benzer bir gezegen sistemi vardır dış sınır çizgisinde, gazların büyük halkalar oluşturduğu gezegenler buzlu aylar, merkeze yakında küçük, sıcak, mavimsi beyazlıkta bulutlarla kaplı dünyalar bulunabilir. Bunların bazılarında, insana benzer akıllı yaratıklar gelişip gezegenlerinin yüzeyini büyük yapılarla kaplamış olabilirler. Kainatta başka canlılar akıllı yaratıklar varmıdır Bizlerden değişik yapıya mı sahiptirler? Şekilleri nasıldır kimyasal, biyolojik yapılan nedir? Tarihleri politikaları, bilimleri, sanatları, müzikleri, dinleri, felsefeleri nedir? Günün birinde belki bilebileceğiz. yerküremizden bir ışık yılı uzaklıktaki Güneş’imizi buz, kaya ve moleküllerden oluşmuş buz yığını çevreler. kocaman buz yumakları yığını küre biçimindedir, bunlar kuyruklu yıldızların kaynağı çekirdeklerdir. yıldızlar çekim gücü aracılığıyla bunlardan birini güneş sistemine iter. Güneş’in ısıtmasıyla buz buharlaşır ve güzel bir kuyruklu yıldız kuyruğu oluşur. gezegenler büyükçe dünyalardır Bunlar çekim gücüyle dairesel yörüngeler çizerler ve Güneş tarafından ısıtılırlar. Platon metanlı buzla örtülüdür ve eşiğinde kocaman Charon Ay’ı vardır. Çok uzağındaki Güneş’in aydınlattığı Platon gezegeni, simsiyah göklerde küçücük bir ışık noktasıdır. Gaz dolu dev dünyalar olan Neptün, Uranüs, Satürn ve Jüpiter’i çevreleyen buzlu Ay’lar vardır Satürn, güneş sisteminin elmas parçasıdır. Gazlı gezegenlerle yörüngelerinde dolaşan aysberglerin oluşturduğu bölgenin içerleri iç güneş sistemini oluşturur. Burada kıpkırmızı Mars gezegeni vardır. Yükselen volkanların, kocaman vadi yarıklarının, gezegeni baştan başa yarıkların gezegeni baştan başa kasıp kavuran kum fırtınalarının saptandığı gezegende hayat şekilleri de bulunabilir. Her gezegen Güneş’in yörüngesinde dolanır Bize en yakın olan bu yıldız, hidrojen ve helyum ateşinde termonükleer tepkilerle tüm sisteme ışık yağdırır. Kainatta dünyamız küçücük, «Dikkat kırılacak » denecek kadar çelimsiz ve mavi beyaz renklidir Kendilerini dev aynasında görenler bile, bu engin kainatta kaybolmuş bir noktacık gibidir yerküremiz Çok sayıda dünyalar arasında yalnızca bir tanedir Ve yalnızca bizim için anlam taşıyor olabilir. Yerküre bizim yuvamız, bizim yaşam kaynağımız İnsan türü bu yerkürede yaratılmış kaderimiz belirlenmiş Dünyaya hoşgeldiniz... Mavi renk nitrojenli göğünde, su okyanuslarında, serin ormanlarında ve meralarında cıvıl cıvıl hayat kaynayan yerküremize hoşgeldiniz. Kainatta çok güzel ve enderdir gezegenimiz. şimdilik tektir . Uzay ve zamanda yaptığımız yolculukta, evrenin kesinlikle canlıya dönüştüğü yer olarak şimdilik yalnızca Dünyayı gösterebiliriz. Başka dünyalar uzayda belkide vardır. O dünyalar için yapacağımız araştırmaları, bir milyon yıl boyunca türümüzün erkek ve kadınlarının çabalarıyla oluşturduğu bilgi birikimiyle dünyada başlatacağız. Zekâ pırıltısı insanların bilgiye ve bilime değer verilen bir dünyaya gelme mutluluğuna sahibiz yıldızdan oluşan Dünya adlı yerkürede yaşayan bizler, yuvamızın derinliklerine doğru keşif yolculuğuna çıkıyoruz. Yerküremizin küçük bir dünya olduğunun anlaşılması, birçok önemli keşfin yapıldığı Ortadoğu’da aydınlığa kavuşmuştur. Bu keşif MÖ 3. yüzyıl olarak belirlenen zamanda, o dönemin en büyük metropolü Mısır’ın İskenderiye kentinde oldu. Eratos adlı birine. Çağdaşları arasından kıskanç biri, ona «Beta» lakabını takmıştı. Beta, Yunan alfabesinin ikinci harfidir. Eratos dünyada birinci değil ikinci kaldığı için ona bu lakabı verilmişti. Oysa her işte birinciydi. Astronomi bilgini, filozof ozan, tiyatrocu ve matematikçiydi. Astronomik kitaplar Yazdı kitaplar ve Acı Çekmekten Kurtuluş Yolu adlı bir kitabı da bulunuyor. İskenderiye Kent Kitaplığının yöneticisiydi. papirüse yazılı kitaplardan birini okurken, Nil nehrindeki Syene adlı güney sınır karakolunda yere dikilen sopaların 21 Haziranda gölge yapmadıklarına ilişkin bir yazıya rastladı. Yaz günlerinin uzun olduğu gün dönümünde, saat öğlene yaklaştıkça, tapınak sütunlarının gölge boyları kısalıyordu öğlen vakti gölge kalmıyordu. O an Güneş’in derin bir kuyu dibindeki suya yansıdığı görülebilirdi Güneş o an tam tepedeydi. Bu gözlem ihmale uğrayabilirdi. Sopalar, gölgeler, kuyudaki ışık Güneş’in konumunun ne önemi olabilirdi? Eratosun günlük olgular üzerinde durması dünya hakkındaki görüşleri değiştirdi. Eratos deneylerinde İskenderiye’de toprağa dikilen sopaların 21 Haziran günü Öğlene doğru gölge yapıp yapmadıklarını gözledi. Ve gölge yaptıklarını gördü. şu soruyu sordu: Nasıl oluyor da aynı gün aynı anda Syene’de dikilen bir sopa gölge yapmıyor da, kuzeydeki İskenderiye’de sopaların gölgesi oluyordu? Eski Mısır’ı gözönüne getirin haritaya aynı uzunlukta iki sopa dikildiğini düşünün. Bunlardan biri İskenderiye, öbürü de Syende olsun. günün belirli anında her iki sopa da güneşte gölge yapmıyordu diyelim. Bundan yeryüzünün düz olduğu sonucu çıkardı. O takdirde, her bölgede güneş tam tepede olurdu. iki sopa eşit boyutlarda gölge yapsaydı, o takdirde yassı yeryüzündekilerin bile, bu engin kainat okyanusunda âdeta kaybolmuş bir noktacık gibi dururdu 40.000 kilometre yerküremizin çevre ölçüsüdür. Bunu mö mısırda Eratos adlı bilgin kullandığı araç yalnızca sopalar gözleri, ayakları ve beyniydi Eratos yerküremizin çevre ölçüsünü yüzde ikilik hata payıyla 2.200 yıl önce bulmuştur gezegenimizin çevre ölçüsünü sağlam bir temele dayanarak tam olarak ölçen ilk insandır. Mö Akdenizde denizciliğin geliştiği İskenderiye'de gezegenimizin en büyük limanıydı. Yeryüzünün çaplı bir küre olduğu bilinince, keşife çıkmak insan aklını kurcaladı yerkürede deniz yolculuğu ilginçti Mısır Firavunu Necho’nun emrindeki Finike filosu Afrika kıtasını dolaştı. küçük teknelerden oluşan yelkenli kayık filosu, Kızıldeniz’den hareketle Afrika’nın doğu kıyılarına Atlantik Okyanusuna açılmış ve Akdeniz’den geri gelmişti. Bu destansı yolculuk üç yıl sürdü. Voyager uzay aracının yeryüzünden Satürn’e gidişine eştir Eratosun bu keşfinden sonra cesur ve serüvenci denizciler birçok uzun deniz seferine çıktılar. Tekneleri küçücük ve ilkeldi. Kaba pergel hesabı yaparlar, kıyı kıyı uzun mesafeler alırlardı. Geceleri göz kırpmadan yıldızları gözler ve okyanuslarda enlemleri saptarlardı. Varlığı belirlenen yıldız grupları keşfedilmemiş okyanusda güven verici oluyordu. Yıldızlar, keşif için yola çıkan insanlara dosttur yerküreyi çepeçevre denizden dolanarak keşfeden Macellan’a kadar bu işi başaran çıkmadı. İskenderiye’li bilginin yaptığı hesaba dayanarak hayatlarını tehlikeye atıp dünyayı keşfeden nice denizcinin kim bilir ne serüven öyküleri vardır Mö mısırda uzayda:: görülen şekillerin benzeri yapılırdı. Yapılan kürelerle dünyayı keşfe çıkılırdı Akdeniz bölgesi dışındaki yerlerde yanlışlıklar göze çarpıyor. Akdenizden uzaklaşıldıkça hata payı büyümekteydi Bugün bile evrene ilişkin bilgilerimizde hatalarla karşılaşıyoruz. Birinci yüzyılda İskenderiyeli coğrafyacı Strabo şunları yazmıştı Yeryüzünü denizden dolanıp dönenlerde yolculuğu engelleyen bir kıtanın olduğunu söyleyen yoktur. denizin açık olduğunu, yolculuğa imkân verdiğini ama kararsızlıktan yola devam etmediklerini söylüyorlar... Eratos Atlas Okyanusunu büyüklüğü nedeniyle aşmak zor olmasa, İberya’dan Hindistan’a geçebileceğimizi belirtiyor... Ilıman bölgede insanların yaşadığı yerlere rastlayabiliriz... dünyanın her yöresinde insanlar yaşar ve hiç biri birbirine benzemez |
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Kaynak ilber ortaylı kitablarından
YEMEN Osmanlı'nın sınır vilayetlerindeki sıkıntıları anlatan iki türkümüz vardıt Birisi Estergondur bu kale halen hafızamızdadır İkincisi, yani "Havada Bulut Yok dediğimiz Hint Okyanusunun Kızıldeniz ağzındaki çileli yemen Havada bulut yok, bu ne dumandır Mahlada ölüm yok, bu ne figandır* Adı Yemen’dir gülü çemendir* Giden gelmiyor, acep nedendir Osmanlı'yı uğraştıran Yemen aşiretleri 20 milyon nüfuslu ülkede halen iktidar için en büyük sorun. Milli gelir ortalaması*900 dolara yaklaşan Yemenin bazı yerleri vah vah dedirtiyor, bazı yönleri iç açıcı Tabiat gibi şehirlerde özgün*bir güzellik var burada çirkinliği örflerin sağlamlığı önlüyor.*Yemende sadakat ve hayatın her safhasında örfler yaşatılıyor şehrin en güzel yerinde ayda 150 dolara güzel bir daire kiralayabilirsiniz, evlerin camların vitray ve duvardaki alçı süslemeleri zarafetle yapılmış mani Başkent San’a’nın "Bab-ı Yemen" denen eski kesimi, UNESCO korumasında Yemen'in nüfusu 20 milyon, yüzölçümü 500 bin kilometre kare, ekili arazi çok kıymetli arazi aldığınıda alıcısının yanında mal*sahipleri de ortaya çıkıyor ve mahkemelik olabiliyorsunuz Bütün hatunlar peçeli namus cinayetleri ve arazi Cinayetleri işleniyor. Dünyanın en nadide bitkileri ve ağaçları Yemende. Sedir denen vücudu ve dişi temizleyen misvakın çıkarıldığı ağaçlar, çöl bitkileri ve mango, muz, karpuz, narenciye türlerinin rekabet edemediği kadar pahalıya satılan ürün*ise "kat" yaprağı. Kat yaprağının karaciğerde tahribat yapabiliyor ve nar suyu tüketiliyor çok şekerli tatlı ve helvalar tüketiliyor. bir torba kat yaprağın fiyatı üç*dolardan başlayıp 150 dolara kadar çıkıyor ve yemende genellikle Öğle valti altı-yedi saat kat yaprağı çiğneniyor Büyük tüccarlarla ahbaplık eden, Rus sefiri kat*çiğnemeye alışmış ve votkayla karıştırınca işin tadını kaçmış Çiğneyince keyfe ulaşmış ama şuur açık, alışkanlık yapmıyor senelerini Amerika'da kat çiğnemeden geçiren*Yemenli ülkesine döndüğünde anasının köftesini özlemişçesine kat seansına oturuyor. İşler kat çiğneyerek yapılıyor. Dışarıda çalışıp dönen Yemenlinin ülkesinden vazgeçemeyeceğinin en iyi*örneği kat yaprağı çiğnemek İb şehri; yurtdışında kazanılan paralarla zenginleşmiş Yemen çok sıcak, kış ve bahar pek yaşanmıyor. Güney ile kuzey yemen 1990 anlaşması ile birleşti ama kuzeyli aşiretlerin cumhurbaşkanı Abdullah Salih'in örgütlemesi ve güneye kitlelerle hücum etmesiyle 1994'te gerçekleşti. Gorbaçov'dan beri heryerde çekilen Sovyet sosyalizmi Yemen'de iç savaş ile geri çekildi. Dünyada "Mesut Arabistan" veya "Yemen-i Saide" denen bu ülke köylüleri zahmet çektiği coğrafi konumu ve iklimi yemen sakinlerine ihanet etmiyor. Ektiğin kadarını biçiyorsun Mart-nisan ve ağustos yağmurları tabiatı*besliyor. Yemen turizmi dünyaya açılıyor ülkenin mimari birikimin etkisinden Sana'a'daki Mövenpick ve Taiz'deki Sofitel otelleri klasik ve modern Yemen mimarisi Eskinin ortasında ülkenin tarihi ihtişamına hürmetle yükselen*yapılar. Var Petrol gelirleri ülkeyi canlandıracak, sanayi yavaş kuruluyor. ticarete yetenekliler Yemen'in Türkiye ile olan ticareti yıllık 200*milyon dolar ve Türkiye dördüncü sırada. Çin, ABD, Almanya, Britanya gibi elçilikleri var Türkiye Cumhuriyeti nin sadece iki elçilik memuru var.Türk diplomatları zor hayatlar yaşıyor Aden Yemen'in okyanus kapısı ve Fil Burnunda okyanus sefası doyumsuz burada mart ayından itibaren sıcak ve rutubet dayanılmaz oluyor. bu güzel kıyıya çirkin bir Sheraton oteli yapılmış Güney*Yemen'in eski başkenti Ingiltere'nin okyanusdaki ilk üssü, ancak Aden'in Aden cennetle alakası yok. Tepede Portekiz*kalesi var. Aden Osmanlı'nın girmediği, ancak civarında konakladığı bir bölge. yerel mimari yapıya ve XIX. asrın*İngiliz koloni binası şehrin çekirdeğini*oluşturuyor. Sovyetler Birliği ve sosyalist cumhuriyet başkenti Moskova'da kinin tersine tüm Orta Asyaya çirkin lojmanlar inşa etmiş Adende rutubeti binalar var ve dökülüyorlar çünkü İngiliz sömürgesi çok cimri binalar inşa etmiş Sovyetler'in plansız inşaatları bıraktıkları çürük malzemeden anlaşılıyor. Yemenin güneyindeki halk Şafii, orta ve kuzeydeki halk ise Şii ve Zeydi Zeydi imamlar beğenmediği hayırla yad etmediği bir tarihi dönem; İmam Yahya ve oğlu imam Ahmet iyi hatırlanmıyor. çarşaf çok yaygın ama kadınların idare ve eğitimde*ilerlemişler Aden yabancı okullarla*dolu, Türk okulları ise San'a, Taiz ve Aden'de, ilerlemiş Küba büyükelçisinin*çocukları da bu okullarda Halk Cumhuriyet zamanında Macaristan'ın (Raab) şehrindeki Komünist Parti yöneticilerinin en çok çocuk*yolladıkları yerdi. Taizin , ilginç bir doğası var burada Yemen; muz ve mango bahçelerinden sonra çöl başlıyor, sonra yeşillik. Taiz yüksekte bir şehir, tepede Osmanlı kalesi var Taiz'den Huş Dağına tırmanmak ise ilginç bir deneyim. Burası Huş'tur Yolu yokuştur" burada Türk askerinin kanı dökülmüş ve çok sayıda şehidimiz var türkler burada en stratejik noktayı savunmuş Huş Kalesi tüm ihtişamıyla göğe yükseliyor. Rakım 3 bin metre, yemen kuzeye doğru 2 bin metre yükseklikte Yılda sadece iki ay yağmur alan, sıcak akşamları serin bir ülke, çöl ve çıplak tepelerde*zümrüt gibi yeşillik ve başka yerde görülmeyen ağaç cinsleri var bunların en ilginci sadir denen, ağaç Yemen’in en ilginç rengi Yemen Yahudiliği. Bugün çok az kalmış İsrail kurulduğunda bu Yahudileri topluca göç ettirmiş ve büyük kuş motifine başvurup Uçaklara*bindirilip leriçerde ocak yakıp, ekmek pişirmişler İbranca konuşup Yemende gümüş kaplamacılık yapıyorlar. Yemen Yahudiliği İbrani Kültürünü korumuş. Dil ve Ananeler kaybedilmemiş. zor zamanlarda da bizdeki Sabetay Sevi’ye gibi sahte Mesihler türemiş. hayatları ne İsrail’de ne Yemen’de kolay değil renkli bir topluluk ve hem İsrail’de hem Yemen’de cemaat halindeler San'a'daki en büyük yapı Osmanlı'nın askeri kışlası, bugün müze olup eski vilayet konağı imparatorluğun kalıntıları... İmam*Yahya'nın Dar'ül Hacar (Taş Ev) denen yazlık sarayı, onun osmanlıya bağlı bir yönetici olduğunun göstergesi; XVIII. ve XIX. asırlarda Osmanlıda mahalli derebeyi ve hükümdarların küçük sarayları vardı. Lübnan'ın Dürzi emirinin Muhtara'daki konağı Beytuddin'deki sarayı Topkapı'nın taklididir. Yanya'daki Tepedelenli Ali Paşanın da sarayı vardı. Aden'in etrafındaki Kevkeban ve Tura gibi yazlık*köyler mimari ve doğasıyla nefis. Osmanlılar Yemen’i 1517'de Memluklardan devraldı uzun cenglere rağmen Hint Okyanusunda kıyılarında Portekizliler yenilemedi Yemen Kızıldeniz'i kontrol etti buradaki Hudeyde limanından San'a'ya sevk edilen askerin çilesini bilmek lazım. XVII. asırda aşiretlerin isyanıyla Yemende kontrol kaybedildi fakat Kızıldeniz kıyıları*hala elimizdeydi 19'uncu yüzyılda Yemen Mehmet*Ali Paşa ve Mısır'ın elindeydi. İngiltere, Mısır gibi Yemen'i de işgal etti kıyamet koptu. 70 yıl boyu 1918'de imparatorluğumuza veda*edene kadar insanımızın kanını, canını hâzinemizdeki altınları Yemene döktük. Yemen Osmanlıya çok pahalıya mal oldu imparatorluk sembolüydü ancak Bugünün Yemenliler Türkleri diş gıcırdatarak değil sevecenlikle hatırlıyor Ticaret ve kültürel ilişkilerimiz gün geçtikçe artıyor. tespih taşı ve Yemene özgü taş ve ağaç arayan türklere rastlayabilirsiniz Biz Yemen'i unutmadık, Veysel Karani’yi ve torunlarını saygı ile anıyoruz. Yemen kahvesi dilimizde kalmış ancak Brezilya kahvesini tercih ediyoruz. Bunu yadırgıyoruz kısaca alın bir yemen kahvesi pişirin ve kakulesini katın dedelerimiz gibi Yemen kahvesini* ve yemeni sevin Kudüs, Barış şehri, her zaman savaşın ve gerilimin yeri olmuştur. Kilise rahipleri bile birbirlerine husumetinden burada silahla gezerlerdi. Bugün bile ne kadar dostlar şüpheli burada Her mezhep ve tarikat birbirini dışlıyor ve kudüsteki Din kavgası dünya barışını tehdit ediyor 1516 Aralık’ında Sultan Selim kendine Yıldırım gibi yaptığı savaşlar ile Filistin'i Osmanlıya kattı Kudüs, Mekke ve Medine ile birlikte Osmanlı mülkünün gözdesiydi. Museviler ve Hristiyanlar gibi Müslümanların da kutsal yeriydi. Dört asır Kudüs şehri ve halkı üstün statüsünü*korudu. XVI. asırda önemli vakıflar kuruldu. Köylülerden hafif vergi alındı. Memluklar devri eserleri tamir*gördü; çeşmeler, mescitler, çarşı ve hanlar hanedan tarafından yaptırıldı. Sultan Süleyman*devrinde 1532-1539 da yeniden inşa edilen Kudüs surları bütün haşmeti ile şehri çevreliyor ve surların etrafındaki cadde Sultan Süleyman Caddesi olarak anılıyor. Üstelik bu ismi kullanan İsrail yönetimi. Memluklar döneminde Kudüs'te yaşayan ve haklı olarak iftihar eden Hristiyan ve Müslüman dengesi iyi kuruldu 100 yıllık Haçlı Seferleri*ve batılı terörden Müslümanlar ve Hıristiyanlar çok çekti osmanlı devri kudüsün en verimli çağıdır XVI. asırda İspanyol engizisyonundan kaçan Ya-hudiler Osmanlının*Kudüs'üne sığınmıştır kutsal topraklar hac mevsiminde Avrupalı Hıristiyanlara kapılarını açmış.*Hıristiyan hacılar güvenlik içinde hacc etmiştir Osmanlının kudüsünde bütün dil ve dinlere mensup halk yaşamış Kudüs tam 400*yıl boyu I. Dünya Savaşının sonuna kadar sakin dengeli ve adaletli bir*hayata sahip olmuştur 1917 de kutsal şehir İngiliz topçuları*tarafından harap edilmiştir Kudüsü Almanlar yalnız bırakmıştır. savaş*şehrin her tepesinde aylarca sürmüş osmanlı geri çekilmek zorunda kalmıştır Bugün İbrani Üniversitesinin bulunduğu tepedeki İngiliz mezarlığında şehit Türk*subay ve erlerin mezarları da yer alır ve bugün kudüsün altını*oyuyorlar ciğerler feryad ile yanıyor Yeruşalayim: Sulh selamet yeri anlamındadır; ama şehrin üç bin yıllık tarihinde ne sulh ne selamet kaldı Bugünkü kudüs kavgası Yahudiler ve Arap kardeşlerimiz arasında tüm şiddetiyle sürüyir Hıristiyan cemaatler taraf tutuyor Rum ve Ortodokslar Filistin Araplarını destekliyor; kalabalık bir Ortodoks Arap cemaati var. Ermeniler İsrailden yanalar. Kudüs Babil ,İran, İskender* ve Selevkosların hükmünde kalmıştır. İbranca sadece ibadet ve edebiyatta kullanılıyordu. Tüm*Yakındoğu’yu Aramca istila etti Hazreti isa Aramca konuşuyordu. Süryaniler, İsa’nın konuştuğu*dille ibadet etmekten gurur duyarlar. İki bin yıl evvel bölgeye*hükmeddiler Arami halkın tek kalıntısı bugün süryani Ortadoğudaki savaş, dilleri ve etnik grupları yutuyor Ama dini etkileyemiyor. Üç semavi din mezhepler ve ibadetlerini koruyor. Üç din Kudüs’te çatışma içinde*bugün Filistin ve İbraniler arasında kopukluk var*Müslüman fetihleri Araplaşmayı getirmiştir. dil arapça olmuş ancak, ırk fazla etkilenmemiş Kudüs, Haçlıları görünce mahzun oldu sur içindeki halk 100 yıl boyunca eziyetler çekti Batı Avrupalı ve inatçı*halk. Müslümanlar kadar Hristiyanlara*da dikenlerini gösterdi Kudüs inançların şehridir bu inanç etrafında şiddetli kavgalar vermiştir israililer, Araplar’dan "İsmail’in kaba saba*oğulları" diye bahseder nefret duyarlar Avrupanın ırkçıları gibi tez vakitte sulh mukadder. Olmalı Biz Türkler gibi halden anlayanların görevi sulha aracı olmakdır. Kudüs 1517’de Osmanlıya katıldı; Mısır Memlüklerin elindeydi. Memlûk, Kafkasyalı-Türk*soyudur köle asker ve komutanların devletidir Mısır Filistin ve Suriyeye mesafeliydiler...*Filistin’in tarihi, sınırları*nı? münakaşasız çizen coğrafyacı görülmemiştir. Roma devri Antakya ve Suriye İslam coğrafyasının Bila-düsşam eyaletlerini içerirdi. İsrail milliyetçisinin, Arz-ı İsrail Sorularına verdiği cevap hep değişir; 400 sene yetmiş çeşit cemaat ve etnik grubu tutan osmanlı imparatorluğumuz dünya harbinde yıkılınca ortadoğudaki sınırlar büyük kavgalara neden olmuştur Osmanlının, Kudüs’ünü ve bugünkü görünümünü dört asır önce Süleyman Han yaptırdı; kudüs caddeleri büyük padişahın ismini taşır "Hameleh Ha Şlome", Mescidü’l Aksa, Kubbetü’s Sahra; şehrin sebil ve mescitleri, mahkeme binası hepsinde*Osmanlılığın izleri görülür. Filistinde en sakin dört asır. Osmanlı asrıdır zenginlik ve eğitim yükselmiş Kudüs-ü Şerif büyük bir saygı ile yönetilmiştir tamir edilen surlar eski camiler, Halidiye Kütüphanesi, mahkeme binası Osmanlı çağının sembolüdür şehri Yafaya bağlayan istasyon binası osmanlı manzarasını tamamlar osmanlıdan çıktıktan sonra şehirde klasik mimari ile uyumsuz Katolik ve Protestan kiliseler, çan kuleleri Kudüs'e ait manzaralardır. Şüphesiz dört asır mukaddes Mezar Kilisesi Kamame mescidi Mescidü'l Aksa gibi inananlar için çok önemli kurumlar hala devam etmektedir.*1516-1517 kışında başlayan Türk yönetimi, 1917 Aralıkında*bitti. Ve savaşlar başladı Osmanlı Kudüs'ü eski ve yeni şehirde her köşede tüm kalıntılarıyla göze çarpıyor. Modern Yafa Caddesi’ndeki eski Osmanlı imparatorluk armalı Kudüs Belediyesi, 1917 Aralıknda biten Türk Osmanlı hakimiyetinin tanığıdır bina "ölü güveyinin evi" diye bilinir düğün günü ölen bir zengin Arap oğlu *için yaptırmış. Uğursuzluğundan kimse kullanmayınca osmanlıya kalmış ve belediye binası olarak kullanılmış. Ancak Kudüs ve Halil Yolu bize de uğur*getirmedi. Burası 1947'ye kadar zengin Arapların konaklarıydı Araplar 1917’de ingiliz desteğiyle bağımsızlık bekliyorlardı ama cevap Kudüs’ün Yahudi yurdu olduğunu müjdeleyen "Balfour" bildirgesi oldu. 30*yıllık Britanya mandası beceriksizlik, ikiyüzlülük ve merhametsizliklerle dolu Tek hayırlı yanı şehrin mimarisini koruyan beyaz taş kullanımıdır Yahudiler ve Araplar çatıştı. Müfti Hüseyni’nin adamları Almanlara yanaştı Yahudiler ingiltere’yi var güçleriyle destekledi. Savaşın sonunda İngiltere, Arapların feryatlarını yatıştırmak için, toplama kamplarından çıkan hasta ve aciz çocuklarla*dolu bir gemiyi Filistin’e sokmadı çocuklar telef oldu Filistin’e gemiler israillileri getirmeye devam ediyordu. 1948’de İsrail ilan edildi ve bu filistinin kara günüydü 1947 savaşında eski Kudüs, doğusundaki topraklar ve Selahaddin Caddesi, Ürdündeydi 1967 Martında surlardan karşıya yani Yeni Kudüs’e bir ıssız sınır şeridi iki tarafı ayırıyordu şimdi çirkin bir otopark ve David şehri denilen*apartmanlarla doldurulmuş Karşısında ünlü King David Oteli*ve yeni Kudüs uzanıyor 6*gün savaşıyla sınır kalktı. Batı Şeria ve Kudüs ilhak edildi.*Kudüs’te cumartesileri İsrailli görürdünüz.*ve İsrail bu bölgeye yerleşemedi*Eski Kudüs’e adım atamıyor. Yahudi yerleşmeleri *1967 den beri yürürlükte. Selahaddin Caddesi vee Ermeni mahallesinde İsrail taraftarları protesto ediliyor Sakin Filistinliler israilden intikam istiyor intikam komandoları yetiştiriliyor çünkü Fakir ve yurtsuz. Bırakıldılar Çatışma tarihteki*100 yıl savaşları gibi sürebilir uzlaşma ve barışı istemeyenler var bu savaşta. Filistin aç ve susuz kaldı Ekilecek arazileri az. Filistin*güzel ama Yahudiler Kudüs’ten hiçbir şey vermiyor ve paylaşmanın yolu bu olmamalı. Yahudiler kutsal kutsal şehrini kontrol edemiyor sivil İsrailli halk kudüsü terk etmeye hazır Filistinliler 1,5 milyon israillinin*eski topraklarına İsrail’e dönmesini talep ediyor. İsrail*hayır diyor çünkü her taraf Rus dolu. Rusların sadece bir*kısmı hakiki Yahudi. Filistin ise kurumuş toprakta milyonluk* nüfusuyla nasıl geçinecek Yahudiler bu topraktan*vazgeçmek istemiyor gençler ölüyor. Biz kudüs yangınını söndürelim Kudüs halkına İskandinav ve Avrupa gibi bakamayız. Şarklılar ne de Garplılar bu coğrafyayı insanları anlamıyor; sorunu en doğru biz*anlayabiliriz. Ortaçağ İslam medeniyetinde Yahudi-Arap kültürel birliğini olmuştu. Büyük Arap yazarları vardı. Endülüs Ispanya’sı Batı dünyasını hayran bıraktı ve ezdi. Bizans Roma’sı felsefede*ve ilimde ilerleyemedi kaydedemedi.*Yahudi-Arap nefreti, son zamanlarda oluştu Araplar çatışmaya askeri değil, fikri olarakta hazırlıksız*yakalandı Bugün AvrupalIlar filistinden söz etmiyor kudüs sadece Filistinlilerin davası değil sözcüler bulmalı,*aydınlarımız bu işi görmeli Arap dünyasını tanımalı ve çözüm aramalı. "Filistin*hiçbir zaman Osmanlı sulhü kadar uzununu yaşamadı" bu söz basit bir imparatorlukçu slogan değil Her aklı başında Türk Ortadoğu’ya en akıllı ve adilane bakanr Türkler filistinle ilgilenmeli ortadoğu sadece Dışişleri’nin ve gazetecilerin ilgi*alanında kalmamalı. Yahudi-Arap çatışmasını anlamalı eksiklikler görülmeli Kudüste kimse korkmadan gezemiyor Felafel ve Humus, Filistin Araplarının*milli yemeğidir. Kudüs’ün elli yıllık meşhur felafelcileri var bir zamanlar Yahudilerede kazan kaynar ve bu yemekten ikram edilirdi Otuz beş yıldır kudüste gerilim yaşanıyor sinir harbi bitmiyor Filistinliler zamanı kendi lehlerine çevirmeyi beceriyor. Sağlam aile ve sülale yapıları var. Müzikleri, aileleri ve mutfaklarıyla yaşıyorlar. Okumuşu cahili, ihtiyarı genciy dillerini konuşmaktan zevk alıyor On yaşındaki çocukların nutuklarına şahit oluyorsunuz; latife geleneği yaygın, Kudüs’ün doğusunda nüfusun yüzde 30’u fakir fakirlikten dolayı Arap tarafında hizmet ve fiyatlar daha ucuz; ikinci bir dünya... israil tarafında teknoloji, elektronik, ecza sanayii zenginliği artmış ne hikmetse İsrail’de ve Kudüsün Yahudi*tarafında fakirlik artıyor. Kudüste Meaşearim semtinin fakirleri yanında, İsrail şehirlerinde *hizmetlerden yararlanamayan işsizler ordusu büyüyor. Asıl*beteri İsrail halkı fakirliğe sürüklüyir fakirleşme artmakta. Kudüs’te Ramazanlar çok renkli*geçerdi, şimdi ortalık sönük karanlık korku, ve*fakirlik ürpertiyor. Fakirlik en zengin mülklere*sahip Rum-Ortodoks kilisesinede yansımış. Gençler ümitsiz. Filistinli*Arap öğrenciler okulu terk etmiş savaş israil ve filistin halkına yansıyor en gayretliler kız çocukları azimli ve umutlular Ortadoğu*toplumlarında üst tabaka ile altı arasında uçurum büyüyor. İnsanlar karamsar İsrailin Gerilimi yaratan taleplerin*yerine getirilmesi zor... taviz verilemez. Filistinlilere ibranca zorlan öğretiliyor. Yahudiler Arapçada uzmanlaşmış her iki toplum birbirine yabancı Kudüs toplumların birbirine yabancılaştığı bir yer Kudüs XX. yüzyılda gelişmiş, Yahudi kesimi Doğu Kudüs’te ki Arapları yok sayıyor bir filistinli için dünyası suriçi Kudüs ve Şam kapısı ve Selahaddin Caddesi Filistin*bölgesinde sıkı bir denetim var. İsrailde (Mesih) gelmesini beklemeden devlet kuran Siyonistlerle barışmayan yüzde 15’lik bir kitle var Küçük şehirlerdeki kalabalık ailelerin eğitimsiz çocukları işsizler ordusuna katılıyor kudüs yahudileri.*Kuyumculuk ve elmasla uğraşıyorlar Ananeler zorunluluk. XVII. yüzyıl Doğu Avrupa’sının kıyafetleri ve kürk şapkalarıyla Kudüs ve Tel-Aviv’de altı adet çocuklarıyla geziniyor, iki İsrail var. "Uygungiyinmeyenler*bu mahalleye girmesin, bizim ibadet ve kullukla geçirdiğimiz hayatımızı rencide etmeyin" gibi afişlerle donanan Meaşearim, Rehov ve Buhara Yahudilerinin sokağı gibi*semtler Her cemaatin başındaki*haham dünyayıkendine göre açıklıyor; bu açıklamalar hiddet çekiyor... Kudüsde Yahudiler çoğunlukta yüzde 67 ler. Araplar yüzde 5 oranında Yahudiler yüzde 1 oranında artıyor. Kudüs’teki 210 bin Arap nüfusun ancak 5 bini İsrail yurttaşlığına geçti bunu Yahudi basını bildiriyor. İki grubun kaynaşmaya hiç niyeti yok. Filistin Arapları İslami yaşıyor Mescidü’l Aksa'nın bulunduğu Harem-i Şerif’e*kimseyi sokmamaya çalışıyorlar Türkler din*bilgisi sınavından geçiriliyor. bu sınavı yapanlar bazen Filistinli Hıristiyan muhafızlar. Kudüste Hiddet ve mantıksızlık yaşanıyor Arap Müslümanlara sataşılıyor manasız yasaklar ve prensibsizlikler deşilmeli. Kudüs’e ne İsrail nede Filistin *hakim olabiliyor . Bir milyon göçmen Rus var musiki , matematik ve bilgisayarcılıkla uğraşıyorlar hepsi Yahudi değil İsrail’de Arap oranı düşürülmeye çalışılıyor israilin arzuladığı tek amaç... Yahudi nüfusu müzik biliyor, sanatçı, hekim, ressam, kuyumcu, ve *yazıyorlar. Ortadoğuya hükmetmek istiyorlar İsrail’in*hastane ve üniversiteleri gelişmiş israilde Tiyatrolar orkestralar kazı yerleri var yarısı Şarklı, yarısı Doğu Avrupalı bir ülke İsrail. Filistinli Araplar dünyaya yayılıyor. Bilim ve*ticarette tutunmaya başladılar. Eğitim artıyor. 30 yıl öncesinden daha çok tanınıyorlar siyonist İsrail e göre Türkiye dağ gibi ülkemiz ve halkımız onları aşmak için çok çalışıyor. Kudüs ecdadımızın kokusunu taşıyor. Surlar Sultan Süleyman adını taşıyor. her köşesi Osmanlı*kokuyor. Surların dışındaki her taş osmanlının izini taşıyir Zeytindağı imparatorluğun son asrının bir resmi . Ortadoğu’yu koklamak, Türkiye’yi anlamak için şart. Ortadoğunun*her köşesini kokladıkça, ne kadar çileli bir tarihten geçtiğimizi ve ne büyük ıztırablara tahammül ettiğimizi anlıyor ebedi yurdumuza daha sevecen ve saygıyla bakıyoruz |
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel
EFENDiM iz Sav tek bir çadır bile olsa oradaki tek bir simaya, Bıkmadan usanmadan, insana yakışırca yaşamayı anlatıyor her çadırdan çıktığında yanındaki ardından geliyordu müşrikler Siz O'na aldırmayın. yeğenimizdir (haşa) meczuptur," diyordu. Efendimizi takip edenler bu iftitanın iğrençiğini işitiyordu efendimize inananlar SAV den uzaklaştırılmaya çalışılıyordu Efendimiz'in amcası Ebu Leheb tebliği karalıyor efendimizin gezdiği her yerde mübarek havayı kırmaya çalışıyordu. Efendimiz Sav e yakın olup onu anlayamamak çok büyük hüsrandır. Ebu leheb kendisine yazık etti ve hakkında Tebbet Suresi nazil oldu Mekke'de Ebu Leheb, Efendimiz'in hicretinden sonra ölmüş Çocukları onu evlerinin arkasına defnetıniştir fakat Ebu Leheb'in naaşını toprak kabul etmemiş. Cesedin kokusu artmış ve bütün mahalleyi kaplamış. İnsanlar Ebu Leheb'in oğullarına, babalarının cesedini ortadan kaldırmalarını söylemiş çocukları, babalarının cesedini evlerinin arkasındaki tepeye terk edince cesedin kurda kuşa yem olmuştur buradan geçilirken bu tepede şeytana taş fırlatılır atılan taşlar, tepede ikinci bir tepe oluşturmuştur Mekke şehrinin dışında sadece tarihi pazarlar değil, savaşların olduğu mekanlarla karşılaşırız Huneyn Savaşı. Huneyn Vadisi nde yapılmıştır Taif şehrine giden yolda Zeylü'l-Kebir denilen Taif-Riyad yolunda ilerlerken yolun sağında kemer li bir yapı dikkat çeker bir Osmanlı su kemeridir yaptıran Sultan Süleyman dır karşımıza. Hey koca Kanuni hey Sen ne güzel bir insansın. Padişah olunca İstanbul'da artan nüfusla baş gösteren su sorunu için kolları sıvamıştır. Mimar Sinan'la görüşüp suyun gelmesi için fedakarlıklara katlanmıştır O kadar işi arasında defalarca Eyüp sırtlanna gidip Mimar Sinan'ı yakından takip etmiştir Kırk Çeşme Sularını İstanbul'a getirmiştir Taksim Meydanı'nın adını aldığı, meydanın göbeğindeki Su sebilini yburadan taksim edilen suyu her köşeye dağıttırmıştır Osmanlı Efendimiz Sav i çok sevip O'nun yolundan gitmeye çalışıyordu Sav e layık bir ümmet olarak güzel hizmetler meydana getirdiler O şefkat anlayışından Mekkenin kızgın çölleri de nasibini aldı. Kanuni'nin Mekkedeki su kemerleri kilometrelerce uzanırdı Kesme taştan çok muntazam inşa edilmişti. Mekke'ye gelen hacı sayısı her sene artıyordu. Buradaki su problemini halletmek üzere Sultan Süleyman, Huneyn Vadisi'nden Mekke'ye su nakli su kemerleri yaptırdı su kemerleri 70 km lik bir yoldan geliyordu Sultan Süleyman'ın su ile ilgili başka projelerinin de vardı Mekke'nin su problemini çözmek için Hudeybiye Hadda köyündeki suyu taşımak ister. arazinin yüksekliğinden dolayı meyil yapılamaz ve pompalama sistemleri olmadığı için başarılamaz. Ancak, "Mekke'ye götüremiyorsak başka yere taşırız," der ve suyu Cidde'ye ulaştırır. bugün Kanuni'nin taşa kazdırdığı su kanalları Hadde'de hala durur su kemerlerinin ilerisinde yolcu konaklama menzili görülür bir kasır büyüklüğündeki yapı, yolculukta barınmak için inşa edilmiş Osmanlı yapısıydı. konaklama ve ihtiyaçları sağlardı. Su kemerlerinde bir çalıda Arap bülbülleri vardır Sivri uzun gagaları ve siyah tüyleriyle kendilerini ele verirler sıcakta yaşama imkanı vermiş Rabbimiz onlara. Yaşama ve buraları şenlendirme vazifesi ... Mekkede Kanuni hanın yaptırdığı su kemerlerinden bugün hala oluk oluk su akmaktadır 450 yıl önce yaptırılan su kemerlerinden bugün hala su aktığını duymak şaşırtıcı Bölgenin en yaygın ötücü kuşu Arap bülbülü ve Osmanlı Mekkesinden çıktıktan 50 km sonra su kanalları karşımıza çıkar Köyün girişi otlar ve yeşillikle kaplı güzel bir alan bir kanal. İçinden su akıyor ve çevresini cennete çevirmiş bir su bu su kemerini. Kanuni getirmiş ve bu su bugün hala buralara hayat veriyor yaptığı hayırların sevaplannı Kanuni'ye gönderiyor Mekke'den uzakta dağlar arasında bir patika uzanır. Burası Efendimiz'in Taife giderken kullandığı yoldur. o güzel insanın şereflendirdiği yolda keskin kayalıklar vardır bugün Başlarımızda bizi güneşten koruyan sağlam başlıklar, gözlerimizde en kara gözlükler olsada güneş perişan ediyor. ilerleyemiyoruz Buraları görüp hislenmemek elde değil. "Sen ne güzelsin ey Resuller Resulü. sen ümmetine ne düşkünsün. Biz klimalı arabadan çıkıp dışarıda 5 dakika duramazken sen Mekke'den Taife, 80 km'lik yolu yaya ve tam 2 günde aşmıştın. sıkıntı ile aştığın yolun sonunda keşke seni en serin mekanlarda, en soğuk sularla, en leziz yiyeceklerle karşılasalardı onlar Sav in getirdiği güzelliklerin farkında bile değillerdi. Sen onları kurtarmak ve hayat olmak için gelmiştin, onlar seni taşlamışlardı. .. Hz. Muhammed peygamberliğinin lO. yılı, Şevval in 27. günü vardı buraya. Yeşil güzel bir yerdi Taif. Efendimiz lO gün kalıp insanları İslam'a davet etti. Davete icabet. etmediler ayak takımı insanları kandırarak Efendimiz ve Hz. Zeyd'i taşlattılar. Onlar Efendimiz'in kıymetini bilmiyorlardı Allah, sevgili kuluna bir güzel insan eliyle Taifin üzümlerinden ikram ettirecekti. Bu genç, Addastı Peygamberimiz Taifteki üzücü hadiselerden sonra yanındaki Hz. Zeyd'le Addas ra nın üzüm bağına konuk oldu ikram edilen suyu içerken besmele çekti. Addas karşısındakilerin tek bir Allah'a inandıklarını görünce kendisinin Ninovalı olduğunu söylemiş Peygamberimiz, "Kardeşim Yunus Peygamber'in memleketinden. demişti. bu diyaloğun geçtiği o bağlar bugün duruyor Taif te. üstü başı tozlu, ayaklar kan içinde de olsa o güzel Peygamber'in yeniden buradan üzüm yemesini gözlüyor TAİF in meşakkatli ve çileli yollarından aşıp Mekke'ye girmek ayrı bir sıkıntı idi Efendimiz için. SAV İslam'ı açıkça anlatıyor ve Mekke'deki müşrikler kendisine b zarar vermek için fırsat kolluyordu Taifte olanlar Mekke'de duyulmuştu. niyetsziler de bu hadiselerden yüz bulup işi çok ileriye götürdü Efendimiz Taif dönüşü Cebel-i Nur'a gelmişti. Mekke önündeydi Hz. Zeyd, Efendimiz'e Şehre nasıl gireceğiz ya Resulallah?" diye sordu. Efendimiz oranın çobanı Urakıd'a seslenerek, "Süheyl bin Amr'a söyle beni himayesine alsın," der. Süheyl kabul etmeyince Beni Mahzum'dan birisinin adını söylenir reddedilir. Mutim bin Adiyy'e haber gönderir ve o SAV i kabul eder. Hz. Peygamber Mekke'ye girdiğinde Kabe'yi tavafa başlar. Tavafı Ebu Cahil görür ve Mutim bin Adiyy'e, "Kefili misin tabisi misin?" diye sorar. Mutim, korumam altındadır," deyince koruman altında olana dokunmayız," der. SAV Mekkede tüm tehlikeye karşı tebliğini sürdürüyordu. Bedir Savaşında Mutim bin Adiyy'in oğlu esir düşer. Peygamberimiz "Baban sağ olsa ve Bedir esirlerini bırak deseydi, ben hepsini bırakırdım," der. Allah Resulü bir müşrikin iyiliğini bile unutmaz SAV vefa doludur . GÖNÜLLERE İSTiKAMET KAZANDIRAN VADi: HUNEYN MEKKENİN asfalt yollarında dümdüz bir arazi uzanır çöl toprakları arasından ilerlendiğinde bir kayalık arazide gitmeye başlarız iki yanımızda yüksek ve dik iki tepe beliriverir Burası Huneyn Vadisidir. Huneyn deyince Mekke'nin fethi, İslam ordusunun Mekke'ye girişi ve burayı putlardan temizlemeleri akla gelir. Mekke halkı Hudeybiye sulhünden islama kalben ısınmış Mekkenin fethi kalplerdeki endişeleri yok etmiştir. Fakat Mekke dışındaki kabileler islam'ı, ve Müslümanları tanımıyordu Önyargılıydılar uslanmaz kışkırtıcılar ve desisler büyük bir şer ittifakı oluşturdu Ortalığı velveleye verenler, "Kureyş savaşmaktan ne anlar. Medine'den gelenler bizi görsün diyorlardı. Mekke dışındaki en büyük iki kabile Sakif ve Havazin Müslümanlara karşı birleşerek 20 bin kişilik bir ordu topladı. Askerler kaçmasın diye kadın, çocukları yanlarına alıp Huneyn'de toplandılar Kanatın Efendisi şer birliğini dağıtmak için askerlerinin başına geçip sefere çıktı. İslam ordusu Huneyn'e ileriediğinde Havazin Kabilesi gelip vadiyi tutmuştu. Hicretin 8. senesi, Şevval in 5. günü İslam ordusu Mekke'den ayrıldı. Müslümanlar 12 bin kişiydi. Ordu Biz artık sayı olarak çokuz Mekke'yi aldık. kimse bizim önümüzde duramaz. düşüncelerine kapılıp Muvaffakiyetİn yalnız Allah'tan olduğu unutulur gibi oldu. her şey o anda gerçekleşti. İslam ordusu vadiye girince dört yandan üzerlerine ok yağdırıldı Müslümanlar panikleyip kaçışdı. Muvaffakiyetin Allah'tan olduğu dersi verildi Sayıca üstünlük bir şey değildi önemli olan. Bedir'de çok az iken Allah mürninleri galip kılmamış mıydı bu panik anında sarsılmadan duran Hz. Peygamber Yanındakilere, dağılanları isimleri ile çağırılmalarını istedi, "Ey ensar! Ey muhacirler!" nidalarıyla toplanan sahabe muvaffak olmuş İslam zafer kazanmıştı Müşrikler dağıldılar. Huneyn vadisi bize tarihi olayları huneyn günü sahabeye verilen dersi anlatır "Her şeyin Allah'tan olduğunu unutmayın. Sayıca azız diye üzülmek fazlayız diye sevinmek, fakirlik, zenginlik bunlar değildir önemli olan. Asıl önemlisi Allah'a layıkıyla tevekkül edip itimad edmektir. Bu seviyede kalırsanız sırtınız yere gelmez." KALPLERiN FETHİ BAŞLIYOR Mekke'den 30 km kadar ilerideki Hudeybiyedi hafızamız nice olayı hatırlıyor Mekke'den Medine'ye hicretin 6. yılıdır. Muhacirler doğdukları, acı tatlı nice olay yaşadıkları topraklara hasrettir. kalplerde Kabe özlemi vardır ona yönelerek namaz kılınır ama yıllardır kendisini göremezler Kainatın Efendisi müjdeyi verir O sene hacca gidilecektir sevinç rüzgarı dalgalanır Medinede. Herkes hazırlanır sabah yola çıkılır Seniyyetü'l-Veda tarafında. Uzun ve meşakkatli bir yol izlenip Hudeybiye'ye gelmişlerdi. Mekke'ye çok az kalmıştır Efendimiz'in devesi burada durur ileriye geçmez Peygamberimiz Fili bağlayan benim devemi de bağladı, diyerek fili hatırlar Mekke'den yaklaşık 20 km sonra şehrin en uzak harem hududu olan Hudeybiye Haremi vardır. Bu sınırdan umre yapılabilir Efendimiz bu sınır dışında 3 hafta konaklamış sahabe ile Hudeybiye hududu içinde namazları eda etmişdir. Bunun sebebi Harem sınırlarındaki her ecrin 100 bin derecesinin olmasıdır. Peygamber Efendimiz'in sünnetinden dolayı islam alimleri, "Harem hudutlarında nerede yapılırsa yapılsın her ecre 100 bin derece vardır hükmüne varmışlardır Hudeybiye Mikadı'nın bulunduğu yerde Harem hududunun işaret taşları vardır. ikisi tarihidir Osmanlı'dan kalmadır. Diğer ikisi gösterişli olup Suudlarındır Hudut taşlarının yanında Osmanlı çeşmesi vardır çok güzel bir yapıdır. Osmanlı'ya ait bir kitabesi bulunur Kral Abdülaziz restore edmiş. yeni bir kitabe eklenmiş. suyu akmayan bir çeşmedir çeşmenin yanındaki tarihi kuyunun başında büyük ve derin bir kuyu bulunur Burası çöldür ancak Allah'ın hikmetiyle kuyu içinde su görülür. Kuyunun içinde güvercinler Zavallı hayvanlar öğle sıcağında sığınacak gölge bulamadıklan için kuyu içine girmişlerdir. dışarıdaki 50 derece sıcaklığa göre kuyu serin ve suyu var Birkaç km sonra Hudeybiyeye gelinir Hudeybiye Anlaşmasının olduğu mevkide yol yoktur Kumların üzerinde ilerliyoruz. Ağaçtan oluşan bir öbeğin önünde Hudeybiye antlaşması ÇÖLÜN ORTASINDA YAPILAN BiR ANLAŞMADIR Efendimiz ve 1400 sahabenin üç hafta konakladığı Hudeybiye stratejik bir konuma sahiptir Çünkü Mekke'den gelen buraya görünmeden yaklaşamaz Efendimiz buraya yerleşince Mekke'ye elçi gönderir niyetlerini aktarır elçi Hz. Osman dır savaşmak için değil hacc maksadıyla geldiklerini anlatır Mekke'ye yola çıkan Hz. Osman'ın ardından "Müşrikler Hz. Osman'ı şehit ettiler!" şeklinde haber alınır. Efendimiz ağac altında tüm sahabeden biat alır. Buna "Rıdvan Biatı" denir. 1400 sahabe ile biatlaşılır bu mevkii sahabe yıllarca muhafaza edip yerinin kaybolması önlenir Bir süre sonra Hz. Osman'ın öldürüldüğü haberinin asılsızlığı anlaşılır Mekke elçileriyle görüşülür anlaşmaya varılamaz. taviz verilmek istenmez Görüşmeler tıkanınca Mekkeden gelen bir kişi görünür. gelen kişi Süheyl bin Amr dır. Efendimiz, "İşte anlaşmaya varabilecek bir kişi," der Süheyl bin Amr birçok müşrike göre mülayimdir görüşmeler olumlu geçer bir konuda sinirler gerilir Bunlardan bir tanesi anlaşma "Allah'ın Resulü Muhammed" ibaresidir. Süheyl, "Biz bunu kabul etseydik anlaşmaya gerek kalmazdı," der. Efendimiz maddeleri yazan Hz. Ali'den bu ibareyi sildirir Hz. Ali'nin eli varmaz. Efendimiz bizzat kendi eliyle siler yerine, "Abdullah oğlu Muhammed" yazdım. Anlaşmanın en kritik anıdır anlaşma imzalanınca Süheyl bin Amr'ın oğlu Ebu Cendel, ellerindeki zincirle gelir SAV e Kurtar beni ya Resulallah," der Babası Süheyl, oğlunu İslamiyet'le şereflendi diye zincire vurmuştur Hz. Peygamber Süheyl'den Ebu Cendel'i vermesini ister Süheyl kabul etmez anlaşma maddelerinden biri "Müslümanlardan biri müşriklere sığınırsa geri verilmeyecek, müşrikler Müslüman olduğunda teslim edilecekti Peygamberimiz gözyaşlarıyla Ebu Cendel'i geri verir Hudeybiye anlaşması Müslümanların aleyhine gibi gözüksede kader bu maddeleri kısa sürede Müslümanların lehine çevirir eşsiz bir fütuhat gerçekleşir bu GERÇEK FETiH KALPLERiN FETHİYDi Mürninler Hudeybiyeden gelirken Fetih Suresi nazil olmuştur. bir fetih yok gibidir ve. Ağır bir anlaşma yapılmış gibi gözükür Fakat Hudeybiye Anlaşması'nın bir maddesi, "O sene hac yapılmayacak fakat gelecek seneden itibaren her sene üç gün Müslümanlar Mekkeyi haccedebilecekler,dir. İşte bu 3 günlük birliktelik, Müslümanlar ve müşriklerin buzlarını eritmiş İslamiyer'e girenler çığ gibi artmıştır. Hudeybiye döneminde ki 3000 Müslüman sayısı, tam 3 sene sonra Veda Hutbesi'nde 20.000'e çıkacaktır. İslamiyer'e göre gerçek fetih kılıçla yapılan fetih değil, kalplerin fethidir. Hudeybiye'nin en can alıcı sahneisi de buradaki 3 haftalık konaklamanın son günlerinde yaşanan hadisedir. Anlaşmada o yıl hac yapılmayacaktır. Efendimiz sahabeye, kurban kesip Mekke'ye girmeden Medine'ye döneceklerini söyler sahabe kurban kesmeye yönelmez. Efendimiz eşi ile istişare eder. Efendimiz'in her davranışı hakikattir SAV . ahlakın en güzeliyle ahiaklanmıştır eşinin görüşlerine değer verir mübarek eşi kurbanınızı kesin ya Resulallah, sahabe sizi takip eder," der ve Efendimiz kurbanını kesince tüm sahabe kurbanlarını kesmiştir . • Hudeybiye Anlaşması'nın olduğu yerde gözler başımızı sokacak ve dua edip namaz kılacak bir gölgelik arar fakat bulamayız Osmanlılar burada Hudeybiye Mescidini yaptırmış Suud Kralı Faysal, yenisini yapmak için yıktırmıştır. Temeller atılıp duvarlar örüldüğünde ne yazık ki Vehhabi saldırısıyla bu mescitte tahrip edilmiştir. mescide ait temeller Hudeybiye'de hala görülür Hudeybiye Kuyusu tarihi bir kuyudur yerinde durur Buradan ayrılırken boyunları bükük, yıllardır göremediği Kabe'ye yaklaşmışken şehre giremeyen sahabenin burukluğunu hatırlayıp hisleniyoruz. yaşanan olaylardan sonra Efendimiz'e gösterdikleri itaat ve arzu ettikleri yere 500 km yol kat edip 30 km yaklaşmışken geri dönmeleri. sahabe olmanın en önemli şartı yani sonsuz itaati anlıyoruz |
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Mescidi Nebevi tamiratlarında kıble duvarı Hz. Osman dönemindeki gibi kalmıştır bu sınır korunmaktadır. Emevi Halifesi Velid, in tamiratlarında Mescid-i Nebevi genişletilirken cannet Kapısı ve Efendimiz'in eşlerine ait hücre-yi saadetler yıktırılır. hayattaki sahabeler ağlayarak, Keşke bu hücrelerden birkaçını bıraksaydınız da insanlar, Efendimizinin nasıl bir yerde yaşadığını görselerdi," diyecekdir. Emeviler dönemindeki genişletmede Hz. Aişe'nin, Efendimiz'in türbesi haline gelen odası boş avlu etrafı mermer sütunla taşınan kapalı bölümler haline getirilir. En önde sol kısımda kalan Efendimiz'e ait kısım hurma ağacı gövdeleriyle taşınmaktadır. Bu kısımda dökülmeye yüz tutmuş hurma ağaçlarını kaldırma teklifi yapılır. Sahabe karşı çıkar "Efendimiz'in mescidine dokundurtmayız," derler her hurma ağacının yeri sabit bırakılarak her ağacın olduğu yere aynı kalınlıkta mermer sütun konulur. Bugün Efendimiz'in mescidinde her bir sütunda zamanında bir hurma ağacı gövdesi bulunur Sahabe hurma gövdelerine dayanır hasbihal ederlerdi. Abbasi Halifesi Mehdi'nin Mescid-i Nebevi'yi arkaya doğru genişlettiği bilinir. Osmanlılar döneminde Mescid-i Nebevi:'nin çekirdek kısmı son halini almıştır. Arkasına görevli odaları eklenmiş Mescid-i Nebevi:'nin üzeri kubbelerle süslenmiştir. Bugün "Cennet Bahçesi" denilen mekanda Osmanlı kubbeleri, altlarındaki gül deseni ile hala durmaktadır. Mescid-i Nebeviyi son kez restore ettiren Sultan Abdülmecid dir. Onun hatırası olan ilk avluya kapılarının adı Bab-ı Mecid'dir. bugün bile varlığıyla o hizmeti yapan Osmanlı sultanını hatırlatır ilk Suud Kralı Abdülaziz Mescid-i Nebeviye ikinci bir avlu eklemiş, 2005 te vefat eden Kral Fahd ise mescidi devasa boyutlarda genişleterek bugünkü görünümünü kazandırmıştır. Medinenin her köşesinde Peygamberimizin izleri vardır Büyük bir çoğunluğu ilgisizlikten yok olmaya yüz tutmuştur MEKKE-MEDİNE HİCAZ DEMIRYOLU'NUN SON HALKASI: MEDINE TREN İSTASYONU dur ecdat yadigarı olan Medine tren istasyonu, Anberiye mevkisindedir Burası, eski Medine girişidir. şehir büyüdüğü için şehrin ortalasındadır ve Mescid-i Nebevi'ye l km mesafededir Eskiden hacılar trenden burada iner salavatlarla Efendimiz'in huzuruna giderdi Tren istasyonunu incelediğne osmanlının Peygamber sevgisini görürüz. Ecdadımız bu istasyonu inşa ederken Medine tren yolunun raylarını aksi istikamette dolandırıp şehre öbür tarafdan sokmuş ve herkesin önce Peygamberimiz'in yeşil türbesini görmesini ve SAV e selam vererek şehre girmesini arzulamıştır. Mukaddes Emanetler ve I. Dünya Savaşında Osmanlının İstanbul'dan gönderdiği son emanetleri almak için gelen trenin lokomotifi üzerine , "Esselamu aleyke ya Resulallah" yazılmıştır. Ecdadımızın tren istasyonundaki rayların üzerine keçe döşetmiş trenin raylara sürtünme sesinden Efendimiz'in ruhaniyetini rahatsız etmemeyi gaye edinmiştir Medine tren istasyonu bir ucu İstanbul Sirkeci garında, diğer ucu Medine'de olan Hicaz Demiryolu'nun son halkası ve muhteşem bir eserdir bugün halâ ayaktadır. Tarihler 19. yüzyılın sonudur Avrupa Osmanlı'ya "Hasta Adam diyerek göstermektedir. . . Devletin başına geçen büyük sultan Il. Abdülhamid o dönem büyük devletlerin cesaret edemediği bir projeyi kendi imkanlarıyla başarmıştır. Sultanın bu gayesi İstanbul ile uzak toprakları kuvvetli bağlarla birbirine bağlamak; petrolün bulunması ile bu topraklardaki ingiliz entrikalarına mani olmak; hacc umre ve surre alayları seyahatlerini kolay, güvenli ve hızlıca gerçekleştirmektir projenin tamamlanması ile ingilizler çok endişelenmiş ihanet kokan oyunlarla insanları kandırıp para ile tren raylarına zarar verdirmişlerdir Lawrence gibi İngiliz casusları, yoldan sökülerek getirilecek her ray için altın vadetmişdir. Her şeye rağmen bugün bile, Hicaz Demiryolunun geçtiği Türkiye, Suriye, Ürdün, lübnan gibi ülkelerde orijinal Osmanlı ray ve tren istasyonları hala kullanılır. İstasyonun yanında Sultan Abdülhamid Han'ın kesme taştan yaptırdığı Hamidiye Camii tüm güzelliği ile hala ayaktadır. • ECDAT YADiGARI BiR CAMiDE KlLlNAN İKiNDi NAMAZI padişahı II. Abdülhamid in yaptırdığı Hamidiye Mescidi ayaktadır ve hala hizmet vermektedir ve çok etkileyicidir. vakit namazları kılınır. Anberiye sokaklarında ilerledik. Sokaklar tenha ve insanlar mescitte ibadette bir kısmı ise uykudadır Dükkanların çoğu kapalı. Burada ikindiden sonra başlar ve gece geç saate kadar sürer. İnsanlar öğleye kadar istirahat ederler Halife mescitleri olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali mescitlerinin üst caddesinde Sultan Abdülhamid in hicaz tren istasyonunun yanında Hamidiye Camii'nin vardır hemen kendini gösterir kara kesme taşlarla örülerek inşa edilmiştir Ahlat taşına benzer. Giriş kapısının kavsarasındaki mukamaslar İstanbul camilerini hatırlatır. Osmanlı inşa ettiği yapılarda yerel mimariye bağlı kalmış. sahabe camilerinde Arap mimarisine has özellikleri devam ettirmiştir Hamidiye Camii her şeyiyle tam bir Osmanlı camisidir Osmanlı padişahlarına, ve bu camiyi yaptıran Sultan Abdülhamid Han'a uzun uzun dua ediyoruz . Anberiye'de, tren istasyonu bahçesinde beyaz kubbeli, çevre duvarları şirin bir yapı vardır. Adı, Sukya Mescididir isim su dağıtmaktan ileri gelir Efendimiz sahabe ile birlikte Bedir Savaşı'na giderken burada bütün sahabeye sadece bir kubadan su dağıtarak mucize göstermişler burada Medine'nin bereketi için dua etmişler. Medine tren istasyonunun ziyarete zamanına denk gelenler bu Peygamber hatırasını ziyaret edip ziyaret namazı kılabilirler. Osmanlı PEYGAMBER SAV in AYAGININ DEĞDiGi HER YERİ VAKlF YAPMlŞTIR Medine tren istasyonu yukarısında çift minareli ve Minare teyn (iki minareli) diye adlandırılan güzel bir cami vardır. Kısa süre öncesine kadar burada iki minareli eski bir Osmanlı mescidi bulunurdu Şu an yeni caminin etrafı tam bir mezbeleliktir Bir tarafı otopark yapılmış, diğer tarafı tamirciler işgal edmiş. her tarafından etrafa sıvı yakıt akıtan bir benzinlik hemen yanı başındadır. bunların yerinde eskiden muhteşem bir hurmalık varmış bu arazinin tümü vakıf malıymış. vakfın hayvanları çokmuş buraya gelen giden herkese su yerine süt dağıtılırmış Arazinin Efendimiz ile ilgisi sahabenin Bedir Savaşı'na gittikleri yol üzerindedir Efendimiz sahabeyle birlikte bu arazide konaklamış ve kuyusundan da su içmiş Kuyu hala tüm güzelliğiyle durmaktadır. Kuyunun önünde, ziyaretçilerin mübarek suyu rahatça içmeleri için iki oluklu bir çeşme, çeşme yanında namazgah var. namazgahın şirin bir mihrabı da var. Taş duvarda küçük bir girinti halinde duruyor. çeşme mezbelelik içinde, kuyu kapalı namazgah çöplük haline gelmiş. Buranın suyu o dönemler de meşhurmuş vakıf suyu çevre beldelere Suriye ve Lübnan'da ki Osmanlı valilerine gönderirmiş. Minareteyn Mescidi'nden dönerken Bilal-i Habeşt Mescidi ve hemen yakınında beyaz, küçük ve Osmanlı yapısına benzeyen bir mescit dikkat çeker. Bu yapının İdris Sunüst Mescidi'dir. İdris Sunüst, Libya'nın eski başkanıdır. Kaddafi ihtilalinde buraya göçmüş, burada yaşamış, bu mübarek topraklarda vefat etmiştir bu mescidi kendisi yaptırmış. Eyüp Sultan Camii'nde Beşir Ağa kabrinin olduğu girişin sağ tarafında duran ve üzerinde "Libya Kralı Birinci idris'in armağanıdır" yazan mermer kitabe vardır bu aile Peygamberimiz'e düşkündür Efendimiz'in İstanbul'daki yadigarı olan Eyyüb el-Ensari adına mermer ve varak yaldızlı bu kitabeyi buraya hediye etmişlerdir Peygamber beldesindeki mescitlerden, Peygamber mihmandarının yanındaki hediyelerini hatırlamak aklımıza geliyor Kralın soyadı olan Sunüst kelimesinin bize hatırlattığı önemli noktalar var Osmanlı I. Dünya Savaşı'nı kaybetmek üzeredir Dünyanın dört yanında mücadele verir. teslim anlaşması onaylanacakken, İstanbul ve Anadoluda kurtuluş harekatı başlar Çanakkale'de olduğu gibi sadece Anadolu insanı değil imkanı olan nice vefalı dost kurtuluş destanına destek verir. Bunlardan biri Trablusgarp'ta ki Şeyh Ahmed Sunüsi'dir. aynı ülkesi İtalyanlarla mücadele eder ve savaş 1930' lara kadar sürecektir. o, ülkesinin mücadelesini talebesi Ömer Muhtar'a bırakır Ahmet sunisi ve, "Asil mücadele Anadolu'dadır, burası kurtarılmalıdır, bayrak yeniden şaha kalkacaktır," diyerek Anadolu'ya gelir. Lozan imzalanana kadar bize her türlü yardımı sağlar.Dev Osmanlı'nın yıkılışının gecikmesinde nice meçhul kahramanın gayretleri vardır. Bir küçücük mescit bile bizleri tarihin şanlı sayfalanna götürür MÜEZZINLERIN SULTANI HZ. BiLAL'IN EVİ İdris Sunüsi: Mescidi, Bilal-i Habeşi: Mescidi'nin yanındadır. mescid yeni inşa edilmiştir Medine'de yaşayan Bilal-i Habeş Hz lerinin evi bugün bilinmektedir Müezzinlerin imamı Hz Bilalin evi, Mescid-i Nebevinin yanında Hz. Ömer Camii'nin yanındadır Fakat Medine'deki birçok yapı gibi burası da ilgisizlikten pay alarak yıkılmış. Bugün yerinde bir postane binası vardır. Burada o kara tenli güzel insanı yad ediyoruz. Onun kapı eşiğine baş koyan Ebu Zer canlanıyor zihinlerde. HZ Bilal-i Habeşi görüş beyan ettiğinde Ebu Zer, "Hadi oradan karanın oğlu, sen ne bileceksin!" demiş, Bilal-i Habeşi üzülerek "Ya Resulallah Ya Resulallah, kara tenli olmam cennete girmeme engel mi?" diye sormuş Efendimiz Elbette hayır, cevabını verip sorunun sebebini sormuştu. O da Efendimize anlatmıştı. Peygamberimiz Ebu Zer'i çağırarak, Sende cahiliye izlerini görüyorum diyerek ikaz etmişti. Bu ikazla Ebu Zer başını Bilal-i Habeş Hz eri'nin evi eşiğine koyarak, "Ey Bilal, sen kara ayağını başıma basmadıkça ben başımı kaldırmayacağım, demişti Hz. Ömer'in mescidinden başka, Mescid-i Nebevide dört halifenin izini taşıyan dört mescid bulunur . Bu mescitlerin burada bulunma sebebi enteresandır. dört mescidin ·yanında olan ve adına "bulut" Gamame Mescidi" denilen yapı Efendimiz'in bayram namazlannı kıldırdığı yerdir Kendisini devamlı gölgeleyen bulut, Efendimiz Mescid-i Nebevi'ye girdiginde burada beklerdibburaya "Bulut Mevkii" ve mescide Bulut Mescidi" denmiştir Efendimiz'in vefatı sonrasında Hz. Ebubekir bayram namazlannı Efendimiz'in kıldırdığı yerin kırk metre arkasında kıldırmış. Hz. Ömer biraz ilerisinde, Hz. Osman tam zıt istikamette Hz. Aii Hz. Ebubekir'in kıldırdığı yerin arka mevkiinde kıldırmıştır Sahabe bu yerleri özenle muhafaza ederek bu mübarek kişilerin adı ile anmışlar. buralara bu büyük sahabeleri hatırlatan mescitler inşa etmişlerdir Gamame, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer mescitleri günümüzde hala Osmanlı mescidi olma özelliklerini koruyor Hz. Osman ve Hz. Ali mescitleri degişikliğe uğramış. tarihi mescitlerden sadece Hz. Ebubekir Mescidi'nde bir Osmanlı kitabesi görülür son kez Sultan Abdülaziz Han tamir ettirmiş. Gamame Mescidi yanındaki Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin isimini taşıyan dört mescit, Mescid-i Nebevi'nin hemen yakınındadır bize güzel insanları hatırlatır Medine, Mekke şehrinden bazı yönleriyle ayrılır. Mekke gibi dağlık değil. Dümdüz bir alan üzerindedir . Mekke'de çorak toprak vardır Medine Havası daha yumuşaktır etrafı yeşilliktir Hurmaları, üzümü ve inciri ile ünlüdür Hurma deyince akla yeşil hurmalıklar gelir. Bugün Medine'nin hızlıca büyümesi şehirdeki yeşillikleri kaybetmesine neden oluyor Mescid-i Nebevi yakınlarında hiçbir yerde hurmalık göremiyorsunuz. Her yeri otel işgal etmiş. Gözlerimiz bu önemli yerde azıcık yeşillik ararken Mescid-i Nebevinin hemen yakınlarında küçük de olsa bir yeşil alan görüyoruz. burası tarihe tanıklık etmiş olan Beni Saide gölgeliği betonlaştırılmamış korumaya alınmış. Beni Saide denilince akla Efendimiz'in vefatı sonrası olan hadiseler gelir. Efendimiz fani hayata veda ettiğinde, mübarek naaşı gasledilirken Hz. Ömer Medine'nin iki büyük kabilesi Evs ve Hazreç'in kendilerine yeni reis seçmeye çalıştıklarının haberini alır. Büyük fitneye ramak kalmıştır. Hz. Ömer büyük ferasetiyle Hz. Ebubekir'i bulur, Beni Saide'ye getirir ve oradakilere "Hz. Muhammed'in hicret arkadaşı burada iken siz lider mi seçiyorsunuz?" der ve tüm sahabe Hz. Ebubekir i halife seçer bu tarihi vaka burada yaşanmıştır Medine sokaklarında Hz. Muhammed'e ait nice iz ve yüzyıllarca öncesine ait nice hatıra vardır onlardan bir tanesi, halk arasında farklı isimle anılan bir mescittir Buraya Abdurrahman bin Avf ya da Ebu Zer Gıfari Mescidi·diyenler vardır asıl adı: Secde Mescididir Efendimiz burada uzun bir secde yapmıştır Peygamberimiz geceleri evinden dışarıda ıssız yerlerde Rabbine ibadet edermiş Sahabe "kendisine bir şey olur,"• diyerek SAV i gizlice takip ederdi Peygamberimiz Medine dışında bugün Secde Mescidi'nin olduğu yere gelmiş ve namaza durmuştu Arkasında da gizlice takip eden Abdurrahman bin Avf vardır Peygamberimiz secdede dakikalar ca doğrulmamış. Avf ra artık endişelenince Peygamberimiz selam vermiş ve kim olduğunu sormuş. Avf ra Benim ya Resulallah!" demiş. Peygamberimiz uzun seedesinin' sebebini anlatmış ve o secdede kendisine, "Peygamberler için salavat getirenlere şefaat edileceği müjdesi gelmiş. bu mevki yüzyıllarca secde mevkii olarak kalmış ve buraya yaptırılan mescide bu isim verilmiştir. Secde Mescidi yenidir Bugünkü cami binasının birkaç yıl önce yapılmış önceden bunun yerinde Osmanlı camiinin bulunurmuş Böyle mübarek bir mekanda namaz kılmak, Peygamber Efendimiz gibi uzun secdeler yapmak ve SAV in şefaatine nail olmak için çokça salavat-ı şerife getirmek herkese nasip olsun Efendimiz SAV ve sahabenin Mekke'den Medine'ye hicret etmesinden sonra onlara, "Ensar" denilen Medineli Müslümanlar·sahip çıkıpben kıymetli eşyalarını onlarla paylaşmıştır Ensarın misafirperverliği meşhurdur Ensar soyundan gelen kişiler Medine'de misafirperverlikleriyle hemen kendilerini belli eder bir Ensar ailesine misafir olmak geldi aklımıza Peki bulabilecek miydik? Medine'de bizi ağırlayan ev sahipleri şehirde Ensar soylu ailelerin olduğunu, bildirdiler. O akşam Ensar ailesine misafir olacaktık yatsı namazı sonrasında Kuba taraflarına ilerledik . Medinede yaprak oynamazken geldiğimiz yer serindi ve rüzgar esiyordu. sanki Medine'nin yaylasıydı Gece karanlığında beyaz bir evin kapısı ardına kadar açıktı. bahçe kapısı Türkiye'de ki gibi değildi. Bahçe duvarlan üç insan boyu kadar yüksekti kapı ardına kadar açıktı. Ev sakinleri misafirleri ile birlikte bahçede geniş sedirlerde oturuyordu Bizi görünce koşuşturdular, "Ehlen ve sehlen" diyerek bizleri başköşeye oturttular. |
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
Umre de ensar ailesine misafir olduk kulpsuz fincanlar içinde kahveler geldi. Kahve bizimkinden farklıydı, buruk bir tadı vardı, yudum yudum içtik. kahveyi dolduran başımızdan ayrılmadı. Fincandaki kahve biter bitmez hemen Bu kadarı kafi" diyemeden elinde ki cezveye doldurmaya devam ediyordu. Sonra hurmalar geldi Medine'deki hurmalar akla Türkiye'deki hurmaları getirmemeli. Burada hurma taze hurma manasma geliyor hurmanın anayurdu burası ve insanlar için dalından kopartılmış taze hurma kadar lezzetlisi yok. Tabaklarımızda bir tanesi kırmızı diğeri sarı iki hurma var. Taze hurmanın olgunlaşma süresi var yarısı gök, yarısı ergin olabiliyor. yarısı tatlı yarısı mayhoş yiyorsunuz.hurma uzmanları zaten yaş hurmanın böyle yenmesi gerektiğini söylüyorlar. ergin tarafı insanı yakarken, gök tarafı serinletiyor ve birbirlerini dengeliyormuş. Birazdan kayısı ve Medine inciri geliyor, bu incirler Medine'de yetişiyor şaşırtıcı. Çünkü her yer çöl burada. Meyve denilince akla türkiye'deki gibi uçsuz bucaksız meyve bahçeleri geliyor. Osmanlı kubbelerinin her tarafına binlerce gül çizilir. Efendimiz'in remzi güldür. SAV mescidini süsleyecek en güzel şey gül olmalıdır kubbe içi, bugün kapatılmış Efendimiz'in şefaatini talep eden şiirlerle donatılır. O dönemin duvar süsleri ve ayet kuşakları arasında kırmızı şerit halinde yazılmış isimler görüyoruz. Eskiler mübarek mescidi ziyaret ettiklerinde bir şeyler karalar ve mescid duvarlarına asarlarmış. Evliya Çelebi bu konudan şöyle bahseder: "Ben hakirin dahi kendi elinden çıkma bir hat, mescid duvarında asılı durmaktadır." Sultan Abdülmecid Mescid-i Nebevi'yi mükemmel tamir ettirmiştir diğer Osmanlı padişahları gibi ona da buralara gelmek nasip olmamıştır. yaptırdığı mescidi görmek için yanıp tutuşmaktadır. O dönemde fotoğraf makinesi yoktur ki fotoğrafı çekilsin ve kendisine gösterilsin. Medine'de bir Mescid-i Nebev'i maketi hazırlanır ve padişaha sunulur. Sultan Abdülmecid bu maketi öpe koklaya saklar ve oralara yakın olmaya çalışır. Bu makette Efendimiz'in sandukası görülebilmektedir. Duvarlardaki yazıyı okurken, "Süleyman Mihrabı" denilen Hanefi Mihrabı'na geldik. Burada Hanefi mezhebindekiler namazlarını cemaatle kılarmış. Sultan Süleyman tarafından restore ettirildiği için bugün "Süleyman Mihrabı" diye adlandırılır milırabın solundaki mihrap Efendimiz'in mihrabıdır. Tarihte birçok kez restore edilmiş ve günümüze ulaşmıştır Bu mihrabı Hz. Ebu Hureyre'nin de olduğu Ashab-ı Suffa'nın yetiştiği bugünkü görüntüsünü en son restore ettirenlerden biri Sultan Süleyman'dır. restorasyonda Efendimiz'in milırabının içi biraz doldurulmuştur. burada namaz kılan kişi, Efendimiz'in namaz kıldırdığı yere basmakta ve alnını aynı yere koymaktadır. bu değişiklikten sonra namaz kılanın alnı Efendimiz'in ayak koyduğu yere gelecektir. Bu konuda ecdadımızın incelikleri bizi hayran bırakır. Ashab-ı Suffa'nın olduğu mekan Efendimiz'in türbesinin hemen arkasında Zamanında küçük bir hurma gölgeliği olan yerde, içlerinde Ebu Hureyre'nin de bulunduğu nice sahabe yetişmiş. Ashab-ı Suffa'nın solunda Mescid-i Nebevl'nin iki önemli kapısı bulunur: Cebrail ve Nisa kapıları. Bu kapıların her biriCebrail'in Dıhyetü'l-Kelbi suretinde giriş yaptığı kapılardır kapı Osmanlı yadigarıdır Kapıyı yaptıran Sultan Abdülmeciddir Padişahın ilk adı Ömerdir kapılar çok harika bir şekilde süslenmiş üzerine çok güzel yazılar yazılmıştır Kapının bir kanadında, " Ey kapılar açan Rabbim" yazıyor, diğer kanatta ise, Bize en hayırlı kapıyı aç" ibaresi yer alıyor MESCİD İ NEBEVI ÇEVRESİNDE SAHABE HATIRALARI vardır Mescid-i Nebevi:, dikkatle incelendiğinde Efendimize ve sahabeye ait nice hatıra vardır türbe-yi saadet üzerindeki yeşil kubbe bile bize neler neler anlatır Efendimiz'in mübarek türbelerinin üzerindeki yeşil kubbe Hz Aişe'nin odası idi. Bu mübarek mekanın üzerine kubbeyi ilk kez Memlük Sultanı Kayıtbay yaptırmıştır. Ravza-yı Mutahhara'nın altın şebekelerini de yaptıran bu zatın kutsal mekanlarda bir çok yatırımı vardır. Yeşil Kubbe'yi son kez restore ettiren Sultan ll. Mahmud'dur. İstanbul'dan projeyi yönetecek yetkililer kubbe inşaatında kararsızdır Onları tereddüde sevk eden Efendimiz'in mübarek huzurlarında, nasıl bir edep takınmaları gerektiği hususudur: Sonunda karar alınır kubbe inşaatında dünya kelamı konuşulmaz biri tuğla isterken, "Bismillah" diyecek öbürü çekiç isterken Ia ilahe illallah diyecektir. bu harikulade güzel kubbe, ecdadımızın hassas anlayışıyla inşa edilmiştir. dikkati en çok çeken noktalardan Ebu Eyyüb el-Ensari'nin evidir. Bugün en azından yerini biliyoruz. Yeşil Kubbe'nin 15 metre kadar ön tarafıdır. Eskiden Şeyhülislam Arif Hikmet Efendi'nin burada kütüphane yaptırmış Cebrail'in as ın Efendimiz'e vahiy getirdiği Cibril Kapısı'nı ve Bilal Hz leri'nin ezan okumak için çıktığı damın köşesini inceliyoruz. Babüsselam'ın yanındaki Ebubekir Kapısı...Efendimiz döneminde Hz. Ebubekir'in evi imiş Efendimiz'in emriyle onun ev kapıları mescidin içine açık olarak bırakılmış. Ömer Kapısı Hz. Ömer evinin olduğu mevki Ebu Talha'nın infak ettiği hurma bahçesi de bugün Mescid-i Nebevinin içinde kalmış. Bi'r-i Ha, yani Ha Kuyusu denilen suyu bol ve lezzetli kuyu da bahçenin içindeymiş. Kur'an-ı Kerim'in, "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcarmadıkça fazilete ulaşamazsınız ayeti nazil olunca Ebu Talha benim en çok sevdiğim hurma bahçem ve içindeki kuyudur der. Efendimiz'e bu bahçeyi Allah yolunda infak etmek isterim der. İşte Allah rızasını her şeyin önüne koymanın timsali olan hurmalık, mescid kıblesinin ters istikametinde, altı kubbeli orta girişin olduğu yerdedir Ebu Talha ra nın Ha Kuyusu 21 no'lu kapının iç tarafında muhafaza edilir Kral Fahd döneminde Mescid-i Nebevi devasa boyutda genişletilirken Ebu Talha'nın kuyusu mescidin içindedir O günlerde camii inşaatını yöneten Türk mimarlarımız sahabe emanetini yok etmeye razı olmazlar. Cami zemininin altında muhafazaya alırlar. Üzerine üç tane daire şeklinde mermer kapak örtüp yerini belli ederler. Bugün bu yan yana üç yuvarlak mermer kapak, 21 no'lu kapının iç sol kısmındadır EFENDIMiZ'iN(SAS) KABR-i ŞERiFLERİ Peygamber imizin Atika Kapısı türbesi en başta Hz. Aişe'nin odası idi. Mescid-i Nebevl ilk inşa edildiğinde kıblesi Mescid-i Aksa'ya bakıyordu. Mescidin en arkasına yan yana iki oda inşa edilmişti. arka duvara bitişik olanı Hz. Aişe'ye yanındaki Hz. Sevde'ye aitti. Kıble Kabe'ye döndürüldüğünde Hz. Muhammed Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in şereflendirecekleri kutlu mekanın Hz. Aişe'nin odası olduğu için Mescid-i Nebevinin kıblesi 180 derece döndürülmüş böylece Hz. Aişe'nin odası, mescidin kıble duvarına bitişik hale gelmiştir. Mescid-i Nebeviye girildiğinde kıbleye karşı mihraba durulduğunda ilk safın en solunda ki oda Hz. Aişe'nin odasıdır Efendimiz vefat ettiklerinde Hz. Aişe'nin odasına defnedilmişti. Hz. Aişe aynı odada yaşamaya devam etti. İki sene sonra Hz. Aişe'nin babası, Hz. Ebubekirde vefat etti ve Efendimiz'in yanına defnedildi. bu defin Efendimizin kabrinin tam yanına değil de ayak ucuna doğrudur on yıl boyunca Hz. Aişe bu odada yaşamıştır bu mübarek kabirlerin sahiplerinden birisi mübarek eşlei, diğeri babasıdır. Bir gün Hz. Ömer mescitte suikasta uğrar ve vefatı öncesi oğlu İbn-i Ömer'e, "Koş Aişe'ye sor, kendi yerini bana verir mi?" diye ricada bulunur Hz. Aişe annemiz bu isteği çevirmemiş büyük bir fedakarlıkla, kendisi için ayırdığı son kabir yerini Hz. Ömer'e vermiş ve bu odada eyaşamaya devam etmiştir ancak artık eş ve babasının yanına mahremi olan bir kişi defnedilmiştir. bu tarihten sonra kabirlere perde gerdirmiş ve bu örtünün diğer tarafında yaşamıştır Osmanlılar tarafından hazırlanan Mescid-i Nebevi minyatürlerinde Efendimiz'in türbe sıralanışı Efendimize olan saygıyı gösterir Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer efendimizin ayak ucuna defnedilmiştir Necip Fazıl hac hatıralarının Medine kısmında, Efendimiz'in türbesini ziyaret ederken, "Efendimiz'in mübarek huzurlarından geçiyoruz. Ateşler içinde yanıyorum. Efendimiz mübarek yüzlerini çevirmiş bize bakıyor," diyor. Emevllerin mümtaz halifesi Ömer bin Abdülaziz Hz leri Efendimiz'in türbesinde önemli bir değişiklik yaptırmıştır. İnsanlar Mescid-i Nebevi'ye girip namazlarını kıbleye yönelerek kılar. Fakat Efendimiz'in mübarek türbesi mescidin en önünde durmaktadır. cemaatin bir kısmı karşılarına Efendimiz'in türbelerini alarak namaza duracakdır. Halife düşünür; türbe şekliyle Kabe'nin şekli aynıdır. her ikisi dört kenarlı ve dört köşelidir. Burada namaz kılanların kalplerine bir şey gelmesin düşüncesiyle Efendimiz türbesinin Aslıab-ı Suffa'ya bakan arka kısımı yıktırılarak üçgen haline getirilir. 1100 tarihlerinde Büyük Selçuklu yıkılmıştır. Abbasiler yoktur. Fatımi Anadolu Selçuklu kendi coğrafyalarına hakimdir. Mukaddes toprakları himaye eden ve tüm İslam alemini kucaklayan bir devlet*yoktur Ortadoğu'da küçük devletçikler vardır. en gayretlisi Nureddin Zengi'nin Atabeyliği'dir. Haçlı Seferleri başlamıştır ve Haçlılar Kudüs'ü işgal etmiştir bu sıkıntıda bir gece Nureddin Zengi rüya görür. Efendimiz kendisine iki kişi göstererek, "Nureddin! Bu iki kişi bana zarar veriyor," der Zengi adamlarını toplar ve başkent Şam'dan Medine'ye gider. Nureddin tüm Medine halkına hediye dağıtmak ister. Herkes çadırına gelir. Zengi, her gelenin simasında Efendimiz'in rüyada gösterdiği iki kişiyi arar. bulamaz. Nureddin, "Hediye almayan kaldı mı?" diye sorar. Adamları, "Evet, Mescid-i Nebevi'nin bahçesine çadır kurup itikafa çekilen iki kişi dışarıya çıkamıyorlar," onların yanına gidelim," diyen Zengi kalkar ve bu tabelenin sekizgen haline getirilmiş çadıra gelir. Efendimiz'in rüyada gösterdiği iki kişi içeridedir. Çadır altına hasır konmuştur. Nureddin hasırın kaldırılmasını emreder. hasırın altından yer altına doğru uzanan bir tünel gözükür bu iki kişi Müslüman değildir niyetleri Efendimiz'in mübarek naaşını çalmaktır Türbeye ilerlemişler Nureddin Zengi engellemiştir Efendimiz'in mübarek türbelerinin etrafına altı metre derinlik kazdırarak içerisine kurşundan duvarlar döktürür Osmanlıların Efendimiz'in türbesine ait önemli bir tamiratı türbenin bizzat beden duvarlarıdır. Bugün İstanbul ve Anadolu'da gezerken ecdat yadigarı türbeler ve kümbetler sekizgen planda yapılmıştır. Eyüp Sultan Hazretleri, Sokullu Mehmed Paşa, Sultan Süleyman nice Selçuklu kümbeti bu şekildedir. "Bu inceliğin sebebi duanın mimariye yansımasıdır Dede ve ninelerimiz boncuk boncuk gözyaşlarıyla şu duayı yaparlar "Ya Rabbi! Bir gün hepimiz ölecek ve kabre gireceğiz. kabre girdiğimizde cennetin bütün kapılarını kabrimize aç ki istediğimiz kapıdan cennete koşa koşa girelim." Bizim inancımızda cennetin 8 kapısı vardır türbe ve kümbetlerimiz sekizgen formda inşa edilmiştir. Osmanlılar bu düşünceyle Efendimiz'in türbesini sekizgen restore etmişdir. Ecdadımız, Efendimiz ve O'na ait her şeye saygılıdır ki türbe inşaatında mübarek duvarlardan dökülen bir toz yığınını dahi zayi etmez ve hemen cam şişe içine toplayarak, mukaddes emanet kabul ederek İstanbul'a getirmiş ve Hırka-yı Saadet de muhafazaya almıştır. Bunlar Topkapı Sarayı'nda Has Oda'da "Gubar-ı Şerif' adıyla saklanır Yine aynı yerde, Peygamberimiz'in sandukalarını örten "Kisve-yi Saadet" denilen örtüler saklanır. Bu emanetler arasında bir de su kesesi bulunur bunların hikmeti, Sultan Abdülmecid dönemindeki ilginç bir olaydır. Sultan Abdülmecid döneminde Mescid-i Nebevı tepeden tımağa tamir edilir Efendimiz'in türbesi elden geçirilir. tamiratda Efendimiz'in türbe zemininden bir mübarek su çıkar. O kadar latif ve tatlıdır ki Medine sudan nasiplenmek ister. dört gün geçer. Resulullah'a saygısızlık olur düşüncesiyle dördüncü gün üzeri kapatılır. meşin keseye biraz su doldurularak padişaha gönderilir. meşin kese bugün Mukaddes Emanetlerde Efendimiz'in kabir topraklarının olduğu bölümde, cam kap içinde saklanır CENNETÜ'LMBAKi'DE SAHABE EFENDiLERIMiZ Mescid-i Nebevide sabah ve ikindi namazı nihayetinde cami avlusu sınırında, boş arazinin ana kapısı önünde büyük bir kalabalık görülür Burası Cennetü'l-Baki Medine'deki tarihi kabristandır. Kadınlar burada mezarlıklara giremediği için, ön duvar dışında sıralanıp dualarını demir parmaklık arkasından yaparlar. Cennetü'l-Bakt'ye ilk kez gelenler şaşırabilir buradaki kabirlerde mezar taşı ve etrafı çevrili hazireler mevcut değildir Osmanlılar döneminde Cennetü'l-Baki de kubbelerle örtülü nice türbe binası görülür. Çiçekler ve feslerle süslü mezar taşları her yanda arz-ı endam ederdi Şu anda Osmanlı türbelerinden eser yok. Son yetmiş yılda hepsi tarihin sayfalarında yerini almıştır Bu kabristan on bin sahabeyi barındırır. ne yazık ki bugün çok azını biliyoruz. Girişin hemen sağında etrafı çevrili duvarları belirginleşmiş bir kabir göze çarpıyor. Bugün ayakta kalmış olan taban duvarlarına bakınca türbe Osmanlı türbelerinde ki gibi sekizgen şekildedir En önde yatan Efendimiz'in amcası Hz. Abbas, onun arka sağında Efendimiz'in en küçük kızları ve Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatıma yatıyor. Bu iki kabrin arkasında yan yana uzanmış dört kabir daha var. Bunlar Hz. Hasan Hz. Hüseyin'in oğlu Zeynel Abidin ra Onun oğlu Muhammed Bakır onun oğlu Cafer-i Sadık ra kabirlerin hemen önlerinde demir parmaklık inşa edilmiş ve diğer kabirlerde ki gibi buraya yaklaşmak mümkün değil. İranlılar aşırı ilgi gösterdikleri ve yetkililer ilgiden rahatsız oldukları için buraya engel koyma gereği duymuşlar. Bu güzel insanların ruhlarına Fatiha gönderdikten sonra onların solundaki kabirlere geçiyoruz. Yan yana üç adet mezar var . Efendimiz'in kızları Hz. Rukiye Hz. Ümmü Gülsürn ve Hz. Zeynep'e(ra) ait. Onların yanında sekiz adet taş var yan yana burada mezar taşı kullanmadıkları için kabir başına dere taşına benzer taşlar koyuyorlar. Necip Fazıl Cennetü'lBakiden bahsederken, taş tarlası ile karşılaştım çok şaşırdım," diye. ifade ediyor Cennet-ül bakide duran sekiz taş Efendimiz'in güzide eşlerini temsil ediyor. Hz. Zeynep Hz. Sevde ve Hz. Aişebhepsi burada yatmakta. ruhlarını Fatihalarlaa şad ederken Hz. Aişe'nin vasiyetini hatırladık Hz. Aişe Efendimiz'le izdivacında çok gençtir gözünü Efendimizin yanında açmıştır Kısa süre sonra da Peygamberimiz vefat etmiş ve bu mübarek çok sevdiği eşinden ayrı kalmışt Yıllarca büyük sadakatle Efendimize kavuşacağı anı beklemiştir altmış üç yaşında Hastalandığında o güzide sahabeyi toplayarak son dileklerini iletip naaşının bekletilmeden o gece kabre konmasını istemiştir. naaşı Medineden kabristana götürülürken etrafında kuru hurma dallarının yakılmasını istemiş idi vasiyeti hatırlayınca gözlerimiz doldu. güzide annemiz yıllarca ayrı kaldığı eşi ile kavuşmayı beklemiş Vefatı onun için en güzel buluşma olacaktı. Vefat gecesini Efendimiz'le düğün gecesi olarak hayal ediyordu. Naaşının kabre gece konmasını istemesi bundan dı Kuru hurma dallarının yakılması eski bir Arabistan adetine dayanıyordu: Düğünde gelin damadın evine götürülürken kafile kuru hurma dallarını yakarak ilerlerdi. Köşede birkaç metre arayla iki kabir var. İmam Nafi ra ile talebesi İmam Malik Hz leri'riin kabirleri. İmam Nafi ra Hz. Ömer'in oğlu Abdullah bin Ömer ra nın kölesi Bir köle bir mezhep imamının hocalığını yapıyordu imam-ı Malik ve imam-ı Nafi' Hz leri'nin kabirieri nin yukarısındaki etrafı çevrili kabir Peygamberimiz'in"" oğlu Hz lbrahim'in kabri imam-ı Nafi' Efendimiz'in sünnetinden sapmayan bir sahabedir. yüceltmiş ve İmam Malik ra nın hocası olmuştur Kabristanın ileriye uzayan toprak yolunda küçücük bir kabirle karşılaşırız. Burada yatan kişi, Efendimiz'in iki yaşlarında vefat eden biricik oğlu Hz. İbrahimdir Evladı kucaklarında vefat ettiğinde Efendimiz'in gözlerinin yaşardığını gören sahabe bu durumu sorunca, "Göz yaşarır, gönül hüzünlenir ama dudaklardan Allah'a isyan yükselmez, buyurmuştur Cennetü'l-Baki Kabristanı'nda Efendimiz'in sütannesi Hz. Halime'nin kabriyle de karşılaşırız Efendimiz sütannesine çok muhabbet beslermiştir Medine'de sahabileri ile otururken Hz. Halime geldiğinde ayağa kalkar ve üzerindeki hırkasını yere sererek hırkasına oturturdu Kabristanın tam ortasında tek başına olan kabirde yatan kişi için Peygamberimiz "Melekler bile senden utanıyor ya Osman demişti. Burada, Zinnureyn yani iki nur sahibi dediğimiz, Peygamberimiz'in kızları ile izdivaç eden, iffet timsali Hz. Osman yatıyor. Hz. Osman cömertliğiyle meşhurdur İslam'ın yayıldığı sıkıntılı dönemlerde elinde bulunan her şeyi hiç düşünmeden infak edmiştir Bugün Mekke ve Medine çevresinde bu mübarek zatın infak ettiği nice kuyu arazi onun yardımsevediği hakkında fikir verir. Cennetü'l-Baki'nin en uç noktasında etrafı dört duvar ile çevrili son bir bölüm vardır. iki adet kabir taşı görürüz. bir tanesi Medine'nin en büyük iki kabilesinden birinin reisi olan Muaz ra aittir. Hz. Mus'ab Medine'ye İslamı tebliğe geldiğinde Sa'd ra onun karşısına dikilip, "Sen fitneye mi geldin?" demiş Hz. Mus'ab , "Dur dinle. söylediklerimi kabul etmez isen bana istediğini yap demişti. Muaz ra okunan ayetlerle İslamiyet'i seçmiş ve sonra kabilesini toplayarak, "Sizi bir şeye davet edeceğim kabul edmekte serbestsiniz diyerek onları Hakk'a davet etmiştir Onun vesilesiyle bütün kabile Müslüman olmuştur. Hendek Savaşında ok ile yaralanan ve, "Ya Rabbi bu yara ile şehit olmam hayırlı ise beni şehit et," diye dua eden mübarek insanın kabri tam karşımızda Muaz'ın ra nın hemen yanında ki kişi büyük hadisçi Ebu Said el-Hudri ra dır Efendimiz'e çocukken yetişebilen bu büyük insan, hadisleri derlemedeki hassasiyetiyle bilinir. Uhud Savaşına az kalmıştır. Efendimiz ordusu ile meşguldür Asker seçiminde bir Ebu Said el-Hudri ra da gelir. kendisi küçücük bir çocuktur Efendimiz küçük yaştaki sahabeyle nezaketle ilgilenir, "Ebu Said e iyi ettin geldin fakat Medine'de korunması gereken kadın ve çocuklar var. Onları korumak önemli değil mi?" der."Ebu Said yeni vazifesini yerine getirmek için koşarak Medine'ye ilerler. Arkasında kum üzerinde küçük ayak izleri ve, uzun bir çizgi bırakır boyu o kadar kısadır ki, beline taktığı kılıç kurnlara sürtünerek gider" Ebu Said el-Hudri Hazretleri işte böyle Çocukluğuna rağmen Peygamberimiz'in yanından ayrılmak istemeyen küçük bir sahabe dir |
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap
EBU SAiD EL HUDRI'NİN İSTANBUL'DAKi MAKAMI 2005 Kariye Camii' Burası, eski bir Bizans Kilisesi olup içi ikona doludur ve ikonaların her birinin anlamı farklıdır. zor bir mekandır Kariye'nin arka tarafların da Ebu Said el-Hudri ra Hzr leri'nin kabridir" yazan bir duvar vardır Bu büyük sahabenin bir kabride İstanbul'da, Edirnekapı civarında dır Ebu Said el-hudri ra nım kabrindeyken hayalimde Medine'den İstanbul'a yolculuk yaptım. Cennetü'l-Baki' kabristanı girişinin sol tarafında kalan üç kabir Efendimiz'in iki halası Atike Safiye ra ile Hz. Ali'nin annesi Hz. Fatıma binti Esed yatıyor. Hz. Fatıma Efendimize küçük yaşta annesini kaybedince ikinci bir annelik yapmış ve vefatında Efendimiz, kendi gömleği ile onu sararak, "Bugün annem vefat etti," demiştir. Cennetü'l-Baki'ye ilk gelişim İlk umrem ve kabristana ilk gelişimdi Cennetü'l Baki'de yatanlar hakkında en ufak bilgim yoktu. Günlerdir kapalı duran kabristanın o gün açılmıştı Etrafta sadece taş yığınları ve uçsuz bucaksız bir toprak uzanıyordu. Üzüntü içinde, "Osmanlılar döneminde olsaydı hepsini bilerek gezerdik," dedim. Biz burada ki yatanların kim olduğunu nasıl öğreneceğiz diye düşünürken Afrikalı bir Müslüman gördüm. elinde Cennetü'l-Baki'de yatanları gösteren bir kroki vardı Türkiye'den olduğumuzu söyleyince tebessüm etti ve, "Türkler sağlam Müslüman" dedi. Sudanlıydı Elindeki kağıt Cennetü'l-Baki'nin krokisi idi anlamadığı bir dildeydi Kendisi, Arapça notlara bakarak isimleri çıkarmaya çalışıyordu. Haritaya çok şaşırdım harita Türkçeydi. yardımımıza çok sevindi ve kabul etti. ilk Cennetü'lBaki tecrübemi kazanmıştım. Hicaz'a gelenler muhakkak Medine'den hurma alır Meşhur hurma pazarına gidilir ve hurma seçilir Mekke'de de hurma satılır ama hurma dendi mi akla Medine gelir çünkü hurmaları çok meşhurdur. Hurma pazarı, Mescid-i Nebeviden yürüyerek on dakikadır Tek katlı bir çarşıdır birçok hurma dükkanı vardır burada alışveriş yapmanın bir adabı vardır. ilk dükkandan alışveriş yapmamak gerekir. Çünkü fiyat ve hurma kalitesi dükkandan dükkana değişir. Sarı, kırmızı hurmalar ... Tazesi, kurtlanmışı, bu yılın ya da geçen yılın ürünleri. ne ararsanız bulabiliyorsunuz. bu hurma çeşitlerinden bir tanesinin fiyatı diğerlerinden çok daha fazladır Acve" denilen hurma Peygamberimiz'in bizzat kendi eliyle diktiği ve şifadır diye müjde verdiği bir hurmadır. Son zamanlarda farklı ürünler geliştirmişler Ballı, bademli, susamlı, bisküvili hurmalar. En çok ilgi göreni çekirdek yerine içerisine badem konmuş hurma Birkaç yere uğruyor ve en kalitelisinden hurma fiyatlarında pazarlığa tutuşuyoruz. Türkler, yaptıkları amansız pazarlıkdan dolayı çok iyi tanınır En sonunda satıcıyı pes eddiririz Mekke ve Medine topraklarında ilginç olan şu; ülkemizde normal hayat akışında yaşar ve ibadet ederiz. Ama burada ibadet içerisinde yaşayıp hayatı ona göre düzenliyorlar Günümüzü namaz vakitleri belirliyor. Namazlar önce ve sonrasıyla uzun sürüyor. ezan okunduktan en az yirmi dakika sonra duruluyor namaza. ezan okunmadan yarım saat önce orada olunup namaza bir saat önce oturuluyor Namazlar erkan ile kılındığı için belli bir süre gerektiriyor. Namaz bittikten sonra cenaze namazı kılınıyor. Fakat uzunluk kimseye sıkıntı vermiyor. Çünkü burası Peygamber Mescidi ve burada saatlerce, huzur ve sükünu aranıyor. Mescid-i Nebevi ve Mekke'de ki Mescid kapılarında nöbetçiler bekliyor çantaları kontrol etmeden sizi içeriye bırakmıyor Çantada fotoğraf makinesi varsa namazınızı dışarıdaki mermerlerin üzerinde kılıyorsunuz. cep telefonlarının çıkması ile isteyen herkes mescitde göze batmadan görüntü alabiliyor. Dışarıda namaz kılmanın da ayrı bir güzelliği var. Özellikle de akşam ve yatsı. Çünkü ikindi namazından bir saat sonra ortalığa harika bir serinlik çöküyor ve hayat, başlıyor. İnsanlar Cibril Kapısından mescide girip Babüsselam'dan çıkıyor Babüsselam'm üzerinde Sultan Abdülmecid'e ait muhteşem bir tuğra var. motifler dikkat çekiyor Sağa ve sola açılan dalgalı kenger yaprakları sanki bir şeyleri hatırlatır gibi Medine Müdafaası akla geliyor "Cuma namazını kılan Osmanlı askerleri Mescid-i Nebevl'nin büyük kapısından çıkıyorlardı. Kapının formu farklıydı ortasında yuvarlak bir tuğranın olduğu süsü vardı. Bu kapı o kapıydı! Üzerinde Sultan Abdülmecid Han'ın tuğrasının olduğu muhteşem kapı, kapıda ucu süngülü tüfekleri ile başları sarılı Osmanlı askeri. Kapıdan en önce çıkan iki askerin ellerinde Osmanlı sancağı ve Kapının iki yanına sıralanmış birçok insan bu merasimi izlerdi HERKES OSMANLI'YI ÖZLEMLE ANIYOR Mukaddes topraklara dünyanın dört yanından insan akıyor. Devasa bir Sudanlı ile 1. 40 boyunda bir Malezyalı yan yana ibadetle meşgul olabiliyor Amerikalı bir Müslüman ile bir Yemenli, Habeşli bir zenci ile bembeyaz bir Bosnalı.renk renk her Müslümanla konuşabileceğiniz ortak konu Osmanlı Tarihi. Osmanlı'nın Filistin hassasiyeti. bir Filistinli Osmanlı deyince Ah çekiyor Abdülhamid Han Filistin'e sahip çıktı. Nice teklifler yaptılar o, insan elinin kolunun kesilmesine razı olur mu?" dedi ve, "Kudüs'ü vermedi" Mehmed Akif i soruyorum İstiklal ve milli şairimizin başından geçen acı bir hatırayı aktarıyorum: I. Dünya Savaşında Almanya ve Avusturya Macaristan müttefikimiz. Akif Necid ve Balkanlar'da vatanı için koşuşturup içimizeki ayrılık tohumlarını yok etmekle meşgul. Avusturya'da Viyanada çanların çalmaya şaşırır ve, "Avusturya-Macaristan müttefikimiz. Bu vakit çalan çanlar bir şeyi kutluyor gibiler. Onların zaferi bizim de zaferimiz olacağına göre neyi kutladıklarını öğrenmeliyim," diyor ve çanları soruyor. Mehmed Akifin adeta kanını donuyor. "İngiliz Generali Allenby Kudüs'e girdi. Onu kutluyoruz." Halbuki o sıra biz, Alman ve Avusturyalılar ile İngilizlere karşı savaşıyoruz onlar Kudüs'ün elimizden Hıristiyanlara geçişini kutluyorlar. Bugünde düşman aynı düşman mübarek topraklar çok farklı coğrafyanın kaynaşma noktası her devletten, millet ve soydan insanı görmek mümkün. Hintli, Pakistanlı Bangladeşli Doğu Türkistanlı, Malezyalı, Mısırlı ve Sudanlıyı birbiriyle konuşmaya çalışırken görürsünüz Sonradan Müslüman olmuş sarışın bir Avrupalı ya da Amerikalı ile siyahi bir Nijeryalının diyaloglanna şahit olabilirsiniz. Oralarda ülkemizi tanıttığınızda size ayrı bir tavır sergileyecekler. iltifat edecekler oraya dünyanın dört byanından gelen her bilinçli insan Osmanlıyı tanıyor siz hakkını vermezseniz size kızacaklardır Medine sokaklannda gözümüzü nereye çevirsek peygamber ya da sahabe hatırası ile karşılaşırız Bunlardan biri de Uhud yolundaki Medine Ziraat Fakültesi'ne bağlı hurma bahçesi. Hurmalığın yola bakan kısmında küçük beyaz bir bina, Hz. Osman'a(ra) ait bu tarihi kuyuya. Bi'r-i Osman yani Hz. Osman Kuyusu denir. Asr-ı Saadet Dönemi'nde sahabenin duygusu ile nasıl kahramnlaştığını bize anlatır. Hicret sonrası Medine günlerinde Müslüman sayısı her gün artmaktadır o yaz şehirde kuraklık yaşanır. İnsanlar perişandır Çok az kuyuda su kalmıştır bir tanesi de bir müşrike aittir suyunu çok pahalıya satar. Hz. Osman kuyu sahibine defalarca gider ve kuyusunu satmasını ama adam razı olmaz. Hz. Osman, kuyu sahibine Bari yarısını sat," diyecektir. Adam kabul eder. Kuyunun suyunu, bir gün sahibi bir gün de Hz. Osmanbkullanacaktır. Suyu kullanma günü Hz. Osman'a geldiğinde, Medine'de "Bu kuyudan bugün herkes istediği kadar kullanabilir," diye ilan verir. bütün Medine kuyu başına toplanır. Adam ertesi gün su satacak bir kişinbulamaz. Kuyunun yarısını sattığına pişmandır. Hz. Osman'a kuyunun diğer yarısını da satar bu kuyu, mübarek sahabenin tüm Müslümanlara vakfettiği önemli bir emanettir halâ Medine'de durur. Şehirden çıktıktan sonra içi hurma ağaçlarıyla süslü güzel bir bahçede duruyoruz. Etrafı tellerle çevrili bahçenin kenarındaki beyaz binada Hz. Osman'ın yadigarı tarihi kuyu durur Kuyu başında mübarel günler ve yokluk günlerinin kahramanı Hz. Osman'a ait nice güzel hadise akla geliyor. Tebük Seferi'ne elde ne kılıç ne de at vardır İnsanları donatacak para ve malzemeye ihtiyaç vardır Bizans'la savaşacak ordunun çok iyi donatılması gerekir. yokluk zamanında Şam'dan Hz. Osman'a ait pahalı yüklere sahip kırk develik kervan gelir. Hz. Osman kervandaki tüm develeri, ve yükleri bağışlar. mallardan elde edilen gelirlerle sahabi donatılır ve Tebük'e daha güçlü gitmesi sağlanır. Efendimiz<sası çok duygulanır ve, "Bundan sonra sana sorgu sual yoktur Ey Osman!" der . • BiR iMTiHAN MEYDANIDIR: UHUD Bi'r-i Osman kuyusu sonrasında karşımıza gelecek "Şüheda-yı Uhud" tabelası gelir ve artık Uhud sınırlarındayız heybetli görünümüyle Uhud Dağı ufku kaplar Efendimiz'in Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz diye övdüğü bu dağ, Asr-ı Saadet de önemli bir savaşa ev sahipliği yapmıştır. Hz. Peygamber Hz. Ebubekir Hz. Ömer ve Hz. Osman bu dağın üzerinde iken dağ sallanmaya başlar Hz. Peygamber "Ey Uhud sakin ol, senin üzerinde, bir nebi, bir sıddık iki de şehid var,"buyurmuştur. Uhud Savaşı'nda Efendimiz'in amacı karşı tarafı mağlup etmektir. onların kökünü kazımak istemez. Çünkü ölen müşriklerin ebedi hayatları mahvolacaktır plan yapılır: Ordu Uhuda sırtını vererek savaşta yerini alır. Okçular Tepesi sol tarafda kalmaktadır. Müşrik ordusu karşıdan gelecek ve ilk çarpışmada bozguna uğrayacakdır. her iki tarafta da can kaybı olmayacaktır. tek hassas nokta Müslümanların solundaki tepedir Müşrikler tepenin arkasını dolaşarak Müslüman ordusunu çevirme ihtimali vardır Efendimiz tepenin Uhud Dağı'na değil de, karşı tarafına 50 okçu yerleştirir ve cesetlerimizi kartalların kaldırdığını görseniz bile yerinizden kımıldamayın der. Savaşın ilk kısmında müşrik ordusu bozgun yaşar. bozgunu gören tepedeki okçular, savaşı kazandık düşüncesi ile Efendimiz'in ikazını unutarak savaş meydanına iner askeri deha Velid müşriklerin Kumandanıdır atlı birlikleriyle tepeyi dolaşır Müslümanlar iki ateş arasında kalır Sahabenin bozguna uğrarnaması için Efendimiz onları Uhud Dağının kuytu bir yerine sevk eder Uhud dağında ibretli hadiselerin olduğu mekana Okçular Tepesi'ne gidiyoruz hadiseleri en iyi görebileceğimiz yer bu tepe küçülmüş. Yüzyıllarca insanların üzerine çıkmasıyla aşınmış ve orijinalinden tam dokuz kez küçülmüş bir halde duruyor. Tepede Uhud Dağı'na bakıyoruz. Dağ ile Okçular Tepesi arasında Uhud şehitlerine ait kabristan var. Uhud şehitlerinin savaş sonu buraya değil Uhud Dağı'nın eteklerine defnedilmiş. Fakat sel baskınında toprak kayınca bazı sahabe kabirleri ortaya çıkar. buradaki sahabe kabirleri, dağın eteğinden alınır buradaki orta kısma nakledilir. Yaşlı bir sahabe Uhud Savaşı öncesi oğluna, "Oğlum yaşlıyım. Üç kız kardeşin var. Bana bir şey olursa sen bakarsın. Savaşa ben gideyim," der ve Uhud Savaşı'nda şehit düşer. Bu genç sahabe şunları nakleder, "Babamın naaşı sel sonrasında ortaya çıktı. dün defnedilmiş gibi duruyordu. Eli alnındaydı. Alnındaki yaradan kan akmaya başladı." Bu hadise savaştan bir süre sonra meydana gelmiş Uhud'dan yüzlerce yıl sonra ise hocamızdan dinlemiştim. Şehitlerin ölmediğini anlatıyordu bir amcamız şu olayı anlattı, l950'lerde Medine'de işçi olarak çalışıyordum. Şiddetli yağmur sonrasında toprak kaydı. kabirler açıldı. sapasağlam duruyorlardı." Okçular Tepesi'nden aşağıya Şüheda-yı Uhuda gidiyoruz. Osmanlılar döneminde buradaki birçok sahabe kabrinde bir türbe mevcut iken bugün Cennetü'l-Baki'de ki gibi zemin tamamen düzlenmiş Etrafı duvarla çevrili bu yerin . İçerisinde sadece iki kabir görünüyor. birisi "Allah'ın arslanı" Efendimiz'in amcası diğeri de gençliği ve yakışıklılığıyla meşhur, Mekke'nin en zengini iken Efendimiz'i kabul eden ve Medine'ye giderek, hayatı pahasına İslam'ın tebliğ eden Mus'ab ra ait nice hatıra geçiyor aklımdan. Uhud sonrası şehit düşen Mus'ab ra nın kılığına girip akşama kadar savaşan bir melek, şehitler defnedilirken cesedini örtecek kefen bulunamaması ve daha neler ... Çile devrinin insanları gül devrini görememişdi. Ama bizlere örnek yaşantılarını bırakmışlardı Uhudda Efendimiz'in hayatına ait birçok özel mekandan birisi de efendimizin Uhuddaki ilk bozgunda şereflendirdiği mübarek mağaradır. Uhud'a gidenler genelde Okçular Tepesi'ne çıkıp manzarayı oradan seyrederler Ancak mübarek mağarayı görmek için Uhud'a yaklaşmalı, ve tırmanmalısınız. On dakikalık tırmanış sonrasında mağaraya yaklaşıyor yaşananları hatırlıyoruz. Uhud günü bir müşrikin taşı Efendimiz'in yanaklarına çarpar ve dişlerinden birinin ucu kırılır Sahabiler bu kırık parçayı Mukaddes Emanet gibi saklar ıEfendimiz, bu hengamede buraya gelmiş ve sahabe etrafı çevirmişti. Müşrikler buraya yanaşamamışlar ve geriye dönmüştü Peygamberimiz yenilgiyi zafere çevirmek için müşrikleri takip ettirmişti. Süfyan, "Bir zafer kazandık Geri dönüp mağlubiyetle üstünlüğümüzü kaybetmeyelim," diyerek kaçıp Mekke'ye dönmüşlerdi Uhud Şavaşı'nda Peygamberimizin dişinin kırılan parçası ve bu emanet için Sultan Vahdeddin'in yaptırdığı mücevherli muhafaza Sahabenin Efendimiz'e düşkünlüklerini gösterir bu mübarek kırık diş parçasına gözleri gibi bakıp bugünlere ulaştırmışlardır. Şair Sadi, eserinde hadiseye şöyle işaret eder, "Serseri bir çakıl parçası, yakuta dokunma sevdasıyla geldi dokundu ve inci dizesinden bir daneyi düşürdü MÜJDELENMiŞ BiR MEKAN: VADiYi AKiK Medinede ziyaretçilerin haberdar olmadığı ama, bazı gruplann nadiren ziyaret ettiği bir vadi bulunmaktadır burası Vadi-yi Akiktir Medine'nin bir hayli dışında olan vadi, Medinenin sayfiye yeridir Ama Medine şehrinin büyümesi ile burası da şehrin içinde kalmıştır Medine'nin önemli yerlerindendir Efendimiz'in Medine'de en çok ziyaret ettiği mekanlardandır Akık Vadisi, Medine'ye dört mil uzaktır, Zü'l-Huleyfe Vadisi içerisindedir içinden akarsu geçen yeşili bol bir mevkidir. Efendimiz buradan çok hoşlanır ve zaman zaman ibadetlerini burada yapardı. Bazı geceler burada kaldığı olurdu Abdullah bin Ömer ra buradaki semure ağacını sırf Efendimiz altında konakladı diye bir ömür boyu sulamıştı Akik Vadisi Efendimiz'in hicret yolu üzerindeki duraklarındandır Sevr mağarasını terk ettikten on iki gün sonra buraya gelmiş ve Kuba'ya gitmiştir. Hz. Ömere Efendimiz'in Vadi-yi Akik'te buyurur Allahu Teala'dan bir melek bana dedi ki, 'Bu mübarek vadide namaz kıl. Akik Vadisi; Irak, Necid ve bu bölgelerden gelen insanlarca tarihte mikat yeri olarak kabul edilmiştir. Bu yönlerden gelenler bu vadide ihrama girmişlerdir. Vadide Osmanlının tarihi bir köprüsü vardır. vadinin Osmanlı ile ilgili hatırası Mescid-i Nebevinin Sultan Abdülmecid Han'ın emri ile başlatılan son inşaatıdır 1849-1861 yıllarında ki inşaatta İstanbul'dan işinin ehli nice mimar, ve usta Medine'ye gönderilir Medine'ye gelen uzmanlar mescidin tamiratında kullanılacak malzemenin tetkikinde vadideki taşları beğenerek Akik Vadisi'nden kestikleri sütun ve taşlarla mescidi inşa etmişlerdir. Vadide derin bir akarsu yatağı vardır Yılın belli zamanlarında bollaşan, bazen azalan suyu ile mübarek mekana bereket olan akarsuyun kenarında Efendimiz'in hatıralarını yad ediyoruz. Az ileride ki ker*** kasır var. Osmanlı eseri kasrın arkasındaki toprak evler çok eski Rivayetlere göre toprak evlerden bir tanesi Zübeyr bin Avvam Hz leri ile Hz. Ebubekir'in kızı Hz. Esma'nın oğlu Urve bin Zübeyr'e aitmiş. yenilenmiş beyaz badanalı bir mescit adı "Urve Mescidi". orijinalini Hz. Urve yaptırmış. Hz. Urve'nin annesi Hz. Esma, teyzesi Hz. Aişe'dir. Hz. Urve, Efendimiz'in vefatından yıllar sonra teyzesi Hz. Aişe'yi evine yemeğe çağırır. Sofraya otururlar. yemek getirilir. Hz. Aişe ağlar. Hz. Urve, "kusurumuz mu oldu teyzeciğim neden ağlıyorsunuz?" diye sorar. Hz. Aişe, "Hayır, yemek sahanlarını gördüm Efendimiz'in üç gün üst üste geçip de bir tek hurma ile iktifa etmek zorunda kaldığını hatırladım," diye cevap verir. iLK MESCIT: KUBA Medine'ye gelenlerin muhakkak uğradığı bir mekan da Kuba'dır. Efendimiz'in Medine'ye hicreti öncesinde Medine dışında küçük bir köy olan Kuba, yüzyıllar sonra Medine'nin metropole dönüşmesi ile şehrin içinde kalmış ve semt olmuş Kuba'nın kalbinde bulunan ve inşaatında bizzat Efendimiz'in çalıştığı mübarek mescit duruyor Efendimiz'in Hz. Ebubekir ile birlikte yaptığı hicret yolculuğunda Medine'ye varmadan uğradığı son durak Kuba'dır. burada konaklayıp ilk mescidi inşa etmişlerdi. Bu mübarek mescit için Efendimiz'in müjdesi vardır, "Kim evinde güzelce temizlenip abdestten sonra, sadece namaz kılmak için Kuba Mescidi'ne giderse umre sevabı alır. Kuba Mescidi 1985 te yenilenmiştir. ortası avlulu, Anadolu tarzı sivri külahlı bir minaresi vardı. Minare tarafındaki duvarın ortasında ana taç kapı üzerinde Yesarizade'nin yazdığı bir kitabe olup üzerinde iki adet tuğra bulunmaktaydı. Normalde sadece padişah tuğrası olması gerekirken bu mescidi ilk kez Peygemberimiz yaptırdığı için yukarıya O'nunbadıyla büyük tuğra konulmuş, Sultan II. Mahmud'un tuğrası Efendimiz'e saygıdan dolayı küçük olarak yerleştirilmiştir 1985 deki yenilemede kitabe kaldırılmıştır. aynı caminin mihrabına yakın Cebrail'e as ve Efendimiz'evait iki adet makam bulunurdu. Yenilenmede bugün mevcut olmasa da plan, Osmanlılar dönemindeki halini korur Kıbleteyn; iki kıbleli manasındadır ilk kıble Kudüs'te ki Mescid-i AksA'dır. Efendimiz, ilk zamanlar namazı Kudüs'e yönelerek kılsa da içinde Mekke'ye yönelme arzusu sönmemiştir. bu sebepten Kabe civarında kıldığı namazlar da, yönünü Rükn-i Yemani ile Hacerü'l-Esved arasındaki duvara çevirerek eda eder Böylece hem Mescid-i AksA'ya, hem de Kabe'ye yönelmiştir Efendimiz'in hasretle bekledigi müjde, Medine'de kendisine bildirilir haber dört yana duyurulur. Kıbleteyn" olarak bildiğimiz mevkide namaz kılan sahabe, haber kendilerine namazda ulaştıgı için namazlarını bozmadan, Mescid-i Aksaya dönerek başladıkları namazı, Kabe'ye yönelerek tamamlamışdır. bu hatırayı yaşatma adına yapılan mescide "Kıbleteyn" iki kıbleli mescit adı verilmiştir. en ilginç özelliği, herkesin namaz kılmak için yöneldiği Kabe'ye bakan mihrabın yanı sıra giriş kapısının üzerinde daha önceki kıble olan Mescid-i Aksa'ya bakan sembolik bir mihrabın bulunmasıdır. Medine ziyaretçilerinin uğradığı yerlerden biri de Yedi Mescitler'dir. Burası önemlidir? Buraya yedi adet mescit yapılmasının hikmeti vardır burası Hendek Savaşı'nın Müslümanlara ait karargah merkezidir Medine'nin tamamına değil, zayıf olan belli bir kısmına hendek kazılır Medine Tanıtma Merkezi'nde maketlerle Medine tarihi anlatılır. Büyük bir maket, Osmanlı Medine'sini gösterirken küçük maket ise Asr-ı Saadet Medine'sini canlandırır. ikinci makette Medine simsiyah volkanik bir araziyle çevrilidir burada değil at sırtında ve yürüyerek ilerlemek pek mümkün olamamaktadır. Medine'ye tarih boyunca giriş yeri olarak kullanılan iki kapı vardır: Kuba ta ile Sel Dağı açıklığı. Düşmanın Hendek Savaşı için saldıracağı yer Sel Dağıdır hendeğin buraya kazılması düşünülür. Yedi Mescitler"in hikmeti şudur: Hendek civarındaki her mescit o zaman kurulan bir çadırı simgeler buradaki en önemli mescit Fetih Mescidi'dir Efendimiz'in çadırıdır. Efendimiz kuşatmada namazlarını burada eda etmişdir. Efendimiz çadırı stratejik bir konuma sahiptir buradan bakıldığında, hendeğin karşısındaki müşriklerin bütün hareketleri takip edilir Peygamberimiz'e en yakın çadır, devamlı istişare edeceği bir kişiye ait olmalıdır. Hendek Savaşı'nda, şehre hendek kazalım fikrini ortaya atan Selman-ı Farisi Hazretleri'dir. Efendimiz'e en yakın çadır onun ki olacaktır. Burada Ebubekir Ömer Ali Fatıma ve Osman ra nın mescitleri de mevcuttur 2004 yılı Hz. Ebubekir Mescidi yıkılarak düzlenmiş Yedi Mescitleri temsilen büyük bir cami yapılmıştır . Hacca ya da umreye gelenleri firmalar küçük bir Medine turuna tabi tutar Uhud, Kuba, Kıbleteyn ve Yedi Mescitler .Bu ziyaretlerde büyük ve gösterişli bir camiden geçilir. Cuma Camisidir ve genelde burada durulmaz. Halbuki arabadan inilmesi görülmesi gerekir. Cuma Mescidi'nin yanında inin arabanızdan. Sırtınızı camiye, yüzünüzü karşıya dönün; önünüzdeki tepenin adı Seniyyetü'l-Veda'dır. Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinde Medineli Ensarca karşılandıkları yerdir Efendimiz Kuba Köyü'ne geldiğinde, Medine'li sahabe Kuba'ya gelip kendisini karşılamışdır İslam'ın ilk camisinin inşaatı orada başlamıştır. Dört gün inşaata nezaret eden Efendimiz sonrasında Medine'ye girmek üzere Kuba'dan ayrılır. Medine halkı merak ve heyecan içinde tam burada, Mescid-i Cuma mevkiinde SAV i beklerneye başlarlar bir Yahudi, evinin yüksek kısmından, Veda Tepesi üzerinden gelenleri görür. Bekleyenlere Sizin beklediğiniz kişilere benzeyen bir grup görmekteyim," der. ve efendimize Hep bir ağızdan, "Taleal Bedru"larla hoş geldiniz derler. islam'ın ilk cuma namazı burada kılınır. ilk cumanın anısına, buraya Mescid-i Cuma inşa edilir. Efendimiz, Ensar ile şehire ilerleyecektir. Mescid-i Nebeviye geldiklerinde mübarek devesi Kusva'yı salacak ve o Eyyüb El-Ensari:'nin evinde çökecektir. Mescid-i Cuma'ya geldiğinizde sadece Seniyyetü'l-Veda'ya bakmayın. mübarek tepenin sol ilerisinde yıpranmış olan ama ayakta duran tarihi bir burca dikkat edin. Bu burç 1917 de Medine'yi müdafaa eden Fahreddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Düşmanın şehre sızmasını engellemek için zayıf gördüğü yeri, sağlam bir burç ile güçlendirmiştir. Bu burç yüzyıllarca buralayı karşılıksız koruyan Osmanlı'yı hatırlatır onların da ruhlarını şad etmeyi unutmayın mukaddes topraklara ne zaman gidilse, ayrılık vakti geldiğinde insan buruklaşır. Acaba bir daha gelecekmiyiz mübarek Kabe'yi görüp Efendimiz'in ayak bastığı yere yüz sürecek miyiz diye bir düşünürüz O ziyaretin son namazı Kabe'de kılınınca boyunlar bükük, sırtlar kamburlaşmış olarak çıkılır Mescid-i Haram'dan. böyle mübarek bir ziyaretin nihayetinde aynı hâl ile Mescid-i Haram'dan ayrılırken binbir düşünce vardır aklımızda buradaki mermeri bile özleyeğiz diyorduk. mermer Üzerinde küçücük canlılar vardır minik adımlarla yürür ve sıçrayıveren çekirgelerdir bunlar. Mescid-i Haram'ın beyaz mermerlerinde dolaşan çekirge sürüleri bizi I. Dünya Savaşına götürür Dostların düşmanla işbirliği yaptığı, Osmanlı'nın sırtından hançerlendiği günlere. Yıl 1916 dır. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'ndadır Düşmanın hedefi ise İstanbul'u almaktır. En yakın yer olan Çanakkale'yi geçmeye çalışırlar muvaffak olamazlar Bağdat'a saldırırlar. Selman-ı Pak'ta darmadağın olurlar. Mekke ve Medine'yi ele geçirmek isterler. kandırdıkları insanları kullanarak bölgeye akın ederler . Şam'daki Osmanlı paşası Hicaza ulaşır. Bu büyük kumandan Fahreddin Paşa'dır. muhteşem bir sistem kurarak şehirleri savunur 1919 a kadar cesaretle ve kahramanlıkla mücadele eder Düşman Medine'ye giremez açlık had safhadadır. Düşman, şehre en ufak bir gıda maddesini sokturmaz. Açlıktan ölümler başlar Fahreddin Paşa cuma namazında minbere çıkar ve askerlerine "Evladlarım açsınız. Aylardır bir şey yiyemediniz. Ama unutmayın, biz burada Efendimizi müdafaa ediyoruz. açlık iyice bastırdığında çölden çekirge toplayın, ve yiyin. Çekirge eti serçe etine benzer. sahabe de yemiştir, siz de yiyebilirsiniz," diyerek askerlerini iknaya çalışır. Ve askerin gözü önünde çekirge kavurttu ve yedi. kendisinde en ufak tereddüt görmedik. O askerlerine her konuda öncüydü 1919 başlarıdır Osmanlı duraklamış ancak dize getirilememiştir fitne ateşi yakılır İstanbul'dan gelmiş gibi gösterilen bir sahte görevli Medine'ye getirilir. ittifak parçalanır Fahreddin Paşaya yapılan suizanlar meyvesini verir ve Medine müdafaası çöker. en ıztırap veren husus, Fahreddin Paşa'nın teslimdeki tavırlandır. O, son ana kadar buralan müdafaa etmiştir düşman şehre girdiğinde o, Efendimiz'in kabr-i şerifine gitmiş, "Benim buradan ölüm çıkar," diyerek burada kalmayı ve düşmanla son nefesine kadar savaşmayı düşünmüştür. Fakat yapacak şey yoktur. Paşa, askerini kırdırmamak için teslime karar vermiş Efendimiz'in huzurunda buralara Seni müdafaaya gelmiştik ama senin müdafaana muhtacız ya Resulullah!" diye söyemiş ve , "Ben düşmana teslim-i silah etmem," diyerek kılıcını.Efendimiz'in mübarek türbesine bırakmış ve oradan aynlmıştır. Fahreddin Paşa'nın yardımcısı Naci Kıcıman ızdıraplı ayrılışı şöyle anlatır, "Fahreddin Paşa ve yakın kumandanlar esir olarak ellerimiz bağlı Medine'den çıkarılırken, ağlıyor bir yandan bir şiiri söylüyorduk. Bu şiiri mülazım idris Sabih Bey'in yazmışdı zor günle;de Efendimiz'e bir sesleniş ve duaydı Medine'den Malta Adası'na kadar uzayacak sürgün yolunda ağlıyor ve bu şiiri okunuyor arkada bırakılan yeşil kubbeye yaşlı gözlerle bakılıyordu DÜNYA VE AHiRET EFENDiMiZSiN Bir ulü'l-emr idin emrine girdik Ezelden bey'atli hakanımızsın. Az idik, sayende murada erdik, Dünya ve ahiret sultanımızsın. Unuttuk illhan'ı, Kara Oğuz'u; işledik seni gözbebeğimize, Bağışla kusurumuzu Bin senelik emeğimize. Suçumuz çok Şımardık müjde-i sahabetinle. Gönlü müz ganidir, gözümüz to tur, Doyarız bir lokma şefaatinle. Nedense kimseler dinlemez, eyvah! O kadar saf olan dileğimizi Bir ümmi isen de ya Resulallah, Ancak sen okursun yüreğimizi. Ebedi. hadidimü'l haremeyniniz, Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler. |
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Kaynak kuraan mucizeleri android prog
Sıçrayan örümceklerin yaşamları diğer örümceklerden farklıdır. ağ kurup avını beklemek yerine avına kendisi gider. görme sistemi kör olan örümceklerden üstün özelliklere sahiptir ağacın üzerindeki Sıçrayan örümcek ürettiği iplik ile kendini dala bağlar uçan bir böceğin üzerine atlar ve onu havada yakalar. ağaca bağladığı esnek ip sayesinde yere düşmez ve ipe tutunarak avı ile birlikte yukarı çıkar. Örümcek bu hareket için avın uçuş yönünü ve hızını tespit etmeli, hızını ve hedefe varıncaya kadar geçen zamanı tespit ettikten sonra bütün bilgileri bilgisayar gibi değerlendirip atlayışını gerçekleştirir. son derece gelişmiş gözlere ihtiyacı vardır Diğer örümcekler zayıf gözlere sahipken sıçrayan örümcekler 8 göze (dört çift) sahiptir görüş açıları 300 derecedir. Sıçrayan örümceklerde 8 göz vardır iki tanesi kafanın tam ortasından bir test tüpü gibi dışarı uzanmıştır iki büyük göz, yuva içinde sağ sol ve yukarı hareket eder Sıçrayan örümceklerin görüşü insan görüşüne benzer, bu örümcekler tv görüntüsünü bile algılayabilir Birçok hayvan tv de sadece hareket eden noktalar görür. Ancak sıçrayan örümcekler tv deki örümcek ve sinek görüntülerine tepki verir görme sistemleri son derece karmaşıkdır. 300 derecelik alandan gelen bilgilerin değerlendirilmesi, insan için bile zor iştir. Fakat küçücük örümcek, bakan, ve algılayan bir göz yapısına sahiptir. örümceğin sahip olduğu herşey Allah tarafından yaratılmıştır. Binlerce metre yükseğe uçan kartallar, yeryüzünü bütün detayıyla tarayan gözlere sahiptir savaş uçaklarının binlerce metreden hedefi tespiti gibi, kartalda en küçük hareketi, algılar avını tespit eder. Bu yeteneği gözündeki çok özel yapılara borçludur. İnsan gözüne gelen ışık mercekte kırılıp retinaya düşer ve görüntü burada oluşur Kartal gözlerinde iki retina vardır. Bu İki retina son derece keskin bir görüş sağlar. ön ve arka tarafı aynı anda fark eder Kartal gözü aynı anda üçyüz derecelik geniş bir açıya sahiptir, istediği görüntüyü 6 ila 8 misli oranda büyütebilir. 4.500 m yükseğe uçup 30.000 hektarlık bir alanı gözleriyle tarayabilir. 1.500 metreden tarladaki tavşanı çok rahat ayırt eder kartalın gözündeki retina hücresi bir damla renkli sıvı ile boyanmıştır. kartal, binlerce metreden küçücük bir kontrastı ayırt eder ve avını saptar. Bir damlacık yağla böyle bir işlevin gerçekleşmesi Allah`ın sonsuz hikmetinin bir göstergesidir. Uçmak başlı başına mucizedir. Bir kuşun uçması için, kanatlarının eksiksiz olması gerekir. Kartalın gözündeki kusursuz yapıdaki İki retinalı göze sahip olmak zamanla kazanılan bir tesadüf değildir bu hayvanın ihtiyacını üzere konulmuştur. Retinada bulunan bir damla yağın kazandırdığı avantaj kartal için hayati önemlidir bu ince ayar kim tarafından yapılmıştır. buna kartalın kendisi mi yoksa başka hayvanların tavsiyesiyle mi ulaşmıştır? binlerce yıl önce yaşayan kartallar bu özelliklere doğuştan sahiptir. niçin insan gözleri kartalınki gibi keskin değildir. Bunun nedeni kartal gözlerinin vücuda olan oranıdır. insanda kartalın gözleri gibi görev yapan gözler olsaydı büyüklüğü greyfurt kadar olacaktı vd İnsanın binlerce metre uzaktan av tespitine ihtiyacı yoktur. Bu yüzden Allah insanı şu andaki gözleri ile yaratmıştır. Uçan canlının en önemli duyusu görmedir. başlı başına bir mucizedir uçmak, üstün bir görme yeteneği ile desteklenmezse son derece tehlikeli olur Allah kuşlara, uçma yeteneği ve üstün bir görme kabiliyeti vermiştir. Kuşlar insanlardan daha hızlı görüş gücüne sahiptir ve geniş bir açıyı çok detaylı tarayabilir Bir kuş, insanın parça parça algıladığı görüntü karesini, tek bir bakışta bir bütün olarak görür İnsan gözünün aksine kuş gözü göz yuvalarında sabittir kuşlar baş ve boyunlarını çevirerek görüş alanlarını büyütür. Bir baykuş 80 derecelik görüş alanına sahiptir kafasını 360 derece oynatır baykuş, kafasını dairenin dörtte üçü kadar çevirir ve tüm çevreyi görür Baykuşun avlanmak için kullandığı en önemli organı gözdür. Gece insanların gördüğünden 10 kat net görür. Baykuş 360 dereceye hakimken insanın kafasını hareket ettirerek elde ettiği en yüksek görüş açısı 180 derecedir Avcı kuşların uzağı çok iyi gören gözleri vardır avlarına hamle yaptıklarında mesafe ayarını çok iyi yaparlar kuş gözleri insanla kıyaslandığı zaman 6 kat uzağı görür Büyük gözler çok görüntü hücresi içerir. Bu da iyi görüntü demektir. Avcı bir kuşta milyondan fazla görüntü hücresi bulunur. Baykuş ve benzeri gece kuşları geceleri daha iyi görür Gece kuşları hızlı hareket eden küçük hayvanları avlar Av yakalamak için küçük hareketleri görmelidirler. kuşlar için en iyi göz, grinin tonlarını görendir. dünyaları siyah-beyaz televizyon görüntüsü gibidir. gözlerin ortak özelliği, içlerinde yüksek sayıda ışığa karşı hassas hücreler bulunmasıdır. Gözde ne kadar çubuk varsa geceleri o kadar iyi görür Gece avlanan bir hayvanın rengi görmeye ihtiyacı yoktur, gözlerindeki koni hücrelerinin sayısı azdır. Gözümüzü bir dakikada yaklaşık 22 kez kırpıp gözü temizliği ve nemliliğini sağlarız. Göz kırpması 1 saniye yerine getirilemezse İnsan için büyük önem taşımaz ancak anlık görüntü kaybı yüzlerce metre yükseklikteki uçan kuş için önemli bir problemdir ama kuş gözünü kırparken görüntüde kesinti olmaz. kuşun, göz kırpma zarı yani üçüncü bir göz kapağı vardır şeffaftır gözün bir yanından diğer yanına hareket eder. Ve kuşlar göz kapamadan göz kırpabilir Suya dalan kuşlarda bu zar, dalgıç gözlüğü görevi görür göze zarar gelmesini engeller. bazı kuşlar doğuştan dalgıç gözlüklere, bazıları da pilot gözlüklere sahiptir Tohum ve böcekle beslenen küçük kuşlar, besinlerini kolay bulmak için renkleri ve Geniş alanı görmelidirler Gözleri başlarının yanında olduğundan, büyük bir alana hakim olurlar. düşmanlarını tespit ederler. Şemsiye kuşu olarak bilinen siyah balıkçıllar, suda avlanırken zorluklarla karşılaşır. ışık su yüzeyinden yansır ve balıkçıl kuşların avlanırken suyu rahatça görmelerini engeller. Suyun meydana getirdiği olumsuzluğa karşı bu kuş yüzerken kanatlarını açar; kanatları güneş ışığını keser ve sudaki yansıma durur. Böylece yüzeydeki balıkları rahatça görürler Balıkçıl bu hareket yapmasaydı, avını tespit edemeyecek ve açlıktan ölecekti. doğan her deniz kuşu ışığın kırılmasını bilir önlem alır kuşlar bu sorunu kendileri çözemezler rablerine boyun eğerler Hayvanlar alemindeki en çok göze sahip olan hayvan kız böceğidir. Her gözde 28.000 bin küçük gözcük bulunur. 12 metre uzaklığa kadar görüş alanı vardır. 20 metreye kadar olan hareketleri seçerler Küçük bir böcekte toplam 56.000 göz, her gözün merceği, her merceğin ışığı düşürdüğü retina, retinadan çıkan binlerce sinir ve sinir sinyallerinin değerlendirildiği merkezi sinir sistemi vardır bir sinek görme akıl ve yeteneğe sahiptir tek bir gözün oluşması, gözün sinir hücresinin bulunması, başlı başına mucizedir. muhteşem bir yaratılışla 56.000 gözcük uyumla çalışır Bu Allah`ın sınırsız ilmidir Allah yaratmada ortağı olmayandır. Kelebekler ve arılar çok özel bir görme yeteneğiyle yaratılmışdır. Bu yetenekle besinlere çok rahat ulaşır. Gözleri ultraviyole ışınıına duyarlıdır. Çiçek başları sarı bir çiçek başı, parlak renkte gözükür. İhtiyaç duydukları besin kendileri için ışıklandırılmış ve işaretlenmişdir. Bu işaretler, havaalanındaki ışıklar gibi böceğin güvenle hedefe ulaşmasını sağlar. Arıların besin için polene ihtiyacı vardır. Polenlerin diğer çiçeklere döl aktarmak için arıya ihtiyaçları vardır arıların bacaklarına takılan polen çiçeklerde döllenmeyi sağlar. Her ikiside bu buluşma için gerekli özel yaratılmışdır. çicekler ultraviyole ışınını yansıtsa fakat ışınları görecek sistem olmasa, arı açlıktan ölür ve türü yok olurdu Arılar ultravioleyi görüp çiçekler ultravioleyi yansıtamasa arı çiçeklere ulaşamayacak, bu arı ve çiçek için son olacaktı.her iki canlı da aynı yaratıcımız tarafından yaratılmıştır Karasineğin gözü 4.000 küçük ve basit gözden oluşur. Karasinek gözleri oynatma yeteneğine sahiptir. Her ommatidin yüzü farklı yöne dönük olduğu için, ön arka sağ ve solunu, görebilir. Yani 360 derecelik açıyla çevresini algılayabilir. Her ommatid kendine gelen ışığı kapar ve ışığı mercek ve hücrelerine işler gözlerin her birinde 8 duyu hücresi vardır. Karasineğin iki gözündeki toplam duyu hücresi sayısı 48.000 kadardır. sineğin gözü saniyede 100 görüntü algılar ve insandan 10 kat üstündür. Sineğin beynine saniyenin onda biri gibi bir sürede 48.000 bilgi ulaşır. bilgi beynin üçte ikisini oluşturan optik sinirde değerlendirilir. hayatta her an insanın karşısına çıkan ve insanlarca basit yapılı zannedilen sinekler kompleks bir sistemde görürler. Küçücük bir sineğin 4.000 gözünün olması tesadüf ve mutasyonla açıklanamaz. çok özel bir yaratılış delilidirler sinekte yalnızca tek bir sistem bulunmaz dolaşım, boşaltım, sindirim ve solunum gibi sistemleri uçmak için çok özel kanatları vardır bunların tümünün var olmasıyla sinek yaşar sindirim ve solunumu olmayan bir sinek olamaz. Uçabilen ama kör sinek yoktur. Sinek Allah tarafından yaratılmış bir canlıdır. Kuranda sineğin yaratılışına şöyle dikkat çekilir Ey insanlar size örnek verildi dinleyin. Allah`ın dışında taptıklarınız biraraya gelseler bir sinek dahi yaratamazlar. sinek onlardan bir şey kapacak olsa bunu geri alamazlar isteyende güçsüz istenen de. (Hac Suresi, 73) Allah`ın yaratması mükemmeldir yarattığı her canlıyı incelemek gerekir. Allah`ın sanatı, yarattığı milyonlarca canlıda tecelli eder. Kuran`da her canlı müminler için ibrettir hayvanlarda elbette ibret vardır...Yeryüzünde sayısız hayvan yaşar. Sadece böceklerin toplam sayısı milyonu bulur. İnsan gözü en üstün olanıdır. Ancak bazı hayvanlarda üstünlük görülür. Dünyada her canlının farklı gözleri vardır. Bu mutasyon veya seleksiyonla açıklanamaz Allah her canlıya yaşadığı koşullara ve beslenme ihtiyacına göre en uygun göz çeşidini vermiştir. Böcek gözleri insan gözlerinden farklıdır basit ve karmaşık olmak üzere iki çeşit göz yapısı vardır. Basit gözler küçük ve yuvarlaktır. Sadece ışık ve karanlığı ayırt edebilir Petek gözler karmaşık ve büyüktürler. yüzlerce küçük parçadan oluşur. her parça bir göz gibidir. her birinin, beyne bağlı özel merceği ve ışığa duyarlı hücreleri vardır. İnsan gözünün tek lensi vardır bu lens, etrafındaki kaslar şekil değiştirerek uzağa ya da yakına odaklama yapabilir Böceklerin göz lenslerinin şekli değişmez odaklama yapamazlar. Petek gözdeki hayal, noktaların algılanması şeklindedir her nokta, bir göz tarafından mozaik gibi algılanır. Göz sayısı arttıkça görüş keskinliği artar. gözler görüntünün farklı bölümünü algılar göz sayısı karasinekte 4.000; kanatsız böcekde, ateş böceklerinin dişilerinde 300 mayıs böceklerinde 5.100 sarı kenarlı kırkanatlılarda 9.000 su bakirelerinde de 10.000-28.000 kadardır. Kedi Gözlerinde insanlarda bulunmayan bir tabaka vardır. Retinanın hemen arkasındadır ışığı yansıtır. retinadan iki kere ışık geçer Böylece kediler çok az ışıkta, insan gözünün göremeyeceği karanlıkta gayet iyi görür Karanlıktaki ışıkda kedi gözlerinin parlama nedeni bu katmandır. Katman ışığı yansıtan tapetum lucidum kristallerinden oluşur Geceleri göz kapakları iyice açılır göze fazla ışık girmesi sağlanır. Kedilerin karanlıkta iyi görmelerinin sebebi retina hücrelerinde çubuk hücrelerinin bulunmasıdır. Allah`ın onlara yarattıği bu sistemle özellikle vahşi kediler geceleri rahatlıkla avlanabilir Dünyaya geldikleri günden itibaren insanlara öğretilen yanlış telkinler vardır. Bu telkinlerin en önemlisi, gözle görülen şeylerin var olup gözle görülmeyen şeylerin olmadığı anlayışıdır Bu bazı toplumlarda kabul görüp nesilden nesile sorgulanmadan, aktarılmıştır. Oysa insan düşünmeye başladığında çok etkileyici bir gerçekle karşılaşır. gerçek şudur Doğumdan itibaren çevremizdeki şey; insan hayvan çiçek renk koku meyve tatlar, gezegenler, yıldızlar, her şey yaratılış mucizesidir dünyadaki duyularımız benzer bir işleyişe sahiptir var olan ses, koku, tat, görüntü, sertlik sinirlerimiz vasıtasıyla beyine aktarılır Beyne ulaşan görme işleminde dışarıdaki kaynaktan gelen ışık demetleri (fotonlar) gözün arkasındaki retinaya ulaşır işlemler sonucunda elektrik sinyaline dönüşür. Bu sinyaller, sinirlerle beynin görme merkezine iletilir. Ve birkaç sm küplük görme merkezinde rengarenk, pırıl pırıl, bir dünya algılarız. Tatlar dilimizdeki kokular burun hücreleri, doku hisleri deriye yerleştirilmiş özel algılayıcılar tarafından ve sesler ise kulaktaki özel mekanizma tarafından elektrik sinyallerine dönüştürülüp beyindeki merkezlere gönderilir ve algılanırlar. limonata içtiğimizi düşünelim. Eldeki bardağın sertlik ve soğukluğu derideki özel algılayıcılarla elektrik sinyallerine dönüştürülüp beyne iletilir. limonata ait kokusu, onu yudumladığımızda hissettiğimiz şekerli tat bardağa baktığımızzda gördüğümüz sarı renk de ilgili duyularla elektrik akımı olarak beyne ulaştırılır. bu algıların tümü beyindeki farklı ama ortak çalışan duyular tarafından yorumlanır. bu yorumun sonucu olarak bir bardak limonata içtiğinizi düşünürüz. her şey beyindeki duyu merkezinde olup biter içinde yaşadığımız dünya beyinde algılanan hisler bütünüdür dışarıdaki bahçedeki bir ağacın varlığını hissedebiliyorsak bu beynimiz sayesindedir düşündüğümüzde karşımıza çok olağanüstü bir gerçek çıkar. Duyu merkezi beyin 1400 gr lık et parçasıdır. kafatası denilen kemik yığınında korunmaya alınmıştır. kafatasına dışarıdan ışık, ses, ve kokunun ulaşması mümkün değildir. Kafatası içi kapkaranlık, sessiz ve kokusuz bir mekandır. bu zifiri karanlıkta milyonlarca farklı ton renk tat koku milyonlarca farklı ses ve bize ait bir dünyada yaşarız. Işıksız yerde ışığı, kokusuz yerde kokuyu, hissettiren nedir? Yoktan var eden kimdir? yaşadığımız her an bir mucizedir son derece hayret vericidir bulunduğumuz odaya ait algılar elektrik sinyalleriyle dönüşerek beyne ulaşır. hisler beyin tarafından görüntü olarak yorumlanır. odada oturduğumuz yer bizim beynimizdedir. Odanın yeri beynimizdeki son derece küçük, karanlık, ve sessiz bir alandır. bu daracık alandan ufka baktığımızda gördüğümüz uçsuz bucaksız bir manzaradır. içinde oturulan dar odayı ve çok geniş bir manzarayı beyinde algılarız. Dış dünyayı anlamlandıran beynimizdir. duyma algısını Kulağımızın içine gelen ses dalgalarının bir senfoniye çeviren beynimizdir müzik, beynimizin oluşturduğu bir algıdır. Renkler göze ulaşan ışığın farklı dalga boylarıdır. dalga boylarını renge çeviren Dış dünyadaki rengi kırmızı mavi ağaçların yeşilliğini algılayan beynimizdir ve Dış dünyadaki görüntü algılayana bağlıdır. Misal gözde retinadaki bozukluk renk körlüğüne sebep olur. Kimi insan maviyi yeşil, kimisi kırmızıyı mavi algılar. Ünlü düşünür Berkeley de bu gerçeğe şöyle dile getirir renklerin, kokuların, var olduğu" sanıldı; ama bu görüşler reddedildi bunlar duyumlarımız sayesinde vardır. biz nesneleri renkli olduğundan ya da dışarıda bir varlığa sahip olduklarından renkli görmeyiz., varlıklara yüklediğimiz tüm nitelikler, "dış dünyada" değil, içimizdedir. bu bugüne kadar hiç düşünmediğiniz bir gerçektir. kurbağa gözlerinde son derece ilginç bir özellik vardır gözdeki retina hücreleri küçük renkli, hareketli bir cisim geçtiğinde beyne fazla sinyal gönderir kurbağa gözleri özellikle sinekleri görmek için yaratılmıştır. Sürüngenlerin göz kapakları diğer hayvanlardan farklıdır yılanlarda göz kapağı yok sanılır; ancak göz saydam tabaka ile örtülüdür. Bu yılanın göz kapağıdır hareketsizdir. Kertenkelelede hareketli bir gözkapağı bulunur. Çölde kertenkelenin gözleri aşağıdan yukarıya doğru dönüktür. Kuma gömülen kertenkele gözleri bu sayede zarar görmez. İnsan gözü belirli dalga boylarındaki ışınları fark eder Bazı yılanlar ise daha yüksek dalgadaki ışınları görür. İnfra-red denilen ışınlar insan tarafından yalnızca ısı olarak algılanır Yılanların infra-red ışınlarını görüntü olarak algılayan gözcükleri vardır. infra-red ışınlarına karşı insan derisinden yüzbin kat daha duyarlıdırlar. en küçük ısı farkını hemen hissederler çıngıraklı yılan, tamamen karanlık bir ortamda sıcak kanlı bir hayvanı veya insanı, vücutlarından yayılan ısıyla bulabilir. Geceleri avlanan bir avcı için bu büyük bir avantajdır. Yaydıkları ısıya göre cisimin saptanması, ileri düzeyde teknolojiye sahip optik aletlerde askeri alanda da kullanılır. Bu yöntemi geliştirmek yıllar sürmüştür. Buna karşın yılanlar yumurtadan çıktıkları anda bu özelliğe sahip olur Sürüngenler renkleri görebilir Bu özellikle ustaca kamufle olmuş böcekler ayırt edilir ve avlanmada büyük bir avantaj sağlanır. Bukalemunlar böcekle beslenir Avlanma taktikleri ilginçtir gözlerine büyük iş düşer. Bukalemun gözleri alışılmışın dışındadır Gözlerin her biri, istediği yöne dönebilir. Beyinde iki farklı görüntü olur avına olağanüstü bir yavaşlıkta yaklaşır bir gözüyle avını takip eder, öteki gözüyle çevreyi kolaçan eder. Avına yaklaştığında iki gözünü ava odaklayarak avının konumunu tespit eder dilini hızla avına sallayarak yakalar. Yengecin uzun duyargalarında iki göz küçük periskoplar gibidir. Bir yengeç kuma saklansa bile olsa bu gözlerle üstte ne olduğunu rahatça görür Tehlikede iki gözü içeri alır, tehlike uzaklaşınca yüzeye çıkarır Okçu Balığı: ağzına doldurduğu suyu, suya sarkmış dallardaki böceğe püskürtür. Böcek basınçlı suyun çarpmasıyla düşer ve balığa yem olur. balık saldırıyı gerçekleştirirken başını hiç sudan çıkarmaz ve su altından böceğin yerini doğru tespit eder. dışarıdaki cisimler ışığın kırılması nedeniyle bulundukları yerden farklı bir yerde gözükür su içinden dışarıyı vurmak için ışığın suda kaç derecelik açıda kırıldığını "bilmek" ve atışı da bu açıyla yapmak gerekir. İşte balık, yaratılışı gereği bu sorunun üstesinden gelir ve her defasında tam isabetle. Küçücük bir böceği hiç zorlanmadan vurabilir.Yumurtadan çıkan her okçu balığına Neler yapacağını emreden Allah`tır. Ahtapot omurgasızlarda, en karmaşık göz yapısına sahiptir. Ahtopot gözü kamera prensibine dayalıdır alıcı tarafından alınan görüntü küçüktür, çünkü göz küçüktür. Alıcı hücreler beyne sinyal gönderir ve bunlar binlercesiyle birleşerek optik sinir gibi tek bir kablo oluşturur sinyaller optik loplara ulaşır. Ahtapot, çok karmaşık gözü ve üstün yapısıyla çok net görür. evrimin en büyük gafı ahtapot gözleridir Evrimde ahtapotlar ve insanlar arasında bağ yoktur Oysa ki insan ve, ahtapot son derece gelişmiş gözlere sahiptir. Evrime göre karada insanlar denizde ahtapotlar gelişmekteydi nasıl olduysa olmuş bu iki canlının benzer gözleri olmuştur. imkansız’ gerçekleşmiştir. Eğer göz özel bir yaratılışla değil tesadüf sonucu var olmuş ise, birbirlerinden bağımsız ahtapot ve insan gözü nasıl benzer Yapı ve şekilce farklı olmaları gerekmez miydi? evrim bunun gibi binlerce basit soruya cevap verememektedir. Su altı canlıları, karadaki canlılardan farklıdır su altı dünyası adeta bir gezegen gibidir ve bu dünyanın sahipleri en ideal şekilde yaratılmışdır. Karada da suda da hayvanlar için temel prensip değişmez. Hayatta kalmak için nefes almak, beslenmek ve av olmamak gerekir. Bir su canlısı düşman ve avını birbirinden ayırt etmelidir. Bunun için su altında net gören çok özel gözlere ihtiyaç vardır. Balıkların gözleri dünyaya şeffaf bir örtü arkasından bakar. Bu perde dalgıçların sualtı gözlüklerini andırır. suyun altındaki görüş 30 metre derinlikte kısıtlı ve gereksizdir. yakındaki objeleri görmeleri gerekir, gözleri bu ihtiyaca göre yaratılmıştır. Su altı canlılarının Küresel ve sert yapıları yakındaki objeleri görmeye ayarlıdır. Uzaktaki noktaya bakmak istendiğinde bütün lens sistemi gözün özel kas mekanizmasıyla arkaya çekilir. Bu gözün küresel olmasının kolaylıklarındandır Balık gözünün küresel olmasının nedeni ışığın suda kırılmasıdır. Göz, suyla aynı yoğunluğa sahip olduğundan dışardaki görüntü göze yansırken kırılma gerçekleşmez. göz merceği dışarıdaki cismi retina üzerine odaklar, ve balık insanın aksine su içinde son derece net görür. Su canlıları her an büyük bir canlıya yem olma tehlikesi ile karşılaşır memeli hayvanlarda olmayan önemli bir avantaja sahiptir aynı anda birden fazla görüntü görürler Gözler başın yanındadır. Balığın gördüğü görüntü beynin aksi tarafında kayda geçer. Fakat cisim tek göz ile görüldüğü için, oluşan görüntü iki boyutludur. mesafe anlaşılamaz. cisim gözün dikkatini çektiğinde iki göz o yöne odaklanır ve hedef belirlenir. balıklar renkli görmezler ihtiyaçları yoktur. dünyalarının genel renk tonu yeşile yakın mavidir. renkler yüzeyden sonra emilir ve yok olur Balıklar loş ışığa karadaki hayvanlardan daha duyarlıdır retinada loş ışığa duyarlı hücreleri fazladır. suyun içindeki ışıktan en yüksek oranda faydalanırlar Su kaplumbağaları balıkla beslenirler ve çok fazla tuz alırlar. Tuzun fazlası zararlıdır vücutdan atılmalıdır su kaplumbağalarının göz köşelerindeki küçük özel torba bulunur. istenmeyen tuzu kaplumbağanın göz köşelerine aktarır. gözyaşı üreterek bunu atar. Gözler vücudun en hassas organıdır korunmalıdır hayvan kafatasları gözlere en yüksek korumayı sağlayacak şekilde yaratılmıştır. Kedi, köpek gibi hayvan gözlerinin büyük kısmı kafatasına yerleştirilmiş, küçük bir kısmı dışarda kalmıştır. Gözdeki kemikler darbelere karşı koruma kalkanı oluşturur tehlikeye göz kapakları cevap verir. Çok zor şartlarda yaşayan devenin gözleri ihtiyacı olan korumayı sağlar. Göz kemikleri darbelerden korur güneşten gözü muhafaza ederler. şiddetli kum fırtınaları bile devenin gözüne zarar vermez. kirpikler birbirine geçebilen bir yapıya sahiptir tehlike anında otomatik kapanırlar. hayvanın gözüne en ufak tozun girmesine izin verilmez. Parkinson kaslardaki koordinasyonu bozan, hareketi güçleştiren titremeye neden olan bir hastalıktır. sebebi, dopamin ve asetilkolin haberci moleküllerindeki dengenin bozulmasıdır. Beyindeki sinir hücrelerinin gerekenden az dopamin üretmesi, kaslardaki kontrolün kaybolmasına yol açar. Bu gerçeğin gün ışığına çıkarılması oldukça yenidir ve Profesör Arvid Carlsson`a 2000 Nobel Tıp Ödülü`nü kazandırmıştır. Sinir hücrelerindeki iletişim tek bir gerçeği doğrular hassas dengeler ve karmaşık mekanizmalar rastgele oluşamaz. Bunları yaratan, kudret altında tutan, insanın hizmetine veren ve dilediği zaman geri alan sonsuz güç ve ilim sahibi Allah`tır. Yaşlanmayla sayıları azalsada insanın sinir hücreleri gençliktekinin aynısıdır. Akıl ve bilgi sahibi insan anlamakta güçlük çekerken, hücre ve hormonlar ilk insandan bu yana milyarlarca insanda verilen emri büyük bir beceri ile hiç aksatmadan yerine getirirler. sinir hücrelerindeki sistemler nasıl ortaya çıktı? Vücudumuzda 100 milyarlarca sinir hücresinin inanılmaz uyumu nasıl var oldu? Hiçbir karışıklığa meydan vermeyen mükemmel iletişim nasıl sağlanır? Olağanüstü dengeler ve zamanlamaya kurulu sistem nasıl hatasız çalışır tüm bu gerçekler kusursuz sistemi tesadüfler sonucu oluştuğunu iddia eden evrimin boş uğraşlarındandır Hayatın kökenini rastgele bir hücre"ye ve tesadüfe bağlayan evrimcilerin sorulan sorulara vereecek cevapları yoktur. evrimci makalelerde Dikkat edilirse, evrimleşmenin nasıl olduğuna dair bilimsel açıklama yoktur molekül ve proteinlerin sözde evrim safhasında ortaya çıkıp değişmediği ileri sürülür. Şüphesiz en ufak delile dayanmayan bu iddia, büyük bir aldatmacadır. Bilimsellik kılıfı altında, yaratılışı inkardır sinsi bir oyunudur. böyle mükemmel mekanizmaların tek açıklaması vardır: Hücreleri yoktan var eden, alemlerin Rabbi Allah`tır. Hücrelerdeki ve aralarındaki inanılmaz ve karmaşık iletişimi en ince ayrıntısına kadar düzenleyen hepimizin yaratıcısı Rabbimiz`dir. Durmaksızın çalışan atomları, proteinleri ve molekülleri hizmetimize veren, yüceltilmeye ve övülmeye layık olan yalnızca Allah`tır. Kimya kitaplarında nitrik oksit, nitrojenin oksitlenmesiyle elde edilen, renksiz zehirli bir gazdır Kimya formülü NO dur; nitrojen ile oksijen atomunun bileşiminden meydana gelen "basit" moleküldür. soluduğumuz havanın %78`ini nitrojen azotun, %21`ini oksijen oluşturur Nitrik oksit insan hayatında önemlidir hücreler arası haberleşmede temel görev üstlenir nitrik oksit, insan vücudunda doğal olarak üretilen bir hormon kimyasal bir habercidir; sinir, dolaşım, savunma, solunum ve üreme sistemlerinde oynar. NO` insan vücudu için "olmazsa olmaz" zehirli olan nitrik oksit hava kirliliği ve asit yağmuruna neden olan, ozon tabakası ve ekolojik ortamı tahrip eden bir gazdır. Nitrojenin yanmasıyla oluşur egzoz gazında yoğundur Kısa bir süre öncesinde, NO sadece bu yönüyle tanınıyor; insan sağlığını tehdit etmesinin dışında bir fonksiyonuna inanılmıyordu NO`nun bir hormon olduğuna dair yapılan açıklamalar, bilimde itibar görmemişti. Ancak araştırmalar tıp dünyasında yankı uyandırdı. bilim dergisi Science, 1992 de nitrik oksidi "Yılın Molekülü" ilan etti. nitrik oksit büyük "ün" kazandı; "sihirli gaz", "harika molekül",gibi tabirlerle anıldı Nitrik oksidin hücresel haberleşmedeki rolünü ortaya çıkaran Robert Furchgott, Louis Ignarro 1998 Nobel Tıp Ödülü`nü almışlardı Nobel Bildirisi`nde, NO haberci molekülünün çığ gibi büyüyen araştırmaları başlattığına dikkat çekilmiştir.geçtiğimiz on yılda "NO araştırmaları patlammış; "Nitrik Oksit" dernekleri kurulmuş, dergiler yayınlanmıştır. Nitrik Oksit hakkında yazılan bilimsel makaleler 32 bin sayfadan fazladır. Nitrik oksit çalışmalarıyla tanınan Dr. Salvador Moncada NO`nun, hücreler arası iletişimde geçerli düşünceleri değiştirdiğini, bazı kavramları alt üst ettiğini dile getirdi. Stanford Üniversitesi`nden Dr. John Cooke, araştırmayı "büyük bir keşif ve dünyadaki tıp çalışmalarında muazzam gelişmelere yol açacak bir olay" şeklinde tanımladı. evrimciler köşeye sıkıştı elde edilen bulgular da evrimin kabusu oldu (metrenin milyarda biri) boyutundaki, bilinç ve akla sahip olmayan molekülün insan vücudunda gerçekleştirdiği harika işlerin tesadüfle açıklanacak bir durumu yoktur. nitrik oksit, Allah`ın kusursuz yaratışıyladır Evrimciler, Allah`ı ve atomlardan galaksilere her noktadaki muhteşem yaratılış delillerini inkar etmek konusunda körü körüne kararlılık içindedir. gülünç durumlara düşmektedirler. evrimcilerin NO`ya ilişkin yorumlarını ele alalım nitrik oksit göklere çıkarılmakta, bir "superman" gibi lanse edilmektedir ortada hücre gibi mükemmel bir sistemde her an başarıyla çalışan, henüz çözülememiş nitrik oksit molekülü vardır bu molekül küçük olmasına rağmen devasa işler gerçekleştirir. Ancak evrimciler, nitrik oksiti yaratanı inkar ederler, bu molekülü ilahlaştırır, tüm mucizeyi kendi irade ve aklıyla yapıyormuş gibi söz ederler. evrimciler kendi tuzaklarına düşmektedirler. Bu çarpık bakış açısının bal verdiği için arıyı, meyve verdiği için ağacı dünyanın ışığı olduğu için Güneş`i ilahlaştırmaktan hiçbir farkı yoktur. ressamından l söz etmeden bir tablo övülüp tebrik edilemez insan iki yoldan birini seçmeli Kuran`da Rabbiniz olan Allah budur. O`ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır…" (Enam Suresi, 102) ayeti gereği Allah`a iman edecek ya da atomları, molekülleri, hücreleri, ilahlaştıracaktır. Hiç şüphesiz nitrik oksit molekülü, sonsuz merhamet sahibi Allah`ın yarattığı ve hizmetimize verdiği sayısız nimetten yalnızca biridir. yaşadığımız yüzyılda, mikro alemdeki pek çok yaratılış harikasındandır vücuddaki 100 trilyon hücrenin önemli bölümünde faaliyet gösteren bu molekül üstün bir tasarımdır Nitrik oksitin ilk keşfedildiği yer damardır damarlar kalp ve kan ile birlikte, dolaşım sistemini oluşturur. 100 bin kilometreden fazla uzunluğuyla vücudun her tarafına dağılan damarlarımız muazzam bir kara yolu ağına benzetilebilir. Bir insanın sahip olduğu damarlar uç uca eklendiğinde, dünyanın çevresini iki buçuk defa dolanacak bir uzunluğa erişir. vücudumuzdaki damar sistemi, gelişmiş bir ülkenin, kara yolu ağıyla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır. Kara yolları belirli bir genişliktedir trafik yoğunluğunda göre şerit sayısı artıp azalmaz. damarlarımızın iç genişliği sabit değildir; damarlarımız faaliyetlerimize göre daralır ve genişler, kan basıncında önemli rol oynar bu mükemmel sistemle, vücudun ihtiyaçları otomatik sağlanır. Kan damarlarının, sporda genişleyip artan kan ihtiyacını temini yaralanmada daralarak kanamayı azaltması kusursuz sistemin bir sonucudur. damarlar nasıl oluyor da ne zaman genişlemeleri ya da daralmaları gerektiğini anlıyor 100 bin kilometrelik damar şebekesinin herhangi noktasında meydana gelen ufak hatanın, telafisi mümkün olmayan olumsuzluklar doğurur Bilim adamları on yıl öncesinde damarda çok karmaşık işlemler olduğunu tahmin ediyor fakat cevab veremiyorlardı. araştırmada kimyasal habercinin varlığı ortaya çıkdı. Bu itrik oksit molekülüydü. Damarlara genişleme talimatını veren" bu iki atomlu moleküldü. damarlarımızda nitrik oksit üreten muhteşem tesisler vardır Elektron mikroskobuyla incelendiğinde, damarların, küçük ve muazzam yapılar oldukları görülür yan yana dizilen 10 kılcal damar insan saçının bir teli kalınlığındadır. bu kadar dar olan damar iç duvarları, düz kas hücrelerinin oluşturduğu dokuyla kaplıdır; damarların genişleyip daralması da bu doku faaliyetleriyledir Kas hücreleri kan ile temas etmezler; endotel hücreleri kas hücreleri ile kan arasında zarımsı tabaka oluşturur. Endotel hücreleri zincir halkaları gibi yan yana gelerek endotel tabakayı meydana getirir. 1980`e kadar endotel hücrelerinin, kan damarındaki akışı kolaylaştırmak dışında kayda değer bir etkinliğine inanılmıyordu. Oysa gerçeğin farklıydı Endotel hücrelerinin sorumluluğu NO habercisini üretmekti Endotel hücresini bir fabrika gibi düşünürsek nitrik oksit bu fabrikanın ürünüdür damarın içinde metrenin milyonda biri küçüklüğünde mikroskobik fabrikanın kimyasal ürünleri metrenin milyarda biri kadar olan nitrik oksit molekülleridir. NO molekülünü çıplak gözle bir üzüm tanesi boyutunda görmek için bir tenis topunun dünya büyüklüğünde olması gerekir nitrik oksit molekülünün ömrü 10 saniyedir. içinde mesajı iletmek üzere yaratılmıştır ve bunu en mükemmel şekilde gerçekleştirir. Endotel hücrelerinden salgılanan haberci NO molekülleri büyük bir hızla yayılıp. Düz kas hücrelerine ilerler hücre zarlarından içeri girerler. içeri giren NO molekülleri vakit kaybetmeden GC isimli özel enzimi bulur ve bizim için hayati önemi olan hücrede kimyasal reaksiyon başlar. Haberci olarak adlandırdığımız 0.000000001 metre büyüklüğünde iki atomlu moleküller bir postacı gibi çalışır; taşıdığı haberi sahibi GC enzimine. İletir, hücrenin içinde binlerce değişik enzim vardır. Buna rağmen haber her zaman doğru enzime iletilir. haberci moleküllerin çok kısıtlı süreleri vardır, zamanlama hatası yapmazlar. Bu moleküllerin pusula veya benzeri yön tespit araçları yoktur asla yollarını kaybetmezler. Nitrik oksit molekülünün sürati "e-mail" gibidir NO, elektronik posta sistemi gibi hareket etmekte; büyük bir süratle çok sayıda mesajı yerine iletmektedir. NO`nun haberlerini alan düz kas hücresindeki GC enzimi harekete geçer. işçi enzimin görevi, enerji taşıyan moleküller olan GTP`yi cGMP`ye dönüştürmektir. Bu aşamalarında meydana gelen dpek çok reaksiyon henüz çözülememiştir enzimlerin faaliyetleriyle kas hücrelerinde kalsiyum konsantrasyonu azalır bu, liflerin ayrılmasına kas hücrelerinin gevşemesine yol açar. damarlar genişler damarlarımızdaki basıncın düzenlenmesinde nitrik oksit molekülünün hayati önemi vardır. Unutmamak gerekir vücudumuzda milyarlarca karmaşık işlem vardır Nasıl olur da akılsız ve şuursuz NO molekülleri, dünyaca ünlü profesörlerin çözemedikleri sistemleri mükemmel tanırlar? Nasıl olur da harekete geçmeleri gereken zamanı durmaları gereken zamanı saniyesine kadar bilirler? Nasıl olur da, üretilir üretilmez, emir almış gibi, son süratle doğru adrese ulaşırlar Kuşkusuz NO tüm harika işleri kendiliğinden yapamaz. Bu molekül, milyonlarca molekül gibi kusursuz bir yaratılış eseridir; düşünen insanlar için, Allah`ın sınırsız kudret ve ilminin göstergesisidir. L-arjinin amino asit, nitrik oksit nikotinamid adenin dinükleotid fosfat, kalmodulin, oksijen, Bu kelimeleri ilk defa duyuyor olabilirsiniz. Ancak endotel hücresi mikroskobik maddeleri çok iyi tanır ve bunları nitrik oksit üretmede kullanır. teknolojiyle kimyasal ürünler üreten fabrikalar endotel hücrelerinden trilyon kere büyüktür. Buna rağmen endotel isimli mikroskobik fabrikanın teknolojisi, dev sanayi tesislerinden çok üstündür. NO üretim yeri olan endotel hücresi incelendikçe farklar anlaşılacaktır. 20. yüzyılın son on yılında çözülen karmaşık işlemleri, ilk insandan beri zorlanmadan yapan endotel hücresinin üstün nitelikleri nelerdir? Endotel hücresi NO molekülünü üretmede hangi kimyasal maddeden kullanması gerektiğini çok iyi bilir. Yanlış veya hatalı üretim söz konusu değildir. nitrik oksit (NO) yerine güldürücü gaz olan nitröz oksit (N2O) üretmez. Endotel hücresi asla tesadüflere dayanmaz. çok hassas dengeler mevcuttur. Endotel hücresi gerekenden az haberci üretseydi damar daralır, kan basıncı yükselir, kalp krizine yol açardı. Fazla üretimde damar genişler, kan basıncı düşer,şoka neden olurdu. Ancak endotel hücreleri ölüme neden olacak hataları hiçbir zaman yapmaz hayatımızın her anında üretim için hazırdır ihtiyaçta devreye girerek üretime başlarlar. Bu minik fabrika oldukça verimli çalışır. Ürettiği NO moleküllerini depolamaz. stoklama sorunlarını ortadan kaldırır Damar derinliklerindeki olağanüstü fabrikaların istenmeyen zararlı ürünleri yoktur. Küresel ısınma, asit yağmurları, çevre kirliliği gibi sorunların kimyasal atıklardan kaynaklandığı düşünülürse, endotel hücrelerinin başarısı anlaşılır. nitrik oksit molekülü 10 saniyede görevlerini tamamlayarak "parçalanırlar vücutta birikerek zarar getirmezler. endotel hücreleri kimyasal mamullerin üretiminde, olabilecek en ideal yöntemi kullanır bir fabrika mühendis ve işçilerin eseridir.fabrikadaki sistem tasarımcının ne teknolojisini gösterir. bundan şüphe olamaz. Endotel isimli fabrika üstün Yaratıcı`nın eseridir; bu mikroskobik fabrika, vücuddaki 100 trilyon fabrikayla birlikte Allah`ın sonsuz ilmini gösterir. NO`nun damarlarda stratejik görevi vardır bu molekül hayatımızın ilk anında, çok önemli görevler üstlenir "Hayatımızın ilk anı" bizi meydana getiren ilk hücrenin sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan ilk andır. Sperm ve yumurta buluşması olağanüstü ve karmaşık kimyasal işlemler başlatır embriyo ortaya çıkar biyoloji profesörü David Epel "Yüzyılın başından bu yana, insanlar sperm yumurta birleşiminin gelişimi nasıl başlattığını merak ediyordu demiştir bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, anne karnındaki mucize gelişimi NO`nun taşıdığı mesajlar başlatmaktadır. Spermde nitrik oksit sentaz (NOS) adlı enzim mükemmel zamanlamayla, döllenmeden birkaç saniye önce NO üretimine başlar Birleşmeyle spermdeki nitrik oksit molekülleri yumurtaya yayılmakta; 30 saniye sonra yumurtadaki kalsiyum aktif hale gelmekte ve ilk hücrenin çoğalma mekanizması faaliyete geçmektedir. Henüz ilk hücrenin mükemmelliği anlaşılabilmiş değildir. nitrik oksit eksikliğinde sperm ile yumurta iletişim kuramaz İnsanın 2000 yılında ulaştığı gerçek göstermektedir ki, herşey gibi nitrik oksit de Allah tarafından yaratılmış ve görevlendirilmiştir. nitrik oksid hayati mesaj taşıyan bir haberci ve zehirli bir moleküldür NO`nun savunma sistemimizdeki rolü zehirli özellikleriyle ilgilidir. vücudun savunma kuvvetlerinden olan makrofajlar tarafından salgılanmaktadır. makrofajlar 0.01 milimetrelik mikroorganizmalardır; yutma yöntemini kullanarak bakteri ve vücudumuza zararlı molekülleri ortadan kaldırırlar. makrofaj, hastalığa sebebiyet veren bakteri veya mikropla karşılaştığında onları kuşatır. her taraftan sardığı bakterileri yoğun bir nitrik oksit bombardımanına tutar. nitrik oksit molekülleri bakterileri yok edip reaksiyon başlatırlar. nitrik oksit ile makrofajın işbirliği, herşeyin uyumla yaratılışının sayısız delillerindendir. NO moleküllerinin savunma sisteminde dikkat çekici görevleri vardır. NO` virüslerdeki "protease" enzimini etkisiz hale getirir Bu enzim büyük proteinleri, virüs yapımında kullanılan küçük parçalara ayırır. NO`nun bu enzimi devre dışı bırakmasıyla virüsün çoğalması engellenir Bu geçilemez ve önemli bir bilgidir. Küçücük moleküller hiç tanımadıkları molekülleri vücutta bulmakta ve onları etkisizleştirmeyi çok iyi bilmektedirler. insan farkında dahi değilken çok büyük tehlikelerden korunur. Tüm düzenin, moleküler bağlantının tesadüflerle meydana gelemeyeceği çok açıktır. NO moleküllerine, emreden ve onları Kusursuz yaratan alemlerin Rabbidir Bilim gelecekte, nitrik oksidi kanser ve tümörle mücadelede kullanacağını düşünmektedir molekül hakkındaki bilinmeyenlerin aydınlatılması gerekir gün ışığına çıkan her bilgi, bu molekülün üstün yaratılışını gösterecektir. Nitrik oksit molekülü her gün araştırma konusu olmaktadır. sonuçlar bilimi hayret içinde bırakmaktadır. bu haberci molekül başımızdan ayaklara kadar vücud hücrelerinde üretilir pek çok karmaşık işlemde önemli görevler üstlenir Bu molekülün icraatları akıllara durgunluk verir kendinizi NO`nun yerine koyun ve onun görevlerini üstlendiğinizi zihninizde canlandırın Başarılı olabilmek için kalp, kan ve damarlardan oluşan dolaşım sistemini çok iyi tanımanız gerekir uyumak, yemek, spor gibi kan basıncını düzenleyen haberleri organlara iletmeli. Bunu yaparken de en ufak hata olmamalı; aksi takdirde kan basıncınız düşebilir ya da çıkabilir ki bu felç, şok, kalp krizi gibi ölümle sonuçlanabilir. |
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Kaynak kuraanda yaratılış.com
İnsanı yoktan yaratan Allah'tır. etrafımızı saran tüm güzellikleri, farkında olmadığımız tüm nimetleri, hayranlık uyandırıcı detaylarıyla var eden Yüce Allah'tır. Bu, Allah'ın eşsiz sanatı sonsuz aklıdır Allahu Teala kavrayıp keşfedemediğimiz sistemler yaratmış, her detayda Yücelik ve kudretini göstermiştir kainatta nice güzellikler var etmiştir. Yoktan var eden, her şeyi takdir eden ve her an yaratmaya kadir olan Yüce Allah dilerse yok eder. İnsana düşen, nimetlere şükretmek, Allah'a muhtaç olduğunu bilmek ve yalnızca O'na yönelmektir. insan, şimdiye kadar ne kadar renkli bir dünyada yaşadığını ve çevresindeki renk çeşitliliğini hiç düşünmemiş olabilir. Renklerin olmadığı bir dünyanın nasıl olabileceği hiç akla gelmemiş olabilir. gözümüzü açtığımız andan itibaren renkli bir dünyayla karşılaşırız. Oysa Allahu teala dileseydi kapkaranlık, renksiz bir yeryüzü ile karşılabilirdik şu anda ışıl ışıl ve rengarenk bir dünyada yaşıyor olmamız Allahın sonsuz hikmetiyledir BİTKİLER YARATILIŞ MUCİZESİDİR mucizevi özelliklerle yaratılmışlardır ama insan bunu ve tüm "yaratılış mucizelerini aklına getirmez Tüm hayatında sadece kendi ihtiyaçlarını düşünen, bu yüzden Allah'ın varlığının delillerini göremeyen insanlar Rabbi'ne yönelmelidir gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla ekin, zeytin, hurmalık ve üzüm bitirir. Ve düşünen bir toplum için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 10-11) TEKNOLOJİ DOĞAYI TAKLİT EDMEKTEDİR Uçağın montajında bilgimiz olmasa da elinizde ki modelle maketi yapılabiilir doğada ki kusursuz tasarım teknolojik aygıtın en kısa yoldan ve en mükemmel biçimde yapılmasını sağlar. Bunun bilincindeki bilim adamları her çalışmada canlıları araştırmakta sistem ve tasarımlarını taklit etmektedir bilim adamları, Allah'ın doğada yarattığı tasarımı görüp incelemekte ilham alarak yeni teknolojiler geliştirmektedir TÜM DOĞA ALLAH'IN YARATMASIDIR bir kuşun kanatları bir bakterinin tüycüğü bazen de bir yarasanın kafatasın Allah'ın üstün yaratmasıyladır Darwinizm'in büyük bir yanılgı içindedir her sistem üstün bir bilgiyle yaratılmıştır DÜŞÜNEN İNSANLARI Kuran' düşünmeye davet eder Bakara Suresi'nin 164. ayeti şöyle bildirir “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizdeki gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada yayıp rüzgarları estirmesinde, boyun eğdirilmiş bulutları evirip-çevirmesinde düşünen topluluk için ayetler ibret ve deliller vardır. Kuran'ın yüzlerce ayeti insanları düşünmeye çağırır. İnsan, sadece kendi bedenini, ve doğayı incelediğinde büyük bir ölçü, sanat, plan ve akıl bulur .Bahçede bulunan meyve ağaçları, ev penceresinden görünen çam ormanı ya da yolda gördüğünüz çınarlar hakkında düşünmüş müydünüz bitkilerin nasıl ortaya çıktığını, hangi aşamalardan geçerek ağaç haline geldiklerini biliyor musunuz?Yoksa bitkilerin varlığı sizin için sadece estetik mi ifade ediyor? Veya "olsalar da olur olmasalar da" diye mi düşünüyorsunuz? yanılıyorsunuz. estetiğe hitap etmenin yanısıra, nefes almanızı sağlayan atmosfer dengesini, oksijen miktarını karbondioksitten zehirlenmeneyi nemin rahatsız edici olmamasını, havanın çok soğuk ya da çok sıcak olmamasını yani rahat yaşamayı bitkilere borçluyuz. Üstelik Bütün canlılar yaşamak için ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri bitkilerden karşılıyor fotosentez sistemleri, hiç durmadan enerji ve oksijen üretir, doğayı temizler ekolojik dengeyi sağlar tat, koku, renk gibi estetikleriyle Allah'ın sonsuz ilmini, efkat ve merhametini göz önüne serer Çok özel fayda ve sistemlere sahip bitkilerin bugüne kadar sadece 10.000 türü incelenmiş, insanı hayrete düşüren yaratılış özellikleri ortaya çıkmıştır. Bizi, mutlak gerçeğe ulaştıran neden sorusunun cevabı İlahi rehber Kuran'da emredilmiştir evrenin büyüklüğünü düşünün Akla gelen en büyük genişliktedir dünyadaki hiçbir uzaklık evrenin genişliğini anlatamaz Dünya'nın evrende kapladığı yer bir toz tanesi kadar bile değildir bilgilenip okudukça evrenimizi ve tüm varlıkları Allah'ın yarattığını bileceksiniz. Allah Güneş'i, Ay'ı, Dünyamız'ı evrendeki herşeyi, bizim en güzel ve en rahat bir şekilde yaşamamız için özel olarak yaratmıştır Kaynak kuraanda yaratılış.com 19. yüzyılda bilime hakim olan materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan başıboş bir madde olduğunu öne sürmüştü. 20. yüzyıl bilimi bu iddiayı çürüttü bilim, evrenin başlangıcı olduğunu, yoktan yaratıldığını ispatlamışdır. Big Bang Büyük Patlama adlı başlangıçla hem madde hem de zaman yoktan yaratılmıştır. evrendeki fiziksel dengeler olağanüstü bir hassasiyetle belirlenmiştir dünyanın yapısı, uzaydaki konumu ve atmosfer tam olması gerektiği gibi düzenlenmiş. Karbon, oksijen gibi atom ve moleküllerin fiziksel ve kimyasal özellikleri insan yaşamına imkan sağlayacak biçimde belirlenmiştir. evrende tesadüfe yer yoktur. Tüm evren, belirli bir amaçla muhteşem bir uyum, ahenk ve denge ile yaratılmıştır. Samanyolu Galaksisi'ni, Güneş sistemimizi ve yaşadığımız Dünya gezegenini kuşatan sayısız kanun, denge ve ölçü vardır her biri, insan yaşamına olanak sağlayacak özel bir hesaplamayla düzenlenmiştir. evrende insanın var olması ve yaşamını sürdürmesi birer mucizedir Bir şeyin mucize olması elbette onun Allah Katından geldiğinin delilidir. Her karesi mucize olan evren de, çok açıktır ki eşsiz bir ilim ve kudretle bizi yoktan var eden Yüce Allah'ın eseridir. HAYVANLARDAKİ YARATILIŞ ALLAH'IN GÜZELLİKLERİNDEN SADECE BİR DEMETTİR tüm canlıların sahip olduğu olağanüstü Rabbimizin eşsiz nimetinin sadece bir kısmıdır unutulmaması gerekirki kimi canlılarda bilinç ve beyin yoktur. canlıların sahip oldukları üstün özellikler örneğin bir arının aklıyla matematik harikası petekler inşa etmesi canlılardaki karmaşık sistemleri, doğayla olan mükemmel uyumlarının tesadüf sonucu oluştuğunu iddia etmek akıl ve mantık dışıdır. Her canlının üreyip, beslenmesi, üzerinde mutlaka, düşünmelidir İnsanların elde ettikleri, tüm işlemleri canlılar ilk günden beri milyonlarca yıldır, kusursuzca yapar Canlılardaki benzersizliğin kaynağı nedir? Tümü bilinç ve aklın delili olan sistemler nasıl ortaya çıkmıştır? bilinç, kime aittir? karar veren ve uygulayan canlı değildir Her detayda üstün bir bilgi bulunan canlılar rastlantıyla varolamaz kusursuz sistemlerin kendi kendine oluşması asla mümkün değildir. Yeryüzündeki tüm canlılara özellik veren, onlara ne yapmaları gerektiğini ilham eden onları yaratan, üstün akıl ve ilim sahibi, tüm alemlerin Rabbi Allah'tır. Allah'ın emrini yapmak ve her saniye onu düşünülmek için göklerde ve yerde milyonlarca delil vardır TÜM CANLILAR ALLAHIN GÜZELLİKLERİNDEN BİR DEMETTİR Bunlara tesadüf demek mümkün değildir tesadüflerin, milyonlarca canlıya etki etmesi ve onları üstünlükle donatması imkansızdır. Aksini iddia etmek aklın ve mantığın sınırlarını aşmaktır. canlıları biran düşünmek şükür için yeterlidur ne ilginçtir ki, düşünemeyen insanlar vardır. Ve düşüncesiz insanlar tüm canlıların tesadüf eseri olduğunu iddia ederler. canlıların davranışları vücutdaki tasarımlar Allah'ın Güzelliklerinden sadece Bir Demettir tüm canlılar Allah'ın varlığına delildir insan Allahı zikretmeli ve her an onu hatırlamalıdır Gören ve düşünenler için BALARISI ALLAHIN MUCİZESİDİR kusursuz yaratılmışdır insanların yapamayacağı işleri kusursuz yaparlar. Olağanüstü bir kusursuzluk ve yaratılış sergilerler. Bunun sırrı İlahi emirdir: Kuran'da balarısının Allahın ilhamıyla hareket ettiği buyrulur Baykuşların gece sessizliğinde fark edilmeden avına yaklaşırlar Hayalet Uçak Projesinde baykuşların eşsiz kanat yapısı örnek alınmıştır. kuş kanatlarındaki tüy keskin kenarlıdır. Amcak Baykuş tüyleri bunun tam tersi ince ama keskin olmayan bir yaratılıştadır. Bu özel yaratılış uçuşda sessizlik sağlar. NASA ya göre, baykuşun yumuşak kenarlı tüyleri ve kanatları, hava türbülansını ve gürültüyü engeller Askeri tasarımcılar baykuş kanadını taklit ederek, hayalet uçakları uçurmanın yollarını aramaktadır Doğa Allah'ın üstün yaratmasını gösteren mühendislik harikaları ile doludur albatroslar Bir ay boyunca yere inmeden 15.000 km. uçabilir kırlangıç göçlerinde dünyayı dolaşıp 3.000 km kateder çekirgeler, doğumdan kısa süre sonra 6.000 km lik yola çıkar canlıların En hafifleri 35-40 gram en ağırları ise 130 tona varabilir Göçen hayvanlar km lerce mesafeyi, yol gösterici, olmadan hava koşulları ve iklim değişikliği ve düşman göçte karşılaşılan zorluktur bir canlı nasıl karar alıp ne zaman göçeceğini nereden rehberleri kimdir kuşlara yön bulmayı, uzun mesafeler katedemeyi öğreten kimdir Kuşkusuz tesadüf söz konusu değildir. Tüm cevablar bize bilinç ve akıl sahibi bir Yaratıcıyı göstermektedir. Kuran'da "... O'nun, yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur" (Hud Suresi, 56) ayetiyle bildirildiği gibi canlılar Allah'ın denetimindedir hayvanların hayranlık uyandırıcı göçleri Allah'ın yaratışındaki ihtişamladır Kaynak kuraanda yaratılış.com KARINCA yı çok yakından tanırız, her zaman her yerde rastlarız fakat dikkat çekmez, çok becerikli, çok sosyal, çok akıllı bir varlıktır Yaşantımız içinde önem vermediğimiz bu milimetrik varlıkların hayatları mucizelerle doludur Yeryüzündeki her canlı mucizevi özellikler ve hayranlık uyandıran yeteneklerle yaratılmışdır. Tek bir canlı türünde Allah'ın ihtişamlı yaratışının yüzlerce delilini görmek mümkündür. Kuran'da Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan kuş yoktur ki, sizin gibi ümmet olmasın. Biz hiçbir şeyi noksan bırakmadık, onlar Rablerine toplanacakdır." (Enam Suresi, 38) buyrulur ayette dikkat çekilen kuşlar düşünülmesi ve incelenmesi gereken canlılardır. insanlar bir kitabı ve, kitabın konusunun kendilerini ilgilendirmediğini düşünebilir. bu kitaba ayıracak zamanları olmadığını söyleyebilir insan siyasetle ilgili ya da bir romanı daha çekici ve daha "yararlı" bulabilir Oysa okunan her kitap onu okuyana çok fazla "yararlı" olacak, ona çok fazla katkı sağlayacaktır. Çünkü her kitap, canlıları konu edinir verdiği mesaj çok büyüktür. bir kitap yazmış olmak için değil, çok büyük ve hayati bir gerçeği işaret etmek için ele alınmıştır anahtar gibidirler Anahtar tek başına önemsiz gibi gözükür ama Onu hiç anahtar görmemiş bir insana verirseniz, elindeki şeyi anlamsız ve işe yaramaz görecektir. Oysa bir anahtar, açtığı kilidine göre, dünyanın en önemli şeylerinden biri olabilir belkide bir kitabın açtığı kilid ve arkasındaki gerçek ise insan için tüm yaşamı boyunca karşılaşacağı en büyük gerçektir. insan ve içinde yaşadığı evren, en ince noktasına kadar Allah tarafından yaratılmıştır ve O'nun varlığını gösterir ve yüceltir evrenin tek parçasını tek bir bitki ya da tek bir hayvanı düşünmek, insanı tüm evreni anlayıp kavramaya yaklaştırır. Tek bir canlı, evreni anlamaya yarayan bir "anahtar" olabilir.Örümcekler çok az kimse tarafından bilinen şaşırtıcı ve hayranlık verici özelliklerle yaratılmıştır "nasıl" ve "niçin" sorularını soran insan anlamalı düşünmeli ve Rabbinin emrine göre yaşamalıdır ilahi amaca göre yaşamak her şeyden önemlidir. Gözler Allah'ı göremez, ama Allahın varlığının sayısız delili insanın gözü önündedir. Allah sonsuz akıl ve bilgisini her canlı üzerinde gösterir. Sonsuz merhametiyle, insanlara aciz, akla ve zekaya, sahip olmayan canlılara akılalmaz işler yaptırır. kuşlardan sürüngenlere, balinadan böceklere kadar her canlı, beklenmeyen akılcı ve başarılı davranışlar sergiler insanı şaşırtır. örümceğin çelikten daha sağlam bir ip üretir bir sivrisinek de, dahi insanı şaşırtan davranışlar vardır ama biz sineğe önem vermez değersiz görürüz Allah, Kuran'da buyururki "Şüphesiz Allah, sivrisineği ve, ondan üstün olanı da, örnek vermekten çekinmez. iman edenler bunun Rableri'nden bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler 'Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?' derler. Allah birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. Ancak fasıklardan başkasını saptırmaz." (Bakara Suresi, 26) Yeryüzünde insanı hayrete düşürecek kadar çok canlı türü yaşar. karıncalar, balarıları, köpekler, kediler, sinekler, örümcekler, ve sık rastlamadığımız canlılar vardır. Dünyada yaşayan, kimi zaman ismini duymadığımız, duysak da bilmediğimiz milyonlarca canlı türü yaşar. görmeye alışmadığımız bir böcek türü olan termit Yaşantısı ve görünüşü ile karıncaya benzer Termit şaşırtıcı olabilir. Küçük bir böcekte anlatılacak çok şey olamayacağını düşünenler çıkabilir. bu yanlıştır termitler özellikleriyle hemen fark edilir. bu küçük canlı insana çok farklı bir düşünce ufku açacak özelliklerle donatılmıştır yeryüzündeki en büyük mucize bakıyor, okuyor ve anlıyor olmaktır Yaşamda ki herşey gözlerimizledir Aile dost kısaca yaşamımızı gözlerimizle tanır göz olmadan dünyayı algılayaz reng şekil manzara ve güzelliğin ne olduğunu bilemeyiz gözlerimizle etrafı görüp bir yazıyı okuyabiliriz bu mucizevi organ bize yükümlülük getirir Allah emrediyor Sizi yaratan size kulak, göz ve gönül veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz (Mülk Suresi, 23) gözdeki mucizeyi insan kavrayamamıştır. göz Allah'ın yeryüzündeki delillerini görmek, şükretmek için nimettir Allah'ın yeryüzündeki ayetlerinden sadece biridir Gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu" diyen Darwin'den çağımızın bir çok evrimcisine kadar hiçbir yaratılış karşıtı kişi gözün varlığını evrimle açıklayamamıştır. gözün varlığı, gözü oluşturan hücreler, evrim tarafından açıklanamaz dünyaya gelişinizi araştırdınız mı bedeni kim yaptı Gözleri elleri kim inşa etti .araştırırsak gerçeği buluruz yıllar önce, tek bir hücreydik gözle görülmez küçük, mikroskobik bir canlıydık. Ama mucize gerçekleşti bakterik hücre, milyarlarca kat büyüyerek bir bebeğe dönüştü. bebek büyüdü akıllı bir insan oldu. O insan şu anda bu yazıyı okuyor!... Peki mucize nasıl oldu İnsanın yaratılışının ne kadar büyük bir mucize olduğunu anlayacak ve insanı bir damla sudan yaratan Yüce Allah'ın sonsuz kudretinin delillerini göreceksiniz. İnsanın "tesadüfen" var olduğunu ileri süren evrim bilime aykırı bir hurafedir sizi yaratan Allah sizi diriltmeye mutlak kadirdir İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir su değil miydi? Sonra bir alak (embriyo) oldu, Allah, onu yarattı ve biçim verdi.' ondan, erkek ve dişi çiftler kıldı. Allah Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi 36-40) İnsan bedeni, apayrı bir "alem", apayrı bir "şehir" gibidir. Bu şehirde ulaşım yolları, binalar, fabrikalar, teknolojik cihazlar üstün ve şuurlu hücreler, hormonlar birçok harika vardır. Bu küçük "alemde ki olayları düşünmek önemlidir. bunu düşünen bedendeki mükemmel yaratılışa tanık olur tesadüf ve evrimci masallar dinlemez reddedilemeyecek büyük gerçeği görün Allah, sizi üstün bir ilim ve kudret ile yoktan yaratmıştır. insana düşen, her sabah kalktığında kendisine verilen günün ve sahip kılınan bedeni ve Allah'ın her bir lütfu için şükretmektir. akan kandan haberimiz olmasaydı ve bunu aniden keşfetseydik bizi ilk hayrete düşüren, deri altındaki kırmızı rengin hakimiyeti olurdu. Bu sıvı hiç durmadan akar dışarıya akan kanın bir süre sonra durup pıhtılaşarak, aktığı bölgeyi farklılaştırması şaşkınlığınızı artırırdı. kan olmadan beden yaşayamaz beden olmadan da kan yaşamaz kan sıvısı neden "özeldir bedene kim tarafından, neden ve nasıl yerleştirilmiştir Evrimciler buna tesadüf der insandaki kusursuzluk, evrendeki muazzam düzen, hayvan ve bitkiler, var olan herşey onlara göre tesadüfen" oluşmuştur. yeryüzü incelendiğinde, evrimdeki büyük yanılgı anlaşılır evren öylesine detaylı ve akılcıdır ki tek bir tesadüfün sistemi bozacağı hemen görülür. Sistemdeki her parçada, her kusursuzluk vardır. İnsan yüzyıl önce ve sadece genel hatları ile keşfedilmiştir bu mükemmel sistemi yaratan herşeyden üstün olan, sonsuz güç sahibi Yüce Allah'tır. Dünyaya geldiğimizden bu yana koku ve tat alır on binlerce kokuyu ve tadı güçlük çekmeden algılayabilir bunu mümkün kılan harikulade sistemlerle yaratılmamızdır Koku ve tat alma duyuları bir ömür boyu dinlenmeden hata yapmadan çalışır bunlar için bir bedel ödemedik; böyle bir beceriyi elde etmek için eğitim alıp özel çaba harcamadık ., koku ve tat almamız burnumuz dilimiz ve beynimiz sayesindedir varlığımızı borçlu olduğumuz organlar bize koku ve tat aldırır dilimizin, burnumuzun ve beynimizin varlığını kime borçluyuz?bazı insanlar bunu düşünmez bu bir hatadır. sahip olduğumuz harika nimetleri Alemlerin Rabbi olan Allah'a borçluyuz. Koku ve tat alma sistemleri incelenirse kusursuz sistemlerin ve hayranlık uyandıran yaratılış delilleri görülür. yaratılış gerçeklerini görüp Allah'ın sınırsız ilm ve kudretine tefekkür edelim sayısız lütuf ve nimete Şükredelim elektriksiz hayatta 15 kat asansör çıkar yiyecekleri ısıtamaz televizyon seyredemez müzik dinleyemezdik yaşama hız katan teknolojiden uzak yaşardık bir Şehir nasıl elektriğe bağımlı ise, vücudumuzda her işlemde elektriğe duyar elektrik olmadan canlılık mümkün değildir bu ihtiyaç vazgeçilmezdir.vücud elektronik ile ilgili karmaşık bilgiler içeren elektrik enerjisinden nasıl yararlanacağını bilen akıllı sistemler içerir. bilim vücuddaki elektrik sistemini tarif ederken, elektronikteki terimleri kullanırlar: Piller, motorlar, pompalar, jeneratörler, devreler, akım, direnç, voltaj, yalıtım, Bu terimleri olmadan sinir sisteminin tarifi mümkün değildir. Son yüzyılda keşfedilen teknolojik sistemlerin işlemesi için insan bedeninde ilk andan itibaren mevcut olması, Allah'ın vücudumuzu saran üstün ilminin göstergesidir., Rabbimiz'in sonsuz ilminden örneklerdir Bir enzim, içinde mikroskobik boyutta yüzden fazla yapının üç boyutlu bir şekilde birleşmesi, aklın zorlukla çözeceği detaylı, kimyasal bir mucizedir. Enzimin Vücuttaki görevi, tüm işlemleri “hızlandırmaktır”. Gözümüzü kırpıp, elimizi hareket ettirmemiz, görüp sindirmemiz, yaşamımız için enzimlerin varlığı şarttır. Bir yazıyı okurken enzimlerin milyarlarcası görevdedir. Aynı anda sayısız işlem yapar, yaşam için gereken sayısız fonksiyonu harekete geçirir. enzimler mucizevi yapılardır Allah'ın verdiği bu nimet Allah'ın şanını yüceltmek için yaratılmıştır. Rabbimiz enzim denen mikroskobik yapıları sebep kılarak, tüm varlıklardaki hakimiyetini gösterir. Enzim mucizesi ile sergilenen tüm detaylar, Allah'ın eşsiz sanatıdır. bu yazıyı okurken vücudda milyonlarca işlem yapılır. Bu işlemlerle bedeninizin neye ihtiyaçları olduğu hesaplanıp görevleri belirlenir hücre ihtiyaçları için önlemler alınır hücrelere ne yapmaları gerektiği bildirilir Vücuddaki 100 trilyon hücre kusursuz bir iletişimle tüm ihtiyaçları bize hissettirmeden karşılar. Bu kusursuz iletişim hormonlar sayesindedir. hormonlar canlılık ve cansız maddelerin tesadüfen oluşması kesinlikle imkansızdır Darwinist ve materyalistler, Allah'ın varlığına inanmaz ve canlılığın, tesadüf sonucu, cansız maddelerden, kendiğilinden oluştuğunu iddia eder Ancak, sadece hormonlar ve hücrelerdeki iletişim canlılarda ne kadar olağanüstü sistemlerin olduğunu ve bunların tesadüfen oluşmasının imkansız olduğunu gösterir Allah'ın varlığına iman edenlere, Allah'ın yaratışındaki kusursuzluğu ve mükemmelliği görüp O'nu en güzel isimleriyle yüceltecektir Darwinizm zamanında 19. yüzyılda bilim ve teknoloji son derece geriydi akılsız bir düşünceyi savundular ve l yanıldılar Darwin'den günümüze kadar, bilim ve teknolojide dev adımlar atıldı. Bilim adamları, Haeckel'in "jöle ve basit baloncuk" dediği hücrenin üstün ve karmaşık yapısını keşfedip hayret ettiler. hücrede, Darwinin hayal edemediği son derece mükemmel teknoloji harikası vardı hücre mükemmel bir yaratılış mucizesiydi Hücre organel enzim hormon ve moleküllerin, kendilerinden kaynaklanmayan olağanüstü bir bilinçle gerçekleştirdikleri, akılcı, planlı ve hesaplı hareketler bedendeki trilyonca hücrenin sergilediği üstün akıl ve bilinç tüm varlıkların tesadüfle değil, Alemlerin Rabbi Allah'ın üstün kudret, bilgi ve sanatıyla yaratılmıştır insan vücudunun yapıtaşı hücrelerdir. biyolojinin ve kimyanın ilgi alanına girer. hücre hakkındaki biyoloji bilgisi tek başına bir şey kazandırmaz. Bu bilgiler okullarda anlatılıp, unutulur okullarda öğrencilere verilen bilgiler çarpık bir mantık iledir hücrenin içinde yaşanan olaylar, 40 yıl önce hayal bile edilemeyen planlı ve "akılcı" hareketlerdir ancak unutulmaması gereken gerçek, moleküllerin hiçbirinde, akılcı" işleri planlayacak ve yürütecek bir akıl yoktur.ama sergilenen benzersiz bir akıl vardır, bu aklın kaynağı madde değildir üstün akıl, Big Bang'in ardından oluşan olağanüstü hassas dengede, dev yıldızlarda nükleer reaksiyonlarda veya elementlerin yaşamı için en ideal yapılarda ortaya çıkmaktadır. Schroeder'in dediği gibi, "tek bir bilinç, evrensel bir hikmet, evreni kuşatmıştır Evreni kuşatan bilinç, Yüce Allah'ın sonsuz ilmi ve aklıdır. Tek başımayım" dediğiniz anda bile çok sayıda canlı ile beraberiz Vücudda bizimle birlikte yaşayan ve bizi koruyan kimi zaman hastalığa neden olan bakteriler koltuktan halıya ve solunan havaya kadar her yere yayılmıştır mutfakda dışarıdaki yiyeceklerde üreyen küf ve mantarlar… kendine ait yaşam şekilleri, beslenme sistemleri ve özellikleri ile apayrı bir alem oluşturur kahveyi yudumlarken molekül içiyor, kahve kokusuyla koku moleküllerini soluyoruz gözler biraraya gelmiş moleküllerdir Nefes alırken molekülü içimize çekiyor. Moleküller sayesinde hissediyor, görüyor, koku alıyoruz, etrafdaki herşey ve biz moleküllerden oluşuyoruz. tüm evreni oluşturan molekül gözle görülmeyen atomların elektron alışverişidir Atomlar birbirlerine elektron vererek molekül oluşturur gözle görülmeyen hareket göz kamaştırıcıdır; gezegenlerden insanlara, ırmaklardan ormanlara, ceylanlardan tren yollarına, kadar sayısız varlık. Allah'ın, atomları ve atomlar arasındaki bağlantıları sebep kılarak yarattığı moleküller ve moleküllerdeki olağanüstü özellikler sayesindedir Gözle görülmeyen atomlar, evrendeki nesnelerin tamamını oluşturur öğrenen ve akıl ve vicdan ile düşünen her insan, Rabbimiz'in sonsuz kudretini, aklını benzersiz yaratışını görecek, O'nun karşısında acizliğini anlayarak Allaha boyun eğecektir. protein" kavramı iyi beslenmeyi çağrıştırır. bir insanın sağlık için bol protein alması gerektiği duyulmuştur, ama protein bundan fazlasıdır mucizevi moleküllerdir. Farklı atomların farklı şekillerde, ama mutlaka belirli planda dizilmesiyle oluşur bize yaratılışın ne büyük bir sanat olduğunu gösterir proteindeki büyük sanat incelenip Allah'ın muhteşem ilimi ve yaratışı göz önüne serilmelidir. yaratılışı reddeden Darwin'in evrim teorisi büyük bir aldanışdır. Sadece tek bir proteindeki tasarım bile, canlılığı tesadüfle açıklayan evrim teorisini yıkmaya yeterlidir... Hayatımızda yüzlerce kez hasta oluruz. Bitkinleşir, ateşlenir, yatağa düşer, ama iyileşiriz. Peki hastalıkda vücudda ne olur hastalık" ve "iyileşmekte vücudda olağanüstü bir savaş yaşanır. Hastalık nedeni vücuda yabancı "canlıların" girmesidir. Gözle göremediğimiz mikroplar vücudda hızla yayılır vücudun istilaya karşı koyacak mekanizması olmasa, bizi ölüme sürükleyen minik canavarlar vücudun mikroba karşı koyan mekanizması ve "savunma sistemi" yani dünyanın en disiplinli, en en başarılı ordusu Piyade ağır zırhlı ve istihbarat oluşan ve düşmanı fişleyen bilgi işlem" merkezi sayesinde savunma sistemimiz yaşamımız boyunca mikropla savaşır.Bu sistem, Allah'ın üstün yaratışının bir ispatıdır. Canlılığı rastlantıyla açıklayan evrim savunma sistemindeki olağanüstü özellikler karşısında çaresizdir. |
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Kaynak kuraanda yaratılış.com
* BİTKİLERLE İLGİLİ AYETLER Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin Yaratandır... (Enam Suresi, 101) Rabbiniz Allahdan. başka İlah yoktur. Her şeyin Yaratıcısı'dır, O'na kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102) Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82) Gökleri ve yeri yaratandır. yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117) O, bibiriyle 'tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman olan Allahın yaratmasında hiçbir 'çelişki göremezsin. gözü gezdir; herhangi bir çatlaklık ve bozukluk görüyor musun? gözünü iki kere gezdir; o göz bitkin şekilde sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4) Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır. (Hac Suresi, 63) Yeryüzünde birbirine yakın kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır bunlar aynı su ile sulanır; ürün verim ve lezzette bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, akıllı bir topluluk için ayetler vardır. (Rad Suresi, 4) Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik... (Hicr Suresi, 22) Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, durmadan iner; sizin Allah'ın her şeye güç yetirdiğini ve ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12) Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Gani dir, övülmeye layık olandır. (Hac Suresi, 64) Gaybın anahtarı O'nun Katındadır, O'ndan başkası gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, hepsi apaçık kitaptadır. (Enam Suresi, 59) Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler. (Rahman Suresi, 6) O, gökleri yaratmıştır, Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik orada her güzel çiftten bir bitki bitirdik.* (Lokman Suresi, 10) Bu, Allah'ın yaratmasıdır. O, gökten su indirendir. Bununla bitki bitirdik, yeşillik çıkardık, taneler türetiyoruz. hurma ağacının tomurcuğundan yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler kılıyoruz Meyves ürün verdiğinde Şüphesiz inanan topluluk için gerçek ayetler ve deliller vardır. (Enam Suresi, 99) O'nun Katında herşey ölçü iledir. (Ra'd Suresi, 8) Yeri döşeyip-yaydık, sarsılmaz-dağlar bıraktık ve ürünler bitirdik. (Hicr Suresi, 19) Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26) * Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzüne yerleştirdik; şüphesiz Biz onu kurutma gücüne de sahibiz. size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik, içlerinde yemişler vardır; sizler yemektesiniz. Ve Tur-i Sina'da bir ağaç yarattık; o yağlı ve yiyenlere katık olmaktadır (Mü'minun Suresi, 18-20) * ektiğiniz tohumu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz dilemiş olsaydık onu bir ot kırıntısı kılardık şaşar kalırdınız." (Vakıa Suresi, 63-65) göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu bina ettik ve süsledik hiçbir çatlağı yok. Yeri döşeyip-yaydık sarsılmaz dağlar bıraktık göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten nice bitkiler bitirdik. Bunlar, 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 6-8) Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır hayvanlarınızı onda otlatırsınız.*Onunla size ekin, zeytin, hurma üzüm ve meyve bitirir.*Şüphesiz düşünen topluluk için ayetler vardır.*(Nahl Suresi, 10-11) Görmüyorlar mı suyu çorak toprağa sürüp ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları, ve kendileri yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?*(Secde Suresi, 27) Yerde sizin için üretip-türettiğini faydanıza verdi Şüphesiz, öğüt alıp düşünen topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 13) birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları Kullara rızık olmaktadır. Ve suyla ölü bir şehri dirilttik. ölümden sonra diriliş de böyledir. (Kaf Suresi, 10-11) Allah Yaratandır, en güzeli kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Gök ve yerde olanlar tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir. (Haşr Suresi, 24) "Allah'tan başka, sana yararı da, zararı da olmayan ilahlara tapma. aksini yaparsan, zulmedenlerden olursun" Allah sana zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka kaldıracak yoktur. sana hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek yoktur. Kullarından dilediğine isabet ettirir. O, bağışlayan ve esirgeyendir. (Yunus Suresi, 106-107) O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur... (Hud Suresi, 56) Gökten yere her işi O evirip düzene koyar... (Secde Suresi, 5) * Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenmeyle inkar ettiler.*sen, bozguncuların sonuna bir bak.* (Neml Suresi, 14) Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı? diye sorarsan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. nasıl oluyor da çevriliyorlar?*(Ankebut Suresi, 61) gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indirendir o suyla gönül alıcı bahçeler bitirdi sizin için bir ağaç bitirmek bile mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir ilah edinenler sapıklıkta devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60) EVRENİN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER göğü Allah bina etti. Boyunu yükseltti, ona düzen verdi.Geceyi karartıp kuşluğu açığa-çıkardı. yeryüzünü serip döşedi. (Naziat Suresi, 27-30) Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı emrinize verdi; yıldızlar O'nun emrine hazırdır. Şüphesiz aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 12) Allah Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır, her biri adı konmuş bir süreye kadar akıp gider. yaratıp düzene koyan Allah Rabbiniz'dir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız çekirdeğe bile malik olamazlar. (Fatır Suresi, 13) Allah gök ve yeri örnek edinmeksizin yaratandır.. . (Enam Suresi, 101) inkar edenler görmüyorlar mı gök ve yer bitişikken, biz onları ayırdık ve her canlıyo sudan yarattık. onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30) Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik şüphesiz Biz, onu genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47) * Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2) Şüphesiz, gök ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizdeki gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında rüzgarları estirmesinde, gökle yerde boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen topluluk için ayetler vardır. Bakara Suresi, 164 Rabbiniz, altı günde gök ve yeri yaratan, Allah'tır. Gündüze geceye Güneş'e, aya ve yıldızlara baş eğdirendir. yaratmak da, emir de yalnız O'nundur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54) "Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum içinde yaratmıştır?" (Nuh Suresi, 15) her tasarım, bilinçli bir "tasarlayıcı"nın varlığını ispatlar. Tüm evreni yoktan var edip, onu dilediği biçimde tasarlayıp düzenleyen yegane kudret elbette ki tüm alemlerin Rabbi" olan Allah'tır. Allah, göğü bina etmiş, ona belli bir düzen vermiştir. (Naziat Suresi, 27-28) Göğün ve yerin O'nun emriyle durması O'nun ayetlerindendir". Rum Suresi, 25 Şüphesiz Allah, gökleri her an kudreti altında tutuyor. Andolsun, O, Halim'dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41) Eğer hakk, onların heva istek ve tutkularına uysaydı hiç tartışmasız, gök, ve yer bozulmaya uğrardı... (Müminun Suresi, 71) Ne Güneş'in Ay'a yetişmesi, ne de gecenin gündüzü geçmesi. Her biri yörüngede yüzüp gitmektedir (Yasin Suresi, 40) Güneş gezegen ve kuyruklu yıldızdan oluşan hassas sistem, sadece akıl ve güç sahibi Allahın Varlık ve hakimiyetinden kaynaklanır.. O, bunların hepsini yönetir herşey onun egemenliğindedir O Üstün Kuvvet Sahibi olan Rabbimizdir "Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasındaki her şeyi batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır..."*(Sad Suresi, 27) Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır. Onlar, ayakta otururken, yatarken Allah'ı anarlar ve yaratılışı düşünürler. derler ki"Rabbimiz, Sen boşuna yaratmadın. Sen *yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 190-191) * Allah, yeryüzünü sizin için bir karar gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirip en güzel biçimi ve en temiz şeylerden rızıkı verdi. İşte Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (Mümin Suresi, 64) Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. onun yolunda yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. gidiş O'nadır. (Mülk Suresi, 15) Yaratan göğü bina etti. Boyunu yükseltti,düzen verdi. Geceyi kararttı, kuşluğu açığa-çıkardı. yeryüzünü serip döşedi. su ve otlağı çıkardı. Dağları dikip-oturttu; size ve hayvanlarınıza yarar verdi (Naziat Suresi, 27-33) O sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi sükun dinlenme kıldı. Bu, üstün ve güçlü Allah'ın takdiridir. (Enam Suresi, 96) "Güneş ve ay bir hesap iledir" (Rahman Suresi, 5) Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık ve ürün çıkarandır... güneşi ve ayı gece ve gündüzü de emrinize amade kılandır. Size istediğinizi verdi. Allah'ın nimetini saymaya güç yetiremezsiniz. insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 32-34) Gece, gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. güneşe ve, aya secde etmeyin. Allah'a secde edin, yaratmıştır. ibadet edin (Fussilet Suresi, 37) Size gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır hayvanlarınızı otlatmaktasınız. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzüm ve meyve bitirir. Şüphesiz Allah yücedir her şeye güç yetirendir... O, 'tam bir uyum' içinde yedi göğü yaratmandır. Rahman'ın yaratmasında çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. gözü gezdir; çatlaklık görüyor musun iki kere göz gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde sana dönecektir. (Mülk Suresi, 1-4) Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş*eğdirendir... (Araf Suresi, 54) * * 'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun; siz, birbirini tutmaz bir söz ve çelişki içindesiniz. kahrolsun, o 'zan ve yalan söyleyenlere bilgisizliğin kuşatması' içindedirler habersizdirler. (Zariyat Suresi, 7-11) Şüphesiz Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, Allah'tır. O'nun izni olmadan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. Rabbiniz olan Allaha kulluk edin. öğüt alıp düşünmeyecek misiniz? (Yunus Suresi, 3) Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (Nahl Suresi, 17 De ki: "Eğer biliyorsanız söyleyin Yeryüzü ve onun içindekiler kimindir?" "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" De ki: "Yedi göğün ve Arş'ın Rabbi kimdir?""Allah'ındır" diyecekler. sakınmayacak mısınız?"De ki biliyorsanız söyleyin Her şeyin mülk ve yönetimi kimin elindedir? O, koruyup kolluyan Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi, 84-89) Allah Göklerin ve yerin Rabbidir; O'na ibadet et ibadette kararlı ol. (Meryem Suresi, 65) ... Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bilgimiz yok. Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın. (Bakara Suresi, 32) İNSANIN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER ALLAH, YERYÜZÜNÜ SİZİN İÇİN BİR KARAR, GÖKYÜZÜNÜ BİR BİNA KILDI; SİZİ SURETLENDİRDİ, SURETİNİZİ EN GÜZEL BİÇİM VE İNCELİKTE KILDI GÜZEL-TEMİZ RIZIK VERDİ RABBİNİZ ALLAH ALEMLERİN RABBİ ALLAH NE YÜCEDİR.*(MÜMİN SURESİ, 64) Sizleri Biz yarattık, tasdik etmeyecek misiniz? rahimdeki meniyi siz mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz? (Vakıa Suresi, 57-59) Andolsun, Biz insanı çamurdan onu bir su damlası olarak, sağlam bir karar yerine yerleştirdik.*o su damlasını bir alak (embriyo) yarattık; alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; et parçasını kemik olarak yarattık kemiklere et giydirdik; onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.*(Müminun Suresi, 12-14) Allahdan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O uyuklamaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmaksızın şefaatte bulunacak kimdir? O, bilir. Onlar ise onun Dilediği kadarının dışındakini kavrayamaz O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri kuşatmıştır. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255) RABBİNİZ OLAN ALLAHDAN BAŞKA İLAH YOKTUR. HERŞEYİN YARATICISIDIR, O'NA KULLUK EDİN. O, HERŞEYİN ÜSTÜNDE BİR VEKİLDİR.* (EN'AM SURESİ, 102) "… O'nun, alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak Rabbim dosdoğru yol üzerinedir dosdoğru olanı korumaktadır. (Hud Suresi, 56) Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkup-sakının. Allah'tan ve akrabalık bağinı koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, gözeticidir. (Nisa Suresi, 1) Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 2) İnsan, 'kendi başına sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? (Kıyamet Suresi, 36-37) O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayandır. onun soyunu bir özden, basbayağı bir sudan yapmıştır. (Secde Suresi, 7-8) Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi iyi bilendir; sizi topraktan yarattı ve siz annelerinizin karnında cenin halinde kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı iyi bilendir. (Necm Suresi, 32) BİZ AYETLERİMİZİ HEM AFAKTA, HEM KENDİ NEFİSLERİNDE ONLARA GÖSTERECEĞİZ ŞÜPHESİZ HAK BELLİ OLSUN. HERŞEYİN ÜZERİNDE RABBİNİN ŞAHİD YETMEZ Mİ?* (FUSSİLET SURESİ, 53) Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4) Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır O'nun dışında ilah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. (Taha Suresi, 98) Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyor Yaratmayı başlatan, sonra iade edecek olan O'dur; bu O'na pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27) çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur. Bir damla sudan meni döküldüğü zaman. (Necm Suresi, 45-46) Kur'an, Ayetlerini, düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29) ONLAR , ALLAH'IN KADRİNİ HAKKIYLA TAKTİR EDEMEDİLER. ŞÜPHESİZ ALLAH, GÜÇ SAHİBİR, AZİZDİR.* (HAC SURESİ, 74) Sizi anne karınında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştanbbir başka yaratılışa dönüştürüp yaratmaktadır. Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. nasıl çevriliyorsunuz? (Zümer Suresi, 6) Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. onu bir su damlası olarak, sağlam bir karar yerine yerleştirdik. (Müminun Suresi, 12-13) O, herşeyin Rabbidir Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, başkasının günahını kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günahını taşımaz. dönüşünüz Rabbinizedir. O, anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."*(En'am Suresi, 164) Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 6) Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. (Alak Suresi, 1-3) * Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri ortak koşuyorlar. Oysa bu şirktir nesneler ne onlara yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım edebilir (Araf Suresi, 191-192) O'dur ki, sizi topraktan, bir damla sudan, sonra alak'tan (embriyo) yarattı; sizi bir bebek olarak çıkarmakta, güçlü çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size ömür vermektedir kiminin önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş ecele erişmeniz ve aklınızı kullanmanız için Allah sizi yaşatır Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işe hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 67-68) Kıyamet saati Allah Katındadır o Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse, nerde öleceğini bilmez. şüphesiz Allah bilendir, (Lokman Suresi, 34) Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri hak ve adı konulmuş bir ecel olarak yarattık. İnkar edenler uyarıldıkları şeyden yüz çevirenler dir. Allah'tan başka taptıklarınız, neyi yaratmışlar, gösterin? onların göklerde ortaklığı mı var? doğru sözlüler iseniz, bir kitap ya da eser varsa, getirin." (Ahkaf Suresi, 3-4) Göklerin ve yerin Rabbine ibadet et ve ibadette kararlı ol. İnsan der ki öldükten sonra diri olarak mı çıkarılacağım?" İnsan hiçbir şey değilken, bizim onu yaratmış olduğumuzu düşünmüyor mu? (Meryem Suresi, 65-67) su damlasını bir alak olarak yarattık; alak'ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; et parçasını kemik olarak yarattık kemiklere et giydirdik bir yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 14) Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, seni düzgün eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde bir adam kılan Allahı inkar mı ettin? O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam. (Kehf Suresi, 37-38) O Allah ki, yaratandır, en güzel ve kusursuzu var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Gök ve yer O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24) Allah, her dişinin neyi yüklendiğini ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun Katında herşey ölçü iledir. (Rad Suresi, 8) İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, meniden bir damla su değil miydi bir alak embriyo oldu, Allah, onu yarattı düzen ve biçim verdi. ondan, erkek ve dişi çift kıldı. Allah, Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi, 36-40) Sizi inşa eden, size kulak, gözler ve gönüller verene. Ne az şükrediyorsunuz? (Mülk Suresi, 23) ALLAH, SİZİ ANNE KARNINDAN HİÇ BİR ŞEY DEĞİLKEN ÇIKARDI ŞÜKREDERSİNİZ DİYE İŞİTME, GÖRME DUYULARINI VE GÖNÜLLER VERDİ.* (NAHL SURESİ, 78) Ey insanlar, eğer dirilişten yana içindeyseniz, gerçek şu Biz sizi topraktan yarattık, bir damla sudan, bir alak'tan sonra et parçasından; size kudretimizi göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş süreye kadar rahimde tutuyoruz. sizi bebek olarak çıkarıyor sizi büyütüyoruz kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucu yaşlılığa geri çevrilmektedir... (Hac Suresi, 5) Biz insana anne ve babasına iyi davranmayı tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk karnında taşımıştır. Onun sütten ayrılması, iki yıl içindedir. Bana, anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır." (Lokman Suresi, 14) * CANLILARIN YARATILIŞI AYETLERİ KURAN'DA ARI İLE İLGİLİ AYETLER Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin ( NAHL SURESİ */*68) meyvelerin tümünden ye, Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda uçuver. Onların karınlarından türlü şerbetler çıkar, onda insanlara şifa vardır. düşünen bir topluluk için ayet vardır. **( NAHL SURESİ * /*69 ) KURAN'DA AT İLE İLGİLİ AYETLER Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşe, atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutku şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır ( AL-İ İMRAN SURESİ */*14) Onlara gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz ödenir' ve shaksızlığa uğratılmazsınız. ( ENFAL SURESİ */*60) Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri yarattı Ve sizin bilmediğinizi yaratmaktadır? **( NAHL SURESİ * /*8) akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. **( SAD SURESİ* /*31) * KURAN'DA EŞEK İLE İLGİLİ AYETLER Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de yüksek perdeleri eksilt. seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." *( LOKMAN SURESİ */*19) onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidir ( MÜDDESSİR SURESİ */*50) Arslandan korkup-kaçmışlar. ( MÜDDESSİR SURESİ */*51 ) * KURAN' DA BALIK AYETLERİ onlara deniz kıyısındaki şehri Hani cumartesi yasağını çiğneyerek haddi aşmışlardı. 'Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında', balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, 'cumartesi iş yapma yasağına uymadıklarında gelmiyorlardı. biz, fıska sapanları imtihan ediyorduk A'RAF SURESİ */*163 ikisi, iki denizin birleştiği yerde balıklarını unutuverdiler; balık denizde akıntıya doğru kendi yolunu tuttu. ( KEHF SURESİ */*61) yardımcısı Dedi ki: "balığı Şeytan'dan başkası unutturmadı o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu." **( KEHF SURESİ */*63) Balık sahibi Yunus kızıp gitmişti kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. Balığın karnında Karanlıklar içinde: "Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulmeden oldum" diye çağrıda ... bulunmuştu. ( ENBİYA SURESİ */*87) onu balık yutmuştu, o kınanmıştı. ( SAFFAT SURESİ */*142) sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak Rabbine çağrıda bulunmuştu. *( KALEM SURESİ */*48 ) KURAN'DA BUZAĞI İLE İLGİLİ AYETLER Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve zalim olmuştunuz. *BAKARA SURESİ 51 Musa, kavmine: "Ey kavmim, siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. kusursuzca yaratan gerçek ilahınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine Allah tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. ( BAKARA SURESİ */*54) sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik "Size Kitaba sımsıkı sarılın ve dinleyin" demiştik Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkârları yüzünden buzağı kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?" ( BAKARA SURESİ */*93) Andolsun, Musa apaçık belgelerle geldi. siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. siz zalimlersiniz. *( BAKARA SURESİ */*92) Kitap Ehli, senden gökten kitap indirmeni istiyor. Musa'dan daha büyüğünü istemişdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı göster." Onlara zulümlerinden dolayı yıldırım çarpmıştı. kendilerine apaçık belge geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık ispatlayıcı bir delil verdik. **( NİSA SURESİ */*153) Tura gitmesinin Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini ilah edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını bir yola iletmediğini hidayet edmediğini görmediler mi? Onu (tanrı) edinip zulmeden oldular. A'RAF SURESİ */*148 Şüphesiz, buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve zillet yetişecektir. biz, 'yalan uyduranları' böyle cezalandırırız. *A'RAF SURESİ 152 onlar böğüren bir buzağı heykeli çıkarıp Musa'nın ilahı budur dediler. ( TAHA SURESİ */*88) Onun cevap vermediğini onlara zarar ve fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı? **( TAHA SURESİ */*89) Andolsun, Harun onlara: "Ey kavmim, siz bununla fitneye düşürüldünüz Sizin Rabbiniz Rahman olan Allah dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. **( TAHA SURESİ */*90) Demişlerdi ki: "Musa geri gelinceye kadar ona (buzağıya) bel büküp eğilmekten ayrılmayacağız." **( TAHA SURESİ */*91 ) * KURAN'DA İNEK İLE İLGİLİ AYETLER Musa kavmine: "Allah, muhakkak bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden Allah'a sığınırım" dedi. **( BAKARA SURESİ */*67) "Rabbine yalvar bize sığırın niteliğini açıklasın" dediler. Musa, Rabbine yalvardı Şüphesiz Allah diyor ki: O ne geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinçlikte bir sığır olmalıdır. emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. **( BAKARA SURESİ */*68) dediler ki: "Rabbine yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi. **( BAKARA SURESİ */*69 (Onlar yine "Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın. Çünkü sığırlar birbirine benzer. İnşaallah Allah dilerse doğru yolu buluruz" dediler. **( BAKARA SURESİ */*70) Musa, "Rabbim diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. ineği kestiler; ama neredeyse yapmayacaklardı. ( BAKARA SURESİ */*71) YUSUF SURESİ Hükümdar: rüyamda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri kupkuru. Ey önde gelenler rüyamı çözüverin" dedi. Dediler ki: "Bunlar Karmakarışık düşlerdir. Biz düşleri bilenler değiliz." *iki kişiden kurtulmuş olanı, "Ben size haber veririm, beni zindana gönderin" dedi. *Zindanda ey "Yusuf yüzlü, ey doğru sözlü insan Yedi besili ineği yedi zayıf ineğin yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan rüyaya fetva ver. Umarım insanlara senin söylediklerinle anlamını öğrenmiş olarak dönerim**( YUSUF SURESİ */*46) SIĞIR KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER BAKARA SURESİ Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin sığır kesmenizi emrediyor" demiş onlarda "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. Musa Cahillerden Allah'a sığınırım" dedi. *onlar Rabbine yalvar nitelikğini açıklasın" dediler. Musa, Rabbine yalvarınca Allah emretti: O ne geçkin, ne de genç, ikisi arası dinçlikte bir sığır olmalıdır. emri yerine getirin" dedi. Onlar yine Rabbine yalvar niteliklerini açıklasın. Çünkü sığırlar birbirine benzer. İnşaallah Allah dilerse doğruyu buluruz" dediler. ** Hiç bir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. EN'AM SURESİ 144 Yahudi olanlara tırnaklı hayvanı haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışan dışında iç yağlarını da haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları nedeniyle onları cezalandırdık. Biz doğru olanlarız. **( EN'AM SURESİ */*146 ) ÇEKİRGE İLE İLGİLİ AYETLER ayrı ayrı mucizeler ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. *A'RAF SURESİ * /*133 Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. **( KAMER SURESİ */*7 ) KURAN'DA DEVE İLE İLGİLİ AYETLER * Deveden iki, sığırdan iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da iki dişinin rahimlerinin, kapsadığı yavruları mı? Yoksa Allah, bunları tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?"bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a yalan uydurup iftira düzenden daha zalimi kimdir? Şüphesiz Allah, zalimleri hidayete erdirmez. EN'AM SURESİ 144 ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara büyüklenenler için göğün kapıları açılmaz ve halat ya da deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu ve günahkarları cezalandırırız. **( A'RAF SURESİ */*40 A'RAF SURESİ Semud toplumuna kardeşleri Salih'i gönderdik. Salih"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden mucize gelmiştir: Allah'ın dişi devesi size belgedir; onu salıverin Allah'ın arzında otlasın, ona kötülük yapmayın, sonra sizi acı bir azab yakalar" dedi. *dişi deveyi öldürdüler ve Rablerine karşı çıkıp dediler ki "Ey Salih, eğer gönderilen bir peygamber isen, vaadettiğini getir, bakalım." * "Ey kavmim, size bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötü niyetle dokunmayın. Yoksa sizi azab sarıverir." ( HUD SURESİ */*64) Erzak yüklerini açıp sermayelerini gördüklerinde, dediler ki: "Ey Babamız, neyi arıyoruz, işte sermayemiz geri verilmiş; bununla yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve deve yükünü ilave ederiz. Bu aldığımız az bir ölçektir." **( YUSUF SURESİ */*65) Bizi ayet ve mucize göndermekten, öncekilerin yalanlamasından başkası alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür mucize olarak gönderdik, onlar onu boğazlamakla zulmettiler biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz. *İSRA SURESİ */*59 İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, onlarda hayır vardır. onlar boğazlanırken Allah'ın adını anın; onlardan yiyin, yedirin sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz. **( HAC SURESİ */*36) bu bir dişi devedir; su içme hakkı bir gün onun, belli bir günde su içme hakkı sizindir." **( ŞUARA SURESİ */*155) Biz, bir imtihan ve deneme olarak o dişi deveyi göndereniz. sen onları gözleyip-bekle ve sabret. **( KAMER SURESİ */*27) Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. **( HAŞR SURESİ* /*6) Her biri, sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. **( MÜRSELAT SURESİ */*33) Gebe develer, kendi başına terkedildiği zaman, **( TEKVİR SURESİ */*4) Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? **( ĞAŞİYE SURESİ */*17) Allah'ın elçisi dedi ki: "Allah'ın deneme için gönderdiği devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin." **( ŞEMS SURESİ */*13 ) KURAN'DA DOMUZ İLE İLGİLİ AYETLER O, size ölüyü leşi domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık ve haddi aşmamak şartıyla ölmeyecek oranda yiyebilir ona günah yoktur Allah, bağışlayıp esirgeyendir. **( BAKARA SURESİ */*173) Allah'ın lanet edip gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı tağuta tapanlar; yerleri kötü ve dümdüz yoldan sapmışlardır." **( MAİDE SURESİ */*60) MAİDE SURESİ* /*3 Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkasına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, yırtıcı hayvanlarca yenmiş, hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılındı. Bunlar fısktır günatır yoldan sapmadır. inkâra sapanlar dininizden umut kesmişlerdir. dininizi kemale erdirdim nimetimi tamamladım ve din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşılaştığında günaha eğilim göstermeksizin haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir. Allah bağışlayıp esirgeyendir. ( MAİDE SURESİ* /*3) O, size ölüyü, kanı, domuz etini Allah'tan başkası adına kesilmiş hayvanı haram kıldı. kim mecbur kalırsa, sınırı aşmamak üzere yiyebilir Allah, bağışlayan ve esirgeyendir. ( NAHL SURESİ */*115 ) *KURAN'DA GÜVE İLE İLGİLİ AYETLER ayrı ayrı mucizeler ve ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kanı musallat kıldık. büyüklük taslayıp suçlu ve günahkar bir kavim oldular. **( A'RAF SURESİ */*133 ) KURAN'DA FİL İLE İLGİLİ AYETLER Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? ( FİL SURESİ */*1 ) KARINCA İLE İLGİLİ AYETLER karınca vadisine geldiklerinde, dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp geçmesin NEML SURESİ */*18 KUŞLAR İLE İLGİLİ AYETLER Hz İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Allah "İnanmıyor musun?" deyince inandım ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları alıştır, parçalayıp her parçasını bir dağa bırak, onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." **( BAKARA SURESİ */*260) İsrailoğullarına şöyle diyecek"Gerçek şu, ben Rabbinizden ayetle geldim. Ben çamurdan kuş oluşturur, içine üfürürüm, o da Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığını iyileştirir ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiğinizi haber veririm. inanmışsanız bunda sizin için ayet vardır." **( AL-İ İMRAN SURESİ */*49) Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşdun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş oluşturuyordun iznimle ona üfürdüğünde kuş oluyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, benim iznimle ölüleri hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına açık belgelerle geldiğinde inkâra sapanlar, bu sihirdir" demişlerdi de İsrailoğullarını geri püskürtmüştüm.( MAİDE SURESİ /*110) Biz, her insanın kuşunu işledikleri ve yaptıklarını boynuna doladık, kıyamette onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. **( İSRA SURESİ */*13) Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmet olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık onlar Rablerine toplanacaklardır. ( EN'AM SURESİ */*38) Onunla birlikte iki genç zindana girmişti. Biri rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm." dedi. Öbürü: "Ben kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş ondan yemekteydi" dedi. "Bunun yorumunu haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz." **( YUSUF SURESİ */*36) Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. fetva istediğiniz iş artık olup bitmiştir." ( YUSUF SURESİ */*41) Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları boşlukta Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden topluluk için ayetler vardır. ( NAHL SURESİ */*79) Biz bu hükmü Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. ( ENBİYA SURESİ* /*79) Kim Allah'a ortak koşarsa o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir. **( HAC SURESİ */*31) Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri duasını ve tesbihini bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. **NUR SURESİ 41 Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi bize her şeyden bol nimet verildi bu, apaçık üstünlüktür. NEML SURESİ 16 Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. **( NEML SURESİ */*17) Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?" **( NEML SURESİ */*20) Andolsun, biz Davud'a bir fazl üstünlük verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte Beni tesbih edip yankıyla ses verin" dedik kuşlara da aynısını emrettik Ve demiri yumuşattık. **( SEBE SURESİ /*10) Ve toplanıp gelen kuşlar Hepsi Allah'ı tesbih etmede uyum içinde yönelip dönmekte olanlar idi SAD SURESİ */*19 Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman olan Allahtan başkası boşlukta tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. **( MÜLK SURESİ */*19) Onların üzerine ebabil ve sürü sürü kuşlarını gönderdi. **( FİL SURESİ */*3 ) KOYUN İLE İLGİLİ AYETLER*** * "Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse tek koyunum var. Buna rağmen "Onu benim payıma kat" dedi ve bana, konuşmada üstün geldi." **( SAD SURESİ* */*23) DAVAR İLE İLGİLİ AYETLER*** * Onları -ne olursa olsun şaşırtıp saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp şeytanı dost veli edinirse, kuşkusuz o, hüsrana uğramıştır. **NİSA SURESİ 119 Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda benim için daha başka yararlar da var." **( TAHA SURESİ */*18) İnsanlardan, hayvanlardan davarlardan renkleri değişik olanlar vardır. Kulları içinde Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. ( FATIR SURESİ */*28) Sizi tek bir nefisten yarattı, ondan eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi anne karnında, üç karanlık içinde, biyaratılıştan sonra bir başka yaratılışla yaratmaktadır. İşte Rabbiniz Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. nasıl çevriliyorsunuz? **( ZÜMER SURESİ */*6) Allah kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size bir yarar olmak üzere davarları var etti. MÜ'MİN SURESİ */*79 O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan çiftler var etti. Sizleri türetip-yayıyor. O'nun benzeri yoktur. O, işitendir, görendir. **( ŞURA SURESİ */*11 ) * KURBAĞA İLE İLGİLİ AYETLER **** ayrı ayrı mucizeler ve ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. büyüklük tasladılar suçlu-günahkar bir kavim oldular. **( A'RAF SURESİ */*133 ) KURAN'DA SİNEK İLE İLGİLİ AYETLER Ey insanlar, size bir örnek verildi dinleyin. Allah dışında taptıklarınız bir araya gelseler bir sinek bile yaratamazlar. sinek onlardan bir şey kapsa, bunu geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. HAC SURESİ */*73 Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da,örnek vermekten çekinmez. iman edenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilir inkâr edenler Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Allah Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. BAKARA SURESİ * /*26 ÖRÜMCEK İLE İLGİLİ AYETLER **** Allah'ın dışında veli edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümceğe benzer. evlerin en dayanıksızı örümcek evidir; ANKEBUT SURESİ *41 KURAN'DA YILAN İLE İLGİLİ AYETLER onu attı; bir de ne görsün o hızla koşan kocaman bir yılan oluvermiş TAHA 20 Asasını bırakınca onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görüp, geriye kaçtı Ey Musa, korkma; şüphesiz Benim elçilerim korkmaz." *NEML SURESİ *10 "Asayı." Attıktan sonra onun bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, arkasına bakmaksızın kaçdı. "Ey Musa, dön ve korkuya kapılma. Şüphesiz güvendesin." **( KASAS SURESİ */*31) İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen sürekli haykıran bir hayvanın örneği gibidir. Onlar, sağır dilsiz kördürler; akıl erdiremezler.BAKARA 68 Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık Kalbleri vardır anlamazlar, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler. hayvanlar gibidir aşağılıktır gafil olanlardır. **( A'RAF * /*179 ) Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkar edenler hayvanların yemesi gibi yerler; ateş, onların konaklama yeridir ( MUHAMMED * /*12 ) Andolsun, cumartesi yasağını çiğneyenleri biliyorsunuz. biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. *( BAKARA * /*65 ) Allah katında, 'kesin ceza olarak' bundan kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın lanet ettiği, ona gazablandığı onlardan maymun ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır." **( MAİDE*/*60 ) KÖPEĞE BENZETİLMESİ AYETLERİ biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. o yere saplandı, hevasına uydu. Onun durumu, dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bırakılan köpeğin durumu gibidir. ayetlerimizi yalanlayan topluluk böyledir. gerçek haberi aktar. Ki düşünsünler. *( A'RAF /*176 ) onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; ( MÜDESSİR /*50 ) İNSANLARIN HİZMETİNE VERİLEN HAYVANLAR İLE İLGİLİ AYETLER ** Bulutları üzerinize gölge kıldık size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. rızıklarımızın temizinden yiyin Onlar bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmettiler Bakara Suresi 57 Hayvanlardan yük taşıyan ve yünlerinden, tüylerinden döşek yapılanları yaratan O'dur Allah'ın rızkından yiyin ve şeytana uymayın.o, apaçık düşmandır. ( Enam Suresi , 142) hayvanlarda sizin için ibret vardır; karınlarının içinde olanlardan içirmekteyiz onlarda sizin yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz. Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız. ( Müminun Suresi , 21-22) hayvanları o yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yarar vardır onlardan yemektesiniz. onlarda sizin için güzellik vardır. onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadır Şüphesiz Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri yarattı Ve sizlerin bilmediğinizi yaratmaktadır? ( Nahl Suresi , 5-8) Nahl Suresi , Sizin için hayvanlarda ibret vardır, onların karınlarından gıdalar ile içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz. Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanan bir topluluk için, gerçek ayetler vardır. Rabbin bal arısına vahyetti Dağlarda, ağaçlarda ve çardaklarda evler edin. meyvelerin tümünden Rabbinin yolunda uçuver. Onların karınlarından türlü renkde şerbet çıkar, onda insanlar için şifa vardır. düşünen topluluk için ayet vardır. Allah, size evlerinizi içinde "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; size hayvan derilerinden göç ve yerleşme gününde kolaylıkla taşıyacak evler; yünlerinden, yapağı ve kıllarından giyimlikler-döşemelikler ve ticaret metası kıldı. İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık onlarda hayır vardır. onlar boğazlanırken Allah'ın adını anın; onlardan yiyin, yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, şükredesiniz. ( Hac Suresi , 36) Ellerimizin yaptıklarından kendilerine nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? bunlara malik oluyorlar. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; bir kısmı binekdir, bir kısmının da etini yiyorlar. Onlarda kendileri için nice yararlar ve içecekler vardır. şükretmeyecekler mi? ( Yasin Suresi , 71-73) Allah O'dur kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size yarar olmak üzere davarlar var etti. Onlarda size yararlar vardır. Onların üstünde bir hacete ihtiyaca ve arzuya ulaşırsınız; gemilerin üstünde taşınırsınız. ( Mümin Suresi , 79-80) |
|
|
|
|
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| Seçenekler | |
| Stil | |
|
|