Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
İslam Tarihi İslam tarihi ile ilgili paylaşımlar.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 04-16-2018, 07:03   #1
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kuraan mucizeleri android programı

Bal, vitaminleri ve mineralleri yapısal özellikleri sebebiyle insanlar için şifadır Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve çardaklarda evler edin. meyvelerin tümünden ye, Rabbinin kolaylaştırdığı yollarda yürü Onların karınlarından türlü şerbetler çıkar, insanlar için şifa vardır. düşünen bir topluluk için bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi)Balın içinde bakteri barınamaz
Bütün canlıların yaşam için neme ihtiyaçları vardır. Bakteriler balla temas ettiklerinde nemden yoksun kalır ve yok olurlar. İnsan vücudunu etkileyen mikroorganizma balda yok olur. Bal, bakteri yok edicidir tifo mikroplarını yok eder Dizanteri mikroplarını öldürür bal, "şifa" yönü son derece güçlü bir besindir. Kuran`da bala 1400 yıl önceden dikkat çekilmiştir. bu sonsuz kudret sahibi Allah`ın indirmiş olduğu Kuran`ın mucizelerindendir Balda, minerallerin, şekerlerin ve vitaminin yanısıra, az miktarda, hormon çinko, bakır ve iyot vardır.

BENZERSİZ BİR BESİN: ARI POLENİ

Arıların poleni doğrudan doğruya kullanmaz, "arı poleni" denilen bir maddeye dönüştürürler. Arı Poleni çiçekten toplanan polenlere, nektarın ve enzimlerin eklenmesiyle yapılır. Arıların imal ettikleri karışımda ihtiyacımız olan herşey vardır. bitki proteini. vitamin, mineral, enzim ve karbonhidrat içerir. Arı poleninin besin değeri yüksektir. Arı poleni, koli basili ve bakteride antibiyotiktir besleyici, kuvvetli avantajlar sağlar:
Polen doğadaki besin açısından en zengin ve mükemmel besindir. strese ve hastalığa direnci artırır, hastalığı iyileştirir Arı poleni orjinal bir besin ve ilaç hazinesidir. Yaşam için gerekli bütün temel maddeleri içermektedir Fiziksel performansı güçlendirir arı poleni sayesinde atletlerin güçlendiğinden bahsetmektedirler.

ARI SÜTÜ

Arı sütü tanımlanamayan bileşikler içerdiği için sentetik üretilemeyen bir maddedir. Doğal hormonlar, mineraller, B vitaminleri, vücutta Parkinson, Alzheimer ve benzeri sinir hastalıklarına sebep olan amino asitler, proteinler, yağlar ve karbonhidratlar içerir doku yenilemesinde ve büyümesinde önemli bir rolü olan aspartik asiti içermektedir. Arı sütü anti bakteriyel, ve anti virütik, besleyicidir yaşlanmayı önler solunum, iskelet, sinir, üretim, endokrin, kalp damarları, hücre için faydalıdır.Hormonları ve metabolik fonksiyonları düzenler normalleştirir. hücreyi yeniler yardım eder. Deriyi tedavi edip derinin rengini korur.
yorgunluk, hastalıklar, ameliyat ya da travma sonrası vücuda güç kazandirır Enerji verir damar sertliğini engeller *karaciğeri koruma, doku kas oluşturma, kemik büyüme ve sağlığını destekleme, hafızayı güçlendirme, kiloyu düzenleme ve yara tedavilerinde faydalıdır arı sütü kötü beslenmiş ve prematüre bebekleri iyileştirmede kullanılır Arı sütü ile beslenen bebeklerin kilo ve sağlıkda iyileşirler arı sütü sinirsel ve ruhsal hastaları normal kilolarına, dayanıklı bir sinir sistemine ve güçlü bir fiziksel ve zihinsel yapıya kavuşturur yaşlanma etkisini geciktirmek için, menopoz, beslenme yetersizliğinin düzeltilmesi, eklem iltihabı, damar hastalıkları, ülserler, karaciğer rahatsızlıkları gibi rahatsızlıklarda doktorlarca tavsiye edilmektedir.

 

murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-17-2018, 07:05   #2
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kuran.diyanet.gov.tr fetih suresi

*Allah’a ve peygamberine iman edesiniz, O’nu destekleyip büyüklüğüne eğilesiniz akşam sabah O’nu anasınız diye seni, şahit, müjdeci ve uyarıcı göndermişizdir. Sana yeminle söz verenler* bu sözü Allah’a vermiş oluyorlar, Allah’ın eli onların üzerindedir. kim Allah’a verdiği ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur, Allah’a verdiği sözü* yerine getirene Allah büyük ödül verecektir.
Hz. Peygamber Câhiliyede yaşamasına rağmen kişilik ahlâk, tebliğiyle dinin Allah’tan olduğuna canlı bir tanıktır. Onun eğitimi kuralları müjdeleri,* insanları etkilemiş; Allah’a iman ve ibadet uğrunda canlarını ve mallarını ortaya koyarak çaba göstermelerine sebep olmuştur. *büyüklüğü karşısında eğilesiniz”* “O’na saygı gösteresiniz” Hudeybiye biatı. Hz. Peygamber rüyası üzerine Mart 628 de, 1500 sahâbî ile umre* yapmak üzere yola çıkmış, Hudeybiyede konaklamıştı.görevliler, Mekkeli müşriklerin müslümanları engelleyeceklerini bu maksatla Hâlid b. Velîd’in 200 kişilik bir güçle yola çıktığı haberini getidiler. Hz. Peygamber Hz. Osman’ı Mekke’ye elçi* gönderdi. Ve onun öldürüldüğü haberi geldi. savaş ihtimalini* gören Resûlullah, ashabından biat aldı sakız ağacının rıdvân ağacının altında, 1500 kişi ile biatlaştı; Peygamberimize bağlılık ve itaat sözü verildi. Mekkeliler telâşa kapılarak Süheyl* başkanlığında bir heyet gönderdiler. Hz. Peygamber düşmanı azaltmak ve güneyi emniyete almak, Mekkeliler ise ticaret yollarını açmak için bir barış istiyorlardı. *müslümanların ertesi yıl* umre için gelmeleri, Mekkeli bir kimse Medine’ye sığınırsa iade edilecek, ancak Medineliler iade edilmeyecekti Arap kabileleri ile serbestçe antlaşma yapılabilecekti on yıllık bir antlaşma imzalandı resule itaat* Allah’a itaattir Allah’ın elçisi peygambere itaat ve ona biat Allah’a verilmiş bir bağlılık ve itaat sözüdür
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-17-2018, 07:05   #3
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak dini hikayeler android programı
Hz rabianın duası

Hazret-i Râbia, çok oruç tutardı. Ve yiyecek bulamadı. Sekizinci gece açlığı şiddetlendi. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken* kapı çalındı. yemek getirildi, yemeği yere koyunca* bir kedi yemeğini döktü Mum söndü. Su* bardağı kırıldı.
"Yâ Rabbî! zavallı kulunu imtihan ediyorsun, âcizliğimden sabredemiyorum." diyince
Bir ses duyuldu: Ey Râbia, istersen nîmetlerimi saçayım. dert ve belâları kaldırayım. Fakat dertler, belâlar ile dünyâ bir arada bulunmaz." sözünü işitince; Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle senden alıkoyma." diye duâ etti.dünyâ zevklerinden kesildi namazını son namazımdır." diye huşû ile kıldı Yâ Rabbî! Beni kendinle meşgûl eyle de, kimse senden alıkoymasın." diye duâ eddi.

Şehit mehmet muzaffer

*Mehmed Muzaffer, 'zâbit namzeti' olarak Çanakkale'de idi* Alayın kamyon ve otomobil lastiğine ihtiyacı vardı. Muzaffer, becerikliydi malzeme için memur edildi. İstanbul'da lastik yoktu ve karaborsaydı. Muzaffer nihayet Karaköy'de bir Yahûdi'den istediklerini buldu. para temini için Harbiye'ye gitti. kaymakam yarbay
'Ne alınacak?' dedi. Oto ve kamyon lastiği' cevabı verilince Muzaffer'e dik dik baktı:
bak oğlum askerin ayağında postal, sırtında kaput yok parasızlıktan alamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun! Haydi yürü git, insanı günaha sokma... Para mara yok!' dedi.
*1.dünya savaşında Almanlar'ın verdiği iki Mercedes kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. malzeme lâzımdı. Şehit asker mehmet muzaffer malzeme temini için vazifelendirilmişti. Şehidimiz
Malzemeyi bulmuş ancak* para yoktu. Eli bir çare düşündü malzemenin sahibi Yahûdi'ye
'Para akşamüstü bitecek. öğlen vapurum Çanakkale'ye kalkıyor, Onun için, sabah ezanında* Malları hazır edin...Altın para vermiyorlar, kâğıt sabah Muzaffer, malları arabaya yükledi. gemi Çanakkalenin yolunu tuttu Yahûdi, elindeki yüzlük kâimeyi bozdurmaya Osmanlı Bankası'na gitti. Bozmadılar.. Zira elindeki para sahte idi.

*Şehit askerimiz mehmet Muzaffer 1.dünya savaşında malzeme tedarikinde yeterli parayı bulamayınca nakdiye basımında kullanılan kâğıdın aynısını kırtasiyeden tedarik etmiş, bütün gece oturmuş, çini mürekkebi ve boya ile, gerçeğinden ayırt edilemiyen taklit para yapmış yahudi. Tüccara vermiş ve savaş malzemelerimizi temin etmişti O devrin hakiki paralarında şöyle ibâre bulunurdu:
Bedeli Dersaâdette altın olarak tesviye olunacaktır.' Muzaffer yaptığı taklit parada şöyle yazmıştır. 'Bedeli Çanakkale'de altın olarak tesviye olunacaktır.' burada altın dediği, Çanakkale'de Mehmetçiğin akıttığı, altından kıymetli kan idi...
*1.dünya savaşında askerimiz yahudileri dolandırmiştı hâdise bütün İstanbul'a yayıldı. Dünyada emsâli olmayan* bu hâdise için Şehzâde Abdülhalim Yâhudi tüccarı buldurdu. Taklit paranın
bedelini altınla aldı. Çok zarif sedef kakmalı bir mücevher çekmecesine yerleştirip, Emniyet Müzesi'ne hediye etti. Şehid Askerimiz Mehmet Muzaffer'in taklidini yaptığı para 1916 da tedâvüle çıkarıldı şehidimizin alacağı malzemenin bedeli elli liranın çok üstündedir ki, o da iki tane ellilik yapmak yerine anlaşılmasın diye tek bir yüzlük yapmıştır. Yahudi tüccar yüzlük kâimeyi* araştırmamış şehit asker* Muzaffer ise 'sabah vaktini paranın incelenmesine imkân bırakmamak,* için seçmiştir ve yahudiyi dolandırmıştır yaptığı tam bir sanat eseridir*Şehit askerimiz mehmet muzaffer çanakkalede malzeme temini için görevkidir o zaman teksir ve totokopi makinesi yoktur bugünün son sistem kalpazanlarına taş çıkartacak şekilde gecenin sınırlı saatlerinde sahte para basmış yahudilerden malzeme temin etmiştir bu sahtekârlık değil, san'at şaheseridir. Hz. Allah, tüm şehidlerimizden ve vatan için her şeyi göze alabilen bu san'atkârın, mübârek şehidin rûhundan* rahmetini eksik etmesin. (Âmin)
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-17-2018, 07:06   #4
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak dini hikayeler android programı

*Adaletiyle meşhur İran hükümdarı Nuşirevan zalimliğiyle milleti bıktırmıştı avdayken iki baykuş yanına kondu Baykuş nağmeleri* hoşuna giden Nuşirevan'ın* vezirine: İnsan şu kuşların dilinden anlasa da ne dediklerini bilse... Kimbilir bu kuşlar şimdi neler söylüyorlardır? dedi.Vezir derdini anlatması için* fırsat doğdu Sultanım beni bağışlarsanız, kuşların* söylediklerini bildireyim, dedi. Nuşirevan emin ol ve anlat, dedi. Vezir Sultanım* kuşların birisi, diğerinin kızını oğluna istiyor. Öbürü* başlık parası* bir harabe isterim, diyor. Oğlanın babası ise Nuşirevan hükümdarken, ben* on harabe veririm diyince Nuşirevan vezirini anlıyor* adil, bir hükümdar oluyor bir tane harabe bırakmıyor her yer mâmur oluyor. Nerede o şuurlu idareciler, nerede o hükümdarlar?

Bâyezid-i Bistâmî (k.s.) hazretlerinin* büyük bir insan olacağı* belliydi.Şakîk-i Belhî hazretleri bir gün, onu çocukluğunda oynarken görmüş, 'Bu çocuk büyüyünce zamanın en büyük velîsi olacak' buyurmuştu. Âlim bir zât, yine bir gün Bâyezid hazretlerini çok sevmiş, zekâsını ölçmek için:
'Güzel çocuk, namaz kılmasını biliyor musun?diyince Bâyezid(k.s.) de: 'Evet Allah dilerse, becerebiliyorum 'Rabbimin emriyle tekbir alıyor, Kur'ân-ı Kerîm'i tane tane okuyor, ta'zim ile rükûya gidiyor, tevâzu ile secdeye ediyor, vedâlaşarak selâm veriyorum, dedi. *Beyazıd ks. Ye Ey sevimli ve zekî çocuk! Sende fazîlet ve derinlik varken, insanların* başını okşamasına niçin izin veriyorsun?diye soruldu Bâyezid hazretleri, yaşından umulmayacak hâkimâne bir cevapla. Buyurdu Onlar beni değil, Allah Teâlâ'nın süslediği güzelliği meshediyor, okşuyorlar. Bana ait olmayana dokunmalarına nasıl mâni olabilirim
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-17-2018, 07:06   #5
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak dini hikayeler android programı

Cabir ra. Anlatıyor Rasulullah bir müfrezeye* Ebu Ubeyde'yi komutan tayin etmiş Kureyş'e kervanını ele geçirmesini emretmişti Azık olarak hurma vermişti. O hurmayı Çocuğun emmesi gibi ağzımızda tutup emiyorduk. üstüne su içiyorduk. bize bir gün bir gece yetiyordu.ağaç yapraklarını çırparak, düşen yaprakları su ile ıslatıp yiyorduk.
Deniz kıyısına varınca büyük bir kum tepesi gibi bir anberbalığı gördük. Ebu Ubeyde Bu leştir, dedi. Ve şunu söyledi: Hayır. Biz Rasulullah s.a.v.'in elçileriyiz Allah yolundayız. Zarurete düştük. Bundan yiyiniz. yaklaşık bir ay* o hayvanın etiyle geçindik. Üçyüz kişiydik ve şişmanlamıştık. Hayvanın göz çukurundan testilerle yağ alıyorduk, öküz büyüklüğünde et parçaları koparıyorduk.*Ebu Ubeyde onüç kişiyi ölü hayvanın göz çukuruna oturtmuştu. Kaburga kemiklerini yere dikti; hayvanın etinden pastırma azık ettik. Medine'ye geldiğimizde Rasulullaha vardık. dedi ki:
O, Allah'ın size çıkardığı bir rızıktır. onun etinden var mı? Dıyince getirdiğimiz etlerden bir miktarını Rasulullaha gönderdik, O da etten yedi.

Firavun'un kahinleri, saltanatı yıkacak çocuğu haber verdiler. Firavun öldürmek sevdasına kapıldı. dünyaya gelen çocukları kılıçtan geçirdi Cellatlar; sokak sokak, ev ev dehşet ve ölüm saçıyordu
Kadının biri, doğum sancılarıyla, mağaraya vardı* çocuğunu dünyaya getirdi. Çocuğunun , öldürülmesinden korktu ve evine döndü. çocuğu, Cenab-ı Hakk'ın emriyle, Hz.Cebrail besleyip büyüttü. kadın, çocuğunu* bulunca sevindi, emzirip doyurdu Günler* geçti küçük büyüdü sonunda çocuk oldu. Adı Musa. Musa da Allah'ın Kelimi, Peygamberi ve Firavun'un helakine sebeb oldu. Cenab-ı Hakk, onu Firavun'un sarayında büyüttürdü. Hz.Musa'nın annesi, ilhamla Nile bıraktı. sarayında karısı Asiye ile* oturan Firavun,* sandığı içinden çıkan küçük Hz. Musa'yı öldürtmek için emir verdiyse de Asiye buna mani oldu Asiye firavuna Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. bize faidesi dokunur, onu evlat ediniriz, dedi. Firavun'un büyüttüğü Musa; Peygamber oldu ve Firavun'u* yıktı.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-17-2018, 07:07   #6
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ihsanşenocak.com
ZAFER’İN MÜBAREK OLSUN

Sen, aşk, vecd ve vefa ülkesinin çocuğusun. acıları dindirmeye, çiğnenen iffetlerin hesabını sormaya, zindanlardaki Yusufların yolunu açmaya, gözleri önünde babası kurşunlanan Doğu Türkistanlı’nın intikamını almaya, Arakan’da yakılan, denizde boğulan mustazafların hukukunu dava etmeye memursun. Sen Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün muhafızı, İslâm’ın bin yıllık bayraktarısın! rüzgar bekleyen sancak* senin elinde açılacak. Sen senden ötesin. bir bölgenin, bir ırkın, bir kıtanın* Âlem-i İslâm’ın karargahısın!* Mağrip’teki çoban, Sudan’daki köylü, Gazze’deki mücahid sana dua ediyor. Sen* Türk anasının, Kürt anasının mümine* annelerin Mehmetçiğisin. Anala dualarının aydınlığında, umutlarının ufkunda yürü!

Kâinat’ın sahibine, “Ya Rabbi! Mazlumların bana dair umudunu boşa çıkarma!” diye yalvar! yürekleri tevhîd et! Kavmiyet davasıyla parçalanan,* Ümmet’e Ne Mutlu Müslümanım!” demesini söyle! Sonunda ağır bedeller olsa da, Ensarla, Muhacir’i ayrılmaz kılan Peygamber-i Ekber’in yolundan ayrılma! Niyetini söylemini yenile, “Rabbim Ben sadece* rızana talibim” de Hz. Ebu Bekir’in sadakati, Ömer’in adaleti, Osman’ın hayası, Ali’nin hikmetiyle yürü! Abdullah bin Cahş’ın şehadet arzusu, Mukavkıs’ın elçisine, “Senin askerlerin ne kadar yaşamayı istiyorsa onlar da o kadar şehadeti arzuluyor.” dedirten adanmışlığı, Alparslan’ın şecaati, Selahaddin’in Kudüs aşkı, Hüdavendigar’ın ihlası, Fatih’in dehası, Yavuz’un ittihad-ı İslâm sevdası, ile yürü

Ömer Muhtar’ın “Kafirlere asla teslim olmayız, ya zafer kazanırız ya da şehid oluruz.” kararlılığı, Çanakkale’de destan yazan kahramanlar yoldaşın, Allah Azze ve Celle mu’inin, Peygamber-i Ekber(s.a.v) mihmandarın, namaz vuslatın, Melekler muhafızın, Kudüs menzilin olsun.
Şühedanın ruhu şâd, Zafer’in mübarek olsun.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-17-2018, 07:07   #7
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ihsanşenocak.com
TARİHİN* DEĞİŞTİREN ADAM: ERBAKAN

*İlimle doğdu, “amel-i salih”le doğruldu, ihlâsla kemâl buldu bu Ümmet. “Oku” diye başlayan ilk ilahî buyruk her fetretin ilimle aşılacağını müjdeledi. İmam-ı Azam 83 bin mevzuya Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’den cevap verdi; Müslümanların önünü açtı. İmam-ı Gazzalî, Batınî kuşatmasını kalemle yardı, ilim ve fikir tarihinin en büyük zaferlerini ulema kazandı. Haçlı ve Moğolların yıktığı Anadolu’yu, Osmanlı’nın doğuşuna Mevlana ve Yunus hazırladı; Her biri “Yine İslam”, “Yeniden İslam,” “Yalnız İslam” diyerek milletin dinlere ya da ideolojilere kaymasına mani oldu. Ekber Şah’ın Hint Kıtasından İslam’ı silme projesine İmam-ı Rabbanî “dur” dedi. Allah Azze ve Celle dinini, tahriften ulema ile korudu. *Ulema, Efendimiz’e Ümmet de Peygamber-i Ekber’in varisleri olarak baktı. Bir âlimi karşıladı ve uğurlardı.Ulema Sultanların değil, sultanlar onların kapısında beklerdi. Şeyhülislam, bir fetvaya imza atarken Sultanın değil, Allah’ın rızasını esas alır, Sultanın zindanından değil, Allah’ın gazabından korkardı.Devlet-i Aliyyede Trabzon Medreseler Müfettişi Oflu Dersiâm Dursun Efendi, 25 Ekim 1923 de Of eşrafından 17 kişinin imzasıyla, İslamiyet’ten vazgeçmeyeceğinin ilan eder Batıla karşı Hakk’ın, Batı’ya karşı İslam’ın müdafaasını yapar Anadolu’nun İslam’dan başkasına olmayacağını ilan eder. “milli hukukumuz fıkhımızın yerine Garbın değerlerini getirmek isteyenlere karşı mücadele edeceğinin altını çizer.”

*Dursun Efendi, Cumhuriyet’le birlikte görevden alınır. Of dışında ırak bir halde yaşamaya* zorlanır Yıllar sonra köyüne dönüp kalem ve kelamla cihada devam eder Muhterem Mahmud Efendi gibi alimler yetiştirir. bir dağ köyünü medreseye çevirir, bedel öder İslamiyye’yi okutmaktan geri durmaz Of’ta hiç bir makam sahibine gösterilmeyecek* bir teveccühe mazhar olur. Oflular onun arkasında kemâl-ı edeple yürür, sözünde tereddüt etmez Allah Azze ve Celle’den en büyük niyazı, Ümmet-i İslam ı ve İslam Birliğini kuracak Büyük Ruhlu bir kahramanın zuhuruydu.*1969’da sözleriyle mazlumlara umut Erbakan… Âlimlerin* teveccühüne nail oldu. Erbakan Hoca’nın siyasetde “Yeniden İslam” demesi bir milat gibiydi.
Karadeniz Gezisinde Erbakan Hoca’yı yüzlerce Trabzonlu karşılar.Hocaya “Efendim ilerde Büyük Osmanlı Âlimi Oflu Dursun Efendi var, sizin için geldi.” deyince, Hoca selam verir, elini öper. şu sözleri sarf eder, “Hocam! Ulemanın ayağına gidilir, ve istikbal edilir. Bizim için niçin zahmet buyurdunuz diyince Hoca’nın zarafetine Dursun Efendi şöyle mukabele eder, “Necmeddin Bey! Hilafet-i İslamiyye kaldırıldı, Bilâd-ı İslam İngilizlerce paramparça oldu. Çocuklar yetim, analar evlatsız kaldı. İffetler kirletildi. Medreseler kapatıldı, harf inkılâbıyla ulema tasfiye edildi. İslam’la millet arasına* engeller kondu.

*Ezan susturuldu. millete ahlaksızlık aşılandı. İslam düşmanlığına ilericilik, İslam’a gericilik dendi. ihtiyar bir adam olarak izleyip kahroluyor, “Ya Rabbi!* Siyasetde İslam’ı dava edecek bir kahramanı görmeden canımı alma!” diye yalvarıyordum ki, Anadolu’da* sesin yankılandı. milletle meydana* çıkıp, ‘Yeniden İslam dedin. Ben Hayatının son anlarını yaşayan bir ihtiyarım Allah Teâlâ’ya hamd etme makamındayım. Biz sizi değil,* şahsınızda temsil ettiğiniz büyük nizamı istikbal etmek için geldik.”Erbakan Hoca Alparslan’ın cesaret, Hüdavendigar’ın şehadet, Fatih’in feraset, Abdulhamid’in devlet kürsüsüne çıktı; konuştu. zaferlerin işaretini verdi. “Bedel ödemekten değil, gücümüzü son haddine kadar kullanamamaktan korkarım.” dedi. *Heyecanını milletten, ruhunu ulemadan aldı. Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Sami Efendi, Mahmud Efendi gibi veli zatların önünde kemal-i edeple oturdu; Millet evlatlarına, İslam’ın emperyalizme diz çöktüreceğini gösterdi.
Erbakan Hoca, işgal edilen mazlum milletin, “Ya Rabbi! Bizi ekmeksiz, susuz bırak, lakin İslamsız bırakma” duasının bereketiydi., yol açtı ve tarihin* değiştirdi. Yolu payidar, makamı Cennet olsun.
ZAFER’İN MÜBAREK OLSUN
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-18-2018, 06:35   #8
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak islamguzelahlaktir.blogspot.com
Pazartesi'nin Hikmeti

*İnsanlar pazartesini* sevmezler tatil sonrasında işe başlamak zor gelir Adına Pazartesi sendromu derler. Dinimizde Pazartesi gününün önemlidir Peygamber Efendimiz'in Hatemü'l Enbiya Alemlere rahmet Hz. Muhammed (sav) Fil yılının Rebi'ül-evvel ayının 12. gününde Pazartesi sabahı, tanyeri ağardığında alemlere rahmet oldu.610 yılının Ramazan ayında Hira Mağarasında bir Pazartesi günü Cebrail tarafından ilk vahiy geldi. Peygamberimiz Kuba'ya erişince 13 yıllık ıztırap arkada kaldı. Buraya Rebi'ül-evvel ayının başlarında 622* yılının 20 Eylülünde, bir Pazartesi günü ulaştı.*
*Rebi'ül-evvel ayının Pazartesi günü, sıcak bir gündü Medine seması saf ve berrak,gök yüzü saftı efendimiz; Elini kaldırdı. Parmağıyla semaya işaret etti. "Refik-i a'laya, Yüce dosta" dedi. Ve eli yanına düştü. Artık ne bir ses, ne bir nefes..vardı
İbn-i Abbas " efendimizin Doğumu ilk peygamberlik Pazartesi geldi, hicreti Pazartesidir, ruhu Pazartesi kabzolunmuştur."

*sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:*
Allah, toprağı cumartesi günü yarattı. dağları pazar günü, ağaçları*pazartesi*günü, sevilmeyeni salı günü, nûru çarşamba günü yarattı. Hayvanları* perşembe günü yayıp dağıttı. Âdem’i yaratılanların sonuncusu olarak cuma gününün son saatlerinde, ikindiyle akşam arasında yarattı.”

Her*Pazartesi*ve Perşembe günü ameller Allah'a arz olunur."

Allah Rasulü,*pazartesi*ve perşembe günleri oruç tutmaya çokça özen gösterirdi."

Rasulullah'a, (asm)*pazartesi*günü için Ben o gün dünyaya geldim peygamberlik verildi ve bana vahiy indirilmeye başlandı." buyurmuşlardır.

Ameller, Cenab-ı Hakk'a*pazartesi-perşembe günleri arz olunur. istedim ki Cenab-ı Allah'a amelim arz olunurken oruçlu olayım."
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-18-2018, 06:54   #9
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak Seçme Hikayeler
Fedai Osmancık Taburu

Askerlerimize gayret ve cesareti veren sadece*vatan sevgisidir.*Türk kanı taşıyor olmalarıdır. Damarlarında Türk kanı taşıyan herkes, ister köylü, ister İstanbul çocuğu olsun cengaver dedelerinden* miras kalan savaşçılık meziyetini gösterir. istemese bile gösterir. Bilmeden, farkına varmadan yaman bir savaşçı olur çıkar. Çünkü bu allahu tealanın Türk’e bir lütfü olan cengaverlik kanıdır korkak bir insan bile bayrağıyla alay edeni bir yumrukta yere serer işte o günde ırak cephesinde halim selim çocuklar cengaverleşmiş ırak cephesinde bedevi düşmana göz artırmıyordu
göz kırpmadan savaşıyorlardı. İlk 3 ay* korku ile geçmişti ama şimdi her mehmetçik kahramanlaşmıştı

Irak cephesinde herkes sağ kurtulup* çocuğunu bir cengaver ve kahraman gibi büyütmenin özlemini kuruyordu çocuklarina masal değil, irade, cesaret ve azim aşılayan, mehmetçiği anlatmanın düşüyle yaşıyorlardı ve hatıralarını yazıyorlardı* Eğer alın yazısında şehit olmak varsa tutulan defterler Türk çocuklarına yadigâr olabilirdi esirlik fena idi esir ve köle olmamak için türk mehmetçiği ölmeyi yeğ tutuyordu
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-20-2018, 10:02   #10
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kuraan mucizeleri android programı
ALLAH HERŞEYİN HAKİMİDİR

*Binlerce kilometre uzaktaki, belirli bir noktaya doğru kusursuzca başlatılan hayvanların göç yolculuğu "rastlantı değildir şuur ve amaçtan yoksun süreçler, göç yolculuğunu gerçekleştiremezler göç evrimle açıklanamaz
Göç üzerinde düşünüldüğünde, canlıların üstün bir Akıllan yönlendirildikleri görülür. Küçücük bir canlının tehlikeli yolculuklara kalkışması, kendisine güç sağlayacak bölgede yiyecek depolaması, Güneş ve yıldızlarla yön bulma teknikleri ve milyarlarca canlının her göçte programlanıp yola koyulması, bir Yaratıcı`nın eseridir Allah canlıları yaratmıştır ve her türe nasıl yaşaması gerektiğini "ilham" etmektedir. "
*Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları boşlukta) Allah`tan başkası tutmuyor..." ayetiyle işaret edildiği gibi, canlılardaki üstün yetenekler, akılcı davranışlar bize Allah`ın canlılar üzerindeki hakimiyetini gösterir Canlılardaki göç hareketi Allah`ın bir ilhamıdır:
Göklerde ve yerde bulunanlar O`nundur; hepsi O`na gönülden secde ediyorlar. vicdanıyla düşünen insanlar için Tüm canlılar herşeye güç yetiren, tüm alemlerin Rabbi olan Allah`ın dilemesi ve yaratmasıyla var olmuştur. yılan balıkları her defasında ölmek ve yumurtlamak için Avrupa`dan binlerce kilometre uzaktaki Sargasso Denizi`ne gidiyor hiç şaşırmadan yönlerini buluyorlar bu bile tek başına, Allah`ın varlığına iman etmemiz için yeterli bir delildir.

*Tüm canlılarda muhakeme kabiliyeti ve üstün bir akıl vardır. Bu aklı Allah ilham etmektedir, ayet şöyle buyurur:De ki: "Allah`ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? yerden neyi yaratmışlardır? onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz bir kitap vermişiz de onlar apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.
Allah, Kuran`da insanlara yarattığı varlıklar ile göklerin ve yerin yaratılışını düşünmelerini emretmiştir. Çünkü, vicdanlı düşünen her insan Allah`ın varlığının delillerini görebilir. gerçeği görmemekte direnen inkarcılar büyüklenme nedeniyle inkar etmektedirler. *Allah inkarcılar için ayette şöyle buyurur Şüphesiz, Allah`ın ayetleri ile mücadele edenlere gelince; göğüslerinde ulaşamayacakları bir büyüklük den başkası yoktur. sen Allah`a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. Rabbimiz`in yeryüzünden gökyüzüne yarattığı her varlık O`nun sonsuz aklının ve benzersiz sanatının en güzel tecellisidir. Göklerde ve yerde ne varsa Allah`ındır. Andolsun, Biz sizden önce kitap verilenlere ve sizlere: "Allah`tan korkup-sakının" inkara saparsanız, şüphesiz, göklerde ve yerde ne varsa Allah`ındır. Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hamde layık olandır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı