![]() |
#1 |
![]() -Bu Meclis hiçbir vesayeti kabul etmedi, etmeyecek-Kimse kendisini yasa koyucu yerine koyamaz-'Ben yaptım oldu' anlayışını demokrasi kaldırmaz-Meclis iradesine ipotek koymak milli iradeye tavır almaktır-Anayasaya dayanmayan kararlar anlam taşımaz-Yargı yanlış yaparsa nereden döner? Multimedya Bu Meclis hiç bir zaman vesayeti kabul etmedi AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İstiklalimizin sembolü olan bu Meclis bugüne kadar hiçbir vesayeti, hiçbir gölgeyi kabul etmedi, bundan böyle de kabul etmeyecektir'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısına, ''Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türk milletinin, 70 milyon vatandaşımın iradesinin tecelli ettiği kutlu çatı. 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' ilkesi 23 Nisan 1920'de burada hayat buldu'' sözleriyle başladı. Kurtuluş Savaşını yöneten, Cumhuriyeti kuran iradenin burada şekillendiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: ''İstiklalimizin sembolü olan bu Meclis bugüne kadar hiçbir vesayeti, hiçbir gölgeyi kabul etmedi, bundan böyle de kabul etmeyecektir. Zira bu Meclis, hür iradesiyle bu aziz milletin kurtuluş destanını yazdı. Evet, burası milletimizin evidir, harim-i ismetidir (kutsal ocağıdır). Bu evin 70 milyon sahibi vardır. Bu çatının altında bu ülkenin hiçbir vatandaşı unutulmaksızın, ihmal edilmeksizin, hiç bir ayrıma tabi tutulmaksızın herkesin hukuku savunulur, korunur; herkesin iradesi burada temsil edilir. Bu ülkenin izzeti için, bu milletin şerefi için aklı selimin, sağduyunun yolundan ayrılmadan, metanetle ve vakarla bir ve bütün olarak milletimizin hukukunu ilelebet koruyacağız, milletimizin iradesini hakkıyla temsil edeceğiz, birliğini, beraberliğini savunacağız bu çatının altında. Bunu hep birlikte yapacağız. Kendimizi geri çekmeden, başkalarını da dışlamadan milli irademize, müşterek hukukumuza her birlikte sahip çıkacağız. Milletimizle aynı üslubu kullanacağız, milletimizle aynı vefa ve kader çizgisinde yürüyeceğiz. Ne milletimizin bir adım ilerisinde olacağız ne milletimizden bir adım geride kalacağız. Hiç şüphesiz, milletimizin istisnasız tamamı adaletten yanadır, hakkaniyetten yanadır. Siz, saygıdeğer milletvekillerini de bu milletin emanetine sadakatle sahip çıktığınız için yürekten kutluyorum.'' -''ÜLKE BİRLİĞİ, DEMOKRASİ İÇİN...''- Başbakan konuşmasının bu bölümünde diğer partilere de seslenerek, şöyle konuştu: ''Yeri gelmişken, burada yalnızca kendi grubumuzu değil, yalnızca AK Parti'ye oy verenleri değil; bu ülke için, bu toplumun düzeni için, bu ülkenin birliği için, demokrasi için, adalet için, refah ve huzur için hakkaniyetten ayrılmayan,daima vicdanının sesine kulak veren diğer parti gruplarını ve kişileri de bu millet kürsüsünden aynı duyguyla anıyorum, aynı samimiyetle selamlıyorum. Unutmayalım, sorunlarımızın hiçbiri ama hiçbiri çözümsüz değildir. Arızi olaylar, dönemsel sorunlar istikametimizi çeviremez. Zira, biz konjonktüre göre, özellikle esen rüzgarlara göre yönümüzü belirlemiyoruz. Bu istikamet milletindir, sizindir, bu siyaset milletindir, bunu böyle bilin. Rotamızı da milletimiz belirlemiştir. Bizler burada, milletimizin tarihi yürüyüşüne ortaklık ediyor, milletimizle beraber yürüyoruz. Milletimizin umutlarını, rüyalarını, özlemlerini temsil ediyoruz. Milletimiz kendi ülkesinde, kendi bayrağı altında, kendi devletini yönetenlerden adalet istiyor, demokrasi istiyor. Ne bir eksik, ne bir fazla; adalet ve demokrasi...'' -''MİLLETİN BAŞARISI''- Hiçbir zaman bulundukları makam ve mevkileri kendi mülkü zannetmediklerini, zannetmeyeceklerini vurgulayan başbakan Erdoğan, ''3 Kasım seçimini kazandığımız gün de 28 Mart seçimlerini kazandığımız gün de 22 Temmuz seçimlerinin akşamı da biz, kendimiz ilan ettik ve dedik ki: Bu başarı milletimizin başarısıdır. Milletimizin bu başarısı asla başımızı döndürmeyecek'' diye konuştu. Erdoğan, bugün de aynı şeyleri söylediklerinin ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Diyoruz ki: Bize oy versin-vermesin istisnasız, bütün vatandaşlarımızın hukukunu koruyacağız. Bütün vatandaşlarımızın emanetini, emanetimiz bileceğiz. Bu sözlerimizi siyaseten söylenmiş sözler olarak görenler, hissiyatımızı paylaşmayanlar pekala olabilir, olacaktır. Çoğulcu demokrasinin gereği de zaten farklılıklarımızın ahenk içinde bir arada olmasıdır. İşte bakın, 6 yıla yakın zamandır iktidarımızın icraatı ortadadır. Hükümetimiz döneminde milletimizin, ülkemizin, devletimizin zarar göreceği yanlış adım atmamaya gayret ettik, aksine Türkiye bir kaostan çıkarılmış, emniyete kavuşmuş, güven ve istikrarı yakalamıştır. Evet, yürüyüşümüz milletimizle birlikte devam ediyor, devam edecek. Dün de sorunlarımız vardı, bugün de sorunlarımız var. Evet ama, şu kısacık hayatımızda bile gölgelerin üstümüze geldiği en sıkışık, en zor zamanlarda güneşin doğuşuna binlerce kez şahit olduk. Ümitlerimizi taze tutmak, heyecanımızı diri tutmak zorundayız. Zor zamanlarda defalarca sınanan bu milletin aklına, vicdanına, sağduyusuna güveniyoruz, güveneceğiz. Bu güven zemininde siyaset yapıyoruz, bu güven esasında milletimizin ufkunu açmaya çalışıyoruz.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'de esas mesele, siyasetin alanını daraltmaktan medet uman, erkler arasında 'yetki çatışması' çıkarmak için her vesileyi fırsat bilen bir anlayışın yine siyasetin içinde hala var olmasıdır'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, özellikle ''ana muhalefet partisinin, siyaseti içeriden kuşatmaya, bu yüce Meclisi içeriden zayıflatmaya yönelik girişimleri ve gayretleri'' olduğunu ifade etti. Erdoğan, şunları söyledi: ''Bunu milletimiz çok iyi biliyor. Herkes 'Meclisin yasama yetkileri daraltılıyor' derken, bir tek CHP sözcülerinden, 'Meclisin yetkilerini aştığı' iddiasını duyarsınız. Başkasından duyamazsınız. Ve bunu da yargının bağımsızlığını savunur görünerek yapıyorlar. Oysa geçen yıl bu zamanları hatırlayın. O zaman da onların istediği yönde karar vermezse 'Türkiye'nin çatışma ortamına sürükleneceğini' söyleyerek Yüksek Mahkemeyi tehdit ediyorlardı. Dün Yüksek Mahkemeye yönelttikleri söylemlerin hedefinde bugün, yasama yetkilerini kullanmaktan başka bir şey yapmayan bu Yüce Meclis var. Dün mahkemeye söylediklerinin benzerlerini bugün Meclis'e söylüyorlar. Peki bu CHP sözcüleri ne istiyor? Ben size söyleyeyim; Anayasamızda yetki sınırları açıkça çizilen yasama ve yargı erklerini karşı karşıya getirmek istiyorlar. Erkler arasında hiç yeri yokken, Türkiye'nin çözüm bekleyen ağır meseleleri varken, uyum ve ahenk içinde birlikte çalışmaları gerekirken, bir yetki çatışması meydana getirmek istiyorlar. Bunu yaparken siyasetin ülke meselelerine çözüm üretme kabiliyetinin kırılması, yargı kurumlarının güven kaybetmesi, Meclisin etkisiz hale getirilmesi, demokrasinin zaafa uğraması onları ilgilendirmiyor. CHP'nin milletvekili dokunulmazlığı talebinin altında yatan da budur değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin demokrasi tarihi ne yazık ki rakiplerine kuyu kazmaya çalışırken, kendi bindiği dalı da kesen siyasi aktörlerle doludur. Gelenekselleşen bu kuyu kazma siyaseti yüzünden siyasi kutuplaşma ve gerilimin ağır bedeli her zaman bu aziz millete ödettirilmiştir.'' -''SINAVDAN GEÇİYORUZ''- Erdoğan, siyasi rekabette meşruiyet çizgisini aşmanın, yapıcı değil yıkıcı siyaset tarzı yürütmenin, ne Türkiye'ye ne siyaset kurumuna ne de bunu yapan siyasetçilere bugüne kadar hiç bir şey kazandırmadığını bildirerek, ''Bugün de böyle bir sınavdan geçiyoruz. Kuşkusuz her şey milletimizin gözü önünde cereyan ediyor. Bu millet, bugünlerin de çetelesini gün gün tutuyor'' dedi. CHP'nin ''millete karşı, demokrasiye karşı, evrensel hukuka karşı siyaset yürüttüğünü, bunun da ülkeyi tahrip ettiğini'' ileri süren Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bütün demokratik açılımları, korku siyasetiyle durdurma çabası Türkiye'ye ciddi zararlar veriyor. Bu gölge oyunları, bu korku siyaseti, halkımızın ekmeğini, aşını büyütmez, büyütmüyor, ülkemizin itibarını yükseltmez, yükseltmiyor. Böyle korku ve vehimlerden beslenen hiçbir siyaset özgürlüğü, adaleti getirmez, getirmiyor. İdeolojik hukuk yorumlarıyla, TBMM'nin iradesini bloke etmeyi 'muhalefet' zannetmek, doğrudan doğruya halkın taleplerine, milli iradeye açıkça tavır almaktır, objektif hukuk kurallarını sabote etmektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel hukuk kaynağı Anayasadır. Her kurum, kişi veya kurul, Anayasa zemininde ve Anayasa'dan aldığı meşruiyet çerçevesinde faaliyette bulunabilir. Anayasaya aykırılık, temel hukuk metnine ve Cumhuriyetin temel esaslarına aykırılık demektir. Anayasanın 6. maddesi bakınız ne diyor: Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Anayasanın 11. maddesi bakın ne diyor: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. İşte bu yüzden her işlem, her karar, her uygulama Anayasaya ve yasalara uygun olmalıdır. Anayasaya dayanmayan, kaynağını, gücünü Anayasadan almayan hiçbir karar, anlam taşımayacağı gibi, Anayasanın vermediği hiçbir yetki de kullanılamaz. Anayasanın 148. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Geçen hafta Anayasa Mahkemesinden çıkan karar, Anayasanın bu hükümleri açısından tabiatıyla kamuoyunda tartışılmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki daha da tartışılacak, değerlendirilecektir.'' -1982 ANAYASASI- Erdoğan, 1982 Anayasasını yıllardır herkesin tartıştığını, eleştirdiğini hatırlatarak, ''Ama neticede 1982 Anayasası, şu an yürürlüktedir ve herkes için bağlayıcıdır. İster beğenelim, ister beğenmeyelim'' diye konuştu. ''Anayasada bu hükümler yokmuş gibi davranmak, daha büyük bir soruna, bir sistem yetmezliği sorununa yol açar'' uyarısında bulunan Erdoğan, şunları söyledi: ''Türkiye'nin ne sistem yetmezliği ne de erkler arasında yetki çatışması yaşamaya tahammülü yoktur. Bunu herkes bilmelidir. Anayasayı gözardı ederek, Anayasal kuralları görmezden gelerek hareket etmemiz söz konusu olamaz. Bu yüzden ben tüm arkadaşlarıma sık sık Anayasa kitapçığını okumalarını tavsiye ediyorum. Anayasasının 6. maddesi egemenliği, 7. maddesi yasama yetkisini, 148. maddesi Anayasa Mahkemesinin görevlerini tanımlıyor. Bunları hepimiz ideolojik gözlüklerle değil, evrensel hukukun ışığında okumalıyız ki uygulamalarımız Anayasaya uygun olsun. 6. maddeye göre 'Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Milletindir'. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. 7. maddeye göre, yasama yetkisi Türk Milleti adına TBMM'ye verilmiştir. Bu yetki hiç bir surette devredilemez. 87. maddeye göre, TBMM'nin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmaktır. Kanun koyma yetkisi münhasıran, yani sadece ve sadece seçilmiş meclislere aittir. Anayasa tarafından verilen bu yetkiyi kimse Yüce Meclisimizden alamaz. Kimse kendini yasa koyucu yerine koyamaz. Aynı şekilde anayasamıza göre, TBMM de yasama yetkisini devredemez. Bu hak ve yetki, TBMM'ye verilmemiştir.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''(Ben yaptım, oldu) anlayışı, demokratik hukuk devletlerinin kimyasını bozar. Demokrasilerde rejimi korumak ancak hukuk içinde, hukukun üstünlüğü ilkesine, anayasanın bağlayıcılığına sadık kalmakla mümkündür. CHP'nin, yasama ile yargı erkleri arasında inatla, ısrarla yetki çatışması çıkarma gayretleri, bizi bu noktaya getirmiştir'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 'ben yaptım, oldu' anlayışını demokratik rejimler kaldıramayacağını vurgulayarak, şunları söyledi: ''Hükümetler yaptığında da kaldırmaz, yasa koyucu yaptığında da kaldırmaz. Yargı yaptığında hiç kaldırmaz. 'Ben yaptım, oldu' anlayışı, demokratik hukuk devletlerinin kimyasını bozar. Demokrasilerde rejimi korumak ancak hukuk içinde, hukukun üstünlüğü ilkesine, Anayasanın bağlayıcılığına sadık kalmakla mümkündür. Yasama organı yanlış yaptığında yargıdan döner. Olmadı, önüne sandık geldiği gün, milletten döner. Yürütme yanlış yaptığında yine yargıdan döner. Olmadı, günü geldiğinde bizzat milletin kendisinden döner. Peki yargı erki yanlış yaptığında nereden döner? Bu soruların kamuoyunda tartışıldığını görüyoruz. Bu durumun baş müsebbibi de bana göre CHP'dir, CHP'nin muhalefet zihniyetidir. Kimsenin, ama hiç kimsenin, yargı kurumunu böyle bir tartışmanın tarafı ve muhatabı haline getirmeye hakkı yoktur. CHP'nin, yasama ile yargı erkleri arasında inatla, ısrarla yetki çatışması çıkarma gayretleri, bizi bu noktaya getirmiştir. Sadece yasama ve yürütmenin yanlış yapabileceği düşünülen, sadece yasama ve yürütmenin eleştirilebildiği bir sisteme demokrasi demek mümkün müdür? Bunu soruyoruz. Demokratik sistemlerde denetim dışı bir güç olmaz. Elbette yasama faaliyeti de, yürütmenin karar ve işlemleri de denetime tabi olacaktır. Biz bunun aksini savunmuyoruz. Zira demokratik rejimler, hesap verebilirlik, şeffaflık, açıklık rejimleridir. Esasen demokrasinin, insanlığın ulaştığı en ideal yönetim biçimi olarak kabul edilmesinin sebebi de budur.'' -KUVVETLER AYRILIĞI- Erdoğan, Türkiye'deki gibi parlamenter demokrasilerde kuvvetler ayrılığının esas olduğunu ifade ederek, bütün erklerin yetki ve sorumluluklarının açıkça Anayasada belirtildiğini söyledi. Hiçbir kurumun kendisini Anayasanın üzerinde göremeyeceğini, hiçbir kurumun kendisine diğer kuvvetlerin üzerinde bir güç vehmedemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Demokratik hukuk sistemimizde, kaynağını Anayasadan ya da yasalardan almayan hiçbir yetki millet adına kullanılamaz. Kuvvetler ayrılığı prensibine dayanan parlamenter demokrasimizin sağlıklı çalışması, erklerin uyum ve ahenk içinde, Anayasada belirlenen görev ve yetki sınırlarına riayet etmesiyle mümkündür. Erkler arasında 'yetki aşımı' sözkonusu olmamalıdır. Hukuk sistemimiz, göz göre göre, anayasamızda sınırları açıkça çizildiği halde erkler arasında bir 'yetki karmaşası'na sürüklenirse, bundan Türkiye zararlı çıkar, herkes zararlı çıkar. Hukukun üstünlüğünü, anayasanın mutlak bağlayıcılığını, anayasal kurumlarımızı tartışmaya açacak işlerden herkes kaçınmalıdır. Kimse bundan fayda ummasın. Türkiye'yi derhal, hep birlikte sürüklenmek istendiğimiz böyle bir 'yetki çatışması' ortamından çıkarmak zorundayız. Anayasa Mahkemesi de bir an önce 10 ve 42. maddelerle ilgili kararı noktasında, şimdi ben bunu da Anayasa diliyle ifade ediyorum ki bana göre değil. Bütün bilgilerine, ilmine inandığım kişilerle de yaptığım müzakerelerde şunu gördüm; bu da büyük bir talihsizlik. Anayasa Mahkemesi adına talihsizlik. Anayasanın ve bunun bilimsel olarak izahını bize yapmak zorundadırlar. Türkiye, teamüllerle idare edilemez hakkında hüküm oldukça... Nedir bu? Anayasanın 153. maddesinde belirtildiği gibi, aslında iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bunu, Tayyip Erdoğan söylemiyor, Anayasa söylüyor. Şimdi bu da tartışılıyor, tartışılmak durumunda.'' -''VATANDAŞ BANA SORUYOR''- ''Peki niçin gerekçeler ortaya konmadan bir iptal kararı açıklanır?'' diye soran Erdoğan, ''Şimdi bunu bana vatandaş soruyor. Neden acaba, bunun altında ne var, ne bekleniyor? Çünkü, bu ülke zaman kaybediyor. Gerekçesini görmek istiyor'' dedi. Yüksek Mahkemenin kararının hangi anayasal gerekçelere dayandırıldığı konusunda kamuoyunun mutlaka aydınlatılmaya, ikna ve tatmin edilmeye ihtiyacı olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''O zaman neydi acelemiz? Gerekçeleri de hazırlansaydı onunla birlikte açıklansaydı. Anayasa bunu düşünerek bu kararı buraya koymuş. Onun için Anayasa bunu hükme bağlamış. Anayasanın 148. maddesinde açıkça yapılamayacağı yazılı olduğu halde, hangi gerekçeyle bir anayasa değişikliğinin esastan görüşülerek karara bağlandığı hususu mutlaka açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu yüce Meclisin çatısı altında bulunan bütün siyasi partiler de sağduyu ve sorumluluk bilinciyle gereken değerlendirmeleri yapmak durumundadır. Yazılı veya görsel medyanın fiskos gazetelerinden veyahutta kulisten duyduğu şeylerle bu ülkeyi yönetebilir miyiz? Soruyorum, Allah aşkına... Onun bilmem nerede medya mensubu varmış, onun bilmem nerede ne bağlantısı varmış, onun bilmem nerede ne görüntüleri varmış, o, onunla görüşüyormuş, bu, bununla görüşüyormuş, içeriden aldıkları bilmem ne haberle... Beyler, ülke yönetiyoruz ülke, millet yönetiyoruz millet. Oyuncak değil. Bu, ne iktidar ne de muhalefet meselesidir. Bu, tek başına ne şu, ne de bu siyasi partinin meselesidir. Bu mesele, Anayasamızda sadece TBMM'ye verilen yasama yetkisi tekelinin korunması, Anayasanın bağlayıcılığına ve hukukun üstünlüğüne sadık kalınması meselesidir. Bizim derdimiz bu. Bu, sadece yasama organının da meselesi değildir. Bizzat yasama faaliyetlerinin Anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesinin de meselesidir.'' http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=700415
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Basbakanim yanindayiz, seninleyiz... Biz nice badireler atlattik bunlarida atlatacagiz Allahin izniyle...
Durmak yok, Yola devam.... |
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Ordan yeni geldim.İlk defa gideyim dedim nasılmış oralar. :P
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() <<<Beyler, ülke yönetiyoruz ülke, millet yönetiyoruz millet. Oyuncak değil.>>>
Kimin tüyleri diken diken olmadı ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Harika bir lider Erdoğan...Hayranım...
|
|
![]() |
![]() |
#7 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|