![]() |
#1 |
![]() Dıhye-i Kelbî radıyallahü anh,
ticaret için uzak seferlere gider, dönüşte, Resulullah Efendimize sallallahü aleyhi ve sellem ve torunları Hasan ile Hüseyin’e radıyallahü anhüma hediyeler getiriyordu. Çok “Güzel” ve “Yakışıklı”ydı Hattâ, Cebrâil aleyhisselâm Onun sûretinde gelirdi Resûlullaha çoğu zaman Bir gün, yine Dıhye’nin sûretinde Mescid-i şerîfe gelmişti. Hasan ve Hüseyin, Onu, Resûlullah’ın yanında görünce, Dıhye gelmiş zannettiler. “Acabâ ne hediye getirdi?” diye minik ellerini Cibrâil aleyhisselamın ceplerine uzattılar. Çünkü Dıhye, cebinden çıkarıp da verirdi hediyelerini. Lâkin elleri boş çıkınca, Resûlullaha karşı “mahcup oldu” büyük melek. Oracıktan uzandı Cennete Bir salkım “Üzüm” koparıp, verdi birine. Sonra bir “Nar” koparıp, uzattı diğerine. Çocuklar, tam yemeğe başlayacaklardı ki, mescidin kapısında, fakir bir ihtiyar; Ne olur, o meyvelerden bana da verin! diye, seslendi çocuklara. Çocuklar, ok gibi fırlayıp, bir anda o ihtiyarın yanına koştular. Biri, elindeki “Üzüm”ü uzattı, diğeri ise “Nar”ı. Fakir, tam meyveleri alıyordu ki, Cebrail aleyhisselâm; Durun, vermeyin sakın! O fakir zannettiğiniz kişi, Şeytan’dır. Cennet meyvası ona haramdır! diye seslendi çocuklara. Bu îkazla geri döndü çocuklar. Şeytan ise, rezil olarak terketti o yeri. __________________ mevlam okuyanlardan razı olsun.....:gul3::1a:
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |