Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Kur'an-i Kerim Kur'an-ı Kerim, sureler, Ayetler ve faziletleri.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 03-05-2012, 04:46   #1
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

"Herkes ancak gücü ölçüsünde bir şeyle mükellef tutulur" (el-Bakara, 2/233).

 

HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-05-2012, 07:23   #2
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Sünnet-i Seniyye ve Hadis-i Şerif'in Önemi

Bu yazı Prof. Dr. M. Esad Coşan 'ın Temmuz 1995 de İngiltere'de yaptığı konuşmadan alınmıştır.

http://www.iskenderpasa.com/F39B6254...C6D4D148A.aspx
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 10:31   #3
Kullanıcı Adı
Uzun
Standart
Gerçketende gönderdiğim 2 yazının da ana fikri. Arap adetlerinin, başka adetlerin, hikayerin din ile alakalı olmıyanlarının da olduğu ve sanki bunları dinin içinde varmış gibi kabul etmek ve bunları kuran-ı kerim ile karşılaştırmamak. Söylemek istediğim Kuran-ı (ki kuran'nın bana göre TÜRKÇESİNİ) okumak dinin bir çok özelliklerini öğrenmede çok büyük bir unsur olduğudur ve yazıda bazı hadis/sünnet kitaplarının yanlışı doğruymuş gibi versinden yakınmakta. Yazılar ne peygamberi red edin diyor nede peygamberin yaptıklarını yapmayın diyor. Üstüne basa basa tekrar ediyorum ki, kuran-ı baz alarak dini öğrenmek Peygamlerin saf dışı edilmesini gerektirmiyor. Anladığım kadarıyla peygamlerin dediklerini yapmayın anlamı çıkartılmış olabilir ama yazının bununla bir alakası yoktur.

Konu Uzun tarafından (03-05-2012 Saat 10:34 ) değiştirilmiştir..
Uzun isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 10:43   #4
Kullanıcı Adı
Ahmet Yasin
Standart
Uzun. senin bu anlattıkların Bid'at tır. Bende bir kopyala yapıştır yapayım belki bişeyler değişir.

Bid’at nedir, ne değildir

Sual: Bid’at nedir?
CEVAP
Bid'at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibadette olur.

Âdette bid'at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette bid'at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid'at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği hadis-i şerifle bildirildi. (Tirmizi)

Fen ve fen bilgileri dinde bid'at değildir. Fenni buluşlara sahip çıkmak, dinimizin emridir. (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emrediyor. (Mevduat-ül-ulum)

İbadette bid'at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid'at karıştırmak büyük günahtır. Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, ibadet diye uydurmak veya dinin önem verdiği şeyleri dinden ayrıdır, din buna karışmaz demek bid'attir. Bid'atlerin bazıları küfür, bazıları büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid'at sapıklıktır) buyuruldu. (Müslim)

Bid’at çıkaran, dinde noksanlık görüp bazı hükümleri değiştirmeye, yeni hükümler koymaya çalışır. Sahih hadisleri uydurma zanneder, İslam âlimlerini beğenmez. Bid’at ehli kibirlidir.

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
Kibrin diğer günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur: Büyüklük ancak Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmayarak suç işlemekle, hükümdarlığına sahip çıkmak, onun tahtına oturup emirler vermek arasında elbette büyük fark vardır. İşte kibirlenmek, Allah’ın emrini yapmamak gibi bir suç değil, bizzat ilah olmak gibi büyük suç oluyor.

Bid’atin de hırsızlık, katillik, fahişelik, içki içmek gibi haramlardan daha büyük olmasının sebebi budur. Günah işleyen kimse, Allah’ın emrine isyan etmiş olur, büyük günah işler. Fakat bid’at çıkaran kimse, Allah’ın, Resulünün ve Resulullahın vârisleri olan âlimlerin bildirdiği hükümleri beğenmeyip yeni hükümler koymaya, bizzat dinin sahibi olmaya çalışıyor. Yani Allah adına, Resulü adına hareket ediyor, hatta onları beğenmeyip kendi görüşünü din gibi ortaya koymaya çalışıyor. Bu bakımdan bid’at ehli, hırsızdan, eşkıyadan, katilden daha büyük günah işliyor. İşte bunun gibi sebeplerden dolayı Peygamber efendimiz, (Ben onlardan değilim, onlar da benden değildir. Onlara karşı cihad, kâfirlerle cihad gibi önemlidir) buyuruyor. (Deylemi)

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(Bid’at ehli, yapacağı değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannederek bid'at çıkarıyor, bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değil, kâmildir. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [çağa uydurmaya, çeşitli bid’atler çıkarmaya] çalışmak, Maide suresinin, (Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) mealindeki 3. âyetine inanmamak olur. (m.260)

Her bid’at sapıklıktır
Sual: Niye faydalı olan bid’atlere itiraz edilir ki?
CEVAP
Faydalı bid’at olmaz. Hâşâ o zaman Allahü teâlâ dini eksik göndermiş olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Okul, kitap gibi dinin izin verdiği faydalı şeylere bid'at dememeli, Sünnet-i hasene, yani iyi iş demeli. Bid'atler, faydalı görünseler de, hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid'atte fayda yoktur. Bugün kalbler karardığından, bazı bid'atler güzel görünse de, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır.

Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]

Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır!

Bid’at insan elinin değmesidir
Sual: Bid’at, ilahi hükümler topluluğu olan dinimize insan elinin değmesi diye tarif ediliyor. Peygamberimiz de insan, müctehidler de insandır. Peygamberimiz, farklı hükümler bildirmiştir. Müctehidlerin de, birbirinden farklı hükümleri vardır. Biri bir husus için farz derken, öteki sünnet diyebiliyor. O zaman bu insan eli değmesini nasıl açıklayabiliriz?
CEVAP
Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın kulu, elçisi, halifesi ve vekilidir. Vekil, kendisine verilen yetki bakımından asıl gibidir. Yani aslın verdiği konularda yetki sahibidir. Mesela, canları Allahü teâlâ alır. Bunu vekili vasıtasıyla yapar. Bir ayet-i kerime meali:
(Sizin canınızı almaya vekil kılınan ölüm meleği, canınızı alacak; sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz.) [Secde 11]

Halife ve vekil, yaklaşık aynı anlamdadır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Ey Davud, biz seni yeryüzünde halife yaptık.) [Sad 26]

(Sizi yeryüzünde halifeler yapan Odur. İnkâr edenin zararı kendinedir.) [Fatır 39]

Bu konudaki hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Âdil sultan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.) [Beyheki]

(Neslimden gelecek olan Mehdi, Allah’ın halifesidir.) [Deylemi, Hâkim]

(Emr-i maruf ve nehy-i münker yapan Allah’ın ve Resulünün halifesidir.) [Deylemi]

(Sünnetimi ihya edip yayan halifemdir.) [İ.Asakir]

(Sultan, yeryüzünde zıllullahtır.) [Taberani]
Zıllullah, Allahın gölgesi demek değildir, Allahü teâlânın emirlerini tatbik etme yetkisine sahip halife, vekil demektir.

Allahü teâlâ, hüküm koyması için Resulüne yetki vermiştir. Artık Resulünün koyduğu hükümler, beşeri kanunlar değil, ilahi hükümler olur. Müctehid âlimler de, Resulullahın vekilleridir. Onlara ictihad etme yetkisi verilmiştir. Bu farklı ictihadların rahmeti ilahi olduğu da açıklanmıştır. Bu bakımdan, Resulullahın hükümleri gibi, müctehidlerin her biri rahmet olan farklı ictihadları, ilahi hükümlere zıt kabul edilmez; çünkü ahirette Allahü teâlâ, insanları onların bildirdiği hükümlerle hesaba çekecektir. Şafii mezhebindekine, (Deniz haşaratını niye yedin), Hanefi mezhebindekine de, (Karşı cinse dokunduğun halde niye abdest almadın) diye sormayacaktır. Böyle olunca, onların koyduğu hükümler beşeri olmaktan çıkmakta, Allahü teâlânın emrine uygun gelmektedir.

Güzel bid’at olmaz
Sual: Bu millet niye çeşitli sapık gruplara bölünmüştür?
CEVAP
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.) [İbni Mace]


Demek ki, asr-ı saadetten uzaklaştıkça ilim azalacak, cehalet çoğalacaktır. Cahillik çoğalınca da, sapıklar türeyecek, halkı sapıtmaya çalışacaklardır. Sünneti bid’at gibi gösterecekler, bid’atleri de sünnetmiş gibi cilalayıp halka sunacaklardır. Yani hakkı bâtıl olarak gösterecekler, bâtılları hak olarak sunacaklardır. Böyle yapılınca da, o milletin sapıtması kaçınılmaz olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Hidayete kavuşan hiçbir topluluk, hakkı bâtıl, bâtılı hak göstermeye çalışmadıkça, dalâlete düşmez, yani sapıtmaz.) [Tirmizi]

Onun için sünneti ve bid’ati iyi bilmeli. Yaptıkları sapıklıklara, kılıf bulmak için, (Güzel bid’at) diyenlere karşı uyanık olmalı. İbadetlerde değişiklik olmaz, ibadeti daha güzel hâle getiremeyiz. Bu şu demektir: (Allah bu ibadeti eksik emretmiş, doğrusu böyle olur) anlamına gelir. İbadette güzel bid’at olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri bunu Mektubat'ında güzel açıklıyor. Allah ve Resulü iyi bilememiş de, biz mi daha iyisini bileceğiz? Değişiklik yapmaya ne hakkımız vardır? Âdetlerde güzel bid’at olur, bunun mahzuru olmaz. İbadette güzel bid’at olmaz. Teknolojideki yenilikler âdetler içindir, teknolojinin ilerlemesiyle ibadetlerde değişiklik olmaz. Mesela namaz kılıp bunu videoya alıp, namaz vakti gelince bunu seyretmekle namaz kılınmış olmaz. Kasete alınan Yasin-i şerifi kabre götürüp çalmakla, ölüye Yasin okunmuş olmaz. İbadete sokulan bütün aletler bid’attır. Peygamber efendimiz, (Her bid’at sapıklıktır) buyuruyor. (Müslim)

Daha iyi olur sanmamalı, her çeşit değişiklikten çok sakınmalı.

Konu Ahmet Yasin tarafından (03-05-2012 Saat 10:47 ) değiştirilmiştir..
Ahmet Yasin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 10:48   #5
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Uzun kardeşim Kur'an'ın Türkçe Meali bilindiği üzere Şifaen ''Haram-Helal'' sınıflarının öğrenilmesi hatta Rabbinin ne istediğini Şifaen anlaşılabilmesi içindir...! İlimde ilerlemek, Münazara edebilmek için Alimler önce Arapça öğrenmek bunun yanında ;

Lügat İlmi
Nahv İlmi
Sarf İlmi
Mana İlmi
İştikak İlmi
Beyan İlmi
Bedi İlmi
Kıraat İlmi
Akaid İlmi
Usul-ü Fıkıh İlmi
Sebe-i Nuzül İlmi
Nasih ve Mensuh İlmi
Fıkıh İlmi
Hadis İlmi
Vehbi İlmi

gerekir...!!!
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 13:27   #6
Kullanıcı Adı
_Ednâ_
Standart
bende tevafuk dün bir hadisi şerife rastladım;
'' Bir zaman gelecek beni yalanlayanlar çıkacaktır, hadisi bırak Kurana bak diyeceklerdir.''
ne kadar sahih bir hadis bilmiyorum ama bunuda araştırmak ve yorumlamakta fayda görüyorum...
_Ednâ_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 13:35   #7
Kullanıcı Adı
HaArP
Standart
Alıntı:
_duygu_ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
bende tevafuk dün bir hadisi şerife rastladım;
'' Bir zaman gelecek beni yalanlayanlar çıkacaktır, hadisi bırak Kurana bak diyeceklerdir.''
ne kadar sahih bir hadis bilmiyorum ama bunuda araştırmak ve yorumlamakta fayda görüyorum...
Bir zaman gelecek. Sizden birisine benden bir hadis söylenince o, oturduğu yere yaslanmış bir şekilde şöyle diyecek: ‘Resûlullah böyle bir şey söylemez. Hadisi bırak, bana Kur’an’dan delil getir.’” (Ebû Ya’lâ, Müsnedü Ebî Ya’lâ, c: 3. s: 346)
Bu rivayet, senedinde yer alan Yezid b. Ebân er-Rakkâşî adlı ravi sebebiyle zayıf kabul edilmiştir. (Bkz.: Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1988, c: 1, s: 155)

Lakin Hadis İlminde zayıf ! demek yalan yahut uydurma demek değildir...!!!

Konu HaArP tarafından (03-05-2012 Saat 13:37 ) değiştirilmiştir..
HaArP isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 13:38   #8
Kullanıcı Adı
_Ednâ_
Standart
Alıntı:
HaArP Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir zaman gelecek. Sizden birisine benden bir hadis söylenince o, oturduğu yere yaslanmış bir şekilde şöyle diyecek: ‘Resûlullah böyle bir şey söylemez. Hadisi bırak, bana Kur’an’dan delil getir.’” (Ebû Ya’lâ, Müsnedü Ebî Ya’lâ, c: 3. s: 346)
Bu rivayet, senedinde yer alan Yezid b. Ebân er-Rakkâşî adlı ravi sebebiyle zayıf kabul edilmiştir. (Bkz.: Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1988, c: 1, s: 155)

Lakin Hadis İlminde zayıf ! demek yalan yahut uydurma demek değildir...!!!
peki bir hadisi şerifin zayıf bir rivayet olması büsbütün reddetmek manasınamı gelir?
_Ednâ_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 13:39   #9
Kullanıcı Adı
_Ednâ_
Standart
en son yazdığınızı sonradan farkettim Allah razı olsun çok haklısınız...
_Ednâ_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-05-2012, 19:05   #10
Kullanıcı Adı
Uzun
Standart
Kur’an da bize anlatılan kıssalardan tüm kavimlerin ve onlara gönderilen Elçilerin karşılaştıkları durumları idrakimize havale eden Rabbimiz İnsanların hep aynı hatada ısrar ettiklerini bize bildirir. Hakikate davet eden Nebi-Elçilerin sözlerine inanan sadece çok az insanın dışında genelde kibirli, büyük ve kodaman kalabalığın hakikati görmezden geldiklerini “Benim Rabbim sizinde Rabbiniz Olan Allah’a iman edin “ diye davet eden Elçilerimizin karşılaştıkları olumsuzlukları Rabbimiz ayetleriyle gözlerimizin önüne ibret alalım diye sererken biz de anlayabiliriz ki hakikate davet edilen kavimler de “ Hakikati yozlaştırma” süreci hep aynı şekilde tekerrür etmiştir.

Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur`an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir. (Yusuf–111)

Dinler tarihi “fitne ve fesatlarla” dolu mücadele tarihidir. Âdemle iblisle başlayan hesap gününe kadar bitmeyecek olan bu mücadele de fesadın en büyük örneğini sergileyen ve 1–0 önde başladığını düşünen iblis bir emre uymayarak mücadele fitilini tutuşturmuş oldu

Allah buyurdu: “sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?” İblis dedi: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın. “(A’raf-12)
Bundan sonra bizi ilgilendiren asıl büyük mesele bomba kimin elinde patlayacak meselesidir. Allahın merhametine sığınan “Doğru yolunun üzerin de oturacağım “ diyen İblis hangi yolun doğru yol olduğunu biliyor olmasına rağmen kendi kibri yüzünden hakikatinin üzerini örtmüştür. Âdeme vesvese veren bir emre karşı çıkmasını sağlayan ilk kâfir olan iblis örttüğü hakikatinin perdesini açmak isterken yani perdeyi aralarken ısrarında direnip, Allahın cc. affetmeyeceği şirkin en büyüğünü âdeme yaptırmak istiyor perdeyi sen arala “ Sen tanrısın ya da tanrının bir parçasısın” fitnesiyle âdemi gözden düşürerek ALLAHA “ORTAK” KOŞTURMAK İSTİYOR.
Kullarından O`na bir pay çıkardılar/bir parça isnat ettiler. Gerçekten insanın küfrü açıktır. Zuhruf/15

O gün bugündür devam eden tarihteki tekerrür farklı zaman ve mekânlarda olmasına rağmen Allahın emirlerine ve yasaklarına riayet etmeme hastalığı ve Atalar kültüne sıkı sıkıya bağlılığı ret eden kitabımız olmasına rağmen insanoğlu aynı hatada ısrar etmeye devam etmektedir.

“Onlara Allahın indirdiğine ve Elçisine gelin dense; ”Atalarımızda gördüğümüz bize yeter” derler. Ya ataları bir şeyi bilememiş ve doğruyu bulamamışlarsa?” (Mâide 5/104)

İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek, oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz, ATALARımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol bulacağız. ” ZUHRUF/23

Günümüz Türkiye sinde hatta İslam âleminde tarih tekerrür etmeye devam ediyor ve Atalar kültüne sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu bir kez daha gelecek nesillere bırakacağımız tarihle kanıtlıyoruz.

Kitabımız apaçık bir kitap/Mübin /maide-15 olmasına rağmen hala hakikatin üstünü örtmek isteyenler var. Dini kendi çıkarlarımıza göre yorumlamak hatta Allahın dinine ilaveler de bulunmak ya da kısaltmalarda bulunmak isteyenler var. Hesap gününün varlığının üstünü örten bu insanlar mahşer de çok masumane sebepler öne sürecekler. Ve mahşerde diyeceklerdir ki “ben davet ettim o kadar onlar akıllarını kullansalardı ya “…

Bu günler de hepimizin şahit olduğu ve televizyonlarda seyrettiğimiz TERAVİH NAMAZI var mı yok mu tartışmaları bu hakikati yine gün yüzüne çıkardı. Herkesi Kur’an Müslüman’ı olmaya ve Nebi-Elçimizin sünnetini takip etmeye davet eden profesörlerimiz (Bizim Elçimiz de “Kur’an Müslümanlıydı” ) prof. Abdülaziz Bayındır ve Prof. Yaşar Nuri beyin Dinimiz de Teravih namazı “var mı, yok mu” açıklamalarına siz de şahit olmuşsunuzdur hatta bu konu hakkında Diyanetin cevabını basından okumuşsunuzdur. Mübin olan kitabımızda her şeyi tafsilatlı(Hud-1-2, Fussilet-3) bir şekilde açıklayan Rabbimizin ayetlerini ve Nebi-Elçimizin uygulamasını delil olarak sunan profesörlerimize diğer profesörlerin de yaklaşımlarına şahit olmuşsunuzdur. 15. 08. 2011 akşamı TNT. tv kanalında davetli olan Sayın Profesörlerimize başka bir profesörün tel bağlantısında yaptığı konuşmayı dinleyince çok şaşırdığımı belirmek isterim. “Evet, TERAVİH namazı diye bir namaz yoktur ama ne yapalım gelenek böyle şimdi halkımıza dinde böyle bir uygulama yok diyemeyizi. ” Demeye çalışan Sayın prof ne dediğinin bence farkında değil.

Hatta diyanetin manevi günler yaşadığımız bu günlerde Profesörlerimize açıklamalarınızla manevi iklimi bozmayın uyuyan halkı uyandırmayın dinde biz ne dersek o olur muhtırasını okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Bazı profesörlerin ve diyanetin açıklamalarıyla Çağrıldıkları hakikatin üstünü örmeye çalıştığını anlayacaksınızdır… Yazdığı muhtırasıyla diyanet, avamı temsil eden bizlere nasıl bir din anlayışına sürüklendiğinizi anlayamazsınız mı demek istiyor? Öyle bir güzel anlarız ki hatta size ders verebiliriz! Allah’a şirk koşmayın diye! Allah cc ne demişse o mademki bize dini öğreteceksiniz neden yalın kat/kolaylaştırılmış dinimizi bize anlatmıyorsunuz da bir bardak soğuk suyu içer gibi içelim ve şükür elhamdülillah diyelim. Her kesi bu dinin anlaşılması ne kadar kolay bir din olduğunu etrafımıza anlatmaya davet etmek istiyorum. Halkı uyutmak isteyen din istismarcılarına hep beraber DUR DİYELİM.

Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir. (Bakara–256)
Uzun isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı