![]() |
#1 |
![]() Yanlış denklemden doğru sonuç çıkmaz.Çözümsüzlük bazen denklemin kendisinde saklıdır.
Denklemi değiştirmediğiniz sürece çözüm de bulamazsınız. Kürt meselesinde DTP’nin kurduğu denklem yanlış olduğu için bir türlü sonuç alınamıyor. DTP, ‘amentüsü’ haline dönüştürdüğü bu denklem dolayısıyla basit bir dairenin içinde dönüp duruyor. Nedir o denklem? ‘Kürt sorunu çözülmezse demokrasi olmaz!’ DTP’nin temel anlayışı işte bu denklem üzerine oturuyor. DTP’nin ideolojik-siyasi paradokslarına değinmek bu yazının konusu değil elbet. Ama değinmeden de geçmez olmaz. Bir yanda sol ve dolayısıyla enternasyonalist olduğunu söyleyen bir parti... Bir yanda etnisiteyi siyasetlerinin temeline yerleştiren bir bakış açısı... Etnikçi çözümü demokrasi için olmazsa olmaz bir şart olarak gören bir anlayış tarzı... Bence başlıbaşına analiz edilmesi gereken bir konudur bu. Neyse, ben o yanlış denklemin kendisine döneyim... Biliyorum DTP’nin bu denklemi size hemen bir başka denklemi hatırlatmıştır: ‘Laiklik olmazsa demokrasi olmaz!’ ( Parantez içi not: Katı laikçilerimize, demokrasinin zaten laikliği içerdiğini, ama laikliğin demokrasiyi içermediğini anlatamazsınız bir türlü. Her laik rejimin aynı zamanda demokratik bir rejim olmadığını zinhar anlatmaya kalkışmayınız. Sizi derhal laiklik düşmanı ilan ederler.) ‘Kürt sorunu çözülmezse demokrasi olmaz!’ yaklaşımı, teoride sol ve enternasyonalist olduğunuzu söyleseniz bile son kertede sizi etnik milliyetçilik zeminine hapseder. DTP’nin en büyük açmazı bu bence. Bir diğer açmazı da, Türkiye özgülünde, PKK terörü dolayısıyla bu denklemin demokrasiye geçişimizin önünde engel oluşturması... DTP’nin demokrasi söyleminin bu yüzden inandırıcı bulunmaması... Kanaatim odur ki, bir yanda PKK şiddeti, öbür yanda DTP’nin bu etnisite temelli siyaseti, demokrasi mücadelesinde engelleyici bir rol oynuyor. Başka bir deyişle, PKK ve DTP’den kaynaklı bu iki faktör, Türkiye’nin AB standartlarında bir demokrasiye geçişini engellemek isteyenlerin değirmenine su taşımak gibi bir gerçeklik yaratıyor. Türkiye’de demokrasinin yerleşmesinin önünde engel oluşturan PKK/DTP siyaseti bu yüzden Kürt sorununun çözümünü de ertelemiş oluyor. Bu durumda ‘Kürt sorunu çözülmedikçe...’ diye başlayan denklem, hem Kürt sorununun çözümsüzlüğünü derinleştiriyor, hem de ülkenin eksiksiz bir demokrasiye geçişinin önünde engel oluşturuyor. O yüzden diyorum ki bu yanlış denklemden hızla çıkmak gerekiyor. * * * Bence doğru denklem şu: ‘Demokrasi olursa zaten Kürt sorunu da çözülür!’ Aynı denklem, din-siyaset ilişkisinde de, başörtüsü meselesinde de geçerli. Demokrasinin standartları yükseldikçe, yani tanımına uygun bir demokrasi yerleşik hale gelince, zaten hiç kimse ne kimliğinden, ne inancından, ne de yaşam tarzından ötürü dışlanır. Demokrasiyi ve demokrasi mücadelesini odağa almayan siyasi yaklaşımlar, Türkiye gibi kimlik ve yaşam tarzları konusunda yeterince yanlış anlaşılmaya müsait bir ülkede, sadece sorun üretmeye yarar. * * * Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’e Çankaya’daki görüşmede Kürt meselesinin çözümünde yanlış kurulan denklemin değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapan sözlerini gazetelerde okuduğumda doğrusu çok sevindim. Kürt meselesiyle ilgili konuşan-yazan pek çok kişinin dahi göremediği bir konunun Cumhurbaşkanı tarafından dikkate sunulması bence önemliydi. Ama nedense bunun üzerinde hiç durulmadı. Bence Cumhurbaşkanının asıl önemle tartışılması gereken sözleri bunlardı. DTP lideri Cumhurbaşkanının bu önerisine herkesten daha ziyade kulak vermeli. Dahası, bunun gereğine uygun hareket etmeli. Demokrasinin standartları yükseldikçe sorunlar da kendiliğinden çözülüyor. Etnik meselemiz; etnikçiliği önceleyen bir bakış açısıyla değil, demokrasiyi önceleyen bir bakış açısıyla ancak çözülebilir. Siyasal çözümün önü ancak bu denklem değişimiyle açılabilir. Cumhurbaşkanı Gül’ün DTP liderine önemle hatırlattığı bu değişim önerisi, umarım doğru okunur. star
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|