|
![]() |
#1 |
![]() HARİCİLİK
Bu fırka şiilik fırkası ile ortaya çıkmış her ikiside Hz. Ali’nin döneminde görülmüşlerdir bunlar da Hz. Ali taraftarları idi. Saffın denilen yerde Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında yapılan savaşı Muaviye kaybedeceğini anladı ve Kur’an Kerim-i hakem tayin etmek için havaya kaldırdı. Fakat Ali aralarında ALLAH teala hüküm verinceye kadar savaşmakta ısrar etti. Ordusundan bazıları Hz. Ali’nin karşısına çıkarak hakim tayinini kabul etmesini istediler Hz. Ali istemeyerek bunu kabul etti. Hz. Ali karşısında bulunanlarla kendi tarafından bir kişi Muaviye tarafından da bir kişinin hakem tayin edilmesi hususunda anlaştıktan sonra Muaviye Amr bin el ası seçti, Hz. Ali ise Abdullah bin Abbası seçmek istiyordu. Fakat ordusundan kendisine karşı gelenler Ebu Musa el eşari’yi seçmeye zorladılar. Neticede bilindiği gibi hakemlerin kararı ile Hz. Ali azl edildi Muaviye ise hilafet makamına getirildi. Böylece Muaviye’nin sürdürdüğü haksızlık daha da güçlendi. Bundan sonra haricilerin durumu ilginç bir hal aldı. Önceleri hakeme baş vurulmasını istedikleri halde bunu daha sonra büyük bir suç saydılar. Hz. Ali’den tövbe etmesini istediler çünkü, Hz. Ali hakeme baş vurmakla küfre girmişti. Kendileri de bu sebeple kafir olduklarını tevbe ederek islam’a girdiklerini sanıyorlardı. Bazı çöl bedevileri de bunların arkasına takıldı. “Hüküm ancak ALLAH’ın dır” sözü sloganları oldu. Hz. Ali ile savaşmaya giriştiler. Bu fırka islam mezhebleri arasında mezhebin en çok savunan düşüncelerini kabul ettirmek için en çok gayret gösteren çok dindar görünen en atılgan ve en sorumsuz davranan bir fırkadır. Bu fırka birtakım yaldızlı kelimelerin arkasına takılarak nice mazlum insanları öldürüp nice kanlar akıttılar. Haricilerin en belirgin sıfatları kendini feda etmek ölmeyi istemek kuvvetli bir sebep olmadığı halde tehlikelere göğüs germektir. Hz. Ali kendisine düşmanca davranmalarından ve zalimce davranmalarından dolayı savaşa girişti. Nerde ise köklerini kurutacaktı fakat buda bir işe yaramadı geri kalanlar fikirlerinden caymadılar. Bir rivayete göre uzun uzun secde de kalmaları sebebi ile alınlarının yara olduğu ellerinin nasırlaştığı haber verilir. Haricilerde görülen takva ve ihlas diğer yanda sapıklık çılgınlık, katılık birbiri ile çelişiyordu. Bunun sebebi genellikle bedevi olmaları idi. Bunlar İslamın ilk dönemlerinde sıcak ve zor hayat şartları altında yaşamaya devam ettiler. İslam bunların kalplerini fethetti ama düşünceleri yüzeysel idi, ufukları dar idi ilimden uzak idiler, böylece bu insanlarda mü’min fakat mutaassıp çölde yaşadıkları için atılgan, bol nimet bulamadıklarından zahid bir cemaat ortaya çıktı. Haricilere göre halife ancak serbest ve sağlıklı bir seçimle başa gelir. Seçime bütün müslümanlar katılmalıdır. Hilafet sadece Arapların belli kabilelerine has bir şey değildir. Bu mezhebe göre her günah işleyen kafirdir. Hatta insanın görüşünde bile hata etmesini günah sayarlar. Günahlar arasında büyük küçük ayrımı yapmazlar.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() HARİCİ FIRKALARI
1) Müslüman sayılan hariciler: a) Ezarika: Bunlar kendilerine karşı çıkanların müşrik olduklarına ebedi olarak cehennemde kalacaklarına ve kanlarının helal olduğuna inanırlar. Bunların memleketleri onlara göre darülharbtir. Ezarika peygamberlerin küçük ve büyük günahları işleyebileceklerine inanırlar. b) Necedat: Bunlar harbden geri kalanları kafir kabul etme çocuklarının öldürülmesini helal görme muhalifleri ile birlikte bulunan ehli kitaba karşı vaziyet alma hususunda cevaz verirler. Tabiyye prensibini benimsemişlerdir. c) Sufriyye: görüşleri bakımından ezarikadan daha yumuşak diğer guruplardan daha aşırıdırlar. d) Acaride: Bunlar metod bakımından necedat fırkasına çok yakındır. e) İbadiyye: Bunlara göre kendilerine karşı çıkan müslümanlar ne mü’min’ dir nede müşriktir. Bunları inkarcılar diye adlandırırlar. 2) Müslüman sayılmayan hariciler: Yezidiye ve Meymuniyedir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() HİLAFET KONUSUNDA EHL-İ SÜNNETİN GÖRÜŞÜ
Ehl-i sünnet şu dört şartta ittifak etmişlerdir. a) Kureyş kabilesinden olmak b) Kendisine biat edilmek c) İstişare ile seçilmek olmak d) Adaletli davranmak |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() İTİKADİ MEZHEBLER
Bu mezheblerin ortaya çıkmasında çeşitli meseleler etkili olmuştur. Bunları şöylece sıralaya biliriz. 1) Kader meselesi 2) Büyük günah işleyenin durumu 3) Düşüncelerin felsefi bir boyut alması |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() CEBRİYE
Bu mezhebin temeli şudur: her hangi bir iş yapmayı kuldan uzaklaştırıp buna ALLAH’a nispet ederler. Bunlara göre kul herhangi bir işe gücü yetmekle sıfatlandırılamaz. Çünkü o yaptığı işleri gücü, iradesi ve seçme serbestliği olmaksızın mecburen yapar. ALLAH teala cansız varlıklarda görülen durumları yarattığı gibi insanın diğer varlıklara mecazi olarak nisbet edildiği gibi insana da mecazi olarak nisbet edilir. İnsan sevap kazanmaya veya ceza görmeye mecburdur. Kulun bir takım işlerle mükellef oluşu cebr iledir. Bu mezhebi ilk önce yahudilerin icad ettiği ileri sürülür. Bu mezhep nihavent şehrini karargah edinmiş burada devam etmiş Ebu Mansur el Maturidi mezhebi ona galip gelmiştir. Bunlara göre cennet ve cehennem fanidir. ALLAH tealayı herhangi bir sıfatla tavsif etmezler. Kıyamet gününde insanların ALLAH’ı göreceklerini reddederler. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() KADERİYE
Müslümanlar, emeviler döneminde “Kaza ve Kader” meselelerini tartışmaya girişmişlerdi. Bunlardan bazıları çok aşırı giderek insanın yaptığı işlerde hiç bir iradesi olmadığını ileri sürmüşlerdir. Buna mukabil kaderiyecilerde diğer bir cihetten aşırı gitmişler insanın yaptığı bütün işlerin ALLAH’ın iradesinden müstakil olarak tamamen kulun kendi iradesinden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Bunların liderlerinden birisi Kader diye bir şey yoktur işler takdirsiz olarak kendiliğinden meydana gelir der. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() MÜRCİE
Bu fırka, büyük günah işleyenin mü’min sayılıp sayılamayacağı hususunda tartışmaların çoğaldığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Bunlara göre kafirlikle birlikte yapılan itaatin hiç bir faydası olmadığı gibi günah işlemenin de imana her hangi bir zararı olmayacağını ileri sürerler. Büyük günah işleyen kişinin durumunun kıyamet gününde ALLAH’a bırakıldığını beyan etmişler ehli sünnet vel cemaat alimlerinin bir çoğu ile pek çok noktada birleşmişlerdir. Hatta görüşlerinin aynen ehli sünnetin görüşleri olduğu ortaya çıkar. Bunlar Hz. Osman zamanında ortaya çıkmış fitneden uzak durmuşlardır. Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki meydana gelen savaşlar hakkında hiç bir görüş ileri sürmemişlerdir. Sa’d bin ebi vakkas Abdullah b. Ömer, İmran b. Husayn bu cemaattendirler. Çarpışanların durumunu ALLAH’a havale etmişlerdir. Bir kısım alimler Mürcie mezhebini iki kısıma ayırmıştır. a) Sünnete tabi olanlar b) Bidatlara uyanlar: Ki bunlar mürcie ismi bunlara mahsustur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|