Babam çok fanatik bir Galatasaraylıdır. Abimi de annemi de kendi gibi cimbomlu yapmıştı. Ben doğunca aynı çabaları benim içinde göstermiş. Görseniz, tüm bebeklik fotoğraflarımda mutlaka sarı-kırmızı renkler vardır. Çorabım, elbiselerim, yorganım, yastığım herşey sarı-kırmızı. Benim için bu kadar yatırım yapmış ama aklım erip de konuşmaya başlayınca, adamcağız şok olmuş. Çünkü Beşiktaşlıydım ben. Ne kadar sen cimbomlusun dese de vazgeçirememiş beni.
Aslında Beşiktaşlı olmamın en önemli sebebi babamın üstü olan bir başkomserdi. Çok severdi beni. Lojmanda oturduğumuz için hergün soluğu karakolda, onun yanında alırdım. Beraber Beşiktaşın maçlarını izlerdik. Babamda yazık, başkomserin yanında olunca birşey söyleyemezdi tabi. Onun koruması altında Beşiktaşlılığımı yaşadım. Babamın almadığı siyah beyaz toplara, elbiselere, onun sayesinde kavuştum. İnanın, o yıllar öyle güzeldi ki dönemin Beşiktaşını hala unutamıyorum. Gordon Milne'li, Metin, Ali, Feyyaz'lı. Bugünün Beşiktaşını doğru düzgün sayamam ama 89-92 yıllarının kadrosunu gözü kapalı bilirim.
Hikaye bitti sanmayın. Bu hikayeden 2. bir Beşiktaşlı daha çıktı. Benim yaşadıklarımı kıskanmış olacak, benden 8 yaş büyük abimde sonradan Beşiktaşlı oldu. Ama buna kabul etmez. "Ben hep Beşiktaşlıydım" der. Delil olarakta benim ismimi gösterir. O koymuş ismimi. Kartal Tibet'i ve sözde Beşiktaş'ı sevdiği için ismimi Kartal koymak istemiş. Babam izin vermez diye Kartal tibet'in canlandırdığı Tarkan ismini vermiş. Ben "Sayemde geçtin Beşiktaş'a!" demek isterdim ama diyemezdim. Çünkü kızdırınca ekonomik ambargo uyguluyordu.
İşte benim hikayem bu. En zorlu şartlarda bile Beşiktaşımdan vazgeçmemişim. Babam hala çok şaşırır bana. "Seni altın kafeslere koydum, yinede o rezil takımdan vazgeçmedin." der. Ama iyi ki Beşitaşlıyım, iyi ki Beşiktaşlı doğmuşum diyorum. Allah herkese bu duyguyu yaşamayı nasip etsin.
Son bir not: Annemi soracak olursanız, o da babama karşı "özgürlük!" diyip cimbomdan vazgeçti. Vazgeçti ama Beşiktaşlı da olmadı. Hamsiyi sevdiği için Trabzonspor'a geçmiş.
