|
![]() |
#1 |
![]() Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların*ve o sapmışların yoluna değil
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() II. MAHMÛD ve dönemi
enfal.de.com dan alıntıdır Otuzuncu Osmanlı sultanı. İslâm halîfelerinin doksan beşincisidir. Birinci Abdülhamîd Hanın Nakş-i Dil Sultandan olan oğlu olup, istanbul’da 20 temmuz 1786 da doğdu. din ve fen ilimlerini, öğrendi. Amcası Üçüncü Selim Han onun yetişmesine çok îtinâ gösterdi 28 Temmuz 1808’de Alemdâr Mustafa Paşanın Selim Hanı başa geçirmek üzere saraya girdiği sırada sâbık hakanın şehit edilmesiyle Sultan Mahmûd, Osmanlı tahtına çıktı İkinci Mahmûd Han, Alemdâr Mustafa Paşayı vezîriâzam tâyin edip, zorbaları yola getirmekle vazifelendirdi. Kabakçı Mustafa isyanındaki âsîler cezâlandırıldı. Fesatçılar istanbul dışına sürüldü istanbul’da karışıklıklar devâm etti asiler Cezâyir’in idâresini ele geçirmişti. Vehhâbîler Haremeyndeki hutbelerden Pâdişahın adını kaldırmışlardı. Sultan Mahmûd, vâlilerini istanbul’a dâvet etti. Vâliler Mahmûd Hana itaat etti âsîlere karşı ittifak senedi imzaladılar. yeniçeri ocağı düzeltilmek istendiyse de, yeniçeriler memnun olmadı 1808’de Sekbân-ı Cedîd adıyla modern bir ordu kuruldu Vezîriâzam Alemdâr Mustafa Paşanın icrââtları yeniçerileri isyana sevk etti. isyan sırasında Alemdâr Mustafa Paşa öldürüldü. Mahmûd Han, yenilikleri durdurdu |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Islahat Fermani 18 Subat 1856
enfal.de.com dan alıntıdır Kırım Savaşı sürerken, Viyana'da ingiltere, Fransa ve Avusturya, Hristiyanlarla Müslümanlar arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılması için bir fermanı sultanın önüne koymuşlardı. Abdülmecit han tarafindan Islahat Fermanı ilân edildi bu fermanla, Müslümanlarla Hristiyanlar arasında eşitlik sağlandı iç hukuk ve ticaret hukukunda yenilikler getirildi Ceza ve medenî hukuk dinî esaslardan arındırıldı 1868'de Sura-yı Devlet ve Divan-ı Ahkam-ı Adliye kurularak Hristiyanlar ve Müslümanlara görevler verildi Islahat Fermanı uygulaması I.Abdülaziz'in tahta çıkması ile gerçekleşebilmiştir. Dış devletler Islahat Fermanını, Osmanlıya koz olarak kullandılar. Fransa, Dürzilerin Katolik Marunilere saldırmasıyla Lübnan'a asker çıkarmış Karadağdaki anlaşmazlıklar dış devletlerin aracılığı ile halledilmiştir dış devletlerin tahrik ettikleri Balkanlar ve Hristiyan toplulukların isyanları bastırılsa bile Sırplar ve Bulgarlar yeni haklar elde etti Eflâk ve Boğdan Romanya adı altında birleşti Muhtariyet hakları genişletilen Mısırda, ingiliz-fransız mücadelesi kızıştı Napolyon'un teşebbüsüyle Abdülaziz han istemedigi hâlde Süveyş Kanalı projesini kabul etmiş ve kanal 1869'da büyük bir törenle açılmıştır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() I.MEŞRUTİYET DÖNEMİ
enfal.de.com dan alıntıdır Avrupa devletleri ve Rusya'nın kışkırttığı topluluklar, bağımsızlık ilânı için harekete geçti 1866'da Girit isyanı çıktı. Girit'e yeni bir statü verildi* 1870 de Rusya komitacıları vasıtasıyla Bulgarlar ayaklandı Onlara da geniş haklar verildi Bulgarlar, Bosna ve Hersek'te yeniden ayaklandi (1875-76). Bulgar isyanı sert biçimde bastırıldı. Genç Osmanlılar, Abdülaziz hanı Mithat Pasa'nin öncülügünde 30 Mayis 1876 da tahttan indirerek yeğeni V.Muratı başa geçirdi Ancak hastalığı sebebiyle üç ay sonra tahttan indirildi Kanun-i Esasi'yi ilân edecegini beyan eden kardeşi Abdülhamit han tahta çıkarıldı. Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne baskısını menfaatine aykırı gören İngiltere, istanbul'da uluslar arası bir konferans topladı ve II.Abdülhamit Mesrutiyet'i ilân etti (23 Aralik 1876). Meclis-i Mebusan'da bütün topluluklar temsil edilecekti. monarşi, istanbul Konferansını ortadan kaldırmasına rağmen, Balkanlar bağımsızlık istediklerinden sonuca varılamadı. Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş ilân etti.93 Harbi" diye bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi, askerî ve siyasî bakımdan önemli sonuçlar doğurmuştur. Kanun-i Esasi ile açılan Genel Meclis, padisah tarafindan seçilen Ayan Meclisi ve halk tarafindan seçilen Mebusan Meclisi'nden ibaretti. Londra Konferansından önce çalışmaya başlayan meclisin çalışmaları 93 Harbiyle sekteye uğradı Gazi Osman Pasa'nın büyük bir kahramanlıkla savunduğu Plevne'yi aşan Ruslar, Erzurumda durduruldular. Meclis savaştan padişahı sorumlu tutarak, tansiyonu yükseltdi. Abdülhamit han* Kanun-i Esasi'nin verdiği yetkiyle 14 Şubat 1878 te meclisi kapattı I.Meşrutiyet sona erdi |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() BERLİN KONGRESİ VE BALKANLARDAKİ GELİŞMELER enfal.de.com dan alıntıdır
İstanbul önlerine kadar gelen Rusya ile Yeşilköyde 3 Mart 1878 de Ayastefanos Antlaşması imzalandı sözde Osmanlıya bağlı Dobruca, Doğu Makedonya ve Trakya'yı içine alan Büyük Bulgaristan Prensliği kuruluyordu Romanya, Sirbistan ve Karadağ bağımsızlıklarına kavuşuyordu. Ancak,Abdülhamid hanın büyük siyasi dehasıyla Avrupa ayaklandırdı, Rusyadan rahatsız olan Avrupa devletleri anlaşmayı imzalattırmadı abdülhamit han siyasi dehasıyla avrupa milletlerini birbirine düşürdü İngiltere donanmasını harekete geçirdi. Osmanlı Devleti ile anlaşarak Kıbrıs'a yerleşti Bismark, menfaatlerini korumak istiyordu. Berlin Kongresi 13 Temmuz 1878'de son buldu. anlaşma, Osmanlıyı parçalama ve, pay alma anlaşmasıydı. Sirbistan, Karadağ ve Romanya'nın bağımsızlığı onaylandı. Bulgaristan üçe ayrıldı. Doğu Rumeli eyaleti oluşturuldu. Makedonya, Osmanlı Devleti'nde kaldı. Yunanistan Tesalya ve Epir'in bir bölümünü aldi. Bosna-Hersek, Avusturya tarafindan işgal edildi. Avusturya Kars, Ardahan ve Batum'a sahip oldu. BerlinKongresi, büyük devletlerin Osmanlı Devleti'ni paylaşma ve ortadan kaldırma arzularının neticesi idi. Balkanlardaki küçük devletçikler, bölgedeki büyük devletlerin siyasî ve etnik çatışmaların piyonlarıydı Avusturya'nın ve Rusya'nın Balkanlardaki nüfuzlarını artırmaları, Balkan Savaşları ve I.Dünya Savaşına yol açtı* Berlin Kongresi'nin sonuçları kısa zamanda ortaya çıktı. Balkanlardan pay alamayan Fransa, Cezayir ile Tunus arasındaki sınır problemini bahane ederek, 1881 de Tunus'u işgal etti İngilizler iskenderiye'yi topa tuttu. İngilizler 1882 de Mısırı ele geçirdi Bulgaristan bölgeyi kontrol altına aldı. Osmanlı Devleti Rusya'nın baskısıyla Kırca-ali ve Rodop dışındaki Dogu Rumeli Valiliği'nin Bulgar Prensliğine geçmesini kabul etti ikinci Mesrutiyet'in ilanıyla 1908 de Bulgarlar bağımsızlıklarını ilân ettiler Bulgar, Yunan ve Arnavutların istediği Makedonya'da çıkan olaylar Osmanlı kuvvetlerince bastırıldı. Megalo Idea adıyla Bizansı diriltmek isteyen küçük Yunanistan, 1896'da çikan isyanı bahane ederek Girit'i işgale yeltendi Osmanlılar Dömeke Meydan Savaşı ile Yunanlıları bozguna uğrattı 1897 de Rusya ve Avrupa devletlerinin müdahalesi ile istanbul'da toplanan bir konferans ile Girit valiliğine Yunan kralının oğlu getirildi özerk bir yönetim kuruldu, ada fiilen Yunanistan'a bırakılıyordu |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() III. SELİM ve dönemi
enfal.de.com dan alıntıdır Selim Han, sulh devrine girmesiyle; ıslâhatlar yaptı seferlerdeki mağlûbiyetler askeriyenin ıslâhını gerektiriyordu.Selim Han, 24 Şubat 1793 de, modern tarzda, Nizâm-ı Cedid ordusunu kurdu. Nizâm-ı Cedid in masrafları için İrâd-ı Cedîd Defterdarlığı kuruldu, Mustafa Reşîd Efendi bu işle vazifelendirildi. Levend çiftliğinde kışla kurulup, ordu tâlime başlatıldı. Nizam-ı Cedîd ordusundaki yenilikler, Yeniçerilere tatbik edilmek istendi. Yeniçeriler, kabullenmeyerek, eğitimi terk etti humbaracı, lağımcı, topçu ocakları için kânunlar yapıldı.* 1794’te Teknik Üniversite Sütlüce’de Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn kuruldu. Okulun ihtiyaçları dışarıdan karşılandı. Nizâm-ı Cedîd ordusunun yetiştirilmesi için Ankara, Kayseri ve Konya’da teşkilâtlar kuruldu Mülkî ıslâhatlar yapılıp, Anadolu ve Rumeli toprakları, yirmi sekiz eyâlete ayrıldı. Âyanların halk tarafından seçilmesi kânunlaştırıldı. yeni nizâmnâmeler yayınlandı. İlmî eserler yazılıp, tercüme edildi, Ticârî ve iktisâdî sahada Zahire Nazırlığı kuruldu. Tımar ve Zeamet kânunuyla, harbe katılmayanlardan tımar ve zeâmet sâhiplerinden toprakları geri alındı Gayri müslimler vergi ve para kaçırıyordu paranın dışarıya çıkarılmasına karşı tedbir alındı. Avrupada elçilikler kurularak, 1793’te ilk tâyin yapıldı. elçiler; memleketlerin siyâsetiyle ilgili bilgiler toplayıp İstanbul’a gönderdi Rusya Balkanları İngilizler Arabistan’da Vehhâbi Bedevîleri Ortadoğu’da Dürzî ve Marunîler, Kölemenler Rumeli’de eşkiyâ Kırcalılar devlete isyan çıkardılar. Bonapart’ın 1798’de Mısır’a asker çıkarmasıyla ayaklanmalara çâre bulunamadı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
ABDULHAMİT HAN *Osmanlı pâdişâhlarının otuz dördüncüsü, İslâm halîfelerinin doksan dokuzuncusudur. Sultan Abdülmecîd Han’ın İkinci oğludur 21 Eylül 1842 Çarşamba günü sabah 5’de eski Çırağan Sarayı’nda doğdu. On yaşlarında annesini kaybeden şehzâde Abdülhamîd, Perestû Kadınefendi’nin himayesine verildi ve iyi bir eğitim gördü. sadrâzam Safvet Paşa’dan; tefsîr, hadîs, fıkıh Osmanlı târihi öğrendi. Spor ve at biniciliğini Lala Sâdık Ağadan öğrendi Şaziliyye tarîkatini Mehmed Zafîr Efendi’den, Kâdiriyye tarîkatını Rumeli kazaskeri Halebli Ebü’l-Hüdâ Efendi’den tahsîl etti.iyi bir hattat ve marangozdu. Marangoz atölyesi ve çiftlikleri vardı. Koyun besletti, mâdenleri işletti. Para kazanarak zengin olup, servetini, din ve devlet hizmetlerine sarfetti. *Zekâsı ve politik kabiliyetiyle amcası sultan Abdülazîz, onu Mısır ve Avrupa seyahatlerine götürdü.Şehzâde Abdülhamîd, zamanını ibâdetle, ilimle ata binmek, silâh kullanmak ve sporla değerlendirirdi. iktisatlı, hayır ve hasenât için cömert, ileri görüşlü, maharetli, basını tâkib eder, her şeyi iyi öğrenmek isterdi. Dedesi sultan Mahmûd’u örnek almıştı. gördüğünü unutmazdı. Çok nâzikti, herkesin gönlünü alırdı Babası sultan Abdülmecîd vefât ettiğinde on dokuz yaşında idi. Amcası sultan Abdülazîz Han’ın 1876’da şehîd edilmesiyle ağabeyi şehzâde Murâd pâdişâh oldu. rahatsızlığı sebebiyle tahtta ancak üç ay kaldı Velîahd şehzâde Abdülhamîd, otuz dört yaşında iken 31 Ağustos 1876 Perşembe günü Osmanlı tahtına oturdu. *7 Eylül günü Eyyûb Sultan da kılıç kuşandı kıratına binerek, Edirnekapı’dan şehre girip Topkapı Sarayı’na yürüdü. halk pâdişâhtan çok şeyler bekliyordu. Yeni pâdişâh seraskerliği medreseleri, âlimleri, hastahâneleri ziyaret edip, devletin ileri gelenlerine ziyafet verdi. câmilerde, halkın arasında aynı safta namaz kıldı. Sultânı halk seviyordu. Abdülhamîd Han, tahta geçtiğinde Rüşdî Paşa sadrâzam idi. Bosna-Hersek’de ayaklanmalar olmuş, Karadağ, ordumuzu yenmiş, Sırbistan savaş îlân etmişti. Girid’de huzursuzluk vardı Rusya, Osmanlı Devleti’ni hasta görüyor parçalamak için elinden geleni yapıyordu. Osmanlı topraklarında hıristiyanları ayaklandırıp, ortalığı karıştırıyor ve devleti baskı altında tutmaya çalışıyordu. *Başlıca istekleri; Osmanlı Devleti’ni parçalayıp, Balkanlar ile Orta Doğu’da küçük devletler kurmaktı, İngiltere ve Fransa Osmanlının parçalanacağına kesin gözle bakıyor; İngiltere parçalanmanın Rusya elinden olmasını istemiyordu. Osmanlı Devleti’nin parçalanması, Rusların sıcak denizlere inmesine sebeb olacak, bu da İngiltere’nin Hindistan ve Ortadoğu’daki nüfûzunu tehlikeye sokacaktı. Sultan Abdülhamîd Han, sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa’nın istifasını kabûl etmedi. Kânûn-i esasî hazırlığı için, müslüman ve gayr-i müslimlerden komisyon kuruldu. Midhat Paşa ile sadrâzam Rüşdî Paşa’nın arası açılınca, 19 Aralık 1876 da sadrâzam görevinden istifa etti ve Midhat Paşa sadârete getirildi. Sadrâzam aynı zamanda Kânûn-i esâsî hey’etine başkanlık ediyordu. *Midhat Paşa, hukukçu olmayıp, meşrûtiyet rejiminde gerekli bilgilerden yoksundu kendisine ermeni hukukçu Odyan Efendi akıl hocalığı yapıyordu.Midhat Paşa’nın başkanlığındaki Kânûn-i esâsîde, “Türkçe’nin yanısıra azınlık dillerinin de resmî dil sayılması, pâdişâhın insanları muhâkemesiz sürgüne göndermek hakkının bulunması Sultân’ın selâhiyetini yok etmek için, anayasanın büyük devletlerin kefaletine alınması” gibi maddeler vardı Sultan Abdülhamîd Türkçe’den başka dillerin resmî dil olmasına, insanların muhâkemesiz sürülmesine ve anayasanın büyük devletlerin kefaletine alınmasına karşı çıktı.Midhat Paşa’ya kabul ettiremedi. Çünkü Midhat Paşa rakiplerini uzağa sürgün ettirmek için bu maddeyi koydurmuştu. *Sultân’ın emri ile, Kânûn-i esasinin Avrupa kefaleti altında bulunduğuna dâir madde çıkarıldı. Midhat Paşa’nın gayesi devlet bünyesindeki her milletin kendi dilini resmen kullanabileceği ve Türkçe’nin resmî dil olduğu yazıldı. 25 Aralık 1876 günü Midhat Paşa’nın eseri olan Birinci Meşrûtiyet îlân edildi Bu sırada Osmanlı ordusu Sırbistan ve Karadağ’da harb ediyordu. Osmanlı kuvvetleri beşe ayrılmış üçü Sırbistan ikisi de Karadağa gönderilmişti. Sırbistana gönderilen ordu birlikleri Vidin, Niş ve Yenipazarda bulunuyordu. Vidin’deki kuvvetler Osman Nûrî Paşa, Niş’dekiler Ahmed Eyyûb Paşa, Yenipazar’dakiler Ali Paşa ile Mehmed Paşa komutasına verilmişti. Bütün ordunun toplamı, Mısır askerleri ile birlikte yüz bin kişiyi buluyordu. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
ABDULHAMİT HAN *Osmanlı ordusunun başkumandanlığı, serasker ve serdâr-ı ekrem Abdülkerîm Paşa’ya verilmişti. Vidin kumandanı Osman Nûrî Paşa, Sırp saldırılarını durdurdu Sırplarca tahkim edilmiş Zayça kasabası ele geçirildi. Nişdeki harp de Osmanlı lehinde gelişiyor. Sırp yenilgileri İstanbul’da büyük sevinç uyandırıyordu yabancı müdâhalesine meydan verilmemesi için serdâr-ı ekrem Abdülkerîm Paşa’ya Belgrad üzerine yürümesi ve Sırplıları barışa mecbur etmesi için emir verildi. Belgradda Abdülkerîm Paşa Sırp ordusunu ağır mağlûbiyete uğrattı. Osmanlı Belgrad’a girmek üzere iken, Rusya’nın İstanbul elçisi Osmanlı hükûmetine ültimatom verdi. Sırplı ve Karadağlı tebeası ile iki aylık mütâreke yaptı. Rusya Balkan ihtilâfının çözülmesi teşebbüsünü İngiltere’nin elinden aldı *Hindistan yolu tehlikedeydi Rus hareketini önlemek için ingilizler konferans teklif etti.kabul eden, Almanya, İngiltere, Avusturya, Fransa, Rusya, İtalya ve Macaristan devletleri konferans için İstanbul’a murahhas gönderdiler. Osmanlı hâriciye nâzırı Safvet Paşa’nın başkanlığında 23 Aralık 1876 ta başlayan görüşmeler bir ay sürdü Tersâne konferansı, Bâb-ı âli’ye Tuna ve Bosna-Hersek eyâletlerinde ıslâhat için teklifte bulundu. Midhat Paşa, konferansı incelemek için, gayr-i müslimlerin de bulunduğu mecliste yaptığı konuşmada, Rusya hakkında hükûmet başkanının ağzından çıkmaması gereken sözler söyledi Avrupaya çattı. Harb aleyhinde rey kullanacakları, vatan sevgisizliği ve ihaneti ile itham etti. *Meclis, Tersane konferansını reddetti. Midhat Paşa, talebe ile işsiz takıma para dağıtarak harb için nümayişler yaptırdı. Yeni Osmanlı basını harp kundakçılığında Midhat Paşa’dan aşağı kalmıyordu. Sükûnet bozulmuş ve ihtilâl havası esiyor. diplomasi işlemiyordu Midhat Paşa Pâdişâh’a ordunun da harb istediğini ve Rusya’nın yenileceğini, İngiltere’nin Osmanlı yanında harbe katılacağını söyledi Abdülhamîd Han, fikirlere katılmamakla beraber, tahta yeni geçmiş ve harbi önleyecek nüfuzta değildi. Bu gelişmeler üzerine , Avrupa devletleri İstanbul’u terketti İngiltere’nin teklifi ve ile Londra’da bir konferans toplandı 31 Mart 1877’de Rusların tekliflerini Bâb-ı âli’ye bildirdiler. *Osmanlı Devleti aleyhinde çok ağır hükümler taşıyan protokolü Pâdişâh reddetdi bu 12 Nisan 1877’de hükûmetçe batıya bildirildi. Midhat Paşa İngiltere’den Kânûn-i esâsî’nin tatbikinin garanti edilmesini istedi. Osmanlı sülâlesini tahttan uzaklaştırıp yerine kendi ailesini getirmek istemesi ve Pâdişâh’a tahakküme yeltenmesi üzerine Sultan tarafından 5 Şubat 1877’de sadrâzamlıktan azledilerek sürgüne gönderildi. Sadârete İbrâhim Edhem Paşa tâyin edildi. Abdülhamîd Han Midhat Paşa’yı sürgüne gönderirken, Midhat Paşa’nın Kanün-i esâsî’ye koydurduğu, yüz on üçüncü maddeye istinaden göndermiştir. Abdülhamîd Han, devletin savaşa girmesini doğru bulmamış, felâket olduğunu söylemişti. Ancak Midhat Paşa, halkı ve erkânını, harb için, şartlandırmış ve Rusya ile harbi kaçınılmaz bir hâle getirmişti. *Abdülhamîd Han, Midhat Paşa’nın; “Rusya ile savaşmamız lâzım!..” raporuna karşı; “Rumeli’nin tamâmiyle elimizden çıkmasına sebeb olacaklar!” diyerek felâketi haber vermişti. Midhat Paşa’nın en büyük yardımcıları serasker Redîf ve Dâmâd Mahmûd Celâleddîn Paşa idi. Cevdet Paşa bunlar için; “Midhat Paşa tüfeği doldurdu. Dâmâd Mahmûd Paşa üst tetiğe çıkardı. Redîf Paşa ateş etti. Bu üç kişi devletin başına felâket getirdi” 24 Nisan 1877 de Rusya Osmanlı Devleti’ne harb îlân etti. 93 harbi denilen bu savaş, Edirne mütârekesine kadar, dokuz ay sürdü. Meşrutiyetçilerin mareşal yaptıkları Süleymân Paşa, Şıpka geçidinde büyük gafletle Türk birliklerinin harcanmasına sebeb oldu. Bu hezimet, kahramanlık olarak gösterildi ve başkumandan yapıldı. *Filibe’ye ve Edirne’ye kaçtı. Edirne’de mütâreke istedi. Yeşilköy’e gelen Rus orduları, doğuda Kars’a girmiş ve Erzurum yakınlarında durdurulmuş ve barıştan başka çâre kalmamıştı Harbin neticelenmesi üzerine, çok üzülen sultan Abdülhamîd meclisi toplayıp, fikirlerini sorduğunda, kethüda Ahmed Efendi ayağa kalkarak; fikirlerimizi çok geç soruyorsunuz. Felâketin önünü atmak mümkün olduğunda bize baş vurmalıydınız. Meclis-i meb’ûsân, mağlûbiyetten mes’ûliyet kabul etmez!..” diye başlayan konuşmasında Pâdişâh’a hakaretlerde bulundu. Meclis-i meb’ûsân Rusya ile harp için çırpınan Midhat Paşa ile tarafdarlarını desteklediklerini ve Rusya ile harb istediklerini unutarak Doksanüç harbi mağlûbiyetinden Pâdişâh’ı mes’ûl tutuyorlardı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
ABDULHAMİT HAN *Pâdişâh başından beri harb istememişti Abdülhamîd Han, ayağa kalkarak; harbin ilânına ve cereyan tarzına âid mes’ûliyetin şahsına âid olmadığını bildirdikten sonra; “Artık Cennetmekân dedem sultan Mahmûd’un yolundan gitmek mecburiyetindeyim!..” diyerek salonu terk etti. 13 Şubat 1878 te Meclis-i meb’ûsânı kapattı ülkenin idaresini eline aldı tarihçi ve siyâsîler şöyle değerlendirdi İsmâil Hami Dânişmend: “İlk Meclis-i meb’ûsân dağılmayıp devam etseydi, Osmanlı Cihân Devleti yirminci asrı idrâk edemeyip, on dokuzuncu asrın sonlarında yıkılıp giderdi.” prens Bismark: “İyi ki parlamentoyu kapattınız. Çünkü bir devlet tek bir milletten meydâna gelmedikçe, parlamentonun faydadan çok zararı olur.”*3 Mart 1878’de Osmanlı târihinde benzeri görülmeyen, ağır ve fecî şartlar getiren 29 maddelik ayestefanos andlaşmasına göre batıda büyük Bulgaristan prensliği kurulacak, Makedonya, Batı Trakya, Kırklareli, Rus kuklası otonom prensliğe verilecek Kars, Ardahan, Batum Rusya’ya verilip, Karadağ ve Sırbistan’ın kabul edilecek Osmanlı Devleti, Rusya’ya 245 milyon Osmanlı altını harp tazmînâtı verecekti Andlaşmaya göre Rumeli’nde kesin kayıplar 237. 298 kilometrekare toprak ve 8.184.000 nüfus idi. İmtiyaz verilmiş devletin kaybı korkunçtu.Ayastefanos andlaşması Batı Avrupayı telâşa düşürdü. Bulgaristanın Ege denizine inmesi demek, Rusların sıcak denizlere inmesi demekti. Bu durum Bosna-Hersek’e göz dikmiş olan Avusturya’yı ve Hind yolunun tehlikeye girdiğini gören İngiltere’yi telâşa düşürdü. *İngiltere ve Avusturya’nın teşebbüsleriyle 1856 Paris muahedesinde imzası bulunan devletleri, Almanya Ayastefanos yerine Berlin’de andlaşma için davet etti. İngiltere, Kıbrıs’ın kendisine bırakılmasını istedi. Osmanlılara yardım vâdetti. İngiltere Kıbrıs’ı Ruslara karşı olarak kullanacağını bahane etmişse de, adanın Hindistan, Süveyş ve Doğu Akdeniz için ehemmiyeti vardı. İngiltere sefîri, Kıbrıs’ı almak için İngiliz donanmasının çıkarma yapacağı tehdidinde bulundu Safvet Paşa, Kıbrıs’ın idaresini İngilizlere bırakmak mecburiyetinde kalmıştı (4 Haziran 1878). Sultan andlaşmayı tasdîk etmemeye çalışıyordu. hükümranlık haklarına halel gelmeyeceği konusunda İngilizlerden belge atmak suretiyle andlaşmayı tasdîk etti. *Osmanlı Devleti’nin bir parçası olarak kalacak adanın gelirleri her sene İstanbul’a yollanacaktı. İngiltere söz verdiği hâlde tutmadı. 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin muahedesi ile topraklarımızın bir kısmı geri alındı Osmanlı Devleti, Rus savaşından mağlûb çıktı ağır şartlarla barış imzaladı Galatasaray Lisesi müdürlüğünden azledildigi için sultan Abdülhamîde düşman kesilen Ali Süâvî, Sultân’ı tahttan indirip 5. Murâdı tahta geçirmek için Çırağan Sarayı’na baskın düzenledi. Ali Süâvî İngiliz yanlısı olup, devletin, ancak İngiliz yardımı ile kurtulacağına” inanıyordu. Rus harbinden, İstanbul’a gelen Balkan göçmenleriyle Ali Süâvî, beş yüz kişi ile 20 Mayıs 1878 günü saat on civarında, Çırağan Sarayı’nı işgal etti. *Beşiktaş zaptiye âmiri Hasan Paşa, iki saatte isyânı bastırdı. Ele başı Ali Süâvîyi Hasan Paşa, sopa ile başına vurarak öldürdü. Yıldız Sarayı’nda hâdisenin tek başına Ali Süâvî’nın çılgın macerasından ibaret olmadığı ve İngiltere’nin parmağı olduğu anlaşıldı. devlet ricali bu harekete gizlice tarafdâr olmuşdu Abdülhamîd Han, Çırağan baskınından dîn ve memleketin selâmeti için tedbirli olmak lüzumunu duydu. istihbarat teşkilâtı kurdu. gizli emniyet teşkilâtının başındakine Serhâfiye-i hazret-i şehriyârî, yâni Pâdişâh’ın baş ajanı denirdi. Modern haber alma teşkilâtı, memleketinde devletin aleyhinde yazılanları, suikast hazırlıklarını, gününe Pâdişâh’a bildiriyordu. *Sultan, hizmet edenleri çok iyi bilirdi haberleri okur, güvendiği adamlarına tekrar tedkîk ettirir gerekeni yaptırırdı. Şahsî kin ve garaz için yapılan jurnalleri dikkate almazdı.Sultan Abdülazîz Han’ın şehîd edilmesinden beş sene geçmesine rağmen halk, unutamamıştı Katilleri istiyordu. Sultan Abdülhamîd Han, bu işin en kısa zamanda bitirilmesi için mahkeme kurdurdu Yıldız mahkemesinde sultan Abdülazîz’in şehîd edildiği tesbit edilmiş, bâzı sanıklar suçlarını îtirâf etmişlerdi. Mâbeynci Fahri, Yozgatlı Mustafa Cezâyirli Mustafa Pehlivan, Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivan, Midhat Paşa, şeyhülislâm Hayrullah Efendi, sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa, ve Nûrî paşalar 1 Temmuz 1881’de îdâma mahkûm edildiler Abdülhamîd Han merhametiyle ölümü hak eden suçluları affedip sürgüne gönderdi. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
ABDULHAMİT HAN *Sultan Abdülhamîd Han, tahta çıktığı zamanı ve saltanat siyâsetini şöyle anlatır: “Amerika’da genç ve kuvvetli bir devlet doğmuştu, İspanya, sömürgelerinden çıkarılıyordu. Dünyâ yahûdîleri teşkilâtlanmıştı. Mason locaları arz-ı mev’ûdun Nil’den Fırat’a kadar olan toprakların peşine düştüler. Bunlar daha sonra Filistin’de yahûdîler için büyük paralar karşılığı toprak istedi. reddettim. Avrupa’ dünyâyı bölüşmeye çıkmışdı. Bölüşülecek ülkelerde Osmanlı mülkü de vardı. bu kuvvetlerin önünde tek başına duramazdım. Gücüm yetmezdi. Yapabileceğim tek şey, rekabetten yararlanıp, her birine büyük lokma” ümidi dağıtarak biribirine düşürmekti. Almanya’nın kurulması ile bozulan Avrupa birbirine düşecekti. *memleketimi parçalanmaktan kurtarabilirsem, çatışma koptuğunda, kümelenmelerden birine katılıp öteki tarafı kırmakla varlığımızı koruyabilirdim. Bunun zamanı belli değil ama, uzak görünmüyor Almanlar güçlenince, Fransız ve Ruslar ve İngilizler tedirgin oldu Bunun sonu kapışmak ve hesaplaşmak olacaktır. yolumu araştırdım.Büyük devletlerin niyetleri hıristiyan hukukunu te’min değil, Osmanlı ülkesini parçalamaktır Bunu, te’min etmek için hıristiyan ahâliyi ayaklandırıp ortalığı karıştırdılar bizi kendi aramızda parçalamak için meşrutî idareyi getirmek... gayeleri için de aramızda kolayca tarafdâr buluyorlardı. *Meşrutî idarelerin millî vahdet hâlinde bulunan ülkelerde kolayca işlediğini, vahdet içinde olmayan ülkelerin idareye itibâr etmediğini fark edemeyen Türk münevverleri,düşman ekmeğine yağ sürmekteydiler. ihanetlerin ve ayaklanmaların içinden ülkemi nasıl çıkarabilirdim?...Ordunun yeni silâhlarla donanmasına harp san’atına uygun hız verdim, büyük asker olan Alman Wander Goltz’u İstanbul’a getirdim. Yarınki savaşta denizlere hâkim devletle olursam, ordularım onun işine yarayacak, donanması da benim işimi kolaylaştıracaktı ve üstelik elimde, dövüştüğüm milletin harb oyunlarını çok İyi bilen bir ordum olacaktı.Avrupa ile tek başıma boğuşmaya gücüm yoktu ama, Rusya ve İngiltere gibi Asya’da bir çok müslümanı idare altına almış büyük devletler benim hilâfet silâhımdan ürküyorlardı. *Osmanlıyı bitirmek için anlaşabilirlerdi. silâhımı hudut dışında kullanmamalıydım. Çünkü bu teşebbüs ne din kardeşlerime yarayacak, ne ülkemin yararı olacaktı. Hilâfetimi, memleket huzuru ve birliği için kullanmaya, din kardeşlerimi sağlam tutmaya karar verdim.Hilâfet İngilizi tedirgin ediyordu. Cemâleddîn-i Efgânî adlı bir maskaranın el birliği ederek ingilizle hazırladıkları bir plân elime geçti. Bunlar, hilâfetin Türklerce zorla alındığını ileri sürüyor ve Mekke şerifi Hüseyin’in halîfe îlân edilmesini İngilize teklif ediyordu Efgânî’yi yakından tanırdım. bir adamdı. mehdîlik iddiasıyla bütün Orta Asya müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti muktedir olmadı İngilizlerin adamı idi muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlardı. reddettim. İngiliz ile işbirliği yaptı. *kendisini İstanbul’a çağırttım. İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim.Hilâfet mevzuunda İngiliz teşebbüslerinin sonu gelmemişdi. Asya’da yüz elli milyon müslüman idareleri altındaydı müslümanlarda hilâfetin büyük bir nüfuzu vardı. İngilizleri kuşkulandırmadan, seyyidler, şeyhler, dervişler gönderip Asya müslümanlarını hilâfete bağlamaya itinâ gösteriyordum. Buhârâlı şeyh Süleymân Efendi’nin Rusya’da müslümanlar arasında yaptığı hizmetleri şükranla yâd ederim. İngiliz münâsebetlerinde çok faydası oldu Hindistan vâlileri müslümanların Osmanlılarla iyi geçinilmesini yazıyorlar işlerimizi kolaylaştırıyorlardı *Tek başına yaşayacak ve direnecek gücümüz yoktu. Bizi parçalamakta birleşmiş düşmanlarımız parçalanırlarsa ve biz de vazgeçilmez olabilirsek, yeniden dünyâda söz sahibi olabiliriz.Büyük devletlerin rekabeti onları çatışmaya götürecekti Osmanlı Devleti çatışmadan ve parçalanmadan yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını ortaya koymalıydı. İşte 33 yıl süren siyâsetimin sırrı...”Mısır hidivi İsmâil Paşa, İngiltere ve Fransa’dan 100 milyon altın borç alarak, Mısır’ı kalkamıyacağı bir yük altına soktu. Borçlarını ödeyemeyince alacaklı devletler, Mısır’da mâlî kontrol sağladılar. Süveyş kanalı tahvillerinin önemli mikdârını İngilizler satın alarak kanalın yarısına sâhib oldular. Hidiv, borçların faizlerini ödeyemez hâle gelince, bir İngiliz’i mâliye, bir Fransız’ı da nâfia vekili yapmak mecburiyetinde kaldı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|