Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Hayata Dair Anketler (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=322)
-   -   Gayrimüslim Arkadaşınız Oldu Mu? (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=116296)

Duygu'Seli~ 09-26-2009 19:08

Alıntı:

elif zeynep Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671204)
Konu diyalog istişaresine müsaittir, bu nedenle Erbakan Hocama kaydırılmamasını istiyorum...

Diyalog noktasındaki şikayetlerimize cevaplar bekliyorum, vesselam.


Evet konuyu farklı yönlere kaydırmak burada bulunma amacınıda gösterir!
Arkadaşın teki gayrimüslimlerin konusunda dahi hükümeti hedef gösterince bizlerde değer verdiğimizi savunmak durumunda kaldık! Konu ne olursa olsun,konu içerisnde bize atılan her iftiraya cevap vermek bizim ana kuralımızdır!

Ayrıca konu diyalogta değil sizin söyleminiz gibi aslında :) Gayri müslim arkadaşımız olup olmadığı sorulmuş konuda..Hem konu saptırılmasın diyorsunuz hemde siz farklı konuyu ortaya koyuyorsunuz! Konu diyalog konusuna müsait olabilir ama dikkatinizi çekerim DİYALOG DEĞİL!;;)

Biz burada zaten kuralımıza göre oynuyoruz müsterih olun..Amacı saptıranlarada her zaman cevabımız ve yapmamız gereken bir yaptırımımız var rahat olun..;;)

depare 09-26-2009 19:53

Alıntı:

montenegro Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671213)
ayrıca hayrettin karaman hocanın cübbeli gibi adamlara cevabıda bu yazılarında buyrun

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Def...yrettinKaraman

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Def...yrettinKaraman

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Def...yrettinKaraman


hayrettin karaman hoca bu yazılarında cübbel igibilere cevap veriyor

hocanın yazılarını adam gibi okusanız cübbelinin bahsettiği şeylerin hiçbirini söylemiyor

adama cübbeli gibi adamlar okuma özürü olduğundan her şeyi yanlış anlıyor

Bak kardeşim biz Hayrettin Karamanı tasvip etmediğimiz halde onun ismini düzgün telaffuz ediyoruz ve "okuma özürlü" gibisinden hakaretler etmiyoruz...
Bu da aramızda ki fark herhalde..!
Hayrettin Karaman evvela bize Mason Abduh ve onun mason talebesi Reşit Rızayı nasıl İslam alimi olarak göstere bildiğini ve 14 asırdan beri gelmiş ,geçmiş bütün Alimleri bu iki masondan nasıl aşağı görebildiğini açıklasın ondan sonra belki Cübbeli Ahmet Hocanın muhatabı olabilir...

elif zeynep 09-26-2009 21:19

Montenegro kardeşim, yazdıklarını üşenmeden okumaya, satır aralarına bakınmaya gayret ettim.

Dinler arası diyalog ne vakit ,kimler tarafından başlatıldı bunu öğrenebilir miyim ?

Dinler arası diyalog denilen şeyin, İkinci Vatikan konsiliyle başlamış bir süreç olduğunu biliyoruz biz. Bu Asya ve Afrika ülkelerindeki müslümanlara hiristiyan tebliği yapabilmek adına bir misyoner faliyetidir bizzat kilise tarafından yönetilir ve bu çok kapsamlı planlı bir çalışmadır bu çalışama ile hedeflenen bir kaç husustan biride müslümanları pasifize etmektir.. Lakin, pasifize ve ılımlı islamın en çarpıcı örneğini ,Hz.Peygamberimiz s.a.v'e hakaret etme cüreti gösteren Papa'ya bir tepki kelam dahi yapmayanlarda gördük, en bariz örneğidir bu.

Peygamber Efendimiz(s.a.v),en güzel tebliğ örneğini gösteren şahsiyettir.
Peygamberimizin, tebliğinde, ilettiği mesaj kelimeyi şehadetin ilk kısmı değil ikinci kısmı idi, yani İslamiyet asıl olarak kelimeyi şehadetin ikinci ksımını getirmiştir... O vakit diyalogtaki 2. kısım es geçilirken, tebliğ noktasında bir muvazaadan söz ediilebilir mi edilemez mi ?


MaşAllah, suallere cevap vermeye odaklanmışsınız, ama suallerimin cevapları malesef bunlar değil; diyalogu kabul etmiyorum. Benim düşüncem budur, ve bu bir inatlaşma gibi görülmesin , doğru bildiğimi inandığımı ifade etmekte ısrar ediyorum, anlayana anlatana kadar.


Ayrıca,
Hayrettin Karaman noktasındada şunu belirtmeme gerekiyor, kendisi İbn-i Teymiyye'yi âlim ve hatta müçtehit ve müceddid kabul eden sapık görüşlü birisidir. Sadece bu yönü bile, onun sapıklığını görmeye kâfidir. Lakin İbni Teymiye ve Abduh gibi kuru akıl şahsiyetlerin görüşleri, Ehli Sünnetin önde gelen alimleri tarafından kabul görmemektedir.
O nedenle Cübbeli Ahmet Hoca gibi Ehli Sünnet çizgisindeki bir alimi, Hayrettin Karaman gibi sapık görüşlü bir kişinin yanında ismini görmek bile tamtakır bir hatadır.

O nedenle bana Hayrettin Karaman'ın ictihadlarından misaller vermeyin lütfen. Geçersizdir tarafımdan. vesselam.

depare 09-26-2009 21:43

Alıntı:

menes Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671202)
Burada konu sevip sevmemek değil.Biz onlarla konuşurken seviyoruz demiyoruz ki.Konuşmak ile sevmeyi karıştırıyorsun.
Örnek olarak bana misyonerin yaptığı yazmışsın.Bunun konu ile alakası yok.Çünkü ''diyalog'' dediğimiz buluşmalarda sokaktaki adam değil ilim sahibi alimler katılır.Diğer dinlerinde temsilcileri katılır sorunlara çözüm üretilir.
Mesela komünizmin ya da modernizmin dini yıkıcı etkileri vardır.Bu tehlike sadece İslam için değil diğer dinler içinde geçerlidir.Bunun için ne yapabilirizi konuşabilir oradaki insanlar.
Konuyu sürekli olarak Hristiyanlar şöyle yapacak amaçları bu diye yorumluyorsun.Ön şart olarak İslam'ı kabul etsin diyorsun.Sen hristiyanın dinini kabul ediyor musun masaya otururken?Hayır.
Anlamadığım konu şu Hristiyanlardan niye korkuyorsun?Sürekli Hristiyanın ne yapacağını konuşuyorsun.Birazda İslam için ne yapılabilir diye düşün.Burada tebliğ şansı vardır.Sen bir dini zorla bir insana kabul ettiremezsin.Böyle serbest bir alanda anlata anlata insanların ilgisini çekebilirsin.

Benim Peygamberime,Benim Kitabıma inanmıyor ki diyalog kursun...

Böyle bir cümle kurmuşsun.Sen bir yabancıya dinini anlatmadan önce kabul et mi diyorsun?Böyle bir mantık olabilir mi?
Bu diyaloglar sayesinde diğer inanç sahiplerinin kafasındaki Müslüman şeklini değiştirmek mümkün olur.Bir örnek vereyim ;

Vatikan'da diyalogla görevli bir akademisyen papaz Konya'da kaldığı birkaç ay içinde komşularından gördüğü iyiliği, güzel ahlakı örneklerle açıkladıktan sonra "Müslümanları ben böyle gördüm, onlar kana susamış insanlar değil" dedi.
(Hayrettin Karaman'ın sitesinden alıntı)

Hatta ben sana diyalog nasıl olur örneğini vereyim :

Toplantıda iki taraftan üniversite hocaları ve din adamları vardı. Genel konu da inananlar arasında diyalogun gerekliliği ve faydaları idi. Sorulara geçildiğinde bir Hıristiyan dinleyici "Siz müslümanlar Hz. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğuna inanıyor musunuz? İnanmıyorsanız diyalog nasıl olacak?" diye sordu. Bizden bir hoca ona özetle şu cevabı verdi: Bize göre Hz. İsa bir peygamberdir, Tanrı'nın oğlu değildir. Siz O'nun oğlu diye inanıyorsanız bu inanç aramızdaki farklı noktalardan birini teşkil eder, ancak bu ve benzeri farklı inançlarımıza rağmen bir araya gelebilir, dünyanın ortak problemlerine çözüm arayabilir, birbirimize inanç dayatmadan barış ve huzur içinde yaşamanın yollarını ve usulünü araştırabiliriz....

Bir müslüman dinleyici "Tanrı'nın oğlu" kavramının tevhide aykırı ve şirk olduğunu ileri sürerek bunun Hıristiyan temsilciler tarafından açıklanmasını istedi. Tebliğine İslam selamı ile başlamış olan, Pakistan'da görevli bir Hıristiyan din adamı şu cevabı verdi: "Bu çok zor bir soru, uzun boylu konuşmayı gerektirir, ancak kısaca söylemek gerekirse bu "baba-oğul" meselesi bizim bildiğimiz, insanlara mahsus bir ilişki mahiyetinde değildir, manevi ve mecazidir, Allah birdir, oğul kavramı bu birliğe aykırı olmayacak bir yorum içinde kabul edilir..."
(Hayrettin Karaman'ın sitesinden alıntı)

Son olarak görüşmelerden sonra katılımcı Hristiyanların görüşünü söyleyeyim ;

Toplantıya dinleyici olarak katılan Hıristiyanlar "İslam'ı ve müslümanları daha yakından tanımakla çok yararlandıklarını" ifade ettiler.

Bakın bu sayede insanların İslam'a karşı olan önyargılarını yok etmek mümkün.

Sevmiyorsan zaten üstüne alınmana gerek yok ki:)
Yazdığımın nasıl konuyla alakası olmaz siz onların alimleriylen görüşürken onlar size güler yüz gösteriyor ama bir yandanda benim ülkem'de ev açıp bilgisiz insanları kandırıp aklını çeliyor...
Madem inançlarımız farklı olduğu halde bir arada barış için yaşayabiliriz...
O zaman onların bu hain planlarını'da eleştirip yüzlerine vurmanız gerekmiyormu..?
Aynı Çılgın Marslılar filminde ki gibi biz dostuz diye,diye içerden vuruyor adamlar...
Ben sizin niyetinizin iyi olduğuna hükmediyorum zaten ama karşınızdakilerin niyeti bu değil bunu ne zaman göreceksiniz..?
İslamı tebliğ etme hususun'da sonuna kadar varım ama bozuk bir din ile kendi hak Dinim arasın'da ortak bir payda bulmam,bulamam..
İnsanların İslama karşı olan art niyetlerini düzeltmek için onlara İslamı tanıtmak zaten kafi gelecektir...
Dinden fedakarlık yapıp tevhidin yarısı söküp atmanın hiç bir yararı olmadığı gibi bunun zararı tekrar bize geri dönecektir...
Hristyan papazın teslis hakkında ki saçma görüşünü yazmışınız...
Şu Hristyan alemin'de teslise inanamayan kaç hristyan vardır Allah aşkına...
Hiç elinize bir incil alıp içinde ki saçmalıklara göz gezdirmedinizmi..?
Onlara göre Hz.İsa(a.s) Tanrıdan gelen bir tanrı çocuk e hal böyleyken nasıl oluyorda bu Allahın birliğine aykırı olmuyor el insaf yoksa artık papazların sözüne itibar edermi oldunuz böyle bir saçmalığa nasıl inanbilirsiniz...

Ertuğrul ÖZGÜL 09-26-2009 21:46

Olmadı ama olmasını isterdim...

hicret17 09-26-2009 22:47

oldu ama sanal üzerinden ve gayret ettim birşeyleri fark etmesi için ama biraz soğuk bakıyor ..Zaten 1 yıl once felan konusuyordum hala forum sıtesı uzerınden gordugum bır ınsan ama dusuncelerı yıne aynı bu cok üzücü..Ama cok ısterım boyle bı arkadaşımın olmasını..Çünkü Belki fikirlerini değiştirebilirsin..Belkide senin elinde....

montenegro 09-27-2009 00:05

Alıntı:

elif zeynep Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671524)
Montenegro kardeşim, yazdıklarını üşenmeden okumaya, satır aralarına bakınmaya gayret ettim.

Dinler arası diyalog ne vakit ,kimler tarafından başlatıldı bunu öğrenebilir miyim ?

Dinler arası diyalog denilen şeyin, İkinci Vatikan konsiliyle başlamış bir süreç olduğunu biliyoruz biz. Bu Asya ve Afrika ülkelerindeki müslümanlara hiristiyan tebliği yapabilmek adına bir misyoner faliyetidir bizzat kilise tarafından yönetilir ve bu çok kapsamlı planlı bir çalışmadır bu çalışama ile hedeflenen bir kaç husustan biride müslümanları pasifize etmektir.. Lakin, pasifize ve ılımlı islamın en çarpıcı örneğini ,Hz.Peygamberimiz s.a.v'e hakaret etme cüreti gösteren Papa'ya bir tepki kelam dahi yapmayanlarda gördük, en bariz örneğidir bu.

Peygamber Efendimiz(s.a.v),en güzel tebliğ örneğini gösteren şahsiyettir.
Peygamberimizin, tebliğinde, ilettiği mesaj kelimeyi şehadetin ilk kısmı değil ikinci kısmı idi, yani İslamiyet asıl olarak kelimeyi şehadetin ikinci ksımını getirmiştir... O vakit diyalogtaki 2. kısım es geçilirken, tebliğ noktasında bir muvazaadan söz ediilebilir mi edilemez mi ?

MaşAllah, suallere cevap vermeye odaklanmışsınız, ama suallerimin cevapları malesef bunlar değil; diyalogu kabul etmiyorum. Benim düşüncem budur, ve bu bir inatlaşma gibi görülmesin , doğru bildiğimi inandığımı ifade etmekte ısrar ediyorum, anlayana anlatana kadar.


Ayrıca,
Hayrettin Karaman noktasındada şunu belirtmeme gerekiyor, kendisi İbn-i Teymiyye'yi âlim ve hatta müçtehit ve müceddid kabul eden sapık görüşlü birisidir. Sadece bu yönü bile, onun sapıklığını görmeye kâfidir. Lakin İbni Teymiye ve Abduh gibi kuru akıl şahsiyetlerin görüşleri, Ehli Sünnetin önde gelen alimleri tarafından kabul görmemektedir.
O nedenle Cübbeli Ahmet Hoca gibi Ehli Sünnet çizgisindeki bir alimi, Hayrettin Karaman gibi sapık görüşlü bir kişinin yanında ismini görmek bile tamtakır bir hatadır.
O nedenle bana Hayrettin Karaman'ın ictihadlarından misaller vermeyin lütfen. Geçersizdir tarafımdan. vesselam.


bismillah kardeşim tüm iddalarına cevap verdim ama tatmin olmadın

bu senin bileceğin iştir

bir şeyin doğru olup olmadığını zaman gösterecek zaman en iyi müfessirdir

bir kişiyle diyalog kurmadan tebliğ yapamassın

efendimizin tebliğ ve diyalog örnekleri buyur

http://www.aleminsultani.com/efendimizin-hosgorusu.html


sana son olarak tavsiyem insanların sözlerini eleştirirken fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi ol iyi araştır incele hemen bir yerde okuduğunu olduğu gibi alma yoksa hakkında sui-zan yürüttüğün insanların hakkına girersin

yukarıda olduğu gibi

elif zeynep 09-27-2009 09:48

Alıntı:

montenegro Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671660)
bismillah kardeşim tüm iddalarına cevap verdim ama tatmin olmadın

bu senin bileceğin iştir

bir şeyin doğru olup olmadığını zaman gösterecek zaman en iyi müfessirdir

bir kişiyle diyalog kurmadan tebliğ yapamassın

efendimizin tebliğ ve diyalog örnekleri buyur

http://www.aleminsultani.com/efendimizin-hosgorusu.html


sana son olarak tavsiyem insanların sözlerini eleştirirken fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi ol iyi araştır incele hemen bir yerde okuduğunu olduğu gibi alma yoksa hakkında sui-zan yürüttüğün insanların hakkına girersin

yukarıda olduğu gibi


Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak şiarım değildir, o nedenle gönlünüzü rahat eyleyim, bilgimiz var hamdolsun .

Hayrettin Karaman hususunda bana bunları söylüyorsanız, size Karaman beyin kimleri alim diye gösterip, yazılarında iktibas yaptığı kişiler kimlerdendir bir araştırın derim. Lakin, şuradaki yazısında "İbn Teymiyye Hanbelî mezhebinde yetişmiş bir müctehiddir." diyor, oysa İbni teymiye ilk başlarda mezhebe mensubtu, sonradan sapıtmış, mezhep dışı olmuş bir kuru akıl şahsiyetten ibarettir. Dalalete düştüğü birçok Ehli Sünnet alimi tarafından sabittir, buna rağmen Karaman bey, kendisini "müctehid" olarak görüyor, ne büyük gaflet.
Buyrun :
http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat2/0216.htm

Şuradaki yazısındada "İbn Teymiyye, Muhammed Abduh gibi müceddid alimler bu üzücü duruma karşı ayaklanmış, din ve akıl prensiplerinin ışığı altında hadisleri ayıklamış, hatta Buharî ve Müslim hadislerinden bir kaçını dahi tenkid etmişlerdir" diyor, amanın !!!! İbni teymiye ve bildiğimiz mason Abduh birden "müceddid" olmuş... Lütfen dikkat buyurun, bu kişileri örnek tutması onları alim olarak görmesi dahi, ne derece düşüncelerinin sapık çizgide olduğunu gösterir.

http://www.hayrettinkaraman.net/kita...meler/0107.htm


diyecek sözüm yok.

FERM@N 09-27-2009 10:45

Olmadı ; gerekte yok zaten ...

depare 09-27-2009 20:03

Alıntı:

montenegro Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671418)
İmam-ı Rabbani Diyaloğa karşımıydı ? (163.Mektubun tahlili) http://www.gencadam.net/images/M_images/printButton.png http://www.gencadam.net/images/M_images/emailButton.png Yazar Dr. Emin Şimşek Pazartesi, 31 Ekim 2005 SORU : İmamı Rabbani Hazretleri , Mektubat isimli eserinin 163.Mektubunda Kafirler ile “….konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur” diyerek Kafirlerle konuşmayı bile doğru bulmamaktadır. Halbuki , siz Diyalog diyor ve İmamı Rabbani gibi bir Zat-ı bile hafife alıyorsunuz….. İmamı Rabbani ayrıca , “Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan düâları Allahü teâlâ hiçbir zemân kabûl etmez.” Derken , siz İftara davet ediyor ve onlara dua ettiriyorsunuz….

El-CEVAB :
İmam-ı Rabbani Hazretleri , Hicri bininci yılın Müceddidi Bir Kutubtur. Kendisinin bu yöndeki tesbitleri elhak doğrudur , bizim gibi “küçük” insanların bu konuda İmam-ı Rabbani gibi büyük insanlardan öğrenecekleri çok şeyler vardır , yeter ki bu Büyük Zatları doğru anlıyalım:
Bahse konu 163.Mektub’un Ana Başlığı :” İslâm ile küfrün birbirinin zıddı, tersi olduğunu, İslâm düşmânlarını sevmemeği bildirmekdedir” şeklinde başlamaktadır. Dolaysıyla mektubun içeriğini birazdan tahlil edeceğimiz üzere , Kafirler’in tümü değil , onlar içinde İslama açıktan saldıran ve düşmanlık izhar eden , İslamı alay konusu yapan, Müslümanlara zulmeden Kafirlerin kast edildiğini rahatlıkla anlıyabiliriz :
İzninizle 163.Mektubtan bazı paragrafları birlikte inceliyelim :
1-) “Kur’ân-ı kerîmde, Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, (Ey yüce Peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihâd et! Onlara sert davran!) buyuruldu. Hulk-i azîm sâhibi olan, çok merhametli olan Peygamberine, [İslâm dînine ve müslimânlara saldıran] kâfirlerle cihâd etmeği, onlara karşı sert davranmağı emr ediyor. Bundan anlaşılıyor ki, islâma saldıranlara sert davranmak da, hulk-ı azîmdir….....“İslâma izzet vermek, kıymetini artdırmak için, küfrü ve kâfirleri ya’nî İslâm dînine ve müslimânlara saldıranları kötülemek, onları aşağı tutmak lâzımdır…. onlarla birlikde bulunmak, konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur…… Allahü teâlânın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “aleyhissalâtü vesselâm” düşman olmağa kadar sürükler. Bir kimse, kendini müslimân sanır. Kelime-i tevhîd okur. İnanıyorum der. Müslimân olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun müslimânlığı, îmânı saf ve temiz kalmaz.”
Dikkat edilirse , İslama saldıran Kafirlere karşı sert davranmaktan bahsediyor ki , elhak Ayet bunu emrediyor. Yoksa , “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara (kafirlere) iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8) Ayetinin belirttiği üzere , Müslümanlara saldırmayan ve savaşmayan kafirlere karşı iyilik yapmak emredilmektedir. İmam-ı Rabbani gibi bir Zat’ın Bu Ayetin ihtiva ettiği mananın aksini iddia etmesi beklenemez.
2-) “Hindistândaki islâm düşmânlarının azgınlarını görüyoruz. Müslimânlarla alay ediyorlar. Müslimânları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, müslimânlara her işkenceyi yaparlar. Hattâ hepsini öldürürler. Yâhud onları dinden, îmândan ayırırlar. İslâm terbiyesini, ahlâkını, hayâsını, şerefini yok ederler. O hâlde, müslimânların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan hayâ etmeleri lâzımdır……… İslâm düşmânlarını, Allahın emrleri ile alay edenleri, halâle, harâma aldırış etmiyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketden sakınmalıdır……………… Hindistândaki müslimânların islâm dînini ve müslimânları yok etmeğe çalışan kâfirlerle sevişmeleri olmuşdur…. Bir kimsenin müslimân olmasına alâmet, İslâm düşmânlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir…….. müslimânların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lâzımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, sevişmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikde bulunmakdan nefret ederler.”
Bu paragraftada görüleceği üzere , Müslümanlara Zulmeden , alay eden , işkence yapmaya eğilimli ve İslam’ı yok etmeye çalışan kafirlere vurgu yapılmıştır ki ; buda bir nevi Ankebut Suresi 46.Ayet-i Kerimesine bir vurgu yapmaktadır . “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin…...” Evet zulmedenler bu Kategoriden istisna edilmekle , zulmetmeyen ve bir arayış içinde olan Kafirlerin aynı Statüde değerlendirilmemeleri istenmektedir. Çünkü , umulurki , iman ile müşerref olurlar !
3-) “Mü’min sûresinin ellinci âyetinde ve Ra’d sûresinin ondördüncü âyetinde meâlen, (Kâfirlerin düâları ancak dalâletdir) buyuruldu. Ya’nî, İslâm düşmânlarının düâları kabûl olmaz, hiç fâide vermez. Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan düâları Allahü teâlâ hiçbir zemân kabûl etmez. Böyle düâların müslimânlara fâidesi olmaz. Yalnız bu sûretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, düâ ederken, putlarını, Allahın düşmânlarını araya korlar”İfadelerde görüleceği üzere , İslama düşmanlık besleyen papazlara vurgu yapılarak , 163.Mektubun Genelinde anlatılmak istenen Kafirler içinde İslama düşmanlık besleyen sıradan insanda tutun , Papaz veya Rahiblere kadar herkesim kastedilmiştir. Çünkü , “De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Şahit olun biz müslümanlarız'. (Ali İmran,64) “ Ayet-i Kerimesinin manasına ters olmuş olur .Burada şöyle bir soru akla gelebilir “ İslam’a düşmanlık beslemeyen Papazlarda mı var ve madem beslemiyorlar neden Müslüman olmuyorlar ?” Bugün Hırsitiyan Alemi içinde , kendisini Hırsitiyan olarak tamamlamasına karşın , Hz.Muhammed (SAV) ‘e iman eden ve tüm Hıristiyanları Kur’anın Tevhid inancına davet eden Katolik Profesör (1) ve Kardinaller (2) vardır. Şimdi bunları aynı Statüde değerlendirmek bu insanları Küfür cephesine dahada yaklaştırmak olur!
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri , Aynı tasnifi Avrupa’lı Kafirler için yaparken sert bir dil ile hitab ettiği ikinci Avrupa’dan bahsediyor :
“Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, beşerin saadeti bu ikisiyledir , senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek!" (3) diyerek , hakiki Hıristiyanlıktan feyizlenen ve toplumsal Hayata gerek San’at gerek adalet ve gerekse Hakkaniyeti uygulayan , ve bu doğrultudaki Din ile birlikte Fen İlimlerini kendine Rehber edinen Avrupaya bu sert mülahazalarının dışında tutmuştur !
Yine ikinci Avrupa’ya seslendiği bir başka yerde : “Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehân ile ruh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye ettin. “ şeklinde hitab etmiştir.(4)
Kafirleri bir tutmamasının sebebini ise şu veciz ifadelerle anlatıyor :
“Nasıl ki her Müslümanın her sıfatı müslüman olmadığı gibi , her bir kafirinde her Sıfatı ve San’atı kafir olması gerekmez “(4) Yani , bir Kafirin Müslüman bir sıfatına veya bir San’atına karşı muhabbet beslenmesinde bir sakınca olmadığını belirtmiştir.
Netice olarak diyebiliriz ki ;
İmamı Rabbani Hazretleri , bu Mektubunda İslamı tebliğ noktasında kafirlerle veya Ehl-i Kitab papaz -hahamlarla görüşülmesine karşı değildir ! Tebliğe karşı olmasını beklemek zaten mümkün değildir ! Onun karşı çıktığı husus , İslamiyet ile alay eden , Müslümanlara düşmalık eden ve saldıran, islam’a hayat hakkı vermeyen kafirlere sert davranmak , onlarla hatta görüşmemektir , çünkü onların iman etme ihtimalleri yok denecek kadar zayıftır !
Diğer yandan İmam-ı Rabbani Hazretlerinin , Papaz veya Hahamlara İslamı Tebliğ etmeyin şeklinde Mektubatında veya diğer eserlerinde bir yaklaşımda yoktur !
Dolaysıyla , 163.Mektubun Dinlerarası Diyaloğa muhalif bir yanı yoktur !
--------------------------------
(1) http://www.gencadam.net/content/view/187/57/
(2) http://www.gencadam.net/content/view/150/39/
(3) Lem'alar, Sayfa 119
(4) Lem'alar, Sayfa 120
(5) Münazarat, Sayfa 71

Tabi ya "doğru anlamalı" diyerek milleti yanlış düşüncelere sevk etmek ne kadarda doğru bir davranış...
Mektubun ilk satırı bile her şeyi ortaya koyuyor "İslam ile küfür birbirinin zıttıdır onun için İslam düşmanları sevilmemelidir"diyor..
Zaten kimse bu mektubun İslamı tebliğ etmeye aykırı olduğunu söylemiyor kafirleri sevmemeyi,dost edinmemeyi,onların yok hükmünde ki Dinlerini sanki hakmış gibi önemsememeyi bildirdiğini söylüyor...
Bakın burda İmamı Rabbani hazretleri onları sevmeyin,dost edinmeyin diyor siz tersini söylüyorsunuz buna ne buyurulur..?
Hezeyan dolu bir yazı yazının başında İmamı Rabbani (r.h) diyaloğa karşımıydı diye sorulmuş...
Yazıda'da İslamı tebliğ etmeye karşı değildi diyerek bir takım deliller getirilmiş...
Yazının en sonunda'da İmamı Rabbani (r.h) Dinler arası diyaloğa karşı değildi denmiş (!?)
Evvela İslamı tebliğ etmeye bu güne kadar gelmiş,geçmiş hiç bir Alim karşı değildir zaten böyle bir şey mümkün olamaz İslamı onlara tebliğ etmek her Müslümanın görevidir..
Ve bunun Dinler arası diyalogla uzaktan yakından hiç bir ilgisi olamaz..!
İslamı tebliğ etmekle Dinler arası diyalog bir kefeye konulmuş yazı'da çok yanlış bir benzetme...
Bir defa İmamı Rabbani (r.h)'ha iftira olur bu çünkü İmamı Rabbani (r.h) Dinler (!) diye bir kavramı kabul etmez...
Onun için'de olmayan bir Dinle kendi Dini arasında diyalog kuracağını düşünmek bir hayli akla zıt düşmektedir...
Bakalım İmamı Rabbani Hazretleri bu mektupta başka nelerden bahsetmiş;

"Allahü teâlânın ve Onun Resulünün düşmanları ile düşüp kalkmak, o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayet, çok çirkin bir suç olur."

Bakın burda İslama saldıran kafirlerden bahsetmiyor işi hemen savaşa getirmişsiniz...
Bakın o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayettir diyor,insan kendi ülkesine saldıran ya da kendisine saldıran bir kafirle arkadaşlık nasıl yapacak onunla nasıl düşüp kalkacak he..??
Demek ki neymiş burda savaş açan,saldıran kafirler değil bütün kafirlerden bahsediliyormuş bunu görmek istemeyenler işte böyle hezeyan içinde geziyor...
Alın işte konu onlarla arkadaş oldunuzmuydu...buyrun;

" o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinayet, çok çirkin bir suç olur."

"Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşitli zararlara sebep olur. Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allahın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazifeleri yapmağa sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür."

"Bir kimse, kendini Müslüman sanır. Kelime-i tevhit okur. İnanıyorum der. Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münafıklarla görüşerek, konuşarak onun Müslümanlığı, imanı saf ve temiz kalmaz. Hatta büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefislerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!""

İmamı Rabbani hazretleri bu sözlerinin başında "Allahü tealanın ve Resulünün düşmanları ile İslama saldıranlar ile" diye başlamış sonrada bu yukardakilerini söylemiş el insaf,el vicdan siz bu ülkeye savaş açan birisinle konuşur,arkadaşlık edip,onunla düşüp kalakarmısınız..?
Böyle bir şey mümkünmü..?
Kafir zaten her haliyle İslam ve Resülullahın düşmanıdır burda ki sözlerden de bunun kastedildiğini anlamak bu kadar zormu...?
Yahu 5 yaşında ki çocuk bile bu yaptığınız çarpıtmayı idrak eder...
Burda kastedilen onlarla sadecene İslamı tebliğ etmek için bir araya gelinebilir onun dışında uzak durmak gerektiğidir...


All times are GMT +3. The time now is 09:34.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025