![]() |
Alıntı:
DİKKAT ...benim BAASÇI Katilleri destekliyen 1 tek mesajım yoktur.. EVET İran İslam Cumhuriyetini ve Tc Hükümetini ve ben Müslümanım diyen herkesi hiç bi ayrım gözetmeksizin KARDEŞİM biliyor ve SEVİYORUM.. ''ergenekonla bi bağlantın var mı ? '' diye soruyorsun ya Mesajlarım burada ortada, ben Darbecilerin, Balyozcuların ve Muhalefetin vede Irkçıların HASMIYIM yalan beyanda bulunanın ve İftira isnad edenin Yüzüne tükürsünler.... |
Alıntı:
|
Alıntı:
Ey Ümmet Zalimlere, Kafirlere ve Münafıklara karşı UYANIK olun... KARDEŞLİĞİNİZE HALEL getirmeyin...Lailahe illallah diyenler KARDEŞLERİMİZDİR. |
Alıntı:
|
Hama Ah! Şubat 1982’de Hafız Esed Hama’yı yakıp yıktığında, Hama kıyamını ve kıyımını duymadım bile. Sıradan bir vatandaş, muhafazakar bir lise 1. sınıf öğrencisiydim ve yeni yeni namaz kılmaya başlamıştım. Tevhidi bilinçle tanışmam yaklaşık 1 sene sonra 1983 kışında gerçekleşti ve bilahare Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatının başlattığı Hama kıyamını ve Hafız Esed’in cevabi kıyımını öğrendim. O tarihlerde öğrendiğim bir şey de, İran’da 1979 yılında bir İslam devriminin gerçekleştirilmiş olduğu, lakin kurulan İran İslam Cumhuriyetinin, İslam adına başkaldıran Hama halkının kıyamına ve kıyımına karşı tavır aldığı en azından sessiz kaldığıydı. Zaman geçtikçe daha ayrıntılı bilgilere sahip oldum Hama konusunda. Hamalıların aslında kıyam niyetleri yokken, rejim tarafından buna zorlandıkları, çok dehşetli bir kıyımın yapıldığı, 50 bine yakın Müslümanın şehit edildiği, kadınlara tecavüz edildiği, hamile kalıp çocukları doğuruncaya kadar hapishanede tutulduklarına dair iddialar okudum Hatta bunlardan bir kısmının tecavüz neticesi doğurdukları çocuklarıyla İstanbul’da sığınmacı olarak yaşadıklarına dair, bizzat bu kadınlarla görüştüklerini söyleyen kimselerin yazılarını da okudum. Hülasa, Hama’da yapılan zulüm, 1990’larda Sırpların Bosnalı Müslümanlara yaptıklarını aratmıyordu, hatta fazlası bile vardı. Olayları öğrendikçe daha fazla oturdu yüreğime Hama’nın acısı, Hafız Esed ve Baas diktatörlüğüne duyduğum hınç ve öfke silinmeyecek bir şekilde kazındı tüm benliğime. Bir de bu zulme (en azından) sessiz kalan İran ve Humeyni’ye karşı burukluk oluştu. Nusayri Esed ve laik-Baas diktası bu zulmü yapabilirdi, onlar için normaldi bu zulmü yapmaları. Lakin Humeyni nasıl ses çıkarmazdı bu zulme, İran yönetimi bu rejimle nasıl yakın dost olabilirdi. Tabi ki bu tutuma bir takım mazeretler buluyordum kendimce. İran Irak ile savaş halindeydi ve Lübnan’a açılan tek kapıydı Suriye. Suriye yönetiminin Şia’ın çok bozuk bir kolu (gulat-ı şia) olan Nusayrilerin elinde olmasının bu tutumda etkili olabileceği iddiasını peşinen reddediyor, bunu mümkün görmüyordum, o zamanlar. Hama Ah! Sanırım Hama kıyamı ve kıyımı ile ilgili bir kitabın ismiydi. Lakin benim içimde hep bir ukdenin parolası olarak kaldı. Aynı safta olduğum Suriyeli kardeşlerime karşı yapılan bu kıyım ve zulmü, hiç unutmadım, çok sık dillendirmesem de. Hama Ah! diye hafızama kazınmış bu kıyımı, sanki bana yapılmış gibi hissettim hep. İranla Maceram Şubat 1979’da İran’da İslam İnkılabı olduğunda ilkokul 5. sınıftaydım. Televizyonda inkılapla ilgili görüntülerin bir kısmını bu gün hayal meyal hatırlıyorum. Tabi o zamanlar her devletçi Sünni Türk vatandaşı gibi yaklaşıyordum, milliyetçi, devletçi, askerci. Bu nedenle çok fazla ilgimi çekmedi bu İnkılap, ta ki 1983 yılında tevhidi İslam’ı tanımama değin. Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” isimli kitabı idi, beni tevhidi İslam’a yönlendiren temel eser. Lakin, Şia mezhebinden olmalarına rağmen, İran devrimine de sıcak bakıyor, mensubu bulunduğum tevhidi ekolle, İranda iktidarı ele geçiren Şia anlayışı arasındaki farkları tam olarak bilmiyor ve algılayamıyordum o zamanlar. Sadece ben değil, hemen her kes aynı durumda idi o günlerde. Düşünün, katı bir ehl-i sünnet anlayışına sahip olan Hüsnü Aktaş bile, çekinceleriyle birlikte, sıcak bakıyordu devrime o günlerde. Tevhidi İslami bilince eriştikten sonra, hep İran İslam Devriminin yanında oldum. Özellikle Humeyni çok kıymetli idi, benim için bir modeldi tevazu ve yaşantısıyla. Zaman içinde, İran’da hakim Şia mezhebinin teorik ve pratik genel anlayışı ile mensubu bulunduğum tevhidi İslami ekolün genel anlayışı arasındaki teorik ve pratik aşılmaz engelleri iyice fark etmeme rağmen, değişmedi bu benimseyişim ve desteğim. Aslında mensubu olduğum tevhidi ekolün İran’da iktidar olan Şia mezhebiyle uzlaşılamaz itikadi farkları olduğunun bilincinde olmama rağmen, İslam’ın siyasi maslahatları gereği hep savundum İran’ı ve “İrancı” damgasını üzerimde taşıdım yıllarca, hiç gocunmadan. Bu Ne Yaman Çelişki Askerliğim esnasında, Aralık 1992’de yedek subay olarak atandığım taburda, tabur komutanının hakkımdaki sarı zarf içindeki istihbarat raporunu yüzüme karşı okumasıyla öğrendim, sakıncalı personel olduğumu. Hatırlayabildiğim kadarıyla, raporun özeti, “İslam Devrimcisi fikrinde ve İran Yanlısı” olduğum şeklinde idi. Alevi kökenli ve sıkı Atatürkçü tabur komutanı beni bir yüzbaşının bataryasına verdi, adam olmam için. O yüzbaşı da elinden geleni yaptı Atatürkçü ve adam olmam için. Ne garip, düne kadar İran’a ateş püsküren ve beni İran yanlısı, kökü dışarıda olmakla itham eden bu Atatürkçü, solcu ve alevi taifesi, bu gün İran ve Suriye’nin yanında saf tutmuş durumdalar. 2011 Suriye intifadası başlamadan bir süre önce, Mana yayınlarından çıkan Salyangoz isimli belgesel romanı okumuş ve bir kez daha demiştim, Hama Ah! diye. Tunus, Mısır ve bilahare diğer Müslüman beldelerde ortaya çıkan, hiç ummadığım ve ilk günlerde batının bir komplosu olarak algıladığım intifadalardan sonra, Suriye’de bir intifadayı hiç ummuyor ve arzulamıyordum. Çünkü, böyle zalim bir rejime karşı, Hama gibi bir deneyim yaşamış bir halkın kıyamına pek ihtimal vermediğim gibi, kıyam olması halinde ortaya çıkacak korkunç tabloyu tahayyül bile etmek istemiyordum. Korktuğum oldu ve Mart 2011’de kıyam başladı. Kıyamın gerçekleşmesine şaşırdığım kadar, Baas rejiminin kıyımlarına şaşırmadım. Zaten bekliyordum, sabıkası bence malum bir rejimden başka ne bekleyebilirdim ki? Ah İran! Lakin, asıl darbeyi İran ile İran’ın başta Lübnan olmak üzere Türkiye’dekiler dahil Şia mezhep uzantılarından yedim. Zaten her Hama ah! hatırlayışımda, bir ukde olarak duruyordu, 1982 Hama kıyam ve kıyımı esnasındaki Humeyni ve İran’ın (en azından ilgisiz) tavrı. Fakat bu sefer İran sadece ilgisiz değildi. Aynı zamanda zalim Hafız Esed’in oğlu Beşşar ve Baas rejimi ile beraber tam siper Müslüman Suriye halkının ve kıyamın karşısında, kıyımın yanında saf tutmuş idi. Sadece İran devleti değil, Lübnan’daki ve Türkiye’deki uzantıları da tam siper saldırıya başlamışlardı, kıyam eden Müslüman Suriye halkı ile, dünya ve Türkiye’de bu kıyamı destekleyen tevhidi Müslümanlara karşı. Hama ah! ukdesi bir kez daha, çok daha şiddetli bir şekilde depreşti bu konjonktürde. Şimdiye değin İslam devriminin ve Humeyni’nin yüksek kişiliğinin hatırına, ilk Hama katliamındaki (en azından ilgisiz) tavrını sineye çekmiştim. Lakin artık mızrak çuvala sığmıyordu. Eski hesaplar yeniden açıldı belleğimde. İran’ın sadece şu andaki tutumu değil, tevhidi bilince eriştiğim 1983 yılından beri olan tüm maceramı yatırdım ameliyat masasına. Hama ah! Ah İran! Yapmayacaktın bunu, vurmayacaktın bu darbeyi. Bu yanlış ister mezhepçilik adına yapılmış olsun, isterse devrimin yüksek çıkarları adına, fark etmiyor artık. Her yönden, kesinlikle kaybedeceksin, bu zalimden yana tutumunla. Bu tutumunla kimi ve neyi kazanmayı umduğunu tam olarak anlayamıyorum. Zannım, Suriye ve Türkiye’deki Aleviler üzerine, onları Şiileştirmek yönünde bir hesap üzere oynadığın yönünde. Onları kazanabilecek misin bilmem, lakin beni ve muhtemelen dünyanın pek çok yerindeki gerçek ve samimi destekçilerini kaybettiğin kesin. Bir daha kazanman da zor görünüyor. Al Esed’ini, Nusayrilerini, Alevilerini, hayrını gör. Yakıştırabiliyorsun kendine böyle bir adamla ve böyle bir rejimle dost ve kader arkadaşı olmayı; gulat-ı Şia’yı tevhidi Müslümanlara tercih edebiliyorsan, zaten diyebilecek pek fazla bir şey de yok. Mustafa Siel - 01 Haziran 2012 http://www.haksozhaber.net/hama-ah-24985yy.htm |
Ben @barayev olarak 1 tane dahi Mesajım yoktur ki Ümmeti FESADA ve Mezhep kavgasına davet edeyim..
Ben Ümmeti Mezhep Kavgasına alet olmamaya ve bu TUZAĞA düşmemeye DAVET ediyorum... Suriyede ki bence NET olmayan zulun ve cinayetler için SESSİZLİĞİMİ ve hiç kimseyi SUÇLAMAKSIZIN Tavrımı muhafaza ediyorum... AKILLI OLALIM Sonra YILAN KAÇAR ve KAFİRLERİ MUTLU ederiz DİKKAT |
İran yönetimi Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine tam destek veriyor iken ve İran'lı komutan, ALLAH düşmanı Beşşar Esed kafirine destek için İran askerlerinin Suriye'de olduğunu itiraf etmişken, sen neyden bahsediyorsun ? İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine tam destek vermek kafirleri mutlu eder zaten!. |
İRAN'IN DESTEKLEDİĞİ ESED KATLİAMI 32'si çocuk 92 kişi Esed'in adamları tarafından önceki gün katledilmişti. O katliamın görüntüleri ortaya çıktı. http://www.aktifhaber.com/iran-suriy...us-367625h.jpg Dünya - 30 Mayıs 2012 13:25 Suriye Hula’da geçtiğimiz haftasonu Esed yönetiminin yaptığı korkunç katliama, İran resmi kaynaklarından itiraf niteliğinde bir açıklama geldi. İran resmi yetkilileri Pazar günü yaptıkları açıklamada Beşar Esad’a destek için Suriye’ye askeri birlik gönderdiklerini açıkladı. İran Devrim Muhafızları 2. Başkanı İsmail Ka’ani’nin İran resmi haber ajansı ISNA’ya yaptığı açıklama bir süre yayında kaldıktan sonra siteden kaldırıldı. Haberin kaldırılması, bu itirafla İran’ın ne kadar zorda kaldığını gösterdi. http://img811.imageshack.us/img811/8674/367675.jpg HULA'DA 32'Sİ ÇOCUK 92 KİŞİ KATLEDİLMİŞTİ... Açıklamanın 32’si çocuk 92 kişinin öldüğü Hula-Hama katliamı sonrası yapılması dikkat çekici. Her ne kadar haber içeriğinde Devrim Muhafızları başkanı, Suriye’ye gönderilen Devrim Muhafızlarının barışa hizmet ettiğini söylese de İran’ın katliam sonrası resmi ağızdan yaptığı itiraf katliama İran’ın desteği olarak algılandı. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER: 13 BİN İNSAN ÖLDÜRÜLDÜ BM bugüne kadar Suriye’de şiddetin başladığı Mart 2011 tarihinden bu yana 13 bin insanın öldürüldüğünü açıkladı. HULA KENTİNDE KATLİAMI YAŞAYANLAR ANLATTI Suriye’nin Humus kentine bağlı Hula ilçesinde Beşşar Esed yönetimine bağlı ordu birliklerinin yaptığı katliamı kameralara anlatan tanıklar, yürekleri sızlattı. http://www.aktifhaber.com/d/gallery/5596/s.jpg Katliamdan yaralı olarak kurtulan, ancak güvenlik gerekçesiyle kimliğini açıklamak istemeyen bir kadın, Esed yönetimine bağlı askerlerin evlerini bastığını, kadın ve çocukları odalara sıkıştırarak üzerlerine ateş açtığını öne sürdü. Hula'da Yapılan Katliam Görüntüleri (+18) Olayda babası ve kardeşini kaybettiğini belirten kadın, Özgür Suriye Ordusu güçlerinin Esed yönetimine bağlı askerlerle çatışmaya girmesinin ardından muhalifler tarafından kurtarıldıklarını söyledi. Başka bir kadın da evlerinde kocası dâhil 12 kişinin öldürüldüğünü, askerilerin yanı sıra Hula’ya beyaz renkli araçlarla giren İran destekli Şebbiha milislerinin saldırılara katıldığını belirtti. Aynı kadın, saklayarak katliamdan kurtardığı bir çocuğunu kameralara gösterdi. Katliamdan yaralı olarak kurtulan başka bir kadın da kocası evde olmadığı sırada Şebbiha milislerinin saldırdığını, dövülerek evlerine getirilen başka sivillerle birlikte üzerlerine ateş açıldığını söyledi. Ölü taklidi yaparak katliamdan kurtulduğunu anlatan kadın, 3 erkek ve 1 kız çocuğunun katledildiğini ifade etti. 9 yaşındaki Ali Seyyid de evlerine önce tanktan ateş açıldığını, daha sonra kapılarının kırılarak babası ve kardeşinin öldürüldüğünü belirtti. Bu arada, Türklerin de yaşadığı Humus’un Hula ilçesindeki katliamdan kurtulan yaralılar, hastaneye dönüştürülen Merkez Camisi’nde yetersiz sağlık koşullarında tedavi edilmeye çalışılıyor. SURİYELİ DİPLOMATLAR SINIRDIŞI EDİLDİ Suriye'nin çocuk katliamı sonrası, ABD ve Fransa ülkelerinde bulunan Suriyeli diplomatları sınırdışı etme kararı aldı. Tükriye'de bugün Ankara'daki Suriyeli diplomatların 72 saat içerisinde Türkiye'den ayrılması için süre verdi Aktif Haber http://www.aktifhaber.com/iranin-des...mi-611182h.htm |
KÜLLİYYEN YALANDIR...
Allahın Laneti YALANCILARIN,İFTİRACILARIN üzerlerine olsun .... |
İşine gelmeyen şeyleri yalanlayıp durmaktan vazgeç artık. Dürüst ol!.. İran yöneticileri, İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine ve ALLAH düşmanı Beşşar Esed kafirine destek verdiklerini kendileri söylüyorlar zaten. İran'dan Davutoğlu'na yalanlama geldi 12 Mar 2012 15:30 Samanyolu Haber Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun "İran'ın Beşar Esed'e desteğini azalttığı" şeklindeki açıklamalarına Tahran'dan tepki geldi. İran Dışişleri Bakanlığı, şu açıklamayı yaptı. İran Dışişleri Bakanlığı, Suriye devletine kapsamlı desteklediklerinin devam ettiğini vurguladı. İran'ın resmi haber ajansı İRNA'ya konuşan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Bakan Davutoğlu'nun bir gazeteye verdiği röportajda "İran ve Rusya geçen yıla nazaran Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a verdikleri desteği azalttı" ifadesini değerlendirdi. Emir Abdullahiyan, "İran İslam Cumhuriyeti'nin, Suriye devleti ve milletine verdiği destek kapsamlı şekilde devam etmektedir. Suriye halkının, Esad'ın reformlarına destek verdiklerine ve dış müdahalelere karşı yaptıklarını desteklemeye devam edeceklerinden eminiz" diye konuştu. Uluslararası ve bölgesel bazı ülkelerin Suriye'deki muhalifleri silahlandırılma konusunda uyaran Emir Abdullahiyan, "İran, Suriye'deki güvensizliği ve istikrarsızlığı destekleyen ülkeleri bu ülkedeki krizin şiddetlendirilmesinden sorumlu bulmaktadır" dedi. http://www.samanyoluhaber.com/politi...-geldi/739322/ |
All times are GMT +3. The time now is 17:57. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025