![]() |
Haydi, Gençler Seçmen Olmaya!
Sevgili arkadaşlar;
Bu ülkenin gençleri olarak ülkemizin geleceği ve milletimizin yarınları bizi yakından ilgilendirmektedir. Önümüzdeki genel seçimlerde 1 Mart 2007 tarihi itibariyle 18 yaşını dolduran yani 1 Mart 1989 ve daha önce doğan gençlerimiz oy kullanacaklardır. Seçimlerde oy kullanmak vatandaşlık borcudur. Bilinçli gençler sandığa giderek tercihini kullanır ve kendisini yönetecekleri seçer. Türkiyenin geleceği olan gençlerin siyasi otoritenin belirlenmesinde tarafsız ve kayıtsız kalması bizleri üzecektir. Bilindiği gibi toplumların sosyal ve siyasal yaşamlarında gençler çok önemli bir yere sahip olagelmişlerdir. Tarihi süreç dikkatle incelendiğinde görülecektir ki yenilik hareketlerinin başını çekenler çoğu kez gençler ve genç düşünebilen zihinler olmuşlardır. Bizim binlerce yıllık medeniyet tarihimizde de gençlerin ne kadar büyük başarıların mimarı olduklarına ilişkin çarpıcı örnekler vardır. Sürekli bir değişim ve dönüşüm arzusunda olan ülkemizde öteden beri gençler önemli roller üstlenmişlerdir. Bizler, bu günün gençleri olarak geleceğin emanetçileri olduğumuzu biliyoruz. Biliyoruz ki; ülkemizin yarınları bizim ellerimizde şekillenecek. Bu bilinçle milletimizin geleceğine dair sorumluluklarımızın idraki ile geleceğe yürümeliyiz. Bu yürüyüşümüzde bilgimiz, kültürümüz ve binlerce yıllık tarihimizin imbiğinden geçirerek geliştirdiğimiz medeniyet algılamamız yolumuzu aydınlatan en önemli araçlar olacaktır. İdeolojik saplantılara asla takılmadan, bilimin evrensel diliyle analiz ettiğimiz geçmişimiz, geleceğimize ışık tutacaktır. AK PARTİ gençliği olarak yürüdüğümüz yolda bu metotları kullanarak kendimizi ülkemizin yarınlarına hazırlama azmi ve çabası içindeyiz. Şükürler olsun ki Gençlik Teşkilatımız kurulduğu günden bu yana attığımız her adımın temelindeki maksat buna yönelik olmuştur. Ak Parti İktidarıyla birlikte demokrasi, insan hakları ve özgürlükler başta olmak üzere her alanda devrim niteliği taşıyan değişimleri yaşıyoruz. Bu değişimler daha güzel bir Türkiye idealine ulaşmamızı sağlayacak. Geleceğin emanetçileri olarak biz de bu ideale omuz vereceğiz. Her yeni günü taze bir başlangıç kabul ederek yolcuğumuza devam ediyoruz. Şanlı ecdadımızın emaneti olan cennet vatanımızın yarınları için sorumluluk duygusuna sahip her arkadaşımız inanıyoruz ki gücümüze güç katacaktır. Ak Parti Gençlik Kolları olarak daha güzel bir Türkiye arzusu içinde olan bütün arkadaşlarımızı bu onurlu yolculuğumuza davet ediyoruz. Yolumuz açık olsun. HER ŞEY TÜRKİYE İÇİN… Adem Kocatürk Ak Parti Karaman İl Gençlik Kolları Başkanı |
GENÇLİĞİN SORUNLARINA VAHİYDEN ÇÖZÜMLER
Burada değineceğimiz Gençliğin sorunları değil de, aslında tüm insanların yani bizlerin sorunudur… Çünkü bahsedeceğimiz sorunlar, sadece gençlerde değil biz yetişkinlerde de vardır. Birinci sorun olarak;
1-) Gayesizlik Sorunu: İman etmek ciddi bir iddiadır. Gayeden amacımız, iman iddiamızı ispatlama sorumluluğudur. Bugün müslüman dendiği halde, gayesiz, dertsiz, amaçsız ve sancısız kitlelerle karşı karşıyayız… Allah insanı yaratılmışların en şereflisi seçmişken, ekrem sahibi, izzet sahibi seçmişken bizler “esfel”e doğru gidiyoruz maalesef… Gayesi yitirilmiş nesiller yetişiyor ve gaye kaybedilince de pusulamız olan Kuran da elden kayıyor… 2-) Kıblesizlik Sorunu: Yönsüzlük sorunu diyebiliriz. Günde kırk defa Allah’la olan ahdimiz var. Günde kırk defa Allah’a bizi “sıratim mustakim”den ayırma diye dua ediyoruz. Nesillerimizi tehdit eden iki önemli sorun var. Birinci sorun çok kıbleli hayat anlayışı, ikinci sorun ise kıblesiz hayat anlayışı. Parayı kıbleleştirenler, Malı-mülkü kıbleleştirenler, Şehveti kıbleleştirenler, hatta meşin yuvarlağı kıbleleştirenler var aramızda… Ekranları kıbleleştirdiğimizin farkında değiliz. Farkında değil gençlerin çoğu kıblesiz oluşundan veya çok kıbleli oluşundan. Dünyada insana ilk olarak kıble aşısı yapılmalı… İstikametimiz, yönümüz belirsizleşmemeli. Zihnimizde bulanıklılık olunca, kıblemiz de kayıyor. Hayat ilk günden, son güne kadar kıble kararlılığıdır! 3-) Kimliksizlik Sorunu: Ben kimim? Biz kimiz? Gibi soruları, kendimize sormaktan çekiniyoruz. Bizim marifetimiz, kerametimiz kimliğimizde saklı. Sadece kimliğimizin bilincinde olmak da yetmiyor maalesef… Cemaat ruhu ile ümmet ruhunun birleşmesi lazım. Kimlik derken birey olarak değil, ümmet olarak hareket etmemiz gerekir. Kuran’da birçok ayette mesela Ali İmran suresi 64. ayette “Eğer onlar yüz çevirirlerse, şahit olunuz ki” ibaresi geçer. Evrendeki her şeyi, imanımıza, kimliğimize şahit tutmalıyız. Düşmanlarımız tarafından bile, müslüman olduğumuz, hayatımızı Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşadığımız tespit edilmeli ve şahit tutmalıyız. İşte kimliğimizi yakaladığımız zaman, halife olarak; yeryüzünün reisleri, önderleri olabiliriz. Nihilizm gibi hiçleşmeye giden insan yığınları gibi değil, kimliğini arayış içerinde olan kulların zümresinde olmalıyız. Kimliksiz insanlar sömürülmeye aday insanlardır! Kimliğimizde muvahhit vasfı, mücahit vasfı, muttaki vasfı, muhalif vasfı ve müteal vasfı olmalı… Yani yeri deldiğinde çekinmeden “la” demesini bileceğiz. Hz. İbrahim gibi “Yuh sizin Allah’tan başka taptıklarınıza” diyebilmeliyiz. 4-) Eylemsizlik Sorunu: Kısacası hareketsizlik, amelsizlik sorunu… İman var, amel yok. Canlılık, dinamizm yok. Kötülükle mücadele ruhu, azim yok… Eylem yok yani. Örneğin okuma eylemi en büyük İslami eylemdir. Öyle olmasaydı Rabbimizin insana ilk emri “oku” olur muydu? Namaz bir eylemdir, Tebliğ bir eylemdir. Eylemsizlik rehavetten, konfordan kaynaklanıyor. Okuma, olmazsa olmazımızdır! Öyle ki haksızlık karşısında susmakta mahzur görmüyoruz. Kâinatı, kitabı okumuyoruz. Böylece, zamanla haksızlığa karşı bağışıklık kazanıyoruz. İslam’dan gayrı bir davranış, bir olayla karşı karşıya kaldığımızda, imanımızın bizi hemen refleks hareketiyle uyarması lazım… 5-) Ruhsuzluk Sorunu: Kuran’da Hicr suresi 29. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ona kendi ruhumuzdan en güzel bir biçimde üfledik. Ruh ile çamur birleşince işte, eşrefi mahlûkat ortaya çıkıyor. Ama ruh ile çamuru birbirinden ayırdığınız vakit; fitne, fesat, arzın imhası ortaya çıkıyor. İnsanlarda iki tür sapma vardır. Kimi insanlar çamura, yani maddeye, dünyaya önem verirler. Materyalist zihin tipini örnek olarak verebiliriz. Kimi insanlar da, ruhbanlaşmaya önem verirler. Mistisizm gibi… Oysa Kuran-ı Kerim’de bizlere Allah (cc) buyuruyor: Ne Yahudiler gibi maddeye, çamura ne de Hristiyanlar gibi ruhbanlaşmaya değil, “sıratim mustakim”den ayrılmamaya dikkat çekiyor… Yani iki tarafı da, iki dünyayı da dengelememiz isteniyor. Dünya bizim vazgeçilmemiz olunca, ahireti esirgiyoruz! 6-) Değersizlik Sorunu: Değer yitimi, değerlerimizden ve doğrularımızdan vazgeçen, değerlerimizi fiyatlandırmaya; dünyalık menfaatlere götüren zihin yapısı… İslam’ın değerlerinde çıkar hesabı yapmamalıyız. Yoksa önümüze, ömrü yemek sofrasıyla tuvalet arasında geçen insan prototipi çıkar. Modernizm, kendi kutsalını kendisi üretti. Kapital kutsaldır, akıl kutsaldır, demokrasi kutsaldır dedi. Yani pozitivist yepyeni kutsallar piyasaya sundu. Vahyin kutsallarını bırakarak, kendi kutsallarını üretmeye başladı. Postmodernizm ise hiçbir kutsalı tanımadı, yok saydı hepsini… Topyekûn değersizleştirme operasyonu düzenledi özellikle genç beyinlere… Özgürlük sarhoşluğu altında insanları topladılar. Hâlbuki Allah (cc) bize değer biçiyor; Kuran’da “Allah tarafında en değerli olanınız, Allah’tan en çok korkanınızdır” buyruluyor. Mutluluk başarıda aranıyor, Allah rızasında aranmıyor ki! Taviz vermemeliyiz bu rüzgâra. Takip ettiğimiz hayat çizgisi bizi Allah’a götürüyor mu, götürmüyor mu, ona bakmalıyız… Her ne ki bizi O’na götürüyor o hakikatimiz, her ne ki bizi O’ndan uzaklaştırıyor o reddimiz olmalı. Siz Allah’ı ne kadar önemsiyorsanız, Allah’ta sizi o kadar önemser. Allah “beni anın ki ben de sizi anayım” buyuruyor bakara 152. ayette. Beyine suresi 8. ayette “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Rablerinden razı olmuşlardır.” buyuruyor. Bilal Habeşi “ehad, ehad…” diyerek Rabbinden razı olduğunu ispatlıyordu… 7-) Duyarsızlık Sorunu: Kapitalist sistem, insanı robotlaştırıyor. İnsanlar, İslam’ın sancısını yüreğinde duymuyor, hissetmiyor. Müslümanlar birbirlerinin acısını hissetmiyorlar. Sen Allah’a yürüyerek gelirsen, Allah’ta sana koşarak gelir. Allah cenneti yaklaştırarak, bizlere bu kadar değer veriyor, iltifat ediyor. Bizde O’nun istediği şekilde kul olmalıyız. Duyarsız müslüman, tepkisiz, sönük, içine kapanık insandır. Kendi nefsi için yaşar. Kendisi için kazanır, kendisi için düşünür. Başka derdi, tasası yoktur; sömürülmüştür… Arkadaşlar bütün bu sorunlara çözümleriyle beraber ele aldık. Ama sizlere direk çözümlere yönelik tavsiyelerim olacaktır: 1-) Allah’ın boyasıyla boyanmak: Renkten renge girmemek, çok renkli olmamak. Allah’ın bizim için seçtiği renkle renklenmek. İdeolojik renklerle, Sınıfsal ve ekonomik renklerle, estetik renklerle değil Allah’ın istediği renkle renklenmek… Kavim, millet, devlet vs. ayırımı gözetmeksizin, bizi kardeş yapan, bizi kul yapan, bizi ümmet yapan “sıbğatallah” emriyle Allah’ın boyasına boyanmamız gerekir. 2-) Allah’ın ahlakıyla ahlaklaşmak: Hz. Aişe’ye soruyorlar: Ya Aişe, Peygamberin ahlakını bize anlatır mısın? Hz Aişe: Siz Kuran okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kuran’dı diyor. Ahlakımızı Allah’ın istediği sınırlar çerçevesinde tertip etmemiz lazım bir an önce… 3-) Allah’ın izzetiyle izzetleşmek: Müslüman onurludur, değerlidir, şereflidir… Bu değerlerimizi, namusumuzu yanlış adreslerde aramayacağız. “Çok para kazanırsak, çok erdemli oluruz” gibi dünyalı düşünmeyeceğiz… 4-) Allah’ın nuru ile nurlanmak: Allah göklerin ve yerin nurudur. Biz bu nurdan beslendiğimiz müddetçe, çağın karanlık güçleri, şer düzenleri karşısında dümdüz ayakta durabiliriz. 5-) Allah’ın ruhu ile ruhlanmak: Eczanelerde nedense hep dünyalık, bedeni ilaçlar satılır. Oysa ahiretimiz için almamız gereken ilaçlar bulunmaz. Kuran, ruhlarımızın vahyin ruhuna sarılması gerektiğini öğütlüyor. Böylece bütün sorunlarımızı aşmış olacağız… Allah Zariyat suresi 50. ayette “Allah’a koşuşun” diyor. Allah’a hayatın koşturmacası içerisinde olsak bile her an koşmalıyız… Bireyler kendi kendine değil, saf bağlayarak koşmalıyız Rabbimize… Unutmayın, Allah’ın rızası var koşu sonrasında!... Söz bitmedi umut yaşıyor… |
Bende geldim
hoşgeldinnnn
|
All times are GMT +3. The time now is 05:04. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025